Print Friendly and PDF

Translate

Diriliş (2015) The Revenant

|


 156 dk
Yönetmen:Alejandro G. Iñárritu
Senaryo:Mark L. Smith, Alejandro G. Iñárritu, Michael Punke
Ülke:ABD, Hong Kong, Tayvan
Tür:Aksiyon, Macera, Biyografi
Vizyon Tarihi:22 Ocak 2016 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Pawnee, Fransızca
Müzik:Carsten Nicolai, Ryûichi Sakamoto
Nam-ı Diğer:El renacido
Oyuncular
Leonardo DiCaprio
Tom Hardy
Domhnall Gleeson
DoWill Poulter
Forrest Goodluck

Özet

Hugh Glass kürkleri için hayvanları avlayan bir kuruluş için çalışan deneyimli bir tuzakçıdır. Fakat avlandıkları bölgelerde kendilerinden başka hem yerli Kızılderililer hem de Fransız birlikleri kol gezmektedir.
Oscar ödüllü yönetmen Alejandro G. Iñárritu efsanevi Hugh Glass’i Diriliş filmiyle ile beyazperdeye taşıyor. 19. Yüzyıl Amerika sınırında yaşanan destansı hayatta kalma mücadelesini konu alan Diriliş, seyirciyi 1823 Amerika’sının benzersiz güzelliğine, gizemine ve tehlikesine çekiyor. Film sadece hayatın değil, onurun, adaletin, inancın, yuvanın ve ailenin içgüdüsünü keşfediyor. Michael Punke'ın kaleme aldığı The Revenant: A Novel Of Revenge kitabından beyazperdeye uyarlanan filmin başrolü ise Leonardo DiCaprio.

Altyazı

Merak etme evlat.
  Bunun bitmesini istediğini biliyorum.
  Yanındayım.
  Hep yanında olacağım.
  Asla pes etme.
  Beni duyuyor musun?
  Nefes alabildiğin sürece savaş.
  Nefes al, sakın durma.
  DİRİLİŞ Hawk.
  Lanet olsun.
  Hıyar herifler.
  Ben böyle geri zekalı görmedim.
  -Coulter'ı gördün mü?
  -Hayır.
  Beni dinleyin!
  Derileri iyice temizledikten sonra güzelce germenizi istiyorum.
  Unutmayın, postlardan 15'lik balyalar yapmıyoruz!
  30'luk yapıyoruz!
  Fitzgerald!
  Yüzbaşı.
  Mallar ne alemde?
  Ne düşünüyorsun?
  Tek düşündüğüm, bizimkiler artık her ne avlıyorsa   umarım bir daha ateş etmezler.
  Şafakta yola koyulmaya hazır olalım.
  Bu sabah hazır olmalıydık.
  Bana kalsa şimdi de yola çıkarım ama adamlar bitap.
  Kaleden sadece birkaç gün uzaktayız.
  Toplayacağımızı da topladık.
  Şu anda tek derdimiz çocuklara taze et bulmak.
  Coulter'ı gördün mü?
  Bir geyik vurduk.
  Hem de kocaman.
  Eti kampa taşımak için yardım lazım.
  Eti şişe geçirince haber ver.
  O zaman yardıma gelirim.
  Yapmayın, yardım lazım.
  Bize de balyaları yüklerken yardım lazımdı.
  Kunduz yemekten öyle bıktım ki   karımın yemeklerini özler oldum.
  -Karını ben de özledim vallahi.
  -Kes sesini.
  İmdat!
  Yardım edin.
  O Coulter mı?
  Çabuk Yüzbaşı'yı çağır.
  Tanrım.
  Nerede olduklarını gören var mı?
  -Sessiz olun.
  -Gözünüzü sırttan ayırmayın.
  O ses neydi?
  Baba?
  Gidelim.
  Thomas'ı öldürdüler.
  Onları göremiyorum.
  Göremiyorum.
  Yere yatın!
  Etrafımız sarıldı!
  Her yerdeler!
  Burada kal!
  Gitme!
  Paul, hayır!
  Bizi açığa çekmek istiyorlar.
  Kimse kıpırdamasın!
  Yerinizde kalın!
  Postların peşindeler.
  Bir an önce tekneye binmezsek hepsini kaybedeceğiz.
  Tekneye!
  Oğlum, tekneye bin!
  Çabuk!
  Çabuk, hadi!
  Kürkleri bırakın!
  Kürkleri bırakın!
  Tekneye!
  Hawk!
  Hawk!
  Hawk!
  Postları alın!
  Hadi, postları alın!
  Postları alın!
  Postları alın!
  Bunu küçük kızıma ver.
  Seni bırakmayacağız.
  Yardım çağıracağım.
  Kürkleri bırakın!
  Postları bırakın!
  Willman!
  Bana tutun.
  Devam et.
  Tekneye binin!
  Soktuğumun vahşisi!
  Bin lan şu tekneye!
  Yardım edin!
  İpi kes!
  İpi kes!
  Amos'u bekle!
  Hayır!
  Hemen gitmeliyiz!
  Topu ateşle!
  Gitmeyin!
  Durun!
  Kızım Powaqa burada değil.
  Taşıyabildiğimiz kadar post alalım.
  Postları Fransızlara verip karşılığında at alırız   sonra kızını aramaya devam ederiz.
  Ve toprak un olur   ve gün doğunca   Tanrı'nın bu kulu İsa Mesih'le tanışacaktır.
  Amin.
  Hazır mısın?
  Kıpırdama.
  Bunu yapmayı nereden öğrendin?
  Babam doktordu.
  Bridger!
  Yüzbaşı, kıyılar işimizi bitirmek için bekleyen Kızılderililerle dolu.
  Umarım bir planın vardır.
  Glass?
  Missouri Nehri tehlikeli.
  Özellikle de nehrin kontrolü Arikaralardayken.
  Bu tekneden inmemiz lazım.
  Tekneden inmek mi?
  Sonra ne halt yiyeceğiz?
  Kürklerimizi kucağımıza alıp Arikaraların bizi keklik gibi avlamasını mı bekleyeceğiz?
  Yapılacak en emniyetli şey, karadan yeni bir güzergah belirlemek.
  Yolumuz haftalarca uzar.
  Bizi görebilecekleri şekilde suda yüzmekten iyidir.
  Şu anda seni görüyorlar zaten evlat.
  Bence teknede kalmalıyız.
  Kaleye doğru bir rota belirleyip şansımızı suda denemeliyiz.
  Aramızda bölgeyi en iyi tanıyan Glass.
  Görevi bizi eve sağ salim götürmek.
  Sağ salim mi?
  Az evvel 32 adamımızı kaybettiğimizi hatırlatabilir miyim?
  33 oldu.
  Onlar benim adamlarımdı Fitzgerald.
  Kaç kişi kaybettiğimizi biliyorum.
  Glass'in dediğini yapacağız.
  Konu kapanmıştır.
  Tekneyi salıvermeliyiz.
  Arikara peşimizdeyse, tekneyi akıntı yönünde bulurlar.
  En iyisi karadan Grand Nehri'ne ulaşıp Kiowa Kalesi'ne kadar nehri takip etmek.
  Yürüyerek mi?
  Biz varana kadar kış gelir.
  Bir taşra dükkanına denk gelirsek post karşılığı at alırız.
  Bu kadar içerilerde dükkan falan yok!
  Yüzbaşı, tekneyi salmak büyük hata olur.
  Arikaralar o kadar salak değil.
  Tekneyle Ok Kayası civarına kadar gidebiliriz.
  Ne dediğini biliyormuş gibi konuşmayı kes.
  Sana ne oluyor?
  Donunu indiremeden altına sıçan adam niye konuşuyorsa.
  Demem o ki, Rhulen Ordugahı buraya yakın.
  Oraya sığınabiliriz.
  Yayan gideceğiz.
  Eminim öyle olacak.
  Keşke benim babam da doktor olsaymış.
  Yüzbaşı olmam için parayı bastırırdı.
  Şimdi ne yapacağız?
  Biz buraya dönene dek postlar çürümesin diye dua mı edeceğiz?
  İyice işaretleyin.
  Kayaların altına bir servet gömüyoruz.
  Glass, güzergahı belirle.
  Arikaralara bulaşmadan en kestirme yoldan götür bizi.
  Yanlış iş yapıyoruz.
  Döndüğümüzde postların yerinde yeller esiyor olacak.
  Bunları kaleye kadar taşımamız mümkün değil.
  Arikaralar bölgeye hakim.
  Ellerimiz dolu dolaşamayız.
  Ama postları kaybedeceğiz.
  -Postlar mı yoksa hayatın mı daha değerli?
  -Hayat mı?
  Ne hayatından bahsediyorsun?
  Benim bir hayatım falan yok.
  Karın tokluğuna yaşıyorum, ekmek teknem bu postlar.
  S. keyim böyle işi!
  Elim boş mu eve döneceğim, altı ay boşuna mı eşek gibi çalıştım?
  Hayatımı riske attım, adamlarımız öldü, hepsi ne içindi?
  Neredeyse her şeyi kaybediyorduk.
  Bu iş baştan yaştı zaten!
  Başımızı belaya sokan da bu.
  Bay Glass'in görevi bizi kollamak değil miydi?
  O zaman Arikaralar bizi nasıl böyle gafil avladı?
  Pavnilerle de kanka ya.
  Pavniler de en az bizim kadar Arikaralara düşman.
  Öyle mi?
  Peki, ya melez oğlu?
  Acaba anası nasıl bir vahşiydi?
  Çocuğa sataşma Fitz.
  Demem o ki   vahşi, her zaman vahşidir.
  Baksana Glass   vahşilerle yaşarken bir teğmeni vurmuşsun, doğru mu lan?
  Yirmi bir asker ve 40 tüy kafalı ölmüş.
  Sadece sen ve oğlun canlı kurtulmuşsunuz.
  Resmen mucize.
  Kapa çeneni Fitzgerald.
  Yoksa bu iti kurtarmak için kendi soyunu mu vurdun lan?
  Sus!
  Neden yaptın?
  Teğmen bu oğlanın anasına mı kaydı?
  Karıyı öldürdü mü?
  Seninle konuşurken tüfeğini parlatmayı bırak.
  Temizlemem lazım.
  Sana söyleyeceklerim bitince temizlersin.
  Bana bak.
  Yeter!
  Kim olduğunu unutuyorsun galiba evlat.
  Görebildiğim kadarıyla, parmağı tetikte olan biriyim.
  Kes şunu Fitzgerald.
  Bu bir emirdir!
  Dinleyin!
  Gün batımına sadece birkaç saat kaldı.
  Bir an önce postları saklayıp tekneden kurtulmamız lazım.
  Hadi!
  Sana görünmez ol dedim oğlum.
  En azından  Yaşamak istiyorsan çeneni kapat!
  -En azından beni duydu.
  -Sesini duymazlar!
  Sadece ten rengini görürler.
  Anladın mı?
  Evet.
  Oğlum, beni dinlemen lazım.
  Dinle beni.
  Beckett!
  Weston!
  Neden tekneden atlamıyorlar?
  Görünüşe göre fikir değiştirdiler.
  Heriflerin kafa çalışıyor.
  Çok akıllıca.
  Ben de o teknede olmalıydım.
  Doğru olanı yaptılar.
  Gitme vakti.
  Kalk.
  Yola çıkıyoruz.
  Geliyorum.
  En iyisi sen biraz daha yat.
  Adamlar hazır olduğunda onları bana yönlendir.
  Batı yönünde ilerleyeceğim.
  Sen benim oğlumsun.
  Burada sadece iki kişi var.
  Powaqa yok.
  Herhalde ötekiler götürdü onu.
  Kuzeye gittiler.
  Dağda izlerini buluruz.
  Tekneyi bırakarak doğru mu yaptık?
  O nehir Arikaraların.
  Bizi tuzağa düşürürlerdi.
  Dağları geçene dek Grand'in doğusunda kalacağız, yolumuz bir hafta kısalır.
  O irtifada toprak kupkurudur.
  Arikaraların avlayabileceği bir şey yok.
  Biz hariç.
  Biz hariç.
  Fitzgerald'ın anlattıkları doğru mu?
  Bu ıssız dağlara gelmenin sebebi bu mu?
  Glass?
  Doğanın sessizliğini seviyorum.
  Oğlun   çok şey gördü.
  Annesi merak etmez mi?
  Bay Glass!
  Burada ayı yavruları var!
  Ayı yavruları var!
  Yüce Tanrım.
  Aşağıda!
  Gözünüzü açık tutun.
  Etrafta ayılar var.
  Hemen yardıma gelin!
  Aman Tanrım.
  Bez getirin çabuk!
  Kan kaybından ölmeden bez getirin çabuk.
  İlkyardım çantasını hazırla.
  Bridger!
  Şunu tut.
  Yavaş.
  Aman Tanrım.
  Yiğidi öldür, hakkını yeme.
  O ayıyı indirmek kolay değil.
  Ateş etmemeliydi.
  Her yer Kızılderili kaynıyor.
  Yeter!
  Ayrılın!
  Hala Arikara bölgesindeyiz.
  Bu bizim kendi adamımız.
  Etrafı kolaçan edin.
  Kuzeye ve batıya bakın.
  Şu ikisini yanına al.
  Bill, Fryman, siz de güneye ve doğuya.
  Silah sesine gelebilirler, hazırlıklı olun.
  Dikiş atmamız lazım.
  Ben ne yapayım?
  Yüzbaşı?
  Sen burada kal.
  Bastır.
  -Üzgünüm Bay Glass.
  -Bridger, buraya bastır.
  Şurada da kanaması var.
  Resmen herife işkence ediyorlar.
  Burada yapılması gereken   bir çırpıda ızdırabına son vermek.
  Tabii kurtulma şansı yoksa.
  Kurtulmak mı?
  Ayının neler yaptığını gördün.
  Bir saate kalmaz ölür.
  Böyle inlemeye devam ederse hepimiz ölürüz.
  Kendine doğru çek ve bükerek yerine oturt.
  Ben onu tutarım.
  Çek.
  Baba.
  Tutuyorum.
  Çek.
  Çek hadi!
  Hadisene!
  Bayıldı.
  Fırsattan istifade boynuna dikiş atalım.
  Su dök.
  Bridger, adamlara söyle, gece burada kamp kuracağız.
  Yanındayım.
  Hep yanında olacağım.
  Toussaint, geldi.
  Gelemez sanıyordum.
  Gelebilmene çok sevindim.
  Bize at ve tüfek lazım.
  Sana çok post getirdik.
  At yok, sadece anlaştığımız şeyler.
  İstediğin bütün postları al.
  Bize at ve tüfek lazım.
  Bana da yemek yapmayı bilen   koca memeli bir kadın lazım.
  Sana at veremeyiz.
  Ne diyor?
  Bilmiyorum, atlarla ilgili bir şeyler.
  Bize içecek bir şeyler getir, biraz viski.
  Söyle ona, şu at muhabbetini kessin.
  Seninle iş yapmak her zaman büyük zevk.
  At.
  At yok.
  Sadece silah ve mühimmat.
  Söyle ona, bir daha at derse anlaşma iptal.
  Bunları nereden buldunuz?
  Amerikalılardan mı?
  Postlar çoktan damgalanmış.
  Bunları ancak yarı fiyatına satabilirim.
  Al götür bunu buradan.
  At yok dedim.
  Üç at alacağız.
  Bir daha söylemeyeceğim.
  Atlar anlaşmaya dahil değil.
  Şimdi adamlarına söyle çekilsinler.
  Bir anlaşma yaptık, şerefsizlik etme.
  Bir de geçmiş karşıma şereften bahsediyorsun.
  Fransızca biliyor demiştim sana.
  Bu postlar çalıntı.
  Siz beyazlar bizden her şeyi çaldınız.
  Her şeyi!
  Toprağı.
  Hayvanları.
  İki beyaz köyümüze sızdı   ve kızım Powaqa'yı kaçırdı.
  Postları sana bırakacağız çünkü şerefli olmak bunu gerektiriyor.
  Kızımı bulmak için atlarını alacağım.
  Beni durdurmaya kalkış istersen.
  Ne yapalım, iş iştir.
  Onlara beş at hazırlayın.
  Herkes sabahın ilk ışığıyla kalkacak.
  Glass'i taşımak zor olacak   bu yüzden mümkün olduğunca hızlı ilerlemeliyiz.
  İki gruba ayrılacağız.
  Fitzgerald, Jones, Fryman, siz nehrin doğu kıyısına.
  Anderson, sen de ileriyi kontrol et.
  O pençe sana ait değil.
  Kendim için değil.
  Kesin şunu!
  Sedyeyi bırakmayın!
  Sakın bırakmayın!
  Dikkatli olun.
  -Burayı nasıl çıkacağız?
  -Yavaşlayın.
  Canımız çıktı Yüzbaşı!
  Kaldır Bridger!
  Lanet olsun, sallama.
  -Daha çok kaldır.
  -Kaldırıyorum.
  Hadi!
  Ben yukarı çıkıp çekeyim.
  Ayağım!
  Yetti be!
  Hayatta bu şekilde dağı aşamayız Yüzbaşı.
  Çok ateşi var.
  Yüzbaşı, bu şekilde acı çekmesine müsaade ederek   ne ona ne de bize iyilik ediyorsun.
  Yüzbaşı, yukarısı aynı.
  Geri dönmemiz lazım.
  Başka bir yol aramalıyız.
  Glass.
  Hugh.
  Çok üzgünüm.
  Çok üzgünüm.
  Bezle gözlerini ört Bay Bridger.
  Ne?
  -Bezle gözlerini ört.
  -Durun!
  Çok üzgünüm Hugh.
  Bunu yapamam.
  Onsuz nasıl döneceğiz?
  Yolu bilen tek kişi o.
  -Bezle gözlerini ört.
  -Yapamam.
  Durun!
  Nasıl geri  Gözlerini ört!
  Geri çekil.
  Bridger, dur!
  Bridger, Henry.
  Henry!
  Henry, lütfen.
  Yüzbaşı.
  Lütfen.
  Lütfen bırak  Rocky Dağları Kürk Şirketi Glass'le sonuna kadar kalacak iki adama   70 dolar ikramiye verecektir.
  Ben kalırım!
  Ben de.
  Parasında değilim, kalırım.
  Üçüncü biri lazım.
  Üzgünüm Yüzbaşı.
  Düşünmem gereken bir ailem var.
  Kafayı yemedim.
  Yüzbaşı, üç kişi kalabalık bir Arikara grubuna karşı direnemez.
  Hele iki çocukla hiç olmaz.
  Ayrıca, kimse 70 dolara yeni bir çift kulak satın alamaz.
  O halde yüz dolar.
  Hala hayatta olmamızın tek sebebi bu adam.
  İlk başta 45 kişiydik.
  Geriye on kişi kaldık.
  Hatta dokuz.
  O benim babam.
  Payımı üçüncü adam alabilir.
  Benim payımı da alabilir.
  Pekala.
  Bay Bridger de böyle düşünüyorsa, ben kalırım.
  -Sen mi?
  -Evet.
  Postlardan payıma düşeni zaten kaybettik   bu yüzden arayı başka bir şekilde kapatmam lazım.
  Bir, iki gün daha beklerim, ne olacak ki.
  En azından eve cebimde 300 dolarla dönmüş olurum.
  Glass'e sonuna kadar bakılacak, anladın mı?
  Tabii.
  Söz.
  Anladım.
  Çocuklar, hava kararmadan onu bu yamaçtan güvenli bir yere indirin.
  Fitzgerald.
  Ölene dek Glass'e iyi bakılacak.
  Vakti geldiğinde de usule uygun defnedilecek.
  Bunu hak etti.
  Anlaşıldı.
  Bir yerini mi incittin?
  Bir şeyim yok.
  Rüzgarı duyuyor musun baba?
  Annem rüzgar hakkında ne derdi hatırlıyor musun?
  Rüzgar, güçlü kökleri olan bir ağacı yıkamaz.
  Hala nefes alıyorsun  Onu çok özlüyorum.
  Yanında olacağım  Yanındayım.
  Nefes alabildiğin sürece savaş.
  Nefes al.
  Sakın durma.
  Fırtına çıktığında   bir ağacın önünde durup   dallarına bakarsan   kesin devrileceğini düşünürsün.
  Ama ağacın gövdesine bakarsan   ne kadar dik durduğunu görürsün.
  Üç yüz dolara rahatlıkla emekli olunur.
  Teksas'a gider iki karış toprak alırım, sonra da yan gelir yatarım.
  Bu Allah'ın belası cehennemden kurtulurum.
  Bunu sana Arikaralar mi yaptı?
  Meraktan soruyorum.
  Evet, onlar yaptı.
  Hem de büyük keyifle.
  İlk başta, bir şey hissetmedim.
  Sadece kafatasımı kazıyan   bıçağın sesini ve onların kahkahalarını duydum.
  Heyecanla bağırıp çağırıp tepiniyorlardı.
  Sonra kan geldi.
  Soğuktu.
  Gözlerimin içine aktı ve   burnuma kaçtı.
  Boğazıma kaçtı.
  Tam o anda hissetmeye başladım.
  Hepsini hissettim.
  Kafamın içini dışına çıkardılar.
  Tanrım.
  Teksas'ta da Kızılderili var.
  Adam soyarlar ama kafa derisi yüzme adetleri yoktur.
  Ne zaman oldu?
  Lanet olsun, şu sesi keser misin bir zahmet?
  Kes şunu.
  Sana bakacağım diye Henry ve adamların çok gerisinde kalıyorum.
  O dağı aşmak lazım ama kış şartları buna pek fırsat vermiyor.
  İstersen, son duanı edebilirim   bunu senin için yapabilirim.
  Neden hayatta kalmak için debeleniyorsun?
  Şu anda   son nefesini alsan   hepimiz için çok daha iyi olur, bunu sen de biliyorsun.
  Gerçekten iyi dayandın.
  Hakikaten bravo.
  Ama sana yalvarıyorum.
  Arikaralar o kadar yakın ki kokularını alabiliyorum.
  Sen de alıyorsundur.
  Oğlunu düşünmen lazım.
  Değil mi ama?
  Sonunda ölümüne sebep olacaksın.
  Hepimizi öldüreceksin.
  İstersen ağzına bir bez tıkarım.
  Bu acına bir çırpıda son veririm.
  Kimse pes ettiğini bilmez.
  Bunu yapmamı istiyorsan göz kırpman kafi.
  Oğlunu kurtarmak için göz kırp.
  Tek yapman gereken göz kırpmak.
  Evet.
  İşte oldu.
  Dua et de Azrail gelirken yolda fazla oyalanmasın, haksız mıyım?
  Belki Tanrı günahlarını affeder ama belli de olmaz.
  Velhasıl seni Tanrı'ya emanet ediyorum.
  Tüm hakikat ve merhamet İsa Mesih'ten gelir   ve Baba'mız ve Yaradan  Çekil git!
  Çekil!
  İyi misin?
  Jim!
  Jim!
  Yardım et!
  İmdat!
  Sakin ol.
  Jim!
  İmdat!
  Bağırma!
  Hepimizi öldürteceksin!
  Uzak dur!
  Ne yaptığını Yüzbaşı'ya anlatacağım.
  Seni asacaklar!
  -Seni asacaklar!
  Jim, yardım et!
  -Biz anlaştık.
  Sizin derdiniz ne arkadaşım?
  Lanet olsun.
  Bir kunduz yakaladım Hawk.
  Nefes alış verişinde değişiklik var mı?
  Ben bir fark göremedim.
  Başı buz gibi.
  Şunu başının altına koyalım Bay Glass.
  Bu seni biraz daha sıcak tutar.
  Böyle daha iyi.
  Hawk nerede?
  Seninle değil miydi?
  Hayır.
  Hadi ya?
  Anlıyorum Bay Glass.
  Endişelenme.
  En iyisi ateş yakayım.
  Evet.
  Bu iyi bir fikir.
  Hawk!
  Hawk!
  Arikaralar.
  Dere kıyısında yaklaşık 20 kişilik bir grup var.
  Bu tarafa geliyorlar.
  Pılını pırtını topla, gidiyoruz.
  Kahretsin.
  Ne yapacağız?
  Hemen tüyeceğiz.
  -Ya Hawk?
  -O artık bizim derdimiz değil.
  Onu bırakamayız.
  Ya karnını deşmişlerdir ya da kafa derisini yüzmüşlerdir.
  İyiyse bizi bulur zaten.
  Ya Glass?
  Bizi ırgalamaz.
  Her koyun kendi bacağından.
  Vakti geldiğinde usule uygun gömeceğimize Yüzbaşı'ya söz verdik.
  O tüfeğe ihtiyacı var!
  Tüfeği eline yapıştırsan dahi tetiği çekecek dermanı yok.
  Onu terk edemeyiz.
  Başka şansımız yok.
  Hayır, olmaz.
  Şu haline bak.
  Peki madem.
  Kaldır.
  Madem götürmek istiyorsun.
  Hadisene!
  Yavaş ol Fitz.
  Dikkatli kaldır.
  Sen eşyalarını topla.
  Topla hadi!
  Kes sesini.
  Kes lan sesini!
  Bekle!
  Fitz.
  Ne yapıyorsun?
  Neye benziyor?
  Usule uygun defnediyorum.
  Tam istediğin gibi.
  Hayır, böyle olmaz.
  Neden olmasın?
  Adam yaşıyor Fitz.
  Hala hayatta.
  E, vur madem.
  Gitmem lazım.
  Gitmem lazım.
  Üzgünüm Bay Glass.
  Çok üzgünüm.
  Çok üzgünüm, çok üzgünüm.
  Yüzbaşı!
  Bu taraftan!
  Burada bir patika var!
  Aşağıda bir bok yok!
  Dağa tırmanmamız lazım!
  -Glass nehrin doğusunda kalın demişti!
  -Glass'in canı cehenneme!
  Harita ne diyor?
  Tırmanın diyor.
  Tırmanmalıyız Yüzbaşı.
  Tırmanmalıyız.
  Başımız göğe değene dek tırmanmalıyız.
  Tırmanıyoruz.
  Murph'ü beklemeliyiz.
  Sen bekle.
  Yüzbaşı?
  Efendim   Murphy aşağıda bir yol var diyor.
  Kimin peşinden gideceğiz?
  İstediğinin peşinden git!
  Ben tırmanacağım!
  Stubby, tırmanmaya devam!
  Murph!
  Buraya gel!
  Seni yalnız bırakmayacağım oğlum.
  Yanındayım.
  Ateş söndü.
  Ayaklarımı hissetmiyorum bile.
  Ayrıca Arikaralarla aramızı yeterince açmadık mı?
  Bir düzine Arikara bizden iki kat daha hızlı hareket edebilir.
  -Yirmi.
  -Efendim?
  Yirmi Arikara gördüğünü söylemiştin.
  Neden bahsediyorsun?
  Beni uyandırdın.
  Dere kıyısında yirmi Arikara gördüğünü söyledin.
  Ha yirmi ha bir düzine   aynı şey.
  Oturup tüy saymaya hiç niyetim yoktu.
  Bir saniye   tek başına dere kenarında ne işin vardı?
  Yeterince su çekmiştim zaten.
  Cevap ver Fitzgerald.
  Sana bir soru sordum.
  Suçluluk duyuyorsun diye beni sorguya çekme.
  Cevap ver yoksa kafanı uçururum.
  Amma balık hafızalısın evlat.
  Ben olmasam cesedin hala Missouri Nehri'nde yüzüyor olurdu.
  Soru mu sormak istiyorsun?
  Ne sormak istiyorsun?
  Neyi merak ediyorsan sor.
  Bay Glass'i neden ölüme terk ettiğini mi öğrenmek istiyorsun?
  Ya da küçük arkadaşını neden aramadan terk ettiğini mi?
  Hala yaşayıp yaşamadığını mı öğrenmek istiyorsun?
  Neden peki?
  Çünkü daha erkek olamamışsın.
  Çünkü ödün bokuna karıştı da ondan.
  Şu anda da korkuyorsun.
  Arikaralar.
  Ne olmuş onlara?
  Söyle, onları gördün mü?
  -Tüfeğini indir.
  -Arikaraları gördün mü?
  Hayır.
  Bir tane bile görmedim.
  Bana yalan mı söyledin lan?
  Bana yalan söyledin ha!
  Kendine gelmen için seni korkutmaya mecburdum.
  Glass ölmek üzereydi.
  Hawk ortada yoktu.
  Bizim de ölmemize gerek yoktu, anlıyor musun?
  Bana sorarsan hayatını iki kere kurtardım, artık beni Tanrı olarak görmelisin.
  Tanrı verdi ve Tanrı aldı.
  Şanslı köpek.
  Bir dahaki sefere birini vurmak istiyorsan   tüfeğin içine barut koy bari de ateş etmeye hazır olsun.
  Hadi.
  Yola koyulalım.
  Eşyalarını al.
  Kan taze.
  Bu Powaqa olabilir.
  Ölü bir genç.
  Pavni kabilesinden.
  Gidelim.
  Bunu kim yaptı?
  Bilmem.
  Yüzbaşı Leavenworth'ün askerleri olabilir.
  Arkanı kolla.
  Bu Kızılderililer asla göründükleri kadar ölü değildir.
  Şunlara bak.
  Hep bizden bir şeyler çalıyorlar.
  Burada at buldum!
  Bridger.
  At buldum!
  Bu domuzları ne yapalım?
  Tanrı yanımızda evlat.
  İyi misin evlat?
  Aklın yerine geldi mi?
  Galiba.
  Yaptığımız şey doğru muydu diye düşünmeden  Bunu düşünmek bize düşmez.
  Yüce Tanrım   bize bir yol gösterdi, seçim şansımız yoktu.
  Babam inançlı bir adam değildi.
  Yetiştiremediği, öldüremediği, yiyemediği şeylere inanmazdı.
  Ama bir gün Saba tepelerine gitmiş.
  San Saba tepelerini biliyor musun?
  İki Teksaslı korucu arkadaşıyla ava gitmişler.
  Her zaman yaptığı şeydi.
  O güne dek yüz kere yapmıştır.
  Üç günlük bir av olacakmış ama ikinci günde her şey sarpa sarmış.
  O gece bir şekilde arkadaşlarını kaybetmiş.
  Üstüne de   Komançiler atlarını çalmış.
  Açlıktan geberecekmiş, çıldırmak üzereymiş   ve yerde sürünürken önüne bir koru çıkmış   uçsuz bucaksız o çorak arazide, yerden fışkıran bir çalı deryası   ve o gün imana gelmiş.
  Bana o an   Tanrı'yı bulduğunu söyledi.
  Ve o bulduğu Tanrı   meğer bir sincapmış.
  Evet.
  Kocaman, etli butlu bir sincap.
  "Tanrı'yı buldum" derdi hep.
  "Ve Tanrı'nın ihtişamına ve haşmetli merhametine nail olduğum o anda  " o pezevengi vurdum ve yedim.
 " Evet.
  İstersen yat uyu artık evlat.
  Yaralıyım.
  Sana ne oldu?
  Ayı.
  Ayı.
  Bozayı.
  Bozayı.
  Adamlarım beni ölüme terk etti.
  Oğlumu öldürdüler.
  Ben de ailemi kaybettim.
  Siyular kabilemi öldürdü.
  Güneye gidiyorum   daha fazla Pavni bulmak için.
  Yüreğim kan ağlıyor.
  Ama intikam Yaradan'ın işidir.
  Benimle gel.
  Bedenin çürüyor.
  İyileşmen gerek.
  Ölebilirsin.
  Evet!
  İşte geldik.
  Başardık.
  Kendinle gurur duyabilirsin evlat.
  Evet.
  Bize verilen emirlere uyduk.
  Sadece cenaze kısmını atladık.
  Sakın gittiğimizde vicdan yapmaya kalkışma.
  Yoksa ikimizi de akşama darağacında sallandırırlar.
  Yapılması gerekeni yaptık.
  Bir gün fazladan kalıp derin bir çukur kazdık.
  Leş yiyen hayvanları engellemek için de mezarını taşla kapadık.
  Her şey usule göre yapıldı.
  Gerektiği gibi defnedildi.
  -Efendim, sizinle  -İşin aslı şu ki   Hawk ortadan kaybolduğunda vahşilerin gelmesinden korktum.
  Ve hemen oradan ayrılmak istedim.
  Ama Bridger aksini savundu.
  Kalmamız gerektiğini söyledi   en azından Glass'in mezarına dikmek için   bir haç yapmak istiyordu, istediğini de yaptı.
  Aynen böyle oldu.
  Üstüne düşeni yaptığına sevindim Bay Bridger.
  Üstüne düşenden çok daha fazlasını yaptı.
  Tam bir erkek gibi elini taşın altına soktu.
  Başta yaptığınız anlaşmada herhangi bir değişiklik olmadı yani, öyle mi?
  Çok şükür olmadı.
  Hizmetleriniz   ve gösterdiğiniz cesaret için size minnettarım.
  Anlaşma ne olursa olsun yaptıklarının bir karşılığı olmalı Bay Bridger.
  Teşekkürler.
  Çocuk bütün yolculuk boyunca kendini suçlayıp durdu.
  Glass'in halini hepimiz gördük.
  Yapılacak başka bir şey yoktu.
  Değil mi?
  Aynen.
  Halini hepimiz gördük.
  Fırtına çıktığında   bir ağacın önünde durup   dallarına bakarsan   kesin devrileceğini düşünürsün.
  Ama ağacın gövdesine bakarsan   ne kadar dik durduğunu görürsün.
  HEPİMİZ VAHŞİYİZ
Kamp izleri buldum.
  Kamp izleri buldum.
  Nerede?
  Ay ormanının girişinde.
  En fazla iki gün önceden kalma.
  Doğuya gidiyorlar.
  Diğerlerine haber ver.
  Hemen harekete geçelim.
  Powaqa yanlarında olabilir!
  Bana kızı getir.
  O beş atı bedavaya vermedik herhalde.
  Ses çıkarma.
  Bir at alacağım.
  Hayalarını keseceğim.
  Toussaint nerede?
  Buraya gel.
  -Oturabilir miyim?
  -Evet.
  -Ha?
  -Otur.
  Acaba postların ödemesini ne zaman alırız?
  Neticede postlar toplandı ve hala orada bir yerdeler   karın ve toprağın altında bekliyorlar.
  Ama bu benim hatam değil.
  Yüzbaşı Leavenworth'ün askerleriyle dönmesini bekliyorum.
  O zaman, o Arikara pisliklerini   mermilerimizle medenileştirecek kadar adamımız olacak ve gidip postları alacağız.
  Pekala.
  Peki, o ne zaman olacak?
  Bilmem.
  Ama o zamana dek kimseye ödeme yapılmayacak.
  Şimdi beni dinle.
  Görevim kunduzları yakalayıp postlarını çıkarmaktı.
  Postları korumak değildi.
  Bildiğim kadarıyla ofisinde bir kasa var.
  Muhtemelen içi para doludur.
  Patronunu ve patronunun malını korumak üzere bir sözleşme imzaladın.
  Ayrıca o kasa artık dolu değil.
  300 dolar eksiği var.
  Bu ne demek şimdi?
  Demek oluyor ki, kayıtlarıma göre   sana ödenecek paradan daha fazlasını av sırasında erzak almak için harcadın.
  Yeni yılını kutlarım Fitzgerald.
  FITZGERALD OĞLUMU ÖLDÜRDÜ
Fryman!
  Kapıda beyaz adam var!
  İngilizce konuş.
  Silahım yok.
  Kapıyı aç!
  Yüzbaşı'yı çağır!
  Adamların nerede?
  Hepsi öldü.
  Saldıran kimdi?
  Bilmiyorum.
  Bir lokma ekmek verin lütfen.
  Aş bedava değil.
  -Param yok.
  -O zaman aş da yok.
  Kızılderililerden satın aldığınız çalıntı postları ver.
  Sırası değil Jones.
  Gümüş.
  Olur mu?
  Gümüş.
  Hepsi bu mu?
  Dokuz kişiydik.
  Arkadaşım karda donarak öldü.
  Bir diğerini   kurt yedi.
  Gözümün önünde.
  Kurt öldürdü.
  Bunu nereden buldun?
  Matara.
  O adam düşürdü.
  Toussaint'ı öldürdü ve düşürdü.
  -Kim?
  Kim?
  -Bilmiyorum.
  Göremedim.
  Hawk olabilir.
  Evet, olabilir.
  O çelimsiz melez, at falan çalamaz.
  -Belki de Weston'dı.
  -Ya da Beckett.
  Ne kadar uzakta?
  Elli kilometre kuzeybatıda.
  Yellowstone yakınlarında!
  Atları hazır edin.
  Meşale ve erzak alın.
  Adam başına on dolar yevmiye.
  Anderson, sen burada kal.
  Emredersiniz.
  Karnını doyurup başında bekleyeceğim.
  Sana içecek bir şey getireyim.
  Yellowstone'a vardığımızda iki gruba ayrılacağız!
  Hawk!
  Hawk, orada mısın?
  Uyanık olun!
  Gözünüzü açık tutun!
  Kimsin?
  Beckett?
  Sen misin?
  Glass?
  Glass!
  Aman Tanrım!
  Aman Tanrım, ne oldu sana?
  Nerede o?
  Jones, kaldır onu.
  Hadi.
  Ben önden gidiyorum.
  Bill, Bridger'ı tutukla.
  Bridger'ı tutukla!
  -Fitzgerald'ı gördün mü?
  -Hayır efendim.
  Kalkın.
  Kalkın dedim!
  -Fitzgerald'ı gördün mü?
  -Hayır efendim.
  Fitzgerald?
  Yavaş.
  Nereye gitti?
  -Kim?
  -Fitzgerald.
  Nereye gitti?
  -Hiçbir fikrim yok.
  -Söyle yoksa kafanı uçururum.
  Yemin ederim  Söyle.
  Söyle dedim!
  Teksas!
  Teksas'a gideceğini söyledi.
  Sözleşmesini uzatacağını söyledi.
  Sonra toprak almaktan bahsetti.
  "İki karış toprak" dedi.
  Teksas'a gidiyor.
  Tek bildiğim bu.
  Burada kal.
  Fitzgerald!
  Fitzgerald!
  Allah kahretsin!
  Lanet olsun!
  Jones!
  Yüzbaşı'yı çağır!
  -Fryman!
  -Kapıyı aç!
  Aç kapıyı!
  Murphy, Yüzbaşı'yı çağır.
  Doktora götür.
  Derhal!
  Öldü demiştin!
  Öldü demiştin!
  Öldü sandım, yemin ederim!
  -Bana yalan söyledi!
  -Yalancı.
  Onu o halde bıraktınız!
  Son duanı et.
  Son duanı et!
  Göklerdeki Babamız.
  Adın kutsal  Yapamam!
  Kes sesini!
  Kes sesini!
  Şu andan itibaren, vatana ihanetten tutuklusun!
  Hücreye at şunu!
  At yoksa seni de onunla beraber astırırım!
  Ölecek sandım!
  Fitz bana yalan söyledi!
  Ona yardım edemedim!
  Glass!
  Fitz yalan söyledi!
  Durumu nasıl?
  İyileşecek ama bazı yerler su toplamış.
  Dinlenmesi lazım.
  Sonra tekrar kontrol edeceğim.
  Kaçtı, değil mi?
  Bridger doğru söylüyor.
  Hangi konuda?
  Fitzgerald ona yalan söyledi.
  Bridger sadece emirlere uydu.
  Fitzgerald oğlumu bıçakladığında orada değildi.
  Oğlunu mu bıçakladı?
  Hawk'ı öldürdü yani.
  Bana bir at ve silah lazım.
  Hayır, iyice dinlenip beslenmen lazım.
  Onu bulmaya ben gideceğim.
  Olmaz.
  Bensiz onu asla bulamazsın.
  Yarın sabahı beklersek kaçar.
  Hayır, kaçmaz.
  Korkuyor.
  Onun için ne kadar yol katettiğimi biliyor.
  Tıpkı geyikler gibi.
  Korktuklarında ormanın derinliklerine kaçarlar.
  Kapana kısıldı.
  Ama henüz bunun farkında değil.
  Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
  Çünkü onun kaybedecek çok şeyi var.
  Benimse tek varlığım oğlumdu.
  Ve o, oğlumu benden kopardı.
  Oraya dönmene izin veremem.
  Geri dönemezsin.
  Artık ölmekten korkmuyorum.
  Bir kere öldüm zaten.
  Seninle geleceğim.
  Bu onun atı.
  Geceyi at üstünde geçirmiş olamaz.
  Ne kadar önümüzde?
  En fazla yarım gün.
  Arikaraların izi de olabilir.
  İzler ona ait değilse, elimizden kaçar.
  İşleyeceği cinayetleri meşru kılmak için sözleşmesini uzatmaya gitmediyse   bu izler ona ait.
  Eşimin çehresini hatırlayamıyorum.
  Geçen hafta hala hafızamdaydı.
  Ama artık yok.
  Eve döndüğümde onu tanıyamayacağım diye korkuyorum.
  Bir subay öldürdüğün doğru mu?
  Ben sadece oğlumu öldürmeye çalışan bir adamı öldürdüm.
  Duman.
  Ne kadar uzakta?
  En fazla bir, iki kilometre.
  Ben batıya gidiyorum.
  Sen de doğuya in.
  İz bulabilecek miyiz bakalım.
  Ya Arikaralarsa?
  Arikaralarsa, geri dön ve benimle burada buluş.
  Böyle soğuk bir sabah, senin mevkinde bir adamı   sobasından uzakta görmeyi beklemiyordum Yüzbaşı.
  Yolunu mu kaybettin?
  Seni Kiowa Kalesi'ne götürmek için geldim.
  Cinayetten yargılanacaksın.
  Öyle mi?
  Bu planını çok beğendiğimi söyleyemem.
  Ayrıca, benim de bir planım var.
  Aramızda bir anlaşma yapmıştık Glass!
  Oğluna anlatmaya çalıştım.
  Anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi, bağırıp çağırdı.
  Hepimizi öldürtecekti.
  Ama seninle aramızda anlaşmıştık.
  Orada olanları sen de biliyorsun.
  Neler olduğunu   yüce Tanrım da biliyor.
  Anlaşma falan yapmadık.
  Oğlumu öldürdün.
  Sen de karı gibi zırlayan bir velet yerine adam gibi bir oğlan yetiştirseydin.
  Lanet olsun.
  Bunca yolu sırf intikam almak için geldin, ha?
  O halde tadını çıkar Glass.
  Çünkü hiçbir şey oğlunu geri getirmeyecek.
  Evet, getirmeyecek.
  İntikam Tanrı'nın işidir   benim değil.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar