Van Helsing (2004)
| |
131 dk
Yönetmen:Stephen Sommers
Senaryo:Stephen Sommers
Ülke:ABD, Çek Cumhuriyeti
Tür:Aksiyon, Macera, Fantastik
Vizyon Tarihi:07 Mayıs 2004 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Latin
Müzik:Alan Silvestri
Web Sitesi:Van Helsing Resmi site
Oyuncular
Hugh Jackman
Kate Beckinsale
Richard Roxburgh
David Wenham
Shuler Hensley
Devam Filmleri
2004 - Van Helsing: Londra Görevi(2,836)6.1
2004 - Van Helsing(236,489)6.1
Özet
Hayatını insanların huzuruna ve kötü kahramanların sonuna
harcayan kahramanımız Van Helsing, artık uzun yollar kat ederek
Transilvanya'daki büyük sırrı çözmek için yola koyulmaktadır. Ancak busefer
karşısında sıradan bir katil ya da dev adam yoktur, bu sefer yok etmek zorunda
olduğu kişi kendisinin 400 yıl önce öldürdüğü Dracula'dı
Altyazı
Yaşıyor.
İşte orada!
Bir daha vurun!
Başardın!
Kont, sizdiniz demek.
İnancımı yitirmeye başlıyordum
Victor.
Zaferinin, mezar
soygunculuğu gibi küçük bir mesele
yüzünden mahvolması çok yazık.
Evet.
Buradan kaçmalıyım.
Nereye kaçacaksın
Victor?
Garip deneylerin
sayesinde medeni dünyanın birçok yerinde istenmeyen bir kişi oldun.
Onu çok uzaklara,
kimsenin bulamayacağı bir yere götüreceğim.
Hayır Victor.
Onun kontrolünü elime
alma zamanı geldi.
Siz ne diyorsunuz?
Seni buraya niye
getirdim sandın?
Şatoyu niye verdim?
- Laboratuvarını niye
donattım?
- Demiştiniz ki - Çalışmama inandığınızı söylediniz.
- Hala inanıyorum.
Ama şimdi sen bunun, bilimin
Tanrı karşısındaki zaferi olduğunu söylediğine göre artık benim amacıma hizmet etmeli.
Hangi amaç?
Aman Tanrım!
Böyle bir amaca
hizmet etmektense kendimi öldürürüm.
Hiç durma.
Aslında artık sana
ihtiyacım yok Victor.
Sadece ona ihtiyacım
var.
Her şeyin anahtarı o.
Böyle bir kötülük
için kullanılmasına asla izin vermem.
Ben veririm.
Aslında, eşlerim onu
çok istiyor.
Igor, bana yardım et!
Bana hep nazik, müşfik
ve düşünceli davrandın doktor.
Ama maaşımı o veriyor.
Yaklaşma.
Beni öldüremezsin
Victor.
Ben zaten ölüyüm.
Dr.
Frankenstein!
Yel değirmenine doğru
gidiyor!
Hadi!
APSENT Yakın onu!
Yakıp kül edin!
Kutsal İncil Vampirler.
Canını seven kaçsın!
Baba.
BİR YIL SONRA - PARİS
ARANIYOR - ÖLÜ YA DA DİRİ İyi akşamlar.
Bayağı büyükmüşsün.
Seni hazmetmek zor
olacak.
Sana öyle bir sıkıntı
vermek istemem.
Londra'da seni
elimden kaçırdım.
Hayır, tam tersine!
Beni hakladın.
Dr.
Jekyll, Kutsal
Tarikat Şövalyeleri tarafından Artık
adım Bay Hyde.
12 erkek, 6 kadın, 4 çocuk,
2 keçi öldürüp tavukları gaddarca katletmekten aranıyorum!
Demek büyük Van
Helsing sensin!
Sen de tam bir
psikopatmışsın.
Herkesin ufak tefek
sorunları olur.
Üstlerim, insani
tarafını kurtarmak için seni canlı
yakalamamı isterdi.
Eminim öyledir.
Ben şahsen, seni
öldürüp bu işi bitirmeyi tercih ederim.
Ama kararı sana
bırakalım, ne dersin?
Olur derim.
Önüm, arkam sağım, solum, sobe!
Çan!
Hayır, hayır.
Bahse girerim keyfin
kaçmıştır.
Paris!
Buraya gel.
Sanırım buranın
manzarasını çok beğeneceksin.
Seni tanımak büyük
bir zevkti.
Au revoir!
Olamaz.
Sıra bende.
Huzur içinde yatsın.
Van Helsing.
Seni pis katil!
VATİKAN - ROMA Beni
kutsayın peder, çünkü Günah işledin.
Evet, biliyorum.
Bu konuda ustasın.
Gülbezeğini kırdın.
Ayrıntıları tartışmak
istemem, ama onu Bay Hyde kırdı.
13.
yüzyıldan kalma.
En az 600 yıllık.
- Cehennemde bir
haftayı hak ettin.
- Hoş bir tatil
olurdu.
Beni yanlış anlama.
Elde ettiğin sonuçlar
tartışılmaz ama yöntemlerin fazla dikkat
çekiyor.
"Aranıyor"
afişleri ha?
Bundan hiç hoşlanmadık.
Avrupa'nın en çok
aranan adamı olmak hoşuma mı gidiyor?
Niye siz ve Tarikat
bu konuda bir şey yapmıyorsunuz?
Çünkü biz yaşamıyoruz.
Öyleyse, ben de.
Kilisenin
basamaklarında yarı ölü bir halde süründüğünü görünce Tanrı'nın eserini gerçekleştirmek için
gönderildiğini anladık.
- Niye bunu kendi
yapamıyor?
- Günaha girme.
Geçmiş günahlarının
cezası olarak hafızanı kaybettin zaten.
Hafızana kavuşmak
istiyorsan Tanrı'nın çağrısına uymanı tavsiye
ederim.
Biz olmasaydık, dünya
karanlıkta kalırdı.
Hükümetler ve
imparatorluklar gelir, gider ama biz
ezelden beri insanlığın güvenliğini sağlıyoruz.
Kötülüğe karşı son
kalkan biziz.
İnsanlığın,
varlığından bile haberi olmadığı bir kötülük bu.
Size göre, bu
canavarlar yok edilecek kötü yaratıklar.
Ölüp de bir zamanlar
oldukları adamlara dönüştüklerinde orada
duran benim.
Sevgili oğlum, senin
için bunlar birer imtihan.
Şimdi doğuya gitmen
gerekiyor.
Romanya'nın öbür
ucuna.
Her türlü ürkünç
yaratığın dehşet saçtığı lanetli bir
yere.
Kont Drakula adında
birinin hükmettiği topraklara.
- Drakula mı?
- Evet.
Böylesiyle daha önce hiç
karşı karşıya gelmedin.
Öykümüz 450 yıl önce
başlıyor.
Büyük Valerious adlı Transilvanyalı
bir şövalye Drakula'yı topraklarımızdan kovmadıkça
ailem huzura ermesin ve cennete
giremesin diyerek Tanrı'ya yemin etmiş.
Şu ana kadar bunu
başaramadılar.
Soyları da tükenmek
üzere.
Torunu Çingeneler
Kralı Boris Valerious.
Yaklaşık 12 ay önce ortadan
kayboldu.
Tek oğlu Prens Velkan
ve kızı Prenses Anna.
Drakula alt edilmeden
bu ikisi öldürülürse sülalelerinin dokuz
nesli asla cennete giremeyecek.
Dört yüzyıldan fazla
bir süredir bu aile sol kanadımızı
savunmaktadır.
Bu uğurda canlarını
verdiler.
Araf'ı boylamalarına
izin veremeyiz.
Yani beni cehenneme
yolluyorsunuz.
Bir anlamda öyle.
Büyük Valerious bunu 400
yıl önce buraya bırakmış.
Ne işe yaradığını
bilmiyoruz.
Ama boşuna
bırakmamıştır.
Latince yazının
çevirisi şöyle "Tanrı adına, kapıyı
açın.
" Bir de arma var.
Evet, yüzüğündeki
armanın aynı.
Transilvanya'da,
aradığın şeyin cevabını bulacağını düşünüyorum.
Daha hızlı lütfen.
Daha hızlı!
Başarmak üzereyim.
- Carl!
- Geldin demek.
Bay Hyde'ı geri mi
getirdin, yoksa öldürdün mü?
Onu öldürdün, değil
mi?
O yüzden çok
kızgınlar.
Birini geri getir
deyince, cesedini kastetmiyorlar.
Anlaşıldı, senin
kafan bozuk.
Hadi.
Sana öyle şeyler
göstereceğim ki dilin tutulacak.
Aptallar bile bir
kılıç yapabilir.
Özür dilerim peder.
- Hadi gel Carl.
- Bunları al.
Sarımsak hevengi,
kutsal su gümüş kazık, haç.
Ben niye bunlardan
birini alamıyorum?
Daha önce hiç vampir
avına çıkmadın, değil mi?
Vampir, canavar,
büyücü.
Hepsi aynı şey.
- İyi pişmişi güzel
olur.
- Hayır, hepsi aynı
değil.
Vampir, büyücüye
benzemez.
Ninem bir büyücüyü
öldürebilirdi.
Carl, sen manastırdan
dışarı adımını atmadın.
- Vampirleri nereden
biliyorsun?
- Okuyorum.
Bak, bu yeni bir şey.
Gliserin 48.
Afedersiniz!
Senin neyin var Allah
aşkına?
Burada herkes beni
kıskanıyor.
Bu en son icadım.
Gazla çalışan bir
pervanesi var.
İnanılmaz bir hızla,
aralıksız ok fırlatabiliyor.
Tetiği çekip sıkı
duracaksın sadece.
Transilvanya hakkında
birçok hikaye duydum.
İnan ki buna
ihtiyacın olacak.
Tartışmasız bir dahinin
eseri.
- Kendini övmüyorsan.
- Hayır, kendimi
övüyorum.
Ben gerçek bir
yeteneğim.
Bunu sen mi icat
ettin?
12 yıldır üzerinde
çalışıyorum.
Vezüv Dağı'ndan
alınmış magma ile Gobi Çölü'nün saf
kirecini karıştırdım.
- Türünün tek örneği.
- Ne işe yarıyor?
Bilmiyorum, ama
faydalı olacağından eminim.
12 yıldır ne
yaptığını anlayamadın mı?
Öyle demedim.
Ne işe yaradığını
bilmiyorum dedim.
Yaptığı şey, güneşin
yoğunluğuna eşit bir ışık kaynağı
yaratmak.
Ne işe yarayacak?
Bilmem.
Düşmanlarını kör
edebilirsin.
Bir antilop sürüsünü yakıp
kavurabilirsin.
Hayal gücünü kullan.
Yok, seninkini
kullanacağım.
O yüzden benimle
geliyorsun.
- Allah belamı versin
ki gelmem!
- Bela okudun.
Çok iyi olmasan da
keşişsin.
Bela okumamalısın.
Aslında ben daha
rahibim.
İstediğim kadar bela
okurum.
Kahretsin!
Kardinal, hayatta
kalmamı sağlamanı emretti.
- Mümkün olduğunca
uzun bir süre.
- Ama benim hiç saha
deneyimim yok.
Transilvanya'ya
gitmek istemiyorum.
Yapma.
Drakula'nın seni
salıvermesinin bir sebebi vardı.
Çekin beni!
Sıkışmış!
- Hayır Anna, seni
öldürecek!
- Oradaki ağabeyim.
Halatı kes!
Hemen!
Velkan!
Silahım!
Silahımı bul!
Velkan'ın silahını
bulun.
Gümüş kurşun olması
gerek.
Anna, çabuk ol!
Çekilin.
Anna, dikkat et!
Koş!
Velkan.
Tanrım bize yardım et.
- Ee, ne
hatırlıyorsun?
- Şimdi olmaz Carl.
Bir şey hatırlıyor
olmalısın.
Romalılarla Masada'da
savaştığımı hatırlıyorum.
- O savaş M.
S.
73'teydi.
- Sen sordun.
Burada ne yapıyoruz?
Bu Drakula'yı öldürmek
niye bu kadar önemli ki?
- Çünkü o Şeytan'ın
oğlu.
- Yani onun dışında.
Onu öldürürsek, onun
ısırdığı ya da yarattığı her şey de ölecek.
Yani onun dışında.
Transilvanya'ya
hoşgeldiniz.
- Her zaman böyle mi
olur?
- Aşağı yukarı.
Siz, bu tarafa dönün.
- Yüzünüzü göreyim.
- Neden?
Çünkü biz yabancılara
güvenmeyiz.
Yabancılar burada
fazla yaşamaz.
170'e 70 santimetre.
Beyler, şimdi
silahlarınızı bırakacaksınız.
Hele bir dene.
Kanunlarımıza uymayı red
mi ediyorsunuz?
- İnsanların kanunu bana
sökmez.
- Peki.
Onları öldürün.
- Sana yardım etmeye
geldim.
- Yardıma ihtiyacım
yok.
Sahi mi?
Herkes içeri girsin!
Çocukları saklayın!
Burada kal.
Sen burada kal.
Beni öldürmeye
çalışıyorlar.
- Marishka, yabancıyı
öldür.
- Memnuniyetle.
Koşun!
Carl, bu işe
yaramıyor.
Kalplerine nişan
almaya çalış.
Güneş yüzünden.
Uçmayı sever misin
Anna?
Merhaba Anna.
Ben de seni gördüğüme
sevindim Aleera.
Geçmiş yaşamımda sana
bir şey mi yaptım?
Bana masum numarası
yapma prenses.
O şehvani kalbinden neler
geçtiğini biliyorum.
Umarım kalbin vardır
Aleera çünkü bir gün ona bir kazık
saplayacağım.
Bu işe yarar.
Kutsal su!
Oyalanmayı bırak
Marishka, bitir şunun işini.
Çok kötü.
Çok üzücü.
Kilise!
Otuz yaşında.
Mükemmel bir yaşta.
Merhaba Anna, canım.
Valerious soyunun son
üyesi.
Damarlarında dolaşan taze
kanın kokusunu duyabiliyorum.
İşte geliyor!
İlk ısırık benim.
- Bir gelini öldürdü!
- Marishka'yı öldürdü.
Marishka'yı öldürdün!
- Bir vampiri
öldürdün!
- Ama bu iyi bir şey
değil mi?
Vampirler sadece hayatta
kalmak için öldürür.
Ayda bir ya da iki
kişi.
Şimdi intikam almak
için öldürecekler.
- Her zaman bu kadar
popüler misin?
- Oldukça.
Adınız ne?
Mezar taşınıza ne
yazayım beyim?
Adı Van Helsing.
Şöhretini duymuştuk.
Bir dahaki sefere
yanımdan ayrılma.
Ölün işime yaramaz.
İtiraf etmeliyim ki
çok cesursun.
100 yıldan fazla
zamandır vampir öldüren ilk kişi o.
Bir içkiyi hak etti
bence.
Niye bizi rahat
bırakmıyorlar?
İhtiyacımız olandan
ne fazlasını, ne de azını öldürüyoruz.
Onlar aynı şeyi
söyleyebilir mi?
Anna Valerious yaratmaya
çalıştığımız şeyi mahvetmeden önce onu
öldürmenin ne kadar önemli olduğunun altını
çizmemiş miydim?
- Marishka'yı
kaybettik.
- Efendimiz.
Bir şey yok canlarım.
Merak etmeyin.
- Başka bir eş
bulacağım.
- Ne?
- Bizi hiç
önemsemiyor musun?
- Kalpsiz misin sen?
Evet, kalpsizim!
Sevgi nedir bilmem
ben!
Ne korku ne sevinç ne de keder bilirim!
Bende hiç duygu
yoktur.
Ve sonsuza kadar
yaşayacağım.
- Lordum.
- O kadar kötü değil.
Dünyayla ve içindeki tüm
canlılarla savaş halindeyim.
Ama son çarpışma pek
yakında başlayacak.
Gidip yeni
ziyaretçimizin kim olduğunu öğrenmeliyim.
Onu aperitif olarak yemek
zorunda kalacaksınız.
Başarıya çok
yaklaştık, kimse bizi durduramaz artık.
- Hayır!
- Son denememiz
başarısız oldu!
Lütfen, bir daha
denemeyeceğine söz ver.
Bir daha başarısız
olursak kalbim bu acıya dayanamaz.
Gelin.
Benden korkmayın.
Herkes benden
korkuyor.
Ama eşlerim korkmaz.
Igor.
Buyurun efendimiz.
Niye ona bu kadar
eziyet ediyorsun?
Bu benim işim.
Unutma lgor, "Sana
yapılmasını istemediğini " Onlar sana yapmadan sen onlara yap.
Gidin artık, hepiniz
gidin!
Frankenstein
Şatosu'na!
Evet, tekrar
deneyeceğiz.
- Buraya nasıl geldiniz
peki?
- Denizden.
- Sahi mi?
Denizden mi?
- Evet.
- Adriyatik Denizi mi?
- Drakula'yı nerede
bulacağım?
Yüzyıllarca önce bu
evde yaşardı.
Şimdi nerede
yaşadığını kimse bilmiyor.
Babam, Drakula'nın
inini bulmak için saatlerce o tabloya bakardı.
- Bu yüzden mi geldin
yani?
- Sana yardım
edebilirim.
- Kimse bana yardım
edemez.
- Ben deneyebilirim.
Canından olabilirsin.
Ailemdeki herkes gibi.
- Bunu kendim
halledebilirim.
- Farkındayım.
Vampirler gün
ışığında saldırdı.
Hiç böyle yapmazlar.
Hazırlıksızdım.
Bir daha öyle
olmayacak.
Niye gündüz
saldırdılar?
Belli ki beni hazırlıksız
yakalamak istediler.
Ailemin soyunu
tüketmek için can atıyorlar sanki.
- Neden?
Neden şimdi?
- Çok soru soruyorsun.
Genelde yalnız iki
sorum olur.
Neyle uğraşıyoruz?
Onu nasıl öldüreceğim?
Babam ömrünün
yarısını sorularına cevap arayarak geçirdi.
Kuleyi didik didik
edip aile arşivini incelerdi.
- Carl, kule.
Oradan başla.
- Tamam.
Aileni kurtarmanın
tek yolu, Drakula ölene kadar hayatta kalman.
Onu benden başka kim
öldürecek?
Başka kim o cesareti
gösterecek?
Yalnız gidersen onun
adamlarıyla başa çıkamazsın.
Karanlıkta da bir şey
göremezsin.
Sabah peşine
düşeceğiz ama bunu birlikte yapacağız.
Bazıları katil
olduğunuzu söylüyor Bay Van Helsing.
Bazıları da aziz
olduğunuzu?
Hangisisiniz?
İkisinden de biraz
sanırım.
- Sana içki sözüm
vardı.
- Evet, öyle.
Bar şurada.
Keyfine bak.
Ben bu işi kökten
halledeceğim.
Bu sorumluluğu tek
başına taşımana üzülüyorum.
Aksine, ben başka
türlü olsun istemezdim.
Baban ve ağabeyin
için üzgünüm.
Onları tekrar
göreceğim.
Biz Transilvanyalılar
daima ölümün iyi tarafını görürüz.
- Ölümün iyi tarafı
mı var?
- Evet.
Sadece görmesi daha
zor.
Bunun için de üzgünüm.
Van Helsing!
Van Helsing?
- Velkan?
- Anna.
Aman Tanrım,
yaşıyorsun.
Hayır.
Anna, sadece bir
dakikam var.
- Ama bir kurt adam - Boşver!
Beni dinle!
Drakula'nın sırrını
biliyorum.
Onun bir - Velkan?
- Lütfen.
Hayır!
Koş Anna.
Anna!
İyi misin?
Burası niye ıslak
köpek gibi kokuyor?
Kurt adam!
Evet.
Öyleyse gümüş kurşuna
ihtiyacın olacak.
Aferin.
Kim kimi avlıyor?
Güzel bir gece.
Bu benim için biraz
dar.
Ama sana tam olacak.
Ne tesadüf.
Bakıyorum kurt adam hala
seni öldürmemiş.
Merak etme, çok yaklaştı.
- Sen ona pek
aldırmıyor gibisin.
- Benim ona bir
zararım yok.
Ben sadece onun
ardından etrafı temizleyen kişiyim.
Bilmem anlatabildim
mi?
Mezar kazmak için biraz
geç değil mi?
Mezar kazmak için hiçbir
zaman geç olmaz.
İnsanın yeni bir mezara
ne zaman ihtiyacı olacağı hiç belli olmaz.
Afedersin.
Tabiatım böyle işte.
- Yürü!
- Hayır!
- Neden?
- Beni boğuyorsun!
- Boğmamam için bir
sebep göster.
- Gösteremem.
İnsanlar bilseydi O artık senin ağabeyin değil Anna!
- Biliyor muydun?
- Evet.
Onu öldürmene engel
olmamdan önce mi, sonra mı?
Önce.
Yine de onu öldürmeye
çalıştın!
O bir kurt adam!
İnsanları öldürecek!
Elinde değil!
Bu onun suçu değil!
Biliyorum, ama yine
de yapacak!
Affetmenin anlamını
bilir misin?
Evet.
Sık sık af dilerim.
Drakula'da bir ilaç
varmış.
Ağabeyimi kurtarmak
için ne gerekiyorsa - yapmaya hazırım.
- Hayır.
- Drakula'yı
bulmalıyım.
- Ben de ağabeyimi!
Benim için hayatını
feda etti.
Ondan başka yakınım
yok.
Drakula'dan tahmin
edemeyeceğin kadar çok nefret ediyorum.
Her şeyimi elimden
alıp beni bu dünyada yapayalnız bıraktı.
Sevip de
kaybettiklerinin hatıralarıyla yaşamak hiç
hatıran olmamasından daha zordur belki de.
Pekala.
Ağabeyini arayacağız.
- Igor.
- Buyurun efendimiz.
- Ne zaman hazır
oluruz?
- Yakında efendimiz.
Çok yakında.
Sevgili doktorumuz
olmadan zorlanıyoruz ama cüceler işe
yarıyor mu?
Hayır!
Güzel.
Bu benim için çok
şahsi bir mesele.
Ailem ve şerefim söz
konusu.
Sen niye bu işi
yapıyorsun?
Bundan ne elde etmeyi
umuyorsun?
Bilmem.
Kendimi
gerçekleştirmeye çalışıyorum belki.
Şu ana kadar ne elde
ettin?
Kabus.
Kurt adamlar sadece ilk
dolunayda tüy döker.
Lanet onları tamamen
tüketmeden önce.
- Burası neresi?
- Frankenstein Şatosu.
Ama terk edilmiş
olmalıydı.
Anlamıyorum.
Burada yaşayan adam bir
yıl önce öldürüldü.
- Mezar kazıcılığı da
yapardı.
- Bir yıl önce.
Baban hemen ondan
sonra ortadan kaybolmuştu.
Evet.
Drakula'yı arıyordu.
Denize doğru
gidiyordu.
Ben hiç denize
gitmedim.
Eminim çok güzeldir.
İlk dolunaylarında
kurt adamlar tam bir baş belası oluyor.
Onları kontrol etmek
çok güç.
Yeni ziyaretçimizin
kim olduğunu öğrenmek gibi basit bir iş
için seni yolluyorum sen de kız
kardeşinle sohbete dalıyorsun.
Onu bu işe karıştırma
kont.
O senin sırrını
bilmiyor.
Ben de yakında onu
mezara götüreceğim.
Bu kadar çabuk ölmeye
heves etme.
Sen çok işime
yarayacaksın.
Sana yardım
etmektense ölürüm.
Bu kadar sıkıcı olma.
Bunu söyleyen herkes
ölüyor.
Üstelik, bu gece saat gece yarısını çaldığında bana itaat etmekten başka bir seçeneğin
olmayacak.
Tanıdık mı geldi?
Babam mı?
Hayır!
Beceriksizin tekiymiş.
Ama damarlarında
dolaşacak kurt adam zehriyle daha
faydalı olacağını umuyorum!
Ben seni öldürmeyi
başaramadım belki, ama kız kardeşim başaracak.
Asla!
- Cüceler.
- Cüceler mi?
Drakula'nın
hizmetçileri.
Çalışkan, ama son
derece kötücüller.
Birini öldürme şansın
olursa hemen öldür - çünkü o sana daha
kötüsünü yapar.
- Doğru.
Ağabeyimi bir çeşit deney
için kullandıklarını söylüyorlar.
Ağabeyim hala içindeki
hastalıkla boğuşuyor.
- Hala umut var.
- Anna.
Ağabeyin için hiçbir
umut yok.
Ama yine de
Drakula'yı öldürerek başkalarını koruyabiliriz.
Başlayalım!
Sallanmayın!
Yukarı kaldırın!
- Bunları daha önce
gördün mü?
- Hayır.
- Sence onlar ne?
- Yavru.
Efendim?
Dört yüzyıldır üç
muhteşem kadınla yaşayan biri.
Evet, vampirler
yaşayan ölülerdir.
Çocuklarının ölü
doğması çok normal.
Belli ki onları
hayata döndürmeye çalışıyor.
Önce hanımlar.
Drakula ve eşleri ayda
bir ya da iki kişi öldürüyor.
Bütün bunları
canlandırabilirse - Şalterleri indirin!
- Emredersiniz.
Ne yapıyorsun?
Neyle karşı
karşıyayız görmek istiyorum.
Vampirler çiftleşince
ortaya bu çıkıyor demek.
Hadi!
Beslenmeleri gerek.
Nasıl besleneceklerini
öğretin onlara!
Ve bu sefer canlı
kalmaları için Şeytan'a yalvarın.
- Ben burada devreye
giriyorum.
- Hayır, dur!
Mademki ilgine mazhar
oldum Evet, bu çok ilginç.
Bu hiç iyi değil.
Birini uyarmalıyım.
Kalp atışının sesine
bakarak birinin karakterini anlayabilirim.
Genellikle birine
yaklaştığımda kalbi yerinden
fırlayacakmış gibi atar.
Seninkinin hala
düzenli atması çok garip.
Acele edin!
Havadaki elektrik
yükünü korumalıyız!
Jeneratörleri
hızlandırın!
Dinamoları çalıştırın!
Güç kaybediyoruz.
Bu insan yetersiz
kalıyor.
Velkan.
Aman Tanrım.
Karnınızı doyurun
yavrularım!
Hadi!
Huzur içinde yatsın.
Merhaba Gabriel.
Efendimizin
yavrularını kaybetmemeliyiz!
Gümüş kazığın bu mu?
Ne kadar oldu?
300 yıl mı, 400 mü?
Hatırlamıyorsun,
değil mi?
Tam olarak neyi
hatırlamalıyım?
Sen büyük Van
Helsing'sin.
Tibet'ten İstanbul'a
rahipler ve mollalar tarafından eğitildin.
Roma tarafından
bizzat korunuyorsun.
Ama benim gibi, senin
de herkes peşinde.
Kutsal Tarikat
Şövalyeleri seni çok iyi tanıyor.
Sen de beni çok iyi
tanıyorsundur.
Evet, ama bundan daha
fazlası var.
Seninle benim
tarihimiz çok eskiye dayanır Gabriel.
Niye bu kadar korkunç
kabuslar gördüğünü merak ettin mi hiç?
Geçmiş savaşlardan dehşetli
sahneler.
Beni nereden
tanıyorsun?
- Velkan.
- Anna.
Hayır.
Beni çözme.
Hayır, yapmamalısın!
Hayır!
Dur!
Sus.
Seni buradan
çıkaracağım.
Velkan, merak etme.
Seni eve götürüyorum.
Hafızanı biraz
tazelememi ister misin?
Sefil geçmişinden
birkaç ayrıntı vereyim mi?
Bu sohbeti başka bir
zamana saklamalıyız belki de.
Kendimi tekrar
tanıtmama izin ver.
Ben Kont Vladislaus
Dragulia.
1422'de doğdum.
1462'de öldürüldüm.
İmdat!
Sanırım misafirliği
fazla uzattık.
- Çocukları buldun mu?
- Henüz değil.
- Ne oldu?
- Hepsi öldü.
Sana borcumu nasıl
ödeyebilirim?
Ama bunu yapamazsın.
Sen keşişsin.
Aslında ben sadece
bir rahibim.
Özür dilerim
efendimiz.
Elimizden geleni
yaptık ama korkarım Dr.
Frankenstein kadar zeki
değiliz.
Çok doğru.
Doktor ölüleri hayata
döndürmenin sırrını mezara götürdü galiba.
Peşlerine düşün.
İkisini de öldürün.
Gümüş kazık mı?
Haç mı?
Daha önce her şeyi
denemedik mi sanıyorsun yani?
Ateş ettik,
bıçakladık, sopayla vurduk kutsal su
serptik, kalbine kazık soktuk ama hala
yaşıyor!
Anlıyor musun?
Drakula nasıl
öldürülür kimse bilmiyor.
Biraz daha önce
duysaydım bu bilgi işime yarayabilirdi.
Bana öyle bakma.
Sen haklıydın.
Özür dilerim.
O artık benim
ağabeyim değil.
Hiç akrabanız var mı Bay
Van Helsing?
Emin değilim.
Bir gün bunu
öğrenmeyi umuyorum.
Hayatıma yön veren
şey bu.
- Buna içilir.
- Apsent.
Çok güçlü bir şey.
Diline değdirme.
Bir seksen yere
serilirsin.
Vampir.
Vampirler!
Şimdi hatırlıyorum.
"Melek gibi bir
insan bile Etse de duasını her gece "Kurda dönüşebilir bir gün boğanotu
durunca çiçeğe "Ay dede parıldayınca gökyüzünde "Susar başkasının
kanına güneş çekilince tepelerin ardına "Kanatlanıp uçar bedeni de" Burada
bir şey var.
Hem de etobur bir şey.
Her neyse, insana
benziyor.
80 numara ayakkabı
giyiyor olmalı.
160 kilo civarında.
Boyu ise 2 metre 70
santim.
Sağ bacağı bayağı
topallıyor ve üç dişi bakır kaplama.
Kaplama olduğunu
nasıl anladın?
Çünkü tam arkanda
duruyor.
Kaç!
Aman Tanrım!
Frankenstein canavarı!
Canavar mı?
Hangimiz canavarız?
Ben yanlış bir şey
yapmadım ama yine de siz ve sizin
türünüz ölmemi istiyorsunuz!
Ne istiyorsun?
Varolmak.
Yapma!
- Onu öldürmeliyiz.
- Dur.
Kendinizin ve
türünüzün hayatına değer veriyorsanız -
beni öldürürsünüz.
- Hayır.
Drakula beni bulursa Babamın makinesinin sırrı bende.
Yaşamın sırrı.
Drakula'nın
çocuklarının yaşamının.
Dün gece onları
uyandırdı zaten.
İki tanesini.
Hem de sadece tek bir
eşten.
Tek bir doğumdan.
Geçen seferkiler gibi
onlar da öldü.
Sadece benim sayemde yaşamalarını
sağlayabilir.
Başka var mı?
Bunlardan başka var
mı?
Binlerce.
Binlercesi daha var.
- Hayır.
- Ne dediğini duydun.
İşim kötülüğü ortadan
kaldırmak.
Kötülüğü
hissedebiliyorum.
Bu şey, insan ya da
her neyse onu kötü güçler yaratmış, programlamış
olabilir.
Ama kötülüğün
hakimiyetinde değil, o yüzden onu öldüremem.
- Ben öldürebilirim.
- Ben buradayken
olmaz.
Ailen 400 yıldır Drakula'yı
öldürmeye çalışıyor.
Bu zavallı yaratık bu
konuda bize yardım edebilir.
Aman Tanrım.
Bizi gördü.
Şimdi onu almaya
gelecekler.
İkimiz de onları
durduramayız.
Onu Roma'ya
götürebilirsek, orada koruyabiliriz.
Sonra tablo canlandı ve iki yaratık birbirine saldırdı.
- Bu ne demek?
- Bilmem.
Bak Carl, ne yaparsan
yap, ama ona bakma.
Ona bakıyorum.
İnsan mı?
Aslında yedi insan.
En azından bazı
parçaları.
Beni teşhir ederek mahkum
olmama yol açtın!
Benim ve bütün
insanlığın!
Transilvanya
atlarından hızlısı yoktur.
Kurt adamdan bile
hızlıdırlar.
Başka sorun çıkarsa kendin
halletmek zorundasın.
- Bırak gideyim.
- Nereye gideceksin?
Son zamanlarda aynaya
baktın mı bilmem ama kalabalıkta göze
batıyorsun.
Karpatlar O yaratığın
yok olmasına izin vermemeliyiz!
Kurtar onu!
Canavarı kurtar!
Kazıklar!
Hayır!
Aman Tanrım.
Burada ne yapıyorsun?
Tamam.
Bırakma!
Yardım edebilirim!
Beni öldürmeyecek
misin?
Acele edersen
öldürmem!
Anna beni affet.
Tekrar görüşeceğiz.
Onu öldürdün.
Bana niye katil
dendiğini biliyorsun artık.
Aman Tanrım.
Seni ısırmışlar.
Efendimizin başına çok
sorun açtınız.
Bir sürü sorun.
Ne istiyorsun?
Efendimiz değiş tokuş
istiyor.
Prensese karşılık
canavar.
Halka açık bir yerde.
Kalabalık olsun.
Efendinin öbür yüzünü
göstermeye kalkışmayacağı bir yerde.
Yarın gece Cadılar
Bayramı.
Budapeşte'de harika
bir maskeli balo yapılacak.
- İyi misin?
- Hayır.
Isırılmış.
Bir kurt adam
tarafından.
Avlamak için can
attığın şeye dönüşeceksin şimdi.
Üzgünüm.
Senin peşindekiler de
senin kadar azimli olsun inşallah.
Onu burada
bulamayacaklar.
Bunun bir günah
olduğundan eminim.
Merak etme, Tanrı
bizi affeder.
Anna'yı kurtarmalıyız.
Şapka biraz fazla
değil mi sence?
- Carl, bana yardım
et!
- Tamam.
Bir gün içinde kaç
emri çiğneyebiliriz?
Neyse, kitaba göre ilk dolunayın çıkışına kadar kurt adama
dönüşmeyeceksin.
Yani daha iki gece
var.
O zaman bile, 12.
vuruşa kadar Drakula'nın
etkisinden kurtulma şansın olabilir.
- Öyleyse
endişelenecek bir şey yok.
- Tanrım, dehşet
içinde olmalısın.
- Teşekkür ederim.
- Pardon.
Bir çözüm bulmak için
hala 48 saatimiz var.
Oradan
çıkamayacağından emin misin?
Ölülerden yardım
almadıkça çıkamaz.
Elimde bir oyuncak
olmak nasıl bir duygu?
Beni takas etmene izin
vermeyeceğim kont.
Seni takas etmeye
niyetim yok.
Ve Van Helsing'i tanıdığım
kadarıyla o da takas yapmayı
planlamıyordur.
İkimiz de ya hep ya
hiç diyenlerdeniz.
İşte oradalar.
Tenim diken diken
oldu.
Tenine daha neler
yapacağım.
Carl, bir şey yapmanı
istiyorum.
Bundan
hoşlanmayacağım, değil mi?
Ne kadar hoş bir çift
olduk, değil mi?
Aman Tanrım.
Yeni bir eş arıyorum
Anna.
Güçlü ve güzel birini.
Acı çekeceğin kısacık
bir andan sonra sonsuza kadar birlikte
olabiliriz.
Kalp atışın yok.
Belki de sadece yeniden ateşlenmesi gerekiyordur.
Uyan.
Gabriel.
Yazlık sarayıma
hoşgeldin.
Efendimiz!
Bakın efendimiz!
Yakaladık onu
efendimiz.
Sizi sefil hortlaklar!
Sizden öcümü alacağım!
"Ölüm vadisinden
geçecek olsam da "kötülükten
korkmayacağım.
" Lanet kemikler ve lanet ruhlardan ibaretsiniz ve cehennem ateşinde yanacaksınız!
Her şey usulüne uygun
olduğuna göre bayanlar ve baylar, size Van Helsing'i sunuyorum!
Hadi.
Evet!
Ne işe yaradığını
biliyorum artık.
- Nereye gidiyoruz?
- Şu pencereden
çıkalım!
Carl, sen bir dahisin!
Değişken
kimyasallardan anlayan bir dahi.
Arkadaşlarına veda et.
Seni bulacağım!
Geri dönüp seni
özgürlüğüne kavuşturacağım!
Tanrı şahidim olsun!
- Onu kurtarmalıyım.
- Hayır,
kurtaramazsın.
Neden?
Durumumuzu bildirmek
için Roma'ya telgraf çektim.
- Ne dediler?
- Drakula'yı öldürsen
bile Roma, Frankenstein'ı da yok etmeni
istiyor.
O kötü değil.
Ama insan da
olmadığını söylüyorlar.
Onu tanıyorlar mı?
Onunla konuştular mı?
Ne hakla yargılıyorlar?
Bir daha insanlığın
zararına kullanılmasın diye onu öldürmelisin.
Ya ben?
Neye dönüşeceğimi söyledin
mi onlara?
Beni nasıl
öldüreceğini anlattılar mı?
Kalbime kazığı hangi
açıdan sokman gerek?
Her kurşunda tam
olarak kaç gram gümüş olmalı?
- Dur!
- Hayır, senden hiç
bahsetmedim.
Özür dilerim.
Başlıyor.
Bütün teçhizatı
Drakula'nın inine götürmüş olmalılar.
Her neredeyse.
Bak, hala zamanımız
var.
Drakula güneş batana
dek çocuklarını canlandıramaz.
Güneş 2 saat sonra
batacak.
400 yıldan uzun
zamandır onu arıyoruz!
Evet, ama o 400 yıl
içince ben ortalarda yoktum, öyle değil mi?
Pekala Carl, ne
öğrendin?
Kont Drakula aslında Büyük
Valerious'ın oğluymuş.
Atalarından biri.
Bunu herkes biliyor.
Başka?
Pekala.
Buradaki kabartmaya
göre her şey Drakula öldürülünce
başlamış.
- Kim öldürdü biliyor
musun?
- Hayır.
Sadece Tanrı'nın Sol
Eli'ne müphem bir gönderme var.
Ve Drakula 1462'de
öldüğünde - Şeytan'la bir anlaşma yaptı.
- Ve ona yeni bir
hayat verildi.
Ama bu hayatı devam
ettirebilmesinin tek yolu kan içmekti.
Afedersiniz.
Öyküyü anlatabilir
miyim?
Pardon.
Ve büyük büyük deden,
bu kötü yaratığın babası olarak Roma'ya
gidip bağışlanma istedi.
O zaman bir pazarlık
yapıldı.
Senin nesline kadar bütün sülalesinin ebedi kurtuluşuna karşılık Drakula'yı öldürecekti.
Ama bunu yapamadı.
Drakula kadar kötü
olsa da öz oğlunu öldüremedi.
Böylece onu, geri
dönüşü olmayan bir kapıdan geçirerek buz
tutmuş bir kaleye sürgün etti.
- Sonra da Şeytan ona
kanat verdi.
- Evet.
- Pekala, nerede bu
kapı?
- Bilmiyorum.
Ama kendi oğlunu
öldüremeyince arkasında bazı ipuçları bıraktı.
Gelecek nesiller bu
işi onun yerine yapsın diye.
Babamın burada
aradığı şey o ipuçları olmalı.
Kapıyı bulmaya yarayacak
ipuçları.
Kapı.
Tabii ki.
Babanın saatlerce bu
tabloya bakıp ini bulmaya çalıştığını
söylemiştin.
Bence haklıydın.
Kelimesi kelimesine.
Bence kapı bu.
Sadece onu açmasını
bilmiyordu.
Bakın.
Latince bir yazı.
Belki kuledeki tablo
gibi bir işlevi vardır.
Bu bir kapı olsaydı babam
onu uzun süre önce açardı.
Yazının tamamını
okuyamadım.
Bir parçası kayıp.
- Babanda bu yoktu.
- Onu nereden buldun?
Carl, yazıyı tamamla.
Tanrı adına, bu
kapıyı açın.
Bir ayna.
Drakula'nın aynada
yansıması yoktur.
Ama neden?
Belki de Drakula için
bu ayna falan değildir.
Çok soğuk.
Kar da yağıyor.
Öbür tarafta
görüşürüz.
Dikkatli ol.
Drakula Şatosu.
Bir planımız var mı?
Waterloo zaferindeki
gibi olmasa da bir plan yapsak iyi
olurdu.
Drakula'yı
durduracağız.
Ve önümüze ne çıkarsa
öldüreceğiz.
Nasıl gittiğini bana
bildir.
Soğuktan kurtulduğum
için minnettar olsam da bu pek hoşuma
gitmedi.
Yola çıksak iyi olur.
- Yani bunların hepsi
- Evet.
- Ve içlerinde - Evet.
Igor, şunu yap!
Lgor, bunu yap!
Burayı nasıl buldunuz?
İmkansız!
- Lütfen beni öldürme!
- Neden?
Şey, ben Efendimiz uyandı.
- Bir ilaç var.
- Ne?
Drakula'da kurt adam
lanetini etkisiz hale getirecek bir ilaç var.
Hadi git de ilacı bul!
Kendini kurtar!
Hadi.
Onu duydun.
İlacı bulalım.
Dur.
Drakula'da niye böyle
bir ilaç var?
- Umurumda değil!
- Benim umurumda.
Niye böyle bir ilaca ihtiyacı
var?
Niye?
Çünkü onu
öldürebilecek tek yaratık bir kurt adamdır.
Tabloda anlatılmak
istenen buydu.
Ama Drakula
yüzyıllardır kurt adamları işlerinde kullanıyor.
Evet, ama içlerinden
biri ona karşı çıkarsa ilaca ihtiyacı olur.
Kendisini ısırmadan
laneti kaldırıp onu insan yapmak için.
Sen bu ikisini alıp - panzehire götüreceksin.
- Hayır, götürmeyeceğim.
Evet, götüreceğim.
Planımız şu: Saat
gece yarısını çalmaya başlayınca Drakula'yı
öldürebileceksin.
Sadece 12.
vuruştan önce ilacı bulup sana içirmemiz gerek.
Sen deli misin?
Ne biçim plan bu?
Sizi yanlış yere
götürdüğünden şüphelenirseniz parmaklarından
birini kesin.
- Mutlaka bir şey
keserim.
- İlaç - şuradaki kulede.
- Ya öbür kule?
- Onu bana ver!
- Laboratuvarı orada kurmuştuk.
Sana yalan söyler
miyim?
Yaşamak istiyorsan
söylemezsin.
Gece yarısı saatin 12.
vuruşundan önce ilacı
içemezsem - Bunu yapabileceğimi sanmam.
- Yapmak zorundasın.
Hadi.
Bu planı sevmedim.
Seçeneğimiz yok.
Sen öldürülmemeye bak.
Hala anlamıyorsun.
Bana ne olacağı
önemli değil.
Ailemi kurtarmalıyız.
Geç kalırsan, tabanları
yağlayıp kaç.
Geç kalma.
Hadi git şimdi.
Git.
Bırak beni cehennem
zebanisi!
Niye şikayet
ediyorsun?
Sen bunun için
yaratıldın!
Sadece Tanrı'nın
hayat yaratmadığını kanıtlamak için.
Ve şimdi o hayatı çocuklarıma
vermelisin.
Yukarı!
İşte orada.
Önce ben gideceğim.
Carl!
İstediğin kadar kal.
Igor'u yakalamaya
çalışıyordunuz.
Igor sizi yakaladı!
- Hadi durma.
İlacı al.
- Git de sen al.
Öğrendiğim bir şey
varsa yapışkan maddelere asla ilk
dokunan olmamaktır.
- Sizi korkuttum mu?
- Hayır.
O zaman belki biraz
daha uğraşmalıyım.
Yapışkan madde!
Ben sana ne dedim?
Al onu!
Sıcak.
- Hadi!
- Evet.
Panzehiri Van
Helsing'e götürmeliyiz!
Hadi!
Gidebilirsin demeden
gidemezsin!
Koşmaya devam et Carl!
Öldüğün zaman gidebilirsin
diyeceğim.
Aman Tanrım!
Ne yapıyorsun?
İlacı bulmalısın!
- Onu arkadaşlarım
bulacak.
- Arkadaşlar.
Evet.
Sen de arkadaş ister
misin?
Vidaları açamıyorum.
Biraz canın yanacak.
Acıya alışkınım.
Sana yaşadığını
hatırlatır.
Bana hayat ver!
Bir kez daha şimşek
çakınca yavrum yaşayacak.
Çıkmak üzeresin
dostum!
İmdat!
Ama senin ölmen
gerekiyor.
Yaşamak istiyorum.
Pekala!
Cenazende
ağlayacağımı söyleyeyim de sevin bari.
Sıkı tutun!
İpini gevşetiyorum!
Çok geç kaldın dostum.
Çocuklarım yaşıyor.
O zaman onları
öldürmenin tek yolu, seni öldürmek.
Doğru.
Öyle olsun.
Bir.
Hayır, bu olamaz.
İkimiz de aynı önemli
oyunun parçasıyız Gabriel.
Ama birbirimizin
rakibi olmamıza hiç gerek yok.
Hadi git!
Git de Van Helsing'e
yardım et!
Çabuk!
Teşekkür ederim.
Aman Tanrım!
Anna, yardımına
ihtiyacım var!
Acele et!
Onu bana at Carl!
Benim kullanıldığım
gibi kullanılıyorsun Gabriel.
Ama ben kaçtım.
Sen de kaçabilirsin.
Anna, hayatım güzelliğimi senin kanınla koruyacağım.
Ne düşünüyorsun?
Birini öldüreceksen
öldürmelisin, diye düşünüyorum.
Öldüreceğim deyip
durmamalısın.
Anlamıyor musun?
Arkadaş olabilirdik.
Ortak!
Silah arkadaşı!
Beni öldürenin sen
olduğundan bahsetmiş miydim?
Çok büyük bir yük
olmalı.
Tanrı'nın Sol Eli
olmak büyük bir lanet olmalı.
Bütün istediğim
yaşamak Gabriel.
Türümün devamı.
Ve belki de yüzüğümü
geri almak.
Korkma Gabriel,
korkma.
Hayatını ve hafızanı sana
geri vereceğim.
Bazı şeylerin
hatırlanmaması daha hayırlı.
Tanrı adına!
Tanrım beni affet.
Ölmüş.
"Sonsuza dek
huzur içinde yatsın, ebedi nur ruhunu aydınlatsın "Yüce Tanrım.
Onun ve bütün mümin
ölülerin ruhu "Onun ve bütün mümin ölülerin
ruhu "şad olsun " BABAMIN
ANISINA||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »