Print Friendly and PDF

Translate

Bizi Kötüden Koru (2014) Deliver Us from Evil

|

118 dk

Yönetmen:Scott Derrickson

Senaryo:Scott Derrickson, Paul Harris Boardman, Ralph Sarchie

Ülke:ABD

Tür:Korku, Gizem, Gerilim

Vizyon Tarihi:29 Ağustos 2014 (Türkiye)

Dil:İngilizce, İspanyolca, Latin, İtalyanca

Müzik:Christopher Young

Oyuncular

Eric Bana

Edgar Ramírez

Olivia Munn

Chris Coy

Dorian Missick

Özet

Kendi kişisel sıkıntılarıyla boğuşan New York polis memuru Ralph Sarchie (Eric Bana), rahatsız edici ve belirlenmesi zor bir suç serisini araştırmaya başlar. Egzorsizm konusunda eğitim almış, geleneksel kuralların dışına çıkan bir rahiple (Edgar Ramirez), şehri tehdit eden korkutucu ve şeytani yaratılar ile savaşmak için birlikte çalışır. Sarchie’nin kan donduran gerçek hayat deneyimlerini anlatan kitaba dayanıyor.

Altyazı

NEW YORK POLİSİ ÇAVUŞ RALPH SARCHIE'NİN GERÇEK AÇIKLAMALARINDAN ESİNLENİLMİŞTİR

 BİZİ KÖTÜDEN KORU

Ateş altındayız!

 Yoğun ateş altındayız!

 IRAK 2010 Altı yönüne dikkat et!

 - Yürüyün!

 Gidelim!

 - Koru beni!

 - Hadi, hadi!

 Yürüyün!

 - Gidelim!

 Jimmy, onunla git.

 Lanet olsun.

 Tanrım, bu koku da ne?

Olamaz.

 O ne öyle?

- O ne lan öyle?

 - Siktir!

 BRONX'A HOŞ GELDİNİZ

 Nerede?

 Çöpçüler çöplerin arasında bulmuşlar.

 Hemen şurada.

 - Sarchie mi o?

 - Evet, olay yerine ilk Butler ve O gelmiş.

 Memur Bey, mahzuru yoksa onu ben alayım.

 Memur Bey, mahzuru yoksa hemen alayım, lütfen.

 - O ne?

 - Ne ne?

 - Kafandakini diyorum.

 - Şapka.

 - Red Sox şapkası.

 - Red Sox' severim.

 - Siktir oradan.

 Sen beyzbol maçı bile izlemezsin.

 Beyzbolu seviyorum.

 Peki, Red Sox'tan birinin ismini söyle o zaman.

 - Larry Bird.

 - Gülme sakın.

 Çok komik.

 Yankee taraftarları o şapkayı taktığın için seni taşaklarından tavana astığında   burada oturup, katıla katıla güleceğim.

 Yapma, Sarchie, ikimiz de gülmeyeceğini biliyoruz.

 Hem de ağzımla gülmeyi bırakıp, kıçımla güleceğim.

Altı-Adam, 10-52 şiddetli geçimsizlik durumuna cevap verin.

1459, Doğu 183.

 Sokak, 2 Kral Apartmanı.

Burnside'tan Grand Conk'a kadar olan yerin çaprazınla kalıyor.

- Özel Kuvvetler Altı'dan Merkez K.

'ya.

 - Evet, Çavuş.

 10-52'nin kimlik tespitini yapın.

On-Dört.

 Bir saniyenizi alacağım.

 Ne, yurtiçi arama mı talep ediyorsun?

 Ha siktir.

 Ciddi misin Radar?

 Radarların kapandığında bir dikiş tutturamadığının farkında mısın?

 Sen bir adrenalin bağımlısısın   ve benim radarım olmadan yolunu bile bulamazsın.

 Anladın mı?

 Haklısın, bunun için sana minnettarım.

 Özel Kuvvetler Altı, 10-52 durumundaki şahsın adı Jimmy Tratner.

 - Arama emri var mı?

 - Şüpheli şu anda evde.

 Ne?

 Arama emri yok mu?

 Sarchie'nin radarı bu akşam kapalı mı yoksa, bayanlar baylar?

 - Şüphelinin ne işle uğraştığını söyleyebilir misin?

 - Deniz Piyade yazıyor.

 Denizciymiş.

 Hala savaşta olduğunu sanıyor olabilir.

 Özel Kuvvetler Altı, Adam'ı boş verin.

 Olaya biz intikal ediyoruz.

 - Hoba!

 - Gidelim!

 Polis, kapıyı açın.

 Ne var?

 - İhbar aldık.

 Yalnız mısın?

 - Karım var.

 Onu da görelim.

 Olur.

 - Temizlikçi izne ayrılmış herhalde, öyle mi?

 - Köpeğe dikkat et.

 Hanımefendi, iyi misiniz?

 Bir şey yok.

 O iyi, gördün mü?

 Şimdi siktir olup gidin buradan!

 Üzerine bir şeyler giy.

 Gidiyoruz.

 - Beni hapse atamazsınız, dostum.

 - Zor yoldan mı yapmamı istersin?

 Ellerini hemen arkana koy.

 O  O birden deliye döndü.

 - Sus lan!

 Lanet olsun!

 - Anne?

 Sen orada kal, tatlım.

 Her şey yoluna  - Butler!

 - İyiyim.

 Karını ve çocuğunu dövmeyi seviyor musun?

 Bir daha onlara vurmaya kalkışırsan aklına beni getir, tamam mı?

 Hadi, hadi, yeter bu kadar.

 Hadi ama, yeter bu kadar.

 O bir eski asker, Tanrı aşkına.

 Dikişler.

 Demiştim sana, Radar Adam.

 Çift bardak, Johnnie Walker Black olsun lütfen.

 Çok terlemişsin.

 Terliyken güzel görünüyorsun.

 Yudum yudum da içebilirsin.

 İlaç değil ya.

 Aman be tatlım, benim ilacım bu.

 - Sana iyi akşamlar.

 - Sana da.

 Özel Kuvvetler Dört-Altı Çavuşu, River Parkway ve Fordham yolunda   olası bir 10-25 durumuyla karşı karşıyayız.

 Fail büyük ihtimalle hala olay yerinde.

 Çavuş Sarchie'ydi, değil mi?

 Birkaç yıl önce seni gazete görmüştüm.

 Bu çavuş Tecavüzcü Marvin'i yakalamıştı.

 Hatırladın mı?

 - Sen miydin o?

 İyiymiş.

 - Olay nedir?

 Hayvanat bahçesi kapandığı sularda gerçekleşmiş.

 Kadının biri kafayı yemiş   öz çocuğunu hendeğe fırlatmış.

 Küçücük çocuk.

 İki yaşındaymış.

 - Tanrım.

 Aslanlar mı yemiş?

 - Hayır, aslanlar tüm gün kafeslerindeydi.

 Güzel o zaman.

 Kedilerden nefret ederim.

 Çocuk iyice kafayı yemiş.

 Acil servis St.

 Barnabas'a götürmüş.

 - İyileşeceğini düşünüyorlar.

 - Kadın nerede?

 Kalabalığa karışmış.

 Şimdi de bulamıyoruz.

 - Parkta bir yerde saklanıyor olmalı.

 - Burası neden bu kadar karanlık?

 İşin garibi, kadın çocuğu fırlattıktan sonra   bütün hayvanat bahçesinde elektrikler kesildi.

 Bir bok göremiyoruz.

 Sadece acil durumlar için çalışan yedek jeneratörler var.

 - Bize bu yüzden Özel Kuvvetler diyorlar.

 - Onu bulmanız gerek beyler.

 Geç saatlerde burası ürpertici oluyormuş.

 Ayrılalım.

 Ben bu taraftan gidiyorum.

 Siktir git!

 Herkes bebeğimi seviyor.

 Herkes bebeğimi seviyor.

 Hanımefendi, sorununuz nedir?

 Kaçmaya çalıştı.

 Kaçmaya çalıştı.

 Beni duyabiliyor musunuz?

 Çocuğunuza neden bunu yaptınız?

 - Biz geçeceğiz, geçeceğiz, geçeceğiz.

 - Ne diyor?

 Öbür tarafa geçeceğiz.

 The Doors grubunun bir şarkısını söylüyor.

 Jim Morrison.

 - Aynen, doğru.

 - Doors.

 Öbür tarafa geçeceğiz.

 Öbür tarafa geçeceğiz.

 Geçeceğiz, geçeceğiz, öbür tarafa geçeceğiz.

 - Uyuşturucu almış herhalde.

 - Belki de The Doors'un büyük bir hayranıdır.

 Kadının çocuğu attığını gören tanıkların ifadelerinden bir şey çıktı mı?

 Sadece iki tanık var.

 Elektrikler kesildiğinde insanlar hemen burayı terk ettiler.

 Şu kim?

 Aman Tanrım.

 Bitirdiğini sanmıştım.

 Sabahtan beri orada.

 Onun ifadesine başvurdunuz mu?

 Hayır, sen söyleyene kadar orada olduğunun bile farkında değildim.

 Hey, sen!

 Tanrım.

 Seninle konuşmak istiyorum!

 Hiçbir yere kımıldama!

 Beni oraya sokun.

 Sen burada kal.

 Buraya gel.

 Ateş edeyim deme sakın.

 Kızdırma onları.

 Çıkarın beni buradan!

 Aman Tanrım!

 Tanrım!

 Sakin ol!

 Panik yapma!

 Panik yapma!

 Buraya gel çabuk!

 Siktir!

 Günaydın, güzellik.

 - Günaydın, kokuşmuş.

 - Senin kokundur o.

 Kalkmak istemiyorum.

 Hadi ama.

 Bütün gece uyanıktık.

 - Küçük kokuşmuş nerede?

 - Gitmek için can atıyor.

 Yürü, Savannah, vur şu topa.

 Haydi bastır.

 Devam et!

 Christina, koşmalısın, bebeğim!

 Koş!

 İşte bu!

 Helal kızıma!

 Helal olsun, Christina!

 İşte bu, bebeğim!

 Pekâlâ, Ralph, kadının çıkışını imzala, sonra Hanwell'e gitmekte serbest.

 - Uyuşturucunun etkisinde mi?

 - Sakinleştirici verildi.

 - Bu kadını tanıyor musun?

 - Evet, adı Jane Crenna.

 Senin adın ne?

 Joe Mendoza.

 Sorumlu olduğum kişilerden biri bu kadın.

 Sorumlu olduğun kişilerden biri derken?

 O ne demek oluyor?

 Cizvit rahibiyim.

 Sen şu her zaman okuduğumuz rahiplerden misin?

 Fahişelerle işi ilerletip, yatağında ölen namussuz rahiplerden mi?

 Ölmek için çok daha kötü yollar var.

 - Yaka bandın nerede, peder?

 - Ben de sizin gibi gizli çalışıyorum.

 Onunla mı gidiyorsun?

 Ailesinin isteği üzerine buraya çağrıldı.

 Uzmana ihtiyacı olduğunu düşünmüşler.

 - Uzman.

 - Aynı zamanda psikiyatrist misin?

 Hayır, değilim.

 Onu hapishanede ilk defa gördüğünüzde   tam olarak nasıl davrandığını söyleyebilir misiniz?

 Kafayı yemiş gibi görünüyordu.

 Tımarhaneye, ait olduğu yere gidecek.

 Tutukladığınızda sırada sıra dışı bir şekilde güçlü müydü?

 - Hayır, neden?

 - Orası sizi ilgilendirmiyor.

 Daha kesin bilgilere ulaşırsanız   veya yardım edebileceğim bir şey olursa, lütfen arayın.

 - Peki.

 - Sence bekar mıdır?

 - Kahretsin.

 Boya fırçalarında veya merdivende işe yarar bir parmak izi yok.

 Güvenlik kameraları ne durumda?

 Hayvanat bahçesi görevlileri aslanların nasıl serbest kaldığını açıklayamıyor.

 Kameralar yedek jeneratörlere bağlıydı, ama hayvanat bahçesi avukatları   görüntüler için yazılı bir açıklama bekliyorlar.

 - Bir veya iki günde halledilir.

 - O ucube boyacıyı bulacağım.

 Sana sözüm olsun.

 Selam, baba.

 Uykuya yatıyorum   ama yatmadan önce seni sevdiğimi ve çok özlediğimi   söylemek istiyorum ve keşke evde olsaydın ve iyi geceler   ve dün derste altın yıldız aldım.

 Ben de seni seviyorum ve özledim   ve eve gelirsen sabah görüşürüz.

 Özür dilerim.

 Sorun değil.

 Bir tane daha getireyim sana.

 Babaya öpücük gönder bakalım.

 Gece kendine dikkat et.

 Sarchie.

 Hey, Sarchie?

 Şunu izle.

 Kadın keçileri kaçırmış, dostum.

 Kaçığın teki.

 Kafayı yemiş.

 Neden?

 Ne diyor?

 İki hafta önce bodrumlarını boyattıklarından beri   oraya kimse girmiyormuş ama bodrumdan garip sesler geliyormuş.

 Bıktım şu saçma sapan ihbarlardan.

 Zamanımı boşa harcıyorlar.

 Gordon, odanın boyatılması ile ilgili bir şey mi dedin?

 Evet, bodrumlarını boyatmışlar.

 Belmont'tan çatlak bir kadın aradı   bodrumdan gelen garip seslerden rahatsız olduğundan   ve nesnelerin kendi kendine hareket etmesinden yakınıyordu.

 Garip, değil mi?

 Sonra babası onu aramış   ve "Kapıları kapat, kapıları.

 Kapat şu lanet kapıları.

" demiş.

 O kadar da garip bir durum değil.

 Evet, ama babası olduğuna yemin ediyor.

 Babası yedi yıl önce ölmüş.

 - Kadın manyağa bağlamış, inan bana.

 - Bakayım şuna.

 BODRUMDAN GARİP SESLER GELİYOR.

 KADININ BABASI KAPILARI KAPATMASINI SÖYLEMİŞ.

 Nadler, bu vakayı geçebilirsiniz.

 Biz bakacağız.

 Radar?

 Burası.

 Addams Ailesi burada yaşıyor sanırım.

 En son başkasının görevini aldığımızda aslanlara yem oluyordun.

 Evet, burada bir şey beni yerse, "demiştim" demekte özgürsün.

 Salvatore Alberghetti?

 46.

 Mıntıka'dan geliyoruz.

 İçeri girebilir miyiz?

 Evet, lütfen.

 Dağınıklık için özür dilerim.

 Burada baya sorunumuz var.

 - Hepiniz oturma odasında mı uyuyorsunuz?

 - Evet.

 Biz  İşler kötüleştiğinden beri, her ihtimale karşı kapıya yakın bir yerde uyuyoruz.

 Yalnız başımıza uyumuyoruz.

 - Bu karım, Serafina.

 Oğlum, Mario, o tercüme edecek.

 - Merhaba.

 Bu tam bir kabus!

 Birkaç hafta önce   garip şeyler görmeye ve gaipten sesler duymaya başladık.

 Ne gibi şeyler?

 Hareket eden ve ses çıkaran şeyler   özellikle geceleri, bodrumdan gelen sesleri çıkaran şeyler.

 Gelin.

 Bu taraftan.

 Annem tüm evin perili olduğunu söylüyor.

 Perili mi?

 Gordon demişti.

 Bu kadın manyağa bağlamış.

 İnanmadığınızı biliyor ama sorun değil.

 Diyor ki, "Size göstereyim.

" Buradaki ampulü hiç değiştirmez misiniz?

 Ne kadar değiştirirsek değiştirelim   birkaç saat içinde harlıyor.

 Rahipten kutsal mum falan aldık   ama burada onlar da yanmıyor.

 Mumlar yanmıyor mu?

 Hayır, hepimiz yakmayı denedik.

 Hem de birçok kez.

 Bu İsa   duvardan düştü ve kırıldı.

 Tanrım.

 Bu kedinin sorunu ne be?

 Kedi olması.

 Sorunu bu.

 Ne diyorlar?

 Şeytanın aşağıdan bir yerden   geldiğini düşünüyorlar.

 Affedersiniz.

 Pekâlâ.

 Çocuğu alın.

 Yukarıda bekleyin.

 Aşağı inip, bodrumu kontrol edeceğiz.

 Ampul, harladı.

 Aşağıda ışık yok.

 Önden buyur.

 Dinle.

 Yanlış alarm.

 Tesisatçı olsaydın keşke.

 Şurada.

 Şuna bak.

 Ona haklarını okuyacak mısın, yoksa direkt ateş mi edeceksin?

 Burası berbat kokuyor.

 Ben hava almaya gidiyorum.

 Adımlarınıza dikkat edin.

 Şu ışığı açsana.

 Tuttuğunuz şu iki boyacı size garip şeyler falan söylediler mi?

 - Bir şey yapmanızı istediler mi?

 - Hayır, onlar  - Çok az konuştular.

 - Onlardan biri, değil mi?

 - Sen söyle.

 Bu onun kimliği.

 - Adı David Griggs.

 - Evet.

 - David'i veya diğer boyacıyı tutmadan önce onlarla tanışmış mıydınız?

 - Hayır.

 Griggs'i en son canlı gören kişinin diğer boyacı olduğunu söyleyebiliriz.

 Onun yüzüne iyice bakma şansınız oldu mu?

 - Hayır.

 Kapüşon giyiyordu.

 - Kapüşon mu?

 Koyu renkli bir kapüşondu.

 Kapüşonlu paltoydu.

 F12.

 Burası.

 Lanet olsun.

 Griggs ve Jane Crenna   hayvanat bahçesindeki kadın.

 Sarch.

 Griggs'in bedeni bodrumda bulundu.

 Jimmy karısını döven adam.

 İşte buradaki.

 Aradığımız adam bu.

 Santino.

 Meryem aşkına, iğrenç bir şey bu.

 - İşte bu kadar, prenses.

 - Teşekkürler, babacım.

 - Christina, tostun hazır.

 - Babam neden bizimle kiliseye gelmiyor?

 Efsaneye göre, baban evlenmeden önce kiliseye gidiyormuş.

 Babaannem seni götürmüyor muydu?

 Noel'de ve Paskalya'da gidiyordum.

 Bu kadarı yetmez mi?

 Christina, gidip arabada bekle.

 - Hoşça kal, babacım.

 - Güle güle.

 Hamileyim.

 Harika bir haber bu.

 Emin misin?

 Evet.

 - Ne zaman fark ettin?

 - Bir hafta önce.

 Bir hafta önce mi?

 Neden bana söylemedin?

 Çok çalışıyordun.

 Sorun değil.

 Hayatım  Üzgünüm.

 Gerçekten sevindim.

 Çok mutlu oldum.

 Çok mutluyum hem de.

 Anlıyorum.

 Evde daha fazla zaman geçirmeliyim.

 Çalışmak zorunda olduğun saatleri biliyorum   ama sen buradayken bile aklın burada değil.

 Anlıyorum.

 Yapacağım.

 Evde daha fazla kalacağım.

 Özür dilerim.

 Seni seviyorum.

 Seni seviyorum.

 Şundan bir tane versene.

 Bu çok cızırtı yapıyor.

 - İstediğin görüntüleri buldum.

 - Harika, hazırla.

 - Smith tarafından imzalanmış.

 - Tamamdır.

 Hayvanat bahçesi klipleri iletişimdeymiş.

 "Hayvanat bahçesi klipleri" mi?

 En sevdiğim porno sitemin adı gibi.

 - Gidelim.

 - Sen git.

 Orada buluşuruz.

 - Senin için ne yapabilirim, peder?

 - Katolik olmalısın.

 Bana ikinciye "peder" diyorsun.

 Saint Ignatius'ta papaz yardımcısıydım.

 Eskiden Katolik olarak büyütülmüştüm.

 Eskiden.

 - Evet, bunlar için yaşım geçti sanırım.

 - Tanrı için de mi geçti yaşın?

 Ne istiyorsun?

 Jane Crenna'nın davasında bir gelişme olup olmadığına bakmak için geldim.

 Davanın devam ettiğini nereden çıkardın?

 Hayvanat bahçesine gittim ve güvenlik kameralarına bakmak istedim   kamera kayıtlarını sadece ilgili polis memurlarını görebileceğini söylediler.

 Kayıtları neden görmek istedin?

 Jane'in böyle bir şeyi neden yaptığını anlayabilmek için.

 Size zaman kazandırayım o zaman.

 Çocuğunu oraya fırlatmasının nedeni lanet bir kaçık olması   ve şu anda da olması gereken yerde, yani tımarhanede.

 - Jane Crenna kaçık falan değil.

 - Dalga mı geçiyorsun?

 Oradaydım.

 Yıllardır onu tanıyorum.

 - Yaptığı şeyi nasıl açıklıyorsun o zaman?

 - Mesele bu değil.

 Sadece kamera kayıtlarını görmek istiyorum.

 Hayır, bana neden kaçık olmadığını açıklamanı istiyorum.

 Jane'in sorununun ruhsal kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

 Biliyordum.

 Bu hayatta iki çeşit kötülük gördüm, Memur Sarchie.

 İkincil kötü, insanların yaptığı kötülükler.

 - Eminim hepsi hakkında bilginiz vardır.

 - Yeterince karşılaştım.

 Ve bambaşka bir şey olan birincil kötü.

 Bundan kastın nedir?

 Eminim kötü ruhun var olduğuna dair kesin belirtileri   Katolik derslerinden hatırlayacaksındır.

 Jane bunların birçoğuna sahip.

 Ele geçirildiğini mi düşünüyorsun?

 Üzgünüm, Peder, ama insanların yaptığı kötü şeyleri   görünmez varlıkların üzerine atmak çok saçma bir şey.

 Anladın mı?

 Çok korkunç şeyler gördüm   ama insan doğasıyla açıklanamayacak hiçbir şeyle karşılaşmadım.

 O zaman gerçek kötülüğü görmemişsin.

 Dinle, Memur Bey, burada bulunmamın tek sebebi, Jane hakkında endişelenmem.

 Bu yüzden kamera kayıtlarında garip ve açıklanamayan şeyler görürseniz   lütfen beni arayın.

 Bundan haberdar olmam gerekiyor.

 Oldu, Peder.

 - Elimizde ne var?

 - Askeri belgeler.

 Savunma Bakanlığı göndermiş.

 Adamın adı Mick Santino.

 O ve karısını döven Jimmy, Irak'ta Griggs'in ekibinde görev almışlar.

 - Üçü birden aşağılayıcı bir şekilde ordudan terhis atılmışlar.

 - Neden?

 - Tabur papazına saldırmışlar.

 - Papaz mı?

 Onu lime lime etmişler.

 Heyet onları salıverene kadar üçü de Quantico'da hapishanede hizmet etmişler.

 Santino'nun adresi Heyet kayıtlarında var mı?

 Hayır, sadece artık ona ait olmayan bir posta kutusu adresi var.

 - Jane Crenna ile ilgili ne var?

 - Griggs'in karısıymış.

 Hayvanat bahçesine fırlatılan çocuk da onların çocuğuymuş.

 Şuna bak.

 Griggs'in otopsi raporu.

 İntihar mı?

 Evet.

 Griggs iki litre tiner içmiş   ve zorlandığına dair hiçbir iz yok.

 Öldükten sonra kendini beze saracak hali yok   ve oradaki tek kişi Santino'ydu.

 Yani, Griggs bodrumda kendini öldürürken, Santino onu izledi.

 Sonra da Griggs'in karısının öz çocuğunu öldürmesini mi izledi?

 Aynen öyle.

 İnsanlar üzerinde kötü etki bırakıyor.

 Duvarda ne yazıyor?

 Graffiti olabilir mi?

 Belki de yazıları boya ile kapatmak için işe alınmıştır.

 Aslan kafesinde graffiti mi yapacaklar?

 Santino'yu tanıyor.

 Orada ne yapıyor o zaman?

 Şuna bak.

 Sanki hiçbir şey olmamış gibi.

 - Şunu duyuyor musun?

 - Neyi?

 Cızırtıyı.

 Sanki bağlantı hatası varmış gibi.

 Hiçbir şey duymuyorum.

 - Bunu da mı duymadın?

 - Neyi, dostum?

 Ses falan yok.

 Hiçbir şey duymadın mı?

 Cızırtıyı veya diğer sesleri?

 Kafa bulma benimle, Sarch.

 Ses falan yok.

 Klip sessiz.

 Taşak geçiyorsun.

 Anladım.

 Çok kötü bir oyuncusun.

 Ona seslendiğim an.

 Ağaçların arasından çıkmak üzere.

 - Orospu çocuğu izleyeceğimizi biliyormuş.

 - Tanrım.

 Bu çok korkutucu.

 Yok artık.

 Aslanla mı konuşuyor lan bu?

 Bunu görmediğini söyleme sakın.

 İyi misin?

 - Bugün maçta seni özledik.

 - Yapmam gereken işler vardı.

 Okuldan sonra annem beni anneannemlere götürdü   ve anneannem bana doğum günüm için baykuş hediye etti.

 Baksana!

 - Çok mu şeker yedi?

 - Annem ona biraz kek verdi.

 "Biraz" mı?

 İki tane.

 Bu onun doğum günü, Ralph.

 Parti cumartesi günü.

 Annen bekleyememiş mi?

 Bunu söylerken annemin aldığı kanepenin üzerinde oturuyorsun, fark ettiysen?

 Christina, sakin ol.

 Sorun ne?

 Yine hayvanat bahçesindeki olay yüzünden mi?

 - Hayır.

 - Hayvanat bahçesi mi?

 Babacım, hayvanat bahçesine gitmek istiyorum.

 - Bilmiyorum.

 - Baba, bana baksana.

 Baba?

 Beni baksana.

 Christina, çeneni kapat artık!

 Bu neydi şimdi?

 Ona hiç böyle davranmamıştın.

 Özür dilerim o zaman, Jen!

 Oldu mu?

 Çocuğunun önünde   karısının yüzünü dağıtan   ve ertesi gün evine dönen adam yakaladım.

 Tamam mı?

 Öz evladını hendeğe atan bir kadın yakaladım.

 Başka ister misin?

 Geçen hafta, Buck Sokağı'nın arkasında, gecenin ilk vakasında   çöp tenekesinin içinden bir bebek cesedi çıkardım.

 Suni teneffüs yaptım.

 Zaten ölmüştü.

 Ufacık, el kadar   ceset torbasının içinde ellerimdeydi.

 Anlaşıldı mı?

 Al bir de buradan yak.

 Haftam böyle geçti işte.

 Bana bunlardan hiç bahsetmedin.

 Hayır, bahsetmedim.

 Şimdi konuşmak ister misin?

 Her akşam bir sürü iğrenç olayla karşılaşıyorum.

 Bunları bir de eve gelip, seninle konuşmak istemiyorum.

 Ben onunla konuşurum.

 Gönlünü alırım.

 - Lucinda Tratner?

 - Evet, sizi hatırlıyorum.

 Kocam gitti.

 Jimmy bana bir daha zarar vermedi.

 Diğer iki adamı tanıyor musunuz?

 Jimmy, Irak'ta onların altında çalışıyordu.

 Neden sordunuz?

 Çavuş Griggs öldü.

 Mick Santino'yu en son ne zaman gördünüz?

 İki hafta önce.

 O ve Çavuş Griggs boyacılık şirketi kurmuşlardı   ve Jimmy'nin hatırına buraya geldiler   ve Jimmy'nin ofisini boyadılar.

 Odayı görebilir miyim?

 Kocam, Jimmy   bazen nöbet geçirdiğinde   etraftaki şeyleri tırnaklıyor.

 Bir gece asfaltı tırnaklarken buldum onu.

 Bazen yerleri o kadar sert tırnaklıyor ki, parmakları kan içinde kalıyor.

 Uyuşturucu falan kullanıyor mu?

 Psikolojik sorunları var mı?

 - Halüsinasyon görüyor mu?

 - Hayır.

 Bilmiyorum.

 Askerden geldiğinde çökmüş vaziyetteydi.

 Artık onu tanıyamıyorum.

 Birkaç gece önce yine beni korkutmaya başladı ve ben de evi terk ettim.

 Ertesi sabah geldiğimde gitmişti.

 O zamandan beri görmüyorum.

 Bu harici disklerde ne var?

 Jimmy savaş kameramanıydı.

 Hepsi savaştan kalan görüntüler.

 Biraz kalmamda ve bunlara bir göz atmamda bir sakınca var mı?

 Lanet olsun.

 Tanrım, bu koku da ne?

 Haydi.

 Olamaz.

 Hayır.

 O ne öyle?

 O ne lan?

 Bu da  Siktir!

 Mick!

 Mick!

 Ha siktir!

 Soktuğumun yarasaları!

 Aman Tanrım!

 Hadi, siktir olup gidelim buradan!

 Mick gidelim.

 Ne yapıyorsun sen?

 Lanet olsun.

 Aman tanrım.

 Mick?

 Ne bu?

 Bu ne?

 Ralph Sarchie, 46.

 mıntıka.

 Biriyle görüşmeye geldim.

 - Bana kimse bir şey söylemedi.

 - Doktor musun sen?

 - Denetleme hekimiyim.

 - Resepsiyonist de gibi görünüyor.

 Jane Crenna ile konuşmaya geldim.

 - Üzgünüm ama o hasta aşırı derecede ilaç aldı.

 - Sorun yok Doktor.

 O benimle.

 - Selam Peder.

 Geldiğin için teşekkürler.

 - Pekala, 10 dakika.

 Hastaya müdahale edilmediği ve üzgün olmadığı sürece elbette.

 Teşekkürler Doktor.

 Bu taraftan.

 - Bu yer neresi?

 - Tecrit katı.

 Maksimum güvenlik var.

 Yukarı kat akli dengesi olmayanlar için.

 Burası ise tehlikeli ve deliler için.

 Jane?

 - Ziyaretçin var.

 - Merhaba Jane.

 Beni hatırlıyor musun?

 Santino isimli bir adam tanıyor musun?

 - Mick.

 - Doğru, Mick.

 Mick Santino.

 Neden onu ziyarete hayvanat bahçesine gittin?

 Mesaj.

 Senin için mesajı mı vardı?

 Jane, Santino'nun senin için ne mesajı vardı?

 Latince konuşuyorsun demek?

 Sence bu ne?

 Kolumu bırak Jane.

 Kolumu bırak dedim!

 Siktir.

 Marvin.

 İNSANLAR TUHAF - THE DOORS

- İyi misin?

 - AIDS testine ihtiyacım olacak.

 - Onu üzmeyin demiştim!

 - Üzmek mi?

 Şu koluma bak lan!

 Senin mıntıkanla konuşuyorum!

 Amirinle konuşmak üzereyim.

 - Benden selam söyle.

 - Tamam sakin.

 Sakin ol.

 Şunu versene.

 - Ne yazıyor burada?

 - İçmeye gidelim hadi.

 Peki ya Üçüncü fotoğraf?

 Bu yazıları nerede kazıyıp çıkardın?

 Hayvanat bahçesindeki aslanın yerinden.

 Bu sabah oraya gittim.

 Bu mesajlar Babil'in ruhu için.

 Şekiller Pers piktografı.

 Ama kelimeler Latince.

 - Pers ve Latin mi?

 - Evet.

 O kadar garip de değil.

 Bu karışım milattan önce Romalılar, Orta Doğu'yu işgal ettiğinde görülmüştür.

 Ama buradaki Latince kelimeler "geçit" ya da "kapı" karşılığında.

 - Yani bu mesajlar kapıları ima ediyor.

 - Evet.

 Şeytani varlığın dünyamıza girebilmesinden önce   kapının aralanması için bir davet olmalı.

 Bazı insanlar, kendilerini su ile büyücülük yaparak davet ederler.

 Bazıları da sadece kurbandır.

 Tıpkı bunun gibi.

 Buradaki mesaj şeytani varlık için giriş noktasını sağlıyor.

 Buyurun beyler.

 Hepiniz pedofili değilsiniz demek?

 Hazır buradayken başka önyargıların da var mı?

 Bir sürü rahip tanıdım.

 Sen pek onların tipine uymuyorsun.

 Ben de bir sürü polis, ama sen tam olarak uyuyorsun.

 Cidden, neden rahiplik?

 Gençken uyuşturucu problemim vardı.

 Kötü olanından.

 Bir sabah havuzun içinde kendi idrarımda çıplak olarak uyandım.

 Kenmore Meydanı'nın ortasında.

 Pislik içindeki uyuşturucu enjektörü kolumdan sallanıyordu.

 Seçme şansım vardı.

 Yaşa ya da öl.

 Her zaman seçme şansı vardır.

 Ben Tanrı'yı seçtim.

 Adsız Madde Bağımlıları'nda uyuşturucuyu bıraktım ve rahipliğe katıldım.

 Bıraktın ama içki ve sigara mı içiyorsun?

 Uyuşturucu için gittim, alkol için değil.

 Bunlarla idare ediyorum.

 Beni yavaşça öldürebilirler ama hızla yapmayacaklar.

 Eroin gibi değil.

 Peki ya sen?

 - Tanrı olayını ne zaman aştın?

 - 12 yaşımdayken.

 Keşin teki kafayı sıyırıp evimize zorla girdi.

 O sırada uyuyan annemle aynı odadaydı.

 Onu ne durdurdu biliyor musun?

 Tanrı yapmadı.

 Ben durdurdum.

 Beysbol sopasıyla.

 Görüyorsun işte Peder.

 Biz konuşurken, her gün dışarıda bir yerlerde birinin canı yanıyor.

 Soyuluyor, öldürülüyor, tecavüze uğruyor.

 Bütün bunlar olurken Tanrı nerede?

 Bunları durduran senin gibi insanların kalbinde.

 Bütün gece kötülüğün problemi hakkında konuşabiliriz.

 Peki ya iyiliğin problemi?

 Eğer Tanrı yoksa, dünya sadece en güçlünün hayatta kalmasından ibaretse.

 O halde neden buradaki bütün bu adamlar   tamamen yabancı biri için hayatlarını ortaya koyuyorlar?

 Dinlemen için sana bir şey getirdim.

 Rahiplikteki ilk yılımda Claudia adında bekar bir anne ile tanıştım.

 Adsız Madde Bağımlıları'nda yeniydi.

 Venezüella’da Katolik olarak büyümüş.

 Bronx'taki evinde kötü bir varlık olduğuna inandırılmış.

 Onun rahibi olarak evi arındırma ayinine başladım.

 Sırf onun haklı olduğuna inandığım için değil.

 Bu onun içini rahatlatabilir diye düşündüm.

 O arınma sırasında olanlar beni sonsuza kadar değiştirdi.

 Aslında o olay benim bir çeşit  Uzmana.

 Aynen.

 Uzmana.

 Artık Claudia'nın evinde kötü bir varlık olduğuna inanıyorum.

 Çünkü kızını ele geçirmeye çalışmasını izledim.

 Kayıtta 3 ses duyacaksın.

 Bir tanesi bana, bir tanesi Claudia'ya ait.

 Diğeri ise 5 yaşındaki bir kızın.

 Anne?

 Anne?

 Onları  Lütfen durdur şunu!

 Bu hoşuma gitmiyor!

 Lütfen anne!

 Dur Rahip.

 Sonunda kaçtı.

 Kızın gitmesine izin verdi.

 O anda itibaren kendimi şeytan bilimine adadım.

 İnsanlık başından beri tüm kültürlerde ve dinlerde şeytan çıkarma uygulanmıştır.

 Çoğunluğu saçmalıktır.

 Orası doğru.

 Ama belki % 10-15'i değil.

 İnsanüstü kuvvetin dışında, ele geçirilmiş her kişi başkalaşmış ses kullanmıştır.

 Geleceği görebilen güçleri olmuştur.

 Bilemeyecekleri şeyler bilmişlerdir.

 Söyle bakalım, Marvin kim?

 - Ne?

 - Marvin.

 Jane'in sana söylediği isim.

 Belki başka zaman demek.

 - Bilardo oynar mısın?

 - Elbette.

 Bence bu mesajları senin açığa çıkarman kazara değil.

 Ya kötülüğün ilgisini çekiyorsun ya da eşsiz bir şekilde bunları sezebiliyorsun.

 Anlamasan bile.

 Söyle bakalım.

 Sokaklarda kötü bir şeyler olunca bunu sezer misin?

 Önsezim vardır.

 Ortağım buna radar der.

 - Belki göreve çağrılmışsındır.

 - Görev mi?

 Evet.

 Eğer öyleyse senin için üzgünüm dostum.

 Benim için üzülme.

 Bekar kalacağına dair yemin eden sensin.

 Selam.

 - Christina tüm gece kendi kendine ağladı.

 - Ne?

 Neden?

 Odasının tabanından kazıma sesleri duyuyormuş.

 Faredir dedim.

 - Kazıma sesleri mi?

 - Evet.

 Çok korkmuştu.

 - Fare sesi duymamıştır.

 - Biliyorum!

 - Sen ses duydun mu?

 - Hayır.

 Onun da duyduğunu sanmıyorum.

 Anlamıyor musun?

 Sorun tabanda değil!

 Güvende hissetmiyor.

 Çünkü sana ihtiyacı var.

 Benim de öyle.

 Bana bir şeyler oluyor.

 Tamam mı?

 Anlamadığım bir şeyler.

 Benimle konuşmalısın.

 Benim de bilmem gerek.

 Sana yardım edebilirim.

 Ama bana açılmalısın.

 Önemli bir şey değil.

 Konuşmak istemiyorum.

 Şu anda olmaz.

 Hepsi bu mu?

 Bu kadar mı yani?

 - Beni alt ettin işte.

 - Peki.

 Umarım öyle değildir.

 Umarım yapabildiğinin en iyisi bu kadar değildir.

 Tanrım.

 Üzerini boyadığı mesaj şeytani.

 Hassas olanlar bunu gördüklerinde ele geçirilebilirler.

 Yani Jane bu mesajı görerek ele geçirildi.

 Evet.

 Sonra da kendi öz çocuğunu öldürmeye çalıştı.

 Neden?

 Bu temel kötülüğün gizemi.

 Yıkıcılığı anlamsız.

 Bize öyle geliyor.

 Santino bu mesajı Irak'ta gördü.

 Sonra ele geçirildi.

 Şimdi de bununla adam topluyor.

 Bu adamın yaptığı şey durdurulmalı.

 Böyle girişler oluşturup durmasına izin verilemez.

 Şuna bir bak.

 - Bunu gördüğünü söyle.

 - Neyi?

 - Yüzü.

 Ekranda birden görünüp gitti.

 - Görmedim.

 - Ses de mi duymadın?

 - Duymadım.

 Bu sesleri, parazit sesi, çocuk sesleri.

 - Sürekli duyuyorum.

 Aklımı kaçıracağım!

 - Hayır kaçırmayacaksın.

 Videodaki boyacı sana mesaj gönderiyor olabilir.

 - Belki de sendeki tanrı vergisini biliyordur.

 - Tanrı vergisi mi?

 Önsezilerin, ortağının sana radar demesi, ona "ruhları ayırt etme kabiliyeti" deriz.

 Başka insanların sezemediklerini sen sezebiliyorsun.

 Manevi bir vergi.

 Ama seni riske de atıyor.

 Seni hedef haline getiriyor.

 O Latince mesajlarda boya kullanılmamış.

 İnsan kanı ile yazılmış.

 DNA testi yaptık ve bir eşleşme bulduk.

 Santino'nun sabıkası mı var?

 Askeri dağıtım arasında şiddetli saldırıdan dolayı 2 yıl önce tutuklanmış.

 Kurban ortadan kaybolunca kayıtları silinmiş ve aklanmış.

 Ama DNA örneği suçlu veritabanındaymış.

 Güncel adresiyle birlikte.

 Hadi canım.

 Hemen burada, Güney Bronx.

 İzin belgesi için savcı ile görüşeceğim.

 Ev sahibi yok, anahtar yok.

 Kırıp girmek ister misin?

 Sertçe dalarız?

 - Lütfen?

 - Sen önde bekle.

 Arkayı ben alırım.

 Ortaya çıkınca çökeriz.

 - Orada olacağını söylemişti.

 - Biliyorum.

 Ama babanın çok işi var.

 Ben banyonu hazırlayacağım, sonra da yatma vakti.

 Anne!

 Christina!

 - Anne!

 - Christina!

 - Christina!

 - Anne!

 - Christina.

 Ne oldu?

 - Kazıma seslerini yine duydum.

 - Kapı açılmadı!

 - Bir şeyin yok.

 Bebeğim.

 - Evinde haç var mı?

 - İtalyan’ız biz.

 Ne sanıyordun?

 İyi.

 Bu da bir başlangıçtır.

 Eğer göreve çağrıldıysan sen ve ailen çoktan tehlikede demektir.

 Şimdi beni dinle.

 Tanrı'nın önünde alçakgönüllü olmadıkça sana yardım edemem.

 Ne diyorsun yani, kilisede olduğu gibi günah mı çıkarayım?

 Kiliseye ihtiyacımız yok.

 Hemen burada yapabiliriz.

 Günah çıkarma, itiraf, arınma, terapi.

 Adını sen koy.

 - Tanrım.

 - Uğraştığın şey manevi kötülük Sarchie.

 Onunla alışılagelmiş yollarla savaşamazsın.

 Günahların ne ise onlarla hemen yüzleşmen gerek.

 Çünkü sana karşı kullanılacaklar.

 Bunu garanti ederim.

 Bilemiyorum Peder.

 Yapamam.

 Sana dinlettiğim kaseti hatırlıyor musun?

 - Venezüellalı Claudia.

 - Nasıl unutabilirim?

 Seninle ilk kez görüştüğümüz gece   uzun yıllar sonra Claudia'nın evine ilk kez gittim.

 Jane Crenna'yı o gece gördükten sonra gerçek kötülükle karşılaşmanın içimdeki   kötülüğü ortaya çıkarabileceğini kendime hatırlatmak için onu tekrar görmeliydim.

 Ne demek istiyorsun?

 Claudia'nın evinde yaptığım ayinden bir yıldan kısa süre   sonra o ve ben tekrar kötü yola saptık.

 - Hadi canım.

 - Evet.

 Haftada birkaç kez, aylarca sürdü.

 Acı, keder, endişe yoktu.

 Mutluluktan uçuyorduk.

 Yere indiğimizde ise seks yapıyorduk.

 Hamile kaldı.

 Çok çaba harcasam da kürtaj oldu.

 Tanrım.

 Aziz değilmişsin Peder.

 Hakkını veriyorum.

 Bunu söylemen garip.

 Artık suçluluğa katlanamadığımda yaptıklarımı itiraf ettim.

 Papazlıktan men edileceğimi düşünüyordum.

 Kesinlikle hak etmiştim.

 Ama kilise papazı bana ne dedi biliyor musun?

 Aziz ahlak timsali değildir.

 Aziz can verendir.

 Tüm hikayemi duymuştu.

 Bir daha olursa men edileceğimi söyledi.

 Ofisini, kendimi fazilet yolunda yürümeye adamış olarak terk ettim.

 Ne kadar zor olduğunu biliyorum yani.

 Ama içini dökmelisin Sarchie.

 O saklanmış acının üstesinden gelmen gerek.

 Seni içten içe öldürüyor.

 Siktir, geldi işte.

 Apartmana yaklaşıyor.

 Seninle arka tarafta buluşuruz.

 Yan taraftan gireceğiz.

 Sen arabada kal.

 Sarchie.

 Numaralarına aldanma.

 Burada değil.

 - Ne oldu?

 Sorun ne?

 - Duymuyor musun?

 - Hayır.

 Bir şey duyuyor musun?

 Radar.

 Sadece alarmmış Sarch.

 Şerefsiz!

 Durduğu katı telsizden söyle!

 Zemin kat.

 Zemin katta.

 Hayır, lütfen.

 Yardım et.

 Yardım et bana.

 - Tamam itekle.

 - Dalga mı geçiyorsunuz be?

 - Sıkıştı dostum.

 - Hayır!

 Allah kahretsin!

 Bir polis olarak hep baskıcı olmuşumdur.

 - Butler nerede?

 - Bilmiyorum.

 Kahretsin.

 Butler?

 Hayır, olamaz!

 10-13, memur yaralandı.

 Tekrar ediyorum, memur yaraladı!

 144 ve Rider.

 - Bütün ekiplerin dikkatine.

 - Butler?

 10-13, memur yaralandı.

 Tekrar ediyorum, memur yaraladı!

 10-13 lütfen bilgi ver.

 20'nin durumu ne?

 Adres, 144 ve Rider.

 Tekrar ediyorum, 144 ve Rider.

 Oraya daha çabuk gitseydim hala hayatta olurdu.

 Senin hatan değil biliyorsun.

 Başka ne var?

 Yıllardır karımı ve kızımı ihmal ediyorum.

 Konuşturmuyorum.

 Önceliği işime veriyorum.

 Anlıyorum.

 Bir polis olarak, hep baskıcı olmuşumdur.

 Devam et.

 - Birini öldürdüm Peder.

 - Marvin.

 - Jane Crenna'nın hücresinde bahsettiği kişi.

 - Evet.

 İyi bir miydi?

 Hayır.

 Olabilecek en kötü adamlardan biriydi.

 Dinleyin millet.

 Bu Marvin Scrimm.

 11 tane çocuk tacizi iddiası yüzünden aranıyor.

 Şimdi de 2 tane çocuk cinayeti eklendi.

 Bu herifi sokaklardan temizleyelim.

 Ondan acayip nefret ediyordum.

 Bu nefreti besliyordum da.

 Altı yaşında bir kızdı.

 Christina'nın şimdiki yaşında.

 Dehşete düşmüştüm.

 Hasta ruhlu pislik Marvin olay yerine ikinci kez bakmak için gelmişti.

 O sırada onu gördüm.

 Yakaladım onu.

 Ama öfkeyi kontrol edemedim.

 Hayvan gibiydim.

 Kendime hakim olamadım.

 Durmak istemedim.

 Hayır, lütfen.

 Bana yardım et.

 Yardım et bana.

 Vurmaya devam ettim.

 Vurdum da vurdum.

 Tekrar ve tekrar.

 Öldükten sonra bile.

 O geceden sonra içimdeki karanlık büyüyor, sanki kanser gibi.

 Öfkemi kontrol edemiyorum.

 - Jen ile konuşamıyorum.

 Ben  - Gazap.

 Öldürdüğün adamın suçlu olduğundan emin misin?

 Evet.

 Kurbanlarda DNA'sı bulundu.

 Kendime ölmeyi hak ettiğini söylemeye çalıştım.

 Ama bu doğruysa neden her Allah'ın günü içim içini yiyor.

 Çünkü bu onu hak etmiş bile olsa   ona verdiğin adalet değildi.

 İntikamdı.

 İntikam, sahibini her zaman yok eder.

 Günahlarını bağışlıyorum.

 Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.

 Amin.

 Anne.

 Ben Çavuş Ralph Sarchie.

 Valentine ve Doğu Tremont'da acil otobüse ihtiyacım var.

 Yüksekten atlama vakası var.

 Kadın.

 İsmi Jane Crenna.

 Jen?

 Jen orada mısın?

 İyi misin?

 Bendim.

 Atlamasını ben sağladım.

 Santino?

 Evimde misin sen?

 Yardıma ihtiyacım var.

 Acil benim eve.

 Yat yere!

 Hemen yere yat yoksa seni vururum!

 - Jen!

 Christina!

 - Burada değiller.

 - Onları bulmazsan ölecekler.

 - Neredeler?

 Neredeler?

 Nerede olduklarını söyle.

 Bırak girelim.

 Bırak girelim ki yerlerini söyleyelim.

 Bırak gireyim.

 Onları bulmanın tek yolu bu.

 Yap.

 Devam et.

 Öldür.

 Yapsana!

 Girmeme izin vermezsen   ailen ölür.

 Sen de ölürsün!

 Sarchie!

 Sarch!

 Gidin!

 Gidin!

 Yere yatırın!

 Kollarından tut.

 Sıkı tut!

 Bacaklarını yakala!

 Kızım ve eşim nerede?

 Ailem nerede?

 İçine sıçtığımın kedisi!

 Yakalayın!

 Oturtun.

 - Bu herif insan değil!

 - Hayır.

 - Kollarını tut.

 - Kollarını indir.

 Yakala!

 İndir aşağı!

 - Bizi yalnız bırakın.

 Bütün sorumluluk bende.

 - Bunu yapamazsın Sarch.

 Gidin.

 Çıkın.

 Bu adamın üzerinde tam bir şeytan çıkarma ayini yapmalıyız.

 Ama hazırlanmak için zamana ihtiyacımız var.

 Zamanımız yok.

 Ailemin yerini söylemesi lazım.

 Beni onunla yalnız bırak.

 Yapamam Peder.

 Tutuklu olduğu sürece olmaz.

 Ne yapman gerekiyorsa yap.

 Beni boş ver.

 Yardım edeceğim.

 Peki.

 Şeytan çıkarma yapacağız.

 Ha siktir lan.

 Sadece cevapları oku.

 Şeytan çıkarmada altı aşama var.

 Mevcudiyet, hile, kırılma anı, dile gelme, çatışma ve defetme.

 Her aşamada benim dediğimden başka bir şey yapma.

 Onunla konuşma.

 Onu dinleme.

 Sadece oku ve dua et.

 Anlıyor musun?

 Evet anladım.

 Herkes burada mı?

 Herkes burada mı?

 Herkes burada mı?

 Ayin başlamak üzere.

 Evet.

 Başlayalım.

 Ermişlerin şanlı prensi, Aziz Michael Archangel   yüksek mertebelerdeki günahkarların ruhlarına ve   karanlık dünyanın hakimlerine karşı bu mücadelede bizi savun.

 Tanrı'nın suretinden yarattığı ve kötülüğün zorbalığından   arındırdığı insanlığı kurtarmak için gel.

 Şeytana dersini veriyorum!

 Mülk sahibinin adına, defol git.

 Tanrı sizinle olsun.

 Ayrıca seninle de olsun.

 Hissettiğin şey mevcudiyet, ilk aşama.

 Derin psikolojik korku.

 Teslim olma.

 Birazdan geçecek.

 Bırakın Tanrı zuhur etsin.

 Bırakın düşmanları kovulsun!

 Ona karşı olan nefretleri huzurundan kaçsın.

 Balmumunun yangının önünde eridiği gibi.

 Kötülük, Tanrı'nın huzurunda perişan olsun.

 - İyi misin?

 Devam edebilecek misin?

 - Ben  Evet  Neler oluyor?

 - Siz kimsiniz?

 Ne yapıyorum ben burada?

 - Bu kadar mı?

 Bitti mi?

 Hayır.

 Bu hile.

 Şeytan ele geçirilenin kişiliğinin arkasına saklanmaya çalışıyor.

 İsa'nın adına, bize karşı gönderilen bu kötülüğü geri çevirip paylıyoruz.

 Cennetteki babamız, öyle olsun.

 İsmini söyle şeytan.

 Tanrı adınızı biliyor!

 Sayınızı biliyor!

 Onun işareti üzerinizde!

 Defolman için sana işaret ediyor!

 Şimdi!

 Şimdi!

 Şimdi!

 Yok artık!

 - Bu kırılma anı.

 - Ne demek yani?

 Sesini duymak üzereyiz.

 İsmin şeytan.

 İsmini söyle.

 Jane Crenna.

  Mendoza.

 Jane Crenna öldü mü?

 Jane Crenna öldü mü?

 Jane'i öldürdüm.

 Tıpkı oğlunu öldüreceğim gibi.

 Bir oğlun var.

 Claudia bebeği aldırmadı.

 - Hayır.

 - O da benim olacak.

 Yalancı.

 Yalancısın sen.

 Yalancı!

 Olamaz!

 Dur!

 Dur!

 Dinle beni!

 Dur!

 Dinle!

 Sana ne dedi bilmiyorum.

 Ama bana yapma dediğini sen yapıyorsun!

 Onunla konuşuyorsun!

 Dur!

 Odaklan!

 Beni duyuyor musun?

 Odaklan.

 Efendimiz adına   ve onun kutsal ismine dayanarak.

 - Sana emrediyorum şeytan

  - Bunu senin için ortaya çıkardım Rahip.

 - Sessizlik.

 - Canavarı ortaya çıkardım.

 Sessizlik.

 Sessizlik.

 Sana ne diye sesleneceğimi söylemeni emrediyorum.

 İsmin, şeytan?

 - Jungler, Jungler.

 - Ne var?

 Duymadın mı?

 İsmim Jungler.

 Sesi duyuyor musun?

 İsmini mi verdi?

 Ne oldu?

 - Ne?

 - Bana şey  - Jungler.

 - Jungler.

 Jungler!

 İsa'nın kanıyla bozguna uğradın!

 Bu kanın adına sana Tanrı'nın bu kulundan defolmanı emrediyorum!

 Vazgeç Jungler!

 Vahametinin eli kulağında.

 Sonun yaklaştı!

 Vazgeç!

 Vazgeç!

 Vazgeç!

 - Hazır ol.

 - Neye?

 Beşinci aşamaya, çatışma.

 - Ne oldu?

 - Müzik!

 İsa'nın kıymetli kanı adına   sana defolmanı ve Tanrı'nın gönderdiği yere gitmeni emrediyoruz.

 Tut onu!

 Kutsal haç benim ışığım ol.

 İblis benim rehberim olmasın.

 Kaybol şeytan!

 İsa Mesih ve onun yalnız gücü adına seni kovuyorum.

 Seni kovuyorum!

 Seni kovuyorum!

 Seni kovuyorum!

 Bu da defetme.

 Canavar gitti.

 Canavar gitti.

 Lütfen söyle, neredeler?

 YEDİ AY SONRA

Bugün bu evde hangi çocuk kutsal vaftiz için takdim ediliyor?

 Daniella Ann Sarchie.

 Bu çocuğun vaftiz olması için kim sunuyor?

 Jennifer ve Ralph Sarchie.

 Ralph Sarchie, şeytanı ve onun tüm amellerini reddediyor musun?

 Ediyorum.

 Bütün amellerini ve davranışlarını da.

 Bütün kötülüğü reddediyorum.

 Kızı Daniella'nın vaftizinden kısa süre sonra   Ralph Sarchie New York Polis Departmanı'ndan emekli oldu.

 Bugün hala Peder Mendoza ile birlikte çalışıyor.

 


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar