Print Friendly and PDF

Translate

Ölüm Bölgesi (1983) The Dead Zone

|


 103 dk
Yönetmen:David Cronenberg
Senaryo:Jeffrey Boam, Stephen King
Ülke:ABD
Tür:Korku, Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:21 Ekim 1983 (ABD)
Dil:İngilizce, Rusça
Müzik:Michael Kamen
Oyuncular: Christopher Walken, Brooke Adams,
Tom Skerritt, Herbert Lom, Anthony Zerbe

Özet

Üniversitede öğretim üyesi olan Johnny Smith (Christopher WALKEN) korkunç bir araba kazası sonrası beş yıl komada kalır. Uyandığında ise artık geleceği görebilme yeteneğine sahip olduğunu fark eder. Johnny bu yeteneği sayesinde yaşadığı bölgede bir çok felaketi önleyerek yerel bir kahraman haline gelir. Ancak kayıp beş yıl içinde işini ve nişanlısını kaybetmiş ve artık tek varlık sebebinin, yeni yeteneği ve onun verdiği sorumluluklar olduğuna inanmıştır.
Smith bir süre sonra yerel bir politikacı ile tanışır. Amerikan başkanlığına aday olan Greg Stillson'un (Martin SHEEN) gelecekte dünyanın sonunun gelmesine neden olacağını görüp dehşete kapılan Johnny, bu adamın mutlaka durdurulması gerektiğine karar verir.
Stephen King'in bestseller romanı "The Dead Zone - Ölüm Bölgesi" Christopher \Valken, Brooke Adams ve Martin Sheen gibi önemli oyuncularla, David Cronenberg tarafından sinemaya aktarılmıştır. Film, Avoriaz Film Festivali'nin beş ödülünden üçünü kazanırken, Amerikan Edgar Allan Poe Ödülleri'ne de tam yedi dalda adaylık kazandı.
The Dead Zone, "Carrie" ve "Misery" ile beraber bugüne kadar çekilmiş en iyi Stephen King uyarlamalarından birisidir

Altyazı

ÖLÜM BÖLGESİ
 "Kuzgun, odamın kapısının üzerinde, Pallas'ın solgun büstünün   üzerinde, hiç kımıldamadan oturmakta.
 O koyu gölgesi, hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin   bakarken, tahtalardan yansıyor.
 O gölgede yüzen ruhum, hiçbir zaman tahtalardan   kurtulup kalkmayacak.”
 Oldukça iyi, değil mi?
 Pekala.”
Hayalet Süvari" efsanesini okumanızı istiyorum.
 Beğeneceksiniz.
 Başsız bir iblis tarafından kovalanan öğretmenin hikayesi.
 Merhaba.
 Öğretmenler koridorda öpüştükleri için ceza alırlar mı?
 - İşten atılırlar.
 - Neyse ki bugün Cuma! Öğrencilerim gibi konuştun.
 Neden kitaplarımı taşımıyorsun?
 Umarım bu akşamüstü için plan yapmamışsındır.
 Nereye gidiyoruz?
 Sürpriz.
 İyi misin?
 Ne oldu?
 Bilmiyorum.
 Eskiden rahatsız etmezdi.
 Yolculuğu beğendiniz mi?
 Tamamdır.
 Şunu götür.
 - İçeri gelmek ister misin?
 - Gelmesem daha iyi olur.
 - İyi misin?
 - İyiyim.
 Çok iyi vakit geçirdim.
 İçeri gelmek istemediğine emin misin?
 Gece burada kalabilirsin.
 Gelmesem daha iyi olur.
 Bazı şeyler beklemeye değer.
 Kitaplarım! Johnny, bekle! Senin için deliriyorum.
 Biliyor musun, seninle evleneceğim?
 İyi edersin.
 - Dikkatli sür.
 - Tamam.
 Yoğun bakım ne tarafta?
 Johnny.
 Lütfen beni bırakma.
 İyileşeceksin.
 Bunu biliyorum.
 Beni duyabiliyor musun?
 Seninle evleneceğim Johnny, beni bırakma.
 Merhaba John.
 Adım Weizak.
 Doktor Sam Weizak.
 Bu kliniğin yöneticisiyim.
 Bir süredir bizim konuğumuzsun.
 Konuk mu?
 Durumu açıklamanın komik bir yolu.
 Nasıl hissediyorsun?
 Boğazım ağrıyor.
 Biraz su iç.
 Gel bakalım.
 Hey, yavaş ol.
 O kadar hızlı değil, yavaşla.
 Korkunç bir trafik kazası geçirdin.
 Hatırlıyor musun?
 İyi miyim?
 Oldukça kötü çarpmışsın.
 Ne oldu?
 Bandaj yok.
 Nasıl olur?
 Ailen burada.
 Yan odadalar.
 Şimdi onları içeri alacağım.
 Tamam mı?
 Tabii.
 İçeri gelin.
 - Merhaba, anne, baba.
 - John.
 Johnny, Johnny  Bu bir mucize John.
 Biliyorum.
 Şanslıydım.
 Bir çizik bile yok.
 Tanrı seni komadan çıkartıp bize bağışladı.
 Konuştuklarımızı lütfen unutmayın Bayan Smith.
 Neden bahsediyor?
 Komadan çıktın Johnny, baygınlıktan değil.
 Koma mı?
 Ne kadar sürdü?
 Geri geldiğin için mutluyuz oğlum.
 Önemli olan bu.
 Ne kadar sürdü?
 Baba, ne kadar sürdü?
 5 yıl.
 5 uzun yıl John.
 5 yıldır yoktun.
 Şimdi, benim için yeniden doğdun.
 5 yıl mı?
 Sarah'a ne oldu?
 Onu aklından çıkar John.
 Sana ihanet etti.
 Şimdi başka bir adamla birlikte.
 Kocasıyla.
 Kocası mı?
 Amy! Amy! Amy! Amy benim kızımın adı.
 Kızın çığlık atıyor.
 Ev yanıyor.
 Kızın da evde.
 Henüz geç değil.
 Amy! Kızın çığlık atıyor! Amy çığlık atıyor.
 Henüz geç değil.
 Kızın çığlık atıyor.
 Acele et! Yapmamız gereken ilk şey vücudunu tekrar forma sokmak.
 Düzenli olarak egzersiz yapmış olsan da   koma esnasında vücudundaki kirişler biraz kısalmış.
 Tekerlekli sandalyede mi yaşayacağım?
 Geçici olarak ve uzun süre değil.
 Tabii yardımcı olabilirsen.
 Seni kandırmayacağım John.
 Tedavin uzun ve acı verici olacak ama yürüyeceksin.
 Teşekkürler.
 Kurt serbest.
 John, John.
 İyi misin?
 Onlarla baş edemez.
 Atlar, ateş.
 Çocuk güvende.
 Çocuk güvende.
 John! John! İyi misin?
 Çocuğa ne olduğunu anlat.”
Çocuk güvende.”
 deyip duruyordun.
 Hangi çocuk?
 Sen.
 Çocuk sensin.
 Çocuk ben miyim?
 O seni kurtardı.
 O yaşıyor Sam.
 Kim?
 Annen.
 Hayır, bu olamaz John.
 O yaşıyor.
 John, benim annem öldü.
 O yaşıyor.
 Adını biliyorum.
 Nerede yaşadığını biliyorum.
 Fakat bu imkansız John.
 Bunu nasıl bilebilirsin?
 Nasıl?
 Korkuyorum Sam.
 Bana neler oluyor?
 Alo.
 Alo! Acaba  Evet.
 Joanna orada mı?
 Bir dakika.
 Alo! Alo, kimsiniz?
 Pekala, ya çok yeni bir yeteneğe sahipsin ya da   çok eski.
 Evet.
 Oh, şuraya koyun lütfen.
 Teşekkürler.
 Seni bir iki gün içinde tekrar ayağa kaldırmaya çalışıyoruz.
 Bu, gücünü kazanmana yardımcı olacaktır.
 Aklından ne geçiyor Sam?
 Annem hakkında haklıydın John.
 Verdiğin bilgilerden telefon numarasını buldum.
 Orada, telefon rehberindeydi.
 Onunla konuştun mu?
 Hayır, konuşmadım.
 Telefona geldi ama onunla konuşamadım.
 Kapattım.
 Neden?
 Neden mi?
 Çünkü böyle olmamalıydı.
 Böyle olmaması gerekiyordu.
 Haydi bakalım.
 Biraz hareketlen.
 Devam et.
 Değnekler aşağı, dizler yukarı.
 Devam et.
 Devam et.
 Bu kadar yeter.
 Yeter mi?
 Yaptıklarımdan sonra, alacağım bu muydu?
 8 basit adım mı?
 Ben 10 saydım.
 Seni ciddi biçimde çalışırken görmeyi çok isterim.
 Ben binanın etrafında biraz koşacağım.
 Buradasın değil mi?
 Evet.
 - Çalışmaya devam et.
 - Tamam.
 Döndüğümde görüşürüz Johnny.
 Dışarıda olduğunu söylemişlerdi.
 Öyleyim.
 Gelip, gelmemekte karar veremedim.
 Sorun değil.
 Saçını kestirmişsin.
 Oh, evet, uzun zaman oldu.
 Zayıflamışsın.”
Koma rejimi" diyorlar.
 Uyurken kilo ver.
 Sanırım evlendiğimi biliyorsun.
 Biliyorum.
 Eminim ondan hoşlanacaksın.
 Hala öğretmenlik mi yapıyorsun?
 Annelik tüm zamanımı alıyor.
 Çocukların da mı var?
 Bunu bilmiyordum.
 Affedersin.
 Babanın söyleyeceğini düşünmüştüm.
 Harika bir çocuk.
 Adı Denny.
 Kaç yaşında?
 10 aylık.
 Senin adına sevindim.
 Lütfen bana öyle bakma.
 Ne yapayım?
 Aslında koskoca 5 yıl geçti ama   benim için sadece bir sonraki gün gibi.
 Duygularım henüz değişmedi.
 Oh, Johnny! Böyle mi olması gerekiyordu?
 Kötü şans.
 O gece gitmene izin vermemeliydim.
 Unuttun mu, bu benim fikrimdi?
 Çok salakmışım! Herkes senden bahsediyor.
 Kasabanın diline düştün.
 Kafama ciddi bir darbe aldım ve hala hayattayım, bunun için değil mi?
 İkinci görüş gücüne sahip olduğun için.
 Bu doğru mu Johnny?
 Gazeteler peşini bırakmayacaktır.”
Hayalet Süvari Efsanesi" ndeki bir cümleyi düşünüp duruyorum.
 Kazadan önce sınıfıma verdiğim son ödevdi.
 Ichabod Crane ortadan kaybolur.
 Cümle şöyle  "Ne evliydi, ne de birinin emrindeydi   bu yüzden artık kafasını kimse kurcalamıyordu".
 Korktuğun şey bu mu?
 İstediğim şey bu.
 Onaylamıyorum.
 Uyandığımdan beri basın peşimde.
 Bundan kurtulmak istiyorum.
 Böyle bir şeye bir kez gaz verdiğinde   nereye gideceğini asla bilemezsin.
 Zaten gidiyor.
 Ben sadece durdurmak istiyorum.
 Oraya gittiler ve yangını söndürdüler.
 Hepsi bu kadar.
 Clement Dartes W.J.G.E. TV.
 Küçük kıza ne oldu?
 Duyduğuma göre iyiymiş.
 Bunu psişik bir deneyim olarak adlandırabilir misiniz?
 Hayır.
 Bu deneyimlerden daha önce de olmuş muydu?
 Hayır.
 Bir gösteriye ne dersin John?
 Neye?
 Gösteri işte.
 Hiç öngörün var mı?
 Sence Greg Stillson, Senatör Proctor'ı koltuğundan edebilecek mi?
 Kim?
 Greg Stillson.
 Sağ olun bayım.
 Bu kadar yeter.
 Bekleyin bir dakika.
 Seçimler hakkında ne düşünüyorsun John?
 Kimden bahsettiğini bile bilmiyorum?
 Hemşire hakkında da bir şeyler bilmiyordun, değil mi?
 O farklıydı.
 Onun eline dokundum.
 Oh, pekala! Oh, pekala! Elime dokun.
 Hey John, elime dokun.
 Evim yanıyor mu John?
 Bunu durdurmamı ister misiniz?
 Bana evinden bahset.
 Ne öğrenmek istiyorsun?
 Geleceği mi öğrenmek istiyorsun?
 Ölüp, ölmeyeceğini mi bilmek istiyorsun?
 İstediğin bu mu?
 Öleceksin.
 Yarın ölüp ölmeyeceğini mi bilmek istiyorsun?
 İstediğin bu mu?
 Kız kardeşinin neden intihar ettiğini mi öğrenmek istiyorsun?
 Tamam, beni bırak.
 Tamam değil.
 Sorun yok.
 Sorun var.
 Tamam.
 Şimdi söyleyebilirim.
 Bunun hakkında konuşmayacağım.
 Beni bırak lanet ucube.
 Durun.
 Lütfen durun.
 Bu gerçekten önemli.
 Teşekkürler, bayanlar ve baylar.
 Onu incitiyorsun.
 Dr.  Danvers, 1522'yi arayın.
 Dr.  Danvers, 1522'yi arayın.
 Oh, evet hemşire.
 Geldiğini biliyor.
 -Doktor, oğlumu getirdiğiniz için teşekkürler.
 - Rica ederim.
 Merhaba.
 Ben Johnny anne.
 Oh! Johnny.
 Ayakkabılarını dışarıda çıkar.
 Evin her yerinde kar izi bırakıyorsun.
 Bırakmam.        
 Sen iyi bir çocuksun.
 Zamanını boşa harcıyorsun Şerif.
 Bunu biliyorsun, değil mi?
 Bunu bilemezsin Frank.
 Denemeye değer.
 Bay Smith?
 Evet, ben Herb Smith.
 George Bannerman.
 Nasılsınız?
 Castle Rock'tan.
 İçeri girebilir miyim?
 Evet, elbette.
 Buyurun.
 Dışarısı biraz soğuk.
 -Güzel bir ağaç.
 -Teşekkürler.
 Sizin için yapabileceğim bir şey var mı Şerif?
 Aslında, oğlunu görmeye gelmiştim.
 Sen John musun?
 Şerif Bannerman.
 Castle Rock'tan.
 Sana bir teklif yapmaya geldim John.
 Meydana gelen cinayetler hakkında.
 Castle Rock katili.
 -Eminim duymuşsundur.
 - Elbette.
 Psişik güçlere sahip olduğun doğru mu   yoksa değil mi John?
 Eğer doğruysa yardımın işe yarayabilir.
 John, belki de ona  Şunu aklından çıkarma ki   buna benzer evlerde yaşayan bazı hoş ve genç bayanlar   korkunç ölümlerle karşılaştılar.
 Sabrım taşmaya başladı.
 Bu durum için tüm geleneksel yaklaşım yöntemlerini denedim.
 Hiçbir şey bulamadım.
 Yardım edebileceğini düşünüyorum John.
 Yanılıyorsun.
 Annenin ölümüne üzüldüm John.
 Bay Smith.
 Duyduğum kadarıyla iyi bir kadınmış.
 İyi bir Hıristiyanmış.
 Pek dindar biri olduğumu söyleyemem ama şunu söyleyebilirim ki   eğer Tanrı sana bir armağan vermişse onu kullanman gerekir.
 Armağan mı?
 Tanrı benim için ne yaptı biliyor musun?
 Üzerime, beni 5 yıl boyunca hiçliğe gömen   18 tekerlekli bir kamyon gönderdi.
 Uyandığımda kız arkadaşım gitmişti.
 İşimi kaybetmiştim.
 Bacaklarımı kullanamıyordum.
 Bu armağan mı?
 Anlaşılan Tanrı benimle eğleniyor.
 Pekala John.
 Fikrini değiştirirsen nerede olduğumu biliyorsun Mutlu Noeller.
 Ne oldu?
 Ne demek ne oldu?
 Gördün mü, sana söylemiştim.
 Bahsettiği cinayetler gerçekten korkunçtu.
 Hepsi de komada olduğun sırada gerçekleşti.
 Süsler konusunda çok yeteneksizim.
 Ağacın güzel görünmesini hep annen sağlardı.
 Keşke burada olsaydı da seninle bunun hakkında konuşabilseydi.
 Ben sana pek yardımcı olamıyorum değil mi?
 Elbette oluyorsun.
 Bunun hakkında konuşmak ister misin?
 Söyleyecek pek bir şey yok.
 İnsana pek mutluluk vermiyor değil mi?
 Gerçekleştiğinde, geldiğinde, şeye benziyor.
 Bilmiyorum.
 İçimde bir şeyler ölüyormuş gibi hissediyorum.
 Kar yağmıyor.
 Noel'de kar yağmalı.
 Merhaba.
 Sana bir misafir getirdim.
 Geleceğini bilmiyordum.
 Ben de emin değildim.
 Memnun oldum.
 Geleceğini bilseydim etrafı toparlardım.
 Harika görünüyorsun.
 Değneklerden kurtulmuşsun.
 Evet.
 Hala topallıyorum.
 Baban evde mi?
 Hayır.
 Akşama kadar gelmez.
 Bu tahmin ettiğim kişi mi?
 Majesteleri.
 Danny.
 Denny.”
Merhaba" de.
 Denny.
 Burası soğuk.
 İçeri gelin.
 Uyuyor.
 En son yalnız kaldığımızda bazı şeylerin   beklemeye değeceğini söylemiştin.
 Yeterinde uzun beklemedik mi?
 Babam, kocasının ölümünden beri   Charlene McKenzie'nin neredeyse   tüm marangozluk işlerini yapıyor.
 Bence o kadın kitaplıktan çok   yanına bir arkadaş istiyor.
 Seni duydum.
 İşte hazır.
 Otur bakalım genç adam.
 Bunu John'un doğduğu gece yapmıştım.
 Bu mükemmel bir sandalye.
 Siz ikiniz bütün gün ne yaptınız?
 Kitaplık yaptık.
 Oturun, yemek hazır.
 Çok güzel kokuyor.
 Açlıktan ölüyorum.
 Umarım beğenirsin.
 Eminim beğenir.
 Benimkilerden sıkılmıştı.
 Tanrım, bize bahşettiğin bu nimetler için sana minnettarız.
 Amin.
 Bu masada tekrar birlikte yemek yiyen bir ailenin olması çok güzel.
 Seni tekrar görecek miyim?
 Bugünkü gibi değil.
 İçeri gir, donuyorsun.
 Böyle olması  Sakın söyleme Johnny.
 Sadece iyi geceler diyeceğim.
 Ben yatacağım.
 Ben televizyon seyredeceğim.
 Castle Rock katili yine haberlerde.
 İyi geceler evlat.
 Polis kuvvetlerinin çabasına rağmen   katil hala yakalanamadı ve pek yakalanacağa da benzemiyor.
 Günün erken saatlerinde Castle Rock Mahkemesi'nin önünde   Şerif Bannermann ile konuştuk.
 Elimizde yeni bir ipucu yok.
 Fakat hala bazı vatandaşlarımızın   belki de bizi seyredenlerin, yararlı olabilecek   bilgilere sahip olabileceğini umuyoruz.
 Telefonum her zaman açık ve   her türlü yardıma müteşekkir kalacağım.
 Söyleyeceklerim bu kadar.
 Teşekkür ederim.
 Castle Rock katilinin şimdiye kadar   dokuz ayrı cinayeti biliniyor.
 En eskisi üç buçuk yıl önce işlenmişti.
 Bu vahşi cinayetler zincirinin en son kurbanı   Castle Rock Lisesi ikinci sınıf öğrencisi olan   15 yaşındaki Debbie Linderman'dı.
 Yarı çıplak cesedi bundan tam bir ay önce Rocklane Bulvarı'nda bulunmuştu.
 Diğer Castle Rock cinayetlerinde olduğu gibi   ölüm nedeni yine çok sayıda bıçak darbesi olarak açıklandı.
 Bu önemli haberin ardından, sekiz haberlerinde şimdi sırada   Ron'la spor ve hava durumu var.
 Ona yardım edeceğim.
 Ne dedin evlat?
 Buraya gelen Şerif Bannerman'a yardım edeceğim.
 Katilin, bu tünelin sonundaki   köşede saklanmış olduğunu düşünüyoruz.
 Zavallı kız tünelden geçtiğinde, adi herif onu bekliyormuş.
 Aslında çocukların buradan geçmemeleri gerekiyor ama   okula giderken kestirme olduğu için kullanıyorlar.
 Tam şurada durmuş.
 Aynı marka olan bir sürü sigara izmariti bulduk.
 8 veya 9 tane.
 Bu yardımcı olur mu?
 Bilmiyorum.
 Dokunduğu ya da giydiği bir şeyler var mı elinizde?
 Frank, bana şu paketi ver.
 Bu, elimizdeki tek gerçek kanıt.
 Arka taraftaki çalılıkta bulduk.
 İzmaritlerle aynı marka.
 İşte.
 Hiçbir şey yok.
 Bir şeyler hissedeceğimi sanmıştım ama  Sorun değil.
 En azıdan denedik.
 Şerif Bannerman, orada mısın?
 Evet, ben Bannerman.
 Oh.
 Kahretsin! Yorum yapacak mısın George?
 Bıçaklanma hakkında yorum yapacak mısın Şerif?
 Castle Rock katili hakkında yorum yapacak mısın Şerif?
 Bu medyum Smith değil mi?
 Bizi rahat bırakın.
 Burada işimizi yapmaya çalışıyoruz.
 Kızın kim olduğunu bilen var mı?
 Dodd?
 Onu tanıyorum.
 Alma Frechette.
 Yolun karşısındaki cafede çalışıyordu.
 Yanında medyum dolaştırmak senin fikrin miydi George?
 Dodd, şu insanları götür buradan.
 Şunları uzaklaştırın.
 İnsanları uzaklaştırın.
 Kameraları da indirin.
 Resim çekmek yok.
 - Dodd! - Evet.
 - Buraya kimse yaklaşmasın.
 - Tamamdır Şerif.
 Denemek ister misin?
 Hey Alma.
 Merhaba.
 Merhaba.
 Ne yapıyorsun orada?
 Seni bekliyorum.
 Bir gülücüğe ne dersin?
 Katili tanıyormuş.
 Katili tanıyormuş.
 Gülücüğümü neden senin için harcayayım ki?
 Sana bir şey göstereyim mi?
 Ne göstereceksin?
 Yukarı gel.
 Kız onu tanıyormuş.
 Korkmamış.
 Onu tanıyormuş.
 Pekala.
 Bana ne göstermek istiyorsun?
 Gazebo! Bu kelimeyi sever misin Alma?
 Buraya gel, şuna bir bak.
 Tanırım.
 Beni bırak.
 Senin şaka anlayışın bu mu?
 Bu şaka değil! Bekle! İyi misin?
 Dodd bana yardım et.
 Onu gördüm.
 Oradaydım.
 Onu gördüm.
 Onun yüzü gördüm.
 Kimi?
 Orada durdum ve kızın öldürülmesini izlerim.
 Dodd! Bekle bir dakika.
 Ne dedin?
 Hiçbir şey yapamadım.
 Orada durdum ve kızın öldürülmesini izledim.
 Sen neden bahsediyorsun?
 Dodd.
 Orada öylece durdum, hiçbir şey yapamadım.
 Dodd! Dodd buraya gel.
 Az önce arabaya binip gitti Şerif.
 Onun yüzünü gördüm.
 Onun yüzünü gördüm.
 Sen burada kal.
 Şerif?
 Sana arabanın yanında kalmanı söylemiştim.
 Kim o?
 Ben Şerif Bannerman.
 Oğlunuzla konuşmak istiyorum Bayan Dodd.
 Burada değil.
 Devriye arabası neden burada peki?
 Araba burada ama kendisi burada değil.
 O burada.
 Pencerede gördüm.
 Size evde olmadığını söyledim.
 - İçeri giriyorum Bayan Dodd.
 -Hayır! Oğlumu rahat bırakın.
 Biliyordun, değil mi?
 Biliyordun.
 Sen cehennemden gönderilmiş bir şeytansın.
 Frank.
 Merhaba John.
 İçeri girebilir miyim?
 Beni nasıl buldun?
 Babam mı söyledi?
 Onu görmek için uğramıştım.
 Yeni bir kasabaya taşındığını söyledi.
 Senin için endişelenmiş.
 Ben de öyle.
 Merak edecek bir şey yok.
 Başımın çaresine bakıyorum.
 Zamanı gelmişti.
 Ben hala senin doktorunum John.
 Hala benim sorumluluğumdasın.
 Bağlantıyı koparmamamız lazım.
 O nasıl?
 Tamamen iyileşti mi?
 Kurşun sıyırıp geçmiş.
 Önemli bir şey değil.
 Güzel.
 Burası güzelmiş.
 Evim.
 Baş ağrıların kötüleşiyor, değil mi?
 Bazen günde üç dört kez oluyor.
 Sana yeni ilaçlar getirdim.
 Hayır.
 Daha fazla hap istemiyorum.
 Toparlanmak zaman alır.
 İyileşme yavaş gerçekleşir.
 Bunu sana söylemiştim.
 İyileşmiyorum.
 Daha da kötüleşiyorum, değil mi?
 Pekala.
 Dinle, Son aylarda psişik olaylar alanında   biraz araştırma yaptım.
 Seninki gibi bir çok vaka belgelenmiş.
 Bunu bulduğumda oldukça şaşırdım.
 Hepsinin de gidişatı aynı.
 Gördüğün hayaller ve imgelemler   büyüyüp güçlendikçe vücudun da zayıflaşmaya başlıyor.
 Fakat bu şeyin senin yaşamını emdiğini görmek için   araştırma veya belgelere ihtiyacım yok.
 Bunu anlamak için sana bir kez bakmam yeterli.
 Öleceğimi mi söylemeye çalışıyorsun?
 Ne zaman?
 Bence bunu durdurabiliriz.
 Geri döndürmek bile mümkün olabilir.
 Bunu nasıl yapacaksın?
 Benimle gel.
 Nereye?
 Kliniğe.
 Hayır.
 Kesinlikle hayır.
 John lütfen! Gelmelisin.
 Neden?
 Üzerimde çalışabilesin diye mi?
 Hayır.
 Seni koruyabilmek için.
 Kontrollü bir ortamda bulunman gerekiyor.
 Sana bir şey göstermek istiyorum.
 Benimle gel.
 Kartpostal ve mektuplar gelmeye devam ediyor.
 Bunlar nedir?
 Köpekleri, çocukları ve yaşamları kaybolmuş insanlar.
 Onları açmamışsın bile.
 Açmama gerek yok.
 Hepsi aynı şeyi istiyor.
 Yardım.
 Sevgi.
 Onlara verebileceğim şeyler.
 Babam bunları buraya yolluyor, ben de biriktiriyorum.
 Neden?
 Neden saklıyorsun?
 İşte bu yüzden dışarı çıkamıyorum.
 Hayatımı yaşayamıyorum.
 İşte bu yüzden burada kilitli kalmak zorundayım.
 Ben zaten kontrollü bir ortamda yaşıyorum zaten Sam.
 Burada bana kimse dokunamaz.
 Tek başımayım, güvendeyim.
 Fakat ölmek yerine yalnızca derin bir uykuya dalacaktı.
 Yüz yıl sürecek bir uykuya.
 Bu annem.
 Tamam.
 - Hoşça kal.
 - Hoşça kal.
 John Smith?
 Merhaba.
 Ben Roger Stuart.
 Sizinle biraz konuşmak istiyorum.
 Oturun.
 Sizin için ne yapabilirim?
 Oğlum Chris  Yardıma ihtiyacı var.
 Biraz araştırma yaptım.
 Herkes sizi öneriyor.
 Sorunu nedir?
 Keşke bilebilseydim.
 Çok zeki olduğundan eminim ama okula gitmek istemiyor.
 Derslerine girmiyor.
 Tanrım, çok utangaç.
 Ona yardım edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
 Onunla tanışmadan bir şey söyleyemem.
 Burada değil.
 Bugün benimle gelmedi.
 Benimle evime gelmeniz gerekiyor.
 Hayır, söz konusu bile olamaz.
 Bu şekilde çalışmıyorum.
 Ama başka bir yolu yok.
 Lütfen, eğer evime gelirseniz sizinle tanışacaktır.
 Sonra onu ders vermek için buraya getirebilirsiniz.
 Tamam.
 Harika.
 Yarın sabah sizi alması için bir araba göndereceğim.
 Teşekkürler.
 Bu şehir senatosu için yaptığı ilk kampanyayı hatırlattı.
 Rakibim varoş bölgelerine gitmiş ve   oy satın almak için para dağıtmıştı.
 Bense şöyle dedim  "Tamamdır o parayı alın, cebinize atın ve saklayın.
 Çünkü zor dönemler geçiriyoruz ve   oy vermeye girdiğinizde canınız kime isterse ona oy verin.”
 O seçimi yüzde kaç farkla kazanmıştık?
 29. Yüzde 29 fark.
 O zamandan beri kazanıyoruz.
 O insanlar paralarını oldukça bilinçli harcamışlar.
 Merhaba John! Günaydın.
 Seni görmek çok güzel.
 Baylar, oğlumun öğretmeniyle tanışın.
 John Smith.
 -John, bu Greg Stillson.
 - Nasılsın John?
 Bu bay da Averill Grant?
 Elliman.
 Sonny Elliman.
 Sonny Elliman.
 Pekala Greg, güzel fikirlerin var.
 Düşünmem için bana zaman ver.
 Roger, işler oldukça iyi gidiyor ve senin de bunun bir parçası olmanı istiyorum.
 Senin desteğine, uzmanlığına ve bilgilerine ihtiyacım var.
 En önemlisi parana ihtiyacım var.
 Tanrı seni korusun Roger.
 Görüşürüz, hoşça kal.
 Getirdiğin için sağ ol Greg.
 -Hoşça kal.
 -Görüşürüz Sonny.
 Tanrım, ne güzel bir gün.
 Amin.
 Kusura bakmayın.
 Haydi gidip Chris'i görelim.
 Tabii.
 Chris, bu Johnny.
 Sana geleceğini söylediğimi hatırlıyorsun değil mi?
 Birbirinizi tanımanız için sizi yalnız bırakayım.
 Baban bir sorunun olduğunu söyledi.
 Seni kabuğundan çıkarmamı istedi.
 Ne yapacağımı bilmiyorum.
 Bir şey yapmak zorunda değilsin.
 Kabukta yaşayan kişi babam, ben değilim.
 Chris sana çok alıştı John.
 Etkilendim.
 Bir günde oldukça ilerleme kaydetti.
 Sadece konuştuk.
 Söz konusu Chris ise bu gerçekten başarıdır.
 İçecek bir şey ister misin?
 Hayır.
 Bira istemez misin?
 Olur.
 Ona bira getirin.
 Şunu bir dinleyelim.
 99.
100.
 Nasılsınız?
 Ben Greg Stillson.
 Amerikan Senatosu'na giderken   buraya da bir uğrayayım dedim.
 Greg Stillson.
 Bu sabah tanışmıştınız, hatırladın mı?
 Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim.
 Washington'daki büyük çocuklarla başa çıkabilmek için   formunuzu korumanız gerekir.
 Onlara karşı sürekli hazır olmalısınız.
 Çünkü arkanızı dönmeye gelmez.
 Bu ülkede formunuzu korumalısınız.
 Bu ülkeye neler oluyor böyle?
 Biri bana neler olduğunu söyleyebilir mi?
 Sabah bir gazetede okuduğuma göre  Bu adama inanabiliyor musun?
 Daha yeni ısınmaya başladı.
 Ona oy verecek misin John?
 Ben kayıtlı bile değilim.
 -Kayıtlı değil misin?
 -Hayır.
 Kayıtlı ol dostum, sonra da şu hindiye karşı oy ver.
 O çok tehlikeli.
 Ve etrafımda bir sürü işsiz görüyorum.
 Günün ortasında bu kadar çok insan burada ne yapıyorsunuz?
 Soğukta dikilip duruyorsunuz.
 Birbirinize bakın.
 Birbiriniz için ne hissediyorsunuz?
 Şu toplulukla gurur duyuyor musunuz?
 Yanınızda duran adamı Senatoya gönderir miydiniz?
 Halkın gerçek dostu.
 Tanrım, nasıl da rol yapıyor.
 Bu adamın ne olduğunu göremiyorlar mı?
 Kafam karıştı.
 Sabah sen de arkadaşıymış gibi davranıyordun.
 Stillson gibi adamlarla birlikteyken, ince bir çizgide yürüyorsun demektir.
 Çok yakın duramazsın, eğer kaybederse seni de aşağı çeker.
 Ama eğer kazanırsa ki bu hindi kazanabilir   seni iyi bir arkadaş olarak gördüğünden emin olmalısın.
 Demek istediğimi anladın mı John?
 Her yerde işsizlik var.
 Fakat ben bugün buraya herkes için bir işle geldim.
 Bugün buraya bir davetle geldim.
 Sizi bana katılmaya davet ediyorum.
 Kampanyamın gönüllü işçilerinden oluşan ve sürekli büyüyen orduma.
 Haydi Greg Stillson'ı Amerikan Senatosu'na, yoksulluğu ise cehenneme gönderelim.
 Sizin için ne yapabilirim çocuklar?
 Geç saatlere kadar çalışıyorsunuz Bay Brenner.
 Takdire değer bir davranış.
 Ben Greg Stillson.
 Kim olduğunuzu biliyorum Bay Stillson.
 Şimdi şu maaşlı gorillerinizi alın ve ofisimden defolun.
 Dostum Sonny kimse incinmesin demişti.
 Fakat burada bir sorunumuz var.
 Sadece gelin Bay Stillson.
 Biliyorsun ki anketlerde öndeyim ve arayı açmaya devam ediyorum.
 Halkın bana ihtiyacı var.
 Açık farkla kazanacağım.
 Sana bir şey söyleyeyim.
 İnanıyorum ki, günün birinde   Amerikan Başkanı olacağım.
 Ben bir sorumluluğu üzerime aldım ve hiç kimse  Hiç kimse beni durduramaz.
 Herhalde sadık çalışanlarımdan biri bana yarınki gazetede yayınlanacak makaleni   getirdiğinde neler hissettiğimi hayal edebilirsin.
 Benden hoşlanmıyor gibisin Brenner.
 Ama sorun değil.
 Çünkü ben de senden hoşlanmıyorum.
 Nereden buldun onu?
 Tıpkı senin gibi, ben de kaynaklarımı afişe etmeyi sevmem Brenner.
 Zaten bir önemi yok.
 Çünkü haklıydın.
 O makale yarın sabah yayınlanmış olacak.
 Tabii anlaşmazsak.
 Sen neden bahsediyorsun?
 Senin, benim kampanyamdan, benim de senin yayıncılık   işinden uzak durmamdan bahsediyorum.
 Ona neleri yayınlayabileceğimizi göster Sonny.
 Bu, en iyi fotoğrafın.
 Yanımda bana sadık olan bir çok kişi var Brenner.
 Fotoğrafta yanında olan genç bayan gibi.
 Bayan Brenner ile tanışmadım ama fotoğraftaki olmadığına eminim.
 Sen ne dersin Sonny?
 Bu Bayan Brenner mı?
 Ona benzemiyor.
 Seni pislik herif.
 Bana tuzak kurdun.
 Sen kime pislik diyorsun?
 Tamam Sonny.
 Bay Brenner'a bir şans daha verelim.
 Karısı, çocukları ve toplumdaki yeri hakkında düşünsün.
 Ya seninle anlaşma yapmazsam Stillson?
 Yapacaksın.
 Yoksa arkadaşım Sonny   senin kafanı kopartır.
 Güzel fikir.
 Gördün mü Sonny, sana akıllı biri olduğunu söylemiştim.
 Evet.
 İyi bir adammış.
 Ondan hoşlandım.
 Karısı da hoşmuş.
 Şu yukarıda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle "Ey kutsal yaratık.”
 dedim, "Uğursuz kuş ya da şeytan! Azalt biraz kaderimi, söyle ruhum cennette mi   buluşacak o Lenor'la   adı meleklerce konan.”
 Chris, şeyden bahsettiği kısma geçsene,
"Onu bir daha görebilecek miyim? "
"lşısın istediğim şafak çaresini arayarak.
 Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenor'dan.
 Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenor'dan   adı artık anılmayan.”
 Bekle, hemen geleceğim.
 İyi günler efendim.
 Greg Sillson hakkında   konuşmak için mahallenizi geziyoruz.
 Adayımızı tanıyorsunuz, değil mi?
 Sizce?
 Evet, elbette.
 Greg Stillson'ın temsil ettiği değerleri biliyor musunuz?
 Greg Stillson, bu eyaletin gördüğü en başarılı   bağımsız aday hareketini yürütüyor.
 Stillson yoksulların, iyi durumdakilerin, genç ve yaşlıların temsilcisi.
 Daha sonra gelebilir misin?
 Öğrencim var.
 Elbette.
 Meşgulsün.
 Broşür bırakabilir miyim?
 Tabii.
 Tatlım! Birkaç broşür getirir misin?
 Merhaba Johnny.
 Merhaba.
 Burada mı yaşıyorsun?
 Evet.
 Öğretmenliğe geri döndüm.
 Bu kocam Walt.
 Sonunda tanışabilmek güzel John.
 Sarah sık sık senden bahsediyor.
 Hey.
 Artık gel Johnny.
 Yalnız okumak hiç de zevkli değil.
 Chris.
 Walt ve Sarah.
 Merhaba.
 İşine dönebilirsin.
 Bizim de gezecek çok yerimiz var.
 Değil mi tatlım?
 Tanıştığımıza sevindim.
 Hoşça kal.
 Kime oy vereceğini unutma.
 Hoşça kal.
 Kimdi o?
 Hey.
 İyi misin?
 Ağlıyor musun Johnny?
 Johnny! Ne oldu?
 Yok bir şey.
 Arabam geldi.
 Ben de seninle geliyorum.
 Seninle konuşmalıyım.
 Merhaba Johnny.
 Bu ne?
 Ne yapıyorsun?
 Oldukça iyi değil mi?
 Chris ve arkadaşları için   bir hokey takımı ayarladım.
 Bu öğlen ilk antrenmanı yapacağız.
 Şu anda koçlarına bakıyorsun.
 İptal et.
 Şunları garaja koyun, tamam mı?
 Bir kaza olacak.
 İptal et.
 İptal mı edeyim?
 Neden?
 Chris bunu haftalardır bekliyordu.
 Kabuğundan çıkmaya başladı John.
 Bekle.
 Seninle konuşmalıyım.
 Önce bir şeyler atıştırırız, sonra da yola çıkarız.
 Hayır, beni dinle.
 Bir kaza olacak.
 İptal et.
 Bu çok saçma.
 Her sene Mart'ta o göle kaymaya gideriz.
 Senin derdin ne?
 Kendi oğlunu öldürmek mi istiyorsun?
 Kokuyorum baba.
 Tanrı aşkına John.
 Korkma.
 Git biraz kurabiye ye.
 Benim kim olduğumu biliyor musun?
 Elbette biliyorum.
 Oğlumun hayatını araştırma yapmadan   teslim edeceğimi mi sandın?
 Fakat seni öğretmenlik yeteneğin için işe aldım.
 Medyumluk yeteneğin için değil.
 Benimle tartışma.
 Buz kırılacak.
 Buradan gitmeni istiyorum.
 Seni artık oğlumun etrafında görmek istemiyorum.
 Seninle de tartışmak istemiyorum.
 Ne dersem onu yapacaksın.
 Hayır baba, bilmiyorsun.
 Bu güvenli değil.
 Pekala, her şeyin canı cehenneme.
 Unut gitsin.
 Hokey takımını, antrenmanı, her şeyi boş ver.
 Ama senin gitmeni istiyorum.
 Ne istersen söyle.
 Bunun için üzgünüm.
 Son çekini almanı sağlayacağım.
 Ben deli değilim.
 Oğlunun öyle düşünmesine izin verme.
 Bu konuda haklıyım.
 Fakat bunu hiç bilemeyeceğiz değil mi?
 Bana elini ver.
 Artık endişelenilecek bir şey yok.
 Şoförüm seni evine bırakacak.
 Haklıydın.
 Chris! Hey, neler oluyor?
 Giyinmemişsin bile.
 İptal etmiştin.
 İptal ettiğini sanmıştım.
 Sırf ondan kurtulmak içindi.
 Gidiyor muyuz, gitmiyor muyuz?
 Odanda oturup bebek gibi somurtacak mısın   yoksa gelip arkadaşlarınla hokey mi oynayacaksın?
 Pekala.
 Paten Kazasında İki Kişi Öldü.
 Alo.
 Kimsiniz?
 Johnny! Sarah.
 Aşağıda görüşürüz tatlım.
 Tamam.
 Şunu yap Jim.
 Tanrı aşkına.
 Olmaz.
 Şunu yap! Elini şu tarayıcı ekrana koy ve   benimle birlikte tarihe geç.
 Nasıl?
 Dünyanın gördüğü en büyük toplu katliamcılar olarak mı?
 Seni korkak herif.
 Halkın sesi sen değilsin.
 Halkın sesi benim.
 İnsanlar benim aracılığımla konuşuyor.
 Uyuduğum sırada geldi Sonny.
 Kaderim.
 Gecenin ortasında geldi.
 Kalkmalıyım.
 Hemen kalkmalıyım ve kaderimi gerçekleştirmeliyim.
 Şimdi o kahrolası elini   ekranın üzerine koy, yoksa onu kopartıp kendim koyarım.
 Şunu yap! Tanrı beni affetsin.
 Tebrikler General.
 İşlemi tamamlayın Bay Başkan.
 Bu benim kaderim.
 Teşekkürler Sonny.
 Bırakın gelsinler.
 Bu gerekli değil Bay Başkan.
 Diplomatik bir çözüm bulduk.
 Bay Başkan Yardımcısı.
 Bay Genel Sekreter.
 Füzeler ateşlendi.
 Eğer zamanı geri alıp Almanya'ya gidebilseydin, Hitler başa geçmeden   önceki bir zamana ve şu anda bildiklerini bilseydin onu öldürür müydün?
 Bu yüzden mi bana geldin John?
 Bunu sormak için mi?
 Seninle konuşmam lazım Sam.
 Bir olay daha gördüm.
 Evet.
 Devam et.
 Stuart isimli bir çocuğa .
  öğretmenlik yapıyordum.
 Onun boğulduğunu gördüm.
 Öldüğünü gördüm Sam.
 Ama sorun bu değil.
 İmgelemde göremediğim bir şeyler eksikti.
 Ne demek istiyorsun?
 Bilmiyorum.
 Boş bir nokta vardı.
 Ölü bir bölge.
 Öncelikle şunu söyle, Çocuk boğuldu mu?
 Boğulduğunu gördüğünü söyledin.
 Hayır, babası hokey oynamaya götürmek istedi.
 Vazgeçmesi için ikna ettim.
 Çocuk yaşıyor.
 Evet, gördün mü?
 Her şeyin ne kadar açık olduğunu gördün mü?
 Geleceği sadece görmekle kalmıyorsun.
 Onu değiştirebiliyorum.
 Evet değiştirebiliyorsun.
 Kesinlikle.
 Evet John, işte bu.
 Bu senin ölü bölgen.
 Önsezilerinin sonuçlarını değiştirebilme imkanı.
 Bu çok etkileyici.
 Bunu not alayım.
 Sorumun cevabına ne dersin Sam?
 Ne?
 Oh, Hitler ile ilgili olanı soruyorsun.
 Ne yapardın?
 Bundan pek hoşlanmadım John.
 Nereye varmaya çalışıyorsun?
 Ne yapardın?
 Onu öldürür müydün?
 Pekala.
 Sana cevap vereceğim.
 Ben bir tıp adamıyım.
 Benden hayat kurtarmam ve acıları hafifletmem beklenir.
 İnsanları severim.
 Buna rağmen, o pisliği öldürmekten başka seçeneğim olmazdı.
 Canlı kurtulamazdın.
 Önemli değil.
 Onu öldürürdüm.
 Nosdrovia.
 Skol.
 Sevgili Sarah  Bu yazması zor bir mektup, o yüzden kısa keseceğim.
 Artık saklanmaya devam edemem.
 Yaptığım şey buydu.
 Kaçmak ve saklanmak.
 Her şeyi yanlış değerlendirmişim.
 Gücümün bir lanet olduğunu düşünmüştüm ama   artık bir armağan olduğunu görebiliyorum.
 Bu mektubu okuduğun sırada   her şey bitmiş olacak.
 Neden olduğunu asla anlayamayacaksın.
 Aslında kimse anlamayacak.
 Fakat ben ne yaptığımı biliyorum.
 Doğru olanı yaptığımı da biliyorum.
 Benim için hiçbir zaman senden başkasının olmadığını unutma.
 Sanırım şansımız pek yaver gitmedi.
 Seni daima seveceğim.
 Johnny.
 Çok teşekkürler.
 Adın ne?
 Michael.
 Merhaba, Walt.
 Nasılsınız?
 Sizin bebeğiniz mi?
 Evet.
 Haydi, onu sahneye getirin.
 Bu kampanyaya verdiğiniz destekten ötürü   sizlere tüm kalbimle teşekkür ediyorum.
 Bu kampanyayı eyalet tarihinin en çok konuşulan, en heyecan verici ve   en önemli kampanyası haline getirdiniz.
 Buraya sizlere şahsen teşekkür etmek için geldim.
 Johnny! - Çocuğu ver! - Hayır! Yapma! Sonny, adam beni öldürmeye çalışıyor.
 Sen kimsin?
 Pislik herif.
 Seni kim gönderdi?
 Her şey bitti.
 Sen bittin.
 Fotoğraf çeken o çocuk nerede?
 Görmedim.
 Tamam.
 Hepsi geçti.
 Oh Johnny.
 Neden?
 Neden?
 Elveda.
 Seni seviyorum.
||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar