Bir Dilim Suç (2004)
| |
Layer Cake
105 dk
Yönetmen:Matthew Vaughn
Senaryo:J.J. Connolly
Ülke:İngiltere
Tür:Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi:29 Temmuz 2005 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Romence
Müzik:Ilan Eshkeri, Lisa Gerrard
Nam-ı Diğer:L4yer Cake
Oyuncular
Daniel Craig
Tom Hardy
Jamie Foreman
Sally Hawkins
Burn Gorman
Özet
Kibar bir kokain satıcısı olan isimsiz kahraman, yıllarca
polise yakalanmamayı başarmış, işinde profesyonel bir arabulucudur. İngiliz
uyuşturucu mafyasında aranan bir isim olduğundan çalıştığı süre boyunca
kendisine büyük bir servet yaratmıştır ve artık emekli olmayı planlamaktadır.
Ancak, öncesinde bitirmesi gereken iki görev vardır: Kayıp bir kızı bulmak ve
yüklü miktardaki bir uyuşturucu nakliyesini başarıyla gerçekleştirmek. Son iki
görevi de diğer işleri gibi sorunsuz mu geçecektir, yoksa her şey birbirine mi
karışacaktır?
Altyazı
Ben doğduğumda dünya çok daha basit bir yerdi.
Sadece polisler ve soyguncular vardı.
Yere yatın Allah'ın
belaları!
Hemen!
Siz de!
Yerde kalın!
Ama benim için öyle değildi.
Sonra "Aşk Yazı" geldi.
Haşhaş ve LSD sahneye çıktı.
Bir bankadan 10 bin paunt çalmaktan 12 yıI yiyen kötü adamlar iki milyon değerinde esrar kaçırmaktan 12 ay yiyen aciz hippilerle hapis yatıyordu.
Yani, anla dostum.
Yanlış oyundayız be!
Uyuşturucu her şeyi değiştirdi.
SİKTİR ET GERÇEKLİĞİ
KOKAİN SİKTİR ET GERÇEKLİĞİ EKSTAZİ Şunu
hiç unutmayın, bir gün bu uyuşturucu tezgahı yasal olacak.
Bu işten ne kadar kazanabileceklerini anladıklarında benim gibilere bırakmayacaklar.
Milyonlar değil, milyarlar!
Dinlendirici Haplar Ltd.
İnsanlara
istediklerini verecekler.
Bugün güzel anlar, yarın uyuşmuşluk.
Ama şimdi böyle.
Yasak bitene kadar, su akarken küpünü doldur.
Ben gangster değilim.
Ben ticari malı, kokain olan bir işadamıyım.
On yıI önce kokain, pop yıldızları ya da ünlü birinin doğum
günü partisi içindi.
Şarap evlerinde kafayı bulan Daily Mail okuyucuları öcü gibi gösteriyordu bunları.
Şimdi en büyük müşterilerim onlar.
Bu Clarkie.
Cambridge'de çift anadal, Endüstriyel Kimya'da
iftihar derecesi.
Öğrenci bursunu ne yapıp edip ödemek zorunda.
Bugün sadece kilo ile satıyorum.
Kullanılan tarifeye bağlı olarak bu adama ya 28 bin kağıda ya da hapiste 15
yıla patlar ki bu tecavüz cezasından
fazla.
Hayat böyle.
Birkaç altın kuralla çalışmamız hayati önem taşır.
Daima küçük bir ekip halinde çalış.
Çok düşük profil çiz.
Yalnız, tavsiye ile
gelen kişilere sat.
Herhangi bir şeyin satışı gibi.
Bulaşık makinesi, el yapımı ayakkabı, seksDalga geçmediğiniz
sürece müşteri yine mal almaya gelir.
Bu, iki kiloyu üç yapan o özel sihri kullanmıyoruz demek
değil ama asla fazla açgözlü olmayın.
Düşmanı tanıyın ve düşmana saygı duyun.
Kanunların aptal olduğunu sananlar ancak çok hem de çok
aptallardır.
Ve lanet olası veba gibi gürültücü, ilgi peşinde, şöhret olmak,
tanınmak isim yapmak için işe giren özenti
gangsterlerden sakının.
Alo, Slavo.
Evet, ben Dük.
Her şey yolunda.
Ne zaman
buluşabiliriz?
İşinizi mahvetmek istemezler.
Sadece mahvederler.
Malum olanı belirttiğim için bağışlayın ama son kullanıcıdan
uzak durun.
Başınıza bela açmaları garantidir.
Silahlar gibi.
Silahtan nefret ederim.
Şiddetten de.
Ama Romalı bir generalin dediği gibi.”
Barış istiyorsan,
savaşa hazır ol.
" Morty ve yardımcısı Terry beni kolluyorlar.
Morty tedbiri zor yoldan öğrenmiş.
İçeride 10 yıI
yatmış.
Benim suç dünyasıyla olan köprüm ve trafiğin tek yönlü olmasını sağlıyor.
Bak, şurası
Amsterdam, şurası da Oof dorfe dorfe.
Hiçbir fikrim yok.
Hiçbiri İngilizce
bilmiyor.
- Arabaya binin.
Şu yoldan, eminim.
- Çabukolun.
- Bu yol olduğuna
bahse girerim.
- Oradan gittik
zaten.
Evet, yine oradan
gideceğiz.
Haritayı ver.
Başlamayın yine.
İki çocukla yola
çıkmak gibi bu.
- Bütün gün
mızıldanıp durdunuz.
- O kadar zor olamaz.
Kaç tane kahrolası
sera olabilir?
Morty.
Terence.
Clarkie.
Çok, çok önemli.
Tedarikçinize
ödemeyi hemen yapın.
Bizim durumumuzda bu Bay Jimmy Price.
Piramidin tepesindeki adam.
Ödeyin.
Tam, zamanında, mutlaka, eksiksiz.
Asla ikinci bir şansınız olmaz.
Kuralları Jimmy
koyar.
Gene ne cehennemde?
- Bilmiyorum.
Spordan bir soru sor.
- Saatin kaçı
gösteriyor?
- Seninkiyle aynısı.
- Asla gecikmez.
Kapayın çenenizi!
Sabır.
Gene, Jimmy'nin sağ kolu.
Çok eskiden beri onun yanında.
Tüm uyuşturucu ve nakit işi Gene'den geçer.
Jimmy ona canını bile emanet eder.
Bu arada Jimmy,
yarın kısa bir öğle yemeğinde seni görmek istiyor.
Dur bir dakika.
Bir sorun mu var?
Bir iki çift laf
etmek istiyor diye neden herkes sorun olduğunu düşünüyor?
Belki minnettardır.
Olması da gerekir.
Saat 1'de Stoke
Park'ta görüşürüz.
Ne kadar güzel.
Buraya çabucak girip
çıkmalıyız.
Paul ve gelgiti
beklemez.
ÖZEL “ Özel" yazan bir kapıdan çıkmayı herkes
ister.
Bu yüzden zengin olmak için iyi bir nedeniniz olsun.
Benim çok başarılı bir emlakçıda hissem var.
Dürüst bir gelir sağlıyor.
Vergi beyanında iyi
görünüyor.
Yıllar önce herifler bankadan para çekmek için akla karayı
seçerken şimdi yasadışı kazancınızı bankaya
yatırmak bir dert.
Bu Bay Singh'in işi.
Paramı o aklıyor.
Ve bir hafta sonra çekmeye hazır olacak.
Tam bir milyonluk güzel, temiz bir çek şeklinde.
Artık dürüst ve saygın bir iş.
Ama hep demişimdir: "Bir planınız olsun ve ona bağlı
kalın.
" Kazanırken bırakın.
Yani hiçbir terslikolmadan her şeyi geride bırakıyorum.
Hayır, paketi aldık.
Evet,
beklediğimizden daha iyi aslında.
Sadece bu tarafta
işler biraz turboya döndü.
Haydi çocuklar,
canlanın.
Bu gelgiti
kaçırırsak gün ağarana kadar bir yere gidemeyiz.
Paul, çene yapmak
için para almıyorsun.
Yükümü ülkeye
götürmek için alıyorsun.
Haydi bebeğim.
İyi misin?
Dikkat et, biraz
sallanıyor.
Hayat o kadar güzel ki tükürüğümde bile hissedebiliyorum.
Yarın öğle yemeğini "Son Yemek" gibi görüp onu
dinliyormuş gibi yapacağım.
Sonra da sessizce gideceğim, sonsuza dek.
Çok klas bir yer.
Lütfen, beni izleyin
beyler.
Bay Price, Oval
Oda'da.
- Misafirleriniz,
Bay Price.
- Sağ ol, Angelo.
Hoş geldiniz.
Oturun.
Yolladığım o
Pakistanlı muhasebeciyle nasıI gidiyor?
- Hala işini yapıyor
mu?
- Raj çok iyi iş
çıkarıyor.
İyi.
Namuslu vergiye düşen payınızı ödüyorsunuz
demek.
Hepimiz payımıza
düşeni yapmalıyız.
Onu bir daha
gördüğünde benden selam söyle.
Aç mısınız?
Buranın yemekleri taşaklarınızı sızlatır.
Yiyelim.
Pekala.
Şimdi bunların
kalite kontrolünü yapmamız lazım.
Bana deme.
Ben elimi bile
sürmem.
Sen sefil hergelenin
tekisin, gerçekten - Brian.
- Ne?
Otur dostum.
Sana küçük bir
ikramım var.
Keyfine bak.
Bizi biraz yalnız
bırak, Angelo.
Ne istiyorsun evlat?
- Efendim?
- Hayatta.
Amacın nedir?
Unvan şansı mı?
Orkestranın yanında
bir koltuk mu?
Bilmiyorum, Bay
Price.
Bu, çok kapsamlı bir
soru.
Evet, kapsamlı.
İyi cevap.
Yıllar önce olsa,
"kapsamlı" dediğin için seni eşcinsel sanırlardı.
- Eşcinsel değilsin,
değil mi?
- Hayır.
- Kira borcun var mı?
- Yok.
Hayır, olduğunu
sanmıyordum.
Zararı yok herhalde.
Zaman değişiyor.
Senin gibilerin bu
işi neden bırakamadığını biliyor musun?
Çünkü benim gibilere
çok para kazandırıyorsunuz.
Her neyse, sadede
geleyim.
Bir iyiliğe
ihtiyacım var.
Biraz akıllı birine
ihtiyacım var, becerikli bir adama.
Adi bir boşboğaza
değil.
Etrafta çok
ispiyoncu var.
- Memnuniyetle, Bay
Price.
- Jimmy.
Bana Jimmy diyebilirsin.
Bu iyilik.
Bana değil, doğrusunu söylemek gerekirse.
İyi bir dostuma.
Kan kardeşi
gibiyizdir.
Okula beraber gittik.
Şeytana bile
pabucunu ters giydirir.
Çok yükseklere çıktı.
Karısı gerçek bir
aristokrat.
Bir ipucu vereyim.
Eddie Temple Bu isim sana bir şey ifade ediyor mu?
- Kim olduğunu
biliyorum.
- Eddie'nin bir kızı
var.
Charlie Allah
bağışlasın.
Hayatının ışığı o.
Yürüdüğü yollara
tapar.
Charlie çok güzel
bir kız.
Tam adıyla söylemek
gerekirse, Charlie Spencer- Temple Ama bir hanımefendi gibi davranmıyor.
Beyaz toza bağımlı ve
yanlış bir adamı seviyor.
Sen burada devreye
giriyorsun.
Onu bulacaksın.
- Bulmak mı?
- Ortadan kayboldu.
Özel dedektif
tutmalısınız.
Tabii.
Hala emniyete çalışan meraklı bir eski polis
mi?
West Country'de bir
uyuşturucu rehabilitasyon ünitesinden kaçtı.
Rehabilitasyon.
Orada Kinky adında
sefil bir kokainmana aşıkolmuş.
Londra'ya geri
gittiklerini sanıyorum.
Nereden başlayacağımı
bilemem.
Zaman zaman bizden
görevimizin ötesinde bir şeyler istenir.
Buna fedakarlık
denir, evlat.
Gene'e sor.
Morty'ye sor.
- Elimden geleni
yaparım.
- Elinden geleni yap
ve onu bul.
Bay McGuire'ı
bilgilendir.
Senin için genel çizginde
küçük bir işim daha var.
Gene sana anlatır.
Her şey istediğiniz
gibi miydi?
- Mükemmel, Angelo.
- Teşekkür ederiz.
Görevler, görevler.
Yapılacak işler,
bitirilecek işler.
Beni detaylarla
rahatsız etme
İşler bittiği zaman bildir.
- Bunu kim demiş,
evlat?
- Winston Churchill?
Yaklaştın.
Hayır, ben.
James Lionel Price
Uslu çocuk.
Yarın tersanede
görüşürüz.
4'te diyelim.
Size diğer işi
anlatacağım.
5'te Dük'le toplantı
ayarladım.
- Nesi var bunun?
- Bunlardan bir tane
aldı.
Bu ekstaziler süper.
Milyonlar
kazanacağız!
Umurumda değil.
Burası benim
tersanem.
O hapları ve bu geri
zekalıyı derhal buradan çıkarın.
- Yakalanmayı göze
alamam.
- Paul.
Sakin ol dostum.
Gene bir alıcıyla
buraya geliyor.
Payını alacaksın.
Sakinleş.
Bir hap al.
Gene, niye Dük'le iş
yapıyoruz?
Evet, niye bu
herifle iş yapıyoruz?
Manyağın teki,
antika, fosil, karanlık çağlara ait.
Keser misin sesini?
Dük'le iş yapıyoruz,
çünkü MDMA oranı çok yüksekolan bir
milyon ekstazi hapı var, tamam mı?
Bir milyon?
Gene, bu büyük bir
sayı.
Vergisi ne kadar?
Jimmy, net%50
istiyor.
Bunlar biraz
gizlilik seven takımdan.
Ya, evet.
Cırtlak sarı bir Range Rover'la.
Çok gizemli.
Sakin olun.
Paranızı alınca çok daha rahatlayacaksınız.
Ama Parkhurst'te
veya Scrubs'ta kaç para harcayabilirsin, Gene?
Girin.
Sakın Dük'ü kızdırma.
Jimmy, onunla oyun oynamanı istemiyor.
Kim?
Ben mi?
Sakın benimle
aptalmışım gibi konuşmaya kalkma.
Dük, üstüne alınma.
İş bu.
Kaç para
edeceklerini bilmek mi istiyorsun?
Evet, lanet olası,
lütfen!
Sığır pazarında tanesine beş kağıt ödüyorsun diye bu hapların milyonlar edeceğini sanma, lanet
olsun.
Etmezler.
Alıcı bulmak
zorundayız.
Onları kısımlara
ayırmaları, bu insanları bulmaları gerek.
Sen aspirinin bile başını
ağrıtırsın ahbap.
Sonra döviz
dalgalanmaları, polis faaliyetleri, karşıt yayınlar Kimin hazırda bir milyon ekstaziye verecek
nakdi vardır?
- Bunların hepsi
boktan!
- Slasher, kapa
lanet çeneni!
- Dük, hepimiz iyi bir anlaşma istiyoruz.
- Ahbap, ahbap.
Dinle, bu parti hap rahatlıkla
5 milyon eder.
- Tanesi beş paunt,
evet!
- Şaka ediyorsun.
Bu işler böyle
yürümüyor!
Bana bunu söyleyip
durma!
Numune aldım.
Gene'le haber yollarım, tamam mı?
Arkanda o olmasa bu
kadar çalım satamazsın.
Evet, ama varım,
değil mi?
Bu maymunlar bir
milyon hapı nereden bulmuş?
Orasını boş ver.
Satabilir misin?
Kuzeyde alacak
birini tanıyoruz.
Morty, Liverpool'da Trevor
ve Shanks'le randevu ayarla.
Benim asıI derdim, Aston'u
ne renk alacağımız.
Sen sürdüğüne göre herhalde
yeşil.
- Yeşil mi?
- Evet.
Bu biraz sıkıcı
bence Siz ne diyorsunuz kızlar?
Siyah.
Evet, siyah.
Siyah cenaze arabası
ya da taksi rengi.
O kadar tutucu olma.
Siyah harika bir fikir.
Merhaba.
Bakın kim gelmiş.
Otursana.
Bize katıI.
- Konuşabilir miyiz?
- Kasvetli aracımız
geldi.
Hugo, beni izle Bir
yere gitmeyin.
Biraz daha şampanya
için.
Özellikle sen.
Sarhoş halini
seviyorum.
- Sen bunun
ustasısın.
- Ne yapıyorsunuz?
Şu Amerikalı
piliçlerle dalgamızı geçiyoruz.
- Bugün kimim?
- Oxford Kontu.
- Oxford Kontu.
- Tanrım.
- Bu iş neyin nesi?
- Biraz tuhaf.
Benim için birini çok
çabuk bulabilir misiniz?
- Ne kadar çabuk?
- Yirmi bin kadar.
Dikkatimizi çektin.
Çok hoş.
Herhalde bu da
sevgilisi.
Bu senin için biraz
alışılmadık.
Olay ne?
- Boş ver.
Yapabilir misiniz?
- Evet.
Çocukoyuncağı.
Hepsi aynı.
Allah'ın belası
keşler ve kokainmanlar.
Birkaç kuruş için
hepsi öter.
- Başka bir şey var
mı?
- Yok.
İşimize dönmeliyiz,
dostum.
Baksana.
Korkma, dostum.
Ben Dük'ün yeğeniyim.
Hatırladın mı?
Sidney.
Sidney.
Evet.
Merhaba, nasılsın?
Çıkıyordum.
İyi geceler.
Sen nasılsın?
Burada ne arıyorsun?
Amcam Dük'le iş
yaptığını duydum.
Niye bütün salona
söylemiyorsun ha?
- Bu Tammy.
- Arkadaşın kim,
Sidney?
Amcam Dük'ün iyi bir
dostu.
Tam çıkıyormuş.
Kal da gitmeden önce
bir içki iç, olur mu?
- Olur, tamam.
- Burada VIP'm var.
Güzel bir loca.
Karizma.
Onda kesinlikle var.
Biliyorum, amcam
falan ama bunu inkar edemezsin.
İstediğin bir şey
varsa bana söyle yeter.
Çünkü buradakileri
ayarladım.
Getir götür işlerine
biri lazımsa adamın benim.
- Koko?
- Ne?
Kokain ister misin
dedim?
Hayır, ahbap.
Sen keyfine bak.
Çok güzel değil mi?
Ne kadar cici.
Değil mi?
Siddy, bebeğim, bir
içki alsam fena olmaz.
Sidney, harikaydı.
Görüşürüz ahbap.
Şampanya için sağ ol.
Peki.
Mutlu olduğun zaman
söyle, Bay Şanslı.
- Sizin işler çok mu
canlı?
- Yoğunuz, Trevor.
Herkes bir pay
istiyor.
Nereye gidersen öyle
Açgözlü insanlar.
Temizler, Shanks.
Siz bütün bunları
iyi bilirsiniz, değil mi?
Neyi, Shanks?
Siz değil, ama sizin taraftaki o takım.
Sanki bilmiyorsunuz.
Kusura bakma ama neden
bahsediyorsun ha?
Beni gerçekten
şaşırtıyorsun, biliyor musun?
Bizim bilmediğimiz bir
şey mi biliyorsun?
Kahrolası büyük
masum numarası yapma, ahbap.
Çünkü ben kahrolası
bir geri zekalı değilim.
- Hiç öylesin
demedim, Shanks.
- Sakin ol.
Gerçekten bilmiyorlar.
- Açıkla.
- Amsterdam'daydım.
Geçen hafta sonu,
tamam mı?
Şehir bir
söylentiyle tutuşuyor.
Sizin taraftan, Dük
denen bir soytarının başını çektiği bir
holigan çete hakkında.
Gazza, gidip şu
lanet hapları bul.
Tamam.
Yürüyün.
Şuraya bakalım.
Bir çeteyi soymuşlar, tam bir manyak Sırp milis.
Benden mal çalacak
kadar aptal olan ilk adamsın.
Kapa çeneni.
Ama silah doğrultan ilk
adam değilsin.
Kapa çeneni, yoksa
son olurum.
Hassiktir.
Şanslıymışlar.
Herif büyük bir partiyi daha yeni kaldırmış.
Tam onikiden.
Burada meretlerden
milyonlarca var.
Orada kal.
Tamam mı?
Başlarında dur.
O sana çok ağır
geliyor, güzelim.
Siktir.
- İndirsene - Sesini
kessene - Silahla oyun oynayan küçük bir kız.
- Ben küçük falan
değilim.
Kes sesini!
- Titriyorsun.
- Canın cehenneme!
- Koluna baksana.
- Canın cehenneme!
- İndir onu.
- Niye dinlemiyorsun
beni?
- Otur!
- Canın cehenneme!
Bebeğim, bebeğim!
Buraya gel.
Bebeğim, sakin ol.
Bu iş burada
bitmeyecek, Bay Dük.
İnan bana.
Gazza, hapları
yükleyin.
Ama şanssızdı, çünkü bu herifler savaş suçlarından aranıyor.
Toplu cinayet, etnik
temizlik.
Adamlar ruh hastası.
Kahrolası Birleşmiş
Milletler'ce aranıyorlar.
- Bir düşünsenize -
Şunu iyice anlayalım.
Dük denen herifin
bizimle kesinlikle hiçbir ilgisi yok, anladın mı?
Amsterdam'da herkes olduğuna
inanıyor.
- İsminizi orada
burada söylemiş.
- Ne?
Sokaktaki dedikodu
şu ki, en iyi adamlarını üstlerine salmışlar.
- Adamın adı - Dragan?
Bizi soydular.
Sorumluyu bul,
kellesini getir.
Kellesini!
Herifin numarası kurbanların kafalarını kesip patronuna
götürmek.
Bu manyak milliyetçi çetelerde her şey şeref ve itibara bağlıdır.
Birinin onları
soymaya cüret ettiğinin duyulmasına göz yumamazlar.
Ama söz konusu malın
alınmasıyla bizim hiçbir ilgimiz olmadı.
Tamam, bunu kabul
ediyoruz.
Ama sizin bu malı
almanız nasıI görünür, sen söyle Kötü.
Biliyorsunuz, değil
mi?
Hap başına bir iki peniden bahsediyoruz.
- Çalıntı mal.
- Öyleyse
istemiyorsunuz.
Otur dostum.
Fazla aceleci
olmayalım.
O ve ben biraz
düşünelim.
Uzun sürmesin.
Birileri bu haplarla
voliyi vuracak.
Vurdular bile Sorun
da bu, evlat.
Bu Dük dallaması
bizi bir avuç amatör gibi gösterdi.
Bu herif bela dedim
size, değil mi?
Ama beni de
kendisiyle gömemeyecek.
Gene'i tekrar ara.
Bizi nasıI küçük
düşürür!
- Açmıyor, Mort.
- Peki.
Evden Jimmy'yi ara.
- Emin misin?
- Arar mısın şunu?
- Nereye gidiyoruz,
Morty?
- Tersaneye geri
gidiyoruz.
Biri oturaklı bir
tokat yemek üzere Evet, Morty.
Zamanı gelmişti.
Paul?
Ne ölüm şekli ama.
Kalbin kaynayana
kadar yanarak göğsünde delik açan bir ütü.
Paulie ona her şeyi söylemiştir,
değil mi?
İşte, delilerle iş
yaparsan böyle olur.
Clarkie, etraftan
soruştur.
Birkaç kişiyi ara,
ama sessizce hallet.
Dük'ün hangi delikte
olduğunu öğren.
Sigorta poliçesine ihtiyacımız
olacak.
Beni evden arayıp
mesaj bırakmak da ne demekoluyor ha, geri zekalı!
- Jimmy, acil bir durumdu.
- Bana Jimmy deme!
Ve Dük'e o hapların
bir bok etmediğini söylemek ne demekoluyor?
Ne sorunlara yol açtın, bilmiyorsun.
Ve o Charlie
sürtüğünü bulmayı Cody ve Tiptoes denen
o iki ibneye bırakma.
Senin yapmanı
söyledim!
Dinliyor musun?
O haplara alıcı bul.
O hapları satan adam
sert kayaya çarpmış.
Sikimde değil!
- Çabukoldu.
- İçerisi rezalet.
- Kinky hala burada
mı?
- Tiptoes telefonda
söylemedi mi?
Neyi?
Onu bıraktın mı yoksa?
Hayır, bırakmadım.
İçeride Kinky.
Yine de paramı
istiyorum.
Doğru anladıysam,
siz üç keş birazdan krize gireceksiniz.
Aslında her an
duvara tırmanabilirsiniz, değil mi?
Ama size bir iyilik
yapmaya hazırım.
Bunu iki yolla halledebiliriz.
İyilikle
halledebiliriz ki bence onu tercih edersiniz.
Çünkü diğer yolu, arkadaşımın
sizi tutup kafanızı cama geçirmesidir!
Pekala.
Charlie, Kinky ile birlikte burada mıydı?
Evet, bir kaç gün
buradaydı.
Kinky 5 bin papelle
çıkageldi.
- Kinky'ye 5 bini
kim vermiş?
- Bilmiyoruz.
Kavga edip durdular.
Kız diyordu ki, "5 bini almako kadar kolay mı sanıyorsun?
" Ama hala
çubukla rok çekiyordu.
Şimdi nerede?
Brighton'da.
Kinky'ye onunla gitmesi için yalvarıp durdu.
Geçen gece bir ses
duydum.
Oraya baktım.
Karanlıktı.
Ama siyahlar giymiş
bir ihtiyar gördüm.
Sanki kung fu
filminden çıkmış gibi.
- Onu dinleme
Üşütüğün tekidir.
- Kapa çeneni be Sen,
şimdi söyle ona.
Ne ihtiyarı?
Bilmiyorum.
Kendimde değildim.
Ertesi sabah kız gitmişti, Kinky de ölmüştü.
Birinin Kinky'yi
öldürdüğünü mü söylüyorsun?
Kinky aşırı doz aldı.
Her zaman açgözlüydü.
Kendi gözlerimle
gördüm.
Lanet olası
kokainden fazla içiyorsun!
Kapa çeneni!
- Seni gerzek!
- Kapa çeneni!
Parayı alın!
Morty!
Morty!
Bu iş tehlikeli.
O çocuk cinayetten
bahsediyor.
Sallıyor.
Brighton'a git ve
işi bitir.
- Bu işte bir iş var.
- Paranı ikiye
katlarım.
- Tamam.
Ve Kinky'yi bulduğum için 10.
- Anlaşmamız böyle
değildi.
- Evet mi, hayır mı?
- Evet.
Alo.
Ambulans, lütfen.
185 Kirby House,
King's Cross.
Ölü bir genç var.
Kapı açık.
Adım mı?
185 Kirby House Mutlu
değilim.
Bu iş kontrolden
çıktı.
Ya halledersin ya da ben seni hallederim.
Morty, Kinky aşırı
doz almış.
Hepsi bu.
Charlie uyandı, onu
ölü buldu, korktu ve Brighton'a gitti.
Cody onu bulacak.
Çayları tazeleyeyim,
soğudular.
Morty?
Sen misin?
Nerelerde
saklanıyordun ha?
Vay canına be Ormanın
bu tarafında ne arıyorsun?
Merhaba Freddie Ee Bay Mortimer.
Baksana Morty, eski
günlerin hatırına birkaç kuruş veremez misin?
Çok iyi görünüyorsun
kardeşim.
Şu işe bak, zengin
de Dinle, 5 yapamazsın, değil mi dostum?
- 10 yapalım.
- Evet.
On güzel
yuvarlak bir sayıdır.
Neyin var?
Ne haber?
Hapiste miydin?
Evet.
Allah'ın belası on yıI.
Kızıyor musun?
Yoksa kırmızı ışık
mı lazım?
Morty.
Yeter.
Yeterince dövdün.
- Yeterince
dövdüğümde söylerim.
- Ne bu böyle?
Ama hepsini unutalım.
Bir fincan çay
içelim, Bay Hurst.
Neydi bu saçmalık?
Bunun için üzgünüm.
Bir süre ortalıkta
olmayacağım.
- Benim.
- Merhaba.
Yukarı gel.
Kapıyı açık
bırakacağım.
- Günün nasıI geçti?
- Çok komik.
Yemek yedin mi?
Çin yemeği ısmarlayacağım.
Hayır, tokum.
Sağ ol.
Gene, Freddie kim?
Tam bir kamikaze
ekipte ben, Morty ve Jimmy ile çalışıyordu.
O günlerde başımızda Çılgın Larry denen bir adam vardı.
Evet.
Vuruldu, değil mi?
Biraz deliydi.
Deli demek hafif kalır.
Kafayı iyice yemiş
bir gruptu.
Sürekli uyuşturucu alıyorlardı.
Göze batmak umurlarında değildi.
Seni seviyorum.
Polise gidemeyecek herk esi soyuyorlardı.
Bir şey olmaz.
Çocuklar işte İçlerinden biri, Kilburn Jerry k endini vurup öldürene kadar.
Bu biraz ikilem.
Bu çaresiz arkadaş
grubu polisi arayamaz, ambulans çağıramaz.
Morty, delilik denecek bir sadakat duygusuyla cesetten kurtulma işine gönüllü oldu.
Kafa yok.
Ama işler biraz ters
gitti.
Larry'nin yardım istediği adam Freddie Hurst'tü.
Embesil herif trafik ışıklarında uyuyakalmış sarhoş, uyuşturucunun etkisinde.
Morty hala Kilburn Jerry'nin başsız cesediyle minibüsün
arkasında.
O günlerde siyah olmak İrlandalı olmaktan beterdi.
Suçu Morty'ye attılar.
Freddie yardım ve
yataklık etmekten üç yıI yedi.
Morty, Freddie Hurst
uyuyakaldığı için 10 yıI hapis mi yattı?
Ama konuşmadı.
Cezasını yattı.
Bu yüzden çok itibar
kazandı.
Her şey bir çocuğun psikozlu
bir deli tarafından isteği dışında
düzülmesi yüzünden.
- Kim?
Sen, seni pislik!
Larry.
- Çılgın Larry homo
muydu?
- Asla homo olmadı.
- Larry derdi ki - Dişileri düzmek homolara göredir.
Peki Çılgın Larry'yi
kim vurdu?
Bir sevgilisi?
Muhtemelen.
Larry çok kolay
düşman edinirdi.
Eşcinsel olmayan çok
adamı zorladı.
Bana koyma.
Dinle evlat.
Bir şeyi açıklayayım.
Freddie biraz beyin
kanamasıyla yoğun bakımda.
Olay yerinde sen de
vardın.
Buna işbirliği denir.
Şimdi, Freddie
ölürse ya Morty ile sanık sandalyesinde olacak
ya da tanık sandalyesine çıkıp onu hapse yollayacaksın.
Bunu düşün.
Ben de bir tane
alayım.
- İyi misiniz
çocuklar?
- Dük nerede?
- Bilmem.
- Ne demek
"bilmem"?
- Bilmiyorum.
Burada sanıyordum.
- Git bul o zaman.
Biz burada enayi
gibi bunların başını beklerken o herhalde eğlencede Gene Bu Sırplar konusunda ne
yapacağım ben?
Gel.
Sana bir şey vereceğim.
- Bunlardan birine
ihtiyacın olacak.
- Hassiktir, Gene Umarım
olmaz.
Ödümü koparmaya mı
çalışıyorsun?
Ben silahlardan
nefret ederim.
Gerçi şu bayağı
güzelmiş.
İkinci Dünya
Savaşı'ndan mı?
Hey, yukarı doğrult.
Allah kahretsin.
Ver, dolu mu bakayım.
Bunu gözün kapalı yapabileceğe
benziyorsun.
Yapabilirim ve
yapıyorum.
Çok rahatlatıcı
buluyorum.
Meditasyon için iyi.
Meditasyon, zihnin
ön kısmını sıradan bir işe yoğunlaştırarak
geri kalan kısmının huzur bulmasını sağlamaktır.
Sen de silahlarla
huzur buluyorsun.
Bazen.
Bilinen bir şey.
Dinle Senin tarzın
değil, biliyorum.
Ama bir gün birini
öldürmek zorunda kalırsan, asla hiç kimseye söyleme - Kimsiniz?
- Adım Dragan.
Bu numarayı nasıI
buldun?
Numaranı tekneci Paul verdi, en sonunda.
Galiba sende patronuma ait bir mal varmış ve ortağın Dük tarafından çalınan bu kargonun
iadesi için konuşmam gerek en kişi
sensin.
Dragan, Dük'ün
benimle hiçbir ilgisi yok.
Bay Dük, Amsterdam'a gelmiş, senin adını kullanmış sana çalıştığını söylemiş.
- Dinliyor musun?
- Dragan bir fikrim var.
Neden kahvaltıya
bana gelmiyorsun?
Taze portakal
sıkarım ve bunu iki yetişkin gibi konuşuruz.
- Ne diyorsun?
- Çok
misafirperversin.
- Adresimi biliyor musun?
- Hayır.
Siktir ol, o zaman.
Dük kayboldu.
Sorumsuz herifin teki.
Domuzlar her yerde
Bu iş kolay olacaktı.
Çocukoyuncağıydı.
Sakin ol, Gazza.
Dük'ün iyi olduğuna
eminim.
Alıcı bulmak için 48
saatin var, yoksa malı geri yolluyorum.
Dinle Aptalca bir
şey yapma, Gazza.
Eziyetine değmez.
Yeraltına indik,
gözden uzağa.
Şahsi bir şey değil,
ama sana güvenmiyorum.
Dinle Az önce Gazza
telefon etti.
Zırıldıyor.
48 saat içinde hapları geri yollamakla tehdit
ediyor.
Seninle o bok herif
Dük'ün arkasından Jimmy'ye çok büyük para vadetmiş.
- Çok işin olacak.
- Jimmy'ye
deneyeceğimi söyledim Sizi o bir araya
getirdi.
Seni ve Dük'ü.
İşi bu.
Siz ikiniz
anlaşamazsanız, o payına düşeni yine de ister.
İş bu.
- Umarım bu Dragan'ı
halletmişsindir.
- Evet.
Siktir git dedim.
Ne?
Lütfen şaka yaptığını söyle Şimdi pişman
olmaya başlıyorum.
Dük'ü bulmamız
lazım, şu lanet hapları.
Bu maymunların
Gene'i aramasını bekleyemeyiz.
Her yere baktık.
Hiç iz yok.
Adamlarından kimseyi
bulamadınız mı?
Belki bu Dragan,
Dük'ü çoktan buldu ve işi halletti.
Benim arayabileceğim
biri var.
Siz aramaya devam
edin.
Dur.
Bunu bize mi bırakacaksın?
Bu Dragan herifi
beni arıyor.
Hedef benim.
Ve Dük'ü bulamazsak bu,
her şey biter.
- Benim.
Sidney'in arkadaşı.
- Merhaba.
- Araman niye bu
kadar gecikti?
- Meşguldüm.
- Uykulu gibisin.
Yeni mi kalktın?
- Çokolmadı.
- Seni ne zaman göreceğim?
- Şimdi ne
yapıyorsun?
Hiç.
Hayır, yatakta uzanmış ne yapayım diye
düşünüyordum.
- Hala yatakta mısın?
- Evet.
Yatakta çıplak mısın?
Küçük bir tişörtüm var.
Ama hepsi bu.
Dur, şunu dinle.
Ne o?
Telefonu bacak arama sürtüyordum.
Hoşuna gitti mi?
Bu sabah da ne taze.
Meme uçlarıma bak,
asker gibi dimdikler.
Bir kız ne yapar?
Tammy, neden şimdi
buluşmuyoruz?
Yemek için masa
ayırtırım.
St.
Martin Oteli.
Masayı boş ver.
Oda servisini
kullanırız.
- Peki.
- Bir saat.
Bekle Kahretsin.
Kes şunu, Sidney.
Delirtiyor beni.
- Sidney'i
beklemiyoruz, değil mi?
- Dük'ün kıçını öpmekle
meşgul.
Buralarda değil
umarım.
Hayır, Greenwich
pazarının orada.
Rahatla yani.
İkimiz yalnızız.
Sabır.
Sabreden derviş, muradına ermiş.
Kımıldama.
Haydi.
Alo, benim.
Benim.
Sus ve dinle Dük'ün
yeğeni Greenwich Pazarı'nın orada çalışıyormuş.
Gidip bak.
- Oda servisi.
- O sarı Range
Rover'ı ara.
Tamam.
- Şampanyanız, bayım.
- Ismarlamadım Bir saniye, Bay Troop.
Bu hergelenin neler söyleyeceğini
duymak istiyorum.
Ben Jimmy'nin eski
iş arkadaşı, Eddie Temple - Lanet olsun!
- Sana kızımı
bulmanı söylemiş.
Kayıp bir köpek gibi
avlamanı.
Yardımını
istediğinizi söyledi.
Bay Troop
yeryüzündeki herkesi tam 10 dakikada bulur.
Kızıma el sürmüş
olsaydın, oradan anında düşerdin.
O pislik Kinky'ye
katılırdın.
Beş binliğimi alıp
beni kandıracağını sanan pisliğe Küstahlık.
Ne cesaretle ha?
Ben Jimmy Price'ı 45
yıldır tanırım.
Ona göz kulakolmak bana
para kazandırıyor.
Yapışkan balığını
bilir misin?
- Evet.
- Sahi mi?
Jimmy ömrüm boyunca hep
benim kırıntılarımla doydu.
Bu işi dengesiz bir
psikopata vermiştir sanıyordum.
Ama seni araştırdım
evlat.
Akıllı bir çocuksun.
Ama arkadaşların
çok, çok kötü.
Her yıI yardım
amacıyla bir golf turnuvası düzenlerim.
Bunu ben desem de, sosyal
takvimde önemli bir olaydır.
Jimmy'yi de
çağırırım.
Bazı dostlarım onu absürd derecede komik bulur.
İçkiler benden.
Herkese içki.
Şampanya.
En iyi her şey be!
Ama arkadaşlarıma
bir gösteri sunma çabalarımda tıkandım.
Her zamanki gibi kırıntı peşindeki Jimmy bir teneke cumhuriyetinin kalkınma bakanıyla
tanışmış.
Batı'da yatırımcı avına çıkmışlar.
Geniş doğal
kaynakları var.
Doğru adam için çok
iyi bir yatırım.
Tüm ayrıntıları anlatmak üzere Timbuktu'dan adamlarını
yolladılar.
Karlar, hisseler, uzun vadeli yatırımlar, kısa vadeli
yatırımlar.
Onu fahri vatandaş bile yaptılar.
Hatta kabileden biri
yaptılar.
Her şey gözyaşıyla
bitene kadar bilmediğimiz şey şuydu: Ülkeyi maden bölgelerinin dışında kontrol
eden sıkı komünist ihtilalciler Küçük yatırımımızla ilgili kötü haber var,
Jim.
Komünistler girmiş.
Direnişle
karşılaşmadan başkente gidiyorlarmış.
Neden bahsediyorsun
sen?
Büyük bir darbe planladıklarını duymuştum.
Öldürücü son darbe Jimmy'ye
söyledim.
- Her şey bitti.
- Sikeyim bu işi!
- Alçak sesle konuş.
- Paramı derhal
çıkar.
Sanki bir çocuğun
kumbarasıymış gibi.
Bunun mümkün
olmadığını açıkladım.
Bir hükümet satın
alacağız sandık.
Belki biri daha iyi
bir teklif verdi.
Unut.
Bazen kazanır, bazen
kaybedersin.
Kaç paradan
bahsediyoruz?
Altı üstü yarım
milyon, Jim.
- Çok daha fazla.
- Ne kadar?
- On üç.
- On üç ne?
- On üç milyon paunt.
Mahvoldum.
- Kahrolası aklını
mı kaçırdın?
On üç milyon paunt!
NasıI bu kadar aptal
olabildin?
Güzel kandırılmış, şahane
soyulmuşsun.
Sanki Londra
Köprüsü'nü satın alan bir Yanki.
Benimle böyle
konuşma.
Beni bunu
ayarlamakla suçladı.
Onlara senin
turnuvanda rastlamam tesadüf değil.
Bunadın mı sen?
Bakanla görüşmek
için Zürih'e gitmemi istedi.
Hala La Maison
Grande'da, hala iyi yiyor.
İri, şişman hergele
Bizim Jimmy'nin bütün parasının üstünde Jimmy, sen parasını almaya gidince Charlotte'ı
rehin tutmayı düşündü.
Küçük Jimmy o kadar
aptaldı ki, her iki halde de kaybedemez sandı.
Pardon, ne?
Charlotte'ı bulursan
rehinesi olur.
Ben seni onu ararken
bulursam onun pis işini yapmış olurum.
- Hala anlayamadım.
- İkinizin hayatı
ayrılmaz biçimde bağlı.
Jimmy hakkında çok
ilginç bir şeyi öğrendim.
Uzun zamandır şüphelendiğim
bir şey.
Ama bunu Jimmy
açıklasın.
Beni izle Hiç
kuşkusuz sen Jimmy'nin " CID
beraber okuduğun çocuklardı" rutinine kurban gittin.
Diğer adam Albert
Carter.
Eski mahalleden bir
başka deli.
Bölgesel Suç
Masası'ndan.
Arkana yaslan, rahatla,
keyfini çıkar.
Sizinle eski günlerde yaptığımız işler gibi değil.
- Hepsi ötmeye başladı.
- Bir de bana sor,
Jim.
Organize Suç'taki o
kolejli çocuklara karşı akıllı oynamalıyım.
- Köpekler.
Fahişeler.
On bin mi?
- Ücretler böyle,
Jim.
On bin.
Zahmetime değmez.
Muhbir fonlarında ancak bu kadar ödenek var.
Ya Gene?
O bir şeyden
şüpheleniyor mu?
Ne?
Benim polise çalıştığımdan mı?
Dinle.
Gene kendi
iyiliği için fazlasıyla sadık.
- İnanamıyorum.
- İnansan iyi olur.
- Çünkü gerçekten
oluyor.
- Bunu nereden
aldınız?
Benim için Bay Troop
yaptı.
- Hobilerinden
biridir.
- İnanamıyorum.
Jimmy'nin senin
hakkında dediklerini duymak istemez misin?
Sizin için bir tane var.
Yolunmuş ve pişmeye
hazır.
- Sadece isim ver ve
onu yok bil.
- Zamanı var.
Para istemiyorum.
Yolumdan çekilmesini
istiyorum.
Genç, kurnaz bir serseri.
Yeni nesilden biri.
Elini kolunu sallayarak emekli olacağını sanıyor.
12'ye onu hapiste istiyorum.
Bir kilo A sınıfıyla yakalanırsa rakamlar ikiye katlanır.
- Oraya kendim
koyacağım.
- Kişisel bir konu
galiba.
Birkaç kuruşu var.
İşime yarayacaktır.
Onu o kaypak muhasebeciyle tuzağa düşüren benim zaten.
Lanet olası Arap elinden kaçırdı.”
Gittiği zaman onu
özleyeceksiniz, Bay Price.
" Bu sen misin?
Emekli olacağını sanan parlak serseri?
Jimmy'nin planından hiç
haberin yoktu.
Bu alçaklar nasıI
para kazanıyor sence?
Senin gibi zeki bir
delikanlının bunu anlayacağını sanırdım.
- Bunu alabilir
miyim?
- Bay Troop.
Sağ ol.
Burası sana göre,
evlat.
Şehrin iyi kesimi.
Gözümü açık tutarım.
Ben kaçayım.
Eve gidip
hazırlanmalıyım.
Bu akşam opera var.
The Damnation of
Faust.
Adam ruhunu şeytana
satıyor.
Sonu gözyaşı.
Bu işler genelde
böyle Bir şey daha, delikanlı.
Daima şunu hatırla:
Ticaret sanatının sırrı, iyi bir aracı olmaktır.
Hoşça kal.
Lanet olsun!
- Onu buldum.
- Kimi?
Sidney, hatırladın
mı?
Sarı Range Rover?
Anlaşılan arkadaşımızı
yiyecek almaya yollamışlar.
Güzel.
Morty'ye söyle - Şimdi ne yapıyoruz?
- Morty'yi arıyoruz.
Sus ve dinle.
Başka küfür ve oyun
istemem.
Kargomu geri almazsam sen ölü bir adamsın.
Dragan, biraz
araştırma yaptım.
- Kimi temsil ettiğini öğrendim.
- Güzel.
Seni patronunun
malına götürebilirim.
- Otelime gel - Bak halka açık bir yerde buluşmayı tercih ederim.
Korkmana gerek yok.
Makul bir adamım.
Ben öyle duymadım.
Seninle Greenwich Parkı Gözlemevi'nde buluşalım.
- Herhangi bir taksi getirir.
- Harita
okuyabilirim.
- Yarın.
Öğlen.
- Yarın 12 'de.
Orada olacağım.
Kabalık ettiniz, Bay
Dragan.
Aşağıda kırmızı
alarmdalar.
Çok uyanıklar.
O depodan bir yere kımıldamadılar.
Öndeki adama bak.
Kapının yanında.
Onu bir yerden
tanıyorum.
Bu iş karışabilir.
Kırmızılı adamlar
kim?
Tamirciler.
Bir iş çeviriyorlar.
Kamyonlar bir renk
geliyor, başka bir renk çıkıyor.
Ama Dük'ün
adamlarıyla ilgileri yok.
- Kahretsin, bak kim.
- Kim?
Önemli değil.
Benim işim var.
- Sen kal.
Haplar çıkarsa beni ara.
- Tamam.
- Gece ve gündüz,
Terry.
- Ne demek gece?
- Bütün gün
buradaydım.
Clarkie'yi ara.
- Gece ve gündüz
dedim!
Anlaşıldı mı?
Merhaba delikanlı.
Bu kadar çabuk geldiğin için sağ ol.
Umarım emredilmiş
hissetmemişsindir.
Nasılsın?
Sağlığım çok iyi,
Bay Temple Sorduğunuz için sağ olun.
- Siz nasılsınız?
- Gayet iyiyim.
- Faust gösterisi nasıldı?
- Karmaşık.
60 yılda yazmasına
şaşmamalı.
- Aileniz nasıI?
- Ne bu?
Vaizin çay partisi mi?
Sohbetlerinizi
yanınızda götürdüğünüz biliniyor.
Zeki bir adamız,
öyle mi?
- Sende mikrofon
olmadığını ne bileyim?
- Yok.
O halde birbirimize güvenmek
zorundayız.
Otur.
Geçen günkü kısa sohbetimizden sonra düşündüm de Hapların.
Tamamı kaça?
Bir alıcım var bile Hemen üstüne atladı.
Şu anda parayı
topluyor.
Söyledim dostum.
Hala düşünüyorum.
Daha üç gün oldu.
Acelen ne?
- Ne veriyor?
- Bu gizli.
Aptallık etme Onun
rakamını vereyim.
Bir geçmişleri var.
Kötü şans.
Hem zaten bu Sırp
manyak sıcak takipte Size satarsam onu düş kırıklığına uğratırım.
Ve o kesinlikle Sana Jimmy'yi söyleyerek büyük bir iyilik
yaptım.
Bana borçlusun.
İki buçuk milyon.
Sterlin ve avro.
Yüksek birimli
kullanılmış banknotlar.
Yani ben 3 milyon
verirsem herkes memnun kalır.
Durumumu izah edeyim.
Bu hapları kime
istersen satabilirsin.
Bu senin hakkın.
İş senin işin.
Ama inan bana onları bana satmazsan çok, çok mutsuz olurum.
Anlıyor musun?
Peki, Bay Temple Üç
milyon.
Anlaştık.
- Ama alıcım mutlu
olmayacak.
- Canı cehenneme
Atlatır.
Yardıma ihtiyacım
olacak.
Sorunu bertaraf
edecek birine Biraz becerikli biri.
Hop!
Yavaşla, evlat.
Bay Lucky arada
serbest iş alır.
Bilmem gerekmiyor.
Beni ilgilendirmez.
Ona zamanını söyle, trenle
gelir.
Sağ ol, Trev.
İzninle Bay Temple Depoma
teslim et.
Malımı ne zaman
alırım?
Pazartesi.
Hayır, muhtemelen salı.
Salı mı?
Fazla para veriyorum, unuttun mu?
İngiltere!
Tipik.
Uyuşturucu satıcıları bile hafta sonu
çalışmıyor.
Bu iyi haber.
Gene'i neşelendirir.
Evet, her şey
kontrol altında.
- Cody, 10 binini
sorup duruyordu.
- Evet.
Sonra ararım.
- Geno, ne haber?
- İyi haberlerim var.
Sahi mi?
Neymiş?
- Seni katil piç!
- Kapıyı aç!
- Sen buna karışma,
Morty.
- Gene!
- Katil mi?
Kim öldü?
- Jimmy.
Bu öldürdü.
Beynini dağıtmış.
- Aç şu lanet kapıyı!
- Niye?
Aç lanet kapıyı!
- Bırakonu.
- Hayır, dinle Dinle
dedim.
Dinle beni, Morty.
Bize çalışan bir polisten bir telefon aldım.
Dün gece Jimmy'nin cesedini
bulmuşlar.
Kendi bahçesinde Bu
sinsi piç yaptı.
O katil değil.
Biri bir hata yapmış.
Tamam, bak.
Burada.
Göreceğiz.
Oku.
Yüksek sesle "Yalnız üst rütbelere
Cinayet Masası soruşturması.
James Lionel Price" Balistik raporunu oku.
"Ön balistik
raporu.
Silah bulunamadı.
Kurşun parçalanmış.
Bir mermi kovanı
bulundu.
" Kovanı almayı
unutmuşsun.
Dikkatsiz
davranmışsın.
" Lawrence Gower,
diğer adıyla Çılgın Larry Flynn
cinayetinde kullanılan silahla uyuşuyor.
" Dur.
Anladım.
Çılgın Larry'yi kim öldürdüyse, Jimmy'yi de
öldüren o.
Hayır.
Silah.
Lanet olası silah
aynıydı.
Bunun evimden
çaldığı silah.
- Çılgın Larry'yi
sen mi öldürdün?
- Ne olmuş?
- Bu pislik,
Jimmy'yi öldürdü.
- İsa aşkına!
- Niye yaptın?
- Muhbirdi.
Polis muhbiriydi!
Jimmy gammazcı mıydı?
Aklını mı kaçırdın
sen?
- Bundan iyi bir
yalan bul.
- Evde bir ses kaydı
var.
Jimmy ile Albie Carter
adlı polisin.
Gene, şu şeyi
dinleyelim.
Yalan söylüyorsa onu
ikimiz öldürürüz.
Bay Mortimer, Tyler'ların Jamaika'dan Manchester yoluyla tetikçi
getirdiklerini düşünüyor.
Göçmenlik bürosundan birini ayarlamışlar.
Latinlerin Latinleri vurmasını kimsenin umursadığını
sanmıyorum.
Ölü esmerler umurunda değil mi, Albert?
Ya Gene?
O bir şeyden
şüpheleniyor mu?
Ne?
Benim polise çalıştığımdan mı?
İkna oldunuz mu?
Boş iş yapmıyorsun,
değil mi?
Demek Jimmy beş parasızdı.
Dük'le bu Amsterdam
işini bu yüzden ayarladı.
Bunları kendimize
saklayalım diyorum, ne dersiniz?
Sahi mi?
Larry'yi niçin
öldürmüştün?
Tuhaftır, beni ikna
eden Jimmy idi.
Jimmy, Larry'yi hiç sevmezdi.
Şu serseriye bak,
parayı har vurup harman savuruyor.
Yanlış.
Hey, seni seviyorum
dostum.
Geleceğin
uyuşturucuda olduğunu gördü.
Düzgün bir iş gibi yapılmalıydı.
Çılgın Larry iş
adamı değildi.
Kilburn Jerry olayından sonra Aferin evlat.
Bitir işini.
Allah kahretsin!
ölmesini istedi.
Benim için bir sakıncası yoktu.
Bu yüzden öldürdüm.
Peki silahı niye
sakladın?
Şimdi saçma geliyor,
ama favori silahımdı.
Umarım diğer
silahlarına favorilerin olduğunu söylemezsin.
Şimdi ne yapacağız,
patron?
Ben yatmaya
gidiyorum.
Siz ikiniz ne
yaparsınız bilmem.
Yarın konuşuruz.
Efendim?
Affedersin, ne dedin?
Keser misin şunu?
Haftaya sınavım var.
Tamam.
Özür dilerim.
Ben sadece Hedef ne zaman geliyor?
Hedef?
Hedef tam olarak öğlende burada olacak.
- Nerede?
- Burada, tam burada.
Resmi var mı?
- Orasını dert etme -
Eden kim?
Dürbünle bakacağım.
Sana işaret veririm.
1 'i 10 geçe
treniyle dönebilirim.
Küçük bir keşif
yapalım.
İşi hallettikten
sonra yavaşça geri yürü.
Unutma, parkta bir
yürüyüş bu.
Ne yaparsan yap
koşma.
İlk beş dakika kimse
neler olduğunu anlamaz bile Umarım kargaşa olur.
Sakinliğini korumaya
çalış.
Kendine dikkat
çekecek hiçbir şey yapma.
Ya da bana.
Sonra beni metro
istasyonuna bırak.
Başımın çaresine
bakarım.
Şurası.
Saat?
12'ye altı dakika
var.
Umarım geç kalmaz.
- Belki erken gelir.
- Bu iyi olur.
Soldaki adamı
görebiliyor musun?
- Uzun boylu, yokuşu
çıkıyor.
- Adamımız o.
- Emin misin?
- Tanrı aşkına.
Onu arayacağım.
NasıI istersen.
Müşteri sensin.
Açar açmaz ölecek,
tamam mı?
Tamamdır.
Hazır ol.
Şimdi.
Alo, buyurun?
Sakın kıpırdama.
- Beni dinliyor musun?
- Evet.
Siz İngilizler, onur ve itibardan haberiniz yok.
Normalde daha azı için öldürürüm.
Kargomu ve Dük'ü
istiyorum.
Hapların bende değil.
Bana bir gün ver.
Cebime işeyip yağmur yağıyor deme.
Son k ez dinle.
- Benim olanı bana getireceksin.
- Bak, ben Tanrım!
Bir günün daha var.
Yarın akşam heyk elin yanında görüşürüz.
Unutma, seni izliyor olacağım.
Ne düşünüyordun,
lanet olsun?
Bu Sırp'ı parkta
vurmak için Trevor'ın adamını getirmek!
Trevor küplere
binecek.
Ona ne diyeceğim
şimdi?
- Başımıza ne iş
açtın.
- Aklını kaçırdın.
- Gangster mi sandın
kendini?
- Defol!
Oyun oynamak mı
istiyorsun?
Başka yerde yap.
Etrafımda yaparsan
seni tekerlekli sandalyeye mahkum ederim.
Sen kendi işine bak.
Dinle Beni dinle Dragan,
Paul'u öldürdü.
Dük'ü temizledi.
Lucky'i iki kaşının
arasından vurdu.
Oradaydım!
Her hareketimizi
izliyor.
Sıradaki kim, ben mi?
- Keşke - Siktir!
Sen ve Morty de olabilirsiniz.
Dragan hapları ve
Dük'ü istediğini söyledi.
Dük ne cehennemde?
Ne?
Bunu size daha önce
söylemeliydim.
Dük ve Slasher geçen
gün ofise geldi.
Tekneci Paul dün
gece haklandı.
Çok uyanık olmak
zorundayım.
Jimmy'nin derhal
buraya gelmesini istiyorum.
Bizi buraya
gönderdikten sonra o burnu havada züppe piçe
bu hapların beş para etmediğini söyletti.
Dur bakalım,
anlamadım.
Bizi kazıklarsanız
lanet Tanrı'ya yemin ederim, polisi ararım!
- Ne saçmalıyorsun?
- Polisi ararım.
Öyle demek istemedi.
Sinirli.
Kapa çeneni!
Gangstercilikoynamak
seni buraya getirir.
Seni sevdiğim için orada
değilsin.
Ben dışlanmış
hissetmeye başlıyorum.
Neden?
Freddie Hurst hala
yoğun bakımda.
Geçen günkü güzel küçük
buluşmanızdan sonra.
Lanet olsun, Dük!
Hiç değilse bir kere
işe yarayabilirsin.
Arayan Gazza'ydı.
İş tamam.
Seni sabah 9'da
alacak.
Gallows'un köşesi.
Biliyor musun?
Evet.
Jimmy öldüğüne göre bu
hapların emeklilik fonuma güzel bir
katkısı olacak.
Bu kez berbat etme,
tamam mı?
Edersen bu Dragan'ın seni alnından vurmuş olmasını
istersin, anladın mı?
İyi şanslar.
Sağ ol.
Siktir git!
Sidney,
telefonlarıma cevap vermemeni söylemedim mi?
- Kimdi?
- Yanlış numara.
- Ne haber ahbap?
- Selam, Sidney.
- Nasılsın bakalım?
- İyiyim.
Sen nasılsın?
İyiyim dostum, evet.
Gazza, burası berbat.
Sizi buradan çıkarmak istiyoruz.
Hap başı 50 peni.
Böylece hepimize bir
şey düşecek.
- Bence çok daha
fazla ederler.
- Tanrı aşkına.
Gerçek bu.
Paul öldü, Jimmy
öldü.
Dük ve Slasher, kim
bilir neredeler.
Bu mal çalıntı ve
soyduğunuz Sırplar sizi soğukkanlılıkla
gebertecekler.
Gazza, polis
dışarıda!
- Gazza, hayır!
- Haydi!
- Görelim!
- O silahı bana
doğrultma.
- İndir onu!
- Giriyoruz!
Gazza, bana bak.
İndir onu.
Hepimizi
öldürteceksin.
Lanet olsun!
Bot!
Orada kalın!
Kahretsin!
Haydi!
- Gazza, dur!
- Acele et o zaman!
Bin.
Bu bana mı?
Evet.
Korkarım kargon
gitti.
- Polis el koydu.
- Biliyorum.
- Nereden biliyorsun?
- İzledim.
Buna inanmıyorum.
Cox küplere binecek!
Boka battık.
Yine çuvalladınız.
Lanet olsun.
Bana bırakın
çocuklar.
Müfettiş Cox'a
zanlısının sizin beceriksizliğiniz
yüzünden kaçtığını ben açıklarım.
Mankafalar.
Kaskları çıkarın.
Bu sorunu çözüyor mu
o halde?
Tango Fokstrot, tamam.
Delta Üniforma.
Diğer iş nasıI gitti?
Başarılı.
Anladığım kadarıyla.
Kahrolası mahkumum
nerede?
Kocakarılar, siz
sinek bile avlayamazsınız.
- Efendim - Kapa çeneni, salak soytarı.
- Söyle - Dingo
Bongo.
- Şimdi bu alan
çevrildi mi?
- Evet efendim.
O zaman siktir olup
gidebilirsin.
Haplar nerede, dahi?
Sanırım gelenler
onlar.
Ne oluyor?
- Bunu almadan
gidemezdik.
- Paralar.
Yanlış oyundasın
dostum.
Bizimle çalışmalısın.
- Tamam mı?
- Evet, tamam.
Öyle görünüyor.
Hapların arkada.
Keyfine bak.
Alo.
Tamam.
Evet, olur.
Hoşça kal.
Sıyırdın, Morty.
Freddie Hurst
komadan çıkmış.
İyi haber.
- Evet.
- İyi haber, dostum.
Dinle, bir fıkram
var.
İrlandalı oğlunu kokain
çekerken yakalar.
Der ki: " Bir
daha görürsem, bunu burnundan getiririm.
" - Hapları
getirdiniz mi?
- Arabalarda.
Patron ofisinde seni
görmek istiyor.
Gir.
Otur.
İşte Ödemen.
- Çok şaşırmış
görünüyorsun.
- Dalga mı
geçiyorsun?
Sen ve Jimmy küçük
meleğim Charlotte'e çok sıkıntı çektirdiniz.
Yoğun bakım için Arizona'ya
gitti.
Haplara el koyuyorum.
Tazminat olarak.
Sanırım buna hakkım
var.
Basit.
Nokta.
Son birkaç gündür sebep
olduğun sıkıntılar Jimmy.
Zavallı Jimmy.
Bu işin burada,
şimdi bugün bitmesi sizin yararınıza
olur.
Anlıyor musun?
Benim ne yaptığım
önemli değil.
Bunlar senin peşine
düşecek.
İntikam peşinde
ülkeyi dolaşıp oraya buraya saldırmak için
çok yaşlılar.
Şunlara bak.
Bir avuç
ihtiyarlayan, aciz domuz.
Bu hoşuna mı gidiyor?
Hayır.
Tam tersi.
İltifat olarak kabul
et.
Sen zeki bir
delikanlısın.
Bu karanlık işler
senin kanında var.
Çıkmıyorsun, yeni
giriyorsun.
Sana güvenim sonsuz.
Bir gün burada
oturan ve hırslı bir delikanlıya hayatın
gerçeklerini anlatan sen olacaksın.
Neymiş onlar, Bay
Temple?
Doğarsın, ezilirsin.
Dünyaya çıkarsın, daha
çok ezilirsin.
Biraz yükselirsin, daha
az ezilirsin.
Ta ki bir gün
seyreltilmiş atmosfere çıkıp ezilmenin
ne demek olduğunu bile unutana kadar.
Çok katlı pastaya
hoş geldin, evlat.
Bu iş burada, bu
gece kapandı.
Anlıyor musunuz?
Uyuşturucu parası
kolay paradır, acı değil.
Gördüğünüz gibi şans
sizden yana değil.
İyi geceler.
Bu oyunda kalmaya devam edeceksen hedefin burada olmakolmalı.
Eski ask erlerin pis işleri yapark en sen gümrük deponda
oturacak rakiplerinin aklını karıştırıp izini kaybettirmek için sofistik e nutuklar
atacaksın.
Ticaret sanatının sırrı, iyi bir aracı olmaktır.
Kişileri bir araya getirmek.
Bunu dediği için Edie'ye hep minnettar
olacağım.
Her şey onur ve itibara bağlı.
Bu işin sonu bu, Bay
Dük.
Demiştim.
Biliyor musun?
Bu işten zevk aldım,
kardeşim.
Tıpkı eski
günlerdeki gibi, Shanks.
Güzel bir silahlı
soygun.
Pekala.
Parayı nereye göndermemizi istiyorsun?
İstediğim zaman
haber vereceğim.
Lucky için tekrar
üzgünüm.
Dert etme, evlat.
Angutun tekiydi
zaten.
Görüşürüz.
- Hazır mısın?
- Evet.
Gidelim.
Eddie'nin haplar için bana 3 milyon vereceğini sandım mı
gerçekten?
Sanır mıyım hiç.
Ama Jimmy Price'ın yerinde ani bir boşluk doğmuştu.
Birkaç gün sonra, Eddie'nin "girmek ve çıkmak"
konuşması STOKE PARK KULÜBÜ ÖMÜR BO YU
ÜYELİK mantıklı gelmeye başladı.
- Angelo.
Sağ ol.
- Çok teşekkürler.
- Bizi biraz yalnız
bırakır mısın?
- Elbette Kral öldü.
Yaşasın kral.
Onur duydum.
Ama benim için bu iş
bitti.
Bırakıyorum.
O zaman doğru olan şimdi
de doğru.
Bir planınız olsun.
Ona bağlı kalın.
Sizin konuşacak çok
şeyiniz olduğuna eminim ama benim
burada işim yok.
Biriyle buluşacağım.
Adyos, amigos.
Tekneci Paul.
Kinky.
Dük.
Slasher.
Kilburn Jerry.
Çılgın Larry.
Bay Lucky.
Troop.
Jimmy.
Adımı bu listeye eklemek istemiyorum.
Adım mı?
Bunu bilirseniz benim kadar akıllısınız
demektir.
Hayır!
Üzgünüm.
||
« Prev Post
Next Post »