Print Friendly and PDF

Translate

Hız Tuzağı (1994) Speed

|



116 dk
Yönetmen:Jan de Bont
Senaryo:Graham Yost
Ülke:ABD 
Tür:Aksiyon, Macera, Suç
Vizyon Tarihi:10 Haziran 1994 (Kanada)
Dil:İngilizce
Müzik:Mark Mancina
Oyuncular: Keanu Reeves ,Dennis Hopper
Sandra Bullock , Joe Morton
Jeff Daniels ,
Devam Filmleri
1994 - Hız Tuzağı(314,041)7.2
1997 - Hız Tuzağı 2(71,790)3.9

Özet

Howard fidye istemek için bombalı saldırılar düzenleyen polis tarafından aranılan bir suçludur.Bir otobüse yerleştirdiği özel bombayla yine fidye istemektedir.Genç bir polis memuru olan Jack hızı 80 km altına düşerse içinde bomba patlayacak olan otobüsün içindekileri kurtarmakla görevlendirilmiştir..Ona yardım edecek olan kişiyse otobüs şöförünün yerine geçmek zorunda kalan ve ehliyeti aşırı hız nedeniyle alınmış olan Annie'dir.

Altyazı

DİKKAT Bu kısım herkese açık değil.
 Biliyorum.
 Beni onlar çağırdı.
 Bazı teller berbat halde.
 Bana kimse söylemedi.
 Çalışma izninizi göreyim.
 Bir saniye.
 İşte burada.
 Üstüne alınma.
 Sanırım iş bitti.
 İyi becerdiniz beyler.
 Gidişattan daha memnun olamazdım.
 Tebrikler.
 Bir dakika.
 Teşekkürler.
 Düğmeye bastığın için sağol Bob.
 Işığı yanıyor ama bozuk olabilir.
 Kapa çeneni.
 Hatırla hayatım  Tanrım.
 Bob, hangi düğmeye bastın?
 Diğer asansörlerin kapalı ve boş olmasını sağla.
 Giriş panelleri dışında kapı, ya da başka bir yol yok değil mi?
 30.
 katın altında ekspres asansörde 13 kişi var.
 Kablolar gitmiş.
 Bombacı 3 milyon dolar istiyor yoksa frenleri uçuracak.
 - Ne kadar zaman var?
 - Bize bir saat verdi.
 Tam 23 dakikamız var demektir.
 - Asansörün düşmesini durduracak ne var?
 - Zemin.
 Bunun olmasını istemeyiz Traven.
 - Yolcuları indiremez miyiz?
 - Bu asansör ekspres.
 Tek yol giriş panellerinden.
 Bombacı çıkışı tellemiş, bu da onu " deli, ama aptal değil" categorisine koyar.
 Efendim, Harry aleti incelemeye gönüllü.
 - Tabii, neden olmasın.
 - Peki.
 Siz ikiniz bir bakın.
 En yakın giriş paneli 32.
 kattaki lobide.
 Sadece rapor istiyorum.
 Beklemedeyiz.
 Worthy, Briggs, girişin güvenliğini alın.
 Diğerleri, tahliyeyi sağlayın.
 Davranın!
 Galiba yürüyoruz.
 - Çabuk ama önünüze bakın.
 - 29.
 Buradan lobiye kadar.
 30.
 31.
 32.
 Kimse yok mu?
 Bizi dışarı çıkarın.
 İmdat!
 Lütfen bizi buradan çıkarın!
 Lütfen!
 Bizi buradan çıkarın!
 Orada ne var?
 Ne oluyor?
 Bayanlar baylar, Los Angeles Polis Departmanı.
 Orada ne yapıyorsunuz?
 Asansörde bir aksaklık vardı, sakin olun.
 Ne bekliyorsunuz?
 Sizi en kısa zamanda buradan çıkaracağız.
 Yalan mı söylüyorum?
 NasıI oldu da polis gönderdiler?
 Tamirci göndermeleri gerekmez mi?
 Ne düşünüyorsun?
 - Uzman sensin.
 Ben sadece çalışıyorum.
 - Epey sağlam görünüyor.
 - Bildiğimiz biri mi?
 - İşi tanımadım ama profesyonel olduğu belli.
 - Hala emir yok.
 - Sevmedim.
 Sevecek ne var?
 Mac bekle dedi, bekliyoruz.
 Çek soruyu, bil doğruyu  Havaalanı.
 Bir rehineyle silahlı adam.
 Kızı siper gibi kullanıyor.
 Neredeyse uçakta.
 30 metre uzaktasın.
 Jack.
 Rehineyi vur.
 - Ne?
 - Kızı denklemden çıkar.
 Güzel yarala ki uçağa kızla binemesin.
 Temiz atış.
 İyice delirmişsin.
 " Rehineyi vur.
 " Bir terslik var.
 Uçuracak bu herif asansörü.
 - Neden?
 - Bilmiyorum.
 Altıncı his.
 Mac senin hissinden rütbeli, bekleyeceğiz.
 Fazla uzun sürdü.
 Sence asansörün ağırlığı nedir?
 Yapma.
 Belki şu rehineler için bir şeyler yapabiliriz.
 Vurmayacağız ama?
 Nereye?
 Ne oluyor?
 Gitme!
 Bizi bırakma!
 Hayır, sadece onları denklemden çıkaracağız.
 - Taşıyacağına emin misin?
 - Taşıyacak.
 Altı dakika.
 Daha fazla zaman kazanamam.
 Konuşmuyor.
 Kahrolası para şimdi lazım.
 Bir daha anlatsana.
 Niye bu işe girdim ben?
 Böyle 30 yıI daha, az bir emekli maaşın ve ucuz bir altın saatin olacak.
 Hiç fena değil.
 - Tanrım, sıcak burası.
 - Hiç hava yok.
 - Kapıları açamazlar mı?
 - Nefes alamıyorum.
 Boyundan büyük işe kalkışma.
 Şimdiye düşmüş olması lazımdı.
 Orospu çocuğu beklemedi.
 Daha fazla yardım gerek.
 Lütfen!
 ÖImek istemiyorum!
 Ne olur bizi kurtarın!
 Kapıyı açın Iütfen!
 - Lütfen yardım edin.
 - Sizi çıkaracağız.
 - Ellerini ver.
 Tamam.
 - Beni çek.
 Başına dikkat.
 - Tuttum.
 - Yavaş ol.
 - Kurtuldun.
 - Teşekkürler.
 - Onu al.
 - Sırada kim var?
 Teşekkürler.
 Kurtuldunuz bayan.
 - Neler oluyor burada?
 - Bize yardım edin!
 Çabuk!
 Çabuk!
 Gidelim!
 Haydi.
 Aman tanrım!
 - Yardım edin!
 - Başına dikkat.
 - Haydi bayan!
 - Hayır.
 Haydi bayan!
 Elimi tut.
 Haydi.
 Bu düşecek.
 Hayır, yapamam!
 Bir adım at, uzan ve elimi tut.
 Haydi!
 - Aman tanrım!
 Beni bırakma!
 - Tamamsın.
 Ayakkabım!
 Senin için iyi miydi?
 Benim için harikaydı.
 Senin için nasıIdı canım?
 - Asansör düştü.
 - Güzel.
 Bunu bilmek güzel.
 - Saatin mi yavaş?
 - Hayır.
 O erken davrandı.
 - Üç dakikamız vardı.
 - Niye böyle yaptı?
 3 milyon dolarını kaybediyor.
 Belki kendini daha fazla tutamadı.
 Orta yaşIı erkeklerde yaygın bir sorun bu.
 Öyle duydum.
 - O burada.
 - O şeyi Pacoima'dan da patlatabilirdi.
 Hayır.
 Bir şey yaptığımızı anladı.
 Buralarda.
 Kendini binada kıstırmazdı.
 Üstelik binayı boşalttık.
 Haydi.
 Burada olmak ister, ama hareketli kalmak koşuluyla, öyle değil mi?
 Asansörler.
 Asansörler durduruldu.
 Kontrol edildiler.
 Yük asansörlerinden ne haber?
 - Gizemli konuğumuz teşrif etmez miydi?
 - Ne?
 Jack!
 Lanet olsun.
 Kenara çekil.
 Kahretsin!
 Kıçını kaldır.
 Sırf senin için kimsenin üç milyon dolar vereceğini sanmam.
 Kıpırdama.
 Çek soruyu, bil doğruyu.
 Terörist bir polisi rehin aldı.
 Göğsüne bir binayı ikiye ayıracak kadar dinamit bağIı.
 Ne yaparsın?
 En alt katta seni 50 polis bekliyor olacak.
 Standart yan yayıIma, değil mi?
 Belki üçüncü katta ineceğiz.
 En azından onlar böyle düşünecek.
 Kahrolası atışların konumunu istiyorum.
 Jack ve Harry nerede?
 Yüzbaşım, yük asansöründe hareket var.
 Üçte.
 Davranalım.
 Yolun sonu.
 Doğruyu söylemek gerekirse, bugün çok umut kırıcıydı.
 Herkesi öldürmediğin için mi?
 Öyle bir zaman gelecek ki oğlum, beni tanıdığına pişman olacaksın.
 Bayım, pişman oldum bile.
 Burada amir benim.
 Çubuğu düşürürsem arkadaşını süngerle temizlerler.
 - ÖImeye hazır mısın arkadaş?
 - Geber.
 İki yüz yıIda, " Ne yazık, ülkeme verecek sadece bir canım var" dan "geber" e mi geldik?
 - Durma.
 Çubuğu düşür.
 - Kapa çeneni.
 Bak sen, bütün kahramanlar buraya toplanmış.
 Vazgeç.
 Gidecek bir yerin yok.
 Rehineyi vur.
 Hoşça kal de Harry.
 Seni köpek.
 Kıpırdama.
 Vazgeç.
 Seçeneğin kalmadı.
 Cesaret ve adanmışIıklarıyla, bu iki memur, bu kentin 13 yurttaşının kurtarıImasını sağladılar.
 Ve onların sayesinde, teröristin bombasının aldığı tek can kendi canı oldu.
 Beni vurdun.
 İnanamıyorum.
 Beni vurduğun için madalya alıyorsun, seni pis herif.
 Harry, vurmamı sen söyledin.
   Los Angeles Polis Departmanı.
 Memur Harry Temple.
 Memur Jack Traven.
 Aferin sana Jack.
 Aferin.
 - İşte geldi.
 - Harry, dostum.
 Harika.
 Benim şerefime.
 Kendimi iyi hissetmem için.
 Hey Sandy.
 Biz geldik.
 Pekala, nasıIız?
 Kahretsin.
 Önlük takmalıydım.
 - İşte.
 Tamam.
 - Beni bir yere götüremezsiniz.
 Ve bu da Harry'ye, hızlı düşündüğü, basınç altındaki asaleti ve cesareti ve özverili tavrı için.
 Bravo!
 Yaşa!
 Ve Jack'e, Harry'yi vurduğu için.
 Bu uzun zamandır hepimizin yapmak istediği bir şeydi.
 Tamam, tamam, söylüyorum.
 İkinize çocuklar, işinizi yaptığınız ve öldürülmediğiniz için.
 Kutlarım.
 Dünyadaki en şanslı iki adamız.
 Kötü adamı hakladık ve hiç sivil kaybetmedik.
 - İyiydik.
 - Hayır.
 Şanslıydınız.
 Hayır, biz şanslıydık.
 Bunu anlasan iyi olur.
 Tam bir hastayla karşı karşıyaydık.
 Bu adam hepimizi her an havaya uçurabilirdi.
 Ve vücudumda bir mermi var.
 Onbeş santim daha içeri gelseydi madalyayı karıma verirlerdi.
 Haydi be.
 Kazandık.
 Onu hakladık.
 Sen dinler misin?
 Bir defa dinler misin?
 Çünkü hep senin yanında olmayacağım, o yüzden düşünmeye başlasan iyi olur.
 Altıncı his seni buraya kadar getirir, sonra da ölmene yol açar.
 Er ya da geç, şans biter.
 Değil mi Şef?
 Doğru.
 Ben iyiyim.
 Eve gidip biraz seks yapacağım.
 - Eve gidip kusacaksın.
 - O da keyifli olur.
 Haydi, seni aksak.
 - Jack, seni TV'de gördüm.
 Tebrikler.
 - Sağ ol Bob.
 - Şişman gözüktün.
 - Fazla üstüne gitme.
 - Dün gece geç vakte kadar partideydi.
 - ÇıIgın bir parti mi?
 Çok iyi hatırlamıyorum.
 Çok harika olmasa gerek.
 Yalnız uyandım.
 Ben hatırladığım son çıIgın partiden sonra evli uyandım.
 Jack, kurabiyeleri unuttun.
 - İyi bir gün geçir.
 - Sağ ol.
 Kendine iyi bak.
 Sağ ol.
 Yarın görüşürüz.
 Ne düşünüyorsun Jack?
 Şoförün bütün dişlerini toplarsan sana bir madalya daha verirler mi?
 Tanrım.
 Hazırlıklı olmayacağımı mı sandın?
 O asansör işini hazırlamak için iki yıIımı harcadım.
 İki yıIımı adadım.
 Bunun nasıI bir adanmışIık olduğunu anlayamazsın.
 Bir ömürlük işi mahvedip yürüyüp gidebileceğini mi sandın?
 Etrafında olanları görmüyorsun.
 Ama ben senin dikkatini çekebildim, değil mi?
 - Niye benim peşime düşmedin?
 - Bu benimle ilgili.
 Benim paramla ilgili.
 Alacağım olan ve tahsil edeceğim para.
 3,7 milyon dolar.
 Benim yaşIıIık güvencem.
 Benim yaşımda ileriyi düşünmelisin.
 - Seni bulunca  - Çek soruyu, bil doğruyu.
 Otobüste bomba var.
 Otobüs saatte 80 km giderse, bomba aktif.
 80'in altına düşerse patlar.
 Ne yaparsın?
 Ne yaparsın?
 - Hangi otobüs olduğunu bilmek isterim.
 - Söyleyeceğimi mi sanıyorsun?
 - Evet.
 - Çok iyi.
 Kurallar var ve iyi anlamanı istiyorum.
 Kimse otobüsten inmeyecek.
 Bir yolcu bile indirmeyi denersen, infilak ettiririm.
 Paramı sabah 11'de isterim.
 - O miktar para o saate hazır olmaz.
 - Kafanı topla.
 Senin derdin otobüs.
 Aramaya da çalışma.
 Telsiz çalışmıyor.
 Otobüsün numarası 2525.
 Venice'ten aşağı doğru geliyor.
 Ocean Park ve Main arasındaki köşede.
 Sam!
 Annie.
 Durdurun şunu.
 Lanet.
 Pardon.
 İzninizle.
 Burası durak değil.
 Sigaranı at Annie.
 Tamam, gitti.
 Sen iyi, nazik bir adamsın.
 Bir gün birileri senin için şarkılar yazacak.
 Selam.
 - Los Angeles'de ilk kez.
 - Hayır.
 Buralıyım.
 Kendimi demiştim.
 Bu çok komik.
 - Yanlış duydun.
 Şehir turu yapıyorum.
 - Sahi mi?
 Evet.
 " Turist" sözünden nefret ederim, ama pek saklayamıyorum galiba.
 Pek sayıImaz.
 İşe bak.
 Havaalanından buraya gelmek üç saatimi aldı.
 Öyle bir kayboldum ki.
 Los Angeles büyük yer.
 Tabii, sen buralısın.
 Artık farketmiyorsundur.
 Ben taşralıyım.
 Al işte.
 Söyledim.
 Bil bakalım!
 Koltuğumda sakız var.
 Sakız.
 Affedersiniz.
 Günaydın.
 Artık otoyollara dayanamaz oldum.
 Öyle gergin oluyordum ki.
 Böyle, işe giderken keyfime bakıyorum.
 Doğrusu, ben arabamı seviyorum.
 Arabamı özlüyorum.
 Aman tanrım.
 Şuna bak.
 - Sam.
 - Lanet olsun.
 - Sam.
 - Ne?
 - Niye insanların üstüne sürmüyorsun ki?
 - Bana işimi öğretme.
 Ne karmaşa.
 Dur!
 - Aç şunu.
 - Kapıdan çekil.
 Burası durak değil.
 Adam gerçekten otobüse binmek istiyor.
 - İzin verme.
 - Los Angeles Polisi.
 - Seni duyamıyorum.
 - Aracı durdur.
 Ne?
 Los Angeles Polisi.
 Aracı durdur.
 - Dur.
 Los Angeles Polisi.
 Araçtan çık.
 - Tanrım, yine mi.
 Araba benim.
 Sahibi benim.
 Çalıntı değil.
 - Artık çalıntı.
 Kenara kay.
 - Kahretsin!
 Bu yavruyu bir çiz, görüşürüz, anladın mı?
 Böyle hız yapmaya gerek yok.
 Biraz yavaşla.
 Kahretsin.
 Yapma ya.
 Arabamı parçalama.
 Biraz olsun yavaşla.
 Böyle hız yapmamız gerekiyor mu ha?
 Vay, bak bu şık bir hareketti.
 Lanet!
 En azından yavaşlayabilirsin.
 İlerle!
 Bu adam o adam mı?
 Adam bu otobüse kafayı takmış.
 - Polisim.
 - Ne?
 Polisim.
 Los Angeles Polisi.
 Otobüsünde bomba var.
 - Ne?
 - Otobüsünde bomba var.
 Ne  Ne?
 Siktir!
 - Otobüsünde bomba var.
 - Yolu kolla.
 Al şunu.
 Üstüne yazmanı istiyorum.
 Arkasına yazmanı istiyorum: "Otobüste bomba.
 " Yaz.
 Yolu kolla.
 Kahretsin!
 Hayır!
 Yavaşlama.
 Hızlan.
 Kapıyı aç.
 80'in üstünde kal.
 Tamam mı?
 4708000.
 Detektif Harry Temple'ı iste.
 Harry.
 Ben Jack.
 Sakın hastayım deme, çünkü ben hasta hasta  - O yaşıyor.
 - Ne?
 Bombacı.
 Döndü.
 Venice'te bir tane vurdu zaten.
 Geriye parçası kalmadı.
 Senin ölü terörist fidye istiyor.
 Bir otobüse bomba koymuş.
 - Jack nerede?
 - Nerede dersin?
 Bu otobüse binmeliyim.
 Evet.
 Otobüse bin.
 Düz sür.
 Bu şeritte kal.
 Yolu kolla.
 Bekle bir dakika.
 Ne yapıyorsun?
 - Sigortalı mısın?
 - Evet.
 Niye?
 Hayır!
 Kapımı kırdın.
 - Telefonunuzu alıyorum efendim.
 - Al telefonu.
 - Direksiyona geç.
 - Ne?
 Ah, lanet olsun.
 Düz sür.
 Lanet olsun!
 Lanet olsun!
 Bu adam aklını kaçırmış.
 80'in üstünde kalmalısın.
 - Affedersiniz, aklınızı mı kaçırdınız?
 - Ne olursa olsun.
 Ben Jack Traven, Los Angeles Polis Departmanı.
 Otobüste hafif bir durum var.
 Oturursanız sevinirim.
 - İnsanların ödünü bokuna karıştırdın.
 - Bayan, Iütfen.
 Lütfen eğer herkes yerinde ve sakin kalırsa, sorunla daha iyi ilgilenebiliriz  Benden uzak dur.
 Seni tanımıyorum ya.
 Senin için gelmedim.
 Bunu yapma şimdi.
 - Durdur.
 - Duramaz.
 Kapa çeneni!
 Otobüsü durdur!
 Dinle!
 Silahımı bırakıyorum.
 Tamam?
 Dinle.
 Suçun neyse aldırmıyorum.
 Ne yaptıysan üzgün olduğuna eminim, Şimdi önemi yok.
 Konu kapandı.
 Ve şu anda ben polis değilim.
 Anladın mı?
 İki sakin insanız, öyle takıIıyoruz  Sam!
 Direksiyon bende!
 Tanrım, Sam.
 Bacaklarını oynatmalısın.
 Biri onun bacaklarını oynatabilir mi?
 Ayağını pedaldan çek.
 - Bunu durdurmalıyım.
 - Hayır!
 80'in üstünde kal.
 - Sam vuruldu.
 Onu indirmeliyiz.
 - Yavaşla da otobüs havaya uçsun.
 Otobüste bomba var.
 Yavaşlarsak patlayacak.
 Biri inmeye kalkarsa da patlayacak.
 Saçma.
 Bomba varmış.
 - Komik bir şaka be.
 - Sorun mu çıkaracaksın şimdi?
 Çok kanıyor.
 Ne yapacağımı bilmiyorum.
 Öne ve arkaya basınç yap, ayaklarını yukarıda tut ve bunu başının altına koy.
 - Dayan adamım.
 - Başını kaldır.
 - Bunu sürebilecek misin?
 - Tabii.
 Büyük bir Pinto sürmek gibi.
 - Bilmek zorundayım.
 Kullanabilir misin?
 - Beceririm.
 Planı söyle yeter.
 - Plan var mı?
 - Senin işin sürmek.
 Şimdilik.
 - 80'den sakın düşme.
 - Güzel plan.
 - Yani polissin, doğru mu?
 - Doğru.
 Belki ehliyetimin alındığını söylemeliyim.
 - Neden?
 - Aşırı hız.
 Helikoptere doğru gidiyoruz.
 Değişen bir şey olursa bildir.
 Görmediğimiz her şey burada olmalı.
   sürücünün durumu, ama en azından bir araç, bir Jaguar, hız yapan otobüs tarafından yol dışına atıIdı.
 Otobüs Lincoln rampasında otoyola girdi.
 Hızlanmaya, direksiyon kırmaya başladı, ve halen yavaşlamadı.
 Birkaç dakika önce bir polis memuru hareket halinde bir araçtan otobüse atladı.
 Bu sen misin Jack?
 - Nereden başIıyoruz?
 - Hızölçerden.
 Canına okunmuş mu yoksa gevşetilmiş mi?
 Kablo filan görüyor musun?
 Affedersiniz bayan.
 Hayır, orada bir şey yok.
 O halde otobüsün altındadır.
 Belki akslara tellenmiştir.
 Şimdi otobüsün altına giremem.
 Biraz hareketli sayıIır.
 Affedersiniz.
 Bekle.
 Giriş paneli zeminde.
 Senin altında.
 Giriş var.
 Yolcu iletişimi.
 Bayım, şunu al.
 Gördüğümü ona iletmeni istiyorum.
 Bir bomba var.
 Epey büyük.
 - Epey büyük bir bomba.
 - Pirinç bağlantılar.
 - Pirinç bağlantılar.
 - Sanırım akım teline erişebilirim.
 - Akım teline erişebilir.
 - Hayır yapma.
 Bu bir tuzak.
 Klasik.
 - Klasik tuzak.
 - Başka ne?
 - Başka ne?
 - Bekle.
 Bekle.
 Hassiktir.
 Lanet olsun.
 Burada dünyaya bir delik açacak kadar C4 var.
 Sakin ol.
 Başka ne var?
 Üç pim, akstakini pek göremiyorum.
 Uzaktan kumanda ve bir kol saatine ayarlı mekanizma.
 - Ne tür bir saat?
 - Altın.
 Altın kayışIı.
 Epeyce adi.
 Memur bey.
 Aklında ne var Harry?
 Kahretsin.
 Ne yapacağım?
 Memur bey!
 - Ne yapacağım?
 - Lanet.
 - Hangi yön?
 - Bankete gir.
 Dikkat!
 Yolda kalayım mı, çıkayım mı?
 Çık.
 Tutunun.
 Tanrım.
 - Devam et.
 - Kırmızı.
 Git!
 Bu çok daha iyi.
 Otobüs Batı yolunda, güneye doğru ilerliyor.
 Burada, çıkış yaptığı yerde bir kaç kez direkten döndü.
 Evet!
 Tamam!
 Yetkililerin planı nedir bilmiyoruz.
 Anlamıyorum.
 Saat iyi bir gösterge değil.
 Niye kullanmış?
 Ne demek istiyor?
 - Bir sürü insanın saati var.
 - Bu adamın tek stili yok.
 Bombacılar tek bir tür bombaya aşık olur ve ona sadık kalır.
 Bu adam C4, dinamit ve her defasında farklı tetik kullanıyor, şimdi işe bu saat girdi.
 Bombalar ansiklopedisi gibi.
 Her türü biliyor.
 Ve etkisiz hale getirmek için bizim yapacağımız her şeyi de.
 Bir dakika.
 Son on yıIın dosyalarına bakmak istiyorum.
 - Bütün sabıkalıları taradık.
 Yararı yok.
 - Ben polislere bakmak istiyorum.
 Haydi.
 Mac, neredesin?
 Otoyoldan çıkmak zorunda kaldım.
 Kentteydim.
 Seni görüyorum.
 Düz gitmeye devam et.
 Senin için yolları boşaltmaya çalışacağım.
 Aynı şeritte kal.
 Kahretsin.
 Tanrım!
 Olamaz.
 Sola geç.
 Kusura bakmayın.
 Tanrım.
 Millet, yolumdan çekilin.
 - Bayan, tamamen sağa.
 - Görüyorum.
 Mac, beni buradan çıkarmalısınız.
 Birkaç blok sonra, yumuşak bir dönüş var.
 Sağda.
 Sonra düz git.
 Orada seni bekleyen birimler var.
 Seni 105 otoyoluna çıkaracaklar.
 KullanıImayan bir yol.
 Boş olacak.
 - Tümüyle açık olacak önün.
 - Anladım.
 Birkaç blok sonra, sağa doğru yumuşak bir dönüş var.
 Bir dakika.
 Nerede refakat verecekler?
 Dikkat.
 Tanrım.
 Orospu çocuğu!
 Tanrım!
 - Bebeğe çarptım.
 - Konserveler.
 - Bebek yoktu.
 Konserve kutularıydı.
 - Emin misin?
 Tanrım.
 Hayır!
 - Niye okulda değiller?
 - Mac, fena sıkıştık.
 Seni çıkaracağım.
 Seni bir otoyol bekliyor.
 Ama epey çirkin bir dönüş olacak.
 - Ne kadar çirkin?
 - Çirkin olan ne?
 Yapı sahasının orada keskin bir dönüş var.
 - Burası olmalı.
 - Burası çıkmaz yol.
 - Bu dönüşü yapamam.
 - Yapabilirsin.
 Soldan git.
 Geniş tut.
 Devrileceğiz.
 Haklısın.
 Devrileceğiz.
 Şimdi herkes bu tarafa geçsin.
 - Olduğu kadar sağa Iütfen.
 - Tutun.
 Buraya.
 Olduğu kadar sağa.
 Şimdi.
 Mac, orayı benim için açık tutsan iyi olur.
 Herkes tutunsun.
 Gidiyoruz!
 Tanrım.
 Herkes iyi mi?
 Beni 105'teki kavşağa al.
 Ölebilirdik.
 Düşünemiyorum.
 Hiç sorun değil.
 İhtiyacın varsa kus.
 Şu iskeleyi kaldırıp dokuma kayışlar koyun.
 İleride hava birimlerini hazır istiyorum.
 Otoyolda engel yok.
 Burada bir penceremiz var.
 Açık kalmasını sağlayacağım.
 Zıpla.
 Bana bir iyilik yapıp direksiyona bir saniyeliğine geçer misin?
 Sağ ol.
 Bayan, iyi başardın.
 Aslında olağanüstüydün.
 Böyle bir sürüş görmemiştim.
 - Annie.
 - Ne?
 Adım.
 Annie.
 - Annie.
 - " Bayan" sözcüğü yerine.
 Peki.
 Şimdi, bütün bunlar neden oluyor?
 Ne yaptık?
 Adamın ülkesini filan mı bombaladık?
 Hayır.
 Sadece para isteyen bir adam.
 İkna olmadım.
 Para kazanmak için pek iyi bir yol değil.
 O halde işin gerçeği ne?
 Bir süre önce fidye için birilerini rehin almıştı.
 Kötü gitti, şu anda da bana biraz kızgın.
 - Bizimle ne ilgisi var?
 - Hiçbir şey.
 Bu bir oyun.
 Parayı alırsa o kazanır.
 Otobüs uçarsa o kazanır.
 - Ya sen kazanırsan?
 - Yine oynarız.
 Ama ben yarın süremem.
 İşim var.
 Bu tanıma uyan kimseyi bulamadık.
 Son on yıIda baş parmağını kaybeden yok.
 - Herhangi bir yerden olabilir.
 - Her yere giriş yapamam.
 Dosyaları unut.
 Emekli maaşlarını tara.
 Bu adam özürlü.
 Los Angeles polisinden olmayabilir ama şimdi burada yaşıyor.
 Resimleri istiyorum.
 Bu bok herifi tanıyorum.
 - Yolcuları otobüsten alalım.
 - Bunu yapamayız efendim.
 Cambazlık için zaman yok.
 Bu insanları kurtarmalıyız.
 Emri var.
 Bu insanları oynatırsak görecek.
 Hatırlayın: çıIgın, ama aptal değil.
 Harry adamın kimliğini bulmaya çalışıyor.
 Polis olabilir diye düşünüyoruz.
 Yüzbaşı, adam hatta.
 - Jack'le konuşmak istiyor.
 - Senin için hatta.
 - Numarayı ver.
 - Numarayı ver.
 - Durumu nasıI?
 - Kanama azaldı ama  - Bize yardım edecekler mi?
 - Elbette.
 Onlar polis.
 Vergilerinizle onların maaşları ödeniyor.
 ÖIürsek maaşlarında kesinti olur.
 Yani, demek istiyordum ki.
 Evet.
 Aramızda güven var sandım ama TV'ye göre yolcuları çıkarmak istiyorsun gibi.
 - Birini çıkarmama izin vermelisin.
 - Kuralları konuştuk.
 Güven göstergesi olarak.
 Bir yaralımız var.
 Sürücü vuruldu.
 Yolcuları vurmadığını söyle bana.
 Polislerin kötü adamları vurduğunu zannediyordum.
 - Bu adamın zamanı yok.
 - Kimse inmiyor.
 Bu, parayı verecek adamlarla işi hızlandırır.
 Daha öldüreceğin yığınla adam var.
 Tamam evlat, dene ve sürücüyü indir.
 Ve o direksiyondaki yaban kedisine hız kesmemesini söyle, yoksa adamın kanamadan ölmeye bile zamanı olmayacak.
 Bir hata yapma.
 - Sürücüyü indirmemize izin verdi.
 - Yaklaşalım.
 - Sürücüyü indireceğiz.
 - Sırf onu mu?
 - Şimdilik.
 Koca adam.
 - Ortiz.
 Ortiz, yardımın gerek.
 Onu bana uzatmanı istiyorum.
 Onu düz tut, yoksa yarası açıIır.
 Biz ne olacağız?
 Ben kalamam.
 - NasıI hissediyorsun?
 - Vurulmuş gibi.
 - Kendine iyi bak Sam.
 - Peki.
 Düz sür.
 Yaklaşabildiğince yaklaş.
 Daha.
 Biraz daha yakına.
 Bu nasıI?
 Üzgünüm.
 Sorun değil.
 Bir kez daha deneyelim.
 Biraz daha.
 Tam orada.
 Sağlam tut.
 Tuttun mu?
 İyiyim.
 Sağ ol.
 Aman tanrım.
 İyileşecek.
 Haydi bayan.
 Elinizi verin.
 - Gitmeliyim.
 - Hayır Helen!
 105.
 otoyoldayım, polisin kaçak otobüsü başarıyla yönlendirdiği yerde  Şu lanet helikopterleri buradan alın.
   otobüsü sürüyordu.
 Kaç yaşında olduğunu  Bir patlama.
 Bir tür patlama.
 Otobüs havaya uçmadı ama  Aman tanrım.
 Patlamaya yakalanan kadın düştü.
 Tekerlekler arasında kaldı.
 Bu korkunç.
 Etkileşimli TV.
 Geleceğin göstergesi.
 Burada olamam.
 Olamam, anlıyor musunuz  Bu yanlış otobüs.
 Yani, benim için  Burada ölemem.
 Kapa çeneni.
 - Karım var.
 - Öyle mi?
 Yani senin karın var, benim yok, bu beni harcanır mı kılar?
 Sen ne diyorsun ya?
 Bu adam saçmalıyor.
 Sinirimi bozuyor.
 Herkesin sinirini bozuyor.
 - Sanırım biraz kızgın olmaya hakkım var.
 - Niye gözünü dikiyorsun ki zaten?
 Bırak huzurla ölelim, eğer olacak buysa!
 Demek böyle sert bir erkeksin?
 Niye hesaplaşmıyoruz?
 NasıI gidiyor?
 İyi misin?
 Ne yapabilirim?
 Bomba patlayınca  Biliyorum.
 Her şey bitti sandım.
 Bomba buydu ve öldüm sandım.
 Sonra onun bedeninin otobüsün altına düştüğünü görünce, kendimi  Hala yaşadığın için mutlu hissettin.
 - Çok üzgünüm.
 - Olma.
 Sevinmelisin.
 Hepimiz sevindik.
 - Üzülmediğini göstermez.
 - Evet ama öyle korkmuştu ki.
 ÖIdürülmeyi hak etmemiş hoş bir hanımdı, ama eğer inseydi, hepimiz ölecektik.
 Pis herif olan o adam.
 Bizi buraya koyan.
 Bunu hatırla.
 Hem de ne pis.
 Emin misin?
 Ne kadar uzak?
 Efendim, önemli bir sorun var.
 Ne?
 - Bu otoyol tamamlanmamış.
 - Ne diyorsun sen?
 Hava birimi yakaladı.
 Yaklaşık 5 km.
 sonra yapıImamış yol var.
 YapıImamış yol?
 Ama haritada var.
 Kahrolası haritada var.
 Herhalde geciktiler.
 Siktir.
 Kovuldun.
 Hepiniz kovuldunuz.
 Yaklaşalım.
 Daha yaklaş.
 Aynada onu izle.
 Jack.
 - Bu bölüm ne kadar?
 - En azından 15 metre.
 Yolda bir boşluk var.
 Büyük.
 - Şaka yapıyorsun.
 Ne kadar büyük?
 - 15 metre.
 Ne?
 Bu insanları araçtan indirmeliyiz.
 Yapamayacağımı biliyorsun.
 Ne dedi?
 Ne dedi?
 Konu nedir?
 - Otoyolda boşluk var.
 - Ne?
 - NasıI yani?
 - Ne kadar büyük?
 15 metre.
 Üç kilometre kadar ileride.
 Bu çıIgınlık.
 Tanrım.
 Boş vitese takıp motoru işler bıraksam ne olur?
 - Bunu düşünmüştür.
 - Öyleyse ne?
 Ne?
 Gazı kökle.
 Burada yol ayrımı var.
 Bir atlama yapabiliriz.
 İyi.
 Herkes koltuğuna tutunsun ya da ne yapabilirseniz.
 Boşluğa geldiğimizde başlar aşağı.
 Hepsi bu mu?
 Bütün yapabileceğimiz bu.
 Bunları koltukların altına koyun.
 Çantalarınızı koltukların altına koyun.
 - Onu vurmak istememiştim.
 - Tutun.
 Bu işe yarayacak mı?
 Jack.
 - Haydi.
 - Tanrım.
 Herkes tutunsun.
 Tanrım.
 Jack.
 Evet!
 Biz hepten kafayı üşütmüşüz.
 - İyi misin?
 - İyiyim.
 Tamam!
 Gidiyoruz!
 - Herkes iyi mi?
 - Evet!
 Başardık.
 Kahramanımızsın.
 Çok teşekkürler.
 - Sanırım ideal kariyerini kaçırmışsın.
 - Neymiş?
 Yolu izle.
 Sen pilot olmalıymışsın.
 - Yoldan çık.
 - Ne?
 Bu yoldan çık.
 Hemen.
 LAX HAVA KARGO TERMİNALLERİ Oraya.
 - Nereye?
 Tam oraya?
 - Evet.
 - Şimdi havaalanına girdi.
 - Orada binlerce insan var.
 İşte Jack bu.
 Pistte dönüp durur ve bize zaman kazandırır.
 - Helikopterler orada uçamaz.
 Yasak.
 - Alanın sonuna doğru gidiyor.
 - Bravo Tango, acil durum pisti.
 - Umarım tamamlanmıştır.
 Davranalım.
 Havaalanındayız.
 Ee?
 Havaalanını görmüştüm.
 - Sahi mi?
 - Çok, çok heyecan verici.
 Paçayı zor kurtardınız.
 Ama fena sayıImazdın.
 - Ne istiyorsun?
 - Para istiyorum.
 Keşke daha yüce amaçlarım olsaydı, ama korkarım sadece para meselesi.
 İki şeffaf torbada seri numarası karışık büyük paralar olarak alayım.
 İşaretsiz.
 - Bunları hatırlayabilir misin?
 - Bana niye söylüyorsun?
 Çünkü geç olmadan parayı almama yardım etmeni istiyorum.
 Arabuluculardan iğrenirim.
 En iyi arkadaşınmış gibi konuşurlar ve seni tanımazlar bile.
 Niye uğraştırıyorlar beni.
 Bunu eğlence için yaptığımı mı sanıyorlar?
 - Yapmıyor musun?
 - Bu adil değil.
 Neler hissettiğimi bilmiyorsun.
 Beni tanımıyorsun bile.
 Kazanmadığın bir yığın para istiyorsun.
 Kazandım.
 Onu kazanmak için ömrümü verdim.
 Madalyam da var.
 Bir madalya, bir işten atıIma belgesi ve bir de " eliniz için üzgünüz".
 - Gitmeme izin vermelisin.
 - Hayır.
 - Bu iyi değil.
 - Sana yardım etmemi istiyorsun?
 Onlarla yüz yüze konuşmalıyım.
 Seni önemsiz görüyorlar.
 Böyle görmüyorlar.
 Sen parayı istiyorsun, ben kimsenin ölmesini istemiyorum.
 İnmeme izin ver.
 Sadece ben.
 Bu kurallara aykırı değil.
 Pekala.
 Çok çabuk dönmeni istiyorum.
 İyi.
 Hile yapmaya kalkma.
 Tepende olduğumu biliyorsun.
 Benimle zeka yarıştırmaya kalkma.
 - Sanırım şimdi bir plan var?
 - Olabilir.
 - Nedir?
 - Beni salıyor.
 - Ne?
 - Dönmeye devam et.
 Sorun çıkmayacak.
 - Herkes otursun.
 Bir dakika için iniyorum.
 - Sence bu iyi bir fikir mi?
 - Bir şey olmayacak.
 - Bizi böyle bırakacak mısın?
 - Ben bırakırdım.
 - Merak etme.
 Uzağa gitmiyorum.
 Hey.
 Bizi unutma.
 Helikopterler gitti.
 Yolcuları indirelim.
 - O buna hazır.
 - NasıI olabilir?
 NasıI bilmiyorum.
 Olduğunu biliyorum.
 Her zaman bir adım önde.
 - İndirirsek onları öldürür.
 - Ne yapacağız peki?
 Bombayı sökmeyi denemeliyim.
 10.
 otoyolda, Los Angeles sokaklarında ve 105.
 otoyolda müthiş bir yolculuk sonrası otobüs Los Angeles Uluslararası Havaalanı pistinde daireler çizmeye devam ediyor.
 Biliyorum, bir yerde keyfine bakıyordur.
 En başta bu otobüse binmezdi o zaman.
 Sarı çizgiyi geçme.
 Şu ne?
 Hiç bir fikrim yok.
 Bunu uzun süre dengede tutamayız.
 Birkaç dakikaya ihtiyacım var.
 O arada yapamazsam, hiç yapamam.
 - Harry, dinliyor musun?
 - Evet.
 Dikkatli ol.
 Ne yapıyor?
 Aman tanrım.
 Deli bu adam.
 Evet, hepsi bu.
 ÖIme.
 - Bu çok iyi bir plan değil.
 - İnançIı ol kardeş.
 Tanrım.
 Sadece sağlam tut.
 Tavsiyeye teşekkürler.
 Bu herif deli.
 Uzaktan kumandayı pille aşmaya çalışacağız.
 - Kumanda için pimi bulabilir misin?
 - Bilmiyorum.
 Bir kaç seçenek var.
 - Siyah ve kırmızı?
 - Ve yeşil.
 Tahmin ederim ki uzaktan kumandaya standart bakır kullanmaz.
 Çok zayıf olurdu.
 Ben lif alaşım seçerdim.
 Tellere bakman gerekecek.
 Üstleri örtülü.
 Biliyorum.
 KıIıfı kesmelisin.
 Ama teli kesme.
 Tamam.
 Kahretsin.
 Lanet olsun!
 - Tam isabet.
 - Harika.
 Pili mandalla ve akımı kurşun tele geçir.
 AnlaşıIdı.
 Geçemem.
 Patlar.
 Kahretsin.
 Bu portatif bir akım.
 Howard Payne, Atlanta Polis Bomba ekibi.
 Küçük bir patlamada dokuz parmak kalınca 1989'da Sun Valley'de emekli olmuş.
 AşağıIık adamımız bu.
 Onu bulduk.
 Bulduk.
 - 15 dakikada evine ulaşırız.
 - Jack, oradan çık.
 - Kaynağın peşine gidiyoruz.
 - Arkanı kolla.
 Beni bekle.
 Mac, beni buradan çıkar.
 Birisi gidip arkadan çıkmış mı baksın.
 - Görebiliyor musun?
 - Arkamızda değil.
 - Ne?
 - Orada yok.
 Aman tanrım.
 Git bak.
 Uzan ve bak, otobüsün altında onu görebiliyor musun?
 - Görüyor musun?
 - Yok.
 Arka lastiğin oralarda da mı göremiyorsun?
 - Göremiyorum.
 - Emin misin?
 Göremiyorum.
 Tanrım!
 Ona çarptık.
 Onu görüyor musun?
 - Çarptık mı?
 - Yanlara bak.
 - Aletlerim.
 - Biri aletlerini getirebilir mi?
 Lütfen ona yardım edin.
 Çabuk.
 Onu sürüklüyoruz.
 Görüyor musun?
 Nerede?
 Orada mı?
 Onu gördün mü?
 - Görüyorum.
 - Sahi mi?
 İyi mi?
 İyi.
 Bacaklarımı tutun.
 Birisi bacaklarımı tutsun.
 Bacaklarını tutun.
 Haydi.
 Tuttum.
 - Yaralı mı?
 İyi mi?
 - Çek!
 Onu tuttuk şimdi.
 Tanrım.
 İnanamıyorum.
 Biliyor musun, tam bir hıyarsın!
 - Bombadan haber var mı?
 - Evet.
 Patlamadı.
 Ortiz, sağ ol.
 Kaç tane hayatın var yahu?
 Çok parlak sayıImazsın ama, çok sıkı götlü bir herifsin dostum.
 Bu çok iğrençti.
 Adama iltifat bile edilmiyor.
 - NasıI gidiyor?
 - Ödümü patlattın.
 Bunun dışında iyiyim.
 - Bu koku ne?
 - Petrol.
 - Petrol sızıntısı mı var?
 - Artık var.
 Aşacak bir engel daha mı çekti canın?
 - Mac.
 - Devam et.
 Bir yakıt kamyonu lazım!
 Yakıt kaybediyoruz.
 - Bir bakalım.
 Ne kadar zamanın var?
 - 10 dakika?
 İyi görünmüyor.
 Anladım.
 Acilen bir yakıt kamyonu getirin.
 İşe yarayacak mı?
 Bilmiyorum.
 Hayatımı kurtar Harry.
 Harry, bana iyi bir haber ver ya.
 Üzgünüm.
 Başaramadı.
 Seni bok.
 Ona izimi buldurtan saatti, değil mi?
 Değerli emeklilik hediyemden bomba yapmak belki aşırı dramatikti ama biliyorsun, " Howard Payne" diye bir tabela da koyamazdım ki.
 Yemin ediyorum, senin pis omurganı sökeceğim.
 Sana ne söylersem onu yapacaksın.
 İkimiz de biliyoruz ki o sizin malum operasyonunun beyniydi.
 Beni yenemezsin.
 Her bir doları ödeyeceksin.
 Aksi halde, sen, yaban kedisi ve otobüsteki her masum insan arkadaşının akıbetine uğrayacaksınız.
 Dikkatini veriyor musun?
 Beni dinliyor musun?
 - Jack?
 - Evet.
 Güzel.
 Onlara parayı bırakacakları yerin Pershing Meydanı olduğunu söyle.
 Kuzeydoğu köşesinde bir çöp tenekesi var.
 Orada çantaları bırakıp gidin.
 Sizin takım gidene kadar kendimi göstermem.
 Saat 11'e geliyor, sanırım çok hoş bir gün bu.
 Bana bunu yapma.
 Yeter.
 Haydi.
 Yapma şunu.
 Bana bunu yapma şimdi.
 Gerçekten korkuyoruz ve sana ihtiyacımız var.
 Tek başıma beceremem.
 Lütfen?
 Lütfen.
 Olur mu?
 Lütfen.
 Tamam mı?
 - Öleceğiz.
 - Hayır.
 Buraya kadar geldik.
 Olur şey değil.
 Arizona Üniversitesi'ne mi gittin?
 - Ee?
 Ne olmuş?
 - İyi futbol takımı.
 Herhalde.
 Pek iyi bilmem.
 Arizona Yaban Kedileri.
 - Peki.
 - Seni görüyor.
 - Ne?
 - Seni görüyor.
 Dümdüz bakmaya devam et.
 Sana önce de yaban kedisi demişti.
 Yüzünün önüne kamera koymuş.
 Bütün otobüsü görüyor.
 İIk andan beri benimle oynadı.
 - Beni görebiliyor ama duyabiliyor mu?
 - Pek sanmam.
 Sadece izliyor.
 Los Angeles havaalanında halkalar çizerek dönüp duran ve yavaşlarsa patlamaya ayarlı bir otobüsle ilgili, üzücü bir öyküye dönüşen gelişmeleri izliyoruz.
 Bir kadın yolcu ve bir otobüs sürücüsü ölü, ikisi de bombacı tarafından uçuruldu.
 Öteki tehlikede olanlar ise, çıIgın bir adamın kaprisine rehin olmuş, otobüs yolcuları.
 "ÇıIgın adamın kaprisi.
 " Sevdim bunu.
 Tam sol omzumun üstünde bir kamera var.
 Dümdüz ileri bakmanızı istiyorum.
 Hiç büyük bir hareket yapmayın.
 Ben Jack.
 Evet, Harry'ye olanı biliyorum.
 Şu haber minibüsü hala etratta mı?
 Kameralar kaydı durdursunlar.
 Los Angeles Polisi.
 Kamera lazım.
 Yüksek frekans yapabilir misin?
 Bu otobüse gelen bir sinyal var.
 Onu bulmanızı istiyorum.
 Sizi yayından almak zorundayız.
 Lütfen efendim, kaydı kesin.
 Haydi çabuk.
 Güzel.
 O ekranı kaydet.
 AnlaşıIdı mı, ani bir hareket yok.
 Sadece yorgun görünün.
 Bu çok zor olmayacak.
 - Kaydet.
 Güzel.
 Kaydet.
 - Ediyor.
 - Jack.
 - Evet?
 Bak.
 - Mac, benzin.
 - Beş dakika.
 Zaman az.
 Kaydı yayınla.
 Boşaltmalıyız.
 - Sadece bir dakikalık kayıt var.
 - Şimdi yap.
 Devamlı bir kaset yapıp arka arkaya yayınlamanı istiyorum.
 - Başla.
 - Kaset dönüyor.
 Hala canlı yayın yok, ama raporlara göre otobüs dönmeye devam ediyor  Şu an için herkes güvenlikte.
 Akıllarından geçenleri tahmin etmek zor.
 Elbette, toplumsal bir duygu  Direksiyonu ve gaz pedalını ayarla.
 Haydi onları indirelim.
 Sen, sen, ve sen.
 Polis genel bir bildiri yayınladı, pek fazla bir açıklamada bulunmayan  Bileğimi kavra.
 Dümdüz ileri bak.
 Elini çıkar.
 Onun elini al.
 Haydi dostum.
 Seni tuttum.
 Elini ver.
 Elimi kavra.
 Aşağı bakma.
 Kahretsin!
 Jack!
 Elimi tut.
 Artık bunu tutamıyorum.
 Sıkı dur.
 Hayır!
 Tutun.
 - Tanrım.
 - Gaz pedalını aşağı sıkıştır.
 Yaptım.
 - Yaptın mı?
 - Evet.
 - Bin.
 - Bunu yapamam.
 - Haydi gidelim.
 - Kahretsin.
 - Jack.
 - Lanet olsun!
 Tutun.
 Lanet olsun!
 İyi misin?
 Hayır.
 Tamam.
 Geçti.
 Geçti.
 Başardın.
 Havaalanından nefret ediyorum.
 Duygusallık etmezsin şimdi değil mi?
 Belki.
 Edebilirim.
 Umarım olmaz çünkü gergin koşullarda başlayan ilişkiler asla uzun sürmüyor.
 - Öyle mi?
 - Bu konuda yoğun çalışmalarım oldu.
 Süvariler de geliyor.
 - NasıIsınız?
 - İyiyiz.
 İyi biri olup sana bir günlük izin verebilirim.
 Harika.
 Mac, bu Annie.
 Annie, Yüzbaşı McMahon'u tanıştırayım.
 - NasıIsınız?
 - İyi.
 Bu iyi gelir.
 - Dikkat et.
 - Özür dilerim.
 - Sizleri muayene ettireceğiz.
 - Yüzbaşım.
 O.
 Parayı ne zaman alacağını bilmek istiyor.
 Parayı ne yapacağını ben söyleyerim ona.
 Patladığını bilmiyor.
 30 dakika.
 Döneceğim.
 İşte hedefimiz.
 Seni 4-1'de isterim, sen 1-2'de.
 Sen 3'te.
 Davranın.
 - Paraların içine boya bombası kondu mu?
 - Kondu efendim.
 Vah vah.
 İyi bir polis olabilirdin.
 Hala canlı yayın yok.
 Raporlara göre otobüs havaalanında daireler çizmeyi sürdürüyor.
 Hayır!
 Böyle yakın duramazsınız bayan.
 Çekilmelisiniz.
 Ama Jack Traven dedi ki  Jack Traven tehlikeden uzaklaştırıImanızı istedi.
 Şöyle gidin.
 - Biraz gecikti.
 - Geç kalmadı.
 - Ne?
 - Asla geç kalmaz.
 O para kıpırdamadı.
 Tenekenin üstünde 200 göz var, çantada da cihazımız.
 Bence kaçamaz.
 - Aç.
 - Neden?
 Kıpırdamadı ki.
 Dediğimi yap.
 Kahretsin.
 Kıpırdıyor.
 Parayı aldı.
 Jack!
 Kahretsin!
 Kıpırdama!
 Çek soruyu bil doğruyu pislik.
 Kafana doğrultulmuş bir tetik var.
 Ne yaparsın?
 Dön.
 - Olamaz.
 - Üzgünüm.
 Hazır ol.
 İzcilerin yürüyüş marşı bu.
 Ne yapacaksın?
 Onu vurabileceğini sanmam.
 Kızı bırak.
 Öyle yapmayı düşünmüyorum.
 Doldur.
 Şimdi.
 Sanırım Harry yine başladığımız yere döndüğümüzü hissetseydi çok bozulurdu.
 Kızı bırak.
 Ona ihtiyacın yok.
 Para sende.
 Al ve git.
 Sadece al ve git.
 Ona ihtiyacın yok.
 - Lanet paranı al ve git.
 - Orada kal.
 Yapacağım.
 Bırakacağım.
 Evet.
 Hala anlamadın, değil mi?
 İşin güzelliğini.
 Bomba patlamak için yapıIır.
 Bu onun anlamı, amacıdır.
 Yaşamın boş, çünkü bir bombayı oluşmaktan alıkoymakla harcıyorsun.
 Ve kim için?
 Ne için?
 Patlamayan bir bomba nedir, bilir misin?
 Ucuz bir altın saat dostum.
 Delisin.
 Kahrolası delinin tekisin.
 Hayır.
 Fakirler delidir.
 Ben eksantriğim.
 Parayı al.
 Gidiyoruz.
 Haydi.
 Gidiyoruz.
 Yürü.
 Sen kal.
 Yürü.
 Kapıya.
 O kapıya.
 Hemen.
 Hoşça kal Jack.
 Serseri.
 Tamam.
 Şuraya geç.
 Haydi içeri.
 Sen şuraya geç.
 Bu treni çalıştır.
 Koltukların sahibi var mı?
 Hayır.
 Git.
 Buraya doğru.
 Eller boruya.
 Lanet olsun.
 Haydi.
 Lütfen rapor et, Batı treni 501.
 Konumun nedir?
 Batı treni 501, Iütfen temas kurun.
 Batı treni 501.
 İstasyona dönmeniz için polis emri var.
 Duyuyor musunuz?
 Buna asıImalısın.
 El bombası gibi.
 Şimdi yardım etmelisin bana.
 Bırakma.
 Sana güveniyorum.
 Duyuyor musunuz?
 Hey.
 Buradan ben alıyorum.
 Şimdi bunu almama izin versen iyi olacak.
 Korkarım biraz sinirlerin gerildi ve bunu zamansız düşürürsün gibi geliyor.
 Kovboy.
 Kadın olduğun için değil.
 Zararı yok.
 Yalnızız gibi gözüküyor.
 Kazandın.
 Jack'i yendin.
 Herkesi yendin.
 Beni trenden at.
 Umurumda değil.
 Bu alet uzaktan kumandayla çalışır.
 İşte patladığın zaman gelecekleri yer, ama ben burada olmayacağım.
 Farklı bir planım var.
 Öyle dağıIırsın ki, vücut parçalarını sayamazlar bile.
 Bana zaman kazandırır.
 Acımayacak.
 Jack, sen misin?
 Öyle inatçı ki.
 Her zaman istediğini ele geçirir.
 Rüşvetle ilgini çekemem değil mi?
 Paylaşacak dünya kadar param var.
 Param.
 Seni piç.
 Hoşuna gitti mi?
 Hoşuna gitti mi?
 Hoşuna gitti mi piç seni?
 Param.
 Kahretsin!
 Hesabını göreceğim.
 Aleti düşüreceğim oğlum.
 İster misin?
 Seni haklayacağım.
 Ne yapacaksın?
 Çok zekisin değil mi?
 Sen pisliksin.
 Planı olan benim çünkü senden daha zekiyim.
 Senden daha zekiyim.
 Evet.
 Ama ben daha uzun boyluyum.
 Jack.
 ÖIdün sandım.
 - Dön.
 - Payne nerede?
 Kafasını kaybetti.
 - Bunu çıkaralım, oldu mu?
 - Evet.
 Çıkaralım.
 Alo?
 Duyan var mı?
 Ben Mac.
 Duyuyor musunuz?
 Jack, oradaysan, treni durdurmalısın.
 Raylar bitirilmemiş.
 AnlaşıIdı.
 - Mac, duyabiliyor musun?
 - Acil durum frenini dene.
 AnlaşıIdı mı?
 İşe yaramıyor.
 Annie, buna inanmayacaksın.
 Ne?
 Atlamalıyız.
 Durduramaz mısın?
 Beni çöz, seninle seve seve geleyim.
 - Anahtarım yok.
 - Ne?
 Anahtarım yok.
 Kahretsin.
 Trenden çıkmalısın.
 Bu raylar bitiyor.
 Bu trenden çıkmalısın.
 Delilik bu.
 İleride viraj var.
 Hızlanacağım, rayı atlatacağım.
 Bu gerçekten aptallık.
 Hala atlayabilirsin.
 Jack, Iütfen.
 Çarptığına inanamıyorum.
 Bir şey yok.
 Gerçek dışı.
 Beni bırakmadın.
 İnanamıyorum.
 Beni bırakmadın.
 Bir randevum yoktu o saate.
 Bir bakın.
 Seni uyarmalıyım.
 Gergin durumlarda kurulan ilişkilerin asla yürümediğini duymuştum.
 Tamam.
 Seks üzerine kurarız öyleyse.
 Siz nasıI isterseniz bayan.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar