Print Friendly and PDF

Translate

Mr. Brooks (2007)

|

 


120 dk

Yönetmen:Bruce Evans

Senaryo:Bruce Evans, Raynold Gideon

Ülke:ABD

Tür:Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Haziran 2007 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Ramin Djawadi

Web Sitesi:MGM [us]

Oyuncular

Kevin Costner

Demi Moore

Dane Cook

William Hurt

Marg Helgenberger

Özet

Bay Brooks (Kevin Costner) karısı (Marg Helgenberger) ve kızıyla (Danielle Panabaker) birlikte oldukça normal biridir. Olağan aldatıcı görünüm altında gömülü olan yine de karanlık bir sırrı barındıran bir insanın duygusal olarak işkence gören ruhudur. Bay Brooks'un çapraşık değişken benliği Marshall (William Hurt) cinayeti ve kargaşayı sever ve Bay Brooks'u kötü işlere sevk eder. Bay Brooks ne kadar çok disiplin içinde kalmaya karar verip, kötü dürtülere karşı mücadele ederse etsin, Marshall'ın etkisine karşı koyamaz ve seri bir katil olarak ikinci bir yaşam sürer. Onun bu saldırıları kendini işine ve suçluları yakalamaya adamış olan sert kadın dedektif Atwood'un (Demi Moore) dikkatini çeker. Brooks'un zekası yine de Atwood'un saygısını kazanır ve sonunda ikisinin arasında garip simbiyotik bir ilişkinin başlamasına neden olur.

Altyazı

Dürtü Bay Brooks'un aklına yeniden girdi.

  Aslında hiç gitmemişti.

Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için güç

Neden bu kadar mücadele ediyorsun, Earl?

 değiştirebileceklerim için cesaretYapma.

  Uzun zamandır uslu bir çocuk oldun.

Bunu yapmak istediğini biliyorsun.

Ve ikisinin arasındaki farkı anlayabilmem için erdem ver.

O'nun yaptığı gibi, bu günahkâr dünyayı olduğu gibi kabul ediyorum.

O'nun iradesine teslim olursam, her şeyi yoluna koyacağına güveniyorum.

Bu hayatta mutlu ve öteki dünyada O'nun yanında çok daha mutlu olabilirim.

Amen.

  Earl'ün ne kadar harika bir adam olduğunu durmadan anlatabilirim.

  Vaktini ve parasını çekinmeden nasıl başkalarına verdiğini   hatta   hatta ayak tırnaklarını nasıl kestiğini bile söyleyebilirim.

  Earl'ü, kendini anlatması için buraya çağıralım.

  Bayanlar ve baylar, size bir iş adamını   bir hayırseveri   çok değerli bir dostumu   ve Portland Ticaret Odası Yılın Adamını takdim ediyorum.

  Bay Earl Brooks!

  Hepinize çok teşekkür ederim.

  Size söylemek istediğim ilk şey   ayak tırnaklarımı nasıl kestiğimi ben bile bilmiyorum.

  Yirmi yıl önce   Brooks Kutu Fabrikasını kurduğumda, bir gün burada   duracağımı hayal bile edemezdim.

  Sis Wallace'ın kıyafetini gördün mü?

  Meme uçlarını görebiliyordum.

  Onun yaşında biri.

  O şeyleri saklı tutması gerekir.

  Jane burada olsaydı   bu gece çok daha kusursuz olurdu.

  Emma, beni tebrik etmek için aradı.

  Tamam mı?

  Yarı dönem sınavları yaklaşıyor.

  Bence okulu bırakıyor.

  Göreceğiz.

  Yaptığı hiçbir şey senin için yanlış olmuyor, değil mi?

  Güzel bir partiyi kaçırdı.

  Ayarlanmamış değil ki.

  Alarmlardan nasıl geçileceğini zaten biliyorsun.

  - Kilitleri nasıl açacağını biliyor musun?

  - Hayır.

  Sen lanet olası Yılın Adamısın.

  İyi bir muameleyi hak ediyorsun.

  Hayır, Marshall.

  Hayır dedim.

  Seni duydum.

  Ama hayır demek istemiyorsun.

  Sorun ne?

  Hiçbir şey.

  Kaşlarını çatıyorsun.

  Konuşmamda neyi söylemediğimi düşünüyorum.

  Tatlım.

  Çok duygusaldı.

  Hepimizi güldürdün.

  Kimsenin kendini dışlanmış hissettiğini zannetmiyorum.

  Bu akşam dans dersleri var.

  Oraya gidip onlara bakabilirsin.

  Sadece bakmaktan bir zarar gelmez.

  - Hayırın anlamı hayırdır, Marshall.

  - Lütfen.

  Lütfen, ne olur?

  Bence bu akşamki yemek çok güzeldi, ama tatlı pek hoşuma gitmedi.

  Bir yerde durup, tatlı yemek ister misin?

  Olur.

  Küçük bir köpek istemediğimi biliyorum.

  Labradorların harika olması gerekiyor.

  Volte'lerin hep golden retrieverları oldu.

  Onlardan çok memnunlar.

  Bir İrlanda labradoruyla ilgili bir şey okumuştum.

  Yapı olarak biraz daha küçük ama aynı derecede de oyuncu.

  Bir de kanişler var.

  İnsanlar onlarla çok mutlu.

  Ama belki bir kurtarma köpeği olabilir.

  Bana bunu yaptırtma.

  Lütfen bana bunu yaptırtma.

  Tekrar başlamak istemiyorum.

  Söz verdin, Charlie.

  Söz verdin.

  Lütfen, lütfen.

  Neden bu kadar mücadele ediyorsun, Earl?

  Ben daha yatmayacağım.

  Belki stüdyoya gidip biraz cam sırlarıyla oynarım.

  Tamam.

  Ben kitap okuyacağım.

  Eğer uyursam geldiğinde beni uyandır.

  Bu arada   bence bu gece harikaydınız, Bayan Brooks.

  Teşekkür ederim, Bay Brooks.

  Tanrım!

  Earl, oğlum.

  Bunu özlemişim.

  Çok eğleneceğiz.

  Bu son, Marshall.

  Anlıyor musun?

  Bu artık son.

  Sakın beni bırakıp gideyim deme, seni pislik parçası.

  Ne yaptıklarını görmek istiyorum.

  Merhaba.

  Sessiz ol.

  Oturun.

  Earl.

  Bu da neyin nesi böyle?

  Bu kahrolası domuzlar, perdeler açıkken yapmayı seviyorlar.

  Bunu bilmen gerekirdi.

  Bu senin için büyük bir hata, Earl.

  Neredeyse yakalanmak istiyormuşum gibi, değil mi Marshall?

  Bunu yapma!

  İkimizin de hayatımızın geri kalanını   zehirli iğneyi bekleyerek geçirmekten hoşlanacağımızı sanmıyorum.

  Evet, efendim.

  Tanrım, beni affet.

  Beni affet.

  Lütfen beni affet.

  Lütfen beni affet.

  Lütfen.

  Lütfen beni affet.

  Tanrım, lütfen beni affet.

  Sen kahrolası bir sanatçısın, Earl.

  Hakkını yemeyeyim.

  Bunu aklından bile geçirme.

  Kuralları biliyorsun.

  Şimdi yukarı çık ve güzel karınla seviş.

  Odayı bize bırakabilir misiniz, lütfen?

  Teşekkür ederim.

  İşte bu parmak izin, değil mi?

  - Biri adamın, biri kadının mı?

  - Öyle görünüyor.

  Bu adam iki yıldan fazla bir zamandır faaliyette değildi.

  Her zaman cesetleri yeniden düzenliyor.

  Ama bu karakterinin ötesinde bir şey.

  O genelde, çok daha romantik.

  Kollar birbirine sarılı, öpüşüyorlar.

  Ağızlar açık, diller birbirine dokunuyor.

  Kurşunlar kurbanlara girip çıkmış.

  Katil kesme kurşunları almış.

  Buraya geldiğinizde, bunlar açık mıydı, kapalı mıydı?

  Kapalıydı.

  Bir kopyacı katilin işi olabilir.

  Hayır, katilin kesme kurşunları aldığı halka hiç açıklanmamıştı.

  Tanrım!

  Bu adamın ölmüş ya da   başka bir suçtan hapiste olduğunu umuyordum.

  Tüm mahalleyi kontrol ettik.

  Kimse bir şey görmemiş.

  Onları böyle bıraktığına göre, çok kızmış olmalı.

  Sence elektrik süpürgelerini nerede saklıyorlardır?

  Süpürgenin içinde torba olmadığına 100 Dolar'a bahse girerim.

  Ne aradığına dair hiçbir fikrim yok.

  Tüm evi süpürüp   torbayı da almış.

  Ya süpürgesi olmayan birini öldürseydi?

  Bunu yapmazdı.

  Tek umudumuz birinin bir şey görmüş olması.

  - Dedektif Tracy Atwood?

  - Evet?

  Merhaba.

  Bu size geldi.

  Mahkemeden çağrılıyorsunuz.

  Seni aşağılık pislik!

  Bir soruşturmanın ortasındayım!

  - Bayan, ben sadece aracıyım.

  - Hawkins, neler oluyor burada?

  Conroy, onu uzaklaştırın buradan!

  Ne oldu?

  Müstakbel eski eşimin pislik avukatı, onlara istediklerini vermezsem   hayatımın ne kadar kötü olabileceğini göstermeye çalışıyor.

  Yeni üye var mı?

  Tamam.

  Merhaba.

  Adım, Vaughn.

  Ben bir alkoliğim   ve on aydır içmiyorum.

  Merhaba.

  Adım Earl.

  Ben bir bağımlıyım.

  - Başka kimse var mı?

  - İkiyüzlünün tekisin.

  Dürüst olsaydın orada ayağa kalkıp   ''Merhaba, ben Earl.

  Dün gece iki kişiyi öldürdüm.

  Çok hoşuma gitti ama tedavi olmak için yardımınıza ihtiyacım var'' derdin.

  Ben farklıyım, Marshall.

  Bunu seninle tartışmayacağım.

  Normal olmama yardımcı olan tek yer burası.

  Dün geceye kadar, son iki yıldır, temizdim.

  Bir daha öldürmeyeceğim.

  Buraya gelmeyi de bırakmayacağım çünkü bu seni üzüyor.

  Sonrası için bir temizleme ekibine ihtiyacımız var.

  O yüzden gönüllülere de ihtiyacımız var.

  Teşekkür ederim, Earl.

  Çok makbule geçti.

  Taleplerinize göre, bu ilk denemeniz  Bay Brooks, kızınız sizi ofisinizde bekliyor.

  Umarım düşündüğünüz şey buydu.

  Değilse de ileride sizinle, tasarım konusunda çalışmayı çok isteriz.

  Makinelerimizi zorlamak her zaman eğlencelidir.

  Şimdi beyler, izninizle bunun bana   ne kadara mâl olacağını görmem lazım.

  Anlaşıldı.

  Kız çocuğu paraya mâl oluyor.

  Ben de.

  Anladığınızı düşünüyorum.

  Matt Johnson Cuma günü öğle yemeği randevusu istiyor.

  - Sunday?

  - Bir saniye bekler misiniz?

  Jane seni arayıp geleceğini söyledi mi?

  Kimse bana bu mesajı vermedi, Bay Brooks.

  - Burada mı?

  - Evet.

  O  Alt katta bir kaç kutusu ve bavulu var.

  Taksiye verecek parası yokmuş.

  Sen mi ödedin?

  Teşekkürler.

  - Rica ederim.

  - Telefon bağlama.

  - Tamam.

  Size söyledim.

  Uygun olduğunda.

  Bana haber verirsiniz.

  Ve biraz su alabilir miyim?

  Merhaba, güzelim.

  Burada ne işin var?

  Özür dilerim, baba.

  Lütfen bana kızma.

  Ne yaptığını tahmin edebiliyorum ama neden bana sen söylemiyorsun?

  Ondan sonra karar veririm.

  Okulu bıraktım.

  Jane.

  Annene söyledin mi?

  Hayır, önce seninle konuşmak istedim.

  Ona söylemek zorunda kalacaksın Jane.

  Bunu senin için ben yapmayacağım.

  - Neden, sen  - Otur.

  Sonra üçümüz birlikte, ne yapacağımıza   karar vereceğiz.

  Bu konuyu çok düşündüm.

  Okul benim için vakit kaybı.

  Nasıl   insan ilk senesinin ortasında bunu nasıl bilebilir ki?

  Sen üniversiteye gitmedin ama başarılı oldun.

  Senin yanında çalışmak istiyorum.

  Sana her şeyi anlatmıyor.

  Bir şeyler saklıyor.

  Biliyorum.

  Şu anda kimseyi işe almıyorum, tatlım.

  Tamam ama beni bir saniye dinle.

  Jane.

  Tamam.

  Dinle, Tanrı korusun sana bir şey olursa   bu işe ne olur?

  Pekâlâ.

  Annem muhtemelen yabancılara satmak zorunda kalır.

  Dinle, en alttan başlarım.

  Bana herhangi bir elemanın gibi davranabilirsin.

  Kutu işini yürütmekle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum.

  Sonra zamanı geldiğinde   bu iş aile içinde kalabilir.

  Bu çok hoş, tatlım.

  Ama sen işten bahsetmiyorsun.

  Duygulardan bahsediyorsun.

  Şimdi ayağa kalk.

  Aslında geçen sene, burayı satmamıza ramak kalmıştı.

  - Ne?

  - Bu doğru.

  Eğer biraz daha fazla teklif etselerdi   ya da tekrar gelirlerse, satarız.

  Bu iş olmadan ne yaparsın?

  Evet?

  Affedersiniz ama dışarıdaki adam, size bunu vermem için çok ısrar etti.

  İçindekini çok ilginç bulacağınızı söylüyor.

  Peki kimmiş, Sunday?

  Satıcı mı?

  Daha önce hiç görmedim.

  Bunu ona geri verip, sonra aramasını  Hayır, Sunday.

  Bana ver.

  Teşekkür ederim.

  Jane   dört sene üniversitede okumak sana   kim olduğunu ve   ne yapmak istediğini   öğrenme şansını verir.

  Annemle konuşurum ama okula geri dönmeyeceğim.

  Nerede yaşayacaksın?

  Tasarruf etmek için eve dönerim.

  Ama kurallar olmayacak.

  Yetişkin muamelesi görmek istiyorum.

  Kira ödeyecek misin?

  Yemek parası ödeyecek misin?

  Hayır, baba.

  Sen çok zenginsin.

  Sanırım bana bakabilirsin.

  Sunday, sana zarfı veren adama toplantı salonunun   yerini gösterir misin?

  Onunla orada buluşacağım.

  Elbette, Bay Brooks.

  Ve   BMW'ye ne oldu, Jane?

  Gelecek hafta sonu bir arkadaşım buraya getirecek.

  Jane'e bir taksi çağır.

  Anneni ara.

  Bana iş verecek misin?

  Bana kalsa, ki bence annen de benimle aynı fikirde olacaktır   okula geri dönmelisin.

  Görüyor musun, Marshall?

  İşte dansçı çifti bu yüzden öldürmek istememiştim!

  Sızlanmayı bırak, Earl.

  O çifti öldürmekten en az benim kadar zevk aldın.

  İşe iyi tarafından bak.

  O bize geldi!

  Polise gitmedi.

  Bizden para sızdırmaya çalışırsa, onu öldürürüz!

  İşte o kadar!

  Eğlence olsun diye onu öldürürüz!

  Hikayenin sonu.

  Sizin için ne yapabilirim, Bay  Smith, diyelim.

  Pekâlâ, Bay Smith.

  Yanlış bir fikre kapılmadan söyleyeyim Bay Brooks   buraya şantaj yapmaya gelmedim.

  Öyleyse, tek kopya bunlar, ve başka kopyası yok mu?

  Hayır, başka kopyalar ve başka fotoğraflar da var.

  Bana bir şey olursa  Beni nasıl buldunuz, Bay Smith?

  Siz Yılın Adamı'sınız, Bay Brooks.

  Gazetede fotoğrafınız vardı.

  Eğer olmasaydı   ne yapardım bilmiyorum.

  Ne kadar şanslıyım.

  Size nasıl yardımcı olabilirim?

  Birkaç aydır bu çifti izliyordum.

  Perdeler açık yapmayı seviyorlardı.

  Bazen fotoğraf da çekerim.

  Bilirsin, sonrası için görsel yardımcılar.

  Sana söylemeliyim, zevk almak için harika bir yol.

  Sizin onları öldürdüğünüzü görene kadar   bunun eğlenceli olduğunu düşünmüştüm.

  Ve daha önce hiç böyle bir   heyecan hissetmemiştim.

  Sizin ''Parmak İzi Katili'' olduğunuzu biliyorum.

  Bunu daha önce de yaptınız.

  Sizden bir daha   birini öldürdürmeye giderken   beni de yanınızda götürmenizi istiyorum.

  Ve bunun yakın bir zamanda olmasını çok isterim.

  Bir de bunun tatsız olacağından endişe duyuyordun, değil mi?

  Cevap basit.

  Bay Smith'e bir daha asla öldürmemeye karar verdiğini söyle.

  Böylece çekip gider.

  Acı çektiğimi görmekten zevk alıyorsun, değil mi?

  Bir bakıma evet.

  Sence diğer fotoğrafları nerede saklıyordur?

  Onları bir kiralık kasaya koydu.

  Ama kasanın, hesaplarını tuttuğu bankada olduğuna bahse girerim.

  Ve anahtarı da   kendi anahtarlığında takılıdır.

  Bunu yapmayı gerçekten istiyor.

  Polise gitmiyor.

  Anlaştık mı?

  Bu fotoğrafların açısından bakılınca, çiftin evinin   karşısındaki sokağın, üçüncü katında oturuyorsunuz.

  - Aslında  - Evet mi hayır mı, Bay Smith?

  Evet.

  İşten eve kaçta geliyorsunuz?

  6:30, 7:00.

  Trafiğe bağlı.

  Bir daha asla buraya gelmemelisiniz.

  Beni asla arayamazsınız.

  Anlıyor musunuz?

  Evet.

  Tamam.

  Yarın akşam.

  Bu akşam değil.

  Yarın akşam 8:00'de   oturduğunuz binadan çıkıp, doğuya doğru yürüyün.

  Sizi oradan alırım.

  - Bir şey yapmayı düşünüyorsanız  - İkimiz de kuralların farkındayız.

  Ama sizi uyarmam gerektiğini düşünüyorum.

  Eğer öldürmekten zevk aldığınız ortaya çıkarsa   bu çok büyük bir bağımlılığa dönüşebilir.

  Hayatınızı mahvedebilir.

  Bunu yapmak istiyorum.

  Tamam.

  Her şeyi söyledim mi?

  Aklıma başka bir şey gelmiyor.

  Öyleyse, yarın akşam görüşürüz, Bay Smith?

  Müşterimizle konuştuk.

  Gayet adil olduğunu düşündüğümüz bir fiyata anlaştık.

  Akşam 6:00'ya kadar bu tutardaki çeki ofisinize gönderebiliriz.

  Başta ne istediğimizi size söyledik, bu değişmedi.

  Teklifimizin oldukça cömert olduğunu düşünüyoruz.

  Birlikteyken her şeyin parasını ben ödedim.

  Şimdi de bu adama bir de ikramiye mi vermem isteniyor?

  Benimle vakit geçirdiği, parasını ödediğim zamanlar için?

  Siz de biliyorsunuz, avukat hanım.

  1 ,5 milyon dolar alamayacaksınız.

  Bunu bilemem.

  Hayır.

  Aslında, bu dünkü gazetenin ön sayfası.

  ''Cellat Kaçtı.

  Thorton Meeks kurbanlarına işkence yaptıktan sonra onları halka açık   yerlerde asıyor.

  Kilise kulelerine, balkonlara, otoyol köprülerine.

 '' Ne söylemek istiyorsun?

  Müvekkiliniz Bay Meeks'i yakaladı.

  Yapma, Tracy, bu senin için büyük bir para değil.

  Meeks kaçacağını ve geri dönüp seni öldüreceğini   söyledikten sonra ne kadar korktuğumu sen de biliyorsun.

  Tekrar sorayım.

  Ne demek istiyorsun?

  Demek istediğimiz Meeks ya da Meeks gibi biri   müvekkilinin canını yakmak için benim müvekkilimin peşine düşebilir.

  Bu çok yaratıcı, avukat hanım.

  Ama kesinlikle gerçeğe dayalı değil.

  Jesse?

  Bırak bunu biz halledelim, lütfen.

  - Tracy  - Jesse   şu anda bana kendimi ne güvende hissettirir biliyor musun?

  Sana bir kamyonun çarpması   ve ölmen.

  Buraya kadar.

  Bay Vialo ve ben gidiyoruz.

  Müvekkilimin güvenliğini tehdit ettiniz.

  Uzaklaştırma emri çıkartmak zorunda kalacağız.

  Mahkemede görüşürüz.

  Kamyon çarpması sonucu ölmesi mi?

  S.

 .

 tir et.

  İyi geldi.

  İlginç olan burada olan değil, olmayan şey.

  Eğer bu işi bilmesem, bu insanları bir hayalet öldürmüş derim.

  Otopside, kadın kurbanın beyninde küçük bir parça plastik bulunmuş.

  Çıkmaz sokak.

  Silahı poşete koyuyor.

  Eline bileğine kadar plastik buzdolabı poşeti geçiriyor.

  İlk saçmayla birlikte bir parça plastik kopuyor ve kovanlar torbada kalıyor.

  Beni aradığını duydum.

  İş kayıtların için kocandan bir celp aldım.

  Son iki yıldır, tarihi ve saatleriyle nerede olduğuna dair.

  Anlaşma yapmam için bana şantaj yapıyorlar.

  Avukatlarım işin mahkemeye gitmeyeceğini söylüyorlar.

  O riski göze alamam.

  Hemen hemen tüm davaların güncel.

  O yüzden bu işi halledene dek seni masa başına almak zorunda kalacağım.

  Bu da bir şantaj.

  O adamın bana neler yaptığı hakkında bir fikrin var mı?

  Biz evliyken ve ben her şeyin parasını öderken?

  Önüne gelen her kadınla yattı.

  Arkadaşlarımla yattı.

  Kuzenimle yattı!

  - Beni aptal yerine koydu.

  - Ve?

  Ve ne?

  Unut artık bunları.

  Hayatında en az bir tane işe yaramaz bir erkeğe sahip olmamış   bir kadın olarak yaşlanamazsın.

  Ona bir teklifte bulundum ve bir kuruş daha fazla vermeyeceğim.

  - Meeks'in kaçtığını duydun mu?

  - Evet.

  Tüm birimler onun peşinde.

  Sana koruma vermemi ister misin?

  Sanırım kendi başımın çaresine bakabilirim.

  En büyük sorunlarından biri de bu.

  Yardım istemesini bilmiyorsun.

  S. . tir!

  Bu da ne böyle?

  Korkma.

  Buraya seni öldürmeye gelmiş olsaydım, çoktan ölmüş olurdun.

  Sen gittikten sonra, dostluğumuzun biraz tek taraflı olduğunu fark ettim.

  O yüzden, yarın gece buluştuğumuzda bütün fotoğrafları ve fotoğraf   makinenin hafıza kartını getirmeni rica edeceğim.

  Böylece, birbirimizi sadece olduğumuz kişiler olarak severiz.

  Eğer gelmezsen   polise gittiğin sonucunu çıkarırım.

  Ve seni öldürürüm.

  Senin yüzünden hapse girsem bile, Bay Smith   biri seni her neredeysen bulur   ve seni öldürür.

  Bay Brooks?

  Bay Brooks?

  Bay Brooks?

  Bay Brooks?

  Seni evde görmek çok güzel.

  Benim mutlu olmamın hiç önemi yok mu?

  Merhaba.

  Bana olanları açıklamak zorundasın çünkü ben senin annenim.

  Sorun nedir, kızlar?

  Kızına okulu bırakmasının gerçek nedenini sor.

  Sana bunun asıl sebep olmadığını söyledim.

  Tatlım, üniversiteye gitmek istiyordun, notların iyiydi.

  Baban seni o okula sokabilmek için ilişkilerini kullandı.

  Eğer nedeni bu değilse, Tanrı aşkına, bana ne olduğunu söyle!

  Annen okulu bırakma nedeninin ne olduğunu sanıyor?

  Hamileyim.

  Ama okulu bu yüzden bırakmadım!

  Gitmek isteseydim, hamile olmam bunu engellemezdi.

  Babası kim?

  Görüştüğüm bir adam.

  Bundan haberi var mı?

  Elbette var, baba.

  Evli ve iki çocuğu var   ve bu durum onu ilgilendirmiyor.

  Tatlım.

  Tatlım.

  Bebeği doğurmayacağım o yüzden üzülmeyin.

  Aslında size söylemeyecektim bile.

  Kürtaj olmayacaksın, Jane.

  Hayır, baba.

  Bana ne yapacağımı söyleme, tamam mı?

  Bu benim vücudum ve istediğimi yaparım.

  Özür dilerim, haklısın.

  Yanlış ifade ettim.

  Sana ne yapacağını söylemeye çalışmıyordum.

  Söylemeye çalıştığım şey   bir torunun bizim için   harika bir hediye olacağıydı.

  Gerçekten bir torun sahibi olmak istiyor musun?

  Evli olmasam bile mi?

  Evet.

  Önemli olan çocuk.

  Biz onu çok sever ve bağrımıza basarız.

  Ve onu büyütmene yardım ederiz.

  Senin için bu kadar önemliyse, bu konuyu düşüneceğim.

  Sanırım biraz daha erken kalkmaya başlayacağım, değil mi?

  Aman Tanrım.

  Haklıydık.

  Bir şey saklıyordu.

  Sakladığı tek şey hamilelik değil.

  Daha büyük bir şey var.

  Çok daha büyük bir şey.

  - Öyle mi düşünüyorsun?

  - Bunu biliyorum.

  Sen de biliyorsun.

  Bu gece o geceden daha karanlık.

  Ama buna rağmen   mobilyalara çarpmamayı nasıl becerdin?

  lşık açık mıydı?

  Yoksa sen mi açtın?

  Seni tanıyorum, karanlıkta ateş etme riskini göze almazsın.

  Neredeydin?

  Neredeydin?

  Öldürmenin heyecanını mı özledin?

  Ya bunlar sen hızla çekip   kapattığın için kapalı kaldılarsa?

  Bu da   sen odaya girdiğinde, açık oldukları anlamına gelir.

  Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

  - Özür dilerim.

  - Hayır, ben özür dilerim.

  Tam kapıyı çalmak üzereydim.

  Dedektif Atwood, Portland Polisi'nden.

  - Nasılsınız?

  - İyiyim.

  Fotoğrafçı mısınız, Bay Baffert?

  - Hayır.

  - Hayır mı?

  Hayır, aslında hobi sayılır.

  Daha yeni başladım.

  Farkında mısınız bilmiyorum ama bir cinayet işlendi.

  Evet, yolun karşısındaki evde.

  O gece olağandışı bir şey görmüş olamazsınız, değil mi?

  Hayır.

  Duyduğumda tekrar düşündüm ama, hayır.

  Affedersiniz.

  Biriyle buluşmam gerekiyor ve geç kalmak istemiyorum.

  İşte kartım, bir şey duyarsanız   hatırlarsanız, beni arayın.

  Keşke daha çok yardım edebilseydim ama   üzgünüm.

  Temiz görünüyor.

  Yalnız görünüyor.

  Sana söylüyorum.

  Bunu yapmayı gerçekten istiyor.

  Belki kenara çekip, onu almalıyım.

  Sadece korna çal.

  Belki karşıdan karşıya geçerken ölür ve bizi bu zahmetinden kurtarır.

  Neredeyse.

  Yağmur çok şiddetli.

  Yarın güneşli olacak diyorlar.

  Onlara asla güvenmem.

  Hava açık olacak derler, sonra yağmur yağar.

  Yağmurlu olacağını söylerler, sonra güneş açar.

  Sanırım bunları istemiştin.

  Fotoğraflar ve hafıza kartı.

  Hepsi burada mı?

  İkimiz de bütün fotoğrafların burada olmadığını biliyoruz.

  Hafıza kartının da bir kopyasını çıkardın.

  Öyle değil mi?

  Ama durumumu anlıyorsun.

  Evet, anlıyorum.

  Ama beni daha iyi tanıyınca, senden istediğim   her şeyi vermeni umut ediyorum.

  Adil görünüyor.

  Bunun ilgini çekebileceğini düşündüm.

  Bu, seni arayan kadın polis.

  Vay canına!

  Daha önce hiç bizi arayanları tanımamıştık.

  Bu kadınla ilgili bilinecek her şeyi   öğrenmemiz gerekecek.

  Bu çok yakın, Marshall.

  Fazlasıyla yakın.

  Pekâlâ, plan nedir?

  Burada   bu gece burada ne yapıyoruz?

  Öldürmekten zevk alabileceğimiz birini görene kadar   etrafta dolaşıyoruz.

  Gerçekten mi?

  Aklında biri yok mu?

  Bundan zevk almıyorum, Bay Smith.

  Bağımlısı olduğum için yapıyorum.

  Sen hayatıma girmeden önce, bir daha asla öldürmeyeceğime yemin etmiştim.

  O yüzden bu senin partin.

  İstediğin kişiyi seçebilirsin ve onu birlikte öldürürüz.

  Tanıdığım biri olabilir mi?

  Hayır.

  Asla tanıdığın birini öldüremezsin.

  Bu yakalanmanın en kolay yoludur.

  Hazır mısın?

  Evet.

  Kemerini tak.

  E.

 T.

 'deki çocuğa benziyorsun.

  Hani şu bisikletiyle uçtuğu sahne vardı ya?

  Evet, evet.

  O filmi severim.

  Tanrım!

  Kahretsin!

  Bu onun hatası!

  O bir pislik!

  Canın cehenneme!

  Belki Bay Smith kamyonetin şoförünü öldürmeyi ister.

  Kamyonetin şoförüne ne dersin?

  Onu öldürmemize ne dersin?

  Evet!

  Trafikte beni sinirlendiren birini öldürmeyi   hep istemişimdir!

  Kamyonetin şoförünü mü sahibini mi öldürmek istersin?

  Aynı kişi olmayabilirler.

  Şoförü.

  Tamam.

  Adamı veya kadını iyice görene kadar etrafta dolaşacağız.

  Bir kadını öldürmek seni rahatsız eder mi?

  Hayır.

  Hayır.

  Pislik pisliktir.

  O gece şehir dışındaydım.

  Oda arkadaşım buradaydı.

  Belki o bir şey görmüştür.

  - Onunla konuşabilir miyim?

  - Şu anda Tokyo'ya gidiyor.

  O da bir uçuş görevlisi.

  Kurbanlar perdelerini hiç açık bırakırlar mıydı?

  Her zaman.

  Onları göremeyeceğimizi mi düşünüyorlardı, bilmiyorum Ya da umursamıyorlardı.

  İşte kartım.

  Oda arkadaşınız beni arasın.

  Bu numaradaki insanlar bana her an nasıl ulaşılacağını bilirler.

  Burada olmayacağım ama ona bir not bırakırım.

  - Harika.

  Teşekkür ederim.

  - Önemli değil.

  Ehliyetindeki fotoğrafı görsen onu hatırlar mısın?

  Evet.

  Plakasını ezberledim.

  Bir yere yaz.

  Plakasını aldım.

  Eve gidince, internette araştır.

  Bu adamla ilgili her şeyi bulmaya çalış.

  - Onu bu gece öldürmeyecek miyiz?

  - Hayır.

  Öldürebiliriz ama o zaman kontrol bizde olmaz.

  Bir şeyleri atlayabiliriz.

  Bunun tehlikesini ikimiz de biliyoruz.

  Evet, biliyoruz.

  Ne yapıyorsun?

  Ne yapıyorsun?

  Bana bak.

  - Bana bak.

  - Neden?

  Gözlerini kapa.

  - Neden?

  - Gözlerini kapa.

  Plakası ne?

  Kahretsin.

  - P, 4  - Hayır.

  Oregon olduğunu biliyorum.

  Ağaç yüzünden mi?

  Kendini kötü hissetme.

  Bunu uzun zamandır yapıyorum.

  Kağıt, kalem.

  Pencereden dışarı bak ve yaz.

  Tamam.

  İlk seferinde nasıldı?

  Benimle ilgili o kadar çok şeyi bilmeyi gerçekten istemezsin, Bay Smith.

  Hayır, bu doğruydu.

  Geri dön.

  Pekâlâ, girdik.

  Ödediğimiz o kadar vergiden sonra polis kayıtlarına sızmayı   zorlaştıracaklarını sanırsın.

  Babasının adı Gerald Atwood.

  Neden bu isim bir şey çağrıştırıyor?

  - İş yaptığın biri mi?

  - Hayır.

  Öldürdüğümüz biri mi?

  Hayır, öldürdüğümüz biri değil.

  Bakalım, William ve Mary Üniversitesi'nde işletme yüksek lisansı.

  On iki yıldır polislik yapıyor.

  Doktor Carlson'la evlenip ayrılmış.

  Jesse Vialo diye biriyle evlenmiş.

  Restoran sahibi.

  Jesse Vialo'dan ayrılıyor.

  Jesse Vialo nafaka için dava açıyor.

  Jesse Vialo yüzünden bir psikiyatriste gidiyor.

  Bir sürü insan yakalamış.

  Şuraya bak.

  Bu, bizi ilk arayışı değilmiş.

  Pekâlâ.

  İşte bulduk.

  Jesse Vialo.

  Yakışıklı.

  Kadından biraz daha genç.

  Daha genç, restoran sahibi.

  Kadın onunla doktor yüzünden teselli ararken evlenmiş.

  Adamın kadınla parası ve bağlantıları için evlendiğinden eminim.

  Babasının zengin olması, kızının da zengin olduğu anlamına gelmez.

  Parayı çocuklarına vermektense   operaya vermeyi tercih eden adamlardandır belki.

  Holdinglerden gelen geliri beyan etmesi gerekmez miydi?

  Sen bir dahisin.

  Opera fazla para alamamış.

  Yaklaşık altmış milyon dolar   belki de daha fazla eden bir kadın   neden polis olmak ister ki?

  Bu hoşuma gitti.

  Kahrolası bir züppesin, Earl.

  Ondan zengin olduğu için hoşlandın.

  Hayır, kendisine ait bir şey bulduğu için hoşlanıyorum.

  Ailesinin işi değil ve bu konuda gayet başarılı.

  Jane'in de kendine ait bir şey bulmasını isterim.

  Ve başarılı olabileceği.

  Atwood da işte tam bu yüzden ödümü koparıyor.

  O, paraya ihtiyacı olmayan bir polis.

  Ve bizi arıyor.

  O çok tehlikeli bir insan.

  Haklı olman, ondan daha az hoşlanmama neden değil.

  - Selam Nancy.

  - Merhaba Tracy.

  Benimle burada buluştuğun için teşekkürler.

  Sana sütlü kahve aldım.

  Teşekkürler.

  Hem konuşup hem yürümemizin sakıncası var mı?

  Elbette yok.

  - Bunu gerçekten halletmek istiyor musun?

  - Eğer yapabilirsem.

  Babanı kullanmak istiyorum.

  Babam karşılığı olmadan hiçbir şey yapmaz.

  Tracy, bunu anlıyorum, ama onun siyasette bir sürü tanıdığı var.

  Onun torpili bunu yok etmez ama büyük yardımı dokunur.

  Kesinlikle olmaz.

  Haklısın.

  Bunu telefonda da yapabilirdik.

  Oyunu oynayıp, bir sene boyunca masaya oturursan eminim   bunu en fazla 1 .

 5 milyona halledebiliriz.

  Masaya oturmayacağım.

  O zaman diğer tek seçenek baban, ya da para.

  1 .

 5 milyon, hepsi bu kadar.

  Tamam, onları bugün ararım.

  Bunun bir an önce halledilmesi lazım.

  Jesse de buna güveniyor.

  Bir haber aldığımda seni ararım.

  Tracy!

  Kocan, kupa tuttuğu bir fotoğrafının hâlâ sende olduğunu söylüyor.

  Ne fotoğrafı?

  Her şeyini aldı.

  En sevdiği fotoğrafı olduğunu söylüyor.

  Valizlerin olduğu yere koymuşsun.

  Bakarım.

  Biliyorum.

  Önemsiz.

  Ama bir boşanma yaşıyorsun.

  Kahve için teşekkürler.

  Seni almaya geleceğimi söylemiştim.

  Seni asacağım yeri çoktan buldum.

  Ama önce    seninle biraz eğlenmesini seyredeceğim.

  Sonra o beni, seninle eğlenirken seyredecek.

  Kuralı biliyorsun.

  Kımıldama!

  Vur beni!

  Hadi, vur beni, aşağılık herif!

  Yukarıdan aşağı, dokuz   ''Uyuyanın iblisi.

 ''.

  Uyuyanın iblisi.

  Karabasan.

  Belki biriyle eve gitmiştir.

  Kamyonetini hâlâ görebiliyor musun?

  Kamyonetini gece boyunca böyle biryerde bırakacak türde biri değil.

  Bunu nereden biliyorsun?

  Birileri dün akşam ev ödevini yapmamış.

  ''Tow Sawyer'ın kötü adamı.

 '' Tow Sawyer'ın kötü adamı.

  Bırak ben bulayım.

  - lnjun Joe.

  - Evet.

  Bu adamı nereden tanıyorum?

  Okuduklarına daha fazla dikkat etmelisin, Earl.

  Sen bunun için varsın, Marshall.

  Birkaç gün önce fotoğrafları tüm gazetelerdeydi.

  Hapisten kaçmış.

  O ''Cellat'' diye bilinen katil.

  Şu hoşlandığın polisi hatırlıyor musun?

  Atwood?

  Hani şu bizi kovalayan mı?

  Bunu hapse attıran polis o.

  Bak sen şu işe.

  Sürprizler olmasa   hayat neye benzerdi?

  İşte orada!

  Orada!

  Çılgınca olan ne biliyor musun?

  Bu adamın bu akşam için, yarın akşam için, bir sürü planı   olduğuna eminim ama o zamana kadar öleceğini bilmiyor bile.

  O planların hiç birini gerçekleştiremeyecek.

  O adamı öldürmek istediğimi sanmıyorum.

  Ne?

  Düşündüğün şeye bayıldım!

  Ne düşündüğüm hakkında hiç bir fikrin yok.

  Evet, var.

  Ve bu son derece çarpık bir düşünce.

  Bir dakika.

  Söz verdin.

  Yaparız dediğimi biliyorum   ama o kadar eğlenceli olacağını sanmıyorum.

  Yani bu kadar mı?

  Hayır mı?

  Evet.

  Anlıyorum.

  - Plakasını aldın mı?

  - Evet.

  Minibüsü seni attıkları yerin üç kilometre uzağındaki   bir otoparkta buldular.

  Dün gece çalınmış.

  Güvenlik kasetlerini kontrol ediyoruz.

  Meeks'le kadın arabayla gittilerse, plakasını buluruz.

  Bunlar Meeks'i tanıyan kadınlar.

  Görevlilerden hiç biri onları gördüğünü hatırlamıyor.

  Şu Griffin denen masörden ne haber?

  Meeks'e steroid satan adam.

  Meeks kaçtığından beri telefonlarını dinliyoruz.

  Kontak kurulmamış.

  Ve eminim bizimle konuşmaz.

  Arama iznine ne dersin?

  Beni kapıya götürürsen konuşur.

  Boşanman nasıl gidiyor?

  Tavsiyeni dinleyip, avukatıma anlaşma yapmasını söyledim.

  - Bunlar minibüsteki kadın değil.

  - Burada sana dikiş atmaya çalışıyorum.

  - Pardon.

  - Egon bununla baş edebilir mi?

  Hayır, ama diğer seçenekler hoşuma gitmiyor.

  Çünkü FBl ''Parmak İzi Katili''nin dosyasını almak için baskı yapıyor.

  Meeks yakalanana kadar, Hawkins seninle olacak.

  Alınma Hawkins ama, benim için kurşun yiyeceğini sanmıyorum.

  Hayır ama seni kurşun menzilinin dışına itebilirim.

  İki gün içinde boşanmanla ilgili bir ilerleme rapor istiyorum.

  ''Parmak İzi Katili''yle ilgili tüm parçalara sahibim.

  Sadece olaylara, doğru tarafından bakamıyorum.

  FBl'yı üç gün oyalayacağım.

  Bu çok çirkin.

  Bay Smith somurttuğunu fark etmeni istiyor.

  Evet, biliyorum.

  Kızgın olduğunu biliyorum, Bay Smith.

  Ve bunun için özür dilerim.

  Evet.

  Kızgınım.

  Belki orada biraz ters davrandım ama açıklamama izin ver.

  Öldürmesi eğlenceli olacak birini bulmak biraz   aşık olmaya benzer.

  Bir sürü adayla tanışırsın.

  Bazılarından hoşlanırsın.

  İyidirler.

  Ama doğru kişi değillerdir.

  Sonra o özel kişi ortaya çıkar.

  Ve kalbin, daha hızlı çarpar.

  Ve onun o kişi olduğunu anlarsın.

  Kamyonetteki adam kalbimin daha hızla çarpmasını sağlamadı.

  Tamam.

  O adam kalbini daha hızlı attırmadı.

  Öyleyse kim?

  Bilmiyorum ama sanırım   sanırım aklımda biri var.

  Onunla ilgili çalışma yapmamı ister misin?

  - Hayır, sadece   nasıl gideceğini görelim.

  Ben de bundan bahsediyorum.

  Benim sorunum bu!

  Aldatılıyormuşum gibi hissediyorum!

  Bunun dün gece olması gerekiyordu!

  Sonra bu gece dedin!

  Şimdi ''Nasıl gideceğini görelim.

 '' mi oldu?

  Sanki anlaşmamızdan cayıyormuşsun gibi geliyor.

  - Bu hoşuma gitmiyor.

  Söz veriyorum, olacak.

  Ne zaman?

  Ne zaman olacak, Bay Brooks?

  Ne zaman?

  Yarın akşam.

  Aynı saatte.

  Evinden çıkınca sağa dönmeni istiyorum.

  Batıya doğru gidebileceğin ilk sokağa git.

  - Seni o sokaktan alırım.

  - Tamam.

  Bunu yapmak istiyorum.

  Ama gereğinden fazla uzarsa, fikrimi değiştirebilirim.

  Bunu yapmak istemediğimi mi sanıyorsun, Bay Smith?

  Belki artık buna mecbur olduğunu düşünmüyorsundur.

  O adam hoş ve komik olsaydı bile, yine de ondan hoşlanmazdım.

  - Merhaba.

  - Merhaba.

  Sizin için ne yapabilirim?

  Dedektif Smolny.

  Portland Polisi.

  Bayan Dedektif Carfagno.

  Kaliforniya, Palo Alto'dan.

  Emma.

  Emma!

  Jane sana okulunda bir cinayet işlendiğinden bahsetti mi?

  - Hayır.

  - Hiç bir şey mi?

  Bir arkadaşının ya da tanıdığı birinin öldüğünü?

  Yurtta birinin öldüğünü?

  Hayır.

  Neden?

  Aşağıda iki dedektif var.

  Biri Palo Alto'dan.

  Eve dönmesinden kısa bir süre önce orada işlenen   bir cinayet hakkında Jane'e soru sormak istiyorlar.

  Tanrım.

  Eminim, kurbanı tanısaydı   bize bir şey söylerdi.

  Evet.

  Roger'ı aradım.

  Bir ağır ceza avukatı önerdi.

  Bir saat içinde burada olacaklar.

  Tamam, ben giyineyim.

  - Bu çok yakın.

  - Biliyorum!

  Jane, Phillip Ramsey'i ne kadar tanırdın?

  Birlikte birkaç ders alıyorduk ama hepsi bu.

  - Onu hiç okula arabanla götürdün mü?

  - Hayır.

  Hiç dairesine gittin mi?

  Nerede yaşadığını biliyor musun?

  - Hangi binadaydı?

  - Arabana ne oldu, Jane?

  Aslında çalındı.

  Pazar gecesi ya da Pazartesi sabahı.

  Dedektif, bir saniye.

  Anladığım kadarıyla o, bir şüpheli değil.

  Bu çok ilginçti.

  - Kendimi pek iyi hissetmiyorum.

  - Sanırım uzanmalısın.

  Tamam mı?

  Bence uzanmalı.

  Baba, daha önce bir şey söylemediğim için özür dilerim.

  Çok korkunçtu ama o çocuğu o kadar iyi tanımıyordum.

  Hamile olduğumu öğrendiğim sıralarda oldu.

  O yüzden aklımdan çıkmış.

  - Anlıyorum.

  Onunla yukarı çıkacağım.

  Tanrım bana yardım et.

  Ne yapacağım?

  O yaptı.

  Değil mi?

  Evet.

  Polislerin dosyalarını birleştirmesi bir hafta, on gün alır.

  Sonra geri dönüp onu tutuklarlar.

  Ne yapacaksın?

  Aman Tanrım!

  Tanrım!

  Daha o doğmadan önce bundan korkuyordum.

  Onda   onda bende olan var.

  Evet, öyle.

  Ama sen bu konuda zekiydin.

  O aptaldı.

  Bundan zevk aldığı için yaptı, tamam, anlıyorum.

  Eğlenmek için yaptı, tamam, bunu da anlıyorum.

  Neden iyice düşünmedi?

  O baltayı nasıl olurda orada bırakır.

  Bayağı iyi tasvir ettiler, değil mi?

  Bir hata yapsın diye onu şok etmek içindi.

  Ne düşündüğümü sanıyor?

  Bana ne söylediğini hatırlamıyor mu?

  Arabasını bir arkadaşının getireceğini söylemişti.

  Şimdi benim önümde, polislere çalındığını söylüyor.

  Hayatı boyunca yaptığı her şeyin arkasını hep sen temizledin.

  Eğer arabada suç unsuru bir şey varsa   umarım çalınmıştır.

  Belki de çok derin bir gölün dibine atmıştır.

  Sence içinde bulunduğu belanın farkında mı?

  Sanırım   polisler gelene kadar bundan   paçasını kurtardığını sanıyordu.

  Onu dinlemem gerekirdi.

  Bana söylemeye çalışıyordu, belliydi.

  ''Okulu hamile olduğum için bırakmadım.

 '' Daha derinine inmeliydim.

  Şu an içinde bulunduğun durumdan   başka nerede olurdun ki?

  Bu senin suçun değil, Earl.

  Kızın sorunun bir nedeni, her zaman bunun senin hatan olduğunu düşünmen.

  Onda bende olan var, Marshall!

  O yüzden, bu benim suçum!

  Çok basit.

  Ne yapacaksın?

  Belki de onun için en iyisi, hapse girmesine izin vermek olur.

  Peki ya bebek?

  Emma ve ben onu büyütmesine yardım ederiz.

  Biliyor musun?

  Haklı olabilirsin, Earl.

  Çünkü durdurulmazsa, yine öldürecek.

  Ve kutu işinin başına geçmeyi gerçekten istiyorsa   bir sonraki kurban   sen olabilirsin.

  O kadar ileri gideceğini sanmam.

  Alo.

  Karşı teklif aldık.

  Oturuyor musun?

- Evet, devam et.

  - 5 milyon dolar.

  Tanrım, şaka yapıyor olmalısın!

  Bu parayı alamaz, değil mi?

  Hayır.

  Benim bundan çıkardığım 5 milyon isteyerek   2,5 - 3 milyon civarında anlaşmayı umuyorlar.

  Kahretsin.

  Onları oyalayabilir misin?

  Bunun bir an önce hallolmasını istediğini biliyorlar.

  O yüzden çabuk bir karşı teklif bekleyeceklerdir.

  Dinle, iki güne ihtiyacım var.

  Sadece iki gün bekle.

  Onlara bunun büyük bir tutar olduğunu ve düşünmem gerektiğini söyle.

- Tamam.

  - Ve o istediği fotoğraf var ya?

  Onu bulamadığımı söyle.

  Buyrun, Bay Brooks?

  Bay Brooks?

  Bay Brooks?

  Ağzını açmadan önce   bunun yapılacak en doğru şey olduğundan iyice emin ol.

  Asla emin olamayacağım.

  Bana kızgınsın çünkü   gidip öldürmeni söyleyen hep benim.

  Bu sefer değil, Earl.

  Bu senin kararın.

  Bunun yanlış olduğunu biliyorum.

  Kalbimde bunu hissedebiliyorum.

  Öyleyse yapma.

  Bu gece Bay Smith'le gidip, bu işi bitir.

  Ve bırak polis Jane'i hapse atsın.

  Umarım bu onu kurtarır.

  Biz de bu işkence dolu hayatlarımıza mutlu mesut devam edebiliriz.

  Aynen bunu yapmak istiyorum.

  Aynen bunu yapmalıyım.

  Sorun şu ki, o benim kızım.

  Ve ben onu seviyorum.

  Bay Brooks?

  Ben eve gidiyorum.

  - Bugün kalan tüm işlerimi iptal et.

  - Tamam, hallederim.

  Bana ihtiyacın olursa, Sunday, stüdyomda olacağım.

  Beni oradan ara.

  Muhtemelen cevap vermem, o yüzden mesaj bırak.

  Sizi rahatsız etmemeye çalışırım.

  Hazırlıksız olmamız ve başka bir sürü şeyin dışında   bu konuda beni rahatsız eden şey   bu gece Bay Smith batıya yürüyüp de   seni orada bulamazsa ne yapacağı?

  O küçük sapık çıldırabilir.

  O işle havaalanına giderken ilgileneceğim.

  Ne yapıyoruz?

  Ne yapıyoruz?

  Ne yapıyoruz?

  Mızmız çocuklara benziyorsun.

  Önseziyi takip ediyoruz.

  Bütün gün bu adamı izledik.

  Sıkıcı biri, tamam mı?

  Hakkında yaptığımız araştırmaların hepsi temiz çıktı.

  Çıkmasaydı, buna önsezi denmezdi.

  Meeks.

  Aramamız gereken adam, Meeks.

  Nerede arayacağız?

  Lütfen söyle!

  Bak, herkes Meeks'in kim olduğunu biliyor ve onu arıyor.

  Eski hayatıyla ilgili bildiğim son bağlantı masördü.

  Eğer şimdi onu bulursak, sonra birisi onu ihbar eder.

  Ya da onu bir otobüs durağında yakalarız.

  Öte yandan, kimse ''Parmak İzi Katili''ni ya da nerede olduğunu bilmiyor.

  Ama içimden bir ses, Baffert denen adamın bildiğini söylüyor.

  Bu seziyi kovalamak için iki günüm var!

  O yüzden benimle vaktini boşa harcadığını düşünüyorsan   bu işi memnuniyetle tek başıma yapabilirim.

  Ben bu sabah karımla kavga ettim.

  Senin sorunun ne?

  Kocam 5 milyon dolar istiyor.

  Buyurun efendim.

  Bayım?

  Teşekkür ederim.

  Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır   değiştirebileceklerim için cesaret ve farkı anlayabilmem için erdem ver.

  Her seferinde bir günü yaşamam için.

  Her seferinde anın tadını çıkarmam için.

  Buraya kadar, aşağılık herif!

  Beni hatırladın mı?

  Lütfen arabadan iner misin?

  Seninle konuşmak istiyorum.

  Pekâlâ, Bay Baffert.

  Bana ne anlatacaksınız?

  Ne demek istiyorsunuz?

  Size anlatacak hiç bir şeyim yok.

  Gerçekten mi?

  Çünkü arabayla dolaşıyordum ve birden   cinayetlerle ilgili bir şey biliyormuşsunuz hissine kapıldım.

  Hiçbir şey bilmiyorum.

  Bu çok üzücü   çünkü sizinle son kez konuşup gittikten sonra   olayı çözebilecek ve gözümün önünde duran   bir ipucunu kaçırmışım gibi geldi.

  Neden böyle hissettiğinizi bilmiyorum.

  Bana amatör bir çömlekçi olduğunuzu ve   kase ve vazo yapmaktan hoşlandığınızı söylememiş miydiniz?

  Hayır, size hobimin fotoğraf çekmek olduğunu söylemiştim.

  Evet, belki de buydu.

  Üst kattaki hostes kurbanların sevişirken yatak odası   perdelerini açık bırakmayı sevdiklerini söylemişti.

  Çiftin çektiğin fotoğraflarından bazılarını görebilir miyim?

  Beni taciz ediyorsunuz, Dedektif Atwood.

  Çömlekçi olmadığımı gayet iyi biliyordunuz ve bende fotoğraf falan yok.

  Bence yanlış bir hisse kapılıyorsunuz.

  Arabanızı çekip, eve gitmeme izin vermelisiniz.

  Buradaki işiniz ne?

  Ne yapıyorsunuz?

  Makine mühendisiyim.

  Bunun için çok akıllı olman gerekiyor.

  Galiba.

  Öyleyse, akıllı ol Bay Baffert.

  Çünkü devamlı bana yalan söyledin.

  Seni izliyor olacağım.

  Doğruyu söylemek istediğinde, bana nasıl ulaşacağını biliyorsun.

  Sonra görüşürüz.

  Yüzbaşı Lister, masörün evi için arama iznimizi çıkarttı.

  Çok iyi.

  Lanet olsun, bu adam bir şey biliyor.

  Bana neredeyse söylüyordu ama sonra bir şey oldu.

  Sence o mu yaptı?

  O kadar basit olduğunu sanmıyorum.

  Takviye çağırmak ister misin?

  Evet, her şey için hazırlıklı olmalıyız.

  Aslında bir K9 ekibi ve helikopter çağır.

  Eğer kaçmaya karar verirse, o adamı kovalayacak enerjim yok.

  Bay Griffin, etrafınız sarıldı.

  Yere yat ve ellerini başının üstüne koy.

  Temiz!

  Meeks bir streoid manyağıydı.

  Bu genelde dolu olurdu.

  Şimdi boş.

  - Sence Alvin, Meeks'in elinde mi?

  - Alvin'in onu bana ihbar ettiğini   düşünüyor.

  Hawkins, Alvin Griffin'le tanış.

  Kendini nasıl hissediyorsun?

  Pis.

  Bu anlaşılabilir bir şey.

  Daha önce hiç böyle bir nedenle öldürmemiştin, geçer.

  Sanmıyorum.

  Bütün olay bu, Marshall.

  Her şeyi bitirmenin bir yolunu bulabilsem.

  Hiç bir iz bırakmadan yok olabilsem.

  Çünkü eninde sonunda yakalanacağım.

  Ve bu benim için, Emma ve Jane için büyük bir utanç olacak.

  O yüzden düşünüyordum da   Bay Smith'in beni öldürüp yok etmesinin bir yolu var mı?

  Birincisi, Bay Smith bunu yapacak kadar zeki değil.

  - Bunu biliyorum.

  - İkincisi   dikkatli olursan yakalanacağına inanmak için hiçbir sebep yok.

  Bay Smith için bunu planlamam gerektiğini biliyorum ama sanırım   yapmak istediğim şey bu.

  Bu plandan çok hoşlanmadım, Earl.

  Unutma, sen ölürsen, beni de yanında götürürsün.

  Ve ben yaşamayı seviyorum.

  Yemeği, sevişmeyi seviyorum.

  Öldürmeyi seviyorum.

  Buna bir son vermeliyim, Marshall.

  Öyle ya da böyle.

  Ve bence en iyi yol bu.

  Canın cehenneme!

  Hadi ama.

  - Selam.

  - Selam.

  - Bütün gece çalıştın mı?

  - Evet   uzun süren bir projem vardı, ve bıçak sürekli döndü.

  Ama ben iyiyim.

  Ve bir de, şu düzgün yapmaya çalıştığım Çin sırrı var.

  Merhaba baba.

  Çoktan gittin sanıyordum.

  Roger aradı.

  Dün gece okulunda bir cinayet daha işlenmiş.

  Öyle mi?

  Sana bahsettikleri çocukla aynı şekilde bulmuşlar.

  Olay yerinde bırakılan baltanın hemen altında.

  Bir seri katil olduğunu düşünüyorlar.

  Dün gece burada olduğuna göre, temiz olduğun belli.

  Bu güzel bir haber, değil mi?

  Yani, masum olsan bile zanlı olmadığını bilmek iyi bir şey.

  Evet.

  Peki   sabah bulantıları ne durumda?

  Dünden daha iyi.

  Bugün benimle öğle yemeğine çıkmak ister misin?

  Çok isterdim ama daha sonra kendimi nasıl hissedeceğimi bilemiyorum.

  Teşekkür ederim.

  Beni seviyor musun, Jane?

  Elbette seviyorum, baba.

  Sen benim babamsın.

  Bebeği doğurup doğurmayacağına karar verdin mi?

  Henüz vermedim.

  Tamam.

  Gitme vakti geldi.

  ''Sevgili Emma ve Jane.

  Ölümcül bir hastalığım var.

  Ve giderek kötüleştiğimi görmeniz yerine   ortadan yok olmaya karar verdim.

  Beni bulmaya çalışmayın.

  Bulunmak istemiyorum.

  Sizinle birlikte geçirdiğim zamanın   hayatımın en büyük mutluluğu olduğuna lütfen inanın.

  Sevgiler, babanız'' Yani, bunu yapacak mısın?

  Her şey planlandı.

  - Eğlenmeye hazır mısın, Bay Smith.

  - Evet.

  Silah yağı kokusu alıyorum.

  Seninkinden farklı bir yağ.

  Silahını getirmiş.

  İstediğini aldıktan sonra, beni öldürmeyi planlıyor.

  Şimdi anladım.

  Buna güveniyordun.

  Belli bir mantığı var.

  Ama planı seni öldürmekse, neden senin önce   başka birini öldürmen gerekiyor?

  Beni öldürecek cesareti bulması için bunu görmesi lazım.

  Buna sen bile inanmıyorsun, Earl.

  Bu işi daha heyecanlı yapıyor, değil mi?

  Sen birini öldürdükten sonra, onun seni öldürmesi.

  Zevkten ölüyorsun!

  Bu yüzden bunu yapıyorsun.

  Doğru değil.

  Doğru olsa bile, ne var bunda?

  Alo?

  Evet, bağlayın.

Mesajınızı şimdi aldım.

  İşin garibi, perdeleri kapattılar.

  Başta, perdeler her zamanki gibi açıktı.

  Ve her zaman olduğu gibi sevişiyorlardı.

Sonra bir daha baktığımda, perdeler kapalıydı.

Perdenin arkasından fotoğraf makinesi flaşı gibi bir şey yanıp sönüyordu.

- Flaş mı?

  - Ona benziyordu.

  O yüzden onlara poz verdiriyor.

- Efendim?

  - Hayır, yok bir şey.

  Konuşmanız gereken kişi alt katımızda oturan adam.

  Bu, Bay Baffert olabilir mi?

  Evet.

  Bir keresinde bana, o çiftin   sevişirken harika fotoğraflarını çektiğini söylemişti.

  Onunla konuşmalısınız.

  Tamam, harika.

  Teşekkür ederim.

- Evet?

  - Hawkins?

  Arama emri çıkartıp, benimle Baffert'ın dairesinde buluş.

  Bunları giy.

  Güzel kıyafet.

  Burnundan birkaç derin nefes almayı dene.

  - Tuvaletimi yapmam gerekiyor.

  - Ne?

  Çişim geldi.

  Uzun sürmez.

  Pislik.

  Karının avukatını aradım.

  Beş milyonla ilgili düşünüyorlar.

  Gerçekçi olarak, ne kadar alabileceğimizi düşünüyorsun?

  Mahkemeye gidersek, en iyi ihtimalle iki milyon.

  Bence üç milyonda ısrar etmeliyiz.

  Bencillik yapmayalım.

  İki buçuk milyon, büyük bir anlaşma olur.

  İstersek daha fazlası da var.

  Bunu çabuk yapmamız gerekiyor.

  Unutma, Maria bizimle burada buluşuyor.

  Evet.

  - Bize katılmasını isterim.

  - Hiç komik değil.

  Yalnız mıyız?

  Evet.

  Merhaba.

  Öldür.

  Öldür.

  Bunu yapma.

  Bay Baffert?

  Bay Baffert?

  Evet!

  Evet!

  Sen bir numarasın!

  Kadının yüzündeki ifadeyi gördün mü?

  Kahrolası yüzündeki ifade harikaydı!

  Harikaydı!

  Muhteşemdi!

  Olmasını umduğum şey de buydu.

  - Teşekkür ederim.

  - Rica ederim.

  Bay Baffert?

  Tak.

  Tak.

  Kimse yok mu?

  Bay Baffert?

  Merhaba?

  Baffert gitmiş.

  Belli ki Baffert gitmiş.

  Lanet olsun, Hawkins.

  Sen hiç kapı çalmaz mısın?

  Arama izni çıkartamadım.

  Şansımız yaver gitti.

  Bu taşıma şirketinin çalışma talimatı.

  Baffert'ın eşyalarını götürdükleri adres bu.

  - Beni aradığında neredeydin?

  - Evdeydim.

  Yatakta.

  Bunu kanıtlayabilir misin?

  Evde, yataktaydım.

  Neden bunu kanıtlamam gerekiyor?

  Kocan Jesse ve avukatı bu gece öldürüldü.

  Hadi oradan.

  ''Parmak İzi Katili''ne benziyor.

  Seni ifadeni almak için merkeze götürmem emredildi.

  Neden?

  Jesse'nin ölmesini istemiyordum ki.

  Bana yaptıklarından nefret ediyordum ama ölmesini istemedim.

  Ölmesini istediğin kayıtlarda yazıyor.

  ''Parmak İzi Katili''ni senden iyi kim taklit edebilir ki?

  Benim yapabileceğime gerçekten inanmıyorsun, değil mi?

  İşimiz bize, insanların garip şeyler yaptığını öğretti.

  Sadece birkaç soru sormak istiyorlar.

  Şu adrese baktıktan sonra sorularını cevaplamaktan mutluluk duyarım.

  - Seni götürmek zorundayım.

  - Parmak İzi Katili'nin   cevabı burada ve ben oraya gidiyorum.

  Seni kelepçelemeye zorlama beni.

  Çünkü mecbur kalırsam yaparım.

  Benimle gelebilseydin, bu çok iyi olurdu.

  Ama gelirsen ve işler ters giderse, senin başını yakarlar.

  - O yüzden, bu hiç olmadı.

  - Sen delisin.

  Evet, öyle söylüyorlar.

  - İşte silah geliyor.

  - Evet.

  Ne yapıyorsun?

  Bunu anlayacak kadar zekisin, Bay Brooks.

  Yüz kilometre hızla gidiyoruz, Bay Smith.

  Beni şimdi vurursan, ikimiz de ölürüz.

  Şimdi değil.

  Bir sonraki rampadan dön.

  Bunu mu diyorsun?

  Bu pek akıllıca olmazdı, değil mi?

  Şunu düşün, mankafa.

  Orada işeyip   çifte cinayet mahallinde DNA'nı bıraktın.

  Ve benim orada olduğumu gösteren hiçbir şey yok.

  Polisler o sidiği analiz ederlerse ve edeceklerdir   ''Parmak İzi Katili'' sen olursun.

  Hayır.

  Hayır.

  İlk cinayetin bende fotoğrafları var.

  Evet ama ikinci cinayet sırasında, sen ne yapıyordun?

  Sana bir fikir vereyim.

  Gelmen için seni zorladığımı söylüyorsun.

  Ben burada olmazsam   ya da daha açık olarak, cesedim aksini ispatlamak için burada olmazsa   cezadan kurtulma şansın olabilir.

  Muhtemelen ''Neden sana yardım edeyim ki?

 '' diye soruyorsundur.

  Yoruldum, Bay Smith.

  Öldürmekten yoruldum.

  Ama bağımlıyım, bırakamıyorum.

  Denedim ama bunu kendim yapamadım.

  O yüzden, beni öldürmen lazım.

  Ama bunu akıllıca yapman lazım.

  Ailemin kim olduğumu asla öğrenemeyeceği bir şekilde ortadan kaybolacağım.

  Nasıl?

  Bunu nasıl yapacağım?

  Bildiğim bir mezarlık var.

  Açık bir mezar buluruz.

  Beni vurursun.

  Mezara düşerim.

  Üstümü kapatacak kadar toprak atarsın.

  Yarın üzerime bir tabut indirilir.

  Ve ben ortadan kaybolurum.

  İyi bir plan, öyle değil mi?

  Neden?

  Sana neden güveneyim?

  Güvenmek zorunda değilsin.

  Elinde silahı olan sensin.

  Benimkini bagaja koyduğumu gördün, unuttun mu?

  Bilemiyorum.

  Gerçekten seni öldürmemi mi istiyorsun?

  Evet.

  Pekâlâ.

  Tamam!

  Ama ani bir hareket yaparsan   seni indiririm ve ailenin kim olduğunu öğrenmesini sağlarım.

  Anladım.

  Dünyaya geri dönüyorsunuz, Bay Baffert.

  Elini cebinden çok yavaş bir şekilde çıkar.

  Yukarı tırmanmak istemiyorsun, değil mi?

  Mezarlık anahtarıyla ne yapıyorsun?

  Bana ait.

  Neden bir mezarlığın var?

  İnsanların onlarsız yapamayacakları şeylere yatırım yapmak istersin.

  Su ve mezarlıklar oldukça güvenli yatırımlardır.

  Dışarı çıkmak için buna ihtiyacın olacak.

  Kahretsin!

  Kahretsin!

  Atwood!

  Sana bir şey göstermek istiyorum.

  Tamam.

  İşte geldik.

  Pekâlâ.

  Ben burada, sen orada duracaksın.

  Çok uzakta değil ve beni vurduğunda.

 .

   doğruca bu çukurun içine düşmeliyim.

  Bunu yapacak cesaretimin olmadığını düşünüyorsun, değil mi?

  Umarım vardır, Bay Smith.

  Umarım vardır.

  Tamam   hadi şu işi bitirelim.

  Gözlerimi kapatacağım.

  Üzgünüm, Bay Smith.

  Beni öldürmeni gerçekten istiyordum.

  Ama son dakikada fikrimi değiştirirsem diye   dairene geri döndüm ve silahındaki ateşleme pimini eğdim.

  İşimi bitirebilmen için sana başka bir tane bile getirdim.

  Eğer sonuna kadar gitmeye karar verirsem diye.

  Senin için üzgünüm ama kızım hamile.

  Ve tam sen o tetiği çekmeden önce   bu hikayenin sonunu görmeyi ne kadar çok istediğimi fark ettim.

  Sakın bana bunu yapma.

  Bana dokunursan, polisler o fotoğrafları bulacaklar.

  Ve o çifti senin öldürdüğünü öğrenecekler.

  Kiralık kasanın içindekiler, Bay Smith   yok oldular.

  Canını yakıyor, değil mi?

  Yardım et!

  ''Parmak İzi Katili'' olmadan önce Bay Smith   bir sürü insanı, çok farklı şekillerde öldürdüm.

  Teşekkür ederim.

  Burada Parmak İzi Katili'nin bir canavar olduğu yazıyor.

  Takdir edilmemek biraz canını sıkıyor, değil mi?

  Hayır, yaptığı işte iyi olan herkes takdir edilmek ister.

  Ama artık   bunu bıraktığıma göre, takdiri Bay Smith'in kazanmasına izin vereceğim.

  Kendini kandırma, Earl.

  Yine öldüreceksin.

  Hayır, öldürmeyeceğim.

  Bağımlıların toplantılarına geri döneceğim ve bunu kontrol edeceğim.

  Ama sana bir sorum var.

- Atwood.

  - Neden polissin?

  Kimsiniz?

  Zenginsin.

  İyi bir eğitimin var.

  Babanın işinin başına geçebilirdin.

  Ama sen bunların dışına çıktın.

  Ve kendi başına başardın.

  Neden?

  Eğer benden bir şey istiyorsan   kim olduğunu söylemek zorundasın yoksa telefonu kaparım.

  Kocanın öldürülmesinin tesadüf olduğunu mu sanıyordun?

Ve kesinlikle sana Meeks'i vermek zorunda değildim.

  Bay Baffert?

- Cevabın ne?

  - Sesin değişik geliyor.

  Biraz üşüttüm.

- Bana cevap verecek misin?

  - Neredesiniz?

  Soruma doğru cevabı verebilirsen söylerim.

  Babam kız olduğum için hayal kırıklığına uğradı ve bana bunu belli etti.

  Tüm hayatımı ona yanıldığını kanıtlamak için harcadım.

  Teşekkür ederim.

  Bekle!

  Bana nerede olduğunu söyleyeceğine dair söz verdin.

Ben mi?

  Bir binanın tepesindeyim.

  Arayan Baffert değildi.

  Jane.

  Jane.

  Jane!

  Jane!

  Earl?

  Tatlım, uyan.

  Uyan.

  Rüya görüyordun.

  Emma, seni uyandırdım mı?

  Tamam.

  Geçti.

  - Aman Tanrım.

  - Uyumaya devam et.

Neden bu kadar mücadele ediyorsun Earl?

  Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır   değiştirebileceklerim için cesaret ve farkı anlayabilmem için erdem ver.

  Her seferinde bir günü yaşamam için.

  Her seferinde anın tadını çıkarmam için.

  Zorlukları kabul etmek barışa giden yoldur.

  O'nun yaptığı gibi, bu günahkâr dünyayı olduğu gibi kabul ediyorum.

  O'nun iradesine teslim olursam, her şeyi yoluna koyacağına güveniyorum.

  Bu hayatta mutlu ve öteki dünyada   O'nun yanında çok daha mutlu olabilirim.

  Amen.

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar