Ölüm Bölgesi (1983) The Dead Zone
| |
103 dk
Yönetmen:David Cronenberg
Senaryo:Jeffrey Boam, Stephen King
Ülke:ABD
Tür:Korku, Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:21 Ekim 1983 (ABD)
Dil:İngilizce, Rusça
Müzik:Michael Kamen
Oyuncular: Christopher Walken, Brooke Adams,
Tom Skerritt, Herbert Lom, Anthony Zerbe
Özet
Üniversitede öğretim üyesi olan Johnny Smith (Christopher
WALKEN) korkunç bir araba kazası sonrası beş yıl komada kalır. Uyandığında ise
artık geleceği görebilme yeteneğine sahip olduğunu fark eder. Johnny bu
yeteneği sayesinde yaşadığı bölgede bir çok felaketi önleyerek yerel bir
kahraman haline gelir. Ancak kayıp beş yıl içinde işini ve nişanlısını
kaybetmiş ve artık tek varlık sebebinin, yeni yeteneği ve onun verdiği
sorumluluklar olduğuna inanmıştır.
Smith bir süre sonra yerel bir politikacı ile tanışır.
Amerikan başkanlığına aday olan Greg Stillson'un (Martin SHEEN) gelecekte
dünyanın sonunun gelmesine neden olacağını görüp dehşete kapılan Johnny, bu
adamın mutlaka durdurulması gerektiğine karar verir.
Stephen King'in bestseller romanı "The Dead Zone - Ölüm
Bölgesi" Christopher \Valken, Brooke Adams ve Martin Sheen gibi önemli
oyuncularla, David Cronenberg tarafından sinemaya aktarılmıştır. Film, Avoriaz
Film Festivali'nin beş ödülünden üçünü kazanırken, Amerikan Edgar Allan Poe
Ödülleri'ne de tam yedi dalda adaylık kazandı.
The Dead Zone, "Carrie" ve "Misery" ile
beraber bugüne kadar çekilmiş en iyi Stephen King uyarlamalarından birisidir
Altyazı
ÖLÜM BÖLGESİ
"Kuzgun,
odamın kapısının üzerinde, Pallas'ın solgun büstünün üzerinde, hiç kımıldamadan oturmakta.
O koyu gölgesi,
hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
bakarken, tahtalardan yansıyor.
O gölgede yüzen
ruhum, hiçbir zaman tahtalardan
kurtulup kalkmayacak.”
Oldukça iyi, değil mi?
Pekala.”
Hayalet Süvari" efsanesini okumanızı istiyorum.
Beğeneceksiniz.
Başsız bir iblis
tarafından kovalanan öğretmenin hikayesi.
Merhaba.
Öğretmenler koridorda
öpüştükleri için ceza alırlar mı?
- İşten atılırlar.
- Neyse ki bugün
Cuma! Öğrencilerim gibi konuştun.
Neden kitaplarımı
taşımıyorsun?
Umarım bu akşamüstü
için plan yapmamışsındır.
Nereye gidiyoruz?
Sürpriz.
İyi misin?
Ne oldu?
Bilmiyorum.
Eskiden rahatsız
etmezdi.
Yolculuğu beğendiniz
mi?
Tamamdır.
Şunu götür.
- İçeri gelmek ister
misin?
- Gelmesem daha iyi
olur.
- İyi misin?
- İyiyim.
Çok iyi vakit
geçirdim.
İçeri gelmek
istemediğine emin misin?
Gece burada
kalabilirsin.
Gelmesem daha iyi
olur.
Bazı şeyler beklemeye
değer.
Kitaplarım! Johnny,
bekle! Senin için deliriyorum.
Biliyor musun,
seninle evleneceğim?
İyi edersin.
- Dikkatli sür.
- Tamam.
Yoğun bakım ne
tarafta?
Johnny.
Lütfen beni bırakma.
İyileşeceksin.
Bunu biliyorum.
Beni duyabiliyor
musun?
Seninle evleneceğim
Johnny, beni bırakma.
Merhaba John.
Adım Weizak.
Doktor Sam Weizak.
Bu kliniğin
yöneticisiyim.
Bir süredir bizim
konuğumuzsun.
Konuk mu?
Durumu açıklamanın
komik bir yolu.
Nasıl hissediyorsun?
Boğazım ağrıyor.
Biraz su iç.
Gel bakalım.
Hey, yavaş ol.
O kadar hızlı değil,
yavaşla.
Korkunç bir trafik
kazası geçirdin.
Hatırlıyor musun?
İyi miyim?
Oldukça kötü
çarpmışsın.
Ne oldu?
Bandaj yok.
Nasıl olur?
Ailen burada.
Yan odadalar.
Şimdi onları içeri
alacağım.
Tamam mı?
Tabii.
İçeri gelin.
- Merhaba, anne, baba.
- John.
Johnny, Johnny Bu bir mucize John.
Biliyorum.
Şanslıydım.
Bir çizik bile yok.
Tanrı seni komadan
çıkartıp bize bağışladı.
Konuştuklarımızı
lütfen unutmayın Bayan Smith.
Neden bahsediyor?
Komadan çıktın
Johnny, baygınlıktan değil.
Koma mı?
Ne kadar sürdü?
Geri geldiğin için
mutluyuz oğlum.
Önemli olan bu.
Ne kadar sürdü?
Baba, ne kadar sürdü?
5 yıl.
5 uzun yıl John.
5 yıldır yoktun.
Şimdi, benim için
yeniden doğdun.
5 yıl mı?
Sarah'a ne oldu?
Onu aklından çıkar
John.
Sana ihanet etti.
Şimdi başka bir
adamla birlikte.
Kocasıyla.
Kocası mı?
Amy! Amy! Amy! Amy
benim kızımın adı.
Kızın çığlık atıyor.
Ev yanıyor.
Kızın da evde.
Henüz geç değil.
Amy! Kızın çığlık
atıyor! Amy çığlık atıyor.
Henüz geç değil.
Kızın çığlık atıyor.
Acele et! Yapmamız
gereken ilk şey vücudunu tekrar forma sokmak.
Düzenli olarak
egzersiz yapmış olsan da koma esnasında
vücudundaki kirişler biraz kısalmış.
Tekerlekli sandalyede
mi yaşayacağım?
Geçici olarak ve uzun
süre değil.
Tabii yardımcı
olabilirsen.
Seni kandırmayacağım
John.
Tedavin uzun ve acı
verici olacak ama yürüyeceksin.
Teşekkürler.
Kurt serbest.
John, John.
İyi misin?
Onlarla baş edemez.
Atlar, ateş.
Çocuk güvende.
Çocuk güvende.
John! John! İyi misin?
Çocuğa ne olduğunu
anlat.”
Çocuk güvende.”
deyip duruyordun.
Hangi çocuk?
Sen.
Çocuk sensin.
Çocuk ben miyim?
O seni kurtardı.
O yaşıyor Sam.
Kim?
Annen.
Hayır, bu olamaz John.
O yaşıyor.
John, benim annem
öldü.
O yaşıyor.
Adını biliyorum.
Nerede yaşadığını
biliyorum.
Fakat bu imkansız
John.
Bunu nasıl
bilebilirsin?
Nasıl?
Korkuyorum Sam.
Bana neler oluyor?
Alo.
Alo! Acaba Evet.
Joanna orada mı?
Bir dakika.
Alo! Alo, kimsiniz?
Pekala, ya çok yeni
bir yeteneğe sahipsin ya da çok eski.
Evet.
Oh, şuraya koyun
lütfen.
Teşekkürler.
Seni bir iki gün
içinde tekrar ayağa kaldırmaya çalışıyoruz.
Bu, gücünü kazanmana yardımcı
olacaktır.
Aklından ne geçiyor
Sam?
Annem hakkında haklıydın
John.
Verdiğin bilgilerden
telefon numarasını buldum.
Orada, telefon rehberindeydi.
Onunla konuştun mu?
Hayır, konuşmadım.
Telefona geldi ama onunla
konuşamadım.
Kapattım.
Neden?
Neden mi?
Çünkü böyle
olmamalıydı.
Böyle olmaması gerekiyordu.
Haydi bakalım.
Biraz hareketlen.
Devam et.
Değnekler aşağı,
dizler yukarı.
Devam et.
Devam et.
Bu kadar yeter.
Yeter mi?
Yaptıklarımdan sonra,
alacağım bu muydu?
8 basit adım mı?
Ben 10 saydım.
Seni ciddi biçimde
çalışırken görmeyi çok isterim.
Ben binanın etrafında
biraz koşacağım.
Buradasın değil mi?
Evet.
- Çalışmaya devam et.
- Tamam.
Döndüğümde görüşürüz Johnny.
Dışarıda olduğunu
söylemişlerdi.
Öyleyim.
Gelip, gelmemekte karar
veremedim.
Sorun değil.
Saçını kestirmişsin.
Oh, evet, uzun zaman
oldu.
Zayıflamışsın.”
Koma rejimi" diyorlar.
Uyurken kilo ver.
Sanırım evlendiğimi
biliyorsun.
Biliyorum.
Eminim ondan hoşlanacaksın.
Hala öğretmenlik mi yapıyorsun?
Annelik tüm zamanımı
alıyor.
Çocukların da mı var?
Bunu bilmiyordum.
Affedersin.
Babanın söyleyeceğini
düşünmüştüm.
Harika bir çocuk.
Adı Denny.
Kaç yaşında?
10 aylık.
Senin adına sevindim.
Lütfen bana öyle
bakma.
Ne yapayım?
Aslında koskoca 5
yıl geçti ama benim için sadece bir
sonraki gün gibi.
Duygularım henüz
değişmedi.
Oh, Johnny! Böyle mi
olması gerekiyordu?
Kötü şans.
O gece gitmene izin
vermemeliydim.
Unuttun mu, bu benim
fikrimdi?
Çok salakmışım! Herkes
senden bahsediyor.
Kasabanın diline
düştün.
Kafama ciddi bir
darbe aldım ve hala hayattayım, bunun için değil mi?
İkinci görüş gücüne
sahip olduğun için.
Bu doğru mu Johnny?
Gazeteler peşini bırakmayacaktır.”
Hayalet Süvari Efsanesi" ndeki bir cümleyi düşünüp
duruyorum.
Kazadan önce sınıfıma
verdiğim son ödevdi.
Ichabod Crane ortadan
kaybolur.
Cümle şöyle "Ne evliydi, ne de birinin emrindeydi bu yüzden artık kafasını kimse
kurcalamıyordu".
Korktuğun şey bu mu?
İstediğim şey bu.
Onaylamıyorum.
Uyandığımdan beri
basın peşimde.
Bundan kurtulmak
istiyorum.
Böyle bir şeye bir
kez gaz verdiğinde nereye gideceğini asla
bilemezsin.
Zaten gidiyor.
Ben sadece durdurmak
istiyorum.
Oraya gittiler ve
yangını söndürdüler.
Hepsi bu kadar.
Clement Dartes W.J.G.E.
TV.
Küçük kıza ne oldu?
Duyduğuma göre
iyiymiş.
Bunu psişik bir
deneyim olarak adlandırabilir misiniz?
Hayır.
Bu deneyimlerden daha
önce de olmuş muydu?
Hayır.
Bir gösteriye ne
dersin John?
Neye?
Gösteri işte.
Hiç öngörün var mı?
Sence Greg Stillson,
Senatör Proctor'ı koltuğundan edebilecek mi?
Kim?
Greg Stillson.
Sağ olun bayım.
Bu kadar yeter.
Bekleyin bir dakika.
Seçimler hakkında ne
düşünüyorsun John?
Kimden bahsettiğini bile
bilmiyorum?
Hemşire hakkında da bir
şeyler bilmiyordun, değil mi?
O farklıydı.
Onun eline dokundum.
Oh, pekala! Oh,
pekala! Elime dokun.
Hey John, elime dokun.
Evim yanıyor mu John?
Bunu durdurmamı ister
misiniz?
Bana evinden bahset.
Ne öğrenmek
istiyorsun?
Geleceği mi öğrenmek istiyorsun?
Ölüp, ölmeyeceğini mi
bilmek istiyorsun?
İstediğin bu mu?
Öleceksin.
Yarın ölüp
ölmeyeceğini mi bilmek istiyorsun?
İstediğin bu mu?
Kız kardeşinin neden intihar
ettiğini mi öğrenmek istiyorsun?
Tamam, beni bırak.
Tamam değil.
Sorun yok.
Sorun var.
Tamam.
Şimdi söyleyebilirim.
Bunun hakkında
konuşmayacağım.
Beni bırak lanet
ucube.
Durun.
Lütfen durun.
Bu gerçekten önemli.
Teşekkürler, bayanlar
ve baylar.
Onu incitiyorsun.
Dr. Danvers, 1522'yi arayın.
Dr. Danvers, 1522'yi arayın.
Oh, evet hemşire.
Geldiğini biliyor.
-Doktor, oğlumu
getirdiğiniz için teşekkürler.
- Rica ederim.
Merhaba.
Ben Johnny anne.
Oh! Johnny.
Ayakkabılarını dışarıda
çıkar.
Evin her yerinde kar
izi bırakıyorsun.
Bırakmam.
Sen iyi bir
çocuksun.
Zamanını boşa
harcıyorsun Şerif.
Bunu biliyorsun,
değil mi?
Bunu bilemezsin Frank.
Denemeye değer.
Bay Smith?
Evet, ben Herb Smith.
George Bannerman.
Nasılsınız?
Castle Rock'tan.
İçeri girebilir miyim?
Evet, elbette.
Buyurun.
Dışarısı biraz soğuk.
-Güzel bir ağaç.
-Teşekkürler.
Sizin için
yapabileceğim bir şey var mı Şerif?
Aslında, oğlunu
görmeye gelmiştim.
Sen John musun?
Şerif Bannerman.
Castle Rock'tan.
Sana bir teklif
yapmaya geldim John.
Meydana gelen
cinayetler hakkında.
Castle Rock katili.
-Eminim duymuşsundur.
- Elbette.
Psişik güçlere sahip olduğun
doğru mu yoksa değil mi John?
Eğer doğruysa
yardımın işe yarayabilir.
John, belki de ona Şunu aklından çıkarma ki buna benzer evlerde yaşayan bazı hoş ve genç
bayanlar korkunç ölümlerle
karşılaştılar.
Sabrım taşmaya
başladı.
Bu durum için tüm
geleneksel yaklaşım yöntemlerini denedim.
Hiçbir şey bulamadım.
Yardım edebileceğini
düşünüyorum John.
Yanılıyorsun.
Annenin ölümüne
üzüldüm John.
Bay Smith.
Duyduğum kadarıyla iyi
bir kadınmış.
İyi bir Hıristiyanmış.
Pek dindar biri
olduğumu söyleyemem ama şunu söyleyebilirim ki
eğer Tanrı sana bir armağan vermişse onu kullanman gerekir.
Armağan mı?
Tanrı benim için
ne yaptı biliyor musun?
Üzerime, beni 5
yıl boyunca hiçliğe gömen 18 tekerlekli
bir kamyon gönderdi.
Uyandığımda kız
arkadaşım gitmişti.
İşimi kaybetmiştim.
Bacaklarımı
kullanamıyordum.
Bu armağan mı?
Anlaşılan Tanrı
benimle eğleniyor.
Pekala John.
Fikrini değiştirirsen
nerede olduğumu biliyorsun Mutlu Noeller.
Ne oldu?
Ne demek ne oldu?
Gördün mü, sana
söylemiştim.
Bahsettiği cinayetler
gerçekten korkunçtu.
Hepsi de komada
olduğun sırada gerçekleşti.
Süsler konusunda çok
yeteneksizim.
Ağacın güzel görünmesini
hep annen sağlardı.
Keşke burada olsaydı
da seninle bunun hakkında konuşabilseydi.
Ben sana pek yardımcı
olamıyorum değil mi?
Elbette oluyorsun.
Bunun hakkında
konuşmak ister misin?
Söyleyecek pek bir
şey yok.
İnsana pek mutluluk vermiyor
değil mi?
Gerçekleştiğinde, geldiğinde,
şeye benziyor.
Bilmiyorum.
İçimde bir şeyler ölüyormuş gibi hissediyorum.
Kar yağmıyor.
Noel'de kar yağmalı.
Merhaba.
Sana bir misafir
getirdim.
Geleceğini
bilmiyordum.
Ben de emin değildim.
Memnun oldum.
Geleceğini bilseydim
etrafı toparlardım.
Harika görünüyorsun.
Değneklerden
kurtulmuşsun.
Evet.
Hala topallıyorum.
Baban evde mi?
Hayır.
Akşama kadar gelmez.
Bu tahmin ettiğim
kişi mi?
Majesteleri.
Danny.
Denny.”
Merhaba" de.
Denny.
Burası soğuk.
İçeri gelin.
Uyuyor.
En son yalnız
kaldığımızda bazı şeylerin beklemeye
değeceğini söylemiştin.
Yeterinde uzun
beklemedik mi?
Babam, kocasının
ölümünden beri Charlene McKenzie'nin
neredeyse tüm marangozluk işlerini
yapıyor.
Bence o kadın
kitaplıktan çok yanına bir arkadaş
istiyor.
Seni duydum.
İşte hazır.
Otur bakalım genç
adam.
Bunu John'un doğduğu gece
yapmıştım.
Bu mükemmel bir
sandalye.
Siz ikiniz bütün gün
ne yaptınız?
Kitaplık yaptık.
Oturun, yemek hazır.
Çok güzel kokuyor.
Açlıktan ölüyorum.
Umarım beğenirsin.
Eminim beğenir.
Benimkilerden
sıkılmıştı.
Tanrım, bize
bahşettiğin bu nimetler için sana minnettarız.
Amin.
Bu masada tekrar
birlikte yemek yiyen bir ailenin olması çok güzel.
Seni tekrar görecek
miyim?
Bugünkü gibi değil.
İçeri gir, donuyorsun.
Böyle olması Sakın söyleme Johnny.
Sadece iyi geceler
diyeceğim.
Ben yatacağım.
Ben televizyon
seyredeceğim.
Castle Rock katili yine
haberlerde.
İyi geceler evlat.
Polis kuvvetlerinin
çabasına rağmen katil hala yakalanamadı
ve pek yakalanacağa da benzemiyor.
Günün erken
saatlerinde Castle Rock Mahkemesi'nin önünde
Şerif Bannermann ile konuştuk.
Elimizde yeni bir
ipucu yok.
Fakat hala bazı
vatandaşlarımızın belki de bizi
seyredenlerin, yararlı olabilecek bilgilere
sahip olabileceğini umuyoruz.
Telefonum her zaman
açık ve her türlü yardıma müteşekkir
kalacağım.
Söyleyeceklerim bu
kadar.
Teşekkür ederim.
Castle Rock katilinin
şimdiye kadar dokuz ayrı cinayeti biliniyor.
En eskisi üç buçuk
yıl önce işlenmişti.
Bu vahşi cinayetler zincirinin
en son kurbanı Castle Rock Lisesi ikinci
sınıf öğrencisi olan 15 yaşındaki Debbie
Linderman'dı.
Yarı çıplak cesedi
bundan tam bir ay önce Rocklane Bulvarı'nda bulunmuştu.
Diğer Castle Rock cinayetlerinde
olduğu gibi ölüm nedeni yine çok sayıda
bıçak darbesi olarak açıklandı.
Bu önemli haberin
ardından, sekiz haberlerinde şimdi sırada
Ron'la spor ve hava durumu var.
Ona yardım edeceğim.
Ne dedin evlat?
Buraya gelen Şerif
Bannerman'a yardım edeceğim.
Katilin, bu tünelin
sonundaki köşede saklanmış olduğunu düşünüyoruz.
Zavallı kız tünelden
geçtiğinde, adi herif onu bekliyormuş.
Aslında çocukların
buradan geçmemeleri gerekiyor ama okula
giderken kestirme olduğu için kullanıyorlar.
Tam şurada durmuş.
Aynı marka olan bir
sürü sigara izmariti bulduk.
8 veya 9 tane.
Bu yardımcı olur mu?
Bilmiyorum.
Dokunduğu ya da giydiği
bir şeyler var mı elinizde?
Frank, bana şu paketi
ver.
Bu, elimizdeki tek
gerçek kanıt.
Arka taraftaki çalılıkta
bulduk.
İzmaritlerle aynı marka.
İşte.
Hiçbir şey yok.
Bir şeyler hissedeceğimi
sanmıştım ama Sorun değil.
En azıdan denedik.
Şerif Bannerman, orada
mısın?
Evet, ben Bannerman.
Oh.
Kahretsin! Yorum
yapacak mısın George?
Bıçaklanma hakkında
yorum yapacak mısın Şerif?
Castle Rock katili
hakkında yorum yapacak mısın Şerif?
Bu medyum Smith değil
mi?
Bizi rahat bırakın.
Burada işimizi
yapmaya çalışıyoruz.
Kızın kim olduğunu bilen
var mı?
Dodd?
Onu tanıyorum.
Alma Frechette.
Yolun karşısındaki cafede
çalışıyordu.
Yanında medyum
dolaştırmak senin fikrin miydi George?
Dodd, şu insanları götür
buradan.
Şunları uzaklaştırın.
İnsanları
uzaklaştırın.
Kameraları da indirin.
Resim çekmek yok.
- Dodd! - Evet.
- Buraya kimse
yaklaşmasın.
- Tamamdır Şerif.
Denemek ister misin?
Hey Alma.
Merhaba.
Merhaba.
Ne yapıyorsun orada?
Seni bekliyorum.
Bir gülücüğe ne
dersin?
Katili tanıyormuş.
Katili tanıyormuş.
Gülücüğümü neden
senin için harcayayım ki?
Sana bir şey
göstereyim mi?
Ne göstereceksin?
Yukarı gel.
Kız onu tanıyormuş.
Korkmamış.
Onu tanıyormuş.
Pekala.
Bana ne göstermek
istiyorsun?
Gazebo! Bu kelimeyi
sever misin Alma?
Buraya gel, şuna bir
bak.
Tanırım.
Beni bırak.
Senin şaka anlayışın
bu mu?
Bu şaka değil! Bekle!
İyi misin?
Dodd bana yardım et.
Onu gördüm.
Oradaydım.
Onu gördüm.
Onun yüzü gördüm.
Kimi?
Orada durdum ve kızın
öldürülmesini izlerim.
Dodd! Bekle bir
dakika.
Ne dedin?
Hiçbir şey yapamadım.
Orada durdum ve kızın
öldürülmesini izledim.
Sen neden
bahsediyorsun?
Dodd.
Orada öylece durdum, hiçbir
şey yapamadım.
Dodd! Dodd buraya gel.
Az önce arabaya binip
gitti Şerif.
Onun yüzünü gördüm.
Onun yüzünü gördüm.
Sen burada kal.
Şerif?
Sana arabanın yanında
kalmanı söylemiştim.
Kim o?
Ben Şerif Bannerman.
Oğlunuzla konuşmak
istiyorum Bayan Dodd.
Burada değil.
Devriye arabası neden
burada peki?
Araba burada ama kendisi
burada değil.
O burada.
Pencerede gördüm.
Size evde olmadığını
söyledim.
- İçeri giriyorum
Bayan Dodd.
-Hayır! Oğlumu rahat
bırakın.
Biliyordun, değil mi?
Biliyordun.
Sen cehennemden gönderilmiş
bir şeytansın.
Frank.
Merhaba John.
İçeri girebilir miyim?
Beni nasıl buldun?
Babam mı söyledi?
Onu görmek için
uğramıştım.
Yeni bir kasabaya
taşındığını söyledi.
Senin için
endişelenmiş.
Ben de öyle.
Merak edecek bir şey
yok.
Başımın çaresine
bakıyorum.
Zamanı gelmişti.
Ben hala senin
doktorunum John.
Hala benim
sorumluluğumdasın.
Bağlantıyı
koparmamamız lazım.
O nasıl?
Tamamen iyileşti mi?
Kurşun sıyırıp geçmiş.
Önemli bir şey değil.
Güzel.
Burası güzelmiş.
Evim.
Baş ağrıların
kötüleşiyor, değil mi?
Bazen günde üç dört kez
oluyor.
Sana yeni ilaçlar
getirdim.
Hayır.
Daha fazla hap
istemiyorum.
Toparlanmak zaman
alır.
İyileşme yavaş gerçekleşir.
Bunu sana söylemiştim.
İyileşmiyorum.
Daha da
kötüleşiyorum, değil mi?
Pekala.
Dinle, Son aylarda psişik
olaylar alanında biraz araştırma yaptım.
Seninki gibi bir çok vaka
belgelenmiş.
Bunu bulduğumda oldukça
şaşırdım.
Hepsinin de gidişatı
aynı.
Gördüğün hayaller ve
imgelemler büyüyüp güçlendikçe vücudun
da zayıflaşmaya başlıyor.
Fakat bu şeyin senin
yaşamını emdiğini görmek için araştırma
veya belgelere ihtiyacım yok.
Bunu anlamak için
sana bir kez bakmam yeterli.
Öleceğimi mi
söylemeye çalışıyorsun?
Ne zaman?
Bence bunu
durdurabiliriz.
Geri döndürmek bile
mümkün olabilir.
Bunu nasıl yapacaksın?
Benimle gel.
Nereye?
Kliniğe.
Hayır.
Kesinlikle hayır.
John lütfen! Gelmelisin.
Neden?
Üzerimde
çalışabilesin diye mi?
Hayır.
Seni koruyabilmek
için.
Kontrollü bir ortamda
bulunman gerekiyor.
Sana bir şey
göstermek istiyorum.
Benimle gel.
Kartpostal ve
mektuplar gelmeye devam ediyor.
Bunlar nedir?
Köpekleri, çocukları
ve yaşamları kaybolmuş insanlar.
Onları açmamışsın
bile.
Açmama gerek yok.
Hepsi aynı şeyi
istiyor.
Yardım.
Sevgi.
Onlara verebileceğim
şeyler.
Babam bunları buraya
yolluyor, ben de biriktiriyorum.
Neden?
Neden saklıyorsun?
İşte bu yüzden dışarı
çıkamıyorum.
Hayatımı
yaşayamıyorum.
İşte bu yüzden burada
kilitli kalmak zorundayım.
Ben zaten kontrollü
bir ortamda yaşıyorum zaten Sam.
Burada bana kimse
dokunamaz.
Tek başımayım, güvendeyim.
Fakat ölmek yerine
yalnızca derin bir uykuya dalacaktı.
Yüz yıl sürecek bir
uykuya.
Bu annem.
Tamam.
- Hoşça kal.
- Hoşça kal.
John Smith?
Merhaba.
Ben Roger Stuart.
Sizinle biraz
konuşmak istiyorum.
Oturun.
Sizin için ne
yapabilirim?
Oğlum Chris Yardıma ihtiyacı var.
Biraz araştırma
yaptım.
Herkes sizi öneriyor.
Sorunu nedir?
Keşke bilebilseydim.
Çok zeki olduğundan eminim
ama okula gitmek istemiyor.
Derslerine girmiyor.
Tanrım, çok utangaç.
Ona yardım
edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
Onunla tanışmadan bir
şey söyleyemem.
Burada değil.
Bugün benimle gelmedi.
Benimle evime gelmeniz
gerekiyor.
Hayır, söz konusu
bile olamaz.
Bu şekilde
çalışmıyorum.
Ama başka bir yolu
yok.
Lütfen, eğer evime
gelirseniz sizinle tanışacaktır.
Sonra onu ders vermek
için buraya getirebilirsiniz.
Tamam.
Harika.
Yarın sabah sizi
alması için bir araba göndereceğim.
Teşekkürler.
Bu şehir senatosu
için yaptığı ilk kampanyayı hatırlattı.
Rakibim varoş bölgelerine
gitmiş ve oy satın almak için para
dağıtmıştı.
Bense şöyle dedim "Tamamdır o parayı alın, cebinize atın
ve saklayın.
Çünkü zor dönemler
geçiriyoruz ve oy vermeye girdiğinizde
canınız kime isterse ona oy verin.”
O seçimi yüzde kaç farkla
kazanmıştık?
29. Yüzde 29 fark.
O zamandan beri
kazanıyoruz.
O insanlar paralarını
oldukça bilinçli harcamışlar.
Merhaba John!
Günaydın.
Seni görmek çok güzel.
Baylar, oğlumun
öğretmeniyle tanışın.
John Smith.
-John, bu Greg
Stillson.
- Nasılsın John?
Bu bay da Averill
Grant?
Elliman.
Sonny Elliman.
Sonny Elliman.
Pekala Greg, güzel
fikirlerin var.
Düşünmem için bana
zaman ver.
Roger, işler oldukça
iyi gidiyor ve senin de bunun bir parçası olmanı istiyorum.
Senin desteğine,
uzmanlığına ve bilgilerine ihtiyacım var.
En önemlisi parana ihtiyacım
var.
Tanrı seni korusun
Roger.
Görüşürüz, hoşça kal.
Getirdiğin için sağ
ol Greg.
-Hoşça kal.
-Görüşürüz Sonny.
Tanrım, ne güzel bir
gün.
Amin.
Kusura bakmayın.
Haydi gidip Chris'i
görelim.
Tabii.
Chris, bu Johnny.
Sana geleceğini söylediğimi
hatırlıyorsun değil mi?
Birbirinizi tanımanız
için sizi yalnız bırakayım.
Baban bir sorunun olduğunu
söyledi.
Seni kabuğundan
çıkarmamı istedi.
Ne yapacağımı
bilmiyorum.
Bir şey yapmak
zorunda değilsin.
Kabukta yaşayan
kişi babam, ben değilim.
Chris sana çok alıştı
John.
Etkilendim.
Bir günde oldukça ilerleme
kaydetti.
Sadece konuştuk.
Söz konusu Chris ise
bu gerçekten başarıdır.
İçecek bir şey ister
misin?
Hayır.
Bira istemez misin?
Olur.
Ona bira getirin.
Şunu bir dinleyelim.
99.
100.
Nasılsınız?
Ben Greg Stillson.
Amerikan Senatosu'na
giderken buraya da bir uğrayayım dedim.
Greg Stillson.
Bu sabah
tanışmıştınız, hatırladın mı?
Geldiğiniz için hepinize
teşekkür ederim.
Washington'daki büyük
çocuklarla başa çıkabilmek için formunuzu
korumanız gerekir.
Onlara karşı sürekli hazır
olmalısınız.
Çünkü arkanızı dönmeye
gelmez.
Bu ülkede formunuzu korumalısınız.
Bu ülkeye neler oluyor
böyle?
Biri bana neler
olduğunu söyleyebilir mi?
Sabah bir gazetede okuduğuma
göre Bu adama inanabiliyor musun?
Daha yeni ısınmaya
başladı.
Ona oy verecek misin
John?
Ben kayıtlı bile
değilim.
-Kayıtlı değil misin?
-Hayır.
Kayıtlı ol dostum,
sonra da şu hindiye karşı oy ver.
O çok tehlikeli.
Ve etrafımda bir sürü
işsiz görüyorum.
Günün ortasında bu
kadar çok insan burada ne yapıyorsunuz?
Soğukta dikilip
duruyorsunuz.
Birbirinize bakın.
Birbiriniz için ne
hissediyorsunuz?
Şu toplulukla gurur
duyuyor musunuz?
Yanınızda duran adamı
Senatoya gönderir miydiniz?
Halkın gerçek dostu.
Tanrım, nasıl da
rol yapıyor.
Bu adamın ne
olduğunu göremiyorlar mı?
Kafam karıştı.
Sabah sen de arkadaşıymış
gibi davranıyordun.
Stillson gibi
adamlarla birlikteyken, ince bir çizgide yürüyorsun demektir.
Çok yakın duramazsın,
eğer kaybederse seni de aşağı çeker.
Ama eğer kazanırsa ki
bu hindi kazanabilir seni iyi bir
arkadaş olarak gördüğünden emin olmalısın.
Demek istediğimi anladın
mı John?
Her yerde işsizlik
var.
Fakat ben bugün
buraya herkes için bir işle geldim.
Bugün buraya bir
davetle geldim.
Sizi bana katılmaya davet
ediyorum.
Kampanyamın gönüllü
işçilerinden oluşan ve sürekli büyüyen orduma.
Haydi Greg Stillson'ı
Amerikan Senatosu'na, yoksulluğu ise cehenneme gönderelim.
Sizin için ne
yapabilirim çocuklar?
Geç saatlere kadar
çalışıyorsunuz Bay Brenner.
Takdire değer bir
davranış.
Ben Greg Stillson.
Kim olduğunuzu
biliyorum Bay Stillson.
Şimdi şu maaşlı
gorillerinizi alın ve ofisimden defolun.
Dostum Sonny kimse
incinmesin demişti.
Fakat burada bir
sorunumuz var.
Sadece gelin Bay
Stillson.
Biliyorsun ki
anketlerde öndeyim ve arayı açmaya devam ediyorum.
Halkın bana ihtiyacı
var.
Açık farkla
kazanacağım.
Sana bir şey
söyleyeyim.
İnanıyorum ki, günün
birinde Amerikan Başkanı olacağım.
Ben bir sorumluluğu
üzerime aldım ve hiç kimse Hiç kimse
beni durduramaz.
Herhalde sadık
çalışanlarımdan biri bana yarınki gazetede yayınlanacak makaleni getirdiğinde neler hissettiğimi hayal
edebilirsin.
Benden hoşlanmıyor
gibisin Brenner.
Ama sorun değil.
Çünkü ben de senden
hoşlanmıyorum.
Nereden buldun onu?
Tıpkı senin gibi, ben
de kaynaklarımı afişe etmeyi sevmem Brenner.
Zaten bir önemi yok.
Çünkü haklıydın.
O makale yarın sabah yayınlanmış
olacak.
Tabii anlaşmazsak.
Sen neden
bahsediyorsun?
Senin, benim
kampanyamdan, benim de senin yayıncılık
işinden uzak durmamdan bahsediyorum.
Ona neleri
yayınlayabileceğimizi göster Sonny.
Bu, en iyi fotoğrafın.
Yanımda bana sadık
olan bir çok kişi var Brenner.
Fotoğrafta yanında
olan genç bayan gibi.
Bayan Brenner ile
tanışmadım ama fotoğraftaki olmadığına eminim.
Sen ne dersin Sonny?
Bu Bayan Brenner mı?
Ona benzemiyor.
Seni pislik herif.
Bana tuzak kurdun.
Sen kime pislik
diyorsun?
Tamam Sonny.
Bay Brenner'a bir
şans daha verelim.
Karısı, çocukları ve
toplumdaki yeri hakkında düşünsün.
Ya seninle anlaşma yapmazsam
Stillson?
Yapacaksın.
Yoksa arkadaşım Sonny senin kafanı kopartır.
Güzel fikir.
Gördün mü Sonny, sana
akıllı biri olduğunu söylemiştim.
Evet.
İyi bir adammış.
Ondan hoşlandım.
Karısı da hoşmuş.
Şu yukarıda dönen gökle
Tanrı'yı seversen söyle "Ey kutsal yaratık.”
dedim, "Uğursuz
kuş ya da şeytan! Azalt biraz kaderimi, söyle ruhum cennette mi buluşacak o Lenor'la adı meleklerce konan.”
Chris, şeyden
bahsettiği kısma geçsene,
"Onu bir daha görebilecek miyim? "
"lşısın istediğim şafak çaresini arayarak.
Bana kalan o
acının kaybolup gitmiş Lenor'dan.
Meleklerin
çağırdığı eşsiz, sevgili Lenor'dan adı
artık anılmayan.”
Bekle, hemen
geleceğim.
İyi günler efendim.
Greg Sillson hakkında konuşmak için mahallenizi geziyoruz.
Adayımızı
tanıyorsunuz, değil mi?
Sizce?
Evet, elbette.
Greg Stillson'ın temsil
ettiği değerleri biliyor musunuz?
Greg Stillson, bu
eyaletin gördüğü en başarılı bağımsız
aday hareketini yürütüyor.
Stillson yoksulların,
iyi durumdakilerin, genç ve yaşlıların temsilcisi.
Daha sonra gelebilir
misin?
Öğrencim var.
Elbette.
Meşgulsün.
Broşür bırakabilir
miyim?
Tabii.
Tatlım! Birkaç broşür
getirir misin?
Merhaba Johnny.
Merhaba.
Burada mı yaşıyorsun?
Evet.
Öğretmenliğe geri
döndüm.
Bu kocam Walt.
Sonunda tanışabilmek
güzel John.
Sarah sık sık senden
bahsediyor.
Hey.
Artık gel Johnny.
Yalnız okumak hiç de
zevkli değil.
Chris.
Walt ve Sarah.
Merhaba.
İşine dönebilirsin.
Bizim de gezecek çok
yerimiz var.
Değil mi tatlım?
Tanıştığımıza
sevindim.
Hoşça kal.
Kime oy vereceğini
unutma.
Hoşça kal.
Kimdi o?
Hey.
İyi misin?
Ağlıyor musun Johnny?
Johnny! Ne oldu?
Yok bir şey.
Arabam geldi.
Ben de seninle
geliyorum.
Seninle konuşmalıyım.
Merhaba Johnny.
Bu ne?
Ne yapıyorsun?
Oldukça iyi değil mi?
Chris ve arkadaşları
için bir hokey takımı ayarladım.
Bu öğlen ilk
antrenmanı yapacağız.
Şu anda koçlarına
bakıyorsun.
İptal et.
Şunları garaja koyun,
tamam mı?
Bir kaza olacak.
İptal et.
İptal mı edeyim?
Neden?
Chris bunu haftalardır
bekliyordu.
Kabuğundan çıkmaya başladı
John.
Bekle.
Seninle konuşmalıyım.
Önce bir şeyler
atıştırırız, sonra da yola çıkarız.
Hayır, beni dinle.
Bir kaza olacak.
İptal et.
Bu çok saçma.
Her sene Mart'ta o
göle kaymaya gideriz.
Senin derdin ne?
Kendi oğlunu öldürmek
mi istiyorsun?
Kokuyorum baba.
Tanrı aşkına John.
Korkma.
Git biraz kurabiye ye.
Benim kim olduğumu biliyor
musun?
Elbette biliyorum.
Oğlumun hayatını araştırma
yapmadan teslim edeceğimi mi sandın?
Fakat seni öğretmenlik
yeteneğin için işe aldım.
Medyumluk
yeteneğin için değil.
Benimle tartışma.
Buz kırılacak.
Buradan gitmeni
istiyorum.
Seni artık oğlumun
etrafında görmek istemiyorum.
Seninle de tartışmak
istemiyorum.
Ne dersem onu
yapacaksın.
Hayır baba,
bilmiyorsun.
Bu güvenli değil.
Pekala, her şeyin
canı cehenneme.
Unut gitsin.
Hokey takımını,
antrenmanı, her şeyi boş ver.
Ama senin gitmeni
istiyorum.
Ne istersen söyle.
Bunun için üzgünüm.
Son çekini almanı
sağlayacağım.
Ben deli değilim.
Oğlunun öyle düşünmesine
izin verme.
Bu konuda haklıyım.
Fakat bunu hiç bilemeyeceğiz
değil mi?
Bana elini ver.
Artık endişelenilecek
bir şey yok.
Şoförüm seni evine
bırakacak.
Haklıydın.
Chris! Hey, neler
oluyor?
Giyinmemişsin bile.
İptal etmiştin.
İptal ettiğini sanmıştım.
Sırf ondan kurtulmak
içindi.
Gidiyor muyuz,
gitmiyor muyuz?
Odanda oturup
bebek gibi somurtacak mısın yoksa gelip
arkadaşlarınla hokey mi oynayacaksın?
Pekala.
Paten Kazasında
İki Kişi Öldü.
Alo.
Kimsiniz?
Johnny! Sarah.
Aşağıda görüşürüz
tatlım.
Tamam.
Şunu yap Jim.
Tanrı aşkına.
Olmaz.
Şunu yap! Elini şu
tarayıcı ekrana koy ve benimle birlikte
tarihe geç.
Nasıl?
Dünyanın gördüğü en
büyük toplu katliamcılar olarak mı?
Seni korkak herif.
Halkın sesi sen
değilsin.
Halkın sesi benim.
İnsanlar benim
aracılığımla konuşuyor.
Uyuduğum sırada geldi
Sonny.
Kaderim.
Gecenin ortasında
geldi.
Kalkmalıyım.
Hemen kalkmalıyım ve
kaderimi gerçekleştirmeliyim.
Şimdi o kahrolası
elini ekranın üzerine koy, yoksa onu kopartıp
kendim koyarım.
Şunu yap! Tanrı beni
affetsin.
Tebrikler General.
İşlemi tamamlayın Bay
Başkan.
Bu benim kaderim.
Teşekkürler Sonny.
Bırakın gelsinler.
Bu gerekli değil Bay
Başkan.
Diplomatik bir çözüm
bulduk.
Bay Başkan Yardımcısı.
Bay Genel Sekreter.
Füzeler ateşlendi.
Eğer zamanı geri
alıp Almanya'ya gidebilseydin, Hitler başa geçmeden önceki bir zamana ve şu anda bildiklerini
bilseydin onu öldürür müydün?
Bu yüzden mi bana
geldin John?
Bunu sormak için mi?
Seninle konuşmam
lazım Sam.
Bir olay daha gördüm.
Evet.
Devam et.
Stuart isimli bir
çocuğa .
öğretmenlik
yapıyordum.
Onun boğulduğunu
gördüm.
Öldüğünü gördüm Sam.
Ama sorun bu değil.
İmgelemde göremediğim
bir şeyler eksikti.
Ne demek istiyorsun?
Bilmiyorum.
Boş bir nokta vardı.
Ölü bir bölge.
Öncelikle şunu söyle,
Çocuk boğuldu mu?
Boğulduğunu gördüğünü
söyledin.
Hayır, babası hokey
oynamaya götürmek istedi.
Vazgeçmesi için ikna
ettim.
Çocuk yaşıyor.
Evet, gördün mü?
Her şeyin ne kadar açık
olduğunu gördün mü?
Geleceği sadece görmekle
kalmıyorsun.
Onu
değiştirebiliyorum.
Evet
değiştirebiliyorsun.
Kesinlikle.
Evet John, işte bu.
Bu senin ölü bölgen.
Önsezilerinin
sonuçlarını değiştirebilme imkanı.
Bu çok etkileyici.
Bunu not alayım.
Sorumun cevabına ne
dersin Sam?
Ne?
Oh, Hitler ile ilgili
olanı soruyorsun.
Ne yapardın?
Bundan pek
hoşlanmadım John.
Nereye varmaya
çalışıyorsun?
Ne yapardın?
Onu öldürür müydün?
Pekala.
Sana cevap vereceğim.
Ben bir tıp adamıyım.
Benden hayat
kurtarmam ve acıları hafifletmem beklenir.
İnsanları severim.
Buna rağmen, o
pisliği öldürmekten başka seçeneğim olmazdı.
Canlı kurtulamazdın.
Önemli değil.
Onu öldürürdüm.
Nosdrovia.
Skol.
Sevgili Sarah Bu yazması zor bir mektup, o yüzden kısa
keseceğim.
Artık saklanmaya
devam edemem.
Yaptığım şey buydu.
Kaçmak ve saklanmak.
Her şeyi yanlış
değerlendirmişim.
Gücümün bir lanet
olduğunu düşünmüştüm ama artık bir
armağan olduğunu görebiliyorum.
Bu mektubu okuduğun
sırada her şey bitmiş olacak.
Neden olduğunu asla
anlayamayacaksın.
Aslında kimse
anlamayacak.
Fakat ben ne
yaptığımı biliyorum.
Doğru olanı yaptığımı
da biliyorum.
Benim için hiçbir
zaman senden başkasının olmadığını unutma.
Sanırım şansımız pek
yaver gitmedi.
Seni daima seveceğim.
Johnny.
Çok teşekkürler.
Adın ne?
Michael.
Merhaba, Walt.
Nasılsınız?
Sizin bebeğiniz mi?
Evet.
Haydi, onu sahneye
getirin.
Bu kampanyaya
verdiğiniz destekten ötürü sizlere tüm
kalbimle teşekkür ediyorum.
Bu kampanyayı eyalet
tarihinin en çok konuşulan, en heyecan verici ve en önemli kampanyası haline getirdiniz.
Buraya sizlere şahsen
teşekkür etmek için geldim.
Johnny! - Çocuğu ver!
- Hayır! Yapma! Sonny, adam beni öldürmeye çalışıyor.
Sen kimsin?
Pislik herif.
Seni kim gönderdi?
Her şey bitti.
Sen bittin.
Fotoğraf çeken o
çocuk nerede?
Görmedim.
Tamam.
Hepsi geçti.
Oh Johnny.
Neden?
Neden?
Elveda.
Seni seviyorum.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »