Felony (2013)
| |
105 dk
Yönetmen:Matthew Saville
Senaryo:Joel Edgerton
Ülke: Avustralya, ABD
Tür:Gerilim
Dil:İngilizce
Oyuncular
Jai Courtney
Joel Edgerton
Mark Simpson
Paul Caesar
Ryan Gibson
Özet
Malcolm Toohey (Joel Edgerton)nin mükemmel bir ailesi sevdiği
bir işi ve başarılı bir kariyer vardır. Bir gece başarılı bir operasyon
kutlaması sonrası büyük bir hata yapar ve bu hatanın üzerini örtmeyi tercih
eder. Suç ortağı kıdemli dedektif Carl Summer (Tom Wilkinson) ve idealist
dedektif Jim Melic (Jai Courtney) arasında neyin doğru neyin yanlış olduğuna
dair bir mücadele başlar
Altyazı
Ne tür bir yardıma ihtiyacınız var?
Ambulans.
Acil.
Acil Ambulans.
Hangi bölge?
Kings park.
Tamam.
Tam olarak Kings Park'ın
neresi?
Ben Epson Yolundayım, şeyin karşı sokağı buna daha sonra döneriz.
Quarry quarry yolu.
Pekala, Quarry Yolunun karşısındaki Epson Yolu.
Kings Park'ın içinde mi?
Sydney'de mi?
Ever, evet, evet, evet.
Orada tam olarak ne oldu.
Yolun ortasında bir çocuk var, ve o bisikletten düşmüş.
…
- Pekala, içerdeyiz.
İçerdeyiz.
Hadi.
Girin!
Girin!
Yere yatın!
Yere yatın!
Bu tarafa!
Hadi, hadi, hadi,
hadi!
Eğilin!
Yatırın onu yere!
- Ah!
- Yere yat!
Hey merhaba!
Duvarımda senin bir
resmin var.
Arkada durumlar nasıl?
Hey!
Bir kaçağımız var!
Bir kaçağımız var!
Anlaşıldı.
Delta 1 şüphelinin eşkalini alabildiniz mi?
Tekrar ediyorum, Delta 1
şüphelinin eşkalini alabildiniz mi?
- Hey!
Dur!
Delta 2-3 binanın doğu, tarafından yaklaşıyor.
Hadi ama!
- Hey!
Dursana adamım!
Peşindeyim!
Siktir.
Hey, arka çıkışta kim
var?
Arka ve yan çıkışları
tutun.
Bir kaçağımız var.
Çekil, çekil, çekil,
çekil.
Yere yat!
Yere yat!
Yat!
Yerde kal!
- Ellerini arkada
birleştir.
Tuttun mu?
Mal!
Evet.
Mal!
İyi misin?
- Evet, evet, evet,
evet.
Yelek Yeleğe geldi.
Ah.
Lütfen memurun durumunu bildirin.
- Merkez, o iyi.
- Yeleğinden vuruldu.
Ambulans ve destek ekip bekliyoruz.
Anlaşıldı.
Devam edin.
İngilizce biliyor musun adamım?
Hey?
İngilizce biliyor
musun?
Bir polis memurunu vurdun seni soytarı.
- Özür dilerim.
Özür dilerim.
Özür dilerim.
Aşağılık seni.
Ambulans gönderildi.
Pekala çocuklar onları yakaladık.
Kurallara uygun.
Onur konuğumuz Mal'a dikkat
çekmek isterim.
Mal bugün başının
belası tarafından vuruldu.
- Buraya gel, bize - Bakın!
Bakın!
Bakın!
- Mal, nasıl olduğunu
bilirim, nasıl olduğunu bilirim, ama
benim güzel karım bir daha asla silahımı benim üzerimde, denemeyeceğine söz vermişti.
- Ben ona bir daha vermeyeceğime yemin ettim.
Mal, gerçekten,
hepsini bir arada tuttuğun için aferin.
Seni tanımak bir onur.
- Mal'a.
- Mal'a!
- Shepherd kuvvetlerine!
- Evet!
- Aferin!
- Alo?
Evet eğer kornaya bir kez daha bassaydın, karım dışarı çıkıp
bizzat kendi seni öldürecekti.
Saat daha 5 bile değil, Tanrı aşkına.
- Özür dilerim.
Ben, ben evet.
- Evet, korna - Özür dilerim efendim.
- korna köpeği uyandırdı, köpek torunu
uyandırdı, torun da karımı uyandırdı.
- Özür dilerim dostum.
- Lanet olası
zincirleme reaksiyon.
- Bunun için özür
dilerim.
- Tanrım.
Evet?
Selam.
Hala annene gidiyor
musun?
- Evet, evet.
Öğle yemeğine.
- Öyle mi?
Evet, daha önce
söylemiştim.
Onu Bingo'ya götürmem
gerekiyor.
- Bir daha çocuğun önünde küfür etme - Evet.
Evet, tamam.
Ah.
- Evet Evet biliyorsun, eğer 'Siktir' onun kelime
dağarcığına girerse, sana bir Porsche
satın alacağım.
- O gün de gelecek.
- Evet.
Hoşçakal hayatım.
- Görüşürüz.
- Çocuğun önünde
'Siktir' dedim.
Bilirsin kimse tepki
vermezse, çocuk onu üzerine düşmez.
"Siktir, siktir,
siktir büyükbaba.
" Senin çocuğun var mı?
Hayır, daha önce de sormuştum
değil mi?
- Evet.
- Evet, sen de önce
bir kız arkadaş bulmalıyım demiştin.
İnan bana, bolca
zamanın var.
Yani, kornaya basma.
Mesaj at.
O kadar da yaşlı
değilim.
- Bu senin için bu
arada.
Sade, şeker yok,
doğru değil mi?
- Evet.
# Sahip olduğumuz
şeylere # # sıkıca tutunmalıyız # # Başarsak da başarmasak da bir şey farketmez
# # Birbirimize sahibiz ve bu yeterli, aşk için # # Buna bir şans vereceğiz # - Hadi çavuş, gel şuraya.
Hadi!
Hadi bir kez daha, bir kez daha içiyoruz.
- Pekala.
- Evet!
- Dik kafaya çavuş,
hadi!
- Yarın gece parti
veriyoruz değil mi?
- Evet veriyoruz.
İşte geldi.
- Yarın geliyor musun?
- Hayır hayır.
Yarın çocuklarımın doğum
günü partileri var.
- Evet.
Görüşürüz.
- Yarın görüşürüz.
- Görüşürüz dostum.
- Güle güle, mal.
- Parola 'korsan'.
Alkol çevirmesindeki
çocuklar için.
- Evet, evet.
Anladın mı?
Anladın mı?
Yarı kör.
Ne?
Ne?
Bu komikti.
- Komik falan değilsin.
- Hayır değilsin.
- Kahretsin.
- Hey.
- Günaydın bayım.
Sadece sıradan bir
alkol kontrolü.
Bu gece bir şeyler
içtiniz mi?
- Bir kaç bardak
içtim.
- Ehliyetinizi
görebilir miyim lütfen?
Korsan.
- Ne?
Neydi o?
- Korsan.
- Lütfen biraz
bekleyin.
Bunun için özür
dilerim dedektif.
İyi sürüşler efendim.
- Sorun değil.
İyi geceler.
- Size de.
Demiş ki, "Ne, koskoca otobüsü içindeki, "Japon
turistlerle beraber mi kaçırmışlar?
" Genç memur da "Evet, efendim.
" demiş.
O da, "Yani bir
tane bile mi eşkal alamadın?
" demiş.
Çocuk da "Hayır,
efendim onlar İngilizce bilmiyorlardı" demiş, " ama şoför onların
5,000'den fazla resim çektiklerini söyledi.
" Pekala.
Hazırız.
Neden hamburger de pastırma değil?
Bu sağlık için mi yoksa damak tadı için mi?
İkisi de.
- Tanrım, saat daha
beş.
Seni işe gitmeden
önce yakalayalım dedik, orda seni
utandırmamak için yani.
- Bütün bunlar bitti
sanıyordum.
- Bütün ne Sarah?
Küçük kızları
kaçırmak ve taciz etmek mi?
Senin bahsettiğin
"bütün" bu mu?
Bu dedektif Melic,
yeni adamım.
Pekala Victor
buralarda mı?
- Hayır.
Onunla işim bitti
benim.
- Pekala, onun buraya
geldiğini biliyoruz.
- Gelmiyor.
Saçmalık bu.
- Kendine bir bak onu
koruyorsun.
- Hepsi bu mu?
- Hayır.
Bu sadece basit bir nezaket
ziyareti aslında.
Biz sadece Tut şunu
Hayır, hayır, tamamdır.
Tut şunu olur mu?
Teşekkürler.
Bil diye söylüyorum
pedofil erkek arkadaşını bulduk.
Newcastle'da.
Teşekkürler.
Şimdi elimizde
suçlamaya yetecek kadar delil var Victor'u
suçlamak için tabi, ama sıradaki de
sensin Sarah, seçeneklerini düşünmek
için bir kaç günün var.
- Siktir git.
- Pekala, seni
uyarmadığımızı söyleme.
Bir kaç güne
görüşürüz.
Sarah neredeyse
unutuyordum.
Dün bir çocuk puseti
bulduk.
Parmak izleriyle
doluydu.
Yetişkin bir kadına
ait.
Hoşça kal.
# Ne zaman köpek
ısırsa Ne zaman arı soksa # # Ne zaman ben # İşte şimdi birbirleriyle konuşurlar.
- Hey.
Hey, çocuk.
Hey.
Hey, hey, hey.
Hey!
Hey!
Ne tür bir yardıma ihtiyacınız var?
- Ambulansa.
Acil.
Acil Ambulans.
Hangi bölge?
- Kings park.
Tamam.
Tam olarak Kings Park'ın
neresi?
- Ben Epson
Yolundayım, şeyin karşı sokağı Sorun
değil.
Sorun değil.
Biz - Quarry Quarry Yolu.
Pekala, Quarry Yolunun karşısındaki Epson Yolu.
Kings Park'ın içinde mi?
Sydney'de mi?
- Evet, evet, evet.
Pekala, sizin telefon numaranız nedir?
Afedersiniz?
Sizin telefon numaranız.
- 0525-633-332.
Tam olarak ne oldu orada?
- Yolun ortasında bir
çocuk var, bisikletten düşmüş.
Tamam, peki -
Kafasını yere vurmuş ve hareket etmiyor.
Tamam pekala.
Peki sizce ona bir araba, çarpmış olabilir mi?
- Hayır, sanmıyorum.
Tamam pekala.
- Yani bir ihtimal olabilir, ama bisikletinden kendi düşmüş de olabilir.
Bilemiyorum.
Tamam ama yolun ortasında bisikletiyle yerde yatıyor, etrafta
başka bir şey göremiyor musunuz?
- Bekleyin bir saniye.
Bekleyin.
- Tamam.
- Evet.
Birileri geldi şimdi.
Birileri mi geldi?
Bir araç gibi mi?
- Evet kamyon gibi
bir şey.
Bekleyin.
Hey dostum gelip buraya başka bir arabanın gelmesini veya, bu şeride geçmesini engelleyebilir misin?
- Acele edin!
Ben polisim tamam mı?
- Işıkları açık
bırakın.
- O iyi mi?
- Evet, evet.
Bekle ne?
Evet.
Özür dilerim, iki işi
bir arada yapmaya çalışıyorum.
Ne?
Sorun değil.
Telefonu hoparlöre alabilir misiniz?
- Evet.
Duyabiliyor musunuz?
Evet duyabiliyorum.
Şimdi, onu sıcak tutabileceğiniz, bir şeyler var mı etrafta?
Ceket, battaniye gibi?
- Evet, arabamdan bir
şeyler getirebilirim.
Tamam, harika.
Orada başka bir var mı?
- Evet, burada biri
var.
Tut şunu.
Hemen gidiyorum.
Dostum, bir kaç
saniye onun yanında durur musun?
- İlk yardım hakkında
hiç bir şey bilmiyorum.
- Sadece hareket
etmediğinden emin ol yeter.
Mesela kafasını
kucağına alabilirsin.
Ben hemen arabamdan
bir şeyler getireceğim.
Eğer bir şey olursa
seslenirsin.
İşte geldi.
Şu tarafa.
Hala hareket etmiyor, ama nefes almaya devam ediyor.
Seni şöyle kenara alalım.
- Afedersin.
Ona ne olmuş?
Herhalde başından yaralanmış, sanırım yani.
Siz bizzat kazaya karıştınız mı?
- Pekala, onlara
neden işsizlik maaşıyla geçinen birinin,
üç tane cep telefonu aldığını sor.
Sadece bunu sor tamam
mı?
Güzel soru.
- Evet bunların hepsinin
bir yöntemi var.
Evet, ama bana onun sinyallerini yakaladığınızı söyle.
Tek bilmek istediğim bu.
- Batı bölgesi 102,
biz bölgeden geçiyoruz - Bekle biraz.
Ne yapıyorsun?
Bu ne şimdi?
Anlaşıldı 102.
Tahmini varış süreniz
nedir?
- Evet, batı bölgesi
102.
Varış süresi üç dört dakika.
- Bizim işimiz değil.
Carl, ben kapatıyorum şimdi.
- Bu trafiğin işi.
Beyaz tişörtlü beyfendi bulmuş onu.
Dedektif polis memuru
Jim Melic.
Bu dedektif cavuş
Carl Summer.
- Efendim.
- Neler oluyor?
- Durumu kritik olan
bir çocuk var, ortada fail yok ama olası
bir görgü tanığı var.
Buraya gelenlerden çocuğun kimliğini öğrendik.
Buradan beş sokak
ötede oturuyormuş.
Ailesine ulaşmaya
çalışıyoruz.
- Tanık kim?
Tanık yok.
Şuradaki adam bulmuş çocuğu.
Ne Şu dedektif mi?
Adam o evet.
- Pekala bekle bir
dakika.
Anlayamadım.
Onun olay yeri mi ne
yani?
Bakın, onun tanık
olduğunu söyledim ama, çocuğu bulan kişi
o.
- Adamı bu tarafa
getirin.
- Memur?
Evet?
- Efendim, ben sadece Ben şeyi söylemek istiyorum Ben Liam'da eğitim gördüm.
Aslında çok iyi bir
adamdır.
Olanlar için
gerçekten üzgünüm.
- O O bir dedektif.
Görev dışındaymış.
Buradan geçiyormuş.
- Yani ne, görgü
tanığı mı?
Şüpheli mi?
Ne, olay yerine gelen
ilk kişi mi?
- Onunla daha yeni
konuşmaya başlamıştım.
Selam Carl.
- Selam Mal.
Bu Jim.
- Jim Melic.
- Nasılsın?
- Evet, evet, Biz
tanışmıştık.
- Doğru evet.
- Evet, Mosman*'dan
yeni geldi.
- Doğru.
- Evet.
- Pekala ne, ne oldu?
Düştüğünü mü düşünüyorsun?
Duramadı mı, nedir fikrin?
Şey Duramamış
olabilir.
Ne, sen hiçbir şey görmedin mi ya da ?
- Jim git de şu
çocuklara şerit çekme konusunda yardım et, olur mu?
Olay yerini düzenle.
- Burayı ben
hallederim.
Şeridi biraz daha
genişletin.
Kahrolası
beceriksizler.
Tamamdır.
Anlaşıldı.
- Hadi çocuklar.
Nasıl yapıldığını
biliyorsunuz.
Burada duramazsınız.
Burası olay yeri.
- Pekala, ben dün vurulduğunu duydum.
- Evet.
- Evet, şanslı
olanından.
- Zaten fazlasıyla
erken değil mi?
- Merak etme seni bir
kaç dakikaya buradan çıkarırız, sadece Biliyor
musunuz?
- Aslında siz
çocuklar beni sinirlendiriyorsunuz.
Şuradaki kamyonun
yanına geçin tamam mı?
Yürüyün hadi.
Hadi.
Geçin.
Hey, şeridi buraya
getirin, karşı yoldan buraya kadar çekin.
Kimse bu tarafa
geçmeyecek tamam mı?
Geçişte kim var?
Kahrolası yer.
- Memur Bey buraya
gelir misiniz?
- Evet efendim.
Memur bey, dedektif Toohey benim iş arkadaşlarımdan biri, ve saygısızlık etmek istemem tabi dedektif
ben size inanıyorum.
Sizin dürüst bir vatandaş olduğunuzu biliyorum, çoğu zaman en azından.
Pekala tanığın ifadesini almanızı istiyorum, arkadan gelenler için artık bu ne demekse.
Tabi efendim.
- Sizin kararınız
memur bey.
Siz burada kalıp bu
işi halledin.
Ben olay yeri
incelemeye bir göz atacağım tamam mı?
- Tamam efendim.
Ne adam ama.
- Evet evet.
- Pekala bana neler gördüğünüzü
anlatın.
- Şu dönemeçten
geliyordum, kuzeye doğru gidiyordum evime
yani, ve sonra onu gördüm çocuğu gördüm, ama önce gölge zannettim, ya da ne bileyim, yoldakinin ne olduğunu bilemedim.
Ve sonra ben burada
yavaşladım ve orada, orta şeritte bir
arabanın durduğunu gördüm, sanki
rölantide bekliyordu, fren lambaları yanıyordu.
Ama ben durunca o o öylece çekip gitti.
O zaman ben de hemen
buraya geldim, ve acil yardım çağırdım.
Bu yaklaşık 15 dakika
önceydi.
Hazır bir, iki, üç.
- Çocuk hakkında
herhangi bir şey var mı?
- Onu hastaneye
götürmeden bir şey bilemezlermiş.
Afedersiniz memur bey?
Burada neler oluyor?
- Yolun karşısında
bir kaza olmuş.
Adını biliyor musunuz?
Şuan ambulansda mı?
- Evet hanımefendi.
- Buradakilere beni
hastaneye götürmelerini söyleyebilir misiniz?
- Bekleyin lütfen.
Hayır, benim hastaneye gitmem gerek.
Benim hayır, gitmem
gerek.
Şimdi gitmem gerek.
Hayır.
Lütfen, beni
hastaneye götürün.
Hayır, gitmem gerek.
Şimdi gitmem gerek.
- Sanırım buradaki
işimiz bitti dostum.
Evet, bak, aslında tam
olarak duyamadım.
Arkamda kahrolası
elektrik süpürgesi çalışıyor.
Ne demiştin?
Tamam.
Tamam merak etme.
Tamamdır.
Eyvallah dostum.
Teşekkürler.
Bunu imzalamak ister
misin?
Olay yerindeki olası şüphelinin
ifadesi.
Evet, sağ en alttaki
yer.
Hey onun dosyasına bakıyordum da, neden bu kadar Victor'un
üzerine gittiğini merak ediyorum.
Yani elinde ona karşı
neredeyse hiçbir şey yok, şeyden başka tabi
suç kaydı da var ama - O yaptı.
Pekala evet ama -
Evet kasedi izle.
- Bu bir disk.
- Disk.
İzle işte.
Diski izledim.
- Tekrar izle.
- Tamamdır.
- Annemle randevum
var benim.
Şimdi, telefon
dinleme kayıtları gelmek üzeredir.
Bütün kelimeleri
dinle.
Eğer dipnot da
'ilgili hiçbir şey yoktur' diyorsa, yanında
bir tutam da sodyum klorür götür.
Bir şeyler bul.
Eğer gerçekten dikkatli bakarsan daima bir şeyler bulursun.
Beni etkileyebilmenin
tek yolu bu, bana kahve almak değil.
- Sinyaller
yakalanmış.
- Güzel.
Biz de kazanı iyice
karıştırırız o zaman.
- Evet.
Evet, teşekkürler.
Birlikte Yine o kahpe,
köpek - Özür dilerim.
Hey!
- Hey bize
katılabilmen çok güzel!
- Afedersiniz geç
kaldım.
- Selam!
- Bu harikaydı anne.
- Teşekkürler canım.
- Gerçekten tıka basa
doydum.
Genç William'ın durumu kritik, ve olaya neyin sebep olduğu
asla bilinemeyebilir.
Polis herkesten yardım bekliyor - Bebeğim?
Pastayı kesmek
üzereyiz.
Biliyor musun, eğer
bana bir şeyleri anlatmayacaksan, arkadaşlarının
da anlatmayacağından emin ol tamam mı?
Vurulmuşsun.
Kırmızı likör seni
canlandırır.
- Baba.
- Selam, Mal.
Nasılsın?
- Sen nasılsın
Brendan?
- İyiyim dostum.
- Uykucu.
- Jemma, sen nasılsın?
- İyiyim.
Sen nasılsın?
- İyi, iyiyim.
Gerçekten iyiyim.
Bira ister misin?
- Tanrım.
- Nasıl yukarı çektin?
- Nasıl çekmiş gibi görünüyorum?
- İğrençsin.
- Evet teşekkürler.
Hissettiğim de bu.
- Pekala Mal, seni ek
göreve mi verdiler?
- Bilmiyorum.
- Karın senin gerçekten
bir polis olduğunu biliyor mu?
- Afedersin.
- Sorun değil.
- Selam - Siz ne ?
- Ben dedektifim.
Bu sabahki kaza
yerindeydim.
Sadece uğrayıp nasıl
olduğunuzu görmek istedim, ama sanırım
gitsem daha iyi olacak.
- İçeri girin.
- Lütfen.
- Tamam.
- O benim oğlum,
William.
Benim yaramaz oğlum.
Eğer onu
tanısaydınız, çok yaramazdır.
Neredeyse yataktan
zıplayıp, beni kandırdığını
söyleyecekmiş gibi geliyor.
- Ben Jim bu arada.
- Benim adım da
Ankhila.
- Evet.
Ben sadece Buraya bir uğrayıp, yapabileceğim bir şey var mı diye bir bakmak
istedim, ihtiyacınız olan bir şey var mı
diye.
- Teşekkürler.
Çok naziksiniz.
İhtiyacım olan tek
bir şey var.
Kapıya bakar mısın
Carl?
- Jim.
İyi akşamlar efendim.
Biraz konuşabilir miyiz?
- Evet evet evet.
Gir içeri.
Bir şey mi yakaladın?
- Hayır daha değil,
hayır Biraz daha ilerlememiz lazım - Doğru.
Sığınağa gir bakalım.
Oturmak ister misin?
- Hayır, böyle iyi
dostum.
Fazla kalmayacağım.
- Peki ne oldu
bakalım?
- Aklıma takılan bir
şeyler var, gelip sana bir anlatayım
dedim.
- Evet kim ne derse
desin, endişe etmeyi bırak tamam mı.
- Bu sabah şu vur kaç
olayında, bizim dedektiflerden biri olay
yerindeydi hani.
Dedektif Toohey değil mi?
- Mal.
- Mal.
Evet.
Pekala ben genellikle
bunun gibi davalarda, normalinde yani
arabanın adli olarak incelenmesi gerekmez miydi?
Arabayı alıp Evet,
evet.
Evet tabii ki bizim genelde
yaptığımız şey bu.
Evet tam adli inceleme.
- Olay yeri inceleme
orda arabayı güzelce inceledi.
Bundan emin olabilirsin.
- Tabi hızlıca bir
baktılar.
- Jim, bu şimdi mi
aklına geldi, yoksa sabahtan beri mi
aklında vardı?
- Aslında sabahtan
beri vardı evet.
- O zaman neden bir
şey söylemedin?
- Sen benim üstümsün.
Şey olmasını
istemedim - Bizim korkacağımızı mı düşündün?
Hayır tabii ki hayır.
Ben sadece Bilemiyorum işte bilirsin ya.
Ben sadece neden olay
yeri incelemenin, onun arabası tam
olarak incelemediğinden emin değilim.
- O bizden biri ve
ifadesini de verdi.
- Evet.
Evet tabi.
Evet.
Seni olay yerine gönderdim,.
.
çünkü bir amacım vardı.
Yaptım da bilirsin, Mal'a bir şey bilip bilmediğini bilirsin
ya söylemek istediği bir şey var mı diye sordum.
Bilirsin ona saygı
duyup, sanki suçluymuş gibi tehdit altında
hissettirmeden, bir şey saklıyor mu diye
baktım.
- Yani ona öylece
sordun?
Çok doğru.
Ve bana karşı dürüst
olduğu konusunda hiç şüphe yoktu.
- Elbette, evet.
Çünkü - Hayır, hayır
afedersin Carl.
Afedersin.
Buraya gelip rahatsız
etmek istememiştim.
Ben, ben hemen
gidiyorum dostum.
Afedersin.
- Hayır hayır hayır.
Bu taraftan gel.
Kestirmeden geç.
Hayır yanlış bir şey
yapmadın Jim.
Olay yerindeyken ben de aynı şeyleri hissettim.
Hayır yaptığın tek
hata, bundan bana bahsetmek için bu
kadar beklemiş olman.
Ama bilirsin yeni
biriyle çalışmaya başlayınca, aynı
şeyleri görmek biraz zaman alır.
- Evet efendim.
- Evet pekala.
- Sonra görüşürüz.
- Tamam.
- Benekli köpek değil
mi?
- "Onlar
sandallar ve yatlarla sahile geldiler, " ve yol boyunca gittiler.
" - Bunu neden yaptın?
- "Benekli olanlar
hariç " - Biliyor musunuz, sonuncu olan, tüylü olanı görmüştüm - Sıkışmış mı?
Sıkışmış mı?
- Evet sıkışmış.
- Hareket edemiyor.
Uyudular mı?
- Evet sonunda.
- Çabucak yapmak
ister misin?
- Ne?
Bizim sadece
bilirsin, bugün ve yarınımız var, ondan
sonra gelecek aya kadar treni kaçırıyoruz.
Gidelim hadi.
- Tamam.
- Selam.
- Selam.
- Az önce Jemma'yla
konuştum.
Komadaki şu çocuk
hakkında.
Kafa yaralanmasına
bağlı bir durummuş, ki bu kulağa geldiği
kadar kötü bir durum değil.
Çocuğun adı William
Sarduka.
Bütün detaylar burada.
Annesi çoğu zaman
orada bu yüzden Hadi çocuklar.
Gidelim.
Hazır mısınız?
- Bay bay baba.
- Evet bay bay de.
Bay bay de bebeğim.
"Seni seviyorum
baba.
"- Bay bay baba.
- Güle güle.
Görüşürüz.
Ben açabilirim.
- Dedektif Toohey,
ben Nick jemanus The Day Report'dan.
Biz son zamanlarda
Asya ve Afrikalıların başına gelen, vur
kaç olayları hakkında bir hikaye yazıyoruz
Benim konuşma yetkim yok.
Sizinle biraz
konuşabilir miyiz?
- Senin medya
bağlantıların var dostum.
Hikayeyi biliyorsun.
- Kahraman olmak
nasıl bir duygu?
Bir şüphelinin peşindeydiniz.
Ateş edildi.
- İki kez.
Tüm bunlar için vakit
ayırmak zorunda mıyım?
- Şart değil tabi.
Yani siz silahınızı
ateşlemediniz.
- Ama 2006'da - silahınızı
ateşlediniz.
- Kazayla.
- Kazayla.
- Nerede?
- Asansörde.
Etrafta sallıyordum
ve Salaklık ettim.
Yani 2006'daydı.
- Yorgun
görünüyorsunuz.
- Yorgunum.
- Uyuyabiliyor
musunuz?
- Evet.
Gün çok fazla uzun
gelmişti.
Ben de uyku hapı
aldım bu yüzden biraz sersemim.
Razepam* aldım.
- Normalde de bu
kadar güçlü ilaçlar kullanır mısınız?
- Hayır.
Karım hemşire, ben
sadece bilirsiniz, evde bulunur hep, ben
de bir tane aldım.
- Pekala.
Sorun değil.
- İşte buradasın.
İşiniz bitti mi?
Şimdi daha iyi mi?
Beyni düzeldi mi?
Tamam mıdır?
- Biz daha yeni
başlamıştık.
- Pekala özür dilerim
ama onu almam gerekiyor.
- Afedersiniz.
- Tamam.
Sizi sonra bulurum.
Geçen hafta sonu yakaladığınız adamlardan biri, anlaşma
yapmak istiyor.
Hangisi?
Doolan.
Eski bir polis olduğu
ortaya çıktı.
Brisbane'den.
Üniformalılardan.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Şu Hindistanlı
çocukla ilgili olanları da duydum.
Evet.
- Peki durum nasıl her
şey yolunda mı?
- Evet evet.
Yani her şey
fazlasıyla garip ama sorun yok.
- Güzel.
- Gel.
İşte burada.
- Ne istiyor?
- Bize üç isim
verecekmiş.
- Ne karşılığında?
- Bulundurma suçu.
- Bulundurma suçu mu?
- Satmak için
bulundurma, ve müvekkilim işbirliğinden
yana.
Adam imalatçı.
Malı o pişiriyordu
biliyorsunuz Tüm bağlantıları istiyoruz.
- Üç isim.
Son teklifimiz.
Tüm bu olanlar biraz
utanç verici öyle değil mi?
Başarılı bir polis memuru için yani.
Burada 2002'de yaralandığın yazıyor, emekli edilmişsin, ve
iddia ederim sana boktan bir ödeme yapmışlardır değil mi?
Yani bilirsin, seni
anlıyorum adamım.
Bak bunları unutalım.
Anladım.
Gerçekten anladım.
İki çocuğun var, ve
onların basına malzeme olmasını istemezsin değil mi?
Ama bu olabilir de.
Yani bak, bence senin yapacağın şey şu.
Yapman gereken bize
onların nasıl bağlantı kurduklarını söylemen,
isimlerini de ver evet, ama nasıl bağlantı kurduklarını da.
Biz de sana yargıca
vermek üzere bir tavsiye mektubu veririz,
ki bu çok iyi, seni basından da uzak tutarız, dokunulmazlığını da alırsın.
Ya da bizimle işbirliği yapmazsın, ve kendini yarın sabahki manşetlerde
bulursun, ki bu da hiç iyi olmaz.
Bilirsin, böyle
şeyleri sızdırırız, onlara bir kaç fotoğraf falan veririz, çünkü sende bilirsin etrafımızda bize yakın
basın mensubu olması iyidir.
Elimizde üç kişi daha var, ve iletişim bilgileri de burada,
sonunda.
Elimizde hepsinin
ortak şifreyle eriştiği, bir email
adresi var.
- Onlara bayılacaksın.
Dün gece yeni
birileri daha geldi.
Bizim sevgili
arkadaşımız alkol.
Sarhoş aramaları, Sarah'dan
Tina'ya.
"Aptal orospu.
" "Büyü artık kahrolası.
" "Kapa çeneni sürtük.
" "Fahişe.
" Burada çok belirgin şeyler söylemiyor, ama burada Evet.
Bu Tina'dan Victor'a tırnak içinde,"Ben neden yapayım
ki bilirsin ya sizin ikinizi artık neden koruyayım?
"Sağ taraftalar, ikinci katta.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler.
- Jemma.
- Selam.
- Kaç numaralı odada?
- 43'de mi?
- 43'de.
- Ben sana yetişirim.
Jake William'a bir kart yaptı.
Değil mi Jake?
Bu William'ın annesi.
Teşekkürler.
Bu da Malcolm.
- Selam.
Merhaba.
- Bunlar sizin için.
- Teşekkürler.
- Biz bir iki gün
beklemek istedik.
Sizi rahatsız etmemek
için.
- Onunla mıydınız?
- Ona yardım mı
ettiniz?
- Ah evet.
- Bana siz
olmasaydınız, onun belki de Teşekkürler.
Size tam olarak nasıl
teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
- Bu - Hayır, size teşekkür etmek için kelime
bulamıyorum.
- Ben gerçekten, Ben
bir şey Bakın, bu bu gerçekten
Teşekkürler.
Teşekkürler.
Biz aslında Biz gidelim de sen de onun yanına dön.
Ve bizim bu
ufaklıkları doyurmamız gerekiyor - Biz iyi
olduğunuzdan emin olmak istedik.
- bu kerataları.
- Teşekkürler.
- Pekala evet, seni
daha fazla rahatsız etmeyelim.
Biz sadece istedik ki - Sende numaramız var.
Eğer bir şey olursa
bizi arayabilirsin.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler.
Bay bay.
- Güle güle.
- Teşekkürler.
Şuraya kadar yarışalım.
Kim düğmeye basarsa o kazanır.
- Bırak düğmeye ben basayım!
- Koşmayın çocuklar.
Ne tür bir yardıma ihtiyacınız var?
Ambulans.
Acil.
Acil Ambulans.
Hangi bölge?
Kings Park.
Tamam.
Tam olarak Kings Park'ın
neresi.
Ben Epson Yolundayım, şeyin karşı sokağı Biz Quarry Quarry yolu.
Tamam.
Pekala.
Bana orada tam olarak ne oldu anlatın.
Yolun ortasında bir çocuk var, ve o bisikletten düşmüş.
Kafasını yere vurmuş ve hareket etmiyor.
- Ne yapmam gerekiyor - Dur biraz bekle.
Sadece dinle.
Baygın durumda, nefes alıyor, ama hareket etmiyor.
Tamam.
Peki sizce ona bir araba çarpmış olabilir mi?
Hayır, bilmiyorum.
Yani Bir ihtimal
olabilir - Bir ihtimal olabilir.
- Evet.
- Dinle.
Hareket etmiyor.
Tamam pekala.
Peki sizce ona bir araba çarpmış olabilir mi?
Hayır, bilmiyorum.
Yani bir ihtimal
olabilir, ama bisikletinden kendi düşmüş de olabilir.
Bilemiyorum.
Tamam, ama yolun ortasında yatıyor - Bence Dedektif Toohey'i daha iyi
incelememiz gerekiyor.
- Jim bu sadece aptal
bir - Sana saygı göstermek istiyorum
ama, bilirsin işte, ama çok geç olmadan
önce, arabasını tam bir olay yeri incelemesinden
geçirmemiz gerek, yani yapısal bir
inceleme bilirsin.
Dedektif Toohey sorgulanmalı, ve hatta belki de ona ifadesini
değiştirme şansı verilmeli.
Ya da resmi bir
açıklama yapması sağlanmalı.
- Bak senin ne
duyduğunu bilmiyorum.
- Duraksaması, zaman
kazanması.
Yani yalan söylüyor.
Sesindeki tereddütten
belli - Tamam tamam bekle biraz sakin ol
tamam mı?
Adam polis.
- Evet.
- Evet paniklememesi
gerekirdi ya da tereddüt etmemesi.
Bu tür durumlara
alışkın olması gerek.
- Orada gerçekten
yardıma ihtiyacı olan bir çocuk vardı.
- Ama bunun onun
doğrudan bir cevap vermesini
engelleyeceğini düşünmüyorsun değil mi?
Hayır.
Ama senin gördüğünü düşündüğün
şeyler, bana çok normal geliyor.
Alarm zilleri benim
için çalmıyor.
- Adam yalan söylüyor.
- Bence sen onun
yalan söylemiş olmasını istiyorsun.
- Tamam.
O zaman bir sonraki durumu
açıkla.
- Operatör onu hatta
tutmaya çalışıyor, değil mi, ama o başka
hiçbir şeyden bahsetmiyor, herhangi bir şüpheliden, başka bir arabadan değil mi?
Peki neden 15 dakika
sonraki ifadesinde, çocuğun karşı
tarafında duran arabanın detaylarından bahsediyor?
Lambalarını gördüğünü
sonrada gittiğini söylüyor.
Yani onun
paniklediğini söylüyorsun ama - Tamam
adamım sakin ol.
Bu hiçbir şeyi
kanıtlamaz tamam mı?
Ben onunla konuşurum
tamam mı?
Sonra nasıl davranacağımıza karar veririm.
Tamam mı?
- Tamam.
- Bu arada, bence bu durumu çok fazla abartıyorsun.
- Saygısızlık etmek
istemem ama ben bunun hakkında
gerçekten çok fazla düşündüm Carl.
Biliyorsun ve bence
olası olan bir durum daha var bilirsin, dedektif
Toohey'le olan ilişkiniz, bu olayın üstünü biraz örtüyor olabilir.
- Gerçekten böyle
söylemiş olamazsın.
Herhangi bir kastım yok.
- Alınacak bir şey
var mı yok mu ben karar veririm.
Carl?
Evet, evet.
Evet bir kaç dakikam
var.
Neler oluyor?
Neredesin şimdi?
- Git de şu çocuklara
şerit çekme konusunda yardım et olur mu?
Olay yerini düzenle.
Burayı ben hallederim.
- Öyle mi?
- Evet, evet.
Şeridi biraz daha
genişletin.
Kahrolası
beceriksizler.
- Tamamdır anlaşıldı.
Çocuklar biraz saygı
gösterin.
- Pekala, ben dün vurulduğunu duydum.
- Evet.
- Şanslı olanından.
Evet bende partiye
gelmeye çalışıyordum, ama Manny beni eve
kilitledi.
İşte bu yüzden elinde
sodayla oturduğun, yer dünyanın en iyi
ortamı değildir.
Yani bahse girerim
biraz keyifsiz hissediyorsundur.
Evet, seni bir kaç
dakika içinde buradan çıkaracağım, bu
yüzden bana neler olduğu bir anlat.
Çocuğu sen mi buldun?
Evet tam olarak neler
olduğunu bilmiyorum çünkü Bak bence bu Sence
ne?
Sakın benimle dalga
geçme.
İfadeni verdin mi?
Hiç mi?
Sen seni gören oldu mu?
Ne kadar içki
içmiştin?
- Biraz içtim.
Biraz içtim.
- Siktir.
Arabanda hiç hasar
var mı?
- Ben hiç ses
duymadım, sanırım vücuduna çarptım.
Ona dikiz aynasıyla
çarptım.
Pekala.
Olan şey tam olarak
şu.
Olan şey şu.
Sen köşeden
döndüğünde gördüğün şeyi gördün, yerde
bir gölge olduğunu gördün.
Bir çocuk, ama o
sırada bunu bilmiyordun.
Yolun kesişiminde bir
araba gördün, motoru çalışıyordu, fren
lambaları yanıyordu.
Nasıl bir araba
olduğunu göremedin.
Sonrada hızlıca çekip
gitti, sende kenara çekip çocuğa yardım
ettin.
Tamam mı?
Tamam mı?
Tamam.
Memur bey, alkol ölçer?
Teşekkürler.
Bir, iki, üç, dört,
beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
Tamam.
Sıra sende.
Ona kadar say.
- Bir, iki, üç, dört,
beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- Tamam.
Ben olay yeri
incelemenin icabına bakarım tamam mı?
Sen kendi rolünü yap.
Eğer işler ters
dönerse kendi başınasın.
Beni duydun mu?
Bak sen yanlış bir
şey yapmak istemedin.
Tamam mı?
Sadece sakin ol.
Seni bundan
kurtaracağım.
Memur bey, buraya gelebilir
misiniz?
- Evet efendim.
- Pekala, bir belirti yok bir parti için hiç de iyi değil.
- Hazır, bir, iki, üç.
Parmaklıklar kalktı
mı?
- Gitsek iyi olur.
- Evet.
- Bu kadar.
- Sakin ol Mal.
Her şey yoluna
girecek.
Teşekkürler.
Sakin olman gerekiyor.
Tamam mı?
Paranoyaklaştın.
Sorulacak olan ilk
soru, senin orada ne arıyor olduğun.
- Orada ne işi vardı
ki?
Ortalıkta dolaşıyor.
- Adam mücadeleci.
Tanrım o da senin
gibi işte.
Ne düşünüyordun ki?
"Eğer yakın
zamanda elimde çikolatalarla onun yanına gitmezsem, " bana küser diye mi düşündün?
" - Doğruları söyleyecektim.
Temize çıkacaktım.
- Neden?
Kendini far tutulmuş tavşan
gibi mi hissettin?
Birden kadının bir
şeylerden şüphelendiğini düşündün ve, kendini
kötü mü hissettin?
Jim yüzünden mi - Hayır.
Tüm bunlardan önce.
Bu yapılması gereken
en doğru şey.
- Gerçekten mi?
Bunların hiçbiri
birden bire olmadı, bütün bunların
tekrardan bir araya geleceğini mi düşündün?
- Hayır, tüm bu lanet
olası şeyler ağzımdan döküldüğünden beri.
- Kendini
uzaklaştırma.
Bunu sen yaptın.
Bunu kendine sen
yaptın.
- Neden böyle yaptım
bilmiyorum.
- Hayatta kalmak için
yaptın.
Ve şimdi de buna
sahipsin.
Şimdi bırak bu
saçmalıkları.
- Saçmalık.
Saçmalık bu.
Dinle şimdi beni.
Bu işi sımsıkı tutmalıyız Mal, akıllıca davranmalıyız, ve başka bir şeyin olmasını bir şeyin
çıkmasını engellemeliyiz, çünkü eğer
olursa, çok kötü olur, çünkü hepimiz
bunun içindeyiz, bütün birim dostum.
Ben en başından bu
işe boynumu uzattım.
Evet evet biliyorsun, ilk yalanı sen söyledin.
Ben de devam ettirdim.
Bu yüzden sınırlı
adli inceleme yapıldı etraflıca bakılmadı,
alkol testi de.
Dahasını sen ekle.
- Carl, bunların
hiçbirini yapmanı ben istemedim.
- Tabii ki sen
istedin, o "yardım et bana" bakışınla.
O "Altıma işedim
yardım et bana" suratınla.
- Tabii ki de istedin.
- Fikrimi değiştirdim.
- Saçmalıyorsun.
Saçmalıyorsun.
Siktir git.
İmkanı yok.
Ne yani?
Beni içeri mi
tıktırmak istiyorsun?
Bok yaparsın.
Büyük resme bak Mal.
Büyük resme.
Aileni düşün,
soruşturmayı düşün.
İtibarını düşün.
Altı ay sıkı çalışma.
12, 13 tutuklama.
Hepimizi kötülemek ve
bunları çöpe atmak mı istiyorsun?
Pekala, sana izin vermiyorum.
Kahrolası beynini biraz geliştir.
Neden bunları
konuşuyoruz hiç anlamıyorum.
Gerçekten anlamıyorum.
Biliyorsun, bu yüzden Yaptıkların birden bire seni yemeye başladı
diye, sakın kendini ipe dizme.
Tabii ki hata yaptın.
Bir takım zararlar
verdin.
Liam'a sürülen kadını
hatırlıyor musun?
Biliyorsun ellilerde,
üç çocuk.
Yaptığı şey
kesinlikle çılgıncaydı.
Onu mahkemede
otururken gördüm.
Biliyorsun
milyonlarca kötü şey yaşanıyor, seninkinden de kötü şeyler ve bu beni
kahrediyor ama, bilirsin ne yapabiliriz
ki?
Zaman.
Zaman ve dünya
olayları yutar.
Bu çok üzücü ama işler bu şekilde yürüyor.
Ve sen ve ben,
bilirsin, dünya bizi de yutacak, Bu işin
sonunda iz bırakacak mıyız kim bilir?
Ama Ama biz bir şeyler yapıyoruz.
Ve bize
verilenlerle güzel işler yaptığımızı
düşünmek istiyorum.
Kendini bu işten sakın uzaklaştırma.
Ne istiyorsun?
Hapishanede beş yıl
mı hem de bir hiç uğruna?
Bu aptallık.
Hapishaneler
ahmaklar içindir, kendini burada
cezalandırmayanlar için.
Senin için değil.
Benim için değil.
Bu hiç mantıklı
değil.
Tamam mı?
- Slim elin hep
kurabiye kavanozunda.
Hazırız.
Newcastle'dakiler
Victor ve Sarah'yı yakalamışlar buraya getiriyorlar.
Gidelim hadi.
Onu valizini bırakırken yakalayın.
Kahrolası 17 yaşında şişmanın biri, adamım.
Aranızda çin yemeği sipariş eden var mı çocuklar?
"Bir şişman kahrolası daha gider, lütfen"
- Önemli bir şey söyleyene kadar susmaya ne dersin?
Evet anlaşıldı.
Afedersin Slim.
Evet onu şimdi alabilirsiniz.
- Bu mu?
- Evet.
- Evet, evet.
- Gidelim mi?
- Afedersin dostum.
- Hey Nguyen?
- Phuk Nguyen değil
mi?
- Evet.
Ne oldu ki?
- Sizinle biraz
konuşmak istiyorum.
Hey çocuklar.
Her şey yolunda.
Geri çıkın.
- Evet adamım, buna
sonra bakarız.
- Bu şey mi Bu yeni olan mı?
- Evet.
- Otur lütfen.
Otur konuşalım.
- Olur adamım.
- Rahatla.
Sorun yok.
Belki biraz rahatsız
edici olabilir.
- Evet çıkar şunu
dostum.
- Evet çıkar şunu.
Sıçtınız, ikinizde.
Duydun mu beni pis domuz?
İkinizde siktirin
gidin.
Bu kahrolası gece ikinizin de öldüğünden emin olacağım.
Bu nasıldı?
Sikik ibneler.
Tehdit etmeye devam
et dostum.
Öyle mi?
Bu nasıl bir tehdit
için?
Bu nasıl bir tehdit için?
- Polis malına zarar veriyorsun.
- Durdur şunu Slim.
Ben 17 yaşındayım.
Siz sikik herifler
bana ne yapabilirsiniz ki?
Bu nasıl?
Hey sakin ol.
- Siktir git!
- Sakin ol!
Bana ne yapabilirsiniz ki?
Buraya gel domuz herif.
Gel hadi.
Ne istiyorsunuz?
Sikik ibneler.
Gel al beni, sikik domuz.
Kapa çeneni!
- Buraya gel domuz!
Hadi gel domuz!
Evet!
Seni sikik domuz.
Gel yanıma domuz.
- Kapa çeneni!
- Domuz.
Siktir git.
- Kapa çeneni!
Mal!
Şimdi söyle!
Şimdi söyle!
Raporun bir kopyasını
masana koydum.
Merak etme.
Her şey yolunda.
- Benim başım belada aşkım.
Çocuğu yolun
kenarında bulmadım.
Ona ben çarptım arabamla.
Bunun hakkında yalan söylemek istememiştim.
Ama söyledim.
Sadece söyledim.
Öylece ağzımdan çıkıverdi.
Önce operatöre sonra da acil yardıma gelenlere.
Geri almak istedim
ama yapamadım.
Çünkü korkmuştum.
Yani Bir şeyler söylemem gerekiyordu.
Doğruları söylemem
gerekiyordu.
- Beyni hasar görmüş.
Onun yaşama şansı çok azmış.
Bugün Jemma söyledi
hastanede.
Bir şey söylemeyi
düşünmüyordum çünkü Yüce Tanrım.
- Carl biliyor.
Ve çenemi kapalı
tutmamı istiyor.
- Onu dinlemeni
istiyorum.
Carl'ı.
Bir şey söylememe
konusunda.
Hiçbir şey söyleme.
Bununla
yaşayabiliriz.
Her halükarda bu aşamada, parmak izleri ya da köpek aslında
size ait olduğu için, bu koşullarda,Kefaret dışında başka seçeneğim kalmadı.
Kefaret takip eden
şartlar gerçekleşince onaylanacak.
Siz 65-117 Crayvies
Crescent Rossdale Park'da ikamet edeceksiniz.
Saat sabah 8 ile akşam 7 arasında, sorumlu memurlara rapor
vereceksiniz.
Pasaportunuzu teslim edeceksiniz, hiçbir şekilde bir çocuğa yaklaşmayacaksınız,
ya da park veya okulların yakınında dolaşmayacaksınız.
Carl, sakin olur musun?
- Aptalca.
- Carl
- Bu saçmalık ve
aptalca.
Dinle Carl, böyle
dırdır edip duramazsın - Saçmalık,
saçmalık, saçmalık.
Adam suça meyilli, bu mahkemeyi şahsi olarak sorumlu tutmalıyım.
Mahkeyemeye itaatsizlik için bu nasıl?
Git iki tane bardak
al gel.
Bazen gerçekten
nerdeyim diye merak ediyorum.
Bunu güzel bir
kaldırmamız lazım.
Ne bulacağım?
Zamanı geçmiş
kütüphane kitabı mı?
Sence bir bakıma biz
Bunu yapmamamız
- Cümlelerini bitirmeyi öğrenmelisin dostum.
Ne yapmamalıymışız?
- Hiç.
- Evet, pekala
mahkemeler iyice boka sardı.
Ben neden sarmayayım?
Kefaret.
Bu geçmişteki bir
adama hem de.
Sonra öylece yürüyüp gitti işte.
Tarihteki en büyük
suçlu mahkeme sistemin kendisi.
- Kahretsin.
Afedersin benim bunu Ankhila?
Selam.
Her şey yolunda mı?
Tabi.
Tamam merak etme.
Tamam merak etme.
Kendine iyi bak.
Evet görüşürüz.
Benim çıkmam gerek.
Eğer bir şey için bana ihtiyacın olursa - Evet evet git sen.
Git.
- Selam.
- Selam.
- Özür dilerim.
Sadece teşekkür etmek
için aramıştım ama işte buradasın.
- Sorun değil.
Ben buralardaydım zaten,
bu yüzden - O zaman evet?
- Dinle ben Bunu kişisel olarak da söylemek isterim ki, bunu yapanı bulabilmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, ve
gerçekten elimizde güçlü kanıtlar var.
Bilmek istemez misin?
- Ben evet.
Bak, ben geri dönsem
iyi olacak tamam mı?
Çiçekler için tekrar
teşekkürler.
Ankhila Yarın
gerçekten yardım etmek isterim, izin verirsen.
Bilirsin işte, zaman
kazanmak için otobüs kullanmak gibi.
Taksiden daha hızlı
ve daha ucuz.
- Bunu biraz
düşünebilir miyim?
- Evet.
Evet tabii ki düşünebilirsin.
Carl.
Evet dostum, ben de tam kız kardeşimin evine yemeğe
gidiyordum.
Ne şimdi bu?
Beni takip mi
ediyorsun?
- Pekala, bu konu
hakkında biraz yetişkin gibi davranalım.
Arabaya girmek ister
misin?
Hadi ama arabaya
girelim ve bu konuyu konuşalım.
- Burada konuşalım.
- Ben Senin iddialarını kontrol ettim.
Patronla biraz
konuştuk, ve sonra da üst kademeden iki
yöneticiyle de görüştük.
Ve?
- Ve bunun bana neye
mal olduğunu bilmen gerek.
Tamam.
- Burada sona eriyor.
Daha fazlası yok.
- Şu diğer üst düzey yönetici
kimdi Carl?
- Seni ilgilendirmez.
- "Seni
ilgilendirmez" mi?
- Hayır, hayır.
Yani önemli değil.
Hassas bir konu.
İsimlerinin
zikredilmemesini tercih ederler.
- Bu görüşmeyi tam olarak
nerede yaptınız?
Bir toplantı mıydı
neydi?
Öyle miydi, konferans
mıydı?
Evet kendini çok
çabuk açığa çıkardın dostum.
- Yalnız takılma
konusunda alışkanlık edindin, kendi
fikirlerine sahip olma konusunda da.
- Tehdit edilmekten
hoşlanmam.
- Kim seni tehdit
ediyor?
- Beni ikna etmek
için saçma şeyler uyduruyorsun.
Bu Ve buraya kadar geliyorsun.
Yani bir de sarhoşsun
dostum.
- Sen pislik ibnenin
birisin.
- Pekala.
Ağır ol.
- Evet doğrusu bu.
Sen busun işte.
Sen kimsenin
sevmediği adamlardansın.
Sen gruptaki en çok sızlanan
adamsın.
Anladın mı, biz
bir grubuz tamam mı?
Tıpkı bir müzik
grubu gibi.
Bunu hayal
edebiliyor musun?
Ve gruptan bir
kişi şarkı sözlerini yazar, ve sen sev
ya da sevme ama biz o şarkıyı çalarız.
Ve yine gruptan
bir kişi, kimsenin hoşlanmadı saçma sapan
bir şarkı yazdığında, biz birbirimize
görüşlerimizi belirtiriz ama şarkıyı yine de çalarız.
Biz bir köşede
durup dalga geçerek onu işaret edip, "Ah!
Bu saçmalık.
Ben bunu çalmam.
" demeyiz.
Çünkü bu bir grup
için iyi bir şey değildir değil mi?
Ve bir gün sen
iyice kötüleşeceksin.
Artık daha kötü
şarkılar yazmaya başlayacaksın.
Biliyorum.
Ve ondan sonra
nerede olacaksın?
Kendi başına
kalacaksın, çünkü sen tek başına yürümek
isteyen bir adamsın.
Sen muhakemesi en
iyi olansın.
Bak o kötü bir şey
yapmak için yola çıkmadı, sanki öyleymiş
gibi davranma.
Victor.
Victor, o küçük
kıza karşı kötü şeyler yapmak için yola
çıkmıştı.
Öyle işte.
Gerçekten büyük
bir hata yapan birisi olma.
Kafanı kullan.
İbneliği bırak.
- Bitti mi?
- Tut şunu.
Ankhila, bekle.
Ankhila!
Dördüncü kat.
Ankhila hayır.
Hayır.
- Mal, mal.
Dinle bunu bilmek istersin
diye düşündüm.
Daha şimdi öğrendim Senin kurtardığın şu küçük çocuk, o bir kaç saat önce ölmüş dostum.
Genç hintli çocuk, William sarduka, trajik bir şekilde bugün,
komada geçirdiği üç günden sonra, aldığı beyin hasarı nedeniyle, hayatını
kaybetti.
O son dört ay içerisinde meydana gelen bu talihsiz
kazaların, beşinci kurbanı oldu.
Sky haberlerine birazdan, finans rakamları ve spor haberleriyle
devam edeceğiz.
- Ben
Ben İyi bir insan gibi davranamıyor olabilirim, ama
iyi bir anne olmak zorundayım.
Dün gece söylediklerimi düşündüm
Doğrusu bu.
Bunu söylediğim
için kendimden nefret ediyorum.
Bu Bu korkunç bir şey, ama bunu bana sen yaptırdın.
Sen yaptırdın.
- Evet şimdi evden
çıkıyorum.
Hayır biraz oyalandım.
Birazdan orada olurum.
Çocuklar geliyor mu?
Plastik topla küreği, aldın mı?
Tamam.
Tamam.
Şaka yapıyorum.
Pekala Bu saçmalık da ne oluyor şimdi?
Takım buluşması mı?
- Onu tehdit ettin mi?
- Kimi?
- Onu görmeye gittin
mi?
- Kabul edecek kadar
adam ol.
Olur mu?
- Evet ama bildiğim
kadarıyla bu senin işin.
Evet.
Ben sirenleri açarak
gelmiştim.
Çabucak geldim.
O zaman hemen
başlayalım.
Küçük konuşmak yok.
Gerçekleri
konuşacağız.
Temel gerçekler.
Sonuna kadar.
- Bana uyar.
Evet pekala çocuk
için uyarmış.
Çocuğun her şeyi
işlemesi lazım.
Hayır ben ciddiyim.
Hepimiz buradayız.
- Tamam.
Pekala Temize çıkacağım.
Bunu iyi kötü
yapacağım, bu yüzden kimseyi bu işe karıştırmak
veya bulaştırmak istemem.
Ben kararımı verdim.
Olacak olan da bu.
Evet sesin kendini ikna etmeye çalışıyormuşsun gibi geliyor.
Sadece ikinizin de bilmesini istedim.
- Evet şimdi
biliyoruz.
Bu muydu?
Çünkü bu, bu kadar
yolu tepmeye değer.
Sen kahrolası korkak ibenin
tekisin.
Ödleğin tekisin.
- Seni bu işin içine
çekmeyeceğim.
- Tabii sen küçük
sikini itirafa görürüken, ben hiç tokat
yemeyeceğim.
Ödlek.
Evet Jim beyaz atına
binip, gün ışığına doğru yürümeden önce, söylesene bana, çünkü gerçekten bilmem gerek onu siktin mi?
Çünkü umarım
yapmışsındır.
Panik zebrayı yaptın
mı?
Üste çıkıp yaptın mı?
Çünkü biliyorsun, şu
ana kadar yapmadıysan, bu senin
kesinlikle içine Aids'e dikkat etmen
gerek.
- Jim!
Jim!
- Carl, Carl, Carl!
Jim, bırak adam
gitsin.
- Ah
- Bıraksana!
Hey!
Hey!
Sakin ol!
Lanet olsun bırak lan
beni.
Carl.
Carl?
- Onu boğmamıştım.
Carl?
- Carl.
Carl.
- O iyi mi?
- Ah, siktir Jim.
Ambulans çağır.
- Ne?
- Ambulans çağır.
Carl?
- Çağır şu siktiğimin
ambulansını.
- Tamam!
- Tanrım!
Carl?
Hey, hey, beni
duyuyor musun?
- Ambulans lütfen.
- Carl!
Carl!
- Evet ben - Evet.
Evet.
Evet.
- Birazdan gitmem
gerek, ama tekrar geleceğim ve yarın
senin yanına uğrayacağım.
Güzel.
Evet.
- Bu işi bitirmem
gerek Evet.
- Nguyen olayını yani.
Sonra hepsi sona
erecek ve Evet.
İyi.
- Umarım artık
silahlı çatışma olmaz.
İyi.
Evet.
Güzel.
O zaman yakında görüşürüz tamam mı?
Eve gitmelisin.
Dinle doktorla
konuştum.
Bu şey eninde sonunda
olacakmış öyle dediler.
Sağlığı çok da iyi
değildi.
Biliyorsun olay
yerinde, gizli kamera falan yoktu.
Ben onun bu olay
nedeniyle suçlanmasını ya da bu işin
içine çekilmesini istemiyorum.
Tamam mı?
Sadece bana bir kaç
gün ver.
Tek istediğim bu.
Yarından sonra
bitecek tamam mı?
- Selam, mal.
- Selam, Manny.
İyi misin?
- Seni görmek güzel.
- Selam, dostum.
Nasılsın?
Selam.
Julie ve Mal şuan, burada değil lütfen bip sesinden sonra mesaj
bırakın.
Hey William!
Hey William!
- Hey!
Hey!
Hey!
Hey!
Dostum!
Hey!
Bayım beni duyabiliyor musunuz?
Bayım?
Beni duyabiliyor
musunuz?
Bayım?
Bayım beni
duyabiliyor musunuz?
Size biri zarar mı verdi bayım?
Size biri zarar mı verdi?
- Polis.
Polis açın kapıyı.
Evet?
Sizi ben çağırdım.
Ben telefon ettim.
- Tamam içeri
girebilir miyiz lütfen hanım efendi?
- Hayır hayır.
Ben onu tanıyorum.
- Sakin olun bayım.
- Sizi ben çağırdım.
Buradaki kim?
Başka kimse var mı?
- Sadece sakin olun.
Her şey yolunda.
Bu benim yeğenim Nisha.
- O bana hiç bir şey
yapmadı.
- Sorun yok bayım.
- O benim kapıma
geldi ben de sizi aradım.
- Tamam.
Anladım.
Peki bu adamı tanıyor
musunuz?
- O bana hiçbir şey
yapmadı.
- Evet onu tanıyor
musunuz?
- Evet tanıyorum.
- Ona ne olduğunu
biliyor musunuz?
- O bana hiçbir şey
yapmadı.
Ben kendim geldim.
Bendim.
Özür dilerim.
Özür dilerim.
O bana hiçbir şey
yapmadı.
O bana hiçbir şey
yapmadı.
Ben sadece o bendim.
Lütfen yalnız bırakın beni.
Yalnız bırakın beni lütfen.
- Yani hiç baş
dönmesi ya da herhangi bir şey hissetmiyor musunuz?
Şunu benim için tutar
mısınız?
Görüşünüzde
bulanıklık var mı?
Tamam.
- Bunun için üzgünüm
dedektif.
Bayan onun oğluna
yardım ettiğinizi söyledi.
Bana bir kaç saniye
verin.
- İyi misiniz?
- Gel hadi hayatım.
Hop.
Oldu mu?
Öpücük.
- İyi dersler dostum.
- Tamam.
- Tamam mı?
Bay bay Jake!
Sonra görüşürüz.
« Prev Post
Next Post »