Korku Nokta Com (2002) Feardotcom
| |
101 dk
Yönetmen:William Malone
Senaryo:Moshe Diamant, Josephine Coyle, Holly
Payberg-Torroija
Ülke:İngiltere ,
Almanya , Lüksemburg, ABD
Tür:Suç, Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi:25 Nisan 2003 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Nicholas Pike
Web Sitesi:Warner Bros. [us]
Bütçe:$42,000,000 / Hasılat: $13,208,023
Çekim Yeri:Québec, Kanada
Nam-ı Diğer:Fear Dot Com | Fear.com |
Oyuncular: Stephen Dorff, Natascha McElhone,
Stephen Rea, Udo Kier,
Özet
New york'da bulunan 4 ceset yetkililerin dikkatini çeker.
genç polis dedektifi mike reilly, sağlık bakanlığına bağlı güzel araştırmacı
terry houston'ın da yardımıyla 4 şüpheli ölümü araştırmaya başlar. hepsi de
ortak bir payda da birleşmişlerdir. fakat bunun bir tesadüf olup olmadığı belli
değildir..! kurbanların hepsi, feardotcom adresindeki internet sitesine
girdikten 48 saat sonra gizemli şekilde ölmüştür. zamanla ölümlerin arkasındaki
gerçeğin, gözükenden çok daha karışık olduğunu fark etmeye başlarlar. sırrın
çözülmesi içinse tek bir yol vardır. o da siteye girmek!.. filmin
yönetmenliğini lanetli tepe ile tanıdığımız wiliam malone üstleniyor. film,
başarılı bir yapım olmamasına rağmen, interneti kullanış biçimiyle dikkat
çekiyor. benzer bir temayı önümüzdeki dönem sık sık görebiliriz...
Altyazı
Hayır!
Kahretsin.
Hediye için sağ ol,
Bennie.
İkimiz de aynı
işteyiz galiba.
Tamam.
Geliyorum.
Hamamböceklerini bekletmek
istemeyiz.
- Hey, Mike.
Adımına dikkat et.
- Evet, tamam.
- Raylar hala sıcak
mı?
- Williams, buraya.
Yüce Tanrım.
Ne olmuş ona?
Elektrik çarptığını
sanmıyorum.
Gözlerine ne olmuş?
Henüz bilmiyoruz.
Otopsiyi bekleyeceğiz.
Bu adam böyle bir
ifade bırakacak ne gördü?
Tanık var mı?
Kazayı gören yok.
Bir adam gazete
almaya gitmiş.
Döndüğünde kurban bu
haldeymiş.
Adamın dediğine göre,
gözleri atlamadan önce kanıyormuş.
- Bilgisayara fazla
bakmıştır.
- Adı Polidori.
Kitabı o ve biri
beraber yazmış.
Treni onunla
durdurmaya çalışmış.
Parmaklarının
arasından zor çıkardık.
ISTIRAPLI MOBİLYA EL
YAPIMI MOBİLYA KAN VE KIRMIZIYA BO YALI CANLI ŞOV HEMEN ÜYE OLUN üyeler Geriye
bir tek başrol kadın oyuncusu kaldı.
- İster misin?
- Hayır, sağ ol.
Boş ver Mike.
Onu Federaller inceliyor.
Kapandı.
Federaller bir bok
yapmadı.
Adamdan haber almamak
durduğu anlamına gelmez.
SİZE İMRENİYORUM
DEDEKTİF.
Çok kızgınsın, çünkü
şu doktor herif sana aşk mektupları yolluyor.
Herkesin çözemediği
vakalar var.
Beynini yemesine izin
verme.
Yine ne var?
Götürün onu.
Boş bir gözaltı
hücresine atın.
Hangi dilde
konuşuyorsa bir de tercüman bulun.
Yüce Tanrım.
Üstünde pasaport,
kimlik, İngilizce bir şey arayın.
Alman bir öğrenci
diyor, Dieter Schrader.
Village'da yaşıyor.
Adresi burada.
Sağlık Bakanlığı'nı
arayın.
Çevrede bir virüs mü
varmış, öğrenin.
Gözleri kanatan bir
şey.
Evinde buluşmak üzere
birini yollasınlar.
Sykes!
Çörekçi dükkanını
bırak.
Gidelim!
Haydi.
Johnny!
Almanca bilir misin?
- "She Loves
You"yu Almanca söylerim.
- Harika.
İşe yarar.
Polis!
Kimse var mı?
Sanatçılar.
- Ben olsam henüz
dokunmam.
- Yüce İsa.
Aslında Terry Huston,
Sağlık Bakanlığı'ndan.
- Dedektif Reilly.
Çabuk geldiniz.
- Evet.
Lanet olsun.
Tanrım!
- Ne diyorsunuz?
- Gerçekten inanılmaz.
Kanama yapan bir
virüsün olası belirtilerini gösteriyor.
Ebola gibi.
Pardon.
- Reilly.
- Reilly, bir sorun
var.
Sykes!
Hey.
Sykes?
Ne yapıyorsun?
Şüpheli ölüm
görevlisini çağır.
Evet, tabii.
Tanrım.
Ne oldu?
Karakola dönsen iyi
olur.
Ölü bir kız var ve
bakanlık görevlisi ciddi bir sorundan bahsediyor.
- Hiçbir yere gidemem.
- Bence buraya dönmen
gerek.
Görevliyi de getir.
Naylon poşetiniz var
mı?
- O delil.
- Evet.
Affedersiniz.
İzninizle.
- Bu Almanca.
"Katil"
demek.
- Anladım.
48 ne?
Bilmiyorum.
Barlow, burada ne
oldu?
Kendi kendine
konuştuğunu söylediler.
Hepsi bu.
Morga götürünce daha
iyi anlarız.
Tamam, geri çekilin.
Harika.
Bizim de o
giysilerden giymemiz gerekmez mi?
- Muhtemelen bize
zaten bulaştı.
- Yani burada ölüyor
olabiliriz.
Neyiniz var sizin?
Bu şeyi başıboş mu
bırakacaksınız?
Sağ ol.
Serum paneli tamamen
temiz.
Virüs değil.
En başa geri döndük.
Kamera var.
Saha devriyesi için
özür dilerim, ama emin olmalıydık.
Sorun değil.
İğne batırılmasına bayılırım.
Hobimdir.
Demek böcek ve
virüslerle çalışıyorsun.
Biri yapmalı.
Yoksa hastalık kontrolden
çıkıp yayılır.
Sen de aynısını
yapıyorsun.
En azından uğraştığım
şeyi görüyorum.
Bu diğer şey ödümü
patlatıyor.
Mikroplardan nefret
ederim.
Hastalıklardan.
Böceklerden?
Onlardan da çok
nefret ederim.
- Böceklerle
yattığını biliyor musun?
- Ne?
Böceklerle yatıyorsun.
Hayır, aslında
yatmıyorum.
Evet, yatıyorsun.
Herkes öyle.
Toz keneleri.
Halılarında, yatağındalar.
Minik birer ıstakoza
benzerler.
Aslında uzak
akrabaları.
- Bu hoşuna gidiyor,
değil mi?
- Dışarı pek çıkmıyorum
da.
Anlaşılıyor.
Özür dilerim.
Düşüncesizliğimle sizi
rahatsız ediyorum.
Objektiften bakmaya
öyle alıştım ki, ürkütücü olduğunu unutuyorum.
Wilton Tiyatrosu'nda
küçük bir film yapıyorum.
Replik gibi olacak ama
başka türlü söyleyemem.
Sizi çekiyordum,
çünkü mükemmel bir başrol oyuncusu olursunuz.
Ciddi misiniz?
Bir söz veremem ama bu gece tiyatroya uğrayın sizi kameranın önüne geçireyim.
Bakalım ne olacak.
Bu düğmeye
basacaksınız.
O zaman bizi kaydeder.
Aynı çocuk olduğuna
inanmak zor.
Dur!
- Ben sonra izlerim.
- Bir saniye.
Çocuk deliriyor.
Aman Allahım.
Tanrım.
SAHNE Merhaba.
Kimse yok mu?
Kimse yok mu?
POLİS 9.
BÖLGE Güneş çıkmış.
Yeni bir fırtına
geliyor.
Kahretsin!
Ceza almışım.
Ben icabına
bakabilirim.
Sahi mi?
Sonra görüşecek miyiz?
Sağ ol.
Terry, gelebilir
misin?
Bay Turnbull?
Bir şey mi istediniz?
Hayır.
Evet.
Alman çocuklar ne
oldu?
Ebola mı?
Hayır.
Virüs olduğunu da
sanmıyorum.
- Ne peki?
- Bilmiyorum.
İyi misiniz?
Evet, sadece yorgunum.
Bir şey duyarsan
haberim olsun.
Tabii.
- Bilgisayarınız
nerede?
- Bozuldu.
Tamire yolladım.
- İnternet'te çok mu
kalıyordunuz?
- Evet.
Ben gidip raporumu
bitireyim.
Sıcak!
Ölüm nedeni, ani
adrenalin artışının yol açtığı felç gibi görünüyor.
Kanama dışında şiddet
izi yok.
Terry Huston
olmalısınız.
Ben Thana Brinkman.
Bir saniye.
Göz merceği kan
damarlarında ciddi yırtılma.
Nedenini anlayamadım.
Kalp tamamen kan dolu.
Beyin kabuğunda güçlü
kanama var.
Ölüm anında
gerçekleşmiş.
Rapor bitti.
- Yani felç.
- Testlerde başka bir
şey çıkmazsa.
Bilinen bir virüs,
bakteri veya zehirli protein yok.
Pardon.
Brinkman.
Bir tane daha var.
Aman Tanrım.
Bu, Eddie Turnbull.
Eşinizin tıbbi sorunu
var mıydı?
Ani ölümüne katkıda
bulunacak bir hastalığı?
Aşırı sigara içmek ve
kronik stres dışında mı?
Onu uyarmaya çalıştım.
Son birkaç gün
öncesine dek rahatsız olmadı.
Sanki hastalandı, hayaller
görmeye başladı.
- Ne tür şeyler?
- Çılgın şeyler.
Biri onu izliyormuş.
Küçük bir kızdan söz
edip durdu.
Küçük kız falan yoktu.
Bence çok çalışmaktan
öldü.
Sürekli çalışırdı.
Hep bilgisayarının
başında.
Garip olan ne,
biliyor musunuz?
Sanki ondan
korkuyordu.
Bayan Turnbull, bunu
alabilir miyiz?
Üyeler Şimdi, sen ve
ben büyük bir sorumluluğu paylaşıyoruz onlara
karşı.
İzlemeye ama aynı
zamanda öğrenmeye geldiler.
Bir ders vereceğiz: İlişkileri
isimsiz elektronik güdülere indirgemek sapıklıktır.
Ama burada, samimiyet
sunuyoruz.
Bize kendinden bahset.
Kimsin, nerelisin?
Kardeşin var mı?
Büyüyünce balerin
olmayı mı hayal ederdin?
Beni öldüreceksin,
değil mi?
Elbette seni
öldüreceğim.
İnternet doğum, seks,
ticaret baştan çıkarma, dinden çevirme,
politika, poz verme gibi şeyler sunuyor.
Ölüm mantıklı bir
bileşen.
Samimi bir deneyim, kurbanı
tanıyarak daha samimi olur.
Karen umutlarını ve rüyalarını anlat.
Hiç.
Ortak hiçbir şey yok.
Polidori'nin
çocukluğu kötüymüş, gençken bazı şeyler.
Teknik okulda
temizlenmiş.
Alman çocuklar temiz
görünüyor.
Biri esrarla
yakalanmış, büyük sürpriz.
Turnbull trafik
cezası bile almamış.
Bilemiyorum.
Baştan başlayalım.
Bir şeyi atlıyor
olmalıyız.
Hepsinde aynı kanama tipi
vardı, tamam mı?
Hepsinin
bilgisayarları yandı.
Belki adam bir şey
demeye çalışıyor.
Bu bilgisayarları kontrol
ettirmeliyiz.
Bir adli programcı
biliyorum, Denise Stone.
Daha önce çalıştık.
Yardım edebilir.
Bu bilgisayarlardaki ortak
bağlantıyı bulmalıyız.
- Bayağı kızarmışlar,
bu da - Yapabilir misin?
Veriler hala
kurtarılabilir.
Dosyalar hasar
görmemişse.
Elimden geleni
yaparım.
- Sen en iyisisin.
- Biliyorum.
Arkanı dön, Bennie.
Bunu izlemeni
istemiyorum.
Kırk sekiz saat.
48. ARIYOR BULUNAN SONUÇLAR
İzlemek ister misin?
Tamam, sanırım bir
fikir edindik.
Bağlantı kesiliyor Seni
bekliyorum.
Denise.
Adımı nereden
biliyorsun?
Gel ve öğren.
Benimle oynamak
istemiyor musun?
Evet Beni incitmek mi
istiyorsun?
Hayır Yalan
söylüyorsun.
Ucuz parfüm kokusu ne
kadar çekici olabiliyor.
Yoksa bu korku mu?
Acını hissettiğimi söylemek
isterdim ama hissedemiyorum.
Hiçbir şey
hissedemiyorum.
Nasılsa bundan yoksun
bırakıldım.
Ne hissetmem
gerektiğini biliyorum.
Ama hissedemiyorum.
İstediğin zaman
bitirebilirsin bu dersi.
Seni öldürmemi iste
yeter.
Yaşamak istiyor.
Pekala.
Ders başlasın.
- Denise!
- Sensin.
- Selam.
- Ne var?
İyiyim.
Sadece bunu vermeye
geldim.
- Nereden aldın bunu?
- Oradaydım.
Ne demek istiyorsun?
Denise, söyle.
Tüm kurbanların tek
ortak yanı Korku sitesi.
- Bunun bir anlamı
yok.
- O aynı siteyi iki
kez kullanmaz.
- Kim?
Doktor.
- Doktor kim?
- Dolabımdaki bir
iskelet.
Canlı yayın ölüm
sitesi.
Turnbull'e uymuyor.
Onu neden izlesin?
Ölüm izlemeye
bayılıyorlar.
Gerçek felaket
programlarının izlenme oranı niye yüksek sence?
Belki sıra size
gelmeden önce ölümü öğrenmenin bir yolu.
Gitmeliyim.
Dur.
Siteyi yöneteni bulabilir
misin sence?
- Tabii.
- İyi olduğuna emin
misin?
Evet, iyiyim.
İyiyim.
Denise Dikkatli ol.
Yakında görüşürüz.
- Gel haydi.
- Nereye gidiyoruz?
Dün gece biraz okudum.
- Frank Bryant'ı
arıyoruz.
- Arkada, tatlım.
- Sondaki masa.
- Tamam, sağ ol.
Frank Bryant?
Bay Frank Bryant mısınız?
- Buyurun memur bey?
- Polis olduğumuzu
nasıl anladınız?
Adımı polislerden
başka kimse böyle söylemez.
Size sorun çıkarmaya
gelmedik.
Kitabınızı okuduk.
Anlayabildiğimiz
kısımlarını.
Sahi mi?
Kitabımın hala satıldığını
bilmiyordum.
- Ölü bir adamın
üstünde bulduk.
- Adı Polidori.
Polidori?
Polidori öldü mü?
Onun hakkında ne
anlatabilirsiniz?
İyi biriydi.
İyi bir dosttu.
Neden kitabınıza
sanki Kutsal Tas'mış gibi yapışsın?
Buna ben de pek anlam
veremedim.
Çünkü bir sürü
zırvayla doluydu.
Araba almak için
yazmıştım o kitabı.
Arabamla gidiyordum,
telefon direk ve tellerine bakıyordum ve
bu fikir çıktı.
Bir sürü bilgisayarı
birbirine bağlarsan ne olur?
Büyük bir bilgisayar.
Süper bilgisayar gibi.
Bir nöroağı.
Polidori ile geceleri
uzun uzun bunu konuşurduk.
İnternet'in enerji
alıp depolayacağına ve göndereceğine inanmaya
başladı.
- Enerji.
Ne tür?
- AI.
- Sağ ol güzelim.
Nereden bileyim.
Yani, işte Negatif enerji, manyetik alanlar ruhunuzu çalan psişik enerji.
Anlıyor musunuz?
- Ve?
- Polidori bu sitenin yerini bildiğine inandı.
Ama tabii Polidori
kafayı yemişti.
Şimdi ise ölü.
Sitenin adresini hatırlıyor
musunuz?
- Hayır.
- Sizce haklı mıydı?
Tek kelimesine bile
inanmadım.
Ama tabii ben akşam 8
dedi mi, sarhoşum.
Şu anda öğlen.
Hey, oyunda öne
geçmişim.
Teşekkürler Bay
Bryant.
- Size ulaşmak
istersek - Burada olacağım.
- Gitmem için neden yok.
- Tamam.
Aman Allahım.
İlk kurbandı.
Jeannie Richardson.
Onu Korku sitesinde
öldürdü.
Ölmek için yalvartana
kadar işkence yapıyor.
- Doktor bu, değil mi?
- Evet.
Adı Alistair Pratt.
Tıp fakültesinden
atılmış.
Dokuz ay benimle
uğraştı.
Yaklaşamadım bile.
Nasıl?
Her cinayetten sonra
siteyi değiştirdi.
İzini bulamadık.
Polidori saat kaçta
öldü?
- Sabah 3.
- Turnbull sabah 6
gibi, değil mi?
6: 15.
Buna göre kurbanlar
siteye girdikleri dakikadan iki gün
sonra öldürüldü.
Alman çocuğun demeye
çalıştığı buydu.
Kahretsin.
Denise.
Haydi Denise.
- Denise'i mi
arıyorsun?
- Neden?
Bir şey bırakacaktı.
Gelmedi.
Ekipleri oraya gönder!
- Neden söz ediyorsun?
- Ekipleri hemen
oraya yolla!
- Evde yok.
Açmıyor.
- Devam et.
- Bir daha ara.
- Arıyorum.
Şimdi aradım.
Yok.
Onu asla
bulaştırmamalıydım.
Onu uyarmalıydım.
- Senin suçun değil.
- Hala bir şeyi
anlamıyorum.
Siteye girdikten 48
saat sonra herkes öldü, değil mi?
Herkes.
Denise bu şablona
uymuyor.
Belki sitedekiyle
yüzleşmektense ölmek daha kolaydı.
Ne demek istiyorsun?
Eddie Turnbull araba
kazalarından çok korkardı.
Çocukluktan kalma bir
şey.
Manyaktı bu konuda.
Biraz araştırma
yaptım.
Alman kızın
boğulmaktan korktuğunu biliyor muydun?
- Ama boğulmadı.
- Suda öldü.
Belki en büyük
korkusu yüzünden öldü.
Bilmiyorum Terry.
Bilmiyorum.
Bence zorluyorsun.
- Belki.
- Denise çok yaklaştı.
Biri onu öldürdü.
Bu kadar basit.
Bana bir söz verir
misin?
O siteye
girmeyeceksin.
Tanrım, Denise.
Gir İzlemek ister
misin?
Daha fazla görmek
ister misin?
Evet Beni incitmek mi
istiyorsun Mike?
Jeannie!
Kim olduğunu ve
gerçekten ne istediğini biliyorum.
Denise'i sen mi
öldürdün?
Oyun zamanı.
İkimizin bütün olma
zamanı.
Nasıl oynayacağım?
Beni bul.
48 saatin var.
Kazanırsam ne
alacağım?
Beni.
Kaybedersem ne olacak?
Öleceksin.
Oynamak istiyor musun?
Neden korkuyorsun?
Evet Tanrım!
Yüce Tanrım.
Affedersin, korkuttum
mu?
Bayan, eldiveniniz.
Mike?
GİTMELİYİM.
ÜZGÜNÜM!
MIKE Web sitesi.
Onu gördüm.
- Kimi?
- Ölü kızı.
- Ne ölü kızı?
- Jeannie Richardson.
Onu gördüm.
Bryant sadece yarı
haklıydı.
- Ne demek istiyorsun?
- Sadece enerji değil.
- Anlamıyorum.
- Oradaydı, canlı,
teller içinde.
İrade güçlüyse
çevresindeki nesnelerde yaşayabiliyor.
Oraya gitme, tamam mı?
Söz ver bana.
Oraya gitmeyeceğini
söyle!
Gitme!
Gitmeyeceğine söz ver!
Kırk sekiz saat.
Merhaba Terry.
Oyuna hazır mısın?
Mike'ı neden
öldürüyorsun?
Suçlu.
Suçu ne?
İzlemek.
Oyuna hazır mısın?
Evet.
Kahretsin!
- Hey, Sykes.
- Selam.
Doktor dosyalarına
bakmam gerek.
Şuraya girelim.
Bak.
Buna artık Federaller
bakıyor.
Daha iyi becereceğini
mi sanıyorsun?
Mike eşyalarını
karıştıranları sevmez.
Dur!
Yeter!
Yüce İsa aşkına.
Keyfine bak.
Jeannie Richardson.
Evet, güzelmiş.
Evet, Jeannie.
Adreslerine baktım.
Bok çukurları.
Artist/model,
külahıma anlat.
Ama sen sen farklı hikayesin.
Kapar mısın çeneni?
Aman Tanrım.
Joseph Stalin "
Bir kişinin ölümü bir trajedidir bir
milyon kişininki: İstatistik." demiş.
Senin ölümün,
dışarıdaki biz zavallı küçük hayatlara anlam verecek.
Dinle.
Seyirci asla yanılmaz.
Ölümün kokusunu alır.
Bn.
Richardson?
Kızınız hakkında
biraz konuşabilir miyiz?
Jean Marie.
İlk komünyon ayininin
olduğu gün.
Bu benim tanıdığım
Jeannie, onların dediği değil.
Onu tanımıyorlardı.
Öyle güzel ki.
Hastalığına rağmen
mutlu bir çocuktu.
- İyi misiniz?
- Evet, iyiyim.
Hastalığı?
Hastalığı mı dediniz?
Jean Marie hemofili
hastasıydı.
İlaçları olmadan bir
sıyrıkta bile kanamadan ölebilirdi.
Keskin şeylerden
ölesiye korkardı.
- Makaslar, bıçaklar.
- Evet.
Şu top O topu hep yanında taşırdı.
İnatçı çocuk, hiç
vazgeçmezdi.
Erkekleri
keşfettiğinde bıraktı o topu ancak.
Bu resimlere bakıp
bana söyleyebilir misiniz içlerinde
tanıdığınız yerler var mı?
Bu 3 km.
İlerideki eski
Poelzig çelik fabrikası.
Jeannie çocukken
orada oynardı.
Ne izliyorsun?
Beni bekliyormuş gibi
görünüyorsun.
O nerede?
Hayır.
Mike Reilly nerede?
Efendim?
Buyurun.
Yerini söyleyin!
Lütfen sakin olun, yoksa
gitmenizi isteyeceğim.
Evet, tamam.
Özür dilerim.
Özür dilerim, ben Onu hemen görmem şart.
Tamam.
Soldaki ilk kapı.
Alo?
Merhaba Terry.
Oynamaya hazır mısın?
- Lanet olsun, ne
istiyorsun?
- Oyunu oyna.
Beni bul.
Neredesin?
Süren bitiyor.
Rahat bırak beni!
Neredesin?
Aman Allahım.
İzlemek ister misin?
Seni bekliyorum.
Jeannie?
Gel ve öğren.
Oynamak istemiyor
musun?
Beni incitmek mi
istiyorsun?
Yalan söylüyorsun.
Aman Allahım.
Seni buldum.
Cesedini buldum.
İstediğini yaptım.
Senin kim olduğunu
biliyorum.
Ve gerçekte ne
istediğini.
Oyun zamanı.
İkimizin bütün olma
zamanı.
Bul beni.
Aman Tanrım.
Saat kaç?
Ön kapını açık
bırakmamalısın.
- Tanrım.
- Yasadışı girişi
teşvik eder.
Mike.
Terry.
Ne yaptın?
Neden?
- Kaçtın, değil mi?
- Yavaş yavaş çıktım
demeli.
Geri dönmelisin.
Hayır, artık bana
yardım edemezler.
- Giderek içine
sürükleniyorum.
- Tamam.
- Zamanım daralıyor.
- Gitmeliyiz.
- Nereye gidiyoruz?
- Morga.
Siz ikiniz iyi
misiniz?
İyi görünmüyorsunuz.
Bizim açımızdan
bakabilseydin.
Cesedi bulduğumuz
zaman bunun sonu gelir sanıyordum.
Hayır, daha fazlası
olmalı.
Bir nedeni vardı.
Birisi bu ceset
üstünde uzun zaman önce otopsi yapmış.
- Kesiklere bakın.
- Alistair.
Onu diri diri kesti.
Klasik işlem.
İç organlarını
çıkarmış.
Torbalayıp vücudu
dikmiş.
O ne?
Öldürülmeden önce bunu
yutmuş olmalı.
"Suçlular
cezalandırılmalıdır.
" Yani gömülmek istemedi.
İntikam istiyor.
DOKTOR'LA RANDEVU 15
CONDUIT CAD.
Bingo.
İki gün.
Alistair ölmeden önce
Jeannie'ye iki gün işkence yaptı.
Bıçaklar, Mike.
En kötü kabusuyla
öldü.
Kahretsin Terry,
aklımı kaçırıyorum.
- Burada durmakta
zorlanıyorum.
- Dayan.
Burada bekle.
Haydi.
Elektroşok.
Bazen böyle
adlandırılır.
Elektrotlar hastanın başına
takılır Aman Tanrım!
Mike.
Onu buldum.
Görüyor musun?
- İki.
- Bir.
- Umarım önemlidir.
- Sykes, yardımın
gerek.
Ne?
Kazanıyorum burada.
- Dinle, Doktor'u
buldum.
- Ne yapayım?
Federalleri ara.
Buna zaman yok.
Bana takviye lazım.
Pekala.
- Nerede?
- Soğutma kulesi.
Poelzig çelikhanesi.
Bu eski kasetleri izlemeye
bayılıyorum.
Jeannie Richardson.
En sevdiğimdi.
Ölümün tiksindirici
olması gerektiğine inanıyorum onu fazla
sevmeyelim diye.
Ama tüm bunlardan kurtulabiliriz eğer sen hazırsan.
Ağlamak yok.
Çok iyi bir iş başarmış
olmanın keyfini çıkar.
Ölümü istedin yani artık katilin değilim.
Vakit geldi Karen.
At onu!
- Bıçağı derhal at!
- Ruhumu kutsa.
Reilly, partiye
gelebilmene çok sevindim.
- Kız getirmişsin.
- Ondan uzaklaş.
Uyarı atışı
yapmayacağım!
Silahlar çok
kişiliksiz ve kaba.
Birine samimice zarar
vermek için onunla yakınlaşmak gerekir.
Ona zaten işkence
yaptın.
Vurmak ona iyilik
etmek olur.
Vurmayacaksın.
Sende umut laneti var.
Evet, umudum var.
İlk atışımın beynini
dağıtmasını umuyorum!
Onu öldürürsen
kimsenin arkasına saklanamazsın.
İşleri berbat etmek
istemem, ama süvarinin günü
kurtarmasını bekliyorsan üzüleceksin.
Süvari şurada.
Tanrım!
Lanet olsun!
Bay Sykes pek iyi
biri değil.
Yeme alışkanlığı
iğrenç.
Bu şovun sonunun hep
aynı olması çok kötü.
Hayır, bu kez değil.
Biri intikam istiyor.
Hayır!
Sanırım hayranların
hoşuna gitti.
Mike.
Bana bak.
Benimle kal.
Dayan.
Dayan.
Benimle kal.
Mike.
Mike, bana bak.
Dayan.
Dayan!
Bana bak!
Hayır!
Senin gibi çekici
kadınlar çok iyi satıyor.
Tıpkı Jeannie gibi.
Alistair.
Alistair!
Sen öldün!
Seni öldürdüm!
Alistair.
Alistair hissetme zamanı.
Suçlu.
Suçlu.
Ölme zamanı.
Tanrım.
Hayır Mike.
Alo?
Alo?
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »