Soysuzlar Çetesi (2009)Inglourious Basterds
| |
153 dk
Yönetmen:Quentin Tarantino
Senaryo:Quentin Tarantino
Ülke:ABD , Almanya
Tür:Macera, Dram, Savaş
Vizyon Tarihi:21 Ağustos 2009 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca
Çekim Yeri:Paris 18, Paris, Fransa
Kelimeler:naziler, alman, asker, devamı...
Nam-ı Diğer:Inglorious Bastards
Oyuncular: Brad Pitt,Mélanie Laurent,Christoph Waltz,Eli
Roth, Michael Fassbender
Özet
“Inglorious Basterds”ın konusu, Alman işgali altındaki
Fransa’da başlar. Çok sevdiği ailesinin, Nazi Albay Hans Landa’nın (Christoph
Waltz) tarafından katledilmesine tanıklık eden Shosanna Dreyfus (Melanie
Laurent) adlı kadın, katliamdan kılpayı kurtularak Paris’e kaçar. Orada sinema
salonu sahibi ve işletmecisi olarak yeni bir kimlik edinir.
Aynı günlerda Avrupa’nın başka bir köşesinde Teğmen Aldo
Raine (Brad Pitt), Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı
misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından “Piçler”
yakıştırmasıyla bilinen Raine’ın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine
zarar verme misyonunu üstlenmiştir.
Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von
Hammersmark (Diane Kruger) ile işbirliği yaparlar. Shasoanna’nın kendi
intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin
kaderleri kesişecektir.
Altyazı
1. Bölüm
Bir zamanlar Nazi
işgalindeki Fransa'da İçeri gir ve kapıyı kapat.
Julie, yüzümü
yıkamam için bana biraz su getir.
Sonra da kız
kardeşlerinle eve gir.
Su hazır, baba.
Teşekkür ederim,
tatlım.
Şimdi kız
kardeşlerinle içeri gir.
Koşma.
Buranın sahibi
Perrier LaPadite mi?
Ben, Perrier
LaPadite'im.
Tanıştığımıza memnun
oldum, Mösyö Perrier LaPadite, SS Birliği'nden Albay Hans Landa.
Sizin için ne
yapabilirim?
Beni evinize davet
edebileceğinizi ve biraz
konuşabileceğimizi umuyordum.
Elbette.
Önden buyurun.
Albay Landa, ailem.
SS Birliği'nden
Albay Hans Landa Matmazel.
Emrinizdeyim.
Ailenizle ilgili
köyde duyduğum dedikoduların hepsi doğruymuş.
Kızlarınızın hepsi
birbirinden güzel.
Teşekkür ederim.
Lütfen oturun.
Suzanne, Albaya
şarap getirir misin?
Maalesef olmaz.
Çok teşekkürler,
Mösyö LaPadite, fakat şarap olmaz.
Burası bir mandıra
olduğuna göre, sütünüz vardır herhalde.
Evet.
O halde sütü tercih
ederim.
Elbette.
Julie, pencereyi
kapatır mısın lütfen?
Teşekkür ederim.
Mösyö, hem aileniz hem
de inekleriniz için "Bravo"
diyorum.
Teşekkür ederim.
Masada bana eşlik
edin, lütfen.
Peki.
Mösyö LaPadite konuşmamızın özel olması daha iyi olur.
Adamlarımı dışarıda
bıraktığımı fark etmişsinizdir.
Gücenmezlerse, güzel
kızlarınızdan dışarı çıkmalarını rica eder misiniz?
Haklısınız.
Charlotte, kızları
dışarı çıkarır mısın?
Albayla
konuşacaklarımız var.
Mösyö LaPadite üzülerek söylemeliyim ki Fransızca bilgimin
sınırlarını zorladım.
Böyle yetersiz bir
Fransızcayla devam etmek, beni utandırmaktan öteye gitmez.
Bununla birlikte,
oldukça iyi İngilizce konuştuğunuzu düşünüyorum.
Evet.
Ben de çok iyi
İngilizce konuşuyorum.
Sizin evinizde
olduğumuzdan sohbetimizin bundan
sonrasına İngilizce devam etmek için sizden
izin istiyorum.
Elbette.
Sizi ve ailenizi iyi
tanımama rağmen beni tanıyıp
tanımadığınızı bilmem mümkün değil.
Varlığımdan haberdar
mısınız?
- Evet.
- Bu iyi.
Fransa'da yapmakla
görevlendirildiğim işten haberiniz var mı?
Evet.
Bana ne duyduğunuzu
anlatın, lütfen.
Duydum ki Führer sizi, Fransa'da saklanan ya da Yahudi
değilmiş gibi davranan Yahudileri toplamakla
görevlendirmiş.
Führer bile bunu bu
kadar iyi anlatamazdı.
Memnuniyet verici
olmakla birlikte ziyaretinizin amacını
çözemedim.
Almanlar Yahudileri
sakladığımı düşünerek dokuz ay önce evimi
aradılar ve bir şey bulamadılar.
Bundan haberim var.
Bu bölgenin raporlarını
okudum.
Ancak her kurumda
olduğu gibi, yeni bir yönetim başa geldiğinde
her zaman için tekrar edilen işler olur.
Bunların çoğu
gerçekten vakit kaybıdır ancak yine de yapılması gerekir.
Size birkaç sorum
olacak, Mösyö LaPadite.
Cevaplarınızla bana
yardım edebilirseniz şubem aileniz
hakkındaki dosyayı kapatabilir.
Pekala, işgalden
önce bu bölgede dört Yahudi aile vardı.
Hepsi de sizin gibi
sütçüymüş.
Dolerac, Rollin,
Loveitt ve Dreyfus aileleri.
Doğru mu?
Bildiğim kadarıyla sütçü Yahudi aileler bunlardı.
Albay, pipo içsem
rahatsız olur musunuz?
Mösyö LaPadite,
burası sizin eviniz, keyfinize bakın lütfen.
Bu belgelere göre, bu
bölgedeki Yahudi ailelerin tümü bulunmuş, Dreyfuslar hariç.
Geçen yıl bir ara
ortadan kaybolmuş gibi görünüyorlar.
Bundan çıkardığım
sonuç, ya kaçışlarını iyi planladılar ya
da biri onları çok başarılı bir şekilde saklıyor.
Dreyfuslar hakkında
ne duydunuz, Mösyö LaPadite?
- Sadece dedikodu.
- Dedikodulara
bayılırım!
Gerçekler yanıltıcı
olabilir.
Dedikodularsa, doğru
ya da yanlış, çoğu kez gerçeği ortaya çıkarabilir.
Evet, Mösyö LaPadite Dreyfuslarla ilgili ne dedikodular duydunuz?
Tekrar ediyorum,
bu sadece bir dedikodu, ancak duyduk ki, Dreyfuslar İspanya'ya gitmeyi
başarmışlar.
Demek kaçtıklarına
dair dedikodular duydunuz?
Evet.
Dreyfuslarla hiç
tanışmadım, ev halkının tam sayısını ve
yaşlarını benim için doğrular mısınız?
Beş kişilerdi.
Baba, Jacob.
Karısı, Miram ve onun erkek kardeşi Bob.
Bob kaç yaşında?
30, 31.
Devam edin.
Ve çocuklar, Amos ve Shosanna.
Çocukların yaşları?
Amos dokuz ya da on
yaşındaydı.
- Peki ya Shosanna?
- Shosanna da 18 ya da 19.
Tam emin değilim.
Evet, sanırım işe
yarar.
Gitmeden önce,
lezzetli sütünüzden bir bardak daha alabilir miyim?
Ne demek.
Mösyö LaPadite Fransa halkının bana taktığı isimden
haberiniz var mı?
Bu tür şeylerle
ilgilenmem.
Yine de bana
taktıkları isimden haberiniz var.
Var.
Neden haberiniz var?
- Size Yahudi Avcısı
dediklerinden.
- Kesinlikle.
İsmi tekrarlamaktan
duyduğunuz endişeyi anlıyorum.
Heydrich, Prag'ın
iyi kalpli halkının ona verdiği isimden
nefret ediyor olmalı.
Aslına bakarsak,
Cellat isminden neden nefret ettiğini anlamak güç.
Görevdeyken bu
ismi hak edecek her şeyi yaptığını gösterir bu.
Bense tam
tersine, gayri resmi unvanımı çok seviyorum
çünkü onu kesinlikle hak ettim.
Beni bu kadar etkili bir Yahudi
avcısı yapan özellik, çoğu Alman askerinin aksine onların sırf Alman gibi düşünebildikleri yerde benim bir Yahudi gibi düşünebilmemdir.
Daha doğrusu, bir
Alman askeri gibi.
Alman halkıyla bir hayvanın
hangi özelliği paylaştığı belirlenecek olsaydı
bu bir atmacanın kurnaz ve yırtıcı içgüdüsü olurdu.
Fakat Yahudilerin bir hayvanla hangi özelliği
paylaştığı belirlenecek olsaydı
sıçanınki olurdu.
Führer ve Goebbels'in propagandasında hemen
hemen aynı şey söylendi.
Ancak vardığımız sonuçları birbirinden
ayıran benim bu tür bir karşılaştırmayı
hakaret olarak görmememdir.
Bir an için sıçanın içinde yaşadığı dünyayı
düşünün.
Düşmanca bir dünya gerçekten de.
Şu an bir sıçan ön kapınızdan içeri
koşsaydı onu düşmanca mı karşılardınız?
Galiba, evet.
Herhangi bir sıçan
onlara duyduğunuz bu düşmanlığı doğuracak bir şey yaptı mı?
Sıçanlar hastalık
yayar.
İnsanları ısırır.
Sıçanlar
hıyarcıklı vebaya neden olmuşlardı ama bu bayağı önceydi.
Sıçanın yaydığı
herhangi bir hastalığı sincabın da
taşıdığını ileri sürüyorum.
Aynı fikirde
misiniz?
Yine de sıçanlara
duyduğunuz düşmanlığı, sincaplara karşı
- duymadığınızı düşünüyorum, öyle
değil mi?
- Hayır.
Oysa ikisi de
kemirgen, öyle değil mi?
Ve kuyrukları
dışında birbirlerine çok benziyorlar, öyle değil mi?
İlginç bir
düşünce, Albay.
Düşünce ne kadar
ilginç olsa da hissettiklerinizi bir
parça olsun değiştirmiyor.
Ben konuşurken
bir sıçan içeri doğru yürüyor olsaydı
onu bir kase lezzetli sütünüzle karşılar mıydınız?
Muhtemelen hayır.
Ben de öyle
düşünmüştüm.
Onlardan
hoşlanmıyorsunuz.
Neden
hoşlanmadığınızı aslında bilmiyorsunuz.
Tek bildiğiniz
onları iğrenç bulduğunuz.
Sonuç olarak
Yahudilerin saklandığından şüphelenilen
bir evde Alman askeri arama yapıyor.
Atmaca nereye
bakar?
Ahıra bakar,
tavan arasına bakar, mahzene bakar, kendi saklanabileceği her yere bakar.
Ancak saklanmak
için bir atmacanın aklına gelmeyecek bir sürü yer vardır.
Yine de,
Führer'in beni Avusturya'daki Alpler'imden alıp Fransız inek kırsalına getirmesinin nedeni,
o yerleri bilmemdir.
Zira insanoğlunun
onurundan vazgeçtiği an ne kadar büyük
başarılar gösterebileceğinin farkındayım.
Ben de pipomu
içebilir miyim?
Lütfen, Albay,
rahatınıza bakın.
Şimdi görevim
gereği, adamlarımın evinizde bir arama
yapmasını istemeliyim listemdeki
isminizin üstünü resmi olarak çizebilmek için.
Herhangi bir
kuralsızlık görüldüğünde emin olun
olacaktır Bana, arama yapılmasını
gereksiz kılacak bir şey söylemedikçe
olacak olan budur.
Ayrıca, görevimi
yapmamı kolaylaştıracak her bilginin
karşılığının ceza olmayacağını da ekleyebilirim.
Aslında tam tersi.
Karşılığı ödül olacaktır.
Ve o ödül, ülkenizi
işgalimizin bundan sonraki döneminde ailenizin
Alman ordusunca taciz edilmesine son verilmesi şeklinde olacaktır.
Devlet düşmanlarını
koruyorsunuz, öyle değil mi?
Evet.
Döşemenin altında
saklıyorsunuz, öyle değil mi?
Evet.
Saklandıkları
yerleri gösterin bana.
Bir hareketlenme
duymadığıma göre dinlemelerine rağmen, İngilizce
bilmediklerini farz ediyorum.
Evet.
Şimdi tekrar
Fransızcaya geçeceğim ve sizin de planıma uymanızı istiyorum.
Anlaşıldı mı?
Evet.
Mösyö LaPadite süt için teşekkür ederim ve misafirperverliğiniz için de.
Buradaki işimizin
bittiğine inanıyorum.
Hanımlar.
Zaman ayırdığınız
için teşekkür ederim.
Ailenizi artık
rahatsız etmeyeceğiz.
Pekala, Mösyö Matmazel.
Sizlere veda
ediyorum ve hoşça kalın diyorum.
Kız bu.
Görüşürüz Shosanna!
2. Bölüm
SOYSUZLAR ÇETESİ
Hazır ol!
Adım, Teğmen Aldo
Raine.
Özel bir ekip
kuruyorum ve bana sekiz asker gerek.
Sekiz Yahudi Amerikan
askeri.
Armadanın yakında
yola çıkacağını hepiniz duymuşsunuzdur.
Evet, biz biraz daha
erken ayrılacağız.
Fransa'ya sivil
kıyafetlerle bırakılacağız.
Düşman topraklarına
vardığımızda çalılıklarda pusu kuran
gerillalar gibi bir tek şey yapıyor
olacağız.
Sadece bir tek şey.
Nazileri öldürmek.
Sizleri hiç
tanımıyorum ama adım gibi biliyorum kahrolası
Smoky Dağları'ndan inip 8000 km denizi
aşıp Sicilya'nın yarısına kadar ilerleyip
kahrolası bir uçaktan atlayıp Naziler'e insanlık öğretmek için gelmedim.
Naziler'de insanlık
yok.
Yahudiler'den nefret
eden, soykırım yapan bir manyağın piyadeleri onlar ve yok edilmeleri gerek.
İşte bu yüzden Nazi
üniforması giydiğini gördüğümüz her it ölecek.
Dağ adamı Jim
Bridger'ın soyundan geliyorum.
Yani bende biraz
Kızılderililik var.
Ve savaş planımız Apaçi
direnişindeki gibi olacak.
Almanlar'a karşı
gaddar olacağız ve gaddarlığımız
sayesinde kim olduğumuzu öğrenecekler.
Gaddarlığımızın
kanıtı, arkamızda bırakacağımız, bağırsakları çıkmış, organları parçalanmış ve
tanınmaz hale gelen kardeşlerinin cesetleri olacak.
Ve Almanlar
birbirlerine yardım edemeyecekler fakat
kardeşlerinin ellerimizde ve botlarımızın topuklarında ve bıçaklarımızın ucunda çektikleri acıyı
hayal edecekler.
Ve Almanları
tiksindireceğiz.
Ve Almanlar bizden
konuşacak.
Almanlar bizden
korkacak.
Almanlar geceleri gözlerini
kapattıklarında ve yaptıkları
kötülükler yüzünden bilinçaltları onlara işkence ettiğinde bizi düşünerek işkence çekecekler.
Hoşunuza gitti mi?
Evet, efendim!
Duymak istediğim bu.
Siz savaşçı
özentilerine bir uyarım olacak.
Emrime girdiğinizde,
borca gireceksiniz.
Bana bir borcunuz
olacak, bizzat.
Emrim altındaki her
adamın bana 100 Nazi'nin kafa derisi borcu olacak.
Ve kafa derilerimi
istiyorum.
Hepiniz bana 100
Nazi'nin kafa derisini getireceksiniz, 100 ölü Nazi'nin kafalarından alınacak.
Ya da denerken
öleceksiniz.
Hayır, hayır, hayır,
hayır, hayır!
Bu Yahudi domuzlara
daha ne kadar katlanmak zorundayım?
Adamlarımı sinek
gibi öldürüyorlar!
Korku kaynaklı
hezeyandan çıkan son dedikoduyu
duydunuz mu?
Biri adamlarımı sopayla dövüyormuş!
"Yahudi
Ayısı" dedikleri kişi güya bir
Golem'miş!
Führerim, bu sadece
askerlerin dedikodusu.
Gerçekte kimse
"Yahudi Ayısı"nın bir Golem olduğuna inanmıyor.
Neden olmasın?
Tıpkı bir hayalet
gibi yakalanmaktan kurtulabiliyorlar.
İstedikleri an
ortaya çıkıp istedikleri an yok olabiliyorlar.
Etten kemikten
olduklarını kanıtlamak ister misiniz?
O halde onları bana
getirin!
Eyfel Kulesi'ne
topuklarından çıplak asacağım onları!
Sonra da Paris'in
sıçanları ziyafet çeksin diye cesetlerini
kanalizasyona atacağım!
Kliest!
Emredin, Führerim!
Fransa'da konuşlanan
Alman askerlerinin tümüne bir emrim var!
"Yahudi
Ayısı" lakaplı Yahudi soysuzuna bir
daha "Yahudi Ayısı" denmeyecek.
Başüstüne, Führerim!
Er Butz'u hala
görmek istiyor musunuz?
Kimdir ve nedir, Er
Butz?
O, şahsen görmek
istediğiniz asker.
Mangası Teğmen
Raine'in Yahudileri tarafından pusuya düşürülmüştü.
Hayatta kalan tek
asker.
Tabii ki onu görmek
istiyorum.
Hatırlattığın için
teşekkür ederim.
İçeri gönder onu.
Sadece Çavuş
Rachtmann, Ludwig ve ben pusudan sağ kurtulduk.
Bir adam başımızda
nöbet tutarken geri kalanlar kafa derisi yüzdü.
Hey, Hirschberg.
Şu Lahanacı çavuşu
buraya gönder.
Sen.
Yürü.
Çavuş Werner
Rachtmann.
Teğmen Aldo Raine.
Tanıştığımıza sevindim.
Otur ne demek
biliyor musun, Werner?
- Evet.
- Otur o zaman.
İngilizcen nasıl?
Eğer gerekirse,
tercüme edecek birkaç arkadaşımız var.
O, Wicki, bir
Avusturya Yahudisi, şansı varken Münih'ten siktir olup gitmiş.
Amerikalı olmuş,
orduya yazılmış geri dönüp hepinizin canınıza okumak için.
Biri daha, onu
tanıyor olabilirsin.
Çavuş Hugo Stiglitz.
Adını duydun mu?
Alman ordusundaki
herkes Hugo Stiglitz'i tanır.
Hugo Stiglitz'in Alman askerleri arasında ünlü olmasının
nedeni basit.
Bir Alman askeriyken 13 kişiyi öldürdü.
13 Gestapo subayını.
Onu kurşuna dizmek yerine başkomutanlık onu Berlin'e göndermeye
karar verdi.
İbret olsun diye cezalandırmak için.
Söylemeye gerek yok, Soysuzlar ondan haberdar olunca Berlin'e
hiç gitmedi.
Çavuş Hugo Stiglitz?
Teğmen Aldo Raine.
Bunlar da Soysuzlar.
Adımızı hiç duydun
mu?
Yaptıklarının büyük
hayranı olduğumuzu söylemek istiyoruz.
Nazileri öldürme
konusunda çok yetenekli olduğunu
düşünüyorum.
Bu tür yetenekleri keşfedebilmekle
övünürüm.
Ancak Nazi katili
olarak hala amatör seviyedesin.
Profesyonel olmak
isteyip istemediğini görmeye geldik.
Kim olduğumuzu
bildiğini varsayabilir miyim?
Sen Apaçi Aldo'sun.
Werner, bizi
duyduysan işimizin esir almak
olmadığını da duymuşsundur.
Biz Nazi öldürme
işindeyiz ve işlerimiz patlama yaptı, kuzen.
Aynen.
Şimdi bu oyunu iki şekilde
bitirebiliriz.
Ya seni öldüreceğiz ya
da gitmene izin vereceğiz.
Bu çukurdan canlı
çıkıp çıkmaman tamamen sana bağlı.
Yolun yukarısında, biraz
ileride bir meyve bahçesi var.
Seninki dışında, buralarda
bir Lahanacı devriyesi daha var.
Eğer devriyede
keskin nişancılar varsa, o bağ nişancılar için cennet olur.
Eğer tekrar lahana
turşulu sandviç yemek istiyorsan
haritada bana yerlerini göstermek zorundasın.
Bana kaç kişi
olduklarını söylemelisin.
Ayrıca yanlarında ne
tür ağır silahlar taşıdıklarını söylemelisin.
Almanların hayatını
tehlikeye atacak bir bilgiyi söylememi bekleyemezsin benden.
Werner, işte burada
yanılıyorsun çünkü beklediğim tam olarak bu.
Ağaçlara saklanan
Almanları öğrenmeliyim.
Bana söylemelisin.
Ve bunu bana hemen
söylemelisin.
Şimdi o parmaklarını
al ve bana partinin yerini bu haritada
göster.
Kaç kişi geliyor ve
oynamak için yanlarında ne getiriyorlar?
Saygılarımla
reddediyorum, efendim.
Bunu duydun mu?
Evet.
O, Çavuş Donny
Donowitz.
Lakabını biliyor
olabilirsin.
Yahudi Ayısı.
Apaçi Aldo'yu
duyduysan Yahudi Ayısı'nı da duymuşsundur.
- Yahudi Ayısı'nı
duydum.
- Ne duydun?
Alman askerlerini
sopayla dövdüğünü.
Beyinlerini beyzbol
sopasıyla dağıtır, işte bunu yapar.
Werner, son bir kez
daha soracağım sana.
Eğer yine
saygılarınla reddedersen Yahudi Ayısı'nı buraya çağıracağım.
Koca sopasını alacak ve öldürene kadar seni benzetecek.
Şimdi o Viyana
şnitzel parmağını al ve öğrenmek
istediğimi bana bu haritada göster.
Siktir.
Yahudi köpeklerin de
siktirsin.
Werner, bunu
söylemen hepimizi memnun etti.
Açıkçası, Donny'nin
Nazileri ölesiye dövmesini izlerken sinemaya
gitmiş gibi oluyoruz.
Donny!
Evet?
Burada ülkesi için ölmek
isteyen bir Alman var.
Ona yardım et.
Bunları Yahudileri
öldürdüğün için mi aldın?
Cesaretim için.
Yerinizde olsaydım
şu an altıma yapardım.
Kahrolası Teddy
Williams stadın dışına vuruyor!
Fenway Stadyumu Tamsayı
Teddy'nin vuruşu için ayakta!
Kahrolası Lansdown
Caddesi'ne gitti.
Sen!
Lanet olsun,
Hirschberg!
Donny, diğerini
getir buraya.
Canlı olarak!
Kalk ayağa pislik!
Vuruş sırası sende.
Sahaya çık!
İki isabet.
Ben sana, sen yere.
İngilizce biliyor
musun?
Wicki.
Yaşamak istiyor
muymuş, sor ona.
Ona, haritada Alman
mevkisini göstermesini söyle.
Kaç Alman olduğunu
sor.
Yaklaşık 12 kişi.
Ne tür silahları
varmış?
Bu sorgu
işkencesinden nasıl sağ kurtuldun?
Gitmeme izin
verdiler.
Burada olanları
rapor ettiğinde anlattığın şeyleri
anlattığını onlara anlatamazsın.
Seni vururlar.
Ne ayrıcalığın
olduğunu, yaşamana niye izin verdiğimizi bilmek isteyecekler.
Sen de onlara
elimize geçirdiğimiz her Nazi'nin başına gelecekler mesajını tüm erata söylemen için seni sağ
bıraktığımızı söyleyeceksin.
Kimseye hiçbir şey
söylemeyeceksin.
Tek ayrıntı bile
vermeyeceksin!
Birliğin pusuya
düşürüldü ve sen kaçtın!
Tek kelime fazlasını
söylemek yok!
Emredersiniz,
Führerim!
Diğer sağ kalanlara
yaptıkları gibi seni de damgaladılar mı?
Evet, Führerim.
Savaştan sağ
kurtulduğuna göre eve döndüğünde ne yapacaksın?
Anneme daha önce hiç
sarılmadığım gibi sarılacağım.
Annesine
sarılacakmış.
Çok hoş, değil mi?
Üniformasını
çıkaracak mıymış, sorsana.
Üniformayı
çıkarmakla kalmayıp yakmayı da düşünüyorum.
Yakacakmış.
Biz de öyle
düşünmüştük.
Hoşumuza gitmedi bu.
Nazilerimizi
üniformalı severiz biz.
Onları bu şekilde
ayırt edebiliriz.
Şıp diye.
Fakat sen o
üniformayı çıkarırsan kimse senin Nazi olduğunu anlamaz.
Bu da bizim işimize
gelmez.
O yüzden üstünden
çıkaramayacağın küçük bir şey vereceğim sana.
Biliyor musun
Teğmen, bu işte gittikçe ustalaşıyorsun.
Carnegie Hall'da nasıl
konser verebileceğini biliyor musun?
Pratik yaparak.
3. Bölüm PARİS'TE ALMAN GECESİ HAZİRAN SHOSANNA
DREYFUS
Ailesinin katledilişinden dört yıl sonra Yarın ne başlıyor?
Max Linder festivali.
Linder'i Chaplin'e
hep tercih etmişimdir.
Linder'in hiçbir
zaman "The Kid" gibi iyi bir film yapmaması dışında.
"The
Kid"in takip sahnesi muhteşem.
Sinemana bayılıyorum.
Mersi.
Senin mi?
Bana mı ait?
Oui.
Oui.
Senin gibi genç bir
kızın sinema sahibi olması nasıl bir şey?
Teyzem bana bıraktı.
Alman gecesine ev
sahipliği yaptığın için teşekkürler.
Tercih şansım yok fakat rica ederim.
Riefenstahl'ın dağ
filmlerine bayılırım özellikle de Piz Palü'ye.
Riefenstahl hayranı
bir Fransız kızı görmek hoş.
Bayan Riefenstahl'a
karşı hissettiklerim için kullanacağım
kelime "hayran" olmazdı.
Fakat yönetmen
Pabst'a hayransın, değil mi?
Gerekmediği halde onun
ismini girişe yazdırmanın nedeni de bu.
Ben Fransızım.
Ülkemizde
yönetmenlere saygı duyarız.
Alman bile olsalar.
Alman bile olsalar.
Yardımın için
teşekkürler, asker.
Hoşça kal.
İşin bitmedi.
Yarın sabah
bitiririm.
İsminizi sorabilir
miyim?
Belgelerimi mi
görmek istiyorsun?
Emmanuelle Mimieux.
Çok güzel bir isim
bu.
Mersi.
Belgelerimle işin
bitti mi?
Matmazel, kendimi
tanıtabilir miyim?
Fredrick Zoller.
Pekala sinemasever bir arkadaşla sohbet etmek bir
zevkti.
Tatlı rüyalar,
matmazel.
Hoşça kalın.
Merhaba,
matmazel.
Size katılabilir
miyim?
Dinle,
Fredrick Adımı hatırlıyor musunuz?
Evet.
Dinle, oldukça
cana yakın bir arkadaşa benziyorsun
Teşekkür ederim.
Rica ederim.
Yine de beni rahatsız
etmeyi bırak.
Özür dilerim,
matmazel başınıza bela olmaya
çalışmıyordum.
Arkadaşça davranmaya
çalışıyordum sadece.
Arkadaşın olmak
istemiyorum.
Neden istemiyorsunuz?
Çocuk gibi davranma.
Nedenini biliyorsun.
Ben üniformadan
ibaret değilim.
Benim için öylesin.
Umutsuzca bir
Fransız sevgili istiyorsan Vichy'ye
gitmeni öneririm sana.
Kimsin sen?
Üniformadan ibaret
olduğumu sanıyordum.
Sadece bir Alman
askeri değilsin.
Birinin oğlu musun?
Çoğu Alman askeri
birilerinin oğludur.
Çok şanslı bir
kızsın, cesur bir savaş kahramanını büyüledin.
Hayır, hayır, hayır,
hayır.
Matmazel benim
sevgilim değil.
"Sevgiler
Babette" diye imzalayabilir misiniz?
Demek bir savaş
kahramanısın?
Ne yaptın?
Duvarlarla çevrili
bir yerde çan kulesinde yalnızdım.
Ben ve binlerce
mermi.
Bir kuş yuvasında üç yüz düşman askerine karşı.
Kuş yuvası ne?
Kuş yuvası bir
nişancı için çan kulesi gibi bir yerdir.
Yüksek bir yapıdır
ve 360 derecelik görüş sağlar.
Nişancılar için çok
avantajlı bir yerdir.
Kaç kişiyi öldürdün?
Altmış sekiz.
İlk gün.
Yüz elli ikinci gün.
Üçüncü gün otuz iki.
Dördüncü gün
şehirden çıktılar.
Doğal olarak, savaş
hikayem Almanya'da oldukça ilgi çekti bu
yüzden herkes beni tanıyor.
Bana Alman Çavuş
York diyorlar.
Belki
kahramanlıklarınla ilgili bir film yaparlar.
Joseph Goebbels de
aynı şeyi düşündü.
Filmi yaptı da, adını
"Ülkenin Gururu" koydu.
Ve kendimi oynamamı
istediler ben de oynadım.
Joseph bu filmin
onun başyapıtı olacağını düşünüyor.
Ben de Alman Van
Johnson olacağım.
"Ülkenin
Gururu" senin hakkında mı?
"Ülkenin
Gururu"nun başrol oyuncusu sen misin?
Biliyorum.
Komik mi?
Filminde sana bol
şans, asker.
Umarım Joseph'le aranda her şey iyi gider.
Hoşça kal!
- Yardıma ihtiyacın
var mı?
- Hayır, sorun yok.
Bana ihtiyacın
olursa, depodayım.
Tamam, aşkım.
Matmazel Mimieux?
Evet?
Burası sizin
sinemanız mı?
Evet.
Aşağı gelin!
Lütfen.
Anlamıyorum.
Ne yaptım?
Ne yaptığını bilmek
istiyor.
Kaldır kıçını da bin
şu arabaya.
Amerika'nın
atletizmde rekabetçi olmasını kölelerin çocukları sağlıyor.
Amerikan Olimpiyat
altını Zenci teriyle ölçülebilir.
Hitler'in 3. Reich İmparatorluğu'nun ikinci adamı.
İyi, geldin.
Davetimi kabul edip
etmeyeceğinden emin değildim.
Davet mi?
Bahsettiğin genç
hanım bu mu?
Evet, Dr. Goebbels.
Emmanuelle,
tanışmanı istediğim biri var.
Emmanuelle Mimieux, seni
Propaganda Bakanı Alman film
endüstrisinin lideri ve artık aktör olduğuma göre patronum, Dr.
Joseph Goebbels'le tanıştırmak istiyorum.
Namınız sizden önde
gidiyor, Bayan Mimieux.
Ve genellikle, Bay
Goebbels'in Fransızca tercümanı Matmazel
Francesca Mondino.
Merhaba.
Merhaba.
Binbaşı'yla
tanışmıştınız.
Aslında kendimi
tanıtmamıştım.
Gestapo'dan Binbaşı
Dieter Hellstrom.
Emrinizdeyim,
matmazel.
Lütfen izin verin oturun lütfen.
Şampanyayı deneyin
matmazel, çok iyi.
Aslında küçük hanım,
size kızgın olmam gerekirdi.
Fransa'ya geliyorum ve yıldız oyuncumla öğle yemeği yemek
istiyorum.
Haberim yoktu Paris'in gözdesi olmuş.
Ve şimdi bana
ayıracak vakit bulması gerekiyor.
İnsanlar beni görmek
için saatlerce, günlerce kuyrukta bekler.
Ben, Führer ve Er Zoller için, beklerim.
Sonunda genç erle
görüşme şansı bahşedildi bana.
Ve o tüm yemek
boyunca sizden ve sinemanızdan bahsetti.
Evet Bayan Mimieux,
işe dönelim.
Bakan Doktor
Goebbels.
Henüz onun haberi
yok.
Kız aptal değilse eminim
çoktan anlamıştır.
Ne de olsa bir
sinema yönetiyor.
Francesca, söyle ona.
Size söylemeye
çalıştıkları şey Emmanuelle, Er Zoller yemekte
son bir saati Mösyö Goebbels'i ikna etmeye çalışarak geçirdi.
Er Zoller'in
filminin galası için yapılan planların iptali
ve galanın sizin sinemanızda yapılması için.
Ne oldu?
Haberi ben vermek
istedim.
Kahretsin!
Özür dilerim Er Zoller, elbette istediniz.
Mesele nedir?
Er, matmazele haberi
kendi vermek istedi.
Saçma!
Ben sorularımı
sorana kadar haber vereceği hiçbir şey yok.
Durumu açıklığa
kavuşturalım, galam için sinemaları değiştirmeyi kabul etmedim.
Aynen dikkate alındı.
Locanız var mı?
Evet.
Kaç tane?
İki.
Daha fazla olsa iyi
olurdu.
Salonunuzda kaç
koltuk var?
Üç yüz elli.
Bu neredeyse
Ritz'inkinden dört yüz koltuk az.
Fakat Dr. Goebbels
bu o kadar kötü bir şey değil.
Koltuk işgal eden,
yaltaklanan her Fransız burjuvasına yüz
vermek istemediğinizi kendiniz söylediniz.
Daha az koltukla,
daha seçkin olur gala.
Salonu doldurmaya
çalışmayacaksınız, koltuklar için onlar kapışacak.
Ayrıca, boş verin
Fransızları.
Bu bir Alman gecesi,
bir Alman etkinliği, bir Alman töreni.
Bu gece sizin, benim Alman ordusu, yüksek komuta onların aileleri ve dostları için.
Salona, beyaz
perdedeki kahramanlıkları izlerken yüreği
sızlayacak insanlar alınmalı sadece.
Hatiplik konusunda
geliştiğini görüyorum.
Görünüşe göre bir
canavar yarattım.
Tuhaf bir şekilde
ikna edici bir canavar.
Savaş bittiğinde,
politika bekliyor.
Pekala, asker arzunuzu yerine getirmek istiyorum ama karar vermeden önce bu genç hanımın sinemasında
bir film izlemeliyim.
Evet genç hanım, bu
gece özel bir gösterim için sinemanızı kapatmalısınız.
Hangi Alman
filmleriniz var?
Landa, demek
buradasın?
Emmanuelle, SS
Birliği'nden Albay Hans Landa.
Galanın güvenliğinden
sorumlu olacak.
Büyülendim, matmazel.
Görüşürüz, Shosanna!
Şimdi de Reich
Bakanı'nı bir sonraki randevusuna götürmeliyim.
Köle tüccarı.
Fransız köle tüccarı.
Aslına bakılırsa, bu
keyifli Alman gecesinin güvenlik şefi
olarak Matmazel Mimieux'le biraz sohbet
etmem gerek.
Ne tür bir sohbet?
Bir erin bir albayın
emrine şüpheyle yaklaşması gibi oldu bu.
Yoksa alınganlık mı
ediyorum?
Hiçbir şey gerçeğin
üstünde olamaz, Albay.
Otoriteniz
sorgulanamaz.
Fakat namınız sizden
önde gidiyor.
Matmazel Mimieux
veya ben kaygılanmalı mıyız?
Hans, çocuğun kötü
bir niyeti yok.
Sadece aşık.
Ve doğru söylüyor.
Namın senden önde
gidiyor.
İkinizin
endişelenmesine gerek yok.
Güvenlik şefi olarak muhtemel yeni gala yerinin sahibesiyle biraz
sohbet etmem gerek.
Burada strudel
yediniz mi?
Hayır, hayır.
O kadar kötü değil.
Genç erle tanışmanız
nasıl oldu?
Evet, iki strudel.
Biri benim için, diğeri de matmazel için.
Bana bir fincan
espresso, matmazele de bir bardak süt.
Evet matmazel, nasıl
tanıştığınızı anlatıyordunuz?
Birkaç gün öncesine
kadar Er Zoller'den ve
kahramanlıklarından haberim yoktu.
Benim için sinemamın sürekli müşterisiydi sadece.
Birkaç kez konuştuk fakat Matmazel izninizle araya giriyorum.
Bu basit bir
formalite.
Huzursuz olmanıza
gerek yok.
Özür dilerim, krema
istemeyi unuttum.
Bir dakika.
Kremayı bekleyeceğiz.
Pekala, Emmanuelle.
Size Emmanuelle
diyebilir miyim?
Evet.
Evet, Emmanuelle söylesenize
nasıl oluyor da sizin gibi genç bir kadın sinema sahibi oluyor?
Önce siz.
Nasıl?
Dediğim gibi, o
kadar kötü değil.
Sinema sahibi
olmanızın nedenini anlatıyordunuz.
Sinema aslen teyzem
ve enişteme aitti.
İsimleri nedir?
Jean-Pierre ve Ada
Mimieux.
Şu an neredeler?
Eniştem Blitzkrieg
saldırısında öldürüldü.
Yazık.
Devam edin.
Ada teyzem geçen
bahar yüksek ateşten öldü.
Çok üzücü.
İşletmenizde bir
zenci olduğu söylendi bana.
Doğru mu bu?
Evet.
O bir Fransız.
İsmi, Marcel.
Sinemayı
açmalarından itibaren teyzem ve eniştemle birlikte çalıştı.
Benimle birlikte
çalışan tek kişi o.
Ne yapıyor?
Makinist.
İşinde iyi mi?
En iyisi.
Aslında bunun onlar
için niye iyi bir meslek olduğu ortada.
Projeksiyonu siz
kullanabilir misiniz?
Elbette.
Reich Bakanı'nı
tanıyan biri olarak gayet eminim meşhur gecesinin başarı ya da başarısızlığının bir zencinin maharetine bağlı olmasını
istemez.
Bu durumda olur da
geceyi sizin salonunuzda düzenlemeye karar verirsek zenciniz hiç şüphesiz yetenekli olsa da siz projeksiyonu
çalıştıracaksınız.
Uygun mudur?
Evet.
Sigara?
Fransız sigarası
değil.
Alman sigarası.
Size sormak
istediğim bir şey daha vardı.
Fakat şu an,
gerçekten hatırlamıyorum.
Demek ki önemli bir
şey değilmiş.
Bu gece görüşmek
üzere.
İtiraf etmeliyim, bu
sinemanın mütevaziliğini seviyorum.
Sinemanız saygı
uyandırıyor, kilise gibi.
Burayı toparlamak
gerekmez anlamına gelmiyor tabii.
Belki Louvre'a
gider, birkaç çıplak Yunan heykeli alıp
lobiye serpiştiririm.
Söylesene
Emmanuelle, "Lucky Kids"i nasıl buldun?
Lilian Harvey'yi çok
severim.
Lilian Harvey!
Benim yanımda o ismi
bir daha asla telaffuz etme!
Hey ne halt edeceğiz?
Görünüşe göre bir
Nazi film galası yapmamız gerekiyor.
Dediğim gibi, ne halt
edeceğiz?
Seninle bu konu
hakkında konuşmak istiyorum.
Kafam karıştı, neden
bahsediyoruz?
Sinemayı Nazilerle
doldurmaktan sonra da yakıp kül etmekten.
Ben bundan
bahsetmiyorum.
Sen bundan
bahsediyorsun.
Hayır, şu an biz
bundan bahsediyoruz.
Buranın yanıp kül
olmasına biz engel olduysak kendimiz de
yakabiliriz.
Evet Shosanna, bunu
yapabiliriz.
Ve Madam Mimieux'nün
350 nitrat baskı film koleksiyonuyla patlayıcılara
bile ihtiyacımız olmaz öyle değil mi?
Daha çok patlayıcıya
ihtiyacımız olmaz mı demek istedin?
O zamanlarda, 35 mm nitrat filmler öyle yanıcıydı ki bir
bobinle bile tramvaya binemezdiniz.
Onlarla kamu aracına
binemezsiniz.
- Onlar film, öyle
değil mi?
- Evet.
O halde yanıcılar.
Haydi, yaylan.
Çünkü nitrat filmler kağıttan üç kat hızlı yanarlar.
Shosanna'nın 350'den fazla nitrat baskıdan oluşan bir film
koleksiyonu vardı.
Nazi gecesinde
sinemayı yakıp kül edeceğim.
Ve eğer sinemayı
yakacaksam ki yakacağım ikimiz de biliyoruz ki bunu tek başıma yapmama
izin vermezsin.
Çünkü beni
seviyorsun.
Ben de seni
seviyorum.
Güvendiğim tek
insansın.
Fakat yapacaklarımız
bu kadar değil.
Tavan arasındaki
film yapım ekipmanı çalışıyor mu?
Kameranın
çalıştığını biliyorum.
Ya ses kayıt cihazı?
İyi çalışıyor,
aslında.
Geçen hafta kafede
tanıştığım yeni bir gitaristi çektim.
Süper çalışıyor.
Film yapım
ekipmanına neden ihtiyacımız var?
Çünkü Marcel, tatlım bir film yapacağız.
Sadece Naziler için.
4.
Bölüm KİNO OPERASYONU Bu taraftan, Teğmen.
Teğmen Archie Hicox
burada, efendim.
General Ed Fenech.
Rahat, Hicox.
İçki?
İskoç viskisi ve su
teklif ediyorsanız İskoç viskisi ve su içebilirim.
Aferin, Teğmen.
İyi bir adam ol, tamam mı?
Bar yerkürenin
içinde.
Siz de bir şey ister
misiniz, efendim?
Viski.
Buzsuz.
İçine ıvır zıvır koyma.
Burada yazdığına
göre Almancayı akıcı konuşuyormuşsun.
Katzenjammer Kid
gibi.
- Savaştan öce ne
yapardın?
- Film
eleştirmeniyim.
- Yaptıklarını
sırala.
- Efendim, örneğin <i>Filmler
ve Film Yapımcıları adlı dergiye eleştiriler ve makaleler yazıyorum.
İki kitabım
yayımlandı.
Etkileyici.
Alçakgönüllü olmayın, Teğmen.
İsimleri nedir?
İlk kitabın adı Gözlerin
Sanatı, Kalp ve Akıl: Yirmilerde Alman Sineması Araştırması.
İkincisinin adı Yirmi Dört Kare Da Vinci.
Alman yönetmen G. W. Pabst'ın işlerinin alt metinli film eleştiri
araştırması.
- Neye içelim,
efendim?
- Evet - Hitler'in çöküşüne.
- Sonuna kadar
çöksün, efendim.
Evet.
3. Reich İmparatorluğunun himayesindeki Alman
sinemasına aşina mısın?
Evet.
Açıkçası, son üç yılda yapılan filmlerin
hiçbirini görmedim - fakat aşinayım.
- Açıkla bana.
Affedersiniz?
İkimizin bu minik
kaçamağı 3.
Reich altındaki Alman film endüstrisi hakkında bilgi gerektiriyor.
Goebbels yönetimindeki UFA stüdyosunu anlat
bana.
Goebbels yaptığı
filmleri Alman sinemasının yeni çağı
olarak görüyor.
20'lerin
Yahudi-Alman entelektüel sineması ve
Yahudi kontrolündeki Hollywood dogması olarak
nitelendirdiği sinemaya bir alternatif.
Başarılı oluyor mu?
Özür dilerim,
efendim.
Tekrarlar mısınız?
Yahudileri kendi
oyunlarında yenmek istediğini söylüyorsun.
Örneğin Louis B.
Mayer'le karşılaştıracak olursak - başarılı
sayılır mı?
- Bir hayli hem de.
Goebbels yönetime
geçtiğinden beri Almanya'da film izleme
oranı son sekiz yılda durmaksızın yükseldi.
Ancak Louis B.
Mayer Goebbels'in tam karşılığı olamaz.
Bence Goebbels
kendini David O.
Selznick'e daha yakın görüyor.
Bilgilendir onu.
Teğmen Hicox, Kino
Operasyonu'yla ilgili bilgi vermek isterim size.
Bundan üç gün sonra Joseph Goebbels yeni filmlerinden birinin
galasını Paris'te yapacak.
- Hangi film, efendim?
- Filmin adı Ülkenin
Gururu.
Bu keyifli Germen
etkinliğine katılacaklar Goebbels,
Göring, Bormann ve Alman Yüksek Komutası'nın büyük çoğunluğu, SS ve Gestapo'nun
tüm yüksek rütbeli subayları, ayrıca Nazi propagandası film endüstrisinin
aydınları olacak.
Üstün ırk sahnede mi?
Esas olarak, tüm
çürük yumurtalar aynı sepette olacak.
Kino Operasyonu'nun
amacı sepeti havaya uçurmak.
Ve geçmiş zamanın
karları gibi bu dünyadan gidecekler.
Mükemmel, efendim.
Düşman hattının
gerisinde saklanan Amerikan Gizli Servisi'nden bir birlik size yardım edecek.
Almanlar onlara
Soysuzlar diyor.
Soysuzlar.
Adlarını hiç duymadım.
Gizli Servis'in en
önemli özelliği evlat, onların adını hiç duymamandır.
İngilizlerin
deyimiyle Jerryler onları duydu zira Yankiler canlarına okudu.
Fransa'ya, Paris'in
24 Km.
Dışına
bırakılacaksınız.
Soysuzlar sizi
bekliyor olacak.
İlk iş, Nadine
adında küçük bir köye gideceksiniz.
Nadine'de, La
Louisiane adında bir taverna var.
Orada ikili
ajanımızla buluşacaksınız.
Sonrasını o
halledecek.
O, galaya gitmenizi
sağlayacak kişi.
Siz, o ve
Soysuzlar'ın Almanya doğumlu üyeleri olacak.
İhtiyacınız olacak
diğer her türlü ayarlamayı da yaptı.
Onu nasıl
tanıyacağım?
Bunun sizin için çok
zor olacağından şüpheliyim.
- Bağlantınız
Bridget von Hammersmark.
- Bridget von
Hammersmark mı?
Alman film yıldızı İngiltere
için mi çalışıyor?
Evet, iki yıl oldu.
Kino Operasyonu'nun
onun beyninin ürünü olduğunu bile söyleyebiliriz.
- Gerçekten de.
- Meselenin özünü
anladın mı?
Anladığımı
düşünüyorum, efendim.
Paris cızırtısı.
Nadine Köyü Lanet
olası randevunun boktan bir bodrumda olduğunu söylemedin.
- Bilmiyordum.
- Tavernada olduğunu
söyledin.
- Burası bir taverna.
- Evet, bir bodrumda.
Bodrumda savaşmanın pek
çok zorluğu vardır.
İlk olarak, bodrumda
savaşıyorsun.
Biz oraya girersek
ve o orada bile değilse?
Bekleriz.
Merak etme.
O bir İngiliz ajanı.
Randevuya gelecektir.
- Stiglitz, değil mi?
- Doğru, efendim.
Onu iyi kullandığını
duydum.
Şu an bela
istemiyoruz.
Sadece ajanımızla
bağlantıya geçeceğiz.
Olay çıkmayacaktır.
Yine de, olur da
yanılırsam, olay çıkacak gibi olursa hepimizin
sakin davranacağını bilmek istiyorum.
Size sakin
görünmüyorum.
Pekala, olaya böyle
yaklaştığına göre galiba sakinsin.
Şu sizin Alman,
Stiglitz, pek konuşkan bir hali yok, değil mi?
İhtiyacınız olan
böyle biri mi?
Konuşkan bir tip mi?
Haklısınız, Teğmen.
Orada başınız belaya
girerse bizim ne yapmamız gerekiyor?
Nasıl
sonuçlanacağına dair bahse mi gireceğiz?
Başımız derde
girerse, halledebiliriz.
Yine de sorun
çıkarsa ne Alman, ne Fransız kimsenin o
bodrumdan kaçmadığından emin olmak zorundayız.
Bayan von
Hammersmark'ın kimliği açığa çıkarsa, görev kaput.
Bayan von
Hammersmark demişken, ölüm tehlikesi olan bu randevu kimin fikriydi?
- Yeri o seçti.
- Çok iyi, değil mi?
Askeri bir
stratejist değil o.
Sadece bir aktris.
Bodrumda savaşmak
istememek için Stonewall Jackson olmaya gerek yok.
Yeri savaşmak için
seçmedi.
Issız ve Almanların
olmadığı bir yer seçti.
Pekala, ben erkeğim geçmişten kurmaca, edebi bir karakterim.
Amerikalıyım ve bu
tartışılır.
Hayır, hiç de değil.
Yazarın uyruğunun karakterin
uyruğuyla hiçbir ilgisi yok.
Karakter,
karakterdir.
Hamlet İngiliz değil.
Danimarkalı.
Ve evet, bu karakter
Amerika'da doğmuş.
Peki o zaman.
Mathilda.
Schnapps?
Schnapps?
Schnapps Schnapps Schnapps.
Beş tane schnapps,
lütfen.
Eğer bir karım
olsaydı ona Kızılderili kadın mı
denirdi?
Evet!
Buldu.
Üç soru kaldı!
Kan kardeşim Old
Shatterhand mi?
Evet!
Beni Karl May mi
yazdı?
Evet!
Peki kimsin sen?
Ben
"Winnetou," Apaçilerin reisi!
Evet!
Çok iyiydi!
Çok iyiydi!
Haydi içelim!
Şerefe.
Şerefe.
Dikkat!
Merhaba, şekerlerim.
Oturun.
Hemen geliyorum.
Buradaki beş yeni arkadaşıma veda edeceğim.
Aceleye gerek yok, Bayan
von Hammersmark.
Vaktiniz var.
Keyfinize bakın.
Biz burada
bekleyeceğiz.
Eric, aşkım.
Onlar beklediğim
arkadaşlar.
Ne isterlerse ver,
lütfen.
Bayan von
Hammersmark.
İsteğiniz benim için
emirdir.
Subaylar anlaşılan içkiler küçük hanımdan.
- Ne istersiniz?
- Viski.
İki viski.
- Üç viski.
- Üç viski, tamam.
Harika bir akşam
geçirmenizi diliyorum.
- Sana da.
- Teşekkür ederim.
Kartın!
Evet, haklısınız.
Bir bakalım.
Cengiz Han.
Bunu asla bulamazdım.
Tabii ki bulurdun!
Merhaba, hayatım.
Nasılsın?
Seni görmek çok
güzel.
Burada Almanlardan
çok Fransızların olacağını düşünmüştüm.
Evet, normalde öyle.
Oradaki çavuşun
karısı yeni doğum yapmış.
Kutlama için
komutanı ona ve arkadaşlarına bu gece izin vermiş.
Gitmeliyiz.
Hayır.
Kalmalıyız.
En azından bir içki
içecek kadar.
Sizi bir barda
bekliyordum.
İçki içmeden
gidersek tuhaf görünecektir.
Haklı.
Sakin ol ve viskinin tadını çıkar.
Mathilda bizimle oyna.
Bayan Hammersmark'ın
yerine geç.
Hayır, olmaz.
Almanca bilmiyorum.
Evet, bu iyi bir
fikir.
Gel tatlım.
Misafirlerimize
soğuk davranma.
Oyun oynamayı çok
sever.
Ben tercüme ederim ve
onu korurum.
Merak etme, küçük
güzel şey.
Bu zamparalardan
çizgiyi aşan olursa kıçına tekmeyi basarım.
İzle.
Burnunu çek.
Kes şunu!
Schnapps, schnapps, schnappslerinizi
alın, arkadaşlar.
Oyuna devam etmeden
önce içeceğiz.
Arkadaşımız
Wilhelm'e içeceğiz.
Ve onun küçük oğlu Maximilian'a.
- Max'e!
- Max'e!
Bazı yeni gelişmeler
var.
Sinema salonu
değişti.
Neden?
Kimse bilmiyor ama
ciddi bir sorun olmaz.
Yeni seçilen sinema
Ritz'ten oldukça küçük.
Yani Ritz için hangi
patlayıcıları getirdiyseniz, etkisi burada iki katı olur.
Şimdi vereceğim
bilgi müthiş.
Aşırı tepki
göstermemeye çalışın.
Führer düşünüyordum da oğluma doğum günü için bir imza verebilir
misiniz?
Elbette.
Seve seve, Wilhelm.
Bu yakışıklı
başçavuş bugün baba oldu.
Tebrikler.
Teşekkür ederim.
Çocuğunun adı belli
mi?
Tabii ki belli,
küçük hanım.
Adı, Maximilian.
Maximilian, harika
bir isim.
Teşekkür ederim,
Teğmen.
Küçük Maximilian'a her
şeyin en iyisini diliyorum.
Max şu an sizi
tanımıyor olabilir ama tanıyacak.
Bütün filmlerinizi izlettireceğim ona.
Güzel.
Sizin filmlerinizle
büyüyecek ve bu peçete duvarında olacak.
bu peçete duvarında
olacak.
Almanya'nın en büyük
aktrisinin şerefine kadeh kaldırmayı teklif ediyorum!
Dietrich yok!
Riefenstahl yok!
Sadece Von Hammersmark
var!
- Şerefe!
- Şerefe!
Şerefe!
Bir kez daha Bayan Hammersmark, sizi Fransa'ya getiren
nedir?
Seni ilgilendirmez Başçavuş.
Sarhoş kaba
davranışlarınızla küçük hanımı
bıktırmış olmayabilirsiniz ama bu sıcak
tavrınızla beni bıktırdınız.
Hatırlatayım
başçavuş, gönüllü askersiniz.
Burası bir subayın
masası!
Size küçük hanımı rahatsız
etmeyi bırakmanızı ve masanıza
dönmenizi tavsiye ederim.
Özür dilerim,
yüzbaşı, fakat aksanınız çok sıra dışı.
Nerelisiniz?
Ya kör kütük sarhoşsunuz
ya da üstünüz bir subaya böyle küstahça
konuşmaya cesaret edecek kadar delisiniz!
Başçavuş.
Onu sizin ve sizin sorumluluğunuza
veriyorum.
Arkadaşınıza göz
kulak olmanızı tavsiye ederim yoksa halka açık
yerde sarhoş olmaktan Max'ın ilk doğum gününü hapiste geçirecek.
Sorabilir miyim?
Buradaki çiçeği
burnunda baba gibi benim de, aksanlara
hassas keskin bir kulağım vardır.
Ve onun gibi ben de, sizinkini tuhaf buluyorum.
Nerelisiniz, Yüzbaşı?
Binbaşı, bu çok Sizinle konuşmuyordum, Teğmen Münih.
Ne de sizinle,
Teğmen Frankfurt.
Yüzbaşı BilmemKim'le
konuşuyordum.
Piz Palü'nün
gölgesinde kalan bir köyde doğdum.
- Dağ mı?
- Evet.
O köyde, hepimiz
böyle konuşuruz.
Riefenstahl'ın
filmini gördünüz mü?
- Evet.
- O halde beni
gördünüz.
Meşaleli kayak
sahnesini hatırlıyor musunuz?
Evet.
O sahnede ben,
babam, kız kardeşim ve iki erkek kardeşim vardık.
Erkek kardeşim o
kadar yakışıklı ki yönetmen Pabst onu
yakın plan çekti.
Binbaşı, sözümün bir
değeri varsa genç yüzbaşının az önce
söylediği her şeye kefil olabilirim.
Piz Palü'nün
eteklerinden geliyor.
Filmdeydi ve erkek
kardeşi ondan çok daha yakışıklı.
Arkadaşlarının
yanına dönmelisin.
Size katılabilir
miyim?
Ne demek.
Harika!
Demek tuhaf aksanınızın
nedeni bu.
Olağanüstü.
Burada ne
yapıyorsunuz?
Sevgili bayanla içki
içmenin dışında mı yani?
Evet, bu zevki
açıklamaya gerek yok.
Ülkede ne
yapıyorsunuz demek istedim.
Fransa'da
konuşlanmadığınız belli yoksa kim olduğunuzu bilirdim.
Fransa'daki her
Almanı tanır mısınız?
Tanımaya değer
olanları.
Evet, sorun da
burada işte.
Tanımaya değer
olduğumuzu hiç iddia etmedik.
Şaka bir yana,
Fransa'da ne yapıyorsunuz?
Bakan Goebbel'in
galasına bayanın kavalyesi olarak katılacağım.
Bayan Hammersmark'ın
kavalyesi misiniz?
Bayana çakmak
getirin.
Yüzbaşı flörtüm ancak
her üçü de benim misafirim.
Eski dostuz.
Dostluğumuz çok
eskiye dayanır.
Aslında, bir
aktrisin kabul etmek isteyeceğinden daha eskiye dayanır.
Pekala, bu durumda buradaki en şanslı üç kişinin şerefine kadeh
kaldırmama izin verin.
Buna içerim.
Kraliçe Christina.
Mata Hari.
Açıkçası oynadıkları oyun epey eğlenceli görünüyor.
Onlara katılmama
sebebim kesinlikle haklı olmanız, Yüzbaşı.
Bir subay sıradan askerlerle
arkadaşlık etmemeli.
Ancak görüyorum ki burada hepimiz subay ve subayların kültürlü bayan arkadaşlarıyız.
Oynamaya ne dersiniz?
Evet, harika, bir el.
Harika.
Askerler kartlar.
Teşekkür ederim.
Pekala beyler oyunun amacı kartınıza ünlü birinin adını yazmak.
Gerçek ya da
kurmaca, fark etmez.
Örneğin, Konfüçyüs
veya Doktor Fu Manchu yazabilirsiniz.
Eric!
Birkaç kalem daha.
Ve ünlü olmalılar.
Frida teyze olmaz.
Yazmayı
bitirdiğinizde kartı masanın üstüne kapatın.
Ve sağınızdakine geçirin.
Teşekkürler.
Solunuzdaki kartını
size geçirecek.
Bakmadan kartı
alacaksınız arkasını yalayacaksınız ve alnınıza yapıştıracaksınız.
Yaz!
Yaz.
Ben başlayayım,
fikriniz olur.
Alman mıyım?
- Hayır.
- Hayır.
Amerikalı mıyım?
- Hayır.
- Hayır.
Durun bir dakika, o Belli ki Amerika'da doğmamış.
Peki Amerika'yı ziyarete gittim, değil mi?
Evet.
Beklenmedik bir
ziyaret miydi?
Sizin için değil.
Anavatanım, egzotik
denebilir mi?
- Evet.
- Evet.
Bu orman ya da Doğu
olabilir.
İlk sezime kulak
verip soracağım.
Ormandan mı
geliyorum?
- Evet.
- Evet.
Şimdi beyler, bu
turda gerçek mi kurmaca mı diye sorabilirsiniz.
Ben, bunun çok kolay
olduğunu düşünüyorum, yani daha sormayacağım.
Tamam, ormanda
doğdum Amerika'yı ziyaret ettim ziyaretim benim için beklenmedik değildi ancak sezilerime göre bir başkası için
beklenmedikmiş.
Ormandan Amerika'ya gittiğimde
gemiyle mi gittim?
- Evet.
- Evet.
İstemeden mi gittim?
- Evet.
- Evet.
Bu gemi seyahatinde
zincirli miydim?
Evet.
Amerika'ya
gittiğimde zincirlerle mi görüntülendim?
- Evet.
- Evet.
Amerika'daki
Zenci'nin hikayesi miyim?
Hayır.
Pekala, King Kong
olmalıyım o halde.
Bravo!
Etkileyici.
Şimdi, doğru cevap
verdiğim için içkilerinizi bitirmek zorundasınız.
Şerefe.
Şimdi, sıra kimde?
Binbaşı kabalık etmek istemem.
Fakat biz dördümüz
çok iyi arkadaşız.
Ve birbirimizi uzun
bir süredir görmedik.
Yani Binbaşı maalesef
davetsiz misafirsiniz.
Aynı fikirde
değilim, Yüzbaşı.
Ancak bayan,
davetsiz misafir olduğumu düşünürse davetsiz
misafir olurum.
Ne dersiniz, Bayan
von Hammersmark?
Davetsiz misafir
miyim?
Ben de öyle
düşünmüştüm.
Yüzbaşının cazibeme
bağışıklığı var sadece.
Şaka yapıyorum.
Sadece şaka.
Elbette davetsiz misafirim.
Bardaklarınızı
tekrar doldurayım beyler ve sizlere veda edeyim.
Eric'in otuz üç
yıllık bir şişe viskisi var.
Kuzey İskoçya'dan.
Ne dersiniz, beyler?
Çok naziksiniz,
Binbaşı.
Eric!
Otuz üç yıllıktan.
Ve yeni bardaklar!
Otuz üç yıllık
viskiyi içtiğiniz şeyle kirletmek
istemezsiniz.
Kaç bardak?
- Beş.
- Ben istemem.
İskoç viskisini
severim, o beni sevmez.
Beni de öyle.
Ben köpüklüyle devam
edeceğim.
Üç bardak.
Bayan von Hammersmark.
Teşekkür ederim.
Bin yıllık Alman
İmparatorluğu'na!
Bin yıllık
İmparatorluğa!
Bu şaklabanlıklardan
sıkıldığımı söylemeliyim.
Duydunuz mu?
Bu, Walther'imin
sesiydi.
Tam hayalarına
doğrultulmuş.
Walther'ini neden
hayalarıma doğrulttun?
Çünkü kendini ele
verdin, Yüzbaşı.
Bu İskoç viskisi
kadar Almansınız.
- Şey, Binbaşı - Kapa çeneni, kaltak.
Ne diyordun?
İki ettik diyordum.
Oturduğundan beri hayalarına
silah doğrultuyorum.
Üç ettik.
Bu mesafede Fredrick
Zoller gibiyim.
Görünüşe göre burada
biraz zor bir durum söz konusu.
Şöyle olacak,
Binbaşı kalkacaksın ve bizimle şu
kapıdan çıkıp yürüyeceksin.
Hayır, hayır, hayır.
Hiç sanmıyorum.
Maalesef siz ve ben ikimiz de biliyoruz, Yüzbaşı buradaki diğer insanlara ne olursa olsun biz ikimiz bir yere gitmiyoruz.
Çavuş Wilhelm ve ünlü
arkadaşlarına çok yazık.
İçinizde yaşamayı
düşünen varsa onları da vurmak zorunda.
Küçük Max yetim
büyüyecek anlaşılan.
Ne kadar üzücü.
Pekala, hepsi bu
kadarsa dostum, ölürken İngiliz İngilizcesi konuşmamın bir mahsuru yoktur
umarım.
Ne demek, Yüzbaşı.
İyi İskoç viskisini
heba edenlere cehennemde özel bir yer ayrılmış.
Her an ölebileceğimi
göz önüne alarak söylemeliyim ki feci
iyi mal, efendim.
Şimdi, içinde bulunduğumuz
bu zor durumla ilgili olarak.
Yapmanız gereken tek
şey kalmış gibi görünebilir.
Neymiş o?
- Stiglitz.
- Nazi hayalarınıza
auf Wiedersehen deyin.
Sen, dışarıdaki.
Kimsin sen?
İngiliz misin?
Amerikalı mı?
Ne?
Amerikalıyız.
Sen nesin?
Ben Almanım, seni
geri zekalı.
Bir Almana göre
oldukça iyi İngilizce konuşuyorsun.
Haklısın.
Konuşalım o zaman.
Tamam, konuş.
Ben bir babayım.
Bebeğim bugün doğdu.
Frankfurt'ta.
Beş saat önce.
Adı, Max.
Burada içip kutluyorduk.
O gelenler ateş edip
öldürmeye başladı.
Benim suçum değil!
Tamam!
Senin suçun değildi.
Adın ne, asker?
Wilhelm.
Bizden kurtulan oldu
mu?
- Hayır.
- Ben yaşıyorum!
Kim o?
Kız senin tarafında
mı?
Hangi kız?
Sence kim?
Von Hammersmark.
Evet, bizden.
O iyi mi?
Wilhelm!
Vuruldu.
Fakat yaşıyor.
Tamam, Wilhelm.
Bir anlaşma yapmaya
ne dersin?
Adın ne?
Aldo.
Pekala Wilhelm, işte
benim teklifim.
Ben ve bir adamımın
aşağı gelip kızı almasına izin vereceksin.
Silah yok.
Bende silah yok, sende silah yok.
Ve gelip kızı alıp,
gideceğiz.
Bu kadar basit,
Willi.
Sen yoluna, biz
yolumuza.
Ve küçük Max
babasıyla saklambaç oynayarak büyüyebilecek.
Ee, ne diyorsun
Willi?
Anlaştık mı?
Aldo.
Buradayım, Willi.
Sana güvenmek
istiyorum.
Fakat Fakat nasıl güvenebilirim?
Başka çaren var mı,
evlat?
Tamam, tamam.
Aldo, sana
güveneceğim.
Aşağı gel.
Hey, Willi, makineli
ne iş?
Anlaşmamış mıydık?
Anlaştık.
Kızı al ve git.
O kadar çabuk değil.
Ancak birbirimize
güvenirsek anlaşmış oluruz.
Meksika açmazı,
güvenmek değildir.
Meksika açmazı
olması için bana silah doğrultman gerekir.
Sen silahlarını bize
doğrulttun.
Ateş etmeye karar
verirsen, ölürüz.
Yukarıdakilerin el
bombaları var.
Onları buraya
atarlarsa, ölürsün.
Meksika açmazı işte
böyle olur ve anlaşmamız böyle değildi.
Güven yoksa anlaşma
da yok.
Pekala, Aldo.
Tamam.
O kahrolası haini
alın ve çıkarın onu buradan, gözüm görmesin.
Yavaş ol biraz,
doktor.
Köpekleriyle oynamasını
söyle ona.
Vücudundaki mermiyi
çıkarmadan önce birkaç soruya cevap vermelisin.
Ne hakkında sorular?
Orada ölen üç
adamımla ilgili sorular.
Bize burada ne bok
olduğunu anlatmaya çalışsana.
İngiliz subay Alman
rolünü beceremedi ve Gestapo Binbaşısı bunu anladı.
Uzun ve karmaşık bir
açıklamaya geçmeden önce adamlarıma bir
grup Nazi'nin olduğu bir bodrumda neden randevu verdin?
Burada olmadığınız
için Nazilerin burada oluşu tuhaf
görünüyordur, anlıyorum.
İngilizcede bu tip
tuhaflıklar için bir sözcüğümüz var.
Şöyle deriz: Şüpheli.
Herkes sakin olsun.
Hayal gücünün önüne
geçmesine izin veriyorsun.
Çavuşla bizzat
tanıştın.
Willi.
Onu hatırlıyorsun,
değil mi?
Evet, onu
hatırlıyorum.
Karısı bu akşam
doğum yaptı.
Daha yeni baba ol Daha yeni baba olmuş!
Komutanı ona ve
arkadaşlarına kutlama için bu gece izin vermiş.
Almanların orada
olması ya benim kurduğum bir tuzaktı ya da trajik bir tesadüf.
İkisi birden
olamazdı.
Çatışma nasıl
başladı?
İngiliz kendini ele
verdi.
Nasıl yaptı bunu?
Üç bardak istedi.
Biz üç bardak
isteriz.
Alman üçü böyledir.
Diğeri tuhaf görünür.
Almanlar bunu
anlardı, anladılar da.
Pekala, hiç Alman
yokmuş gibi yapalım ve her şey
planlandığı gibi gitmiş olsun.
Bir sonraki adım neydi?
Smokinler.
Onları galaya askeri
üniformalarla götürmek oradaki tüm o
askerlerle intihar olurdu.
Fakat Alman film
endüstrisinin üyeleri olarak giderlerse
smokin giyerler ve herkese uyarlar.
Bu gece üç smokin
hazırlaması için bir terzi ayarladım.
Onları o galaya nasıl
götürmeyi planlıyordun?
Çantamı ver.
Teğmen Hicox
kavalyem olacaktı.
Diğer ikisi Alman
kameraman ve asistanı olarak gidecekti.
Bizi o galaya hala
götürebilir misin?
Arkadaşlarından daha
iyi Almanca konuşuyor musun?
Hayır.
Vuruldum mu?
Evet!
Bu yakınlarda
kendimi kırmızı halıda boy gösterirken görmüyorum.
En azından yarın
akşama kadar.
Yine de bilmediğiniz
bir şey var.
Kino Operasyonu'yla
ilgili iki yeni gelişme oldu.
Biri salon Ritz
yerine daha küçük bir yerle değiştirildi.
Son dakikada böyle
büyük bir değişiklik?
Bu pek Alman işi
değil.
Ne bok yemeye
Goebbels böyle tuhaf işler yapıyor?
Muhtemelen bunun ikinci
gelişmeyle ilgisi var.
Nedir o?
Führer galaya
katılacak.
"Ülkenin
Gururu" filminin Paris galasıyla ilgili fikrimi gözden geçirdim.
Haftalar geçtiğinden ve Amerikalılar sahilde olduğundan daha çok, daha çok düşünürken buluyorum
kendimi şu Er Zoller hakkında.
Bu çocuk bizim için
muazzam bir şey yaptı.
Ve düşünüyorum da bu etkinliğe katılmam anlamlı olabilir.
Vay canına!
Ne düşünüyorsun?
Adolf amcayı
öldürmek için bir fırsat yakalayıp durumu
değiştirmeyi düşünüyorum.
Ne demek bu?
Bizi galaya
götüreceksin demek.
Bacağımı
kaybedeceğim.
Elveda, oyunculuk
kariyeri.
Eğlenceliydi.
Kırmızı halıda nasıl
yürümemi bekliyorsun?
Havhav doktoru bacağındaki
o kurşunu çıkaracak.
Bacağını alçıya
alacak ve dağa tırmanırken bacağını
kırdığını söyleyeceksin.
Almanlara özgü bu,
değil mi?
Dağcılığı seversiniz.
Ben sevmem.
Sigara, içki, restoranlarda sipariş vermeyi
severim.
Fakat demek
istediğini anladım.
Kulaklarından
fışkırana kadar seni morfinle dolduracağız
ve o küçük poponu kırmızı halıya taşıyacağız.
Daha sormadan bunun
aptalca bir soru olduğunu biliyorum ama
siz Amerikalılar İngilizceden başka bir dil biliyor musunuz?
İkimiz de biraz
İtalyanca biliyoruz.
Berbat bir aksanla,
hiç şüphesiz.
Fakat bu bizi tam
olarak öldürmez.
Almanların iyi bir
İtalyanca kulağı yoktur.
İtalyanca
mırıldanacaksınız ve işe yaramasını umacaksınız.
Plan bu mu?
Onun gibi bir şey.
Kulağa hoş geliyor.
Kulağa bok gibi
geliyor.
Başka ne yapacağız?
Eve mi gideceğiz?
Hayır, kulağa hoş
geliyor.
Eğer kendinizi ele
vermezseniz sizi binaya sokabilirim.
Kim ne yapacak?
İtalyancayı en iyi
ben konuşuyorum yani kavalyen ben olacağım.
Donowitz ikinci en
iyi konuşan, o da İtalyan kameramanın olacak.
Omar, üçüncü en iyi.
O da Donny'nin
asistanı olacak.
Ben İtalyanca
bilmiyorum.
Dediğim gibi, üçüncü
en iyi.
Kahrolası çeneni
kapalı tut, yeter.
Hatta hemen
alıştırma yapmaya başlasana.
Dünyada sınıf
atladın.
Kendine bir bak,
Teğmen Birinci Sınıf.
İtaatsizlik
sicilinle.
Gerçekten dikkate
değer.
Ve oradakinin adı Wilhelm Wicki.
Avusturya doğumlu
bir Yahudi.
Yahudiler için
işler ters gitmeye başladığında Amerika
Birleşik Devletleri'ne göç etmiş.
Soysuzlar'ın Almanya
doğumlu iki üyesi onlar.
Alman üniformaları
giymeleri, mangalara pusu kurmalarıyla tanınırlar.
Sizi buraya kadar
getiren ne?
Öyle görünmüyor ama.
Tuhaf.
Bir kişi eksik gibi.
Şık biri.
Herkes dışarı!
"Max'e
sevgilerimle.
" Bridget von
Hammersmark.
5. Bölüm KOCA
SURAT'IN İNTİKAMI "ÜLKENİN GURURU" gala gecesi Unutma, İngilizce.
Evet.
Motor.
Nasıl yıkattıracağız?
Sadece bizim gibi
intihara meyilli geri zekalılar o filmi yıkatır.
Diyelim ki biri
yıkadı film müziği olan 35 mm baskıyı nasıl
yapacağız?
Yıkayabilen ve film
müzikli baskı yapabilen birini
bulacağız.
Ya onlara bunu
yaptırtacağız ya da onları öldüreceğiz.
Getir o göt herifi
buraya!
Kafasını masaya koy.
Ya sana dediğimizi
yaparsın ya da bu baltayı o işbirlikçi
kellene geçiririm.
İşbirlikçi değilim.
Marcel, karısı ve
çocukları seni tanıyor mu?
Evet.
O halde bu
Almanların itini öldürünce gidip onları
sustururuz.
Jannings, haydi,
yüzüğü göster.
Haydi, haydi.
İşte yüzük!
Fredrick, şuna
baksana.
Bu verdiğim en büyük
sanatsal onur.
- Doktor, ben de çok
onur duydum.
- Bunu hak
ediyorsun, sevgili Jannings!
Ancak bugünkü
galadan sonra yeni bir adayımız olduğunu düşünüyorum.
Emmanuelle dünyanın en büyük aktörüyle tanışmanı
istiyorum Emil Jannings.
Matmazel,
tanıştığımıza sevindim.
Çok güzel bir
sinemanız var.
Teşekkür ederim,
Hermann.
Bayan von Hammersmark.
Albay Landa, yıllar
geçti.
Görüyorum ki her
zamanki gibi havalısınız.
Güzel bacağınıza ne
oldu peki?
Alman sinemasına
tekmeyi basmanın yan etkisi, hiç şüphesiz.
Yağcılığı bırak,
seni yaşlı kurt.
O tatlı dilinle kaç
kişiyi ağına düşürdüğünü biliyorum.
Cidden, ne oldu?
Evet, dağcılıkta
şansımı denedim aptalca bir şey
yaptığımı da ekleyeyim.
Ve bu da sonucu.
Dağcılık mı?
Bacağınızı böyle mi
sakatladınız, dağcılık yaparken?
İnan ya da inanma,
evet.
Affedersiniz.
Şanssızlığınızla dalga geçmek gibi bir amacım
yoktu.
Sadece dağcılık mı?
Merak ettim
hanımefendi, böylesi çılgın bir
denemeye sizi ne zorlamış olabilir?
Bunu bir daha
yapmayacağım, bunu söyleyebilirim.
O alçı Gustav amcam
kadar taze görünüyor.
Şu dağa ne zaman
tırmandınız, dün gece mi?
Gözünüzden bir şey
kaçmıyor, Albay.
Dün sabah oldu.
Peki Paris'in
neresinde bu dağ?
Hayır, sadece
takılıyorum.
Beni bilirsiniz, pis
takılırım.
Üç yakışıklı
kavalyeniz kim peki?
Üzgünüm ama üçü de tek
kelime Almanca bilmiyor.
İtalya'dan
arkadaşlarım.
Müthiş bir İtalyan
dublör, Enzo Gorlomi.
Çok yetenekli bir
kameraman, Antonio Margheriti.
Ve Antonio'nun
kamera asistanı, Dominick Decocco.
Beyler, SS
Birliği'nden Albay Hans Landa, kendisi eski bir arkadaşım.
Merhaba.
Beyler, memnun oldum.
Kültürümüzün
mücevheri, hepimizin hayran olduğu,
sevgili yıldızımızın arkadaşları,
buradayken doğal olarak benim şahsi
korumam altında olacaklar.
Teşekkür ederim.
Doğru söyledim mi?
Evet, doğru.
Benim için bir kez
daha söyler misiniz lütfen?
Affedersiniz, bir
kez daha?
Bir kez daha?
İsminiz neydi?
Bir daha?
Bir kez daha fakat
içindeki melodiyi duymama izin verin!
Peki ya sizinki?
Pekala, iki
kameraman arkadaşımın yerlerini bulmaları gerekiyor.
Biletlerinize
bakayım.
Sizin statünüzdeki
bir yıldız için arkadaşlarınıza gala
bileti bulmak hiç zor olmamıştır
herhalde.
0023 ve 0024.
Bulmakta
zorlanmazsınız, güle güle.
Ooh la la, Danielle
Darrieux.
Aşağı inip şu Alman
domuzlarıyla sohbet etmeliyim.
Planın üstünden
geçelim.
Birinci bobin ilk
projektörde.
İkinci bobin ikincide.
Üçüncüsü makarada.
Ve dördüncüsü
gitmeye hazır.
Tamam, filmdeki
büyük pusu çatışması yaklaşık olarak
üçüncü bobinin ortalarında başlıyor.
Bizim filmimiz
dördüncü bobinde giriyor.
Üçüncü bobinin
sonlarına doğru bir yerde aşağı in ve
salonun kapılarını kilitle.
Sonra perdenin
arkasındaki yerini al ve işaretimi bekle.
Sonra yakıp kül et.
Koltuklarınıza
oturun.
Film başlamak üzere.
Herkes koltuklarına
otursun, lütfen.
Film başlamak üzere.
Sonra görüşürüz.
O kadar çabuk değil.
"Ülkenin
Gururu" şerefine bir bardak
şampanya.
Hanımefendi, sizinle
yalnız konuşabilir miyim?
Tabii ki.
Affedersiniz.
Oturun, hanımefendi.
Alabilir miyim?
Matmazel Mimieux
burada olduğum sürede ofisini
kullanmama izin verdi.
Ayağınıza bakayım.
Pardon?
Ayağınızı dizime
koyun.
Hans, beni
utandırıyorsunuz.
Rica etsem paltomun
sağ cebine uzanıp içindekini bana verir
misiniz?
Alabilir miyim?
Neydi şu deyiş?
Akılsız başın
cezasını ayaklar çeker.
Şimdi ne olacak,
Albay?
Beyaz smokinli adam.
Bok kafalı.
İbne herif.
Siktir git!
Sizi bok kafalılar.
Sen de siktir!
Kahrolası osuruk
Naziler.
Orospu çocukları!
Çek ellerini üstümden!
Domuz sosisi
kokuyorsunuz Lanet olsun size!
Haydi oradan!
Akıllıca.
İzleyicilerin
koltuklarına oturduklarını Führer'e söyledim.
Her an gelebilir.
Teşekkür ederim,
Hans.
Sizi Jerry düzen pis
kokulu Limburger peynir Bırakın.
Stanley'nin Livingstone'a dediği gibi Teğmen
Aldo Raine, değil mi?
Hans Landa.
Uzun bir süre iyi
kaçtınız, Aldo.
Yazık ki artık SS'in
elindesiniz.
Daha da doğrusu
benim ellerimde.
Ve uzun zamandır sana
dokunmak için bekliyorlardı.
Çekilirken yakaladım
seni.
Bir daha dokunsana,
Lahana Burger.
- Utivich?
- Sen misin, Teğmen?
Evet.
Donny'ye ne olduğunu
biliyor musun?
Omar?
- Kadın?
- Hayır, bilmiyorum.
Söylesene Aldo, senin
yerinde ben oturuyor olsaydım bana
merhamet eder miydin?
Hayır.
İbreyle ilgili şu
İngilizce deyiş neydi?
"Görünüşe göre
ibre tersine döndü.
" Evet, ben de
tam bunu düşünüyordum.
Çıkabilirsiniz.
Fakat tetikte
bekleyin.
Demek Apaçi Aldo
sensin?
- Sen de Yahudi
Avcısı'sın?
- Ben bir dedektifim.
Kahrolası iyi bir
dedektif.
İnsanları bulmak
uzmanlık alanım.
Haliyle, Naziler
için de insanları buluyorum.
Evet, bazıları
Yahudiydi.
Ama Yahudi Avcısı?
Üstüme yapışan bir
isim sadece.
Kabul etmelisin ki
dikkat çekici.
Düşmanlarının sana
verdiği isimlere dikkat ediyor musun?
Apaçi Aldo ve Küçük
Adam mı?
Ne demek Küçük Adam?
Almanların sana
verdiği isim.
Almanların bana
verdiği isim Küçük Adam mı?
Ve belirtmeliyim ki,
gerçek hayatta ne kadar uzun olduğunu görünce şaşırdım.
Küçük bir arkadaşsın
ama namının çağrıştırdığı gibi sirk
cücesi değilsin.
Adamlarım nerede?
Bridget von
Hammersmark nerede?
Şöyle diyelim,
layığını buldu.
Ve Bridget von
Hammersmark gibi arkadaşlar satın aldığında
ödediğin kadar alırsın.
Pizzacılara gelince,
Çavuş Donowitz ve Er Omar İsimlerimizi
nereden biliyorsun?
Teğmen Aldo, eğer
elinizden sağ kurtulan her gamalı haç
damgalı adamı sorgulamadığımı düşünüyorsanız
karşılıklı saygıda aynı seviyede olmadığımızı düşünürüm.
Hayır, galiba değiliz.
Sizin iki İtalyan
sabotajcının nerede olduğuna dönelim.
An itibarıyla, Omar
da, Donowitz de içeride onları bıraktığımız koltuklarda oturuyorlar.
Çift sıfır 23 ve
çift sıfır 24, hafızam beni yanıltmıyorsa.
Patlayıcılar hala
ayak bileklerinde ve hala patlamaya hazırlar.
Ve senin görevin, bazıları
buna terörist bir plan diyebilir, an itibarıyla hala geçerli.
Oldukça ilginç bir
hikaye bu.
Sırada ne var,
Mickey Fare mi?
Her neyse tek yapmam gereken şuradaki telefonu
kaldırmak sinemaya haber vermek ve planın kaput.
Hala oradalarsa ve
hala hayattalarsa ki bu bundan şüpheliyim, bombayı patlatmadan o çocukları alma
şansın yok.
Hiç şüphem yok.
Evet, bazı Almanlar
ölecek.
Evet, geceyi
mahvedecek.
Evet, büyük gecesine
yaptıklarından dolayı Goebbels sana
çok, çok kızacak.
Fakat Hitler'i,
Goebbels'i, Göring'i ve Bormann'ı öldüremeyeceksin.
Ve savaşı bitirmek
için dördünü birden öldürmelisin.
Fakat şuradaki
telefonu kaldırmazsam hepsini birden
pekala öldürebilirsin.
Ve eğer dördünü
birden öldürürsen savaşı bitirirsin bu
gece.
Yani beyler, savaşı
bu gece bitirme ihtimalini konuşalım.
Gördüğüm kadarıyla Hitler'in ölümü veya olası kurtuluşu ancak
ve ancak benim tepkime bağlı.
Hiçbir şey yapmazsam sizden çok benim yüzümden ölmüş olur.
Sizce de öyle değil
mi?
Galiba öyle.
Sen ne dersin,
Utivich?
Bence de galiba öyle.
Beyler, Hitler'i,
Goebbels'i, Göring'i ve Bormann'ı öldürüp savaşı tek başına müttefikler için kazanmaktan söz etmiyorum bile sonrasında
bir Yahudi mahkemesinin önünde bulmak
istemiyorum kendimi.
Savaşı bu gece
kazanmak istiyorsanız bir anlaşma
yapmalıyız.
Ne tür bir anlaşma?
Senin yetkili
olamayacağın türden bir anlaşma.
Yine de, eminim
görevinizin başında bir komutan vardır.
Bir general.
Bahse girecek olsam tahminim Stratejik Hizmetler Bürosu olurdu.
Bingo oldu!
Böyle mi diyorsunuz?
"Bingo oldu.
" Sadece
"Bingo" de.
Bingo!
Çok eğlenceli.
Konuyu dağıttım ama.
Ne diyorduk?
Anlaşma yapmak.
Şurada, iyi bir
telsiz var ve arkasında oturan daha da
iyi bir telsizci, adı Hermann.
Telsizin diğer ucuna şartlı teslim olmamı onaylama yetkisi olan birinin gelmesini sağlayın.
Eğer kulağa daha hoş
gelecekse.
Geldiğim yerde Tam olarak neresi orası?
Maynardville, Tennessee.
İçki kaçakçılığı
yaptım.
Oralarda federal
hükümetin yasadışı faaliyet dediği, bizimse
bir adamın ailesini geçindirmek için kaçak içki satması dediğimiz şeyle uğraşıyorsa, bir adamın gözünü dört
açması gerekir.
Uzun lafın kısası,
gerçek olamayacak kadar güzel bir hikaye duyduk, gerçek değil.
Senin yerinde olsam,
muhtemelen ben de aynı şeyi söylerdim ve
milyonda 999.
999 kez haklı olurdum.
Ancak tarihin
sayfalarında ara sıra kader elini
uzatır.
Tarih kitapları ne
yazmalı?
Yalvarıyorum.
O kuleyi yok etmeliyiz.
Çavuş, o kuleKule kalacak!
Sakız?
Vakit geldi.
Salonun kapılarını
kilitlemeli ve perdenin arkasındaki yerimi almalıyım.
Bu gecenin askeri
tarihi yazıldığında en başından beri
ikili ajan olarak Kino Operasyonu'nun bir
parçası olduğum söylenecek.
SS Albayı kimliğimle
yaptığım her şey Almanlar arasındaki
görevimi gizlemek için kötülük yapmam gerekliydi ve Stratejik Hizmetler Bürosu tarafından
onaylanmıştı.
Ayrıca Hitler ve
Goebbel'in ölmelerini garantileyen Teğmen Raine'in dinamitini localarına bizzat koydum.
İzleyicilerin
koltuklarına oturduklarını Führer'e söyledim.
Her an gelebilir.
Teşekkür ederim,
Hans.
Bu arada, son bölüm
aslında doğru.
Kendi rütbemin
emeklilik maaşını ve sosyal yardımlarının hepsini istiyorum.
Şeref Madalyası
almak istiyorum 3.
Reich İmparatorluğu'nun çöküşüne olan paha
biçilmez katkılarım nedeniyle.
Aslına bakarsanız, Kino
Operasyonu'nun tüm üyelerinin Şeref
Madalyası almasını istiyorum.
Tam vatandaşlık,
kendim için.
Söylemeye gerek yok.
Ve Amerika Birleşik
Devletleri'nin bana Nasyonal Sosyalist
Parti'nin despotluğuna düşünülenden
daha çabuk son vererek kurtardığım
sayısız hayatın bir ödülü olarak Nantucket
Adası'nda bir ev almasını istiyorum.
Not ettiniz mi?
Sizinle şahsen
görüşmek için de sabırsızlanıyorum, efendim.
Teğmen Raine mi?
Tam yanımda.
Evet, efendim.
Albay Landa seni ve Er Utivich'i esir olarak bir kamyona
bindirecek.
Telsizcisiyle birlikte o da kamyona binecek ve bizim
sınırımıza gelecek.
Bizim sınırımıza gelince Albay Landa ve adamı size teslim
olacak.
O zaman kamyonu sen devralacaksın ve sorgulama için direkt
bana getireceksin onları.
Anlaşıldı mı?
Evet, efendim.
Görüşme bitmiştir.
Dr. Goebbels, affedersiniz.
Biraz dışarı çıkabilir
miyim?
Gayet anlaşılır bir
durum, evlat.
Sen şimdi git,
filmden sonra görüşürüz.
Kim o?
Fredrick!
Kahretsin.
Bu sinemanın müdürü
siz misiniz?
Paramı geri
istiyorum.
Filmin aktörü berbat.
Ne işin var burada?
Seni ziyarete geldim.
Ne kadar meşgul
olduğumu görmüyor musun?
Yardım etmeme izin
ver o zaman.
Fredrick, komik
değil, burada olmamalısın.
Bu senin galan,
orada onlarla olmalısın.
Normalde, haklı
olurdun.
Ve yaptığım diğer
tüm filmlerde bu geceki gibi suarelere
kelimenin tam anlamıyla dayanma isteğim oldu.
Bununla birlikte şu
var ki bu film askeri kahramanlıklara
dayalı.
Ve bu durumda,
kahramanlıklarım birçok adam öldürmekten ibaret.
Dolayısıyla, filmin şu
an gösterilen bölümü bu bölümü izlemeyi
sevmiyorum.
- Üzgünüm, Fredrick
ama - Ben de düşündüm buraya gelip yaptığım en iyi şeyi yapayım
dedim seni rahatsız etmek.
Ve yüzündeki
ifadeden anladığım kadarıyla, yeteneğimi kaybetmemişim.
Nazilerin kıçını
öpmesine o kadar alıştın da "hayır"
kelimesinin anlamını mı unuttun?
Hayır, burada
olmamalısın!
Şimdi git buradan!
Fredrick, canımı
yakıyorsun.
Bir şeyler
hissedebildiğini görmek güzel.
Sadece fiziksel bir
acı bile olsa.
Ben "git
buradan" diyebileceğin bir erkek değilim.
Yapabilselerdi bunu
doğrulayacak üç yüz ceset var İtalya'da!
Senin için
yaptığımdan sonra kendini tehlikeye
atarak bana saygısızlık ediyorsun!
Kapıyı kilitle.
Ne?
Kapıyı kilitle.
Fazla vaktimiz yok.
Ne için vaktimiz yok?
Unut gitsin!
Hayır, hayır, hayır,
bekle.
Benden kapıyı
kilitlememi mi istiyorsun?
Elli yedinci kez,
evet.
Adamı öldürdüğümde, o
nöbetçiyle aranda 9 metre olacak.
- Yapabilir misin?
- Yapmak zorundayım.
Şampanya?
Olağanüstü canım,
tek kelimeyle olağanüstü.
Bugüne kadarki en
güzel filmin.
Teşekkür ederim,
Führerim.
Teşekkür ederim.
Almanya'ya kim mesaj göndermek istiyor?
Almanya için bir mesajım var.
Hepiniz öleceksiniz.
Yeter!
Kes!
Projeksiyonu kapat!
Ve bunu yapacak Yahudi'nin yüzüne iyice bakmanızı istiyorum!
Neler olduğunu
bilmiyorum.
Bu benim filmim
değil!
Marcel, sinemayı kül et.
Tamam, Shosanna.
İsmim, Shosanna Dreyfus, <i>ve bu da Yahudi
intikamının yüzüdür.
Burası Amerikan
sınırı, Albay efendim.
Mükemmel, Hermann.
Hermann, ellerini
çöz.
Kendimi resmen size
teslim ediyorum, Teğmen Raine.
Sizin esiriniziz.
Peki ya bıçağım?
Çok teşekkür ederim,
Albay.
Utivich, Albay'ın
ellerini arkadan kelepçele.
Gerçekten gerekli mi
bu?
Görünüşe çok önem
veririm.
Hermann'ın kafa
derisini yüz.
Çıldırdın mı?
Ne yaptın?
Generalinizle o
adamın hayatı için bir anlaşma yaptım!
Evet, o anlaşmayı
yaptılar.
Fakat onu taktıkları yok.
Onlar seni istiyor.
Bunun için kurşuna
dizileceksin!
Hayır, sanmam.
Daha çok fırça yerim gibi.
Daha önce de fırça
yedim.
Utivich'le ben o üst
düzeyle yaptığın anlaşmayı duyduk.
Savaşı bu gece
bitirmek mi?
Ben bu anlaşmayı
yaparım.
Sen ne dersin,
Utivich?
Sen bu anlaşmayı
yapar mısın?
- Ben yaparım.
- Seni suçlayamam.
Çok iyi bir anlaşma.
Ve kendin için
istediğin şu altın kafes.
Evet, tüm yüksek
komutayı kızartmak istiyorsan bazı
karşılıkları olmalı bence de.
Fakat bir sorum var.
Nantucket
Adası'ndaki küçük yerine gittiğinde seni
yakışıklı gösteren SS üniformanı çıkaracağını düşünüyorum.
Öyle değil mi?
Ben de öyle
düşünmüştüm.
İşte buna katlanamam.
Peki ya sen Utivich,
buna katlanabilir misin?
Bir parça bile
katlanamam, efendim.
Demek istediğim,
elimde olsaydı sıçtığım ömrünün sonuna
kadar o kahrolası üniformayı giyerdin.
Gerçekçi olmadığının
farkındayım.
Bir noktada, onu
çıkarman gerekecek.
O yüzden üstünden çıkaramayacağın küçük bir şey
vereceğim sana.
Biliyor musun,
Utivich?
Bence bu benim
şaheserim.
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »