Başkaldırış (2003)
| |
The Hunted
94 dk
Yönetmen:William Friedkin
Senaryo:David Griffiths, Peter Griffiths, Art Monterastelli
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi:12 Eylül 2003 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Brian Tyler
Çekim Yeri:Oregon City, Oregon, ABD
Oyuncular:Tommy Lee Jones,Benicio Del Toro,
Connie Nielsen, Leslie Stefanson
Özet
Aaron Hallam, 1999'da Kosova'da yaşanan en kanlı
katliamlardan birinde, bu kasapça katliamı emreden komutanı yok etmekle
görevlendirilir ve görevinin üstesinden başarıyla gelir. Bu sayede gümüş yıldız
madalyasıyla onurlandırılsa da; orada yaşadıkları ve gördüklerinden gurur
duymak bir yana, yaşadığı dehşet onu uykularında bile rahat bırakmaz. Yıllar
geçer, Kosova'da yaşananlar unutulur. Kendisini artık doğaya adayan askeri
eğitimci Teğmen Bonham, kendisinden yüzlerce kilometre ötede vahşice işlenen
cinayetler için yardıma çağrılır. Bonham ilk incelemelerden sonra, birer vahşi
hayvan gibi öldürülen avcıların katilinin ancak kendi yetiştirdiği biri
olabileceğini anlar. Ormanda teğmen tarafından ele geçirilen Aaron, özel
kuvvetlerin peşinde olduğunu anladığında yine korkunç cinayetler işleyerek
kaçar ve kimin av, kimin avcı olduğu anlaşılmayan bir kovalamaca başlar.
Altyazı
Tanrı İbrahim'e, "Oğlunu benim için öldür.”
der.
İbrahim de ona, "Şaka
yapıyor olmalısın dostum.” der.
Tanrı, "Hayır.”
diye yanıt verir.
İbrahim, "Ne? "
der.
Tanrı ona şöyle der;
"Ne istersen onu yap Abe.
Ama bir daha benim
geldiğimi gördüğünde kaçsan iyi olur.”
BAŞKALDIRIŞ
İbrahim sorar, "Bu cinayet nerede gerçekleşsin?
" Tanrı cevap
verir, "61 numaralı otobanda.”
12 Mart 1990
Dakovika, Kosova Sırplar Arnavut köyünü ele geçirdiler.
Herkesi öldürüyorlar.
Bu bir savaş değil, bir
katliam.
Sırpların kumandanı şu
camiinin içinde.
Bu yıktığı üçüncü
köy.
Onu bulup etkisiz hale
getirmeliyiz.
NATO hava saldırısı adı
altında harekete geçiyoruz.
Hemen şimdi!
Yürüyün!
- Ben inimdeyim.
- Bunu onayla.
Kurt ininde.
Beni koru.
Üç, iki, bir.
Yollara barikat
kurduk.
Sadece bizim
adamlarımız geçebilir.
Kaç domuz kaldı?
En fazla iki yüz.
Öldürün onları.
Köyün kökünü kazıyın.
Arnavutlara hiç
acımayın.
NATO bombaları onları
temizler.
Batı buna
karışmamalı.
Burada başladı,
burada bitecek.
Onlar bizim
annelerimizi düzdüler.
Biz de onlarınkini
düzeceğiz.
- Birinci sınıf
çavuş Aaron Hallam.
- Evet efendim.
Sana "Gümüş
Yıldız" nişanını vermekten onur duyuyorum.
En değerli
nişanlarımızdan biridir.
Cesaretin tüm
askerler için bir örnek teşkil etti.
Cesur davranışların barış ve demokrasinin üzerine kurulduğu yapı
taşlarıdır.
Tebrikler Hallam.
İngiliz Kolombiyası Ne
oldu sana böyle?
Tuzağa bastın değil
mi?
Sakin ol!
Rahat dur.
Kıpırdama.
Kıpırdama.
Tamam.
İzin ver de onu çıkarayım.
Kötü şey.
Bir daha bunlardan
görürsen aksi yöne doğru git.
Tamam.
Oldu işte.
Tamam.
İyileşeceksin.
Tamam.
Şimdi git buradan.
- Adının baş
harfleri J.
W. olan var mı?
- Evet?
- Bu senin mi?
- Evet.
Benim.
Kurtlara tuzak
kurmak yok artık çocuklar!
Silver Falls, Oregon
2003 Onu buldum.
- Tam şuradaydı.
- Ne?
Onu gördüm.
Bir geyiği öldürmek
için bu kadar ekipmana ihtiyacınız var mı?
Öldüklerinden emin olmak
için var.
Siz geyik avcılarına
benzemiyorsunuz.
Kendi ellerinizle
öldürdüğünüzde bir saygı vardır.
- Bu doğru mu?
- Sizin yaptığınızda hiç saygı yok.
Senin silahın nerede?
- Siz geyik için
burada değilsiniz.
- Ne dedin?
Beni o tüfeklerle avlayabileceğinizi
mi sanıyorsunuz?
Benim bıçağıma
karşılık sizin tüfekleriniz.
- Sen deli misin?
- Sence?
Şansını fazla zorlama
pislik!
Hangi cehennemdesin?
Haydi bebeğim.
- Antifriz ister
misin?
- Dışarısı o kadar
soğuk değil.
Belki senin için
değildir.
- Senin yük
vagonunda olacağını sanıyordum.
- Tekerlekleri çıktı.
- Ateşin mi var?
- Soğuktan bıktım.
- Ama kendimi
bırakacak kadar değil.
- Sıcak su şişesi
hazırla kendine.
Birkaç haftalığına Kaliforniya'ya
gidip balık tutmak istiyorum.
Sarı kanatlar bu mevsimde tekneye atlarlar.
Bu mevsimde sarı
kanat avına çıkılmaz.
- Merhaba Ted.
- Ben olduğumu nasıl
anladın?
- Güvercin ayak
izlerini gördüm.
- Bu kadar kuzeyde
ne işin var?
Van Zandt sana bir
şey göstermemi istedi.
- Birkaç yıl oldu.
- 1996.
Ajan timsahlardan
öyle korkmuştu ki altına etmişti.
- Mike Haney.
- Çok komikti.
- Sonra sen
kayboldun.
- Biraz daha
çalıştım.
Sonra ayrıldım.
3 sene Portland'da
kaldım.
Birkaç kez seni
aradık.
- Sana bir şey
sormama izin ver.
- Evet.
Burada ne işin var?
Vahşi Hayatı Koruma
Fonu için çalışıyorum.
- Buraya gelmek
senin için zor olmuştur.
- Sen bulunması zor
bir adamsın.
- Bulduğuna göre
değilmişim.
- Van Zandt bunun çok önemli olduğunu
düşünüyor.
- O her şeyin önemli
olduğunu düşünür.
- Bu farklı.
- Artık o tarz işler
yapmıyorum.
- Neden bir
bakmıyorsun?
Oraya geri dönmek
istemiyorum.
Sadece bir bak.
- O kağıttaki parmak
izlerini alabilir miyiz?
- Evet.
Elbette.
- Bir de kapı
kollarındakileri.
- Daha çok ajan
istiyorum.
O adamları canlı ele
geçirmek istiyorum.
Diğer tarafa da adam
yerleştirin.
Bütün bu bölgeyi
incelemek ve kontrol altında tutmak istiyorum.
- İyi misiniz?
- Hayır.
Bu şeylerden nefret ediyorum.
- Yüksekten korkarım.
- Ben Abby Durrell.
Harry size ne
kadarını anlattı bilmiyorum.
Sizden bana ne
söylemenizi istediyse onu söyleyin tamam mı?
Buradan bir mil
uzakta, el baltası ile öldürülmüş iki adam bulundu.
Ölümler ritüelistik
görünüyorlar.
Bütün yaşamsal
organları kesilmiş.
Bir polis memuru
bölgedeki Kızılderili şefi ile görüşmeye gitti.
Kızılderilililer
insanların bağırsaklarını deşmezler.
Adamları bir geyiğe
yapıldığı gibi parçalara ayırmışlar.
Kızılderililer çok üzgün.
Kızılderililer
sadece tek bir nedenle insanı parçalara ayırırlar.
- Ne?
- Eğer onu
yiyeceklerse.
Geçen hafta
Washington Eyaleti'nde aynı şekilde iki adam daha öldürüldü.
Adamlar orman
korucularıydı.
Bu nedenle resmi
yetkimiz var.
- Cesetler nerede?
- Laboratuarda.
- Onları görmek
ister misiniz?
- Hayır.
Burada çok fazla
adam ve at var.
Tam bir kaos.
- Etrafta geyik
satıcıları var mı?
- 5 millik bölgede
yok.
- Ya kamp yeri?
- Hala araştırıyoruz.
Kurbanlar hakkında ne
biliyorsunuz?
Medford'tan iki iş
adamı.
- Sizin için başka
ne yapabiliriz?
- Hiçbir şey.
- Sadece gitme emri
verin.
- Herkes toparlansın
ve burayı terk etsin.
Haydi çocuklar!
Gidelim!
Gidelim.
- Bu o.
- Kim?
Bunu yapan kişi.
- Kaç kişi
olduklarını bilmiyoruz.
- Sadece bir.
- Bunu nereden
biliyorsunuz?
- Şu ağaçtaki
işaretten.
Adamların yapılı
vücutları ve sofistike tüfekleri vardı.
Birinin ceketinin
cebinde 9 mm.
'lik bir tabanca
vardı.
El baltasıyla
birinin onları El baltası kullanmamış.
Bir tarafı dişli
olan bir bıçak kullanmış.
Önce bıçağı bu ağaca
fırlattı.
Sonra da avcıları
öldürdü, öyle mi?
42 numara tırtıksız
ayakkabı giyiyor.
Bunun gibi.
O buralarda bir
yerlerde.
- Yalnız mı
gideceksiniz?
- Ben bu şekilde
çalışırım.
- Bunu alın.
- Ona ihtiyacım yok.
Pilleri yeni şarj
edildi.
Açık olduğundan emin
olun.
- Tabancanız yok mu?
- Tabancadan
hoşlanmam.
İki gün içinde geri dönmezsem
öldüm demektir.
L. T.
- Beni hatırladın mı?
- Hayır.
- Beni sen
eğitmiştin.
- Bir çok kişiyi
eğittim.
Neden mektuplarıma cevap
vermedin?
- Neden insanları
doğruyorsun?
- Kullandıkları
aletleri gördün mü?
Onlar avcı değildi L.
T.
- Onlar katildi.
- Benimle gelmelisin
evlat.
Ayağa kalk!
- Yere düştü!
- Geri çekilin.
Ona dokunmayın.
Getirin onu.
- L. T.
- Harry.
- Harika bir iş
çıkardın.
- Teşekkürler.
- Seninkilerden biri
değil mi?
- Evet.
- Bizim
adamlarımızdan mı?
- Evet.
- Neden yaptığına
dair bir fikrin var mı?
- Hayır.
O senin işin.
- Kahve içer misin?
- Hayır.
Teşekkür ederim.
- Bizimle konuşmak
zorunda değilsin.
- Anlıyorum.
Bize adını söylemeye
ne dersin?
Bununla
başlayabiliriz.
- O adımı biliyor.
- Ormanda ne oldu?
Katliam evlerinde 6
milyon tavuk ölecek.
Bunun bu olayla ne
ilgisi var?
Ya yiyecek
zincirinde bizim üzerimizde bir tür olsaydı ne olacaktı?
Sonrada o tür bize
karşı duyduğu tüm saygıyı yitirseydi ve
bize karşı bir katliama girişseydi?
Bilmiyorum ama bu
çok ilginç.
- Ne demek
istediğimi anlıyor musunuz?
- Evet.
Güzel.
Bay Bonham'a bana
söylemediğin ne söyleyeceksin?
Kara Kartal
Operasyonu hakkında konuşacağım.
Kapa çeneni!
- Adı Aaron Hallam.
- Demek beni
hatırlıyorsun.
- Bu konuşmaları
kaydediyorlar.
- Öyleyse bir teyp
kaydı olacak.
- Ama bir teyp kaydı
sana istediklerini söyleyemez.
- Öyleyse neden buradayım?
Bana yardım etmeniz
gerekiyor.
Bu bizim
adamlarımızdan biri mi?
Değişkenlerin olduğunu
biliyorum.
- Ama bir değişkeni
sorguya çekemeyiz.
- Patron!
Aaron Hallam adındaki
bir adamı gözetim altında tuttuğunuzu biliyoruz.
Onun hakkında ne
biliyorsunuz?
1968 yılında doğmuş.
Batı Virginia'nın Burl Kasabası'nda büyümüş.
Lise mezunu.
Bilim konusunda yüksek dereceler almış.
18 yaşında orduya
katılmış.
- Bu kısmı çok garip.
- Nedir o efendim?
Onun hakkında başka
bilgi yok.
Kayıtlar
tamamlanmamış.
Terhis tarihi bile
yok.
Hallam resmi olmayan
kayıtlara göre görevdeyken kayboldu efendim.
"Resmi
olmayan.”
Gizli ajan.
- Demek ki hala
sizin için çalışıyor.
- Tutukluyu almak
için buradayız.
Burası askeri bir üs
değil.
Adamınız federal
topraklar üzerinde dört adamı öldürdü.
Sanırım buna bir göz
atmalısınız efendim.
Yabancı bir güç
tarafından saldırıya uğramadıkça ve savaşa girmedikçe burada hiçbir yetkiniz yok.
Gitmek istediğini
biliyorum ama kan testi sonuçları ve ifaden gerekiyor.
- O silahı hiç
kullandın mı?
- Hiç kimseyi vurup
vurmadığımı soruyorsun.
- Bir erkeğe aynı
soruyu sorar mıydın?
- Evet.
Aslına bakarsan
kullandım.
- Anlatmamı ister
misin?
- Hayır.
Pek hoş bir manzara
değil.
Çok kalabalık.
- Hallam'la ilişkin
nedir?
- Onu ben eğittim.
- Hangi konuda?
- Hayatta kalmayı
öğrettim.
Öldürmeyi öğrettim.
Onun gibi bir çok
kişiye daha.
En iyilerine.
Dosyanı çıkardım.
- Hiç orduya
katılmamışsın.
- Hayır.
- Sadece onlar adına
çalıştın.
- Evet.
Anlaşmalı olarak.
- Bu konuda
konuşmayı sevmiyorsun.
- Evet.
Babam orduda albaydı.
Ağabeyim Vietnam'da
öldürülünce babam o savaşta bir oğlunu
daha kaybetmek istemediğini söyledi.
Babam orduya
katılmadan önce bir nişancıydı.
Yaptıklarımı ondan
öğrendim.
- Hallam nasıl biri?
- Sıradışı.
Hiç pişmanlık
hissetmeden herhangi birini öldürebilir.
Öldürdüğü insanların
çoğu onunla aynı odada olduğunun farkında bile değildi.
- Bu seni nasıl
hissettiriyor?
- Bilemiyorum.
Ben hiç kimseyi
öldürmedim.
Ben sadece öğretirim.
Hallam çok iyi
bir savaşçı.
Kosova'dan sonra,
ona hassas bir görev daha verildi.
Kayıt dışı bir
görev.
Fazla ileri gitti.
Orada birçok
masum insan öldü.
Hallam'ın eğitimi
öyle derine işledi ki, kişiliğinin bir parçası oldu.
Bunu tersine
çevirmek imkansız.
O bir öldürme
makinesi.
Bunun için
suçlanamaz.
Mahkemeye
çıkarılamaz.
Hakkında dava
açılamaz, sorguya çekilemez, suçlanamaz ya da
delirdi diye akıl hastanesine koyulamaz.
Resimleri hiçbir
gazetede yayınlanamaz.
Dışarıdaki hayat söz
konusu olduğunda Aaron Hallam diye biri
yok.
O onlardan biri.
Gerekeni yaparlar.
Neden burada
olduğunu biliyor musun Hallam?
Sahanın dışına
çıktın.
Çok dağınık bir iş
yaptın.
- Daha temiz bir iş
çıkarman gerekirdi.
- Diplomat ve Ailesi
Öldürüldü.
Onlar ailesi değil, askerdiler
Dale.
Dışarı çıkabilmemin başka
bir yolu yoktu.
- Bana tuzak
kurmuşlardı.
- Saçmalık.
Silahsız sivillerin
ölmelerine neden oldun.
Silahları vardı.
Sorun da bu zaten.
Artık köpekbalıkları
ile süs balıklarını birbirinden ayıramıyorsun.
Artık bunu mu kullanıyorlar?
- Acısız olacak.
- Hiç kendi üzerinde
denemedi.
Bırak onu Aaron.
- Vancouver'a uçakla
mı gideceksin?
- Evet.
- Sonra aktarma mı
yapacaksın?
- Hayır.
Arabayla gideceğim.
Doğru ya, sen uçmayı
sevmiyordun.
- Buna değiyor olsa
gerek.
- Bir ara gelsene.
Çok seversin.
Orada iki silah
taşımak zorunda kalmazsın.
Duruşun bile değişir.
Bu açık bir davet.
Acısız mıymış Dale?
- Onlara yardım
edebilir misin bir bak?
- Hayır.
bunu yapamam!
Doktora ihtiyacınız var
mı?
Ben iyiyim.
Arkadaşlarım içeride.
- Onları dışarı
çıkarın.
- Bir ambulans
çağırın.
Ben iyiyim.
Onları dışarı
çıkarın!
Bir, iki, üç, dört, beş,
altı yedi, sekiz, dokuz, on.
Önüm, arkam, sağım, solum
sobe!
Bir son dakika
haberimiz var.
Forest Park'ın
yakınındaki canlı yayın muhabirimize bağlanacağız.
Korkunç bir kazanın
mahalindeyiz.
Bu insan taşıyan bir
çeşit minibüs.
Size nasıl hızlı,
kesin ve etkili şekilde adam öldürebileceğinizi öğreteceğim.
Bu sizde bir refleks
haline gelecek.
Bir dövüş sahasına
nasıl gireceğinizi öğreneceksiniz.
Nasıl hayatta
kalacağınızı öğreneceksiniz.
Ya da
kalamayacaksınız.
Hazır!
Kabzayı çevirin.
Bıçağını kolunun içine yerleştir ve kolu tutan
bütün kasları kes.
Adamın parmağını tetikten
çek.
Sol omuzunun oradan
dolan, boynundakini yakala boğazını
sık, bıçağı kalbine sapla ve onu yere indir.
Haydi!
Kol, boğaz, kalp,
bacak, bacak, kol, ciğer.
Güzel!
Bacağın içindeki atardamarı
kes.
Bu kolun önünde
olduğuna dikkat et.
Sana zarar veremez.
Sadece şimdi
yapacağın ciğerini bıçaklamaya engel olur.
Bu kolu yukarı kaldır
ve sapla.
Kol, boğaz, kalp,
bacak, bacak, kol, ciğer.
Bir, iki, üç, dört,
beş, altı.
Bir, iki, üç, güç
uygula dört, beş, altı.
Burayı keserken
bütün gücünüzü kullanın.
Arkadaki kemiklerine
kadar inmelisiniz.
Başla!
İşte böyle.
Bir kez daha.
L. T.
Bunu daha fazla yapabileceğimi
sanmıyorum.
Kabuslar gittikçe kötüleşiyor.
Sanırım aklımı kaçırıyorum
L. T.
Seninle konuşmaya ihtiyacım
var.
Mektuplarım eline geçiyor
mu bilmiyorum L. T.
Seninle konuşmaya ihtiyacım
var.
Sen benim için bir
baba gibiydin.
Lütfen bana yaz.
Zihinsel olarak
öldürebildiğinizde, fiziksel kısmı kolaylaşır.
Zor olan ise buna dur
demektir.
Emin olduğumuz tek
şey, üç ölü olduğu.
Araç kaza yaptığı
sırada içeride başka biri olup olmadığını bilmiyoruz.
Ne polisten, ne de
FBI'dan elimize yeni bir bilgi ulaşmadı.
Aracın tutukluları
taşımak için kullanılan askeri bir araç olduğu tahmin ediliyor.
Bunun doğru olduğuna
dair bir onay almaya çalışacağız.
Kurtarma ekibi hala
FBI ajanları ile birlikte olay yerinde.
FBI ajanları bu
konuda bir yorumda bulunmuyorlar.
- Ne oldu?
- serbest.
Merhaba lrene.
- Aaron beni
korkuttun.
- Seni görmek güzel.
Seni dinlemeyeceğim.
Hep yalan
söylüyorsun.
- Sana hiç yalan
söylemedim.
- 6 aydır
nerelerdeydin?
- Hükümet adına bir
iş yaptım.
- Bu lanet bir yalan!
Seni bir daha görmek
istemiyorum!
Aaron?
- Aaron, geri döndün!
- Selam Loretta.
Seni görmek çok
güzel!
Özledim seni.
- Nasılsın?
- Nerelerdeydin?
- Git ve ödevini yap.
- Biraz daha Aaron'ın yanında kalamaz mıyım?
- Daha sonra.
- Akşam yemeğine
kalacak mısın?
Git ödevini yap.
- Yeniden hayatımıza
giremezsin.
- Tamam lrene.
Ne iş yaptığını bile
bilmiyorum.
- Sandığıma baktın
mı?
- Bunu nasıl
yapabilirim ki?
Üzerinde dört tane
kilit var.
Bu ne izi?
- Sincap.
- Doğru.
Bir sonraki nerede?
Bul bakalım.
- Anlayamıyorum.
- Çimleri düzelt.
Her yirmi
santimetrede bir.
Bu sincabın koşma
adım mesafesidir.
- Her yirmi
santimetrede.
- Bu ne?
- Bu rakun.
- Nasıl oluyor da
hiç görünmüyorlar?
Hayatta kalmak için
gizleniyorlar.
İnsanlar artık hayvanlara
hiç saygı göstermiyorlar.
- Her fırsatta
onları öldürüyorlar.
- Bence bu çok üzücü.
Sadece Kitty.
- Buraya gel Kitty!
- Onu şimdi rahatsız
etmemelisin.
- Neden?
- O da avlanıyor.
- Burada olduğumuzu
biliyor mu?
- Elbette biliyor.
Nasıl?
Bunu hissedebiliyor.
Seni gördüğüne çok
sevindi.
Otur.
Bu ne?
Portland'dan
gitmelisiniz.
- Ne?
- Tehlikedesiniz.
- Neden?
- Sen ve Loretta.
Buraya gelip bu evi
yakacaklar.
Sen neden bahsediyorsun
Aaron?
Onları gördük.
Anlaşıldı.
Olduğunuz yerde
kalın!
Okuldan sonra beni
bekle.
Gelip seni alacağım.
- Her şey yolunda mı
anne?
- Yolunda hayatım.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni
seviyorum.
Sonra görüşürüz.
- Kadın yaklaşıyor.
- Anlaşıldı.
Onu gördük.
lrene Kravitz?
Ben Ajan Durrell.
- Küçük kız sizin
kızınız mı?
- Loretta mı?
- Bu doğru.
- Sizinle konuşmak
istiyoruz.
- Ne hakkında?
- Sadece rutin bir
konuşma.
Ama içeride
konuşursak daha iyi olur.
Eğer arama izniyle
gelirsek, rutin olmaktan çıkar.
Bir yere mi
gidiyorsunuz Bayan Kravitz?
Hayır, sadece eşyaları
düzenliyordum.
Aaron Hallam'ı
arıyoruz.
Onu gördünüz mü?
- Birkaç aydır
görmedim.
- Ama onu
tanıyorsunuz.
- Bunun hükümet
işiyle bir ilgisi var mı?
- Onu en son ne zaman
gördünüz?
Hatırlamıyorum.
Birkaç ay önce.
Bir anda ortadan
kayboldu.
O öyledir.
- O burada mı lrene?
- Bütün bunların
anlamı ne?
- Aaron ne yaptı?
- Lütfen otur.
- Hiç kimse bir şey
yaptığını söylemedi.
- Yapmamış olsaydı
burada olmazdınız.
- Aaron ile ne zaman
tanıştınız?
- 8 ay kadar önce.
- Biraz buralardaydı
ama sonra kayboldu.
- Nereye gittiğini
biliyor musun?
- O hala burada mı?
- Onu aylardır
görmediğimi söyledim size.
Daha kaç kere
söylemem gerek?
Nereye gidiyorsunuz?
Bunun ne ona ne de
kızına bir yararı dokunmaz.
Bunların kızımla ne
ilgisi var?
Onun yanında birinin
olmasını istediğini anlıyorum ama güvenliğini de düşünmelisin.
- O yanınızda olmak
için doğru kişi mi?
- Ne yaptı?
- Sadece onunla
konuşmak istiyoruz.
- Birini mi öldürdü?
İçeri gel.
Bu insanlar senin
için değerli mi Aaron?
Onların zarar
görmesine izin mi vereceksin?
- Beni öldürmek için
mi buradasın?
- Ben bunu yapmam.
Bunu nereden
bilebilirim?
- Senin için
geliyorlar.
- Uzun süredir
geliyorlar L.
T.
Yaptıklarının
hesabını vermelisin.
Yaptıklarımla
birlikte yaşayacak olan benim.
Ne dersen de.
Sana güvenmiyorum L.
T.
Eğer bu çizgiyi
geçersen beni öldürmeye hazır olsan iyi
olur.
Kıpırdama!
Ellerini başının üzerine
koy ve yere yat!
Yere yat dedim!
Şimdi!
Yere yat!
Bu "Gümüş
Yıldız".
Bu benim yaptığım bir
bıçak eskizi.
Sana yazılmış.
"L. T. Eğitip beni öldürmeleri için buraya gönderdiğin
bu adamlar asker değiller.
Onlar birer robot.”
Nehrin oradaki inşaat
sahasında tarife uyan biri var.
- Oraya gidiyoruz.
Tamam.
- Biz de oraya
gidiyoruz.
Ben ajan Van Zandt
ve bu da Ajan Moret.
- Şuradaki tünelin
içinde.
- Orada kaç adam
çalışıyor?
- 3 düzine kadar.
- Planın bir
kopyasına ihtiyacımız var.
Dört ana bölüm var.
Büyük ihtimalle o
kırmızı bölümde olmalı.
- Burada 8'den 12'ye
kadar olan tüneller var.
- Nereye kadar
uzanıyor?
- Şehir merkezine
kadar.
- Kırmızı bölümü
tamamen kapatacağız.
- Buradakinden başka
üç girişi daha var.
- Hepsini kapatın.
FBI!
Ellerini havaya
kaldır ve o sütundan uzaklaş!
Ellerini görmek
istiyorum.
Ben Bir Numara.
Kırmızı bölümdeki 8 numaralı tünele bir ekip
gönderin.
Beni duyuyor musun?
O sütundan uzaklaş!
Şimdi!
Uzaklaş o lanet olası
sütundan!
- Aman Tanrım!
- Bobby!
Dokunma ona!
Ağzını aç!
Yaraya basınç uygula.
Kumanda devriyesi.
Burası İki Numara!
Kırmızı mıntıkada
yaralı bir ajan var.
- Hemen Acil Yardım
Timi'ni buraya gönderin.
- Bobby, Bobby!
Bobby beni dinle!
Zanlı, iki numaralı caddede
yürürken görüldü.
- Köprünün giriş ve
çıkışlarını tutun!
- İki SWAT timi yola
çıktı.
İnsanları köprüden
çıkartın!
Çıkın o arabadan!
Affedersiniz.
- Yere yatın!
- Bana engel olmaya
kalkma!
Herkesi yere yatırın!
Yukarı çıkıyor!
Fırsat bulunca ateş
edin!
Tepede!
Ateş!
Ateşi kesin!
Ateş etmeyin!
Yüzbaşı, her köprüde
iki ya da üç adamınızın olmasını istiyorum.
Batı sahilleri
tutulsun ve geçiş yasaklansın.
Nehrin iki tarafında
inceleme ekipleri ve nişancılar bulunmasını istiyorum.
Adamlarınızı nehrin
oradan çekin.
Dalgalar çok güçlü ve çocuk balık gibi yüzüyor.
- Bu bizim şovumuz.
En iyi yaptığımız şey.
- Ne kadar adam
kaybetmek istiyorsunuz?
- Pardon?
- Öldürebildiği
kadar çok adam öldürecektir.
Şimdiden kaç adam
kaybetmek istediğinize karar verin.
- Unut bunu.
- Eğer ona savaş açarsanız daha fazla adamınız
ölecek.
- Onu ben yarattım,
ben durdurabilirim.
- İki adamımızı
kaybettik.
Onlar çalıştığım en
iyi ajanlardı.
Hallam bizim.
- Ölmeden teslim
olmaz.
- Doğru.
- Hallam!
- Yere yat!
Tanrı İbrahime, "Oğlunu
benim için öldür.”
der.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »