Print Friendly and PDF

Translate

Kanunun Kuvveti (2014) La French

|


135 dk
Yönetmen:Cédric Jimenez
Senaryo:Audrey Diwan, Cédric Jimenez
Ülke:Fransa  , Belçika 
Tür:Aksiyon, Suç, Gerilim
Vizyon Tarihi:17 Nisan 2015 (Türkiye)
Dil:Fransızca, İtalyanca, İngilizce
Müzik:Guillaume Roussel
Web Sitesi:Gaumont [France]
Nam-ı Diğer:The Connection
Oyuncular: Jean Dujardin, Gilles Lellouche,
Céline Sallette,Mélanie Doutey, Benoît Magimel,

Özet

70’ler Marsilya… ABD’ye uyuşturucu ithal eden en büyük yer ve dünyada uyuşturucu trafiğinin en yoğun olduğu bölgelerden biri. Gerçek hikâyeden uyarlanan film, tüm zamanların en büyük uyuşturucu organizasyonunu ve bu şebekeyi ortadan kaldırmak için yapılanları gözler önüne seriyor. The Artist filmindeki başarısı ile son yıllarda adından sıkça söz ettiren usta oyuncu Jean Dujardin, bu kez şebekeyi ortadan kaldırmaya çalışan polis rolünde karşımıza çıkıyor.

Altyazı

Esas olarak gerçek olaylardan esinlenildi.
İyi akşamlar.
Marsilya'nın göbeğindeki hesaplaşmalar sürüyor.
Bu hesaplaşmaların ardında uyuşturucu ticareti yatıyor.
"Fransız Bağlantısı" Marsilya'yı eroinin merkezi yapmış  New York sokakları bile bu istiladan kurtulamamıştır.
Amerika'nın 1 no.lu halk düşmanı  uyuşturucu iptilasıdır.
Bu zehirli maddeler en çok gençleri etkilemektedir.
 - Şu boku geri ver.
 - Olmaz.
 - Yoksa geberirim.
 Elbette geberirsin.
 Eroin kullanıyorsun.
 - Öyleyse beni tedavi edin!
 - Tedavi edilmek istemiyorsun  - Malı kimden alıyorsun?
 - Sana ne?
Marsilya Belediye Reisi şehrinin isminin kötüye çıkacağından endişeli.
 Uyuşturucu ölüm ve şiddet yayan bir vebadır  Ne pahasına olursa olsun bundan kurtulacağız.
 Otur dedim!
 Bu pisliğin kökünü kurutmak için   polise her türlü olanak sağlamak üzere araştırmamızı derinleştirdik.
 Malı kimden alıyordun söyle.
 - Bir hap ver!
 - Bir isim ver!
 - Başlarım isme!
 - Bak!
 Şuna bir bak!
Bak dedim!
 Şuna bak!
 - Görüyorsun değil mi?
 - Hasta oluyorum.
 Ufak bir hap versen?
 Bir tanecik  - Gayret edin bayan.
 - Teşekkür ederim.
 - Hoşça kal Lily.
 - Hoşça kalın.
 PİERRE MİCHEL ÇOCUK MAHKEMESİ YARGICI KANUNUN KUVVETİ Marsilya, 1975 ADLİYE SARAYIBir saattir bekliyorum.
 - Kusura bakmayın, toplantıdaydım.
 - Savcıyı görmeniz öncelikli değil mi?
Çok inatçı birisiniz Pierre.
 Neyse, kararımı vermiştim zaten.
 Artık çocuk mahkemeleri yargıcı değilsiniz.
 Nasıl olur?
 Organize suçlar mahkemesine tayin ettim sizi.
 - Önemli bir terfidir.
 - Anlıyorum ama bu çocukları terk edemem.
 Zaten bunun için sizi seçtim.
 Orada hem uyuşturucuyla savaşır, hem de o çocuklara yardım edersiniz.
 Nasıl gidiyor?
 Bizi hız cezasından kurtarırsın artık, değil mi?
 Hayır, ama trafik cezasını ödemezsen hapse atabilirim!
 İçkinin dozunu kaçırma Bernard!
 Kedicikler sizi!
 - Simon!
 Biraz şampanya?
 - Olur.
 Meslekte bu kadar yükselmen şaşırtıcı.
 Çok sevindim.
 Doğru söylüyor.
 Buraya gelmek için futbol seyrinden bile vazgeçti.
 - Yeter, beni utandırıyorsunuz.
 - Biraz övülmek hoşuna gidiyor.
 - Çocukları yatırmaya ne dersin?
 - Yarın derste uyumasınlar?
 Dostlar!
 Kiminle kadeh tokuşturuyoruz?
 - Yeni organize suçlar yargıcıyla elbette!
 - Çok teşekkür ederim.
Biraz uyu yoksa yarın yorgunluktan ölürsün.
 Günaydın, narkotik birimi.
 Evet  kapatmayın.
 - Günaydın, bir şey mi aradınız?
 - Komiser Aimé-Blanc'ı.
 - İsminiz?
 - Tanıştığımıza sevindim Yargıç Bey.
 - Ben de.
 - José Alvarez, ekibin en küçüğü.
 - Kusura bakmayın.
 - Beni izleyin.
 Buraya pek yargıç gelmez de, ondan şaşırdık.
 - Hata etmişler.
 - Eski ekipten Yüzbaşı Ange Mariette.
 - Memnun oldum Yargıç Bey.
 - Ben de.
 Pierre Michel, organize suçlara bakan yeni yargıç.
 John Cusack, DEA'dan geldi.
 Birleşik Devletleri temsil ediyor.
 - İsminizi duydum.
 - Umarım iyi şey söylemişlerdir.
 - Evet.
 Ülkem "Fransız Bağlantısını" durdurmak için   çok para sarf etti.
 Eroin Amerika'yı mahvediyor bilirsiniz.
 Burada da öyle.
 Ama bunu halledeceğiz.
 Somut olarak bunu nasıl yapacağınızı söyler misiniz?
 Siz söyleyin.
 Elimizde "Fransızlar"la ilgili ne tür bilgi var?
 - Hiç.
 - Niye öyle?
 Fiiliyata geçildiğinde durum yazışmalardakinden biraz daha karışıktır.
 Dinliyorum.
 Siz buralı değilsiniz.
 Ben buralıyım.
 Bu şehrin her karışını bilirim.
 Paris'te Ahlâk Zabıtasında 6 sene çalıştım.
 Döndüğümde daha rahatlamıştım.
 "Fransız Bağlantısı" kurallarını koyuyor  Lanet bir ahtapot gibi yayılıyorlar.
 Para akışının fazla olduğu restoran ve barları ele geçirmekle işe başlıyorlar.
 Haraç almanın diğer bir adı olan "ortaklık" kurmadan   onlardan kurtulmanız imkânsızdır.
 İş yerini ele geçirince, içine para atılan kumar makineleri konuyor.
 Ama onları eğlendiren tek oyun bu makinelerde oynanmıyor.
 Eski bir hileye başvurarak   sahil şehirlerindeki bütün kumarhaneleri "vergi"ye bağlıyorlar.
 Kavga çıkartıyorlar, bir daha, bir daha, üçüncü bir kez  Elbette bunlar ayarlanmış kavgalar  Kabadayılar, yöneticiler korkana kadar kavga çıkartıp duruyorlar.
 Sonra sizi "koruma" altına alalım diyorlar.
 Kimse de "hayır" diyemiyor.
 Sonra, geceleyin içki ve fahişeler var.
 İçki dağıtımını kendileri yürütüyor, öyle ki bir kuruş bile ellerinden kaçmıyor.
 "Fransızlar"ın bol parası var.
Bu yüklü parayı daha da tatlı bir işe  karı altına çevirecek olan bir işe yatırıyorlar  Türkiye'den tonlarca baz morfin getiriyorlar.
Uçuş esnasında yakalayamazsak kaybolup gidiyor.
Gizli laboratuvarlarda haftalarca saklıyorlar  kimse bunların nerede olduğunu bilmiyor.
Malları giderek daha kaliteli oldu, kimyager değil büyücü çalıştırıyorlar sanki!
%98 saflıkta olan eroin tam bir felâket yaratıyor.
Yüzlerce kilosu Amerika'ya gitmek üzere yola çıkıyor.
Lojistik bakımından kimse ellerine su dökemez.
Hiç bu kadar organize bir grup görmedim.
 Danone'nun yüzünü kızartacak bir ithalat- ihracat şirketi!
Müdahale etmek isteyen herkesin sonu aynı   Faili meçhul dosyalarda kalıyorlar.
Gangster kuralları hiç bu kadar vahşi olmamıştı.
 Bu kuruluşu kim yönetiyor, kim trafiği kontrol ediyor herkes bilir Ama hangi çılgın isim verebilir?
 Aleyhinde hiçbir şey yok  Hiç.
 Ne bir söz  ne bir tanık  ipucu olacak bir şey yok.
Dokunulmaz kişinin gerçek gücü başkalarını sindirerek susturmasında yatar.
 - Vittel suyunuzu masaya koydum Bay Zampa.
 - Sağ ol.
 - Beyler.
 - Selam Tany.
 - Bana numaralarını söyle, isimleri değil.
 - 9, 16 ve 15.
 Korsikalılardan ne haber?
 - Onlar tamam.
 - Mükemmel.
 Amerikalılar 100 kilo istiyor.
 Yarısının parasını ben koyuyorum.
 Kişi başına böylece 7 kilo düşüyor.
 - 7 kilo  - Kilosu 140,000 frank eder.
 - Yani bu  - Kişi başına 1,250,000 eder.
 - Bana uyar.
 - Bana da.
 Herkese uygun gelirse ben bir misli koymak isterim.
 - Bir misli mi?
 - Bol param var, bir bankada kalsın istemiyorum.
 Bırak kalsın.
 -Bakalım  - Karar senin.
 Minasyan, sen kurye işini hallet.
 - Robert, laboratuvar bul.
 - Dert değil.
 - Yeni yargıç ne olacak?
 - Hangi yeni yargıç?
 Yeni gelenler hep fazla gayretkeş oluyorlar.
 Merak etme "Bankacı", yeni yargıcın sana zararı dokunmaz.
 - Fazla endişe ediyorsun.
 - Tamam mıyız?
 Gidelim Franky.
 Geldim!
 Hay Allah!
 - Tany!
 Nasılsın?
 - Rahatsız etmedik ya?
 Dalga mı geçiyorsun?
 İyi ki geldin.
 Selam Franky!
 Girin.
 Sürpriz oldu.
Acaba benden ne b.
k isteyecek?
 Tuhaf bir yermiş.
 - Benim değil, kadınımın evi.
 - Dora'nın mı?
 - Tanıyor musun onu?
 - Millet konuşuyor  - Hangi koduğumun herifi laf etmiş?
 - Sakin ol.
 Kirayı sen ödüyormuşsun ama  Bu şekilde hayat sürmemelisin değil mi?
 Bu şekilde hayat sürmek değil  Dora bağımsız yaşamayı seviyor, ben de buna saygı duyuyorum.
 Saygı duyuyorsun.
 İşittin mi Franky?
 Saygı.
 - İyiymiş.
 - Evet.
 Ya ben ne oluyorum?
 Ben.
 Bana saygı duyuyor musun?
 Niye böyle diyorsun Tany?
 - Elbette saygı duyuyorum yahu!
 - Bana yapacağın bir şey yok muydu?
 Kimyager mi?
 Buldum, aradığın herifi buldum   ismi Charles Peretti, en iyisi.
 Üç haftada bir ton baz morfini 100 kilo saf eroine döndürebiliyor!
 - Güven bana!
 - Ne zaman görüşebilirim?
 Yakında.
 Zaten yeğeni Fabrizio'yu tanıyorum.
 İki gün önce buluşmamız gerekiyordu ama olmadı  - ama merak etme, işin üzerindeyim.
 - Olmaz.
 - Bu sefer yürütemeyeceksin.
 - Niye öyle diyorsun?
 - Aklında bir şey mi var?
 - Yo.
 - Âşık mısın?
 - Şey âşığım ama  - Aşk bu değil.
 - O bir şey değil Tany!
 Arada bir, bilirsin  düzüşürken iyi oluyor Franky, bilirsin.
 - At gitsin.
 - Dokunma bakayım.
 Bizim Napoli'de  çünkü ben Napoliliyim biliyor musun?
 Biliyorsun.
 Bizim oralarda bir gelenek vardır   biraz kabadır  ama çok etkilidir.
 Burada bir baba çocuğunu alkol içerken görse ne yapar?
 Kıçına bir tekme atar, o kadar.
 Ama geldiğim yerde işler böyle yürümez.
 Bizim orada baba çocuğunu masaya alır   ve koca bir "grappa" şişesi çıkartır  Bütün şişeyi içirtir ona.
 Bardakları peş peşe yuvarlatır.
 Oğlu olanları anlayamaz.
 Ağlar, midesi ağzına gelene kadar kusar.
 Kaçınılmaz olarak kısa bir süre sonra bayılır   Çok değil, 5 veya 6 saat kadar.
 Seni temin ederim, o çocuk bir daha ağzına içki koymaz.
 Nereye varmak istediğimi anladın mı?
 Haydi bakalım.
 Hepsini çekemem.
 Devam et.
 Daha  - Daha!
 - Haydi.
 Şunu bitir bakalım.
 Daha fazla çekemem!
 Yeter!
 Devam et!
 Peretti'nin yeğenini bulman için sana bir gece süre.
 Sonra olanları unutacağız.
 Buyurun?
 Şimdi mi?
Efendim, rahatsız ediyorum ama Lily Mariani adında biri sizi görecekmiş.
 Gelsin.
 Adı Fabrizio Mandonado.
 - Ne zamandır onu tanıyorsun?
 - 6 aydır.
 -Gözüne ne oldu?
 - Yeni bir dostu var.
 Kendinden yaşlı.
 Dün Fabrizio o adamla çıkmamı istedi.
 Reddettim.
 - O pisliğin icabına bakarım.
 Adı ne?
 - Soyadı Calazzi.
 - Bu adam mı Franck Calazzi?
 - Evet.
 - Fabrizio niye bu adamla takılıyor?
 - Franky ona bir kulüp açacağını söylemiş.
 - Bu heriflerden kurtulman şart Lily.
 - Biliyorum ama çok zor.
 Bilemezsiniz  Evet, bilirim.
 - Aynı dertleri olan bir adam tanırdım.
 - Eroin miydi?
 Hayır, onunki kumardı ama o da lanet bir uyuşturucudur bilir misin?
 Her şeyinin ütülebileceği o anları seviyordu.
 Ama bu illetten kurtuldu, şimdi iyi bir hayatı var.
 Bu adam siz miydiniz?
 - Ne arıyor burada?
 - Sizi bekliyormuş, ısrar etti.
 Bu adamdan cidden çekeceğimiz var.
 - Charles Peretti adı bir şey diyor mu?
 - Emekli olduğunu duydum.
 Öyle diyorlar.
 Ailesinin geçmişini biliyor musunuz?
 Babası Bastia mafyasındaymış.
 Savaştan sonra Marsilya'da paraca yatırım yaptı.
 Birkaç sahte isim kullanırdı.
 En bilineni Joseph Pietri, namı diğer "Koca Joe".
 - Evet, süzme bir geri zekâlı.
 - Doğru.
 İşlerin başına kızını geçirmişti.
 - Sonra?
 - Sözüm bitmedi.
 Charles'in ablası Letitia işin gidişatını uzaktan kontrol ediyordu   Fabrizio Mandonado adında adi bir haydut olan oğlu da yardımcısıydı.
 Bu, anlaşılan yeni bir dost edinmiş ve her yerde beraberlermiş.
 Kimyager amcasını Zampa sülalesiyle buluşturan oymuş.
 Savcı izleme yetkisini verdi.
 Kuyruğunun dibinden ayrılmamaya bak!
 İyi akşamlar beyler.
 Şuna bakın.
 Yarı çıplak bir kıza nasıl saygı gösterirsin?
 Hey!
 Tamamdır, benimle birlikte o!
 - Sağ ol Franky.
 - Sağ ol ne demek?
 Amcanla birlikte çalışmaktan memnunuz.
 Müteşekkir olduğumuzu nasıl gösterelim?
 Bir fikrin var mı?
 Bilmem, Korsika jambonu verseniz belki?
 - "Korsika jambonu" mu?
 - Hoşuna gider.
 Asıl sen hoşsun.
 - Bir içki al kendine.
 Haydi gel.
 - Teşekkürler Franky.
 - Oradaki kızıl saçlı kız kim?
 -"Çılgın"ın kız arkadaşı.
 Hiç görmemiştim.
 Çocuk bunun özel bir parti olduğunu bilmiyor mu?
 Son zamanlarda onu her yere götürüyor.
 Gördüğüm kadarıyla haklı ama değil mi?
 1.
.
 2.
.
 3!
 Nice senelere!
 Nice senelere!
 - Nice senelere canım.
 - Nice senelere.
 Saat 15:02.
 Yeşil oto araya girmesin.
 Çabuk, çabuk.
 Mesafeyi koru.
 Komiser Aimé-Blanc'tan Merkeze.
- Dinliyoruz.
 - Pedretti'yi bulduk.
 Az önce eşya teslim aldı.
Yargıca rapor verin.
 - Tamam şef.
 - Onu izlemeye devam mı?
 - Bırak gitsin, o işimize yaramaz.
 Motoru gördün mü?
 Peretti bizi görürse bununla kaçacak.
 Tamam, gidelim.
 Ange derhâl içeri gir.
Tamam.
 Tüm ekibe, hazır olun ve girin.
 - İster misiniz?
 - Olur.
B ekibi, ilerliyoruz.
Eve giriyoruz.
 Oturma odası.
 Kimse yok.
Evin içinde sesler duyuyoruz.
 José.
Laboratuvarı bulduk.
 Polis!
 Bıktım siz polislerden!
 Bıktım artık!
 Defolun, çıkın!
 - Tamam, tamam, çeneni kapat!
 - O telsizi kıçına sok!
 - Pedretti'yi bulduk.
 - "Pedretti'yi bulduk muş!
" Salak!
 - Morfin nerede?
 - Morfin mi?
 Biraz ağır git, ha?
 - Valizler nerede?
 - Ne valizi?
 - Bunları ardiyede buldum!
 - İşte bunlar.
 Ne bu, şaka mı?
 Götürün bunu.
 Jambon bulundurdum diye hapse mi atacaksınız?
 PAELLA ŞTİ JEAN-PIERRE DUVAL MİMAR - RESMİ SERTİFİKALI Mimarı buldu.
 İnanamıyorum.
 Bu evde çok uğraşmış.
 Nedenini bilmek istiyorum.
 - Duvarı 1 metreden fazla kalınmış.
 - Yıkın öyleyse.
 - Nasıl?
 - O duvarda bir delik açın.
 Öyle olsun Yargıç Bey.
 - Ne oldu?
 - Büyük bir tencereden başka bir şey yok.
 Aşağı indirin.
 Onu bana verin.
 Charles Pedretti, 21 Mayıs 1912 doğumlu.
 Son günlerini hapiste geçirmeye hazır ol.
 Hi-fi pikabın, jakuzi banyon olmayacak.
 Bunları özlemez misin?
 Avukatımı isterim, elinizde bir şey yok.
 O işleri çoktan bıraktım.
 Bunun için tutuklayamazsınız.
 Bazıları şanslı yaşar.
 Ama şans bazen ters gider.
 Seninki de 5 ay kadar sapıtmış bu kez.
 - Nedir bu zırvalar?
 - İşinde titiz davranmışsın.
 Toz malzemene zarar vermesin diye, tamam mı?
 - Gazete, Charles.
 - Ne gazetesi?
 Malzemeni 7 Temmuz 1966 tarihli bir gazeteye sarmışsın.
 9 sene ve 7 ay önceki gazete.
 Ama müruru zaman 10 yıldır.
 Zampa hakkında ne biliyorsan bana anlat, ben de bu gazeteyi şöminede yakarım.
 - Onu tanımıyorum.
 - Marsilya'da onu tanımayan tek kişi sensin.
 Pek dışarı çıktığım yoktur.
 Yakında hapisten dışarı hiç çıkmayacaksın.
 Bir kahve alıp geleyim.
 Zihnimiz açılır belki.
 - Alvarez, gözün üzerinde olsun.
 - Zampa konusunda bir laf etmeyecek.
 Jeannot, git biraz dolaş.
 Lanet bir kara kedi gibisin.
 Kardeşimi rahat bırak.
 Sanki oyunculara negatif dalga yayıyor gibi.
 Sersem şey.
 Tany  biraz konuşalım mı?
 - Söyle.
 - Banker beni görmeye geldi.
 Her zamanki gibi sordu.
 - Sonra?
 - Sonra mı diyorsun?
 - İki misli ödemeyi teklif etmiştim unuttun mu?
 - Unutmadım.
 Yani?
 Söyleyecek sözün yok mu?
 Bankeri bana gönderiyorsun ve bir şey demiyorsun.
 Tany, benim  ben.
 Ne zamandan beri sana açıklama yapmak zorundayım?
 Ne zamandan beri?
 Unut gitsin, bir şey yok.
- Evet!
 - Yürü çocuk!
 Pas ver!
 Haydi evlat!
Tamam!
 Şimdi!
 Gol atacağımızı biliyordum!
 Biliyordum!
Haydi, bir tane daha!
Boş ver gitsin.
 - Ne haber?
 - Fabrizio Mandonado'yu bulduk.
 Artık konuşamaz.
 Kahrolası!
 Günaydın madam.
 Rahatsız etmiyorum ya?
 Hayır, buyurun.
 Şimdi kahve yapıyordum.
 - Lütfen oturun.
 - Sağ olun.
 Lily'yi görebilir miyim?
 Lily mi?
 - Size söylemediler mi?
 - Neyi?
 Aşırı dozdan öldü.
 Geçen hafta küçük kızımı toprağa verdim.
 Ama yemin ederim, sözünüzü dinlemişti.
 Tedaviden sonra her şeyden vazgeçmişti.
 Ne olduğunu anlamadım.
 Çok üzgünüm madam.
 Çok üzgünüm.
Amerika'ya hoş geldiniz.
Kabalık etmek istemem   ama ya söz verdiğin şeyi yaparsın ya da taşaklarını kesip kendime küpe yaparım!
 Piç herif!
 Bu şehir koduğumun cengeline benzemiş, her taraf zenci ve aynasız dolu.
 Birbirlerini sokakta soyuyorlar, dahası   hapiste birbirlerini düzüyorlar.
 Buranın iyi tarafı herkesin tüketici olması   beyazı, siyahı, hippisi, aynasızı  - Öyleyse sana daha fazla mal gerek.
 - Evet, ama senin fiyatların Tany  -  piyasanın çok üstünde.
 - Piyasa mı?
 Piyasa dediğin benim.
 Artık tek sen yoksun.
 Asyalılar kilosu 30.
000'den teslim ediyor  - neredeyse yarı fiyatına.
 - Ama saflığı benimkinin 3'te biri kadar.
 Benimkini işlediğinde   o Çin bokundan çok daha fazla para kazandırır.
 İkimiz de parayı sevdiğine göre   malımı benim fiyatımdan almak yararına olur.
 Koduğumun Napolilisi, pazarlığa gelince mahkûm çükünden daha sert oluyorsun.
 - Teslimat nasıl oluyor?
 - Merak etme.
 - Zaten hiç etmem.
Tatmin olurum   ya da olmam.
 Nasılsın Lucien?
 - Yeni tefriş mi?
 - Evet.
 Burada gördüklerim hep ufak balıklar.
 - Ayakçılar, pezevenkler  - Ufak balıklar "Fransız"lara iş sağlıyor.
 Ahtapotun başını ezemiyorsak kollarını keseceğiz.
 Bunların hepsini yakala  Elinde bir şey olmasa bile.
 - Tutuklama emrine isimlerini yazmayı unutmuşsun.
 - Sen doldur.
 Biliyorsun bu yasal değil.
 Ama hoşuma gitti.
 Zampa'ya ufak bir haberim var, "parti sona erdi.
" Kımıldama!
Marsilya'da tutuklamalar başladı.
"Çingene" lakaplı kişi bu sabah Narkotikte sorguya alındı.
 Haydi!
 Gir!
 Otur!
 - Günaydın.
 Ben yargıç Michel.
 - Has tir!
 En ağır cezayı isteyeceğim.
Bu tutuklama dizisi Yargıç Pierre Michel tarafından yürütülüyor.
 Kendisi son haftalarda çok gözde birisi oldu.
 Yapma Robert, yapma!
 - Bu senin değil mi?
 - Hiç görmedim.
 Has tir!
Yazın kızım.
 "Has.
.
tir dedi.
" İşte şimdi senin oldu.
 Parmak izlerini kontrol ettirin.
Bugün üzerlerinde 2 kilo eroin bulunduran iki kişi tutuklandı.
 - Şunu lütfen kapatır mısın?
 - İstasyon değiştireyim.
 Şuna bakın, güzel değil mi?
 SORUŞTURMA VAR GİRMEYİN - Has.
.
tir!
 - Yaz kızım.
 - Tany, Andreani'yi tutuklamışlar.
 - Ne?
 Andreani'yi bir saat önce evinden almışlar.
 Bunu bana yapamazsın!
 Marsilya'da kocanız gibi başarılı bir yargıcın bulunması heyecan verici.
 - Elisa Marcone, ona ne olmuş?
 - Gangsterin kadını.
 - Bu bir suç mu?
 - Kocasının işi onun üzerine kayıtlı.
 Biraz sınırları zorluyorsunuz.
 Belini biraz daha daraltın.
 - Ama çok fazla olmasın.
 - Bir parça alın.
 Birazcık  Lino'dur, içeri gelsin.
 Biraz alalım.
 Şurada oynayın canım.
 - Özür dilerim rahatsız ettim.
 - Söyle bakalım.
 Artık baz işleyemem.
 - Niye?
 - O hıyar karımı tutuklatmış.
 Karını mı?
 Çocuklar başıma kaldı.
 Onları yıkıyorum, yemek veriyorum, altlarını değiştiriyorum.
 - Yüz defa hapse girsem daha iyi.
 - Bu yargıç kafamı bozmaya başladı.
 Herkesin kafası bozuluyor.
 Sana takmış bir kere.
 Böyle devam ederse, çalışamayanlar artacak.
 - Gürültü etmeyin!
 - Çişim geldi!
 Biraz izin verin canım.
 Oyununuza dönün.
 Artık dayanamıyorum.
 Sanki cehennemdeymişim gibi.
 Kesin dedim!
 Şunları al Lino.
 - Sağ ol Tany.
 - Karına bir avukat tutarım.
 - Pardon!
 - Zararı yok  Unut gitsin dedim!
 Gelin bakalım çocuklar!
 Bu gidişle öldüreceğim onları!
 Robert, benim Tany.
 Derslerinize bir bakalım.
 Bir soru soracağım  Yo  yo  sana değil.
 Peki dinliyorum.
 Ezberin ne?
 - "Neysem oyum" - Kimin?
 - Jacques Prevert'in.
 - Mükemmel.
 - "Neysem oyum, bu şekilde yaratıldım " - Evet.
 - "Seviyorum " - Hayır!
 "O şekilde yaratıldım " "Gülmek istediğimde " -  Sonra ne?
 "Gülmek istediğimde " Küçük kafan neye takıldı?
 Nedir?
 - "Homo" ne demek?
 - Ne?
 Bunu nereden duydun?
 Okulda iki çocuk babamdan bahsediyordu.
 Birisi onun için kovboy dedi, öteki de homo olduğunu söyledi.
 İnsanlar çok şey söylerler, bazen de saçmalarlar bilirsin.
 Bir dahaki sefere seni kızdırırlarsa, şöyle yaparsın.
 - Yapma Pierre.
 - Neden?
 - Yapma işte.
 - Pekâlâ, şöyle yaparsın.
 Çalışıyoruz burada!
 Tekrar alalım.
 - Seni rahatsız etmiyor mu?
 - Ne?
 İşte, her şey.
 Kızlar, çocuklar, okul  Koridorlarda konuşup duruyorlar.
 Hep dedikodu.
 Ne söylediklerini duymak bile istemiyorum.
 Millet konuşur  aldırma  Seninle konuşamaz mıyız?
 Konuşabiliriz elbet, ama bunun hakkında konuşacak bir şey yok.
 Siktir et onları.
 Günaydın millet.
 Afiyet olsun, Yargıç Bey.
 Ben bir Pastis alayım.
 Uzun zamandır beni rahatsız eden bir şey var.
 Deyin bakalım, Yargıca yardımımız olsun.
 Adın André, niye sana Robert diyorlar?
 Niye bana Robert mi diyorlar?
 - Kelime oyunu yapıyorlar.
 Memelerim güzel diye  - Anladım.
 Bütün dosyaları ezberlediniz değil mi?
 - Doğum tarihim?
 - 15 Nisan 1935.
 Etkileyici!
 Çok çalışıyorsunuz.
 Belki haddinden fazla.
 Bu kadar çalışma insanı öldürebilir.
Biraz dinlenin Yargıç Bey.
 - Nedir bu?
 Pastadan payım mı?
 - Aynen öyle.
 Çocuklar için.
 Pastaya bayılırlar.
 Her ay bunun aynını alacaksınız.
 Bunu sonra açıklarsın.
 Gidelim mi kızlar?
 - Hoşça kal baba.
 - Güle güle kedicikler.
 Tany!
 Şunu dinle  "Sevilen yargıcımız Michel, Marsilya'nın en büyük   uyuşturucudan kurtulma merkezine 10.
000 frank hibe etti.
 "Para kişisel birikiminden karşılanmış.
 Herkes doğal olarak bunu yapmayı  -  bir görev bilmeli dedi.
" - Tamam!
 Yeter!
 "Yargıç eroine karşı verdiği amansız savaşı sürdüreceğini teyit etti.
" "Dünyaya yayılan bu uyuşturucu trafiğinin arkasındaki adam olan "Çingene" Zampa'yı   mutlaka hapishane parmaklıklarının arkasında göreceğiz diye tekrar etti.
" Beyler bu büyük adama, Yargıç Michel'e içelim!
 Şerefe!
 Lucien!
 Lucien!
 Lucien!
Nasıl gidiyor?
 Hepinizin bildiği gibi, yağmurdan, taksilerden   ve PSG takımından nefret ederim.
 Ama Organize Suçlarla Mücadelenin başı olmayı reddedemezsiniz.
 En uygunsuz polis ikilisinden başlamak üzere   bu tayin ve terfide katkısı olan herkese teşekkür ederim.
 Geveze herif.
 - Gene başladık.
 - Dilsizi de unutmayalım!
 Yani "Zorro ve Bernardo" mu diyorsunuz?
 Ange!
 Maskeni çıkar!
 Yeni komisere saygı gösterelim.
 Yargıcımızı da unutmayalım, haklı bir gaye uğruna her şeyini  -  Yaşamını, vaktini, parasını seve seve harcıyor.
- Aslında  - Peki, başkasının parasını harcıyor.
 - Ne dediğini anlamıyorum.
 Çok soruşturma yaptı, şimdi onlar gibi konuşuyor.
 Cidden Pierre   seninle çalışırken bir şey öğrendim.
 İmkânsız diye bir şey yoktur.
 Teşekkürler.
 Sizi özleyeceğim!
Umarım bunun için iyi bir nedenin vardır.
Seni boşuna çağırmadım.
 Göreceksin.
 - Ne oluyor Franky?
 - Galiba boşuna getirmiş bizi.
 - Ne yaptın gene?
 - Anlat ona.
 Az önce bize anlattığını söyle.
 - Sizden önce başkaları geldi.
 - Parayı almaya kimin geldiğini söyle!
 - "Çılgın" geldi!
 - Gördün mü?
 Dedim sana.
 Pekâlâ, ne demeye parayı ona verdin?
 Peşinde o yargıç varken seyahat etmen çok tehlikeli dedi.
 Sonra senin işinin bittiğini söyledi.
 Ben demedim!
 O dedi!
 Şimdi kendisiyle çalışmam gerektiğini söyledi.
 - Sen de ona inandın mı, koduğumun aptalı?
 - Yeter.
 Ne yapayım ona?
 Hiçbir şey.
 Kabahat onun değil.
 Zavallı enayi.
Salak herif.
 Ağzını yıka ve işine dön!
 İşim bitmiş ha?
 Hıyar!
Anladın mı?
 Kumarhanedeydim.
 Paramı şimdi iade edeceksin.
 Para aklından çıkmış.
 Artık benim oldu.
 Pekâlâ.
 ASAYİŞ EKİBİ - Günaydın.
 - Günaydın.
 - Girin  - Komiser.
 - Yargıç, Michel  hayrola?
 - "Çılgın" için geldim.
 Yo, yo, o davayı isteme lütfen.
 - Niye?
 Elinizde bir şey yok mu?
 - Hiçbir şey yok!
 Parmak izi?
 Kanıtlar?
 Kimse bir şey görmemiş mi?
 Yaraları olmasa hiçbir şey olmamış gibi.
 Bunda Zampa'nın parmağı varmış diyorlar.
 - Söylentiyle onu yakalayamayız.
 - Orası öyle.
 - Boşa kürek çektik desenize.
 - Yapacak başka işler var.
 Kayıp çatışma.
 - Elbette.
 Çok işiniz var.
 - Boğazıma kadar battım.
 Haklısın sanırım, gücünü balık tutmaya sakla.
 Niye böyle dedi?
 - Buldun mu?
 - Evet, kurşun geçirmez bir araba.
 İstersen bir de tebdili kıyafet yapsan?
 Elbette kılık değiştireceğim.
 Sen de öyle yap.
 - Savaş hâlindeyiz.
 - Hayır, kılığımı değiştirmem.
 Hastaneye gideceğim.
 Benim sözümden dışarı çıkma yeter!
 Gidip orada sigaramı tüttürürüm mü diyorsun?
 Kapısında 24 saat nöbetçi vardır.
 Düşün!
 - Bir şey yapmayacağız öyleyse?
 - Hiçbir şey!
 Sadece dua edeceğiz.
 Tanrı icabına bakmazsa dışarı çıkmasını bekleyeceğiz.
 Bu arada dışarı adım atmayacaksın.
 Oğlun için de öyle.
 Onu görmeye gitmeyeceksin.
 Anladın mı?
 - Evet mi?
 - Evet.
 - Evet mi?
 - Evet!
 Güzel, gidelim.
 Bir araba bizi takip ediyor.
 Biraz dolaştıralım onu.
 Şimdi!
 Yürü!
 - Kimdi o?
 - Peşine düş.
 Si.tir.
 Ne halt ediyor bu?
 - Yolunuzu mu kaybettiniz?
 - Dolaşıyordum.
 Evinizden biraz uzaklaşmışsınız ha?
 Ne istiyorsunuz?
 Dışarı çıkmamla kıçıma yapışmanız bir oluyor.
 Böyle işlere bir kadın vermiyor musunuz?
 - Hoşunuza mı gittim?
 - Yo, yo  tipim değilsiniz.
 Serserileri sevmem.
 Herkese serseri diyorsunuz değil mi?
 Mesleğiniz gereği olmalı.
 Ben kendimi öyle görmüyorum ama.
 Bir sürü insan çalıştırıyorum.
 Kendimi daha çok  tüccar gibi görüyorum.
 - Boş yere "tüccar"ım palavrasını sıkmayın.
 - Sizi kızdırıyorum ha?
 Sizin gibileri görünce öyle oluyor.
 Anlıyorum.
 Yargıçlar ne kadar kazanır?
 Ayda 9.000, 10.000 mi?
 Uyanın artık.
 Marsilya'nın İsviçre gibi olacağını mı sanıyorsunuz?
 Şu kısa ömrümüzde iyi bir vakit geçirmeye bakıyorum.
 Siz de böyle yapmalısınız.
 Sizin gibi iyi vakit mi geçireyim?
 Zırhlı araba?
 Korunmam için bir bekçi köpeği?
 Herkes peşinize düşmüş.
 Ben, polisler ve tüm ufak ahbapların  - 20 senedir ortalıktayım.
 Kimseden korkmam.
 - Yo, korkuyorsunuz.
 Kurşun geçirmez yeleği güzel görünmek için giymiyorsunuz.
 Bir gözünüz açık uyuduğunuza eminim.
 Ne zaman sıra size ya da karınıza gelecek diye düşünüyorsunuz.
 Sözlerinize dikkat edin.
 - Saygısızlık etmeyin.
 - Sizin gibilere saygım yoktur.
 Gözünüz pekmiş.
 - Tekrar yollarımız kesişmese iyi olur.
 - Benim için mi yoksa sizin için mi?
 Canım çok sıkıldı  üç aydır buradayım.
 Tünelde gibiyim.
 - Ben yatıyorum.
 - Geliyorum.
 "Sevgili oğluma THOMAS CALAZZİ 1957-1968" Cenazelerle ilgilen.
 Çelenk konulsun, güzellerinden.
 Güzellerinden.
 - Daha sert bir içki ister misin?
 - Hayır.
 Hatalısın, iyi gelirdi.
 Hatalı mıyım diyorsun?
 Çılgın'ı bul.
Her yere adam yerleştirmeliyiz.
 - Neden?
- Sebep yok ama  - Bütün birlikleri seferber edemeyiz.
Zampa her yeri arayacak, pes etmeyecektir!
 Saldırgan biridir.
Sırf bir varsayım üzerine herkesi seferber edemem.
- Komiseri bağlayın.
 - Şu an meşgul.
 Vız gelir bana!
 Bağlayın!
Tekrar ararsınız.
 Şimdi bir şey yapacak mısınız?
 Kaç kişi öldü?
 4 mü, 5 mi?
 Beni rahat bırakın Michel.
 İşim var.
 Çalışıyor musunuz yani?
 Burada işiniz yok.
 Yargıç gerekirse sizi çağırırım.
Gördünüz değil mi?
 - Bu hiçbir şey.
 Zevksiz - Adam kıskanmış.
 - Kimden?
- John Travolta'dan mı?
 - Görünüşe göre öyle.
Tam bir katliam olmuş.
Polisin suç dosyalarında buna benzer bir şey görülmedi.
Marsilya'daki katliamın bir hesaplaşma olduğu sanılıyor.
Bir varsayım bu.
Polisin eline geçmeyen  - Bardaki hesaplaşmadan mı söz edeceksiniz?
 - Bu kadar eksik bir rapor görmedim!
 Davayı bıraksanız da olur, çünkü mahkemede sunulacak gibi değil!
 Bianchi, bunu sanki kasten yapıyor diyeceğim.
 Bana kalsa onu hapse atardım.
 Ölçülü davranalım Pierre.
 Kurbanların evini aramaları 24 saat gecikti.
 24 saat.
 Biliyorum, çok kötü.
 - Sizden bir şey isteyeceğim.
 - Duruşmaya çıkacağım.
 Adli Polisi Zampa ve Çılgın'ın peşine takın.
 Her şeyi izleyelim barı, gazinoyu.
 Hangi bahaneyle?
Yasal olmayan bir izleme olacak.
 Elimize geçerlerse suçlayacak bir şey bulurum.
 Ortalıkta böyle dolaşmalarına izin veremem.
 - Bunu yapmakla büyük risk alırsın.
 - Yapmamanın riski daha büyük!
 Zampa şimdi geldi!
 Bana Yargıç Michel'i bağlayın.
 Geliyor.
 - Haydi Jeannot!
 - Hayır, bekliyoruz.
 Silahı var!
 Haydi!
 Haydi!
 Tekrar ediyorum, silahı var çocuklar!
 Silahını at!
 Kımıldama!
 Polis!
 Geriye dön!
 Dön dedim!
 - Dokunmayın bana!
 - Kimliğin!
 Çabuk ol!
 - Ne oldu müfettiş?
 - İzlemedeydik   Zampa'nın geldiğini gördük.
 Sonra Çılgın da geldi.
 Bu adamı tanıyor musun?
 - Ya Zampa?
 - Bir şey çıkmadı.
 - Silah yok mu?
 Yelek?
 - Hiçbir şey yok.
 - Seni görmüş olmasın?
 - İmkansız.
 Bay Zampa gönderdi.
 İhtiyacınız olacakmış dedi.
 Canileri savunuyorsunuz.
 Çok iyi bildiğiniz gibi!
 Yargıçlarınızı kontrol edin vekil bey.
 Benimle gelin Pierre.
 - Neyiniz var sizin?
 - Zampa sebepsiz tutuklama için dava ediyor.
 Başıma böyle dert almak istemem.
 İstediğimizi aldık.
 - Çılgın'a üç yıl ceza isteyeceğim.
 - Zampa buna bayılacak.
 Pierre, mükemmel bir yargıçsın.
 Her şeyi mahvetme.
 Artık kestirme yollar yok, kanunsuz izleme yok, her şey yasal olsun.
 - Anlaşıldı mı?
 - Tamam efendim.
İyi geceler canlarım.
 - Ne yapıyorsun?
 - Gitmeliyim.
 - Gene mi?
 - Evet.
 - Yeter artık!
 Bütün gece ne yapıyorsun?
 - Büyük bir olay var.
 Olay mı?
 Günlerin mahkemede geçiyor!
 Geceleyin evine gelsene?
 Bırakmadın değil mi?
 - Ne demek bu?
 - Hâlâ vazgeçmedin!
 Hâline bak, kumar oynarken de böyle heyecanlanırdın!
 - Bu konuya bir daha girmeyeceğim!
 - Hezeyan geçiriyorsun.
 - Şimdi de hayatınla oynuyorsun!
 - Seninle anlaşamıyoruz.
 - Hayatını tehlikeye atmıyor musun?
 - Zampa'nın buraya gelmesini  İşte!
 "Zampa"!
 "Zampa"!
 Ağzından bu laf düşmüyor!
 Takıntın oldu!
 Artık görüşemediğimizin farkında mısın?
 Ya sevişemediğimizin?
 Seni bilirim!
 Oyunu kazanmaktan başka şey bilmezsin!
 - Aynı şey değil!
 - Hayır, aynı şey!
 Bak dışarıda ne herzeler dönüyor?
 Uyuşturuculara bak!
 Şu hapçılara bak!
 - Kızlarımızı düşünüyorum!
 - İyi edersin!
 Sana bir şey olursa onlara ne diyeceğim?
 Gene de gidiyor musun?
 Yalnız kaldım Pierre.
 Yalnız kalmaktan yoruldum.
 Hep kendini düşünmektendir.
 Söylesene!
 Ange ve Zampa olayı nedir?
 - Bilmem.
 - Başlarım şimdi sana!
- Tamam, öt bakalım.
 - Polisin içinde mafya var.
"Korsikalılar Birliği" diyoruz, çünkü hepsi oralı.
 Burada konuşmayalım lütfen.
Adli polisin, asayişin ve narkotiğin içine sızdılar.
 Çoğunlukla da narkotiğin.
 Ange patronları oluyor.
 Evet, bokun teki  Bütün operasyonları da o bozuyor.
 Eminim Peretti'ye karşı harekete geçtiğimizi Zampa'ya o söylemiştir.
 Asla bir şey yakalayamayacağız, devamlı bizi uyutuyorlar.
 Onların da patronu o!
 Çılgın'ı yakaladığımız gün Zampa sizin geleceğinizi biliyordu.
 Sizi kullandı.
 Çılgın'ı yakalamak için sizi kullandı.
 Korsikalılar bunun karşılığında ne alıyorlar?
 - Saf olmayın.
 Para.
 - Tamam, para da ama ne  Yığınla para.
 Korsikalılar uyuşturucu yapımında "Fransız"larla ortak çalışıyor.
 Bunları söylemek beni üzüyor.
 Onlarla birlik olmadığını nereden bileyim?
 Şuna bir bakın.
 Onlara katılmayı reddettiğim gün Ange yaptı.
 - Orası belli olmaz.
 - Evet, doğru.
 Orası belli olmaz.
 3 yıldır tayinimi isteyip duruyorum.
 İsterseniz kontrol edebilirsiniz.
 Vazgeçin Yargıç Bey  Bu iş çok yukarılara gidiyor.
 Çok yukarıdan neyi kastediyorsun?
 Söyle.
 Minasyan'nın kardeşinin çalıştığı yeri biliyor musunuz?
Girin!
 - Ne vardı Michel?
 - "Ermeni"yle ilgili ne biliyorsunuz?
 - Kim?
 - Ermeni uyuşturucu satıcısı!
 Hatırladınız mı şimdi?
 Yavaş sesle konuşun!
 Minasyan, yan bürodaki adamın ismi gibi!
 - Size söyleyecek sözüm yok.
 Çıkın dışarı.
 - Belediye binasında arama yaptırayım mı?
 Kiminle konuştuğunuzu sanıyorsunuz Michel?
 25 senedir Marsilya Belediye Reisiyim.
 Fazla ileri gidiyorsunuz.
 Beni bu davadan alamazsınız.
 Belediye Reisi kararını verdi.
 Yarın basına açıklama yapacak.
 - Tamam, basını ben çağırayım.
 - Öyle bir şey yapmayın!
 Basına bütün şehrin kokuşmuş olduğunu söyleyeceğim.
 Bu sefer parmağınızı kımıldatırsanız tayininizi çıkartırım!
 Beni bırakıyorsunuz demek?
 Bir hayatım var Pierre.
 Canım?
 "Ben gidiyorum.
 Böylesi daha iyi.
 Kızlar iyidir.
 Kucaklarım.
" Marie, ben Pierre.
 Jaqueline'i verir misin lütfen?
Burada değil.
 Orada olduğunu biliyorum, ver onu.
Pierre - Ver onu dedim.
 - Biraz zaman tanısan?
- Ben onu idare ederim.
 - Lütfen Marie, onunla şimdi konuşayım!
Bak şimdi biliyorsun  Telefonu ona ver dedim, kahrolası!
 Verin dedim  Kafamı bozmayın!
 Lütfen, onunla konuşmam gerek.
Peki Pierre.
Alo?
Pierre?
 Alo.
Neler oluyor?
Sakin ol.
Neler oluyor?
 Cevap ver.
 Bir şeyler söyle bana.
 Kusura bakma.
 Dön bana.
 Sana ihtiyacım var, yeminle.
 Yoruldum.
 Korkuyor olmaktan yoruldum.
 Devamlı korkuyorum.
 İyi akşamlar Marsilya!
 Nasılsınız?
 Çok beklediniz mi?
 İşte, Fransa'nın en büyük diskosu Krypton'u açıyoruz!
 DJ, müzik lütfen!
 - Tany nerede?
 - Bilmem.
 Burada ne yapıyorsun?
 Başarılı oldu değil mi?
 Mutlu musun?
 - Evet.
 - Gel, bütün arkadaşların orada.
 - Hayır, hepsi değil.
 Franky ve Robert burada olsalardı ne kadar sevinirlerdi düşün.
 İyisin oğlum.
F.
 Mitterrand'ın kampanyası hızlandı.
Mitterrand, Gaston Defferre'in şehrindeydi.
Sol'u birleştirebiliriz ve Fransız halkını bir araya getirebiliriz!
Bugün 10 Mayıs 1981  cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tarihi bir an yaşıyoruz.
 5  4  3  2  1 Cumhuriyetin yeni başkanı  François Mitterrand!
Halk 23 senedir ilk defa sosyalist bir Cumhurbaşkanı seçti.
 - Mitterrand kazanmış!
 - Kimin umurunda?
Şimdi de yeni İçişleri Bakanı Gaston Defferre konuşuyor.
İlerleme ve değişim amaçlı dinamik bir program sunuyoruz.
Gerçek bir değişim, erişilebilir bir değişim.
Köklü bir değişim.
 Nasıl gidiyor Minasyan?
 Saat altıda yüklüyor musun?
 - Evet.
 - Tamam, dikkatli ol.
 - Varınca seni ararım.
 Cevap vermiyorlar.
 - Bir daha ara.
 - Gene mi?
 Olamaz, şoför niye bu kadar gecikti?
 - Hâlâ cevap yok.
 - Hiç hoşuma gitmedi bu!
 Bu da neyin nesi?
 Hey!
 Nedir bu?
 Kendini Sarayda mı sandın?
 Bu boktan parçayı çalmam için mi para veriyorum?
 Kes şunu!
 Alo!
Pierre, ben John Cusack.
 Evet, günaydın.
Rahatsız ettim, önce Adliye Sarayını aramıştım  Şimdi evdeyim.
Yardımın gerek  New York'ta büyük bir parti mal yakaladık.
 O davayı çoktan bıraktım Saçmalama, kimse onları senden iyi tanımaz.
 Sürücüyü tutukladık.
 Eroini paella kamyonet içinde taşıyordu.
 Aracının ismini verdi  Minasyan dedi.
Pierre  - Evet, dinliyorum.
 Ne diyorsun buna?
- Bir düşüneyim.
 - Çabuk olsun.
 Tamam, sağ ol.
 Güle güle.
 Yapman gerekeni yap.
 Aşkım.
- 92 frank tuttu.
 - Üstü kalsın.
 İyi günler.
 Oturun.
 Buraya geldiğimden beri yaşlı kadınlar gibi çay içmeye başladım.
 - Marsilya'yı özlüyor musunuz?
 - Güneşini evet  şehri hayır.
 - Limon?
 - Hayır, teşekkür ederim.
 Telefonunuzun beni şaşırttığını söylemeliyim.
 Buraya niye geldiniz?
 Seçildiğiniz gece yaptığınız konuşmayı dinledim.
 "Değişim" konusunda bir sürü laf ettiniz.
 Çok ilgimi çekti.
 Sadede gelin Michel  bana ne getirdiniz?
 Büyük laflar, hiçbir şeyin karşısında geri adım atmayan bir Bakan  İlgimi çekmeye başladınız Pierre'ciğim.
 - Devam edin.
 - Amerikan DEA bürosu somut bir kanıt bulmuş.
 "Fransız Bağlantısı" dosyasını yeniden açmak istiyorum.
 Özel bir ekip kuruyorum, eğitimi resmen sende olacak.
 Ne eğitimi?
 Kriminoloji, maraton, dikiş  fark etmez.
 Minasyanın peşine adam koyuyoruz ve gizli bir büro kuruyoruz.
 Sayın Bakan Defferre bunu nasıl kabul etti?
 Ben yanına çıkmadan çok önce durumu düzeltmiş.
 - Bakan seçildiğinde yaptığı ilk iş neydi?
 - Bilmem.
 Minasyanın kardeşinin naklini yaptı.
 Buna ben açık bir uyarı derim.
 - Biraz daha şarap?
 - Evet, sağ ol.
 Fransa'nın en birinci polisi olarak dostları görevden alıyor.
 - Bunu siz mi pişirdiniz?
 - Evet, karım dışarı çıktı.
 - Ne o?
 Benimle evlenecek misin?
 - Yo, yo.
 Teşekkür edecektim.
 Minasyan!
 Ta Amerika'dan bana bunu söylemeye mi geldin?
 Bak, sana son bir fırsat vermesi için onu ikna ettim.
 - Fiyatını indir.
 - Son fırsat  Benim için mi?
 Ne yapmak istiyorsun?
 Santo'ya harp mı açacaksın?
 Bir dahaki teslimattan %5 indiririm.
 %15.
 Söyle onlara temizliği bıraksınlar.
 %10.
 Son 15 olur.
- Alsın %15'ini kıçına soksun dedin mi?
 - Elbette ya.
 Ne sandın?
 Hayır.
 Kıçına sok demedim.
 Elimiz mahkûm.
 Amerikalılar olmadan biz bir hiçiz.
 Bunu gayet iyi biliyorlar.
 Onlar yoksa, para da yok.
 İşte böyle.
 Krypton var.
 Krypton  Krypton'dan bir şey çıkmaz.
 Her gün para yiyor, her gün.
 Krypton Christiane'ı gülümsetecek bir seraptı, o kadar.
 Eroini kaybedersek her şeyi kaybederiz.
 İşte o kadar.
 Krypton kalmaz, Zampa kalmaz, kimse kalmaz.
 Kimse.
 Düzelecektir Tany.
 Beyler, bu Yargıç Michel.
 Richard, Stephane  - Simon ve Ludovic.
 - Tanıştığımıza memnun oldum.
 Benimle gelin.
 - Günaydın  Ne bulduk?
 - Fazla bir şey yok.
 120 saatlik konuşma dinledik ama hâlâ bir şey yok.
 Hep futbol, çocuklar, çorbalar konuşuldu  Minasyan veya eroinin sözü edilmedi.
 Sanki dinlediğimizi biliyorlar.
 Buradan.
 DEA karargâhına hoş geldiniz.
 "Çok işiniz var" Günaydın.
 Haydi be, bir tek siz eksiktiniz  Ben de görüştüğümüze memnun oldum.
 Kim olduğumu bildiğine göre ne istediğimi de biliyorsundur.
 Haydi be, bildiklerimin hepsini anlattım.
 Her şey tamam dediler.
 Kanada'daki ev gözetleniyormuş filan  Yo, yo  bir sorunumuz var.
 Minasyan ortadan kayboldu.
 - Ben mi sebep oldum?
 - Hayır, ama şimdi senin sorunun oldu.
 Biraz daha bilgi ver yoksa   uyuşturucu taşımaktan hapse girersin.
 Tercih senin.
 Bu gemiye benim binmemem gerekirdi.
 Normalde bu işi işçilerim yapar.
 Marsilya'da kopardığın gürültüden sonra kimse gitmek istemedi.
 - Ne kadar pişman olduğumu bilemezsin.
 - Peki, peki.
 Şu fotoğraflara bak.
 - Şunu tanıdın mı?
 - Pek değil, buradaki Marco Da Costa  - Şu mu?
 - Da Costa.
 Onu anlatsana.
 Çoktandır bu işin içindedir.
 Tek tek herkesi tanır.
 Minasyan'la bağlantısı var mı?
 Evet mi?
 Hayır mı?
 Bir keresinde onları atölyede birlikte gördüm, ama çok önceydi.
 Da Costa Zampa hesabına çalışıyor mu dersin?
 Bilmiyorum  muhtemelen.
 Büyük patronu şahsen tanımıyorum.
 - Başka?
 - Bu kadar yetmez mi?
 Ne söylemememi istiyorsunuz?
 Kennedy'yi kimin öldürdüğünü mü?
 Neden?
 Yoksa bunu biliyor musun?
 Kanada Marsilya'dan çok daha soğuktur.
 - Farkındayım  Söylemiş olayım  Da Costa, kriminalde sabıkası yok.
 Resmen "Le Grand Large" restoranının   müşterek sahibi, ama gece kulüplerinde boy gösterip eğlenmeyi yeğler.
  eğlenmeyi yeğler.
 - Söylediğin şey ilginç olsun José.
 - Şimdi geliyor.
 Da Costa, Ange ve Bianchi, hepsi Sivil Toplum Hareketinin içindeydiler.
 Stephane, slaytlar lütfen.
 De Gaulle için çalıştılar ve 15 senedir dostlukları sürüyor.
 Yoz Korsikalı polislerle Zampa arasındaki bağlantı da Costa olmalı.
 İşte oldu.
 Aşk konusunda neler var?
 Kadınları mı sever?
 Erkekleri mi?
 Her ikisini de mi?
 Yok, sadece Dora Meurisse'i seviyor.
 Kendiniz görün.
 Soldaki kıvırcık saçlı.
 Hayalarından yakalamış onu.
 Kadın ne derse yapıyor.
 - Ne yapacağız öyleyse?
 - Peşini bırakmayacağız.
 Dora, bebeğim.
 Sen dışarı çık, biraz iş konuşacağız.
 Ciddi mi?
Biliyorum.
 - Dur bakayım, ciddi misin?
 - Haydi.
 - Pekâlâ, gidiyorum.
 - Günaydın.
 - Günaydın.
 - Dinlemeye devam edin.
 - Tamam.
 - Yargıç Bey.
 - Richard, her şey yolunda mı?
Tek ayağının üzerinde sıçrayacaksın şöyle  bak  kolay değildir 1 numaradan merkeze  sağa döndü.
 Stephane, sana doğru geliyor.
2 numaradan merkeze  sola döndü.
 Büyük bir çiftliğe doğru gidiyor.
Sana 42 dedim ve sen 20 mi veriyorsun?
Alo?
 Çiftliği buldum.
 Toplantı yarın La Ciotat'ta olacak.
 Evet?
Yargıç Bey, adam geliyor.
 Hareket başladı, hazır olun.
 Kimyager Da Costa'nın otomobiline bindi.
 Gidiyorlar.
 Temizdir, kusursuzdur, ben bayılıyorum.
 Teorime göre, bir restoranınız var, iyi çalıştırıyorsunuz  Geçen sefer Jeannot bana dedi ki   "Burası yazın iyi olur".
 Ben de hayır dedim  Bir şey duyamıyorum!
 250 metreden ötesi alınamaz.
 Hızlanın, onları kaybediyoruz!
 Öfkeleniyorum ama aslında aldırdığım yok.
 Kâfi uyku uyumuyorum.
 Yıprandım.
 Hiç olmazsa zamanında gelmiştim.
 Nedir bu?
 Şaka mı yapıyorsun?
 Nereye gittiğimizi görmek istemiyorum.
 Birisi öterse bu ben olmayacağım.
 Batman'a benzemişsin.
Neredeyse geldik.
Çiftlik senin için uygunsa üç hafta içinde başlarız.
 Hey!
 Matmazel!
 - Onu gördün mü?
 - Görmedim elbette.
 İşte çiftlik burada.
Ana yoldan ayrılıyor, peşinden gideyim mi?
Laboratuvara çok yakınız.
 Bırakın, çiftliği mimleyin ve yola devam edin.
 - Tamam.
 - İyi iş çıkardınız çocuklar.
 Mükemmel.
 - Şarabı seçtiniz mi bayan Zampa?
 - Evet, Chateau Roubine lütfen.
 Aslında denizkestanesi isterdim.
 - Bir sürü var.
 - Evet, öyle.
 Bir dakika izin ver.
 Her şey hazır.
 - Beyazı dene ve yola hazırlan.
 - Minasyan gitmiyor mu?
 - Artık Minasyan yok.
 Sen gidiyorsun.
 Alvarez'den merkeze.
 Pazartesi - İşlemiyor.
 Bu saati seviyordum.
 - Kocana biraz güven.
 Alo?
 Evet, burada.
 Evet?
 Tamam, yola çıkıyorum.
 Merak etme güzelim.
 Sonra tamir ederim.
Yargıç Bey, mevzilendik.
-Tamam, başlayın!
 - Anlaşıldı!
 Haydi çocuklar, gidiyoruz!
 Her an bilgim olsun José!
 Polis!
 Kımıldamayın!
 José!
 Neler oluyor?
 José!
 Da Costa şimdi dışarı çıktı!
 Polis!
 Ayağa kalk!
 At o silahı!
 Diz çök!
 Kımıldama!
 Kolunu ver bana!
 Kolunu ver dedim!
Seni pezevenk!
 Gaetàn.
 İşim bitti.
 Gidelim mi?
 Gaetàn?
 Ne oldu?
 Konuş benimle!
 Ne oluyor?
 Gaetàn!
 Bana bak!
 Kapatma, birisi daha arıyor.
 Alo?
 Peki, sağ ol.
Sorun Da Costa.
 Konuşursa hepimiz okkanın altına gideriz.
 - Onu tanırım.
 Konuşmayacaktır.
 Bu yargıcı küçümsemeyin.
 Adam buldok gibi.
 İnan bana onu öttürecek.
 Öyleyse ne yapacağız Ange?
 Ange, bunu yapma   Marco olmaz.
- Da Costa geldi.
 - İçeri gelsin.
 - Onun burada ne işi var?
 - Kelepçeleri çıkarmayın.
 - Evinizi aradık.
 - Buna hakkınız yok  Neye hakkım olmadığını söyleyecek durumda değilsin.
 Aradığım kanıtı bu defterde buldum.
 - Hangi defter?
 - "Hangi defter"miş?
 Kontrol ettim, numara doğru.
 - Hâlâ Zampa'yı tanımıyorum mu diyeceksin?
 - O defter benim değil, yeminle.
 - Öyleyse Bayan Meurisse'in olmalı.
 - Onun değil!
 Kimsenin değil mi?
 Herhâlde benim değil.
 Bak, yasaya aykırı iş yaparken yakalandın.
 Yirmi sene hapis gerektiren bir suç!
 Bayan Meurisse de yardakçılıktan 10 sene yiyebilir.
 - Zampa'yı bana ver, seni korurum.
 - Neye karşı koruyacaksınız?
 Koruyamazsınız!
 Kimse beni Zampa'ya karşı koruyamaz!
 Siz de biliyorsunuz!
 Konuşursam ölürüm.
 Siz de biliyorsunuz!
 Konuşmak istemiyorsan konuşma.
 Zampa seni hapisteyken bile öldürtür.
 İfade ver, seni yeni bir kimlikle Kanada'ya göndereyim.
 - Konuşamam.
 - Evet, konuşabilirsin.
 Yapamam  çok ürküyorum  Allah’ın belası, konuşamam!
 Lütfen  ne istiyorsa söyle ona  - Dora!
 - Yalvarırım konuş.
 Lütfen.
 Konuş, böyle yapma.
 Lütfen.
 Yalvarıyorum.
 İki pasaport isterim.
 İki pasaport ve Cumhurbaşkanından bir mektup.
 Ondan sonra konuşurum.
 Bitti artık  Da Costa'ya ulaşamıyoruz.
 Sıkı bir gözetim altında.
 Yargıca anlatırsa hapı yuttuk.
 Korsikalılar bizi safra gibi atar ve hapiste çürürüz.
 Dışarıda hâlâ bir adamın var mı?
 O zaman başka bir çözüm var, ama bunu yaparsak   Tany suçlanacaktır.
 - Geri çekilin madam!
 - Bırakın geçeyim!
 O benim kocam!
 Dokunmayın bana!
 "Sonra gömlek değiştirir gibi fikir değiştirenler vardır." Jeannot!
 İyi misin?
 "Macera yorucu olur.
 Otomobil kullanmaya istekliysek " "İşte bir tane var!
" "Hayır, o bir kamyon.
 Arkaya atlayın çocuklar, sizi götürürüm.
" - "Sağ olun ama ben " - Tany  Yargıç Michel öldü, vurmuşlar.
 Devam et.
 "Bu şartlar altında yolculuk edilemez.
" "Aynı görüşteyim.
 Bir fikrim var.
 Bekleyin hemen döneceğim.
" "Arabada pahalı olan motorudur.
" "Vrum, vrum  İçine girmenizi öneririm.
" Pekâlâ.
 Niye ağlıyorsun?
 Ağlama, bana bak.
 Artık kocaman bir adam oldun.
 Ağlamayın, saklanacağım.
 Pekâlâ!
 Gidelim!
Dışarı çıkın!
 Evin etrafı sarılmıştır!
 Kaldır onu.
Çıkmanız için 30 saniye veriyoruz, yoksa yakalamak için içeri gireceğiz!
 Elinizi başınızın üstüne koyun!
 Başınızın üstüne dedim!
 Diz çökün!
Bugün tarihi bir gün.
 Adaletin suça galip gelmesi.
 Gaetàn Zampa'nın parmaklıklar arkasında olduğunu   memnuniyetle bildiririm.
 Bu münasebetle Marsilya polis kadrosunu   içtenlikle kutluyorum.
 Çünkü bu operasyonun başarıyla sonuçlanması için   birkaç hafta süreyle güçlerini birleştirmişlerdir.
 Bu kelimeleri söylerken   düşüncelerimde iyi dostum Pierre Michel var.
 "Fransız Bağlantısını bitirmek için   hayatını veren cesur yargıç.
 Ölümü tüm Fransa için büyük bir kayıp olmuştur.
 Adaletin yerine getirilmesi gereklidir.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar