Print Friendly and PDF

Translate

Zaman Sapması (2014) Time Lapse

|


 104 dk
Yönetmen:Bradley King
Senaryo:Bradley King, Bp Cooper
Ülke:ABD
Tür:Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:19 Nisan 2014
Dil:İngilizce
Müzik:Andrew Kaiser
Oyuncular:Danielle Panabaker,Danielle Panabaker
Matt O'Leary,George Finn,John Rhys-Davies

Özet

Üç yakın arkadaş gizemli bir cihaz bulurlar. Kısa süre sonra bu cihazın inanılmaz bir mucize gerçekleştirdiğini anlarlar. Alet, 24 saat sonrasının fotoğraflarını göstermektedir. Geleceği tahmin için kullanmaya başladıkları bu tuhaf cihaz, bir süre sonra rahatsız edici bazı fotoğraflar göstermeye başlar. Üç arkadaş, kendilerini tehlike dolu olayların tam ortasında bulurlar.

Altyazı

Sakın zahmet etme, ben hallettim dostum.
 Vay canına!
 Helal olsun Finn!
 Bu şimdiye kadar yaptıklarının en iyisi olmalı.
 Bunun üzerinde ne kadar zamandır çalışıyorsun?
 2-3 hafta falan mı?
 Git başımdan.
 Bara gittiğimde Martini 10 dakika gecikince şikayet etmem.
 Şu anki halimden gayet memnunum.
 Sadece yaratıcılığım biraz tıkandı o kadar.
 Alo?
 Merhaba Bayan Anderson.
 Evet, yönetici burada.
 Size gelip tuvaletinizi tamir etmekten mutluluk duyacağına eminim.
 Evet, o da şimdi tamam işareti yaptı zaten.
 Birazdan orada olur.
 Hayatının şu anki halinden ne kadar da memnun olduğunu söylüyordun değil mi?
 Merhaba.
 Sanat okuluna gitmeyi düşündüğünü söyledi.
 Ben de ''Bu ne tesadüf! Bina yöneticimiz eski bir boyacı.
'' dedim.
 18 yaşında olduğunda herkes sanatçı olmak ister.
 - Onu nereden aldın?
 - Garaj satışından.
 - Enteresan bir şey.
 Deniz kabukları görüyorum.
 Outlaw.
 Rambling Rose.
 Crabapple!
 - Yengeçler okyanusta yaşar değil mi?
 - Evet, aynen öyle.
 Crabapple.
 Bahsi Crabapple'a oynayacağım.
 Selam, benim kayıp çocuklarım.
 - Kazağın yeni mi?
 - Benim için yeni, ikinci el dükkanından aldım.
 Beğendin mi?
 Aldıktan sonra biraz param arttı, sana da bunları aldım hayatım.
 Deve tüyü.
 Doğru olandan almışım değil mi?
 Teşekkür ederim.
 Kendine günlük aldın mı yoksa-- Bunları ne kadar çok istediğini biliyordum o yüzden kendime engel olamadım.
 Pekâlâ, yemeyi yapmaya başlıyorum, favori yemeğinizden ister misiniz?
 Lazanya?
 Yardıma ihtiyacın var mı?
 Selam Koca Joe, evet var aslında.
 Teşekkür ederim.
 Hadi, hadi bakalım.
 İşte böyle.
 Hadi, kazanabilirsin.
 Aynen öyle koşmaya devam.
 Koş bakalım.
 Hadi!
 Hadi!
 - N'aber?
 - Selam Koca Ben.
 - Joe olacaktı.
 - Crabapple.
 Crabapple.
 Koşsana seni küçük piç.
 Hadi!
 Koş hadi, koş!
 Koş!
 Siktir ya!
 Sakin ol!
 Finn, ev sahibi aradı.
 Bay Bezzerides kirasını geciktirmiş.
 - Belki bir yerde yığılıp kalmıştır.
 - Daha önce de geciktirmişti.
 - Şu karşıda oturan adam mı?
 - Evet.
 Arabasında birkaç tane park cezası olduğunu fark ettim.
 Sanırım arabasında birkaç tane park cezası varmış, belki de gidip bir bakmalıyız.
 Ayrıca vereceğimiz partiye Koca Joe'yu da davet ettim.
 Tamam ama umarım partiye o boktan güvenlikçi kıyafetiyle gelmez.
 Sadece yakın arkadaşlarımızı çağıracağımızı sanıyordum.
 Koca Joe gayet iyi biri.
 Ayrıca sandalyeleri taşımamda yardım etti ve şu an yanımda.
 Endişelenmene gerek yok, başka kıyafetlerim de var.
 Özür dilerim.
 Ben gidip Bay Bezzerides'e bakayım.
 Tamam o zaman.
 Merhaba Bay Bezzerides, evde misiniz?
 Herkes sizin için biraz endişelendi.
 O yüzden içeri giriyorum, tamam mı?
 Bay Bezzerides?
 - Kesin bir bahisti.
 - Belli ki o kadar kesin değilmiş, yarışı kaybetti Jasper.
 - Kesindi ta ki yarışı kaybedene dek.
 - Bu saçmalığın daniskası.
 Bu da ne lan?
 Bunlar bizim salonumuzun fotoğrafları.
 Bay Bezzerides röntgencinin tekiymiş.
 Ben de öyle düşündüm ama o zaman neden salon boşken çeksin ki?
 Görünüşe göre en iyilerini kendi özel koleksiyonu için saklamış.
 Bu da ne?
 Sanırım bu bir fotoğraf makinesi.
 Şuna baksana?
 Vay canına!
 Sizce de yeteri kadar filmi yok mu?
 Ne oldu?
 Bir şey anlayabildin mi?
 Askıyı ne zaman devirmiştik?
 Belki de o gece sarhoş şekilde sessiz sinema oynarken devirmişizdir.
 - Hatırlıyor musun?
 - Hatırlamıyordur çünkü kanepede sızıp kalmıştı.
 Pekâlâ, bu ara sıra burada gördüğümüz o yeşil ışığı açıklıyor.
 Evet ama neden zemine sabitlenmiş?
 Bilmiyorum ama bu hoşuma gitmedi.
 Çıkardığı ses de hoşuma gitmedi.
 Peki ya benim duvarda asılı olan yarı çıplak fotoğraflarım?
 Bu durumla ilgili sevdiğim tek şey o.
 O ihtiyarda bir sorun olduğunu biliyordum.
 Bay Kindle ben Finn, Sycamore apartmanından, sizi Bay Bezzerides ile ilgili aramıştım.
 İlk fırsatta geri beni ararsanız çok memnun olurum.
 Teşekkür ederim.
 - Ev sahibi ne dedi?
 - Sesli mesaj bıraktım.
 Pekâlâ, ben işe gidiyorum.
 Kurabiyeleri saydım eğer 1 tane bile eksik olursa  -  sizi bu evde ölü bulurlar.
 - Ben korurum.
 Onları senden kim koruyacak peki?
 Tıpatıp aynısı.
 - Tesadüf olmalı.
 - Belki öyledir ya da  - Ya da ne?
 Fotoğraf makinesi geleceğin fotoğrafını mı çekiyor?
 Yok artık daha neler!
 Şuna bir baksana.
 - Tuvalimin her şeyi aynı görünüyor.
 - Senin tuvalin aylardır öyle görünüyor.
 Beyler?
 Olamaz.
 Aman Tanrım!
 Bu geçen Çarşamba.
 Kolunu çarpıp fincanı kırdığın zamanı hatırlıyor musun?
 Evet, hatırlıyorum.
 Bu Perşembe.
 Cuma günü sinemaya gitmiştik.
 Cumartesi günü elektrikler kesilince mum yakmıştık.
 Pazar.
 Pazartesi.
 Bu, bu akşam Salı.
 Yarın.
 Saçmalık.
 Bay B, geleceğin resmini çeken bir fotoğraf makinesi icat edecek   ve bunu sadece bizim dairemize bakmak için mi kullanacak?
 - Bu çok mantıksız.
 - Belki de test ediyordu.
 Evet, bu şey pek de taşınabilir gibi görünmüyor.
 O bir bilim adamı olduğundan buralarda yazdığı notlar ya da günlük falan olmalı.
 - Etrafı bir araştıralım.
 - Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?
 Hadi oraya çıkın Bay B, buralarda bir yerde saklanıp bize kıs kıs güldüğünüzü biliyorum.
 Tamam hadi oyun bitti, ortaya çık piç kurusu!
 - Cevap vereceğini sanmıyorum.
 - Neden?
 27 Kasım.
 Gün sonucu.
 Çalışma olumlu.
 Makine kusursuz bir şekilde çalışmaya devam ediyor.
 Ama gelecekte gördüğüm bir şey beni iliklerime kadar dehşete düşürdü.
 Ölümümü gördüğümü sanıyorum.
 Zaman ve sebep sonuç ilişkisinin temel yasası yüzünden   geleceğinin değiştirilmemesi gerektiğini biliyorum.
 Ama bu şartlar altında bu riski almak denemeye değer görünüyor.
 Eğer Tanrı'ya inansaydım yapmak üzere olduğum şeyin   büyük zararlar yaratmaması için dua ederdim.
 Devamı?
 Başka bir şey yok.
 Son yazdığı şeydi, geçen hafta bugün yazmış.
 Bir hafta önce.
 7 fotoğraf var.
 O ortadan kaybolduktan sonra   makine fotoğraf çekmeye devam etmiş.
 O zaman bunun bir zamanlayıcısı olmalı.
 Akşam 8.
 O zaman neden bu kadar çok gündüz fotoğrafı var?
 Belki geçen hafta boyunca sadece akşamları fotoğraf çekmiştir.
 Pekâlâ, bu fotoğrafın beni bile biraz rahatsız ettiğini kabul ediyorum.
 EĞER BUNU OKUYORSAN BU YARIN
 Sanırım ben nerede olabileceğini biliyorum.
 Tanrım!
 Burada ne saklıyordu?
 Bilmiyorum.
 Bu kapıyı bir önceki yönetici bir yıl önce yaptırdı.
 Lütfen içeride olmasın.
 Olmasına imkan yok.
 İçeride ölü biri olsa kokusu dışarıya-- - Aman Tanrım!
 - Ne oldu?
 İçeride mi?
 Aman Tanrım!
 Kapat şunu.
 Kapat!
 Ona ne olmuş ki böyle?
 Yanmış gibi görünüyor.
 Pek sanmıyorum.
 Kıyafetini gördünüz mü?
 Sapasağlamdı, hiçbir şey yoktu.
 Olanlar çok açık değil mi?
 Günlüğünü okudun işte.
 Temel yasayı çiğnemiş.
 Zamanla oyun olmaz.
 - Jasper, lütfen şu şapkayı kafandan çıkar.
 - Bu benim düşünme şapkam.
 Burada düşünecek ne var ki?
 Polisi aramamız gerek çocuklar.
 - Dur biraz.
 Bu büyük bir hata olur.
 - Ne demek istiyorsun?
 Zaman yolculuğu eden bir fotoğraf makinesi bulduk diyorum.
 İhtimalleri düşünmeliyiz.
 Pekâlâ, ihtimallerden biri, hepimiz ölümcül dozda radyasyona maruz kalmış olabiliriz   ve Bay B de bu yüzden ölmüş olabilir.
 Seni anlıyorum Negatif Nancy ama ya bunu kullanabilseydik?
 - Nasıl?
 - Bay B'nin elinde tuttuğu yazıyla kendini çektiği fotoğrafı hatırlıyor musun?
 Biz de elimizde   gazete tutsak ya?
 Gelecekte ne olduğunu öğrenebiliriz.
 Gazete mi Jasper?
 Sanat haberlerini mi öğreneceksin yoksa yarış sonuçlarını mı?
 Öğrensek ne olur?
 Ne kadar para kazanabileceğimizi bir düşün.
 Callie, bu gecenin senin masa beklediğin son gece olduğunu görüyorum.
 Ya da bunun yerine tam zamanlı olarak çalışmak için ısrar edebilirsin.
 Callie?
 Hayır, kesinlikle olmaz.
 Polisi arıyoruz.
 Finn, hayatının geri kalanını acınası bir bilinmezlikle geçireceğini görüyorum.
 Ve 5 parasız ve deli bir şekilde öleceğini de.
 - Ben ciddiyim Jasper.
 - Ben de öyle.
 Burada polis varmış gibi görünüyor mu?
 İnsanların depodaki yanmış cesetle ilgili dedikodu yaptığı falan?
 Her şey yolunda görünüyor.
 Eğer bunu ihbar edersek muhtemelen partiyi yapamayız, her şeyi komple iptal etmeliyiz.
 Partiyi iptal edemeyiz.
 Bu Dave ve Sharon'ın nişan partisi.
 Ben de onu söylüyorum işte.
 İhbarı bu gece yapmayacağımız belli.
 Depoda çürüyen bir ceset var lan!
 Kapıyı kapalı tuttuğun sürece kokusunu alamazsın.
 Zaten 1 haftadır orada, bir gün daha kalsa ne olur ki?
 Bak, partiyi yapacağız   yarının fotoğrafına bakarız eğer polis gelmiş görünüyorsa   ifadelerimizi falan ayarlarız, polisi kendim ararım.
 Kabul etmeliyim ki ben de bir fotoğraf daha görmek için meraklanıyorum.
 Tamam, 1 gün daha ama   sadece 1 gün.
 - Saat kaç?
 - 22 dakika var.
 Yarının fotoğrafında dünyanın sonunun görünme ihtimaline karşı   keyfime bakacağım.
 Dans etmek ister misin?
 Ve o klasik buğulu bakışını takınır.
 Seni orospu çocuğu.
 Çocuklar?
 - Tam bir dahiyim.
 - Biraz öylesin sanki.
 Resme baksana.
 - Yok artık!
 - Evet, aynen öyle.
 Fotoğraf makinesi ben daha yapmadan benim resmimi gösteriyor.
 Bu inanılmaz.
 Artık tıkanmama gerek yok.
 Erkencisin.
 Saat kaç?
 Hangi yıldayız diye sormaya ne dersin?
 Sen o ölü adamın günlüğünü okuyabiliyorsun ama ben şapkasını takamıyorum, öyle mi?
 Burada şiir okumuyorum Jasper, yapılacaklar listemizi hazırlıyorum.
 Eğer bunu gerçekten yapacaksak   Bay B'yi hala buralardaymış gibi göstermeye başlamamız gerek.
 - Bunu gerçekten yapıyor muyuz yani?
 - Nasıl yani dostum?
 Bu zaten yapılmış.
 - Çoktan yapılmış bile.
 - Bunu hiç yapmayabiliriz de.
 Aslına bakarsan sanırım yapmak zorundayız.
 Eğer bunun çalışma prensibini doğru anladıysam tabii.
 Fotoğraf makinesi bizim gelecekti halimizin fotoğrafını çekip gönderiyor.
 Ardından verdiğimiz bir sürü farklı karar sayesinde bugüne geliyoruz.
 Ama biz bu verdiğimiz kararları değiştirirsek o fotoğraf asla çekilmez.
 Bu da o orijinal fotoğrafta olan bizlerin geleceğinin devam etmemesine yol açar   çünkü bizim geleceğimiz artık yok demektir.
 Devam etmemesi derken ne demek istedin?
 Onun bu yüzden öldüğünden %100 emin miyiz?
 Hayır ama bunu gerçekten deneyip görmek ister misin?
 Anlaştık o halde.
 Tek yapmamız gereken biraz fotoğraf çekmek.
 Pekâlâ, tamam.
 Bu akşam bunu yapmak zorundayız.
 Ama cesedi ihbar etmeme konusunu konuşmalıyız.
 Eğer bunu birisi öğrenirse Jasper, bu hapse girmek demektir.
 Evet ama bunu kimse öğrenmeyecek.
 Sabahtan beri günlük yapılacaklar listesi hazırlıyordum.
 Tek yapmamız gereken, gazetelerini almak, çiçeklerini sulamak   başka bir ceza daha gelmemesi için arabasını da çekmemiz gerek.
 Birkaç tane postasını buldum, belki birkaç tane fatura, bunları da halletmem gerek.
 - Görünüşe göre her şeyi çözmüşsün.
 - Dostum, sakin ol.
 Risk o kadar az ki neredeyse hiç yok gibi.
 Tek yapmamız gereken o deponun kapısının kapalı olduğundan emin olmak ve   sonrasında zenginiz.
 Ve sen de resimlerini yapacaksın.
 Biliyorum.
 Hadi!
 Hadi Bobcat.
 Hadi!
 İşte bu!
 İşte bu lan!
 3. Yarış, Bobcat.
 5. Yarış, Jingle Bells.
 11. Yarış, Squatter.
 12. Yarış, Chuck in Charge.
 15. Yarış, Spooks.
 Hadi bakalım, saat neredeyse 8. Her şeyin birebir aynı mı olması gerekiyor?
 Hiçbir şeyi değiştirmek istemiyorum.
 - Bilmiyorum.
 Böyle doğru mu?
 - Gülümseyin ve işlerinize elveda deyin çocuklar.
 Belki de fotoğraftan kontrol etmeliyiz, hemen şurada.
 Henry?
 Henry, orada mısın?
 Ben Joyce, mektubunu aldım.
 Vaktin olduğunda beni arar mısın?
 Umarım iyisindir.
 Finn?
 - Selam Joe, nasıl gidiyor?
 - Selam.
 Yaşlı adamın nesi var?
 Callie'yi sabahları buralarda görüyorum.
 - Öyle mi?
 - Evet.
 Kendisi hastanede.
 Biz de çiçeklerini sulayıp eve göz kulak oluyoruz işte.
 Hastanede mi?
 Ciddi bir şey mi?
 Evet, aslına bakarsan epey ciddi.
 Hala neyi olduğunu bulmaya çalışıyorlar.
 Hadi ya!
 - Sizin eve göz kulak olmanız çok iyi.
 - Evet, yani dert değil.
 Ama çabuk dönse iyi olur.
 Hayır dostum, dün geceki fotoğrafta olmadığımız için bu akşam buradayız.
 - Bu kadar basit.
 - Bu kaderin verdiği bir karar değil   büyük ihtimalle dün verdiğimiz bir karar yüzünden bugün buradayız.
 Biraz beynim yandı ya, asıl soru neydi?
 Asıl soru eğer bir sonraki fotoğrafta bir şey göstermek isteseydin   herhangi bir şey, ne görmeyi tercih ederdin?
 Bu elbise içinde nasıl göründüğüm konusunda biraz utanıyorum.
 Soruya dönelim.
 Cevap basit.
 O kadar büyük bir para yığını isterdim ki içine gömüleyim.
 - Çok tahmin edilebilirsin.
 - Öyle miyim?
 Peki ya sen?
 Hepimiz senin en çok görmek isteyeceğin şeyi biliyoruz.
 Pırlanta yüzük.
 - Böylece Finn ile zina yapmak zorunda kalmış olmazsın.
 - Umurumda değil.
 - Bunu duydun mu Finn?
 - Neyi?
 - Artık paçayı yırttın!
 O şu anda günde 1 yerine 2 resim nasıl yapabilirim diye hayal kuruyor.
 Bilemiyorum, biraz izin verin.
 Bunu düşünmem gerek.
 Bu sesi duymaktan asla bıkmam.
 Finn?
 - Yapmayın çocuklar, bunu ben de yapmak istemiyorum.
 - O halde yapmayalım.
 Sana depodaki kızarmış adamı hatırlatmama gerek var mı?
 Fotoğraftaki olanın aynısını yapmalıyız.
 Öyle değil mi dostum?
 Böyle bir şey nasıl oldu ki?
 Bilmiyorum, belki bir anlık bir şeydi.
 Belki de sarhoştuk.
 - Belki kazara olmuştur.
 - Resmen öpüşüyoruz orada işte, birbirimize çarpmamışız.
 Bir şey söyle Finn.
 Makineyi yok etmeliyiz.
 Ne?
 Bunu yapamayız.
 Biliyorum.
 Artık çok geç.
 Bunu neden yaptığımızın bir önemi yok.
 Bütün niyet ve maksat zaten gerçekleşmiş.
 Odadayım, sinirli ya da öfkeli görünmüyorum.
 - Resim harika ilerliyor.
 - Evet, resim harika ilerliyor.
 Muhtemelen yaratıcılık falan yüzünden bizden bunu yapmamızı istemişindir.
 Hepimiz arkadaşız ve birbirimize güvenirsek sorun kalmaz.
 Siktir!
 Bunu niye yaptın?
 Yarın kız arkadaşımı öpeceğin için.
 Eğer merak ediyorsan 1 saatten az kaldı.
 Lütfen bunu uzay mekiği kalkışı gibi geri sayım haline getirme.
 Kusura bakma.
 Evet, sana Crabapple kesin demiştim.
 Şimdi birkaç yarışa daha ihtiyacım var.
 Evet, kazandığımın yarısını koyalım, yarın geri kalan paramı almaya gelirim.
 Tamam, bekle.
 Yazacak bir şey alayım.
 Resimde şişe yoktu diye hatırlıyorum.
 Çünkü şişe tam buradaydı.
 Saat kaç hayatım?
 - Finn, iyi misin?
 - Evet, sadece   resmin bu kısmı bitmemiş.
 Resim hakkında gayet eminim sadece eksik olan şeyi bilmiyorum.
 Anlıyorum Michelangelo ama   artık gözlerimizi kapayıp resimde olan vazifemizi yapmak zorundayız.
 Zamanı tutacak olan sensin.
 Tamam dostum, saat 7:59, siz başlayın.
 Bunu ne kadar yapmalıyız, 10-15 saniye mi?
 Ben duracağınız zaman söylerim.
 Başlayın hadi.
 - Yaparken erkek arkadaşımı düşüneceğim.
 - Güzelmiş, Grup yapacağız desene.
 Gel buraya, piç kurusu.
 Tabii ya!
 Tanrım!
 Çocuklar-- Siktir!
 - Finn?
 - Git Jasper'ı getir.
 - Ben sadece  - Git Jasper'ı getir!
 - Finn, özür dilerim.
 - Bu kim?
 - Bu benim bahisçim.
 Ivan.
 - Sürekli telefonda konuştuğun adam mı?
 Evde ne işi var?
 - Bilmiyorum.
 - Bu normal mi?
 Onu daha önce evde gördünüz mü?
 Hayır, bu normal değil.
 - Ona fotoğraf makinesinden bahsettin mi?
 - Hayır.
 - Bahsetmeyi düşünüyor muydun?
 - Hayır, asla.
 - O zaman adamın evde ne işi var?
 - Sana bilmiyorum dedim ya!
 Peki tehlikeli biri mi?
 Benim gibi 3 kağıtçı tiplerden bahis alıyor.
 Yani evet, tehlikeli biri.
 Ama burada Marcus'u göremiyorum.
 Onun adamı.
 Eğer başım belada olsaydı o da fotoğrafta olurdu.
 Ya bu tarafta oturuyorsa, resimde görünmüyorsa?
 Sabah erken kalktım ve odasında dört dönüyordu.
 Odadan çıkalı 1 saat oldu, ağzını bıçak açmadı.
 Kırmızı hapın ne olduğunu bilmiyorum ama şimdiden 2 tane aldı.
 Siz ikiniz azıcık susar mısınız?
 - Evet?
 - Selam Ivan, ben Jasper.
 Biliyorum.
 - Nasıl gidiyor?
 - Ne?
 Bugün her şey yolunda mı?
 Neden olmasın?
 Bir nedeni yok.
 Bugün neye oynayacaksın?
 Hayır, bahis yapmayacağım.
 Bugünlük sakin duracağım.
 Teşekkürler.
 O zaman beni neden aradın?
 Siktir!
 Kapatmam gerek Ivan.
 Sonra konuşuruz.
 - Bu ne demek şimdi?
 - 10 saat bekleyip sonrasında neler olacağını göreceğiz demek.
 Hayatım, konuşabilir miyiz?
 Selam Ivan, bu ne sürpriz!
 Bu akşam neden geldiğini merak ediyordum sonra bir anda farkına vardım.
 Muhtemelen sana paranoyak ruh hastası dediğim için.
 Selam Ivan, bu ne sürpriz!
 Ne yapıyorsun?
 Birazdan burada olur.
 Beni yalnız başıma bırakamazsın.
 Resimde ben yokum, işin bittiğinde bana mesaj atarsın.
 Ben de fotoğrafta olmadığım için belki ben de gitmeliyim.
 - Nereye gidiyorsun?
 - Henüz bilmiyorum.
 Gelebilir miyim?
 Size inanamıyorum.
 Gerçek arkadaş dediğin sizin gibi olur.
 Fotoğrafta olanın aynısını yapmalıyız, öyle değil mi dostum?
 Nereye gidiyoruz?
 Hiçbir yere.
 İşlerin kötü gitme ihtimaline karşı Jasper'ı yalnız bırakmak istemiyorum.
 Aramız iyi mi?
 Kıskandım işte.
 Bu çok karışık bir durum, sen elinden geleni yaptın.
 Benim de durumu pek iyi idare edemediğim çok açık.
 Kıskandın mı?
 Biraz daha anlat.
 Ivan   bu ne sürpriz!
 - Bunu zaten söylemiştin.
 - Doğru ya.
 Sana içecek bir şeyler getireyim mi?
 Senin neyini seviyorum biliyor musun Jasper?
 Bahis paranı asla ödememezlik yapmadın.
 O parayı almak için buraya hiç Marcus'u göndermedim.
 Bunun için teşekkür ederim.
 Gerçekten.
 Bu senin mi?
 Sakıncası yoksa bakabilir miyim?
 Hadi ama.
 Ver de bir bakayım.
 Güzel parçaymış.
 Evet.
 Bu beni anılara götürür.
 İster inan ister inanma ama eskiden Marcus'un işini yapardım.
 Kötü bir tahsilatçı değildim.
 Kendime özgü bir stilim vardı.
 Ben antrenman sopası kullanırdım.
 Bu bana fazladan-- Bir zamanlar öyleydi.
 Yüce Tanrım!
 Bir adamın diz kapağını kırmam gerekiyordu.
 Her zaman yaptığım bir şeydi, yüzlerce kez yapmıştım.
 Anlarsın ya?
 Bu sefer sopayı savurdum   adama vurdum ve sopa kırıldı.
 Sopadan fırlayan tahta kıymık adamın taklavatına saplandı.
 Adamı duymalıydın, kedi gibi cıyaklıyordu.
 Sana yemin ediyorum, doktorlar onu götürürken   testislerinden birinin greyfurt büyüklüğünde şiştiğini söyledi.
 O acıyı hayal edebiliyor musun?
 Berbattı.
 Berbat talihsiz bir işti.
 Benim konumumda   iyi bir bahis yapamayan adamdan daha kötü tek bir şey vardır.
 O da bahsi hiç kaybetmeyen birisi.
 Sanırım sonunda şans yüzüme gülmeye başladı.
 Sadece şans yani.
 Sanıyorsun.
 Dinle, hile falan yok tamam mı?
 - Sahibi mi?
 - Hayır, yemin ederim.
 Denk geldi tamam mı?
 Tamam, kaynağım var!
 Kaynağım var.
 Güvenilir bir kaynak.
 Açıklayamam.
 - Açıklarsam ciddi sorunlara yol açabilir.
 - Doktor mu?
 - Duyumu nasıl aldığını anlat!
 - Hayır, öyle bir şey değil.
 Bak, anlatsam bile bana inanmazsın.
 Benim bahislerime bassan olmaz mı?
 - Evet, benim bahislerimin aynısını oyna.
 - ''Bassan'' dediğinde anlamıştım.
 Şerefsizin tekisin.
 Röntgencilik yaparken umarım eğlenmişsindir Jasper.
 Onu alayım.
 - Finn, bu  - Ben de tam gidiyordum.
 Aramız iyi mi?
 - Pratikte biliyor.
 - Hiçbir bok bildiği yok.
 Senin bir şekilde bilgi aldığını biliyor.
 Senin bahislerine ne kadar daha sırtını yaslayarak gidebilir ki?
 Bilmem.
 Sonsuza kadar.
 Ben kontrol altına alırım.
 Berbat görünüyorsun Jasper.
 Uyumuyor musun hiç?
 Ne var biliyor musun?
 Düş yakamdan!
 Callie ile sen tüm o parayı hiçbir şey yapmadan alıyorsunuz.
 Mutlu olmalısınız.
 Hepimiz bu işin içindeyiz.
 Callie ve ben de riski paylaşıyoruz.
 Bahisçinin bu işe konmaması için umarım yedek bir planın vardır.
 Bugünün fotoğrafında biraz daha farklı bir şey giydiğini hatırlıyorum.
 Siktir git Jasper.
 - O burada olduğu sürece başlamayacağım.
 - Jasper da yürüyüşe çıkmak üzereydi.
 - Öyle değil mi?
 - Öyle mi?
 - Evet.
 Evet, Saat 8'de beni gözetlemeye gelmeyi unutma sakın.
 Burada ne yapacağımı pek bilmiyorum.
 Beni yönlendirmen gerek.
 Tabii ki.
 Sen fotoğraftaki pozun aynısını ver, ben gerisini hallederim.
 Beni buna nasıl ikna ettiğini gerçekten bilmek isterdim.
 İkimiz de isterdik.
 - Ne düşünüyorsun?
 - Gerçekten çok güzelsin.
 Pek şaşırmış gibi değilsin.
 Hayır, böyle bir anı anlamak biraz zaman alıyor.
 Karşındakinin ne olduğunu gerçekten görebilmek için.
 Saat geldi.
 Harika bir şey.
 Belirsiz ve net olmaması rağmen.
 Yine de kendi siluetini tanıyabiliyorsun.
 Bütün gün boyunca bu nasıl olabilir diye düşündüm.
 Pekâlâ   Marcus burada, size dadılık yapacak.
 Ve sen.
 Sen de beni orada olan şeye götüreceksin.
 Bana anlatsaydın sana inanmazdım.
 Her akşam saat 8'de fotoğrafı yolluyor.
 - Peki ya gündüz çekilenler?
 - Bilmiyorum.
 Bulduğumuzdan beri sadece gece çekiyor.
 Bu ne?
 En yeni çıkan.
 Pekâlâ, tamam.
 Anlaşma şu.
 Her gün bu fotoğrafı alacaksın.
 Sonuçları yazıp ertesi gün için camına asacaksın.
 - Marcus buraya gelecek ve fotoğrafı garanti olarak alacak.
 - Bekle, dur biraz.
 Tekrar etmeyeceğim!
 Üçünüz aynı resimdeki gibi   kanepede oturacaksınız ben de uslu durduğunuzu bileceğim.
 Ve bundan kimseye bahsetmeyeceğinizi.
 Buradaki altın yumurtlayan tavuğuma kimsenin bulaşmasını istemem.
 İstemeyiz değil mi?
 %50'sini istiyorum.
 O rakamın sıfırı atılmış halini alacaksın.
 Bu yine de seni çok şanslı bir adam yapar.
 Sorma.
 Çok şanslı hissediyorum.
 - Biz bunu kabul etmiyoruz.
 - Bizimle konuşmalıydın.
 Elimden geleni yaptım.
 Tamam mı?
 Yine de elimize biraz para geçecek.
 Bir sürü bahis yapacak.
 İyi olacak.
 Ya onun üzerindeki adam neler olduğunu anlarsa?
 Bir şey bulmak için buraya kaç tane daha bu tip adam gelecek?
 Ivan akıllı adamdır, bu işi berbat etmez.
 Bu gerçekten içimi rahatlattı.
 Olacak şey değil.
 Dünün fotoğrafı nerede?
 Dur biraz, böyle bir zamanda cidden resim yapmayı düşünmüyorsun değil mi?
 Evet, başka ne yapacağım ki?
 Bu durum üzerinde bir kontrolümüz olmadığı açık.
 Fotoğrafları aldı.
 Garanti olarak.
 Hayır, bu kesinlikle kabul edilemez.
 Ara onu hemen.
 Ara hadi.
 Ona bahis sonuçlarını cama asacağımızı ama fotoğrafları alacağını söyle.
 Çocuk musun lan sen?
 Telefonun diğer ucunda kimin olduğunu biliyorsun değil mi?
 Çay yapacağım hayatım.
 Sen bir şey ister misin?
 Sen her zaman resim yapıyordun.
 Sadece yaptığın şeyi görüyordun o kadar.
 Bunun farkındayım Callie.
 Beni deli eden de bu zaten.
 Gelecekte bu resimleri yapıyordum ve şimdi fotoğrafı göremeyince resim de yapamıyorum.
 - Jasper?
 - Ne var?
 Fotoğraf çıktığında çaktırmadan telefonunla fotoğrafını çekip yollasan olur mu?
 Bugünün resmini görmediğin için   yarın fotoğrafını göndereceğim bir resmin olmayacak.
 Eğer fotoğrafı alabilseydin olacaktı.
 Bak dostum, madem senin kararların geleceğimi yönlendirecek   en azından bu kararlardan birinin bana yararı olabilir mi?
 Sen ilhamını bulamadın diye riske giren benim boynum mu olsun yani?
 Siktir et!
 - Sadece parayla mutlu olamaz mısın?
 - Hayır, olamam Jasper.
 Para umurumda değil.
 Bu noktada polisi aramayı veya bir kova suyu o değerli makinene dökmeyi tercih ederim.
 Bu bir tehdit mi?
 Hayır değil ama bu anlaşmada bazılarımızın   istediğini pek elde edemediğini de görmezden gelemezsin.
 Duruma göre bakarım.
 Resim burada.
 Tanrı'ya şükür!
 Jasper'a teşekkür etmeye ne dersin?
 - Yine ne var?
 - Bu biraz tuhaf.
 Normalde yaptığım resimlere pek benzemiyor.
 Aceleyle yapmışsın gibi görünüyor.
 Akan boya damlalarını gördün mü?
 - Belki de bir uyarıdır.
 - Ne ile ilgili?
 Belki kötü bir şey olmak üzeredir.
 Bunu yaparak bizi uyarıyorsun.
 Baksana, korkmuş görünüyoruz değil mi?
 Ben de gözümü dikmiş resme bakıyorum.
 Kendime bir şeyler anlatmaya çalışıyorum.
 Mutlu görünmüyoruz ama durum da buna pek müsait değil.
 Hayır, kendin söyledin Finn.
 Bu senin normalde yaptığın resimlerden değil.
 Evet ama sanat tuhaf bir şeydir dostum.
 Tuvalde çizili bir şey olduğu için memnunum.
 Sakin ol Jasper.
 ÇIPLAK MODELLİK SANATI Ya Jasper haklıysa?
 Ya yarın başıma kötü bir şey gelirse?
 Öyle olsa fotoğrafta olmazdık değil mi?
 Giderdik.
 Peki o zaman, neden gitmiyoruz?
 - Gitmek mi istiyorsun?
 - Evet, çantalarımızı hazırlayıp gidebiliriz.
 Jasper'ı terk etmek mi istiyorsun?
 Bütün bu olayları ona mı yıkmak istiyorsun?
 - O bunu umursamaz, başının çaresine bakar.
 - Makine orada olduğu sürece   onu bırakıp gidemeyiz.
 Hala işleri yoluna koymak için şans var.
 Açıkçası bunu neden yapalım ki?
 Pekâlâ, sana güveniyorum.
 Ayrıca bu makinenin üzerinde büyüleyici bir etkisi olduğunu kabul etmen gerek.
 Ne diyebilirim ki?
 İlham perin olmayı seviyorum.
 Hoşça kal.
 Selam Joe.
 - Bugün vardiyan yok mu?
 - Aslında dün son vardiyamdı.
 Anahtarları bırakmaya geldim.
 - Son muydu?
 - Evet dostum, daha büyük oynama zamanım geldi.
 Tebrik ederim.
 Bu harika.
 Harikaymış.
 - Her şey yolunda mı?
 - Evet.
 Evet.
 Sana kartlarımdan bir tane vereyim.
 - Bir ara bir şeyler içelim.
 - Tabii.
 - İrtibatı koparmayalım dostum.
 - Aynen öyle Joe.
 - Sorun ne?
 - Marcus beni Koca Joe ile konuşurken yakaladı.
 - Ne oldu?
 - Bir şey olmadı, Koca Joe'nun son gecesiymiş, bana kartını falan verdi.
 - Marcus ne yaptı?
 - Birine telefon açıp arabayı sürüp gitti.
 Anasını sikeyim!
 Siktir ya!
 - Ona hiçbir şey olmadığını söylesek olmaz mı?
 - Hayır çünkü bize inanmaz.
 Tamam, sorun yok.
 Sorun yok çünkü bunun için plan yapmıştım.
 - Evin belirli yerlerine silahlar sakladım.
 - Dur biraz.
 Ne?
 Bunu o yaptığın kurukafa resmi yüzünden yaptım tamam mı?
 Fotoğraf makinesindeki fotoğraf gitmeden o resmi yapmalısın.
 Yap şu resmi dedim!
 - Affedersin ama evimize silah mı sakladın?
 - Evet lanet olası evimize silah sakladım.
 - Neden silah sakladın ki?
 - Bu adamların kim olduğunu biliyor musun?
 - Tam olarak ne sakladın?
 - O zamana kadar bekle ve sakin ol.
 - Hayır, endişeleniyorum.
 O zamana kadar bekle ve sakin ol!
 - Fotoğrafı aldıktan sonra ne olacak peki?
 - Bekleyeceğiz.
 Öylece oturup bekleyecek miyiz?
 İçeri gelecekler ve birkaç soru soracaklar.
 Her şey yolunda giderse hepsi bu kadar.
 Ya yolunda gitmezse?
 Finn, kanepenin altında çekiç var.
 Alt tarafı bina güvenliğiydi.
 O zaman bu neden bir polis memuru kartviziti?
 Yeni polis olduğu için.
 Son vardiyası olduğundan anahtarları bırakmaya gelmiş.
 Ona ne makine ne de senin hakkında bir şey söylemedim.
 Buna inanmayı gönülden isterdim.
 Maalesef   size güvenmeyi göze alamam.
 Ne arıyor?
 Belki ben yardım edebilirim.
 Bu senin kız arkadaşın değil mi?
 Evet, belki yardım edebilirsin.
 Pekâlâ   bakalım şimdi yeni bir şeyler hatırlıyor musunuz?
 Seni gördüm erkek arkadaş.
 Adrenalin.
 Kalp çarpıntısı.
 İnan bana, yeterince hızlı değilsin.
 Bu işten kurtulmanın kolay bir yolu var o da lanet olası soruma cevap vermek.
 - Lütfen yapma!
 - Öleceksin.
 - Peki neden ben hiç de öyle hissetmiyorum?
 - Çünkü henüz yarının fotoğrafını görmedin.
 Cinayetini gösteriyor.
 Peki ben kim öldürecekmiş?
 Sen mi?
 O öldürüyor.
 Belki de para içindir.
 Şimdiden kazandıklarınla bir servetin olmalı.
 Anahtarlar?
 Sandalyeyi bu tarafa çekmelisin.
 Ciddiyim.
 Fotoğrafı gördüğü anda sana bu camdan nişan alacak ve arkandan vuracak.
 Akıllıca.
 Jasper nerede?
 Marcus, Jasper nerede?
 Nerede?
 Jasper, dur artık!
 Alo?
 Merhaba Bayan Anderson.
 Hayır, Callie'ydi.
 Elini ocağın üzerine bastı.
 Evet, her şey yolunda.
 Teşekkür ederim.
 Hoşça kalın.
 - Onları sonsuza dek burada tutamayız.
 - Ciddi misin?
 Şimdilik böyle olacak.
 - Şimdi ne var?
 - Şimdi mi?
 Şimdi gidip Ivan'dan paramı geri alacağım.
 Salonu temizlediğin için teşekkür ederim.
 Kanı mı diyorsun?
 Kanı temizlediğin için teşekkür ederim mi?
 Hani benim de olabilecek şeyi mi?
 Rica ederim.
 - Hayatım?
 - Sakın!
 - Ben sadece iyi misin diye bakacaktım.
 İyi görünüyor muyum?
 - Ne yapabilirim?
 - Neden gidip resim yapmıyorsun?
 - Yok artık!
 - Aynen öyle, değil mi?
 - Bu daha başlangıç.
 - Jasper?
 Sanırım gitmeliyiz.
 Parayı bölüşelim, ülkeden kaçalım hatta kıtadan kaçalım.
 Makineden de kurtulalım.
 Kafayı mı yedin lan sen?
 Dünyadaki en güvenli yer burası.
 O fotoğrafta kendimizi gördüğümüz her gün yarın hayatta olduğumuzu bileceğiz.
 - Callie ile biz  - Biz ne?
 - Biliyorsun işte.
 - Tek bildiğim Jasper'ın bu akşam hayatımı kurtardığı.
 Ben yatağa gidiyorum.
 Jasper uyumama yardımcı olacak bir şey verir misin?
 Teşekkür ederim.
 Callie?
 Callie?
 Callie!
 Merhaba, ben Dr.
 Heidecker.
 Bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakmayın.
 - Nasıl yardımcı olabilirim?
 - Henry Bezzerides, benim iş arkadaşım.
 Kendisi karşı dairede mi oturuyor?
 Evet.
 Evet orada oturuyor.
 - Kapıyı çaldım.
 Açan olmadı.
 - Neler oluyor?
 Dr. Heidecker burada.
 Kendisi Bay Bezzerides'i arıyor.
 Onun birkaç ay önce buradan taşındığını söylemedin mi?
 Gitmeden önce size şapkasını mı verdi?
 Günlüğünü okuduk ve anladığımız kadarıyla sanırım kötü bir şey görmüş.
 - Ve bunu değiştirmeye çalışmış.
 - Biliyorum, bana mektup yazdı.
 Henry emekli olduktan sonra deneylerinden beni haberdar ediyordu.
 Dürüst olmak gerekirse bu kadar ileri gideceğini sanmıyordum.
 - Zavallı Henry.
 - Evet.
 Zamanla oyun olmaz.
 Bunu zamanın mı yaptığını sanıyorsun?
 Geleceği değiştirmeye çalıştığı için bir şekilde cezalandırıldığını mı düşünüyorsun?
 Başka ne birisine böyle bir şey yapabilir ki?
 İlk tahminim Toryum gazı olurdu.
 Oradaki bobini görüyor musunuz?
 Sanırım o bobini üst rafa kadar uzatmaya çalışırken metal kap üzerine düştü.
 Ölümü kazara olmuş.
 Hepsi bu, başka bir şey değil.
 Şüphelendiğim şey   bunun olmasını önlemeye çalışırken   paniklediği yönünde.
 Koltuğun üzerindeki şapkasını ve camdaki kanını görüyor musun?
 Görünüşe bakılırsa hoş bir sonla tanışmamış.
 Ama bu fotoğraf yarını gösterdiği için   onunla bir ilgisi olmadığı çok açık.
 İroni işte!
 Yarın mı?
 Makine zamanın 1 gün ilerisinin fotoğrafını çekerken bu fotoğrafı nasıl çekebilmiş ki?
 Neden?
 Bu bilgiyi nereden aldığınızı bilmiyorum ama hatanız var.
 Bu mektubun damgası 1 hafta öncesine ait   yani bu fotoğrafı o tarihten de daha önce çekmiş olması gerekir.
 Fotoğrafı nasıl çekebilir ki?
 Yani istediğimiz zamanın fotoğrafını çekebileceğimizi mi söylüyorsunuz?
 Hayır, söylemeye çalıştığım herhangi istediğiniz bir zaman değil.
 Görüldüğü üzere Henry ön çalışma aşamasını geçmiş ve daha ileri bakmaya başlamış.
 Ayarlarının değiştirilebileceğini mi düşünüyorsunuz?
 Henry benimle sonuçları paylaşmıştı, çalışma yöntemini değil.
 Nasıl kontrol edileceğini sizden daha çok bilmiyorum.
 Bu çok kötü.
 - O kadının amacı bize zarar vermek değildi.
 - O zaman elindeki silah neydi?
 - Kullanmayacaktı ki.
 - Bunu bilemezsin tamam mı?
 Eğer bunu yapmasaydım Callie uyandığında cesetlerimizi görüyor olabilirdi.
 En kötü ihtimalle polisler buraya gelebilirdi.
 - Bana Jasper bizi koruyormuş gibi geldi.
 - Sen orada değildin.
 - Büyük ana hazır mısın?
 - Hem de nasıl!
 Oraya gidip doğru görünüp görünmediğine bakmamı ister misin?
 Evet.
 Yarın nasıl görünüyor?
 Callie?
 Bu yarının fotoğrafı mı?
 Pekâlâ, bakmak istemiyorum.
 Eşyalarımızı hazırlayalım da gidelim lütfen.
 - Hiçbir yere gitmiyorsun.
 - Dr.
 Heidecker'ı duydun.
 Bunun bir kaza olduğunu söyledi.
 Yani her şey değişebilir demek.
 Sanırım ben de bu konuda şansımı deneyeceğim.
 O yüzden lütfen, hadi.
 Git bakalım.
 İntihar et.
 Ama bu süreçte kız arkadaşını öldüreyim deme.
 Dur biraz, fotoğrafta mısın?
 Tamam ver de bir bakayım.
 İş işten geçmiş zaten.
 Durumu nasıl?
 Ne yapıyor?
 Uyuyakaldı.
 Delirmiş durumda.
 Sakinleşmesi için bir şey verdim.
 Bu onu yatıştırır.
 Bir zamanlar çok güzeldi.
 Çok iyi bir ilişkimiz vardı.
 - Üzgünüm dostum.
 - Bu senin suçun değil, benim suçum.
 - Öyle mi?
 - Evet.
 Bunu bir sene önce aldım.
 Ve vermeye cesaret edemedim.
 - Neden?
 - Haklıydın, korkmuştum.
 Korkağın tekiyim.
 Ben ressam değilim kalifiye bir apartman görevlisiyim   ve o bundan daha iyisini hak ediyor.
 Bundan daha fazlası olmak istedim.
 Anlıyorum.
 Bütün bu olanlar için içimden hep seni suçluyordum.
 Kim bilir belki de gizli kararlar alıp suçlu olan benimdir.
 Korkumdan dolayı her şeyi baltalayarak.
 - Belki bunu düzeltmenin bir yolu vardır.
 - Sanırım artık çok geç.
 Biliyor musun   bu kokuyu gerçekten sevmeye başladım sanki.
 Bu ne boktan iş böyle?
 Bavulunu gördüğümde programdan çıkacağını anlamıştım.
 Dr.
 Heiden-bilmem ne'nin ne dediği umurumda bile değil.
 Zamanla oyun oynayamazsın.
 Sana canlı ihtiyacım var.
 En azından 1 gün daha.
 Seni sürükleyerek o kanepeye koymam gerekse bile.
 O yüzden bana yardımcı ol.
 Al bakalım.
 Bu seni sıcak tutar.
 Evet.
 Yardım edin!
 Yardım edin!
 Birisi yardım etsin!
 Silah.
 Lanet olsun Jasper.
 Bunu bugün çizdim.
 Bu 2 hafta önce çekilmiş.
 Seni aşağıya mı gönderdim?
 Bunu neden yapayım ki?
 Teşekkür ederim.
 Sen de kimsin?
 Orospu çocuğu!
 Sakın bunu yapayım deme.
 Seni oracıkta öldürürüm lan!
 Eğer bunu yaparsan kova elimden düşer.
 Callie'yi çağır ve telefonu ona ver.
 İttirme.
 - Callie, beni görebiliyor musun?
 - Alo?
 Jasper beni dün gece bayıltıp depoya kilitledi.
 - Ne?
 - Seni öldürecek.
 Hayır, asla öyle bir şey-- Telefonu ver.
 Eğer o kovayı indirmezsen beynini cama yapıştırırım.
 Bizi her türlü öldüreceksin nasılsa.
 Kovayı indirsem de indirmesem de beni öldüreceksin.
 Bu işi bitirmenin tek yolu var.
 Bizim çekip gitmemiz.
 Eğer gidersek makine sana kalır.
 Acele et, kova gittikçe ağırlaşıyor.
 Telefonu Callie'ye ver.
 Callie, Jasper'ın kapüşonlusunun cebine bakmanı istiyorum.
 Sana ait bir şey var.
 Uzun zaman önce aldığım bir şey.
 Özür dilerim.
 Bunu daha önce vermediğim için özür dilerim.
 Sorun değil.
 Şimdi veriyorsun.
 Silahı al.
 Jasper'dan uzaklaş.
 Silahı ver.
 Silahı ver.
 Ver şunu bana.
 Şimdi geri git.
 Şuraya doğru.
 Sen nasıl istersen.
 - 30 saniye sonra oradayım.
 - Tamam.
 Biliyor musun?
 Belki geceleri bu seni sıcak tutar.
 - Nereye gideceksiniz?
 - Uzağa.
 Bunlardan birazına ihtiyacımız olacak.
 - İstediğin kadar al.
 - Çünkü daha fazla kazanabilirsin, öyle değil mi?
 Yüzüğünü unutma.
 Aman Tanrım!
 Onu gerçekten öldürdüm.
 Başka çaren yoktu.
 Gel otur şuraya.
 İyi misin?
 - Gidip biraz buz getireyim.
 - Tamam ama gitmemiz gerek.
 Aman Tanrım!
 Bak, fotoğraf değişmiş.
 Tanrı'ya şükür!
 - İkinizi fotoğrafta öyle görünce  - Artık sorun yok.
 Eğer Dr. Heidecker'ın o mektubu olmasaydı bunu değiştirebileceğimi bilemezdim.
 Lanet olsun!
 Bu resmi yapmam gerek.
 - Anlamıyorum.
 - Bu resmi Bay B için yapmışım   böylece onun anahtarlarını kullanarak depodan çıkabildim.
 Boş ver, önemli değil.
 Sana giderken anlatırım.
 - Polisler gelmeden önce buradan gitmemiz gerek.
 - Tamam, gidip buz getireyim.
 Bu imkansız.
 Yine de bunu mu çizecektim yani?
 Hiçbir şeyi değiştirmemişim.
 Peki bu nereden geldi?
 - Buz getireceksin sanıyordum.
 - Getiriyordum.
 Getiriyorum.
 Ne diyordun?
 Önemli değil.
 Al bakalım.
 Uzansan iyi olur.
 Bunu da başına koy.
 Bu da neydi böyle?
 Fotoğraf makinesi fotoğraf çekti.
 FOTOĞRAFLARI DEĞİŞTİR.
 FINN'İ KURTARMAK İÇİN JASPER'I ÖLDÜR.
 Açıklayabilirim.
 Dur biraz, dur.
 Konuş bakalım.
 Neler oluyor anlat.
 - Biraz oturalım önce istersen.
 - Hayır!
 Konuş!
 Tamam.
 Bay B'nin kirayı geciktirdiği için evine gidip baktığım zamanı hatırlıyor musun?
 Merhaba Bay Bezzerides, evde misiniz?
 Makineyi buldum ve fotoğraf makinesinden çıkmış tek fotoğraf vardı.
 ASKIYI DEVİR GEÇEN HAFTAKİ GÜNDÜZ FOTOĞRAFLARINI SAKLA.
 Bay B'nin evinde gündüz ve gece fotoğraflarının olmasının nedeni   makinenin hem sabah 8'de hem de akşam 8'de fotoğraf çekmesi.
 Bunu senden ve Jasper'dan saklayarak kendime gizlice mesaj yolladım.
 Erkencisin.
 Peki seni az önce mutfakta yakaladığımda   ne yapıyordun?
 Bunu saklıyordum.
 Dün gece Jasper paralarla poz verirken fotoğrafları değiştirdim.
 Şimdi de eski haline getirdim.
 Bütün gece fotoğraflarını gördüm ve şimdi Jasper da öldüğüne göre   bu ne zaman çekilmiş?
 Daha önce çekilmiş.
 - Ne kadar önce.
 - Çok daha önce.
 1 ay önce, sarhoş oyun oynadığımız sırada.
 Hiçbir anlamı yoktu.
 Sadece rol yapıyordum.
 Sonra sarhoş oldum.
 Neredeyse senin uyanmanı ve beni yakalamanı istiyordum.
 Bu da bir bahane tabii, evet.
 - Zayıflık gösterdiğim için özür dilerim.
 - Sana ve bu duruma izin verdiğine   inanamıyorum.
 Bunu önlemek için şansın vardı, bu konuda bizi uyarabilirdin.
 - Neden bunu yapmadın?
 - Ben fotoğrafın bana söylediğini yapıyordum.
 Bunu aynen sürdürüyordum, hepimizin yaptığı gibi.
 Görmüyor musun?
 Her olan şeyin bir nedeni var.
 Bak, önceden aramızdaki her şey yavaş yavaş bitiyordu.
 Sen çok mesafeliydin.
 Ama sonra   uzun zaman sonra beni kıskandın.
 JASPER'I UZUN SÜRE ÖP
 Sonunda yeniden öpücüğünü hissetmiştim.
 FINN İLE ARABAYA GİT
Karşındakini anlamanın biraz vakit aldığını söyleyen sendin.
 Az da olsa birbirimize yaklaşıyorduk.
 MODEL KİTABI AL FINN'İ AFFETME
Makineye ve resimlerine bizden daha fazla önem vermeye başlamıştın   ve seni hislerine döndürmek için bir şey yapmam gerekiyordu.
 FOTOĞRAFLARI DEĞİŞTİR.
 FINN'İ KURTARMAK İÇİN JASPER'I ÖLDÜR.
 Ardından bugün bizim için savaştın.
 Daha önce gördüğüm her şeyden çok daha fazla savaştın.
 Sonucuna bakarsak, her şey yoluna girdi.
 Her şey yoluna girdi.
 - Ne yapıyorsun?
 - Başından beri yapmamız gereken şeyi.
 - O lanet olası makineyi yok edeceğim.
 - Dur!
 Lütfen dur.
 Olayları değiştirebiliriz demiştin değil mi?
 O halde tek yapmam gereken bu akşam çekilecek fotoğraf için cama yeni not asmak.
 Dün akşamki mesajı aldığımda   beni biraz önce camın önünde yakalayacağını bilirim ve bunu engellerim.
 Fotoğrafları bulmazsın.
 Bu konuşmayı hiç yapmayız.
 Makineyi yok edersen bunu düzeltemem.
 Keşke bana bunu yaptırtmasaydın.
 Düzelecek.
 Yarın bunların hiçbirini hatırlamayacağız.
 Düzelecek.
 CAMIN ÖNÜNDE YAKALANMA
 - Burada ne işin var Joe?
 - Finn'den bir mesaj aldım.
 İkinizin şehri terk edeceğini ve Jasper'ın bulaştığı işin ilgimi çekeceğini söyledi.
 Camdaki ne?
 İçeri girebilir miyim?
 Tabii ki.
 Hiçbir önemi yok.
 Bu akşam hiçbir şeyin önemi kalmayacak.
 Sanırım bana soracak bazı soruların var.
 CAMIN ÖNÜNDE YAKALANMA

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar