Print Friendly and PDF

Translate

Geomsawejeon (2016)

|


126 dk
Yönetmen:Il-Hyeong Lee
Senaryo:Il-Hyeong Lee
Ülke:Güney Kore 
Tür:Suç
Vizyon Tarihi:01 Şubat 2016 (Güney Kore)
Dil:Korece
Müzik:Sang-joon Hwang
Nam-ı Diğer:A Violent Prosecutor

Oyuncular

Jung-min Hwang
Dong-won Kang
Jin-mo Joo
Byeong-ok Kim
Eung-soo Kim

Özet

Şiddete meyilli olan bir savcı (Hwang Jung Min), üzerine atılan iftira sonucu cinayetle suçlanarak tutuklanır.
Onu cezaevine koyanlardan intikam almak için yetenekli mahkumları toplar. Buna entrikacı (Kang Dong Won) da dahildir.

Altyazı

Haşin davranışlarıyla meşhur eski savcı.
 Şimdi 9.
 hücrede hapis yatıyor.
 10 suçtan sabıkalı yakışıklı dolandırıcı.
 Başsavcı Vekili Özel Şube Başsavcısı Savcı olması 11 yıl sürdü.
 Milletvekili adayı oldu.
 Pensilvanya'dan geldiği söyleyerek aptal kızları baştan çıkarıyor.
 Savcıdan çok bir star olmak istiyor.
 15 yıl hapse mahkum edildi.
 Çaylak politikacı.
 Savcı Byun tarafından hapse gönderilen kişiler.
 Hapishane ahalisi.
 Çeviri: homosapiens & emis Yeppudaa Çeviri Çetesi Haşin Savcı Geuk Dong Kalkınma Bu bölge imara açılmamalı!
 İmarı durdurun!
 - Neden geç kaldınız?
 - Özür dilerim abi, trafik vardı.
 - Çabuk olun da hazırlanın!
 - Tamam.
 - Nereye gidiyorsun?
 - Orada  Ne var orada?
 Dursana lan!
 Nereye gidiyorsun dedim!
 Şerefsiz, komik olduğunu mu sanıyorsun?
 Paniğe falan kapılmayın, tamam mı?
 Senin neyin var?
 Astımı var.
 Özür dilerim.
 Bir yığın çer çöp herif geldi, elimizden ne gelir ki böyle?
 - Alana gidin hadi!
 - İmarı durdurun!
 İmarı durdurun!
 Hemen imarı durdurun!
 İmarı durdurun!
 İmarı durdurun!
 İleri!
 Bu ne lan?
 Gösteriyi hemen sonlandırın!
 Aksi takdirde gözaltılara başlayacağız.
 Şerefsiz!
 Durun!
 Durun!
 Ne istiyorsunuz serseri herifler?
 Durun hemen!
 Durun lan dürzüler!
 İşler nasıl da ciddiye bindi.
 Asan Körfezi'ndeki Pyeongtaek Tatil Yeri kalkınma projesi   ülkenin en geniş tatil mekanı olacak.
 Bugün öğlen 2 sularında polisle protestocular arasında büyük arbede yaşandı.
 50 günü aşkın süredir bölgede devam eden gösteriler   bu hasarlara sebep olarak vahşi bir boyut kazandı.
 İçlerinde çevre aktivistlerinin de bulunduğu 100'den fazla gösterici polisle çatıştı.
 Göstericiler silah olarak demir boru kullandılar.
 Gösterinin yapıldığı yerde polisle büyük bir çatışma yaşandı.
 İmar bölgesi illegal bir savaş alanına dönüştü.
 Aldığı darbelerden ötürü SWAT ekibinin başı Detektif Lee Jae Seong yaralandı.
 Vahşi saldırganlardan 27 yaşındaki Lee Jin Seok tutuklandı.
 Kurbanın bilinci halen daha kapalı.
 SWAT üyesine saldırmasından ötürü polisler Lee Jin Seok'u göz altına aldılar.
 Böyle kalmayı mı planlıyorsun?
 Bu sorunla alakalı hiçbir şey bilmediğimi söyledim ya.
 Sebebi bu.
 O serserilere, göstericilerin arasına sızıp kargaşa çıkarmaları emrini veren sensin.
 Öyle değilse o zaman Gukdong Kalkınma'nın başındaki adam bu emri verdi.
 Kim veriyor böyle bir bilgiyi?
 - Aslında ben  - Jang Yeong Sook!
 Yeni bir bilgi ulaştı.
 Polis mensuplarını darp eden failler gelmiş.
 Birkaç soru soracağız o kadar.
 Neden domuzluk ediyorsun?
 - Şunu imzalasana.
 - Savcı Bey.
 Mahkeme tarafından yargılanmamışken hemen bir sonuca varmamalıyız.
 Ben kanunlara uyan bir vatandaşım.
 Tamam mı?
 Ne cüretle sesini yükseltirsin?
 Kim var arkanda?
 Kimse yok.
 Hayat herkes için oldukça zor.
 Görünüşe göre kader hep yüzüne gülmüş.
 Karşına sürekli kibar savcılar çıkmış.
 Savcı Bey.
 Savcı Bey, bana bu şekilde davranıyor olmanızın   kariyerinizin ileriki dönemlerini etkileyebileceğini düşündünüz mü hiç?
 Deli deliyi görmeden, deli değneğini saklamazmış.
 Öyle değil mi?
 Bu ne lan?
 İnsan haklarını ihlal ettiniz.
 İnsan haklarıymış?
 İhlal etmekmiş?
 Şerefsiz!
 Gel buraya!
 Gel buraya!
 Dur yerinde!
 4 yıl!
 3 kere sınav tekrarı!
 Bu 4 yıl boyunca sınavda Silimdong'un en iyisi oldum.
 Savcılık bürosuna girebilmek için 11 yıl boyunca deliler gibi çalıştım, neden peki?
 Yasal yolları kullanıp senin gibi piçlere işkence edebileyim diye.
 Bu yüzden işimi böyle hallediyorum.
 Şu anki pozisyonunu tam bilmiyorum.
 Bu sorun dışarıdan göründüğü kadar basit değil.
 Şirketin birçok sorunu var.
 Bu olay da yukarıdakiler tarafından ön planda tutuluyor.
 Halledeceğim efendim.
 Bu sıkıntının sorumluluğunu bizzat ben üstleneceğim.
 Mümkün olduğunca iyi şekilde halledeceğim.
 Size sıkıntı çıkarmayacağını temin ederim.
 Meclis üyelerimle kadeh kaldırmak için geldim.
 İçkinizi izin verin ben dökeyim.
 Meclis oturumundaki konuşmanızı televizyonda izledim de geçen gün nasıl gururlandım.
 - Janggwan hâlâ anlamıyor ama.
 - Evet, doğru.
 Hepsi öyleler.
 Byeon Jae Wook.
 Hep böyle devam etmeyi mi planlıyorsun?
 Şerefsiz.
 Başka bir sanığı daha dövdüğüne dair şikayetler geliyor yine.
 Özür dilerim Başsavcı Vekilim.
 Benim hatam.
 Bir dahakine Jang Hyeon Seok denen serseriyi döveceğim.
 Merhamet dilenene kadar Allah ne verdiyse.
 Piç.
 Kimse işkence etmeye yanaşmıyor.
 Neden biliyor musun?
 Yasalara göre olmalı çünkü.
 Ortada prosedür var.
 Biz de yasaları görmezden gelirsek ne olur?
 Bazı zamanlar böyle kötek atmak zalimlerin yasalara uyması konusunda daha etkili olur.
 Tamam, konuşmayalım artık.
 Kamuoyunun düşüncesi müzakere edilecek.
 SWAT ekibine saldırıda bulunan şüpheli Lee Jin Seok değildi.
 Görüşüne göre başka biri.
 Katılmıyorum.
 Jang'ı ele geçirmek için Lee'yi alt etmeliyiz sonra da   Jang'ı alt etmeliyiz ki kuşların göç yolunun imarıyla ilişkili siyasileri bulalım.
 - Neden?
 - Kusura bakmayın, çok çabuk sinirleniyor.
 Çıkıp biraz temiz hava alın.
 Efendim, Savcı Bang'ten içeri girmenize izin vermeyeceğimiz yönünde talimat aldık.
 Çık lan dışarı!
 Polise silahla vurarak kafa travmasına sebebiyet verme.
 Ancak silah bulunamadı.
 Doğayı korumak için yaptık.
 Doğayı korumak için mi?
 Güzel.
 Doğayı korumak.
 Ancak polise zarar verdikten sonra   insanlar daha çok bölgenin imarının hayrına olduğunu düşünecek.
 Koruma derken sanki bir yerlerde bir kasıt varmış gibi.
 Grev sırasında SWAT ekibine yapılan saldırılar tamamen istem dışıydı.
 Ben de öldüresiye dövüldüm.
 - Örgütten falan mısın sen?
 - Ne demek istiyorsunuz?
 Hangi örgütten olduğunu bilmiyorsun ama yine de doğayı korumak istiyorsun?
 Bakın Savcı Bey.
 Kazların Rusya'dan göç etmesi yaklaşık 15 gün falan sürüyor.
 Ne bir yerde duruyorlar ne de yemek yiyorlar.
 O bölge göç eden kazların dinlenip yemek yedikleri yer.
 Eğer arazi imara açılırsa   kuşlar oraya vardıklarında dinlenecek bir yerleri olmayacak.
 Kaçınılmaz bir katliam var.
 Piç herif.
 Zehir gibisin, ezberlemişsin.
 Kim yazdı bunları sana?
 Bunlar zaten bildiğim şeyler.
 Lee Jin Seok.
 Örgütünün yürüttüğü doğaya duyarlı bir kampanya duymadım hiç.
 Suçunu itiraf etmek istemiyor musun hâlâ?
 Sırf sabıka kaydım var diye çevresel hareketlerde bulunmam o kadar mı yakışıksız?
 - Aç gömleğini!
 - Hayır!
 - Aç hemen!
 - Asla!
 - Ne yapıyorsunuz?
 - Düz dur!
 - Bırakın!
 Bırakın!
 Düz dur lan!
 Kıpırdama!
 - Aç gömleğini!
 - Neden  Aç gömleğini!
 Vücudunun haline bak lavuk.
 Güzelim dövmelerine bak.
 Vücudun dövmeden geçilmiyor   ama hâlâ çevre dostu aktivitelere katıldığını mı söylüyorsun?
 Buradan asla çıkamayacaksın şerefsiz.
 Seninle alakalı olan herkesin adlarının hatırına gelmesini sağlayacağım.
 Byeon Jae Wook!
 Bana bulaşmamanı söyledim sana.
 - Ne var be?
 - Dün Lee Jin Seok'u  Bir gün boyunca sorguda tuttuğunu duydum.
 Uğraşıyor musun benimle?
 Sabahın bu saatinde ya.
 Umursamaz davranma da kendi yerine git!
 Gitmeden önce buradaki ifadeleri okuman katiyeten yasak.
 Tamam, tamam.
 5 dakika daha uyuyayım.
 Bütün gece ayaktaydım!
 Günay  Gece görevindekiler nerede?
 Neden yalnız başına bırakmışlar?
 Siktir.
 Hazırlan hemen!
 Lee Jin Seok!
 Uyan, uyan!
 Uyan hemen de kahvaltını yap.
 Lee Jin Seok.
 Lee Jin Seok.
 Lee Jin Seok.
 - Avukat Bang!
 Avukat Bang!
 Avukat Bang!
 - Efendim?
 Kimdi buradaki şerefsizler?
 Ne oldu burada?
 Bilmiyorum.
 Dün gece nöbette yoktum ben.
 Hemen kelepçelerini aç!
 Çabuk kelepçelerini aç.
 Byeon Jae Wook tutuklusun.
 Savcılık ofisinin sağladığı haklara sahipsin.
 Ağzından çıkacak her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılacak.
 Katı sorgu yöntemlerine başvuran ve zanlının ölümüne yol açan Savcı Byeon Jae Wook   şu an savcılık ofisinden dışarı çıkarılıyor.
 Bu olayın temelinde kuşların göç yollarının imara açılmasındaki anlaşmazlık yatıyor.
 Savcılık yapan Byeon Jae Wook'un sorguda bir sanığın   ölümüne sebep olması ülkede geniş yankılar uyandırdı.
 Savcılık Ofisi Sözcüsü bu olayı geniş kapsamlı bir şekilde araştıracaklarına   ve halka tatmin edici bir izahatta bulunacaklarına dair söz verdi.
 Değerli vatandaşlar  Sorgu sırasında şiddet kullanıp bir sanığın ölümüne sebep olan Byeon Jae Wook   olayıyla alakalı olarak savcılık adına medya kuruluşları aracılığıyla   mağdur olan ailelerden ve halktan samimi duygularla özür diliyoruz.
 Malum günde sorgu odasını terk etmenizi sizden sanık mı istedi?
 Evet.
 Savcı Byeon odadan çıkmamızı emretti.
 Sanık Byeon Jae Wook, kurbanın ölümünün   hastalığından kaynaklı solunum güçlüğü olduğunu söylüyor.
 - Doğru mu?
 - Hayır.
 Jin Seok'un fiziksel durumu herkesten çok daha iyiydi.
 Sanık Byeon Jae Wook sert hareketleriyle geçmişte de içeriden ve dışarıdan   sorunlar çıkarmıştır ve olumsuz bir imaj bırakmıştır.
 Sanık kendine verilen hakları sorgu odasında   gaddarlık ederek kullanmış ve ölüme sebebiyet vermiştir.
 Yaptığı davranışlar savcılık makamını Kore halkının gözünde değersiz kılmıştır.
 Savcılık makamı olarak bizler bu olayı işlevselliğimize bir uyarı olarak alıyoruz.
 Bununla birlikte savunma ve adalet sistemi için de.
 Sanık Byeon Jae Wook'un 15 yıla kadar hapsini istiyoruz.
 Savcı Byeon.
 Ne oldu sana böyle?
 Nasıl girdin buraya?
 Beni hatırlıyor musun?
 Burnumda tütüyordun.
 Buyurun.
 İnsan vücudu gerçekten inanılmaz.
 Böyle küçük şeyler yüzünden  Ayakkabılarını çıkar.
 Kimler gelmiş?
 Uzun zaman oldu.
 Seni böyle görmeyi beklemiyordum.
 Neden irkildin?
 Neden cevap vermiyorsun?
 Sana söylüyorum.
 Yüzüme bak en azından.
 Sana toplamda 20 yıl vermiştim sanırım.
 3 yıl hırsızlıktan aldın.
 2 yıl önce de 17 yıl cinayetten hüküm giydin.
 Hafızan da nasıl iyiymiş.
 Savcı olmayı sonuna kadar hak ediyorsun.
 Seul Üniversitesi'nden mezunsun, değil mi?
 Böyle davranma.
 Birbirimizi selamlayıp anlaşmaya bakalım.
 Tamam, tamam.
 Selamlaşmalıyız.
 Çocuklar selamlaşın hadi.
 Hazır!
 Seni lavuk!
 - Mutlu musun?
 Piç herif.
 - Durun!
 Durun!
 Hoşuna gitti mi?
 Neden bu kadar gürültülü burası?
 Yeni gelenin kaslarını gevşetiyorduk.
 Fazla yüklenmeyin!
 Emredersiniz.
 1, 2, 3, 4!
 1, 2, 3, 4!
 Bakmasana lan şerefsiz.
 Siktir lan!
 Bu ne?
 Bakayım.
 Kliniğe götürün!
 Düz dur lan!
 Asan Körfezi Kuş Barınağı'nın uzun süredir geciken imarı   ezber bozan bir törenle bugün kaldığı yerden devam etmeye başladı.
 Uzak Doğu Yapı'nın Başkanı Jang Bey ile birlikte   Kongre üyesi Kang Young Seok ve eski başsavcı vekili Woo Joong Gil de törendeydi.
 8 yıl boyunca savcılık yaptım.
 Dayaktan mı yoksa doğal yollardan mı öldüğü henüz belli değil.
 Ölüm sebebinin üstünü örtmek için ben günah keçisi ilan edildim.
 Bütün şahitler yalancı tanıklık yaptı.
 Görünen o ki soruşturmamı kesmem için benimle kasti olarak uğraşıyorlar.
 - Öyleyse?
 - Lee Jin Seok  Lee Jin Seok astım cihazı kullanıyor.
 Sorgu odasında da kullandı.
 O cihaz bulunursa her şey çözülür.
 Lan oğlum, Lee Jin Seok'un ölüm sebebinin astım olmadığını duymadın mı?
 Ne zaman sokacaksın şunu kafana?
 Bütün kanıtlar katil olarak seni işaret ediyor.
 Ne yapacağım o zaman?
 Önce suçlamaları kabul et.
 Sonra da olayın sorgu sırasında mağdurun münferit davranışlarından kaynaklandığını söyle.
 Bunu savunma aracı olarak kullan.
 Bu itirafta bulunmaya çıkıyor ama.
 Jae Wook, seninle alakalı gerçeklerden bahsetmiyorum burada.
 Hukukun esasından bahsediyorum.
 - Efendim.
 - Bu da   sana yardım edebilmemin tek yolu.
 Sanık tarafı sorgu sırasında savcılığının   gücünü kullandığını kabul etti.
 Gücün kötüye kullanılması kurbanın ölümüyle sonuçlandı.
 Bu hukuksal bir şiddettir ve kabul edilemez.
 Sanık kendini korumak için yaptığını iddia etti ancak bunu kanıtlayan belge bulunamadı.
 Bu yüzden mahkeme Byeong Jae Wook'un savcılıktan menedilmesine karar verdi.
 Bu dava hem polis teşkilatı hem de savcılık ofisi bir bir ders olmalıdır.
 Sanık, ölüme sebebiyet vermekle neticelenen görevin kötüye kullanımı suçundan   15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
 Başsavcı Vekilim bu saçmalık!
 Efendim!
 Bunun mantıklı bir izahı yok!
 - Yakalayın!
 - Neden bana bu kadar karşısınız?
 Neden yaptınız bunu bana?
 Bırakın?
 Neden yaptınız bunu bana?
 Başsavcı Vekilim neden yaptınız bunu bana?
 Woo Jong Gil!
 Neden yaptın bunu bana?
 Neden yaptın bunu bana?
 Efendim Başsavcı Vekilim.
 Bir sorun olmayacak.
 Tamam.
 Kim Sojang'tı, değil mi?
 3820!
Yeşaya 38: 20: Beni kurtaracak olan RAB'dir.
Ömrümüz boyunca O'nun tapınağında
Telli çalgılarımızı çalacağız.”
 Hapishane müdürü seni görmek istiyor.
 Buraya gelen insanların hiçbiri masum değildir.
 Kafana göre yasayı çiğneyemezsin.
 Geçmiş günahlarından arınıp hayatına devam etmen yapabileceğin en makul şey.
 Çok soğuk.
 Hemen bitirip içeri girelim!
 Buraya bakın!
 Herkes toplansın!
 Dışarıda emlak işinde çalışan varsa elini kaldırsın.
 Sen!
 Ne iş yaptın?
 Emlak sektöründe tefeciydim.
 Kafe işleri de yaptım.
 Dolandırıcı mıydın yani?
 Ya sen?
 Sen de mi kafelerde çalıştın?
 Özür dilerim ama benim işim daha çok tekstil üzerineydi.
 Size inandığım için deli olmalıyım.
 Neyse tamam!
 İşinize dönün!
 Hiç işe yarar adam yok.
 Kim olduğu fark etmez birinin yardımı dokunsaydı iyi olurdu.
 Burada başka kim anlar ki yasalardan?
 - Şef Gardiyanım.
 - Ne oldu?
 Dışarıdayken mahkemede birkaç emlakçılık davasına bakmıştım.
 Doğru.
 Sen osun.
 Neden düşünemedim seni?
 Uzmanımız varmış burada.
 Böylece her şey çözülecek mi?
 - Bu kadar basit mi?
 - Evet, efendim.
 Böylece karşı taraf mülk anlaşması için zor kullanmaktan mahkemeye verilecek.
 Sonra da kesinlikle sizi görmeye gelip zeytin dalı uzatacaklar.
 Nihayetinde hem paranızı hem de iptal ücretini alacaksınız.
 Kusura bakmayın ama bunu da yiyebilir miyim?
 Tabii, ye, ye.
 Yavaş yavaş ye.
 Bir ara ben de mahkemeye verilmiştim de ceza ödemem gerekmişti.
 Ama sen de bilirsin bizim gibi memurlar meteliksiz olur.
 - Ödemeyin.
 - Gerçekten mi?
 Ödemesem sorun olmaz mı?
 Mahkeme ödemem gerektiğini söylüyor?
 Mahkemeye ne gerek var ki?
 Ben çözmenin bir yolunu bulurum.
 Bir şey isteyebilir miyim sizden?
 Abi güzel dans ediyorsun.
 Profesyonellerden daha iyisiniz.
 Güzel hareket!
 1312!
 Hücreye!
 Ne oldu birden?
 Ne oldu?
 Bir dakika!
 Bir dakika!
 Bu ne?
 Bu ne?
 Ne oldu?
 Ne var?
 Ne oldu?
 Ne yaptım ben?
 Yeni geleni seviyor olmalısınız.
 Bilmiyorum mu sanıyorsunuz?
 Neler oluyor lan?
 5 yıl sonra Amanın, çömezler.
 Nasılsınız?
 İçeride görüşürüz.
 Sen!
 Ne ayaksın lan?
 Tamam!
 Hazır!
 Sola dönün!
 İleri!
 Sonra görüşürüz.
 Aşkım iyi misin?
 Sağlığın nasıl?
 İyisin, değil mi?
 - Kimsin sen?
 - Ne demek bu?
 Ne söylediğimi bilmiyor musun gerçekten?
 Aşkım neden böyle yapıyorsun?
 Ha Na için doğru biri değilim ben artık.
 Benim gibi birini çıkar aklından.
 Mutlu bir hayat sür.
 Bunu söylemek için geldim sadece.
 Aşkım.
 Görüşme sona erdi.
 Aşkım bekle!
 Aşkım!
 Aşkım!
 Aşkım sen buradaki insanlar gibi değilsin.
 Ben biliyorum.
 Her şeyi biliyorum.
 Benim tanıdığım insan saf, mavi gökyüzü gibi.
 Başka bir şey söyleme Ha Na.
 Çok aptalım.
 Aptalın tekiyim ben.
 Amerika'da okuldaydım sadece o yüzden insan kalbinin zalimliğini anlayamadım.
 Korelilerin ağzından ne çıktıysa hemen inandım.
 İnsanlar seni yanlış anlıyor aşkım.
 Hayır, hayır!
 Neyi yanlış anlıyorlar?
 Görmüyor musun?
 Hâlâ bana inanırlar mı sanıyorsun?
 Ailen benim gibi bir paçavrayla   evlenmene izin vermez.
 Paçavra değilsin sen.
 Bunu ben hallederim.
 Ayrıca babam yeni aldığı mülkü benim üstüme yaptı.
 Aşkım dışarı çıktığında birazcık zor da olsa günlerimizi mutlulukla geçireceğiz.
 İnanılmaz birisin.
 Böylesine kirli bir dünyada senin gibi birini nasıl buldum ben?
 Aşkım.
 Selam, n'aber ahbap?
 N'aber?
 Ziyaretine bir hatun gelmiş.
 Çok kıskandım.
 - Sırrını söylesene.
 - Evet, söyle hadi.
 Hatun tavlayamamanızın sebebi çok fazla düşünüyor olmanız.
 Sahtekarlık başkalarını aldatıp onların hayatlarını mahvetmek değildir.
 Kendini geri planda tutmaktır.
 Sadece kendini olmak istediğin karaktere bürüyorsun.
 Anladınız mı?
 - Getirdik.
 - Kim bunlar?
 Bilmiyor musun?
 Hapishanenin ağabeyi.
 Ağabey, ben   suçlu değilim.
 - Ne oldu o zaman?
 - Çalışanlarımdan biri kızıma tecavüz etti.
 Bir baba olarak nasıl sessiz kalabilirdim?
 Konuşurken bana bakma.
 Bu yüzden yardımınızı istiyorum.
 Yine de bu bir suç.
 Ağabey, Park Sajang'tan onunla alakalı epey şey duydum.
 Şu an büyük zorluklar yaşıyor ancak büyük bir itibara sahip.
 - Yanıma çağır!
 - Yüzüne bakarak konuşabilirsin artık.
 Bana yardım edin ağabey.
 Jo Seon Juk'un senden para istediğine dair polisin elinde delil var mı?
 - Yok.
 - O zaman Joseonjok'un adamlarından birini şahidin olarak ayarla.
 - Senin yapmadığına dair tanıklık etsin.
 - Yalancı şahitlik yapmasını mı isteyeyim?
 Çin'deki dosyaların içerikleri buradaki polisler tarafından doğrulanamaz.
 Sistem böyle işliyor.
 Cinayeti senin işlemediğine dair tanıklık eden olursa   aldığın hükümden 2 yıl düşerler.
 - 2 yıl mı?
 Ayrıca mahkeme tecavüz mağdurunun yaşadığı ruhsal sıkıntıyı da göz önüne alacak.
 - Ne zamandır buradasın?
 - 9 ay oldu.
 9 ay olduysa  Tebrikler!
 Sadece 3 ayın kaldı.
 Gerçekten mi?
 Teşekkürler.
 Hakkınızı nasıl öderim?
 Bir şey lazım olursa söylerim ben.
 Teşekkür ederim!
 Teşekkür ederim ağabey.
 Teşekkür ederim!
 Hapishanede ne kadar harika olursan ol bir suçludan başka bir şey değilsin.
 Dikkat!
 Hapishane müdürünü selamlayın!
 Günaydın Müdürüm.
 Neden çalışıyorsun sen?
 Görevim bu.
 Bana bahsettiğiniz dava nasıl geçti?
 Karşı tarafın avukatı tek kelime edemedi.
 - Çok güzel.
 - Buyurun.
 - Gazeteler için teşekkür ederim.
 - Aramızı iyi tutalım.
 Tabii ki.
 - İyi çalışın!
 - Emredersiniz.
 Buraya!
 Buraya!
 - N'aber?
 - N'aber?
 Ukala herif az sessiz olun!
 Tamam.
 Hiç tadı yok.
 Nesi bu kadar lezzetli ki?
 Göçmen kuşları bu yol boyunca göç ediyorlar.
 - Abi biliyor musun?
 - Neyi?
 Bu göçmen kuşları Rusya'da bir uçmaya başladılar mı 15 gün havada kalıyorlar.
 Ne bir yere iniyorlar ne de bir şey yiyorlar.
 Affedersiniz Savcı Bey.
 Kazların Rusya'dan göç etmesi yaklaşık 15 gün falan sürüyor.
 Ne bir yerde duruyorlar ne de yemek yiyorlar.
 O kadar süre sonunda burayı durak yeri olarak kullanıyorlar.
 Hem yemek hem de içmek için.
 Kısa bir dinlenmeden sonra Güney Pasifik'e doğru yolculuklarına devam ediyorlar.
 Nereden aldın bu bilgileri?
 Sen de kimsin?
 Ne oluyor?
 Sorun ne?
 Göçmen kuşlarıyla ilgili bu kadar bilgiyi nereden aldın?
 Kafayı mı yedin?
 Ne var?
 Benim için çok önemli.
 Doğru düzgün cevap ver.
 Dokunma bana!
 Neyi var bunun?
 Hemen cevap ver dedim!
 Amerikadakiler doğaya daha duyarlıdırlar.
 Pensilvanya'da kirliliğin cezası ölümdür, ölüm.
 Tamam mı?
 Kuşları severim ben.
 Favorimdirler.
 Oldu mu?
 Bir sakin ol!
 Piç herif.
 Temyize başvursanız da indirim alamazsınız.
 En iyisi verilen cezayı yatmanız.
 Çabucak bitirelim de rıza belgesini imzalayın.
 Bir dahaki ay babamın ölüm yıl dönümü.
 Annemle kız kardeşim benim de gitmemi bekliyorlar.
 Ailenin direği olarak cezamdan sonra onları geçindirmek için para kazanmalıyım.
 Han Chi Won, Pensilvanya'ya gittiğinizin yalan olduğunu itiraf ettiniz ya.
 Hayır Avukat Bey.
 Öyle söylersem serbest kalacağımı söylediler.
 Gökten önünüze para düşse, etrafta para olmadığını söyleyip öylece gider misiniz?
 Peki.
 Tamam, komplo teorisi kuruyorum.
 - Kamu avukatısın, değil mi?
 - Evet.
 - Hangi daireden?
 - 38.
 daireden.
 Genç yaşında sınavı geçememişsin belli ki.
 31.
 dairedenim ben.
 Sizsiniz demek Efendim.
 Kalkma.
 Otur lütfen.
 Dava dosyasına bakayım.
 - Basit bir dava bu.
 - Ne oluyor?
 Bu davayı çözmek istiyorsan 98'deki dava dosyalarına bakmış olman lazımdı.
 - Ne yapmaya çalışıyorsun?
 - Yargıtay'ın sahtekarlık tanımına göre   yapılan hileyle zarar arasında neden sonuç ilişkisi olması gerek.
 Başka bir deyişle hileyle zarar arasındaki nedensel ilişki kanıtlanamazsa   yapılan şey sahtekarlık olarak tanımlanamaz.
 N'aber adamım!
 Ne yapıyorsun?
 Ne diyorsun be?
 Manyak herif!
 Düzgün dur!
 Ağabey.
 Otur lütfen!
 Pensilvanya!
 Gevezelik ettiğin şu göçmen kuşlarını nereden duydun?
 Ta o zamandan cevap verdim ya.
 Dürüst olalım.
 Hiç uçağa binmediğinden bile haberdarım.
 Duygusal, değişken ruhlu bir kızı 10 kez aldattığını da biliyorum.
 Nasıl bir saçmalıktan bahsediyorsun sen?
 9 kez!
 9'dan fazla olamaz.
 Anlattığın hikaye benim araştırmasını yaptığım şeyse   seni buradan hemen çıkarabilirim.
 Sadece bir dakika.
 Tamam!
 Ne istiyorsun?
 5 yıl oldu olmadı.
 Önce hepimize ofis gibi bir odada 100 bin won verildi ve çalışmamız istendi.
 Tesadüf bu ki ben de iş arıyordum ve baya boş vaktim olduğundan kabul ettim.
 Çalışanlardan başka benim gibi yaklaşık 20 kişi vardı.
 Bilimsel bir şeyler öğrenmek bana para kazandırıyor.
 Çok güzel, değil mi?
 Ama sonra bir gün birden biraraya toplanmamızı istediler.
 Mekana vardığımızda da polisle çatışmamızı istediler.
 Çocukluğumdan bu yana asla yumruk yumruğa dövüşmem.
 Bu yüzden hemen ayrıldım oradan.
 Böylesine bir vahşet olacağını düşünmemiştim hiç.
 Emri veren kişi Geukdong Kalkınma Şirketi'nden Jang Hyeon Seok.
 Patronumu nereden biliyorsun?
 Senin gibi serserilerden nefret ederim.
 Parazit gibi başkalarına tutunursunuz.
 Ama bu sefer buradan çıkmaya gönülsüz de olsan   seni buradan göndereceğim.
 İyi dinle!
 Gelecekte karşı karşıya geleceğin insanlar çok korkunçlar.
 Gangster.
 Gidelim.
 Savcı.
 Politikacı.
 Bugün itibariyle savcılık bürosundaki hizmetime son vermeye karar verdim.
 Acemi bir siyasetçi olarak yeni bir hayata başlamak istiyorum.
 Kenara çekil lütfen!
 - Neden bunu kopyalamam gerekiyor?
 - Nedenini bilmene gerek yok.
 Sahte imzalar gelecekte bize yarar sağlayacaktır.
 Bu imza işimize yarayabilir.
 - Neden sulu hâlâ?
 - Şuraya as!
 - Tamam.
 Bunu sana yaptım.
 Seni seviyorum.
 Gerizekalı!
 Hepsini ver bana!
 - Neden?
 - Ver lan!
 Yeong Cheol al bunu!
 Çocuklara ver yesinler!
 Afiyetle yiyeceğiz.
 Hadi yumurta yiyelim!
 Yakışıklısın, beynin de zehir gibi.
 Neden sahtekar olmak istiyorsun?
 Bilmiyor olabilirsin ama zamanında SAT denemesinde ülke 38.
 oldum.
 Sonra babam öldü, bütün borçları bana kaldı.
 Başka ne yapabilirdim ki?
 Bu yüzle, bu beyni kullanmaktan başka yapacak bir şey yoktu.
 Sence bana göre kötü biri misin yoksa tam tersi misin?
 - Tam tersiyim.
 - Bu iş bittikten sonra düzgün bir hayat sür.
 Tamam, anlaşılmıştır abi.
 Abi?
 Bu arada neden kimse görmeye gelmiyor seni?
 Dışarıdayken kötü biriydim sanırım.
 Kesin evlisindir.
 Çocuğun var mı?
 Evli değil misin?
 Tam evli tipi var sende!
 - Nasıl bir hayat sürdün böyle?
 - Iskaladın!
 Karar!
 Yüksek Mahkeme'nin teamülleri ışığında   tanığın, mağduru para haricinde dolandırma niyetinde olduğunu söylemek zordur.
 Bu yüzden ortada bir sahtekarlık durumu yoktur.
 Mahkeme esas kararı bozup   sanığın suçlu olmadığına karar vermiştir.
 Tebrikler Chi Won.
 Ağabey yarın salıveriliyorum.
 Mutlu musun?
 Gülmesene.
 Otur!
 - Bu ne?
 - 5 yıl önceki davamdaki yalancı şahitlerin telefon numaraları.
 Özgür kalınca boş şeylerle uğraşma.
 Sana verdiğim işe odaklan.
 Adını temizlemek için elimden geleni yapacağım.
 Zeki piç.
 O kadar da abartma.
 - İşe dönelim hadi.
 - İşe dönelim hadi.
 Hadi!
 Hadi!
 Çok yılışma!
 Asabım bozuluyor!
 Bu yüzden karın yok işte.
 Demiştim sana.
 - Alo, kimsin?
 - Ben, Han Chi Won.
 Han Chi Won mu?
 Yaşıyor musun lan sen?
 Ne var ne yok?
 Yavaş yiyin.
 Siz hiç yemek ısmarlamayacaksınız, değil mi?
 Ensen baya kalınlaşmış belli.
 Nasıl bir iş yapıyorsun?
 Beynimi kullanıyorum.
 Fiziksel güce gerek olmuyor.
 Tamam.
 Yağlı saçlı şu herif nerede?
 Hep meşgul, hep.
 Millet sürekli yardımını istiyor.
 Çoktan baş gangster oldu.
 Her gün milletin istekleriyle uğraşıyor.
 Abi başarından sonra bize yemek ısmarlamayı da unutmadın.
 Teşekkür ederim.
 - Kadeh kaldıralım.
 - Ne kadeh kaldırması?
 Bir bardak sadece.
 Alkışlayın.
 Utanç verici.
 Umarım herkes sağlıklı olur ve kendine bir düzen kurar.
 Daha düzenli bir hayata.
 Şerefe!
 Dostum uzun zamandır görüşemiyoruz.
 Bir tek daha atalım!
 Jin Seok'un öldüğünü duydum.
 Hep yurt dışında ikamet ediyordum.
 Buraya gelmek için vaktim de olmadı.
 Lan dürzü, derdin ne oğlum?
 Teyze buraya 5 porsiyon daha yolla.
 Tamam, getiriyorum.
 Aldığım haberlere göre manyak bir savcı öldürene kadar dövmüş.
 Ölmüş adamın arkasından neden hikayeler sallıyorsun böyle?
 - Pardon.
 - İştahım kaçtı.
 İkinci tura çıkalım!
 Güzel, ikinci tura başlıyoruz hadi.
 Hiç kafana dank etmedi mi?
 Neden etraflıca düşünmüyorsun?
 Milletin emrinde nasıl zahmet çekiyorsun?
 Bu kadarcık para için kim çalışır?
 Ne var?
 Benim de zengin olma hırslarım var.
 Böyle böyle günler geçirdim ben.
 O kadar şeyimiz var ama hâlâ samgyeopsal yiyip soju içiyoruz.
 Jin Seok'un hayatını görmüyor musun?
 Neye benziyor senin gözünde?
 Benim de başka başka mevzularım var.
 Bir gün ben de gitmeliyim.
 Ayrıca Jin Seok'un fiziksel durumu o kadar kötü müydü?
 Daha neler.
 Astımı vardı ama çıtkırıldım da değildi.
 Ne dedin?
 Astım mı?
 - Astımı mı vardı?
 - Herhalde.
 Her şeyden haberim var benim de sen neden bilmiyorsun?
 Ben de biliyorum tabii.
 Bünyesi o kadar zayıf değildi yani.
 Dostum, bir bardak daha içelim!
 Bu kutuyu ben yiyebilir miyim?
 Teşekkür ederim.
 Jin Seok astım spreyi kullandığında bile   abi onu dövüyordu.
 - Bu yüzden  - Onu diyorum ben de, tam da bu.
 Bu bir tezgah yani?
 Evet, Jin Seok'u bu hale getiren bizim abi.
 Savcıdan kaynaklı değil yani?
 Aynen öyle.
 Bu yüzden de Mahkeme Başkanı'na yalan söyledim.
 Abi'nin verdiği emirlere uygun olarak konuştum.
 - Şerefsiz.
 - Ne?
 Ne?
 Çekil kenara lan!
 Fena değil, fena değil.
 Pohang'ın evladı.
 Başkanım doğrusunu söylemek gerekirse ben Pohanglı değilim.
 Bunu söylemen çok tehlikeli.
 Ne olmuş?
 En uzun nerede yaşadıysan orası senin memleketin olur.
 İyiymiş.
 Kusura bakmayın.
 Efendim Başkan Jang?
 Mevzuya gel hemen.
 Şu an biraz meşgulüm.
 Müstakbel vekilim duymadınız mı daha?
 - Neyi?
 - Byun Jae Wook temyize başvurmuş.
 O zamanki şahitler arasından biri Jin Seok olayını yanlışlıkla ağzından kaçırmış.
 Ciddi bir sorunumuz var sanırım.
 Böyle sorunlar telefonda konuşulmamalı.
 Neredesin?
 Şerefsizler!
 Hemen çıkın dışarı!
 Hoş geldiniz efendim.
 Başkan Jang, savcı olduktan sonra bir alışkanlık edindim.
 - Ne biliyor musun?
 - Neymiş?
 Bilmiyorum.
 Her sabah meditasyon yapıyorum.
 Böylece zihnim boşalıyor.
 Görünmez olan şeyler görünür kılınıyor.
 Neye benziyorlar peki?
 Emrimde çalışan kişiler   her an sırtımdan bıçaklayabilirler beni.
 Özür dilerim.
 Şu haline bak, kayıtsız bir gerzeği   iş adamına dönüştürdüm.
 Ama böyle bir boklukla mı karşılık veriyorsun?
 Efendim, tatmin olmamanızı anlıyorum.
 Ama elimden geleni yaptım.
 Seçimlere bir ay kaldı.
 Her şeyi yoluna koy.
 Sık sık da rapor ver bana!
 Efendim, kaypak herifi yakaladık.
 Tamam, aferin.
 Kendi usulüne göre hallet!
 Hangi usule göre?
 Mal herif!
 Adamı korkutur sesini mi kısarsın yoksa acımasızca döver misin, bilmem.
 Olayı halledip sonucu bana bildirmeni istiyorum sadece.
 - Anladın mı?
 - Tamam, özür dilerim.
 Hoş geldin.
 Min Woo, görüşmeyeli uzun zaman oldu.
 Son günlerde başarı yolunda ilerliyorsun.
 Çok yorgun görünüyorsunuz.
 Hiç girme siyasete.
 Oldukça zor.
 Bir şey mi oldu?
 - Byun Jae Wook'un temyize başvurduğunu duydum.
 - Efendim?
 Seçimlerden önce dedikodulara sebep olabileceğinden korkuyorum.
 Böyle aniden nereden çıktı ki?
 Kariyerimde gedik açmak için mükemmel bir zamanlama.
 Uzun zamandır arkadaş arkadaşa görüşmüyorsunuz.
 Git de onunla konuş.
 Mahkeme seçimler bitene kadar bekleyebilir.
 Çok değişmişsin.
 Sakal mı bıraktın?
 Baş başa konuşacağız.
 - Sigara içmemde bir sakınca yok sanırım?
 - Tabii efendim.
 Alsana.
 Burada bulman zor oluyordur.
 Aklında ne var bilmiyorum.
 Ama bizi sabote etmek için yolumuza ket vurmaya çalışıyorsan   durman için seni uyarıyorum.
 Bu kadar yolu bunu söylemek için mi geldin?
 Bir delil parçasıyla yeniden yargılama olmayacağını gayet iyi biliyorsun sen de.
 Sonunda savcı gibi konuşuyorsun.
 Nasıl tehdit edileceğini öğrenmişsin.
 - Kinayeli konuşma.
 - Liseden sonra 20 yıl boyunca günde 3 paket sigara içtim.
 Ama 5 yıl önce bıraktım.
 Zihnim daha önce hiç bu kadar berrak olmamıştı.
 Kendine dikkat et.
 Woo'ya da selamları ilet.
 Özür dilerim dostum.
 İfade vermesi için ikna ettin mi?
 Bütün kemikleri kırılmış.
 Hayatının geri kalanında bacaklarını kullanamayabilir.
 - Sen iyi misin peki?
 - Yakalanmış olsaydım seninle konuşabilir miydim?
 Boğulmuş ya da bir nehrin dibinde parçalara ayrılmış olurdum.
 Detayları yüz yüze konuşuruz.
 Telefonla arama.
 Ağabey, çok düşündüm   sana olan borcumu çoktan ödedim.
 Artık arama beni.
 Ha Na'nın söylediğine göre ufak bir iş kurmayı düşünüyormuşsunuz.
 O kadar süre Amerika'da okuduktan sonra basit kaçmaz mı bu sana?
 Önce küçük çaplı bir işle başlamayı düşünüyoruz.
 Annem de babam da Amerika'da iş hayatına bir benzincide başlamışlar.
 - Pensilvanya Eyalet Üniversitesinden mezunmuşsun.
 - Evet.
 İşletme bölümünde okudum.
 Öyle mi?
 Ama o kampüste işletme bölümü yok.
 - Enstitüde.
 - Wharton mezunusun demek.
 - Benim arkadaşım da oraya gitti.
 - Öyle mi?
 Abi, Kyung Min abiyi mi diyorsun?
 Evet, Kyung Min.
 Yaşınız da hemen hemen aynı.
 Orada fazla Koreli yoktur.
 Sen de hatırlarsın onu.
 Kyung Min mi?
 Basketbol oynayan şu uzun ve zayıf çocuk mu?
 Boyu 170 cm bile değil oysa ki.
 O zaman başka bir arkadaşımla karıştırdım.
 Kyung Min  Aşkım, abim aksanının Gyeongsang aksanına benzediğini söylüyor.
 Gyeongsang mı?
 Busan yakınlarındaki Gyeongsang mı?
 Sen bilmezsin belki ama Pensilvanya aksanı   Gyeongsang aksanına benziyor.
 Benzerlikleri var.
 - Öyle mi?
 - Abine de söylemek lazım.
 Amerikalı birine Gyeongsang aksanlı demek  Niye gitmiyor ki?
 Bakar mısınız?
 Affedersiniz!
 Bakar mısınız?
 Ne oluyor?
 Özür dilerim.
 Yüzüme vurma!
 Aşkım!
 Ne yapacağım?
 Ne yapıyorsun sen?
!
 - Dur, dur, dur.
 Bir şey olduğu yok.
 - Şu adama bak!
 Ne yapıyorsun?
!
 Pislik herif, delirdin mi?
 Bana bak Han Chi Won!
 Sevgiline 9 suçtan sabıkalı liseden terk biri olduğunu söyleyeyim mi?
 Aldığın hizmeti ağabeyimize geri ödemen gerekir.
 - Konuşacak bir şey yok demiştin, hayırdır?
 - Bana bak!
 Acayip sevimli ve klas yüzüme açtığın yaraya bak!
 Niye yaptın bunu bana?
 Beni terk etsen bile Woo Jong Gil seni öldürecek.
 Bu adam cidden deli mi ne?
 O kadar kolay lokma mıyım sanıyorsun?
 Ömür boyu kaçarak yaşamak istiyorsan paşa gönlün bilir.
 Ağabey!
 Ağabey!
 Bekle, bekle!
 Ne yapmamı istiyorsun peki?
 Bir şey söyle, senin de artık başka çaren yok nasılsa.
 Sana güvenebilir miyim?
 Harbi çok zor, kafayı yiyeceğim!
 Ben de bu iş çabucak çözülsün de   evime dönüp günlerimi babamla mutlu mesut geçirmek istiyorum.
 Babanın sen küçükken öldüğünü söylememiş miydin?
 Öyle mi dedim?
 20 yıldır yasalara bağlı örnek bir vatandaş olarak yaşadım!
 Şimdi de hayatımı   memleketim Pohang'a adamak istiyorum!
 Pohang'ın evladı Woo Jong Gil memleketine döndü.
 Bugün burada bulunan büyüklerime hürmetlerimi sunuyorum.
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Tamamdır, müzik başlasın!
 Herkese selamlar, oyumuz 1 numaralı aday Woo Jong Gil'e.
 Umuyoruz ki Pohang halkı oylarıyla bizi destekleyecektir.
 Eğlence başlıyor!
 Woo Jong Gil ile neşelenme vakti!
 Haydi eller havaya!
 Delikanlı!
 Ortamı çok güzel neşelendirdin.
 Sizin için elimden geleni yaparım.
 Sayın Aday, birlikte fotoğraf çektirebilir miyiz?
 - Tabii, olur.
 - Çok teşekkürler.
 - Onur duydum.
 - Tüm ruhumuzla!
 - Tüm ruhumuzla!
 - Woo Jong Gil ruhuyla!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong Gil!
 Woo Jong  Çocukken ne yedin de böyle yakışıklı oldun sen?
 Öğrencisin değil mi?
 Evet, askerliğimi yeni bitirdim.
 Okula dönmeden önce gerçek hayatı tanımak istedim.
 - Başka işin var mı?
 - Özel ders falan veriyorum.
 Okul başarın yüksek demek ki!
 Okulun neresi?
 Seul, Gwanaksan'da.
 Buranın yerlisi değilsin yani.
 Ülkenin en iyi üniversitesinde öğrenci.
 Senin gibi zeki bir çocuk yetiştirdiği için annen ne kadar gururlansa az.
 Keşke senin gibi bir oğlum olsaydı.
 Tabii ya!
 Yoo Na nasıl sence?
 Hem aynı yaştasınız, hem memur.
 Görüşün bir.
 - Seullu, Seullu.
 - Şefim, neler diyorsunuz?
 Benim sevgilim var, askere gitti gerçi.
 - Ne  ne yapıyorsun?
 - Bir şey yok, bir şey yok.
 Woo Jong Gil'in mali defterlerinde 11 isim geçiyor.
 Woo Jong Gil'in fon ihtiyacı Başkan Jang Hyeon Seok'dan sağlanıyor.
 Cinayet suçundan hapis yatan eski savcının temyiz talebi.
 - Çok zor.
 - Bu davayı kazanması imkansız.
 Beş yıl sonra kazanamayacağı bir davayı gündeme getirmesi   medya manipülasyonu yapmak için Hakim Bey.
 Byeon Jae Wook!
 Olay çıkarmaya mı geldin?
 O sıralar mahkeme başkanı delil bulamamış ses kaydı dosyasını dinlemişti.
 Temyize onay verin lütfen.
 İyi de niye şimdi bununla ilgileniyorsun?
 Bu zamana kadar aklın neredeydi?
 Mahkemeden önceki gün biri gelip bana şartlı tahliye sözü verdi.
 Ona inancım sonsuz olduğu için yanlış ifade verdim.
 Kimdi o?
 - Woo Jong Gil.
 - Ne?
 Kim dedin?
 Temyize izin verin, rica ediyorum.
 Mahkemeye çıkınca doğruyu söyleyeceğim.
 - Ne oldu?
 - Mahkeme temyizi kabul etti.
 - Anlaşılan başka çare kalmadı.
 - Özür dilerim.
 Gerek yok.
 Niye özür diliyorsun ki?
 Bir de, Byun Jea Wook sizi tanık olarak gösterdi.
 Belli ki Jae Wook benden gerçekten nefret ediyor.
 Jae Wook'la aranızda   bilmediğim bir şey mi var?
 Şuna bak şuna!
 Ne olabilir ki aramızda?
 Politik mücadelemdeki bir muhalif sadece.
 Bu yüzden ne olursa olsun duruşmada güçlü olmanı istiyorum.
 Gidebilirsin.
 Hiç hadlerini bilmiyorlar!
 Başkan Kim, nasılsınız?
 Özel bir şey değil de görünen o ki mahkeme Jae Wook'un başvurusunu kabul etti.
 Biraz endişelendim de ondan aradım.
 Herkes hazır olsun!
 Çekil!
 - Bunlar benim değil.
 - Bırak!
 - Hayır!
 Bırak!
 Çık dışarı piç!
 No 3820 yasak eşya bulundurarak kuralları çiğnedin.
 - 30 günlük hücre cezası aldın, anladın mı?
 - Transfer mi?
 Ne transferi?
 Gardiyan!
 Gardiyan!
 Transfer ediliyorum!
 Ağabey!
 Ağabey!
 Ağabey!
 Son zamanlardaki yasadışı fon sorununa rağmen   diğer adaylarla kıyaslandığında   Yenilikçi Demokrat Parti adayı %7 oranında önde gidiyor.
 Evet, benim.
 İyi dinle beni.
 Mevcut durum hiç iyi değil.
 İleride haberleşmemiz zor olabilir.
 Bu yüzden acele edip buraya gel.
 No 3820!
 Ne yapıyorsun orada?
 - Bir şey yapmıyorum, temizleyeyim demiştim.
 - Çabuk, hızlı!
 Söylediğiniz gibi para hazır.
 Galiba bu son yüz yüze görüşmemiz olacak.
 Woo Jong Gil harekete geçti.
 Artık kendi kendini korumak zorundasın.
 Şimdiye kadar bana yardım eden mi vardı sanki?
 Artık her şey sana bağlı.
 Son duamızı edelim.
 İnsanlar yorucu ve zahmetlidir.
 Bana gelin.
 Sizi huzura kavuşturacağım.
 - Amen.
 - Amen.
 Artık gerçek oyun başladı, eline yüzüne bulaştırma.
 Kız peşinde koşarak vakit kaybetme.
 Şifrenizi girin lütfen.
 Matthew 11:28.
 Daha ne kadar para lazım?
 Okul ücretleri ucuz diye seçmedik mi Kanada'yı?
 Woo Jong Gil, Amir Kang'ı terk etti, şimdi tutunacak dalı kalmadı.
 Tek suçu delilleri gizlemekti, artık vadesi doldu.
 Elindeki para onu ikna etmeye yetecektir.
 - Kim o?
 - Amir Kang.
 - Merhaba.
 - Kimsiniz?
 Hukuk Fakültesi 89.
 Mezunlar Buluşması Seul Cumhuriyet Savcılığından Başsavcı Yang Min Wo.
 Çok temkinlidir ve yanına yaklaşmak kolay değildir.
 Fakat yanındaki insanları önemser, bu yüzden önce yanındakilere yaklaş.
 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından denetim müdürü Kim Chang Seop.
 İnsanları sever, içmeyi sever.
 Umursamazın tekidir.
 En kolay lokma olduğundan ilk ona yaklaş.
 Efendim.
 Görüşmeyeli nasılsınız?
 - Daha önce tanıştık mı?
 - Efendim, eğlenmeyin benimle.
 - Kalbimi kırıyorsunuz ama.
 - Özür, özür.
 - Seminerde mi karşılaşmıştık?
 - Evet.
 Jeonju bölgesi mahkeme başkanı Park Chung Jik.
 Hyesung Grup'un damadı.
 Daegululardan nefret eder.
 Sonra Daegu diye saçmalayıp durdu.
 Açıkça anlattım.
 Daegulular doğuştan açgözlü.
 Kore Cumhuriyeti'nin sorunları da tam buradan başlıyor.
 Kesinlikle öyle.
 - Bu genç hem zeki hem insanı rahatlatıyor.
 - Teşekkürler.
 - İç hadi.
 Önceden hukukçular kırmızı şarabı tek başına içerse rüşvettir denirdi.
 Fakat birlikte içilirse hediye olmaz mı?
 Başarılı olursan Min Woo zokayı yutacaktır.
 Grubun dışında kalmaya katlanamaz.
 O piç savcı değil star olmak istiyor.
 Yang Kardeş!
 Buraya gel!
 Artık Başsavcı mı desek?
 Hayır, henüz o hitabı hak etmiyorum.
 İltifatınız için teşekkürler.
 Çok mütevazisin.
 Bu, Savcı Kim Jae Young.
 Yenilerden.
 Genç ama çok da akıllı.
 Sizin gibi harika birinin izinden gitmek bir onurdur.
 Ne güzel konuşuyorsun öyle.
 Şimdiye kadar seni tanımamam yazık olmuş.
 - Selamlaşın.
 - Merhaba.
 Tanıştığımıza memnun oldum.
 Adım Kim Jae Yeong.
 - Öyle demek, memnun oldum.
 - Efendim.
 - Yakın zamanda sizinle görüşebilir miyim?
 - Ne?
 Niye?
 Önemli bir mevzu, özel görüşmek isterim.
 - Efendim, ben Hwimoon Lisesi 95.
 sınıftanım.
 - Öyle mi?
 - Aynı lisedeniz desene.
 - Yardımınızı esirgemeyin.
 - Elbette.
 Vaktin olduğunda ara beni.
 - Peki.
 - Sınıf öğretmenin kimdi?
 - Engerek Yılanı.
 - O hâlâ duruyor muydu?
 - Evet.
 Savcı Kim Jae Young - Bir sorun mu var?
 - Hayır, yok.
 Birden çalışmadı da.
 Siz Savcı Kim Jae Yeong musunuz?
 - Evet.
 - Merhaba, Başsavcı Park'ın ofisinden Şef Park.
 - Tanıştığımıza memnun oldum.
 - Ben de memnun oldum.
 İnanın bize, kayıt defterini biz sızdırmadık.
 O üniversiteli herif geçici olarak işe girip memurumuzu baştan çıkardı.
 Bir şey söylesene Yoo Na.
 Ne oldu Yoo Na?
 - Efendim.
 - Merhaba.
 Geldin mi?
 Otur!
 Hyun Seok'u araştırırken bunu buldum.
 Anlaşılan parası politikacılara akıyormuş.
 Woo Jong Gil'in rüşvet fonundan mı bahsediyorsun?
 Bu dava kapanmıştı.
 Bu rüşvet fonu dosyası buzdağının görünen yüzü sadece.
 Göçmen kuşların korunak bölgesinin imara açılmasını da araştırdım.
 Büyük politik çıkarlar edinilen para kaynağı haline gelmiş.
 Bunu niye bana gösteriyorsun?
 Aday Woo Jong Gil'le çok yakın olduğunu duydum.
 Ne demek istiyorsun?
 Bu medyaya sızarsa   sana zarar verebilir diye haberin olsun istedim.
 Jang Hyeon Seok ve Woo Jong Gil de Byun Jae Wook'un davasıyla bağlantılı.
 Ben, senin tarafında olmak istiyorum.
 Sen var ya çok gözü pekmişsin!
 Sevdim bunu!
 Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
 - Bunu imzalamanız gerekiyor.
 - Peki, tamam.
 - Sabah toplantınız var.
 - Doğru, neredeyse unutuyordum.
 Bu toplantıya gitmem lazım, sonra konuşuruz.
 Hayır, burada kal.
 Fazla sürmez.
 - Peki, Efendim!
 - Kerata seni!
 Seni seviyorum!
 Tanık Celbi Evet!
 - Nereye gitti?
 - Lavaboya gittiğini söylemişti.
 Bu arada, belgeyi Hakim Choi'nin ofisine yolladım Efendim.
 - Ne belgesi?
 - Ne?
 Tanık celbi.
 Az önceki Bey'e, bunu göndermemi söylemişsiniz.
 Ben mi?
 Neden bahsediyorsun sen?
 Bu ne?
 Evet Patron, galiba o.
 - Hayır, gitmeyeceğim!
 - Çık hemen!
 Ne diyorsam onu yap!
 - Aşkım, Chi Won!
 Aşkım, aşkım!
 - Gel buraya.
 Ağabey ne oluyor?
 Sakin ol.
 Alçak herif!
 Berbat İngilizce konuşmandan anlamam lazımdı.
 Yapma!
 Benim saf kardeşimi ne cüretle dolandırırsın?
 Pensilvanya mı?
 İngilizce konuş bakayım!
 Dilini mi yuttun?
 Ne oluyor sana?
 Benim için sorun değil dedim ya!
 Delirdin mi?
 Adli Sicil Kaydı Şimdi benimle gelmezsen hapse tıktırırım onu!
 Ailemizi rezil ettin!
 - Gel benimle!
 - Hayır!
 - Gel benimle!
 Aşkım seni seviyorum!
 Aşkım seni seviyorum!
 - Seviyormuş, hadi oradan!
 - Bırak beni!
 - Gitmek istemiyorum!
 - Kapıyı açın!
 Kapıyı açın!
 Nerede bu piç?
 Nereye gidiyorsun?
 - Üst kata bakmaya.
 - Çocuklar bakıyor zaten.
 - Alt kata da bakılması lazım.
 - Tamam.
 Han Chi Won şerefsizini bir yakalarsam göstereceğim ona!
 Görüşmeyeli çok oldu Fasulye Sırığı!
 - İşler iyi gidiyor mu?
 - Evet, evet.
 - Desteğiniz için teşekkürler.
 - Ne demek.
 - Elimden geleni yapacağım!
 - Efendim!
 Yargıtay'dan aradılar.
 Çarşamba saat 10'a kadar tanık olarak gitmeniz isteniyor.
 Anladım.
 Hakim Choi, ne yaptığını sanıyorsun sen?
 Bunu bana yapabileceğini mi sanıyorsun?
 Ne diyorsun sen?
 Son kararı sen vermiyor musun?
 Ne yapıyorsun?
 Aç şu lanet kapıyı!
 Ben kimim bilmiyor musun?
 Niye imzaladın?
 Bana ne yaptığını biliyor musun?
 - Ben değildim.
 - Aptal herif!
 Sen imzaladın diye aldım bunu!
 - Durun artık.
 - Ne?
 Ne dedin az önce?
 Bir daha söyle.
 Kör değilim ben!
 Biraz araştırma yaptım da tek sorununuz bu değil.
 Yollarımızı ayıralım mı diyorsun?
 - Mahkemede görüşürüz.
 - Peki, orada görüşürüz.
 İnsanlar çöküşünün ne zaman başlayacağını bilemez.
 Şef Park!
 Uzak Doğu İnşaat'tan Jang Hyun Seok ve adamlarını tutukla!
 Ne?
 Hangi suçtan?
 İlla bilmen mi lazım?
 Tutuklama emri almak için ne gerekirse yapacağım ben!
 Hemen tutukla, anladın mı?
 Peki, anlaşıldı Efendim.
 Ağabey!
 - Ağabey, bağışla beni.
 - Hilebaz piç!
 Yukarıdakilerin başına ne işler açtın haberin var mı?
 Aklımı kaçırmıştım herhalde.
 - Bu kez affedersen bir daha sözünden hiç çıkmayacağım.
 - Dövün!
 - Ağabey!
 Ağabey!
 - Kıpırdama!
 O ne?
 Yapmayın, yapmayın lütfen!
 - Sıkı tutun!
 - Öldürmeyin beni!
 Tutuklayın hepsini!
 Kahretsin!
 Kaçın!
 İt herifler!
 Bırakın ulan beni!
 Bırakın!
 - Bırakın!
 - Kıpırdama.
 Bu ne böyle?
 Savcı Kim!
 Siz Savcı Kim Jae Young değil misiniz?
 - Kimsiniz?
 - Hatırlamadınız mı?
 Ben Başsavcı Park'ın ofisinden Şef Park.
 - Şef Park!
 - Evet.
 - Çok canınızı yaktılar mı?
 - İyiyim, iyiyim.
 İyi misiniz?
 - Daha erken gelseydiniz ya!
 - Özür dilerim.
 - Şerefsizlere bak!
 - İşe yaramaz herifler!
 Suçumu söyleyin bari!
 İtme beni!
 Kaçık herif!
 Kaçık herif, ülkenin savcısına ne cüretle saldırırsın?
 Piç mi demiştin bana?
 Ben bu ülkenin savcısıyım!
 Gel ulan buraya!
 - Gel buraya!
 - Götürün onu hemen!
 Aptal herif!
 - Evet, hepsini aldım.
 - Hapiste çürümeyi hak ettin.
 - Ne?
 - Geberteceğim seni!
 - Adi haydutlar sizi!
 - Peki, anladım.
 Dolandırıcılık, diploma sahtekarlığı, saadet zinciri, sahte kimlik kullanımı.
 Daha 32 yaşında on suçtan sabıka.
 Sahtekarın da sahtekarıymışsın.
 Hayatta kalmak için başka seçeneğim yoktu.
 Hâlâ aklım almıyor.
 Ne cüretle kendini savcı diye tanıtırsın?
 Hwimoon Lisesi'nde okumadın değil mi?
 - Özür dilerim.
 - İnsanlarla kafa bulmayı seviyorsun galiba.
 Bakalım hapiste de gülebilecek misin?
 Savcı Bey, size bir şey söyleyeceğim.
 Karıncayiyenler sadece karınca yemekten bıkmazlar mı?
 Kargaşa anında mutlaka bir kahraman ortaya çıkar.
 Yine beni kandırmaya çalışıyorsan hemen hapse tıkarım seni.
 Tüm medyanın ilgisini çeken bir dava bu.
 Ve bunu çözebilecek yegane kişi sizsiniz!
 Bu davayı çözdükten sonra namınız alıp yürüyecek.
 Ne dersiniz?
 Tamam mı?
 Ne var?
 - Görüşmeyeli çok oldu, Efendim.
 - Meşgulüm, kısa kes.
 Kısa kesebilecek olsaydım buraya gelmenize gerek olmazdı.
 Nereden başlayacağımı bilmiyorum.
 Benden para sızdırmaya mı çalışıyorsun?
 Birbirimize yardım edelim diyorum.
 Bin, yolda konuşalım.
 Çok halsiz görünüyorsun.
 Nasılsın?
 5 yıl sonra karşıma geçmiş bunu mu soruyorsun?
 Jae Wook, işleri bu kadar karıştırmana gerek yoktu.
 Kıdemlin olarak sana bir güzellik yapacağım.
 Seçimden bir ay sonra Bağımsızlık Günü'nde özel af ilan edilecek.
 Bir tane de Şükran Günü'nde olacak.
 Her şeyi ayarlayıp çıkartacağım seni.
 Ben, Kuduz Köpek Byun Jae Wook'um.
 Yanlış suçlanmaya katlanamam, bilirsin beni.
 Gizli bir kozun mu var?
 Niye bu kadar ileri gidiyorsun?
 Hiç değilse aklın yerindeydi diye hatırlıyorum.
 Günah keçisi yapılıp hapse atılmış eski bir savcının yapamayacağı şey yoktur.
 Hâlâ anlamıyorsun değil mi?
 Kendini bu bataklığa sen soktun.
 Bağışlayın beni.
 Her şeyi itiraf edeceğim.
 Ayağa kalk.
 Adam gibi davranman gerekirdi.
 Nefes alamıyorum.
 5 yıl önce o gece   Lee Jin Seok'u Yang'a teslim et demiştim sana.
 Hatırlamıyor musun?
 Beni dinleseydin bunların hiçbiri olmayacaktı.
 Beni suçlama.
 Mahkemede anlat bunu.
 Bu işi 25 yıldır yapıyorum.
 Hocan kimdi hatırlamıyor musun?
 Beni yenemezsin.
 Yine aynı blöfleri yapıyorsun.
 Hâlâ içkine gizlice su koyuyor musun?
 Cesur biriymiş gibi davranıyorsun ama korkak tavuğun tekisin.
 Peki.
 Mahkemede görüşürüz.
 Fena haldesin.
 Burada kalan günlerini huzur içinde geçirmek istemez misin?
 Al.
 Alt tarafı hapiste tanıştığın biri o.
 Önce kendini düşün.
 Aday Woo, neler söyleyeceksiniz?
 Tanık olarak çağrıldınız, nasıl bir ifade vereceksiniz?
 Böyle kritik bir zamanda neden çağrıldığımı ben de bilmiyorum açıkçası.
 Byun Jae Wook'un gerçek faili açıklayacağı söyleniyor.
 Bu konuda bir bilgiye sahip değilim.
 Fakat hakkında yanlış hüküm verilmişse umarım masumiyetini kanıtlayıp   topluma geri dönebilir.
 Kampanyanızın rüşvet fonu konusunda ne söylersiniz?
 - Söyleyeceklerim bu kadar.
 - Şu anda neler hissediyorsunuz?
 Bir şeyler söyleyin lütfen!
 Mahkum 3820.
 Mahkemeye gitme vakti, çık!
 Şef!
 - Ne var?
 - Cezaevi müdürü sizi görmek istiyor.
 - Neden?
 - Bilmiyorum.
 Duvarın önünde dur.
 Orada bekle.
 Young Cheol!
 Young Cheol!
 Young Cheol!
 Transfer edilmemiş miydin sen?
 Özür dilerim.
 Özür dilerim.
 Neyin var?
 Ne oldu?
 Gardiyan!
 Gardiyan!
 Kimse yok mu?
 Kahretsin!
 Sanığın geç kalmasından dolayı duruşmaya ara veriyoruz.
 Yarım saat sonra devam edeceğiz.
 Ne?
 Anladım.
 - Ne olmuş?
 - Bıçaklanmış.
 - Ne?
 - Nedense ikiniz yüzünden mahvolduğumu hissediyorum.
 Hangi akla hizmet sizi dinledim ki?
 Olamaz!
 Ne yapacağız biz?
 Biz mi?
 Biz kim?
 Ortağın mıyım sanıyorsun?
 Beklettiğim için kusura bakmayın.
 - Hemen bitiririz.
 - Hiç önemli değil.
 - Çok endişe etmeyin Sayın Milletvekili.
 - Ne endişelenmesi?
 Sen hep bir adım sonrasını düşünürsün.
 Niye endişeleneyim ki?
 Havayolu şirketi mi?
 Amerika'daki Koreatown'a en erken bileti istiyorum.
 Her yer olur.
 Koreatown'a yakın olsun yeter!
 Niye o kadar pahalı?
 Bu şekilde ilerleyebileceğimizi sanmıyorum.
 Değil mi Savcı Bey?
 Birazcık daha bekleyebilir miyiz?
 Henüz sanığın durumu resmi olarak bildirilmedi.
 Boşa vakit harcamaya gerek yok.
 Duruşma, sanığın yokluğu nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir.
 Bekleyin Sayın Hakim!
 Özür dilerim.
 Yolda bir şey olunca geç kaldım.
 Özür dilerim.
 Anlıyorum, daha erken gelmeliydin.
 O halde duruşma devam ediyor.
 Öncelikle, savunma makamının tanığı   Han Chi Won.
 Tanık, Uzak Doğu İnşaat'ta 5 yıl önce çalıştınız mı?
 Evet, çalıştım.
 O halde kurban Lee Jin Seok da iyi tanıdığınız biridir.
 Elbette.
 Hayatın acısını tatlısını paylaşırdık.
 Lee Jin Seok nasıl biriydi?
 İyi kalpli ve duygusal biriydi.
 O sektörde onun gibi biri zor bulunurdu.
 Fakat solunum problemi vardı, kaçan otobüsün arkasından bile koşamazdı.
 Hep fısfıs taşırdı.
 - Fısfıs mı?
 - Evet.
 Fısfıs derken astımlıların kullandığı astım spreyini mi kast ediyorsunuz?
 Evet, öyle.
 O halde Lee Jin Seok için o fısfıs hayati önem taşıyordu.
 Elbette!
 O olmasa aniden ölebilirdi.
 - Onsuz nefes alamazdı.
 - Peki, anlaşıldı.
 Uzak Doğu İnşaat başkanı Jang Hyun Seok'u tanıyor muydunuz?
 Tabii ki tanıyordum.
 Benim için abi gibiydi.
 Polis saldırısında olay yerinde onun için çalıyordum.
 Aynı şekilde son seçim kampanyasında da onunlaydım.
 Hangi kampanya ofisinde çalıştınız?
 Koruma altındayım değil mi?
 Tanık, rahatça söyleyin.
 Teşekkürler.
 Oradaki Aday Woo Jong Gil'in seçim kampanyasında çalışıyordum.
 Orada nasıl bir göreviniz vardı?
 Başkan Jang Hyun Seok'un verdiği içi para dolu kutuları   Woo Jong Gil'in kampanya ofisine teslim ediyordum.
 Tanık, bu söylediğinizi kanıtlayacak deliliniz var mı?
 Sosyal medyada   göçmen kuşların korunak bölgesi protestosunda çekilmiş fotoğrafım var.
 Cihazı delil olarak sunuyorum.
 Başka sorum yok.
 Savcı Bey, devam edin.
 Han Chi Won.
 Söylediğiniz her şeyin doğru olduğunu kabul ediyor musunuz?
 Hayatım boyunca bir kez olsun yalan söylemedim.
 Başkan Jang Hyun Seok'un rüşvet fonunun   Woo Jong Gil'in kampanyasında kullanıldığı doğru mu?
 Tek yanlış olmaksızın yüzde yüz doğru.
 Peki, anlaşıldı.
 Başka sorum yok.
 - Buyurun.
 - Ne yapıyorsun sen?
 Savcı mısın yoksa sanığın avukatı mı?
 Bir savcı olarak gerçeği açığa çıkarmak için uğraşıyorum.
 Tehlikeli sularda yüzdüğünün farkında mısın?
 Farkındayım.
 - Emin olduğum için böyle yapıyorum.
 Devam edelim.
 - Peki.
 - Bakalım ne olacak.
 - Peki.
 Sırada  Savcılık tanığı Bay Woo Jong Gil, lütfen öne çıkın.
 Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.
 Aksi takdirde cezasını çekmeyi kabul ediyorum.
 Savcı Bey, tanık sizindir.
 Tanık, Başkan Jang ile ilişkinizi nasıl tarif edersiniz?
 Destekçilerimden bir tanesi, kişisel bir ilişkimiz yok.
 Bu belgelere göre, Başkan Jang 1988'den 2006'ya kadar dört kez   şiddet eyleminde bulunma ve yasadışı fon aktarmakla suçlanmış.
 Fakat tüm davaları aynı savcı tarafından kapatılmış.
 Söyler misiniz, bu davalardaki görevli savcı kimdi?
 - Söylemek zor mu geliyor?
 - Bendim.
 Fakat bunun tanık olarak ifade vermemle ne alakası var?
 Lee Jin Seok'un ölümüyle bağlantınızın olduğunu söylüyorum.
 O halde bunu Lee Jin Seok'un ölümünün araştırıldığı savcılıkta dile getirin.
 Neden burada bundan bahsediyorsunuz?
 Ayrıca, hatırlatayım ki   ben korumanız gereken savcılık tanığıyım.
 Farkına varın lütfen.
 Mahkemede her şeyi A'dan Z'ye açıklamak zorunda mıyım?
 Savcı Bey!
 Başka sorum yok.
 Davalı, tanığa sorunuz var mı?
 Evet, var.
 Tanık, sizce kurban Lee Jin Seok'u kim öldürdü?
 Onun ölümü nedeniyle o formayı giymiyor musunuz?
 Peki neden Lee Jin Seok'u öldürdüğümü düşünüyorsunuz?
 Bunu en iyi siz biliyorsunuzdur.
 Benim cevaplayacağım bir şey değil bu.
 Her cinayetin bir nedeni vardır.
 Kurbanın ölümü kime kâr sağlıyorsa genelde zanlının o olduğu düşünülür.
 Peki, bu cinayette en büyük kârı kim sağladı?
 Gördüğünüz gibi ben değilim.
 Savcılığa elini kolunu sallayarak girip kanıtları ortadan kaldırabilecek   mahkemeyi idare edebilecek güce sahip olup   asılsız ithamla 15 yıl ceza verdirebilecek kişi.
 Zanlının bu kişi olması gerekmez mi?
 Neden bahsediyorsunuz?
 Şu anda Lee Jin Seok'u öldürme nedenlerinizi sayıyorum.
 Bana bakın.
 Kanıtınız var mı?
 Kanıtınız olmadan   kelime oyunlarıyla bir milletvekili adayına yanlış ithamda bulunamazsınız.
 Öyle değil mi Sayın Hakim?
 Davalının sorusunu kayıtlardan silin.
 Davalı, devam edin lütfen.
 Devam edin!
 Başka sorunuz var mı?
 Tanık Park Joon Beom ifadesinde   ısrarla kurban Lee Jin Seok'un astımı olduğunu belirtti.
 Bu, olay yerindeki kanıtların listesi.
 Fakat astımlı biri için elzem olan fısfıs listede yer almıyor.
 Kurbanın fısfısı vardı ama ölümünün ardından kayboldu.
 Bu durumda birinin onu sakladığını ya da ortadan kaldırdığını varsaymalıyız.
 Ve bu kişi de gerçek suçludur.
 Tanık, kimin sakladığını biliyor musunuz?
 - Bunu nereden bileyim?
 - Tekrar sorayım.
 Kimin sakladığını biliyor musunuz?
 Kesinlikle bilmediğimi söyledim.
 Bunu delil olarak sunuyorum.
 Duruşmadan önce bildirilmemişti.
 - Savcı kabul ederse olur.
 - Kabul ediyorum.
 Kabul edildi.
 Yeni bir fon temin edebilir misiniz?
 50 milyon won.
 Seçimden sonra hesabına yatacak.
 Bir daha beni görmeye gelme.
 Peki, teşekkürler.
 Bu arada o fısfıstan kurtuldunuz mu?
 Bu, olay yerinden kaybolan kurban Lee Jin Seok'un fısfısı.
 Kayıtta sesini duyduğunuz Amir Kang Seok Yeong   güvenliğinden endişe ettiği için kanıtı şimdiye kadar saklamış.
 Hapishanede geçirdiğin süre seni gerçek bir suçluya dönüştürmüş.
 Bu saçmalığa devam edeceksen kürsüyü terk ediyorum.
 Oturun, Tanık!
 Oturun dedim!
 Bu kanıta rağmen inkar mı ediyorsunuz?
 Lee Jin Seok'un astım olduğunu bildiğiniz için bu fısfısı sakladınız.
 Sonra da tüm suçu üstüme attınız.
 Hakim Bey, bu gösteriye bir dur demeyecek misiniz?
 İnkar ederek daha da küçük düşüyorsun.
 Bu şekilde karşı karşıya gelmiş olsak da saygılı davranıp kanıtlara bakalım.
 Kanıtmış, hadi oradan!
 Woo Jong Gil, bittin sen.
 Kaçık herif!
 Bir zamanlar savcıydın ama şimdi mahkemeyi sahte kanıtla mı kandırıyorsun?
 Sahte mi?
 Nereden biliyorsun?
 Bu gerçek mi sahte mi nereden biliyorsun?
 Fısfıs mı?
 Han Nehri'nde yüzüyordur.
 Fısfıs mı?
 Han Nehri'nde yüzüyordur.
 Herkesin önünde senden duymak istemiştim.
 Tanık kanıtı ortadan kaldırdığını itiraf etti.
 Woo Jong Gil'in cinayet zanlısı olarak tutuklanmasını talep ediyorum.
 Kapa çeneni it!
 Bundan zarar görmeden kurtulacağını mı sanıyorsun?
 Ne oluyor?
 Bırakın beni!
 Tanık!
 Mahkeme kurallarına uyun!
 Hepiniz bu acınası planla bana çamur atmaya çalışıyorsunuz!
 Ben kimim bilmiyor musunuz?
 Hemen tutuklayın onu!
 Piç kuruları!
 Böyle yıkılır mıyım sanıyorsunuz?
 Bunların hepsi politik bir şov!
 Hepiniz kandırılıyorsunuz!
 Milletvekili Kang!
 Hakim!
 Hakim Choi!
 Sanık, söyleyecek başka bir şeyin var mı?
 Ben haşin bir savcıydım.
 Soruşturmalarımda şiddet uygulardım.
 İnsan haklarını ihlal eder   devletin bana verdiği yetkiyi kötüye kullanırdım.
 Bu nedenle suçluyum.
 Ancak   5 yıl hapishanede yatarak   suçlarımın cezanı çektim.
 Artık topluma dönmeme izin verin.
 Bugün, Seul Merkez Savcılığı   Uzak Doğu İnşaat başkanı Jang Hyeon Seok'la iş birliği yapan   Yenilikçi Demokrat Parti adayı Woo Jong Gil'i   delil yok etme ve cinayet işleme suçlarından tutukladı.
 Savcılık ayrıca, Woo Jong Gil ve Jang Hyeon Seok'un işledikleri suçları   eski savcı Byun Jae Wook'un üstüne attığını da ortaya çıkardı.
 Aday Woo ile yakın mısınız?
 Aynı partide olduğumuz için birkaç telefon görüşmemiz olmuştu.
 Yerime geçecek kişiyle telefonda görüşemez miyim?
 - Lütfen bir şeyler söyleyin.
 - Fotoğraf çekme!
 - Kyung Gyu!
 - Buraya!
 Bu tarafa!
 Aptal gibi orada dikilmiş ne yapıyorsun?
 Karşılamaya kimse gelmedi mi?
 Nasıl bir hayat yaşadın sen?
 Ben de olmasam  Ye bakalım.
 Niye yabancı gibi davranıyorsun?
 Ağabey, acayip bir fikrim var.
 Seul'e giderken yolda konuşalım.
 Senin zekanla benim yeteneklerim tam uydu.
 Böyle bir günde zoru oynama.
 Arabam şurada onunla gidelim, otobüs durağı uzakta.
 Yuhanna, 16:33.
 Dürüstçe yaşayalım.

Yuhanna 16: 33

 Bunları size, bende esenliğiniz olsun diye söyledim. Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!”


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar