Print Friendly and PDF

Translate

Saklı Seçilmişler 2 (2002) The Skulls II

|


99 dk
Yönetmen:Joe Chappelle
Senaryo:John Pogue, Hans Rodionoff, Michele Colucci
Ülke:ABD
Tür:Gerilim
Vizyon Tarihi:09 Nisan 2002 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Christophe Beck

Oyuncular

Robin Dunne
Nathan West
Ashley Tesoro
Lindy Booth
James Gallanders

Özet

Masum bir üniversite öğrencisi ABD'nin en güçlü ve aynı zamanda da en gizli grubunun içine çekildiğinde şüphe ve heyecan da başlamış olur. Ryan Sommers artık bir Saklı Seçilmiş'tir. Grubun hiçbir sırrına ve hiçbir üyesine ihanet etmeyecektir. Ancak Ryan Saklı Seçilmişler'in önemli bir üyesinin işlediği bir cinayete tanık olur ve gerçeğe yaklaştıkça hayatının tehlikeye girdiğini fark eder. Saklı Seçilmişler II, sizinde tanık olacağınız heyecanlı sahneleriyle gerilime yeni bir anlam katacak

Altyazı

Her yıl, Amerikanın önde gelen belirli üniversitelerinde, bir grup seçkin öğrenci, gizli topluluklar seçilir.
 Öğrenci derneklerinin tersine, bu tür topluluklar, geleceğin liderlerini biçimlendirdikleri için etkinliklerini saklı tutarlar.
 En az 4 ABD başkanının böyle topluluklara üye oldukları biliniyor.
 Bu gizli toplulukların içinde en güçlüsü  Baylar, hepiniz örgüte girmeye değer bulunmuş ve bu yöndeki çağrımızı kabul etmiş bulunuyorsunuz.
 Gözlerinizdeki bağları çıkarın.
 Ölüm karşısında bütün insanlar eşittir.
 Ölüm en büyük eşitleyicidir.
 Hepinizin farklı farklı geçmişleri var.
 Ancak örgüt içinde, hepiniz eşit olacaksınız.
 Herkes küreğini alsın ve bulunduğu yeri kazsın.
 Sizden önce de pek çok seçkin ve başarılı kişi geldi ve bu gece sizin de öleceğiniz gibi öldü.
 Yeniden doğduklarında, etkili ve güçlü görevler üstlenerek Amerikan toplumunun bütün önemli alanlarında lider oldular.
 Kendi mezarını kazmanın ne anlama geldiğini ancak bir avuç insan bilir.
 Artık siz de onlardan birisiniz.
 Şimdi hepiniz öleceksiniz ve örgüt içinde yeniden doğacaksınız.
 Örgüt tarafından seçilmek büyük bir onurdur.
 Bizler, seçkinlerin en seçkiniyiz.
 Bu yalnızca, bizim ''aydınlanma süreci'' dediğimiz şeyin başlangıcıdır.
 Değerinizi kanıtlamak için, 1 4 gün süren bir dizi denemeden geçeceksiniz.
 Sınanmaya hazır olun.
 Burada gördüklerinizi ve duyduklarınızı hiç kimseye söylemeyin.
 Örgütün işlevini ya da üyelerinin kim olduğunu hiçbir yabancı bilmemeli.
 Teşekkürler.
 - Ali, ödümü patlattın.
 - Yaa, çok korkunç biriyimdir.
 Ben olsam 'korkunç' demezdim.
 Sommers, dua et ki hâlâ ilişkimizin cicim aylarındayız, yoksa şimdiye çekip gitmiştim.
 Arayacaktım, ama  seni düşündüğün gibi bir şey değil.
 Ryan, seçildin mi?
 - Seçim bu gece miydi?
 - Biliyorsun.
 Aptal rolü oynamayı bırak.
 Kimlerdi?
 Yılan ve İskelet mi?
 - Hayır, öyle olsa evet, derdim.
 - Kimler, peki?
 - Kurt ve Kâğıt Tomarı mı?
 - Tanrım, onlar Yılan'dan bile zayıf.
 Saklı Seçilmişler mi?
 Tut ki onlar seçti, bu durumda, ağzımı açamam ki.
 Seni alacaklarını biliyordum.
 - Ne?
 - Neden kabul etmiyorsun ki?
 - Saklı Seçilmişler seni seçti.
 - Neden bu konuyu kapatmıyoruz?
 Bu gece üçüncü ayımızı kutlayacaktık, ama beni tam anlamıyla ektin.
 Bana açıklamak zorundasın.
 Saklı Seçilmişler'ce seçilmek, her şeyi yoluna koyacak, öyle mi?
 Belki.
 Herkes buraya.
 Jeff, iyi pastı.
 Pekala.
 Dikkat edin.
 Bugün attığın iyi bir şuttu.
 - Evet.
 Biliyorum.
 - Bunun için kasılmaya falan kalkma.
 - Uyarmak için geç kaldın.
 - İyi bir şuttu.
 İyi bir pastı.
 GECE SAAT 10'DA BEKLENİYORSUN Bak burada ne var?
 Nasıl kayıtsız kalabiliyorsun?
 Artık Saklı Seçilmiş'iz.
 Ne sağlar biliyorsun.
 Jeff, para, arabalar, kızlar, öyle pek de aklımı başımdan almıyor.
 - Mutlaka öyle.
 - Evet, ben ciddiyim.
 Başlayalı iki hafta oldu, iki haftadır Ali'yi atlatıyorum.
 Şimdi de bu çıktı.
 Hiç hoşuna gitmeyecek.
 Maddi beklentin yoksa, üstelik yaşamını alt üst edecekse niye katılasın ki?
 Bence bu akşam onunla görüşeceksin.
 - Sen ailden adaysın, öyle mi?
 - Evet.
 - Kimden geliyor?
 Babandan mı?
 - Hayır.
 Ağabeyim Greg'den.
 Babamın ölümünden beri öyle davranıyor.
 Kafasına benim sorumsuz biri olduğumu takmış.
 Benim.
 - Olacak şey değil.
 - Saklı Seçilmiş olursam, beni biraz  - yola koyacağını sanıyor.
 - Evet, aklı sıra.
 Sana hiç sırlardan söz etti mi?
 - Çok değil.
 - Bu gece ne olacak, biliyor musun?
 Bu gece mi?
 Evet, biraz kestirebiliyorum.
 Biraz kestirebiliyorsun.
 Ne olduğunu söylemek ister misin?
 Hayır.
 - Ali ?
 - Ali burada değil.
 - Yakında döner mi?
 - Bilmiyorum.
 - Beklemek ister misin?
 - Evet, sakıncası var mı?
 - Hayır.
 İçeri gel.
 - Teşekkürler.
 - Ee Kelly, nasılsın?
 - Fena değil.
 Güzel.
 Neler yapıyorsun?
 - Goethe.
 - O da ne?
 Peynir mi?
 Sana Faust mu okutuyorlar?
 Korkunç.
 Goethe'nin Faust'u, ruhunu şeytana satmak için cehenneme gitmez.
 Tanrı onu korur.
 Bu çok mu sıkıcı?
 Bir dakika.
 Sen kitap okur musun?
 Evet.
 Arada sırada.
 - Şaşırdın mı buna?
 - Evet, biraz.
 Belki de sandığın kadar iyi tanımıyorsundur.
 Ortalıkta seçildiğine dair söylentiler dolaşıyor.
 - Yalnızca söylenti.
 - Oda arkadaşıma bakarsan öyle değil.
 Meşguldüm.
 Gerçekten meşguldüm.
 Bu gece de onu ekmek gibi bir aptallık yapacak olsam  Kıçına tekme yer, sonsuz yalnız kalır, mutsuz olursun.
 Sonsuza dek tek başına kalmış mutsuz bir adam olmak hiç de iyi bir şey değildir.
 Üstelik neden sonsuza dek tek başına kalmış mutsuz biri olasın ki?
 Dün geceden sonra kendimi affettirmemek salaklık olurdu.
 Haydi yemeğe gidelim, ha?
 Şimdi.
 Saat daha dört.
 Hayatında hiç erken yemek yemedin mi?
 Olur.
 Bir dakikada hazır olurum.
 Ekonomi ödevini Çarşamba vermem gerek, ama daha yazacak 20 sayfam var.
 - Sahi mi?
 - Evet.
 Demek kendini affettirmenin yolu bu.
 - Motosikletçileri dolaşarak.
 - Yalnızca bakıyorum.
 Ducati 996S.
 30 bin papel istiyorlar.
 - Bir motosiklete mi?
 - Bu yalnızca bir motosiklet değil.
 Tüm ülkede bunlardan yalnız 200 tane var.
 Bu, motosikletlerin şahıdır.
 Bunlardan biri bende olsa, mezarıma bile götürürdüm.
 Çok romantik.
 Evet.
 Biliyorum.
 - Gidebilir miyiz?
 - Evet, tabii.
 - Ödev seni çok zorlayacak gibi.
 - Başa çıkamayacağım bir şey değil.
 - Evet, doğru.
 - Değil.
 Bu gece ödevle uğraşacak mısın?
 Hayır, aslına bakarsan, öyle bir planım yok.
 Öyle mi?
 Neden?
 Çünkü zamanımı seninle birlikte geçirmeyi düşünmüştüm.
 Çok iyi.
 Pek sevinmişe benzemiyorsun.
 Hayır, sevindim.
 Yalnızca  Bu gece ödevin üzerine çalışmanın fena olmayacağını sanıyorum, çünkü  Evet, zaten yapacak başka işlerim de var.
 Yine yapacağın işler var.
 Bu da ne demek oluyor şimdi?
 Acil bir iş.
 Jeff'le birlikte yapmam gerek.
 Önemli değil.
 Biliyor musun?
 Aslında hiç de kötü bir fikir değil.
 Ödevimi bitirene dek hiçbir yere gitmemem gerek, yani bu iyi oldu.
 Ben de en kısa zamanda dönmeye çalışırım.
 KARTlN ÇALlŞMASl İÇİN BANDl ÇlKARlN İşe yaramıyor mu?
 Ah, yarıyor.
 Kesinlikle yarıyor.
 Baylar, adım, Winston Taft.
 72 mezunuyum.
 Bu gece, aydınlanma sürecindeki son denemenizi geçireceksiniz.
 Bu gece bir ruh ikiziniz olacak.
 Benim adım Greg Sommers.
 93 mezunu.
 Örgüt içinde hepimiz kardeşiz, ama ruh ikizleri arasındaki bağ, kardeşlik bağından da güçlüdür.
 Diğerinin ağzından çıkan her sözden ve her yaptığınızdan sorumlu olacaksınız.
 - Gelin, Bay Neal.
 - Teşekkürler Greg.
 Benim adım Parker Neal.
 Üst Kurul'un başkan vekiliyim.
 Benim ruh ikizim Matt Hutchinson'dur.
 Bu hançerler, birbirinize karşı sorumluluklarınızı temsil eder.
 Solumdaki baylar, sağ ellerinizi kaldırın.
 Karşınızdaki kişiye bakın ve unutmayın.
 Örgüt'e yeterince güveniniz varsa, siz ve ruh ikiziniz bu deneyimden zarar görmeden çıkacaksınız.
 Yoksa, içinizden biri ölecek.
 Öteki ise katil olacak.
 Diz çökün.
 Ayağa kalkın.
 Ben emir verince, elinde hançer olan beyefendiler, hançeri ruh ikizine saplayacak.
 Nereye mi?
 Ruh ikizinizin kalbinin üzerindeki madalyona.
 Üç.
 İki.
 Bir.
 Haydi.
 Şimdi!
 Baylar, gözlerinizdeki bağı çıkarın.
 Bu yalnızca bir denemeydi.
 Ryan?
 Aman Tanım.
 Birisi işi berbat etti.
 Yaralanmış.
 Özür dilerim.
 Böyle olsun istemedim.
 91 1'i arayın.
 Sorun yok, çocuklar.
 Küçük bir çizik.
 Merak edilecek bir şey yok.
 Yine de ilginiz için teşekkürler.
 Burası biraz sıcak olmadı mı?
 Bu gerçekten de çok aptalca.
 Babam olsa ne düşünürdü?
 Örgüt gelenekler üzerine kuruludur, baylar.
 Gelenekle dalga geçilmez, onlarla alay edemezsiniz.
 Bu akşam yaptıklarınız kabul edilemez.
 - Efendim, benim fikrimdi.
 - Bu Bay Colby'yi temize çıkarmaz.
 - İkiniz de gereğince cezalandırılacaksınız.
 - Bizi izleyin.
 O kardeşin, biliyorum, Greg.
 Ancak Ryan'a tören üzerine bilgi vermen güveni sarstı.
 Bir hata yaptım.
 Cezamı çekmeye hazırım.
 Gelin, bu seferlik bırakalım.
 - Yalnız bir daha olmasın.
 - Size söz veriyorum.
 İlk gerçeğe saygı göster ve aklından çıkarma.
 Bir Saklı Seçilmiş , herkesten önce gelir.
 Anladıklarını ve artık sorun çıkmayacağını söylediğini sanmıştım.
 Üzgünüm.
 Sıkı olduklarını biliyordum ama bu ölçüde olduğunu bilmiyordum.
 Özellikle de kardeşin.
 Sence bu bizim giriş şansımızı azaltır mı?
 Hayır.
 Yalnızca bir ders.
 Merak etme.
 Bu adamlar ders vermeye pek meraklı.
 Burası da tüylerimi ürpertiyor.
 - Sağladığı olanaklar olmasa  - Bak sana ne diyeceğim.
 Bütün bunlar kafayı bulmak için yüce bir neden oluşturuyor.
 Bütün o hayalet öykülerini, burnu havada örgütü filan boş ver.
 Hepsi tamamen zırva.
 Bana hiç de zırva gelmiyor.
 Kimse parti vermiyor, ortalıkta hiç kız yok, ne bira var ne de ona benzer bir şey.
 Yalnızca iki fırça ve soğuk bir zemin var.
 Ne yapıyorsun?
 - Hutch şu yukarıda.
 - Herhalde bizi gözetliyor.
 Gelip bana yardım etsen ölür müsün?
 Hayır.
 Bizi gözetlemiyor.
 Öyleyse mutlaka yalnız kafayı çekecek bir yer arıyordur.
 - Ne?
 - Yani senin bilmediğini mi biliyorum?
 Hutch uyuşturucuyla enselendi.
 Neredeyse okuldan atılıyordu.
 Bil bakalım, ipler kimin elindeydi?
 Saklı Seçilmiş olmanın sağladığı bir olanak.
 Anlaşılan burada kurallara uymayan yalnızca seninle ben değiliz.
 Hutch'ın Dumancı Saklı Seçilmişler Kulübüne üye olması yakındır.
 Sahi mi?
 Ayakta duramıyorum.
 Susun.
 Özür dilerim.
 Hiç yer yok.
 Hey dostum, neler kaçırıyorsun.
 Kız burada striptiz yapıyor.
 - Gizli Kamera sitesi olsa pahalı olurdu.
 - Fena fikir değil.
 Saklı Seçilmiş Kamera.
 Bu kız bayağı iyi.
 Dursana.
 Bir şeyler oluyor.
 Allah kahretsin.
 - Bahse girerim okul forması giyiyor.
 - Kapa çeneni, iş ciddi.
 - Ne oluyor?
 - Galiba çatıdan düştü.
 - Hiç komik değil.
 - Of kötü bir şey bu.
 Çok berbat.
 Sakin ol.
 Şimdi bana ne gördüğünü söyle.
 Kapıyı açın.
 Haydi.
 İmdat!
 Bir dakika dur düşün.
 Gerçekten düştüyse, Hutch çoktan 91 1'i aramıştır.
 Yani, mezarda kim varsa hemen aşağı inip yardım için kızın başına üşüşür, değil mi?
 Doğru.
 Çatı arasını temizlemesi gereken iki taşkafa adayla kimse ilgilenmezken  Kendini kanlar içinde şu kapıya atman hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
 Evet, haklısın.
 Tamam, haydi gidelim.
 Cezanız sona erdi.
 Haydi gidelim.
 - Dinle  - Duymak istemiyorum.
 Bir daha böyle aptalca oyun oynamayayın.
 Duydunuz mu?
 Saygı gösterilmesini istiyorsun, sonra aptalca iş yapıyorsun.
 - Hutch'la ilgili sorun yok ya?
 - Ne?
 - Hutch diyorum.
 İyi mi?
 - Hutch'ın aptallığınla ilgisi ne?
 Hiç.
 Yalnızca  Bana bir şeyler olmuş gibi geldi.
 Onu çatıda gördüm.
 Bir kızla birlikte.
 Hutch kuralları bilir.
 Üye olmayan mezara giremez.
 Biliyorum.
 Yukarıda bir kız gördüm ve sanki avluya düştü.
 - Neler diyorsun?
 - Emin değilim.
 Hutch'ı daha bir dakika önce gördüm.
 Çatıdan düşen bir kız görseydi, herhalde bana sözünü ederdi.
 - Öyle mi?
 - Hutch'la ilgisi yok.
 Seninle ilgili bu.
 Geç oldu, yorgunum, çocuklar hasta, ben eve gidiyorum.
 Bu iş gerçekten de arapsaçına döndü.
 - Gerçekten kızın düştüğünü gördün mü?
 - Hayır, ama bana öyle geldi.
 Ama görmedin.
 Aslında kızın düştüğünü görmedin.
 Haydi gel, seni Ali'ye bırakayım.
 Hutch yapmaması gereken bir şey yaptı.
 Çatıya bir kız çıkardı ve başı belaya girdi.
 Şimdiye dek herhalde üçüncüyü sarmıştır bile.
 - Evet, herhalde.
 - Ee peki, ne yapacaksın?
 Polise mi gideceksin?
 Neyle?
 Evet.
 Elinde bir şey yok.
 Ali'ye gitmeden önce bir iki yerde durabilir miyiz?
 Üstümü değiştirmek için.
 - Noel Baba mı geldi?
 - Çikolatalı intihar pastası ister miydin?
 Bana pasta getirip durma.
 Dana gibi olacağım.
 Zaten sen pasta yiyen kızlardansın, o yüzden bir parça daha sana dokunmaz.
 - Pasta yiyen mi?
 Bu da ne demek şimdi?
 - Ne, daha önce hiç duymadın mı?
 - Hayır.
 - Küçük, şımarık, zengin kızsın demek.
 Sahi mi?
 Kabul, yaşamın şık yanlarını seviyor olabilirim, ama şımarıklık?
 Ben öyle düşünmüyorum.
 Sözünü geri al.
 - Pasta yiyenlerdensin.
 - Hayır, sensin pasta yiyen.
 - Sözünü geri al.
 - Almayacağım.
 - Pasta yiyici  - Hayır, sensin  Lütfen yapma.
 Aptal.
 Çok özür dilerim.
 Hem bunu yaptın, hem de pasta yiyici dedin.
 İstemeden oldu.
 Dur, gidip biraz buz getireyim.
 - Size göre aşırı giyinmiş gibiyim galiba.
 - Gözüm.
 - Ah, Tanrım.
 Ne oldu?
 - Ryan tekmeledi.
 Beni gıdıklıyordu, oysa ben gıdıklanmaya hiç gelemem.
 Acıyor, batıyor.
 Nasıl görünüyor?
 Biraz kızarmaya başlamış.
 - Bana pasta yiyici dedi.
 - O halde gıdıklanmayı hak etmişsin.
 Ryan, buz?
 Evet.
 Salçalı yumurta ne durumda?
 Berbat.
 Kafama attığın tekmenin bedelini hâlâ ödemedin bana.
 Tatlım, bırak da bir bakayım.
 Seni avutacaksa söyleyeyim, güneş gözlüğün gerçekten çok seksi.
 Aman, kapa çeneni.
 Bu kızı tanıyor musun?
 Evet, Diana Rollins o.
 Çim hokeyi takımının kaptanıdır.
 Onunla ekonomi dersinde birlikteyiz.
 Niye sordun?
 Galiba Jeff onunla ilgileniyor.
 İlgilenen bir tek o değil.
 Matt Hutchinson da aylardır onun peşinde.
 - Matt Hutchinson'ı tanıyor musun?
 - Kim tanımaz ki?
 - Gerçekten de dedikleri gibi keş mi?
 - Kampustaki her söylentiye inanma.
 O da sizin küçük kulübünüzde, neden kendisine sormuyorsun?
 Ali, kes şunu.
 Özür dilerim.
 Öyle dememeliydim.
 - Peki, tamam.
 Ateşkes.
 - Ateşkes.
 - Kız burada yok.
 - Antrenmanı unutabilir.
 - Bunu senin biliyor olman gerek.
 - Biliyorum.
 Yalnız  İçimde bir his var.
 - İçinde his var, demek.
 - Ters bir şeyler var.
 Hayal gücünün seni yönlendirmesine izin veriyorsun.
 - Sahi mi?
 - Evet, sanırım.
 New Haven, Connecticut, lütfen.
 Diana Rollins için kaydınız var mı?
 Kız evde değil.
 Boş ver gitsin.
 Böyle nereye varacağını sanıyorsun?
 - Olayı polise anlatalım.
 - Olduğunu sandığımızı.
 Gördüğümüzü.
 Çatıda birlikte gördük.
 Mezarda gördüğümüz doğru, değil mi?
 Yanılıyorsam, Diana'ya bir şey olmamışsa, bir zarar vermiş olmayız.
 - Saklı Seçilmişler anlarsa ne olacak?
 - Anlamazlar.
 Bunu bilemezsin.
 Sen hiçbir şey görmedin.
 - Doğru yapmaya çalışıyorum.
 - Ama kendi doğrunu.
 Dinle  Saklı Seçilmişler içimizden bazıları için anlamlıdır.
 Bu hiç aklına geldi mi?
 Kural belli.
 ''Bir Saklı Seçilmiş herkesten önce gelir.
'' Anlamak zor değil.
 Geleceğimi bu yüzden çöpe atacak değilim, artık başka ders de kırmam.
 Dur.
 Ya ruh ikizim olarak senden bunu isteseydim?
 Henüz yalnızca adayız.
 Daha ruh ikizi olmadık, unuttun mu?
 Bir tavsiye ister misin?
 Kanıt bul.
 Belki o zaman birileri seni dinler.
 Bu kimin?
 - Bir kız arkadaşın.
 - Bu haftanın gözdesi mi?
 Hayır, aylardır var, ilgine teşekkürler.
 - Oo, yeni bir rekor.
 - Senin için de yeni rekor, değil mi?
 Bakıyorum da beni aşağılamadan sekiz saniye geçirebiliyorsun.
 Az daha açtığın belanın bile farkında değilsin.
 Bak, Greg, şimdi bunları dinlemek istemiyorum.
 - ''Şimdi'' mi, ''asla'' mı istemiyorsun?
 - Sen kardeşimsin.
 Hepsi bu.
 Babam değilsin.
 Ben de sen değilim.
 Konuyu kapatalım, olur mu?
 Bak, ben yalnızca söylüyorum.
 Bunun gerekliliği, yüklendiğin riske değer mi?
 Evet.
 Eğer öğrenirlerse, seni işe karıştırmam.
 Zaten öğrenecekler, Ry.
 Onların neleri bildiğini tahmin bile edemezsin.
 Sende sana ait olmayan bir anahtar olduğunu sanıyorum.
 - Bende anahtar filan yok.
 - Çok yazık.
 - Ağabeyin kaybetmenden hoşlanmaz.
 - Onun bununla hiç ilgisi yok.
 - Onu aldığımı bilmiyor.
 - Sahi mi?
 Greg öyle demiyor ama.
 - Greg?
 - Parker'ı aramıştım.
 - Senin iyiliğin için, Ryan.
 - Şu işi bir anlayalım.
 Benim ruh ikizimi cinayetle mi suçluyorsun?
 Bilmiyorum.
 Bildiğim şey, Diana Rollins'in o çatıda olduğu ve şimdi kaybolduğu.
 - Sen ne düşünürdün?
 - Kesinlikle haklısın.
 Oradaydı.
 Ama emin ol, diğer söylediklerinde haklı değilsin.
 - Diana Rollins kanlı canlı, hayatta.
 - Biyonik Kadın olsa gerek, - çünkü onu çatıdan düşerken gördüm.
 - Gördün mü?
 Sahi mi?
 Söyleyeceklerimi dinledikten sonra hâlâ polise gitmek istersen, seni ben kendim götüreceğim.
 İster inan, ister inanma burada sana yardımcı olmaya çalışıyoruz.
 Bütün öyküyü bilmiyor olabileceğini bir düşün.
 Pekala, dinliyorum.
 Önce Saklı Seçilmişler gelecek vaat eden birini seçti.
 O zamanki kurul, bu gencin üyelik işini ciddiye almadığını öğrenince, ona bir alçakgönüllülük dersi vermeyi kararlaştırdı.
 Bunun için epey ayrıntılı bir numara planladı.
 Üzerinde çok emek ve para harcandı, kurul oda arkadaşının sahte intiharını hazırlayabilecek güçteydi.
 Demek yalnızca bir sınamaydı?
 Bu numara, onun bağlılığını büyük baskılar altında sınamak içindi.
 - Bunu duymuş muydun?
 - Evet, hikayeyi Winston Taft anlattı.
 Saklı Seçilmiş bağlılığını sınama için intihar numarası.
 - Böyle, değil mi?
 - Evet, kesinlikle.
 - Diana Rollins de bir sınama, öyle mi?
 - Haydi, Ryan.
 Şu senin küçük şakan.
 Sahte kan.
 O tam bir oltaydı.
 Örgüt üyeliği sonsuza kadardır.
 Üyeliğimizin ciddiye alındığından emin olmak zorundayız.
 Örgütü ciddiye almadığın yolunda, benim de paylaştığım bir kuşku uyandı.
 Benim yüzümden.
 Çünkü sen aileden adaysın.
 Bu her şeyi açıklıyor.
 Açıklıyor.
 - Gene de sana bir sorum var.
 - Sor bakalım.
 Diana Rollins nerede?
 Diana iyi.
 Okuldan birkaç günlüğüne izin aldı.
 New Hampshire'da, kayak yapıyor.
 Çok iyi vakit geçiriyor.
 Herhalde bu denemeyi geçemedim, öyle mi?
 Tersine.
 Bir saniye.
 Bunun sana uyacağından kesinlikle eminim.
 - Giyinmeliyiz.
 Geç kalıyoruz.
 - Hayır.
 Bekle.
 - Yani girdim mi?
 - Evet, küçük kardeş, girdin.
 - Şey, harika bu, ama neden?
 - İki nedenle.
 Birincisi, sen bu işe hiçbir yabancıyı karıştırmadın.
 Gerçi önce bana ya da Hutch'a gelmiş olmanı isterdim ya.
 İkincisi ve en önemli neden ise kardeşin.
 Senin için kendini riske attı.
 Bir daha onu ya da örgütü kötü duruma düşürme.
 Hepinizi kutlarım.
 Artık aydınlama sürecinin sonuna geldik.
 En saygın mezunlarımızdan biri olan George Milford, bu çok önemli gecede aranızda olmak için seçim kampanyasından ayrılmak lütfunda bulundu.
 Baylar.
 Kurallar.
 Biz kurallara göre yaşarız.
 Kurallara göre ölürüz.
 Kural kitaplarınızı satır satır okuyun.
 Örgüt yaşamına başladığınız bu aşamada, kuralları eksiksiz bilmenin çok yararını göreceksiniz.
 Sırlar konusunda, örgüt üyelerinden başka hiç kimseye güvenmeyin.
 Bir Saklı Seçilmiş herkesten önce gelir.
 Bileklerinizi uzatır mısınız lütfen?
 Bununla aramızdaki bağı mühürlüyorum.
 Buna sessizce katlanın.
 Greg Sommers, hukuk büromun en kar getiren ortağıdır.
 Kardeşinin gördüğünü sandığı şeyler yüzünden onu kaybetmek istemem.
 - İyice anladın mı?
 - Evet.
 Ryan'ın çatıda neler olduğunu doğru anladığından emin misin?
 Bir bağlılık sınavıydı.
 Bu, yararlanılabilir bir durum, Parker.
 Senin gibi girişimci bir delikanlının kaçırmaması gereken bir fırsat.
 Bu fırsatı kullan.
 Kurul'a liderlik yeteneklerini göster.
 Sahip olduğun gücü kullan.
 Anlıyorum.
 Ryan'ın işbirliğini sürdürmesi için gereken önlemler alındı bile.
 Mükemmel.
 Bir insanın önemi ancak kriz anlarında ortaya çıkar.
 - Bu durumu kriz anın olarak kabul et.
 - Örgütün güvenine layık olacağım.
 Senin de, Winston.
 Biz özel bir türüz.
 - En iyileriz.
 - Hep deriz ya: ''Tanrı'nın Seçtikleri.
'' - Eğlendin mi?
 - Evet.
 Çok etkileyici bir partiydi.
 Evet, öyleydi.
 Ee, ne diyorsun?
 Yeni bir başlangıç mı?
 Evet.
 Kesinlikle.
 - Anahtarını unutma.
 - Yanımda.
 İşte burada.
 O değil.
 - Bu ne peki?
 - O senin anahtarın.
 Pekala.
 Görüşürüz, dostum.
 - Kim o?
 - Ben, Ryan.
 Kelly, seni gördüğüme çok sevindim.
 Benim güzel sevgilim burada mı?
 Ali burada değil.
 Sen ne diyorsun?
 Saat 1 1'e kadar dersi yok.
 Galiba bu sabah erkenden çıktı.
 Öyle mi?
 Galiba Gypsy Cove'da kahvaltı edecekti.
 Eee?
 Yalnız değildi.
 Kimle birlikteydi?
 Ryan, ikinizin arasında neler oluyor?
 Kelly, kimle birlikteydi?
 - Ali, neler oluyor?
 - Yavaş ol.
 - Bunu dışarıda konuşsak iyi olacak.
 - Otur.
 Ali?
 - Bana vurdun.
 - Bir kazaydı.
 Biliyorsun.
 - Kızıma mı vurdun?
 - Kızın mı?
 Hutch'la çıkıyorum diye bana vurdun.
 Hutch'la çıkmak mı?
 Sen ne söylüyorsun?
 Beni korkutuyorsun.
 Hemen gitmelisin.
 Git.
 - Böylesi daha iyi olacak.
 - Kapa çeneni.
 Ali, neler oluyor?
 - Gitmeni istiyor.
 - Sen karışma, tamam mı?
 Ortalığa söylenti yaymayı bırak.
 Bana söyleyecek bir şeyin var mı?
 - Yüzüme söyle.
 - Defol git buradan.
 - Sorunları nasıl çözüyorsun?
 - Dokundum.
 Bitti.
 Şimdi defol buradan.
 Git dedim sana.
 Hemen gitmezsen, polis çağırırım.
 - Yürü.
 Defol buradan.
 - Bu çılgınlık.
 ''Cehennemden aydınlığa açılan yol, uzun ve çetindir.
'' Bu, Milton'ın Kayıp Cennet'inde cennet ve cehennem üzerine hayalci bir pasajdır.
 Oysa Dante günlük deneyimlerden daha çok söz eder.
 İnsan ilişkileri cehennemi, sorumluluklar cehennemi.
 Sıkıcı bir ders boyunca kendini uyanık tutma cehennemi.
 Bay Sommers.
 Dikkat ettiğimi göstererek kurnaz bir hazırcevaplıkla ezbere okuduğum şiirlerde sizi ve sınıfı hayretlere sürüklediğim yer burası mı?
 Hayır.
 Burası, grup tartışmasından zayıf aldığınız yer.
 Gördüğünüz gibi cehennem, günlük yaşantımızın tam da içinde, tıpkı az önce şu bizim Bay Sommers ile kanıtladığımız gibi.
 Teşekkür ederim.
 Ali ve Kelly'yi.
 Evde yokuz, lütfen sinyalden sonra mesaj bırakın.
 Ali, bu bıraktığım yüzüncü mesaj biliyorum, ama seninle konuşmam gerek.
 Beni ara.
 Ne oluyor öğrenmem gerek.
 Anlamadığım şeyler var.
 Cep telefonumu ara.
 Oh, sana da merhaba, Kelly.
 - Son günlerde amma çok şey ters gitti.
 - Sahi mi söylüyorsun?
 Evet.
 Şimdi ne yapıyorsun?
 Gel gidip bira içelim.
 İsterdim, ama istatistiğe geç kalıyorum.
 Çıkmak üzereyim.
 Gelecek sefere.
 Evet.
 ÖĞRENCİ İNTİHARLARl / 1995-2000 GAZETECİLİK ÖĞRENCİSİ ÖLÜ BULUNDU New Haven - gazetecilik öğrencisi, kürekçi William Beckford, ev ve takım arkadaşı Lucas McNamara tarafından dairesinde ölü bulundu.
 Neler oluyor oğlum?
 - Ne yapıyorsun?
 - Yalnız biraz araştırma.
 Çok fazla çalışma.
 Ünümüzü gölgeleyeceksin.
 - Doğru.
 - Son 24 saat amma da inişli çıkışlı oldu.
 Dün gece, kabul edildin.
 Bu sabah o harika motosiklet çıktı ortaya.
 Hemen birkaç saat sonra da sevgilini kaybettin.
 Lokantada olanları duydum.
 Herkes senin zorbalık ettiğini, hatta saldırgan olduğunu düşünüyor.
 - Hiç de öyle olmadı.
 - Ali'ye vurdun mu?
 - Hayır.
 - Ama, şu gözündeki çürük hiç de  - Ona vurmadım, anladın mı?
 - Anladım.
 Bütün söylemek istediğim  senin yanında olacağız.
 - Ne demek, yanımda olmak?
 - Kaygılanma.
 Suçlama yapmaması için Hutch ve ben Ali'yle konuşabiliriz.
 - Suçlama yapmaması mı?
 - Ryan, bana güven.
 Sana nasıl yardım ettiğimizi göreceksin.
 Sorunların nasıl yok oluyor göreceksin.
 Senin yanında olacağız, ne olursa olsun.
 Senin de bizim yanımızda olacağını bildiğim gibi.
 Değil mi?
 Bir Saklı Seçilmiş herkesten önce gelir.
 - O burada mı?
 - Hayır.
 Gypsy'de olanları duydum.
 Ne olduğunu bana anlatmalısın.
 - Olanları duydun mu?
 - Bütün kampus bunu konuşuyor.
 En son ne zaman uyudun?
 Bir süre önce.
 Girsene.
 Ali'nin davranışını bir türlü anlamıyorum.
 İçeri girmene izin vermeyeceğini söyledi.
 Saklı Seçilmişler olmalı.
 Ali'yi korkutmuşlardır.
 - Ali kolay korkmaz.
 - Parayla kandırmışlardır.
 Bilmiyorum.
 - Ama neden?
 - Doğru.
 Neden?
 Diana Rollins'in çatı macerası bir kandırmacaysa, bunda ne var ki?
 Hem bana düşlerimin motosikletini veriyorlar, hem de Ali'yi zorluyorlar, bana karşı kışkırtıyorlar, ardından saldırı suçlamasıyla tehdit ediyorlar.
 Sanki sana bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar.
 Sana bir mesaj veriyorlar.
 Sanki uyarı gibi, ama bu anlamsız.
 Bir şey olmadı ki.
 Belki de uyarı, olacak bir şey içindir.
 Herhangi bir fikrin var mı?
 Aklımda bir şey var, ama  Bilmiyorum.
 Evet, Ali nasıl olsa bir ara eve gelecek.
 Bakalım onunla konuşabilecek miyim?
 Bu harika.
 Çok memnun olurum.
 - Görüşürüz.
 - Beni ara.
 - Evet?
 - Bayan Beckford?
 - Ne istiyorsunuz?
 - Benim adım Ryan Sommers.
 Sizinle oğlunuz Will hakkında konuşmak istiyorum.
 - Sorun çıksın istemiyoruz.
 - Lütfen.
 Oğlunuza gerçekten ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
 Efendim, buraya tehdit etmeye gelmedim.
 Gelme nedenim, aynı şeylerin tekrarlanmasını önlemek.
 Yardımınıza ihtiyacım var.
 Teşekkür ederim.
 Elimizden geldiği kadar, paramız tükenene dek mücadele ettik.
 Bizi temsil edecek bir avukat bulmak neredeyse olanaksızdı.
 - Bir ay sonra avukatımız davayı düşürdü.
 - New Haven polisi ne yaptı?
 Nasıl bir işe karıştığın hakkında hiçbir fikrin yok, değil mi?
 Saklı Seçilmişler her yerde.
 Her şeyin içinde.
 Biliyorum, ama sizin davanızda, işin doğası gereği, birileri yardımcı olabilirdi.
 Öğrenciler olayı biliyorlar.
 Okulun dekanı olayı biliyor.
 Hiç fark etmez.
 Karşılarına kim çıkarsa çıksın, onu susturmanın bir yolunu bulurlar.
 Bunun dışanda işe izin vermezler.
 Biliyorum.
 Yalnızca gerçeği öğrenmek istiyorum.
 Gerçek, gazetedeki bir makale yüzünden oğlumuzu elimizden aldıklarıdır.
 Saklı Seçilmişler'in mezarında yakalandı, bu yüzden onu öldürdüler.
 Bay ve Bayan Beckford, başınızdan geçenleri anladığımı söylesem yalan olur.
 Çünkü anlamıyorum.
 Ama bu adamlar, birileri onları durdurana dek, canlarının ıstediğini - yapmayı sürdürecekler.
 - Saklı Seçilmişler'i durduramazsın.
 En iyisi, başına gelenlere katlanmaktır.
 - Hey, Kel, ne haber?
 - Seni bekliyordum, yabancı.
 - Dün gece eve dönmedin.
 - Özür dilerim.
 Haber vermeliydim.
 Ryan uğradı.
 Sana onu içeri almamanı söylemiştim.
 Saklı Seçilmişler sana ne söz verdiler?
 Bunun için Ryan'ı suçlayamazsın.
 Yaşamını karartır.
 Doğru olanı yaparsa, iş oralara uzamaz.
 Bu yüksek güçlü, üstünlük budalalarına gerçekten aklın yatıyor mu?
 Herkesi kullandıkları gibi, seni de yalnız kullanacaklar.
 Seni kız kardeşim gibi sevmiştim.
 Bana böyle sırt çevirmen beni ne denli üzüyor, bilemezsin.
 Öyleyse, sanırım taşınıyorsun, çünkü bu evi ben tuttum, sen değil.
 Gitmeden önce, telefon faturası borcun olduğunu hatırlatırım.
 Yarın akşama kadar burayı boşaltmaya çalış, olur mu?
 - Alo?
 - Selam Ry, Ben Greg.
 - Ne istiyorsun, Greg?
 - Televizyonu aç.
 - Ne?
 - Yedinci kanal.
 Sen aç.
 Bir saniye bekle.
 - Hangi kanal?
 - Yedinci kanal.
 Aman Tanrım.
 - Bu çatıdaki kız değil mi?
 - Evet.
 Ry, ne yaparsan yap, dikkatli ol.
 Seni yarın ararım.
 DERHAL Ryan, ne yazık ki kötü haberlerimiz var ve senin de bunları bilmen gerektiğini düşündük.
 Diana Rollins'le ilgili.
 Ölmüş.
 Sana söz ettiğim kayak gezisinden dönüyormuş.
 - New Hampshire'daki mi?
 - Buzda kaymış ve yoldan çıkmış.
 - Berbat bir kaza gibi görünüyor.
 - Doğru.
 Bir kaza.
 Adli tıp raporuna göre, kanında alkol ya da uyuşturucu izine rastlanmamış.
 Tam da yanlış zamanda, yanlış yerde olma meselesi.
 Aydınlanma sürecinin bir parçası olarak kaza numarası yaptığımız duyulursa, kurul, bu bizi kötü gösterir diye düşünüyor.
 Benden senin ilk gerçeğe hâlâ bağlı olup olmadığını öğrenmemi istediler.
 Bir Saklı Seçilmiş herkesten önce gelir.
 Daha önce kızın güvenliğiyle ilgilendiğini biliyorum.
 Şu andan itibaren, sırf Diana'ya saygı göstermek için, bir daha bu konuda ağzını açmazsan, minnettar kalacağız.
 Söyleyecek bir şey yok.
 Var mı, Parker?
 Hutch, buraya gel.
 İkinizin arasında bir gerginlik olduğunu biliyorum.
 Sizden el sıkışıp, savaş baltasını gömmenizi istiyorum.
 Dargınlık yok, değil mi Ryan?
 Yok.
 Orada bize söylediklerinin bütünüyle yalan olduğunu biliyorsun, değil mi?
 Ne yapmaya çalıştığını biliyorum, ama şimdi gerçekten korkuyorum.
 Gerçekten korkuyorum.
 Bu konuda bir şeyler yapmalıyız, Jeff.
 Yardımına ihtiyacım var, dostum.
 Gitmem gerek.
 - Ali'yle konuştum.
 - Eee?
 Kanepen bu gece boş mu?
 Ben orada öylece durdum.
 - Elimi sıktı.
 - Başka ne yapabilirdin ki?
 Parker'ın beni yönlendirmesine izin verdim.
 Onlarla dövüşemezdin.
 Orada, mezarda olmazdı.
 Evet, ama  Bir kızın öldüğünü gördüm.
 Ama bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
 Nedir o?
 Yoksa şey ?
 İçeride konuşamayız.
 Her şeyi dinliyorlar.
 - Belki de polise gitmeliyim.
 - Hangi kanıtlarla?
 Unutma, Ali saldırı suçlamasında bulunacak.
 Ama ben bir şey yapmadım.
 Oysa o lokanta, senin Ali ve Hutchinson'ı sözde tehdit ettiğini gören tanıklarla dolu.
 - Yani üçkağıda geldim.
 - Gözden kaçırdığımız bir şey yoksa.
 Hayır, defalarca düşündüm.
 Sen bana tam olarak ne gördüğünü tekrar anlat.
 Bak, hiçbir yararı yok.
 Pekala.
 Orada, yukarıda önce Hutch duruyordu, elinde bir elfeneri vardı.
 Sonra Diana'yı gördüm.
 Başlangıçta biraz utanıyor gibiydi.
 Sonra, ne kastettiğimi anlıyorsan, öyle utanması filan kalmadı.
 Sonra da  Sonra da düştü.
 Diana'nın yanında bir şey var mıydı?
 - Bir battaniye.
 - Hutch'da bir şey var mıydı?
 Kız içiyordu.
 - Dur.
 - Ne?
 - Parker bir şey söylemişti.
 - Adli tıbbın raporuna göre, kızın kanında uyuşturucu ya da alkol izine rastlanmamış.
 - Hiçbir anlamı olmayabilir.
 - Ama çok şey de çıkabilir.
 Belki de yanlış anlamıştır.
 Yani, diyorum ki, nasıl kanıtlarız?
 - Adli tıp raporu.
 - Ne olmuş ona?
 Adli tıp raporu ölüm saatini belirtmek zorundadır.
 Doğru.
 Ben onun ölümünü ne zaman gördüm?
 Cumartesi gecesi mi?
 Evet.
 Dört gün önceydi.
 Oysa onlar, kazanın bu akşam üzeri olduğunu söylediler.
 Pataloji hakkında fazla şey bilmem ama birkaç günlük bir cesetle taze bir ceset arasında büyük fark vardır.
 Ve o cesette uyuşturucuya da, alkole de rastlandığına bahse girerim.
 Şu adli tıp raporunu görmemiz gerek.
 Gel şu gerçekten de rahat koltukta ben yatayım, sen de yukarıdaki yatakta yat.
 Teşekkürler.
 Bak, Kelly, ne olursa olsun, umarım biz  Senin için sakıncası yoksa, umarım, yani biz  şey  olabiliriz, yani, anlıyorsun, şimdiki gibi.
 Kesinlikle.
 Çok iyi.
 İyi geceler.
 Saat sekiz.
 Orada olduğundan emin misin?
 Ağabeyim Greg her sabah tam 7.
30'da işinin başında olur.
 Hayatta kesin olan çok az şey vardır, ama inan, bu onlardan biri.
 Selam.
 Greg Sommers, lütfen.
 Ne?
 Hayır, Greg Sommers.
 Tamam.
 Çok teşekkür ederim.
 - İşten atılmış.
 - Ne?
 Bu o olmalı.
 Selam.
 Greg, sen misin?
 - Alo?
 - Seni izliyoruz.
 Kimsiniz?
 Gel buradan gidelim.
 - İyi misin?
 - Evet.
 - Greg, Kelly.
 Kelly bu Greg.
 - Tanıştığıma memnun oldum, Kel.
 Ryan senin hakkında çok şey anlattı.
 - Tahmin edebiliyorum.
 - Peki, Taft neden seni kovdu?
 Söz dinleyen bir askerdin.
 Bunun bir anlamı yok.
 Seni arayarak onların yoluna kestim.
 Telefonumun dinlendiğini bilmeliydim.
 Ağzımı kapatmak için seni kullanıyorlar.
 Uğraşıyorlar.
 Diana hakkında konuşursam barodan attırmakla tehdit ettiler.
 Ortalığı kurcalamayı sürdürürsem, beni saldırıda bulunmakla suçlayacaklar.
 Baştan sona saçma, ama yapacaklarını yaparlar, jürinin bunu yutması olasıdır.
 - Çok özür dilerim, Ryan.
 - Neden özür diliyorsun?
 Babam öldükten sonra, seni ben zorladım.
 Bu işlere soktum.
 Saklı Seçilmiş olmanın seni daha güçlü bir kişi yapacağını sandım.
 Bu yalana kapıldım.
 Onlar ikimize de yalan söylediler.
 Kendini suçlama.
 Sana bir şey söyleyim.
 Diana Rollins araba kazasında ölmedi.
 - Bu yalnız bir kılıf.
 - Bununla yetinmeyecekler.
 Biliyorsun.
 Biz de yetinmeyeceğiz, değil mi?
 - Onu ne kadar tanıyorsun?
 - Bir davada tanık olarak çağırmıştım.
 - İyi biri midir?
 - Sorun çıkarmaz.
 Ne zamandır görüşmemiştik, Greg.
 Nasılsın?
 İyiyim, Philip.
 Teşekkürler.
 Senden ne haber?
 İyilik.
 İyiyim işte, ne kastettiğimi anlıyorsan.
 Zaman ayırdığın için teşekkür ederim.
 Fazla uzun sürmez.
 Sorun değil.
 DR.
 P.
 SPRAGUE - ADLİ TABİP - Sizin için ne yapabilirim?
 - Dün getirilen kızla ilgili bazı sorularımız var.
 Diana Rollins diye biri.
 - Bu bir tür sınav mı?
 - Ne demek istiyorsun?
 Şey, sen de onlardan birisin, değil mi?
 İkiniz de onlardansınız.
 Kimlerden biri?
 Bak, Greg, sizinkilere bana güvenebileceklerini söyle.
 Bunu duyduğuma çok sevindim.
 Çünkü bu güvene ihanet edilirse, neler olabileceğini bilirsin.
 - Bu bir tür tehdit mi?
 - Seni tehdit ettiğimi mi düşünüyorsun?
 Patronuna ne söylediysem, sana da onu söylüyorum.
 Size yardım ediyorum ama herşeyi bana yıkmayın.
 Unutmayın, sigorta poliçem var.
 - Sigorta poliçesi mi?
 - Biliyorsunuz.
 Gerçek rapor.
 Gerçek ölüm saatini gösteren rapor.
 Diana'nın kanında aslında ne olduğunu gösteren rapor.
 Sanırım bu görüşme sona erdi.
 Sorun yok, Phil, rahatlayabilirsin.
 Haklısın, bu yalnızca bir sınavdı.
 Biliyordum.
 Bu tatsız durumu anlayacağından eminim.
 Kuşkusuz.
 - Yalnızca emin olmamız gerekiyordu.
 - Anlıyorum.
 Yapabileceğim başka şeyler olursa  Umarım karşılığı tatmin edici olmuştur.
 Kız harika.
 O benim sandviçimse, masaya bırakabilirsin.
 Özür dilerim.
 Tıp Fakültesi hazırlık sınıfıyla binayı dolaşıyorduk, galiba kayboldum.
 Hey, aman ne ayıp.
 Bana doğru yolu gösterebileceğinizi umuyordum.
 Sanırım daha da fazlasını yapabilirim.
 Gel seni bir VlP turuna çıkarayım.
 Size zahmet olur.
 Çok meşgul olmalısınız.
 Adını bir daha söyler misin?
 - Erika.
 - Sen de bana Philip diyebilirsin.
 Şu kapıda yazılı adı görüyor musun?
 O benim.
 - Bunun anlamını biliyor musun?
 - Hayır.
 Buranın büyük büyücüsü benim demektir.
 Haydi gel.
 Sana çevreyi dolaştırayım.
 İşte onları burada kesiyoruz.
 İnsan alışıyor, inan bana.
 - Allah kahretsin.
 - Sorun ne?
 Çağrı cihazım.
 Büroda unuttum.
 Mutlaka gidip almam gerek.
 Senin büyük büyücü olduğunu sanmıştım.
 Şey, bu doğru.
 Ama her zaman daha büyük bir büyücü vardır.
 Bunu yakında öğrenirsin.
 Hey, benim büromda ne haltlar karıştırıyorsun?
 Ona ne yapıyordun?
 Pekala, bir fikrim var.
 Dr.
 Sprague.
 Güvenliği bağlayın.
 Aldın mı?
 Aldım.
 - Hutch, şimdi Winston aradı.
 - Ne olmuş?
 Belediyedeki kaynağı şimdi haber vermiş.
 Ryan Sommers gözaltına alınmış.
 - Gözaltına mı alınmış?
 Neden?
 - Gizlice morga girmiş.
 Adli Tabibin bürosunda.
 - Almış mı?
 - Hayır.
 Üzerinde hiçbir şey yokmuş.
 Bu işi bitirmek istiyorum.
 Gidip Ali'yi alalım ve bu tacizci piç için suç duyurusunda bulunalım.
 Pekala.
 Haydi yapalım şu işi.
 Sahneye çıkma sıran geldi, sevgilim.
 Bu nasıl?
 Gidelim.
 Çok beklettiniz ama.
 - Matt Hutchinson?
 - Evet.
 Gözaltına alındınız.
 Götürün.
 Ne haltlar dönüyor, Parker?
 Babamı ara.
 Hutch, hiçbir şey söyleme.
 Ne oluyor?
 Bölge savcısı değilim, ama ruh ikizin, Diana Rollins diye birinin ölümünde cinayetle suçlanacak.
 Bayan, sizinle sonra konuşmamız gerek.
 Ben gidiyorum.
 - Belki avukat tutmak istersin, oğlum.
 - Ne?
 Komplo düzenleme.
 Adaletin engellenmesi.
 - Bu delilik.
 - Elimizde adli tabibin raporu var.
 - Gerçek olanı.
 - Sahi mi?
 Sahi.
 Üstelik, Diana Rollins'in Cumartesi gecesi sizin kulüp binanızda olduğunu doğrulayan bir de tanığımız var.
 - Yalnızca Ryan Sommers'in iddiası bu.
 - Artık değil.
 Bay Colby kendi isteğiyle geldi.
 Somers'in Cumartesi gecesi üzerine ifadesini doğruluyor.
 O telefon konuşmasını şimdi yapmak ister misiniz?
 Ben gidiyorum, Parker.
 Onlara nasıl kahve sevdiğini bile söyleme.
 Nerede bu Allah'ın belası araba?
 Edward, git de ne haltlar döndüğünü bul.
 Bay Taft?
 - Ben Sean Beckford.
 - Kim olduğunuzu biliyorum.
 - Yardımcı olabilir miyim?
 - Avukatımın tavsiyesi üzerine, mahkeme dışında uyuşma için olanak tanıyoruz.
 - Böyle şeye vaktim yok, Bay Beckwith.
 - Beckford.
 Anlaşılan, uygun bir avukat bulamayacaksınız.
 Şimdi, izninizle  Bir avukatımız var, Bay Taft.
 Merhaba, Winston.
 Güzel, işte mutlu çift de burada.
 Bunu neden yaptın, Ali?
 Sana ne önerdiler?
 Bütün okulun gıpta ettiği bir çift olabilirdik.
 Kusursuz çift.
 Sen bir Saklı Seçilmişsin.
 Ama sen bunu ayağınla teptin.
 Benim geleceğimi de çöpe attın.
 Eh, onlar da bana geleceğimi geri vermeyi önerdiler.
 A listesi.
 Karar vermek zor olmadı.
 Sommers'ı elime geçirirsem onu çivileyeceğim.
 Sus.
 Hutchinson'la içerde kalabilirdin.
 Seni kefaletle çıkarmamın kıymetini bil.
 Bu örgüt, utanç ve aşağılanma içinde kaldı.
 Bu böyle süremez.
 Saklı Seçilmiş dostlarım, bu akşam örgütün bir üyesini ihraç ederek çok ciddi bir karar vermek zorunda kaldık.
 Senatör Milford.
 Herkesi burada topladığınıza ve hepimizin de burada bulunmasına memnun oldum.
 Bay Sommers üzerine uygulanmasını önereceğim eylem, tam da buydu.
 Çok ciddi, söylediğiniz gibi, ama zorunlu.
 Bay Neal, sözünü ettiğim Saklı Seçilmiş sizsiniz.
 Üst kurulun başkan vekili olarak, size örgütü koruma sorumluluğu verilmişti.
 Göreviniz buydu.
 Ama başaramadınız.
 Hayır!
 Yani  Gereken tüm saygıyı göstererek, efendim, örgütü kesinlikle korudum.
 Bizim izlenimlerimiz bu yönde olmadı.
 Winston, lütfen, anlat onlara.
 Sommers'i atmak istediğimi ama 'hayır' dediğini söylesene.
 Ağabeyinin şirketinizde kalmasını isteyenin sen olduğunu söyle.
 Bay Neal, bir erkek gibi davranın.
 Ve ihmalinizin sorumluluğunu üstlenin.
 Bay Neal, lütfen benimle gelir misiniz?
 Ama bu haksızlık.
 Örgütten atılması gereken kişi Sommers.
 Ben değilim.
 Hiç gereği yok, Parker.
 Ben kendimi ihraç ediyorum.
 Bay Neal, yüksek ahlaki değerlere ve kişiliğe sahip olma konusunda yetersizliğinizi göstermiş bulunuyorsunuz.
 Bu örgütle tüm bağınız kesilecektir.
 - Saatinizi çıkarır mısınız?
 - Hayır.
 Gelip hayatımı mahvedebileceğini mi sanıyorsun?
 Sen böyle mi düşünüyorsun?
 Sen, bunu kendi kendine yaptın.
 Bana sırtını dönme.
 Bir hiçsin.
 Saklı Seçilmişler'e ihanet eden hayatta kalamaz.
 Beni duyuyor musun, Sommers?
 Sana söylüyorum.
 Seni geberteceğim!
 Kol saati.
 Ben Saklı Seçilmiş'im.
 Yapmayın!
 - Düzenlememiz sona erdi.
 - Ben Saklı Seçilmiş'im!
 Allah kahretsin!
 Hayır!
 Ben bir Saklı Seçilmiş'im!
 Çekin ellerinizi!
 Lütfen, yapmayın!
 Evet, burada işim bitti.
 Çekin ellerinizi!
 Ben bir Saklı Seçilmiş'im!
 - Selam.
 - Sen sürmek ister misin?
 Hayır, sağ ol.
 Ama güzel bir araç bu.
 O kadar hızlı değil, ama kesinlikle kişilik sahibi.
 Kişiliği yerinde.
 Kişiliği kesinlikle yerinde.
||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar