İntikamın Saflığı (2018)Journal 64
| |
119 dk
Yönetmen:Christoffer Boe
Senaryo:Jussi Adler-Olsen, Nikolaj Arcel, Bo Hr. Hansen
Ülke:Danimarka, Almanya
Tür:Suç, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:01 Ekim 2018 (Danimarka)
Dil:Danimarkaca, İspanyolca, Arapça
Müzik:Anthony Lledo, Mikkel Maltha
Çekim Yeri:Copenhagen, Danimarka
Nam-ı Diğer:A 64-es betegnapló, The Purity of Vengeance
Oyuncular
Nikolaj Lie Kaas
Fares Fares
Nicolas Bro
Anders Hove
Devam Filmleri
2013 - Kafesteki Kadın(23,506)7.2
2014 - Sülün Katilleri(17,822)7.1
2016 - İnancın Tuzağı(14,796)7.0
2018 - İntikamın Saflığı(9,905)7.4
Özet
Bir grup inşaat işçisi Kopenhag’daki eski bir apartmanda
korkunç bir keşfe imza atarlar.
Dairelerin birindeki sahte duvarın ardında bir yemek
masasının etrafında dört sandalye ve üçünde oturan mumyalanmış üç ceset ve boş
bir sandalye bulurlar. Şube Q dedektifi Carl Mørck ve yardımcısı Esad’a düşense
mumyaların kime ait olduğu ve dördüncü sandalyenin kime ayrıldığıdır. Carl ve
Esad daire sahibinin peşine düşer ve ipuçları dedektiflerimizi Sprogø’da
bulunan sözde ahlaksız kızların yerleştirildiği bir kadın hapishanesine
götürür. Sprogø’da, ihmaller ve zorunlu kısırlaştırmaların yapıldığı tıbbî
deneyler günlük hayatın alışılmış bir parçası hâline gelmiştir. Sprogø’daki
dehşet olayları Danimarka tarihinin bitmiş bir bölümü olsa da söz konusu
deneylerin hâlâ devam ettiğini söyleyen tanıklar mevcuttur. Carl ve Esad daha
fazla cinayeti ve tacizi önlemek için zamanla yarışa başlarlar.
Altyazı
JUSSI ADLER-OLSEN'İN ROMANINDAN UYARLANMIŞTIR.
Gelmeni beklemiyordum.
- Tabii ki geldim.
- Peki ya baban?
- Umurumda değil.
Koştum, koştum.
- Sana o kadar
âşığım ki! - Bebeğimiz olacağına inanamıyorum.
Seni seviyorum.
Lanet olası orospu! Kuzeninle
düzüşüyorsun demek!?
- Dur! - Orada kal! Bunun
ceremesini çekeceksin, demedi deme! - Yürü bakalım! - Nete! Peşimizden gelirsen
sen de okkalı bir kötek yersin.
- Bırak beni! - Kes
sesini.
Carl Carl.
- Benim için
yazdığın referansı okudum.
- Evet.
Abartılı mı olmuş?
"Esad 2013'ten
beri Şube Q'da personelim olarak çalıştı.
Görevini beklendiği
gibi yaptı.
Carl Mørck.
" Tam beş yıl
Carl.
Söyleyebileceğinin
en iyisi bu muydu?
Fark etmez.
Nasıl olsa işi aldın.
Affedersin! Burası
bir iş yeri.
- Sigara içmem gerek.
- Carl, Şube Q'da
bir haftam kaldı.
- Gitmemde sorun yok
mu?
- Yok.
O mahzende yeterince
uzun süre kaldın.
- Birlikte
çalışmayacak olmamız tuhaf gelmiyor mu?
- Esad
bir polis karakolundaki meslektaşlarız.
Bir yıl sonra
kantinde bile selamlaşmayız.
Beş yıl sonra biri
çıkıp "Carl Mørck'u anımsıyor musun?
" dese jetonun düşmesi için bir süre düşünmen
gerekecek.
Polis karakolundaki
meslektaşlar demek.
Biz bu muyuz yani?
Evet ama şu köpek gözlerini özleyeceğim.
- İyi ki gidiyorum
desene.
- Harika.
En olağan insan
ilişkilerinde bile acınacak haldesin.
Aksine, her şeyi
gayet net görüyorum.
Sinir bozucu olan da
bu zaten.
Sen kazandın Carl.
İyi uykular.
- Bize katılmaz
mısın?
- Hayır.
- Senin için de
yerimiz var.
- Kes sesini Bak.
Ne hakkında konuşacağız ki?
Kapat şu lanet
çeneni, kes! Dişlerini kırmamı mı istiyorsun?
- Bok gibi zaten! -
Affedersin.
Sıçıp sıvayacağım
şimdi.
Kavşaklarda
durakalan sürücülerden daha can sıkıcı şey yoktur.
Elbette
bisikletçiler hariç.
Bisikletçiler cidden
can sıkıcı.
Ne dedin sen,
dalyarak herif! Bir şey mi istiyorsun?
Ne yapıyorsun sen be?
Manyak herif! Siktir git başımdan! <b>Korsør
Limanı 1961 Gel hadi.
Yürü.
- Merhaba Nete,
Gitte Charles ben.
Seni Sprogø'a
götürmek üzere geldim.
- Peki.
- "Peki Bayan
Charles.
" - Peki Bayan
Charles.
- İyi misin?
- Evet.
Gidelim.
- Hemşire sizinle
hemen ilgilenecek.
- Teşekkürler.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doktor Curt Wad, WADS
KLİNİK - Adım Beate.
- Nur.
İşlemi yapacak olan
Doktor Wad biraz sonra burada olur.
Normalde hastanın CPR
numarasını isteriz ama siz bu
ameliyatın isimsiz olarak yapılmasını kabul ediyorsunuz değil mi?
Tamam.
Lütfen üzerini değiş ve gelip seni alayım.
Çizimler dairede
olanlarla uyuşmuyor.
Tuhaf duvarlar inşa
edildiğini gördüm ama sahte duvarla kapatılmış odaya rastlamadım.
Gayrimenkul
sektöründeki 20 yılın ardından hiçbir şey beni şaşırtamaz.
Şunu tutsana.
Her şeyi gördüm.
Belki de
beklemeliydim.
Burada yapayalnız,
güvende hissetmiyorum.
Nur her şey yolunda
gidecek.
- Sahi!
Hamileliğinin sonlandırılmasını istediğini onaylıyor musun?
- Evet.
Tuhaf olan duvar
işte bu.
Evet, doğru.
Duvar sahte.
Giriş hadi Torsten.
- Duvarı kırdık.
- Dur da bir bakayım.
JURNAL 64 ~ İntikamın
Saflığı ~ Söylemem gerekirse, birlikte çalışması inanılmaz kolay biriyimdir.
Daha çok trafik
hizmetindeymişsiniz.
Bu pek araştırma
gerektirecek bir şey değil.
Hayır ama detaylar
söz konusu olduğunda tam bir tazıyım.
Kız arkadaşım bir
mücevher falan kaybetip "Tanrım! Nerede bu?
" diye
söylenirken her zaman pat diye
buluveririm.
Çocukken bile
televizyondaki katili teşhis edebiliyordum.
"Katil bu.
" derdim, ki
henüz söylememiş olurlardı.
"Bekle de gör.
" Tam isabet! Daima
malul olandır.
- Barnaby tüm
Blu-Ray koleksiyonuna sahibim.
- Peki neden Şube Q?
- "Mükemmel
uyum sağlayabilirim" diye yazmışsınız.
- Evet.
Aramızda kalsın ama duyduğuma
göre işleri kitabına göre yürütmek sizin
için söz konusu değil.
Kitabı siktir et
gitsin.
Bana uyar.
Kitabı sikeyim.
- Rahatsız etmiyorum
ya.
- Hiç de değil,
selam Back.
İçeri girsene.
Geldiğin için
teşekkürler.
- Cevabı e-posta ile
mi yoksa - Hayır, sizi ararız.
- Çok başvuru var mı?
- Hayır, geldiğin için
sağ ol.
- Şimdiden yeni bir
Esad buldunuz mu?
- Hayır, Carl
hiçbirinden hoşlanmıyor.
O herifi alayım
demeyin sakın.
Tam bir baş belası.
Yapma ya! Hiç fark
etmemiştim.
Uyarın için sağ ol.
- Sana yardım
edebilir miyiz?
- Hayır, arşivleri
kontrol edeceğim.
- Niye?
- Az önce yüzyılın
cinayet davasına atandım.
Benden önce buna
benzer vakalar olup olmadığını kontrol etmem gerek.
- Bu sabah bir
apartman dairesinde bulundular.
- Vay anasını.
- Vakayı Søerne'de
mi buldunuz?
- Evet, şaşırmış
görünmüyorsun.
- Carl.
- Sisteminizdeki
yolu bulmak mümkün değil.
Arşiviniz çevrim içi
mi yoksa burada mı?
Nereye gidiyorsun?
Carl Bu dava benim.
Carl! - Sorun ne?
- Geri zekâlı herif davamı ele geçirmeye
çalışıyor.
Konuşmanın orta
yerinde aniden çekip gitmesi seni de gıcık etmiyor mu?
Carl! Neler oluyor?
Bak onun davasını
aldığını söylüyor.
Böyle büyük bir
davanın altından hayatta kalkamaz.
Adam eskiden
sudokudaki harfleri kullanmış.
- Ne yapıyorsun?
- Hâlâ bir haftam
var.
- Dairenin sahibi
kim?
- Selam Gunnar.
- Bak burada
olduğunuzu biliyor mu?
- Evet, bir göz
atmamı istedi.
- Onun için biraz
fazlaymış.
- Gitte Charles
kiracı.
Kira sözleşmesindeki
telefon numarasına ulaşmaya çalıştık ama nafile.
Vay anasını! Menüyü
duymak ister misiniz?
Testisleriyle
mumyalanmış bir penisimiz, burada da bir yumurtalığımız var.
Buradaysa batın
bölgesi var.
- Ödünç alabilir
miyim?
- Tabii buyur.
Siktir.
Şu nedir?
Bir aşk anahtarı.
Başka birinin kalbinin anahtarının sende
olduğunu temsil eder.
Kalp şeklinde bir
kolye.
Beş para etmez.
Emin misin?
Sanki -
Eskiden benim de vardı.
- Öyle mi?
Şunu bana versene.
- Peki sandalye
böyle miydi?
- Evet, devrilmiş
vaziyetteydi.
Bir kişi daha olması
gerekiyordu.
Sprogø Kadınlar Evi,
1961 Biraz daha aç.
Dilini biraz daha
çıkar.
Evet, gayet sağlıklı
ve temizsin Nete.
En son ne zaman adet
gördün?
Sprogø Kadınlar Evi
Hasta Defteri Nete Hermansen, Jurnal #64 Birkaç gün önceydi.
Geleceğini nasıl görüyorsun
Nete?
Bir yıl sonra Tage
18 yaşına basınca onunla evleneceğim.
- Tage kuzenin mi?
- Erkek arkadaşım.
- Evleneceğiz.
- Peki.
Peki ya çocuklar?
Tage çok çocuklu bir
aileden geliyor.
Hiç değilse dört
çocuk yapacağız.
Peki, bu kadar çok
çocuğu geçindirmek için Tage doktor ya da avukat olmayı mı düşünüyor?
Çiftlikte babasına
yardım ediyor.
Gelecek yıl balığa
çıkmaya başlayacak, böylece kendi teknesini edinebilir.
Kendi teknesi demek.
Sana bir şey
göstereyim.
Bunu adaya gelen bütün
yeni kızlara gösteririm.
Buraya gel.
Gel.
Otur hadi.
Ne görüyorsun?
- Onlar ölmüşler.
- Evet, ölmüşler.
Daha başka ne var?
Onurlarını
korumuşlar.
Bunu
anlayabiliyorsun değil mi?
Bu çok önemli bir
şey Nete.
Burada sana yardımcı
olmaya çalıştığımız şey bu.
Onurunu geri
kazanman.
Kurmayı istediğimiz
refah toplumuna hepimiz katkıda bulunmak zorundayız.
Anlıyor musun?
Bu seninle ya da
benimle alakalı değil, bizimle alakalı.
- Doktor Wad akşam
yemeği hazır.
- Sağ ol sevgili
Gitte.
Nete.
Baban kuruma tam
velayetini verdi.
Eve dönecek kadar
olgunlaştığın kararına varmam uzun yıllar alabilir.
O yüzden kendi
iyiliğin için Tage'i de unutabilmelisin.
Sağ ol Gitte.
Bugünkü saat 12
haber bültenini Kopenhag'taki tüyler
ürpertici bir keşifle açacağız.
Ne bulundu
Elisabeth?
İnşaat işçileri
bugün Kopenhag'ın göbeğindeki bu mülkte ürkütücü bir keşfe imza attılar.
Bir yemek masasının
etrafında mumyalanmış üç ceset oturuyor.
Yanımda olay
yerindeki ilk kişi olan gayrimenkul temsilcisi Keld Sørensen var.
- Olay hakkında ne
düşünüyorsunuz?
- Böyle bir şeyi hiç
görmemiştim.
Polis yetersiz
bilgi aktarsa da tam kapasite
çalışarak failin izini sürdükleri kesin.
Nete Hermansen.
Ölüm ânında 60 yaşında.
Cesedinin sıvıları
akıtılmış ve mumyalama işlemi cesedi
kurumuş halde muhafaza etmiş.
İç organlar alınmış
ve batın çıkarılarak etil alkol içinde
ayrı bir cam kavonozda muhafaza edilmiş.
- Ölüm sebebini
biliyor muyuz?
- Aşırı dozda Kara
Banotu.
Banotu Önceleri Arap hastaneleri anestezik olarak
kullanırdı.
Ayrıca 1500'lü
yıllara kadar Alman biralarında da kullanıldı.
Küçük dozlarda
sarhoş eder.
Daha büyük dozlarda
alınması merkezi sinir sistemini felç
ederek acı verici bir ölüme yol açar.
Asıl soru genital
organların ölümden sonra çıkarılıp çıkarılmadığı.
- Ya da - Hâlâ hayattayken mi?
Evet.
Bu herkesin
kaldırabileceği bir şey değil.
Ne düşünüyorsun?
Yıllar alacak
planlama gerekli, olay yerinde aşırı husumet seziliyor.
Şube Q oluşturulduğundan
beri birbiri ardına sıralanan çözülmemiş
davalara gömülüp durduk.
Aslında Şube Q'nun
davası değil bu.
Mumyalanmış
cesetlerin olduğu 12 yıllık bir vaka bu Børge.
Ben Şube Q'ya aitim
diye bağırıyor.
Basın 7/24 saat
koşuşturup duruyor.
Manşetten yayınlanan
mumyayla ilgili her makale binlerce tıklama alır.
- Lütfen elimizde
bir şüpheli var deyin.
- Soruşturmayı
yürütüyorduk Kiracı ve emekli hemşire
Gitte Charles.
Agresif davranışları
nedeniyle Holbæk Hastanesi'den kovulmuş.
Ayrıca bir cenazecide çalışmış ve mumyalama
işlemini biliyor.
Pekâlâ! Umut verici
görünüyor.
Kadının yerini
biliyor muyuz?
Nanay.
Kadını yıllardır
gören yok.
- Ancak kira her ay
vaktinde ödeniyormuş.
- Nanay mı?
Biraz Danca argo
kullanmayı deniyorum.
Pekâlâ.
Esas şüphelimiz Gitte Charles.
Hemen bir arama emri
çıkartın.
- Çoktan halledildi.
- Peki ya kurbanlar?
Her üç cesedin de
üzerinde ya sağlık sigorta kartı ya da ehliyet vardı.
- Bu sefer çok kolay
oldu.
- Nete Hermansen 2005'te
ortadan kaybolmuş.
Philip Nørvig de 2006'da
ortadan kaybolmuş.
Diğer kadının
ehliyeti okunaksızdı ama kızılötesi ve morötesi uyguluyoruz.
Gitte Charles
olabilir.
Diğerlerini öldürüp sonra da kendini öldürmüş
olabilir.
Birkaç saniye düşün
bakalım.
Neden?
Daha önce de oldu.
- Kendini öldürüp
duvarın içine mi gömdü?
- Evet.
- Dışarıdan mı?
Philip Nørvig.
Niye yabancı
gelmiyor?
- Çünkü dava senindi
ama birkaç hafta sonra kapandı.
- Doğru ya.
Karısı başkasıyla
kaçtığını söylediği için davayı kapatmamış mıydık?
- Evet.
- Öyle değilmiş.
Karısıyla başlayalım.
Esad! Kapıyı kapat.
Geri kalan vaktini
yeni işine hazırlanarak geçirmelisin diye düşünüyorum.
Son haftamı orada
geçirmek isterim.
- Beş yıldır evim
oldu - Carl için orada olmak istiyorsun ama kendini ve geleceğini düşün.
Dolandırıcılık
ekibindeki işler öyle kolay kolay gelmez.
Özellikle
Özellikle kahverengi gözlü ve tuhaf aksanlı insanlar için.
Pazartesiye hazır olurum.
Sence karısı yalan
mı söyledi?
Bir kadının kocası
hakkında ilk yalan söyleyişi olmazdı.
- Mie Nørvig - Evet.
- Selam.
- Selam.
Beş dakika
ayırabilir misiniz?
Kocanız Philip'le
ilgili.
- Sonra görüşürüz.
- Peki.
- Evet.
- 12 yıl önce kocanızın sevgilisiyle kaçtığını
söylemişsiniz.
- Evet.
Niye ki?
- Belki otursanız
iyi olur.
- Bu sabah cesedi
bir apartman dairesinde bulundu.
- 12 yıl önce ölmüş.
Ne?
Bu doğru olamaz.
Basında bahsi geçen
olay bu mu?
- Onca yıl boyunca
ölü müymüş?
- Önce onun kayıp olduğunu
bildirdiniz.
Sonra da polise
kaçtığını söylediniz.
Hikâyeyi neden
değiştirdiniz?
- Ondan bir e-posta
aldım.
- E-posta mı aldınız?
Evet.
Ortadan kaybolmasından yaklaşık iki hafta
kadar sonraydı ve başkasına âşık
olduğunu, onu aramamamı söylüyordu.
Yani gitmesine
öylece izin mi verdiniz?
Hem de 40 yıllık
evliliğin ardından.
Otuz.
- Mektubu sakladınız
mı?
- Hayır.
Oğlum Oğlumuz
Malaga'daki bir internet cafeden yollandığını buldu.
- Gitte Charles adı
bir şey ifade ediyor mu?
- Hayır, sanmıyorum.
Elimizde onunla
ilgili şeyler var.
İkâmeti, çalıştığı
yerler falan.
Kadını Philip'le
ilişkilendiren herhangi bir şey var mı?
Sprogø.
Sprogø'daki kadın
evi.
1958'den 1961'e
kadar orada çalışmış.
Peki sonrası?
Kapandıktan sonra kadınlar evi aleyhinde pek çok dava
açılmıştı.
Sanırım Philip
onlardan birinin savunma avukatıydı.
- Hangisinin?
- Bilmiyorum.
30 yıllık
evliliğiniz boyunca hiç merak edip sormadınız mı?
Yardımınız için
teşekkürler.
- Philip İspanya'dan
e-posta mı yollamış?
- Ne var ki Philip ana yemek olarak kendi testislerinin olduğu
Kopenhag'taki bir akşam yemeğindeydi.
- Peki Sprogø
bağlantısı ne olacak?
- Az önce Rose'a
gönderdim.
- Nete kuzeniyle
düzüşüyormuş - Sessiz olun! Odayı Rita'yla
paylaşacaksın.
- Aptal mısın yoksa
azgın mısın?
- Ne demek
istiyorsun?
Yani niye buradasın?
Aptal olduğun için
mi, azgın olduğun için mi?
Tage'i seviyorum
yalnızca.
Bundan kimseye
bahsedeyim deme sakın.
Balıkçılar bazen yasaklı
mallar getirirler.
- Karşılığında
onlara bir şeyler sunarsak tabii.
- Ne gibi?
- Ne oldu?
- Çok güzel gözlerin
var.
Sana göz kulak
olacağım.
- Su sızıntısını ne
zaman giderecekler?
- Son kurbanı bulduk.
Fahişe Rita Nielsen.
Funen'deki bir
genelev tarafından 2006'da kayıp olduğu bildirilmiş.
Peki Sprogø ile
bağlantısı ne?
Philip Nørvig'in
savunma avukatı olduğu hiçbir Sprogø davası bulamadım.
Belki kadın yanlış
hatırlıyordur.
- Gitte Charles'ın
çalıştığı dönemde adada bulunan herkesin listesini çıkar.
- Peki.
Adadaki şu şey neydi?
Sorunlu kadınlar
için bir ev.
Erkek egemen topluma
göre.
Aslında devletin
"edepli" bulmadığı kadınlar için bir hapishaneydi.
Yetişme çağında asi
bir kızken, babam "Şimdi doğduğun
için şükret yoksa soluğu Sprogø'da alırdın.
" derdi.
Lanet olası hergele.
Seni çocukken
tanımadık.
Belki seninle
yaşamak dayanılmaz bir şeydi.
- Burada sigara içme.
- Bunu özlemeyecek
misin?
- Carl ve Esad
arasındaki lakırdıları.
- Lakırdı ne be?
Sahi! Malaga polisine
ulaştım.
Gitte Charles'ın
Malaga'da bir adresi ve her altı ayda bir
apartman dairesi için para transfer ettiği bir İspanyol bankasında
hesabı var.
En önemli şeyi niye
başta değil de şimdi söylüyorsun?
En önemli şeyle
başlarsam o zaman dakikasında Carl
Mørck olup önemli kişileri araman gerekirdi
ve lafı ağzıma tıkardın.
- Carl Mørck.
Konuşmak istediğim Ben aradım.
İspanyol polisi onu almak için çoktan yola
düştü.
Önemli değil.
Pekâlâ Gitte Charles Nete, Rita ve Philip'i öldürür.
Sonra odayı duvarla
kapatıp İspanya'ya gider.
Sonra da Philip'in
karısına e-posta yollar ve adamı aramak için harekete geçer.
İki kızı kimse
aramayacağı için olay asla araştırılmayacaktır.
- Hâlâ ihtiyacımız
olan şey - Bir sebep.
Gitte Charles ve
ölen üç kişi arasında bir bağlantı.
- Durun, anahtar
bende.
- Hadi aç kapıyı.
Polis! Evde kimse
var mı?
Polis! - Kimse var
mı?
- Gidin lütfen.
Gitte Charles
apartman dairesinde yokmuş ve bugün İspanyol bankasındaki hesabı kapatmış.
- Peşinde olduğumuzu
biliyor.
- Evet, görünüşe
göre öyle.
Aramayı
genişletmeliyiz.
Interpol,
havayolları, trenler, havaalanları, uluslararası otobüsler, hudut kapıları.
- Peki.
- Hem İspanya hem Kopenhag'taki taksiler.
Beni dinliyor musun?
Tabii ki dinliyorum.
Banotu bu.
Eski zamanlarda
cadılar Bloksbjerg'e uçabilmek için kullanırmış.
Gel buraya güzelim.
- Biraz tatmak ister
misin?
- Bir şeyle
uğraşıyorum.
Hadi.
Gel.
Hadi iç biraz.
Rita hayır! Gel
buraya.
Carl! Haklıydın.
Gitte Charles ve kurbanlar arasındaki bağlantı
Sprogø.
Şimdi oraya
gidiyoruz.
Hadi.
Nete Hermansen ve
Rita Nielsen hasta, Gitte Charles ise personelmiş.
1960'tan 1961'e
kadar birliktelermiş.
Gitte Charles ve
Philip Nørvig arasındaki bağlantıyı hâlâ bulamadım.
- Rose Knudsen.
- Evet, benim.
15.
30'da demiştik ama şu
an 15.
37.
Ben ta Kopenhag'tan
onca yolu geliyorken, geç kalmanız son derece amatörce.
- Evet.
Kusura bakma
- Nereden başlamak istersiniz?
- Nereden başlayalım?
- Banotu.
Sprogø'da banotu yetişir mi?
Evet, peşimden gelin.
Banotu ve patates, it
üzümü familyasına dâhildir.
Hadi dokun, hisset!
Adadaki kızlar bunu uyuşturucu olarak kullanırmış.
Bunun insanı
öldürebileceğini sanıyordum.
İnsan aşırı
miktardaki her şeyden ölebilir.
Kahve, avokado,
çilek! Küçük miktarlarda alınan banotu mantarın ya da esrarın verdiği keyfi
verir.
Mantar denemedim ama
biraz esrar çekmiştim ama sonra anksiyete nöbeti geçirdim.
Yapma ya! Gidelim mi
artık?
Pek çok kız bir
şeylerden muzdarip değildi.
Sözüm ona ahlaki
yönden özürlü, özgür fikirli kadınlar için hapishaneydi.
50'li yılların
totaliter düzeninde ülkede yaşanan son sarsıntı.
Burası kızlardan
birinin odasıydı.
Aslanın inine girene
kadar her şey oldukça masum görünür.
Kızlar ve personel arasındaki
ilişki nasıldı?
Kızlar mahkûm,
personel gardiyandı.
Kızlardan biri
olmadığınız sürece kadın çalışan için kötü bir yer değildi.
Birlikte yemek yiyip
sabah ilahileri söyledikleri yer burasıydı.
Gelir güzel
sahilden Bu odadan nefret ediyorum.
Gelin.
Girin, girin hadi.
Hadi cehenneme gelin.
O zamanlar inanılmazdı.
Cezalandırılmaları
gerektiğinde bu tefekkür hücrelerine getirilirlerdi.
Günlerce yiyecek
verilmeden ve bağlanmış vaziyette burada tutulurlardı.
Kaçmaya çalıştığı
için iki hafta boyunca burada tutulan bir kıza dair hikâyeler var.
Brandt?
! Danimarka
devletinin kadınlardan hiç özür dilememesi akıl alır gibi değil.
Doğru.
Devlet, tazminat davaları açılır diye
endişeleniyor.
Pek çok vaka mahkemeye
yansımadı.
- Ne dedin?
- Mahkemeye
gelmediler.
Yargıçlar davaları
gizli duruşmalarda reddettiler.
Aptal domuzlar! Peki duruşmalar polis arşivlerinde
yer almıyor mu?
- İyi de mevcut
avukatlar olmalı! - Philip Nørvig.
Dava dosyaları Ulusal
Arşiv Dairesi'nde olmalı.
Kapanış zamanınızı
sordum mu?
Ne zaman kapattığınızla ilgileniyor görünüyor
muyum?
- Rose ne oldu?
İyi misin?
- Bir şey yok - Bu akşam bir randevum var da.
- Vay! - Bol şans.
- Sağ ol.
Seni asla
affetmeyeceğimi bilmeni isterim.
Şu huysuz herifle
beni yalnız bıraktın.
Yoluma devam etmem
gerek Rose.
Kendi iyiliğin için
beni kalmaya ikna ettiğini unuttun mu?
"Carl'ın
hayatında sahip olduğu tek kişisin, bense ikiniz için hayatî bir şeyim.
" dedin.
Değişir sanıyordum
ama hep aynı.
"Sana ihtiyacım
yok Esad.
" "Tek
başıma halledebilirim.
Yardım istedim mi?
" "Buna
kahve mi diyorsun?
Bugün kafasını yanında getiren yalnızca ben
miyim?
" - Seni
özleyeceğim.
- Gel buraya.
Kafasını yanında
getiren yalnızca ben miyim?
Ulusal Arşiv'di.
Dava dosyalarını
hemen görebiliriz.
- Vaktin varsa.
- Tabii var.
Bunlar Sprogø'dan
gelen son belgeler.
Ne yazık ki birçoğu
tamamlanmamış.
Sağ olun.
Bir kadın
Sprogø'daki doktorlardan birine dava açmayı denemiş.
Curt Wad.
- Ne?
- Ne mi?
- Curt ne?
- Ne?
Adamın adı bu.
Curt Wad.
Philip Nørvig, Curt Wad'ın savunma avukatıymış.
Yargıç dava için
gerekçe bulamadığından mahkemeye hiç yansımamış.
Dava konusu neymiş?
Kadın, Wad'ın onu
zorla kısırlaştırdığını iddia etmiş.
Elimizdeki
belgelerde kadının adını bulamıyorum.
- Doktor Wad'ı bulup
konuşmalıyız.
- Evet.
- Ciddi misin?
- Lanet olsun.
Hepinizin bildiği
gibi, her koşulda bilim adına ant içerim
ama istediğim yine de bir hayır duayla karar verme şansı.
Daha önce çocuk
sahibi olamayan bu kadar çok Danimarkalı kadına hiç yardım edememiştik.
Dijital bir çağdan
bahsediyorsak doğurganlık yaşından da bahsedebilmeliyiz.
Günümüzde, güçlü
genlere sahip 50 yaşındaki sağlıklı bir kadın
25 yaşındaki genç bir kadınla aynı derecede iyi bir anne olabilir.
Bizden ışık yılı
daha ileride olan diğer birçok ülkede mevcut
ve bu yüzden tedavilerimizdeki yaş sınırlamasının kaldırılmasını devletten, politikacılarımızdan rica etmek
zorundayım.
Parmağınızı yaşamın
nabzında tutun.
Teşekkür ederiz Curt.
İlham vericiydi.
Hem iyi hem kötü
özellikleri var Bunu hemen cevaplamam
gerek.
Affedersin.
- Alo, Rose Knudsen
konuşuyor.
- Ben Sprogø'dan
Brandt.
Bazı önemli
bilgilerim var.
Yarın uygun bir
yerde görüşebilir miyiz?
12.
14 ile 12.
16 arasında limandaki
meyhânede buluşalım.
Çok geç kalmayın.
Bak, ne hakkında
olduğunu söylemek zorundasın.
Hayatta olmaz.
Normal bir telefon
görüşmesinde kaç kişi dinleniyor haberiniz var mı?
- Affedersin.
- Kimdi?
- İşle ilgiliydi.
- Seni randevumuzdan
kurtaracak emniyet subapın mı aradı?
- Hayır, hayır.
Hayır, yalnızca işti.
Sprogø'dan kaçık bir
bekçi.
- Peki.
Yani kalıyor musun?
- Tabii.
Gerçekten güzel içecek yapıyorlar.
Peki şu kaçık bekçi
ne istiyormuş?
Selam Esad.
N'aber?
- Selam dostum.
- Aleyküm selam.
- Selam Nur.
- Selam.
- Hiç elma göremedim.
- Depodan biraz
getirebilirim.
Evet, lütfen.
- Neyin var?
- Midem ağrıyor
biraz.
- Babana haber
vereyim.
- Bunu yapmana gerek
yok.
- Miden ağrıyor.
- Hayır, iyiyim
sorun yok.
Bu durumdayken
çalışmamalısın.
Nur - Sorun ne?
- Babam beni öldürür.
- Kimse seni
öldürmeyecek.
- Öldürür.
- Ne oldu?
Hamile misin?
Evet Aldırdım.
Her şey yoluna
girecek.
Nur! Nur neler
oluyor?
Neler oluyor dedim! Pek
iyi hissetmiyor.
Sanırım gıda
zehirlenmesi.
- Hastaysan
çalışmamalısın.
- İyi misin Nur?
- Selametle kal.
- Sen de selametle
kal.
- Neyin var kızım?
- Baba iyiyim ben.
Eve gidip biraz
yatsam geçer.
Gitte Charles.
Tanrı aşkına!
Yalnızca yaşlı bir hanım.
- Onu bulmak ne
kadar zor olabilir ki?
- Belki şu an kendi
adını kullanmıyordur.
Sprogø'dan Doktor
Curt Wad'ın dördüyle de bağlantısı var.
Gitte Charles adada
onunla çalışmış.
Nete ve Rita
hastaları, Philip avukatıymış.
- Curt Wad,
Sprogø'da doktor muymuş?
- Tanıyor musun?
Danevang Araştırma
Merkezi'nin sahibi.
Karısıyla birlikte
ülkenin en iyi fertilite kliniğini işletiyor.
Bilmemiz gereken bir
şey var mı?
Diğer doktorlar
çocuk sahibi olamayacağımızı söyledikleri halde Curt, Rie'yi tedavi etti.
O olmasaydı, Jonas'a
sahip olamazdık.
Çok cömert ve
alicenap bir adamdır, saygılı davranmanızı istiyorum.
- Carl! Ona saygılı
davranmanı istiyorum.
- Peki.
Zavallı Philip
yüzünden burada olduğunuzu düşünüyorum.
Güneşli sahillerde
bir İspanyol güzelinin kollarında gününü
gün ettiğini sanıyordum ama ta en başından ölmüş.
Nete Hermansen ve Rita
Nielsen ile birlikte.
- Gitte Charles'ın apartman
dairesinde.
- Gitte Charles!?
- Aralarındaki
bağlantı nedir?
- Kızların mı?
Hatırladığım
kadarıyla, Sprogø'da kaldıkları sürece yakındılar.
Bunu yapanın Gitte
Charles olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Nerede olduğunu
bilmiyor musunuz?
Gitte Charles'ı 30
yıldır görmedim.
- Neden üçünü de
öldürmek istesin ki?
- Hiç bilmiyorum.
Çok grotesk bir hikâye.
Kesinlikle hiçbir
şey bilmiyorum.
Bunun için çok
üzgünüm.
Vaktiniz boşa
gittiyse kusura bakmayın.
- Şu resimdekiler
ölü mü?
- Keskin gözleriniz
var.
Fertilite kliniğinde
böyle bir resmin bulunması biraz vahşice.
Ne yaparsınız!?
Biz doktorların
biraz marazi bir mizah anlayışına sahip olmak gibi bir şöhreti var.
Her zaman bir yemek
masasının etrafında oturan ölülerin olduğu bir resim hayal ettim.
- Tuhaf değil mi?
- Burada sebebini mi
söylüyorsunuz?
Öyle miydi?
- Curt?
Biz hazırız.
- Beate.
Evet, benim karım.
İşimiz bitti mi?
Zorla
kısırlaştırmakla suçlandığınızda Philip Nørvig avukatınızmış.
- Kadının iddiası
buydu, evet.
- Yani yalan söyledi.
Hayır, doğru
söylüyor olması mümkün.
Ekstrem durumlarda
bunu yaptık.
Kanun bize yasal
zemin sundu.
Gurur duymadığım
şeyler yaptık ve ahlaki zayıflık varsa pek çok kürtaj da yapıldı.
Farklı bir dönemdi.
Yasa dışı bir şey
yapmadık.
Ekstrem durumlar
neydi?
Kimdi mesela, ne
yapmıştı?
O zamandan beri uzun
yıllar geçti, yani aslında anımsayamıyorum.
Birbiriyle sıkı fıkı
olan ikisi hasta, biri personel şu üç kızı anımsayabiliyorsunuz ama sizi mahkemeye çıkarmaya çalışan kısırlaştırılmış
kadını anımsayamıyorsunuz.
Davayı kaybetti
sonuçta.
Bunun ışığında, şu
nahoş ses tonunu rafa kaldırmamız gerektiği kanısındayım.
Adamın aleyhinde bir
halt olduğunu sanmıyorum.
Geçmişteki kürtajlardan
pişmanlık duyduğunu söylediğinde inandın mı?
Pişman olmak zorunda
mı?
Ben de kürtaj
edilmiş bir çocuğun babasıydım.
Ne?
Bunu bana hiç
söylemedin.
- Doğal olarak lafı
açılacak bir şey değil.
- Vigga'dan mıydı?
- Çocuğu niye
istemedin?
- Zaten çocuğu vardı.
Yeterli diye düşündüm.
Bu beni katil mi
yapar?
- Bütün çocuklar
yaşamayı hak eder.
- Kimse beni babası
olarak hak etmez.
Bebeğe sahip
olsaydın nasıl olabileceğini hiç düşündün mü?
Sanırım şöyle
düşünürdü: "Beni kancadan kurtardığın için sağ ol.
" Carl bu
yalnızca Yerinde olsam onu saklardım.
- Yüzünden okunuyor.
- Ne okunuyor?
Hamile olduğun.
En kısa zamanda
kurtulmaya bak.
Wad ve Bayan Charles
anlarsa bebeğine ne olur?
İyi de buradan
çıkamam ki.
- Bir balıkçıyla
gidebilirsin.
- Hiç param yok.
Paradan başka şeyler
isteyen bir balıkçı tanıyorum.
Bunu yapmayacağım.
Tage'in çocuğuna
hamileyim ben.
Bacaklarını ayırmak
dışında yollar da var Nete.
İpi biraz gerer
misin?
Kapıyı aç.
- Şimdi mi?
- Usulca.
- Merhaba Hans.
- Selam Rita.
Arkadaşın kaçmak
istediğini söylüyor.
- Hiç param yok.
- Evet, bunu duydum.
Ama eğlenmek
istersin değil mi?
Korsør'a gitmek
istiyor musun, istemiyor musun?
- Yalnızca ne
yapacağımı söyle.
- Ceketini
çıkarabilirsin.
- Külotunu çıkarıp
buraya gel.
- Ne?
Çıkar külotunu.
- Buraya gel de uzan.
- Rita Gel.
Rita, Rita, Rita! Kes
şunu! İlk kez olmuyor sonuçta.
Ayır bacaklarını
hemen! Ayır bacaklarını! - Hamileyim ben.
- Ben de bunu
söylüyorum ya! İlk kez değil.
Ayır bacaklarını
şimdi.
Hayır! Hayır! Bırak
gideyim.
Ayır şu bacaklarını
hemen! Bırak beni! Teşekkürler.
Sanırım yeterince
gördük.
Tefekkür hücresine
götürüyorum.
- Nete.
- Bırak beni! Neden
Rita?
Neden?
Neden?
- Sessiz ol.
- Bırak beni lanet
olası! Doğru olan şeyi yaptın.
Yarın ailene yazıp olgunluk gösterdiğini ve eve dönmeye hazır
olduğunu söyleyeceğim.
Bu tam bir zaman
kaybı.
- Selam.
- Bize yeni bir
bilgi mi getirdin?
- Rose Knudsen
nerede?
- Karakolda.
Rozetlerinize
bakayım.
Hadi, hadi.
Hadi ama lanet olsun! Ek iş olarak Sprogø’da bekçilik
yapmam tesadüf değil.
Teyzem o adada
kısırlaştırıldı.
Çocuk sahibi
olamadığı için sonunda canına kıydı.
Danimarka devletinin
sorumluluğu kabul etmesini sağlamak için şikâyette bulundum.
3 Kasım 2003'te ilk
dilekçeyi, sonra 5 Eylül 2005'te 8
Nisan 2006'da ve 4 Haziran 2007'de diğer dilekçeleri yolladım.
- Peki sağ ol.
Teyzeni
kısırlaştıran doktor Curt Wad mıydı?
Doğru.
Polisin bir avuç amatör olduğunu düşünürdüm.
Curt'ün yeni
imparatorluğu sizi aldatmasın.
Doğru toplum için
mücadele veren iyi sosyal demokrat rolü kesiyor hâlâ.
Ne demek istediğini
anlayamadım.
Curt hiç vazgeçmedi.
Devletin 60 yıl önce yapmasını emrettiği şeyi
hâlâ yapıyor.
Daha açık olman
gerek.
Curt haberleri
olmadan genç kadınları hâlâ kısırlaştırıyor.
Sağlıklı İskandinav
kızlarının çocukları olmalı.
Ona göre aptal
çocuklar doğuracak olan zayıf kızların çocuğu olmamalı.
Odağında şimdi
göçmen kızlar var ve bunda yalnız değil.
Bunun için çok
sayıda insanın büyük bir komploya dahil olduğundan şüpheleniyorum.
Daha çok doktorlar
ama avukatlar, polis memurları ve politikacılar da var.
Bu en tepeye kadar
gidiyor.
Üzerinde
çalıştığınız cinayet davası sizi Sprogø'ya yönlendirdiyse olanları örtbas etmek için öldürüldüklerini
söyleyebilirim.
- Bu teorinin kanıtı
var mı?
- Hayır, maalesef
yok.
Öyleyse burada ne
işimiz var?
Bakın, ailelerinin
haberi olmadan kliniğe giden genç kadınlar var.
Ebeveyn onayı
olmadan kürtaj yapılabilir.
Yalnızca kürtaj
konsültasyonu yoluyla ama Wads'ın kliniği isimsiz ve ücretsiz yapıyor.
Tabandan gelen bir
hareket bu, lanet olsun! Kızlar konuşmaya cesaret edemez.
Oraya gittiklerinden
ailelerinin haberi yok.
Ne yapmamızı
istiyorsun?
Doktorlarının çoğu
aynı savunma avukatına sahipti.
Kim olduğunu biliyorsunuz.
- Philip Nørvig.
- Evet.
Kayıtları muhtemelen
bir bağlantıyı, bir şebekeyi kanıtlayacaktır.
Ancak birlikte
çalıştığı şirketten kayıtları alabilmem için
bir mahkeme emrine ihtiyacım var ama bunu elde etmem mümkün değil.
Bunu biz de
yapamayız.
Kanıtımız olmadığı
sürece imkânsız.
- Sana ulaşmamız
gerekirse Rose'da numaran var mı?
- Var.
Neler oluyor?
Videodaki kızlardan
birini tanıyorum.
Benim sokağımda
yaşıyor.
- Selam Nur, ben
Louise.
- Selam.
- Sana test yapmam
gerekiyor.
- Kendimi iyi
hissediyorum.
Hiçbir hata
yapılmadığından emin olmak istiyoruz.
- Üç buçuktan önce
evde olmam gerek.
- Tamam.
Hiç sorun değil.
Çabucak hallederiz.
Esad kapının önünde
bekler misin?
İşte böyle.
Başlangıçta biraz
soğuk olabilir.
- İyi mi?
Güzel.
- Neye bakıyorsunuz?
Yalnızca her şey
olması gerektiği gibi mi diye bakıyorum.
Şüphelendiğin şey
doğru.
Esad ona söylememi
ister misin?
Ben hallederim.
Nur belki otursan
iyi olur.
- Ailenin buraya
gelmesi gerek.
- Hayır.
Onlarla konuştun mu yoksa?
- Henüz değil.
- Onlara bir şey söylemeyeceğine söz vermiştin.
- Kürtajını kim
yaptı?
- Neden?
- Bilmem gerek.
- Niye bilmen
gereksin ki?
Doktorun adı neydi?
- Ailemi
aramayacağına söz vermeden sana hiçbir şey anlatmam.
- Nur, lütfen.
Tek kelime etmem.
Bilmem gerekiyor.
Esad.
Onları aramayacağına söz ver.
Söz veriyorum.
Doktorun adı neydi?
Curt Wad.
- Emin misin?
Bu çok önemli.
- Evet.
Danevang'tan Curt Wad.
Esad neden?
Neden bilmen
gerekiyor?
Öyle bir şey yaptı
ki Öyle bir şey yaptı ki, çocuk sahibi
olamayacaksın.
Hayır.
- Çocuklarım olsun
istiyorum.
- Sana bir
müdahalede bulunmuş.
Kısırlaştırma işlemi.
- O hâlde bunu
düzeltmeniz gerek! - Bunu yapamam.
Bu da neyin nesi?
- Çocuk sahibi
olamayacağımı söylemek için mi beni buraya sürükledin?
- Hayır.
Sana bunu yapanları
durduracağız.
Söz veriyorum.
Doktor Wad ve birlikte
çalıştığı herkes.
- Söylemelisin - Hemen eve gitmem gerek.
- Nur polise
olanları anlat.
- Kimseye
anlatamayacağımı biliyorsun.
- Nur bu mesele - Ağzından çıkan hiçbir şeye inanmıyorum! Lanet olsun! Bunu yapanı durdurmak zorundayız.
Evet.
Hasta Şikâyetleri Kurulu'yla bağlantı
kurmalıyız.
Carl 1970'den beri
kürtajlarda yapılan yanlışlıkların listesini istiyor.
1970'ten ancak matbu
kayıtlar olabilir.
- Brandt'ın
bahsettiği doktorların listesini bul.
- Peki.
- Ne olduğunu biliyorum.
- Neler oluyor?
Kısa sürede
geldiğiniz için teşekkürler.
Her zaman riskin
farkındaydık.
Şimdi giderilmesi
gereken zorluklar var ama burada bulunan herkes herhangi bir soruyu sessizlik duvarıyla karşılayabilirse
bunun da üstesinden geliriz.
Şu andan itibaren
derhâl uyku haline geçiyoruz.
Her zamankinden daha
da güçlü olunca geri döneceğiz.
- Alo?
- Benim.
- Brandt sen misin?
- Evet.
- Doktor listemi
aldın mı?
- Evet, aldım.
İyi misin sen?
Sanırım beni
keşfettiler.
Aynı yolu asla iki
kez izlemem.
O yüzden aynı adamı
pat diye üç kez görüyorsam sorun var demektir.
- Bu hiç iyiye
işaret değil.
- Tamam, sana
geliyorum.
- Tam zamanında
burada olabilir misin?
- Hemen geliyorum.
İyi de tam olarak ne
zaman burada olabilirsin?
Hemen geliyorum.
Rose, Brandt'ın
listesindeki tüm doktorların avukatının Philip Nørvig olduğunu söylüyor.
- Hasta
şikâyetlerini toplamışlar.
- Puşt herifler! -
Nørvig'in karısıyla yeniden görüşmeliyiz.
- Arabada sigara
içme! Sakin ol.
Onları durduracağız.
Nasıl?
Nur'a olan şey
cinayetlerle bağlantılı mı?
- Cinayetler için
hâlâ bir sebebimiz yok.
- Ya Brandt haklıysa?
Gitte Charles
Curt'un yaptıklarını biliyorlar diye öldürdüyse, bunların arkasında Curt
varsa! Tanıklardan kurtulmak istiyorsan, ceplerinde kimliklerle onları bir
masaya oturtmazsın.
Birilerinin istediği
şey kim olduklarını bilmemiz.
- Ne düşünüyorsun?
Carl! - Hiçbir şey.
- İki günüm kaldı.
- Ne güzel.
Sabırsızlıkla
bekliyorum.
Sabırsızlanıyorum.
- Burada ne işiniz
var?
- Selam.
- Vaktiniz varsa son
birkaç sorumuz daha olacak.
- Tabii.
Geçen defa oldukça
kapsamlı sorduğunuzu sanıyordum.
- Bu davanın dibine
ulaşmak istiyorum.
- Yeni bir şey mi
oldu?
Philip'in uzmanlığı
kadınların mağdur olduğu ameliyatları yapan doktorları savunmaktı.
- Evet.
- Hemen sorayım.
Philip'in Esad gibi insanları
pek umursamayan bir grup veya insan
ağının parçası olup olmadığını biliyor musunuz?
O görüşleri asla
paylaşmadım.
Asla! Ben düzgün bir insanım.
Evde bunlardan asla
bahsetmezdi.
Bunu yapmaya izni
yoktu.
Philip'in ölümünün
bir şekilde o grupla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz.
Üyelerin adları,
mevkileri, doktorlar, hastalar anımsayabildiğiniz ne varsa olur.
Gruptan hiç
bahsetmezdi.
İşi hakkında detaylı
konuşmazdık.
- Kesinlikle emin
misiniz?
- Bir şey bilseydim
söylerdim.
Hayatının o kısmını
benden saklardı.
Neden kayıtlarına
bakmıyorsunuz?
Onları bodrumda
saklıyorum.
- Çoğunlukla evde
çalışırdı.
- Yani hepsini burada
mı tuttunuz?
- Evet.
- Evde mi?
Merhaba! Merhaba?
! Brandt! Siktir! Vay
anasını.
- Elimizde ne var?
Kısırlaştırma başarısızlıkları.
- Curt Wad.
- Ters giden
doğumlar.
- Curt Wad'ın karısı.
Gizlemeye bile
çalışmamışlar.
Şu ana kadar kimse ne
arayacağını bilmiyordu.
- O nedir?
- Jurnal 64.
Nete Hermansen'in Sprogø
hasta kayıt defteri.
İlginç bir şey var
mı?
Carl! Kime
yazıyorsun?
- Takip et! - Hiçbir
şey göremiyorum! Dikkat et! - İyi misin?
- Çözemiyorum Esad! Sıkıştım.
Geri geliyorlar.
Geri geliyorlar! Arabadan
çıkmak zorundasın.
Siktir! Geliyorlar! -
Silahını ver bana! - Al! Carl seni dışarı çıkaracağım! Seni dışarı çıkaracağım!
Gidelim hadi lanet olsun! Bırak onu! Koş kahretsin! Carl koş! Sonraki durak Puttgarden.
- Rita hamile
olduğunu söylüyor.
- Yalan söylüyor.
Karar vermek
zorundayız.
Şu an
cezalandırılman gayet adil Nete.
Bana dokunma.
Dokunma bana.
Sakın dokunma bana! Sakın!
Sakın yapma! Yapma! Unutma, bu senin iyiliğin için.
Cezalandırılmadan
hiçbir şey öğrenemeyiz.
Kulağım! Öbürünü de
koparırım! Bırakın beni! O hâlde şimdi K.
K.
Steincke'ye sevgi dolu bir selam yollama vakti.
1933'teki büyük
sosyal reformun arkasındaki kişiydi.
Steincke'ye
müteşekkir olmamız gereken çok şey var.
Steincke mantıklı
bir şey söyledi.
"Fazla
kifayetsiz insana sahip olmamalıyız.
" Bu yaptığımız
refah toplumunu başarılı kılacak pratik bir tedbir yalnızca.
Pekâlâ.
Kürtaj ve kısırlaştırma işlemine
hazırlanıyoruz.
Sağ ol Gitte.
Motosikletli kişiler
aranıyor.
Biri sol kolundan
vuruldu.
Silahlı oldukları
düşünülüyor.
Rose! Rose
kahretsin, ne kadar güçlüsün! Gelebildiğine sevindim.
- Nasılsın?
- Berbat bir şey
akşam geçirdim.
- İyi misiniz?
- İyiyiz.
Elimizde neler var?
Saldırgan Brandt'ın
bilgisayarının peşindeydi.
Adli ekip aldı.
Ne yazık ki Curt
Wad'ın bütün akşam için bir mazereti var.
- Onlara söylemedin
mi Rose?
- Hayır.
- Bir grup olduğunu
düşünüyoruz.
- Grup mu?
Bir grup doktor
yasadışı kürtaj yaparak fetüsleri öldürüyor
kadınları kısırlaştırıp genetik ayıklama yapıyorlar.
Deli deli konuşmayın.
Kulağımıza daha önce
gelmiş olurdu.
Her yıl polis
aleyhinde takriben 2000 şikâyet davası açılıyor.
Hepsini kazanıyoruz.
Hiç hata
yapmadığımızdan mı yoksa birbirimizi koruduğumuzdan mı?
Aynı şey hastaneler
için de geçerli.
Saldırıya uğradık.
Elimizdeki tüm
kanıtların olduğu arabayı yakıp bizi uyardı diye Brandt'ı öldürdüler.
Haklıydı.
Curt Wad ve birkaç doktorundan çok daha büyük
bir iş bu.
Peki ya apartmandaki
cesetler ne demeli?
Gitte Charles da
grupta mıymış?
Delilik bu.
Niye kimse Charles'ı bulamıyor?
Bırakın artık şu
işin peşini! İkiniz de gayet iyi duydunuz.
Sizin iyiliğiniz
için söylüyorum.
Özellikle de senin
için.
Merdivenleri tırmanıyorsun.
Bu da bıçak sırtında
yürümek demek ve azami politik denge gerektirir.
Elimizde suça dair
yasal olarak %100 kesin bir kanıt olana kadar
kimse Curt Wad'ı, karısını ya da başka birilerini suçlamıyor ya da tehdit etmiyor.
Başınınız sallayın
ki anladığınızı görebileyim.
- Carl.
- Anladım.
- Teşekkürler.
- Peki, elimizde
neler var?
Sonunda verdiğin
ada rastladık.
Kadın Almanya'da
otobüse bindi.
08.
25 sularında Hovedbanen'e
varacak.
Carl! - Neler oluyor?
- Şehir merkezine
git, ben de sonra gelirim.
- Nereye gidiyorsun?
- Sana ne?
Benden Gitte
Charles'la ilgili bir şeyler saklıyorsun.
- Ne olduğunu niye
söylemiyorsun?
- Söylemek
istemiyorum.
Artık bana
güvenmiyor musun?
Diğer insanlar gibi
miyim?
Bırak beni.
Bırak kolumu.
Esad kes şunu artık!
Bıktım artık saçmalıklarından! Bundan böyle ekip falan değiliz.
Tamam.
Kalan 24 saatin için mi demek istiyorsun?
- Siktir git! - Seni
sinir etmesine izin verme.
Ayrılmayı
kolaylaştırmak için hır çıkarmaya çalışıyor yalnızca.
Canın cehenneme.
Hepimizi
ilgilendiren üzücü bir duyurumuz var.
Danimarka hükümeti
Sprogø'daki evimizi kapatma kararı aldı.
Cumartesiden önce
odalar temizlenip eşyalar paketlenmiş olmalı.
Burada
başardıklarımızdan gururluyuz.
Dışarıdaki dünyada da iyi olacaksınız.
Nete?
Nete değil mi?
Herkes Gitte
Charles'ı arıyor o yüzden kendi
pasaportunuzu kullandınız.
Nete Hermansen.
Her üçüne de kin
güdebilecek yalnızca siz vardınız.
Yani bir sebep.
Sprogø'da sizin için
tuttukları defteri okuyunca anladım.
Curt Wad aleyhinde
dava açan sizdiniz ama reddedildi.
Curt Wad bebeğinizi
öldürdü.
Niye sizinle İmdat! Çantamı çalmaya çalışıyor! - Neler
oluyor burada?
- Nete! Nete.
Nete! Nete! Polis! Şu
taksiyi takip et.
Bas gaza be! Affedersiniz!
- Ne yaptınız siz?
- Sorun yok, ben
ilgilenirim.
- Ne istiyorsun?
- Ne yaptınız bana?
Çocuğum olmayacağını
söylüyorlar.
Mesele nedir
bilmiyorum ama işimiz bitti zaten.
Çarşamba günü görüşürüz.
İçeri gir de biraz
konuşalım.
Yanlış anladığın bir
şeyler olsa gerek.
Gel, otur.
Ne olduğunu anlat
bana.
Çocuk sahibi
olamayacağını kim söylüyor?
- Onu bulamıyorum.
Nerede?
- Nereden bileyim?
Seninle konuşmam
gerek.
Nur'u arıyorum.
Nerede olduğunu
biliyor musun?
- Nerede bilmiyorum.
- Onu tanıdığını biliyorum.
Tanıyorsun biliyorum.
Kliniğe birlikte
gittiğinizi biliyorum.
Oraya mı gitti?
Yalnızca iyi olup
olmadığını bilmek istiyorum.
Kliniğe mi gitti?
- Evet.
- Sağ ol.
Sanırım bu size ait.
Kalp anahtarınız.
Banotunun tadı kokusundan
daha iyiymiş.
Yalnızca olayı
deştim diye mumyalanıp üzerime duvar örülsün istemem.
Philip Nørvig, Rita
Nielsen ve Gitte Charles'ı öldürdünüz.
Sonra da Gitte
Charles'ın sizin gibi görünmesini sağladınız.
Kimliğinizi ve
kolyenizi ona verdiniz, boş sandalye de Curt Wads içindi.
Affedersiniz ama
burada ne işiniz var?
Klinik bugün için
kapalı.
- Nur'u arıyorum.
- Kimi?
Kim olduğunu
biliyorsun psikopat herif.
Kıza ne yaptığını
biliyorum.
Burada mı?
Duygusal açıdan
dengesiz bir göçmen kız bugün buraya geldi
doktorlarımızdan biriyle konuştu, sonra da evine gitti.
Mesele bu muydu?
- Orada dur bakalım.
- Derhâl buradan
gitmenizi istiyorum.
- Orada mıydı?
- Eve
gönderdiklerini söylüyorlar.
Doğru değil bu.
Telefonu hâlâ o
civarda.
- Demek hâlâ burada.
- Dikkatli ol.
Çok tehlikeliler.
Esad! Ne oldu?
Tage ve ben
Sprogø'dan sonra bir süre birlikte olduk.
Ancak artık o âşık
olduğu Nete değildim.
Hayali bir aileye,
çocuklara sahip olmaktı ama ona bunu
veremezdim.
Curt bunun icabına
bakmıştı.
Bu yüzden ondan
ayrıldım.
Onu da karanlığa
çekmek istemedim.
İçimde yaşattığım
tek şey nefretti.
İntikam almak
istedim.
Hayatımı yerle bir
eden şeytanların yanına koymayacaktım.
- Bunu anlayabiliyor
musunuz?
- Evet.
Etkisini göstermeye
başlıyor.
O küçücük
bardaktakiyle ölmezsin merak etme.
- Birkaç nefes esrar
çekmek gibi.
- Peki Tamam öyleyse.
Davanın
reddedilmesinden sonra onları öldürmeyi düşündüm.
- Ama onlarca yıl
beklediniz.
- Uzun zaman boyunca
yalnızca hayaldi.
Vaktimi öylece
tüketirken hayalini kurduğum bir şeydi.
Meyhânede bir
başımayken ya da yatağımda ölürcesine sarhoş hâlde yatarken.
Kaybedecek bir
şeyimin olmadığı birden kafama dank etti.
Hayatım yoktu.
- Hiç olmazsa
denemeliydim.
- Gitte Charles ilk
miydi?
Onu bağışladığıma
inandırıp güvenini kazanmak altı yılımı aldı.
Sonra orada oturup
bana gülümsedi.
Güldü.
Mutluydu çünkü artık
banotu yudumlarında kendinden geçecekti.
Evet.
- Hoş bir his öyle
değil mi?
- Evet, tıpkı yeni bir arkadaş gibi.
Yani ölmek
zorundaydı.
Daha fazla içmek
istemiyorum.
Neden bir masanın
etrafında oturur vaziyette yerleştirdiniz peki?
Curt'un gösterdiği
bir resim bana bu fikri verdi.
Ölmüş hâlde yatakta yatan bir ailenin resmi.
Ben de ölmüş hâlde
bir masanın etrafında öylece oturmaları gerektiğini düşündüm.
Sonsuza kadar
birbirlerine ve değersiz hayatlarına bakıp duracaklardı.
Peki son sandalye
Curt için mi?
Curt'u apartmana çekmek
zor olurdu.
Eski hemşiresi Gitte
Charles'la buluşacağını düşünürse başarılı olacağı aklıma yattı.
Başladığınız şeyi
niye bitirmediniz?
Curt bunu herkesten
çok hak etti.
Nete olarak eski
hayatımı silme sürecindeyken Tage'dan
bir mektup aldım.
Denizci olmuş,
dünyayı köşe bucak gezip dolaşmış.
Onun da hiç çocuğu
olmamış.
Sonra günün birinde
aniden kapımın önünde dikilip beni
dışarı davet etti.
Konuştuk Konuştuk, güldük.
Dans ettik.
Hayatımda hiç o
kadar dans etmemiştim.
Ertesi sabah
uyandım, yatarken onu seyrettim.
O zaman onca yılın heba
olup gittiğini anladım.
Hâlâ çok geç değildi.
Ne öfkeme ne de
intikam arzuma tutunmak zorunda
değildim.
O yüzden peşini
bıraktım.
Tanrı öldü, durum
vahim ama sevgi hüküm sürüyor.
Şayet şansın varsa.
Evet, son 12 yıl
hayatımın en mutlu dönemiydi.
Nete Curt'u yakalayacağız, sana söz veriyorum.
Seni hapse atmak
için buraya gelmedim.
Burada olduğumu
kimse bilmiyor.
Tage'in son arzusu
küllerinin Øresund'a savrulmasıydı.
- Carl neredesin?
- Nete Hermansen
öldü.
Evet, 13 yıldan
fazladır ölü zaten.
Şimdi dinle beni
lütfen.
Esad şu an
Danevang'ta.
Nur'u
alıkoyduklarını düşünüyor.
Oraya gitmen gerek.
Bir süredir ondan haber alamadım, çok gerginim.
Carl ne dediğimi
duydun mu?
- Feribotu döndür,
Kopenhag'a gidiyoruz.
- Burada olmamanız
gerek.
Polis.
- Esad! Kes şunu! -
Ne işin var burada?
Jacobsen seni alıp
götürmemi söyledi.
Seni polis
şiddetinden ihbar ettiler.
Kimse yok burada! Kapalı
baksana.
- Hadi.
- Siktir.
- Esad! - Şu kapıyı
da hemen kontrol edeyim.
Esad! Lanet olsun!
Nur! Gunnar! Nabzı iyi.
Yalnızca bayılmış.
Otur oraya! Otur
oraya! Ambulans ve destek çağır.
"Soğuk
Kış" teorisi nedir bilir misin?
Hayır, tabii ki
bilmezsin.
Nispeten yeni
sayılır.
Bu teoriye göre, tarih
öncesi zamanlarda insanlar uzak, soğuk
İskandinav bölgesine göç ederlerken bizzat
doğa tarafından ayıklanırlardı.
Kuzeye ilerlerken
yalnızca yüksek zekâya sahip olanlar hayatta kaldı.
Yaşattığımız ve
yaşatmamız gereken demokrasileri inşa ettiler.
Demokrasi
Yunanistan'da ve İtalya'da doğdu.
Demek istediğim, son
yıllarda buraya akın eden sizler binlerce
yıl süren aynı doğal ayıklanmaya maruz kalmadınız.
Kesinlikle çok
zayıfsınız.
Muhakkak doğanın
ellerinde ölürdünüz.
Ancak sağlam
toplumumuz sayesinde yapay olarak hayatta kalıyorsunuz.
- Ne oldu?
- Geliyorlar.
Burada olan şey,
Nur'un tarafımızdan kürtaj edilmesiydi.
Yasa dışı olduğu
muhakkak ama para cezasından fazlasıyla sonuçlanmaz.
Bir kâfirin iyi bir
Müslüman kızı kürtaj ettiği gerçeğiyle yaşayamazdın.
Buraya geldin, çılgına
dönüp beni tehdit ettin.
Öfkeye kapılıp beni
öldürmeye çalıştın.
Neyse ki meslektaşın
çabuk hareket edip seni kurtardı.
Ancak ambulans
vaktinde gelmedi ve ölümcül olmayan yara ölümcül hâle geldi.
Evet! Sonuçta beni
vurmaya çalışan sendin.
Kızı götürüp işini
bitirin.
İntihar gibi
görünmesini sağlayın.
Klinikten mümkün
olduğunca uzakta, şehrin öteki yakasında icabına bakın.
- Arabayı getireyim.
- Üç dakikaya
oradayım.
Tamam.
Üç dakika.
Sakin ol! Carl!
Benim.
- Ne işin var burada?
- Esad kontrolden
çıktı.
- Nerede?
- Burada, gel.
Ne oldu?
Kolun kanıyor.
Motosikletli sendin.
Vurdum seni.
Pekâlâ, kalp krizi
geçirmen için sana biraz yardım edelim.
Yalnızca işleri
biraz hızlandırıyoruz.
Hepsi geçti, geçti.
Küçücük bir acı
hissedeceksin.
Bu ne cüret! Esad Esad bana bak.
Bak bana.
Hadi.
Bilincini kaybetme, kaybetme
sakın.
Burada kal.
Burada kal.
Gitme, burada kal.
Danevang
Enstitüsü'ne acil devriye ekibi ve ambulans istiyorum.
Hemen! Hadi Esad! Hayır,
hayır, hayır bana bak! Hadi! Burada kal, benimle kal! Carl yanında.
Kan basıncı stabil.
Hâlâ kardiyak
fibrilasyon var.
- Bir gelişme var mı?
- Yok.
Cinayet Masası
Komiseri Marcus Jacobsen basın toplantısı düzenledi.
Her şey yıllar
boyunca bir grup doktorun büyük bir istikrarla muhtaç bir grup kadını kısırlaştırdığı gerçeğini
işaret ediyor.
Louise
- Öncelikli olarak farklı etnik kökenlere mensup kadınlar mı?
- Evet.
Eylem sonraki
yıllarda farklı etnik kökenlere mensup kadınları hedef almış.
Hepsi bu kadar,
tamam.
Başka soru yok.
Danevang Araştırma
Merkezi'nde yaşanan bir polisin öldüğü ve
diğerinin kritik bir durumda olduğu hararetli silahlı çatışmanın
ardından baş hekim Curt Wad ve iki
çalışanı gözaltına alındı.
Aynı şekilde eşi Beate
Wad de gözaltında.
Soğuk Kış grubunun
üyeleri yalnızca doktorlardan ibaret değildi.
Üyelik devlet
aygıtının en derinlerine kadar iniyor ki
bu da bazı muhaliflerin "Derin Devlet" dediği şey.
Wad suçlu olduğunu
reddetse de, grubun kurbanlarından biri olan Nur Turan hikâyesini kamuoyuyla paylaşınca dava
beklenmedik bir şekle büründü.
Bana olanları
değiştiremem ama başkalarının da
başına gelmesine engel olabilirim.
Olanları anlatmamın
sebebi bu.
Şu anda 60'tan
fazla genç kadın benzer davalarla polisle temasa geçti.
Bunun ardından
yürütülen tahkikatla dört doktor daha tutuklandı.
Cinayet Masası
Komiseri Marcus Jacobsen'in dediğine göre
Soğuk Kış grubunun soruşturulması daha yeni başladı.
Günaydın.
İyileşme
sürecindeyken, sizi yapay komaya sokmak zorunda kaldık.
İçecek bir şey
getireyim.
Affedersiniz.
Selam.
Selam.
Tanrım.
- Kıl payı kurtuldun.
- Evet.
Pekâlâ Sabah yine gelirim.
Şube Q'ya geri
dönmeni istiyorum.
Rose'un sana
ihtiyacı var.
Rose'un bana
ihtiyacı mı var?
Evet Hem benim de ihtiyacım var.
Geri gel.
Önce şu lanet
komadan çıkmama izin verir misin?
Elbette.
Esad uyanmışsın! Şükürler
olsun! - Dikkat et Rose.
Rose, Rose! - Evet, biliyorum.
Üzgünüm.
Affedersin Esad.
- Selam Rose.
- Selam, nasıl
hissediyorsun?
Uyandın ya.
Uyandığını neden
söylemedin?
Haber verebilirdin.
- Az önce uyandı.
- Seslenebilirdin
pekâlâ.
- Olmaz, orası olmaz.
- Neden olmasın?
Olmaz Tamam.
- Hadi bakalım.
- Taş, kâğıt, makas!
Kahretsin.
- Taş, kâğıt, makas! - Taş, kâğıt, makas!
Evet! Selam.
- Buraya oturabilir
miyim?
- Tabii.
"Kifayetsiz kişilere itina ve sevgiyle bakıyoruz ama
üremelerine engel oluyoruz.
" Sosyal
Demokrat K. K. Steincke Kifayetsiz kişiler: "Zekâ özürlüler, deliler, sara
hastaları, ruh hastaları, anti sosyaller
sapkın eğilimi olanlar, ayyaşlar ve diğer madde bağımlıları.
" Doktor J. H.
Leunbach
1934 ve 1967 arasında, 11 binden fazla Danimarkalı kadın zorla
kısırlaştırılmıştır.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »