Print Friendly and PDF

Translate

Overlord Operasyonu (2018)Overlord

|


 110 dk
Yönetmen:Julius Avery
Senaryo:Billy Ray, Mark L. Smith
Ülke:ABD  , Kanada 
Tür:Aksiyon, Macera, Korku, Gizem, Bilim-Kurgu, Savaş
Vizyon Tarihi:09 Kasım 2018 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Rusça, Fransızca, Almanca
Müzik:Jed Kurzel
Nam-ı Diğer:Operação Overlord
Oyuncular:
Jovan Adepo
 Wyatt Russell
 Mathilde Ollivier
Pilou Asbæk

Özet

Overlord Operasyonu'nun hikayesinde, İkinci Dünya Savaşı’nda, müttefik güçlerin Normandiya'ya asker çıkarması yapacağı günün arifesinde, bir grup Amerikalı paraşütçü, düşman hattının arkasında bırakılır. Askerlerin buraya bırakılmasının amacı saldırının başarısı için önemli bir görevi gerçekleştirmektir. Fakat askerler hedeflerine yaklaşırken beklenmedik bir şeyle karşılaşırlar. Nazi işgali altındaki köyde, sadece bir askeri operasyondan fazlasının olduğunu fark ederler.

Altyazı

İngiliz İmparatorluğu'yla Fransız Cumhuriyeti   ortak bir amaç için güçlerini birleştirdiler.
 Asla teslim olmayacağız.
 Amerika'nın erkek ve kadınları   bu dünya tarihinde önemli bir an.
 Müttefik Seferi Kuvvetleri'nin   askerleri, denizcileri ve pilotları   Büyük Haçlı Seferi'ne atılmak üzeresiniz.
 Alman savaş makinelerini yok edeceksiniz.
 Mazlum Avrupa insanına yapılan Nazi zorbalığını bitireceksiniz.
 Savaşta başarabileceklerinize güvenim tam.
 Tüm dünyanın gözleri üzerinizde.
 Hitler'in işi bitti.
 Paris'ten Berlin'e kısa bir tren yolculuğuyla   bu bebekle oraya vardığımda   bam!
 Hepimiz eve döneceğiz.
 Ne kadar çok gemi var!
 Bence burası daha güvenli.
 Bir Alman bombardıman uçağı gemiler böyle sıkışık haldeyken   tek atışta 20'sini yok edebilir.
 Bu uçağı düşürmesi daha zor olacaktır.
 Selam Rosenfeld!
 Uçaklarda gemilerden daha çok asker ölüyor.
 Asıl gerçek bu.
 Tibbet'i dinleme, Rosenfeld.
 Saçma sapan konuşuyor.
 Baksana Grunauer!
 Almancada "saçma sapan konuşmak" nasıl deniyordu?
 Buna bayılıyorum.
 Selam.
 Ben Morton Chase.
 Fotoğrafçıyım.
 Çavuşun, bu görevden önce İtalya'da olduğunu söyledi.
 Harika bir fotoğraf karesi.
 Sakıncası yoksa   camdan bakarken birkaç fotoğrafını çekeyim.
 Bak ne diyeceğim Morton Chase   gidip o lanet koltuğuna otur.
 Şimdiden arkadaş mı ediniyorsun, güzellik?
 - O adamı tanıyor musun?
 - Hayır.
 Baker Birliği'nden gönderilen onbaşı.
 Son dakika transferi.
 Bir yüzbaşıya vurduğu için bizimle geliyormuş.
 Bir yüzbaşıya vurduğu için mi bizimle bu geziye çıktı yani?
 Peki biz ne yaptık?
 Boyce.
 Sakız?
 Bu ne lan?
 Şans için falan mı?
 Hadi ama dostum.
 Siktir et, yere çarptığımızda ölmemen için bundan fazlası gerek.
 Zincirimi verir misin lütfen?
 Almanlar bize hakiki cephaneyle ateş ederken   acemi birliğindeki gibi kolay olmayacak işler.
 Ve sen Boyce, acemi birliğinden bile zar zor canlı çıkabildin.
 Yanında şans getirmesi için ne taşırsan taşı   senin bir askere dönüşmeni sağlamayacak.
 Bitirdin mi?
 Artık zincirimi verir misin?
 - Seninle taşak geçiyorum.
 - Teşekkürler.
 Atlama bölgemiz neresi, Nez?
 Fransa'daki Cielblanc Köyü, Çavuş!
 Peki hedef bölgemiz neresi, Grunauer?
 Şehir merkezinin yakınındaki kilisenin tepesindeki sinyal bozucu kule, Çavuş.
 Peki, Naziler neden bir kilisenin tepesine   sinyal bozucu kule koymuşlar, Er Boyce?
 Çünkü onlar  İsa aşkına, Boyce.
 Kilisenin tepesine koymalarının sebebi   Naziler'in birer orospu çocuğu olmaları.
 Ve o orospu çocukları bu dünyadaki   iyi olan her şeyi yok etmeye çalışıyorlar!
 İşte bu yüzden onlara o şekilde davranmalıyız.
 Anlaşıldı mı?
 Evet Çavuş!
 120 binden fazla müttefik asker   bu dünyadaki iyi ve saf olan her şey uğruna   Fransız sahillerinde savaşıyor.
 Bu adamların hava desteğine ihtiyacı var!
 Ve biz 06:00'a kadar o kuleyi indiremezsek   Alman kuvvetleri yüzünden gerekli desteği alamayacaklar.
 Ne yapmamız gerekiyormuş?
 Lanet işimizi, Çavuş!
 Aynen öyle.
 Lanet işinizi.
 Onbaşı Ford patlayıcı uzmanı olarak aramıza katıldı.
 Bizimle olduğu için şanslıyız.
 Onun ağzından çıkan emirlere   sanki benim emrimmiş gibi itaat edeceksiniz.
 90 dakika sonra atlayacağız.
 - Coo-ree!
 - Coo-ree!
 Yaklaşmış olmalıyız.
 Umarım her şey yolunda gider.
 Ya yanlış yerden atlayıp Alman ordusunun tam ortasına düşersek?
 Her şey yolunda gidecek.
 Çünkü Nazilerin, Rosenfeld adında birine ne yapacaklarını biliyoruz.
 Her şey yolunda gidecek.
 Bu sadece küçük bir Alman karşılaması, hanımlar.
 Yerinizden ayrılmayın ve sakin ol.
 Işık yandığında atlayacağız.
 Eğlenmiyor musunuz hanımlar?
 Siktir!
 Çok fazla uçaksavar ateşi var!
 Biraz daha güneye atlamamız gerekecek.
 Anlaşıldı.
 İyi vakit geçireceğiz dememiş miydim hanımlar?
 Gebereceğiz!
 Geberip gideceğiz!
 Çavuş, siz  - Murphy!
 - Doktor!
 Sakin ol!
 Buraya gelme sebebimiz bu.
 Görevimiz bu.
 Grunauer, otur!
 Lanet olası, otursana!
 Onu kurtarabilirim!
 Onu kurtarabilirim!
 O öldü!
 Otur yerine!
 Herkes yerine otursun!
 Siktir!
 Kırmızı ışık!
 Kalkın hadi.
 Kancanızı takın.
 Tek sıra olun!
 Yeşili bekleyin.
 Siktir.
 - Aşağıda görüşürüz.
 - Tam arkanda olacağım.
 Jacob!
 - Tam arkanda olacağım.
 - Tamam.
 Manuel açılma!
 Tibbet, git!
 Rosenfeld!
 Git!
 Siktir.
 Jacob?
 Jacob?
 Jacob?
 Çavuş.
 Sigaranız var mı Almanlar?
 Dalga geçiyor olmalısınız.
 Hiçbirinizde yok mu?
 Sizi lanet olası  Sus.
 Bitti artık.
 Onu ölüme terk ettin.
 Daha yere inmeden ölmüştü o.
 Bunu biliyordu.
 Neden bahsediyorsun sen?
 Biz  Bir bok yapamazdık.
 Orada 10 Alman vardı.
 Ve senin o tüfeği nasıl tuttuğunu gördüm.
 Görev, çavuş değildi.
 O kuleyi 06:00'ya kadar indirmeliyiz.
 Gidelim.
 Biraz daha kuzeye gidersek   Cielblanc'taki toplanma bölgesine ulaşırız.
 Tabii diğerleri başarabildiyse.
 - Birini gördün mü?
 - Hayır, sadece seni.
 Ve Çavuş Rensin'i.
 Boyce, cesetleri dert etmeye devam edersen yakında onlardan biri olursun.
 Onbaşı, o uçakta arkadaşlarım vardı.
 Evet.
 Arkadaşlar ölür.
 Onbaşı.
 Flash.
 Thunder.
 Fransa'ya hoş geldiniz.
 Selam arkadaşlar!
 Pardon.
 Sadece üçümüz kaldık diye çok korkmuştum.
 O korkmuştu.
 Annie Oakley'i bir dakika daha dinleseydim bu işi bitirecektim.
 Tibbet, patlayıcılar ne durumda?
 İyi durumdalar.
 Lütfen bana yanında Boyce'dan fazlası olduğunu söyle.
 Lanet olsun.
 Üzgünüm.
 - Kameran yanında mı?
 - Tanrım!
 - Kameranı getirmişsin.
 - Evet.
 - Atlayıştan sağlam mı çıktı?
 - Evet.
 Çok dayanıklı olmalı.
 - Sağ ol.
 - Bununla manzara fotoğrafları mı çekiyorsun?
 Öyle de denebilir.
 Daha çok çarpışmayı çekmemi istiyorlar.
 Ama ön cepheden manzara fotoğrafı da çekebilirim.
 Bakabilir miyim?
 İşime yarayabilir.
 Dikkat et.
 Bu hassas bir alet.
 Boynuna bir spot ışığı takmakla eşdeğer bu.
 Pardon dostum.
 Rosenfeld'dan haber var mı?
 Grunauer'ı yaklaşık bir mil doğuda gördüm.
 Almanlar onu delik deşik etmişler.
 Siktir.
 Bu gidişle toplanacak kimse kalmayacak.
 Olumlu düşün, Tibbet.
 Lanet olası Fransa.
 Tekrar İtalya'da olmayı ister miydin, Onbaşı?
 Nasıl aramıza katıldın ki sen?
 Bilmiyorum, Tibbet.
 Neden bu kadar gevezesin?
 Bazı soruların iyi bir cevabı yoktur.
 Bunu kitabımda kullanacağım, Onbaşı Ford.
 Kitabın mı?
 Evet.
 Göreve başladığımız andan itibaren yazıyorum.
 Bir kenarda karalayıp durduğun şey o muydu?
 Vay be Dawson, senin gibi bir hödüğün   bırak kitap yazmayı cümle kurabileceğini bile sanmazdım.
 Annem kilise için yemek kitabı yazıyordu.
 Ben de burada deneyeyim dedim.
 Sıradan halkın bilmediği şeyler hakkında olacak.
 Aslında burada neler olduğu.
 Heyecan vericiymiş.
 Eminim 1 milyon kopya satarsın.
 Ben de bir tane alırdım.
 Teşekkürler dostum.
 Chase, düşünüyordum da belki ikimiz   bir ekip olup onun içindeki bazı resimleri kullanabiliriz.
 Böylece sen de kazançlı çıkarsın.
 Boyce!
 Boyce  Boyce, bana doğru gel!
 Boyce!
 Dawson nerede?
 - Dawson nerede?
 - Dawson'ı boş ver.
 Bir ip üzerindeymişsin gibi bana doğru gel.
 Süngünü düzelt   ve bana doğru gel.
 Hadi.
 Gitmeliyiz!
 Chase, onun izinden git.
 İlerlemeye devam edin.
 Hey!
 Ayağa kalk.
 Silahını o tarafa doğrult.
 Buraya gelip beni almak isteyen yok mu?
 Tüfeğini kullan.
 Hafifçe dokundur.
 Mayını patlatacak kadar sert dokundurma.
 Ne kadar sert dokundurmalıyım?
 Yapınca anlarsın.
 Hadi.
 Ağaç hattına ulaşmalıyız.
 Hayattaydı   ve bir anda öldü.
 Ama sen hala hayattasın.
 O yüzden kafanı toparla.
 Yapacak bir görevimiz var.
 Bu ne lan?
 Köpektir belki?
 Bok gibi kokuyor.
 - Üzerindeki ne?
 - Göz küresine benziyor.
 Bu normal değil.
 Lanet ışığı kapat.
 Özür dilerim.
 Lanet olsun, bir önemi yok.
 Ne olduğunun.
 Bu bir köpek değil.
 Çakal gibi görünüyor.
 - Çakal mı?
 - Evet, şeytanın köpeği olan.
 Cehenneme gitmiş gibi.
 Ruhu bedeninden çıkıp şeytanın olmuş gibi.
 Bu tür saçmalıklar nerden aklına geliyor?
 Ne demek istiyorsun?
 Böyle şeyler aklına nerden geliyor?
 İncil'den.
 İncil demek!
 Toynağı olan kaç tane çakal gördün ki?
 Demek istediğim de bu.
 Bu normal bir çakal değil.
 Hey!
 Onbaşı, ne yapalım?
 Burada olduğumuzu kimseye söylememeli.
 Yakalayın onu.
 Sakin ol.
 Sakin ol.
 Güvendesin.
 Sorun yok.
 Bitti artık.
 Boyce, resmi tercümanımız.
 Pekala.
 Kızımız bir çöpçü.
 Köyün Cielblanc mı?
 Cielblanc mı?
 Şu Almanlarla dolu olan?
 Al.
 Boyce, ona yolu göstermesini söyle.
 Bize yolu gösterebilir misin?
 Çanta.
 Bu mu?
 Al.
 Gidelim.
 Lanet olası Naziler.
 Orası benim evim.
 Ama gözükmemelisiniz.
 Onbaşı?
 Burası.
 Orada bizi ne bekliyor?
 Tek başına mı kalıyorsun?
 Kardeşimle birlikte.
 8 yaşında.
 Bir de halam var.
 Sadece halası ve kardeşi varmış.
 Tamam.
 Doğru mu söylüyor öğrenelim.
 Boyce, sen burada kal.
 Kaçmaya kalkarsa vur onu.
 Gidelim.
 Sen ve ben burda bekleyeceğiz.
 Gidip kontrol edecek, o kadar.
 Hayır.
 Hayır.
 Kim var orda?
 Dedim ki, kim var orda?
 Saklan, saklan.
 Bayan Lesner  Benim, Chloe.
 Dışarıda olmamalısın.
 Yüzbaşına söyleyeceğim.
 Hayır, gerek yok.
 Eve gidiyorum.
 Seni kiliseye götürecek.
 Hayır.
 Eve gidiyorum.
 Hayır, yapmayın!
 Bu kız sokağa çıkma yasağını delmiş!
 Eve gidiyorum!
 Sorun yok.
 Çantasını ver.
 Kız onlara öttü mü?
 Hayır.
 Galiba Almanları hiç sevmiyor.
 Çünkü onlar birer domuz.
 Sizin de olmadığınızdan emin olmak istedim.
 Bu taraftan.
 Dostum, kız çok güzel.
 Tam bir afet.
 Eyfel Kulesi'ne falan gidebiliriz.
 Bu ne lan?
 Halam.
 Çok hasta.
 - Sessiz ol.
 - Ben mi?
 Bu çocuğa böyle ürkütücü şeyler yapmamasını söyle.
 Sorun çıkarır mı?
 Hayır.
 Halam çok hasta.
 Merhaba.
 Bir sürü Alman buralarda dolanıyor.
 2 tane Buzzsaw saydım.
 Ve o duvar da bir kale gibi.
 Herkes toplansın.
 Tüm patlayıcıları ve zamanlayıcıları masaya koyun.
 Sayım yapalım.
 Hanımefendi.
 O araziye hiç girdiniz mi?
 Hayır.
 Kamyonlar girip çıkıyor ama oraya yaklaşırsak vuruluruz.
 Mesafemizi korursak vurulmayız.
 O duvarın ardında bizi vurmayı bekleyen bir atış mangası olmamasını mı umalım?
 Patlayıcıları kuleye yerleştirmek için yeterli zamana ihtiyacımız var.
 Tibbet, seni iyi bir konuma yerleştirirsek   Chase'le benim geldiğimizi farkeden Buzzsawlar'dan bizi koruyabilir misin?
 Bekle, ne?
 Yani, size vakit kazandırabilirim.
 Ama ateş ettiğimde hepsi dışarı çıkacak.
 O zaman sizi koruyamam.
 Peki ya ben  Kuleye tırmanmaya en uygun kişi olduğumdan emin değilim.
 Belki ben gidebilirim.
 Onlara ne yapıyorlar?
 Onlarca insana yaptıkları şeyi.
 Ve aileme.
 - Siktir!
 - Yok artık!
 Burada kalamazsınız.
 Tüm gece devriye gezip evleri arıyorlar.
 Ne istiyorlarsa yapıyorlar.
 O kule 4 saatten az bir sürede indirilene dek burda kalmalıyız.
 Endişelenme tatlım.
 Tanrım!
 Bu salağa çan falan takmalıyız.
 Orada bir sürü asker var.
 Bizse yalnızca 4 kişiyiz.
 Yani   belki de beklemeliyiz.
 Aramıza yeni kişiler katılabilir.
 Güzellik, nihayet zekice bir şey söyleyebildin.
 - Sağ ol.
 - Onbaşı, bir kule uğruna   intihar görevine çıkmak mantıksız.
 Hepimiz çavuşu duyduk.
 Eğer kuleyi indiremezsek   uçaklar sahildekilere hava desteği sağlayamayacak.
 - Şu haline bak!
 - Değil mi?
 Birden bire gerçek bir asker gibi konuşmaya başladın, Boyce.
 Peki Almanları indirmek için gerekeni yapmaya hazır mısın?
 Ne gerekirse yaparım.
 Ne gerekirse yaparmış!
 Bu tam olarak ne?
 Açıkla bana.
 Ne demeye çalışıyorsun, Tibbet?
 Demek istediğim, bir fare bile öldüremezsin.
 Öldürebilir misin?
 Onbaşı, bunu duymanız lazım.
 Karargahtaki barakada etrafta dolanıp duran bir fare vardı.
 Her tarafa sıçardı.
 O yüzden Çavuş, birinin onu öldürmesini emretti.
 Boyce da fareyi botuyla yakaladı.
 Sonra da onu doğaya saldı.
 Ama fare bir sonraki gece geri gelip Çavuş'un yastığının her yanına sıçtı.
 Çavuş da ceza olarak bizi tüm sabah tepelerde koşturdu.
 Bu iş sana göre değil, Boyce.
 Öyle olsa bile, her birimize yaklaşık 10 Alman düşüyor.
 Tibbet, yeter!
 Toplanma noktasına gelen var mı git bak.
 - Chase'i de yanına al.
 - Lanet olsun.
 Chase, git.
 03:00'a kadar burda olun.
 Ne?
 Ne?
 Zırlayıp duruyorsun.
 Ne dediğini anlamıyorum.
 Oynamak ister misin diye sordu.
 Tüm Amerikalıların beyzbol oynadığını sanıyor.
 Bu Amerikalı oynamıyor ama.
 İsteka ve 5 dolar getirmesini söyle.
 İşte o zaman oynayabiliriz.
 Chase, hadi!
 Hanımefendi?
 Teşekkürler.
 Aşağı inip güvenliği sağlamanı istiyorum.
 Evet ama Tibbet ve Chase büyük ihtimalle  Boyce, git.
 Halamın hasta olduğunu söylemiştim.
 Ona ne oldu?
 Bilmiyorum.
 Almanlara sor.
 Onu kiliseden getirdiğimden beri tek kelime etmedi.
 Onu temizlemem gerek.
 Gidelim!
 Fare için yaptıkların hoşuma gitti.
 İngilizcen iyiymiş.
 Veteriner olmak için Londra'da üniversite okudum.
 Sonra savaş başladı   ve her şey değişti.
 Bu Paul.
 Ben de Chloe.
 Ben Ed.
 Sanki evimde gibiyim.
 Fransızcan kulağa farklı geliyor.
 Ninem öğretmişti.
 Haiti'de doğmuş.
 Ama sonra Amerika'ya taşınmış.
 Louisiana'da yaşıyordu.
 Louisiana'yı bilmiyorum.
 Çok sıcaktır.
 Çok sıcaktır.
 Peki.
.
  orada savaş yok mu?
 Böylesi yok.
 Almanların aileni alıp götürdüklerini söylemiştin.
 İlk, babamızı aldılar.
 Birkaç hafta sonra da annemizi almaya geldiler.
 Alman doktor   topraktaki katranın bir tür gücü olduğuna inanıyor.
 Buna bilim adını veriyor.
 Ama bu bizi öldürebilmesi için bir bahane yalnızca.
 İyi akşamlar, Bayan Laurent.
 Girebilir miyim?
 Perişan bir gece daha.
 Gönüllüler arıyoruz.
 Çok yazık.
 Ama hayat böyle.
 - Ne yapıyorsun?
 - Hiçbir şey.
 Çok garip.
 Bu gece tavşan yok mu?
 Hiçbir şey pişirmedin mi?
 Meşguldüm.
 - Ne yapmakla?
 - Halama yardım etmekle.
 Tamam.
 Bize ayıracak vaktin var mı?
 Bu gece olmaz.
 Lütfen.
 Hep böyle mi olacak?
 Anlaşmamızı sana hatırlatayım mı?
 Üzgünüm, iyi hissetmiyorum.
 İçeri gelin!
 Bu gece bunun için vaktim yok, Chloe.
 Bu gece vaktim yok.
 - Paul nerede?
 - Uyuyor.
 Tavan arasında mı uyuyor?
 Yerinde kal, Chloe.
 Topu olan bir çocuk var sadece.
 Yani uyumamış, öyle mi?
 Belki doktor bu konuda ona yardımcı olabilir.
 Halana yardım ettiği gibi.
 Onu götürsek mi acaba?
 Ya da ben mi burda kalsam?
 Kal.
 Buna sevindim.
 Teşekkürler.
 Tamam patron.
 Gidelim.
 Ayağa kalk seni pislik.
 Birileri sadakatsizlik yapmış.
 İyi misin?
 Şimdilik iyi.
 Ama hiçbiriniz yakında iyi olamayacaksınız.
 Bizi dert etme, Franz.
 Bence bizim iyi olma ihtimalimiz seninkinden çok daha yüksek şu an.
 Çok güzel.
 Patronun bu şeyi yaptığın infazlar karşılığında ödül olarak mı verdi?
 Çuval benzeri bir şey istiyorum.
 Boyce, tüm görevi riske attın.
 Onbaşı, buna izin veremezdik.
 Kes sesini.
 Gidip Tibbet'le Chase'i getir.
 O kuleye ulaşmamız gerek.
 Hazır ol, ateş!
 Hazır ol, ateş!
 Siktir!
 Lütfen yardım et.
 Lütfen yardım et.
 Lütfen yardım et.
 Siktir!
 Yardım et!
 Yardım et!
 Jacob?
 Sessiz ol.
 Bu lanet yerden çıkmalıyız.
 Dur, bekle.
 Üzgünüm.
 Dinle beni!
 Çekmem gerek, tamam mı?
 Canın yanabilir.
 Üzgünüm.
 Hadi.
 Hadi.
 Şimdi ne yapacağız?
 Buradan gideceğiz.
 Al.
 Koru bizi.
 Çabuk ol.
 Hadi.
 Uzun zaman oldu.
 10 dolarına bahse varım Boyce kendini yakalattı.
 Oynayacak köpeğin falan yok mu senin?
 Hadi ama Chase.
 Bırak şu kamerayı.
 Gelmedi mi?
 Sizi alması için göndermiştim.
 Boyce'nin kaybolmuş olması benim suçum mu yani?
 Köprüde bekle demiştin.
 Ben de bekledim.
 Buradaki mankafayı bile sağ tutmuş olmam bir mucize.
 Hey!
 Yardım edin!
 Ne oldu ona?
 Onu kilisede buldum.
 Almanlar ben yere iner inmez beni yakaladılar.
 Her tarafıma bir şeyler sokulmuş halde uyandım.
 Kilisenin içi mi?
 Nasıl girdin oraya?
 Cesetlerin üstünde.
 Sakinleş.
 Soluklan.
 Dinle beni.
 Orada insanlar üzerinde deney yapıyorlar.
 Köylüler üzerinde deney yapıyorlar!
 - Ne?
 - Onun halası gibi.
 Alev makineleriyle onları yakmalarına rağmen cesetler yine de hareket ediyor.
 Katranı topraktan koza benzeri şeylerin içine pompalıyorlar.
 Soluklan.
 Kuleye göz atabildin mi?
 Bir vücudu olmamasına rağmen   konuşabilen bir kadın vardı.
 Sonra da Rosenfeld'i gördüm.
 Boyce!
 Kuleye göz atabildin mi?
 - Kule üssü  - Evet.
  yerin altında.
 Ama orada o şeylerden bir sürü var.
 - Tamam.
 Tamam.
 - Bak.
 O da ne öyle?
 Bu şey ne?
 Ne oldu, Alman?
 Almanca anlamıyorum.
 Sen anlıyor musun?
 Almanca bilmiyorum.
 Ben sadece Führer'in bir subayıyım.
 Doktorun ne yaptığından haberim yok.
 - Yok mu?
 - Yok.
 Buradaki erin sana pek inandığını sanmıyorum.
 Adamlarının ve doktorun insanları yaktığını gördüm.
 Bu bir savaş, değil mi?
 İnsanlar birçok farklı yolla ölür.
 Senin onbaşının bir sürü insan öldürdüğüne eminim.
 Evet.
 Odaklan.
 Sabrım azalıyor, Franz.
 Bilmem gerekenleri bana anlatmazsan   buradaki er tüm odayı senin kanınla boyayacak.
 Kiliseye götürdüğünüz insanlara   ne yapıyorsunuz?
 Onlara bir amaç veriliyor.
 O zavallı hayatlarında ilk defa bir değerleri oluyor.
 Aynı halan gibi bu köy halkı kanları ve bedenleriyle   aklınızın ermeyeceği katkılarda bulunuyorlar.
 Çıkarın onu!
 Onu buradan çıkarın!
 Bunun için kusura bakma.
 Pekala.
 Buna ihtiyacımız yok.
 Çünkü bizimle bir alakası yok.
 Siktir git.
 Kaldır onu.
 - Şimdi ne yapacağız?
 - Onu yukarı asacağız.
 - Ne?
 - Yukarı as onu.
 Hayır.
 Hayır.
 Onbaşı, onu neden asıyoruz ki?
 Konuşmayacağını biliyoruz.
 Gitmemiz gerektiğini söyledin.
 Bir görevimiz var, değil mi?
 Değil mi?
 Bilmek istediğim şeyi biliyorsun.
 O duvarların ardında ne var?
 Adamlar, silahlar, her şey.
 Siktir git.
 Bak Franz.
 Bu sefer ben kazanacağım.
 Bülbül gibi öteceksin.
 Bülbül gibi öteceksin.
 Ford!
 - Ne?
 - Ne yapıyoruz böyle?
 Sence bu şerefsiz daha iyisini mi hakediyor?
 Onun gibi değiliz!
 Onları yenmek istiyorsan   onlar kadar pislik olacaksın.
 Şimdi geri çekil.
 O duvarın ardında kaç adamınız var?
 Kaç tane birliğiniz var?
 Siktir git buradan.
 Artık kendimi tanıyamıyorum.
 3 ay önce bahçemin önünde çim biçiyordum.
 Ama sonra bir postacı, elinde ordudan bir mektupla çıkageldi.
 Şimdiyse buradayım.
 Sonumun ne olacağına dair hiçbir fikrim yok.
 Eğer dedikleri doğruysa   duvarların ardında en az 40 adamları var.
 40 mı?
 Bu çok fazla.
 Değil mi?
 Çok fazla.
 İçeri sızmak zor olacak.
 Tibbet onları yeterince oyalarsa   ikimiz o kuleye girebiliriz.
 Hala ilk plan mı geçerli?
 Elimizdeki tek plan bu.
 Kuleye içeriden giriş olabilir.
 Demek istediğim, ordayken birkaç tane geçit gördüm.
 Yani içeri zar zor girip dışarı da zar zor mu çıkacağız?
 Unut gitsin.
 Dışarıda kalmak daha iyi.
 Sahile saldırmalarına 60 dakika kaldı.
 Kullanabileceğimiz bir aracınız var mı?
 Geri alamayacaksınız.
 Babamın garajda bir tane vardı.
 Chase, Alman'ı yolculuk için hazırla.
 Dikkat dağıtmak için onu kullanacağız.
 Garajın yolunu göster.
 Hey.
 Gitme vakti.
 Hey.
 Dostum.
 Uyan.
 Sanırım yardıma ihtiyacım olacak.
 Hayır!
 Dur!
 Kes şunu!
 Bırak beni!
 Hayır!
 İmdat!
 Chase!
 Hey, hey, hey.
 Chase, Chase, Chase.
 Bayılmıştı.
 Bayılmıştı.
 Lanet olsun.
 Kapa çeneni.
 Bu senin suçun değil.
 - Yaraya baskı yap.
 - Evet, baskı yap.
 Kötü mü?
 Kötü mü?
 Bana bak.
 İyisin.
 Bir şeyin yok.
 - Durumu nasıl?
 - Chase.
 Ağzını aç.
 İşte böyle.
 Baksana Ed?
 Ölmeme izin verme, tamam mı?
 Ölmeyeceksin.
 İyi olacaksın.
 Bir şeyin yok.
 Bastır, baskı uygula.
 Dayan Chase.
 Her şey düzelecek evlat.
 İyi hissetmiyorum.
 Kalkma, kalkma.
 Chase, rahatla, rahatla.
 Bir şeyin yok.
 Bir şeyin yok, Chase.
 Kendini bırakma yeter.
 Bana bak, Chase.
 Bana bak.
 Chase.
 Chase.
 Kameram nerede?
 İşte burada.
 Senin kameran.
 Chase.
 Chase.
 Chase.
 Bırakın bu Alman pisliğin yüzüne bir kurşun sıkayım!
 Hayır.
 Ona ihtiyacımız var.
 Sana başka bir tane getiririm!
 Ne yapıyorsun?
 Boyce, o öldü.
 Rosenfeld, patlayıcıları masadan topla.
 Gitmeliyiz.
 Şu ana dek sesimizi duymadılarsa bile artık duymuşlardır.
 Yürü!
 İlerle.
 Yürü!
 Boyce, patlayıcıları al.
 Hadi.
 O kule ayakta olduğu sürece sahile hava desteği ulaşamayacak.
 Niye gülümsüyorsun dostum?
 Vay anasını!
 O serumun ne olduğunu sormuştun, Onbaşı.
 Susadım.
 Nasıl hissediyorsun?
 Harika hissediyorum.
 Canım bile acımıyor.
 Sanırım göründüğü kadar kötü değil.
 Çok garip.
 Listeye ekle.
 - Chase?
 - Ha?
 Kalkabilir misin?
 Evet.
 Yavaş ol.
 Burası çok mu sıcak?
 Yanıyorum.
 - Chase.
 - Chase.
 - Belki de oturmalısın.
 - Kafam acıyor.
 Ne oluyor lan?
 Ed?
 - Chase?
 - Aman Tanrım!
 - Siktir!
 - Yok artık!
 Kafam acıyor.
 Chase.
 Chase, otur.
 Hadi ama Chase!
 Tanrım!
 Onun sorunu ne?
 Bilmiyorum.
 Chase.
 Onu vuracağım.
 Onbaşı, lütfen yapma.
 Onbaşı, lütfen sakin ol.
 Chase.
 Dostum.
 Chase?
 Bana ne yaptın, Ed?
 - Ne yaptın?
 - Chase, dur!
 Az önce ne oldu?
 Bin Yıllık Devlet'e   bin yıllık askerler gerekir.
 Bu bir şaka falan olmalı!
 Boyce.
 Boyce!
 Hey.
 Hey.
 Bitti artık!
 Bitti!
 O değildi.
 O Chase değildi.
 Duydun mu?
 Chase değildi.
 Vay anasını.
 Burada olanları biri bana açıklayabilir mi?
 - Paul.
 - Lanet olsun!
 Chloe!
 Chloe!
 Dur!
 Siktir!
 Eğil!
 Gidelim!
 Hayır!
 Paul!
 Paul!
 Chloe!
 Siktir!
 Paul!
 Lanet olsun!
 Gitmeliyiz.
 O kuleyi derhal indirmemiz gerek.
 Boyce, ikimiz oraya tırmanacağız.
 Tibbet ve Rosenfeld da bizi koruyacak.
 Durun biraz Onbaşı, çocuk ne olacak?
 Hadi, gitmeliyiz!
 Lanet olsun!
 Onu bizim yüzümüzden götürdüler.
 Bekle biraz.
 Peki ya laboratuvar?
 Orada yaptıkları?
 Bir önemi yok!
 Görevimiz bu değil.
 Kuleyi indirince gelen birlikler orada ne varsa icabına bakarlar.
 O zamana dek kardeşi ölmüş olur.
 Görevini unuttun mu, asker?
 Artık durumlar değişti, Onbaşı!
 Seni o lanet kuleye illa sürüklemem mi gerek?
 Evet.
 Çünkü onu orda bırakmayacağım.
 Sana bir emir verdim!
 Hayır.
 Hayır.
 Hayır.
 Hayır!
 Bunu yapmamız gerek!
 Yapmamız gerektiğini biliyorsun, Onbaşı.
 Bizi içeri sokabilirim.
 Yapabilirim.
 Bizi içeri sokabilirim.
 Kuleyi alttan patlatabiliriz.
 Lanet laboratuvarlarını yok edebiliriz!
 Ayrıca çocuğu da kurtarırız.
 Bir taşla iki kuş.
 Bunu yaparsak   buradan gitme ihtimalimiz neredeyse sıfır olacak.
 Ama başarırsak buradan gitmek çok daha harika hissettirecek.
 Bizi doğruca oraya götürebilirim.
 Tamam.
 Yolda ayrıntıları anlatırsın.
 Hayır, yapma!
 Serum hala tutarsız.
 Test edilmesi gerek.
 Dur!
 Canlılar üzerinde hiç denemedik!
 Wafner, yapma!
 Ne yaptığını bilmiyorsun!
 Kilisenin hemen doğusunda eski bir drenaj hattı var.
 Tünel girişi yokuşun aşağısında.
 - Tamamdır.
 - Ve burası da kilise.
 O girişi korumak için elinden geleni yap.
 Yemimiz ve iki Buzzsaw'ın ordan iyi bir açın olacaktır.
 Onları oyalaman gerek.
 Bir sürü Alman'ı benden uzak tutacak bir arkadaş fena olmaz.
 Evet, Boyce sizi içeri sokarken onu koruyabilirim.
 Tamam.
 Onları kendi üstünüze çekmeye çalışın.
 Ne kadar çok çekerseniz bizim için o kadar iyi.
 Ne kadar çok toplanırlarsa bizim için de o kadar iyi.
 - Bununla ben ilgilenirim.
 - Ama dikkatli ol.
 Bir süre sonra iki kişi olduğumuzu anlayacaklardır.
 Mühimmatı yerleştirmek için gereken vakti sağlasanız yeter.
 Sonra da çocuğu kurtarırız.
 - Bence bunu yapabiliriz.
 - Evet.
 Bol şans.
 Dikkatli olun.
 - Sen de, Ed.
 - Evet.
 Hey.
 Dawson'nın kitabında manyak bir bölüm olurdu bu, değil mi?
 O benim!
 Siz halanın icabına bakın!
 Lütfen.
 Sadece kardeşimi arıyordum.
 Siper alın!
 - Dolduruyorum!
 - Çabuk ol, Rosenfeld!
 Siktir!
 Al bakalım şerefsiz!
 Kapı!
 Kapıdakileri hallet!
 Yemimiz işe yaradı galiba.
 Umarım o ikisi kalanları bizden uzak tutabilir.
 Ateş etmeyi kesme.
 Bu 2 kişilik bir silah, adi herif!
 Siktir!
 Lanet olsun!
 Gidelim.
 Yürü!
 Tamam, nereden gideceğiz?
 Kule odası bu tarafta sanırım.
 Peki ya Paul?
 Mühimmatı yerleştirdikten sonra kardeşini de bulacağız.
 Dinle, onu bulacağız.
 Merak etme.
 Hayır.
 Buna vaktim yok.
 Chloe.
 Chloe!
 Zaten beklemeyecekti.
 Kardeşim.
 Nerede o?
 Nerede?
!
 Biz nereden bilelim?
 Kardeşimin nerede olduğunu biliyor musun?
 Boyce, gördüğün laboratuvarlardan başla.
 Gemiler 20 dakika sonra sahile ulaşacak.
 Zamanlayıcıları 18 dakikaya ayarlıyorum.
 Süre dolunca buradan kimse sağ çıkamayacak.
 Git.
 Orada.
 Orada!
 Hadi.
 Aç kapıyı!
 Paul?
 Paul?
 Paul'un burda olduğunu söyledi.
 Paul orda değil.
 Gel hadi!
 Hadi.
 Gidelim!
 - Tibbet!
 - Siktir.
 Yürü!
 Acele et!
 Hadi!
 Jacob'ı burda tutuyorlardı.
 Yavaş, yavaş, yavaş.
 Paul?
 - Paul?
 - Chloe!
 - Paul?
 - Chloe!
 Gidelim.
 Gidelim!
 Çabuk ol, al onu.
 Çabuk ol.
 - Onu burdan götür.
 - Hayır.
 Bu işi bitirmeliyim.
 Bunu bitirmem gerek!
 Size yetişirim.
 Size yetişirim.
 Dikkatli ol.
 Git.
 Buradan gideceğiz.
 Buradan geçmen lazım.
 Bu yoldan, bu yoldan!
 Endişelenme.
 Tamam.
 Çok kolay.
 Chloe!
 Git Paul, git!
 TEHLİKE!
 YANICI SIVI.
 Merhaba Onbaşı.
 Ayağa kalk, kalk.
 Seni tekrar görmeyi   ümit ediyordum   Onbaşı.
 Sana teşekkür etmek istiyordum.
 Bana yardım ettiğin için.
 Şu anki halimi sana borçluyum.
 Bu sefer Onbaşı   ben kazanacağım.
 Buraya işimi yok etmeye mi geldin?
 Cevap ver bana!
 Siktir.
 Koru beni!
 Eğil!
 Kalkma!
 Yerde kal!
 Ne yapıyorsun evlat?
 Bir şeyin yok.
 İyisin, tamam mı?
 Stan Musial falan mı sanıyorsun kendini?
 Pekala, bana bak.
 Bana tutun.
 Rosenfeld, hadi!
 Siktir.
 Rosenfeld!
 Biri buna tasma takmalı.
 - Tibbet!
 Tibbet!
 - Paul!
 Paul!
 Chloe!
 Hadi dostum.
 Çocuk iyi mi?
 Artık etrafta koşuşturmak yok, tamam mı evlat?
 Chloe, Ed veya Ford'u gördün mü?
 Ne yazık ki seni asacak bir ip yok.
 Ama  Nerede kalmıştık?
 Tabii ya!
 Duvarların ardında ne mi var?
 Ben.
 Siktir git.
 Senin de bildiğin gibi Onbaşı   katranın içindeki bu güç   asırlardır Fransızların ayakları altında yatıyormuş.
 Sadece bedenlerine girmesi gerekiyormuş.
 Ama onlarda bunu yapacak vizyon yoktu.
 Artık bir tanrıyım, Onbaşı.
 Almanya'nın ölümsüz bir ordusu olacak.
 Hitler'in Bin Yıllık İmparatorluğu   tüm dünyayı ele geçirecek.
 Güzel Chloe'den hoşlandın mı?
 Ona senin adına veda ederim.
 Ölümsüzlüğün   kanında dolaşması nasıl bir his?
 Pek de harika sayılmaz.
 Boyce.
 Ford.
 Tamam.
 Hadi seni kaldıralım!
 - Gitmeliyiz.
 - Ben iyiyim.
 - İyi misin?
 - İyiyim, iyiyim.
 Ne yapıyorsun?
 Ne yapıyorsun, Ford!
 Yapma Ford, aç şu kapıyı!
 Dinle beni.
 Bana bak, Ford.
 Ford, bana bak.
 Ford.
 Kapıyı aç.
 Aç şu kapıyı.
 Bunu düzeltebiliriz.
 Kuledeki zamanlayıcıyı ayarlayamadım.
 - Oraya gidip halletmelisin.
 - Hallederim, sorun değil.
 Ama önce şu kapıyı aç.
 Ford.
 Ford, bana bak.
 Lütfen kapıyı aç.
 Aç şu kapıyı!
 Asla geri dönemeyecektim.
 Ve bu şerefsiz de dönmemeli.
 Benimle birlikte burda gömülü kalacak.
 Görevi tamamlamalısın, Boyce.
 Bu lanet yeri yerle bir et.
 Git!
 Ford, aç kapıyı.
 Ford, lütfen!
 Hala vakit var!
 Ford!
 Aç kapıyı!
 Ford!
 Ford, hadi!
 Kule'yi yok et, Er Boyce.
 Sanırım bununla işim bitti.
 Teşekkürler.
 General Eisenhower'in komutası altındaki   Müttefik Deniz Kuvvetleri   güçlü hava kuvvetlerinin desteğiyle   bu sabah Fransa'nın kuzey sahiline   Müttefik askerlerini indirmeye başladı.
 Bu duyuru tekrarlanacaktır.
 Bu, dünya tarihinde önemli bir an.
 Bu, Hitler Avrupası'nın sonu.
 İkinci cephenin açıldığı an.
 General Dwight Eisenhower'in adamları   iniş mavnalarından sahile çıkıp savaşarak   Nazi Avrupası'nın kalesine ilerliyorlar.
 Evet, Boyce!
 Düşmana saldırmak için denizden ilerliyorlar.
 Savaş uçaklarının koruması altında.
 Müttefik savaş gemilerinin güvenlik çemberi altında.
 Elde edilen ilk haberler   bu saldırının baş mimarının   Amerikalı askerler olduğu yönünde.
 İngiliz askerlerle birlik olup saldırıyı başlattılar.
 Ford?
 O kuleyi yerle bir etmek için bir sürü patlayıcınız vardı   ama siz gidip bombaları temeline yerleştirdiniz.
 Evet efendim.
 Neden böyle bir şey yaptınız asker?
 Onbaşı Ford'a göre en iyi yol buydu.
 Düşman birliklerinin sayısı  Onları püskürtemeyeceğimiz düşüncesindeydi, efendim.
 Onbaşın iyi iş çıkarmış.
 Keşke hayatta olsaydı da bunu ona söyleyebilseydim.
 Aynen komutanım.
 Git biraz dinlen.
 Sizi Charlie Birliği'ne göndereceğiz.
 Rahat, asker.
 Bekle asker!
 Oradayken herhangi bir şey gördün mü?
 Alman laboratuvarından falan bahsediyorlar da.
 Eğer orada bir şey gördüysen   enkazın içinde aramaya değecek   bize söylerdin, değil mi?
 Sadece kule kontrol odası vardı.
 Ama ondan da geriye pek bir şey kalmadı, efendim.
 Ben de öyle düşünmüştüm.
 Aferin asker.
 Sana ve ekibine.
 Sağ olun efendim.
 Joker kart yok.
 Kibrit çöpleri, beş.
 Düğmeler, on.
 Hazır mısınız?
 Paraları sökülün.
 Sen de evlat.
 O iki atıyor ve ben de  Nihayet bir arkadaş edinmişsin.
 Selam!
 Çocuk beni fena yeniyor.
 Pekala.
 Senin için iki.
 - İyi görünüyorsun.
 - Sağ ol.
 Şimdi de insanları savaşı bitirdiğime ikna etmeliyim.
 Savaşı bitirmek mi?
 Tek gördüğüm şey   makineli bir tüfekle birkaç Alman'ı kaçırmandı.
 Dalga mı geçiyorsun?
 Orda kıçını kurtardım senin.
 Öyle mi oldu?
 Hiç hatırlamıyorum.
 Sen hatırlıyor musun?
 Hayır mı?
 Ben de öyle düşünmüştüm.
 Emirleri aldın mı?
 Evet, bizi C Birliği'ne gönderiyorlar.
 Yok artık, onca şeyden sonra mı?
 Bizi eve gönderirler sanıyordum.
 Tamamlanacak bir görevimiz var.
 Tibbet'i Hitler'in karşısına çıkarmalıyız.
 Sonrasında bam!
 Hepimiz eve döneceğiz.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar