Print Friendly and PDF

Translate

Başkaldırış (2003)

|


The Hunted
94 dk
Yönetmen:William Friedkin
Senaryo:David Griffiths, Peter Griffiths, Art Monterastelli
Ülke:ABD  
Tür:Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi:12 Eylül 2003 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Brian Tyler
Çekim Yeri:Oregon City, Oregon, ABD
Oyuncular:Tommy Lee Jones,Benicio Del Toro,
Connie Nielsen, Leslie Stefanson

Özet

Aaron Hallam, 1999'da Kosova'da yaşanan en kanlı katliamlardan birinde, bu kasapça katliamı emreden komutanı yok etmekle görevlendirilir ve görevinin üstesinden başarıyla gelir. Bu sayede gümüş yıldız madalyasıyla onurlandırılsa da; orada yaşadıkları ve gördüklerinden gurur duymak bir yana, yaşadığı dehşet onu uykularında bile rahat bırakmaz. Yıllar geçer, Kosova'da yaşananlar unutulur. Kendisini artık doğaya adayan askeri eğitimci Teğmen Bonham, kendisinden yüzlerce kilometre ötede vahşice işlenen cinayetler için yardıma çağrılır. Bonham ilk incelemelerden sonra, birer vahşi hayvan gibi öldürülen avcıların katilinin ancak kendi yetiştirdiği biri olabileceğini anlar. Ormanda teğmen tarafından ele geçirilen Aaron, özel kuvvetlerin peşinde olduğunu anladığında yine korkunç cinayetler işleyerek kaçar ve kimin av, kimin avcı olduğu anlaşılmayan bir kovalamaca başlar.

Altyazı

Tanrı İbrahim'e, "Oğlunu benim için öldür.”
 der.
  İbrahim de ona, "Şaka yapıyor olmalısın dostum.” der.
  Tanrı, "Hayır.”
 diye yanıt verir.
  İbrahim, "Ne? " der.
  Tanrı ona şöyle der; "Ne istersen onu yap Abe.
  Ama bir daha benim geldiğimi gördüğünde kaçsan iyi olur.”
 BAŞKALDIRIŞ
İbrahim sorar, "Bu cinayet nerede gerçekleşsin?
 " Tanrı cevap verir, "61 numaralı otobanda.”
 12 Mart 1990
Dakovika, Kosova Sırplar Arnavut köyünü ele geçirdiler.
  Herkesi öldürüyorlar.
  Bu bir savaş değil, bir katliam.
  Sırpların kumandanı şu camiinin içinde.
  Bu yıktığı üçüncü köy.
  Onu bulup etkisiz hale getirmeliyiz.
  NATO hava saldırısı adı altında harekete geçiyoruz.
  Hemen şimdi!
 Yürüyün!
 - Ben inimdeyim.
  - Bunu onayla.
  Kurt ininde.
  Beni koru.
  Üç, iki, bir.
  Yollara barikat kurduk.
  Sadece bizim adamlarımız geçebilir.
  Kaç domuz kaldı?
  En fazla iki yüz.
  Öldürün onları.
  Köyün kökünü kazıyın.
  Arnavutlara hiç acımayın.
  NATO bombaları onları temizler.
  Batı buna karışmamalı.
  Burada başladı, burada bitecek.
  Onlar bizim annelerimizi düzdüler.
  Biz de onlarınkini düzeceğiz.
  - Birinci sınıf çavuş Aaron Hallam.
  - Evet efendim.
  Sana "Gümüş Yıldız" nişanını vermekten onur duyuyorum.
  En değerli nişanlarımızdan biridir.
  Cesaretin tüm askerler için bir örnek teşkil etti.
  Cesur davranışların   barış ve demokrasinin üzerine kurulduğu yapı taşlarıdır.
  Tebrikler Hallam.
  İngiliz Kolombiyası Ne oldu sana böyle?
  Tuzağa bastın değil mi?
  Sakin ol!
 Rahat dur.
  Kıpırdama.
  Kıpırdama.
  Tamam.
  İzin ver de onu çıkarayım.
  Kötü şey.
  Bir daha bunlardan görürsen aksi yöne doğru git.
  Tamam.
  Oldu işte.
  Tamam.
  İyileşeceksin.
  Tamam.
  Şimdi git buradan.
  - Adının baş harfleri J.
 W.  olan var mı?
  - Evet?
  - Bu senin mi?
  - Evet.
  Benim.
  Kurtlara tuzak kurmak yok artık çocuklar!
 Silver Falls, Oregon 2003 Onu buldum.
  - Tam şuradaydı.
  - Ne?
  Onu gördüm.
  Bir geyiği öldürmek için bu kadar ekipmana ihtiyacınız var mı?
  Öldüklerinden emin olmak için var.
  Siz geyik avcılarına benzemiyorsunuz.
  Kendi ellerinizle öldürdüğünüzde bir saygı vardır.
  - Bu doğru mu?
  - Sizin yaptığınızda   hiç saygı yok.
  Senin silahın nerede?
  - Siz geyik için burada değilsiniz.
  - Ne dedin?
  Beni o tüfeklerle avlayabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
  Benim bıçağıma karşılık sizin tüfekleriniz.
  - Sen deli misin?
  - Sence?
  Şansını fazla zorlama pislik!
 Hangi cehennemdesin?
  Haydi bebeğim.
  - Antifriz ister misin?
  - Dışarısı o kadar soğuk değil.
  Belki senin için değildir.
  - Senin yük vagonunda olacağını sanıyordum.
  - Tekerlekleri çıktı.
  - Ateşin mi var?
  - Soğuktan bıktım.
  - Ama kendimi bırakacak kadar değil.
  - Sıcak su şişesi hazırla kendine.
  Birkaç haftalığına Kaliforniya'ya gidip   balık tutmak istiyorum.
  Sarı kanatlar bu mevsimde tekneye atlarlar.
  Bu mevsimde sarı kanat avına çıkılmaz.
  - Merhaba Ted.
  - Ben olduğumu nasıl anladın?
  - Güvercin ayak izlerini gördüm.
  - Bu kadar kuzeyde ne işin var?
  Van Zandt sana bir şey göstermemi istedi.
  - Birkaç yıl oldu.
  - 1996.
  Ajan timsahlardan öyle korkmuştu ki altına etmişti.
  - Mike Haney.
  - Çok komikti.
  - Sonra sen kayboldun.
  - Biraz daha çalıştım.
  Sonra ayrıldım.
  3 sene Portland'da kaldım.
  Birkaç kez seni aradık.
  - Sana bir şey sormama izin ver.
  - Evet.
  Burada ne işin var?
  Vahşi Hayatı Koruma Fonu için çalışıyorum.
  - Buraya gelmek senin için zor olmuştur.
  - Sen bulunması zor bir adamsın.
  - Bulduğuna göre değilmişim.
  - Van Zandt bunun çok önemli olduğunu düşünüyor.
  - O her şeyin önemli olduğunu düşünür.
  - Bu farklı.
  - Artık o tarz işler yapmıyorum.
  - Neden bir bakmıyorsun?
  Oraya geri dönmek istemiyorum.
  Sadece bir bak.
  - O kağıttaki parmak izlerini alabilir miyiz?
  - Evet.
  Elbette.
  - Bir de kapı kollarındakileri.
  - Daha çok ajan istiyorum.
  O adamları canlı ele geçirmek istiyorum.
  Diğer tarafa da adam yerleştirin.
  Bütün bu bölgeyi incelemek ve kontrol altında tutmak istiyorum.
  - İyi misiniz?
  - Hayır.
  Bu şeylerden nefret ediyorum.
  - Yüksekten korkarım.
  - Ben Abby Durrell.
  Harry size ne kadarını anlattı bilmiyorum.
  Sizden bana ne söylemenizi istediyse onu söyleyin tamam mı?
  Buradan bir mil uzakta, el baltası ile öldürülmüş iki adam bulundu.
  Ölümler ritüelistik görünüyorlar.
  Bütün yaşamsal organları kesilmiş.
  Bir polis memuru bölgedeki Kızılderili şefi ile görüşmeye gitti.
  Kızılderilililer insanların bağırsaklarını deşmezler.
  Adamları bir geyiğe yapıldığı gibi parçalara ayırmışlar.
  Kızılderililer çok üzgün.
  Kızılderililer sadece tek bir nedenle insanı parçalara ayırırlar.
  - Ne?
  - Eğer onu yiyeceklerse.
  Geçen hafta Washington Eyaleti'nde aynı şekilde iki adam daha öldürüldü.
  Adamlar orman korucularıydı.
  Bu nedenle resmi yetkimiz var.
  - Cesetler nerede?
  - Laboratuarda.
  - Onları görmek ister misiniz?
  - Hayır.
  Burada çok fazla adam ve at var.
  Tam bir kaos.
  - Etrafta geyik satıcıları var mı?
  - 5 millik bölgede yok.
  - Ya kamp yeri?
  - Hala araştırıyoruz.
  Kurbanlar hakkında ne biliyorsunuz?
  Medford'tan iki iş adamı.
  - Sizin için başka ne yapabiliriz?
  - Hiçbir şey.
  - Sadece gitme emri verin.
  - Herkes toparlansın ve burayı terk etsin.
  Haydi çocuklar!
 Gidelim!
 Gidelim.
  - Bu o.
  - Kim?
  Bunu yapan kişi.
  - Kaç kişi olduklarını bilmiyoruz.
  - Sadece bir.
  - Bunu nereden biliyorsunuz?
  - Şu ağaçtaki işaretten.
  Adamların yapılı vücutları ve sofistike tüfekleri vardı.
  Birinin ceketinin cebinde 9 mm.
 'lik bir tabanca vardı.
  El baltasıyla birinin onları  El baltası kullanmamış.
  Bir tarafı dişli olan bir bıçak kullanmış.
  Önce bıçağı bu ağaca fırlattı.
  Sonra da avcıları öldürdü, öyle mi?
  42 numara tırtıksız ayakkabı giyiyor.
  Bunun gibi.
  O buralarda bir yerlerde.
  - Yalnız mı gideceksiniz?
  - Ben bu şekilde çalışırım.
  - Bunu alın.
  - Ona ihtiyacım yok.
  Pilleri yeni şarj edildi.
  Açık olduğundan emin olun.
  - Tabancanız yok mu?
  - Tabancadan hoşlanmam.
  İki gün içinde geri dönmezsem öldüm demektir.
  L. T.
  - Beni hatırladın mı?
  - Hayır.
  - Beni sen eğitmiştin.
  - Bir çok kişiyi eğittim.
  Neden mektuplarıma cevap vermedin?
  - Neden insanları doğruyorsun?
  - Kullandıkları aletleri gördün mü?
  Onlar avcı değildi L. T.
  - Onlar katildi.
  - Benimle gelmelisin evlat.
  Ayağa kalk!
 - Yere düştü!
 - Geri çekilin.
  Ona dokunmayın.
  Getirin onu.
  - L. T.
  - Harry.
  - Harika bir iş çıkardın.
  - Teşekkürler.
  - Seninkilerden biri değil mi?
  - Evet.
  - Bizim adamlarımızdan mı?
  - Evet.
  - Neden yaptığına dair bir fikrin var mı?
  - Hayır.
  O senin işin.
  - Kahve içer misin?
  - Hayır.
  Teşekkür ederim.
  - Bizimle konuşmak zorunda değilsin.
  - Anlıyorum.
  Bize adını söylemeye ne dersin?
  Bununla başlayabiliriz.
  - O adımı biliyor.
  - Ormanda ne oldu?
  Katliam evlerinde 6 milyon tavuk ölecek.
  Bunun bu olayla ne ilgisi var?
  Ya yiyecek zincirinde bizim üzerimizde bir tür olsaydı ne olacaktı?
  Sonrada o tür bize karşı duyduğu tüm saygıyı yitirseydi ve   bize karşı bir katliama girişseydi?
  Bilmiyorum ama bu çok ilginç.
  - Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
  - Evet.
  Güzel.
  Bay Bonham'a bana söylemediğin ne söyleyeceksin?
  Kara Kartal Operasyonu hakkında konuşacağım.
  Kapa çeneni!
 - Adı Aaron Hallam.
  - Demek beni hatırlıyorsun.
  - Bu konuşmaları kaydediyorlar.
  - Öyleyse bir teyp kaydı olacak.
  - Ama bir teyp kaydı sana istediklerini söyleyemez.
  - Öyleyse neden buradayım?
  Bana yardım etmeniz gerekiyor.
  Bu bizim adamlarımızdan biri mi?
  Değişkenlerin olduğunu biliyorum.
  - Ama bir değişkeni sorguya çekemeyiz.
  - Patron!
 Aaron Hallam adındaki bir adamı gözetim altında tuttuğunuzu biliyoruz.
  Onun hakkında ne biliyorsunuz?
  1968 yılında doğmuş.
  Batı Virginia'nın Burl Kasabası'nda büyümüş.
  Lise mezunu.
  Bilim konusunda yüksek dereceler almış.
  18 yaşında orduya katılmış.
  - Bu kısmı çok garip.
  - Nedir o efendim?
  Onun hakkında başka bilgi yok.
  Kayıtlar tamamlanmamış.
  Terhis tarihi bile yok.
  Hallam resmi olmayan kayıtlara göre görevdeyken kayboldu efendim.
  "Resmi olmayan.”
 Gizli ajan.
  - Demek ki hala sizin için çalışıyor.
  - Tutukluyu almak için buradayız.
  Burası askeri bir üs değil.
  Adamınız federal topraklar üzerinde dört adamı öldürdü.
  Sanırım buna bir göz atmalısınız efendim.
  Yabancı bir güç tarafından saldırıya uğramadıkça ve savaşa girmedikçe   burada hiçbir yetkiniz yok.
  Gitmek istediğini biliyorum ama kan testi sonuçları ve ifaden gerekiyor.
  - O silahı hiç kullandın mı?
  - Hiç kimseyi vurup vurmadığımı soruyorsun.
  - Bir erkeğe aynı soruyu sorar mıydın?
  - Evet.
  Aslına bakarsan kullandım.
  - Anlatmamı ister misin?
  - Hayır.
  Pek hoş bir manzara değil.
  Çok kalabalık.
  - Hallam'la ilişkin nedir?
  - Onu ben eğittim.
  - Hangi konuda?
  - Hayatta kalmayı öğrettim.
  Öldürmeyi öğrettim.
  Onun gibi bir çok kişiye daha.
  En iyilerine.
  Dosyanı çıkardım.
  - Hiç orduya katılmamışsın.
  - Hayır.
  - Sadece onlar adına çalıştın.
  - Evet.
  Anlaşmalı olarak.
  - Bu konuda konuşmayı sevmiyorsun.
  - Evet.
  Babam orduda albaydı.
  Ağabeyim Vietnam'da öldürülünce   babam o savaşta bir oğlunu daha kaybetmek istemediğini söyledi.
  Babam orduya katılmadan önce bir nişancıydı.
  Yaptıklarımı ondan öğrendim.
  - Hallam nasıl biri?
  - Sıradışı.
  Hiç pişmanlık hissetmeden herhangi birini öldürebilir.
  Öldürdüğü insanların çoğu onunla aynı odada olduğunun farkında bile değildi.
  - Bu seni nasıl hissettiriyor?
  - Bilemiyorum.
  Ben hiç kimseyi öldürmedim.
  Ben sadece öğretirim.
  Hallam çok iyi bir savaşçı.
  Kosova'dan sonra, ona hassas bir görev daha verildi.
  Kayıt dışı bir görev.
  Fazla ileri gitti.
  Orada birçok masum insan öldü.
  Hallam'ın eğitimi öyle derine işledi ki, kişiliğinin bir parçası oldu.
  Bunu tersine çevirmek imkansız.
  O bir öldürme makinesi.
  Bunun için suçlanamaz.
  Mahkemeye çıkarılamaz.
  Hakkında dava açılamaz, sorguya çekilemez, suçlanamaz ya da   delirdi diye akıl hastanesine koyulamaz.
  Resimleri hiçbir gazetede yayınlanamaz.
  Dışarıdaki hayat söz konusu olduğunda   Aaron Hallam diye biri yok.
  O onlardan biri.
  Gerekeni yaparlar.
  Neden burada olduğunu biliyor musun Hallam?
  Sahanın dışına çıktın.
  Çok dağınık bir iş yaptın.
  - Daha temiz bir iş çıkarman gerekirdi.
  - Diplomat ve Ailesi Öldürüldü.
  Onlar ailesi değil, askerdiler Dale.
  Dışarı çıkabilmemin başka bir yolu yoktu.
  - Bana tuzak kurmuşlardı.
  - Saçmalık.
  Silahsız sivillerin ölmelerine neden oldun.
  Silahları vardı.
  Sorun da bu zaten.
  Artık köpekbalıkları ile süs balıklarını birbirinden ayıramıyorsun.
  Artık bunu mu kullanıyorlar?
  - Acısız olacak.
  - Hiç kendi üzerinde denemedi.
  Bırak onu Aaron.
  - Vancouver'a uçakla mı gideceksin?
  - Evet.
  - Sonra aktarma mı yapacaksın?
  - Hayır.
  Arabayla gideceğim.
  Doğru ya, sen uçmayı sevmiyordun.
  - Buna değiyor olsa gerek.
  - Bir ara gelsene.
  Çok seversin.
  Orada iki silah taşımak zorunda kalmazsın.
  Duruşun bile değişir.
  Bu açık bir davet.
  Acısız mıymış Dale?
  - Onlara yardım edebilir misin bir bak?
  - Hayır.
  bunu yapamam!
 Doktora ihtiyacınız var mı?
  Ben iyiyim.
  Arkadaşlarım içeride.
  - Onları dışarı çıkarın.
  - Bir ambulans çağırın.
  Ben iyiyim.
  Onları dışarı çıkarın!
 Bir, iki, üç, dört, beş, altı   yedi, sekiz, dokuz, on.
  Önüm, arkam, sağım, solum sobe!
 Bir son dakika haberimiz var.
  Forest Park'ın yakınındaki   canlı yayın muhabirimize bağlanacağız.
  Korkunç bir kazanın mahalindeyiz.
  Bu insan taşıyan bir çeşit minibüs.
  Size nasıl hızlı, kesin ve etkili şekilde adam öldürebileceğinizi öğreteceğim.
  Bu sizde bir refleks haline gelecek.
  Bir dövüş sahasına nasıl gireceğinizi öğreneceksiniz.
  Nasıl hayatta kalacağınızı öğreneceksiniz.
  Ya da kalamayacaksınız.
  Hazır!
 Kabzayı çevirin.
  Bıçağını kolunun içine yerleştir ve kolu tutan bütün kasları kes.
  Adamın parmağını tetikten çek.
  Sol omuzunun oradan dolan, boynundakini yakala   boğazını sık, bıçağı kalbine sapla ve onu yere indir.
  Haydi!
 Kol, boğaz, kalp, bacak, bacak, kol, ciğer.
  Güzel!
 Bacağın içindeki atardamarı kes.
  Bu kolun önünde olduğuna dikkat et.
  Sana zarar veremez.
  Sadece şimdi yapacağın ciğerini bıçaklamaya engel olur.
  Bu kolu yukarı kaldır ve sapla.
  Kol, boğaz, kalp, bacak, bacak, kol, ciğer.
  Bir, iki, üç, dört, beş, altı.
  Bir, iki, üç, güç uygula   dört, beş, altı.
  Burayı keserken bütün gücünüzü kullanın.
  Arkadaki kemiklerine kadar inmelisiniz.
  Başla!
 İşte böyle.
  Bir kez daha.
  L. T.
  Bunu daha fazla yapabileceğimi sanmıyorum.
  Kabuslar gittikçe kötüleşiyor.
  Sanırım aklımı kaçırıyorum L. T.
  Seninle konuşmaya ihtiyacım var.
  Mektuplarım eline geçiyor mu bilmiyorum L. T.
  Seninle konuşmaya ihtiyacım var.
  Sen benim için bir baba gibiydin.
  Lütfen bana yaz.
  Zihinsel olarak öldürebildiğinizde, fiziksel kısmı kolaylaşır.
  Zor olan ise buna dur demektir.
  Emin olduğumuz tek şey, üç ölü olduğu.
  Araç kaza yaptığı sırada içeride başka biri olup olmadığını bilmiyoruz.
  Ne polisten, ne de FBI'dan elimize yeni bir bilgi ulaşmadı.
  Aracın tutukluları taşımak için kullanılan askeri bir araç olduğu tahmin ediliyor.
  Bunun doğru olduğuna dair bir onay almaya çalışacağız.
  Kurtarma ekibi hala FBI ajanları ile birlikte olay yerinde.
  FBI ajanları bu konuda bir yorumda bulunmuyorlar.
  - Ne oldu?
  - serbest.
  Merhaba lrene.
  - Aaron beni korkuttun.
  - Seni görmek güzel.
  Seni dinlemeyeceğim.
  Hep yalan söylüyorsun.
  - Sana hiç yalan söylemedim.
  - 6 aydır nerelerdeydin?
  - Hükümet adına bir iş yaptım.
  - Bu lanet bir yalan!
 Seni bir daha görmek istemiyorum!
 Aaron?
  - Aaron, geri döndün!
 - Selam Loretta.
  Seni görmek çok güzel!
 Özledim seni.
  - Nasılsın?
  - Nerelerdeydin?
  - Git ve ödevini yap.
  - Biraz daha Aaron'ın yanında kalamaz mıyım?
  - Daha sonra.
  - Akşam yemeğine kalacak mısın?
  Git ödevini yap.
  - Yeniden hayatımıza giremezsin.
  - Tamam lrene.
  Ne iş yaptığını bile bilmiyorum.
  - Sandığıma baktın mı?
  - Bunu nasıl yapabilirim ki?
  Üzerinde dört tane kilit var.
  Bu ne izi?
  - Sincap.
  - Doğru.
  Bir sonraki nerede?
  Bul bakalım.
  - Anlayamıyorum.
  - Çimleri düzelt.
  Her yirmi santimetrede bir.
  Bu sincabın koşma adım mesafesidir.
  - Her yirmi santimetrede.
  - Bu ne?
  - Bu rakun.
  - Nasıl oluyor da hiç görünmüyorlar?
  Hayatta kalmak için gizleniyorlar.
  İnsanlar artık hayvanlara hiç saygı göstermiyorlar.
  - Her fırsatta onları öldürüyorlar.
  - Bence bu çok üzücü.
  Sadece Kitty.
  - Buraya gel Kitty!
 - Onu şimdi rahatsız etmemelisin.
  - Neden?
  - O da avlanıyor.
  - Burada olduğumuzu biliyor mu?
  - Elbette biliyor.
  Nasıl?
  Bunu hissedebiliyor.
  Seni gördüğüne çok sevindi.
  Otur.
  Bu ne?
  Portland'dan gitmelisiniz.
  - Ne?
  - Tehlikedesiniz.
  - Neden?
  - Sen ve Loretta.
  Buraya gelip bu evi yakacaklar.
  Sen neden bahsediyorsun Aaron?
  Onları gördük.
  Anlaşıldı.
  Olduğunuz yerde kalın!
 Okuldan sonra beni bekle.
  Gelip seni alacağım.
  - Her şey yolunda mı anne?
  - Yolunda hayatım.
  - Seni seviyorum.
  - Ben de seni seviyorum.
  Sonra görüşürüz.
  - Kadın yaklaşıyor.
  - Anlaşıldı.
  Onu gördük.
  lrene Kravitz?
  Ben Ajan Durrell.
  - Küçük kız sizin kızınız mı?
  - Loretta mı?
  - Bu doğru.
  - Sizinle konuşmak istiyoruz.
  - Ne hakkında?
  - Sadece rutin bir konuşma.
  Ama içeride konuşursak daha iyi olur.
  Eğer arama izniyle gelirsek, rutin olmaktan çıkar.
  Bir yere mi gidiyorsunuz Bayan Kravitz?
  Hayır, sadece eşyaları düzenliyordum.
  Aaron Hallam'ı arıyoruz.
  Onu gördünüz mü?
  - Birkaç aydır görmedim.
  - Ama onu tanıyorsunuz.
  - Bunun hükümet işiyle bir ilgisi var mı?
  - Onu en son ne zaman gördünüz?
  Hatırlamıyorum.
  Birkaç ay önce.
  Bir anda ortadan kayboldu.
  O öyledir.
  - O burada mı lrene?
  - Bütün bunların anlamı ne?
  - Aaron ne yaptı?
  - Lütfen otur.
  - Hiç kimse bir şey yaptığını söylemedi.
  - Yapmamış olsaydı burada olmazdınız.
  - Aaron ile ne zaman tanıştınız?
  - 8 ay kadar önce.
  - Biraz buralardaydı ama sonra kayboldu.
  - Nereye gittiğini biliyor musun?
  - O hala burada mı?
  - Onu aylardır görmediğimi söyledim size.
  Daha kaç kere söylemem gerek?
  Nereye gidiyorsunuz?
  Bunun ne ona ne de kızına bir yararı dokunmaz.
  Bunların kızımla ne ilgisi var?
  Onun yanında birinin olmasını istediğini anlıyorum ama güvenliğini de düşünmelisin.
  - O yanınızda olmak için doğru kişi mi?
  - Ne yaptı?
  - Sadece onunla konuşmak istiyoruz.
  - Birini mi öldürdü?
  İçeri gel.
  Bu insanlar senin için değerli mi Aaron?
  Onların zarar görmesine izin mi vereceksin?
  - Beni öldürmek için mi buradasın?
  - Ben bunu yapmam.
  Bunu nereden bilebilirim?
  - Senin için geliyorlar.
  - Uzun süredir geliyorlar L.
 T.
  Yaptıklarının hesabını vermelisin.
  Yaptıklarımla birlikte yaşayacak olan benim.
  Ne dersen de.
  Sana güvenmiyorum L. T.
  Eğer bu çizgiyi geçersen   beni öldürmeye hazır olsan iyi olur.
  Kıpırdama!
 Ellerini başının üzerine koy ve yere yat!
 Yere yat dedim!
 Şimdi!
 Yere yat!
 Bu "Gümüş Yıldız".
  Bu benim yaptığım bir bıçak eskizi.
  Sana yazılmış.
  "L. T.  Eğitip beni öldürmeleri için buraya gönderdiğin bu adamlar asker değiller.
  Onlar birer robot.”
 Nehrin oradaki inşaat sahasında tarife uyan biri var.
  - Oraya gidiyoruz.
  Tamam.
  - Biz de oraya gidiyoruz.
  Ben ajan Van Zandt ve bu da Ajan Moret.
  - Şuradaki tünelin içinde.
  - Orada kaç adam çalışıyor?
  - 3 düzine kadar.
  - Planın bir kopyasına ihtiyacımız var.
  Dört ana bölüm var.
  Büyük ihtimalle o kırmızı bölümde olmalı.
  - Burada 8'den 12'ye kadar olan tüneller var.
  - Nereye kadar uzanıyor?
  - Şehir merkezine kadar.
  - Kırmızı bölümü tamamen kapatacağız.
  - Buradakinden başka üç girişi daha var.
  - Hepsini kapatın.
  FBI!
 Ellerini havaya kaldır ve o sütundan uzaklaş!
 Ellerini görmek istiyorum.
  Ben Bir Numara.
  Kırmızı bölümdeki 8 numaralı tünele bir ekip gönderin.
  Beni duyuyor musun?
  O sütundan uzaklaş!
 Şimdi!
 Uzaklaş o lanet olası sütundan!
 - Aman Tanrım!
 - Bobby!
 Dokunma ona!
 Ağzını aç!
 Yaraya basınç uygula.
  Kumanda devriyesi.
  Burası İki Numara!
 Kırmızı mıntıkada yaralı bir ajan var.
  - Hemen Acil Yardım Timi'ni buraya gönderin.
  - Bobby, Bobby!
 Bobby beni dinle!
 Zanlı, iki numaralı caddede yürürken görüldü.
  - Köprünün giriş ve çıkışlarını tutun!
 - İki SWAT timi yola çıktı.
  İnsanları köprüden çıkartın!
 Çıkın o arabadan!
 Affedersiniz.
  - Yere yatın!
 - Bana engel olmaya kalkma!
 Herkesi yere yatırın!
 Yukarı çıkıyor!
 Fırsat bulunca ateş edin!
 Tepede!
 Ateş!
 Ateşi kesin!
 Ateş etmeyin!
 Yüzbaşı, her köprüde iki ya da üç adamınızın olmasını istiyorum.
  Batı sahilleri tutulsun ve geçiş yasaklansın.
  Nehrin iki tarafında inceleme ekipleri ve nişancılar bulunmasını istiyorum.
  Adamlarınızı nehrin oradan çekin.
  Dalgalar çok güçlü ve çocuk balık gibi yüzüyor.
  - Bu bizim şovumuz.
  En iyi yaptığımız şey.
  - Ne kadar adam kaybetmek istiyorsunuz?
  - Pardon?
  - Öldürebildiği kadar çok adam öldürecektir.
  Şimdiden kaç adam kaybetmek istediğinize karar verin.
  - Unut bunu.
  - Eğer ona savaş açarsanız daha fazla adamınız ölecek.
  - Onu ben yarattım, ben durdurabilirim.
  - İki adamımızı kaybettik.
  Onlar çalıştığım en iyi ajanlardı.
  Hallam bizim.
  - Ölmeden teslim olmaz.
  - Doğru.
  - Hallam!
 - Yere yat!
 Tanrı İbrahime, "Oğlunu benim için öldür.”
 der.
 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar