Kır Zincirlerini (2005) Unleashed
| |
103 dk
Yönetmen:Louis Leterrier
Senaryo:Luc Besson
Ülke: Fransa, ABD, İngiltere
Tür:Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi:17 Haziran 2005 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Neil Davidge, Massive Attack
Nam-ı Diğer:Danny the Dog | Unleashed | Unleashed |
Unleashed
Oyuncular: Jet Li, Morgan Freeman
Bob Hoskins, Kerry Condon
Özet
Tam 30 yaşına kadar, kendisini annesinden çok küçük yaşta
almış Bart adlı adamın ofisinin altındaki küçük bir depoda yaşayan Danny, bir
öldürme makinesi olarak eğtilmiştir. Tüm hayatı yaşadığı bu yeraltındaki
odadır. Ve ne zaman ihtiyaç duysa Bart'a onun öğrettiği şekilde hizmet
etmektedir. Hayatını para satarak kazanan bir tefeci olan Bart, borç verdiği
insanlar geri ödemekte zorluk çektiklerinde ya da geciktiklerinde Danny'yi
devreye sokar. Onu bir köpek gibi yetiştirmiştir ve her fırsatta silahı olarak
kullanmaktadır. Ta ki Bart bir gün kin tutan müşterilerinden biri tarafından
tuzağa düşürülene dek. Danny, bu olaydan sonra kendisini sahiplenen sanatçı Sam
ve üvey kızı Victoria'nın yanında sevginin ne olduğunu öğrenirken, Bart'ın
öldüğüne inanmaktadır. Fakat Bart ölmemiştir; 'köpeğini' geri almak için
döndüğünde Danny'nin eski ve yeni hayatı birbirine girer.
Altyazı
Saldır!
Danny!
Aferin sana!
Benden borç aldığın
zaman geri ödemelisin.
Bu yüzden onu
salmayacağım.
Ödersen serbest
bırakırım.
Kural gayet basit.
Göster!
Kıpırdama!
Aferin!
Güzel.
Geri geleceğiz.
Hadi gidiyoruz, Danny.
Dün gece bir rüya
gördüm.
Şu palmiye
yapraklarından yapılan şemsiyelerin
altında oturuyordum.
Üstelerinde sadece
samandan minik bir etek taşıyan bronzlaşmış
fıstık gibi kızlar vardı.
Geri kalan her yerleri
çıplaktı!
Hepsi de peş peşe yanıma
geldiler bana hindistancevizinden bir
içecek verdiler.
Gelip suratımın önünde
memelerini sallayıp duruyorlardı.
Aman Tanrım!
Patron!
Georgie'nin alet
acayip oldu!
Kes sesini!
Esas sen kendininkine
bak!
Evet ama sonrası pek
iç açıcı değildi.
Kızlardan sonra her
şey pisliğe dönüştü.
Elindeki makineli tüfeği
olan bir sapık oraya geldi ve kalabalığa
ateş açtı.
Geriye paramparça
cesetlerden başka bir şey kalmadı.
Vay canına!
Tam bir kabustu!
Sen hiç rüya görmez
misin?
Bu durumda, sen
huzurlusun demektir.
Al!
Biraz şundan ye!
Güzeldir Rüyalardan nefret ederim.
- Georgie!
- Seni sağcı, pislik!
Her şey yolunda gitti
mi?
Bütün müşterilerim hesaplarını
ödedi.
2700!
- Mükemmel!
Onlara içki ısmarla!
- Teşekkürler!
- Danny ne olacak?
- Onunla sen ilgilen.
Kanaması var.
Herhangi bir sorun
var mı?
Hepsini buraya koyun!
Güzel!
Hadi, onu duydun.
İşte ufak bir prim!
Sen ilgileniyorum
tamam mı?
Buraya gel!
Danny, gel!
Hadi, bize bir poz
ver!
Tamam!
Kıpırdama!
Mükemmel!
Arabaya bin!
Sapık!
- Pislik!
- Şimdi de yakın poz!
- Göster.
- Hayır!
Pisleteceksin!
Ne karı ama!
- Burada olmaz!
- Evet, haklısın.
- Daha başka bir yere
gidelim.
- Hayvan!
- Lşıkları yak.
- Lşık falan
yanmayacak!
Lşıkları yak!
- Kiminle seviştiğimi
görmek isterim.
- Ben istemem!
Kahretsin!
Sen hastasın!
- Nereye gidiyorsun?
- Defol git!
Teşekkürler!
Pezevenk!
Dur!
- Ben yapmam, patron.
- Nigel!
Pekala, Bart Bunu ister misin?
Dönmesini bekleyin, bu
arada polislere göz kulak olun!
- İyi şanslar,
ufaklık!
- Buna gerek yok!
Bu konuda beni en çok
etkileyen ne biliyor musun dostum Bart?
Bu adamı tam
anlamıyla bir köpeğe dönüştürmen.
Aziz annem derdi ki: "Eğer
onları genç yaşta alırsan her şey mümkündür.
" Şu an için de aynı durum söz konusu.
O zaman, durumu bir
özetleyelim.
Sana ödeme yapmazsam onu
serbest bırakacaksın.
Aynen öyle.
Onu serbest
bırakırsan hepimiz öleceğiz.
Sen ne kadar zekisin
öyle!
Yani onu serbest
bırakmanı engellemek, benim elimde.
Öldür onu!
Ustayla işin bitince,
yavrularını öldür!
İyi günler Bay
Youssef!
Geri çekil!
Saldır!
Hoşunuza giden bir
şey buldunuz mu?
Henüz değil.
Durdurun onu!
Güzel köpek!
Tamam!
İnsanları anlamıyorum.
- Kendimi doğru ifade
edemiyor muyum acaba?
- Ne istiyorsan al!
Ben domuzların
arasında yetişmedim.
Bazı insanlar gibi.
Alacağımı alıyorum.
Fakat bu sefer Küçük bir pay alacağım.
Çünkü sen aslında tam
bir pisliksin!
- Sen neye bakıyorsun?
- Gösterinin keyfine
varıyorum.
Güzel.
- Bunu sakın bir daha
yapma!
- Ben sadece nöbet
tutuyordum.
Kapa çeneni!
Binin, pislikler!
İnanamıyorum!
Beni yere sermelerine
izin verdiler!
Bir köpek bile sahibini
koruması gerektiğini bilir!
Isır!
Tırmıkla!
Üzerlerine çık!
- Ne olursa olsun,
pislikler!
- Patron, hiç de iyi
görünmüyorsun!
- Sen sayıklıyorsun!
- Gitmek istemiyor
musunuz?
- Geriye kim aldı?
- Antikacı.
- Hadi gidelim.
- Bunu yapmak
istediğine emin misin?
Eğer birinin
ödememesine izin verirsen hepsi birden sıraya girecektir.
Ama önce bir barda
dur, bir bira içeceğim.
Sen de az pislik
değilmişsin Güzel, şimdi beni dinleyin.
Sakin ve profesyonel
bir şekilde yaklaşmayı deneyeceğim önce.
Ama eğer işe
yaramazsa şuraya dokunacağım Dinle beni!
Buraya dokunacağım.
Lşık yanıp sönmeye
başlayacak.
O zaman da sen hemen
odaya gireceksin tıpkı aç bir fare gibi.
Şu patilerini çek
çabuk!
Sırıtmayı da kes!
Yanıp söndüğünde Bana bak!
Yanıp söndüğünde
hızla kapıdan içeri giriyorsun.
Bu kadar!
Lşık-kapı.
Gözünü ışıktan ayırma
sakın.
İşi berbat etme!
- Yukarıya as şunu.
- Yukarıya mı?
Lşık Danny Kırmızı, içeri gir demek.
Tamam mı?
Görünüşe göre,
birinin benim yardımıma ihtiyacı var.
Merhaba!
Nasılsın?
Ben de bu piyanonun akordunu
yapmaya gelmiştim.
Muhtemelen birkaç saat
sürer Sizce mahsuru yoksa.
Piyanoları sever
misiniz?
Ben de.
Bu eski yerde tam bir
hazine var.
Bu bayanları tamir
etmek muhtemelen tam 1 ayımı alır.
Biliyor musunuz
piyano işi ağır iştir, sırtımda çok ciddi ağrılar oluştu.
Şu an bir şeyle
meşgul müsünüz?
Yardım ederseniz çok
sevinirim.
Ne dersiniz?
Lütfen.
Hala burada mısınız?
Buradasınız, değil mi?
Güzel.
Çoğu insan piyano
büyük olduğunda çok kuvvetli olduğunu düşünür
ve çılgınlar gibi çalabileceklerini düşünürler oysa bu yanlıştır.
Piyanolar insanlar
gibidir.
Birine vurduğunda,
bozulurlar.
Aynen bir piyano gibi.
Üzerine vurursun ve Gördünüz mü, aynen bir bebek ağlaması gibi
üzgün.
Şimdi size
yapacağınız şeyi söyleyeceğim.
Ben işaret verince
dokunuyorsunuz.
Önce bu tuşa sonra da sağına.
1, 2 ve 3.
yapabilir misiniz?
Elinizi aynen şöyle
koyun.
İşte.
Tanrım, bekleyin Gevşeyin biraz.
Eğer bu kadar sert
olursanız müzik akışını yapmaz.
Şuradaki tuşa.
Rahat olun.
Korkmayın.
Güzel.
Hazır mısınız?
Dokunun.
Biraz daha kuvvetli.
Güzel!
Bir kez daha.
Gerçekten
yeteneklisiniz.
Bir kez daha.
Mükemmel.
Bir kez daha.
Hazır mısınız?
Enerji akıp gitsin, sihir
etkisini göstersin!
Güzel.
Mükemmel.
Durun Sonucunu görmek ister misiniz?
Dinleyin.
Ne muhteşem değil mi?
Denemek ister misiniz?
Elinizi şuraya koyun.
Parmakları şöyle
koyun.
Tam şuraya.
Hadi yapın!
Bir sonraki durak Carnegie
Hall!
Carnegie Hall'u bilir
misiniz?
New York'da büyük bir
salondur.
Bütün büyük
müzisyenler Carnegie Hall'da çalmak isterler.
Ben de istemiştim.
Küçüklüğümde, bu
benim en büyük arzumdu.
Fakat hiçbir zaman yeterince
iyi olmadım.
Siz iyi misiniz?
Güzel.
Sizin adınız nedir?
Pekala.
Bay İsimsiz.
Benim adım Sam.
- Memnun oldum.
- Ben de.
Güzel.
Söyler misiniz, Bay
İsimsiz Bu ses de nedir?
Duyuyor musunuz?
Seni satacağım!
Göreceksin!
Eğer bana artık
hizmet vermiyorsan ne işe yararsın ki?
Sen hiçbir işe
yaramazsın pislik!
Hem de hiçbir şeye!
Benim sayemde
besleniyorsun, temizleniyorsun, barınıyorsun!
Bu kadar yıl boyunca bütün
gösterdiğim çabalar şu anda olduğun adama
dönüşmen içindi.
Sen karşılığını nasıl
veriyorsun?
Bana bak!
Sanki 3.
Dünya Savaşı'ndan çıkmış
gibiyim.
Onu aşağı kata atın, gözümün
önünden çekin!
Artık yaşım buna uygun
değil.
Aşağı, Danny!
- Şu an meşgulüm!
- İn aşağı!
- Birisi sizi görmek
istiyor!
- Sana meşgulüm dedim.
Bize yapacak bir
teklifi varmış.
Bu sabah izlediği bir
gösteriyle ilgiliymiş.
- Silahı var mı?
- Hayır yok.
İyi o zaman, bırak
gelsin.
Satın aldığım bir şey
için bir ziyaret!
Bizi yalnız bırakın.
- Sizi dinliyorum.
- Mücevhercideki
gösteri çok etkileyiciydi.
- Ve tamamen haklı
bir durumdu.
- Öyle olduğuna
eminim.
Şu kolyesi olan şey Dahice.
Nereye gelmeye
çalışıyorsunuz?
Sizin için çok karlı
bir teklifim var.
- Karlı mı?
- Çok karlı.
- Devam edeyim mi?
- Buyurun.
Ayda bir kez kendi
arkadaşlarım arasında organize ettiğim bir tür eğlence var.
Sürekli yeni yetenekler
ararız.
Birinci dövüş ilk
deneme olacak bunun için 15000 alacaksın.
İkincisi için 20000 artı
bahis arttırma şansın olacak.
Üst üste dövüşler
sonunda, dövüş başına 500000 kazanabilirsin.
- Tabii eğer siz
kazanırsanız.
- Nasıl kazanılıyor?
Ölümüne.
Sizi gördüğüme çok
sevindim.
Lütfen beni izleyin.
- Peki ya para?
- Ona sonra bakacağız.
Neden sonra?
Şampiyonumuzu
dövdükten sonra.
15 dövüşte de
yenilmedi.
- Şampanya?
- Gecikmesek iyi olur.
Öldür onu!
O pisliği yok et!
Bravo, oğlum!
- Çok teşekkür ederim.
- Rica ederim.
Çok etkileyiciydi.
Bunu nasıl
yapıyorsunuz?
Annem derdi ki:
"Eğer onları genç yaşta alırsan her şey mümkündür." - Bunu
söyleyenler Cizvitler değil miydi?
- Muhtemelen ondan
kopya etmişlerdir.
Eğer bunu yeniden
isterseniz Kesinlikle bunu isteyeceğiz.
Bir de gelecek sefere
bu zevki biraz daha uzatabilir misiniz?
Ne yapabileceğime
bakarım.
- Rüyamı hatırlıyor
musun?
- Kızlarla olan mı?
Şimdi çaktım meseleyi.
Freud'u tanıyor
musun?
Önemli değil.
O bir dahiydi.
Söylediğine göre,
rüyaların bambaşka anlamları olabilirmiş.
Kızlar, ada, içki,
hepsi bir şeylerin sembolü olabilir.
Bunlar aslında
konforu, eğlenceyi, dertsizliği temsil ediyordu.
Üstelik bu iş, çok
daha fazla para demek hem de 20 yılda
yapacağımızdan daha fazla.
Orası kesin!
Rüya, zengin
adam Bu tek şeyi ifade ediyor:
Emekliliği!
Artık para toplama
derdi bitti, dayak yeme faslı bitti!
Sana bir şey
söyleyeyim mi, kendimi gerçekten çok iyi hissediyorum.
Bugün cömertliğim
üzerimde.
Danny, sen ne
istersin?
- Bir piyano.
- Nasıl?
- Bir piyano
istiyorum.
- Peki bir ıstakoz
yemeğine ne dersin?
Ya da bir kadına?
Daha önce hiç olmadı.
Artık canımı sıkmaya
başlıyorsun.
Sende en çok hoşuma
giden şey bu.
Tek bir fikrin var.
Bizim gücümüzü de bu
oluşturuyor.
Bende beyin, sende
kas var.
İnanın bana, bugün çok
sihirli bir gün olacak.
Gidelim.
Günaydın bayanlar, bu
sabah nasılsınız?
İşte buradasınız!
Çok sabırlıydınız.
Bugün, kendimi tamamen
size adayacağım.
Kim var orada?
Sizsiniz, değil mi?
Bu çok hoş değil mi?
Son sefer
görüşmemizden sonra, Victoria'ya anlattım
Üvey kızımdır Ona sizden söz
ettim.
Hala uyumuyorsunuz
herhalde?
Yabancı birinin evinde
uyansaydım üzerimde de onun pijamaları
olsaydı ben de fazlasıyla sinirli olurdum.
Güvenli bir yerde
saklanırdım.
Küçük bir çocukken dünyadaki
en güvenli yer sizin şu an bulunduğunuz
yerdi.
İnsan kendini güvende
hissediyor, değil mi?
Ben de, 2 gün aradan
sonra mutlaka acıkmış olabileceğinizi düşünmüştüm.
Fıstık ezmesi sever
misiniz?
Benim adım Sam, hatırlıyor
musunuz?
Siz keyfinize bakın.
Burada, çok fazla
soru sorulmaz.
Her şey hazır
olduğunda cevap kendiliğinden gelecektir zaten.
- Sevimli biri.
- Öyle mi?
Saç kesimi hoşuma
gitti, benim 6 yaşındaki saçım gibi.
- Sen ve annem güzel
olduğunu düşünüyordunuz.
- Ama o 6 yaşında
değil.
Bu bakış açısına
bağlı.
Okumayı seviyor mu?
- Bilmiyorum.
- Yazmayı seviyor mu?
Resim yapmayı?
Hayatım, onun
hakkında bir şey bilmiyorum.
Aslında, biliyorum.
Müziği seviyor.
Güzel!
Sam müzikten
hoşlandığını söyledi.
Peki çalmayı biliyor
musun?
Güzel, değil mi?
Bu babamındı.
Ben onu hiç tanımadım.
Annem de bir trafik kazasında
öldü.
Sam ile evlenmişti, babamın
en iyi arkadaşı.
Çok fazla mı
konuşuyorum?
Çünkü bazen öyle
oluyor.
Eğer seni
hikayelerimle sıkarsam lütfen söyle bana.
Yemek için Sam'e yardım
edeceğim.
Sen de gelebilirsin.
Ya da burada
yiyebilirsin.
Ama otururken daha güzel
sindirirsin.
Aksi halde çok fazla
geğiriyorsun.
Benim adım Victoria.
Gidip onu çağırmalı
mıyım?
- Bırak kendi gelsin.
- Peki nasıl
yapacağını bilmiyorsa?
O zaman, bu da
öğrenmesi için bir fırsat olmuş olur.
Bir çocuğun
kendini keşfetmesi, onu erkeğe dönüştürür.
Nereden
biliyorsun, senin oğlun olmadı.
Ne olduğunu biliyorum.
Ben de bir zamanlar
çocuktum.
- Hiç şansın yok.
- Evet, var.
Yemek için
teşekkürler.
Evimizdeki huzur için
teşekkürler.
Sağlığımız iyi olduğu
için teşekkürler.
Ve lütfen Victoria'nın piyano resitalinde başarılı
olmasını sağla.
Bunun için dilekte
bulunulmaz.
- Kim demiş?
- Sen.
Ben küçük bir kızken bunların
kural olduğunu söylemiştin.
Sana önemli
resitaller için uyulmaması gereken şeyleri anlatmamış mıydım?
Uyulmaması
gereken, tabii ki Doğru ya!
Biliyor musun, her
dediğim şeye katıldığın zamanlara bayılıyordum.
Yiyebilir miyiz?
Tam zamanında
geldiniz.
Sizin yeriniz burası.
Gelin oturun.
- Victoria, sen - Tabii.
Bunu Sam pişirdi.
Çorbası dünyaca
tanınmıştır.
Dünyaca - İşte peçeten.
- Ekmek?
Bak bu bir kaşık.
İşte bu da senin
kaşığın.
Böyle Ne ikili!
Benim adım Danny.
Sanırım bunu artık
açık bırakmak gerekiyor.
İyileşecek.
Bir şey sormak
istiyorum Bu nedir?
Pekala.
Çıkarmak istememiştim.
Küçükken, benim de bir
kovboy şapkam vardı.
Uyurken, yemek
yerken, yıkanırken hiç çıkarmazdım.
Ona dokundukları
zaman ben de aynı tepkiyi gösterirdim.
Diyordum ki buraya
kapanalı neredeyse 1 hafta olmuştur.
Biraz temiz hava
almak istemez miydin?
Biraz açılmak için.
Dışarıda hava çok
güzel.
Burası gayet güzel.
Geri dönememekten mi
korkuyorsunuz?
Geri geleceksin, söz
veriyorum.
Doğrusunu söylemek
gerekirse birinin yardımına ihtiyacım var.
- Piyano için mi?
- Victoria'ya eşlik
etmek için.
Dikkat et, kaldırım
var!
- Saat 3'te burada
olacağız.
- 18 yaşındayım, Sam.
Henüz 10 gün oldu.
Saat 3'te.
İyi misin?
- Beni öptü.
- Evet, bunu bazen
yapar.
Peki nasıldı?
- Islak.
- O kadar mı?
- Güzeldi.
- Islak Güzel Gerçek
bir öpücük de böyle olur zaten.
Hadi, gel artık
gidelim.
- Merhaba, hayatım.
- Merhaba, Maddy.
Maddy Glasgow'daki marketi
işletiyor.
Maddy, seni Danny ile
tanıştırayım.
- Biraz utangaçtır.
- Utangaç erkeklere
bayılırım.
Kızlar için keyifli bir
uğraştır.
- Alışveriş yapmayı
öğreniyor.
- Senden daha iyi
öğretmen olamaz.
Annem, birkaç çakıl
taşı ve suyla, tam bir yemek yapardı.
Gerçek bir mutfağın
sırrını bana da öğretti.
Şimdi de ben sana
öğreteceğim.
Bu sırra hazır mısın?
- Tamam.
Yiyecekler konuşur.
- Konuşur mu?
Bunu bilmiyordun,
değil mi?
Yiyecekler konuşur.
Sana her şeyi
söylerler.
Sadece dilini öğrenmen
yetiyor.
Örneğin, şu kavunu
alalım.
Sence bu ne diyor?
Evet ama bir de "Ben
olgunum" diyor.
"Olgun" ne
demek, anlıyor musun?
Olgun tatlı demektir ve
tatlı da güzel demektir.
Öpücük olgundu!
Öpücük tatlıydı.
Kavun olgundur.
- Ama olgun tatlı
demektir.
- Yiyecekten söz
edince.
Öpücükler kendi tarzlarında
beslerler ama Bu biraz karmaşık.
Şimdilik kavunlarda
kalalım.
İyi ekmek tazedir.
Kokla!
Taze!
Güzel, biraz ekmek al.
Şimdi sıra işin zor
kısmında.
Pişirme.
Şuradaki dolapta
büyük bir tencere var.
Onu alır mısın?
Yiyecekler,
piştikleri zaman bambaşka bir lisan konuşurlar.
Onların dillerini iyi
dinlemek lazım.
Şunların güzelliğine bakar
mısın?
Sıraya girmiş, bir
tür lezzet deposu!
Bir şey buldun, değil
mi?
Bakalım.
Bu, Victoria,
bebekken.
Bu da Victoria ve
annesi.
Babası benim en iyi
arkadaşımdı.
Victoria doğmadan
önce öldü.
Annesi de benim en
iyi arkadaşımdı.
Babası öldüğü zaman, annesiyle
ben evlendik.
Sonra da Victoria
daha 7 yaşındayken bir trafik kazası oldu.
Annesi öldü, ben de
kör oldum.
Victoria'nın benden başka
kimsesi kalmadı.
Bir ailenin ilginç hikayeleri
değil mi?
- Senin ailen var mı?
- Bilmiyorum.
Mutlaka vardır.
Hepimizin bir
yerlerde ailesi vardır.
Ben hiçbir şey
hatırlamıyorum.
Belki bir gün
hatırlarsın.
Tencereler burada.
Dünyadan Danny'e.
- Beni Sam gönderdi.
- Yalnız mı?
- Bunu kutlamalıyız!
- Bu ne demek oluyor?
- Kutlamak mı?
Özel bir şeyler
yapmak.
- "Doğru eve
gelin" dedi.
Bu külah, bu da
dondurma.
Daha önce yemiş
miydin?
Bu vanilyalı.
Beyazdır.
- Vanilya beyazdır.
- Hadi, bir tadına
bak.
Döndür biraz.
Dondurmayla ilgili
şöyle bir şey var.
Öncelikle buz
gibidir, bir de tatlıdır.
Eğer ağzını
dondurursan tatlı tadını alman mümkün değil.
Benim gibi yap.
- Tatlı, güzeldir.
- Doğru.
Bak.
Yalıyorsun Böyle.
Oldu işte.
Nasıl buldun?
Damlatıyorsun!
Gerçekten biraz acele
etmeliyiz.
İyi misin?
Çabuk bitir.
Eğer Sam nerede
kaldığımızı sorarsa bırak ben bir şeyler söyleyeyim.
Yemekten önce
dondurma yenince, iştahını kesermiş.
Tamam mı?
İştah nedir?
Karnını dondurmayla
doldurmadığın zaman hissettiğindir.
Benim ağzım ne
durumda?
- Çok güzel.
- Hiç de değil!
Bir sürü tel var.
Ama çok uzun süre
kalmayacak.
- Anneni özlüyor
musun?
- Her gün.
- Peki sen?
- Ben onu
hatırlamıyorum.
Bazen onu
hatırlamamanın daha kolay olabileceğini düşünüyorum.
- Geciktiniz!
- Hava çok güzeldi.
Bütün yolu yürüyerek gelmeye
karar verdik.
Öyle mi?
Sana onu doğrudan eve
getirmeni söylememiş miydim?
- Ben istedim, o
değil.
- Öyle mi?
Eğer dolanmak
istediysen Kansas'a kadar gidebilirdin.
Hatta 50 kilometre de
gidebilirdin, bu da beni rahatsız etmezdi.
- 50 km.
Boyunca mısır!
- Hiçbir tehlikesi
yoktur!
Hiçbir keyfi de
yoktur!
Üstelik okul da
sıkıcı!
İşte bu yüzden de
buradayız!
Tamam mı?
Bana bir iyilik yap ve
beni bir daha endişelendirme.
Bu da ne?
Dondurma kokusu
alıyorum.
- Vanilyalı.
- Beyazdı.
Önce soğuk, sonra da
tatlıydı.
Tatlı, güzeldir.
Bu çocuk için endişeleniyorum
bazen.
Duygularını o kadar
çok gizliyor ki hiç kimseyle iletişim
kuramıyor.
Ben de ona yardım
etmeye çalıştım.
Vanilyalı dondurma tattırarak
mı?
Bence başka
stratejiler denemek daha doğru olur.
İyi geceler.
Küçüklüğümde, annem
ve Sam ile oynarken müzik yapmayı öğrendim.
Şunları görüyor musun?
Bunların adı nota.
Notalar işaretlerdir.
Eğer şu notayı
görürsen şu tuşa dokunman gereken işareti aldın demektir.
Şu Bu tuş.
Küçük atlamalarla
çalacaksın.
Güzel!
Hazır mısın?
Ben giriyorum şimdi.
Durma.
Olgun değil.
- Dersler nasıl
gidiyor?
- Çok hızlı.
- Çok olgun.
- Hey sen, buraya gel!
Dur!
Alex!
Diğer tarafa!
Danny nerede?
Olgun!
Gidiyoruz!
Bu olgun!
Victoria ile çok
fazla soru sormayacağımızı, sen cevapları vermeye hazır oluncaya kadar bekleyeceğimizi söylediğimi
hatırlıyor musun?
Hatırlıyorum.
Bugünkü market olayından
sonra sana bir şeyler sormam gerektiğini
hissediyorum.
Sence mahsuru var mı?
Şu adamlar
dövüşüyordu.
Bunu biliyordun değil
mi?
Bu seni rahatsız
etmedi mi?
Hiç korkmadın mı?
Normalde, bu tür
durumlarda insanlar çok korkar.
Bu benimle bir dövüş
değildi.
Son bir soru.
Buraya gelmeden önce,
çok ciddi şekilde yaralanmıştın.
- Bu nasıl oldu?
- Bir piyano istedim.
- Kimden?
- Amcamdan.
- İşte ailen varmış!
- Hayır.
- Amcan olduğunu
söylemedin mi?
- Öldü.
- Bu güzel mi?
- Mükemmel.
Hazır mısın?
Çok komik
davranıyorsun, o kadar da korkunç değil!
Bir şeyler içelim mi?
Buraya aitmiş gibi
görünüyor.
- Nerede?
- Şurada.
Evet, oraya ait!
Girebilir miyim?
- Bunu nereden öğrendin?
- Neyi?
Çaldığın parçayı.
- Kafamın içinde
duyuyorum.
- Bir kez daha çal.
Hiç kolay değil.
Biri öğretmiş olmalı.
Hatırlamıyor musun?
Belki daha önceki
hayatında.
Bizden öncekinde.
Bilmiyorum.
Artık her şeyin yeni.
Elbiselerin,
saçların, bütün hayatın.
Geriye sadece bu
kaldı.
Bence bunu çıkarmanın
zamanı geldi artık.
Sence de öyle değil
mi?
Artık her şeyin yeni.
İyi geceler.
Evlat.
Büyük keyif alacaksın.
Güzel.
Victoria'nın resitali
gelecek ay, biliyor musun?
Sana New York'tan
bahsetmiştim, hatırlıyor musun?
Carnegie Hall!
Victoria ile benim
için, orası evimizdir.
Sizin eviniz burası.
Hayır, burası bizim
geçici evimiz.
Sadece Victoria'nın
eğitimi için buradayız.
Sana söylemeye çalıştığım
şey Victoria diplomasını aldığı zaman evimize
geri döneceğimiz.
New York'a geri
döneceğiz.
Bunun nasıl olacağını
hiç bilmiyorum ama senin de bize eşlik etmen
çok hoşumuza gider.
Seni artık ailemizden
sayıyoruz.
Aileler aynen böyle
yapar.
Bir arada kalırlar.
En azından bir zamana
kadar.
Ne diyorsun?
İşte maaşın.
Yarı yarıya, ortağız.
Sen ve ben.
- Mutlu musun?
- Bununla ne
yapacağım?
Ne istersen onu.
Lanet olası herif!
Şuna bakar mısın?
Müthiş görünüyorsun!
Üstelik harika
kokuyorsun!
Ne sürdün böyle?
Amma sürpriz oldu!
Patron beni meyve
almaya gönderdi ve ben neyle karşılaşıyorum.
Bir dangalak!
Bart amcan tasalanıp
duruyordu.
Ufaklığının ne
olduğunu soruyordu.
Bunun için bizi
sıkıştırıp duruyor.
"Benim Danny'm
nerede?
" - O öldü.
- Kim diyor?
- Ben gördüm.
- Yanlış görmüşsün.
Bir insan daha fazla
canlı olamazdı.
Seni evde bekliyor.
- Orası artık benim
evim değil.
- Artık evin değil mi?
Öyle mi?
Yeni bir evin mi var?
Bir de yeni bir ailen
mi var?
Seni uyarıyorum, eğer
sakin bir şekilde geri dönmezsen Bart
yeni evini ziyaret etmesi için kendi adamlarını gönderecek.
Bu hoşuna gider miydi?
Buradan çok uzakta
olmamalı.
Bakın Danny, baba
evine geri dönmüş.
Gel seni bir
kucaklayayım.
Nasılsın evlat?
Çok şıksın.
Şuna da bak.
Aptal bir Viking gibi.
- Seni çok özledik
Danny.
- Evet kesinlikle.
Çok korkmuş olmalısın.
Kaza, silah sesleri.
Ben de korktum.
Bak!
1 ay alçıda kalıp,
yattım.
Ama artık geri
döndüm, hepsi bitti!
- Peki ya sen, hazır
mısın?
- Bir sorum var.
Senin mi?
Bir soru mu?
Bu bir mucize!
Hala piyano hikayesi
yok herhalde.
Gerçekten seni evinde
görmeyi çok isterdim.
Sorularını da böylece
cevaplardım.
- Annemi tanıyor
musun?
- Anneni mi?
Onu nereden
tanıyacakmışım ki?
Seni sokakta buldum
ben.
Kaldırımda.
Yarı ölü
vaziyetteydin.
Konuşamıyordun bile.
Hiç hareket
etmiyordun.
Seni hiç kimse
istemiyordu.
Kimse senin ölü ya da
canlı olup olmadığını sormuyordu bile.
Sadece ben ilgilendim.
Sana bunları daha
önce anlatmıştım!
Şimdi sana hafızanı
tazeleyecek bazı şeyler göstereceğim.
Bu bizim ilk
işbirliğimizdi!
Geçmişe karşı bu ani ilgi
de nereden çıktı?
Birileriyle bunu konuştun
mu?
Sana güzel bir
tavsiyede bulunmamı ister misin?
Sakın geçmişe gömülme.
Hep geleceğe bak.
Geçmiş arkanda kaldı.
Gelecek ise önünde.
Tıpkı parlak bir
altın dağı gibi.
Geleceğini bilmek
ister misin?
Sizi gördüğüme
sevindim.
Biz de sizi
bekliyorduk.
Sizin üzerinizde mi çalışma
yaptı?
- Bir kaza geçirdim.
- Beni izleyin.
- Zamanı geldi.
Oğlumuz nasıl?
- Tam kıvamında.
Çok güzel.
Yerde onu bekleyen
ekmeği var.
Onu 31 numaraya
koydum.
- Bu kez biraz daha
fazla gösteri bekliyoruz.
- Endişelenmeyin, her
şey konuşuldu.
Değil mi Danny?
Dinle!
Şunlara bir gösteri
yap önce.
Onunla oyna.
Önce seni
yenebilecekmiş gibi görünmesini sağla.
Beyler!
Ölümüne!
Hadi.
- Neyin var senin?
- Ben artık kimseye zarar
vermek istemiyorum.
Nasıl yani?
Senin işin bu.
Sen insanlara zarar
verirsin.
- Artık değil.
- Peki neden?
Kim bunları senin kafana
soktu?
Bir sorun mu var
beyler?
Her şey yolunda.
Stratejimizi
konuşuyoruz sadece.
Elbette.
Şimdi beni dinle
pislik!
İşini yap yoksa seni
aletlerinden şişe geçiririm!
Hadi yürü!
- Artık kimseye zarar
veremem.
- Bir anlaşma yapalım.
Eğer bu akşam oraya
gider ve işini hakkıyla yaparsan ben de
sana söz veriyorum yarın gidip bu
boktan şehirdeki en müthiş piyanoyu satın alacağım!
- Ne diyorsun?
- Kimseye zarar
vermek istemiyorum.
O zaman geber!
Öldür onu!
Neler oluyor?
Gösteri istiyordunuz.
Ama o dövüşmüyor!
Al şunu!
- Sanırım bir
sorunumuz var.
- Neymiş?
Bu insanlar gerçek
bir dövüş istiyor, bir tür kaydırak oyunu değil.
Biraz daha yaratıcı
bir şeyler katmamın sakıncası var mı?
Sizin yerinizdeyiz.
Beni mahvediyorsun!
Buraya para kazanmaya
geldik!
Seni öldürecekler!
Dövüş artık!
Silahlar!
Öldür onu!
Eğer onu öldürmezsen
sana para vermem.
Öldür onu artık!
Hadi!
Yoksa onlar beni
öldürecekler!
Pislik seni!
Öldürmek yok artık!
Öldürmenin ne zaman
biteceğine ancak ben karar veririm!
Ben emrediyorum,
köpek itaat ediyor.
Seni öldüreceğim.
Onu kafesine koyun!
Çabuk!
Neden gitti?
Belki yapacak işleri
vardı.
Burada mutlu olduğunu
sanıyordum.
Hayatım, bazen mutlu olmak
yetmeyebilir.
Bizi daha mutsuz eden
şeyleri düzeltmek için bazen gitmek gerekebilir.
- Ben ona yardım
edebilirdim.
- Biliyorum.
Ama bazen bunu yalnız
başına yapmak gerekir.
- Bana yalan söyledin!
- Aptal herif!
Senin ne işin var
burada küçük pislik?
Bana yalan söyledin!
Bu benim annem!
Onu tanıyordun!
O bir fahişeydi!
Bunun ne olduğunu
biliyor musun?
Seks karşılığı para
almaktır.
Ben buraya kızlar
getiririm.
Ona yardımcı olmak
için her şeyi yaptım.
Anneni seviyordum.
Beni tek anlayan oydu.
Bana dokunabilen tek
kadın oydu.
Öldüğü zaman seni
eğitmem gerektiğini, ona borçlu olduğumu anladım.
Seni korumam
gerektiğini.
İşte fotoğrafı burada.
Sana yalan söylediğim
için özür dilerim.
Her şey aşkım
yüzündendi.
Hadi gidip bana dün
gece kaybettirdiğini yeniden kazanalım.
Biliyor musun Danny,
bazen ailelerin yeniden bir araya
gelebilmeleri için ciddi bir drama ihtiyaç
vardır.
Kesinlikle.
Aynen erkek
kardeşimle benim olduğu gibi.
- Biz bir gün - Müsaade eder misin?
- Bir şey
anlatıyordum.
- Ben de onaylıyordum!
- Onayını istedim mi
ben?
- Hayır ama Artık sesini keser misin?
İpin ucunu kaçırdım.
Ne diyordum ben?
- Aileler - Ah evet.
- Bir arada
olmalıdırlar.
- Kesinlikle.
Aileler bir arada
olmalıdırlar.
- Ne olursa olsun.
- Ne olursa olsun!
Yavaşla, aptal herif!
Bırak beni lanet
herif!
Annem Bir fahişeydi.
Ben bu konuda uzman
değilim ama bence hiç de o türde bir
kadınmış gibi görünmüyor.
- Neden?
- Piyano çalıyor.
Başka ne görüyorsun?
Üniformalı bir sürü öğrenci
var.
Arkada büyük bir
vitray var.
Herhalde bir okul
burası.
- 2 yarı-kuyruklu
piyano var.
- Ne marka bunlar?
Pleyel.
Bir fikrim var.
- Çok iyi bir iş
çıkardınız bayım.
- Teşekkür ederim
bayan.
Selefiniz, bir
sarhoştu, bütün işi bozmuştu.
Boruları akort
etmişti.
Berbat bir iş
yapmıştı!
32 yıl bir sürü yüz
gördüm.
Ve hiçbirini
unutmadım.
Özellikle de bunu.
- Neden?
- Mükemmeldi.
Son derece başarılı
biriydi.
Her halinden
anlaşılıyordu.
Sonra, bir gün ortalıktan
kayboldu.
Evine geri döndüğünü
zannettik.
Para sorunları
olduğunu biliyorduk.
Sonra Çin'deki ailesi
bize mektup gönderdi.
Onlarla da teması
kesmişti.
Küçük bir oğlu
olmuştu.
Garip bir çocuktu.
Gerçekten, çok üzücü.
İşte burada!
- İyi misin?
- İyiyim.
- Emin misin?
- Eminim.
Kimse yok mu?
Beni almaya
gelecektin.
- Özür dilerim.
- Bir fotoğraf daha
mı var?
Bayana göre, o
mükemmel bir piyanistmiş.
Bundan eminim.
- Ne çaldığını
dinlemek ister misin?
- Nasıl?
Gördün mü?
Mozart'ın 11. sonatı.
Annen sadece bir
şeyler çalmıyormuş.
Çok güzel bir müzik
çalıyormuş.
Büyülü bir müzik.
Harika bir müzik.
Sizi rahatsız ettiğim
için özür dilerim ama bu genci nerede bulabileceğimi
öğrenmem gerekiyor.
Hayatımda hiç onu
görmedim.
Müsaadenizle yeniden
sorayım.
Neler oluyor?
Hatırladı!
Ben piyano çalıyordum
ve o da birden Yavaşla biraz.
Neyi hatırladı?
Annesini kimin
öldürdüğünü!
- Gerçekten mi?
- Gitmemiz gerekiyor.
Bekle!
Bir yere gitmeden
önce şunu önce bir açıklığa kavuşturalım.
En başından başlayın.
- Dur Beni dinle!
- Zamanımız yok.
- Çocuklar ödlekmiş,
hepsini kaçırdı.
- Yakala onu!
Onu canlı istiyorum.
Ölüsü, çöpten başka
işe yaramaz!
En iyisi sen de git.
Bu taraftan!
Çok güzel.
Bunun hiçbir şeyden
korkusu yok.
Harika!
Lanet herif!
Şimdi göreceksin
gününü!
Beni duyuyor musun?
Bunu pahalıya
ödeyeceksin!
Ödeyeceksin aptal
herif!
Biliyorsun, bu senin
suçundu!
Kavgacının tekiydin.
Ben de potansiyelini değerlendirdim.
Düzgün eğitildiğinde benim
rehberliğimi üstlenebilirsin.
Dinle Danny, hangi
ailenin geçmişinde kötü anılar yoktur ki?
Önemli olan bunları
aşabilmendir.
Hayatta kalacaksın!
Bul onu!
- Defol şuradan.
- O içeride!
Kes sesini!
Dur da dinleyeyim.
- Sadece senin
nefesini duyuyorum.
- Affedersin.
Geri çekilin!
Pislik, tam bir
şeytan!
Siz hepiniz, beni
burada bekleyin.
Neredesin?
Aptallar!
Pijama mı?
Lanet pijama mı?
Seni geri zekalı
herif!
Neredesin?
Bunun için mi o güzel
hayatı reddettin?
Sığındığın yer burası
mı?
İkinci evin?
Uyandığın yer?
Sanat, kitaplar,
müzik?
Ne yapmak için?
Bu senin daha iyi
biri olmanı mı sağladı?
Kendini ne hale getirdiğine
bir bak.
İyi insanlar seni
evine alıyor.
Sana her şeyi veriyor.
Peki ya sen onlara
nasıl teşekkür ediyorsun?
Hayatlarını
mahvediyorsun.
Sen bütün hayatları
mahvedersin.
Sen böyle bir hayat
için yaratılmadın.
Sen bir köpeksin!
Sen benim köpeğimsin!
Seni besledim,
giydirdim.
Sen bana aitsin!
Seni öldürmeliydim.
Bu kadar çok zarar, bu
kadar çok acı çektiren bir köpeği
sahibinin öldürdüğü gibi.
Ama Bunu yapamam.
Eve geri dön.
Seni affediyorum.
Orada güvende
olacaksın.
Senin anladığın bir
dünyada olacaksın.
Kendi dünyanda.
Ne diyorsun?
Affedilmek, unutulmak?
Dünyanın ne kadar karmaşık
olduğunu biliyorum.
Ama yeniden
basitleştireceğiz.
Sen, ben Bizim küçük dünyamız.
Güzel.
Evimize geri
dönüyoruz.
Ben evimdeyim.
- Onu öldürecek!
- Dur Danny!
- Bunu yapma Danny!
- O benim annemi
öldürdü!
Onu öldürmek anneni geri
getirmeyecek.
Hepimiz aynıyız!
Hayvanız!
Kes sesini!
Sen bir hayvan
değilsin.
Eğer onu öldürürsen
her şey mahvolur.
Onu dinleme!
- Bir kafeste
hayatını sürdüreceksin!
- Hayvanlar!
- Öldür beni!
- Dinle beni.
Anneni düşün, ona
yaptığım şeyleri düşün.
Ona her gün tecavüz
ettim.
Köpek gibi her gün
üzerine çıktım!
Sen asla köpekten
başka bir şey olmayacaksın.
Bundan asla
kurtulamazsın.
Ben seni böyle yaptım.
Bir katil.
Sen sadece bu
olabilirsin, her zaman.
Sahibine itaat et.
Beni öldür ki, bu iş
bitsin!
Hadi!
Öldür beni!
Kapa çeneni!
Bu herif gerçekten
büyük bir pislikten söz ediyor!
- Şu boynundaki şey
rahatsız ediyor mu?
- Yakıştı mı?
Çok daha iyi olduğunu
söylemeliyim.
Piyanodaki mükemmelliğiyle
burs kazanan Bayan Victoria Mills!
Bu parçayı harika bir
yakınıma adıyorum.
- Bu sensin.
- Hayır, benden
bahsetmiyor.
Hayatı müzik sayesinde kurtulan birine.
Bu sensin evlat.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »