Print Friendly and PDF

Translate

Sihirli Kız (2014)Magical Girl

|

127 dk

Yönetmen:Carlos Vermut

Senaryo:Carlos Vermut

Ülke:İspanya, Fransa

Tür:Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Ekim 2014 (İspanya)

Dil:İspanyolca

Web Sitesi:Resmi site [Japan]

Nam-ı Diğer:A Garota de Fogo

Oyuncular

José Sacristán

Marina Anduix Parladé

Raimundo de los Reyes

Lucía Pollán

Luis Bermejo

Özet

İspanyol sinema ödüllerine damgasını vuran Sihirli Kız’a hayran kalan isimler arasında Pedro Almodóvar da yer alıyor. Lösemi hastası kızının son dileğini yerine getirmek için her şeyi göze alan işsiz bir baba, geçmişi sırlarla dolu ve bunalımda bir ev kadını, son on yılını hapishanede geçirmiş bir matematik öğretmeni... Carlos Vermut ikinci uzun metrajlı filminde, hayatları kesişen bu insanların hikâyesini anlatıyor. Bir aile dramı gibi başlayan Sihirli Kız, giderek karanlık ve rahatsız edici bir noktaya doğru ilerliyor ve final sahnesine dek seyircisini şaşırtmaya devam ediyor

Altyazı

Öncelikle dersime hoşgeldiniz demek istiyorum.

 Lorca doğmamış ve tek bir dize bile yazmamış olsaydı  iki artı iki dört etmeyi sürdürürdü.

 Napolyon 200 yıl önce İspanya'yı fethetmiş olsaydı bu dersi Fransızca yapıyor olurdum.

  iki artı iki elbette dört etmeyi sürdürürdü.

 Şunu anlamanızı istiyorum anlamınızı istediğim şu ki, tek mutlak gerçek her zaman aynı kalacak olan tek şey 2+2'nin 4 ettiğidir.

 Barbara, buraya gelir misin lütfen?

 - Elinde ne var?

 - Hiçbişe.

 Yapma, Barbara, korkma lütfen.

 Elinde ne var?

 - Sadece bir not.

 - Ne dedin, Marcos?

 Sedece bir not.

 Yani elinde bir not var.

 Marcos, doğruca müdürün odasına git   ve ben başka bir öğrenci ile konuşurken neden lafımı böldüğünü ona açıkla.

 Hadi Barbara.

 En iyisi elindeki notu bana göster ve bu saçmalığa son ver olur mu Yüksek sesle oku, dersin sonuna kadar bekleyemeyecek kadar önemli olan şey neymiş bütün sınıf öğrensin.

 - Okumamı mı istiyorsunuz?

 - Evet, okumanı istiyorum.

 - Bundan emin misiniz?

 - Eminim.

 Oku lütfen.

 Domuz surat çok acınacak durumda.

 Sessiz olun!

 Sessiz olun!

 Benim hakkımda böyle mi düşünüyorsun?

 Sana bir sor sordum, Barbara.

 Benim hakkımda öyle mi düşünüyorsun?

 Evet.

 O notu bana ver.

 O notu bana ver, Barbara!

 O notu bana ver!

 - Veremem.

 - Neden veremezsin?

 Çünkü bende değil.

 DÜNYA Pekala  Yaklaşık iki kilo, kötü değiller  Sana 5 avro veririm.

 Ama bu "Arı Kovanı".

 Arı kovanı için bana el kitabı ile aynı parayı veremezsin.

 El kitabı bir kilo ağırlığında olsa bile Ama kilo ile kitap satmanın olayı budur.

 Evet, ama bu "Arı Kovanı" Nobel ödüllü Cela'nın romanı.

 Bu dükkanın dinamiği böyle, kilo ile kitap ne olursa olsunlar.

 Bana getirdiğin her kitaba değer biçemem, kabul ediyorsan sana 5 avro veririm.

 Tamam o zaman, "Arı Kovanı" bende kalsın.

 Merhaba?

 Alicia?

 Alicia, canım!

 Nasılsın balım?

 Kolum cıyor.

 Isırıldım değil mi?

 Hayır ısırılmadım.

 Sana serum taktılar.

 Hastanedeyiz.

 Boğa çoktan gitti mi?

 Hangi boğa canım?

 Siyah bir boğa vardı, çok büyüktü.

 Boğa filan yok tatlım.

 Sanırım rüya gördün.

 - Merhaba Luis.

 - Merhaba.

 - Al bakalım Alicia.

 - Teşekkürler.

 Rica ederim.

 Nasıl hissediyorsun?

 Biraz başım dönüyor.

 Bu normal.

 Biraz dinlen.

 - Luis, lütfen benimle biraz gelir misin?

 - Tabi.

 Merhaba.

 Luis!

 Baba!

 Söyle tatlım.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 - İyi misin?

 - Elbette.

 - Peki ya sen?

 - Harikayım.

 Baba.

 Baba!

 Söyle tatlım.

 Cumartesi Makoto'nın evinde kalabilir miyim?

 Makoto mu?

 Japon arkadaşın mı var?

 Hayır o Vanesa'nın lakabı.

 Neden Makoto diyorsun?

 Çünkü onun lakabı.

 Yani Vanesa'ya Makoto diyorsun.

 Önce terapistlerle ilgili ödevini bitir.

 Sadece temize geçirmem kaldı.

 Biliyorum ama onu yapmalısın Alicia.

 Benim yerime sen yapar mısın?

 Temize geçirmek de ödevinin bir parçasıdır.

 Onu ben yaparsam aynı şey olmaz.

 Tembellik etme.

 Cumartesiden önce bitirirsem gidebilir miyim?

 Vanesa'nın evine gitmek için onu aceleye getirmeni istmemem.

 Cumartesiden önce düzgün bir şekilde bitirirsem gidebilir miyim?

 Sonuçta herkes gidecek.

 - Kim herkes?

 - Makoto, Sakura and ben.

 - Sakura mı?

 - Paloma.

 - Yani, sadece Paloma ve sen gideceksiniz.

 - Ve Makoto.

 Vanesa sayılmaz orası onun evi.

 Ne yapacaksınız?

 Anime izleyip ramen yiyeceğiz.

 Ailesi evde olacak mı?

 Onlarla konuşmam gerek.

 - Tamam.

 - Tamam.

 - Sana bir şey sorabilir miyim?

 - Tabi tatlım.

 Bir sigara içebilir miyim?

 E.

Ama  Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum.

 Daha önceden hiç içmedim.

 Dudaklarına koyman gerekiyor.

 Dumanı güvenle içine çekmen gerek.

 Tereddüt edersen öksürürsün.

 Eğer sihirli bir güç seçseydin, ne seçerdin?

 Bilmiyorum  Hadi ama, neyi seçerdin?

 Şey.

Görünmez olmayı.

 Peki iki tane seçebilseydin?

 Soyut olmayı, kimse bana dokunamazdı.

 Ama o varolmamak gibi olurdu, öyle değil mi?

 Biraz öyle, evet.

 - Ben neyi seçerdim biliyor musun?

 - Neyi?

 İstediğim herkese dönüşebilmeyi.

 Kral olmayı ve şöyle bir konuşma yapmayı hayal ettim  "Sevgili İspanyalılar, birbirinizi öldürmenizden gurur duyuyorum.”

 - Alicia, kötü şeyler söyleme.

 - Ama söylemedimki.

 O şekilde konuşmanı sevmiyorum.

 Sana başka bir şey sorabilir miyim?

 Elbette tatlım.

 Ben cin-tonik içmek istiyorum.

 Sanırım evde Cin vardı.

 Tonik olduğundan emin değilim.

 - Senin lakabın ne?

 - Yukiko.

 Yukiko.

 Çok hoşmuş.

 "İstekler kitabı" "1. isteğim: İstediğim kişiye dönüşmek.”

 "2. isteğim: Sihirli Kız Yukiko'nun elbise çizimi Meiko Saori dikişi Megumi" Yukikio.

 "3. isteğim: 13. sayfaya dön"

 Ben gidiyorum.

 Akşama görüşürüz.

 - Bekle.

 - Ne oldu?

 - Bekle işte.

 - Niye?

 Hanımefendinin bana söylemesini bekliyorum.

 Görüşürüz tatlım.

 - Baba - Efendim.

 Telefonunu unuttun.

 Bir gün kafamı da unutacağım.

 Görüşürüz.

Bugün, mektup bölümümüzde çok özel bir mektup var.

Bunun çok özel olduğunu söylüyorum çünkü bunu yazan 12 yaşında bir kız çocuğu.

Mektubu babasına adamış çünkü kendisi lösemi yüzünden çok hastaymış.

Onun adı Alicia, ve mektubunda şöyle yazmış  Günaydın.

 - Merhaba.

 - Merhaba  Luis!

 Görmeyeli uzun zaman oldu!

 Nasılsın güzelim?

 Ramon bu sabah burdaydı ve ikimiz senin hakkında konuştuk.

 Onu görmeyeli uzun zaman oldu.

 Onun barını kapattılar, bunu biliyor muydun?

 Açıkçası bizim sonumuz ne olacak bilmiyorum.

 Bunu bilmiyordum.

 Kötü olmuş!

 3 yıl önce biri bana bunu söylese hayatta inanmazdım.

 Hatta bir yıl önce bile inanmazdım.

 Ama işler böyle yürüyor, yavaş yavaş, ufak ufak taaki alışana kadar.

 Senin işler nasıl?

 Çok iyi değil, yuvarlanıp gidiyoruz işte, buna da şükür.

 Peki ya sen?

 - Ne içmek istersin?

 - Bira alayım.

 Ne yapabiliriz ki?

 Politikacıların hepsinden kurtulsan bile bir şey değişmeyecek.

 - Zeytin mi patates mi?

 - Zeytin.

 Biliyorsun bu ülkenin sorunu bankacıların çalışanlar kadar yozlaşmış olması.

 Bütün sorun bu.

 - İşte geldi.

 - Sanırım öyle.

 - Kızın nasıl?

 - Doğrusu çok iyi değil.

 Peki ameliyat mı edecekler yoksa daha fazla kemoterapi mi alacak?

 Evet, daha kemoterapi yapacaklar ama  Hayır olamaz!

 Çok üzüldüm, Luis.

 Yapabileceğim bir şey varsa söylemen yeterli?

 Biliyorum Marisol, teşekkür ederim.

 Aslında seninle yalnız konuşmak istiyorum.

 Evet, elbette.

 Alicia'ya bir şey almak istiyorum arzuladığı bir şey ama durumumu zaten biliyorsun.

 Ne kadar para gerekiyor?

 7,000.

 Belki karşılığında burada ücretsiz çalışabilirim.

 Lanet olsun Luis, çok büyük bir miktar.

 İşlerde gittikçe kötüleşiyor.

 Anlıyorum.

 Bak sana o kadar para veremem bende de o miktar para yok.

 Sorun değil.

 Aslında sana sormamam gerekiyordu.

 Ne yapacağımı bilmiyorum.

 İstersen sana peşin ödeme yapan bir yerde iş bulmayı deneyebilirim.

 Ama böyle bir zaman çok zor olur.

 Doğrudur.

Teşekkür ederim.

 Alicia'ya almak istediğin ve bu kadar pahalı olan şey nedir?

 - Bir tür çizgi film elbisesi.

 - Şık bir elbise mi?

 Hayır hayır.

 Ünlü bir tasarımcının elbisesi.

 O yüzden çok pahalı.

 Ondan başka yok.

 Dinle Luis, onun istediği tek şey onun yanında olman.

 Önemli olan ikinizin birlikte olması.

 Para ya da elbise bunların hiçbir önemi yok.

 Biliyorum.

 Bir işim yok ama birkaç iş görüşmesinin sonucunu bekliyorum.

 İlanınızda kefil şartı aranmıyordu.

 Evet.

 Ben sadece mümkün olup olmadığını bilmek istiyorum.

 Kefilim yok ama faizi ödeyebilirim.

 İyi bir zaman olmadığını biliyorum ama paraya ihtiyacım var.

 Benim için çok önemli.

 Özrünüzün faydası yok.

Bugün, mektup bölümümüzde çok özel bir mektup var.

Bunun çok özel olduğunu söylüyorum çünkü 12 yaşında bir kız çocuğu tarafından yazılmış.

Mektubu babasına adamış çünkü lösemi yüzünden çok hastaymış.

Onun adı Alicia, ve mektubunda şöyle yazmış "Bu mektubu size hastaneki odamdan yazıyorumBurada olmayı çok seviyorum.

Başta korkuyor ve nefret ediyordum.

 Ama şimdi çok seviyorumBiraz tuhaf olduğunu biliyorum çünkü hastaneleri hiçkimse sevmez.

Doktor önlüğünü, yemekleri, iğneleri, bandajları yatakları.

Neden biliyor musunuz?

 Çünkü ne zaman uyansam senin yanımda olacağını biliyorum.”

 Barbara.

 Barbara!

 Gözlerini kapat.

 Ben söyleyene kadar açma.

 Aç.

 - Neden aldın?

 - Almak istedim.

 Teşekkür ederim.

 Takar mısın?

 Teşekkür ederim.

 - Bugün seninle yalnız kalmak istiyorum.

 - Ama Javier ve Laura ile buluşacağız.

 - Onlara hasta olduğumuzu söyleyebiliriz.

 - Gelmek üzereler Barbara.

 O zaman kapıyı açmayız.

 Bir bahane üretebiliriz.

 Hakkımızda kötü düşünmesinler sonra?

 Sen kaprisli ve aptal bir kızsın.

 Öyle misin, kaprisli ve aptal mısın!

 -Evet - Başka nesin?

 - Güzel.

 - Saat kaç?

 - Bilmiyorum.

 Saat 12:15.

 Bu şekilde devam edemez.

 Yedi yaşında bir kız çocuğu gibi davranmandan endişelenemem.

 Seninle konuşurken bana bak.

 Teşekkür ederim.

 Yedi yaşında bir kız gibi mi davranacaksın?

 - Hayır.

 - Hayır mı?

 Endişelenmeli miyim?

 - Hayır.

 - Peki.

 Eğer bana yalan söylüyorsan giderim ve bir daha geri dönmem, - İlaçlarını hergün alıyor musun?

 - Evet.

 İç hadi.

 Ağzını aç.

 - Barbara, bu senin iyiliğin için.

 - Evet, biliyorum.

 Çok üzgünüm.

 Gerçekten üzgünüm.

 Benim için endişelenmeni istemiyorum.

 İlaçların konusunda daha sorumlu davranmanı istiyorum tek isteğim bu.

 Sana kızdığım için beni affet.

 Sorun değil.

 Beni sevdiğin için kızıyorsun.

"Beş küçük kurdu var anne kurdun siyah ve beyaz bir süpürge arkasında.”

 "5 doğurdu, 5 büyüttü, 5 emzirdi 5 küçük kurdu var anne kurdun.”

 Galiba bunu daha önce hiç duymamıştım değil mi?

 Hayır, bunu bana annem söylerdi.

 - "Siyah ve beyaz" mı?

 - Evet.

 O şöyleydi "5 küçük kurdu var anne kurdun, 5 küçük kurt süpürge arkasında.”

 "siyah ve beyaz" değil.

 Bilemiyorum Javi, sadece bir ninni işte.

 Siyah ve beyaz versiyonunu bende biliyorum.

 - Sende mi?

 - Evet.

 Demekki bunu bilmeyen tek kişi ben olmalıyım.

 Hadi ama!

 Barbara, sen iyi misin?

 Evet.

 Biraz başım ağrıyor, ama iyiyim.

 - Aspirin ister misin?

 - Hayır gerek yok gerçekten iyiyim.

 Onu tutmak ister misin?

 Bilemiyorum.

 Beni korkutuyor.

 - Merak etme seni ısırmaz.

 - Tabiki  Nasıl tutulur bilmiyorum.

 Bak.

 Şöyle.

 Hadi gel.

 İşte böyle.

 Dikkatli ol.

 Ne oldu?

 Bişe yok, sadece bir şey hatırladım.

 - Neler oluyor?

 - Gerçekten, hiç bişey olmuyor.

 O zaman anlat biz de gülelim.

 Bebeği camdan dışarı attığımda suratının alacağı ifadeyi düşünmeden edemiyorum.

 ŞEYTAN

O bir şakaydı.

 İç hadi.

 - Bu hap benim değil.

 - Haklısın, aynı hap değil.

 - Ne peki?

 - Uyku hapı.

 Uyku hapı mı!

 - Bunu bana neden verdin?

 - Uyumanı istiyorum.

 Bende birazdan kestirecektim zaten.

 Derin uyumanı istiyorum.

 - Onu daha fazla suyla yut.

 - Ne?

 Onu daha fazla suyla yut lütfen.

 Ağzını göster.

 Teşekkür ederim.

 - Neler oluyor?

 - Hiçbirşey, aşkım.

 Bana güven.

 Efendim?

 Alo?

 Konuşmayacaksanız kapatacağım.

 - Hoşçakalın.

 - Ben Barbara.

 Bekle!

 Lütfen!

 Lütfen bekle!

 Özür dilerim.

 Koridorda bir banyo var.

 İstersen duş alabilirsin.

 Giyisilerini çıkar yıkayayım.

 Sorun değil.

 Islak giyisiden rahatsız olmam.

 Merak etme, kurutucum var.

 Evet.

 Temiz havlular mavi renli olanlar.

 Bunu giydim.

 Sorun değil.

 Bira su ya da başka bir şey ister misin?

 Hayır teşekkürler.

 Sen iyi misin?

 Evet.

 Sadece biraz sakarım.

 Buna alıştım.

 Etkileyici bir evin var, bu çok güzel.

 Teiekkür ederim.

 Ne iş yapıyorsun?

 Hiçbişe.

 TV izliyorum.

 Kocam beni geçindiriyor.

 Peki en son ne izledin?

 Sadece bir röportaj izledim.

 İki komşu birbirlerine çok kızgındı çünkü  biri eve girip çıkarken diğeri onun üzerine idrarını atıyormuş.

 Bu yüzden kadın sokağa çıkmadan önce üzerine yağmurluk giyip kafasına çöp poşeti geçiriyormuş.

 Çok komiktiler.

 Bunun nesi çok komik?

 Neden değil?

 Bilemiyorum.

 Ben o tarz TV programlarını sevmiyorum.

 Bir kamerayla dolaşıp insanların acılarını haber yapıyorlar.

 Sanki şöyle söylüyorlar, hiç şikayet etme hayatınız o kadar kötü değil.

 Hayatımız o kadar kötü değil.

 Hayatımız o kadar kötü değil mi?

 Galiba burada yaşaman bunu söylemeni kolaylaştırıyor.

 Sen ne iş yapıyorsun?

 Bir öğretmendim.

 Şuanda işsizim.

 - Ne öğretmeniydin?

 - Edebiyat.

 Edebiyat mı?

 Edebiyatta hiç iyi olmadım.

 Okumayı sevmiyordun.

 Başka şeyler yapmayı tecih ediyordum.

 Peki kocan ne iş yapıyor?

 Psikiatrist.

 - İyi olmalı.

 - Evet.

 - Nerede olduğunu sorabilir miyim?

 - Hayır.

 Dinle beni  

Bana sarılabilir misin?

 - Ne?

 - Hayır, afedersin.

 Unut bunu.

 Boşver.

 Hayır  Elbette olur.

 Gel hadi.

 Ne yapıyorsun?

 Hiçbişe.

 Hiçbirşey mi?

 Ne yapıyorsun sen?

 Evli olduğumu sana söyledim.

 Sen kocamın evindesin.

 Özür dilerim.

 - Bu çok fazla oldu.

 - Benim içinde öyle.

 Senin için çok fazla olan ne?

 Makinenin kurutmasına ne kadar var?

 Ne?

 Çok sürmez.

 Senin için fazla olan ne?

 Ben salonda bekleyebilirim.

 Özür dilerim.

 Kusura bakma biraz gerginim.

 Neden peşimden geldin?

 Seni iğrendiriyor muyum?

 O programları neden izlediğimi söylim mi?

 İnsanların benden daha sefil olduğunu görmeyi seviyorum.

 Şimdi seni iğrendiriyor muyum?

 Hayır.

 Benim adım Barbara.

 Benimkide Pedro.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Ne oldu sana?

 Kafamı dağıtmak için bir şeyler yapmaya çalıştım sonra ayna kafama düştü.

 Peki iyi misin?

 Dinle Barbara, ben düşündüm ve bir karar verdim.

 Sana güveneceğim.

 Bence bunu yapabilirim.

 Tam anlamıyla güvenebilirim.

 Ama bir daha yalan söylersen herşey biter.

 Sana ihtiyacım var.

 Ama senin bana daha çok ihtiyacın var.

 Dünkü ilacını almadın mı?

 - Hayır.

 - Neden almadın?

 Alo?

 Şuanda müsait değil.

 Gerçekten.

 Bekle.

 Seni arıyorlar.

 Alo?

Merhaba Barbara.

 Ben Pedro.

Galiba telefonu açan adam kocandı.

Telefon şirketinden aradığımı söyledim o yüzden lütfen normal davran.

Cep telefonu numaranı bulamadım.

Bana nuamaranı verirsen iletişim kurmamız kolay olur.

Kredi kartlarından bakmaya çalıştım ama bir şey bulamadım.

Bu işleri daha kolaylaştırırdı.

Dinle, bütün bunlar için üzgünüm.

Bu hafta sonuna kadar 7.000 Avro istiyorum, yoksa kocan dün gece yaşanan herşeyi öğrenir.

Cep telefonuna kaydettim.

 Herşey kaydedildi.

Bana anladığını söyle.

 Evet.

Şimdide bana cep telefonu numaranı ver.

609 368 901

Seni aradığımda telefonumu görürsün.

Şuanda telefon kulübesinden arıyorum.

Parayı hazır ettiğinde beni ararsın, sana onu nasıl teslim edeceğini söylerim.

 Tamam.

Bana parayı verdikten sonra başka sorun çıkarmayacağım.

Üzgünüm.

 Bende.

 Gerçekten ilgilenmiyorum.

 Onu o kadar fazla kullanmıyorum.

 Teşekkürler.

 Merhaba.

 Merhaba.

 Tanıdık geliyorsun.

 Aktrist misin?

 - Hayır.

 - Ben aktristim.

 Tamam.

 Ada evde mi?

 Adımı biliyor musun?

 - Hayır.

 - Sonica.

 Harika.

 Ben Barbara Asuncion.

 Ada evde mi?

 - Ada evde mi diye sordum?

 - Evet.

 Teşekkür ederim.

 Merhaba Barbara.

 Tekrar görüşmemize.

 Şerefe.

 Nasılsın?

 İyiyim.

 Buna sevindim.

 O şekilde gittiğim için özür dilerim, Ada.

 Nasıl yapacağımı bilmiyordum.

 Sadece hoşçakal diyecektin.

 - O kadar kolay değil.

 - Evet, kolay.

 En çok neye gücendim biliyor musun?

 Beni gücendiren hiçbirşey söylemeden gitmen değildi.

 Benden korktuğunu hissetmekti.

 Bunun yapacak hiçbir sebebin yoktu.

 Ben öyle değilim, ve bunu biliyorsun.

 Ben seni gücendirmek istememiştim.

 Bunu öyle çok yaptınki.

 Alıştım artık.

 Ne olursa olsun seni iyi gördüğüme sevindim.

 - Peki sen nasılsın?

 - Eskisinden iyiyim.

 İşler biraz azaldı ama 4 ay önce evlendim çok mutluyum.

 Tebrik ederim.

 Şanslı kız kim?

 Juana.

 Juana mı?

 O kızı çok seviyorum.

 Sadede gelelim  Senin için ne yapabilirim?

 Seni rahatsız etmek istemiyorum.

 Ben çok anlayışlıyımdır.

 Bunu sen zaten gördün.

 Paraya ihtiyacım var.

 - Paraya ihtiyacın yok.

 - Anlayamadım?

 Paraya ihtiyacın yok.

 Kocan zengin biri.

 İyi olduğundan emin olmam gerekiyordu.

 Özel bir mesele.

 Bunu kendim çözmeliyim.

 Aferim.

 Ne kadar paradan söz ediyoruz?

 7,000.

 Eğer bana parayı verirsen sana faiziyle ödeyebilirim.

 15% oranla ve 5 ya da 6 ayda.

 Ne iş yaptığımızı biliyorsun ve bana geldin.

 7,000 istiyorsan ne yapman gerektiğini biliyorsun.

 Yapmak istemezsen, medeni insanlar gibi içkilerimizi bitiririz, ve birbirimize veda ederiz.

 - Bazı şartlarım var.

 - Nelermiş onlar?

 İlişkiye girmem  hiçbirşekilde.

 Bu işi zorlaştırır.

 Ayrıca parayı bu hafta istiyorum.

 Çok kısa bir süre.

 Çok çalışman gerekecek.

 Hayır, üçüncü şartım da var.

 Bir günde olacak, tek iş ve sabah vakti.

 Kocamın evde olmadığı tek zaman bu.

 Yoksa şüphelenebilir.

 Zor bir istek.

 Çok zor.

 7,000 avro ilişkiye girmeden bir iş ve sabah.

 Tek yolu bu.

 Ne kadar zamanın var?

 08:00 den 15:00 e kadar.

 Oliver Zoco'yu tanıyor musun?

 - Onun hakkına ne düşünüyorsun?

 - Kişisel olarak tanışmadım.

 Peki ne iş yaptığını biliyor musun?

 - Ne düşünüyorsun?

 - Hiçbirşey.

 Bu hafta bişiler ayarlamak için onu ikna edebilirim.

 Sabah vakti.

 - Ama gitmek zorundasın.

 - Giderim.

 Eğer ayarlayabilirsem sana bir önceki gece mesaj atarım.

  zamanı ve yeri bildiririm.

 - Sana numaramı vereyim.

 - Gerek yok var zaten.

 Yeni yaranı sevdim.

 Tuvalete gidiyorum.

 "Gizli numara: Humilladero Square.

 11:00" - Afedersiniz.

 - Efendim?

 Sizi bir yere götürmemi isterseniz, işte kartım.

 - Memnuniyet duyarım.

 - Teşekkür ederim.

 - Hoşgeldin Barbara.

 - Hoşbulduk.

 Ben Adela, Oliver'ın asistanıyım.

 Geldiğiniz için teşekkürler.

 Ben teşekkür ederim.

 Beni takip edin lütfen.

 Burada bekleyebilirsiniz.

 Good morning.

 Günaydın.

 Teşekkürler Adela.

 Rica ederim.

 Herşeyden önce evimize geldiğin için teşekkür etmek isterim.

 Ben teşekkür ederim.

 Ada muhteşem şeyler söyledi, ama itiraf etmeliyimki   seninle tanışmamış olsamda, adını daha önce duymuştum.

 Bizimle olduğundan memnunum.

 Teşekkür ederim.

 - Boğa güreşi sever misin?

 - Hayır pek hoşlanmam.

 Bende sevmiyorum.

 Ama boğa güreşinin İspanya'da oldukça popüler olması çok gülünecek bir durum.

 İspanya'nın neden sürekli kavga halinde olduğunu biliyor musun?

 Çünkü biz rasyonel mi yoksa duygusal bir ülke miyiz bilmiyoruz.

 Örneğin İskandinav halkları beyinleriyle hareket ederler.

 Ancak Still, Araplar ya da latinler tutkulu taraflarını komplekssiz ve susuz bir şekilde kabul etmiştir.

 İkiside güçlü yanlarının ne olduğunu bilir.

 İspanyollarsa ikisinin tam ortasında dengede yer alır.

 Biz İspanyollar öyleyiz.

 Boğa güreşi gibiyiz.

 Peki ya boğa güreşi nedir?

 İçgüdü ile teknik arasındaki mücadelenin temsilidir.

 Duygu ile mantık arasındaki.

 İçgüdülerimizi kabul etmeli ve üstesinden gelmeyi öğrenmeliyiz   onlar yüzünden kendimizi tüketmemeliyiz.

 İşte biz müşterilerimize bunu sunarız.

 Lütfen giyisilerini çıkarır mısın?

 Sen çok güzelsin.

 Teşekkür ederim.

 Adela.

 Aç onu lütfen.

 Bu kelimeyi unutmamanı istiyorum.

 Anlaşıldı.

 Israrım için üzgünüm Barbara başka kadınlarla yaşadıklarımdan deneyimliyim   içerde bu kelimeyi unutma ihtimalin var.

 O kelimeyi unutmaman senin için çok önemli.

 Çünkü o kelime sen içerdeyken ne zaman istersen herşeyin durmasını sağlayacak.

 Unutma.

 O kelime herşeyin sona ermesini sağlayacak.

 Başka yolu yok.

 Bunu anlamanı istiyorum.

 Anlıyorum.

 O kelimeyi söylemeden ne kadar çok kalırsan o kadar kazanırsın.

 Anlıyor musun?

 Evet kesinlikle.

 Şimdi kartı Adela'ya geri ver.

 Hazır mısın?

 Şimdi yandaki odaya doğru ilerle lütfen.

Ben Barbara.

 Paran hazır.

Hepsi 500lük banknotlar halinde mi?

- Evet.

 - Güzel.

Puerta de Toledo'daki kütüpheneye gitmeni istiyorum  parayı İspanya anayasasının içine bırak.

Tüm parayı bir halk kütüphanesine mi bırakmamı istiyorsun?

O kitabı kimse almaz.

Nasıl istersen.

Parayı bir zarfa koy ve onu kitabın kapağında bırak .

 sayfaların arasında değil.

 Anladın mı?

Evet.

Kocanın numarası bende var.

 Tuhaf bir şey fark edersem onu ararımTamam.

Teşekkür ederim.

 Alicia, yemek hazır.

 Sebze çorbası mı?

 - Sevmiyor musun?

 - Yani  Ama bu farklı, içinde özel bir malzeme var.

 Bana öncekilerle aynı geldi.

 Yemeye devam edersen aradaki farkı anlarsın.

 Bilemiyorum.

 Terapi ödevinin sonucu belli oldu mu?

 Henüz değil, sanırım haftaya.

 İyi değilsen okula gitmek zorunda değilsin.

 Sorun değil.

 Ben iyiyim.

 Baba.

 Söyle kızım.

 Sana bir şey söyleyeceğim.

 Bu nedir?

 Bahsettiğim özel malzeme.

 "Mikrodalga fırınının içine bak.”

 "Salatanın altına bak.”

 "Koltuğun arkasına bak.”

 Denemek ister misin?

 Daha sonra.

 - Ne oldu?

 - Ne?

 - Başka bir şey mi arıyorsun?

 - Hayır.

 - Herşey yolunda mı canım?

 - Evet evet  Elbiseye bayıldım.

 - Emin misin?

 - Çok mutlu oldum.

 Merhaba.

 Ne istersiniz?

 Bir bira.

 - Hayır, kahve likörü istiyorum.

 - Tabi.

 Bir tane daha alabilir miyim?

 Ne istiyorsun?

 Daha çok paraya ihtiyacım var.

- Hayır.

 - Neden hayır?

Yapamam, daha fazla param yok.

 Yapabilirsin.

 Kocanın bolca parası var.

 Benim param yok anlıyor musun?

 Sana verdiğim para kocamın değildi.

 Ondan isteyemem.

Beni rahatsız etmeyeceğini söylemiştin, anlaşmada ben üzerime düşeni yaptım.

 O kadar kolay değil.

 Orospu çocuğunun tekisin.

Orospu çocuğu ben miyim?

 Kocanı aldatan sensin.

 Beni iğrendirmediğini söyledim ve bu doğru.

 İğrendirmiyorsun.

 Sana acıyorum.

Sana paranı getireceğim.

 Ne kadar?

 20,000.

 Yarından sonraki gün için.

 O gün kütüphaneye gideceğim, ve parayı aynı yere bırakmanı istiyorum.

 Anladın mı?

Anladım.

 - Barbara.

 - Merhaba.

 - Saat kaç?

 - Öğlen.

 Uyuyakalmışım.

 Sana bir şey sormalıyım.

 Acil bir durum.

 - Ne kadar acil?

 - Çok.

 Seni bir tek şartla dinlerim.

 - Nedir o?

 - Churro al.

 - Biraz ister misin?

 - Hayır.

 Senden porra mı yoksa churro mu almanı istedim?

 - Ne?

 - Porra mı yoksa churro mu dedim?

 - Churro.

 - Cidden mi?

 Evet.

 - Bence porra al dedim.

 - Churro al dedin, Ada.

 - Seni bir daha görmeyi beklemiyordum.

 - Evet bende beklemiyordum.

 Peki burda ne yapıyorsun?

 Daha fazla paraya ihtiyacım var.

 Mmm  Ne kadar?

 20,000.

 - Şartların yine aynı mı?

 - Hayır.

 - Ozaman olabilir.

 - Paraya yarından sonra ihtiyacım var.

 Bu kesinlikle imkansız.

 Üzgünüm.

 Siyah kertenkeleye girmeye hazırım.

 Neden bahsediyorsun?

 Oliver'ın üstünde siyah kertenkele olan kapı.

 Ben o kapıyı bilmiyorum.

 Biliyorsun, Ada.

 Orada peçete var mı?

 O kapı hakkında ne duydun?

 - Muhtemelen senin duyduklarını.

 - Açıkçası ben öyle düşünmüyorum.

 - Evine git, Barbara.

 - Hayır.

 Evine git.

 Sonra beni ara, haftaya 3-4 iş ayarlamaya çalışalım.

 Sana yalvarıyorum.

 Bende sana yalvarıyorum.

 Sinirlenmek istemiyorum Barbara.

 Kararlıyım.

 Bana yardım etmezsen kendim giderim.

 Bu durumda komisyonunu alamayacaksın.

 Önemli değil.

 Bunun parçası olmanı istemiyorum.

 - Son sözün bu mu?

 - Evet.

 Teşekkür ederim.

 Barbara, yapma bunu.

 Yalvarırım.

Merhaba?

 Merhaba, ben Barbara, geçen gün Oliver Zoco'nun evine götürmüştün beni.

- Merhaba Barbara, nasılsın?

 - İyiyim.

Seni bir yere götürme mi istiyorsun?

 Hayır.

 Aslında sizden başka bir şey isteyeceğim.

Gerçekten mi?

 Söyle.

 Size Oliver'in evindeki kertenkele kapısını sormak istiyordum.

Neyi bilmek istiyorsun?

 Merak ettiğim şu  yarın o kapıdan girmek istiyorum.

 Alo?

Yarın saat 11:00'de evinizden alınacaksınız.

 Ayarladığınız için teşekkür ederim.

 Günaydın.

 Günaydın.

 - Nasılsın?

 - İyiyim.

 Peki, bu bizim son seansımız.

 Herşey için sana teşekkür ederim.

 Seninle çalışmak çok kolaydı.

 Bundan sonra herşeyin gönlünce olmasını diliyorum.

 Çok teşekkür ederim.

 Sakıncası yoksa bu seansımıza   merkez içindeki gelişiminin bir özetini   yaparak başlamak istiyorum.

 Bana hangi yönlerinin geliştiğini  ve hangi yönlerinin üzerinde çalışılması gerektiğini söyle.

 Dürüst olmam gerekirse, hala geliştirilmesi gereken çok şey var.

 -Hepsi zamanla olacak.

 - Sana bir şey vereceğim.

 - Neden?

 - Bir hediye.

 Buna hiç gerek yoktu  - Teşekkür ederim.

 - Rica ederim.

 Damian, sen iyi bir insansın.

 Bunu sakın unutma.

 Teşekkür ederim.

 Senden bir isteğim olacak.

 Elbette, söyle.

 İsteğimin zorluğunu bilemiyorum.

 Kolay olmayabilir.

 Bakarız.

 Nedir bu?

 Yarın gitmek istemiyorum.

 Ne demek şimdi bu?

 Hapisten çıkmak istemiyorum.

 Burada kalmak istiyorum.

 Tam olarak ne kadar kalacağımı bilmiyorum ama henüz hazır değilim.

 Peki sebebi nedir?

 Bir gardiyanaya da mahkuma saldırmayı düşündüm.

 Ama bunca zaman seninle yapmış olduğumuz bu emeği çöpe atmak istemiyorum.

 Bu yüzden bizzat sana sormaya karar verdim.

 Başkalarına zarar vermeden.

 Anlamıyorum.

 Neden gitmek istemiyorsun?

 Çünkü korkuyorum.

 Neyden korkuyorsun?

 Barbara'yı yeniden görmekten.

 VÜCUT

6.20 avro.

 Teşekkür ederim.

 Çince 'teşekkür ederim' nasıl söylenir?

 Birde bu.

 Afedersiniz, iyi misiniz?

 İyi misiniz?

 Dinleyin.

 Kapımın önündeydi, dairenin   önündeki merdivenlerde oturuyordu.

 Onu evime aldım ve yardım etmeye çalıştım.

 Doğru şeyi mi yaptım bilmiyorum.

 Yaşıyor ama gerçekten kötü durumda.

 Çok kötü.

 Evet, onu en kısa zamanda gönderin lütfen.

 Teşekkür ederim.

 Ambulans yolda geliyor.

 Damian  Teşekkür ederim.

 Şimdi çok yaşlısın.

 Bana çantamı verir misin lütfen?

 Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.

 Ne istiyorsun?

 Bu kitabı Puerta de Toledo kütüphanesine götürebilir misin?

 İspanya Anayasası mı  Onu götürebilir misin?

 Bence bu kitap için endişelenmene gerek yok heleki şuanda.

 Lütfen.

 Ambulans yolda geliyor, göreceksin.

 Bu çok önemli, Damian.

 Onu yarın götürürüm.

 Damian, bana yardım et.

 Başka ne yapabilirim?

 Bana elini ver.

 Başka bir şeye ihtiyacımız olursa sizinle iletişime geçeriz.

 Tamam.

 - Teşekkür ederiz, iyi akşamlar.

 - İyi akşamlar.

 Alo?

- Damian?

 - Evet, benim.

 Kimsiniz?

Rahatsız ettiğim üçün üzgünüm.

 Ben Alfredo, Barbara'nın kocasıyım.

Dün akşam yardım ettiğiniz kadın.

 Ah, evet günaydın.

Hastanede sizin numaranızı verdiler.

 Ben polise ifade verdim zaten.

 Eşinizi kapımın önünde buldum Hayır, endişelenmeyin.

 Size teşekkür etmek için aradım.

 Size çok teşekkür ederim gerçekten.

Pekala, ben herkesin yapacağını yaptım.

- Çok teşekkür ederim.

 - Rica ederim.

 Eşiniz nasıl oldu?

Yeni konuşmaya başladı.

 - Size ne olduğunu anlattı mı?

 - Hayır.

 Peki ya doktorlar?

 Doktorlar diyorki  Bir şey bilmiyorlar.

 Söylediği ilk şey size teşekkür etmek istemesi oldu.

 Size teşekkür etmek istiyor.

 Peki  Konuşmaya başlaması gerekiyor.

 Onunla konuşmalısınız.

 Ne olursa.

 Çok minnettar olurum.

 Sadece birkaç dakika sürecek.

 - Elbette sorun değil.

 Teşekkür ederim.

 San Gabriel Hastanesinde.

 239 numaralı odadayız.

 Ben burada olacağım.

 Tamam, görüşürüz.

Görüşürüz.

 - Damian, değil mi?

 - Evet.

 - Ben Alfredo.

 Geldiğin için teşekkür ederim.

 - Bir şey değil.

 Kafeteryaya iniyorum.

 Birşey istiyor musunuz?

 Hayır, teşekkürler.

 Birazdan gelirim aşkım.

 Daha önce söyledim ama herşey için teşekkür ederim.

 Ne demek.

 Otur lütfen.

 Burda iyiyim.

 Oturur musun lütfen!

 - Kocamla tanışmışsın - Kim olduğumu bilmiyor.

 - Ona senden bahsetmedim.

 - İyi yapmışsın.

 - Kitabı götürdün mü?

 - Evet.

 Hala çok tatlı birisin.

 Beni hep o şekilde gördün.

 Çünkü öylesin.

 Tatlısın ve çok iyi birisin.

 Sen benim koruyucu meleğimsin.

 Kapımın önünde duruyordun.

 Benim yaptığımı herkes yapardı.

 Gidebileceğim tek yer orasıydı.

 Yaşadığım yeri nerden biliyorsun?

 Barbara, gitmem gerekiyor.

 Umarım sağlığına yakında kavuşursun.

 Beni bırakma.

 Ne istiyorsun?

 Başka bir şeye ihtiyacım var.

 Başka ne istiyorsun, Barbara?

 Ne olduğunu anlatmak istiyorum.

 Kocana ya da polise anlat bana değil.

 Sadece sana güveniyorum.

 Olanlar için çok üzgünüm ama lütfen bırak gideyim.

 Sana yalvarıyorum.

 Tamam git hadi.

 Çok üzgünüm.

 Önemli değil.

 Teşekkür ederim.

 Sana anlatmak istiyorum.

 - Polise anlatmalısın.

 - Yapamam.

 - Neden?

 - Çünkü korkuyorum.

 Neyden korkuyorsun, Barbara?

 Kimseye anlatmayacağına dair söz ver.

 Sana ne oldu böyle?

 Bir adam.

 Bunu sana bir adam mı yaptı?

 Yani bunu sana yapan adam mı, Barbara?

 Peki neden?

 Nasıl?

 Tecavüz mü etti?

 Kim?

 Onu tanımıyordum kendisini sadece kütüphanede gördüm.

 Beni taciz etmeye başladı.

 Bilmiyorum, galiba beni takip etti  Sorun değil lütfen.

 Boşver.

 O nasıl biri?

 Vay canına!

 Pisagor!

 - Nasılsın?

 - Naber?

 Ne yapıyorsun burada?

 - Seni görmeye geldim.

 - Gerçekten mi?

 Seni ne zaman serbest bıraktılar?

 - Gelecek ay bir yıl olacak.

 - Bir yıl mı, aman tanrım.

 İçeri gel lütfen.

 Gerçekten seni gördüğüme sevindim.

 Bu harika oldu.

 Geçen yıl üniversiteden mezun oldum, ve artık kayınbiraderime yardımcı olabiliyorum.

 Sayılarla aram iyi.

 Bu doğru, sayılarla aran iyiydi.

 - Sakıncası var mı?

 - Hayır.

 Benim oraya ait bir sürü anım var, oradan bakınca sanki 10 yıldan daha fazla geçmiş gibi geliyor.

 Anlıyor musun?

 Çıktığımdan beri temizim.

 Çıktığımdan beri esrar dışında bir şey içmiyorum yalnız bazen hap alıyorum.

 Anlayacağın temizim ben.

 Peki Rat and Cao ne yaptı?

 Onlarda senin yaptığın gibi ünversiteyi bitirmeye çalışıyor.

 Sen her zaman iyi bir öğretmen oldun.

 Bunu ablama ve kocasına defalarca söyledim burada bana birçok kez yardım ettin.

 - Teşekkür ederim.

 - Rica ederim.

 Hayır, teşekkürler.

 Başta babama vermeye çalıştık, ama hiç istemedi.

 şimdi ise 15 günde bir içiyor.

 Maruana acıya iyi geliyor.

 - Biliyorsun, prostat kanseri.

 - Üzüldüm.

 Pepo   hapishanedeki ilk testi geçtikten sonra bana söylediğin sözleri hatırlıyor musun?

 Hayır.

 Dışarı çıktıktan sonra seni bulmamı söylemiştin, bir şeye ihtiyacım olursa yardımcı olacaktın.

 Şimdi bir şeye ihtiyacım var.

 İyi günler.

 Merhaba.

 - Ne istersiniz?

 - Kahve likörü.

 Buyrun.

 Teşekkür ederim.

 İyi akşamlar.

 - Ne istersiniz?

 - Varsa bir Rioja.

 - Evde yapılmış Rioja var.

 - O da olur.

 - Teşekkür ederim.

 - Ben teşekkür ederim.

 Sigara içmeye çıkıyorum.

 - Pardon ateşiniz var mı?

 - Evet, elbette.

 - Teşekkür ederim.

 - Rica ederim.

 - Kimin maçı var?

 - Anlamadım?

 - Kimin maçı olduğunu merak ediyorum.

 - Ben hiç bilmiyorum.

 - Futbol sevmez misiniz?

.

 - Pek sevmem.

 Bu ülkede o bir günahtır.

 - Peki siz?

 - İzlemeyi seviyorum.

 Genelde milli maçları izlerim ama takım tutmuyorum.

 Futbolu seviyorum ticari tarafını değil.

 Ticari olmayan sadece bir kaç şey kaldı.

 Hatırlıyorum da öğretmenlik yaparken, bundan yıllar önce, okulun takımına teknik direktörlük yapıyordum.

 Aptalcaydı ama iyi zaman geçiriyorduk, tabi önemli olan da buydu.

 Şimdilerde ünlü olmak ve model sevgililer bulmayı istiyorlar.

 Sportmen olmak daha az önemli.

 - Öğretmen miydiniz?

 - Evet.

 - Hangi bölüm?

 - Matematik.

 Ben de edebiyat öğretmeniydim.

 - Yani siz de bir öğretmensiniz.

 - Öyleydim.

 Şuanda işsizim.

 Şuanda eğitim berbat durumda.

 Korkunç.

 Ben içeri giriyorum.

 Teşekkür ederim.

 Size eşlik edebilir miyim?

 - Elbette, buyrun.

 - Teşekkür ederim.

 - Damian, memnun oldum.

 - Luis.

 - Bu mahalleden misiniz?

 - Hayır, bir arkadaşımı ziyarete geldim.

 - Siz buralarda mısınız?

 - Evet, doğduğumdan beri burdayım.

 - Yaşamak için iyi bir değil mi?

 - Evet öyle.

 Şerefe.

 Ne kadar zamandır işsizsiniz?

 Yaklaşık  6 aydır.

 Yaşanan durgunluktan sonra işten çıkarıldım.

 Bunun ne zaman sona ereceğini bilmiyorum.

 Eğitim her toplumun temelini oluşturur  tabi hangi politikacı ilerici bir topluma sahip olmayı ister?

 Size söylim, hiçbiri.

 Bence öğretmenlik eğitiminin daha sıkı olması gerekiyor.

 Daha çok sorumluluğu var ve çok riskli.

 Gerçekte çok riskli.

 Benimde kolay hayatım olmadı.

 Hapse girdim.

 10 yıl boyunca katillerle, tecavüzcülerle, nonoşlarla birlikte yaşadım  Ama sizi temin ederim hayatımda sadece bir kere panik yaşadım   o da bir derste 12 yaşında bir kızın önünde.

 Eminim kimden bahsettiğimi iyi biliyorsunuz, çünkü o kızı siz de tanıyorsunuz.

 Onun adı Barbara.

 Kımıldamayın aptallık etmeyin.

 Cebimde bir silah var.

 Barbara bana herşeyi anlattı.

 Ben ne dersem onu yapacaksınız, bu kadar basit.

 Orospu!

 Çok naziksiniz.

 Söylediğim gibi ben hapse girdim bir kere.

 Aslında tam olarak Barbara'ya yardım ettiğim için hapse girdim.

 Uzun zaman önce.

 Bu da başka bir hikaye.

 Kipling?

 Barbara bana olanları anlattığında, açıkçası sana birçok şey yapmak istedim.

 Hepsinin sonunda sen ölüyorsun ve ben yine hapse giriyorum.

 Gerçekçi olursak hapiste ölmeye razı değilim.

 Sonra aklıma bir şey geldi.

 Silahı cebimden çıkartacağım ve sonra masanın üstüne koyacağım.

 Senden istediğim silahı alman ve beni öldürmen.

 Anlaştık mı?

 Beni o iki insanın gözünün önünde öldürmeni istiyorum.

 Garsonu uyarırsan polis gelir ve o kapıdan dışarı çıkarım ben   sana ve ailene söz veriyorum tabi bir ailen varsa ikimizde eninde sonun ölürüz.

 Hapiste 10 yıl insanları tanımak için yeterli bir süre   bu kişisel iyiliği yaptıkları için benden fazla para da almayacaklar.

 Barbara ona tecavüz ettiğini bilinmesini istemiyor.

 Ama bu cinayet yıllarca hapis yatmana engel olmaz değil mi?

 Tecavüz mü?

 Ben ona tecavüz etmedim.

 Bunu nasıl inkar edebiliyorsun!

 Hiçbir şey anlamıyorum.

 Ona tecavüz ettin ve hayatını mahfettin bende seninkini mahfedicem.

 Hayır, bu doğru değil.

 Benimle kendi isteğiyle birlikte oldu.

 - Ne dedin?

 - Evet kendi isteğiyle benimle birlikte oldu.

 - Ona şantaj yaptım ama onu asla incitmedim.

 - Şantaj mı yaptın?

 Seviştik ve onu kaydettim.

 Görüntüyü kocasına göstermekle tehdit ettim ve karşılığında para istedim.

 Ama ona tecavüz etmedim.

 Kaydettin mi?

 Nasıl?

 Cep telefonu ile sesleri kaydettim.

 Herşey orda kayıtlı.

 - Kocası biliyor mu?

 - Hayır.

 En azından bende öğrenmedi.

 - Barbara seninle yattı!

 - Evet.

 Barbara seninle birlikte olarak kocasını aldattı mı!

 Evet.

 Bekle !

 Kımıldamayın!

 Arkanızı dönün.

 Arkanızı dönün dedim!

 Merhaba.

 Luis, senin baban   baban bende telefonunu   bara getirmemi istedi.

 Bu o mu?

 Tamamdır, onu aldım.

 Teşekkür ederim.

 Arkanı dön.

 Arkanı dön, bana bakma.

 Bana bakma dedim!

 Bakma bana dedim!

 Merhaba.

 Merhaba.

 Kocan nerde?

 Eve gitti.

 Ben herşeyi hallettim.

 Benim koruyucu meleğimsin.

 O adam seni bir daha rahatsız etmeyecek.

 şantaj da yapmayacak.

 Bana vermeyecek misin?

 Veremem.

 Neden veremezsin?

 Çünkü bende değil.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar