Sihirli Kız (2014)Magical Girl
| |
127 dk
Yönetmen:Carlos Vermut
Senaryo:Carlos Vermut
Ülke:İspanya, Fransa
Tür:Dram, Gerilim
Vizyon Tarihi:01 Ekim 2014 (İspanya)
Dil:İspanyolca
Web Sitesi:Resmi site [Japan]
Nam-ı Diğer:A Garota de Fogo
Oyuncular
José Sacristán
Marina Anduix Parladé
Raimundo de los Reyes
Lucía Pollán
Luis Bermejo
Özet
İspanyol sinema ödüllerine damgasını vuran Sihirli Kız’a
hayran kalan isimler arasında Pedro Almodóvar da yer alıyor. Lösemi hastası
kızının son dileğini yerine getirmek için her şeyi göze alan işsiz bir baba,
geçmişi sırlarla dolu ve bunalımda bir ev kadını, son on yılını hapishanede
geçirmiş bir matematik öğretmeni... Carlos Vermut ikinci uzun metrajlı
filminde, hayatları kesişen bu insanların hikâyesini anlatıyor. Bir aile dramı
gibi başlayan Sihirli Kız, giderek karanlık ve rahatsız edici bir noktaya doğru
ilerliyor ve final sahnesine dek seyircisini şaşırtmaya devam ediyor
Altyazı
Öncelikle dersime hoşgeldiniz demek istiyorum.
Lorca doğmamış ve
tek bir dize bile yazmamış olsaydı iki
artı iki dört etmeyi sürdürürdü.
Napolyon 200 yıl
önce İspanya'yı fethetmiş olsaydı bu dersi Fransızca yapıyor olurdum.
iki artı iki
elbette dört etmeyi sürdürürdü.
Şunu anlamanızı
istiyorum anlamınızı istediğim şu ki, tek mutlak gerçek her zaman aynı kalacak
olan tek şey 2+2'nin 4 ettiğidir.
Barbara, buraya gelir
misin lütfen?
- Elinde ne var?
- Hiçbişe.
Yapma, Barbara,
korkma lütfen.
Elinde ne var?
- Sadece bir not.
- Ne dedin, Marcos?
Sedece bir not.
Yani elinde bir not
var.
Marcos, doğruca
müdürün odasına git ve ben başka bir
öğrenci ile konuşurken neden lafımı böldüğünü ona açıkla.
Hadi Barbara.
En iyisi elindeki
notu bana göster ve bu saçmalığa son ver olur mu Yüksek sesle oku, dersin
sonuna kadar bekleyemeyecek kadar önemli olan şey neymiş bütün sınıf öğrensin.
- Okumamı mı
istiyorsunuz?
- Evet, okumanı
istiyorum.
- Bundan emin misiniz?
- Eminim.
Oku lütfen.
Domuz surat çok
acınacak durumda.
Sessiz olun!
Sessiz olun!
Benim hakkımda böyle
mi düşünüyorsun?
Sana bir sor sordum,
Barbara.
Benim hakkımda öyle
mi düşünüyorsun?
Evet.
O notu bana ver.
O notu bana ver,
Barbara!
O notu bana ver!
- Veremem.
- Neden veremezsin?
Çünkü bende değil.
DÜNYA Pekala Yaklaşık iki kilo, kötü değiller Sana 5 avro veririm.
Ama bu "Arı
Kovanı".
Arı kovanı için bana el
kitabı ile aynı parayı veremezsin.
El kitabı bir kilo
ağırlığında olsa bile Ama kilo ile kitap satmanın olayı budur.
Evet, ama bu
"Arı Kovanı" Nobel ödüllü Cela'nın romanı.
Bu dükkanın dinamiği
böyle, kilo ile kitap ne olursa olsunlar.
Bana getirdiğin her
kitaba değer biçemem, kabul ediyorsan sana 5 avro veririm.
Tamam o zaman,
"Arı Kovanı" bende kalsın.
Merhaba?
Alicia?
Alicia, canım!
Nasılsın balım?
Kolum cıyor.
Isırıldım değil mi?
Hayır ısırılmadım.
Sana serum taktılar.
Hastanedeyiz.
Boğa çoktan gitti mi?
Hangi boğa canım?
Siyah bir boğa vardı,
çok büyüktü.
Boğa filan yok tatlım.
Sanırım rüya gördün.
- Merhaba Luis.
- Merhaba.
- Al bakalım Alicia.
- Teşekkürler.
Rica ederim.
Nasıl hissediyorsun?
Biraz başım dönüyor.
Bu normal.
Biraz dinlen.
- Luis, lütfen
benimle biraz gelir misin?
- Tabi.
Merhaba.
Luis!
Baba!
Söyle tatlım.
- Merhaba.
- Merhaba.
- İyi misin?
- Elbette.
- Peki ya sen?
- Harikayım.
Baba.
Baba!
Söyle tatlım.
Cumartesi Makoto'nın
evinde kalabilir miyim?
Makoto mu?
Japon arkadaşın mı
var?
Hayır o Vanesa'nın
lakabı.
Neden Makoto diyorsun?
Çünkü onun lakabı.
Yani Vanesa'ya Makoto
diyorsun.
Önce terapistlerle
ilgili ödevini bitir.
Sadece temize
geçirmem kaldı.
Biliyorum ama onu
yapmalısın Alicia.
Benim yerime sen
yapar mısın?
Temize geçirmek de
ödevinin bir parçasıdır.
Onu ben yaparsam aynı
şey olmaz.
Tembellik etme.
Cumartesiden önce
bitirirsem gidebilir miyim?
Vanesa'nın evine
gitmek için onu aceleye getirmeni istmemem.
Cumartesiden önce
düzgün bir şekilde bitirirsem gidebilir miyim?
Sonuçta herkes
gidecek.
- Kim herkes?
- Makoto, Sakura and
ben.
- Sakura mı?
- Paloma.
- Yani, sadece Paloma
ve sen gideceksiniz.
- Ve Makoto.
Vanesa sayılmaz orası
onun evi.
Ne yapacaksınız?
Anime izleyip ramen
yiyeceğiz.
Ailesi evde olacak mı?
Onlarla konuşmam
gerek.
- Tamam.
- Tamam.
- Sana bir şey
sorabilir miyim?
- Tabi tatlım.
Bir sigara içebilir
miyim?
E.
Ama Nasıl bir şey
olduğunu bilmiyorum.
Daha önceden hiç
içmedim.
Dudaklarına koyman
gerekiyor.
Dumanı güvenle içine
çekmen gerek.
Tereddüt edersen
öksürürsün.
Eğer sihirli bir güç
seçseydin, ne seçerdin?
Bilmiyorum Hadi ama, neyi seçerdin?
Şey.
Görünmez olmayı.
Peki iki tane
seçebilseydin?
Soyut olmayı, kimse
bana dokunamazdı.
Ama o varolmamak gibi
olurdu, öyle değil mi?
Biraz öyle, evet.
- Ben neyi seçerdim
biliyor musun?
- Neyi?
İstediğim herkese
dönüşebilmeyi.
Kral olmayı ve şöyle
bir konuşma yapmayı hayal ettim "Sevgili
İspanyalılar, birbirinizi öldürmenizden gurur duyuyorum.”
- Alicia, kötü şeyler
söyleme.
- Ama söylemedimki.
O şekilde konuşmanı
sevmiyorum.
Sana başka bir şey
sorabilir miyim?
Elbette tatlım.
Ben cin-tonik içmek
istiyorum.
Sanırım evde Cin
vardı.
Tonik olduğundan emin
değilim.
- Senin lakabın ne?
- Yukiko.
Yukiko.
Çok hoşmuş.
"İstekler
kitabı" "1. isteğim: İstediğim kişiye dönüşmek.”
"2. isteğim:
Sihirli Kız Yukiko'nun elbise çizimi Meiko Saori dikişi Megumi" Yukikio.
"3. isteğim: 13.
sayfaya dön"
Ben gidiyorum.
Akşama görüşürüz.
- Bekle.
- Ne oldu?
- Bekle işte.
- Niye?
Hanımefendinin bana söylemesini
bekliyorum.
Görüşürüz tatlım.
- Baba - Efendim.
Telefonunu unuttun.
Bir gün kafamı da
unutacağım.
Görüşürüz.
Bugün, mektup bölümümüzde çok özel bir mektup var.
Bunun çok özel olduğunu söylüyorum çünkü bunu yazan 12
yaşında bir kız çocuğu.
Mektubu babasına adamış çünkü kendisi lösemi yüzünden çok
hastaymış.
Onun adı Alicia, ve mektubunda şöyle yazmış Günaydın.
- Merhaba.
- Merhaba Luis!
Görmeyeli uzun zaman
oldu!
Nasılsın güzelim?
Ramon bu sabah
burdaydı ve ikimiz senin hakkında konuştuk.
Onu görmeyeli uzun
zaman oldu.
Onun barını
kapattılar, bunu biliyor muydun?
Açıkçası bizim
sonumuz ne olacak bilmiyorum.
Bunu bilmiyordum.
Kötü olmuş!
3 yıl önce biri bana
bunu söylese hayatta inanmazdım.
Hatta bir yıl önce bile
inanmazdım.
Ama işler böyle
yürüyor, yavaş yavaş, ufak ufak taaki alışana kadar.
Senin işler nasıl?
Çok iyi değil,
yuvarlanıp gidiyoruz işte, buna da şükür.
Peki ya sen?
- Ne içmek istersin?
- Bira alayım.
Ne yapabiliriz ki?
Politikacıların
hepsinden kurtulsan bile bir şey değişmeyecek.
- Zeytin mi patates
mi?
- Zeytin.
Biliyorsun bu ülkenin
sorunu bankacıların çalışanlar kadar yozlaşmış olması.
Bütün sorun bu.
- İşte geldi.
- Sanırım öyle.
- Kızın nasıl?
- Doğrusu çok iyi
değil.
Peki ameliyat mı
edecekler yoksa daha fazla kemoterapi mi alacak?
Evet, daha kemoterapi
yapacaklar ama Hayır olamaz!
Çok üzüldüm, Luis.
Yapabileceğim bir şey
varsa söylemen yeterli?
Biliyorum Marisol,
teşekkür ederim.
Aslında seninle
yalnız konuşmak istiyorum.
Evet, elbette.
Alicia'ya bir şey
almak istiyorum arzuladığı bir şey ama durumumu zaten biliyorsun.
Ne kadar para
gerekiyor?
7,000.
Belki karşılığında
burada ücretsiz çalışabilirim.
Lanet olsun Luis, çok
büyük bir miktar.
İşlerde gittikçe
kötüleşiyor.
Anlıyorum.
Bak sana o kadar para
veremem bende de o miktar para yok.
Sorun değil.
Aslında sana sormamam
gerekiyordu.
Ne yapacağımı
bilmiyorum.
İstersen sana peşin
ödeme yapan bir yerde iş bulmayı deneyebilirim.
Ama böyle bir zaman
çok zor olur.
Doğrudur.
Teşekkür ederim.
Alicia'ya almak
istediğin ve bu kadar pahalı olan şey nedir?
- Bir tür çizgi film
elbisesi.
- Şık bir elbise mi?
Hayır hayır.
Ünlü bir tasarımcının
elbisesi.
O yüzden çok pahalı.
Ondan başka yok.
Dinle Luis, onun
istediği tek şey onun yanında olman.
Önemli olan ikinizin
birlikte olması.
Para ya da elbise
bunların hiçbir önemi yok.
Biliyorum.
Bir işim yok ama
birkaç iş görüşmesinin sonucunu bekliyorum.
İlanınızda kefil
şartı aranmıyordu.
Evet.
Ben sadece mümkün
olup olmadığını bilmek istiyorum.
Kefilim yok ama faizi
ödeyebilirim.
İyi bir zaman
olmadığını biliyorum ama paraya ihtiyacım var.
Benim için çok önemli.
Özrünüzün faydası yok.
Bugün, mektup bölümümüzde çok özel bir mektup var.
Bunun çok özel olduğunu söylüyorum çünkü 12 yaşında bir kız
çocuğu tarafından yazılmış.
Mektubu babasına adamış çünkü lösemi yüzünden çok hastaymış.
Onun adı Alicia, ve mektubunda şöyle yazmış "Bu mektubu
size hastaneki odamdan yazıyorumBurada olmayı çok seviyorum.
Başta korkuyor ve nefret ediyordum.
Ama şimdi çok
seviyorumBiraz tuhaf olduğunu biliyorum çünkü hastaneleri hiçkimse sevmez.
Doktor önlüğünü, yemekleri, iğneleri, bandajları yatakları.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü ne zaman
uyansam senin yanımda olacağını biliyorum.”
Barbara.
Barbara!
Gözlerini kapat.
Ben söyleyene kadar
açma.
Aç.
- Neden aldın?
- Almak istedim.
Teşekkür ederim.
Takar mısın?
Teşekkür ederim.
- Bugün seninle yalnız
kalmak istiyorum.
- Ama Javier ve Laura
ile buluşacağız.
- Onlara hasta
olduğumuzu söyleyebiliriz.
- Gelmek üzereler
Barbara.
O zaman kapıyı
açmayız.
Bir bahane
üretebiliriz.
Hakkımızda kötü
düşünmesinler sonra?
Sen kaprisli ve aptal
bir kızsın.
Öyle misin, kaprisli
ve aptal mısın!
-Evet - Başka nesin?
- Güzel.
- Saat kaç?
- Bilmiyorum.
Saat 12:15.
Bu şekilde devam
edemez.
Yedi yaşında bir kız
çocuğu gibi davranmandan endişelenemem.
Seninle konuşurken
bana bak.
Teşekkür ederim.
Yedi yaşında bir kız
gibi mi davranacaksın?
- Hayır.
- Hayır mı?
Endişelenmeli miyim?
- Hayır.
- Peki.
Eğer bana yalan
söylüyorsan giderim ve bir daha geri dönmem, - İlaçlarını hergün alıyor musun?
- Evet.
İç hadi.
Ağzını aç.
- Barbara, bu senin
iyiliğin için.
- Evet, biliyorum.
Çok üzgünüm.
Gerçekten üzgünüm.
Benim için
endişelenmeni istemiyorum.
İlaçların konusunda
daha sorumlu davranmanı istiyorum tek isteğim bu.
Sana kızdığım için
beni affet.
Sorun değil.
Beni sevdiğin için
kızıyorsun.
"Beş küçük kurdu var anne kurdun siyah ve beyaz bir
süpürge arkasında.”
"5 doğurdu, 5
büyüttü, 5 emzirdi 5 küçük kurdu var anne kurdun.”
Galiba bunu daha önce
hiç duymamıştım değil mi?
Hayır, bunu bana
annem söylerdi.
- "Siyah ve
beyaz" mı?
- Evet.
O şöyleydi "5
küçük kurdu var anne kurdun, 5 küçük kurt süpürge arkasında.”
"siyah ve
beyaz" değil.
Bilemiyorum Javi,
sadece bir ninni işte.
Siyah ve beyaz
versiyonunu bende biliyorum.
- Sende mi?
- Evet.
Demekki bunu bilmeyen
tek kişi ben olmalıyım.
Hadi ama!
Barbara, sen iyi
misin?
Evet.
Biraz başım ağrıyor, ama
iyiyim.
- Aspirin ister misin?
- Hayır gerek yok
gerçekten iyiyim.
Onu tutmak ister
misin?
Bilemiyorum.
Beni korkutuyor.
- Merak etme seni
ısırmaz.
- Tabiki Nasıl tutulur bilmiyorum.
Bak.
Şöyle.
Hadi gel.
İşte böyle.
Dikkatli ol.
Ne oldu?
Bişe yok, sadece bir
şey hatırladım.
- Neler oluyor?
- Gerçekten, hiç
bişey olmuyor.
O zaman anlat biz de
gülelim.
Bebeği camdan dışarı
attığımda suratının alacağı ifadeyi düşünmeden edemiyorum.
ŞEYTAN
O bir şakaydı.
İç hadi.
- Bu hap benim değil.
- Haklısın, aynı hap
değil.
- Ne peki?
- Uyku hapı.
Uyku hapı mı!
- Bunu bana neden
verdin?
- Uyumanı istiyorum.
Bende birazdan
kestirecektim zaten.
Derin uyumanı
istiyorum.
- Onu daha fazla
suyla yut.
- Ne?
Onu daha fazla suyla yut
lütfen.
Ağzını göster.
Teşekkür ederim.
- Neler oluyor?
- Hiçbirşey, aşkım.
Bana güven.
Efendim?
Alo?
Konuşmayacaksanız
kapatacağım.
- Hoşçakalın.
- Ben Barbara.
Bekle!
Lütfen!
Lütfen bekle!
Özür dilerim.
Koridorda bir banyo
var.
İstersen duş
alabilirsin.
Giyisilerini çıkar
yıkayayım.
Sorun değil.
Islak giyisiden
rahatsız olmam.
Merak etme, kurutucum
var.
Evet.
Temiz havlular mavi
renli olanlar.
Bunu giydim.
Sorun değil.
Bira su ya da başka
bir şey ister misin?
Hayır teşekkürler.
Sen iyi misin?
Evet.
Sadece biraz sakarım.
Buna alıştım.
Etkileyici bir evin
var, bu çok güzel.
Teiekkür ederim.
Ne iş yapıyorsun?
Hiçbişe.
TV izliyorum.
Kocam beni
geçindiriyor.
Peki en son ne izledin?
Sadece bir röportaj
izledim.
İki komşu
birbirlerine çok kızgındı çünkü biri eve
girip çıkarken diğeri onun üzerine idrarını atıyormuş.
Bu yüzden kadın
sokağa çıkmadan önce üzerine yağmurluk giyip kafasına çöp poşeti geçiriyormuş.
Çok komiktiler.
Bunun nesi çok komik?
Neden değil?
Bilemiyorum.
Ben o tarz TV
programlarını sevmiyorum.
Bir kamerayla dolaşıp
insanların acılarını haber yapıyorlar.
Sanki şöyle söylüyorlar, hiç
şikayet etme hayatınız o kadar kötü değil.
Hayatımız o kadar kötü değil.
Hayatımız o kadar kötü değil mi?
Galiba burada yaşaman bunu söylemeni
kolaylaştırıyor.
Sen ne iş yapıyorsun?
Bir öğretmendim.
Şuanda işsizim.
- Ne öğretmeniydin?
- Edebiyat.
Edebiyat mı?
Edebiyatta hiç iyi
olmadım.
Okumayı sevmiyordun.
Başka şeyler yapmayı
tecih ediyordum.
Peki kocan ne iş
yapıyor?
Psikiatrist.
- İyi olmalı.
- Evet.
- Nerede olduğunu
sorabilir miyim?
- Hayır.
Dinle beni
Bana sarılabilir misin?
- Ne?
- Hayır, afedersin.
Unut bunu.
Boşver.
Hayır Elbette olur.
Gel hadi.
Ne yapıyorsun?
Hiçbişe.
Hiçbirşey mi?
Ne yapıyorsun sen?
Evli olduğumu sana
söyledim.
Sen kocamın evindesin.
Özür dilerim.
- Bu çok fazla oldu.
- Benim içinde öyle.
Senin için çok fazla
olan ne?
Makinenin kurutmasına
ne kadar var?
Ne?
Çok sürmez.
Senin için fazla olan
ne?
Ben salonda
bekleyebilirim.
Özür dilerim.
Kusura bakma biraz
gerginim.
Neden peşimden geldin?
Seni iğrendiriyor
muyum?
O programları
neden izlediğimi söylim mi?
İnsanların benden
daha sefil olduğunu görmeyi seviyorum.
Şimdi seni
iğrendiriyor muyum?
Hayır.
Benim adım Barbara.
Benimkide Pedro.
- Merhaba.
- Merhaba.
Ne oldu sana?
Kafamı dağıtmak için
bir şeyler yapmaya çalıştım sonra ayna kafama düştü.
Peki iyi misin?
Dinle Barbara, ben
düşündüm ve bir karar verdim.
Sana güveneceğim.
Bence bunu
yapabilirim.
Tam anlamıyla
güvenebilirim.
Ama bir daha yalan
söylersen herşey biter.
Sana ihtiyacım var.
Ama senin bana daha
çok ihtiyacın var.
Dünkü ilacını almadın
mı?
- Hayır.
- Neden almadın?
Alo?
Şuanda müsait değil.
Gerçekten.
Bekle.
Seni arıyorlar.
Alo?
Merhaba Barbara.
Ben Pedro.
Galiba telefonu açan adam kocandı.
Telefon şirketinden aradığımı söyledim o yüzden lütfen
normal davran.
Cep telefonu numaranı bulamadım.
Bana nuamaranı verirsen iletişim kurmamız kolay olur.
Kredi kartlarından bakmaya çalıştım ama bir şey bulamadım.
Bu işleri daha kolaylaştırırdı.
Dinle, bütün bunlar için üzgünüm.
Bu hafta sonuna kadar 7.000 Avro istiyorum, yoksa kocan dün
gece yaşanan herşeyi öğrenir.
Cep telefonuna kaydettim.
Herşey kaydedildi.
Bana anladığını söyle.
Evet.
Şimdide bana cep telefonu numaranı ver.
609 368 901
Seni aradığımda telefonumu görürsün.
Şuanda telefon kulübesinden arıyorum.
Parayı hazır ettiğinde beni ararsın, sana onu nasıl teslim
edeceğini söylerim.
Tamam.
Bana parayı verdikten sonra başka sorun çıkarmayacağım.
Üzgünüm.
Bende.
Gerçekten
ilgilenmiyorum.
Onu o kadar fazla
kullanmıyorum.
Teşekkürler.
Merhaba.
Merhaba.
Tanıdık geliyorsun.
Aktrist misin?
- Hayır.
- Ben aktristim.
Tamam.
Ada evde mi?
Adımı biliyor musun?
- Hayır.
- Sonica.
Harika.
Ben Barbara Asuncion.
Ada evde mi?
- Ada evde mi diye
sordum?
- Evet.
Teşekkür ederim.
Merhaba Barbara.
Tekrar görüşmemize.
Şerefe.
Nasılsın?
İyiyim.
Buna sevindim.
O şekilde gittiğim
için özür dilerim, Ada.
Nasıl yapacağımı
bilmiyordum.
Sadece hoşçakal
diyecektin.
- O kadar kolay değil.
- Evet, kolay.
En çok neye gücendim
biliyor musun?
Beni gücendiren
hiçbirşey söylemeden gitmen değildi.
Benden korktuğunu
hissetmekti.
Bunun yapacak hiçbir
sebebin yoktu.
Ben öyle değilim, ve
bunu biliyorsun.
Ben seni gücendirmek
istememiştim.
Bunu öyle çok
yaptınki.
Alıştım artık.
Ne olursa olsun seni
iyi gördüğüme sevindim.
- Peki sen nasılsın?
- Eskisinden iyiyim.
İşler biraz azaldı
ama 4 ay önce evlendim çok mutluyum.
Tebrik ederim.
Şanslı kız kim?
Juana.
Juana mı?
O kızı çok seviyorum.
Sadede gelelim Senin için ne yapabilirim?
Seni rahatsız etmek
istemiyorum.
Ben çok
anlayışlıyımdır.
Bunu sen zaten gördün.
Paraya ihtiyacım var.
- Paraya ihtiyacın
yok.
- Anlayamadım?
Paraya ihtiyacın yok.
Kocan zengin biri.
İyi olduğundan emin
olmam gerekiyordu.
Özel bir mesele.
Bunu kendim
çözmeliyim.
Aferim.
Ne kadar paradan söz
ediyoruz?
7,000.
Eğer bana parayı
verirsen sana faiziyle ödeyebilirim.
15% oranla ve 5 ya da
6 ayda.
Ne iş yaptığımızı
biliyorsun ve bana geldin.
7,000 istiyorsan ne
yapman gerektiğini biliyorsun.
Yapmak istemezsen,
medeni insanlar gibi içkilerimizi bitiririz, ve birbirimize veda ederiz.
- Bazı şartlarım var.
- Nelermiş onlar?
İlişkiye girmem hiçbirşekilde.
Bu işi zorlaştırır.
Ayrıca parayı bu
hafta istiyorum.
Çok kısa bir süre.
Çok çalışman
gerekecek.
Hayır, üçüncü şartım
da var.
Bir günde olacak, tek
iş ve sabah vakti.
Kocamın evde olmadığı
tek zaman bu.
Yoksa şüphelenebilir.
Zor bir istek.
Çok zor.
7,000 avro ilişkiye
girmeden bir iş ve sabah.
Tek yolu bu.
Ne kadar zamanın var?
08:00 den 15:00 e
kadar.
Oliver Zoco'yu
tanıyor musun?
- Onun hakkına ne
düşünüyorsun?
- Kişisel olarak
tanışmadım.
Peki ne iş yaptığını
biliyor musun?
- Ne düşünüyorsun?
- Hiçbirşey.
Bu hafta bişiler
ayarlamak için onu ikna edebilirim.
Sabah vakti.
- Ama gitmek
zorundasın.
- Giderim.
Eğer ayarlayabilirsem
sana bir önceki gece mesaj atarım.
zamanı ve yeri
bildiririm.
- Sana numaramı
vereyim.
- Gerek yok var zaten.
Yeni yaranı sevdim.
Tuvalete gidiyorum.
"Gizli numara: Humilladero
Square.
11:00" -
Afedersiniz.
- Efendim?
Sizi bir yere
götürmemi isterseniz, işte kartım.
- Memnuniyet duyarım.
- Teşekkür ederim.
- Hoşgeldin Barbara.
- Hoşbulduk.
Ben Adela, Oliver'ın
asistanıyım.
Geldiğiniz için
teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.
Beni takip edin
lütfen.
Burada
bekleyebilirsiniz.
Good morning.
Günaydın.
Teşekkürler Adela.
Rica ederim.
Herşeyden önce
evimize geldiğin için teşekkür etmek isterim.
Ben teşekkür ederim.
Ada muhteşem şeyler
söyledi, ama itiraf etmeliyimki seninle
tanışmamış olsamda, adını daha önce duymuştum.
Bizimle olduğundan
memnunum.
Teşekkür ederim.
- Boğa güreşi sever
misin?
- Hayır pek hoşlanmam.
Bende sevmiyorum.
Ama boğa güreşinin
İspanya'da oldukça popüler olması çok gülünecek bir durum.
İspanya'nın neden
sürekli kavga halinde olduğunu biliyor musun?
Çünkü biz rasyonel
mi yoksa duygusal bir ülke miyiz bilmiyoruz.
Örneğin İskandinav
halkları beyinleriyle hareket ederler.
Ancak Still,
Araplar ya da latinler tutkulu taraflarını komplekssiz ve susuz bir şekilde
kabul etmiştir.
İkiside güçlü
yanlarının ne olduğunu bilir.
İspanyollarsa
ikisinin tam ortasında dengede yer alır.
Biz İspanyollar
öyleyiz.
Boğa güreşi
gibiyiz.
Peki ya boğa
güreşi nedir?
İçgüdü ile teknik
arasındaki mücadelenin temsilidir.
Duygu ile mantık
arasındaki.
İçgüdülerimizi
kabul etmeli ve üstesinden gelmeyi öğrenmeliyiz onlar yüzünden kendimizi tüketmemeliyiz.
İşte biz
müşterilerimize bunu sunarız.
Lütfen giyisilerini
çıkarır mısın?
Sen çok güzelsin.
Teşekkür ederim.
Adela.
Aç onu lütfen.
Bu kelimeyi
unutmamanı istiyorum.
Anlaşıldı.
Israrım için üzgünüm
Barbara başka kadınlarla yaşadıklarımdan deneyimliyim içerde bu kelimeyi unutma ihtimalin var.
O kelimeyi unutmaman
senin için çok önemli.
Çünkü o kelime sen
içerdeyken ne zaman istersen herşeyin durmasını sağlayacak.
Unutma.
O kelime herşeyin sona
ermesini sağlayacak.
Başka yolu yok.
Bunu anlamanı
istiyorum.
Anlıyorum.
O kelimeyi söylemeden
ne kadar çok kalırsan o kadar kazanırsın.
Anlıyor musun?
Evet kesinlikle.
Şimdi kartı Adela'ya
geri ver.
Hazır mısın?
Şimdi yandaki odaya
doğru ilerle lütfen.
Ben Barbara.
Paran hazır.
Hepsi 500lük banknotlar halinde mi?
- Evet.
- Güzel.
Puerta de Toledo'daki kütüpheneye gitmeni istiyorum parayı İspanya anayasasının içine bırak.
Tüm parayı bir halk kütüphanesine mi bırakmamı istiyorsun?
O kitabı kimse almaz.
Nasıl istersen.
Parayı bir zarfa koy ve onu kitabın kapağında bırak .
sayfaların arasında
değil.
Anladın mı?
Evet.
Kocanın numarası bende var.
Tuhaf bir şey fark
edersem onu ararımTamam.
Teşekkür ederim.
Alicia, yemek hazır.
Sebze çorbası mı?
- Sevmiyor musun?
- Yani Ama bu farklı, içinde özel bir malzeme var.
Bana öncekilerle aynı
geldi.
Yemeye devam edersen
aradaki farkı anlarsın.
Bilemiyorum.
Terapi ödevinin
sonucu belli oldu mu?
Henüz değil, sanırım
haftaya.
İyi değilsen okula gitmek
zorunda değilsin.
Sorun değil.
Ben iyiyim.
Baba.
Söyle kızım.
Sana bir şey
söyleyeceğim.
Bu nedir?
Bahsettiğim özel
malzeme.
"Mikrodalga
fırınının içine bak.”
"Salatanın
altına bak.”
"Koltuğun
arkasına bak.”
Denemek ister misin?
Daha sonra.
- Ne oldu?
- Ne?
- Başka bir şey mi
arıyorsun?
- Hayır.
- Herşey yolunda mı
canım?
- Evet evet Elbiseye bayıldım.
- Emin misin?
- Çok mutlu oldum.
Merhaba.
Ne istersiniz?
Bir bira.
- Hayır, kahve likörü
istiyorum.
- Tabi.
Bir tane daha
alabilir miyim?
Ne istiyorsun?
Daha çok paraya
ihtiyacım var.
- Hayır.
- Neden hayır?
Yapamam, daha fazla param yok.
Yapabilirsin.
Kocanın bolca parası
var.
Benim param yok
anlıyor musun?
Sana verdiğim para
kocamın değildi.
Ondan isteyemem.
Beni rahatsız etmeyeceğini söylemiştin, anlaşmada ben
üzerime düşeni yaptım.
O kadar kolay değil.
Orospu çocuğunun
tekisin.
Orospu çocuğu ben miyim?
Kocanı aldatan sensin.
Beni iğrendirmediğini
söyledim ve bu doğru.
İğrendirmiyorsun.
Sana acıyorum.
Sana paranı getireceğim.
Ne kadar?
20,000.
Yarından sonraki gün
için.
O gün kütüphaneye
gideceğim, ve parayı aynı yere bırakmanı istiyorum.
Anladın mı?
Anladım.
- Barbara.
- Merhaba.
- Saat kaç?
- Öğlen.
Uyuyakalmışım.
Sana bir şey
sormalıyım.
Acil bir durum.
- Ne kadar acil?
- Çok.
Seni bir tek şartla
dinlerim.
- Nedir o?
- Churro al.
- Biraz ister misin?
- Hayır.
Senden porra mı yoksa
churro mu almanı istedim?
- Ne?
- Porra mı yoksa
churro mu dedim?
- Churro.
- Cidden mi?
Evet.
- Bence porra al dedim.
- Churro al dedin,
Ada.
- Seni bir daha
görmeyi beklemiyordum.
- Evet bende
beklemiyordum.
Peki burda ne
yapıyorsun?
Daha fazla paraya
ihtiyacım var.
Mmm Ne kadar?
20,000.
- Şartların yine aynı
mı?
- Hayır.
- Ozaman olabilir.
- Paraya yarından
sonra ihtiyacım var.
Bu kesinlikle
imkansız.
Üzgünüm.
Siyah kertenkeleye girmeye
hazırım.
Neden bahsediyorsun?
Oliver'ın üstünde
siyah kertenkele olan kapı.
Ben o kapıyı
bilmiyorum.
Biliyorsun, Ada.
Orada peçete var mı?
O kapı hakkında ne
duydun?
- Muhtemelen senin
duyduklarını.
- Açıkçası ben öyle
düşünmüyorum.
- Evine git, Barbara.
- Hayır.
Evine git.
Sonra beni ara,
haftaya 3-4 iş ayarlamaya çalışalım.
Sana yalvarıyorum.
Bende sana
yalvarıyorum.
Sinirlenmek
istemiyorum Barbara.
Kararlıyım.
Bana yardım etmezsen
kendim giderim.
Bu durumda
komisyonunu alamayacaksın.
Önemli değil.
Bunun parçası olmanı
istemiyorum.
- Son sözün bu mu?
- Evet.
Teşekkür ederim.
Barbara, yapma bunu.
Yalvarırım.
Merhaba?
Merhaba, ben Barbara,
geçen gün Oliver Zoco'nun evine götürmüştün beni.
- Merhaba Barbara, nasılsın?
- İyiyim.
Seni bir yere götürme mi istiyorsun?
Hayır.
Aslında sizden başka
bir şey isteyeceğim.
Gerçekten mi?
Söyle.
Size Oliver'in
evindeki kertenkele kapısını sormak istiyordum.
Neyi bilmek istiyorsun?
Merak ettiğim şu yarın o kapıdan girmek istiyorum.
Alo?
Yarın saat 11:00'de evinizden alınacaksınız.
Ayarladığınız için
teşekkür ederim.
Günaydın.
Günaydın.
- Nasılsın?
- İyiyim.
Peki, bu bizim son
seansımız.
Herşey için sana
teşekkür ederim.
Seninle çalışmak çok
kolaydı.
Bundan sonra herşeyin
gönlünce olmasını diliyorum.
Çok teşekkür ederim.
Sakıncası yoksa bu
seansımıza merkez içindeki gelişiminin bir
özetini yaparak başlamak istiyorum.
Bana hangi yönlerinin
geliştiğini ve hangi yönlerinin üzerinde
çalışılması gerektiğini söyle.
Dürüst olmam
gerekirse, hala geliştirilmesi gereken çok şey var.
-Hepsi zamanla olacak.
- Sana bir şey
vereceğim.
- Neden?
- Bir hediye.
Buna hiç gerek yoktu - Teşekkür ederim.
- Rica ederim.
Damian, sen iyi bir
insansın.
Bunu sakın unutma.
Teşekkür ederim.
Senden bir isteğim
olacak.
Elbette, söyle.
İsteğimin zorluğunu
bilemiyorum.
Kolay olmayabilir.
Bakarız.
Nedir bu?
Yarın gitmek
istemiyorum.
Ne demek şimdi bu?
Hapisten çıkmak
istemiyorum.
Burada kalmak
istiyorum.
Tam olarak ne kadar
kalacağımı bilmiyorum ama henüz hazır değilim.
Peki sebebi nedir?
Bir gardiyanaya da
mahkuma saldırmayı düşündüm.
Ama bunca zaman
seninle yapmış olduğumuz bu emeği çöpe atmak istemiyorum.
Bu yüzden bizzat sana
sormaya karar verdim.
Başkalarına zarar
vermeden.
Anlamıyorum.
Neden gitmek
istemiyorsun?
Çünkü korkuyorum.
Neyden korkuyorsun?
Barbara'yı yeniden
görmekten.
VÜCUT
6.20 avro.
Teşekkür ederim.
Çince 'teşekkür
ederim' nasıl söylenir?
Birde bu.
Afedersiniz, iyi
misiniz?
İyi misiniz?
Dinleyin.
Kapımın önündeydi,
dairenin önündeki merdivenlerde
oturuyordu.
Onu evime aldım ve
yardım etmeye çalıştım.
Doğru şeyi mi yaptım
bilmiyorum.
Yaşıyor ama gerçekten
kötü durumda.
Çok kötü.
Evet, onu en kısa
zamanda gönderin lütfen.
Teşekkür ederim.
Ambulans yolda
geliyor.
Damian Teşekkür ederim.
Şimdi çok yaşlısın.
Bana çantamı verir
misin lütfen?
Bana bir iyilik
yapmanı istiyorum.
Ne istiyorsun?
Bu kitabı Puerta de
Toledo kütüphanesine götürebilir misin?
İspanya Anayasası mı Onu götürebilir misin?
Bence bu kitap için
endişelenmene gerek yok heleki şuanda.
Lütfen.
Ambulans yolda
geliyor, göreceksin.
Bu çok önemli, Damian.
Onu yarın götürürüm.
Damian, bana yardım
et.
Başka ne yapabilirim?
Bana elini ver.
Başka bir şeye
ihtiyacımız olursa sizinle iletişime geçeriz.
Tamam.
- Teşekkür ederiz,
iyi akşamlar.
- İyi akşamlar.
Alo?
- Damian?
- Evet, benim.
Kimsiniz?
Rahatsız ettiğim üçün üzgünüm.
Ben Alfredo,
Barbara'nın kocasıyım.
Dün akşam yardım ettiğiniz kadın.
Ah, evet günaydın.
Hastanede sizin numaranızı verdiler.
Ben polise ifade
verdim zaten.
Eşinizi kapımın
önünde buldum Hayır, endişelenmeyin.
Size teşekkür etmek
için aradım.
Size çok teşekkür ederim
gerçekten.
Pekala, ben herkesin yapacağını yaptım.
- Çok teşekkür ederim.
- Rica ederim.
Eşiniz nasıl oldu?
Yeni konuşmaya başladı.
- Size ne olduğunu
anlattı mı?
- Hayır.
Peki ya doktorlar?
Doktorlar diyorki Bir şey bilmiyorlar.
Söylediği ilk şey
size teşekkür etmek istemesi oldu.
Size teşekkür etmek
istiyor.
Peki Konuşmaya başlaması gerekiyor.
Onunla konuşmalısınız.
Ne olursa.
Çok minnettar olurum.
Sadece birkaç dakika
sürecek.
- Elbette sorun değil.
Teşekkür ederim.
San Gabriel Hastanesinde.
239 numaralı odadayız.
Ben burada olacağım.
Tamam, görüşürüz.
Görüşürüz.
- Damian, değil mi?
- Evet.
- Ben Alfredo.
Geldiğin için
teşekkür ederim.
- Bir şey değil.
Kafeteryaya iniyorum.
Birşey istiyor
musunuz?
Hayır, teşekkürler.
Birazdan gelirim
aşkım.
Daha önce söyledim
ama herşey için teşekkür ederim.
Ne demek.
Otur lütfen.
Burda iyiyim.
Oturur musun lütfen!
- Kocamla tanışmışsın
- Kim olduğumu bilmiyor.
- Ona senden
bahsetmedim.
- İyi yapmışsın.
- Kitabı götürdün mü?
- Evet.
Hala çok tatlı
birisin.
Beni hep o şekilde
gördün.
Çünkü öylesin.
Tatlısın ve çok iyi
birisin.
Sen benim koruyucu
meleğimsin.
Kapımın önünde
duruyordun.
Benim yaptığımı
herkes yapardı.
Gidebileceğim tek yer
orasıydı.
Yaşadığım yeri nerden
biliyorsun?
Barbara, gitmem
gerekiyor.
Umarım sağlığına
yakında kavuşursun.
Beni bırakma.
Ne istiyorsun?
Başka bir şeye
ihtiyacım var.
Başka ne istiyorsun,
Barbara?
Ne olduğunu anlatmak
istiyorum.
Kocana ya da polise
anlat bana değil.
Sadece sana güveniyorum.
Olanlar için çok
üzgünüm ama lütfen bırak gideyim.
Sana yalvarıyorum.
Tamam git hadi.
Çok üzgünüm.
Önemli değil.
Teşekkür ederim.
Sana anlatmak
istiyorum.
- Polise anlatmalısın.
- Yapamam.
- Neden?
- Çünkü korkuyorum.
Neyden korkuyorsun,
Barbara?
Kimseye
anlatmayacağına dair söz ver.
Sana ne oldu böyle?
Bir adam.
Bunu sana bir adam mı
yaptı?
Yani bunu sana yapan
adam mı, Barbara?
Peki neden?
Nasıl?
Tecavüz mü etti?
Kim?
Onu tanımıyordum
kendisini sadece kütüphanede gördüm.
Beni taciz etmeye
başladı.
Bilmiyorum, galiba
beni takip etti Sorun değil lütfen.
Boşver.
O nasıl biri?
Vay canına!
Pisagor!
- Nasılsın?
- Naber?
Ne yapıyorsun burada?
- Seni görmeye geldim.
- Gerçekten mi?
Seni ne zaman serbest
bıraktılar?
- Gelecek ay bir yıl
olacak.
- Bir yıl mı, aman
tanrım.
İçeri gel lütfen.
Gerçekten seni
gördüğüme sevindim.
Bu harika oldu.
Geçen yıl
üniversiteden mezun oldum, ve artık kayınbiraderime yardımcı olabiliyorum.
Sayılarla aram iyi.
Bu doğru, sayılarla
aran iyiydi.
- Sakıncası var mı?
- Hayır.
Benim oraya ait bir
sürü anım var, oradan bakınca sanki 10 yıldan daha fazla geçmiş gibi geliyor.
Anlıyor musun?
Çıktığımdan beri
temizim.
Çıktığımdan beri
esrar dışında bir şey içmiyorum yalnız bazen hap alıyorum.
Anlayacağın temizim
ben.
Peki Rat and Cao ne
yaptı?
Onlarda senin
yaptığın gibi ünversiteyi bitirmeye çalışıyor.
Sen her zaman iyi bir
öğretmen oldun.
Bunu ablama ve
kocasına defalarca söyledim burada bana birçok kez yardım ettin.
- Teşekkür ederim.
- Rica ederim.
Hayır, teşekkürler.
Başta babama vermeye
çalıştık, ama hiç istemedi.
şimdi ise 15 günde
bir içiyor.
Maruana acıya iyi
geliyor.
- Biliyorsun, prostat
kanseri.
- Üzüldüm.
Pepo hapishanedeki ilk testi geçtikten sonra bana
söylediğin sözleri hatırlıyor musun?
Hayır.
Dışarı çıktıktan
sonra seni bulmamı söylemiştin, bir şeye ihtiyacım olursa yardımcı olacaktın.
Şimdi bir şeye
ihtiyacım var.
İyi günler.
Merhaba.
- Ne istersiniz?
- Kahve likörü.
Buyrun.
Teşekkür ederim.
İyi akşamlar.
- Ne istersiniz?
- Varsa bir Rioja.
- Evde yapılmış Rioja
var.
- O da olur.
- Teşekkür ederim.
- Ben teşekkür ederim.
Sigara içmeye
çıkıyorum.
- Pardon ateşiniz var
mı?
- Evet, elbette.
- Teşekkür ederim.
- Rica ederim.
- Kimin maçı var?
- Anlamadım?
- Kimin maçı olduğunu
merak ediyorum.
- Ben hiç bilmiyorum.
- Futbol sevmez
misiniz?
.
- Pek sevmem.
Bu ülkede o bir
günahtır.
- Peki siz?
- İzlemeyi seviyorum.
Genelde milli maçları
izlerim ama takım tutmuyorum.
Futbolu seviyorum
ticari tarafını değil.
Ticari olmayan sadece
bir kaç şey kaldı.
Hatırlıyorum da
öğretmenlik yaparken, bundan yıllar önce, okulun takımına teknik direktörlük
yapıyordum.
Aptalcaydı ama iyi
zaman geçiriyorduk, tabi önemli olan da buydu.
Şimdilerde ünlü olmak
ve model sevgililer bulmayı istiyorlar.
Sportmen olmak daha
az önemli.
- Öğretmen miydiniz?
- Evet.
- Hangi bölüm?
- Matematik.
Ben de edebiyat
öğretmeniydim.
- Yani siz de bir
öğretmensiniz.
- Öyleydim.
Şuanda işsizim.
Şuanda eğitim berbat
durumda.
Korkunç.
Ben içeri giriyorum.
Teşekkür ederim.
Size eşlik edebilir
miyim?
- Elbette, buyrun.
- Teşekkür ederim.
- Damian, memnun
oldum.
- Luis.
- Bu mahalleden
misiniz?
- Hayır, bir
arkadaşımı ziyarete geldim.
- Siz buralarda
mısınız?
- Evet, doğduğumdan
beri burdayım.
- Yaşamak için iyi
bir değil mi?
- Evet öyle.
Şerefe.
Ne kadar zamandır
işsizsiniz?
Yaklaşık 6 aydır.
Yaşanan durgunluktan
sonra işten çıkarıldım.
Bunun ne zaman sona
ereceğini bilmiyorum.
Eğitim her toplumun
temelini oluşturur tabi hangi politikacı
ilerici bir topluma sahip olmayı ister?
Size söylim, hiçbiri.
Bence öğretmenlik
eğitiminin daha sıkı olması gerekiyor.
Daha çok sorumluluğu
var ve çok riskli.
Gerçekte çok riskli.
Benimde kolay hayatım
olmadı.
Hapse girdim.
10 yıl boyunca
katillerle, tecavüzcülerle, nonoşlarla birlikte yaşadım Ama sizi temin ederim hayatımda sadece bir
kere panik yaşadım o da bir derste 12
yaşında bir kızın önünde.
Eminim kimden
bahsettiğimi iyi biliyorsunuz, çünkü o kızı siz de tanıyorsunuz.
Onun adı Barbara.
Kımıldamayın aptallık
etmeyin.
Cebimde bir silah var.
Barbara bana herşeyi
anlattı.
Ben ne dersem onu
yapacaksınız, bu kadar basit.
Orospu!
Çok naziksiniz.
Söylediğim gibi ben
hapse girdim bir kere.
Aslında tam olarak
Barbara'ya yardım ettiğim için hapse girdim.
Uzun zaman önce.
Bu da başka bir
hikaye.
Kipling?
Barbara bana olanları
anlattığında, açıkçası sana birçok şey yapmak istedim.
Hepsinin sonunda sen
ölüyorsun ve ben yine hapse giriyorum.
Gerçekçi olursak
hapiste ölmeye razı değilim.
Sonra aklıma bir şey
geldi.
Silahı cebimden
çıkartacağım ve sonra masanın üstüne koyacağım.
Senden istediğim
silahı alman ve beni öldürmen.
Anlaştık mı?
Beni o iki insanın
gözünün önünde öldürmeni istiyorum.
Garsonu uyarırsan
polis gelir ve o kapıdan dışarı çıkarım ben
sana ve ailene söz veriyorum tabi bir ailen varsa ikimizde eninde sonun
ölürüz.
Hapiste 10 yıl
insanları tanımak için yeterli bir süre
bu kişisel iyiliği yaptıkları için benden fazla para da almayacaklar.
Barbara ona tecavüz
ettiğini bilinmesini istemiyor.
Ama bu cinayet
yıllarca hapis yatmana engel olmaz değil mi?
Tecavüz mü?
Ben ona tecavüz
etmedim.
Bunu nasıl inkar
edebiliyorsun!
Hiçbir şey
anlamıyorum.
Ona tecavüz ettin ve
hayatını mahfettin bende seninkini mahfedicem.
Hayır, bu doğru değil.
Benimle kendi
isteğiyle birlikte oldu.
- Ne dedin?
- Evet kendi
isteğiyle benimle birlikte oldu.
- Ona şantaj yaptım
ama onu asla incitmedim.
- Şantaj mı yaptın?
Seviştik ve onu
kaydettim.
Görüntüyü kocasına
göstermekle tehdit ettim ve karşılığında para istedim.
Ama ona tecavüz
etmedim.
Kaydettin mi?
Nasıl?
Cep telefonu ile
sesleri kaydettim.
Herşey orda kayıtlı.
- Kocası biliyor mu?
- Hayır.
En azından bende
öğrenmedi.
- Barbara seninle
yattı!
- Evet.
Barbara seninle
birlikte olarak kocasını aldattı mı!
Evet.
Bekle !
Kımıldamayın!
Arkanızı dönün.
Arkanızı dönün dedim!
Merhaba.
Luis, senin baban baban bende telefonunu bara getirmemi istedi.
Bu o mu?
Tamamdır, onu aldım.
Teşekkür ederim.
Arkanı dön.
Arkanı dön, bana
bakma.
Bana bakma dedim!
Bakma bana dedim!
Merhaba.
Merhaba.
Kocan nerde?
Eve gitti.
Ben herşeyi hallettim.
Benim koruyucu
meleğimsin.
O adam seni bir daha
rahatsız etmeyecek.
şantaj da yapmayacak.
Bana vermeyecek misin?
Veremem.
Neden veremezsin?
Çünkü bende değil.
« Prev Post
Next Post »