Print Friendly and PDF

Translate

Tristan Ve Isolde (2006) Tristan + Isolde

|


125 dk
Yönetmen:Kevin Reynolds
Senaryo:Dean Georgaris
Ülke:İngiltere, Almanya, Çek Cumhuriyeti
Tür:Aksiyon, Dram, Romantik
Vizyon Tarihi:25 Ağustos 2006 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Anne Dudley
Nam-ı Diğer:Tristan & Isolde | Tristan and Isolde
Oyuncular:James Franco, Sophia Myles, Rufus Sewell, David O'Hara, Mark Strong

Özet

Kralın şövalyelerinden olan Tristan ve kralla yakında evlenecek olan Isolde'nin imkansız aşkının anlatıldığı epik bir film.

Altyazı

BRİTANYA, KARANLIK ÇAĞLAR ROMA İMPARATORLUĞU YIKILDI.
 TOPRAKLAR HARABELER İÇİNDE KALDI.
 İŞGALCİ KABİLELER ARASINDA BÖLÜŞÜLDÜ.
 BATIDA ROMA'LILARIN DOKUNMADIĞI İRLANDA, GÜÇLENDİ VE DENİZ TARAFINDAN KORUNDU.
 GÜÇLÜ VE ACIMASIZ KRALLARI TARAFINDAN YÖNETİLEN İRLANDA'LILAR BRİTANYA'LILARI ZORLA KONTROLLERİ ALTINA ALDILAR.
 İRLANDANIN BÜYÜMESİ İÇİN KABİLELERİN BİRLEŞMESİNE ASLA İZİN VERİLMEZDİ.
 Benim ilk avımdan bir yıl daha erken.
 Ne zaman geyik avlayabilirim?
 Geyik mi?
 Haydi ama.
 Geçen hafta söylediğini tekrar anlat.
 Anlat ki bırak o sana hatırlatsın.
 Yakaladım.
 Yakaladım.
 Neden İrlandalılar'a karşı birlik oluyorlar?
 Çünkü birileri onlara karşı çıkmalı.
 - Sen de mi?
 - Ben, Marke, bütün kabileler.
 - Tek başımıza direnemeyiz.
 - Ben direnebilirim.
 Benim küçük savaşçım.
 Dikkatli olmalıyız TANTALLON KALESİ Bu tarafa doğru.
 Selam.
 Eve eşin için bir şey almadan dönersen, bunu fena halde ödersin.
 - Alabilir miyim?
 - Tabi ki alabilirsin oğlum.
 Angıllar geldi lordum.
 Keltler tıpkı dostlarım Juteler ve Saksonlar gibi.
 Güzel.
 Marke   ile birlikte hepimiz burada olacağız.
 Evet, büyük bir gün.
 - Umalım da öyle olsun.
 - Evet.
 Teşekkür ederim.
 Haberleri duyduk.
 Bir evlat için dua et.
 - Anne.
 - Tantallon'a hoşgeldin.
 Bunu sana yaptım.
 - Çok güzel görünüyor.
 - Sana katılıyorum dostum.
 Dostlar.
 Bize bir bakın.
 Britanya kabileleri.
 Bölünmüş   zayıf tıpkı İrlandalılar'ın olmamızı istediği gibi.
 Ama eğer tek bir kara parçası olsaydık   yani birleşik   onların sayısını ikiye katlardık.
 Onları tamamen bozguna uğratırdık.
 Bugün işte bu yüzden buradayız.
 Bu ittifak antlaşmasını imzalamak için.
 Kral kim olacak?
 Aramızdaki en güçlü kişi   Lord Marke.
 Bakın, eğer bütün altınınızı İrlanda'ya göndermekten   köle olarak yaşamaktan memnunsanız, hiçbir şey yapmayın.
 Onu yapmaktan memnun olsaydık   buraya gelme riskini göze almazdık.
 Evet.
 Doğru söylüyor.
 Haklı.
 Ona katılıyorum.
 Dostlarım, karımın bir çocuğu olacak.
 Kalbim bana erkek olacak diyor.
 Onun hepimizin bütün kabilelerin birlik olduğu toprakta   yaşlanmasını istiyorum: Pikt, Kelt, Angıl, Jute, Sakson   barış içinde.
 Bu ada Romalılar dağıldığından beri hiç birlik olmadı.
 Bu antlaşmayı bu yüzden imzalıyorum.
 Peki neden sizi izleyelim ki?
 Belki de, Wictred, bu odadaki baronların yarısının   bilgisi dahi olmadan, senin son ittifak kurma çaban başarısız olduğu için.
 İrlandalılar burada.
 Bütün adamlarınızı alın.
 Kadınları koruyun.
 Tamam mı?
 - Kapıyı engelleyin.
 - Tristan!
 Bu taraftan haydi.
 Çabuk ol.
 Bunu nasıl bildiler?
 Tristan!
 Bırak dövüşeyim.
 Tristan.
 DUNLUCE KALESİ İRLANDA KRALİÇESİ'NİN CENAZESİ O şimdi tanrılarla Isolde.
 Onu bir gün tekrar göreceksin.
 Öyle mi?
 Morholt döndü.
 Anlaşmadan haber var mı?
 Güzel, Morholt.
 Güzel.
 Annen seni çok seviyordu.
 Neden öldü, Bragnae?
 Neden?
 Lanetli bir buğu aldı onu.
 Bir hastalık.
 Hayır.
 Kalbi aldı.
 D'OR KALESİ Kocan mı?
 Kardeşim, çok üzgünüm.
 İnfazlar bir gün sürdü.
 Bizimle eğlendiler.
 Bütün bir nesil erkekler.
 O kim?
 Tristan, Aragon'un oğlu.
 Onun ailesi artık biz olacağız.
 Senin yaşlarında bir oğlum var.
 Melot?
 Melot?
 Melot, bu Tristan.
 Ne yapalım, lordum?
 Yeniden inşa edin.
 Kendini tutma.
 Haydi!
 Tristan benimle dövüşmüyor.
 Bak, korkuyor.
 Bir, iki, üç, dört  - Hala dövüşmüyor mu?
 - Bir aslanın yüreğine sahip.
 Sadece zamana ihtiyacı var.
 Neden miğferini çıkardın?
 Ağlayacak mısın?
 Benim de babam öldü ama ben ağlamıyorum.
 - Melot.
 - İşte böyle kaç.
 Saklanacak başka bir tane daha kapak bul.
 Korkak.
 Tristan!
 9 YIL SONRA Tristan.
 Tristan.
 Bir şey bulduk.
 Haydi, bu taraftan.
 Buna bayılacaksın.
 Evet, tuzak kapısını buldum.
 Tuzak kapısını kim buldu?
 Pekala Simon, bize nasıl bulduğunu anlatacak mısın?
 Şuna bir bak.
 Bu yol nereye gidiyor?
 Göreceksin.
 Onu alacağım sanırım.
 Kalenin Romalılar'ın binalarının üzerine kurulduğunu biliyoruz   ama geriye bir şey kalmadığını düşünüyorduk.
 Burası bir lahit falan olmalı.
 Evet.
 İşte geldik.
 Kalenin dibi.
 Bundan başka kimin haberi var?
 - Kimsenin.
 - Güzel.
 Bu vahşiler Cornwall'daki kaleyi yeniden inşa etmişler   tek farkı şimdi taştan yapılmış.
 Cornwall'ın bir sonraki vergisi için köleler istiyorum.
 Genç olanlarından.
 Direnirse bırak Marke, Morholt onu ezsin.
 Kralım.
 Morholt.
 Uzakta ve yakında ordularını zaferlere götürdüm.
 Seni zengin ve güçlü hale getirdim.
 Evet, yaptın.
 Sen en sadık olansın.
 Cornwall'dan döndüğüm zaman umuyordum ki  Seni ne memnun ederdi?
 Bir eş.
 Bir saat içinde hava kararacak.
 Sence orada ne var?
 Britanya.
 Eski Roma toprakları.
 Kötülük ve kederlerle dolu bir yer.
 Orayı görmek istiyorum.
 Geleceğin neye benzediğini biliyor musun?
 Senin için yaratılmış bir yaşam görüyorum.
 Baban seninle konuşacak.
 Dilediğin zaman takas edebileceğin bir eşya mıyım ben?
 Kendi yaşamımda bir söz hakkım yok mu?
 Kralına karşı bir görevin var.
 - Sen benim babamsın.
 - O zaman bana itaat et kızım.
 Baban sana haberi verdi mi?
 Memnun kaldın mı?
 Kabul ettim.
 Tahmin edebileceğinden daha çok birbirimize benziyoruz.
 Nasıl yani?
 Ben de iksirlerle uğraşırım.
 Zehir.
 Bir balon balığının ciğerlerinden yapıldı.
 Tek bir damlasıyla   felç eder.
 Deve dikeni, bir ağaç kabuğu ile   güvenle hale getirilmiş.
 Bunun için bir panzehir biliyor musun?
 Yohimbin.
 Sert bir erkeği   daha da sert yapar.
 Tek tedavisi terk etmektir.
 Düğün günümüze kadar   asileri halletmek için Cornwall'a gidiyorum.
 Serbest bırakın.
 Hey.
 Etrafından.
 Lütfen yardım edin.
 Hayır.
 Yardım edin.
 Git Tristan'ı bul.
 Bırakın onu.
 Oraya götürün onu.
 Bir ip bulun.
 Herhangi bir şey yapmaya çalışan her kim olursa olsun   aynı kaderi paylaşır.
 Hayır.
 Hayır.
 Yapmayın.
 Hayır.
 Yapmayın.
 Yalvarıyorum lütfen.
 Eğer başka bir saldırı olursa   misafirlerimizi öldürüp bütün bu toprakları yerle bir ederiz.
 Atları alın.
 - Ne zaman saldırıyoruz?
 - Hemen.
 - Elimizdeki herşeyi onlara fırlatalım.
 - Bunu yapacağımızı umuyorlar.
 Atlılarıyla bizim sayımızı ikiye katlarlar.
 Adamları ölüme götürürüz.
 Ne yani bir şey yapmayacak mıyız?
!
 Donnchadh bunu daha çok sever.
 Diğer kabilelerin önünde küçük düşmek.
 Hayır.
 Harekete geçmeliyiz.
 Sonuca götüren bir şey olmalı.
 Ama yalnız başımıza hareket edemeyiz.
 Evet York'un iyi adamlarının bizimle gelip savaşmasına izin verir misiniz?
 Hm?
 Ya da Saxon'lar ya da Wessex?
 Benim adamlarım savaşa giderken bir grup Angıl ve Kelt'i yöneteni bırak   bir Pikt'i bile izlemek istemiyorlar.
 O zaman neden buradasın?
 Tristan'ın adamlarını yönetmeme izin vermesi gerektiğini düşündüm.
 - Kimseyi izlememek gibi bir huy edindim.
 - Marke hariç mi?
 Bak, Marke beni çocukken bu saraya getirdi.
 Sen ise kaçtın.
 Yani kralları düşündüğüm zaman neden   onun aklıma geldiğini anlayabilirsin.
 Korkakları düşündüm.
 Roma yolunda teknelerinden sadece bir gün uzaktalar.
 Tristan'la birlikte onlarla savaşmak için kim at sürecek?
 Planın nedir Tristan?
 Hızlı koşan iki adam lazım.
 İşte gidiyorlar.
 Peşlerinden!
 Siz bekleyin.
 Etrafından dolanın.
 Morholt.
 Geri dönüyorlar.
 Yanlarında da bir kelle var.
 Bu bir tuzak.
 Köleleri öldürün.
 Çabuk olun.
 Kaçmalarına izin vermeyin.
 Simon.
 Seni eve götüreceğiz.
 Simon.
 Ölmek istemiyorum.
 Tristan.
 Bacaklarımı ve ellerimi hissedemiyorum.
 Zehir.
 İkinci bir kayık.
 Tristan.
 Ona bir kral töreni yapılacak.
 Elveda, Aragon oğlu Tristan.
 İrlandalılar'a ölüm.
 İrlandalılar Cornwall'a geldiğinde ve babam teslim olduğunda   siz 100 kişiden bir düzinesini sağ bıraktınız.
 Ben daha az iyi yürekliyim.
 Lider ve üç kişi bu mesajı evlerine götürecekler.
 Geri kalanına gelince  Zafer.
 Peki ya Tristan?
 Simon da.
 Onu oğlum gibi sevmedim mi   ya da onu kendi amaçlarım için kötüye kullandım mı?
 O biliyordu.
 Biliyordu.
 - Nereye gidiyoruz?
 - Uzaklara.
 Sıkıntılı mısın evladım?
 Konuş benimle.
 Baban bizi bulacak ve kafamı uçuracak.
 Sen benim emrimdesin.
 Lütfen!
 Ben kimsenin emrinde değilim.
 Evet, öylesin.
 Ve Morholt'un karısı olacaksın.
 Annem gibi aşksız bir hayat yaşayayım.
 O da ne öyle?
 Nerede?
 Isolde, bekle.
 Yapma.
 Bunu yaptığına inanamıyorum.
 Lütfen beni bekle.
 Isolde, yapma.
 Isolde.
 Bu bir adam.
 Ölmüş mü?
 Yaşıyor!
 Bragnae, yardım et.
 - Olamaz şu işe bak.
 - Yardım et.
 - Isolde.
 Çabuk ol.
 Dur.
 Çabuk ol.
 Kalbi yavaşlıyor.
 - Ne yapıyorsun?
 - Onu ısıtmalıyız.
 Şimdi.
 Elbiselerini çıkart.
 Çabuk.
 Çabuk.
 Çabuk.
 Kokusunu aldın mı?
 Zehri kokladın mı?
 Isındığı zaman devedikeni ve ağaç kabuğuna ihtiyacı olacak.
 15 yıldır bir erkekle çıplak kalmamıştım.
 Merhaba.
 Uzun zamandır uyuyordun.
 İrlanda'dasın.
 Bunu biliyor muydun?
 Sorun değil.
 Burada güvendesin.
 Kimse bilmiyor.
 Korkma sakın.
 Uyu yeter.
 Uyu.
 Ah hayır, hayır.
 Merak etme.
 Ona ihtiyacın yok.
 Ona senden bahsetmeyi unuttum.
 Hayvanlarla birlikte dışarıda beklerim.
 - Başkasının bilmediğini söylemiştin.
 - Üzgünüm.
 O benim hizmetçim, susma yemini var.
 Uzan, lütfen.
 Lütfen.
 Bir şeyler hatırlayabilmen güzel.
 Bu acıtabilir.
 Başka bir şey hatırlıyor musun?
 Seni içinde bulduğum tekne var ya  Bu nasıl oldu?
 Çok soru sordum değil mi?
 Şunu kuru tut.
 Elbiselerle ekmek burada.
 Suyun var ve ateşin de yanıyor.
 Banyo yapmak istersen, okyanus hemen dışarıda.
 Nereye gideceğini bilemeyeceksin, bu yüzden gitmeye çalışma.
 Bana güven yeter.
 Bunu niye yapıyorsun?
 Geri geleceğim.
 Tehlikeli bir oyun oynuyorsun.
 O bir İngiliz, Isolde.
 Ve biz onu esir aldık.
 Ne sebeple olursa olsun ona ismini söyleme.
 Beni duydun mu?
 Bu yerden kaçmayı dileğini sanıyordum.
 Beni duyuyor musun?
 Böyle bir şey yapmayacaksın.
 Yarın daha çok yiyeceğe ihtiyacı olacak.
 Bu senin sorunun değil.
 Uzaktaydınız.
 Demek fark ettin.
 - Evet, biraz.
 - Neredeydin?
 Bragnae ile rahibe manastırını gözlüyorduk.
 - Sığınak mı arıyordunuz?
 - Bazı kadınların ihtiyacı vardır.
 Yeni dinde sığınak bulamayacaksın.
 Senin yerin burası.
 Morholt'la.
 Nişanlımdan haber var mı?
 Gecikti.
 Ama rahattır, şüphesiz onu görmeye can attığın için.
 Adını hala söylemedin.
 İsimlerle canımızı sıkmasak daha iyi olur.
 Ama bilmezsem sana nasıl teşekkür edeceğim?
 Ettin işte.
 Eğer ısrar ediyorsan adım Bragnae.
 Ben sarayda bekleyen bir kadınım.
 Annemle babam öldü.
 Annem senin anlamakta zorlandığın sevecenliğin kaynağıdır.
 Babam ise seni bulduğu yerde bırakırdı.
 Ben Aragon oğlu Tristan.
 Pekala, Aragon oğlu Tristan   ben de seni tahmin etmeye çalışıyordum ama sanırım çoktan her şeyi gördüm.
 Bayım, umarım riskleri biliyorsunuzdur.
 Mümkün olduğunca çabuk   bizi terk ederseniz memnun kalırız.
 Benden hoşlanıyor.
 Aslında haklı.
 Riske giriyorsun.
 İşte.
 Peki ya senin ailen?
 Onlar ben çocukken öldüler.
 Ne yüzünden?
 Daha farklı bir İrlandalı sevecenliği yüzünden.
 Üzgünüm.
 O zaman yarın.
 Yarın.
 İşte canını sıkan kadın sana güç getirdi.
 Beni yüreğine bir mühür gibi vurdun   koluna bir mühür gibi   çünkü aşk ölüm kadar güçlüdür.
 Çok saçma.
 Söylediğin şeylere inanıyorum.
 Sence yaşamdan daha fazlası yok mu?
 - Neden fazlası?
 - Görev ve ölümden fazlası.
 Duygulara sahip olmadan hissetmek ne işe yarar ki?
 Bize ait olmak için yaratılmamış şeyler için neden bekleyelim?
 Beni dinleme.
 Sen her şeyden çok eminsin.
 Senin kesinliğin bir zırh gibi.
 Keşke bende de olsa.
 Neden ihtiyacın olsun ki?
 Bir bayan olmanın neşesi.
 Sahip olamayacağım bir şey istemek.
 Kendime ait bir yaşam.
 Gitme zamanınız geldi.
 Ben sonra gelirim.
 Dinlenmeniz gerekiyor.
 Eğer nişanlınız sizi görmek isterse.
 Sözlendin mi?
 Evet.
 Nasıl biri?
 Koyu renk saçlı.
 Uzun.
 Neredeyse senin iki katın.
 Mükemmel bir centilmen.
 Sanmıştım ki   daha önce olamayacağın bir şey istemekten bahsederken  Neden bahsettiğimi bilmiyordum.
 Dışarıda kayaları geçince bir tekne var.
 Ayrılacağın zaman öyle gitmelisin.
 Hemen gitmelisin.
 Nasıl hissediyorsun?
 Bilmiyorum.
 Tristan!
 Kayığını buldular.
 Tam şu sıralar kral kıyıları arıyor.
 Seni bulacak.
 O herkesi bulur.
 Gelgit yaklaşıyor.
 Gitmelisin.
 Benimle gel.
 Benimle gel.
 - Gelemem.
 - Neden?
 - Lütfen.
 - Tristan.
 İkimiz de bunun olamayacağını biliyoruz.
 Başından beri biliyorduk.
 Bu gerçek olmadığı anlamına gelmez.
 Gerçek.
 Sadece olamaz.
 Bir yerde yaşıyor olduğunu   ve arada sırada beni düşündüğünü bilmek istiyorum.
 Bu hayatta daha fazlası olduğunu bilmek istiyorum ve   seni öldürürlerse bunu bilemem.
 Lütfen.
 Git.
 Corna'lı bir savaşçı kıyıda olabilir.
 Sakın ha.
 Konuştuğum sırada onu arıyoruz.
 Umalım da bulduğumuz sadece çürümüş cesedi olsun   çünkü senin nişanlını öldürdü.
 Morhot öldü.
 Savaşta düştü.
 Isolde.
 Bragnae, onu al ve rahatlat.
 - Şoka girdi.
 - Onun kederiyle ben de.
 İngilizlere hemen saldırmalıyız.
 Bütün gücümüzle hemen saldırmalıyız.
 Bütün gücümüz mü?
 Marke'ın kabilesi tarafından kesilenler mi?
 Bahsettiğin güç o mu?
 Sayılarımız artana kadar onlarla karşılaşmayacağız.
 Onları kurnazca böleceğiz.
 Ne şekilde peki?
 Bir ödül belki de.
 Bu turnuvada ne oluyor?
 Donnchadh.
 Kazanan İngiliz kabilesine kızını ve   Leonois topraklarını da çeyiz olarak öneriyor.
 Bizi birbirimize düşürmek için akıllıca bir yol.
 Evet, diğer baronlar bunu görecektir.
 Wessex'in baronu olarak   bu turnuvada dövüşmek halkıma karşı bir görevdir.
 Kendin için demek istiyorsun.
 Peki ya Tristan'a söz verdiğin destekten ne haber?
 Tristan öldü.
 Halkım yeterince acı çekti.
 Leonois serveti önerisini görüyorlar.
 Her türlü ittifaktan daha gerçekçi olduğunu da.
 Benim rotam belli.
 Benimki de öyle.
 Öyle olsun.
 Sen yorgunsun.
 Dostlarımızı harekete geçirmeliyiz.
 Melot, Melot, Melot, Melot.
 Sen benim kanımdansın.
 Ve soylu bir varlıksın ama  Geri döndü.
 Yaşasın.
 Tristan yaşıyor.
 Aramıza döndü.
 Bu Tristan.
 Olamaz.
 Öldüğünü gördüm.
 Bırakıldım.
 Nasıl?
 Nasıl?
 Lütfen bize daha fazlasını anlat.
 Tristan bir öykün olmalı.
 Tristan'a   kadeh kaldıralım.
 Ölümden döndü.
 Evet, ölümden döndü.
 Tristan, İrlanda kralı turnuvada   kızını teklif ediyor ve kabilelerimizi bölüyor.
 Servetin gücü adına baronların yarısı  savaşmaları için şampiyonlarını gönderiyor.
 Tristan.
 Tanrı bilir ona ne oldu.
 Yüzüm senin gözlerinde.
 Seninki de benimkinde ortaya çıkıyor.
 Gerçek olan sadece yürekler yüzlerin rahatlığındadır.
 Ne olursa olsun bu asla karışmaz.
 Eğer ikimizin aşkı bir olursa ya da senin ve benim sevgim birbirine benzerse Hiçbir şey yavaşlamaz   ve hiçbir şey ölemez.
 Ne?
 İttifakı canlı tutmanın tek yolu bu inan bana.
 Ortaklarımızla dövüşmenin nesi ittifakı sürdürecek?
  hepsi zaten turnuvaya girecek.
 Sadık kalan her barona çeyizi paylaşacağını ilan ederek   karşılığında üstün gelene destek önereceğiz.
 Ne dersin?
 Diğerleri de kazandığında seni izlemiş olacak.
 Eğer kazanırsak  Kaybedersek Wictred'i izlemek zorunda kalırız.
 Yenilmez bir şampiyon lazım bana.
 Ben.
 Sen daha iyileşmedin.
 Bu yolculuk benim ilacım olacak.
 Hazır olacağım.
 Olacağımı biliyorsun.
 Bu haraketin kaynağı ne?
 Gidip sana bir eş kazanmama izin ver.
 Bir damla kan dökmeden barış sağlayabiliriz.
 Belki hala acısını çektiğin yarayı iyileştirebiliriz.
 Ateşkes.
 Güvenli bir geçişimiz olacak.
  şu tarafa.
 Nasıl görünüyorum?
 Nasıl mı görünüyorsun?
 Şu prenses nerede?
 Adı neydi?
 Isolde mu?
 Nasıl biri merak ediyorum.
 İşte.
 Neredeyse bitti.
 Hayır, tam değil.
 Eğer bir hediyeysem, tamamen paketlenmem gerekir.
 - Adın ne?
 - Grath oğlu Levon.
 Sana inanmıyorum.
 Arıların nasıl da bala geldiğini gördüm.
 - Adın ne?
 - Aragon oğlu Tristan.
 Demek yaşıyor.
 Şimdilik.
 Glastonbury Wictred.
 Kendi yerime başka şampiyonu savaştırmayacağım.
 Bunu not al.
 Neden Wictred?
 Çünkü baronlar onun arkasında asla birleşmezler.
 Sence kız frengi mi?
 Zamanın başlangıcından beri   şövalyeler turnuvalarda bir araya gelir.
 Gerçek bir yürek savaşta galip gelebilir.
 Savaşçılar başlayın!
 Onu şimdi halleder.
 - Gerçekmiş gibi davran.
 - Ne?
 Teslim oluyorum.
 Umarım yeterince gerçekti.
 Su ister misin?
 Harikaydın.
 Hey, bunu yapamazsın.
 İzin verin.
 Hanwald, Aragon oğlu Tristan'a teslim oldu.
 Wessexli Anwick Kensington'la dövüşecek.
 - Güzel Tristan güzel.
 - Bu çok kolaydı.
 Adi çekiliş de buraya kadarmış.
 Doğru zamanı seç.
 Önce onu yere düşür.
 İşte!
 Kensington, Wessexli Anwick'a teslim oluyor.
 Glastonbury'li Lord Wictred Pollock'la dövüşecek.
 - Tristan oğlu Aragon  - Topuz.
  Cornwall'dan Hanwald'la dövüşecek.
 Hanwald, Aragon oğlu Tristan'a teslim oluyor.
 - Senin oldu.
 - Bir tane daha işi bitirecek.
 Derin nefes al.
 Bir tane daha ve kazanacaksın.
 Wictred   Glastonbury lordu.
 Tristan, D'Or Cornwall şampiyonu.
 Savaşçılar başlayın!
 Tristan!
 Tristan!
 Tristan!
 Tristan.
 Aah!
 Pes.
 Pes!
 Başardın.
 Harikaydın.
 Etkileyici bir zafer.
 Morholt'u bozguna uğratan adamın   buradaki zaferi tabi ki beklenirdi.
 Cornwall tarafı olarak   kızınıza tahtımda bir yer öneriyorum.
 İngiltere tahtında   bir liderin arkasında birleşmiş olarak.
 Isolde.
 Belki de bir eşini alan kişi ona bir eş daha veriyor.
 Ben seninim.
 Hayır.
 Aragon oğlu Tristan seni   Cornwalllı Lord Marke adına kazandı.
 Haydi gidelim.
 Gel buraya Isolde.
 Başardık ha?
 Bırakın o denizin karşısına geçirsinler.
 Düğünden sonra Isolde'u evlatlıktan reddedeceğim.
 Bu ittifak harap olacak.
 Tristan   prenses seninle konuşmak istiyor.
 Beni başka bir adama vermek için hayatını tehlikeye attın.
 Adının Bragnae olduğunu söylemiştin.
 Neden böyle bir şey yaptın?
 Tanrım, ben ne yaptım?
 Bunu durdur o zaman.
 Bir şey söyle.
 Yapamam.
 - Seni kralımın adına kazandım.
 - Ama ben seninim.
 - Sen bana dokundun ben de sana.
 - Önemli yok.
 Önemi olan tek şey bu Tristan.
 Benimle gel.
 Her yere giderim.
 Evliliğin bütün kan dökümünü sonlandıracak.
 Başka bir adamla evliliğim.
 Isolde, artık bununla yaşayacağız.
 Yaşamak zorundayız.
 Bunu bana yapma.
 Kıyıya yaklaştık.
 Ya çok çirkinse, ya bana sahip olmak istemezse?
 Olacak kardeşim.
 Ödül sensin.
 Lordum.
 Isolde.
 Hoşgeldin.
 Daha mutlu olamazdım.
 Herşey farklı olsaydı   görevsiz bir yerde yaşayabilseydin benimle olur muydun?
 Isolde öyle bir yer yok.
 Senmişsin gibi davranacağım.
 Ne diyorsun?
 Evden uzaktasın.
 Ben hala bir yabancıyım.
 Bunu anlıyorum.
 Ama benden korkmamalısın.
 Benim tek dileğim seni mutlu etmek.
 Bir eş   bir kadın olarak.
 Ve umalım da bir gün tam olamadığım gerçeği   seni rahatsız etmesin.
 Bu çok güzel.
 Sen mi yaptın?
 Bir hediyeydi.
 Tristan.
 Bir süre burada kalabilir miyim?
 Tabi ki.
 Biraz ekşi ama bak tadına.
 Tristan.
 Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.
 Belki kendi yaşında biri onunla konuşmalı.
 Belki.
 Marke ve Edyth misafir olduğunu söylüyor.
 Senin için endişeliler.
 - Ben de öyle.
 - Gayet anlaşılıyor.
 Çarşıda kahkahalar.
 El ele tutuşmalar.
 Sana şarap doldurduğunda küçük bir öpücük.
 O benim kocam.
 Kimin krallığında ve neden bulunduğumu unutma.
 Evet.
 İtiraf etmem gerekirse   görevlerini yaparken biraz zorlanacağını sanıyordum.
 Yas tutmadan tek bir ana bile iznim yok.
 Bununla yaşıyorum.
 Senin de söylediğin gibi bununla yaşamak zorundayız.
 Ben o anları düşünerek işkence içinde yaşıyorum.
 Onun sana her bakışında git gide daha fazla hasta oluyorum.
 İçimde bir şeyler yanıyor.
 Kendimi   kendimi alevler içinde hissediyorum.
 Ve   bir türlü kurtulamadığım bir suçluluk duygusu var.
 Roma köprüsü.
 Görünmeden oraya gelebilirim.
 Seninle olmak için her zaman oraya gidebilirim.
 Hoşgeldiniz Anglia, Rothgar ve Orick baronları.
 Wessex, Kaye ve Wictred.
 Madem sen kral olacaksın ve onun kızı da kraliçe   Donnchadh da taç giyme törenine gelecek mi acaba?
 Gelecek.
 Bir sonraki dolunayda.
 Herkes hazır bulunacak.
 Bir ayda çok şey olabilir.
 Onu aklımızda bulundurarak   ve yeni toprakların değişkenliğini düşünürsek   bir veliaht belirlemeliyim.
 Kız kardeşim sizlere yol gösterebilecek birini yetiştirdi.
 Yükselmesi gerekiyor.
 O bir hırs adamı   er meydanında azılı biri   yüreğini aklıyla uysallaştırmayı öğrenmiş biri.
 Size Aragon'un oğlu Tristan'ı takdim ediyorum.
 Romalılardan beri ilk kez bu ülke, birleşmiş olarak ayakta duruyor.
 Ben senin veliahtın olamam.
 Melot olmalı.
 Aynı kandansınız.
 Ayrıca kuzeye gitmeyi istiyorum.
 Artık lorda uymuyorsun ve şimdi de veliahtım olmak istemiyorsun.
 İnşa etmek için yardım ettiğin bu duvarlar, yani evinde hiç mi rahat bulamıyorsun?
 - Bu duvarlar bana zindan olmaya başladı.
 - Neden?
 İstediğim herşey anlamsız görünüyor.
 Çocukluğundan beri benim için herşeyini feda ettin.
 Tek hayal için.
 Şimdi o hayale kavuştun.
 Biraz kaybolmuş gibi hissetmen doğal bir şey.
 Veliaht olmak isteyip istememenin bir önemi yok.
 Veliaht sensin.
 Ancak sen benim veliahtım olursan kral olacağım.
 Elimden gelseydi bunu daha kibar söylerdim.
 Bu durumda veliahtın benim.
 - Belki de bir eş bulma zamanın geldi.
 - Hayır.
 - Sonsuza kadar yalnız yaşayamazsın.
 - Yaşayabilirim.
 Isolde.
 Tristan'a aşkın önemini açıklamaya çalışıyordum.
 - Görünüşe göre onsuz yaşayabilirmiş.
 - Neden?
 Yaşamak için başka şeyler de var.
 Görev.
 Onur.
 Onlar yaşam değildir, Tristan.
 Onlar hayatın kabuklarıdır.
 Aşksız günler geçiren kişiler   sonunda içinde boşluk hissederler.
 Aşk tanrı tarafından yaratıldı.
 Onu yok sayarsan hayal edemeyeceğin kadar acı çekersin.
 O zaman artık onsuz yaşamayacağım.
 Güzel.
 - Çok güzel.
 Gel.
 Geç kalacağız.
 - Geç mi?
 Savaşçılar dolunayda at sürer.
 Eski bir gelenektir.
 Bu gece seni özleyeceğim.
 Benden önce kaç kişiyi sevdin?
 Hiç.
 Benden sonra?
 Hiç.
 Lord Marke!
 İyi misiniz?
 Gururumdan başka bir şey incinmedi.
 - Dinle seninle konuşmam gerek.
 - Evet.
 Bir taç giyme törenimiz bile olmadı Marke ve Wictred şimdiden olasılıkları hesaplıyor.
 Şimdi de bütün baronları korkutup seni veliahtı ilan ederek geleneği bozuyor.
 Onu sen daha iyi olursun diye ikna etmeye çalıştım.
 Evet, barış aynı savaş gibi dönek olabilir  Marke'ın yapamamasından korkuyorum.
 Beni dinle!
 Dikkatimiz Cornwall üzerinde olmalı.
 Melot.
 Seni seçmediğine üzüldüm.
 Gerçekten.
 Konuşabilir miyiz?
 Burada ne yaptığını anlamış görünmüyorsun.
 Lütfen bana olanları anlatır mısın?
 Sızlanmandan sıkıldım artık.
 Sence onlara ne oldu?
 Onlar sadece hayatını yaşadı.
 Kendimi bu yerde hayal görürken buluyorum.
 Şöyle düşünüyorum.
 Herşey çok güzel.
 Orada kitaplar   ve bir de çocuk.
 Benimki mi olurdu onunki mi?
 Kimin olduğunu anlayamam değil mi?
 O yürekli bir adam Tristan.
 Ondan nefret edemiyorum.
 Dün çarşıda el ele tutuşan bir çift gördüm.
 Ve bunu hiç yapamayacağımızı fark ettim.
 Asla onun gibi olmayacak.
 Piknik olmayacak ya da rahatça gülümsemeler.
 Yüzükler olmayacak.
 Sadece çok çabuk terk edilen çalıntı anlar.
 Bu güzelmiş.
 Bana hepsi aynı görünüyor.
 Bunu dene.
 Tristan.
 Nerede saklanıyordun?
 Şimdi burada olduğuna göre bu gece varlığınla onurlanacak mıyız?
 Tam zamanı.
 - Isolde nerede?
 - Şey, bundan tam emin değilim.
 Bahçede yürüyordu ve   ben birazcık yoruldum.
 Sonra da geri döndüm.
 Yani hepsi benim hatam.
 Yakalanmak mı istiyorsunuz?
 Şu anda seni arıyor.
 Kalenin içinden olmaz.
 Hayır, seni görecektir.
 Sana bunun olacağını söylemiştim.
 Değil mi?
 Burada unutulmuş bir kapı var.
 Kalenin dibindeki odaya çıkıyor.
 Haydi.
 - Bundan nefret ediyorum.
 - Çabuk ol.
 Devam et.
 Bundan usandım.
 Senin için yalan söylemekten.
 O zaman söyleme.
 Bir hizmetlinin çocuğu vardı.
 Çok hastaydı ama şimdi iyi.
 Sana nerede olduğunu sormadım.
 Kalbin çok hızlı atıyor.
 Öyle mi?
 Isolde, seni mutlu edebilmek için yapabileceğim bir şey var mı?
 Seni mutlu etmek istiyorum.
 Ben iyiyim.
 O Tristan'a aşık.
 Cinsel anlamda yakınlar.
 Eğer onları ifşa edersem Marke'ın kalbini ve diğer baronların ona olan güvenini kıracaktır.
 Nasıl?
 Marke'ın şampiyonu zincire vurulursa D'Or kalesini alırım.
 Sen ordularını karşılıksız indirebilirsin.
 İç sularda hiç savunma olmaz.
 Peki senin ödülün ne olacak?
 Marke'ın tahtını istiyorum.
 Birkaç yıl içinde saltanatı parçalanır   biz de gider parçaları toplarız.
 Tristan?
 Seninle konuşabilir miyim?
 Sence mümkün mü gözü aşkla kör olmuş bir adamın  Sence bir adamın gözünün önündeki ihaneti görmemesi mümkün mü?
 Bunu Isolde'un eşyası arasında saklanmış olarak buldum.
 Sence bir aşığı mı var?
 Sana bir şey söyledi mi?
 Hayır.
 Belki onu izleyebilirsin.
 Ben  Bunu başkasından isteyemem.
 Ne düşündüğünü biliyorum.
 Bir çocuk gibi davranıyorum.
 Ama  Normalde yüzleri okuyabilirim ama   onunkinde tarafsız olamayacağımı hissediyorum.
 O çok zarif.
 Ona sadece baktığım zaman  Onu gerçekten seviyorsun.
 Oh, seviyorum.
 Hem de dehşetle.
 Ne kadar boş olduğumu hiç bilmiyormuşum.
 Beni güçlendiriyor.
 Beni heyecanlandırıyor.
 Ve bu bileziği gördüğümde, dikenlerden yapılmış bir bilezik.
 Bileziğin bir anlamı yok.
 O sana sadık.
 Bundan eminim.
 Sen öyle diyorsan.
 9 tane saydım.
 İçeri girerlerse bir eliniz kara bir bayrak diksin.
 Yanında korumalar mı getirdin?
 Benim durumumda biri tek başına yelken açamaz, Lord Marke.
 Endişelenme, kıyıdan uzakta kalacaklar.
 Kızım, seni özledim.
 Yeğenim Melot, Cornwall valisi.
 Ve Tristan, en iyi generalimin katili, Isolde'un galibi, ittifakın koruyucusu.
 - Sen talihli bir adamsın.
 - Kesinlikle.
 Tristan!
 Görünüşe göre boşuna endişelenmişim.
 Kraliçeyle dans edebilir miyim?
 - Yoksa Tristan mı sıradaydı?
 - Hayır.
 Doğru.
 Sen Isolde'la hiç dans etmedin.
 Tristan için yeni bir şarkı çalın.
 Yavaş olsun.
 Orayı neden yaktın?
 Biliyorsun.
 Benimle orada buluş yoksa ölürüm.
 Sana hala bir iki şey öğretebilirim.
 Dans etmek de onlardan biri.
 - Onu şimdi suçla.
 - Hayır, hayır, hayır.
 Suçlamalardan daha fazlası olacak.
 Bir sorun mu var?
 Hayır.
 Kendimi yorgun hissediyorum.
 - Gidip biraz uzanacağım.
 - Yat tabi ki.
 Dostlar, dostlar.
 Beni dinleyin.
 Dolunayı unuttuk.
 At sürme zamanımız değil mi?
 Hayır, hayır.
 Bu gece bir istisna.
 Ama taç giyme töreni geleneği desteklemeli.
 Yoksa şimdiden ihmal mi ediyoruz?
 Onurlandıracağız onu.
 Yarım bir geceyle.
 At sürüyoruz.
 Tristan nerede?
 İrlanda'yı özledim.
 Isolde, bu sona ermeli.
 - Bu sanki nefes alma der gibi.
 - Böyle olmamalı.
 Bu taraftan.
 Haydi.
 Lütfen beni terk etme.
 Lütfen.
 Isolde.
 Tristan siz?
 Hayır.
 Bunun Cornwall'da nasıl olduğunu görüyorum.
 Param çok fazla.
 İttifakım yeterince güzel!
 Ama kızımı   adamlarınıza fahişe gibi veriyorsunuz.
 - Öyle değil.
 - Burada kendimle ilgili bir bağ göremiyorum.
 Bu kralla barış olmaz.
 Günah için sadakat sözü vermeyeceğim.
 Bunun için savaşmayacağım.
 Yakalayın onları.
 Yakalayın onları.
 Kahramanını gör.
 Artık kendi kahramanlarım olacak.
 Kıyıdalar.
 Değerini kanıtla.
 Eğer bir adam kadınına hükmedemezse   bütün krallığı nasıl yönetecek?
 Yönetemez.
 Evet.
 Barış talep etmekteyiz.
 Herşey parçalanıyor.
 Bunu hissedebiliyorsun.
 Haklısın.
 Çok az zaman var.
 Çok şükür ki, Donnchadh'ın buradaki kimseyle alıp veremediği yok.
 Sana bu mesajı vermemi istedi.
 - Nedir bu?
 - Yarın D'Or kalesine   Donnchad'la birlikte saldırınca kaybedeceğin adamların bedeli.
 Dürüst olun.
 Halkımızın daha güçlü bir şefe ihtiyacı var.
 Bu kim olacak?
 Melot.
 Çok uzun zamandır aramızdaki en yetenekli inkar edildi.
 Ona sadakatimi sunuyorum.
 Ve veliahtı olarak hizmetimi öneriyorum.
 Bu planı çok sevdim.
 Özür dilemeye geldim.
 Bencilce davrandım.
 Bu gece son 9 yılda küstahça sana yeterince şey verdiğimi   düşünüyordum.
 Sevgine değilse bile en azından   saygına layık olmak için.
 Bir yuva.
 Bir krallık.
 Sana ait bir yaşam.
 Neden yeterli olmadı?
 Anlat bana.
 Anlat bana!
 Ne yaptığını bilmiyorsun!
 Herşey yok oldu!
 Herşey!
 Bütün sebebi yeteri kadar alamaman.
 "O sana sadık, bundan eminim.
" Seni kan emici.
 Bu eli uzatmayıp   senin kör olası hayatı kurtarmasaydım ne olurdu?
 O güne nasıl lanet ediyorum.
 Nasıl da lanetliyorum.
 Haydi kendini savunarak bana hakaret et.
 O zaman cezanı düşüneceğim.
 Donnchadh konuştuğumuz sırada bize doğru geliyor.
 O gençti.
 Hatalıydılar.
 Kral ol ya da olma zarar vermene izin vermem.
 Ne zamandır?
 Onun öldüğünü sandığınızdan beri.
 Onu İrlanda'da bir kumsalda yaralı halde buldum.
 Onu babamdan sakladım.
 Ve ona adımın Bragnae olduğunu söyledim.
 Yani Dunluce'daki turnuvada   Donnchad'ın kızını kazanmaya geldiğinde ben olduğumu bilmiyordu.
 Bunca zamandır yüreğim ona ait.
 Ve çok üzgünüm.
 Çok denedi.
 Çünkü hayal edebileceğinden daha fazla   seni seviyor.
 Onları ikna edeceğim.
 Donnchadh'ların bunu öğrendiğinden eminim.
 Elbette.
 İşler böyle ilerledikçe onlardan   bir süredir şüphelendiğimi itiraf ediyorum, tabi.
 - Tristan ve Isolde mu?
 - Bunu hiç çözemedim.
 Biliyor musun?
 Nasıl idare ettiklerini.
 D'Or'dan görünmeden nasıl girip çıktığını.
 Tünelden.
 Ne?
 - Roma tüneli.
 - Göster bana.
 - Ne demek bu?
 - Kralın isteği.
 Elveda.
 Siz ikiniz koşun.
 Kaleye çıkın.
 Ona İrlanda'da olanlardan bahsettim.
 Bize özgürlüğümüzü veriyor.
 Seni sevmek neden bu kadar yanlış geliyor?
 Kayığa bin.
 Tristan, bunu yaparsak  Bütün zamanlarda ikimizin aşkının bir krallığı çökerttiği söylenecek.
 Bizi unutma.
 Tristan, hayır!
 - Tristan!
 - Dur!
 Dur!
 Dur!
 - Tristan!
 - Yeter artık!
 - Isolde!
 - Tristan!
 Hayır?
!
 Tristan!
 Isolde yeter!
 Haydi.
 Haydi.
 Geldiler.
 Köprüyü kaldırın.
 Bizi bekleyin!
 Haydi.
 Onları indirin.
 Onları oraya bırak.
 Gerisini kapıya koy.
 Haydi.
 Haydi canlanın.
 Malları ve yakıtı saklayın.
 Surlara bir kaç okçu yerleştirin.
 Bütün okçular bizi terk etti.
 Tıpkı halkın yarısı gibi.
 Siz yine de kaldınız.
 Buna şaşırdıysan şimdiden yaralandık.
 Haydi.
 Haydi çabuk olun.
 Çabuk olun.
 Haydi.
 Çabuk olun.
 Haydi yukarı.
 Yakın.
 İradeleri süt kadar sağlam.
 Kuşatma bizi dağıtacaktır.
 Wictred ve anahtarı nerede?
 En alttaki Roma tesislerinden geçiyor.
 Bunu tanrı gönderdi.
 Ateş!
 Kalkanlar yukarı.
 Kalkanlar yukarı.
 Yakın durun.
 Ona ne söyleyeceksin?
 Ona affedilmez hatalar yaptığını ve çekilmesi gerektiği zamanın geldiğini söyleyeceğim.
 O da neydi?
 Çabuk olun.
 Alarm.
 Hattın önüne nişan alın.
 Bekliyorlar.
 Buradalar!
 İrlandalılar içeride.
 Beni izleyin.
 Merdivenleri koruyun.
 Sen bana yardım et.
 Zinciri kırın.
 Bir duvar oluşturun.
 Buraya.
 Hemen buraya.
 Sen  Ne oldu burada?
 Aptallığımın ödülü.
 Bir düzine İrlandalı yolunu ateşe verdi.
 - Melot, Marke'a yardıma geldim.
 - Herkes yalan söylüyor.
 - Onları buraya ben getirmedim.
 - Hayır.
 Ben getirdim.
 Neden?
 Birinin bana inandığını sandım.
 Herşey eski haline dönecek.
 Tristan, ben solucanlara gidiyorum.
 Doğru söylediğine yemin et bana.
 Kardeş olduğumuz gibi.
 Kayığımı hazırla.
 Merdivenlere dikkat edin.
 Buradalar.
 Geride tutun.
 Onları geride tutun.
 Merdivenlere dikkat edin.
 Her an çıkabilirler.
 - Köprüyü indir.
 - Hain.
 - Marke bekle gidemezsin.
 - Bana bir kalkan bulun.
 - Marke şimdi gidemezsin.
 - Hayır.
 Yerinde kal.
 Kalkan getirin.
 Buraya sıkışıp kaldık.
 Bu Tristan.
 Tristan onlarla mı?
 Hayır.
 Bizimle.
 Tristan!
 Tristan.
 Buraya nasıl girdin?
 Eski bir sır diyelim.
 Sırlar.
 Artık geçmişte kaldı.
 Geçmişte.
 Kazıklı çitleri aştılar.
 O zaman cesur olmalıyız.
 Yol açın.
 Yol açın.
 Yol açın dedim.
 Bu adamın geçmesine izin verin.
 Şimdi hazır olun!
 Görün!
 Bir hainin kellesi.
 Siz her zaman ne olduğunu ve tekrar olabileceğini göremeyecek kadar   küçük adamlar mısınız?
 Tarafsız yer olmaz!
 Haydi bizi öldürün!
 Ya da onu öldürün.
 Memnun edin onları.
 Mecbur edin onları!
 Beni buradan çıkar.
 Beni nehire götür.
 Prenses.
 Buyurun.
 Haydi.
 Çabuk.
 Getirin onu.
 Marke sen gelmelisin.
 Savaşın sana ihtiyacı var.
 Herşeyi yitireceğiz.
 Çağrılarına kulak vermeliyim.
 Ben kralım.
 Onları elimizden geldiğince geri püskürttük ama güney yolunu tuttular.
 Elveda, dostum.
 Seni sevdiğimi bil, Tristan.
 Nereye gidersen, ne görürsen   daima seninle olacağım.
 Haklıydın.
 Hayatın ölümden daha büyük olduğunu bilmiyordum.
 Ama aşk ikisinden de büyük.
 Yüzüm senin gözlerinde   seninki de benimkinde ortaya çıkıyor.
 Ve gerçek sadece yürekli yüzlerin rahatlığındaydılar.
 Bundan daha iyi yarımküreleri nereden buluruz?
 Kuzeyin keskinliği olmadan, batı reddetmeden.
 Ne ölürse ölsün asla eşit karışmaz.
 Eğer ikimizin aşkı bir olursa sen ve ben   aynı şekilde seversek.
 Hiçbir şey kaybolmaz.
 Hiçbir şey ölmez.
 AŞKLARI BİR KRALLIĞI ÇÖKERTMEDİ.
 EFSANE MARKE'NIN İRLANDA'LILARI YENİP   D'OR KALESİNİ YENİDEN KURDUĞUNU VE YAŞAMININ SONUNA KADAR BARIŞ İÇİNDE SALTANAT SÜRDÜĞÜNÜ SÖYLER.
 ISOLDE, TRISTAN'I ROMA YIKINTILARININ TOZLARINA GÖMÜP, MEZARINA İKİ SÖĞÜT   AĞACI DİKTİ, SONSUZA DEK BİRBİRLERİNE SARILARAK BÜYÜMELERİ İÇİN.
 SONRA KAYBOLDULAR.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar