Print Friendly and PDF

Translate

Kapışma (2000) Snatch

|

 104 dk

Yönetmen:Guy Ritchie

Senaryo:Guy Ritchie

Ülke:İngiltere, ABD

Tür:Komedi, Suç

Vizyon Tarihi:10 Kasım 2000 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Rusça

Müzik:John Murphy

Nam-ı Diğer:Snatch | Diamonds | Snatch'd | The Guy Ritchie Project

Oyuncular

Benicio Del Toro

Dennis Farina

Vinnie Jones

Brad Pitt

Rade Serbedzija

Özet

 

Suç ve aksiyon türünün son dönemdeki en dikkat çeken örneklerinden biri olan Kapışma, Londra’nın suçla örülü yeraltı dünyasında vuku bulan iki farklı hikayeyi ele alıyor.

 

Bir tarafta çalınan bir elmasın peşinden gidenler, diğer yanda ise boks dünyasının arka sokaklarında dönen illegal işlerden birine karışan Turkish ve başına açılan belada mücadele etmek zorunda kaldığı acımasız ganster Brick Top.

 

Bu birbirinden bağımsız görünen iki hikaye ortak bir noktada buluştuğunda işler iyiden iyiye karışacaktır.

Altyazı

Adım Türk.

  Biliyorum.

  Bir İngiliz için komik bir isim.

  Ailem bir uçak kazasında tanışmışlar.

  Kazadan sonra bana bu ismi vermişler.

  Adını uçak kazasından alan pek fazla kişi yoktur.

  Bu Tommy.

  Adını bir silahtan aldığını söylüyor.

  Ama adını aslında ünlü bir 19. yüzyıl baletinden aldığını biliyorum.

  Kendimi bildim bileli onu tanırım.

  Benim ortağım.

  Bu elele tutuşup yürüdüğümüz anlamına gelmiyor.

  Bu onu mümkün olduğunca beladan uzak tuttuğum anlamına geliyor.

  Onun zor zamanlarında ona yardım ederim,onu kontrol altında tutarım.

  Ama gerçekten, kardeşim gibidir.

  Elmaslar hakkında ne mi biliyorum?

  Ben bir boks bahisçisiyim.

  Bir hafta öncesine kadar bir boks bahisçisi olarak mutluydum.

  Daha sonra: Elmaslar hakkında ne mi biliyorum?

  Antwerp'ten gelmiyorlar mı?

  -Himy, Bunu dinler misin?

  -Başka şansımız var mı?

  Demek istediğim bu değildi.

  Güzel bir hikayeydi, Adem ile Havva.

  Ahlak fiberiyle kaplanmış   ama erişkin bir adamdan inanmasını isteyebilir misin?

  Bu nedir?

  Evet, Bu nedir?

  Ne yapmamı istiyorsun, pantolonumumu indireyim?

  Tamam, devam et.

  Bu güzel bir hikaye.

  Sadece bir hikaye.

  Katolik dini yanlış çeviriler üzerine kuruludur.

  Yeter.

  Ruben, bir şeyler söyle.

  Dinle.

  Meşgul müsün?

  Sana her şeyi anlatacağım.

  Yaşlı bilgeler ibranice olan 'genç kadın' kelimesini  yanlışlıkla   yunancadaki 'bakire' olarak çevirmişler.

  Bu basit bir hata   çünkü telaffuzunda çok ince bir fark var.

  Sonuçta, bir bir kehanet ile geldiler.

  ''Bakire gebe kalır ve bize bir oğul verir.

  '' Anlıyormusun?

 İnsanların dikatini çeken sadece bakire kelimesiydi.

  Bakireler hergün bir erkek çocuk doğurmuyordu.

  Ama bir kaç yüzyıllık kargaşadan sonra   karşında kutsal Katolik Kilisesini görüyorsun.

  Neler diyorsun?

  Söylüyorum, çünkü yazılmış olması    böyle olduğu anlamına gelmez.

  Bu onlara umut verir.

  Bunun gerçek veya uydurma olması önemli değil.

  -İnsanlar inanmayı sever.

  -Daha fazla dinlemek istemiyorum.

  Neyse gördüğümüz kim?

  -Michael.

  -Selam?

  Mutti.

  Rudy!

  Rud, Rud, İçeri al,Lütfen.

  Rud, Her şey yolunda, Bırak gelsinler.

  -Michael.

  -Mutti.

  Yarım saattir bekliyoruz.

  Bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun?

  Yere yat.

  Yere yat!

  Yere yat!

  Hemen yere yat!

  -Yat yere!

  -Lanet olası yere!

  Yere!

  Yere yat Yere!

  Yere yatın dedim!

  -Saat.

  -Yedi dakika!

  Taş nerede?

  Taş nerede?

  Taş nerede?

  Michael, Taş nerede?

  Uçağın ne zaman kalkıyor?

  Yirmi dakika Silahını ver.

  Londraya gittiğinde   eğer bir silah istersen   bu numarayı ara.

  -Boris.

  -Boris.

  Sana istediğin her şeyi sağlar.

  Yapmaya izini var mı?

  Bu bir lisansız boks maçı.

  Gıdıklama yarışması değil.

  Bu adamlar birbirinin canını yakmaya çalışıyor.

  Sosisler nasıl oldu?

  Charlie?

  İki dakika, Türk.

  Şuna bak.

  Burayı buradan nasıl yönetebilirim.

  Düzgün bir ofise ihtiyacım var.

  Yeni bir tane istiyorum.

  Sen bana bir tane alacaksın.

  Neden ben?

  Çünkü, sen karavanlar hakkında çok şey biliyorsun.

  O ne demek?

  Birinde bir yaz geçirdin.

  Bu benden daha fazla bildiğin anlamına gelir.

  Ve, kazıklanmak istemiyorum.

  Bunun nesi var?

  Oh, hiçbirşey, Tommy.

  Bu türünün en iyisi.

  Ama rengi hakkında emin değilim.

  Hepsi ayarlandı.

  Sen sadece gidip alacaksın.

  İşte adres.

  Bir kamp yeri.

  On binin var, ve yeni bir tane görmek güzel olacak.

  -Şu sosilere ne oldu?

  -Beş dakika.

  Beş dakika önce iki dakika vardı.

  Çingene değiller, değil mi?

  Lanet olası çingenelerden nefret ederim.

  Çok duygusal bir çocuksun, Tommy.

  Siktir et.

  Sıkı tut.

  -Bu ne?

  -Kemerim.

  Hayır, Tommy.

  Bu senin pantolonunun içindeki silah.

  -O silahın orada ne işi var.

  -Korunmak için.

  Neden korunmak?

  Almanlar'dan mı?

  Oturduğunda yumurtalarını bununla uçurmamakiçin önlemin ne?

  -Nereden aldın?

  -Boris The Blade(Bıçak Boris).

  Sinsi Boris mi yani, şu kahrolası Rus.

  Ağır, değil mi?

  Ağır iyidir.

  Ağır güvenilirdir.

  Eğer çalışmazsa kolayca kafasına vurabilirsin bunula.

  Bıçak Boris, veya Kurşun Atlatan Boris.

  Sovyet orağı kadar namussuz, çekiçi kadar da sert Ayrıca, o lanet olasını öldürmek imkansız.

  Tommy'e, ortağıma geri dönelim.

  Tommy diğer işleri yönetir   atari makinelerini   makineler kafamızı yağmurdan korur ve George'umuzun ellerine eldiven alır.

  Yine de, Tommy bugünlerde korunmakla meşgul.

  Tamam, Alıyorum.

  Tommy'nin bu yeni merakının bir nedeni var.

  Er yada geç, lisanssız boks maçında şu sebepten dolayı: Tuğla Kafa.

  Eğer bu bir bahse değmezse, ne değer bilmiyorum.

  -Kötü görünmüyor, değil mi?

  -Hayır, muhteşem görünüyor.

  Onunla gurur duyacaksın.

  Sen tahmin et bunu insanlar benim için yapar, Gary?

  Bana bir iyilik yap.

  Sen buna layıksın.

  Dilini kıçımdan çek.

  Bunu köpekler yapar.

  Sen bir köpek değilsin, değil mi?

  Hayır.

 Hayır, değilim.

  Yine de   bir köpeğin sahip olabileceği tüm karakteristiklere sahipsin, Gary.

  Sadakat hariç.

  Söylentilere göre en büyük favorisi bayıltıcı bir silah   bir plastik torba, bir rulo bant ve aç domuzlara bir paket.

  Sen acımasız bir amcıksın, Liam.

  Sana istediğini vereceğim.

  Ama yakınmaların için vaktim yok.

  Domuzları onunla besleyin, Errol.

  Siz ikiniz hangi boka bakıyorsunuz?

  Eğer onunla ilgilenmek istiyorsanız, sadece onun borcu olmadığına emin olun.

  Yoksa onun borcu sizin olur.

  Bu onun cebinde olduğunuzu gösterir.

  Ve oraya bir defa girerseniz bir daha çıkamazsınız.

  Duyduğuma göre iyi dövüşçüymüş, onu kullanacağım.

  Sana bir iyilik yapacağım, genç adam.

  Bu ona bir iyilik yapacağım anlamına gelir.

  Çünkü herkes bilir ki kimse benim dövüşlerime onunkiler kadar ilgi göstermez.

  Burası, Errol.

  Beni sevdiğini sanmıyorum.

  Beni sevmedin, değil mi?

  Ne demek istediğini anlamadım.

  Burada daha fazla duramıyacağım.

  Çok pis kokuyor.

  Benim dövüşlerim çabuk biter,yani otoriteler bir şey anlamadan tüyeriz.

  Kartlarını iyi oynarsan, Seni tutarım.

  Bana kendini kanıtlarsan, Seni tutarım.

  Bokstan kazanç sağlamak zordur çünkü   prensiplerinize karşı bir şey yaparsınız.

  Aslında, her şeyi unutmanız gerekir.

  Bunlar Lancashire domuzları mı?

  Seninle konuşan kim?

  Oh, evet, Tommy.

  Tuğla Kafa Tommy'yi sever Beni oyuna getirme.

  Beni oyuna getirmek istemezsin, değilmi?

  Ringte görüşmek üzere.

  Boris, Lanet Dört Parmak Franky'nin   yumruk büyüklüğünde bir elması var.

  Sana koluna bağlı bir çantada taşıdığını söyledim.

  Silah alması için sana gönderdim.

  Daha ne yapmamı istiyorsun, senin için vurayım mı onu?

  Ama, sende vurma onu.

  Amerikalılar, bir Rus olduğunu bilemezler.

  Benden bilirler.

  Sen benim kardeşimsin, onu seveceksin.

  Onu çalması için başkasını tut!

  İşin bana gelmesini istemiyorum.

  ve onu öldürtmen şüphe uyandırır.

  Yani bu iş için aptalları kullanma.

  New York'a gitmeden önce bir kaç gün Londra'da kalacak   yani çabuk ol, tamam mı?

  Bir şey daha.

  İşine yarayabilir.

  Kumar oynamayı çok sever.

  86 karat mı?

  Dahiyane kesim, çok güzel.

  Çok güzel bir taş.

  Sen iyi bir çocuksun, Franky.

  Ve gerçekten iyi bir iş yaptın.

  Şimdi, ne zaman geri geliyorsun?

  Burada bir-iki parçam var.

 Daha fazla eder.

  Bir kaç gün.

  -Kuzenim Dougie ile konuş.

  -Kafa Doug mu?

  Ve Franky .

  -Ve ne?

  -O kumarhanelerden uzak dur.

  İyi bir iş yaptın, bubbe.

  -İçine etme, Tamam mı?

  -Anladım,  Avi.

  Görüşürüz, Avi.

  86 karat.

  -Nerede?

  -Londra'da.

  -Londra mı?

  -Londra.

  -Londra mı?

  -Evet, Londra.

  Bilirsin, balık, cips, fincan çay   Kötü yemek, kötü hava, siktiğimin Mary Poppins'i.

  Londra!

  Bana göre değil.

  Bu Kafa Doug.

  Herkes Kafa Doug'u bilir.

  Eğer bir taş çalındıysa, konuşulacak tek kişi bu adamdır.

  Yahudi numarası yapar.

  Yahudi olmayı isterdi.

  Hatta ailesine bile Yahudi olduğunu söyler.

   Ama o bir yahudi değil, o kahrolası bir maymun.

  İş için iyi olduğunu düşünüyor.

  Ve elmas işinde  - iş için iyidir.

  -Avi!

  Bugün daha iyi olacak.

  Ona iyi bak.

  Avi, biliyorsun ben schtrops almak istiyorum.

  O schtrops satmıyor.

  Daha küçük yapalım.

  Beni ne için aldın?

  Burası İngiltere.

  Biz kuralına göre oynarız.

  Beni dinle.

  Taşlar yahudilere haram olsa bile, ben onları alırım, değilmi?

  Şimdi, eğer izin verirsen, Öğle yemeği arası vereceğim.

  Bay bay.

  Burada ne yapıyorsunuz?

  Burası özgür bir ülke, değil mi?

  Evet, ama burası özgür bir dükkan değil, değil mi?

  Öyleyse siktirin gidin.

  Siz ikinizi ofisimde görmek istiyorum.

  Telefondaki kuzenim Avi'ydi.

  -Onu görmelisiniz.

  -Evet, baba .

  Söylemiştin.

  -New Yorktaki en büyük pisliklerden biri.

  -Evet, baba .

  Söylemiştin.

  Siz ikinizi ofisimde görmek istiyorum.

  Evet, baba .

  Söylemiştin.

  Ağırlık güvenilirliğin simgesidir.

  Ben her zaman güvenilirliğ ön planda tutarım.

  Alacağım Ne kadar istiyorsun?

  Hiçbirşey.

  Tamam, o halde ne istiyorsun?

  Benim için bir şey yapmanı.

  Bir kaç bün sonra bir dövüş var.

  Ne tür bir dövüş?

  Lisanssız boks.

  Bahisleri alan bir bahisçi var Eğer benim için oynarsan   onun sonunu getiririz.

  -Neden kendin oynamıyorsun?

  -Şey   bu tür bahisleri oynamak için pek fazla bahisçi yok.

  Ve benim buralara gerçekten büyük borcum var.

  Bir çoğunun bilmediği bir şey biliyorum.

  Ne düşünüyorsun?

  Ne biliyorsun?

  Burası bir kamp yeri.

  Bir çingene kampı -10 puan -Biz burada ne yapıyoruz?

  -Biz bir karavan alıyoruz.

  -Bir avuç çingenenin içinde mi?

  Senin neyin var?

  Çok kolay olacak.

  Eğer burada değilsen.

  Oh, seni salak.

  Ben lanet olası çingenelerden nefret ederim.

  Arabanız çok güzel bayım.

  Senin bisikletin kadar güzel değil.

  Ne arıyorsunuz?

  Bay O'Neil.

  -Sizi ona götüreyim mi?

  -Sen iyi bir çocuksun.

  Toz olun.

  -Onu benim için getirecek misin?

  -Evet.

  -Ne bekliyorsun?

  -Vereceğiniz beş papeli bekliyorum.

  Siktir git.

  Onu kendim bulurum.

  -İki buçuk.

  -Bir sterlin alırsın.

  Siz gerçekten sert bir sikicisiniz bayım.

  Çingenelerin bir problemi vardır.

  Ne yapıyorsun?

  Çekil yolumdan.

  Ne söylendiklerini anlayamazsınız.

  Sen Tommy mi?

  Karavan için mi?

  -Bay O'Neil.

  -Siktir et.

  Bana Mickey de.

  Ne İrlandalı, ne de İngiliz.

  -Nasılsın?

  -Havalar iyi.

  Sadece bir çingene.

  Hassiktir!

  Adamın ebatlarına baksana!

  Ne kadar büyüksün?

  -Çocuklar, ne kadar büyük?

  -Gerçekten büyük.

  Hey, ana, gel ve şu adamın büyüklüğüne bak.

  Sen boksöre benziyorsun.

  Boksör müsün yoksa?

  Çekil yolumdan.

  Sor bakalım içki isterler mi?

  İçecek için birini öldürebilirim.

  Sakın buralarda birini öldürme.

  Çek ellerini.

  Çay?

  Aptal olma , Mickey.

  Adama adam gibi bir şey söyle.

  Seni başbelası.

  -Bu çam yarması da bizimle mi geliyor?

  -O arabayla ilgileniyor.

  -Bizi ne zannediyor, hırsız mı?

  -Hayır, öyle bir şey yok.

  -O sadece arabalara bakar.

  -İyi köpük.

  Sen köpükleri severmisin?

  -Köpük?

  -Ne?

  -Ha, köpükler -Köpükler, sever misin?

  Oh, köpekler.

  Tabii ki severim.

  -Ben karavanları daha çok severim.

  -Güzel.

  Çingeneler pazarlık yetenekleri ile ünlüdürler.

  Bu neden böyle konuştuklarını kanıtlıyor.

   yani konuşulanları takip edemiyorsunuz.

  Ama ya Tommy karavanı söz konusu fiyattan daha ucuza alırsa   dönünce ona bir dondurma alacağım.

  Güzel köpek, güzel aile.

  Biraz evini özler ama sonra üstesinden gelir.

  Görüşürüz kızlar, görüşürüz patron.

  Tamam, Mickey.

  Görüşürüz.

  Bu yaygaranın sebebini bir türlü anlayamadım.

  Onlar kötü adamlar değiller.

  Onu gördüğün şekiliyle aldın, anlaşmamız böyleydi.

  Bak, sana yardım elimden geldiği kadar yardım ettim.

  Arabayı gördün mü?

 , Kullan onu.

  Hala seni taşıyabilecek bacakların olduğuna dua edip siktirip gitsen iyi olur.

  Kimse sana   konuşmadan bir şey söylemek için bok getirmez.

  Sadece parayı geri ver ve karavanını al.

  Tekerlekleri olmayan karavanı neden almak isteyeyim ki?

  -Bunu bir kavgaya mı dönüştürmek istiyorusun?

  -Hadi bakalım.

  Hadi, devam et, devam et Dövüşmene izin veremem!

  Dövüşürsen ne olacağını biliyorsun!

  Onu yerine götürün.

  Lanet olsun!

  Niye para istiyorsun?

  Ben seni sikmedim ki.

  Seninle dövüşeceğim.

  Sen ve ben.

  Yani bu bir çeşit dövüş olacak, öyle mi?

  Yerde kal.

  Yerde kal!

  Yerine dön ve yerde kal.

  Sana söz veriyorum, yerde kalmak isteyeceksin.

  Şişmandan ölümcül bir tekme.

  Yüzsüz piç.

  -Tamamdır çocuklar -Onu ayağa kaldırın.

  Ayağa kaldırın   yoksa bir dahaki sefere yürüyemeyeceksin.

  Sıçayım sana.

  Bu hasta.

  Ben gidiyorum.

  Hiç bir yere gitmiyorsun, seni kalın bok.

  İş bitene kadar buradasın.

  Yani o dövmeli, komik konuşan, sportmen çingenenin   çıplak yumruk boks şampiyonu olduğunu atlamışım.

  Yani bir tabut çivisi kadar sert.

  Şu anda Tommy nin aklındaki son şey  Eğer Gorgeous birkaç dakika içinde kalkamazsa   Tommy biliyordu ki kendiside onunla birlikte gömülecekti.

  Çingeneler niye kamplarında    ölen bu adamlar hakkında açıklama yapmak istesinler ki?

  Gömüp tüymek dururken.

  Bu SSK noları olmaması gibi bir şey değil.

  ''Salak'' Tommy,    dua ediyor.

  Eğer etmiyorsa   kesinlikle etmeli.

  Kötü çocuk.

  -Sol.

  -Kolay gelsin.

  Hayır, bu bir Mozanit.

  Ne-zanit?

  Mozanit bir çeşit sahte elmastır, Lincoln.

  Bu bir Mickey Mouse yapımı.

  Taklit.

  Orjinal değil.

  Ve ederi   üçün biri.

  Kötü çocuk, Ben sana iyi bir gangster olmanın yolunu anlatıyorum.

  Bu oyunu bana ve Sol'a bırak.

  Görüşürüz.

  O nedir, Vince?

  O bir köpek, Sol.

  Onu buraya getirmiyorsun.

  Bu sadece bir köpek.

  -Nereden buldun?

  -Çingenelerden.

  Al.

  Bir avuç altınla beraber verdiler.

  Çingeneleri bilirsin Sol.

  Anlaşmayla birlikte bir de köpek verirler.

  Tehlikeli olmasa iyi olur.

  Ne yaptığını sanıyorsun?

  Onu dükkana alıştırmaya çalışıyorum, yapmayayım mı?

  Köpeği durdur!

  Geri gel!

  Pekala, Boris?

  -Köpeği merak etme.

  -Etmiyorum.

  Senin için ne yapabilirim?

  Senin için bir işim var.

  Benim zaten bir işim var.

  50 bin ve bir günlük hasılatın yarısı.

  Devam et.

  Gişeleri soymanı istiyorum.

  Rusyadan sevgilerle, hı?

  Satılık taşlarım var   çiğnemek için yağlı ve bir çok adam görmek için   yani eğer seni rahatsız etmiyorsam  Ağır ol, Franky, oğlum.

  Roma'dayken ağır ol.

  Ben Roma'da değilim, Doug.

  Acelem var.

  Gidip gişeleri görmeliyim.

  Gişeler?

  -Kimin üzerine oynuyorsun?

  -Bombacı Harris.

  Lisanssız boksçu mu?

  Benim bilmediğim bir şey mi biliyorsun?

  Bubbe, elbette ben senin bilmediğin bir çok şeyi biliyorum.

  Kötülük iliklerini işlemiş, değil mi, Tyrone?

  Elbette.

  Tyrone sürecek.

  Onun ralli sürücü lisansı var.

  Tabii ki var.

  Köpeğinin koltuklarımın üzerine salyalarını akıtmasını istemiyorum.

  Koltukların mı?

  Tyrone, bu çalıntı bir araba adamım.

  Ben direksiyondayken bu benim arabam   ve köpeğinin koltuklarıma salya akıtmasını durdur.

  Tamam mı?

  Bu adamı bulduğuna inanamıyorum.

  Nereye gitti o?

  Çinegenelere geri döndü.

  Kapa çeneni.

  Onları nasıl bulabilir ki?

  Şey, bilmiyorum.

  Ben bir köpek değilim, Sol.

  Ona sor.

  Lanet olası it güdümlü füze gibi.

  Frene yavaş bas!

  Sürebildiğini söylemiştin, Sol.

  Benim hakkımda düdşünme.

  Sadece koltuklara sıçan köpeğinle ilgilen.

  Tamam mı?

  Ne?

  İyi bir tüyme şöforü olduğunu söylemiştin.

  Bu adam nereden kaçabilir ki?

  Benim için endişelenme Tyrone.

  Gerektiğinde hareket edebilir.

  Sen bize silah buldun mu?

  O da ne?

  Bu bir pompalı, Sol.

  Bu bir uçaksavar silahı, Vincent.

  -Olaya heyecan katmak istemiştim.

  -Bizi cehennemlik edeceksin.

  Burası bir gişeye benzemiyor.

  Neden burada durduk?

  Orasının nesi var?

  Çok dar.

  Dar mı?

  Oraya lanet olası bir Jet uçağı bile park edebilirsin.

  Rahat bırak onu.

  O yetenekli biri.

  Değil misin, Tyrone?

  Tabii ki öyleyim.

  Yetenekli bir salak.

  Tyrone, sen ne yaptın?

  Eevt, Tyrone, sen ne yaptın?

  Bak, eğer beni kızdırırsan, ne olacağını görürsün.

  Tamam.

  Hayır, şimdi hareket etme.

  İnsanlar hasarı görebilir.

  Niye yaptın bunu?

  Görmedim.

  Bu 4 tonluk bir kamyon.

  Bir çerez paketi değil.

  Açı tersti, görmedim.

  Arkanmızdaydı, Tyrone.

  Ters döndüğünde, nesneler senin arkadan gelir.

  Köpeğine hakim ol.

  -Köpeği uzak tut ondan.

  -Benden uzak tut.

  Şu öten oyuncağı bana ver.

  Susturuyor onu.

  Kapışmayın.

  Bütün bir topu yutamaz.

  Evet.

  Lanet olsun.

  Neden   Gorgeous George u   çıplak yumrukla bir boks maçına soktun   hem de Bombacıyla olan dövüşüne iki gün kala?

  Onun yarısı kadardı.

  Onu incitebiliceğini düşünmemmiştim.

  Sen onu çıplak yumruklu bir boks maçına soktun.

  Lanet olsun.

  Ne bekliyordun ki?

  Oturup çay mı içeceklerdi?

  Sinirini bozan ne?

  Sinirimi sen bozdun.

  Sen.

  Sen iyi anlaşma olduğunu söylemiştin.

  Sana 10 bin kaybedip, Gorgeous'u hastenelik etmekle    iyi bir anlaşmanın   farkını anlatamamışım galiba.

  Bunu Tuğla Kafa'ya kim açıklayacak?

  Dövüşün olmayacağını?

  Dövüşçüyü değiştiririz.

  Oh, ve fark etmemesini mi umacağız?

  Kiminle değiştireceğiz?

  Silah John a ne dersin?

  veya Deli Yumruk Willy?

  Sen Bay Anlık Hadise değilsin değil mi?

  Deli yumruk delirdi   Silah kendisini vurdu.

  İsa adına.

  Ne?

  Şu lanet çingeneyi kullansak?

  -Bize ne kadar verecek?

  -10 bin.

  Sıçtım.

  Otobüs peşinde koşmaktan daha fazla.

  Pekala.

  Bunu bir karavan için yaparım.

  Bir ne?

  Bir karavan.

  -Limiti aşma, o kadar.

  -Sadece bir karavan istedim.

  Her neyse, bunun nesi var?

  Bu bana göre değil.

  Anama göre değil.

  Neyine göre değil?

  Anası Tuğla kafa yasa dışı bahisleri yönetir.

  Kan ve acı içeren herşey üzerine bahse girerler.

  Şimdi ben dövüşçüleri değiştiriyorum   ve tuğla kafa bu durumu kendi lehine çevirecek.

  Pantolonumu indirip, beni yağlıyacak   Deliğime nişan alacak.

  Eğer ben çingeneyle değiştirmezsem   beni ikiye bölmek isteyecek.

  Bizim kanımızla duvarları boyayabilirler.

  Al bakalım, seni kıllı.

 .

  Ringe koyarsan altına sıçar.

  Onu bir sopayla dürtersen taşaklarının büyümesini seyredersin.

  Köpek dövüşünü sever misin, Türk?

  Gorgeous George'u kaybettik.

  Bunu tekrar etmen gerekiyor.

  Gorgeous George'u kaybettik.

  Ee, nerede kaybettiniz onu?

  O araba anahtarı değil, değil mi?

  Ve bu yaptığınız çok utanç verici birşey.

  Biz hayır kurumu değiliz.

  Ringe taşaklarınızı sürmeyeceksiniz değil mi?

  Dövüşçüyü değiştiriyoruz.

  Oh, lanet olsun, kız arkadaşının sesi de mi var?

  Onu kiminle değiştiriyorsunuz, tatlım?

  Sen tanımazsın, ama o kuvvetli.

  Kuvvetli mi?

  Muhammed Ali, Bruce Lee veya başka biri olması umrumda değil   dövüşçüyü değiştiremezsiniz.

  -Hala bir dövüş var ama.

  -Hayır yok.

  Bütün bahisleri kaybedeceğim.

  Dövüşçüyü değiştiremezsiniz.

  Yani, hayır, dövüş yok.

  var mı?

  Seni lanet salak?

  Bahisleri dövüş sırasında yapabilirsin.

  Bir tarafını ısırttırmadan önce şu kıza sahip ol, Türk Isırılmak ister misin, tatlım?

  Adamınız dördüncüde düşecek.

  Beni anladın mı şimdi,Türk?

  İçinde bulunmayı hiç istemediğim bir noktadayım şu anda: Ona borçluyum.

  Yani, onun cebindeyim.

  Çok ince bir buzun üstündesiniz, benim köpek maması dostlarım.

  Ve o buz kırıldığında ben onun altında olacağım.

  Şimdi, siktirin gidin.

  Doug, Dört Parmak Franky nerede?

  Bilmiyorum.

  Ben onun annesi değilim.

  Ama onu az sonra göreceğiz.

  -ne kadar sonra?

  -Nakite ihtiyacı olduğunu söyledi.

  Yani dövüşe katıldıktan sonra geri gelecek.

  Bir dövüş mü?

  Ne dövüşü?

  Boks maçı mı?

  -Kumar da dahil mi?

  -Bu bir boks maçı, Avi.

  -Valiz de onunla birlikte miydi?

  -Evet, yanındaydı.

  Ve bu salak kumar oynuyor?

  Sen kumar ile problemi olan Dört Parmak Franky hakkında   konuşuyorsun.

  Avi, ben telepatik değilim.

  Sen çok salaksın sana söyleyeyim.

  Neden ona Dört Parmak Franky dediklerini biliyor musun?

  Hiç bir fikrim yok.

  Çünkü o tehlikeli insanlarla salak bahislere giriyor.

  Ödemeyi yapmadığında, eline baltayı veriyorlar.

  Ve ben onun sünnet olmasından bahsetmiyorum.

  Ödeyebileceğinden eminim.

  Benimkilerle olmaz.

  Diş fırçan var mı?

  Londra'ya gidiyoruz.

  Duydun mu?

  Ben Londra'ya geliyorum!

  -Avi!

  -Kapa çeneni ve otur, seni kel pezevenk!

  Ben kendi ülkemi terk etmeyi sevmem   özellikle daha soğuk, ve daha az plajı olan bir yer için   ve daha az hasır şapkalı kokteyller.

  Kumlu sahillerimiz var.

  Onları sikime göster.

  Umarım arkadaşım Franky konusundaki kuşkularımı takdir edersin.

  Onu bulacağım ve sen de bana bulmamda yardım edeceksin.

  ve dövüşten başlayacağız.

  Onu ordan nasıl alacağım?

  Öksürerek çıkarır herhalde.

  İyi olacak mı?

  Umarım olmaz.

  -Bu gişeleri soyacak mıyız?

  -Evet, büyük adam.

  Neden bekliyoruz?

  Bir çanta taşıyan dört parmaklı bir adamı bekliyoruz.

  Neden?

  Çünkü, anlaşmaya göre: Rus çantayı alır, biz de parayı.

  Çantada ne var?

  Amına koyim, Tyrone, sadece direksiyona konsantre ol!

  Tanrım.

  -Bu gece özel gece, baylar -Bundan haberdarım, oğlum.

  Burada olmamızın nedeni de bu.

  Çok iyi.

  Burası arka giriş.

  Gerçekten mi?

  Ön taraf olduğunu zannetmiştim.

  -Bu gece özel gece, baylar -Burada olmamızın nedeni de bu.

  Biletler.

  Buraya girebilecek miyiz?

  Avi, Avi, anlayacaksın.

  Bu tam olarak Las Vegas değil, ve aynı zamanda yasal da değil.

  Ben Las Vegas veya yasal birşey aramıyorum.

  Ben lanet olası Dört Parmak Franky'yi arıyorum.

  Biliyorum, burada olacağını söyledi.

  -Eğer işin içinde kumar varsa, buradadır.

  -Tongaya düşmeyelim Sen bizi düşürmezsin.

  Dördüncü rauntta yerde, o konuda endişelenme Bu o mu?

  Bilmiyorum.

  Kaç tane parmağı vardı?

  Affedersin, dürbünlerimi zamanında çıkaramadım.

  Seremoniyi geçelim.

  Şova başlıyalım.

  Bu gişeler kime ait biliyor musunuz?

  Eğer biliyorsan, kendi iyiliğin için herşeyini bana vereceksin.

  Ne yapıyorsun sen?

  Ne yapıyora benziyorum?

  Acıtmaya başladı, Solomon.

  Perdeyi indir çabuk.

  Ne yapıyorsun, Vince?

  Eğer ismimi kullanmayı kesersen daha iyi olacağım.

  -Çantayı doldur.

  -Bahisler kapandı.

  Ben buraya lanet olası bahis oynamaya gelmedim.

  Anladım   ama bütün   bahisler   kapalı.

  Eğer bütün bahisler kapalı ise, para olabilir mi?

  Yemezler.

  Bu iyi çünkü, ben de yedirmiyorum.

  Bu bir gerçek.

  Neyin var?

  Aslında, hiçbirşey.

  Bir kaç bozukluk, kağıt yok.

  Bana ellerini göster.

  Senin beş parmağın var.

  Bakır paralar.

  Ne yani, lanet olası bakır paralar mı?

  Ben açmam çünkü bu bir güvenlik kapısı.

  Tut şunu.

  Bacağım.

  Ne inliyorsun?

  Dokunmadım bile.

  Sıçtık.

  Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?

  Bizi buradan çıkar.

  Tyrone, sen ne yapıyorsun?

  Bizi buradan çıkar!

  Bu adam kim, Tyrone?

  Bu dört parmaklı ve çantalı bir adam, Vinny.

  Kırmızı köşede   genç ve yenilmez .

  Ee,Mickey, dördüncü rauntta yerdesin, anladın mı?

  Sadece beni öldürmesine engel ol.

  Kemik-kıran,   tek yumruklu makinalı tüfek.

 .

   Mickey!

  Ve diğer köşede  Şimdi, Biliyorum tam bir yağ tulumu-- Evet, bir yağ tulumu ama kirli ve tehlikeli.

  Bombacı  ''Deli adam'' Harris!

  Şimdi, kalk ve bir dövüşçü gibi görün.

  Hadi hazırlanalım   kavgaya!

  40 bin papel kaybettiğimin farkında mısın?

  Ters olan ne?

  -Senin için halledebilirim.

  -Mutlu değilim.

  Hallederim, söz veriyorum.

  Bana güvenin.

  Lanet olası çingene, beni böyle yaptı.

  Tavsiyen için teşekkürler, tuğla kafa.

  Dinle, seni küçük saçaklı piç, eğer  bir kemik atarsam.

 .

   Tadının iyi olup olmadığını merak etmem.

  Bir daha benim yolumu kesersen senin salamlarını keserim.

  -O burada.

  -Evet, ona sen açıkla bakalım.

  -Ne yapıyorsun?

  -Çanta koluna bağlıydı.

  Neden koparmadın?

  Biz kasap değiliz, Boris.

  Ama çanta onda.

  Bak, biz-- Evet, sizin bir sorununuz var.

  Gişelerde o kadar da nakit yoktu.

  Tamam.

  Al burada 10 bin var.

  Hayır.

  Sende kalsın.

  Biz bunu istiyoruz.

  Şey, en azından bunun yarısını.

  Çantanın içinde olanlar benimdi.

  Gişelerde olanlar ise sizindi.

  Tamam mı?

  Çok fazla değildi, ama burada durumu kurtarmaya yetecek 10 bin var.

  Hayır, Korkarım onun için çok geç artık.

  Bunun yarısını istiyoruz, ve bu tamamen cömert oluşumuzdan.

  Biz , taşın hepsini de alabilirdik, Boris.

  Dikkat!

  Silahı bırak, şişman çocuk.

  Sizi salak ibneler.

  Adam adımı bilmemeliydi.

  Bana taşı verin.

  -Taş çantanın içinde.

  -Ne?

  Çantanın içinde.

  Taşı çantaya mı koydunuz?

  O zaman çantayı açın ve taşı bana verin.

  Az önce öldürdüğün adam, çantanın şifresini biliyordu.

  Şimdi, Mickey'nin performansından sonra,buralarda takılmak pek  akıllıca değil.

  Tuğla kafa, Tommy'yi, beni ve Mickey'yi öldürmek için arıyordur.

  Bizi aradığını biliyorum, ama başka seçeneğimiz yok.

  Ülkeyi terketmeliyiz, ama paraya ihtiyacımız var.

  Ama sahip olduğum tüm para, ofisimdeki kasada duruyor.

  Parayı aldığım gibi -- Oink, oink.

  Lanet.

  Demek şekeri orada saklıyorsun.

  Siz ikiniz ne arıyorsunuz burada?

  Koklayacak pantolon mu arıyorsunuz?

  Bu çok düşmanca bir tavır, değil mi?

  Ve biz düşmanca tavırları sevmeyiz, Sever miyiz Errol?

  Hayır, sevmeyiz, John.

  Daha yeni cilalatmıştım.

  Git ve su ısıt.

  -Şeker alır mısın?

  -Hayır, sağol, Türk.

  Ben yeterince tatlıyım.

  Artık sizin sorununuz oldu.

  Tamam mı?

  Cesetle beraber 10 bini de alabilirsiniz   ama eğer sizi tekrar görecek olursam orospu çocukları  Adama bakın.

  Bir kaç gün içinde çıplak-yumruk bir boks maçım var.

  Çingeneyi  kullanmak istiyorum.

  Olur.

  Tabii ki.

  Tabii ki, lanet olsun tabii ki.

  Ben sormuyordum, anlatıyordum.

  Ama bu sefer   dördüncü roundda düşmesini ısrarla istiyorum.

  Ve kararlıyım, bu sefer.

  Şimdi, buraya kasanı açmaya geldiğini biliyorum.

  O zaman, şimdi onu açabilirsin.

  Türk, meşgul küçük bir piçtir.

  Bence yeterince uzak kaldı.

  Düşünmek sana dert getirir, Errol.

  Bunu çok yapmamalısın.

  Bu küçük bir domuzun dikkatini çekebilir.

  Şimdi bana şu gişeleri hortumlayan salak herifleri bul.

  Onları bugün bulmanı istiyorum.

  Günaydın bayan O'Neil.

  Tommy.

  Sen çimendeki yılan gibisin?

  Nereden çıkardın onları?

  Oğlumu arıyorsunuz değil mi?

  -Nerede bulabileceğimi biliyor musunuz?

  -Evet.

  Bu bilgiyi paylaşmak istermiydiniz?

  Oğlumun başını derde sokmanızı istemiyorum.

  O benim tek çocuğum.

  ve o iyi bir çocuk.

  Eğitimde.

  Ne eğitimi?

  Yabani tavşan eğitimi.

  İki sendeleyici bulurlar-- Sormadan söyleyeyim köpek yani.

  Bir tavşanın peşine takarlar Ve tavşan köpeklerden kaçmalıdır.

  Ee, eğer kaçamazsa?

  Şey, Büyük tavşan sikilir , değil mi?

  Gerçekten mi sikilir?

  Evet, Tommy.

  Almanlar varmadan önce.

  Bu salakları tanıyor musun, Erol?

  Birçok salak tanırım   ama bu ikisi kadar aptal olanlarını görmemiştim.

  John?

  Ben de, patron.

  Tyrone.

  Seni salak, şişman salak.

  -Bunu yapmak istiyor musun?

  -Duruma göre.

  Hangi duruma?

  Bana alacağınız şu karavana göre.

  Kırmızı olan değil.

  Gül rengi olan.

  -Bu aynı karavan değil.

  -Aynı kavga da değil.

  Ama bu herif öncekinin iki katı.

  Dövüş iki katı.

 Ve anamın bir karavana ihtiyacı var.

  Anama bakmayı severim.

  Bu adil bir anlaşma.

  Alın onu.

  Senin son performansından sonra yem olmadığımız için şanslısın.

  Bir kaltağın tekerlekli sarayını almak için zengin olmak gerek.

  Senin annen için kaltak demek istemedim.

  Ben sadece  Nefesini yulaf lapanı serinletmek için sakla.

  Tamam.

  Ve annem gök mavisine hastadır.

  Yeterince açık konuştum mu?

  Evet, gayet açıktı, Mickey.

  Meslektaşıma danışmam için bana sadece 1 dakika ver.

  Herifin söylediğinden birşey anladın mı?

  Ne yapacağımı anlatacağım.

  Lanet.

  Bunun için seninle bahse gireceğim.

  Ne yapacaksın?

  Seninle bahse girecek.

  Ne, Tommy nin en son girdiği gibi mi?

  Bana bir iyilik yap.

  Sana bir iyilik yapacağım.

  İlk bahis senin.

 Eğer ben kazanırsam, karavanı alırım   ve çocuklar da birer çift ayakkabılarını.

  Eğer kaybedersem   siktir et, bedava dövüşürüm.

  Yapacağım son şey bir çingene ile bahse girmektir.

  Ama , aslında pek de şansım yok.

  Her nasılsa onu dövüştüreceğim ama eğer kaybedersem   Şey, yenilmek hakkında düşünmek bile istemiyorum.

  Tamam.

  Bence tavşan sikilecek.

  Ne.

  Gerçekten mi sikilecek?

  Anladın mı, Londra'lı?

  Anladım!

  Hepsini anlatacağım.

  Şunları benden uzak tutun!

  Size gişeleri kimin soyduğunu söyleyeceğim.

  Gök mavisi.

  Hoşçakalın çocuklar.

  Kim gerçekten sikildi şimdi?

  Bu işte bir terslik var.

  Ondan karavan almak isteyen bizdik.

  Şey, neden sen onu kıçından şişlemiyorsun, Tommy?

  Bence silahı birine fırlatsan daha fazla zarar verirsin.

  Ne?

  Ateş edemeyeceğimi mi söylüyorsun?

  Oh, hayır, Tommy.

  Ateş edemezsin demedim.

  Senin ateş edemediğini zaten biliyorum.

  Dediğim pantolonun içindeki o boktan şeyi   ona yedirirsen daha fazla zarar verir.

  Silah çalışmaz mı diyorsun?

  Denedin mi?

  Amanin!

  Şu sinsi Rus'u görmek istiyorum.

  Neden kafasına bir çay süzgeci taktı?

  Kafasını sıcak tutmak için.

  -Ona ne oldu?

  -Yüzünden vuruldu.

  Haberin var zannetmiştim.

  Bunu niçin yaptın?

  Onu bir tavşanla karıştırıp mı vurdun?

  -Ne yapmamı istiyorsun?

  -Birşeyler yap.

  -Ben büyücü değilim.

  -Ama sen kötü bir çocuksun   ve kötü çocuklar bedenlerden nasıl kurtulunur bilmeliler.

  Ben bedenler yaratırım, Onları yok etmem.

  Geldik, patron.

  Harika.

  Bize bir bardak çay getirir misin Errol?

  Bacaklarını tutun.

  Ne yani kulaklarından tutacağımı mı zannediyordun?

  Umarım kötü bir anda gelmedim.

  Kim olduğumu biliyor musunuz?

  Ben biliyorum.

  İyi.

  Bu bana vakit kazandıracak o zaman.

  Şey, ben bilmiyorum.

  Bedeni tek parça olarak taşımak her zaman problemdir.

  Aslında yapılacak en iyi şey   ceseti altı parçaya bölmek ve bir araya yığmak.

  Bana kim olduğunu söyler misin?

  Altı parçaya ayırdığınızda, ondan kurtulması daha kolay olur.

  Onu buzdolabında saklamak iyi bir fikir değildir.

  Anneniz farkedebilir.

  Daha sonra yapılması gereken, onu domuzlara yem olarak vermek.

  Domuzları birkaç gün aç bırakacaksınız   Sonra parçalanmış cesetten geriye hiç bir şey kalmayacaktır.

  Kurbanlarınızın saçını traş etmek ve dişlerini çekmek gerekir.

   domuzcukların sindirimi için.

  Tabii bunu daha sonra da yapabilirsiniz   ama domuz boklarını süzmek istemezsiniz, değil mi?

  Kemikleri tereyağ gibi yiyeceklerdir.

  İşin bir defada bitmesi için en az 16 domuz gereklidir   yani domuz çiftliği olan bir adama karşı tedbirli olun.

  100 kiloluk bir bedeni   yaklaşık 8 dakikada bitirirler.

  Yani tek başına bir domuz   dakikada   1 kiloluk pişmemiş et yiyebilir.

  ''Domuz kadar aç''   deyimi buradan gelir.

  Şey, bilgi için teşekkür ederim.

  Gerçekten çok iyi aydınlattın beni.

  Şimdi, domuz besleyen bir salak olduğun dışında   bana kim olduğunu söyler misin?

  ''Nemesis'' ne demek biliyor musunuz?

  ''Hakedilen cezanın   yetkili bir kişi tarafından verilmesi''dir.

  Kişileştirirsek, bu durumda, o korkunç yetkili: Benim.

  Baylar .

  Neden bana Franky'yi bulamıyorsun, Doug?

  Avi, ne yapmamı istiyorsun?

  Ben bir kelle avcısı değilim.

  Tony'e ne dersiniz?

  Kurşun Diş Tony.

  Kurşun Diş de kim-- -Tony!

  -Seni salak piç!

  Kendisi tahsildardır.

  Musa ve yanan çalıyı bile bulabilir.

  Öleceksin Tony!

  Tam altı defa vuruldu, vurulduğu kurşunlardan diş yaptırdı.

  Sein vurdum, yere düşmelisin!

  Dişlerinin ikisini babam yaptı.

  Babamı çok sever.

  Lanet olsun.

  Neden ölmüyorsun?

  -O sahip olacağınız en iyi şans.

  -Altı defa mı?

  Bir kerede.

  Şimdi başın dertte.

  Kulağa güzel geliyor.

  Neden bekliyorsun.

  Bonjour.

  Bu kadar önemli olan ne lanet olası?

  Bir kolu da ofisimizde olan.

 .

  - ölü bir adamımız olduğunu mu düşünüyorsunuz?

  -Konuş benimle.

  Anlat bana.

  Bize dört gün verin   Size bir ev büyüklüğünde elmas getireyim.

  Şaka yapmıyorum.

  Ne düşünüyorsun, Errol?

  Bence onları kıyma yapalım patron, halen şansımız varken.

  Laf olsun diye sormuştum, Erol.

  Sana düşünme hakkında ne söylemiştim?

  -48 saatiniz var.

  -Evet.

  Şu salak, şiman otuzbirci kalsın.

  Kaldırmaya uğraşmayın.

  48 saat.

  Sonra ailenizden.

 .

   arta kalanları köpekler ve domuzlar paylaşacak.

  Seni nasıl çağırayım?

  ''Kurşun''?

  , ''Diş'' ?

  Eğer seni memnun edecekse bana ''Susan'' de  Tony, senden birini bulmanı istiyorum.

  Bu denklemdeki elemanlara bağlı, Kaç tane var?

  40 bin.

  En son nerede görüldü?

  Bir gişede.

  Gişe?

  Düdüğü bana ver, Susie.

  -Gişeler geçen gece hortumlandı.

  -Hortumlandı mı?

  Dilimizi konuş.

  Bu ülke dilimizi yarattı ama kimsenin ne dediği belli değil.

  Hortumlandı, yani soyuldu.

  Birşeyler bilen birini göreceğiz.

  Bir silaha ihtiyacım var.

  İhtiyacın yok, Rosebud, benim eski dostum.

  Bana ihtiyacın var.

  Tüm siyah mürekkepi lanet çocuğun başından aşağı döktüm.

  Hayatı boyunca lekeli kaldı.

  Ve şu altın dişte öyle.

  Lanet olsun-- Hey, Mullet!

  Nasıl gidiyor?

  Sen iyimisin, dostum?

  Güzel kravat.

  Duyuduğuma göre civarda pek görünmüyormuşsun.

  Hala sıcak, damarlarımdan akan kan gibi.

  Seninki gibi değil, Mullet.

  Tuğla kafanın gişesini kim hortumladı?

  -Ban bir iyilik yap, Tone.

  -Sana bir iyilik yapacağım, Mullet.

  Seni kız arkadaşlarının önünde pataklamayacağım.

  Bu değer mi, ahbap?

  İsa adına, bilirsin işte, adamım.

  Rahat mı, Mullet?

  Kravatının seni bu hale getirmesi alaycı değil mi?

  Şimdi, sana istediğin kadar zaman, ahbap.

  Lanet olsun.

  Ne yapıyorsun, Tone?

  Kafan penceremde sıkışmış bir halde caddede araba sürüyorum.

  -Sence ne yapıyorum?

  -Şey, yapma, Tone.

  Diş macunu yerine köpek boku mu kullanıyorsun, Mullet?

  Yavaşla, Tone.

  Yavaşla, Tony!

  Sanmıyorum.

  Zannedersem hızlanacağım.

  Biraz müzik çalmamı ister misin?

  Bu parçaya bayılıyorum.

  Tuğla kafanın gişesini kim hortumladı bilmek istiyorum.

  Evet, Mullet?

  Smith sokağında rehin dükkanı işleten iki zenci galiba.

  Bana maval okumasan iyi olur.

  Sana söyledim, Smith sokağında rehin dükkanı işleten iki zenci Bu çok etkileyici, Tony.

  Kurnazca değil ama etkileyici.

  O da bizimle mi gelecek?

  Rus.

  Bir Rus mu?

  Aslında Özbekistanlı.

  Özbekistanlı mı?

  Bir süredir o sinsi Rus itleri ile ilgileniyordum.

  -Bana isim ver.

  -Yurinov.

  Boris.

  -Bıçak Boris mi?

  -Evet.

  Kurşun Atlatan Boris gibi mi?

  Neden ona Kurşun Atlatan diyorlar?

  Çünkü o kurşunları atlatıyor, Avi.

  Annesine bir karavan almadığımız takdirde dövüşmeyeceğini söylüyor.

 .

   ve sen bizim tüm birikimimize el koydun.

  Meryem Ana'nın sessiz kelimeleriyle, tekrar söyle!

  O çok inatçı bir piç.

  Annesine bakması gerektiğini söyledi.

  -Sen de yedin mi?

  -Ne yapabilirim?

  Onu yapmaya zorlayabilir miyim?

  Senin canlı halin benim için pek işe yaramıyor, değil mi Türk?

  O gereksiz bir bok, o çocuk.

  Onu benim için cezalandır, Errol.

  O çingenenin dövüşmesini istiyorum.

  Tuğla Kafa'ya göre bizim salonumuzu dağıtmak   Mickey'yi dövüşmek için ikna etmemize yardımcı olabilirmiş.

  Ve bu yeterli olmazsa   Mickey'nin annesinin karavanını yakmanın   iyi bir fikir olduğunu düşüyordu.

  Annesi içinde uyurken.

  Türk, götünü topla.

  Eğer beni   takip ederseniz sizi vururum.

  Sakin ol evlat.

  Kendine gel.

  Silah bende, evlat.

  Sanırım sen sakin olmalısın.

  Ne?

  Minerallere sahip olup olmadığımı görmek ister misin?

  Tanrım.

  Üzgünüm, Mickey.

  Siz mi yaptınız?

  Öyleyse neden üzgünsünüz?

  -Siz ikiniz burada ne arıyorsunuz?

  -Geri gel!

  -Üzerinizde biraz katran kalmış.

  -Siktir git, Darren.

  Siktir git!

  Kendimi aptal gibi hissediyorum.

  Annesi halen yanıbaşımızda tüterken   ve ben ondan dövüşmesini istiyorum.

  Dövüşeceğim, çünkü daha fazla katliam istemiyorum.

  Ve eğer hayır deseydi   durum çok daha boktan olabilirdi.

  Ruslar.

  Ruslar.

  Bilmeliydim.

  Yahudi karşıtı, kaypak Kazak orospu çocukları.

  Bu adam hakkında sen ne biliyorsun?

  Eski KGB mikrobu.

  Bir yeraltı ajanı olarak eğitilmiş.

  Bulmak zor olacak.

  Evet.

  Baba, burada 84 karatlık bir taş satmak isteyen bir yabancı var.

  -Nereli?

  -Bilmiyorum.

  Söylemesi zor.

  Kaba bir Rus aksanı var.

  Şey, ne yapmalıyım?

  Köpekleri üzerime saldı.

  Bak.

  Lanet olası sinsi Rus!

  Onun yapmak istememesine şaşmamalı.

  Önce olanlar önce.

  Birimiz   Tyrone, sen Rus a git.

  İkinci olarak, onu gör ve bizi ara.

  Şimdi.

  Çok yaramaz biri, dikkatli ol.

  Ruslardan nefret ediyorum.

  Onun icabına ben bakacağım.

  Hepsi senin, Rosebud, eski dost.

  Sorun değil.

  Beni doktora götür.

  Vur o piçi!

  Sonra da bana bir doktor getir.

  Tamam, ama önce taşı alalım.

  Önce taş.

  Sonra doktor.

  Ve sadece doktor değil, evlat.

  İyi bir Yahudi doktor.

  Arkadaşıma iyi bir Yahudi doktor bul!

  Anahtarlarını al, ve taşı bul -Sanırım bize söyleceğin bir şey var.

  -Sakin ol, Rosebud.

  Konuşmasını istiyor musunuz istemiyor musunuz?

  Ne demek taklit?

  Aynısı gibi görünüyorlar, değil mi?

  Ve kimse bu boku anlamayacak.

  Bende ekstra ses mermileri var, gerekirse diye.

  Onları sağırlıktan öldürmek için mi?

  -Evet.

  -Boris burada.

  -Geliyoruz.

  Onu orada tut.

  -Bekle!

  Yalnız değil!

  Gidiyoruz.

  Bir Kazak için çok endüstriyel.

  Lanet olası sinsi Rus.

  Ee, nerde o?

  Sadece o değil.

  Üç herif onunla beraber eve girdi.

  -Boris'i arabaya kilitlediler.

  -Bunu bize neden söylemedin?

  Sert mi görünüyorlardı?

  Pis görünüyorlardı.

  -Hadi burdan gidelim.

  -Rus'a ne olacak?

  Onu gömmeni istiyorum.

  Tamam.

  Bence sana yeni bir silah almalıyız.

  Ama bu sefer, önce dene.

  Rus'un evine ne kadar var?

  Bir dakika içinde orada oluruz.

  -Haydi, o zaman.

  -Yo, yo, o kadar hızlı değil, Vinny.

  Onları şimdi alamayız.

  Onları takip etmeliyiz.

  O şeyi içmemelisin.

  Neden?

  Nesi var?

  -Evrime uygun değil.

  -Kapa çeneni.

  Ondan nasıl kurtulacağız?

  -Onu vurmak istiyor musun?

  -Bu biraz gürültülü olur.

  -Bıçaklamak ister misin?

  -Bu biraz soğukkanlı olur.

  -Onu öldürmek istiyor musun istemiyor musun?

  -Onu keseceğim.

  Bıçağım var.

  Bu heyecanlı olur.

  Bunlarla ateş edilir mi?

  Elbette ateş ediilir.

  Nerden biliyorsun?

  Bunlar taklit.

  Sen taklitler hakkında ne biliyorsun?

  Lanet olsun sen ne yapıyorsun, Solomon?

  Çalışıp çalışmadıklarını sen öğrenmek istedin.

  Ben onu arabanın içinde dene demedim.

  Sol, seni göt suratlı!

  Bununla ne yapacaksın, dişini mi çekeceksin?

  Onunla ancak tereyağı kesersin.

  Orada gerçek bir bıçak var.

  İnekler sadece son 8000 senedir evcilleştirildiler.

  Öncesinde, deli kamyonlar gibi etrafta koşuyorlardı.

  İnsan sindirim sistemi henüz bu süt mamüllerine alışmadı.

  Allah belanı versin, Tommy.

  Sen ne okuyorsun?

  Sana bir iyilik yapayım.

  Aman.

  Sen.

  Bir bıçak ister misin?

  Hayır, ben değil.

  Ben ne yapacağımı bilemem.

  Bu bir bıçak, Tanrı adına.

  Çatal fabrikanıza ne oldu?

  Keskin tarafı, kör tarafı.

  Ne istiyorsun, bir ders mi?

  Bu Boris mi?

  Oh, Tyrone, sen ne yaptın?

  Ya Rosebud?

  Şey, eğer istersen onu da yanında getirebilirsin.

  Ama hangi parçayı getireceksin?

  Çıkıyorlar.

  Eğil ve takip et onları.

  Kendini sakla, Avi.

  Dikkat çekiyorsun.

  Dikkat çektiğim için özür dilerim, Tony.

  Oha, o köpeği yanında getirmiyorsun değil mi Vince?

  Onu burada bırakamam ki, bırakabilir miyim?

  Şu siyah zımbırtıdan bir bardak ver, şef.

  Temizlenmek isteyeceğini düşünüyordum.

  Banyo arkada.

  -Kapıyı açık bırakmış.

  -Bu iyi bir fikir değil.

  İçeri girmeli miyiz?

  Oraya girmek istemiyorum.

  Tehlikeli bir piç o.

  Rus manyaklığı yetmezmiş gibi birsürü disko bisküvisi almıştır.

  Bu şeylerden onlarca var onda.

  Hangi ilacı kullandığı beni ilgilendirmiyor.

  Ben çalışan bir silah istiyorum ve ona söyleyeceğim.

  Tanrım, Tommy, sen kesinlikle o mineralleri almışsın.

  Şey, haydi, o zaman Almanlar gelmeden.

  Sadece kimin patron olduğunu söyle ona.

  Boris-- Kesinlikle ona söyledin.

  Boğulan Alabalık'tayız.

  Gel ve bizi al.

  Ve Doug   hemen.

  Ben gürültü çıkarmak veya yüzüne bir kurşun sıkmak istemiyorum   ama bana istediğimi vermezsen, lanet olası bir cinayet olacak.

  Senin adın ne?

  Vur onu.

  Silahı bırak!

  Yani, belli ki büyük çük sensin.

   ve şu, yanındakiler de senin taşakların.

  İki çeşit taşak vardır: Büyük cesur taşaklar, ve küçük yumuşak taşaklar.

  Bu senin son sözlerin , son duanı etmelisin.

  Çükler işi yürütürler ve açık görüşlüdürler.

   ama onlar akıllı değildir.

  Am koklarlar ve bir parça hareket isterler.

  Sen eski ve iyi bir am kokladığını zannettin.

   ve iki küçük sevimsiz taşağınıda yanında getirdin   ama partileri karıştırdınız.

  Burada am yok   sadece size ''keşke kadın olsaydım'' demenizi sağlatacak bir doz var.

  Bir çük gibi   Siz ikinci düşüncenize sahipsiniz.

  Büzülmeye başladın.

  Ve iki küçük taşağında seninle birlikte küçülmeye başladı.

  Silahının yanına yazılmış olan ''Taklit'' gerçeği.

   ve benim yanına ''Desert Eagle  50''   yazılmış olan silah gerçeğim   seninle beraber taşaklarının da küçülmesini   hızlandırıyor.

  Şimdi   siktirin.

  Kapıyı kilitle.

  Kilitle!

  Bana çantayı ver.

  Siktir.

  Vur beni.

  Vuracağım.

  Seni vuracağım.

  Çantayı bana ver yoksa seni vururum.

  Biliyor musun?

  Sen de siktir.

  Haydi durma vur beni.

 Bana iyilik yapmış olursun, seni lanet Rus.

  Siz!

  Silahlarınızı indirin.

  Siktir!

  Sen, sen bırak silahını!

  Tamam.

  Avi   çoraplarını çek!

  -Tyrone?

  -Siktir et.

  Çıkalım.

  Bana çantayı ver.

  Avi  - çanta nerede?

  -Silahı bırak.

  Boris burada ne arıyor?

  Boris, sen burada ne yapıyorsun?

  Siktir!

  Çanta nerede?

  -Seni bok parçası.

  -Sakın onu alma, Boris.

  Sana göstereceğim.

  Siktir!

  Neredeyse.

  Lanet olsun.

  Hepiniz siktirin.

  Seni şanslı piç Tanrım, bu kusursuz.

  Sakın onu düşünme.

  O Tuğla Kafa'ya gidiyor.

  Köpeği burada bırak.

  -Sol, neden çıkmıyorsun?

  -Çünkü hayat çok kısa, Vincent   ve eğer Tuğla Kafa isterse daha da kısalacak.

  -Şimdi, o köpeği burada bırak.

  -Köpeği burada bırakacağım.

  Onun hakkında endişelenme!

  Ve eğer o çingene bir zarar daha verirse, sen ödeyeceksin.

  Tamam oldu.

  Otur.

  Otur.

  Oraya gitmek istemiyorum.

  Beni bir daha asla görmeyeceksin.

  Eğer sen gitmezsen bir daha göremeyiz.

  Tamam, taşı bana ver   ve bende onu Tuğla Kafaya vereceğim.

  Tamam mı?

  Tamam.

  Bana bir dakika ver, biraz içerde.

  Taş orada ne arıyor?

  Şey, soyulma ihtimalimize karşılık oraya koydum.

  Sen bu gezegenden değilsin, öyle değil mi Vincent?

  Kim içinde iki tane silahlı zenci oturan ve.

 .

   ve senin gömleğin kadar para etmeyen bir arabayı soysun ki?

  Kurşun Diş Tony ve arkadaşı, Desert Eagle .

 50.

  Ne alakası var?

  Her ikiside bana bakıyor.

  Aptalların tahmin edilebilir şeyler yapmalarını asla aklınızdan çıkarmayın.

  Şimdi, çıkın arabadan.

  Ve su tabancalarınızı arkada tutun.

  Bak, ona sadece taşın ofiste olduğunu söyle.

  Ben bir çaresine bakarım.

  Tommy neden terliyor, Gorgeous?

  Aman boşver.

  Tommy, neden senin derin su sızdırıyor.

  -Biraz endişeliyim, aslında.

  -Ne diye endişelisin?

  Ya çingene öbür adamı da indirirse?

  Demek istediğim, daha önce yaptı, yapmadı mı?

  Binayı terk edemeden katlediliriz, ve domuzlara yem oluruz.

  Senin korkudan duvara tırmanmanı görmek beni memnun ediyor.

  Korkaklığımı bağışla, ama ben çingeneye tam olarak güvenmiyorum.

  Benim hiç düşünmediğimi sanma.

  Bu gece annesinin cenazesi var.

  Tanrı ona rahmet eylesin Bilirsin, çingeneler cenazde içerler.

  Ben Mickey öbür adamı indirir mi indirmez mi diye endişelenmiyorum.

  Ben dördüncü raunda kadar dayanabilir mi diye endişeleniyorum.

  Ya dördüncü raundu çıkarazmazsa?

  Binayı terk edemeden katlediliriz   ve domuzlara yem oluruz.

  Ee, niye o kadar sakinsin?

  -Dedim ki-- -Dediğini duydum, Tommy!

  Şu anda başka bir seçeneğimiz var mı?

  Sen bana o vahşi lanet çingeneyi nasıl kontrol edeceğimi   bende sana o aklını kaçırmış,domuz besleyicisi mafyayı nasıl kontrol edeceğini Saçma!

  Ben yürüyüşe çıkıyorum.

  Lanet olası köpek!

  Haydi, getir köpeği.

  -Biraz karışık, değil mi?

  -Bir pencere aç.

  Siz hayvanlar gibi yaşıyorsunuz.

  Taş nerede peki?

  -Hadi, nerede o?

  -Orada.

  -Nerede?

  Nerede?

  -Kutunun içinde bıraktım.

  Boş.

  Midem ekşiyor.

  Tony, korkunç bir şey yap.

  Yo, Ciddiyim!

  Köpek.

  Köpek yutmuş olmalı.

  Tamam o zaman, haydi bakalım.

  Bakalım mı?

  Tony?

  -Ne?

  -Köpeğin içine bak.

  -Ne demek, köpeğin içine bak?

  -Yani, içini aç.

  Bu lanet olası bir fasulye konservesi değil ki.

  İçini aç da ne demek?

  Ne demek istediğimi biliyorsun.

  Bu biraz zor olacak.

  Bunun hakkında bir şey bilmiyorum.

  Hayır, bunu yapamazsın.

  Bu lanet şey ötüyor!

  Sen daha önce köpek ötmesi duymadın mı?

  Silahı bana ver!

  Köpeğe ateş edeceğim!

  Vur şu lanet köpeği!

  Seni sinsi piç.

  Oh, şükürler olsun.

  Lanet köpeklerden nefret ediyorum!

  Haydi, Tony.

  Tony, Hadi!

  Tony?

  -Beyan edilecek bir şey?

  -Evet.

  İngiltereye gitmeyin.

  Köpek kamp alanına geri dönecek.

  Her zaman öyle yapar.

  Köpek kamp yerini nasıl bulacak?

  Sen hiç kamp yerini kokladın mı, Sol?

  Tamam.

  Ama gün doğana kadar beklemeliyiz.

  Ve bu cesetlerden kurtulmalıyız.

  Şu kafasında çay süzgeci olan kafası pis kokmaya başladı.

  Doğru.

  Haydi onları arabaya koyalım ve bir domuz çiftliği arayalım.

  Mickey.

  Mickey!

  İyi misin, Mickey?

  İçkiye ihtiyacım var.

  Ona içki veremezsin!

  Bu onun için değil.

  Benim için.

  Ah, dostlar.

  Amin.

  O zorlu bir piç.

  Bu İyi Geceler Anderson, yani dikkat et Tamam mı, Mickey?

  Mickey!

  Boka ihtiyacım var!

  Eğer çingeneyi görürsen, veya Türk ve kız arkadaşı benden erken çıkarsa Vur o piçleri.

  Evet, Haydi.

  Yapacak bir dövüşümüz var.

  Tamam, Tom.

  -Umarım daha iyi bir şov olur bu sefer.

  -Bu telafi edecek.

  Mickey dördüncü raundda yerde.

  Terry de orada bahislerle ilgileniyor.

  Şimdi, beni affedin.

  Seni affedeceğim.

  Eğer bu sefer düşerse.

  -Adamlarımız kampta mı?

  -Şu anda oradalar.

  Lanet olası çingenlerden nefret ediyorum.

  -Ne kadar burada kalmamız gerekiyor?

  -Ne kadar sürerse.

  Şimdi, kapa çeneni.

  Lanet olası çingenlerden nefret ediyorum.

  Bu piç sarhoş mu?

  Dövüşten önce öyle olur.

  Ne zaman düşeceğini biliyormusun?

  Elbette ne zaman düşeceğini biliyor.

  Sik suratlı, seninle konuşan kim?

  Ona sordum, değil mi?

  Sik suratlı, bu lafı sevdim, Errol.

  Bunu bir daha ki sefere hatırlarım.

  Ananın üstünden indiğimde.

  -Şimdi değil.

  -Bir dövüş için trajedi oldu.

  İyi biri ol.

  Savaş için cehennem yarat.

  Ve kendini bir yana koy.

  Senin komik olmadığını düşünen bir kamp dolusu çingene var.

  Çocuklarının kıçı yanarken öyle düşünmezler.

  Şimdi kalk, dövüş.

  Üç raund sonra sen bir sebze olacaksın değil mi çingene!

  Burada yetkili benim.

  Dalga geçmek yok, göz oymak yok.

  Elinizden gelenin en kötüsünü yapın.

  Haydi başlayın!

  Neler oluyor?

  Onu indirecek misin?

  Ne?

  Adamı zil kurtardı.

  Onu nakavt edersen sonuçlarını tahmin edebiliyor musun?

  Nakavt etme, Mickey.

  Peki, biraz frenleyelim.

  Ne, o sağır mı?

  Ne yapıyor o?

  Gel hadi, otur.

  Ne bok yiyorsun, Mickey?

  İbne gibi dövüşüyorsun.

  Eğer kazıklandıklarını anlarlarsa bizi asarlar.

  Çık oraya ve onun canını yak.

  Ama Tanrı aşkına, onu nakavt etme.

  Tek yapması gereken ayağa kalkmamak.

  Şimdi sikildik.

  Kalkamaz.

  Çıkalım.

  Aptal çingene Tuğla Kafa'nın öldürme heveslisi gorillerinin pompalı.

 .

   tüfeklerle kampın dışında beklediklerini biliyordu.

  Kamp temizlendikten sonra sıra bize gelecekti.

  Hiç ters tarafa bakıp caddeyi geçtiniz mi?

  Şu silahı bana ver!

  Ve, birdenbire, yanınızda bir araba belirir, Ne yaparsınız?

  Salakça bir şey.

  Donarsınız.

  Ve hayatınız gözlerinizin önünden geçmez   o kadar korkmuşsunuzdur ki düşünemezsiniz.

  Sadece donarsınız ve aptal bir yüz ifadesi oluşturursunuz.

  Ama çingene öyle olmadı.

  Neden?

  Çünkü onun oradaki arabayla ilgili planları vardı.

  Bana daha önce olmuştu   annesinin intiklamını bir güzel almıştı.

  Her etki bir tepki yaratır.

  Ve çingenenin tepkisi   çok sikici bir şeydi.

  Pete, konuş benimle.

  Eğer arkadaşını seni duymasını istiyorsan bundan daha sesli konuşmalısın.

  -Şu silahı bana ver!

  -Silahı sana vereceğim, amcık ağızlı.

  Şimdi anladım ki çingene kendi üzerine oynamıştı.

  Bu neden o piçin yere düşmesi gerekirken düşmediğini açıklıyordu.

  O temizlenirken   biz içeri tıkılmıştık.

  Başladığımızdan daha kötü durumdaydık.

  Ertesi gün kampa gittik   ama çingeneler geceleyin kaybolmuşlardı.

  Zannederim en iyisi de buydu   çevredeki araziye 12 tane ceset gömdükleri düşünüldüğüne.

  O nerede?

  O buralarda değil.

  Eminim.

  Bulamadığımız bir adamdan bizim için dövüşmesini isteyemeyiz değil mi?

  Bulunmak istemeyen bir çingeneyi bulamazsın Tommy.

  Şu an herhangi bir kamp yerinde olabilir.

  Lanet!

  Haydi.

  -Buarada ne yapıyorsunuz?

  -Bunun sizinle ne ilgisi var?

  Evet, burada ne yapıyorsunuz?

  Köpeği gezmeye çıkardım.

  Sorun ne?

  Arabada ne var?

  Koltuklar ve direksiyon.

  Çingeneler hakkında ne biliyorsunuz?

  Güvenilir değiller.

  Peki, köpeğinizi alın ve gidin buradan.

  Köpeği çağır, Tommy.

  Köpek.

  Peki, oğlum, hadi.

  Hadi, Daisy, Hayır Daisy!

  Köpeği çok sever.

  Hep böyle aptal oyunlar oynarlar.

  Oyun oynamayı bırak, Arabaya bin Tommy!

  İyi çocuk.

  İyi çocuk.

  İyi çocuk, Daisy, İyi çocuk.

  Söyler misiniz   Bu kolu olmayan ölü adam bagajınızda ne arıyor?

  Hey, George   şu kafasındaki çay süzgeci mi?

  Köpeği sevdin, değil mi, Tommy?

  Tommy köpeği alma konusunda beni ikna etti.

  Onu hemen bir veterinere götürdük.

  Ötmesine daha fazla dayanamıyacaktım.

  Veteriner yarım bir ayakkabı, öten bir oyuncak.

   ve 84 karatlık bir elmas çıkardı midesinden.

  Bütün bunların bir hafta içinde olması oldukça ilginç.

  Buna rağmen kesinlikle bitmedi.

  Evet, ne yaparsınız?

  Bu tip işleri bilen bir adama gidersiniz.

  Evet, ne düşünüyorsunuz?

  İlgilenen birini tanıyor musunuz?

  Olabilir.

 ||


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar