Rob the Mob (2014)
| |
104 dk
Yönetmen:Raymond De Felitta
Senaryo:Jonathan Fernandez
Ülke:ABD
Tür: Suç, Dram
Vizyon Tarihi:15 Mart 2014 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Stephen Endelman
Oyuncular
Michael Pitt
Nina Arianda
Andy Garcia
Ray Romano
Griffin Dunne
Özet
Rob the Mob , Raymond De Felitta tarafından yönetilen bir
drama filmidir.1991 yılının New York'unda geçen olayda.Mafyanın sosyal bir
kulübünü soymaya çalışan bir çiftin yaşadıkları olay ele alınmıştır.
Altyazı
Hemen orada.
Ne, içki dükkanı mı?
Hayır, çiçekçi
dükkanı.
Sevgililer Günü,
bebeğim.
Avv, tatlım.
- Tahmin et bakalım?
- Ne?
Seni seviyoum.
Niçin söylüyorsun
Sana söylemiştim!
- Bugün Sevgililer
Günü.
- Sana söylemiştim,
bu kötü şanstır.
Niçin hep bunu
yapıyorsun?
Ben batıl inaçları
olan birisiyim!
- Benim lanet olası
batıl inançlı olduğumu biliyorsun.
- Özür dilerim.
- Hoş görünüyorsun.
- Gerçekten mi?
- Evet.
- Yani, ne demek
istiyorsun?
- Yani yakışıklı.
Yakışıklı görünüyorsun.
- Gerçekten mi?
Evet.
Güle güle.
Yardımcı olabilir
miyim?
Ee, bir düzine gül
ne kadar?
12 tanesi 15 'e.
- Bir düzine 15
dolar mı?
- Bir düzine 15
dolar.
12'ye bir düzine
alabilir miyim?
Hayır.
15'e 12 tane alabilirsin, ve bu güzel kartı da
beraberinde koyarım.
Evet.
Bana bir kart ver.
Karta ne yazayım?
Bana kasadaki bütün
paraları ver.
Kımıldama!
Kımıldama!
Kımıldama, kadın.
Kımıldama, tamam mı?
Kimseyi incitmek
isemiyorum.
Kasayı aç.
Acele et, hadi.
Hepsi bu mu?
Bugün Sevgililer
Günü.
Nasıl bir iş
yürütüyorsun burada?
Sevgililer Günü'n
kutlu olsun, seni !
Ah, kahretsin.
Bana çiçek almışsın!
Sür şu laneti!
Bayan De Toma, bu
sizin ilk suçunuz.
Abin bir transit
polisi olduğu için, sana en düşük hapis
cezasını veriyorum, - ama eğer seni mahkememde tekrar görürsem.
.
- Peçete alabilir
miyim?
Çok hoşgörülü
olmayacağıma emin ol.
Hapsin Rose M.
Singer'da üç ay.
.
Dokunma bana.
Bir yıl deneme
süresiyle.
-Yapma - Sessiz olun, lütfen.
- Sessizim!
- Bay Uva sessiz olun!
- Sessizim!
- Bay Uva Bu, burada ikinci seferin.
Müsadenizle, Sayın
Yargıç, kürsüye yaklaşabilir miyim?
Sessiz olun!
Seninle bir saniye
konuşabilir miyim?
Yeni bir avukat
istiyorum.
Tommy, bir saniye
konuşabilir miyiz?
Deneme süresi
olasılığı olmadan.
Lütfen Bebeğim!
Bebeğim!
Onları buradan
çıkarın!
İkisini de
mahkememden Elini ondan çek, lanet olası
aşağılık herif!
- S*kt*r!
- Mutlu musun şimdi?
Merhaba, benim adım
Robert, ve ben Lux Et Veritas Tahsilat Ajansı'ndan arıyorum.
Bayan Demarest?
Nasılsınız?
Daha iyi hissediyor
musunuz?
Aa, köpeğiniz mi
hasta?
Aa, bu çok kötü.
Evet, pireler en
kötüsü.
Dinleyin bazı
ödemeleri yapmaya hazır mısınız?
Hey!
Kadın, köpeğin
umrumda değil, tamam mı?
Ya ödemeni yaparsın, ya
da maaşını hacz ederim ve öyle perişan
durumda olursun ki lanet olası köpeğini yersin.
Ee, çeki buldun mu?
Aa, mucizeler oluyor.
İşiniz için teşekkür
ederim.
Günaydın.
Hey, Rosie, günaydın.
Tarzını seviyorum.
- Teşekkür ederim.
- Ve burada gerçek bir
geleceğin olduğunu düşünüyorum .
- Öyle mi?
- Sadece bir yorum
yapabilir miyim?
Tamam, biliyorum.
Lanet olsun, atmamalıydın onu.
-Bu da.
-Evet.
Ama sanırım bu
insanları, arkadaşın olarak düşünmeye çalışmanı istiyorum.
- Tamam.
- Tamam mı?
"Pozitif bir
dönüş her zaman kazandırır.
" Ah, aman
tanrım, kendine bak.
Ahm, Bay Lovell?
A, evet Pardon.
Erkek arkadaşım Tommy, bir süredir uzaklarda.
- Bunu biliyorum.
- Evet O gerçekten
çok çalışkan ve bir işe ihtiyacı var.
Çünkü dönüş yapmak
istiyor.
- Pozitif dönüş.
- Pozitif dönüş.
Kendini gelişirmeye
istekli mi?
Ben istekliyim!
Öyleyse ona ikinci
bir şans verebilirim.
Aa, şuna bak!
Kimsiniz?
Bay Lovell, nesiniz, bir
şair ve dansçı da mı?
Bilirsiniz, burada
biraz param olduğunu biliyorum ben.
Burada biraz param
vardı, Bayım.
Bakın, paramı geri
almayı ummuyorum, ama lütfen pasomu alabilir miyim?
Vaav!
Aman Tanrım!
- Aman Tanrım!
!
- Evet, bebeğim!
- Aman Tanrım!
Aman Tanrım!
Aman Tanrım!
- Evet, bebeğim.
Evet, bebeğim.
Beni özlemiş miydin,
bebeğim?
- Özlediğimi
biliyorsun.
- Ne kadar?
- Çok.
- Çok mu çok?
Mm-hmm Sen kötüydün ama.
Başka erkeklerle,
değil mi?
Evet, tabi.
Sadece sen varsın,
biliyorsun.
- Hadi ama, bana
söyleyebilirsin.
- Hayır.
Bana asla söyleme.
-Hiç.
- Bilmek istemiyorum.
Her zaman.
Hadi ama.
Dinle Ben temizim.
Ve, bilirsin, taze
bir başlangıç istiyorum.
Evet, ben de.
Bu lanetle başa
çıkmalıyız.
- Evet.
- Taze bir başlangıç.
- Yepyeni bir hayatımız
var.
- Evet.
- Yaşlanıyoruz.
- Hayır.
Evet.
Yani, bir nevi.
İşe girdim.
- Girdin mi?
Gerçekten mi?
- Mm-hmm.
Ne yapıyorsun?
Bir tahsilat
ajansında çalışıyorum.
- Bu çok heyecan
verici.
- Evet.
Hey, eğer istersen, patronumla
konuşabilirim.
Adı Bay Lovell, ve
gerçekten hoş birisi, biliyor musun?
Gerçekten bunun bana
göre olduğunu sanmıyorum.
Hayır, bebeğim.
Hayır.
Peki, neden
düşünmüyorsun?
Peki, düşünebilirim.
Yani, düşündüm.
- Ve?
- Bana göre olduğunu
sanmıyorum.
On yıl önce, tam
senin konumundaydım.
Yeni çıkmıştım ve
yeni bir başlangıç arıyordum.
Bekleyin, siz içerde
yattınız mı?
Otisville'de yedi ay.
Aslında bu benim en
iyi iş fikirlerimden birisiydi.
Yaptığım şey bütün
büyük şirkettlere şu sahte faturaları göndermekti, ve eğer bin doların altında
ise, kontrol etmiyorlardı.
Sam Amca beni
yakalayana kadar 800 bin dolar elde ettim.
- Bu dahice.
- Teşekkür ederim.
Kendimi küçük
hissediyorum.
Ama topluma borcumu
ödedikten sonra şunu farkettim - Artık
oy kullanamazsın.
- Biri bu.
Herkesin ikinci bir
şanşı hakkettiğini farkettim.
Bilirsin, ben
herzaman söylerim bunu.
Evet.
Bu yüzden eski mahkumları işe alıyorum,
şuradaki Rabies gibi.
Hey, Tommy ile tanış.
Yeni eleman.
Hey, naber, dostum?
Seks suçlusu, ama
aslında hoş bir adam.
Yani sadece eski
mahkumları mı işe alıyorsun?
Şey, toplum
tarafından dışlanmış insanları işe alıyorum.
- Evet.
- Ben hariç herkes
tarafından dışlananları.
- Evet.
- Utanacak bir şey
yok.
Evet, utanmıyorum.
Aa, tekrar söyle.
-Söyle Utanmıyorum.
- Evet, tekrar söyle.
- Utanmıyorum.
- Daha yüksek sesle.
Utanmıyorum.
Evet!
Seninle gurur
duyuyorum.
Hoşgeldin.
Aman Tanrım!
Benim adım Tommy.
Lux Et Veritas
Tahsilat Ajansı'ndan arıyorum.
Burada oturuyorum,
ve bana 4500 dolar, borçlu olduğunuz için çok heyecanlı değilim.
Bununla ilgili ne
biliyorsunuz?
Zengin insanlar, ne
yaptıklarını bilirsin.
Lanet olası
kanunları yazmak için lobicilere para öderler.
Haydi Hey, hadi karşıya geçelim.
Niçin?
Ne, onlar için mi?
Tommy, bu civarda bu
adamları rahat bırakırsın.
Gotti ile tartışmak sorumluca diğer cinayetler için de Birkaç eski yağcı adam söhretlerini
konuşturuyorlar.
Saçmalık.
Babamla hergün dalga geçerlerdi.
Çiçekçi dükkanını
açmak için boç aldığından, onu hep aşağılarlardı.
Hepsi lanet olası
sıçanlardı.
Hatta RICO'dan bile
önce.
RICO kim?
Eğer görürseniz,
naparsınız?
- Onu yaşarsınız!
- Naparsınız.
- Satın alırsınız!
- O olursunuz.
O olursunuz!
Bunu söyleyecektim.
Eğer görürseniz, o
olursunuz!
- Eğer görürseniz, o
olursunuz!
Evet!
- O olursunuz!
Evet, buna bak.
Ön sıradaki küçük
güzel bayan.
Bana mı
sesleniyorsunuz?
Evet, merhaba.
- Nasıl
hissediyorsun?
- İyi.
Neler var aklında?
İnanmaya hazırım.
İnanmaya!
- Başarmaya!
- Başarmaya!
Başarılı olmaya.
Pekala, Tommy'ye
geçelim.
Tommy bebeğim, nasıl
hissettiğin.
.
Tommy nerede?
Merhaba?
Evet, hemen geliyorum.
- Tommy.
- Hey, Bobby.
- Hey.
- Nasılsın?
- Hey, seni
gördüğüme sevindim.
- Seni gördüğüme
sevindim.
- İyi görünüyorsun.
- Evet, sen de.
Sen gerçekten iyi
görünüyorsun.
Asılnda, ne zamandır
dışarıdasın?
Bir süredir.
Bir ay kadar,
bilirsin.
Ben Düzen oturtuyorum.
Peki, bu. zor bir
zaman mıydı yoksa ?
- Hiçbiri kolay
değildir.
- Evet, tabi.
Hey, peki Anne
buralarda mı?
Ah,hayır - Burada değil mi?
- Mm-mm.
Pekala, onunla
konuşmak istemiştim.
Pekala, ona
uğradığımı söylersin değil mi?
- Evet, tabi
söylerim.
- Şuna bak, hala
becerebiliyorum.
Hey, biliyor musun?
Kız arkadaşım Rosie ile aynı eve taşınıyoruz .
- İyi.
- Gerçekten sizin
tanışmanızı istiyorum.
Bunu düşünüyordum,
bilirsin Belki üçümüz birlikte bira içeriz
diye düşündüm.
Tamam, evet.
Şey, bilirsin, şu anda olmaz biliyorsun.
- Bir süredir çok,
çok yoğun.
- Çok yoğun, evet - Çok, çok yoğun.
- Çok.
Evet, yani ben hemen
şimdiyi kastetmedim.
- Hayır, tabi.
- Bilirsin, boş
vaktin olduğu zaman.
Evet.
Evet, belki.
- Aman Tanrım.
- Ne oldu?
Bu resmi çok uzun
bir süredir görmemiştim.
Ah, evet.
-Ah, evet - Şuna bak.
Hatırlıyor musun bunu?
Evet, evet.
.
Şey, bilirsin,
değişimler olur.
Biliyor musun,
Bobby, düşünüyordum da Bilirsin, belki
geri gelebilirim.
- Öyle mi?
- Burayı bir şeye
benzetebiliriz, biliyor musun?
Para kazandırmasını
sağlayabiliriz, sanırım.
Bilirsin, biraz
yardımla.
Bilirsin, yani evet, Annemizle konuşabilirim, bilirsin.
Onunla konuşur musun?
Yani, söz veremem,
ama bilirsin - Konuşabilirsen bu harika
olurdu - Bobby?
Bunları tekrar kesmen
ve biraz daha - Hey, Anne.
- pembe eklemen
lazım, lütfen.
Ve arka tarafta
biraz yardıma ihtiyacım var.
Hey Anne, ciddi misin?
Merhaba bile
demiyecek misin?
Evet.
Merhaba.
Ne istiyorsun?
Para mı?
Hayır, Ben Ben bir şey istemiyorum.
Ben sadece
Seni ne zaman görüyoruz, ha, Tommy?
Ya kefalete
ihtiyacın olduğunda ya da başın sıkıştığında.
Hadi ama, Anne.
Yapma.
Buraya sadece bir
şeye ihtiyacın olduğunda geliyorsun ve sonra ayrılıyorsun, sonra devam
ediyorsun ve güle güle.
Ve ben her gece
burada takılıp kalıyorum ve merak ediyorum, eğer seni bir daha görürsem, seni
gömeceğim.
Böyle söyleme.
Tamam mı?
Ben Her
şey farklı olacak, tamam mı?
İyiye gidiyorum.
Parçaları topluyorum.
- Git.
- Anne?
- Bobby, işe geri dön.
- Tamam.
Bilirsin gelecek
hafta, belki şu birayı içebiliriz.
Olur mu?
- Evet.
Evet.
Bunu yapmak istiyorum, bilirsin.
- Tamam.
Bilirsin, Rosie ile
tanışmanı istiyorum.
Evet, Rosie.
Evet.
Ödemelerinizi ayda
25'ten başlatabiliriz.
Evet.
Rica ederim.
Sen bir bürokrasiyle uğraşıyorsun,
değil mi.
Bu yüzden bürokrat gibi
düşünmen lazım.
Sana ne yapman
gerektiğini söyleyeceğim.
Beni dinliyor musun?
Zarfı boşalt.
Tamam mı?
Gönder.
Ama içine hiç para
koyma, tamam mı?
Sonra ara ve ortalığı
karıştır.
"Evet, Ben
ödedim.
Ben ödedim.
Zarfı almadınız mı?
" Ve onlar
diyecek ki "Evet, zarfı aldık ama içinde " Sonra sen diyeceksin ki, "Yani,
çekimi kaybettiniz!
" Sana söylüyorum, bu sana altı ay kadar
kazandırır.
Ben ciddiyim.
Pozitif düşünce!
Bobby Pills'in ne kadar yaşlandığına
inanamıyorum.
Ve bir de tazı kumaş
ceketiyle içeri girmez mi, o zaman Aman Tanrım diyorum!
O Bobby Pills değil
ki, o Tony.
O Tony Caruso.
- O, Tony Caruso.
.
-Evet, Yılan Tony.
O sürekli
değiştiriyor.
O yüzden Güvenilmez lakabına sahip.
- Onu asla
bulamazlardı.
- Doğru.
Tam sonunda onu
cezalandıracakları zaman, mükkemmel bir mazereti vardı.
Karısı ayağa kalkıp
dedi ki, "Evet, Tony Jimmy'yi
dövemezdi çünkü her Cuma gecesi, Tony
metresiyle birlikte olur.
" - Ve bunu karısı mı söyledi?
- Bunu onlara karısı
söyledi, evet.
Pekala, ben geri
çekileceğim.
Bu adam.
John Gotti.
Ben o ne zaman, ne
söylerse yaparım.
Bana atlamamı söyler,
atlarım.
Bu her zaman böyle
oldu.
Patron odur.
Şimdi, patron derken
kastettiğin Kaptan, Şef, İdareci.
O Gambino Ailesi'nin
patronudur.
Ve o bana bununla
ilgilenmemi söyledi.
İlgilenmeni mi?
Vurmamı.
Dondurmamı.
Duman etmemi.
Ondan kurtulmamı.
Onu öldürmemi.
Bana 20 Ağustos
akşamından bahsedebilir misin?
Birlik Bulvarı
civarındaki Pizalo Kulübü'nde oturuyorduk.
Bu, 140 Birlik
Bulvarı'ndaki Mafya Sosyal Kulübü mü ?
İtiraz ediyorum,
Sayın Yargıç.
Kayıttan Mafya
tabirini çıkarın.
Mafya diye bir şey
yok.
Bu sadece etnik bir
klişe.
Kabul edildi.
Peki bu sosyal
kulüpte, silahın yanında mıydı?
Hayır.
Kulübe silah sokulmaz.
Bu kurallara
aykırıdır Silahlar ve kurnaz insanlar kötü
bir karışımdır.
Okyanus manzarasına
bayılacaksınız.
Ve biraz büyük bir
bedel ödemek zorunda da kalacaksınız.
Hayatınız gibi.
Benimle kafa
bulmayın.
Pekala.
Sonra görüşürüz.
Ee, kütüphane bu mu?
Bu özel bir kılüp.
Bu blokta bir
kütüphane var mı?
Burası 140, değil mi?
140 Birlik?
Defol git buradan.
Tamam.
Pekala.
Pekala.
Sizce bir içki
alabilir miyim?
Kampariniz var mı?
Yürü, defol git
buradan!
Tamam, buradan
defolup gideceğim.
Lanet olası pislik.
Merhaba, bebeğim.
Merhaba, ne zaman canın
isterse öyle, işinden çıkıp gitmezsin.
"Rosie, yardıma
ihtiyacın var mı?
" - Sana yardım
edebilir miyim, bebeğim?
- Hayır.
- Fıstık ezmesi
aldın mı?
- Evet.
- Neredeydin?
- Şu sosyal
kulüplerden birine gittim.
Mafya sosyal kulübü
gibi mi?
Evet, Birlik
Bulvarı'ndaki İtalyan sosyal kulübü.
Merak ettim,
bilirsin.
Ben de girdim
içeriye.
Orada neler oluyordu
biliyor musun?
- Hayır.
- Hiçbir şey.
Hiçbir şey olmuyordu.
Kesinlikle hiçbir
şey.
Bir kaç yaşlı adam
kart oynuyor.
Bilirsin, bu
kulüplerde silahlara müsade edilmez.
Bunu biliyor muydun?
- A, öyle mi?
- Evet.
Bunu nerede duydun?
Gotti duruşmasında.
- Gotti duruşmasına mı gittin?
- Evet.
- Ne zaman?
- Sosyal kulüpten
önce.
Şimdi sen, sanki Şimdi beni korkutuyorsun.
Nesin sen öyle, grubun
peşine takılan kız gibi.
Öküz Sammy'yi
biliyor musun ?
Hayır, Sammy'yi
tanımıyorum.
Öküz Sammy'yi
tanıyorsun.
Şey, Bugün duruşmada
Öküz Sammy'yi gördüm.
- İfadesini
veriyordu, tamam mı?
- Peki.
Ve şunu söyledi.
Dedi ki, "Kurnaz adamlar ve silahlar kötü
bir karışımdır".
"Kulüpte silaha
müsade edilmez.
" Evet, çünkü
onlar gerçekten sosyal kulüp, normal insanlarmış gibi takılıyorlar.
Evet, doğru.
Normal insanlarmış gibi.
Hiçbir şey
yapmıyorlar.
Düşünmeye başladım,
bebeğim, yani içeri girdiğim zaman,
demek istediğim, kurnaz adamlar, paraları var.
- Demek istediğim,
çok fazla para, değil mi?
- Evet.
Bütün paralarını
alabilirim.
Yani, bütün
paralarını alabilirim.
- Hayır, hayır,
hayır.
- Ne?
- Ciddi değilsin
değil mi?
- Ne?
Lütfen bana ciddi
olduğunu söyleme.
Ben sadece bunun,
kolay para olduğunu söylüyorum.
Sadece söylüyorum,
bebeğim.
Bana bütün
paralarını ver!
Bana lanet olası
bütün paralarını ver!
Bana bütün
paralarını ver!
Bana Başkan
Denkins'in ofisinden bir sözcü iddiaları reddetti.
Manhattan'da, büyük
bir yargıç, tanınmış bir suç ailesinin patronu
Alfonse Fiorello'ya karşı hazırlanmış iddianameyi, güvenilir delil yetersizliğinden reddetti.
Münzevi Fiorello, uzun
bir süre Gambino ailesinin ortağı Anthony
"Clams" Opstrepo suikastinin arkasındaki isim olarak düşünüldü, aile içi çatışmayı alevlendiren bu olay, sözde patronun tek oğlu Robert Fiorello'nun öldürülmesine sebebiyet verdi.
FBI uzun bir süre, Brooklyn tabanlı bir
yiyecek ithalatçısı olan, Fiorello'nun
aslında Vazallo şuç ailesinin kötü şöhretli başı olduğunu, ispatlamaya çalıştı, ama Federaller Fiorello'yu çevreleyen örtü tarafından sürekli bertaraf edildiler.
Daryl Strawberry Dodger
mavisi için Mets üniformasını değiştirdikten
sonra, ilk defa antrenmanlara dönüyor.
Marissa.
Merhaba, bayan kedicik.
- Bu Tommy için.
- Tamam.
Ve bu benim en büyük
kazananım için.
O benim!
Teşekkür ederim.
Rabitz Senin arabanı satmak zorunda kalacağız.
Bana bu arabayı
babam verdi.
Bu arabayı
satmıyorum.
Şey, öyleyse
annenlere dönmemeiz gerekecek Annemlere
dönmeyeceğim!
Şey, öyleyse B
planına geçmemiz gerekecek.
Tamam, B planı nedir?
- B planı, bebeğim.
- Evet.
Söyle bana.
Dinle, sadece beni
bir dinle.
Ah, hayır!
Hayır.
Hayır.
Tatlım, dinle.
Onlar suçlular.
Polisi aramayacaklar.
Ve bir kaç, lanet
olası kurnaz adamı soymam polisin umrunda olmayacak.
Bak, arabaya
atlarız, beni bu köşenin sonuna kadar götürürsün, içeriye girerim, beş dakika, ve
sonra BAM!
- Çıkıp gideriz.
- Ya hapse gidersen
ne olacak?
Ne demek istiyorsun?
Hapisten ne
bahsediyorsun?
Kim hapse gidiyor?
Kim hapse gidiyor?
Ben hapse gitmiyorum.
- Tamam.
- Bu yüzden bu iyi.
Tek ihtiyacımız olan
bin dolar, belki 1500 dolar, ve daha sonra bu huzursuzluğu atlatıp normal
işimize geri dönebiliriz.
Ya sana zarar
gelirse?
Kimseye zarar
gelmeyecek.
Kimseye zarar
gelmeyecek, bebeğim.
Hey, eğer daha iyi
bir fikrin varsa, susma.
- Yok.
- Bak.
Senin tek yapacağın arabayı
kullanmak.
Yapacağının hepsi bu.
Kimseye zarar
gelmeyecek.
- Tamam.
- Öyle mi?
- Pekala.
- Rahatla.
Bunun üzerinde
çalışıyordum.
Düşeneceğimi
söyledim.
Evet demiyorum ama.
Bu da ne?
Ne?
Bu ne?
Aman tanrım!
Ne?
Bu bir patlıcan.
Hayır, patlıcanın
yanındaki!
Kahretsin, özür
dilerim.
-Bunun orda olduğunu
unuttum.
- Bu nedir?
- Bu dinle.
- Aman Tanrım!
Karşı konulmaz güç.
Amerikan ordusu için
çalışıyorsa, bizim için de çalışacak.
Şimdi lütfen, yardımına
ihtiyacım var bu şeyin nasıl çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yok.
Onu buraya getirme.
Senin makinelerle
aran daha iyi.
- Sanırım bozdum
bunu.
- Sola çevir.
Neyi sola çevireyim?
Bunu çıkarırsan.
Tut bu şekilde.
- Tamam mı?
- Sensiz ben ne
yapardım?
Kenara çek.
Kenara çek.
Az önce geçtik.
- Ne yapıyorsun?
Kenara çek.
- Bunu yapamam.
Yapamazsın neyi yapamazsın?
Yapamam.
Yapamam.
Hapse geri dönemem,
Tommy.
Ben de hapse geri dönmeyeceğim.
Rosie, sana
ihtiyacım var, bebeğim.
Sadece bu seferlik, konuştuğumuz
gibi.
Sadece devam
edebilmek için.
U dönüşü yap.
Bunlar yeni
çarşaflarımız.
- O bir yastık
kılıfı.
Evet, ama o setin
bir parçası!
Çöp torbası yırtılır
diye düşündüm.
Aman Tanrım.
Benim misin?
Seninim.
- Tommy.
- Evet, bebeğim.
Seni seviyorum.
Ne Söyleme şunu!
- Sana söyledim bu - İyi, seni sevmiyorum.
- Kapa çeneni!
- Sen kapa çeneni!
-Kapa çeneni, yemin
ederim - Kapa çeneni - Hemen çeneni kapa!
- Durdur şunu.
Dur.
Kapşonunu tak.
Gözünü açık tut.
Araba çalışır halde
olsun.
- Yardımcı olabilir
miyim?
- Evet.
Evet.
Voo, voo benimle
dalga mı geçiyorsun?
Pekala, bu bir
soygundur.
Hey, şuraya geçin.
Haydi, haydi!
Şu tarafa geçin.
Arkamda kimse
kalmasın, tamam mı?
Çocuk, sen nerede olduğunu
biliyor musun?
Evet, 140 Birlik
Bulvarı'ndayım.
Adresi doğru
almışım, değil mi?
Evet, bu.
Adres bu.
Evet, nerede
olduğumu biliyorum öyleyse.
Pekala, her şeyi
istiyorum!
Her şeyi istiyorum.
Sizin lanet olası Sizin Sizin sizin,
bilirsiniz, zincirlerinizi.
Lanet olası
saatlerinizi.
Lanet olası
yüzüklerinizi istiyorum Lanet olası cüzdanlarınızı istiyorum.
Lanet olası
tomarlarınızı istiyorum.
Her şeyi istiyorum!
Bekle, bekle.
Bekle.
Bu ne, Cadılar
Bayramı kostümü mü?
Ne yapıyorsun sen?
Hayır, bu lanet
olası şey gerçek, dostum !
Gotti'nin işi mi bu?
Gotti'mi soktu seni
bu işe?
Hey, burda oyun oynadığımı
mı sanıyorsun?
Neler oluyor
bilmiyorum.
.
Çocuk, parmağını,
parmağını Çocuk, parmağını tetikten çek.
Doğru!
Tamam, dinleyin
şimdi.
Kimseye zarar
gelmiyecek, tamam mı?
Pekala, buraya gel.
Buraya gel ve şu
laneti tut.
Evet, peki.
Muhteşem, değil mi?
Tut şu lanet olası
çuvalı.
Herşey çuvalın içine.
Herşey lanet olası
çuvalın içine.
Hey çocuk, sana bir
şey söyleyeyim.
Seni bulacağım ve
seni bulduğum zaman öleceksin!
- Ölecek miyim?
- Doğru.
Ben mi öleceğim?
Herkes ölür!
Her şey içine!
İçine!
Bu aptal lanet olası
şaçlarla!
- Bu aptal lanet
olası saçlar!
- Çocuk!
Bu aptal lanet olası
saçlar.
Her şey içine.
Hey, ne luyor!
Bunlar ne?
Hey, bunlar !
Bunlar İtalyan mı?
Bana ayakkabıları
ver.
Ayakkabıları da
istiyorum!
Lanet olası
ayakkabılarını istiyorum.
Lanet olası
ayakkabılarını çuvala koy.
Çuvala koy.
Lanet olası çuvala
koy, Muhteşem.
Aptal İngiliz parası.
Lanet olası aptal Evet, beni duydun!
Pekala, millet Herkesin yere yatmasını istiyorum.
- Şimdi yere yatın.
- Hadi ama.
Yatın lanet olası
yere.
Yere yatın.
Yere yatın!
Yere yatın.
Yüz üstü!
Şimdi sen onun
üstüne yat.
Pops, onun üstüne
çık.
İşte böyle.
Bak, onun üstüne yat
dedim.
Kastettiğim bu.
Şimdi yat onun
üstüne.
Evet, evet, böyle
işte.
Ben eşcinsel değilim!
Şimdi sen, yere yat.
Yere yat!
Kalçalarını salla.
Evet, böyle evet, arkadan beceriyormuşsun gibi!
İşte böyle!
Sen onun üstüne çık.
Evet hey!
Sen!
Haydi, tombul, bu
tarafa!
Arkadan becer!
- Sen öldün.
- Millet, ah.
.
ben öldüm.
Lanet olası kameram
nerede?
Bu Frank Uva için!
- Aç!
Rosie, aç kapıyı.
- Deniyorum!
- Aç!
- Rosie, aç lanet
olası kapıyı!
Kolu çek!
- Çekeyim mi?
Çekiyorum zaten!
- Açmaya çalışıyorum!
- İttir.
Aşağı ittir.
- Aman Tanrım!
Bu da kimdi?
Çek.
Tanrım!
İnanamıyorum Sür!
Sür!
Geri vitestesin!
Kapa çeneni!
Aptalca sürme.
Lanet olası çeteyi
soyupta trafik şikayeti yüzünden polise
yakalanmayacağım!
Sonra sen ne yaptın?
Ne yapabilirdim?
Parayı verdim ona.
Burada on adam vardı.
Onu alaşağı
edemediniz mi?
Çocuk elinde bir Uzi
sallıyordu, Sal.
Ve siz de penisinizi
salııyordunuz.
Bütün saygımla
beraber, bu adil değil.
Hey, git kendini
becer!
Adil mi?
Neyim ben, annen mi?
Sarılmamı ister
misin?
Peki bu Uzi'si olan çocuk kim?
Gotti'nin grubundan
biri mi?
Bende bunu düşündüm,
ama bu çocuğu hiç görmedim, ne düğünlerde, ne ölünün başında beklerken.
Sal, sanırım o, geçen
hafta gelen çocuk.
- Hangi çocuk?
- 140 Birlik'ten
bahseden çocuk.
Kapıdan gözetleyen
çocuk mu?
Evet.
Evet, oydu.
Patron'a söyleyecek
misin?
Biliyor zaten.
Şimdi orya gidiyorum.
Ne biliyor?
Soyguna uğradığınızı.
Soyulduğunuzu.
Niye?
Başka bir şey daha
mı oldu?
Hayır.
Soyguna uğradık.
- Başka ne oldu?
- Hiçbir şey.
Hiçbir şey, yemin
ederim.
İhtiyacım olmayan
bir baş ağrısı.
Bütün günlerin
içinden, bugün.
- Sen ne dersin,
Ange?
- Hey.
- Hey, Carrie.
- Merhaba.
Dinle, hergün
Bobby'yi düşündüğümü bilmeni istiyorum, sadece bugün değil.
Kocam uzun bir süredir ölü, Sal.
Düşünmen gereken,
oğlum.
Peki Robbie, haydi
gözden geçirelim.
Risottoyu alırsın.
Hoş, büyük bir pirinç
topu yapmaya yetecek kadar alırsın.
Beyzbol topu gibi mi?
Beyzbol topu gibi,
kesinlikle.
Sonra şöyle küçük bir
delik açarsın, et ve peynir için hazırlarsın.
Biraz et alırsın, oraya
doldurursun.
Biraz mozzarella.
Oraya koyarsın.
Sonra kapatırsın.
Yumurtaya daldırırsın.
Sonra ekmek
kırıntısına daldırırsın, ve küçük kırıntılarla tozlandırırsın.
Ve şimdi önemli bir
bölüm.
Bir kürdan alırsın,
ve bu şekilde küçük bir delik açarsın, tamam mı?
Böylece yağa attğın
zaman, yağ içeriye girer -ve peyniri eritir, tamam mı?
- Anladım.
Pirinç köftesi.
Büyükbaban harika
pirinç köftesi yapar dostum.
Yapmak zorunda
kaldığım en karmaşık şey, aranciniler.
İşte bu.
Arancini, Robbie.
Ne manaya gelir bu?
"Küçük pirinç
portakalı.
" Değil mi?
Peki bir pirinç
köftesindeki en önemli şey nedir?
- Pirinç mi?
- Pirinç haricindeki
her şey.
Sevgi ve sabır.
- Buna değer, değil
mi?
Doğru.
- Mm-hmm.
- Pekala Robbie,
Annene bir pirinç köftesi götür.
- Tamam.
Sal Amca ve benim
biraz işimiz var, tamam mı?
- Anladım.
- Pekala.
Büyük bir öpücük.
Seviyorum seni.
Long Island'ın her
tarafından insanlar, Fiorello'nun mobil öğle yemeğinden bahsederlerdi.
Pirinç köftelerini
yeterince hızlı yapamazdın.
O zamanki, farklı bir
hayattı.
O zamanlar, tek
endişem işimi kurmak, ve aileme göz kulak olmaktı.
Oğlum Bobby, o zaman
henüz yeni doğmuştu.
Sekiz yıl, Sal.
Oğlumu aldıkları
sekiz yıl oldu.
Nur içinde yatsın.
Bu benim
Hanımefendimi öldürdü.
Pekala, şu
tartışmamız gereken şey.
Bugünlerde olmaz,
Sal.
Kartallar sinek
avlamaz.
Onları
korkuturlar.
Emin misin?
Evet, eminim.
Gerçekten hoşuma
gitti.
Hoş.
O çok hoş bir parça.
-Beğendin mi?
- Evet.
Ne kadar?
Vergisiyle beraber, size
altı yüze verebilirim.
- Altı mı?
- İyi bir anlaşma.
- Altı mı?
540'a ne dersin?
- Hayır.
Beş hey!
Hey, takasa ne
dersin?
Neyin var?
Bunlar var.
Bunu nereden aldın?
Babam bıraktı bana.
- Ah, babanın.
- Evet.
Mm-hmm Pekala.
Hayır, teşekkürler.
Ne, hayır
teşekkürler mi?
Ne demek
"Hayır, teşekkürler"?
İlgilenmiyorum.
Teşekkür ederim.
- Sen neden
bahsediyorsun?
- Dinle, bunun
babandan gelmediğini biliyorsun.
Bir dahaki sefer, daha
iyi bir cümleyle gel.
- Hadi ama.
- Tamam, benimle
dalga mı geçiyorsun?
Sanki burası
yasalmış gibi.
Sanki bunların hepsi
yasalmış gibi.
- Onu buradan
çıkarın.
- Bakma ona.
-Bakma ona!
Seni .
!
- Defolun
dükkanımdan.
Bu herifi al .
Şuna bak!
Şuna bak!
Lanet olası hattı
çevirdiler!
Bu gol bana on bine
mal oldu!
Dom, oyunda bir
bayrak var!
Ah, şuna bak!
Bir bayrak, bir bayrak!
Geri geliyor!
Ah!
Beni dinleyin.
Bu refi bilmiyorum,
yemin ederim.
Pekala, bu silahlı
bir soygundur!
Hey!
Ama, benim kitabımda
iyidir.
Hey.
Siz!
Bu bir silahlı
soygundur!
Ne istiyorsun?
Bu lanet olası
herifi sattı!
Hey!
- Lanet olsun!
Hey, hey!
Bağlanıtıya geç!
Bağlantıya geç!
- Ne?
Bu lanet olası bir
silahlı soygundur!
Şöyle yapacağız.
Lanet olası
zincirlerinizi istiyorum.
Saatlerinizi
istiyorum.
- Yüzüklerinizi
istiyorum.
Lanet olası
paralarınızı istiyorum.
- Ne oluyor?
Lanet olası ilk
doğan çocuklarınızı istiyorum!
Buranın kimin kulübü
olduğunu biliyor musun?
Kimin kulübü bu?
Lanet olası benim
kulübüm!
Kimin kulübü olduğu
bu.
Benim kulübüm.
Benim kulübüm bugün!
Çok büyük bir hata
yapıyorsun burada, bunu söyleyeyim.
- Aman Tanrım!
- Lanet olsun.
Dalga mı geçtiğimi
sanıyorsunuz?
Bu bir makineli
tüfek mi?
Sen, gumba, şu
makarna kasesini kap.
Al onu!
Al onu ve lanet olası masanın üstüne koy!
- Sakinleşin, herkes
sakinleşsin.
- Masanın üstüne koy!
Lanet olası masanın
üstüne koy!
Hey, her ne isterse.
Bütün paralar içine!
Tanrıya yemin ederim Mekanı soyuyor mu?
Her şey.
Her şey.
Lanet olası
zincirleriniz!
Haydi, ver bana şu
laneti.
Her şey!
Kahretsin!
Kahretsin!
Sen, ne yapıyorsun?
Neredesin?
Ne, tatilde falan
mısın?
Bunun iyi bir fikir
mi olduğunu sanıyırsun?
Evet, bence bu
harika bir fikir.
Niye biliyor musun?
Çünkü ben aptalım.
Bu yüzden!
- Şimdi, ver bana şu
laneti!
- Kimsenin
incinmesine gerek yok.
O tarafa geçin.
Geçin o tarafa!
Geçin o tarafa!
Sakin ol.
Devam et.
Aldın işte.
Aldın.
Sadece al ve git.
Ne istersen
yapıyoruz, tamam mı?
Burda bir kovboy
istemiyoruz.
Pekala, işte sizden
yapmanızı istediğim.
- Herkesin
soyunmasını istiyorum.
-Ne?
Kahrolası
elbiselerinizi çıkarın dedim!
Haydi.
Lanet olası büyük
bir hata yapıyorsun!
Lanet olası bütün
elbiselerin çıkmasını istiyorum, haydi!
- Haydi!
- Pekala, pekala,
pekala.
Çıkarın
elbiselerinizi!
Haydi!
Haydi!
Onu öldürecekler.
Toplarını tutup, vücudundan
ayıracaklar ve kulağına koyacaklar.
Top küpeleri olacak,
bu lanet çocuk.
Fotoğrafını
çekecekler, sonra da öldürecekler.
- Birisi polisleri
çağırdı.
- Ne?
Aşğıdaki ilk destek.
Lanet olası polisi
kim arıyor, kahretsin!
Her şey!
Her şey masanın üstüne!
Haydi!
Hey, geri çekil.
Geri çekil.
Bana çok yakınsın.
Bana çok fazla
yakınsın.
Bu laneti sana kim
aldı, karın mı?
Aman Tanrım!
Pekala.
Bu Frank Uva için.
Şimdi dışarıya
çıkıyor.
Yakala, yakala onu.
Kimin tüfeği var?
Kimin tüfeği var?
Sür!
Sür!
- Fotoğraf çek!
- Bu kamera ölmüş mü
ne.
Yoldan çekil!
Bütün bunların
kaydını tutuyor musun?
Tutmuyorum Yedi, sekiz, dokuz, on!
25, 30,000 dolar nakit bu lanet masada, ve
altınla lanet olası gümüş dahil değil.
John, yaptığıyla
kitaptaki bütün kuralları çiğnedi.
Düşünebiliyor musun?
Süslü takımlar
giyip, sokaklarda bir nevi film yıldızı gibi, çalımlı çalımlı yürümek.
Caddenin ortasında
patronunu açığa çıkarmak.
Bunları başına o
açtı.
Dostum, bu hayatı
mahvedecek, John.
Yani, eğer o bizi
bir avuç aptal gibi göstermeseydi, bu iki çocuk, dışarıda kulüplerimize dadanıyor
olmazlardı.
Bu iki çocuk hala
orada mı?
Evet.
Ne, siz tatilde
falan mısınız?
John'un duruşmada
olması, bütün şehrin mahkeme kararını beklmesi, yani, hassas bir durumun
içerisindeyiz.
Bu utanç verici, Sal.
Şey, belki icabına
bakmama müsade etseydiniz icabına bakmamız gerektiği anda, şu anda bu kadar
utanç verici olmazdı.
Sonra ne olacaktı,
Sal?
Elinde kanla?
Elimde kanla mı?
S*kt*r et, hadi ama.
- Waikiki kavşağında
utangaç görünümlü duruyorum.
- Utangaç görünümlü
mü?
Paraları alıyorum.
Haftada bir vurgun.
- Bu Öküz Sammy.
- Her yıla %25 Lanet
olası şıçan bu.
Kredi kartı bedelleri.
Bunu söyleyebilirsiniz.
Bazıları iki üç yere
borçlanır.
Bu çok fazla.
İnsanlar sorun yaşar.
Size geri
ödeyemezler.
Peki, size
ödemezlerse ne olur?
Bana ödeme yapmayın.
Hiçbir şansınız yok.
Kafanızı bir beyzbol
sopasıyla parçalarım.
Biliyorsun, Sal, ben asla
şu anda olduğum kişi olmamalıydım.
Ben sadece yaşamak
için pirinç köftesi yapan - bir adam ve bir yiyecek kamyonuydum.
- Evet.
- Herkes, kendi
lokontamı açmam gerketiğini düşünüyordu, değil mi?
- Evet.
Ama yerleşmek için parayı
nerden bulacaktım?
Kendi kiramı
ödeyecek param bile yoktu.
Ama bir gün, birisi bir
teslimat yapmamı istedi.
Ben de, neden
olmasın dedim, bilirsin.
Sonuçta benim
rotamın üzerinde, yani tamam dedim.
Böylece, elime bir
manila (bir tür sigara) zarfı verdi.
Bu tek teslimat, oğluma
bir biseklet aldı.
Kısa zaman, sonra
Long Islan'ın her tarafına manila dağıtmaya başladım.
Ama bir gün, bir
manila eksik geldi.
Elli bin eksik.
Yani herkes bana
bakıyor, çünkü ben geçinmek için yiyecek kamyonu sürüp pirinç köftesi yapan
adamım.
- Kim?
- Bunu kimse
bilmiyor, Sal.
Hadi ama, kim aldı?
Tony Vella idi.
Tony Vella mı?
Bütün kuzey kıyısını
işleten Tony Vella mı?
Böylece onu görmeye
gittim.
Kısa bir süre sonra,
Tony Vella, kuzey kıyısını işletmiyordu.
Artık hiç bir kıyıyı
işletmiyordu.
Voo, voo, voo bekle
bir dakika, Al.
Tony Vella'nın
çaresine baktığını mı söylüyorsun?
Beni aptal gibi
gösterdi.
Sadece, odasına
gidip, yığınları çocuklardan alırım diye düşündüm.
Ofisinden, kuyruğumu
ayaklarımın arasına sıkıştırarak ayrıldım.
Sadece aileme
bakmaya çalışıyordum, Sal.
İşte o zaman telefon
geldi.
Çocuklar geldiler,
beni alıp içeri götürdüler.
Beni öldüreceklerini
sandım.
Tabii, garantili bir
adamı öldüremezsin!
Böylece beni bir
odaya koydular.
Bahsettiğin kişi Patronumuz.
Tony Vella'nın
yıllardır en üstlerin kaymağını yediği ortaya çıktı.
Yani, minnettardı.
Benimle ilgilendi,
Sal.
Bana borç önerdi.
Bana bir lokanta
verdi.
Ailemle
ilgilendiğimi sanıyordum.
İşte burdayım.
Bayan Hoffman, bakın,
çok basit.
Anahtarı arabada
bırakırsınız, puf, araba kaybolur.
Artık araba ödemeniz
olmaz.
Evet, kuzenim Nicky
alacak.
Evet, onun doğrama atölyesi
var.
Peki, öyleyse senin
büyük fikrin nedir?
Sana sadece yardım
etmeye çalışıyorum burada.
Biliyor musunuz,
Bayan Hoffman, ben şartlı tahliyedeyim.
Bu konuşmayı yapamam.
Tatlım,
inanamayacaksın - Bunu dinle.
- Ne?
Gotti: "Eğer
bir kiliseyi soyup kıçıma yapışmış bir çan kulesiyle dışarı çıksaydım " asla davada bulunmazdım. " - Bunu
okudun mu?
- Gotti'ye
doyamıyorum.
- Çılgınca!
- Biliyorum,
mükemmel.
Harika.
- E biz takip
ediyoruz, sen ediyor musun?
- A, evet.
- Gotti duruşmasını
takip ediyor musun?
- A, evet.
- Biz de.
- Öyle mi?
- Evet.
- Bugün gerçekleşiyor,
şu anda.
Demek istediğim, şu
anda gerçekleşiyor.
Burada olmasaydık, duruşmada
olurduk.
- Herkes duruşmaya
gidebilir mi?
- İçeriye
girebilirsin.
Rozete ihtiyacın yok
mu?
- Hayır, herkes
girebilir.
Evet.
- Herkes gidebilir
yani?
- Gerçekten mi?
- Evet.
Biliyor musun,
gitmeliyiz.
Bay Lovell, Gerçekten
bunu çok etkileyici bulacağınızı düşünüyorum.
Aklınızdan dolayı
biliyorum.
Aklınız.
Ben de gidemem siz
de gidemezsiniz.
Çalışıyoruz.
Ben patronum.
Anlamıyorum, siz
patronsunuz.
Yani, bunu
yapabilecek tek kişi patrondur.
Sen bunu söyle,
serseri, ben, John Gotti, lanet olası
kafanı keserim, hıyar herif.
Şimdi Bay Gravano,
Bay Gotti'nin sözlerini mahkemeye açıklar mısınız?
A, evet.
John üzgündü.
Askerlerimizden birisi
Spark'ın Et Lokontası'na gitmek istememişti.
Bak, şu, sıçan, Öküz
Sammy.
Spark'ın etlerinde
sorun yok.
O Paul Castellano
vurgununun bir parçası olmak istemedi.
- Niçin?
- Bu harika.
Değil mi?
Mutlu musun?
Çok mutlu
görünüyorsun.
- Mutluyum - ve onların hepsine kabul ettirmek için.
Şimdi Bay Gotti izin
isteyeceğini mi söyledi?
Evet, işleri
düzeltmek için Waikiki Kulübü'ne gidiyordu.
Bu, Queens'te, 103. Bulvar'dadi sosyal kulüp.
Büyük Al'ın birleşme
noktası.
Peki, Bay Gotti, Bay
Castellano'yu öldürmek için izin aldı mı?
- Hayır.
Al - Alfonse Fiorello mu?
Evet, büyük Al John'a defolmasını söyledi.
Görüyorsunuz, bir
patronu vurmak için izin almak kolay değil.
Bu doğal düzeni
bozar.
Bir fare aslana
saldırmaz.
Ve siz bir
patronu vurmazsınız.
- Hey.
- Hey.
Az kalsın aylık
buluşmamız için gelemiyordum.
Bir bardak su
alabilir miyim?
Pezevenk ve pislik
çuvallarının saray şiirlerinin "Yüzyılın Duruşması"nda biteceğini fark
ettim.
Mahkeme kararı için
orada olacağım.
Gotti'nin sizinle
tekrar oynamasını izlememe gerek yok.
Yanmışsın gibi
geliyor sesin.
Belki de emekli
olmalı, bir kitap yazmalısın.
Siz bütün
gazetecilerin, kalbinizin bir yerinde gömülü bir roman yok mu?
Evet, roman yazmak
istemiyorum.
Keseli için altı harfli bir kelime bulmaya
çalışıyorum.
Belki bu seni
neşelendirir.
Bu nedir?
Bu da ne?
Bu gerçek değil.
Bu adamı tanıyor
musun?
- Bobby D mi?
- Evet.
Bu nedir?
Cidden, neler oluyor?
İki çocuk, iki
sosyal kulübü soydu.
Çocuk elinde Uzi ile
içeriye giriyor, mekanı tamamen soyuyor, ve bu adamlar ne yapacaklar, polisi mi
arayacaklar?
Kim bu?
Bunu kim yapıyor?
Söyledim ya, iki
çocuk.
- Kim?
Ne, bölgenin çocukları mı?
- Evet.
- Kim, kim onlar?
Nereliler?
- Hiç bir fikrim yok.
Bir erkek ve bir kız.
Bir kız?
Bir kız mı bunu
yapıyor?
Evet, kız arabayı
kullanıyor, erkek silahı tutuyor.
Onlar niye iç
çamaşrlılar?
- Neler oluyor?
- Söyleyemem.
Belki pantolonlarnı
da çaldılar, bilmiyorum.
Otuz yıldır bu işi
yapıyorum.
Kilotlar için onları
hiç düşünmemiştim, bunu söyleyeyim.
Evet, kilotlar için
müteşekkirim, inan bana.
Bu inanılmazdı.
Şu adamı öldür.
Şu adamı vur.
"Fare asla bir
aslana saldırmaz.
" Evet, bunu
kullanacağım.
Tahtaya koyacağım
bunu.
- Bebeğim, bir sigara
alayım.
- Hey, fare.
Hey, ben sadece bir
fareyim.
Evet, ben bir
aslanım.
Defol.
Ben sana saldıramam.
Bana çılgınca gelen,
Giuliani'nin bütün bunları başlatmış olması.
Evet, adam dediğin
odur.
Yani bir Italyanı
batıran diğer Italyan gibi bir şey bu.
Bu gülleleri dışarı
çıkarır.
"Asla kendi
kanına karşı gelmezsin.
" Pekala,
editörüm bundan hoşlanacak.
Evet, ama bunları
alamazsın.
Ne demek istiyorsun?
Bir hikaye istiyor
musun, istemiyor musun?
Hikayeyi sana verdim.
Bu fotoğrafları
alamazsın.
Gizliler.
Bir tane kaybet.
Bir resme ihtiyacım
var.
Eğer ön sayfada bir
hikaye istiyorsan, resme ihtiyacım var.
S-s-sen bir yazarsın.
Resmi kelimelerinle
çizersin.
Hayır, hayır, hayır,
hayır, kimse inanmaz.
Bu hikayeyi
yazacağım.
.
Ben, ben, ben resme
bakıyorum ve yine de inanmıyorum.
Bana bir resim lazım.
Ön sayfayı istiyorsan, bana bir resim lazım.
Şuna bak.
Elimizde altın var.
Pekala.
Bir tane alabilirsin.
- Ama bunu ön
sayfada istiyorum.
- Olmuş bil.
Bunu bilerek yaptın,
değil mi?
Sana ön sayfayı söz
vermemi sağladın.
Söz veremem.
Söz verdiğimi
söylemedim.
Bu adamlar psikozlu.
Onlar hapishaneye
ait değiller.
Onlar psikiyatri
koğuşuna aitler.
Hele isimleri, Büyük
Al ve Şişman Tony.
Neydi şu kulüp?
- Waikiki Klubü.
- Waikiki, evet.
Nerede olduğunu
söylemişti?
Waikiki sanki,
Asya'daydı, değil mi?
Evet, evet.
Asya dedi.
Evet.
- Çin mi?
- Hayır.
Hayır, Amerika'nın
bir eyaleti.
- Tamam, evet.
İyi isim.
- Waikiki, Amerika.
Nasıl bir Amerika'da yaşıyorsun
bilmiyorum.
- Sosyal kulüp
neredeydi?
- 103.
Bulvar, değil mi?
- Bu da ne?
Pekala, pekala.
Bu bir soygundur.
Ne dedi?
Bu bir soygundur
dedim.
Bir soygun.
Lanet olası bütün tomarlarınızı
istiyorum.
Burada yiyecek yok.
Burası bir bar.
Yağlı dürüm
istemiyorum, paralarınızı istiyorum,
moruk.
Paranızı istiyorum.
Haydi.
Her şeyi.
- Evet, evet, evet.
- Koy onu Haydi, al ordan.
Her şeyi koyun Dede, sen nereye gittiğini sanıyorsun?
- Oraya, haydi.
- Benim hiçbir şeyim
yok.
A, öyle mi?
Bu ne?
Bu ne?
İyi deneme.
İyi deneme, moruk.
İyi deneme.
Evet, hiçbir şeyin
yok.
Bu cüzdan bana lazım.
Parayı al.
Cüzdan bana lazım,
lütfen.
- Cüzdanı geri almayacaksın.
- Lütfen .
parayı al.
Bu ciğerim için.
Bu prostatım için.
Takma dişlerim,
ister misin onları?
B-b-b-bana bu
cüzdanı karım vermişti.
- Ona, sana yeni bir
cüzdan almasını söyle.
- Öldü.
Biraz nezaket göster.
Ve pasom bana lazım.
Dinle, eğer ona
pasosunu verceksen, ben de benimkini istiyorum.
Sadece bu adil,
bilirsin.
Adil.
Kimse pasosunu
almayacak!
Hadi ama, bayım.
Sen iyi bir çocuğa
benziyorsun.
Haydi.
Haydi.
Lütfen Haydi.
- Kafamı inceletmem
lazım.
Ne renk?
- Siyah.
- Buyur.
İşte cüzdanın.
- Bu kahverengi!
Siyah!
- Haydi.
- Dayan.
Buldum, buldum, buldum.
İşte lanet olası
cüzdanın, tamam mı?
- Parayı al.
- Parayı alıyorum.
Bu da ne, beş dolar?
Paramı al, ama
cüzdanı bana ver.
Biliyor musun?
Bu saçmalığa vaktim
yok benim!
Buna vaktim yok.
Gitmem lazım.
Kahretsin.
Buraya gel, seni
küçük lanet şey!
Hey!
Hey!
Sadece cüzdanı bırak
buraya.
Biliyor musun, hala
yumruk atabiliyor.
Gel buraya!
Ne yaptığını bilmiyorsun, seni küçük kalleş.
Kahretsin.
- Hepsi bu mu?
- Bu.
Söylemiştim sana.
Bir avuç yaşlı adam vardı
orada.
- Bu şey nasıl
çalışıyor?
- Açık.
Açığa basarsın.
Açıkçası, açığa
basıyorum.
Eğer ona bağırırsan,
aslında çalışmasını sağlayan budur.
Ah Rosie, sadece yani, Yüce İsa.
Bunu gördün mü?
Küçük Anthony (C) Vinnie (C) PEYNİR JIMMY (A) Bir dakika, bir bakayım.
Nedir bu?
Bir bakayım.
Bunun ne olduğunu
biliyor musun?
Bu, aile ağacı.
Bu Vazallo ailesinin
tamamı.
- Bu ilk harfler ne
manaya geliyor?
- "A. "
Arkadaş.
"C. " Çetenin Başı.
Patronun altı.
Federaller bunun için ne yapar biliyor musun?
- Ne?
- Dizüstü çöküp
emmeye başlarlar.
- Niçin?
- Yani, Mafya'nın
savunmasını görüyorsun, yaptıkların bütün savunma, var olduklarını inkar
ediyorlar.
Organize olduklarını
inkar ediyorlar.
Burada onlar için
tamamı haritalanmış.
Bu, organize
olduklarını kanıtlıyor.
Bak,
sınıflandırmalar, her şey var.
Gazeteye kim konuştu?
Bunu dinle.
"Bir çift Mafya sosyal kulübü, bir
makineli silah taşıyarak gizli sosyetelerin kulübüne giren, yalnız bir silahlı
soyguncu tarafından soyuldu.
O, Mafyanın cebini
boşaltırken bayan bir arkadaş dışarıda
bekliyor.
Takma isimlerinin
Bonnie ve Clyde olduğu rapor edilen çift daha sonra, silah metali grisi bir Buick Century ile
uzaklaşıyor.
- Şerefsiz!
- Shh!
Bu kötü.
- Konuşmamızı
istiyorlar.
- Kim?
Bilmiyorum, makaleyi
her kim yazdıysa.
Kim olduğumuzu
bilmiyorlarsa, konuşmamızı nasıl isteyebilirler?
Dinle.
Rose?
- Ne?
- Beni dinliyor
musun?
- Evet.
- Bu, lanet olası
polisler değil, tamam mı?
- Hayır.
- Lanet olası
polisler olamaz.
- Evet.
- Çünkü eğer polis
olsaydı Hey.
Eğer lanet olası
polisler olsaydı, tutuklanmış olurduk.
- Ama Mafya da değil.
- Hayır.
- Çünkü utanıyorlar.
- Ve şimdiye kadar
bagajda olurduk.
Öyleyse kim bu?
Böyle bir resmi
nereden bulmuşlar?
Biliyor musun?
Tommy.
Onları aramalıyız.
Kimi aramalıyız?
Kimi?
Çete adamlarını.
Evet tabi, onları
aramalıyız.
Sen neden
bahsediyorsun?
Onlar bize ulaşmadan
biz onlara ulaşmalıyız.
Hey, hey, hey, bu
iyi malzemeyi istersin.
Buyur bakalım.
Beni duydun mu?
Onları arayamayız.
Liste elimizde.
Bizde olduğunu bilmezlerse hiçbir işe yaramaz.
Yani arayıp şantaj
mı yapalım?
Diyelim ki lanet
olası liste elimizde, yani bize bulaşmayın.
Çünkü niye?
Biz lanet olası
deliyiz!
Kimi aramalıyız?
- Merhaba?
- Hey, Vinny?
Nasıl gidiyor?
Evet, harika gidiyor.
Bir kase çorba içip buz pateni yapıyoruz.
Kimsin sen?
Bonnie ve Clyde,
aşağılık herif!
Haydi am, kimsin sen?
Şaka mı bu?
Bilirsin, sadece
kontrol ediyordum.
Sadece saçlarını
biraz övmek istedim.
Biliyor musun, senin
lanet olası ayakkabılarını giyiyorum şu anda.
- Öyle mi, aşağılık
herif?
- Öyle.
- Ayakkabıları sevdin
mi?
- Evet.
Onları tekrar giyip
iki ayakkabı da pisliğe bulaşana kadar kıçını tekmelememe ne dersin?
Bu numarayı nasıl
buldun?
Numaranı nasıl mı
buldum?
Vinny, senin sadece
numaran yok bende.
Ben de numaran var, lanet
olası derecen var.
Lakabın var.
Bu arada, listede
bayağı aşağılardasın.
-Liste nedir?
- Sen neden
bahsediyorsun?
- Herkes elimde.
- Aramanın izini sür.
Lanet olası bütün
aile, Büyük Al'a kadar herkes.
Bu doğru.
Bana niçin
söylüyorsun?
Vinny, herkese
söylemeni istiyorum.
Lanet olası yağ topu
bütün arkadaşlarını kastediyorum.
Soygundaki çocuğun
aynısı.
Bize bulaşırsanız,
liste her bir federalin eline geçecek.
Lanet olası telefonu
kapatıp, gidip ananı becermeye ne dersin.
Hemen şimdi.
Bırak tekrarlayım, aşağılık
herif.
Tamam mı?
Bir vasiyetim var.
Bu lanet olası
vasiyette, bir posta kutum var.
Bu posta kutusunda, bir
listem var.
- Öyle mi?
- Evet.
Bize bir şey olursa,
demek istediğim, dostum, herhangi bir şey.
Eğer bana veya lanet
olası Bonnie'ye birşey olursa, lanet olası bütün aileyi alaşağı edeceğiz, aşağılık
herif.
- Bu çok iyiydi!
- Bu iyi miydi?
Ne giyiyorsun, tayt
mı?
Herşey berbat oldu,
Sal.
Bana mı söylüyorsun.
Ne?
-Az önce Clyde'dan
telefon aldım.
- Hangi Clyde?
Bonnie ve lanet
olası Clyde, Sal.
Bu Clyde mı?
Numarayı nereden
bulmuş?
Ben de bunu sordum, ama
o, listenin elinde olduğundan bahsediyor.
Liste mi?
Vinny, liste mi dedi?
Elinde isimler ve
derecelendirmeler olduğundan bahsediyor.
Büyük Al'a kadar
uzanan.
Liste de neyin nesi,
Sal?
Bir anlaşma.
Birisi bir şey için alınırsa,
her ne olursa, liste elinde olan adamı arar ki o da herkesi diğerinin sıkıntıda olduğundan
haberdar eder Federaller onlara ulaşmadan önce.
Böylece Federaller
birbirini ele vermesi için herkesi elde edemezler.
- Peki ya bu listeyi
taşıyan adam?
- Evet.
Joey D.
Anthony?
Bugün Pazartesi, öğleden sonra.
Joey D nerede bugün?
Joey D Mucize Şeridi
Bowling Merkezi'nde.
Pekala, dostum.
Onu beslediğinden
emin ol.
Bowling ayakkabıları!
Sana yemeğini
getireceğim.
Sadece olduğun yerde
kal.
- Burada duracağım.
- Tamam.
- Buradan
ayrılmayacağım.
- Tamam.
Burada kalacağım.
Evet, iyi.
Sana yemeği getireceğim.
Bunu yapabilirsin.
Ve ben, ben de
yiyeceğim.
- Cardozo.
- Bay Cardozo Bugünün
gazetesindeki hikayenizi okudum ve pek
çok yanlışlık beni hayal kırıklığına uğrattı.
Öyle mi?
Peki, bunun için üzgünüm, hanımefendi.
Peynir olmasın
dedim, Gary.
Evet, bugün
makalenizi okudum, bizim bir çift sosyal kulübü soyduğumuzu söylemişsiniz.
Doğru mu?
Baktım da sözlükte diyor ki Evet, bir çift iki şeyin birlikte kullanıldığı
bir takımdır veya birlik kabul edilir.
İki eşleşmiş hayvan,
iğrenç.
İki oyun kartı.
Evet, yani bir çift
ikidir, ve biz üç vurgun yaptık, yani şaka sana kalıyor.
Dinle, ciddi misin
değil misin bilmiyorum, ve inandırmak için vaktim yok, tamam mı?
Eğer bu saçmalıksa, bana
yardımcı olmuyorsun, kendine de yardımcı olmuyorsun, ama bu gerçekse, eğer düşündüğüm
kişiysen, öyleyse yaptığınız şey harika.
İnsanlar sizden
bahsediyor.
İnsanlar sizinle
ilgili fikir yürütüyor.
Bu herkesin aklında
ama, ama bu pisliklerden hiç birinin önemi yok.
Önemli olan şey, hikayeniz
nedir?
İnsanlar bunu bilmek
istiyor.
Niçin buluşmuyoruz?
Ve sen de beni
polislere teslim edesin öyle mi?
Hayır, teşekkür
ederim.
Hayır, hayır, hayır.
Ben otuz yıldır asla kaynaklarımı
açığa çıkararak çeteyi korumadım.
- Demek istediğim,
bir araya gelip bunu konuşmalıyız.
- Belki.
Nerde buluşmak
istersin?
Nerede yaşıyorsun?
- Queensi biliyor
musun?
- Ben Queens'denim.
- Hadi canım!
- Evet.
Ben de.
Bu komik.
Pekala, herhangi bir
yer.
Bir yer seç.
Pizza sever misin?
Pizza yerim.
Unutma parmağını
böyle koyup, kulpu açarsın.
Makarayı sarmana
müsade edeceğim bu sefer, tamam mı?
- Sonra oraya
fırlatırsın.
- Voo, bu uzakmış.
Evet.
Şimdi kulpu yakala ve sar.
Evet?
Merhaba?
Evet, merhaba.
Al'i telefona ver.
- Sen kimsin?
- Sen kimsin?
Sen de kimsin?
S*kt*r.
Al'i telefona ver.
Burada bu isimde
kimse yok.
Orada Al isminde
kimse yok mu?
Lanet olası Al
isminde birini bulsan iyi edersin.
Büyük Al.
Fiorello.
718-555-4377.
Bu doğru geliyor mu
kulağa?
41 Okyanus Bulvarı,
Howard Sahili?
Ah, süslüsün, hah?
Dinle, bana lanet olası listeyi getir, neden bahsettiğimi biliyorsun?
Ve o bende.
Ve benim de sana açıklamaya çalıştığım bu.
Benim lanet olası bir
posta kutum var.
Evet, ve bu posta
kutusunda bir vasiyetim var.
Ve bu vasiyette
benimle veya adamımla uğraşmasanız iyi edersiniz diyor, beni anlıyor musun?
Hey, Al.
Buraya gel.
Buraya gel.
Buraya gel.
Beni aradı, Sal.
Evimden beni aradı ve benle telefonda konuştu.
Burada ihlale
uğradım.
Benim numaramı kim
verdi ona?
Al, bu bir telefon
numarasından çok daha kötüsü.
Bana söyledi.
Kim vermiş onu?
Joey D, ama onun suçu
değildi.
Çocuk onu soyduğunda cüzdanındaymış.
- Cüzdanında mıymış?
Cüzdanında?
- Evet.
Bu laneti cüzdanında
taşıyacak kadar yaşlı durumda bir adama nasıl müsade edeceksin, Sal?
Birisinin kayıt
tutması lazım.
Düşündük ki Joey
eski kafalıdır, en son vaz geçen o olur.
- Sana güvenebilir
miyim, Sally?
- Tabiki.
- Toplantı çağrısı
yap.
Saat yedi.
Benim kulübüm.
- Pekala.
Herkesi orada
istiyorum.
Akşam yemeği
verdiğimi söyle.
Gerçekten içeri
girecek misin, Al?
Herkes, Sal.
Herkes.
Ne pahasına olursa
olsun bana bu listeyi bul!
Ne pahasına olursa
olsun bana bu listeyi bul!
Tamam, kaptan.
Tamam.
Lanet olsun.
Hey.
Hey!
Pekala, nasılsınız
dostlar?
Nasılsın, patron?
Geldiğiniz için
sağolun.
Açlıktan ölüyorum.
Sarımsaklı ekmek.
Millet, bu
sarımsaklı ekmeği görüyor musunuz?
Ne?
Özür dilerim, Al.
Neyin sızdığını
hepiniz biliyorsunuz.
Ve duruşmanın dallanıp
budaklanma potansiyelini de.
Doğru mu?
-Doğru, patron.
-Doğru, patron.
Kriz zamanlarında
tek çözüm birlik olmaktır.
Prensiplerimiz,
onurumuz, fedakarlık ve hepsinin üstünde
Birliktelik.
Doğru.
Birliktelik.
Eğer
birlikteliğimizi kaybedersek, gücümüzü kaybederiz.
Doğru mu?
Doğru, patron.
- Ailen nasıl?
- İyiler,
teşekkürler.
- Peki küçük olan?
- Her gün daha da
büyüyor, Al.
Sana güvenebilir
miyim, Vinny?
Bütün hayatınla,
patron.
Başka bir şekilde
anlatayım.
Eğer bir yiyecek
kamyonu işletmek istersen, onu temiz tutmalısın, değil mi?
Doğru, patron.
Ve tezgahta bez
gezdirme temizliğinden bahsetmiyorum.
Benim söylediğim
baştan aşağıya, - diz üstünde çöküp ovalama temizliği, değil mi?
- Doğru, patron.
Aksi takdirde,
sıçanlar dadanır.
Bir sıçan dadanır,
iki sıçan dadanır.
Kısa süre sonra
pirinç köftenizden sıçan pisliği çıkar.
- Nasılsın, Anthony?
-İyiyim.
-İyi.
İyi hissediyor musun?
- Evet.
İyi.
Anthony Joey D nerede?
Joey D bu akşam
buraya gelemedi.
Pek iyi hissetmiyor.
Yeterince söyledin.
Senin için bir şeyim
var, Bobby.
Biliyorum hep
yanında olmadım.
Ve biliyorum çok
yardımcı olmadım.
Ama belki bu
yardımcı olur.
Bu kadar fazla
parayı nereden kazandın, Tommy?
Neden bahsediyorsun,
Bobby?
Al bunu.
Nereden buldun bunu?
Önemli değil.
Ne demek önemli
değil?
Bu kadar parayı
nereden buldun?
Ya nereden
bulduğumun bir önemi yok.
Sadece almanı
istiyorum.
Sadece almanı
istiyorum, Bobby.
Özür dilerim demeye
çalışıyorum.
Bobby, bak Ne yaptığını biliyorum, tamam mı?
Her şeyi senin
yaptığını biliyorum.
Berbat bir abi
olduğumu biliyorum.
Bobby, dükkanla
senin ilgilendiğini biliyorum.
Annemle senin
ilgilendiğini biliyorum.
Bunu takdir ettiğimi
söylemeye çalışıyorum.
Teşekkür etmeye çalışıyorum.
- Teşekkür mü?
- Evet, teşekkür.
N-n-ne, on yıl sonra
böyle içeri girip teşekkür edince, her şeyin düzeleceğini mi sanıyorsun?
Şey, hayır.
Neredeydin, Tommy?
Batırdım her şeyi,
Bobby.
Batırdım her şeyi.
Üzgünüm, Bobby.
Bobby, Üzgünü bak, mesele şu, tamam mı?
Bazen her şeyi doğru
yaparsın.
Dükkanı işletirsin, faturaları
ödersin, ve becerilen adam sen olursun!
Yani, Babamıza bak.
Bak, o burada lanet olası belini kırdı.
Bak bu ona ne
getirdi.
Bu kimsenin suçu
değil.
Bobby, Ben Parayı al sadece.
Baban her şeyi doğru
yaptı.
Her sabah erken
kalktı.
Kimse ondan fazla
çalışmadı.
- Bunu biliyorum.
Bu benim
- Neden biliyor musun?
Sen daha iyi bir
hayata sahip ol diye.
Bak, ben ve Babam, biz
iyiydik, tamam mı?
Biz aramızı
düzelttik.
Onun kalbini kırdın,
Tommy.
- Onu sen öldürdün.
Kalbinin kırıklığından öldü.
- Onu ben mi
öldürdüm?
- Evet.
- Şimdi onu ben mi
öldürmüş oldum?
Bana bunu nasıl
diyebilirsin?
Onu ben öldürmedim.
Onu ben öldürmedim, ve
o da kendini öldürmedi.
Lanet olası çete
öldürdü onu, ve bunu biliyorsun.
Aa, bundan bahsetmek
istemeyiz değil mi?
Biliyorsun.
Biliyorsun.
Tamam mı, Bobby?
Hadi ama.
Konuş.
Hadi ama, Bobby.
Bu dükkanı devam ettirmek
zorunda kaldı, ve dükkanı devam ettirmek için bildiği tek yol, bu insanlardı.
Bilirsin, sana yardım
etmek istedi.
İstedi.
Sana yardım etmek
istedi.
Senin için çok şey
istedi.
Peki ne için?
Hadi ama, böyle
söyleme, Anne.
Hayatında ne yaptın,
Tommy, hah?
Hayatında ne yaptın?
- Yapabildiğimin en
iyisini yaptım, tamam mı?
Bir şeyler yaptım.
- Gerçekten mi?
Evet, Hayatımda bir
şeyler yaptım.
Bu mu?
Bu mu hayatında yaptığın?
- İstemiyorum bunu.
- Dinle Anne, özür dilerim, tamam mı?
Ben sadece Parayı almanı istiyorum anne.
Lütfen parayı al.
Bu parayı
istemiyorum.
Al lanet olası
parayı!
Lanet olası parayı
istemiyorum!
- Bobby, parayı al!
- O paraya dokunma!
İyi, iyi!
Pekala, biliyor
musunuz?
Ben gidiyorum.
Ben gidiyoum, tamam
mı?
Bu pislik parçası
binayı terk ediyor, tamam mı?
Ben gidiyorum.
Güzel bir şey
yapmaya çalıştım.
Biliyor musunuz?
Lanet olsun!
Güzel bir şey
yapmaya çalıştım!
Evet, peki bu büyük
bir hikaye falan mı olacak?
Sen bunu.
.
yani, ön sayfa falan
mı?
Şey, bilirsin,
gazete dünyasında bir sözümüz var.
Sözleri, sloganları
severim.
Bu iyi bir tane.
Bu iyi bir hikaye.
Bu, mini etekli
seksi bir kız gibi, biliyor musun?
Ben ben batırdım.
İyi bir hikaye,
seksi bir kız üzerindeki mini etek gibidir.
- Peki.
- Mevzuyu kapsayacak
kadar uzun, ilginç olcak kadar kısa olmasını istersiniz.
A, evet!
Bu hoşuma gitti.
Bunu ben uydurmadım,
ama sen neden bahsettiğimi biliyorsun.
- Pekala, Rosie?
- Evet, Rosie.
Bu civardan mısın?
Evet, iki blok ötede
büyüdüm.
Aa, Ben Elmhurst
civarındanım.
- Hadi ya.
- Evet.
Annen ve Baban hala
burada mı?
Hala burada mı
yaşıyor?
Evet, annem
büyüdüğüm evde yaşıyor.
Ve babam öldü.
Ah, başın sağ olsun.
Onu özlüyor musun?
Onu özlüyor muyum?
Evet, onu özlüyorum.
- Öyle mi?
- Evet, dinle bunu.
Hastalandığı zaman
dedi ki, "Ben ölünce, arabamı Rosie alacak .
" O öldüğünde, annem
ve abim arabayı satmak istediler.
Buna inanabiliyor
musun?
Ve ben hayır dedim, çünkü
o, bu arabayı seviyordu.
- Biliyor musun?
- Tabi.
Evet, sonra her
Yılbaşında, Beşinci caddedeki ağaç ve pencereleri görmek için arabayı şehre
götürüyorduk.
- Tabi.
- Evet, bu, yani
bizim işimizdi.
Bu iyi.
Özlediğim rutin
şeyler.
- Eğer sen - Tabi, tabi.
- Ve kulüpleri
soymak için kullandığınız araba bu mu?
- Ne?
- Bu, aynı araba mı?
- Evet.
Pekala.
Peki ya arkadaşın?
O nereli?
A, Tommy mi?
O, bu civardan değil.
- Tommy.
Tommy ve Rosie.
-Evet, iki M'li,
evet.
Tommy nasıl biri?
Ee, hepsinden önce,
süper yakışıklı Evet, ve o o tıpkı bir
dahi gibi.
Yani bu onun
fikriydi öyleyse?
Bütün bunlar?
- Bir gün, işten eve
geldim, - Tabi.
Ve Tommy bu
adamların aşağılık olduğundan bahsediyordu.
Kimseye bir zarar
gelmiyor , öyleyse bu gerçekten suç mu?
Evet, şey Sanırım bu üstünde düşünülmesi gereken bir şey.
Ne düşünüyorsun?
Sence suç mu?
Hayır, değil.
-Bu muhtemelen pek
bir şey ifade etmiyor, ha?
- Hayır, anlıyorum.
- Öyle mi?
- Evet, anlıyorum.
- Hiç bir şey için
değil, ama yazı tarzını seviyorum.
- A, teşekkürler.
- Pekala, yani Tommy
ve Rosie.
- Evet.
Tommy kaç yaşında?
29. Tommy!
Bu, gazeteden Bay
Cardozo.
Kim olduğunu
biliyorum.
Sen ne yapıyorsun?
Ona ne söyledin?
- Bir şey söylemedim.
- Ona ne söyledin?
- Ben düşünmüştüm ki - Hayır, kapa çeneni.
Seninle konuşan yok,
tamam mı?
- Pardon, kusuruma
bakma.
Defol git.
- Sadece bir
ropörtaj yapıyoruz.
Senin derdin ne?
Bizim hikayemizi
anlatacak.
Bizim hikayemizi
anlatacak!
Beni dinle.
Konuşmayı bırak.
- Bunu için özür
dilerim.
- Hayır.
Polis misin, ya da
herhangi bir kanun ajansıyla çalışıyor musun?
Hayır, polis değilim.
İlişkili herhangi
bir ajansla da çalışmıyorum.
Ben bir muhabirim.
Tek yaptığım bu.
- Soru sorun ve ne
isterseniz söyleyin.
- Bu, hoş bir resim.
- Teşekkür ederim.
- Evet, yani, köşeni
okuyoruz.
Peki, ah Pekala, bu nasıl başlıyor?
Şey, bir kaç soru
sormak istiyorum.
Bilirsiniz, bu nasıl
işliyor kısmı, cevaplamak istemezseniz cevaplamıyorsunuz.
Hepsi bu.
Ben sadece bana ne
söylerseniz onu yazacağım.
Şey, o sana ne
söyledi?
Kendinden bahsetti.
Sen, nereli olduğunu
bilmiyorum.
Bronx'luyum.
Bronx'lu.
Sormama müsade edin nerede tanıştığınızı sorabilir miyim?
- Nerede mi tanıştık?
- Evet.
- Bir partide.
- Bir parti mi?
Biz bir partide Ne, demek istediğin, sen şu pislik herifle
iken mi?
Evet, kısacası
partide bir pislik herifle beraberdi.
Sor devam et ona bir sonraki soruyu sor.
Evet, aslında bundan
bahsetmeyelim, çünkü, bilirsin,, yıl dönümümüz yok ve yıl dönümümüzün olmamasının
sebebi ise Bundan bahsetmeyelim.
Sonraki sorun nedir?
Evlenmek ister misin?
Ciddi misin?
Evet, evet.
Ciddiyim.
Ciddiyim.
Ve şu ande benimle
öylesine kafa bulmuyorsun yani?
Bebeğim, hayır.
Soruyorum sana benimle evlenir misin?
Evet, pekala.
Ne zaman?
Şey, düşünüyordum da,
bilirsin, yılbaşı geliyor.
Belki yılbaşında
evleniriz diye düşündüm.
Aman Tanrım.
Bayılırım buna.
Doğru.
Evet, değil mi?
Hayır, bu, benim iki
favori günüm gibi olcak.
Yani, Yılbaşı ve evlilik
yıl dönümümüz.
Benim düşündüğüm bu.
Bu yani, bilirsin bir taşla iki kuş gibi olacak.
Evet, bir taşla iki
kuş gibi.
Evet.
Düşünüyordum da,
bilirsin, evlenip belki sonrasında da, ne bileyim, Florida'ya taşınabiliriz.
Ya sonra, çiçekçi
dükkanı mı açacağız?
- Evet.
- Gerçekten mi?
Evet, yani,
düşünüyordum bunu.
Haklısın.
Biz Bunu
yapabiliriz, bebeğim.
Biraz daha fazla para
kazanabilirsek bunu yapabiliriz.
Dükkan satın
alabiliriz.
Dükkanın üstünde
yaşayabiliriz.
Yani, bu iyi bir
hayat, değil mi?
- Evet.
- Senin karizmanla Ve
senin çekiciliğinle.
Ve benim
çekiciliğimle, evet.
Şey, ben hiç
Florida'ya gitmedim.
Ah, Florida, orası
cennet.
- Gerçekten mi?
- Evet, palmiye
ağaçları var orada.
- A, evet, doğru.
- Ve hindistan
cevizi.
Ve timsahlar,
havalandırma, yani, ben kendim oraya gitmedim, ama benim işittiğim orası cennet
gibi.
Aman Tanrım.
Bekle, ne zaman
gideceğiz?
Şey, benim düşündüğüm
-evlenelim, - Evet.
- 1 Ocak'ta
Florida'ya gidelim.
- Zekice.
- Evet.
- Yeni hayatımız
için yeni bir yıl.
Evet, yeni bir hayat
gibi olacak.
- Bir gün diyelim.
- Yeni bir yıl.
- Çiftler.
- Yeni her şey.
Evet, her şeyin
yenisi.
Yeniden başlangıç.
Yapmak ister misin
bunu?
Evet, yapmak isterim.
- Öyle mi?
- Evet.
Bu, seni mutlıu
ederm mi?
Evet!
Pekala.
Öyle mi?
Evet, hadi yapalım.
- Ciddi misin?
- Evet, hedeflerimiz
var.
Bu ikisiyle fazlaca
arkadaş oldun.
Hepsi onun sözleri.
Ben sadece not aldım.
Onlardan hoşlandım.
Erkek biraz çılgın.
Kendi küçük
gezegeninde yaşıyor gibi.
Kız, halkla
ilişkiler firması yürütse, bir servet kazanabilir.
Şimdiye kadar bana
endişe veren, toplum kurallarına aykırı davranan bir çift olmaları.
Sağlam bir çift ama.
Oldukça büyük bir
balık yakaladılar.
Ne demek istiyorsun?
-Henüz halka açık
değil, tamam mı?
- Tamam.
J. Edgar gösteriyi
yürüttüğünden beri elde etmeye çalıştığımız bir şeyi elde ettiler.
Büyük Al ve
Vazallos'un geri kalanını alaşağı etmemize yardım edecek bir şey elde ettiler.
Tüm çetenin tabutuna
son çivi.
Ne elde etmişler?
Bir liste.
Joey D selamlarını
gönderiyor.
Joey D mi?
Joey D A,
evet, tabi.
Joey D.
Hala yükleme rampası
inşa ediyor mu?
O da seni hatırlıyor.
Eski günlere ait pek
çok hikayesi var.
Pek çok isim.
Hepsinin tam bir
listesi.
Evet, şey, o bir
palavracı.
Vahşi bir hayal gücü
var onun.
Buna ne demeli?
Onlar kahramanlar.
Ne yapacaksın?
Onlara nasıl bir
anlaşma sunacaksın?
- Anlaşma mı?
- Evet, anlaşma.
Korunma.
Onlar sana bir
hediye verdi.
- Onlara bir şey
vereceksin, değil mi?
- Onlar bize bir şey
vermedi.
Aldığımızı bile
bilmiyorlar.
Sizin için ne
yapabilirim?
Gotti uzaklara
gidiyor.
Gambinoların işi
bitti.
D. A. yeni gösteriyi planlamaya başladı çoktan, ve
sırada Vazallolar olacak.
A, öyle mi?
Joey D sadece ilk
fiskeydi.
Tebrikler.
Buraya arkadaşlarım
için üç Mortadella kahramanı daha getir.
Etiketimin üstüne
koy.
Günleriniz sayılı, Bay
Fiorello.
Yogi'nin söylediği
gibi, "Gelecek, olmasına alıştığımız şekilde değildir. " Fark
etmez, çünkü çete zaten onların alanını baya daralttı.
Peki sen ne
yapacaksın?
Bunun olmasına izin
mi vereceksin?
- Ben mi?
- Evet.
Şahı almak
istiyorsan, bir kaç piyonu feda etmen gerekir.
Saçmalık!
Lanet olsun!
Bunu senin yüzünden
yazdım.
Bu çocuklar için bir
şeyler yapmalısın.
Ne yaptılar?
Lanet olası çeteyi
soydular!
Yaptıkları halka
hizmet.
N-n-ne yapmamı
bekliyorsun?
Onları tanık koruma programına
falan mı alayım?
Bu, bana kalmış bir
şey değil.
Bunun ne kadar
paraya mal olacağını biliyor musun?
Lanet olası bu iki
aptal için bunu yapmazlar.
Siz onlardan daha
betersiniz.
Evet, öylesiniz.
En azından çetede, hangi
tarafta olduğunu bilirsin.
- Rosie.
- Evet?
- Bu sabah Cardozo'yu
okudun mu?
- Hayır.
- Sana okuyabilir
miyim?
- Tabi.
"Suç tarihinde,
çok az kişi bu göz alıcı genç kadın ve Uzi taşıyan arkadaşı kadar gözükara
olmuştur."
Queens'in Bonnie ve Clyde'ı.
Çarpıcı bir çift
oluşturuyorlar.
"Bonnie'nin
parlak gümüş tırnak boyası, Buick'indeki
boyayla uyuşuyor. "Büyük gözleri ve
sinsi gülümsemesiyle soruyor, 'Bu
gerçekten suç mu?
' Bu iyi, değil mi?
- Bu ikisi ne tür
bir araba kullanıyor?
- Kim?
Joseph ve Mary.
Bonnie ve Clyde,
seni gerizekalı.
- Bir Chevy.
- Bir Chevy mi?
Emin misin?
O bir Chevy değil.
Onların Buick'leri var.
- Emin misin?
- Bir Buick Century.
Anneme almıştım bir
tane.
Hm, dört kapılı mı?
İki kapılı.
İki kapılı.
Ne renk?
Silah metali grisi.
Silah metali grisi!
Silah metali grisi.
Buick Century.
Lanet olası iki
kapılı.
Tıpkı lanet olası
gazetede söylendiği gibi.
Biliyor musunuz, bu
çevrede dolaşıyorum ve ona rastlıyorum.
Az kalsın
çarpıyordum bu lanet olası arabaya!
Buradan üç blok
ötede yaşıyorlar!
Ve siz aptallar
kafanızı kaldırmış, kıçınızın üzerinde oturuyorsunuz burada!
Çıkın dışarıya, bulun
bu lanet olasıları ve içeri getirin!
İşleri bitti!
New York'ta, suç
patronu John Gotti şartlı tahliye
olmaksızın, ömür boyu hapse mahkum edildi.
Gotti'nin,
Amerika'nın en güçlü suç figürü olduğu
söyleniyordu.
O kesinlikle en
görünür ve göz alıcı olanıydı.
Jüri heyeti, bölge
savcısıyla birlikte tanınmış suç patronu Alfonse Fiorello'ya karşı hazırlanan 19
iddianameye devam etmek için yeterli sebebin bulunduğu konusunda uzlaştı.
Söylenenlere göre, suç
patronu Alfonse Fiorello eski yardımcı
patron Joseph De Luisa'dan sonra zulümü
önlemek için bir anlaşma yaptı.
Fiorello yıllarca, gizlice çalıştı.
İşini yürütürken,
sıradan görünüşünün altında gizlendi.
D. A ofisinden ve
FBI'dan bir sözcü bunu çok önemli bir
olay olarak adlandırdı.
- Hey, Büyükbaba?
- Ne?
Babamın yaptığı
gibi, sen de uzaklara gidecek misin?
Mesele şu, bir gün
hepimiz uzaklara gideriz.
Anlıyor musun?
Niçin?
Çünkü sen gitmeden
önce, senin pişirdiğin her şeyi yapmak istiyorum.
Tıpkı senin gibi
olmak istiyorum.
Hayır, sen tıpkı
benim gibi olmayacaksın, sen benden çok çok daha iyi olacaksın.
- Benden çok çok daha
iyi.
- Niçin?
- Robbie.
- Evet?
Bir gün, büyükbaban
hakkında şeyler duyacaksın.
Ne tür şeyler?
Şey, şeyler
duyacaksın.
Ve gerçekten benim kim
olduğumu merak edeceksin.
Bütün bunların ne manaya
geldiğini merak edebilirsin.
- Anlıyor musun?
- Mm-hmm.
Mesele şu ki,
duyacağın bu şeyler hakkında bilmen gerken şey, ben onların bedelini ödedim.
Çünkü hayatta işleri
düzeltmenin yolu budur.
Yanlış yaptığın
şeylerin bedelini ödersin.
Anlıyor musun?
Evet.
Peki, bedel ödemek
istemiyorsan ne yapacaksın?
- Hiç bir yanlış
yapmayacaksın, degil mi?
- Biliyorum.
Sadece ne yapmalıyım?
Ne tür şeyler?
- İyi şeyler.
- İyi şeyler.
- Tamam.
- Ve bu şekilde, asla
bedel ödemek zorunda kalmayacaksın.
- Bana bunun sözünü
verir misin?
- Mm-hmm.
Her zaman doğru
olanı yapacaksın?
- Tamam.
- Tamam.
- Sana bir sorum var.
- Nedir?
İyi bir Arancini
yapmanın en önemli şeyi nedir?
Pirinç.
Ne pirinç mi?
Ne, neden
bahsediyorsun sen?
Şaka yapıyorum.
- Tamam.
- Sevgi.
Sevgi.
Doğru.
Hayatta bilmen gerken
tek şey bu.
Sır bu.
Sevgi.
- Tamam.
- Değil mi?
Mm-hmm.
Şuna bak.
Mortadella, ne güzel
bir şey.
Şişman somon havyarı.
Mortadella'nın
olayı, herkes onu sevmediğini sanır.
Ta ki, onu deneyene
kadar.
Sonrasında, daha
iyisinin olmadığını fark ederler.
Ve bir Pazar sabahı,
cavatelli ve bruschule (bir çeşit makarna) gibisi yoktur.
Aslında, cavatelli
ve bruschule olmadan, Pazar diye bir şey yoktur.
Son zamanlar şunu
duymaya başladım bir adam var, bu civarlarda yaşıyor olabilir, ve bilirsiniz, bazı sorgulanabilecek olaylara
karışmış.
İnsanlar bu fikirlere
nereden ulaşıyor?
Sürekli yan kapımızda
yaşayan birisi var.
Aa, ne iş yapar?
Çok gizemli.
Evden hiç dışarıya
çıkmaz.
Sürekli girip çıkan
insanlar var.
İnsanların hayal
gücü vahşileşiyor.
Bu insanlar
hakkında bildiğim bir şey varsa, onları,
ailelerinin önünde utandırmak
istemezsiniz.
Özellikle
ailelerinin önünde.
Yani eğer eğer işinizi yapmak zorundaysanız, Ona asaletle davranmanızı tavsiye ederim.
Aksi takdirde,
yaşancak bir cehennem olur.
Biliyor musun,
ağacı hiç görmediğine inanamıyorum.
Ağacı hiç görmedim.
Ben New York'luyum.
- Ağacı niçin
göreyim.
O sadece şehir
dışından olanlar için.
- Ne demek istiyorsun?
Neler oluyor?
Bu da nedir?
Neler oluyor?
Size, bunu vermek
istiyorum.
Ben Hiç Meksika'ya gittiniz mi?
Meksika mı?
Meksika'ya
gitmiyoruz biz.
Bizim bir planımız
var.
Bir iki gün
içerisinde ayrılacağız.
Lütfen, dinleyin.
Olmanız gerekenden
daha fazla açığa çıktınız.
- Ya, öyle mi.
- Evet, ve ülkeyi
terk etmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Bu herifler,
gitmenize izin vermeyecekler.
Bunu asla
unutmayacaklar.
Bu cezasız
kalmayacak.
Asla.
Tamam mı?
Ben bunu iyice düşündüm.
Bizim bir planımız
var, tamam mı?
- Gitmemiz lazım .
- Evet, gitmemiz
lazım.
Bundan kurtulmanın
yolu bu.
Ben bunu düzeltmeye
çalışıyorum.
Hayır, bizim
arkadaşımız gibi davrandın ve bizi kullandın.
- Bir saniye düşünün.
- Rosie, arabaya bin.
Lanet olası
biletleri al.
Lanet olası biletleri al, biz onları
istemiyoruz.
Biz onları
istemiyoruz.
Rosie, arabaya bin.
Sen bundan daha
zekisin, Tommy.
Ne olacağını
biliyorsun.
Ben bu adamları
tanıyorum, Tommy.
Al bu biletleri.
- Al bu biletleri.
Buradan gitmek
zorundasınız.
- Kapıyı kapat.
- Gitmemiz lazım.
- Buradan gitmek
zorundasınız.
- Bebeğim, kapat
lanet olası kapıyı.
- Kapıyı kapatmaya
çalışıyorum.
- Kullanın bu
biletleri.
- Senin lanet olası
biletlerini istemiyorum.
- Sadece sürmeye
devam et, tamam mı?
- Kapıyı kapat,
lanet olsun.
Beni seviyor
musun?
Seni seviyor
muyum?
Bebeğim seni
seviyorum, tamam mı.
Seni sevdiğimi
biliyorsun.
Beni gerçekten
seviyor musun?
Rose Marie, seni
seviyorum, tamam mı?
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Sen benim,
dünyadaki en sevdiğim insansın.
Kaç kere daha
söylememi istiyorsun ?
« Prev Post
Next Post »