Boş Oda (2007)Vacancy
| |
85 dk
Yönetmen:Nimród Antal
Senaryo:Mark L. Smith
Ülke:ABD Tür:Suç, Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi:22 Haziran 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Paul Haslinger
Oyuncular
Kate Beckinsale
Luke Wilson
Frank Whaley
Ethan Embry
Scott G. Anderson
Devam Filmleri
2007 - Boş Oda(93,953)6.2
2008 - Boş Oda 2: İlk Kurgu(7,222)5.0
Özet
Araları açık bir karı kocanın arabalarının gecenin geç bir
saatinde gözlerden uzak bir taşra yolunda bozulması akla hayale gelmeyecek bir
kâbusa yol açar. Çift şeritli ıssız ve karanlık bir otoyolda arabasız kalan
David Fox (Luke Wilson) ve yakında boşanacağı eşi Amy (Kate Beckinsale) geceyi
tuhaf ama zararsız görünümlü bir adam tarafından işletilen döküntü bir motelde
geçirmeye mecbur kalırlar. Kaldıkları odanın gizli bölümünde işkence filmleri
bulurlar. Video kasetlerde, insanların hunharca öldürüldüğünü gösteren
görüntüler bulunmaktadır.
Motelden hemen kaçmaya çalışırlar, ancak oda kameralarla
izlenmekte ve tüm çıkışları tutulmaktadır. Gerilim dolu bir kovalamaca başlar.
Altyazı
- Orospu çocuğu!
- Ne yapıyorsun?
Yolun ortasında
kahrolası bir rakun var!
Tanrım!
Arabayla bir hayvanı
öldürmektense bizim ölmemiz daha iyi, öyle mi?
Hala hayattayız.
Mutsuz bakışlarından
bana sinir olduğunu anlıyorum.
- Eyaletler arası
yol değil bu.
- Kaza vardı.
Trafik sıkışıktı.
Kestirmeden geldim.
Nereye?
- Sesi duyuyor musun?
- Hangi sesi?
Sanırım motordan bir
ses geldi.
Arabanın bozulması için
biraz geç oldu.
Daha önce bir
yerlerde durmalıydın.
Şu ayık tutan
haplardan aldım.
Bütün yolu
gidebilirim sandım.
Neredeyiz?
Demin rüya
görüyordun.
Mırıldanıyordun ve
titriyordun.
Rüyamda beni öldürmeye
çalışıyordun.
Annemlerin yıldönümü
partisindeydik, annem susmak bilmiyordu.
Artık dayanamıyorum
diye bağırdın ve beni boğmaya çalıştın.
Hiç değilse rüyanda
beni görmüşsün, değil mi?
Bu da bir ilerleme
sayılır.
- Lanet olsun!
- Tanrım!
İyi misin?
Bunun ne kadar
aptalca bir şey olduğunu defalarca söyledim.
Sen de herkes gibi elmayı
ısırarak yemelisin.
- Dişlerimi acıtıyor.
- Parmağını
kesmekten daha mı kötü?
Önemli değil.
- Biraz ben süreyim
mi?
- Hayır, gerek yok.
Neden arkaya geçip uyumuyorsun?
Charlie'nin müzik
yokken bile nasıl dans ettiğini hatırlıyor musun?
Yoruldum, David.
Sanırım şuraya
gitmeliyiz.
Neden otoyolda
kalmadın?
Bilmiyorum.
Bunu mümkün
olduğunca sefilleştirmek istemiş olabilirim.
Ne kadar mutsuz
olacağını görmek istemiş olabilirim.
Daha hızlı gideriz
diye düşündüm.
Lanet olsun!
BENZİN Sence kapalı
mı?
1957'den beri.
Yazık çünkü benzin fiyatları
gayet uygun.
- Bak, yorulduysan
ben sürerim.
- Bir şeyim yok
dedim.
Pekala.
Bak, şurada kasaba varmış, Elida.
Sen uyuyordun,
oradan yaklaşık üç saat önce geçtik.
O halde şuralarda
bir yerlerde olmalıyız.
Downey adında bir
kasaba.
Orada açık benzinci
vardır.
Eğer gerçekten
oradaysak.
Sanırım güneye
gidiyoruz.
Eninde sonunda
karşımıza - Tanrım!
- Affedersiniz.
- Aman Tanrım!
- Affedersin.
- Sorun değil.
- Ben de tam çıkmak
üzereydim.
- Affedersin.
- Yine de seni
uyarmam lazım.
Benzinin fiyatı yazılı
olandan biraz daha yüksek.
Aslında motorla ilgili
sorunumuz var.
Birkaç kilometre
önce az kalsın bir sincaba çarpıyordu.
- Rakundu.
- Ve kaybolduk.
O kayboldu.
Ben nerede
olduğumuzu biliyorum.
Downey'e giden yolun
üstündeyiz.
Sana öbür taraf
olduğunu söylemeye çalışıyor, David.
Evet.
Affedersin.
Buralarda harita
olmadan yolunu kaybetmek işten bile değil.
- Downey yaklaşık 45
km geride kaldı.
- Sahi mi?
Bak ne diyeceğim.
Kaputu aç.
Motora bakayım, o
kadar gitmeni sağlayacak bir şey yaparım.
- Sahi mi?
Sağ ol.
Harika.
- Çok teşekkürler.
Rakuna çarpmayayım
derken yoldan çıktım.
Sanırım altını bir
yere vurdum.
Evet.
Teşekkürler.
Tamir edecek mi?
- Ne dersin?
- Pervane eğilmiş.
Taş çarpmış olmalı.
Yola devam eder ama ses
yapar.
O kadar.
Gideceğiniz yere
varınca benden daha akıllı birine daha göstermeniz iyi olur.
Gösteririm,
teşekkürler.
Borcum ne kadar?
Yo, borcun yok.
Bana yapacak bir iş
verdiğin için asıl ben sana borçluyum.
Downey'e geri dönmek
için yardıma ihtiyacın var mı?
- Var.
- Aslında bize otoyolu tarif etsen harika olurdu.
- O halde Downey'e
gitmek istemiyorsun.
- Evet.
Sana ne yapacağını
söyleyeyim.
Şu yoldan
gideceksin, tamam mı?
Ve sağında bir ağaç
korusu görene kadar devam edeceksin.
Oradan git.
Sonra da Westcliff'e
kadar devam edin.
Yol orada dört şerit
olacak.
Oradan sola dönün o
yol sizi gideceğiniz yere götürür.
- Tamam, teşekkürler.
- Harika.
Çok teşekkürler.
Bir şey diyeyim mi?
Şunu alsan kendimi daha iyi hissedeceğim.
Bu kadar geç kalıp bize
yardım ettiğin için sağ ol.
O halde kendine 20
dolarlık bir maytap aldın.
Çünkü Small'un
Yeri'nde her gün 4 Temmuz gibidir.
Mal sahibi bunu söylememi
istiyor.
- Al bakalım.
- Tanrım.
Teşekkürler.
- Ve dikkatli sür.
- Tamam, sağ ol.
Sanırım sana bu
maytaplardan bir kutu almalıyım, ne dersin?
Şu Westcliff denen
yer ne kadar uzakmış?
Söylemedi.
Ve haritada bile bulamıyorum.
- David.
- Bir şeye mi
çarptık?
Evet, muhtemelen bir
sincap daha.
- Bak, sana rakundu
dedim.
- Neyse ne.
Tanrım, neden hep Neler oluyor?
Orospu çocuğu!
Orospu çocuğu.
Bütün yolu arabayla gidemeyeceğiz.
Harika.
Kapsam dışı.
Lanet olsun.
- Araba pervane
olmadan gidemez mi?
- Anlaşılan
gidemiyor.
Motoru çalıştır,
tamam mı?
Çalışmayacak.
Tanrım.
Lütfen çalıştırmayı dener
misin, tatlım?
Lanet olsun.
Benzinlik ne kadar gerideydi?
Bilmiyorum.
Bir buçuk kilometre?
Gece yarısı yürümek
için uzun bir mesafe.
Evet, sanırım burada
oturup bizim gibi salakların gelip
yardım etmesini bekleyebiliriz, değil mi?
Kaybolmamızın nedeni
ben değilim.
Hayır.
Depresyon ilaçların sağ olsun, 450 km boyunca
uyudun.
Lanet olsun!
En azından geride bir
yer olduğunu biliyoruz.
Evet, bize yardım
eden adam.
Bir maytap daha alabilirsin,
Amy.
- Geri zekalı.
- Ne dersen de.
Önce erkek ol.
Yıldızlar artık
görünmüyor.
En azından Los
Angeles’te.
Burası gayet güzel.
Eminim Charlie'nin
de hoşuna giderdi.
Bir ara onu da
getirmeliydik.
Hiçbir yere gitmedik
ki.
İş bırakılamayacak
kadar önemliydi.
- Bunu neden
yapıyorsun?
- Neyi?
Onun adını ne zaman
ansam beni hedef alıyorsun.
- O halde onun adını
anma.
- Ben sen değilim,
Amy.
Onu hatırlamayı ve
acısına katlanmayı yeğlerim.
Bir şey diyeyim mi,
David?
Ne istiyorsan yap.
Dükkanı kapatacağını
söylemişti, unuttun mu?
Lanet olsun!
Bak, arabaya geri dönelim.
İstersen kaputun
üstünde uyuyup, çok sevdiğin yıldızlara bakabilirsin.
Belki yıldızlar
adamı nerede bulabileceğimizi biliyordur.
Tanrım.
SMALL'UN YERİ Dalga
geçiyor olmalısın.
Bu ses de ne?
- Gitmek istiyorum.
- Hayır.
Sakin ol.
Arabaya dönelim.
Ne yapıyorsun?
Zili çalma.
Affedersin.
Merhabalar.
Nasıl yardım
edebilirim?
Her şey yolunda mı?
- Gidelim mi?
- Tamam.
Affedersiniz.
Geceleri burada insanın
canı sıkılıyor.
İnanırım.
Garajda bize yardım
eden bir tamirci vardı.
Onu tanıyor musun?
Sanırım evine gitti.
Muhtemelen yarın
sabah gelir.
Onunla bağlantı kurabilir
misin?
Araba yaklaşık 3 km
geride bozuldu.
Buraya kadar yürüdük.
Kesinlikle kuramam.
Kusura bakmayın.
Başka tamirci
biliyor musun?
Yaklaşık 30 km
doğuda Clark diye biri var.
- Peki.
Telefonunu
kullanabilir miyim?
Gelip bize yardım
ederler mi diye arayıp bir sorayım.
Sadece ankesörlü
telefonum var.
Şurada.
- Harika.
- İhtiyacınız varsa onluklarla çalışır.
- Evet var.
Gerçek.
Tam olmasına gerek
yok.
Teşekkürler.
asıl mesele Clark da açık değildir.
Bu vakitte olmaz.
O halde bunlara ihtiyacım
yok, değil mi?
Tamirciye ihtiyacın
yoksa tabii.
Evet var.
Ama dediğim gibi
şuradaki adam 8 gibi döner o kadar bekleyebilirseniz tabii.
Arabanızı tamir edebileceğinden
eminim.
Bu arada, bir sürü boş
odam var.
İnanılmaz.
Tamam.
Teşekkürler.
Burada kalabiliriz.
Veya onca yolu geri
yürürüz.
David, bu motel kabus
gibi!
Evet, burada
kalacağız.
Teşekkürler.
Beş dolar fazlasına size
balayı süitini veririm.
Öteki odalarda
olmayan birkaç şeyi var.
Normal oda yeter.
Teşekkürler.
Aynı paraya süiti
veririm.
Hangisi işe yararsa.
En çabuk hangisi
olursa.
Sana kredi kartımı
vereceğim.
Burada kart geçmez,
dostum.
Sadece nakit.
Nakitim var ama on sentlikleri almıyorsun, değil mi?
Şaka yapıyorum.
Birinizin kimliğini
görmeliyim.
Ve odadaki eşyalar
için de depozito Bak, bize
güvenebilirsin.
Hiçbir şey
çalmayacağız.
Sabahleyin arabaya
birkaç kirli havlu götürmek ilgimi çekmiyor.
Eminim çekmiyordur.
Ama kural kuraldır.
Ben koymadım.
Ben sadece müdürüm.
Elbette.
Al bakalım.
Şurada, köşede.
Dört numara.
Kapıyı açmak için kolu
biraz zorlamalısınız.
Bazen yaşlı bir
fahişe gibi tutukluk yapıyor.
- Tamam.
- Affedersiniz,
hanımefendi.
İyi geceler.
Sana da.
Sağ ol.
Ne harika.
İyi ki süiti aldık.
Tetanos aşılarımızı yaptırdık,
değil mi?
Mart 97'de
televizyonda ne olduğunu bilmek istiyorsan
yanıtı biliyorum.
Üstümü çıkartmadan
uyuyacağım.
Ben de
ayakkabılarımı çıkartmadan uyuyacağım.
Daha da kötü
olabilirdi.
Annenlerin evinde o
tek kişilik yatağa sıkışıp mutluymuşuz
gibi davranmaya çalışabilirdik.
Anneme bizden bahsetmeliydim.
Partilerini neden mahvedesin
ki?
Bence en iyisi
boşanma belgelerini imzaladıktan sonra söylemek.
O partide kendimi tuhaf
hissettim.
Onca yıl birlikte
olmayı kutlamalarını izlemek.
Sen neler hissettin?
Bilmiyorum.
Yorgun.
Üzgünüm.
Otoyoldan hiç sapmamalıydım.
Birlikte
geçirdiğimiz tek macerayı kaçırsa mıydık?
Affedersin.
Otel görevlisidir.
Efendim?
Alo.
Yanıt veren yok.
Tanrım.
Bu da ne?
Kim o?
Sen de duydun, değil
mi?
Telefona dokunma.
Kimsiniz?
- Orada dur.
- David, dur.
Evet?
David, yapma.
Yan odadan geliyor.
Biliyorum.
Açma.
Evet, ne istiyorsun?
Kim o?
Biz buraya gelirken
park yerinde araba var mıydı?
Baksana.
Jip var.
Muhtemelen otel
görevlisinindir.
Bunu neden yaptığını
bilmiyorum ama vakit biraz geç olmadı mı?
O yüzden Kapıyı kapat, David.
Kapıyı kapat!
- Lanet olsun!
Neden yanıt veriyorsun?
- Vermiyorum.
Ne yaptıklarını
anlamaya çalışıyorum.
Bekle.
Kim o?
Derdin ne
bilmiyorum, sersem!
Böyle daha ne kadar
devam edebilirler?
Lanet olsun.
David, yapma.
Müdürü arayıp bizi
rahatsız ettiklerini söyleyeceğim.
Neden kapıyı
açmıyorsun?
Oyun mu oynuyorsun?
Ben şimdi oyunu
gösteririm sana.
Çok komik, salak.
- Kapıyı kilitle.
- Ne?
Nereye gidiyorsun?
Şu sersemin icabına
bakacağım.
Her şey yolunda mı, Bay
Fox?
Hayır çünkü yan
odadaki it duvarlara vurup duruyor ve durmak bilmiyor.
Bir fikrin var mı?
- Yan oda mı?
- Evet, yan oda.
Gidip onunla
konuştum, durmasını söyledim ama
yapmaya devam ediyor.
Derdinin ne olduğunu
bilmiyorum.
Çok tuhaf bir durum çünkü bu gece misafir olarak sadece siz varsınız.
O odada biri var,
tamam mı?
Ve çok yorgun
olduğumu söylemeliyim.
Üç numaralı oda olduğundan
emin misiniz?
Biz köşedeyiz, değil
mi?
Dört numaralı odada.
Tam yanımızdaki oda,
kapısının üstünde paslı 3 rakamı bulunan oda.
- Yani gayet eminim.
- Tamam.
Arada bir, bir
öğrenci veya avarenin teki iyi bir uyku
çekmek için pencereden girer.
Temizlikçi kadın
yerde çöp veya tuvalette bok bulur.
Genelde çok
rahatsızlık vermezler - Ama bu veriyor,
tamam mı?
- Gidip bir
bakıvereyim.
Ve şunlar bozuk
değilse yerinde olsam birini alırdım.
- Kargaları
vurmaktan bıktım usandım.
- Yardım et.
Kahretsin.
Yok bir şey.
Ne oldu?
Ne dedi?
Ayyaşın teki
olduğunu sanıyor.
İcabına bakacak.
- Başka ses duydun
mu?
- Hayır.
Duymayı umuyordum.
Bu sayede nerede
olduklarını bilirdim.
Beni oradan geçerken
gördülerse kaçmışlardır eminim.
Şimdi bu huzurlu ve
sessiz otelin tadını çıkaralım.
David, gitsek iyi
olur belki de.
Arabaya geri dönelim.
Bu gece daha fazla yürümeyeceğim,
tamam mı?
Bu odaya birkaç saat
katlanıverelim.
Sonra arabayı tamir
ettirir çeker gideriz.
Televizyon
izlemeyeceksin değil mi?
Nedenmiş?
Bak, biraz rahatlamak
istiyorum.
Yan odadaki herifin gittiğinden
emin olmalıyım.
İtlerden
faydalanmasını bileceksin.
Fazladan beş kağıda
değer.
Yoksa değmez mi?
- Tanrım!
- Lanet olsun.
Ne var?
- Banyo iğrenç.
- Öyle mi?
- David?
- Evet?
Şu müdür oraya kesin
gidecek, değil mi?
Evet, silahıyla hem
de.
İcabına bakacaktı, o
yüzden sakin ol.
İki konuğunun
rahatını sağlamak zorunda.
Gerçek bir klasikler
kütüphanesi gibi.
<i>Hadi.
Bir daha.
Tanrım.
Eminim bu balayına
çıkanları havaya sokuyordur.
Şunu kapatır mısın?
Şu anda ihtiyacım
olan son şey bu.
Hiç değilse porno film
yayınlayabilirlerdi.
Sesini falan kısamaz
mısın?
Yeter ki ben
duymayayım.
<i>Defol git!
<i>Susan!
Ne Sana kapat dedim.
<i>Bizi rahat
bırak!
Ne var?
David?
Şu odayı görüyor
musun?
Filmdeki odayı?
Ne olmuş?
- Hangi film bu?
- Bilmiyorum.
Oradaki, bu oda mı?
Kesinlikle öyle
görünüyor.
Bu şaka falan
olmalı, değil mi?
Yani gerçek olamaz.
Gerçek olamaz.
<i>Steven.
<i>Hayır,
buraya gel.
Aman Tanrım.
<i>Hayır!
Olamaz!
Aman
Tanrım!
Ne oldu?
- Yok bir şey.
- Aman Tanrım.
Bir şey yok.
<i>İmdat!
Polisi
arayacağım.
- Lanet olsun!
- Buradan çıkmalıyız.
Tamam mı?
Dur!
Dışarıdaki her kimse
televizyonun sesini duydu, değil mi?
Yani izlediğimizi
biliyorlar.
O piç izlememiz için
bize bu odayı verdi.
Bize yardım
etmeyecekti.
İşin içinde o da var.
Biliyorum.
İzlediğimizi biliyorlar.
Kaçmaya
çalışacağımızı biliyorlar.
Bekleyeceklerdir.
- Fark ettiğimizi
bilmiyor olabilirler.
- Bir saniye!
- Biliyor.
Biliyor.
- Şimdi ne yapacağız?
Bu taraftan
tırmanacağız.
Hadi!
Çivilenmiş!
Seni duyacaklar.
Kapıdan kaçalım.
Elimizi kolumuzu
sallayarak gidip polisi aramamıza göz yummazlar!
Burada oturmamıza da
göz yummazlar!
Lanet olsun!
- Ne var?
- Bunu sen mi
getirdin?
Hayır.
- Ben de getirmedim.
- Sen arabadan
getirmedin mi?
Hayır.
Üstüne kanım döküldü.
Ben getirmedim.
Arabada bıraktım.
- Neler oluyor?
- Bilmiyorum.
Elma buraya nasıl
geldi?
Bilmiyorum.
Işıkları karart.
Ne yapıyoruz?
Gidiyoruz.
Dışarı çıkınca ağaçlara
doğru kaçacağız, tamam mı?
Orada bizi
göremezler.
Hızlı olmalıyız, Amy.
Tamam mı?
Şu tarafa kaçacağız,
tamam mı?
Yanımdan ayrılma.
- Tanrım!
- Hadi!
- Kahretsin.
- Aman Tanrım.
Haydi.
- Banyonun
penceresini aç!
- Çivilenmiş.
Açmayı dene.
Işığı kapat.
David!
Dışarıdalar.
Pencerede.
Silahım var!
Yoldan çekilin yoksa yemin ederim silahı
kullanırım!
Tanrım, bizi rahat
bırakın!
Ben kimseyi
görmüyorum.
- Gitmiş olamazlar.
- Doğru, gitmezler.
Gitme!
Oradalar.
Buraya girmek
istiyorlarsa gireceklerdir.
Fark etmez.
Hemen buradan başka bir çıkış yolu bulmalıyız.
Kahretsin.
- O telefona ulaşmam
lazım.
- Hayır, dışarı
çıkmıyorsun.
Dinle, Amy.
Gerçek bir telefon.
Telefona ulaşmana
izin vermezler.
Lütfen, dışarı çıkma.
Bak.
Burada kalırsak bizim sonumuz da onlar gibi olur.
Lütfen.
Dışarıda olduklarını,
pencereden izlediklerini biliyoruz.
Dikkatlerini oraya
çekmeye devam edersek telefona ulaşmam
için zaman kazanırım.
Bunu nasıl
başarabiliriz?
Lanet olsun.
Lütfen çabuk ol.
Hadi, hadi.
<i>- 911 acil.
- Evet, alo.
Yardıma ihtiyacımız
var.
Birileri bizi
öldürmeye çalışıyor.
<i>Neredesiniz,
bayım?
Karımla
birlikte bir oteldeyim.
Pinewood Moteli.
Dağların
yakınlarında.
Bizi kapana
kıstırdılar.
<i>Kim kapana
kıstırdı?
Bilmiyorum.
Yardıma ihtiyacımız var.
Pinewood Moteli.
<i>Evet, bayım.
Adres var mı?
Hayır,
yok.
Yan yollardan birinin üstünde.
Bakın!
<i>Sakin
olmalısınız.
<i>Kontrolünüzü
kaybederseniz hayatta kalamazsınız, Bay Fox.
<i>Ve
karanlıkta kendi başınıza ortalıkta dolanmamalıydınız.
-
Telefonla birilerine ulaştın mı?
- Hayır.
- Bunu neden
yapıyorlar?
- Dinle.
Hava aydınlanıyor.
Çok geçmeden bu işi bitirmek isteyeceklerdir.
Makasa, elman için
kullandığın bıçağa falan ihtiyacımız olacak.
Bıçak arabada.
Burada hiçbir şey yok!
Bununla idare
edeceğiz.
Kanaman var.
Sence ne yapıyorlar?
Bence eğleniyorlar.
Uyumama göz yumdun.
- Sorun değil.
Aldığın haplar yüzünden.
- Uyanık olmalıyım.
Orada kalman lazım.
- Ne?
- Seni izliyorlar.
Ve dinliyorlar.
Benim yaptıklarımı
görmelerini istemedim ama seni
görmeleri gerekiyordu.
Böylece kaçmaya çalışmadığımızı
sanacaklar.
Tamam mı?
- Dur, ne yapıyorsun?
- Kasetleri
izliyorum.
Her yerde kamera
var, dışarıda bile.
Hepsini bir araya
getiriyorlar.
Herifin ofisinde
izlediği televizyondan gelen çığlık sesini hatırlıyor musun?
Bunlardan biri olduğundan
eminim.
İnsanları soyup
öldürmek yetmiyor onlara, bir de izlemek istiyorlar.
Neden izliyorsun?
Hata arıyorum.
Bu insanlar pek de
akıllı değillermiş.
Odanın onları
koruyacağını sanmışlar ama korumamış.
İstedikleri her an içeri
girebilirler.
Sıkılana kadar izliyorlar,
o kadar.
Gördün mü?
Şurada.
Bunların hemen hemen
hepsinde oluyor.
Katil çıkıp geliyor.
İçeri nasıl giriyor?
Daha önce burada
değildi.
Ve kapıdan da
girmedi.
Ötekilere dayanarak
bir şey diyemem ama şu açıdan tam
şuradan banyodan girdiğini söyleyebilirim.
Elman da oradan
geldi.
Burada dur.
David.
Işık gördüm.
Burada biri var.
- Hadi!
- Dur.
Kim olduğunu
bilmiyoruz.
Buradan geçen biri.
Onlardan biri
değilse tabii.
Bu geç vakitte
burada ne yapıyor?
Belki kaybolmuştur.
Bu olabilir.
Uzun zamandır araba
kullanıyor gibi.
Onlardan biri değil.
Bize yardım edebilir.
Hadi!
Dur!
Dışarı çıkamazsın.
İmdat!
- Bu taraftan,
efendim.
- İmdat.
Hey, buraya gel!
- Geliyor.
- Hayır, ona izin
vermezler.
Arabaya binmesi
lazım.
Arabaya bin!
Ona söyleyeceğim!
- David.
- Ne var?
- Olamaz!
- Hayır.
Geri dön!
Geri dön!
Geri dön!
Arkandalar!
Arkanı dön!
Hey!
- Geleceğinden emin
değildim.
- Hepsi hazır mı?
Evet.
Hepsi de iyi.
- Aman Tanrım.
- Hadi!
Hadi.
- Tamam, git.
- Orada ne var?
Hadi!
Oraya giremeyiz.
Orada ne olduğunu
bilmiyoruz.
Başka seçeneğimiz
yok.
Bunu yapmalıyız,
tamam mı?
Hadi.
Beni takip et.
Buradan çıkacağız.
Her şey düzelecek.
Bu, bizi buradan
çıkaracak.
- Yapamam.
Geri dönmem lazım.
- Olmaz.
Bizi bekliyorlardır.
- Nefes alamıyorum.
- Evet, alabilirsin.
Gözlerini kapa,
bacağımdan tut.
Ben önden giderim.
Çok uzak değil.
Hadi.
Tamam.
- Düşecek.
- Hayır.
Hadi.
Lanet olsun!
Ne var?
Ne oldu?
- Çığlık atamazsın,
Amy.
- Ne var?
Çığlık atarsan seni
duyarlar.
Tamam mı?
Devam et.
Az kaldı.
Bu da ne?
Tanrım!
Tanrım!
Kahretsin.
Bir şey görüyorum.
- Ne o?
- Kapı olabilir.
Neredeyiz?
<i>İşte bunu
hak ediyorsun.
Neredeyiz?
<i>Size hiçbir
şey yapmadık.
<i>Lütfen,
ben baban yaşındayım.
Oğlum olabilirdin!
Lütfen.
<i>Lütfen,
yapma.
Lütfen yapma.
Yapamazsın.
<i>Siz
kimsiniz?
<i>İstediğini
alabilirsin.
Ne istersen.
<i>Lütfen
beni öldürme.
Yardım et.
<i>Lütfen
yapma.
Yalvarıyorum.
<i>İstediğin
kadar para alabilirsin!
Kapıya bakayım.
<i>Lütfen,
hayır.
Lütfen!
Aman
Tanrım.
Daha iyi durumda
sayılmayız.
Bak, hala hayattayız.
Burada
kullanabileceğimiz bir şey olması lazım.
<i>- 911 acil.
- Bizi öldürmeye
çalışıyorlar.
Adınızı ve yerinizi
söylemelisiniz.
Pekala.
<i>- Dışarıda
bir yerlerdeler.
- Hanımefendi?
<i>Alo?
Adınızı ve yerinizi
söylemelisiniz.
<i>Hanımefendi?
<i>-
Alo?
- Kahretsin!
Kahretsin!
Kahretsin!
Onların peşine düş!
Kaltak!
Altımızdalar.
Bizi burada
bulacaklar.
Kaçmaya çalışamayız.
Şimdi olmaz.
Kaçtığımızı
sansınlar, peşimize düşsünler.
Sonra kaçmaya
çalışırız.
- Ya önce buraya
bakarlarsa?
- Bilmiyorum.
Elimden geleni
yapmaya çalışıyorum!
Özür dilerim.
Affedersin.
- Hayır, ben özür
dilerim.
- Hayır, özür
dileyecek bir şey yok.
- Otoyoldan ayrılan
benim.
- Hayır, ben Ben her şey için demek istemiştim.
Bizim için.
Charlie için.
Kapıyı kapalı
tutmalıydım.
Merdivenlere yaklaşmasına engel olmalıydım.
Senin hatan değildi.
O senin hatan değildi.
Kazaydı.
Lütfen, kendini
suçlamaktan vazgeç.
Tamam mı?
Başka kimse seni
suçlamıyor.
Tamam.
Geçti.
Dinle.
Buradan kurtulmamız
lazım.
Tamam mı?
Buradan sağ çıkarsak
her şeye yeniden başlarız.
Tamam mı?
Söz veriyorum.
- 911!
- Dur.
Onlardan biri
olabilir.
Tıpkı arabayla gelen
gibi.
911 'i aradığında
yerimizi söylemedin.
Hemen nasıl
gelebilirler?
Belki de telefon
çağrısının izini sürmüşlerdir.
Tanrım.
Buradan geldiğinden emin misiniz?
Bu gece sadece ben varım.
- Moteli siz mi
işletiyorsunuz?
- Evet.
O halde etrafa bir
göz gezdirmemin bir sakıncası olmaz herhalde?
Hayır, olmaz.
Üç gecedir kimse
kalmadı.
Bu mevsim işler
kesat mı?
Burada her mevsim
kesat.
Bu gece mi oldu?
Allahın belası
gençler.
Gelip eşkıyalık
yapıyorlar.
Temizlemeye vaktim
olmadı.
O kadar konukla
uğraşmaktandır, değil mi?
Doğru.
Şu odalara baksam
iyi olacak.
Yanlış anahtarlar.
Ben ofise gideyim.
Hemen dönerim.
- Bizi arıyorlar.
- Belki de bize
yardıma gelmiştir.
Hayır.
Öyle ortalıkta dolanmasına izin vermezdi.
Kimse var mı?
911 'i aradığımda telefona resepsiyondaki adam yanıt verdi.
Korkmuş gibi
görünüyor.
Sanırım kasetlerden
biri elinde.
Gidecek.
Gidiyor!
Yardım et!
Hayır, dur!
Arabaya binin!
- Haydi.
- Kaç kişiler?
Sanırım üç.
Gidelim!
Ne var?
Kaçamayacağımızdan emin
olmaya çalışıyorlar.
Onlara fırsat
tanımayacağım!
Burada kalın.
Lanet olsun!
Dışarı çık!
Onu bu işe
bulaştırmak zorunda mıydınız?
Bu bıçağı sırtına
saplayan da sizsiniz zaten!
Tanrım, onu
öldürdüler!
Onu öldürdüler!
Pencereden geçemeyiz.
Öteki tarafa
geçiyorlar.
Ofise girebilirsem sakladıkları
silahlardan alabilirim.
- Pekala, bu işe
yarayacak.
- Ne?
Onlara iz
bırakacağım.
Dikkat et.
Hadi.
Pencereden kaçtığını
sanıp buraya bakmayacaklar.
Hadi gel.
Ayağını ver.
Şuraya çık.
Çıktın mı?
Pekala.
Şuradan geç.
Sabit dur.
Sen ne olacaksın?
Ofise gidip o
herifin silahını alacağım.
Hayır, beni burada
bırakma.
Lütfen.
Mecburum.
Birkaç saniyeliğine.
Tamam mı?
Söz veriyorum.
Lütfen, bunu yapmak
istemiyorum.
Bak.
Mecburuz.
Tek şansımız bu.
Çok sessiz olmalısın.
Ses çıkarma sakın.
Ne olursa olsun ses çıkarma.
Tamam mı?
Buradan kurtulacağız.
Söz mü?
Söz.
Şimdi şunu kapat.
Amy.
Seni seviyorum.
Aman Tanrım Hadi.
Hadi.
Hadi.
Onu buradan çıkar.
Şu işi bitirelim.
Git onu bul.
Neler oluyor?
Tanrım!
Tanrım!
Lanet Tanrım!
Seni kaltak!
Seni kaltak!
Lanet olsun!
Seni kahrolası Şimdi sessiz ol!
Rahat dur!
Kaltak.
Lanet olsun!
Seni kaltak!
Hadi!
Buraya gel.
Sana buraya gel
dedim!
Kafanı kaldır!
Buradan
kaçabileceğini mi sandın?
Seni sürtük!
Kafanı kaldır.
Buraya bak.
Seni dün gece öldürmeliydim.
Öyle yapmalıydım.
Seni dün gece
öldürebilirdim, seni dün gece gebertebilirdim!
Şimdi çeneni kapa ve
kafanı kaldır.
Bana bak.
Yukarı bak.
Hey!
Bu işi
mahvedebileceğini mi sanıyorsun?
Beni
mahvedebileceğini mi sanıyorsun?
Bana bak.
Gözlerimin içine bak.
Bana bak.
Bana bak.
Bana bak!
Siktir!
Seni sürtük!
David.
Beni duyuyor musun?
Yardım çağıracağım.
<i>911 acil.
Lütfen,
yardım edin.
Kocam <i>- Adınızı ve yerinizi söyler misiniz?
- Amy Fox.
Pinewood Moteli'ndeyiz.
Adresi bilmiyorum
ama lütfen çabuk olun.
<i>Oraya bir
memur gönderdik zaten.
Onu
öldürdüler!
Lütfen, kocam
ölmesin.
<i>Pekala,
birileri hemen yola çıkıyor.
||
« Prev Post
Next Post »