Hayatım Yalan (2011) Just Go with It
| |
117 dk
Yönetmen:Dennis Dugan
Senaryo:Allan Loeb, Timothy Dowling, I.A.L. Diamond
Ülke:ABD
Tür:Komedi, Romantik
Vizyon Tarihi:25 Mart 2011 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Rupert Gregson-Williams
Oyuncular
Adam Sandler
Jennifer Aniston
Nicole Kidman
Nick Swardson
Brooklyn Decker
Özet
1969 yapımı Cactus Flower'ın yeniden çevrimi..
Bir plastik cerrrahi uzmanı olan Danny McGabe, kadınları
tavlamak için sıradışı bir yöntem kullanmaktadır: Evlilik. Bekar olan Danny
evli ama mutsuz olduğu yalanı ile tek gecelik bir çok ilişki yaşamıştır.
Evlilik onun emniyet kemeridir. Ta ki hayatının aşkı Palmer ile karşılaşana
dek... Kendisinden yaşça küçük bir ilkokul öğretmeni olan Palmer, ona yalan ve
çapkınlık dolu eski hayatını unutturmuştur.
Ancak Danny, günün birinde cebinde unuttuğu alyans nedeniyle
Palmer'a yakalanır ve boşandığını söylemek zorunda kalır. Elbette bu durumda
yalanını destekleyecek eski bir eş bulmak zorundadır, yardımına işyerindeki
Katherine Murphy koşar. Katherine ile evli olduğu yalanını yutturmaya çalışan
Danny, bir de çocukların devreye girmesi ile iyice zor durumda kalır.
Altyazı
Bu elbiseyi seçmene çok sevindim, Veruca.
- Çok güzel olmuşsun.
- Değil mi.
Kızlar, evleniyorum.
Evleniyorum.
Duvağın olmadan evlenemezsin.
- Kötü çocuk nerede.
- Galiba yukarıda
bıraktım.
Merak etme, ben
getiririm kardeşim.
Çok sinir bozucu.
Çok da çirkin.
Karl Malden'a
benziyor.
Biliyorum.
Üstelik bir saat sonra görümcem olacak.
Nasıl katlanacaksın.
Danny'ye durumu
olanca açıklığıyla bildireceğim.
Şapşal ailesini
mümkün olduğunca az göreceğiz.
Danny'nin bunu kabul
edeceğinden emin misin.
Danny bana hayır
demez.
İnan bana.
Onu iyi eğittim.
Söylesene, dün gece Eric'le
aranızda neler geçti.
Bu düğüne engel
olmak istiyorsa ya şimdi söylemesi ya
da sonsuza dek susması gerektiğini söyledim.
O ne dedi peki.
Hiç yuva
kurmayacakmış.
Bana, Danny'yle
evlenmemi söyledi.
Sana düğün hediyesi
verdi mi.
- Ne kadar abazasın.
- Evet.
Öyle de denebilir.
Çok kötüsün.
Son kez oldu.
Yemin ederim.
Evet, tabii.
Danny çok tatlı ve
düşünceli.
Ve kardiyolog olacak.
Onunla ve suratının
ortasındaki o koca şeyle evleneceğim.
Ailesi de iğrenç.
Üstüne çıktığında
gözlerini kaparsın.
Ve bacaklarını.
Kuzen, çok üzgünüm.
Evet, canım yandı.
O benim, Danny
Maccabee'nin 20 yıl önceki haliydi.
Çok zavallı.
Acılarımı içkiyle dindirmeye
çalışırken başıma çok ilginç bir şey
geldi.
Bebeğim, kremalı
bisküvi gibisin.
Ateşli ve tatlı.
Merhaba anne.
Borazan falan
çalıyor olmalısın.
Çünkü beni
azdırıyorsun.
Çantanı düşürdün.
On saniye kimse
asılmadan oturabilir miyim.
Teşekkür ederim.
Sadece çantanı düşürdüğünü
söyledim.
- Affedersin.
Ben -
Önemli değil.
Önemli değil.
Sana o alyansı veren
hanımla böyle bir et pazarında tanışmamışsındır.
Okul kantininde.
Kaç yıllık evlisin.
Ona söyleyecektim.
Gerçekten.
Ama ne kadar ezik
olduğumu bilmesini istemediğimden
gerçekleri değiştirdim.
Altı yıl.
Eşin bu gece nerede.
Bu soruyu sormayı uzun
süre önce bıraktım.
- Çok kötü.
- Eşim, çok
çalıştığımı söylüyor.
Onun alışveriş ve
kokain bağımlılığına para yetiştirmeye
çalışıyorum.
Onu neden terk
etmiyorsun.
Çocuklar.
On dördü birden.
Evlatlık edinmeyi seviyorum.
Bunu bırakmak
istemiyorum.
Yazık sana.
Dışarı çıkmak ister
misin.
Böylece, alyansın
gücünü keşfettim.
Aşağılanmamın
sembolü, tekrar iş tutmak için araç olmuştu.
Ciddi olamazsın.
Kocaburun mu.
Şu kornadan
kurtulmak için kardiyolojiyi bırakıp estetik
cerrahiye geçtim.
Alyans da benim
olayım oldu.
Evlendikten sonra
fahişeliği bırakır demiştim, ama Bu
alyansı, onu hak eden bir kalbe takmalısın.
Ne kadar güzel bir
an.
Evet, başka bir yere
gidip biraz daha uzatalım mı.
Tamam, gidelim.
Senin yurduna.
Bazen alyansı okyanusa
atmayı düşünüyorum.
Ne kadar yanlış
olduğunu biliyorum ama yapamam.
O benim Kıymetlim.
Ayıca evli numarası
yaparak kalbimin bir daha kırılmasına
olanak vermiyorum.
Cindy, harika bir
geceydi.
NOT: Beni karım gibi
dövmediğin için sağ ol.
Bunlar ne.
Göğüs torbası.
Düz göğüslü kadınlar
bunları takarak daha büyütüyorlar.
Sipariş ettiğim
göğüs torbaları bunlar değil.
Bunlar ne.
Gözlemecideki şerbet torbalarına benziyor.
Ne bunlar.
Hadi ama.
Bunlar, bunlar gibi değil.
Hayır.
Ciddi ol.
Öğrenmeye
çalışıyordum.
Dr. Maccabee kalitesiz göğüsleri asla kabul etmez.
Bana istediğim şeyi
getirir misiniz.
Omar'a bu sıkıntı
yüzünden indirim istediğimi de söyleyin.
Teşekkürler, Simon.
- Dörtteki hastam
geldi mi.
- Evet.
Oda Bir.
Kirsten Brant.
Sakın gülme.
Ben, kötü bir
estetik ameliyat geçirdim.
Doktorun şarlatan
olduğunu anlamalıydım.
Depo gibi bir yerdi.
Anlıyorum.
Anlıyorum.
Soracağın bir şey
var mı.
Hayır, hayır.
Lütfen yardım edin,
Doktor.
Elbette.
En baştan doğrusunu yapmak daha kolaydır ama Ne oldu.
Biraz kuşkulu gibisin.
Hayır, hiç değilim.
Sizin en iyisi olduğunuzu duydum, Dr.
Maccabee.
Onu bilemem ama buraya
bir şey yapabiliriz.
Sakin, sakin.
Bu mu sakin.
Şunu biraz aşağı
indireyim.
Bırakıyorum.
Hemen yukarıya çıkıyor.
- Özür dilerim.
- Ne için.
Aman Tanrım.
Öyle en tepeye kadar
çıktı.
Bayağı yukarıda.
Dikkat et, saçına
takılmasın.
Bilmem, belki de böyle
bırakırım.
Başka insanları
mutlu ediyor.
Cidden, çocuğumun
doğum günü partisi için müsait misin.
- Çok aşırı oldu.
- Özür dilerim.
Sana sarılayım.
Öncelikle buna ihtiyacın varmış gibi.
Tanrım.
Ben en iyisi çıkayım.
Özür dilerim.
Ding - dong.
- Eddie geldi.
- Merhaba kuzen.
Aman Tanrım.
Kaşlar kendini aşmış
resmen.
Bayıldım.
Sonra bir işin var
mı.
Kusura bakma, herhangi
başka biriyle çıkıyorum.
İşte bu.
Ah kaşım.
Tanrım.
Kiminle çıktığını
bilmiyorum, ama her kimse onlarda
bendekinden yoktur.
Tam aşağıda.
Pekala, Eddie.
Evet, çok iyidir.
Biliyorum çünkü ben
taktım.
Penisini mi büyüttün.
Evet.
Bunu gerçekten
yapıyorlar mı.
Çok komik.
Ayın 28'inde
görüşürüz, Dr.
Maccabee.
Neden herkese ameliyatımdan
bahsediyorsun.
Ben hiç sır
saklamıyorum.
Katherine'in
bilmediğini mi sanıyorsun.
O sırada Katherine
de odadaydı.
Büyüteci o tuttu.
Cımbızı da.
Çok komik.
Deneme şansı buldun
mu.
Evet, kullandım.
Biraz hasar gördü, ne yalan söyleyeyim.
Kullandın mı.
Bir insanda değil.
Kendi yaptığım bir
bebekte.
Merhaba Adon.
Danny.
Gelebilmene çok sevindim.
- Nasılsın bebek.
- Botoks getirdin mi.
Botoks getirmedim.
Kuzenim Eddie'yi
getirdim.
Tanıştığımıza memnun
oldum, Eddie.
- Cadılar Bayramı
partisi mi var.
- Dalga mı
geçiyorsun benle.
Sonradan biraz daha
oynamışsın.
Evet, birazcık.
Düzeltme, düzeltme.
Bakım, bakım.
Oyunda kalmak
istiyorum, Danny.
Üç sayılık olması
şart değil.
Tek atışlar da olur.
Ama artık durman
lazım.
Yüzünde hiç his
kaldı mı.
Sadece şuradaki bir
noktada.
Kaşlardan aşağısı
ölü.
Araba alarmı mı bu.
- Gülüyor.
Gülüyor.
- Çok özür dilerim.
Kuzenin Danny'ye
gitmek istedim ama o kabul etmedi.
Elini pastaya sürmek
istemedi.
Tehlikeli olmaya başlıyordu.
Biraz ağırdan
almalısın.
Gördün mü.
Bunun olmaması
lazımdı.
Adon!
Adon, Adon, Adon!
Ariel'in dizi
yarıldı.
Çok fena görünüyor.
Ne oldu.
Otur, otur.
Ben ne yapayım.
- Kanıyor.
- Ben dikiş
atabilirim.
Çantamı getirsene.
Merdivenden düştün
demek.
Evet.
Ayağın falan mı
kaydı.
Kaykay falan mı
vardı.
Hayır.
Dikkatim dağılmıştı.
Dikkatini ne dağıttı.
Bir kız.
Bir kız, anladım.
Annen miydi.
Hayır!
Çünkü o güzel bir
kadın ve senin üvey annen.
O yüzden dedim.
Korkma.
Sadece Lidocaine.
Burayı unut şimdi.
Burayı unut.
Kendi yüzünü düşün.
Güzel.
Güzel.
Sarışın, esmer,
kızıl.
Sarışın, yanık
tenli, muhteşem vücut.
Memeler.
Başka bir yerini de
uyuşturayım mı.
Biraz uçmuş gibi.
Hayır, hayır.
Gerek yok.
Gerek yok.
Yaşıyorum.
Yaşıyorum, millet.
Çok iyi, Doktor.
Gerçekten çok iyiydi.
Tahminimce, dikkat
dağılması.
Ne.
Çocuğun dikkati
dağılmış.
O yüzden düşmüş.
Suçlu benim yani.
Evet.
Bu kadar ateşli olman onu merdivenden itmiş.
Bunu mahkemede ispat
ettiğin için teşekkürler, zekalık.
Zekalık mı.
"Gossip Girl"de böyle mi
konuşuyorlar.
İkinizin birbirinizi
bulacağını biliyordum.
Dikkat et, Palmer.
Estetik cerrahlar işlerini
iyi bilir.
Tamam Adon.
Tamam.
Estetik ameliyata
sıcak bakmıyorum.
Her zaman sahte
durmuyor mu.
Kimin yaptığına
bağlı.
Ben gayet iyiyim.
- Burada bazı
hastalarım da var.
- Sahi mi.
Evet.
Etrafına bak.
Çekici birilerini
ara.
Ya o.
"Testere"deki
kız mı.
İyi.
Kimi ameliyat ettin.
Gammazlamak
istemezdim ama şu adamı görüyor musun.
Seksi kalçalıyı mı.
- Önceden ütü
tahtası gibiydi.
- Sahi mi.
- Sırtı bacaklarıyla
birleşmişti.
- Atıyorsun.
Tuvalete gittiğinde klozetten
içeri kayıyordu.
Biliyorum, çok
romantik, değil mi.
Los Angeles'a ne
zaman geldin, Kuzey Carolina.
Neredeyse iki yıl
oluyor.
Bir sürü seçmelere
girmişsindir.
- Oyuncu olduğumu mu
sandın.
- Bundan eminim.
Tekrar tahmin et.
Altıncı sınıf
matematik öğretmeniyim.
Kuzey Carolina'da
okul yok mu ki.
Annemle babam
boşandı.
Oldukça da
gürültülüydü.
Sekize gidiyordum.
Ne bileyim, taraf
tutmaktan bıktım.
Bir değişiklik
yapayım dedim.
Sonra Los Angeles'a
geldim.
Doğru yere gelmişsin.
Los Angeles'ta kimse
boşanmaz.
Senin yaşında bir
kızla hiç takılmamıştım.
Hoşmuş.
Olamaz.
İlk yalanın.
İyi yakalıyorsun.
Tamam.
Senin yaşında bir
kızla çıkıp hiç bu şekilde
bağlanmamıştım.
Aslında, hiçbir
yaştan hiçbir kıza bağlanmadım.
Bak.
Yalan söyleyip söylemediğini anlayabiliyorum.
Evet.
İkinci söylediğim doğruydu.
Farkındayım.
Tanrım, hayatımın en
harika gecesiydi.
Evet, bu gerçekten
de bir ilişkiye dönüşebilir.
İlişki zaten, Palmer.
İşe gitmem lazım.
Bana telefonunu ver
de bir dahaki sefere düzgün bir şekilde çıkalım.
İstersen, cebimde
kartvizitim olacaktı.
Arasan iyi edersin.
Sakın beni bekletme.
Kendim alırdım ama
beni gündüz vakti çıplak görmeni istemiyorum.
Büyüyü bozabilir.
Bu ne.
Çember mi.
Alyans!
Evli misin sen.
Hayır, değilim.
Evli değilim.
O, o, o benim değil.
Pantolonundan çıkan
alyans kimin peki, Danny.
Tamam, bak, bir
dakika izin verirsen açıklayabilirim.
Lütfen.
Bir dakikadan uzun
sürebilir.
- Ne kadar aptalım.
- Hayır, hayır, hayır.
Sakın beni arama.
Hayır, Palmer.
Bu evlilik dümeninin
bir gün ters tepeceğini söylemiştim.
Ona doğruyu
anlatsana.
Anlatabilir miyim
dersin.
Deneme yapalım.
Sen şimdi o ol.
İyi, tamam.
Bekle.
O öyle biri değil
ama neyse.
Bazen dümenden
alyans takıyorum Domuz herif.
Affedersin.
Domuzsun işte.
Ne oldu.
Bir tuhaf yürüyorsun.
Belim.
Dün gece plajda uyudum.
Yüce Tanrım.
Belini ne zaman
güçlendireceksin.
Flomax kullan.
Ayda bir kereden daha fazla spor yapmalısın.
- Yapamam.
Spor yapacak vaktim yok.
- Var.
Böyle diyemezsin, Danny.
Annem hep, Cary
Grant'in hiç spora gitmediğini söylerdi.
Ama hep merdivenden
çıkarmış.
Hiç asansöre
binmezmiş.
Cary Grant'in
uşağının taklidini yapayım mı.
- Bak.
- Ne.
Alo.
Hayır, kendisi öldü.
Tamam.
Hoşça kalın.
Çok iyi.
Çok komik.
Anne bana para ver.
Merhaba.
Nasılsın.
Geldiğiniz iyi oldu,
çocuklar.
Dr. Maccabee'ye merhaba deyin.
Merhaba Dr.
Danny.
Nasılsın bakalım.
Arkadaşım Dr.
Doolittle mı bu.
Neden böyle
konuşuyor.
Aksan çalışıyor.
Bu yaz oyunculuk
dersi alacağım ben.
Yeni Miley Cyrus
olacağım ben.
Ya sen delikanlı.
Hannah Montana'yı
seviyor musun.
Hayır.
Ben "Californication"ı seviyorum.
"Californication"ı
ne zaman seyrediyorsun.
Rosa sevgilisini
aradığı zaman seyretmemize izin veriyor.
Mantarı ye!
Mantarı ye!
Evet.
Evde sıkı yönetim
var demek.
Dr. Danny.
Evet.
Beni yunuslarla
yüzmem için Hawaii'ye götürür müsün.
Hawaii'ye mi.
Hayır.
Discovery Channel'da
bir program gördüm.
Hawaii'de, parasını
verirsen yunuslarla yüzebiliyormuşsun.
Tamam.
Ama benim hiç param
yok.
Annem de senin zengin olduğunu söyledi.
- Michael.
- Hayır, önemli
değil.
Kendi paranı
kazansan nasıl olur.
Gazete falan
dağıtsan.
Çünkü zenginler,
başkalarını bedavadan geziye götürmez.
Bu sayede zengin
kalırlar.
Anlıyor musun.
Ama annem bazen
bedava ameliyat yaptığını söyledi.
Yarık dudak ya da
bir çocuktaki şekil bozukluğunu hayrına yapıyorum.
Ama onları Hawaii'ye
götürmüyorum.
Bu yüzden
tutuklanabilirim.
Bende şekil
bozukluğu olsaydı beni Hawaii'ye götürür müydün.
Şekil bozukluğun
olsaydı seni Hawaii'ye götürür ve orada bırakırdım çünkü sana bakmaya katlanamazdım.
Para burada.
Üstünü istiyorum.
Ve parasını verdiğim
yemeği yediğini duymak istiyorum.
Anne, yatmadan önce Devlin
yapabilir miyim.
Tabii.
Koridorun sonunda.
Sen de onunla gider
misin.
Beş dakika sonra iş
başlıyor.
Uzun uzun oturmasın.
Giderim tabii,
annecik.
Pekala, Winston
Churchill.
"Devlin
yapacağım.
" dedi.
Anlamı ne.
Üniversite
kulübünden bir arkadaşım.
Adı Devlin Adams.
Pek arkadaş diyemem.
Daha çok, düşmanımdı.
- Düşmandaş mı yani.
- Evet.
Onu çok seversin.
Her şeyi yapmacık.
İlla ki en güzel
kıyafetleri giyecek, en yakışıklılarla çıkacak.
- Canını sıkıyor.
- Hem de çok.
Ben de bir gece, bir
kadeh şarap içiyordum.
- Bir şişe.
- Bir şişe.
Çocukların
"Kakam geldi.
" Demesinden
bıkmıştım.
Ya da "Kakamı
yapmam lazım.
" Ben de ona Devlin
yapmak dendiğini söyledim.
Hoşlarına gitti.
Öyle kaldı.
Ben de hep
"kara turşu" yapmak derim.
- Ne yapmak.
- Söylemem.
- Yüksek sesle mi.
- Başkalarına
söylemem.
Aşk hayatımı ne
yapacağız, bu arada.
Danny, 23 yaşındaki bir
kızı becermeni zerre kadar umursasaydım
senin için çok üzülürdüm.
Hay Devlin, beni
dinlemiyorsun bile.
Devlin bir ilişki
değil bu.
Ciddi bir şey.
Gerçek Devlin.
Ben yeminle,
bu kızla evlenebilirim.
Haklısın.
Ona gerçeği söyleyemezsin.
Rekor kırdım.
Tanrım.
Kusura bakma.
Birilerinin iyi bir
şeyler yapmasına sevindim.
Ciddileşmek
istemiyorsun, çünkü ciddileşirsen evliliğe gider.
Evlilik de boşanmaya
gider.
Boşanma da Şu zavallı çocuklara bak.
Güya bugün babaları
alacaktı.
- Gelmedi mi.
- Gene.
Ama en azından aklımı başıma toplayıp ondan boşandım.
Evet, evet.
Bir dakika.
Sen önden git.
Hayır, hayır, hayır.
Palmer, Palmer,
Palmer.
Seni görmek
istemediğimi söylemiştim.
Sana bir şey
açıklamak istiyorum.
Ben sana bir şey
açıklayayım.
Evli erkeklerle
çıkmam.
Ben küçükken, babam
annemi aldatmıştı.
Öteki kadın
olmayacağım.
Zinacı.
Zampara.
Biraz sakin ol,
Damien, tamam mı.
Onun adı Silas.
Onu bu işe
karıştırma.
Seni geberteceğim.
Ne.
Ne zaman istersen.
Bak.
Evliyim.
Ama korkunç bir
evlilik.
Artık benimle
konuşmuyor bile.
Danny, bütün evli
erkekler böyle söyler.
O kadar kötüyse neden
boşanmıyorsun.
Boşanıyorum.
- Öyle mi.
- Evet.
Bitti.
Aman Tanrım,
inanamıyorum.
Bir evliliği yıktım.
Cidden midem
bulanıyor.
Ben Hayır,
senin yüzünden değil.
Davayı uzun zaman
önce açmıştım.
Belgeleri birkaç gün
sonra imzalayacağız, sonra benim için
ölmüş olacak.
Adı ne.
Bayan Maccabee.
İlk adı mı.
İlk adı Devlin.
Adı Devlin mi.
Boktan bir isim
değil mi.
Evet, evet.
Ama neyse ki Devlin'le
ben ayrılıyoruz çünkü onu beni
aldatırken yakaladım.
Ben yakalamadım.
Televizyonda "Aldatanlar"
diye bir program yakaladı.
Yayınlamamalarını
söyledim.
Çok acı verici bir
şey çünkü.
Kaseti gerçekten
yaktıkları için seyredemezsin ama görmeni isterdim.
Başka bir adam mı
var.
Başka bir adam var,
evet.
Dolph.
Dolph mu.
Dolph Lundgren.
Evet.
Rocky IV'teki adam
mı.
Hayır, hayır.
Bu başka Dolph Lundgren.
Onun adını anarsan,
bu diğeri çok kızıyor.
O yüzden söyleme.
Danny, erkekler hep
boşanacaklarını söyler ama hiç boşanmazlar.
Benimki o Dolph'la
mutlu.
Ona tebrikler.
Ben de mutlu olmak
istiyorum.
Bunun tek yolu da
seninle birlikte olmam.
Tamam mı.
Seninle birlikte
olmak ama zampara diye, zinacı diye, ya da
veledin söyleyeceği herhangi bir şekilde anılmak istemiyorum.
Tamam.
Tamam mı.
Bunu ondan duymak
istiyorum.
Sana mesaj atsa olur
mu.
Onunla tanışmak
istiyorum.
Öyle olsun.
Eşin olmamı mı
istiyorsun.
Aklına Devlin'den
başka isim gelmedi mi.
Adını sorduğunda az
daha Devlin yapıyordum.
"Adı ne.
" Panikledim.
O kızın yanında
heyecanlanıyorum.
Panikledin mi.
Her cuma gecesi sahte eş icat eden adam mı.
Evet.
Bu da hislerim hakkında bir ipucu vermiyor mu.
Bir gün ofisine
gelip de benim asistanım ve
resepsiyoncun olduğunu görürse ne
olacağını düşündün mü.
Çok basit.
Ben estetik cerrahıyım.
Kendine hiç
benzemeyeceksin.
- Şip şak hallolur.
- Ne diyorsun sen.
Şaka yapıyorum.
Sadece takma bıyık
yapacağım.
Tanrım, bunu hiç
düşünmemişsin bile.
Birkaç kıyafet bakar
mısın.
Şuna bak.
Ben bunu asla
Benim kıyafetim var.
Bunu yapmama hiç
gerek yok.
Evet.
Old Navy'de satılanların en iyisi.
Estetik cerrah eşi
gibi görünmen lazım.
Çok seksi bir ilk
eşim olduğu izlenimini yaratmak istiyorum.
- Sen çok - Böyle değil.
Tamam, gidelim.
Sen istedin.
Hazırım.
- Vay canına.
Bunlar Tanrım.
- Güzel.
Güzel.
Topuklu giymeyeli bayağı
oluyor.
Affedersin.
- Tamam, tamam.
- Tanrım.
Tamam.
Şuraya git.
Evet, harika.
Tanrım.
Bunlar nefis.
- Bunlar ne kadar.
- 1700.
1700 dolar mı.
Ne bu ya, yanında sen de mi geliyorsun.
Annemlerin evi 1700
dolar.
Hayır, hayır.
Mickey Mantle mı
imzaladı.
Neden 1700 dolar.
Panda derisinden mi.
- Gidelim.
- Evet.
Hem, baksana.
Zaten bunlara
ihtiyacımız yok.
Çünkü ben gerçekten Pek de öyle ateşli hissetmiyorum.
Burası fazla mı
sıcak.
Bu akşam
gelebileceğimi sanmıyorum.
Çok güzel, tamam.
Hepsini alıyoruz.
- Yılbaşı ikramiyen
bu.
- Sahi mi.
O zaman mavisinden
de istiyorum.
Topuğu falan
kırılırsa ya da sarılmak istersem diye.
- Çok güzel.
- Beni hasta
ediyorsun.
Bu yüzden
boşanıyoruz zaten.
Aç gözlü, çıkarcı ve
bencil olduğun için boşanıyoruz.
Bence buna uygun
çanta da almanız gerekir.
Evet, bence de.
Teşekkürler Laurie.
Aynı fikirdeyim.
Kız dayanışması.
Ne kadar hoş.
Senin tarafını tuttu.
Çok şaşırdım.
- Bunu sen istedin.
İnan ki.
- Hayır.
Bunu da sen istedin.
Yok.
Yok.
Hiç yok.
Yok, yok, yok.
Yok ne demek.
Ne yok.
Umut yok.
Tamam mı.
Bunun için bir tek
kelime var.
- Neymiş.
- İhmal.
Tüm bunlara denecek
kelime bu.
Kocası sen misin.
Yakında eski kocası
olacağım.
Boşanıyoruz.
Senden boşanmıyor
aslında.
Kafandan boşanıyor.
Çok doğru, Ernesto.
Parayı doğru yere
yatırdın.
Saçın çok fena olmuş.
Bunu aslında
Dur sayayım.
Sıkıcı.
Ölü.
Düz.
-
"Kokulu"yu unutma.
- Aslında kokusu yok.
Tamam.
Hallederim herhalde.
Kötüsün sen.
Çak bakalım.
Çok kötüsün yine de.
Çocuklar, hadi ama.
Ernesto, lütfen
desem.
Bir şeyler yap da
buradan çıkıp eve gidebileyim.
Katrina Fırtınası
bir şey yapabilir belki.
Ben insanüstü bir
şey yapacağım.
Katya!
Yuri, Bayan Hwiggis.
Çok işimiz var,
millet.
Gergin görünüyorsun,
Danny.
Hayır, hayır.
Çok garip, beni biraz geriyor.
Seni buna zorladığım
için özür dilerim.
Hayır, neden
yaptığımızı anlıyorum.
Hayatımın bu
evresini atlatıp iyi kısımlara geçmek
istiyorum.
Geçeceğiz.
Yakında.
Bu gece.
Güzel.
Tanrım, evet.
O mu.
Galiba.
Büyüleyici.
Ayakkabılarını
sevdim.
Onlardan beş çift
var.
Belki birini sana
verir.
Henderson!
Dr. Maccabee'yi görüyor Oradaymış.
Araba çalışır kalsın, işim uzun sürmeyecek.
Merhaba sıkıcı şey.
Limuzin mi kiraladın.
Rolümü oynuyorum.
Tamam.
Palmer.
Merhaba.
Devlin Maccabee.
Yakında bekar-abee
olacağım.
Garson.
Affedersiniz.
Kimse var mı.
Buyurun.
İçecek bir şey mi bayan.
Senden bir tane
istiyorum.
Mümkün mü.
Miyav.
Şaka yapıyorum.
Senin de ilgini
çektiyse başka.
Yine şaka yaptım.
Yok, yapmadım.
Hiç belli olmaz.
Bana martini.
Masa boş kalmasın.
Votkalı olsun.
Olur mu.
Bu iyiydi.
Pekala, Palmer.
Danny'yle
yatmışsınız diye duydum.
Evet.
Özür dilerim.
Benim Lütfen
hayatım.
Önemli değil.
Zamazingosunun hala
bir şeyler yapabildiğini öğrendiğim iyi oldu.
Çünkü hem ebat hem
de E.
İ.
Olarak
biraz sorun var orada.
Tamam.
E.
İ.
Ne demek.
Tanrım, unutmuşum.
15 yaşındasın.
Ereksiyonel
İşlevsizlik canım.
Dart oynamaya
çalıştığını düşün ama ok yerine elinde
fazla pişmiş spagetti var.
Tamam.
Neyse.
Bence bendeki
spagetti yanında gelen köfteleri sevmedi.
Biraz fazla deformeydi.
Birçok erkek, Güney
Kaliforniya'daki en iyi köfteleri verdiğimi söylüyor.
Elbette.
Birçok evsiz erkek böyle dedi.
Onlar ne bulsa yer.
Birlikte olduğun
herhangi bir kişiyi bile hatırlamana şaşırdım.
O kadar çok hap
içtikten sonra.
Hapları çok sever de
kendileri.
Eve geliyorum, "Yemekte
ne var.
" diyorum.
"Mor hap var.
Bir de yeşillerden var.
Yanında fırından
yeni çıkardığım sarı bombalar var.
" Hatırladın mı.
Kendileri saatlerce
oturup bağırsak sendromuyla uğraşırken oyalanacak
bir şey bulmam lazımdı.
Hastalığım başka.
Tamam.
Bak ne diyeceğim,
tam düğünümüzün arifesinde, yatakta oturup
tuvaletten gelen, Fransız kornosu ve fagotuyla çalınan su altı senfonisine benzer sesleri dinledim.
Bunu kedi leşi gibi
bir kokuyla birleştir.
O zaman libidon
bayağı bir düşüyor.
Bana tekme mi attın.
Hayır.
Sen mi yaptın.
Ona neden tekme
attın.
Evet.
Bilmem.
Bacağıma kramp girdi
de.
Yan etki.
O kadar hapın korkunç bir yan etkisi.
Ama artık geçti.
Temiz ve ayığım.
Özür dilerim.
Önemli değil.
On üçüncü adıma
geçti.
İçkiye devam.
Henderson,
düşüncesiz öküz.
Mesaj atmayı bırakıp
kapıyı aç.
- Bana neden
Henderson diyorsun.
- İdare et.
Palmer,
tanıştığımıza memnun oldum.
Ben de.
Gerçekten.
Ne kadar da yakıştınız.
Tıpkı Barbie ve Ken dede gibi.
Bizim ilişkimiz pek
yürümemiş olsa bile Sanki hiç olmamış
gibi.
Gerçekten olmadı.
- Danny'min
mutluluğunu isterim.
- Ne hoş.
Mutlu, mutlu, mutlu.
- İyi geceler
ufaklık.
- Tamam.
Alo.
Uyuşturucu satıcısı
olabilir.
Tamam, lütfen
telefonu ona verir misin.
Dalga mı geçiyorsun.
Kardeşinin
eşyalarını eBay'de satman konusunda ne düşündüğümü biliyorsun.
Hey, hey, hey.
Arabada konuş.
Hayır.
Şş, gerek yok.
Seninle evde görüşeceğiz
küçük hanım, tamam mı.
Böyle bir şey yapıp Çocuklarınız mı var.
Sizin çocuklarınız
mı var.
Var gibi, bizim
birazcık çocuğumuz var, değil mi.
Bana çocuklardan ne
zaman bahsedecektin, Danny.
Bilmiyorum ama benim
şimdi onların yanına gitmem lazım.
Palmer, çok memnun
oldum.
Danny.
Hayır, hayır.
Hey, hey.
Tamam.
Tüm bunlar seni
ürküttü mü.
Aslında, tam tersi.
Ürkmenin tersi mi.
Nasıl yani.
İyi bir şey mi.
- Ben çocukları
severim.
- Evet, evet.
Seni çocuk sever
biri olarak hayal etmemiştim.
Çocukları çok
severim.
Çocuklara bayılırım.
Bu Evet,
evet, bu benim etiketim.
Adları ne.
Adları neydi.
Biri kız
olanı Kiki Dee.
Oğlanınki de Bart.
Barto'nun kısaltması.
Onlarla tanışmak
istiyorum.
Tabii ki.
Bugün bizi aldığını annem
bilmiyor mu.
Henüz değil.
Buna çocuk kaçırma
denir.
Yabancılar
tehlikelidir.
Ne.
Hayır.
Televizyon
programındaki o adam da gelecek mi.
Hayır.
Sizi uzun zamandır tanıyorum.
Rosa da burada.
Her zaman ne yaparsa
onu yapıyor.
- Ürkütücü bir kız.
- Evet.
Teklifim şu: Bu
öğlen, çocuklarımmış gibi numara yapar mısınız.
Zavallı kıza gerçeği
söylesene.
Biliyor musun.
Annem bize her şeyi
anlatır, alyanslı çocuk.
- Ne.
- Ay, olamaz.
Dün gece
"Gossip Girl"ü seyrettin mi.
Çok güzeldi.
Hayır, o öyle biri
değil.
Annen onu çok kötü
bir şekilde tanıtmış.
Gerçekleri söylemek
şu anda olası değil.
Oyunculuk yapmak
hoşuna gider diye düşünmüştüm.
Oyunculuk yapacaksak
ücret almalıyız.
Ücretiniz, edindiğiniz
tecrübe olacak.
Ben gerçek ücret
istiyorum.
Tamam, ne kadar.
Günde 600 dolar.
Artı, sekiz saati
geçerse fazla mesai.
Saç ve makyajımı
kendim yaparım.
Ayrıca, annemin beni
gönderemediği o oyunculuk kampına göndereceksin.
Günde 50 dolar ve en
yakınındaki merkezde iki haftalık oyunculuk dersi.
500 dolar ve dört
haftalık oyunculuk dersi.
300 dolar ve üç
haftalık dersi.
Anlaştık.
500'ü de kabul
ederdim.
Sırf tecrübe olsun
diye de yapardım.
Michael, sıra sende.
Aç bakalım.
Yunuslarla yüzmem
için beni Hawaii'ye götürmeni istiyorum.
Bunu hiç
unutmayacaksın, değil mi.
Hawaii'ye gitmiyoruz.
Başka bir şey söyle.
Başka birini bul o
zaman.
Mafya bakışı.
Çok güzel, Michael.
Buraya anlaşmaya
geldik.
İstediğin başka bir
şey yok mu.
Uçan at istiyorum.
Ben de istiyorum,
Michael ama uçan at diye bir şey yok.
O zaman normal at
olsun.
Adı da Nelson olsun.
Playstation 3 alsam.
Adını Nelson koyarız.
Devam et.
Dört tane de oyun
ekleriz.
Beş oyun.
Ayrıca çakma sarışınla
J.
D.
McFunnigans'da buluşacağım.
Charlie Choo Choo
nasıl olur.
Bizim evin çok
yakınında.
O batakhaneden bir
daha bahsedersen giderim.
Tamam, sakim ol
evlat, sakin ol.
Ve limitsiz jeton
istiyorum.
Oynayabildiğim
sürece isterim.
Skee-Ball oyununun
tam ortasında jetonum bitsin istemiyorum.
Tamam, bunu
hallederiz.
Anlaştık mı yani.
Anlaştık.
O pizzayı yemezseniz
anlaşma geçerli değil.
Ciddiyim.
Aksan yapabilir
miyim.
- Önce bana göster.
- Merhaba.
- Olmaz.
- Tamam.
Benim çocuklarım mı.
Aklını mı kaçırdın
sen.
Dalga mı geçiyorsun.
Cep telefonunu sen
açtın.
Bu mazeret Bayan Harrington.
Doktor bey sizi
bekliyor.
Sırf bir kızı elde
etmek için yaptıklarına inanamıyorum.
İğrenç bir şey bu.
Zavallısın.
Elde etmeye
çalışmıyorum.
Elde ettim bile.
Elde etmeye devam
etmek istiyorum.
Elde etme
profesyoneliyim.
Oturun Bayan
Harrington.
Mümkünse üzerinizi
çıkarın.
Bir koku alıyorum.
Sen de alıyor musun.
Parfüm kokusu.
Senden mi geliyor.
Olabilir.
Birisiye mi
çıkacaksın.
Çıkmıyoruz.
Öğle yemeğine gidiyoruz.
Öğle yemeği mi.
Kimle.
Her şeyi bilmen
şartsa, Dr.
Gervitz'in ofis müdürüyle.
Adı da Brian.
Dudak altı yaması
olan adam mı.
Merhaba.
Ben Brian.
- Çok kötüsün.
- Bir ara öğle
yemeğine çıkalım mı.
Büyük protestonun
ardından mı götürecek seni.
O sincapları
durdurmalıyız.
Bas çalıyor, değil
mi.
Sutyeni de
çıkartabilirsiniz.
Bu arada, evet bas
çalıyor.
Ve şarkı yazıyor.
Şarkılarının konusu
ne.
Kokuşmuş at kuyruğu
mu.
Bayan Harrington,
ellerinizi kalçalarınıza koyar mısınız lütfen.
Eğlence
torbalarınızdan biri çok da eğlenmiyor.
Ne oldu peki.
Dün, arabanın
kapısına çarptım.
Sonra
"pop" diye bir ses geldi.
Yürürken de hışırtı
geldi.
Evet.
Galiba.
Ne yapıyorsun.
Çocuklar da
olabilir, Brian da.
Tamam.
Yapma.
Bir saniye izin
verir misin.
Şununla ben
konuşayım.
Yapma.
Tamam.
- Alo.
- N'aber dostum.
- Brian.
- Uzanabilirsiniz.
Merhaba.
Tabii buluşuyoruz.
Yo, suşi harika olur.
Saat birde lobide
buluşuruz.
Tamam, hoşça kal.
O ne sesiydi.
Benim sesimdi.
Sahi mi.
- Sesim öyle
çıkmıyor.
- Saat birde.
Bayağı heyecanlısın
galiba.
Bayan Harrington, bu
krem meme uçlarınızı uyuşturacak.
Tamam.
Sadece bir gün.
Neden o kadar büyütüyorsun.
Çünkü benim
çocuklarımı da o işlevsiz zavallı
yalanlar ağına alet ediyorsun.
Oğlun Michael'la anlaşma
yaptığım zaman yüzünde çok mutlu bir gülümseme
vardı.
JD McFunnigans'a gidebileceğimi
söylediğimde Heisman Kupası'nı kazanmış
kadar çok sevindi.
Çok ciddiyim.
Bu kadar yeterli
gibi.
Hissediyor musunuz.
Hayır.
Bunu hissediyor
musunuz.
- Hayır.
- Hazırız.
Bunu siz mi yaptınız.
Ameliyattan sonra
bunu Smithsonian'a vermeliyiz.
Çok başarılı.
Gerçekten gülümsedi
mi.
Yemin ederim.
Çok şirin bir
gülümsemeydi.
Maggie'ye de bir
şeyler yedirdim.
- Sahi mi.
- Evet.
Pizza.
Kalın.
Üç parça.
Ben ona hiçbir şey
yediremiyorum.
Biliyorum.
Benim için razı olma.
Çocukların için razı
ol.
Yapma.
Hadi, geç kaldın.
Hemen rolünü benimsedin mi.
Hadi, gidelim.
İçeride.
O ne öyle.
Ne.
Victoria Beckham,
garaj satışı mı yaptı.
Neden bunu giydin.
Kafa mı buluyorsun.
Bunu bana sen aldın.
Tamam, elimizde bu
var.
Biraz fazla açık ama Sağ ol.
Sana yardım edebildiğim için mutluyum.
Doğaçlamanın ilk
kuralı bilgiyi her zaman kabul etmektir.
Biri bir şey derse,
idare edeceksin.
Asla karşı
çıkmayacaksın.
Güzel.
Çok iyi, çok zekice.
Oyunculuk sınıfımda,
biri "Hayır.
" derse bütün
sınıf "Öl!
" diye bağırıyor.
Hayır.
O zaman kimse hayır demez.
"Öl" diye
bağırma.
Isınma çalışması
yapmak isteyen.
Hayır hayatım, ben
yapmayacağım.
Dilin ucu, dişler,
dudaklar.
Dilin ucu, dişler,
dudaklar.
Bir çalışma
biliyorum: Kes sesini.
Tamam.
Hadi gidelim.
Hazır mısın, mafya.
- Evet.
- Gidelim.
Burası kokuyor.
Her yer çocuk ayağı ve
lekeli don kokuyor.
Babalar Günün kutlu
olsun.
Anne.
Şu adam yüzüme pipisini değdirdi.
Ne.
- Yüzünü kendisi
koydu.
- Danny.
- O yaptı diyorum.
- Bence fark etmez.
Seni anlıyorum.
Palmer, tatlım.
Devlin.
Çocukları getirdiğin için çok teşekkürler.
Bir tek o getirmedi.
Bilmem anlatabiliyor
muyum.
Onlar benim gurur ve
neşe kaynağım.
Seni Kiki Dee ile
tanıştırayım.
4 kilo 150 gram
doğdu.
Ve bizim koca oğlan
Bart.
5,5 kilo doğdu ve
bayağı hasar verdi.
Tamam.
Pekala.
Merhaba çocuklar.
Merhaba Palmer.
Hakkında çok şey
duyduk.
İngiliz misin.
Demek babayla
fingirdeyen civciv sensin.
Geçen yıl İngiltere'de
yatılı okula gönderdik.
Biraz aksan kaptı.
Tıpkı Madonna
gibidir.
Tanıştığımıza memnun
oldum, Kiki Dee.
Keşke ben de aynı
şeyi söyleyebilseydim.
Senden önce bir
babam vardı.
Onun göz bebeğiydim.
Gülüyor, koşuyor,
eğleniyorduk.
Sonra sen geldin.
Şimdi ne yapıyoruz.
JD McFunnigans'da iki
haftada bir babam ve orospusuyla bir
buçuk saat.
- Koko!
- Kiki!
Tanrım.
Çok acı çekiyor.
Hayır.
Annesinin bürosundan aldığı haplar yüzünden.
Şaka mı Tamam.
Ben konuşurum.
Sen nasılsın tatlım.
Jetonları görmeye
başlayınca daha iyi olacağım.
Amerikalı.
Affedersin.
Hey.
O yaptığın neydi.
Anlık gelen içten
oyunculuk.
Çok da iyi
hissediyorum.
Öyle mi.
Ben hissetmiyorum.
Paranı ve oyunculuk
derslerini almak istiyorsan şu işi bundan sonra doğru dürüst yaparsın.
Mutsuzluk hikayesi
yok.
Ve bundan sonra
İngiliz aksanıyla devam edeceğiz, Ringo.
Sakın bozma.
Anladım.
Şimdi bana sarıl ve
gül.
Gösteriye devam
edelim.
Tamam.
Babacığım.
Sen fahişe değilsin,
Palmer.
Güzel.
Çok hoş.
Önce kavga ediyorlar sonra barışıyorlar.
Çok hoş.
Şaka mı bu.
Hamburger aldım sana
Bart.
Yap bakalım zart.
- Al bakalım.
- Şuna bak.
Ne hoş.
İki Meksika dürümü
yesin Kiki, ürkünç ve biraz da hileci.
Sular geldi.
Sana soda yok.
Diyabet sorunun
vardı ya.
Kiki Dee.
En sevdiğin yemek
olduğu için iki dürüm aldım, o yüzden, ye.
Yaşasın.
Her bir lokmasını yiyeceğim.
Hadi bakalım.
Nefis.
Teşekkür ederim.
Peçeteleri unutmuşuz.
Öyle mi.
Tamam, ben getireyim.
O gidip almaz.
Kalkıp bir şey yapmayı
hiç sevmez çünkü.
Çok hoş.
Herkes sakin olsun.
Bart, baban bana
tuvalete gitmeyi sevdiğini söyledi.
Gelince yapıyorum.
Başka nelerden
hoşlanıyorsun.
Bilmem.
Bart böyledir.
Çok az konuşur.
Tamam.
Belki canım
sıkkındır.
Ben ve babanın
çıkması yüzünden mi.
Hayır.
Babamı mutlu ediyorsun gibi, bu da iyi bir şey
ama Ama ne.
Yok bir şey.
Bana her şeyi
rahatça söyleyebilmeni istiyorum.
Bana verdiği sözü tutmamasından
nefret ediyorum.
Ne sözü.
Evet, ne sözü.
Geçen yıl,
yunuslarla yüzeyim diye Hawaii'ye götürmeye söz vermişti.
Oradaki bir gölde,
insanlar yunuslarla birlikte yüzüyor.
Ne yapıyorsun.
Ama babam hiçbir şey
demeden geziyi iptal etti.
Neden öyle yaptı.
Seninle tanıştığı
için.
Ne için.
- Hayır.
- Öl!
Hayır, hayır, hayır.
Öyle bir şey Beni yanlış anlamışsın.
Hawaii'ye daha erken gideceğiz dedim.
Orada hep birlikte
vakit geçireceğimiz için çok mutluyum.
Hawaii'ye gidiyoruz.
Altı yaşındaki
çocuğun şantajına boyun eğdiğime inanamıyorum.
Fırsatı gördüm ve
değerlendirdim.
Hepimizi birden bu
duruma soktuğun için kendine kızıyorsun aslında.
- Ben mi.
- Evet, sen.
Bence bütün suç "Hayır
diyemezsin.
" Diye tutturan
Mary Poppins'de.
Bu üçkağıda gösterdiğim müsamaha buramda.
Buraya gelecek
olursa çocukları alır, foyanı ortaya çıkarır, eve giderim.
Bunu yaptığım için çok
mutluyum Danny.
Dalga mı geçiyorsun.
Hawaii'ye gidiyoruz.
Yunuslarla yüzeceğiz.
Çok eğlenceli olacak.
Tam da bu bücürüğe
onu diyordum.
17 dergisi.
Bunu çocuklar için
mi aldın kendin için mi.
Benim.
En sevdiğim dergidir.
Gördün mü.
Sen bu dergiyi okudun mu.
30 yıl önce belki.
Birlikte vakit
geçireceğimizi de umuyorum, değil mi tatlım.
Durun.
Durun.
Danny, dur.
Balım böreğim,
sensiz olmaya dayanamam.
Bu o mu.
Tam karşımda Albay Von Cömert'i görüyorum.
Biraz aklım karıştı.
Affedersin.
Kendimi tanıtmadım.
Telefonda
konuşmuştuk.
Ben Dolph Lundgren.
Devlin'in erkeği ve
aşk maymunu.
Öldürün beni.
Devlin senin işin
olduğunu söylemişti.
Öyle mi dedi.
İşe hayır.
Öldüğüm zaman
çalışırım.
Hepinizin bu kadar
olgun olması çok hoş.
Benimkiler
boşandığında böyle davranabilseydi onları severdim.
İşte bu yüzden onun
da gelmesini istedim.
Çok memnun oldum.
Çocukların bizi
birlik olarak görmesi çok önemli.
Ayrıca, bu patatesli
gözlemeden uzak kalamazdım.
Şnitzele bayılır, bilmem
anlatabildim mi.
Baksana, dilin biraz
kurumuş gibi.
Sana su alalım
hayatım.
Hemen geliyoruz.
Büyük bir dil.
Büyük bir dil.
Geç şuraya.
Geç şuraya.
Ne yapıyorsun sen.
Bilmem.
Sizi kurtarıyorum.
Yardım ediyorum.
Kimle konuşuyorsun.
Nereye bakıyorsun.
Bununla bir şey
göremiyorum.
Şöyle yapacaksın.
Kahvaltıda bozuk
lahanalı omlet yediğini söyleyeceksin.
Miden bulanacak ve
gideceksin.
- Katherine, gidemem.
Tamam mı.
- Neden.
Yeni takımlarımın
resmini eski sevgilime gönderdim.
İğrençsin.
Bir Amerikan
güreşçisiyle nişanlandığını unutmuşum.
Herif görse beni dövecek.
Ben de seni dövmek
istiyorum.
Merhaba, ne
yapıyorsunuz.
Bilet için para
bekliyorum.
Yani geliyorsun.
Parasını da ben
veriyorum.
Evet.
Dolph'un hiç parası yok.
Hay aksi.
Bakalım kredi
kartımı bulabilecek miyim.
Buradaymış.
Bu, eşimle yattığın içindi.
Merhaba.
Rezervasyon yapacak
zamanım olmadı ama iki oda istiyoruz.
Elbette, ama
maalesef sadece süitlerimiz müsait.
Tanrım.
Waldorf Astoria'nın
geceliği 8000 dolar.
Presidential, 12000 dolar.
Gecesi 12000 mi.
Ben kalırken Rolling Stones şarkı mı
söyleyecek.
Bu ne ya.
Neden bu kadar
pahalı.
Pandadan mı yapılmış.
Bunu daha önce de kullanmıştım, ama öyle mi.
Hayır ama
önerileriniz o kadar iyi ki, not alacağım.
Hilton Onur Ödülleri
programına dahil misiniz.
Değilim.
Çok yazık.
Katılmalısınız.
Olur.
Yaşasın.
Fena oyuldum.
Yani, odaları tuttum.
Plaja gitmek isteyen.
Ben!
İçmeye başlamak
isteyen.
Ben.
Böyle bir şey için
ben de sahte aile yaratırdım.
Aman Tanrım.
Baksana.
İğrençsin sen.
Anne, sen de gel.
Su, mayıs ayında Westminster kadar sıcak.
Hayır, hayatım,
gerek yok.
Canım yüzmek
istemiyor.
Benim tatlım neden
gerginmiş.
O mükemmel şey
yüzünden gözün yılmasın.
Yapma, sanki gözü
yılmış gibi.
Onun yaşında umarım ben de öyle olurum.
Evet, değil mi.
Tıpkı Cary Grant
gibi hiç asansöre binmeyip hep merdivenden
çıkarsan olabilir.
Merdivenden çık.
Merdivenden çık.
Neden burada durduk.
Ne oldu.
Nişan yüzüklerine bakamaz mıyım.
- Nişan yüzüğü mü.
- Evet, doğru duydun.
İstediğini yap.
Ama ikimiz de biliyoruz.
Haftaya bu fıstıktan
da sıkılıp yeniden devriyeye çıkacaksın.
Hayır, öyle
olmayacak.
Bu kız hoş değil mi.
Evet.
Gerçekten hoş.
Çok tatlı değil mi.
Tanıdığım en hoş
insan.
Dudaklarını gördün
mü.
Gördüğüm en güzel
dudaklara sahip.
İç lastik gibi.
Üzerine oturmak
istiyorum.
Anlıyor musun.
Dudaklar tıpkı
Seni dövmemi ister misin.
Hayır.
Sen oturmalısın diyorum.
Neyse.
Tüm bunlar bana bir
şarkıyı hatırlatıyor.
Büyük estetik
cerrahı Danny Vakit ayıramaz hiç eşine Davy'nin arkadaşıdır aynı zamanda Donanmada
kendisi "Piano Man" mi.
Neden.
Hayır, "Piano
Dan.
" Senin
hayatından alıntı.
Biraz remiks var
tabii.
Eddie'nin saçları
kıvırcıktı Sivilce doluydu suratı Durmadan
oynadı ve sıktı Clearasil emdi hepsini Kadınlar
karşılıyor onu yine de gürzle Bir kere oldu.
Beş kere.
Buraya birbirimizi daha
iyi tanımak için geldik.
- Evet.
- Doğru.
Dolph, senden
başlayalım.
Ne iş yapıyorsun.
Palmer, koyun işindeyim.
Affedersin.
Anlamadım.
Koyun nakliyecisiyim.
Evet.
Kimse artık doğrudan
yetiştiriciden koyun almıyor.
Öyle mi.
Almıyorlar mı.
Hayır, almıyorlar.
İnternet'e
bakıyorlar.
İnterweb'e
bağlanıyorlar.
Benim siteme, kendinizekoyunalın.
Com.
Kalsın lütfen,
teşekkürler.
Koyunların
resimlerine bakıp sonra da beğendiklerini alıyorlar.
"Ben şunu
istiyorum.
" diyorlar.
"Çok havalı.
Bu çok havalı.
" "Ben şu
melemeyen utangaç koyunu istiyorum.
" Ya da arsız
olanı istiyorlar.
"Hey.
Ben de seni gördüm.
Mee.
" Sonra bu
koyunları ne yapıyorlar.
Ne isterlerse.
Kendilerine kalmış.
Bazıları besliyor.
Bazıları evde güvenlik için tutuyor.
Pek çok kişi de yeni moda, koyunları eğitip koyun dövüş
kulübünde kapıştırıyor.
Koyun dövüş kulübü mü.
Evet.
Bütün koyunlar bir araya geliyor.
Sadece mee sesi
duyabiliyorsun.
Sonra toynak, tekme,
toynak, tekme, mee, mee.
Sonra koyun
diskalifiye.
Zaten böyle tanıştık.
Benden koyun almıştı.
Sahi mi.
Neden.
Çocuklar.
Kulaklarınızı tıkatın.
Şimdi bazı sırlar
açıklanacak.
Yetişkinlere özel.
Koyunları kırpmayı
seviyor.
Cinsel uyarım için.
Evet.
Çok güçlü bir yün
fetişi var.
Koyunmastik diye bir
şey var.
Danny.
Biraz gelir misin.
Evet.
Elbette.
Biz şimdi gidiyoruz.
Siz de, bizim hep
oynadığımız oyunu oynayacaksınız.
Tıp oyunu.
Başlayın.
Kusura bakma ama
gidiyorum.
O herifi öldüreceğim.
Zıvanadan çıktı.
Çok saçmaladı.
Kabul ediyorum.
Elin şimdi nerede.
Nerede biliyor musun.
Burada bile değil.
Gitti.
Onu döveyim mi.
Sen de benimle birlikte döversin.
Keyifli olur.
İstemiyorum.
Gitmeliyim.
- Beni yüzüstü
bırakma.
- Bana öyle bakma.
- Katlanamıyorum.
- Katherine.
Katherine Murphy.
Aman Tanrım.
Devlin Adams.
- Devlin mi.
Yoksa şu
- Evet şu.
Gördüğüm kadarıyla.
En sevdiğim okul
arkadaşım Devlin.
İkimiz de aynı
tarihte aynı tatil beldesindeyiz.
Böyle yerlere
geldiğini bilmiyordum.
Başlıyor.
Hayatım.
Hayatım, seni
biriyle tanıştıracağım.
Okul kulübündeki en
iyi arkadaşlarımdan biri.
Katherine, bu da
kocam lan Maxtone Jones.
Memnun oldum.
Belki adını
duymuşsundur.
IPod'u icat etti.
Tabii canım.
IPod.
Fikir aklıma duşta
geldi.
Devlin'le beraber
duş yaparken.
Bu kabini mi tuttunuz.
Tenim çok beyaz.
Yanmasını
istemiyorum.
Gece bile mi.
Hawaii'de güneşe
hiçbir zaman güven olmaz.
Çok güçlü.
Ay yanığı falan gibi
mi.
Harika görünüyorsun.
Harika görünüyorsun.
Dişlerini yaptırdığın iyi olmuş.
Çok daha iyi.
Sen, benim
hatırladığım göz alıcı Devlin'sın.
Tanrım, geçen ay Sandra
Wernick'le karşılaştım.
Zavallı şey.
Boşanmış bile.
Bir de çocuğu var.
Bekar anne.
Felaket.
Ona çok üzüldüm.
Sen evli misin.
Evet.
Seni Danny'yle
tanıştırmayı unuttum.
Üçüncü Daniel Leroy Maccabee,
kocam.
Kalmamı istiyorsan, idare
eder misin hayatım.
Gel de Devlin ve
lan'la tanıştırayım.
Bu Daniel.
- IPod, n'aber.
Nasılsın.
- İyiyim.
- İcat etmiş.
- Memnun oldum.
Duydum.
Devlin, eşimle
banyoda senden birkaç kere bahsetmiştik, değil mi.
Öyle.
- Büyükte.
- Büyük bahsettik,
evet.
Şef, sen ne iş
yapıyorsun.
Ben de tıpkı senin
gibi mucidim.
Havlayan eli icat
ettim.
- Kandırdım.
Ama sen yanmışsın.
- Ne.
- Hayır.
- Ne.
Cerrahsın sen.
Estetik cerrahı.
Los Angeles
Dergisi'ne göre en iyilerinden biri.
Gol.
Evet, öyle, evet.
İyi gol attım.
Neyse, bizim
acelemiz var.
Seni gördüğüme çok
sevindim.
Çocuklarımızın
yanına dönmeliyiz.
Çocuklarınız mı var.
Evet, iki tane.
Hayat başlatmak için
bekleyemedik.
Bu arada, o
çocukları duşta yaptım, değil mi.
- Öyle.
- Anlatabildim mi,
birader.
Çok komiksin.
Vay canına, uzun
zamandır mı birliktesiniz.
Bu kızı bırakır
mıyım hiç.
Baksana.
Direği dikmesini iyi
biliyor.
Büyük patlama.
Demir diyelim.
Hadi vursana.
Neden o kadar
beklettin.
Çok zekisin.
Çok aptalca bu.
Bir gece dördümüz
birlikte yemek yiyelim.
Bu benim için rüya
olur.
Yatak odasından
çıkabilirsek tabii.
Katherine Murphy,
bak şu işe.
Artık Murphy değil.
Leroy Maccabee.
Doğru.
Üçüncü.
Neyse, tanıştığımıza memnun oldum lan.
Koca İ.
Shuffle'ı çok
sevdim, bu arada.
- Tanıştığımıza
memnun oldum.
- Teşekkürler.
Ben de.
Ne diyorsun sen.
Çok iyiydi.
- Seni öldüreceğim.
- Yapma.
Şimdi bana ihtiyacın var.
Olanlara
inanamıyorum.
Bu durumu sevdim.
Ya sen.
Arabanın kapısı
yavaş yavaş ruhuma kapanmış gibi.
- Yapma.
Dinle.
- Ne var.
Ne hissediyorum
biliyor musun.
Beni bu yalanlar
ağına alet ettiğin için canım çok sıkkın.
Elim şu anda burada.
Elim tam burada.
Senden nefret
ediyorum.
Bu yalanlara devam
edebilmek için bir sürü not almam gerekecek.
Bir nüsha da bana
çıkart.
Bir şey daha var.
Otelden neden şimdi
çıkıyoruz.
Beni neden
uyandırdın.
Çünkü dede, tam gün
macera turuna kayıt yaptırdım.
Yağmur ormanlarında
yürüyeceğiz, nehirde kanoya bineceğiz ve
şelale altında yüzeceğiz.
Yüzmekten kastın, çıplak
dalmaktır umarım.
Ben yüzmeyi
önereceğim.
Benim için biraz
çıplaklığın sakıncası yok.
İsveç Ailesi kabusu da bizle mi geliyor.
Böyle mi
kaynaşacağız.
Harika olacak.
Burası nefes kesiyor.
Mavi
"Avatar" halkı burada mı yaşıyor.
Evet.
Mavi "Avatar" halkı da şu kara domuz.
- Nerede.
- Domuz.
Ne kadar da şirin.
Babe'e benziyor.
Aman Tanrım.
Kaçın.
Hadi, kaçın.
Domuz vücudumu yiyor.
Gözünü nehirden
ayırma, tatlım.
Evet.
Kanyona bakıyordum.
Ne yapıyorsunuz.
O köprü tek seferde bir
kişi taşır.
Ne dedin.
Ne dedin.
Hay Devlin!
Hadi.
Gidelim.
Sırtta yolculuk
harika oluyor, değil mi.
Değil mi.
Şu anda omurgamı büküyor.
Kiki kaydı galiba.
Baba.
Seninle zaman geçirmeye bayılıyorum.
Aman Tanrım.
Çocuklar.
Şuna bakın.
- Aman Tanrım.
- Çok güzel.
İnanılmaz.
Sizi bilmem ama ben
biraz serinleyeceğim.
Emin misin.
Orada kara domuzlar olabilir.
Bence de.
Şuna bak.
Muhteşem.
O yastıkları
aldığından otelin haberi var mı hayatım.
Bikini gerçekten
yakışıyor.
Evet.
En çok ne yakışır
biliyor musun.
Diş ipi ve korsan
şapkası.
- Öyle konuşma.
- İğrençsin.
Aman Tanrım.
Muhteşem.
Mükemmel.
10 puan.
Tam 10.
Pekala, Al Johnson şimdi suya atlayıp "Babamı seviyorum.
" diye bağırmaya
ne dersin.
Olur.
Evet.
Benim için yap.
- Babiş için yap.
- Babamı seviyorum.
En sevdiğim yetişkin
babam.
Bunun için yeterli
ödeme yapıyorsun, değil mi.
Ben de seni
seviyorum, İngiliz fıstığım.
Pekala delikanlı.
Sıra sende.
Hadi.
Kendin bir şeyler
bul.
Bir kütük daha mı
çıkaracaksın.
Ne oldu.
Sana ne fısıldadı.
Su çok derin.
Neye göre.
Yüzme bilmiyor.
Yüzme bilmiyor mu.
Ama yunuslarla
yüzmek istiyorsun.
Çok mantıklı.
Üzerinde fazla
düşünmemiştim.
Düşünmediğin belli.
Bütün paramı
harcamayı düşündün ama.
- Danny.
- Demek istediğim,
ben o çocuğun Pekala.
Kimse sana yüzme öğretmedi mi.
Babam öğretecekti
ama çok meşgul.
Aptal olmakla
meşgulmüş.
Siz de gelin.
Su sihir gibi.
Bende de sihirli bir
şey var.
Tam aşağıda.
Aptalca konuştuğunda
yapmıyorum.
Aşağı bölgede.
- Hayır, çek şunu.
Affedersin.
- Hayır, dur.
Anne, sihirli suları
keşfe çıkacak.
Hayatım, dümenden
babayla kalabilirsin değil mi.
Tabii.
Sahi mi.
Soyunacak mısın.
Ne yapıyorsun.
- Ne.
- Bonen de var mı.
Çok kötüsün.
1920'lerden kalma bir
mayo mu, hayatım.
Yapma.
Çıkarma.
Evet.
Yalnız kalmalıyım.
Tamam.
Tanrım,
merdivenlerden daha sık çıkmalıyım.
O lafa kanma.
Annem sürekli spora
gider.
Benim donumu giymiş
galiba.
Ne yapıyor.
Hey, düşeceksin.
Bir şey olmaz.
Teşekkürler, Tanrım.
Palmer Dağı'na
çıkmak istiyorum.
Çocuklardan
kurtulalım mı.
Hayır.
Geçen gece onlardaydı.
Bu gece sıra bizde.
Bu şekilde olmayacak
mı.
Dönüşümlü şekilde.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Çocukları aldım.
Gündüz benimleydiler.
Gündüzleri benim
yanımdalar, geceleri onun.
Bu şekilde oluyor.
Dolph.
Devlin.
Biraz yalnız
kalasınız diye çocuklara biz bakalım mı.
- Hiç sanmıyo - Evet.
Kesinlikle!
Birlikte yatacağız.
Siz yalnız kaldınız,
şimdi sıra bizde.
- Onlara biz bakacağız.
- Güzel.
Balkondan bakmak
ister misiniz.
Bir iki yunus gördüm
galiba.
Yunus mu.
Yunuslara bayılır o, değil mi.
- Affedersin.
Tamam, gidin.
- Tamam, bize bırak.
- Yunuslara bakarız.
- Güle güle çocuklar.
Buraya yunuslar için
geldik.
Balkonda buluşuruz.
Bir şey olursa,
herhangi bir şeye ihtiyacın olursa, ne olursa olsun beni ara hemen.
Bu işi yapabilirim.
Yemin ederim.
Çocukken Eddie'ye
ben bakardım.
- Eddie senin suçun
mu.
- Hayır.
Bu gecenin tadını
çıkart.
Hadi ama, serbest
olacaksın.
Ne istersen
yapabilirsin.
İster çorap örersin,
ister inanılmaz vücudunla insanları şaşırtırsın.
- Anlamadım.
- Cary Grant'miş.
Odamda oturup, sen
ve çocuklar için endişeleneceğim.
Eddie'yle platonik
olarak takılsana.
Yemek falan yiyin.
Yoksa yeterince iyi
değil mi.
Eski rock'çı Brian'ı
mı tercih edersin.
Onunla öğle yemeğine
çıkmam seni cidden rahatsız etmiş.
Onunla öğle yemeğine
mi çıktın.
Öğlen yemeği yiyeceğimizi
söylemiştim.
Onun davet ettiğini,
senin de onunla dalga geçeceğini sanmıştım.
Ama cazibesine
kapılmışsın.
Bunun anlamını bile
bilmiyorum.
Sakallı adam.
Hareket etmiyor.
Rüzgarı bekle.
Dalgalanıyor.
Baksana, şu kadarını
diyeyim.
O adam, bir kadınla
yediği bütün yemek boyunca sahte bir
hayat uydurmadı.
Beni kırdın şimdi.
Hoş değildi, ama
doğruydu.
Ben doğruyu söylerim.
Lütfen çocuklarıma
dikkat et.
Bir şey olmayacak.
Koridora oda servisi
var.
İçim bir fena oldu.
Tamam.
Görüşürüz.
Nihayet yalnız
kaldık.
Oyun oynayalım.
O oyunu güzel
oynuyorduk.
"Kendinden
başka biri olabilseydin kim olurdun.
" Rachel Ray.
Yemek yapabilmeyi
hep istemişimdir.
- Sahi mi.
- Çok hoş.
Ben başka biri olmak
istemiyorum.
Olduğum kişiden
memnunum.
Kendimi seçiyorum.
Ya da Kaptan Kirk.
İkisinden biri.
- Bu iyiydi.
- Evet.
Ya sen, Bart.
Bay DeCesare.
Postacı mı.
Neden.
Her şeyi çözmüş gibi
bir hali var.
Derin mevzular.
Tamam, devam edelim.
Pekala, "Sizi
üzen bir şey söyleyin.
" Judi Dench'in hiç
Oscar kazanamaması.
Bir felaket.
'N Sync'in dağılması.
Evet.
Hepimiz için zor oldu.
'N Sync kim.
Üzüntü.
Bart, sıra sende.
Benimkini söylemek
istemiyorum.
Tamam.
Devam edelim.
Hey.
Hadi ama.
Bizimle her şeyi
paylaşabilirsin.
Evet, paylaş.
Ağlayacak gibi duruyor ama neyse.
Babam bana zaman
ayırmadığında.
Hadi, ağlama.
Bir şey yok.
Bir şey yok.
Birazdan geçer.
Hadi.
Ona ihtiyacımız yok.
- Vay be.
- Hayır, hayır.
Bir şey yok.
Geçti.
Her şey düzelecek.
Bunun benle ilgisi Çok eskiden kalma bir şey bu.
Geçti.
Ne yapıyorsun.
Hiç beklenmedik bir
aksilikti.
"Babam bana
zaman ayırmadığında.
" Özür dileriz.
Üzüldüğünüzü, gerçek
hayatta sorunlarınız olduğunu biliyorum.
İnsana acı verir.
Ama anakaraya varana
kadar içinize atın.
Buraya gelip
yunuslarla yüzmek isteyen, ya da yüzme
bilmediği için sadece yanlarında durmak isteyen sizdiniz.
- Profesyonel olur
musunuz.
- Baş üstüne.
İki gün daha.
Sizi yatılı okula giderken bir tren kazasında
öldürene kadar.
Hani araba kazasıydı.
Bilmiyorum.
Bilimsel bir patlama falan da olabilir.
Yakında öleceksiniz.
Bu, iyi haber.
Değil mi.
Birkaç gün daha dikkatinizi
verir misiniz.
- Olur.
- Güzel.
Dümenden sarılın
bakalım.
Dünyadaki en mutlu
aileymişiz gibi gülün şimdi de.
- Tamam.
- Mümkün mü.
Gülün, gülün, gülün.
Tamam, böyle.
Daha yüksek sesle.
Sizi seviyorum
çocuklar.
Tatlım.
Ne var, ne oldu.
Çocuklar, az önce annenizle
konuştum.
Yarın babanızla bol
bol vakit geçirebileceksiniz çünkü
annenizle ben bütün gün kaplıcada olacağız.
Harika.
Harika.
Sizler çok Birazdan gelirim.
Seni seviyorum.
- Eyvah, sabrı
taşıyor.
- Tamam, iyi geceler.
Sabrı taşıyor.
Pekala, biz geldik.
Herkes çıksın.
Ne yapıyoruz.
Palmer kamerasını
odada unutmuş.
Kaplıcadan
geldiğinde ona bir sürpriz yapacağım.
Kamerasını çalarak
mı.
Hayır, birlikte
resimler çekeceğiz.
Böylece ne çok eğlendiğimizi
göstereceğiz.
Otelden çıkmadan
önce sifonu çekmeyi unuttum.
- Yani iki tane
sürpriz olacak.
- Tamam.
Hiç kimsenin senin
kadar sıçmaması lazım.
İlaç falan alman
gerekebilir.
Sopalarınız burada.
Teşekkür ederim.
Kameraya bakalım.
Çok eğleniyoruz.
Biz bir aileyiz.
Birbirimizi seviyoruz.
Klasik, Michael topu
deliğe soktu pozu da alalım.
Bum.
Top delikte.
Sen heyecanlısın.
Biz onun adına
sevindik.
Maggie topa vurdu ama
gücünü fazla verdiği için sırt üstü
yere düştü.
Şuna bak.
Sen gülüyorsun ama ben
endişelenmiş bir babayım.
Şöyle.
"Aman Tanrım.
" Pekala.
Şimdi söylediğim
bir şeye gülün.
Ben komik bir
babayım.
Aramız çok iyi.
Beni komik
buluyorsunuz.
Neden hep gülüyoruz.
Bir sorunumuz mu var.
Hayır, söylediğim
her şey sizi eğlendiriyor.
Hadi bakalım.
Ara verebilir miyiz.
Gerçekten eğlenceli
bir şeyler yapalım.
Hayır, eğlenceli bir
şey yapmayacağız.
Eğleniyor numarası
yapacağız.
Hadi.
Kameraya.
Merak etme.
Gerçek babamızla da hiç eğlenmeyiz zaten.
Tanrım.
Tamam, şuna ne
dersin.
Sana yüzme
öğreteceğim.
Annen dört saat
sonra kaplıcadan gelene kadar.
- Mümkün mü bu.
- Evet.
Ama sakıncası yoksa bir
resim daha çekeceğiz.
İki olsun.
Maggie.
Şunu havaya at.
İnanılır olsun.
Üç dediğimde.
Bir, iki, üç.
Şimdi, Michael, uzan.
Sırtına batmış.
Evet, boylu boyunca.
Şunu kıstırmaya
çalış.
Acı çekiyormuş gibi
yap.
Bir arkadaşım
yüzmeyi bütün yaz boyunca anca öğrendi.
O kadar hızlı nasıl
öğreteceksin.
Dedemin bana
öğrettiği şekilde.
Endişelenme.
Dedem bize sekiz saatte öğretti.
Tam bir kabustu.
Ama biz iki kişiyiz
ve ayığız.
Yani bir şey olmaz.
Harikasın.
Harika, değil mi.
Harika.
Biraz ilerleme
kaydedelim.
Eddie amcaya doğru
yüz.
Yere basmadan
gidebilirsen yunus kurabiyesi vereceğiz.
Deden de sana ondan
mı vermişti.
Hayır.
Dedem, Heineken dediği bir şey vermişti.
- Ben de onlardan
istiyorum.
- Sana yunus var.
Evet.
Kafana geldiğinde daha az acıyor.
Hastanın tekiydi.
Tamam mı.
Hazır mıyız.
Düşünme, yap.
Ayak çırp.
- Kurabiyeyi al.
- Ayağını oynat.
Çırp.
Çırp.
Orada.
Uzan.
Yaptın.
İyi gidiyor, kanka.
Al bakalım.
Vay be.
Çok iyiydi, kanka.
Kurabiyeni al.
Ama daha ilerleteceğiz.
Devlin.
- Devlin.
- Evet.
Haftaya Danny'nin
doğum günü var.
Ona ne alacağımı
bilmiyorum.
Kravat alma sakın.
Yüzlerce var ama
hiçbirini takmıyor.
Bunu bildiğim iyi
oldu.
Arabada sesli kitap
dinlemeyi sever.
Olta takımı.
Bayılır.
Kullanmaz.
Balığı yakaladıktan
sonra kancadan çıkaramaz.
Sadece koleksiyon yapar.
Şeker sever.
Jelibon.
En çok ona bayılır.
Ama en çok pamuk
şekerini ve fıstık ezmesini sever.
Bir paket jelibon al.
Pamuk şekeri ve
fıstık ezmesini ayırıp bir torbaya koy.
İnternetten aldığım kilitli
poşetlere olabilir.
Onun hakkında çok
şey biliyorsun.
Evet.
Onu ezelden beri
tanırım.
Müzik.
Müziği çok sever.
Ama 95'ten sonra
çıkan hiçbir şey olmaz.
Onu kaybedersin.
İzci kampına
gittiğim yıl.
Kaç kurabiyemiz
kaldı.
Kırk tane kadar.
40 kurabiye için 10
metreye ne dersin.
Yapabilir misin.
Dinlenmek ister
misin.
Yapalım.
Sahi mi.
Tamam, o hazır.
Yapabilir.
Hemen hemen.
Ne.
Hayır.
Aman Tanrım,
bayanlar baylar, kollukları çıkartıyor.
İş ciddileşiyor.
Emin misin Michael.
- Evet.
- Pekala.
Ne olursa olsun, sen
iyi birisin.
Çırpmaya devam et.
Gerekirse ben
yanındayım.
Yapabilirsin.
- Başla.
- Hadi Michael.
Başla.
Nefes al.
- Ayak çırp.
- Hadi.
- Kollarını hareket
ettir.
- Evet.
Kollukları yok.
Aman Tanrım.
Kurabiyeleri al.
Hadi tatlım.
Başaracaksın.
Biraz daha.
Biraz daha.
Yüz.
Yüz.
Birazcık daha.
Devam et, Michael.
Sakın bırakma.
Çok güzel.
İşte budur.
Aferin kanka.
Başardım.
Başardım.
Teşekkür ederim.
Hayır, kendin yaptın
kanka.
Muhteşemdi.
Aferin.
Neye bakıyoruz.
Tanrım.
Devlin.
Devlin.
Ödümü koparttın.
- Öyle mi.
- Evet.
Kolayca korkuyor
musun.
Menopoz işareti.
Devlin mi.
Palmer Dodge.
Bu, Devlin.
Aynı yüksekokula
gittik.
Aloha Palmer.
Kızın mı.
Hayır, hayır, ben
sevgiliyim.
Kimin sevgilisi.
Merhaba.
Benim adım Dolph.
"Willkommen.
" Çok güzelsin.
Evli, gururu
okşanmış.
Teşekkür ederim.
Danny nerede.
Danny suda, oğlumuza
yüzme öğretiyor.
Merhaba doktor.
Çok tatlıydı.
Şu işe bakın.
Adı Devlin olan kimseyle tanışmamıştım hiç.
Ama burada, senin de
adın Devlin Köpekbalığı!
Bavyera havuz
ragbisi oynuyoruz.
Lider benim.
Tamam.
Görüşürüz.
Beni yenmeye
çalışıyor ama yenemez.
Kimse yenemez.
Çok zevkli.
Her neyse, bu gece programımızda
bir boşluk var.
Danny'yle seni
yemeğe davet edecektik.
- Oceano's.
Saat yedide.
- Hayır.
Hayır, yenemez.
Köpekbalığı gibidir.
Hadi.
Kötü bir gece mi.
Kavga mı ediyorsunuz.
Hayır, kavga
etmiyoruz.
Kaynaşıyoruz.
İyiyiz biz.
Yo, her şey yolunda.
Bu gece buluşuruz.
Mükemmel.
- Mükemmel.
Gece görüşürüz.
- Tamam, Devlin.
Aman Tanrım.
Dolph.
Bırak da kız nefes
alsın.
Evet, ben - Dolph!
- Ne var.
Ne yapıyorsun.
Sen suda mı Anlamıyorum.
Neden evet dedin.
Çünkü bilmiyorum.
Hayır diyemedim.
Buradan bir yere
gitmem.
Palmer'a ne
diyeceğim.
Ne oldu, tatlım.
Bugün Dolph'un beni
suya batırması çok garip oldu, değil mi.
Hayır, hayır.
Koyun çobanları böyle şeyler yaparlar.
Çok fazla el şakası
yaparlar.
Böyle dostluk
kurarlar.
Seni aileden
sayıyor, sanırım.
Tamam.
Peki.
Bu gece diyorum ki ikimiz biraz baş başa kalsak.
Plastik ördeğimi
alıp hemen geliyorum.
Alo, bu gece
gelemiyorum.
Kızla baş başa
kalacağım ilk gece olacak.
Senden bir tek iyilik
istiyorum.
Bu gece benimle
yemeğe gel ben de bu korkunç, iğrenç insana
katlanabileyim.
Palmer'a ne
diyeceğim.
Telefonu ona verir
misin.
Tanrım.
O dinlediği 'N Sync
değildir umarım.
Hayır, hayır.
Asansörden geliyor.
Danny, en sevdiğim şarkıydı.
Seninle konuşmak
isteyen biri var.
- Kim olduğunu
bilmiyorum.
- Peki.
Alo.
Kim o.
- Palmer telefonda.
- Yani.
Telefonu al.
Onu dışarı davet et.
Bütün gece boyunca
onu otelden olabildiğince uzak tutman lazım.
Benim için yapar
mısın lütfen.
Hayır.
Yemeğimi zaten yiyorum.
- Ciddiyim.
Sana ihtiyacım var.
- Ne yapıyorsun.
Hayır.
Tanrım.
- Al hadi.
- Tamam.
Ben Dolph.
Dolph'muş.
Aklıma bir şey
geldi.
Bu gece ikimiz
yemeğe çıksak nasıl olur.
Akşam yemeğine.
Bu gece mi.
Birbirimizi
tanımamız lazım.
Aile kurumunda
simetri olması çocuklar için çok önemli.
Bekle.
Danny'ye bir sorayım.
Dolph bu gece yemeğe
çıkmak istiyor.
Hayır, hayır, hayır.
İyi, evet de.
Evet, olur.
Harika.
Çok teşekkürler.
Bütün gece boyunca ona
ne diyeceğim ben.
Avrupa aksanınla
saatlerce saçma sapan konuş.
Yap işte.
Ama otelden mümkün olduğunca uzakta olsun.
Tamam, ama yaparsam
gece senin yanında yatabilir miyim.
Hayır.
Neden ki, çok güzel bir odan var.
Sahi mi.
Napa Valley'deyken bize o sezonun Merlot için iyi olmadığını
söylediler.
Verite Cabernet alır
mısınız.
Cabernet biraz
ekşimtırak değil mi.
Aslında severim ama
aşırısını değil.
Notları inceledin mi.
Göz attım.
Evet.
Göz mü attın.
Hiç kitap okumadan
tıptan mezun oldum ben.
Sakin ol.
Bize en pahalı
şaraptan getir.
Herhalde güzeldir.
Mükemmel.
Bize bak, Katherine.
İkimiz de mutlu ve
evliyiz.
İnanabiliyor musun.
Hayal ettiğim her
şey, değil mi Yogi.
Bo-Bo.
- Yogi'm benim.
- Bo-Bo'm benim.
Hiç bıkmam.
Senin sarı
bombalardan içtiler galiba.
Burunları temizdir
umarım.
Dur biraz.
Kokuna bayılıyorum.
Hiçbir şey Devlin
kadar güzel kokamaz.
Devlin gibi kokmak
iyi bir şeydir.
Gerçekten burada mı
yiyeceğiz.
Evet.
Otel burasının harika ve çok uzak olduğunu
söyledi.
Evet, iyiymiş.
O arabayı istiyorum.
Karşılığında iki
tavuk veririm.
İki tavuk.
Çok naziksin ama Korkma.
Buraya yemeğe geldik.
Ayrıca o araba on
bin tavuk eder.
Üzerimden dökme.
Üzerimden dökme.
Ben bardağımı
yaklaştırırım.
Danny, estetik
cerrahısın demek.
Evet.
Çok akıllıca,
Katherine.
Hayır, o hiçbir şey
yaptırmadı.
Onunki doğal
güzellik.
- Gerçekten.
- Tatlım.
Ya ben.
Beni düzeltmek için ne yapardın.
Profesyonel açından
mı.
Hiçbir şey yapmazdım.
Hiç mi.
Çok tatlısın.
Kollarından bir sürü
yağ almışlar zaten.
Ama uzun kollular
bunun için var.
Nerede tanıştınız.
Bir konserde
tanıştık.
- Sting.
- Evet.
Not Defteri'nde
Konser.
Yağmur ormanları
içindi.
Biri seni arıyor.
"The
Omen"deki adam galiba.
IMan'in telefonu.
Bir saniye.
Söyleyeceğini
söylemeden önce bir şey söyleyebilir miyim.
IPod'u icat eden
adamın iPhone'u açtığında "iMan'in
telefonu.
" demesini
görmek - Evet.
McDonalds
palyaçosunun Grimace'in elinden çizburger
kapması gibiydi.
- Ciddiyim.
Müthiş bir şeydi.
- Çok doğru.
Dr. Kevorkian'ın kendini öldürmesini seyretmek
gibi bir şeydi.
Hayır.
Affedersiniz.
Derneklerimden biri arıyor.
Açmam lazım.
Erdemliliğin, zekan,
tutkun.
Güzelliğin,
tavırların, kadınlığın.
Birimiz ayrılırken
her zaman yaptığımız bir şey.
Onun en çok neyinden
hoşlandığımızı söyleriz.
- Çok hoştu.
- Çok iyi.
Beğendim.
Siz de denemelisiniz.
- Evet, denemeliyiz.
- Evet.
Sonra deneriz.
- İlla ki.
- Herkes yapamaz.
Şimdi yapacağız.
- Şimdi.
- Tamam.
Beş parasız kalınca
sokaklara çıkıp mallarımı sattım.
Mallar derken, vücudumu
kastediyorum.
Vücudum derken de
şnitzelimi.
Yardım edin.
Burada bir veteriner
var mı.
Beslediğim koyun
bayıldı.
Nefes almıyor.
Nesi var bilmiyorum.
O, o!
Veteriner değil ama koyun satıyor.
Ben, evet.
Ben varım, evet.
Gelin lütfen.
- Şimdi mi.
- Evet.
- Bu taraftan.
- Bu ne.
Bu, gerçek bir koyun
mu.
Pekala.
Evet.
Merhaba.
Evet.
Evet, uzman görüşüme
göre bu koyun ölmüş.
Çok üzgünüm.
Yemeğe dönelim.
Gösteri bitti.
Gidelim.
Hala yaşıyor.
Lütfen, bir şey yapın.
Hay sıçayım.
Birbirinizin gözünün
içine bakıp birbirinizin nesini sevdiğini söyleyin.
Sadece söyleyemez
miyiz.
Gözlere bakmak şart
mı.
Tamam.
Hazırız.
Hazır mısın.
Başla.
- Önce sen.
- Tamam.
Hadi.
Mizah anlayışını
seviyorum.
Sahi mi.
Tamamen mi.
En küçük parçasına
kadar.
Hikayelerini seviyorum.
- Biraz uzun
olabilirler ama - Önemi değil.
güçlü bitirmeye
çalışıyorum.
- Eğlendiriyorlar.
Bir de şeyi
seviyorum not defterini okumanı.
Tabii ki.
Bir de göstermek
istemediğin içi iyilik ve alçak
gönüllükle dolu kocaman bir kalbinin
olmasını seviyorum.
Kan yok mu.
Eminim vardır.
Ne bileyim, bence bence çok iyi bir insansın ve ben seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
Benim için bu kadarı
yeterli.
Oyun bitti.
Danny.
Tekrar mı başladı.
Bizim artık
Pekala, ilk diyeceğim şey dişlerini
yaptırmış olmanı seviyorum.
Böyle bir şey
diyeceğini Gerçekten korkunçtu, doğru.
Hayır, hayır.
Neyini seviyorum
biliyor musun.
Herkesin her
işine koşup hiç karşılık beklememeni.
Teşekkür
ettiğimde duyup duymadığını bile bilmiyorum.
Çok hoş.
Ve bir de Bir de
Sen, hayatımda hiç yalan söylemediğim tek insansın.
Yemin ederim.
Sana dünyadaki
herkesten daha çok güveniyorum.
Her sırrımı
biliyorsun.
Gülümsemeni
seviyorum.
Bu gülümseme
sihirli.
Ameliyathanedeyken
şöyle diyorum: "Pekala, 20 dakika sonra o gülümsemeyi göreceğim.
" Sanki günüm, o gülümsemeyle başlıyor.
Bizim kulüpte üç yıl
arka arkaya en iyi gülümseme ödülünü kazandım.
Küçük Bucky'cik
değil.
Başlayalım.
Merhaba, evet.
Dans ediyoruz, değil
mi.
Yaşamak ve daha çok dans etmek istiyoruz.
Hadi.
Hadi bakalım.
Biraz yemek ye.
Yemek ye.
Hadi.
Birkaç şey daha var.
Süt ver.
Evet, süt veriyor.
Hoşuna gidiyor.
Bana süt ver, bebek.
Pekala.
Bir, iki, üç, başla.
Hadi.
Bildiğim birkaç şey
daha var.
Bu iyi bir test.
Neden olmasın.
Pekala.
Onu öldürüyorsun.
Koyun yaşıyor.
Koyun yaşıyor.
Bir kere daha
deneyelim.
Bir daha.
Evet.
Benim işim bu.
Görüyorsunuz.
Evet.
Merhaba.
Ben Tanner Patrick Jr.
Efsanevi hula
yarışmasına hazırız.
Efsanevi mi.
Hiç duymamıştım.
Senin bir zamanlar ayık
olduğun kadar efsanevi.
Lafa gelince var da,
işi kim yapacak.
Kim benimle bayanlar
tuvaletine gelir.
Bence katılmalısın,
Devlin.
Kazanabilir.
- Ben varım.
Ben varım.
- Çok iyi.
Katherine.
Ya sen.
Bu Katherine'e göre
bir şey değil.
Değil mi, Katherine.
Hayır, hayır, bana Onun işi.
Benim değil.
Bazı insanlar yedek
kulübesinde daha rahat eder.
Ona kızma, tatlım.
Dürüstlüğün,
korkusuzluğun ve gıdıklanma noktan.
Yaratıcılığın,
cesaretin ve meme uçların.
Başlayalım.
Nasıl kazanacağım.
Şu hula oyununa
katılacağım.
Kendini mecbur
hissetme.
Mecbur hissetmesi
gereken ben değilim.
Bayanlar baylar, bu
geceki hulacı kızları alkışlayalım.
Benim yıldızlarım.
Kurallar şöyle.
Ne kadar güçlü
parladıklarına siz karar vereceksiniz.
Jüri de yargıç da
sizsiniz.
Gördüklerim hoşuma
gitti.
Hula yarışması
başlıyor.
Jüri sizsiniz.
En beğendiğiniz hulacı kıza oy vereceksiniz.
Bu kızımıza ne
diyeceksiniz.
Sizden küçük bir
alkış alabilir miyim.
Kimsede vicdan
kalmadı mı.
Hadi, çok iyiydin.
Çok iyiydin.
Zor iş.
Sizin için ne
gelecek.
Kimse yok mu.
Bu adamın boyu ne
kadardır.
Kimin.
Tanner'ın mı.
Bilmem.
Evet, Tanner.
Bayağı uzun.
1,90 vardır.
Bilmem.
Olumlu bir tepki
alabilir miyim.
Teşekkürler.
Bu küçük kıza ne
dersiniz.
Bu gece onun gecesi
olsun.
Ne dersiniz.
Güzel.
Bu neşe devam etsin.
Peki bu dev anasına
ne diyeceksiniz.
Alkışlar Kusura bakma.
Şike var.
Bizim uzun
kaçabildiği için şanslı.
Tempoyu artıralım
çocuklar.
Ne.
Bu ne böyle.
Çok daha hızlı.
Muhteşem.
Evet bebek.
Ne.
Hadi.
Bu gece hile falan
yok.
Buraya şimdiye kadar
gelen en ateşli iki hatun burada.
Ama işimiz daha
bitmedi.
Yardım edin.
Kazananı seçmeliyiz.
Duyayım sizi.
Güzel.
Bunu geçmek zor
olacak.
Kimseyi
kandırmayalım.
Peki bu kız için.
İşte budur.
Kazanan
Bo-Bo'm benim.
Berabere.
Durum berabere.
Harika.
İkimiz de kazandık.
Güzel.
Beraberliği ne bozar.
Beraberliği ne bozar.
Beraberliği şu
şekilde bozabiliriz.
Buna Hindistancevizi
Öpücüğü deniyor.
Oyun şöyle oynanıyor.
Hindistancevizi
göbeklerinde duruyor.
Ellerini kullanmadan
ağızlarına kadar çıkartmaları lazım.
Odaklan.
Odaklan.
Hindistancevizine
dokunan diskalifiye olur.
Hazır mısınız.
Bir, iki, üç, başla.
Tamam.
Yavaş.
Tamam, pekala.
Sakin, sakin.
- Dur ben çıkarayım.
- Tamam, çıkar.
Yukarı çıkar.
Hadi.
Hindistancevizlerini
bana uzat.
Tamam.
Benim hindistancevizlerim.
- Yukarı.
Tamam.
- Çok aşağıdayım.
Hindistancevizlerini
sık.
Sık.
Bütün boşluklarını
kullan.
Korkma.
- Yukarı
çıkartamıyorum.
- Uğraşıyorum.
Sessiz olur musun.
- Öyle kal.
- Dur.
- Tamam, böyle iyi.
- İyi mi.
Bunun için üzgünüm.
Sahi mi.
Gerçekten üzgün müsün.
Hayır, değilim.
Hoşuma gitti.
Evet.
Kaldır, kaldır.
Ellerinle değil.
Sersem.
Hadi.
- Şunun yaptığına
bak.
- Ne oldu.
Göremiyorum.
Odaklan.
Yavaş.
Yavaş.
Yaptı.
Haksızlık bu.
Bunu yapamaz.
Hayır.
Kurallara uygun.
Hadi.
Hadi.
Hadi.
Yakaladım.
Hala zaman var.
Hadi.
Birbirinize
dokunabilirsiniz.
Hindistancevizine
dokunamazsınız.
- Ne oldu.
- Bu ne.
Hangi parfüm.
- Neden durdun.
- O parfümü hala
sürüyorsun.
- Şunu keser misin.
- Güzel koku.
Hadi, devam.
Ağzına getiremedin
mi, Bo-Bo.
Kıçını suratımdan
çek.
- Bunu sevdim.
- Aferin sana.
Tamam.
Kazanan belli oldu.
Kazanan belli oldu.
Hindistancevizi
Öpücüğü Şampiyonları burada.
Muhteşem.
Hiçbir şeyi
beceremiyorsun.
Bo-Bo.
Çok iyi bir takım
çalışması.
Ne kadar zamandır
evlisiniz.
- Sekiz yıl.
- On yıl.
- On yıl.
- Sekiz.
- Uzun süredir.
- Çok uzun süredir.
- Suratının
ifadesini gördün mü.
- Evet.
Bunun bana ne kadar keyif
verdiğini biliyor musun.
Sen hokkabazlık
yaparken suratının ifadesi nasıldı.
- En çok
hokkabazlığı sevdim.
- Çok iyiydi.
Beğendin mi.
Çok hoştu.
Ya kolundaki
işlemden bahsettiğinde.
En güzeli de şu anda
iPod'çunun canına okuyor olması.
Şu anda.
Biliyorum.
Çok güzeldi.
Çok eğlenceliydi.
Baksana, senle ben
galiba ilk defa bir yere gittik.
Sadece ikimiz.
Farkındayım.
Dudak altı yamasına üzüldüm şimdi.
Cidden.
Şimdi gerçek bir
erkekle çıktın.
Gerçek erkek derken,
duş yapan birini kast ediyorum.
Bu adama bu kadar
takman çok hoş bence.
Sizin birlikte
olduğunuzu düşünemiyorum da ondan.
Birlikte olduğumuzu
kim dedi.
- Sen.
- Sen.
Bu adamla konuşurken
çok heyecanlanıyorsun.
Dr. Gervitz muayenehanesini New York'a taşıyormuş.
Ya.
Brian onunla
gitmeyecek.
Bana, acaba onun
yerine gider miyim diye sordu.
Gidiyor musun.
Hayır.
Bana bunu yapamazsın.
Ne tepki vereceğini
merak ettim.
Bensiz yapamazsın.
"Ne yapacağım.
Nereyi imzalayacağım.
Nasıl ödeyeceğim.
" Ama benimle
biraz oynadın.
Daha önce de
söyleyebilirdin.
Benimle dalga geçtin.
Beni kıskandırmaya
çalıştın, değil mi.
Hayır.
Seni kızdırmak hoşuma gitti.
Komikti.
Neden ki, kıskandın mı.
Hayır.
Saçmalama.
Kıskanmış mıymışım.
Hayır.
Şu haline bak.
Sırıtmana engel olamıyorsun.
Neden gülüyorsun.
Bu kadar dişin
olduğunu bilmiyorum.
Öyle.
55 tane var.
Hayır.
Yani bir şey yok mu.
Seninle Bir şey yok mu.
Sevgi bağı yok mu.
Hayır.
Hiç yok.
Öyleyse çok yazık.
Ne.
O hindistancevizi
araya girdi.
Sence de çok yazık
değil mi.
- Hayır.
- Hayır, kötü oldu.
O hindistancevizi orada
olduğu için şanslısın.
Sence ben kendim halledemez
miydim.
Haklı olabilirsin.
Bilmediğim başka
hünerlerin var mı.
- Bilmem.
- Tamam.
Hiçbir şey
bilmiyorum.
Anne.
Merhaba çocuklar.
Ne yapıyorsunuz.
- Çocuk bakıcı
uyuyakaldı.
- Harika.
Hawaii'li Rosa gibi
bir şey yani.
- Öyle mi.
- Aman Tanrım.
- Evet, uyumuş.
- Şuna bak.
- Vay be.
- Derin dalmış.
Neyse.
Sizi gördüğüme sevindim.
İyi geceler.
Çok iyiydiniz.
Bir günlük daha
yalan kaldı.
Bitti sayılır.
Son aşama.
Tamam.
Artık uyumanız lazım.
Evet.
- Yorgun musun.
- Evet.
İyi geceler.
- Çok keyifliydi.
- İyi işti.
- İyi geceler.
- İyi geceler.
- İyi geceler.
- Tamam.
Tamam, Danny.
Tamam, iyi geceler.
Sabah görüşürüz.
Uyumayacak.
Merhaba.
Danny orada işte.
Sizi gördüğüme
sevindim.
- Nereye gidiyordun.
- Ne.
Şeye gidiyordum Neredeydiniz.
Sizi arıyordum.
Ne oldu.
Yemek nasıl geçti.
Dolph bir koyuna hayat
öpücüğü verdi.
Sonra da bir şeyler
içtik.
Boğuluyordu.
Ben de kalp masajı
yaptım.
Ailenin yüz
karasıydı.
Ama aynı zamanda
beyazdı, bunun bir anlamı varsa.
Bu gezinin ve senin
ne kadar harika olduğundan bahsettik.
Şaka bir yana,
gerçekten birinci sınıf.
Çocuklar ve ben
sürekli zamanını almasaydık yapmayı
düşündüğün şeyi yapacak zaman
bulabilirdin belki.
Tek yüzük olayı.
Ona bundan bahsettin
mi.
Bana yüzük almana
gerek yok, Danny.
Evlenelim hadi.
Burada.
Şimdi mi.
Neden olmasın.
Hawaii'deyiz.
Yarın evlenelim.
Tanıştığımız andan
beri her şey çok özel.
Çocuklarla aranın nasıl
olduğunu gördüm.
Tam, kocamın
olmasını hayal ettiğim gibi.
Beklemek istemiyorum.
Seninle olan
hayatıma başlamak istiyorum.
Merhaba.
Herkese merhaba.
Dolph.
Burada mıydın.
Her yerde seni
arıyordum.
- Beni mi.
- Evet.
Gel.
Hadi, gidelim.
- Olmaz, gidemeyiz.
- Ne.
Benim küçük
"Oompa-Loompa"m.
Danny ve Palmer yarın evlenecek.
- Ne.
- Hayır, hayır,
yani, neden.
Evet öyle.
Sen ne düşünüyorsun.
Sence ne düşünüyorum.
Benim ne düşündüğüm
ne fark eder.
Bence bu harika.
Teşekkürler, Devlin.
Umarım yarın orada
olursun.
Gelemem.
Eski eşin nikaha
gelmesi uğursuzluk getirir.
Hadi Dolph.
Gidelim.
Nereye gidiyorsun.
Buradalar zaten.
Sevişmemiz lazım.
- Ne.
- Tamam mı.
Hadi.
Tamam.
Bu arada, tebrikler.
Konuşurken bir
yandan da deniyorum.
Biliyorum ama daha
yeni aldım.
Yanımda birkaç tane
getirdim.
Şu anda giydiğim
muhteşem.
Michael.
Kaka şey.
Kakacı sapık.
Michael, bokun
kokuyor.
- Alo.
- Merhaba.
Uyanık mısın.
Selam.
Evet.
Aradığın iyi oldu.
Öyle mi.
Evet.
Uçuş saatlerine bakıyordum.
Yarın ailenin
gelmesi için.
Hayır.
Bunu yapmana gerek yok.
Onun ailesi gelmiyor.
Zaten Palmer kaçamak bir şey istiyor.
Kaçamak.
Anladım.
Yarın ne
giyeceğinize karar verdiniz mi.
Sence bu iyi bir fikir
mi.
Ne.
Düğün mü.
Evet, düğün.
Palmer'la olan
ilişkim.
Buraya bunun için
gelmedik mi.
Galiba.
Sence çılgınlık
değil mi.
Danny, benim iznime
ihtiyacın yok.
Tamam mı.
Sen yetişkinsin.
Biliyorum.
Ben sadece
Bunu yapacak olursam ofiste
aramızda tuhaf bir gerginlik oluşabilir.
Bunun için
endişelenmene gerek yok.
New York'a mı
gidiyorsun.
Evet.
Ben, yani işte her ne kadar yüzümü yeniden yapmanı sabırsızlıkla beklesem de yeni bir başlangıca ihtiyacım var.
Alo.
Orada mısın.
Anlıyor musun.
Galiba.
Bu görüşmede ne
kadar çok tahmin yürüttün.
Boşandım.
İki çocuğum var.
Tahminler için
zamanım yok benim.
Yarın önemli bir
gün, Doktor.
O yüzden biraz uyu
sen de.
Bu kadar.
Başka bir şey için endişelenmenize gerek yok.
Çiçekler, müzik ve
mekan hazır.
Hawaii tarzında.
Bayılacaksınız.
Hayatınızın en güzel
günü olacağından emin olabilirsiniz.
- Devlin.
- Evet.
Palmer.
Ben Ne
kadar da güzel olmuşsun.
- Sahi mi.
Teşekkür ederim.
- Evet.
- Devlin, sana bir
şey sorabilir miyim.
- Tabii.
Hala Danny'yle olmak
istiyor musun.
- Ne dedin.
- Çünkü galiba sana hala aşık olabilir.
Sahi mi.
Bunu nereden
çıkardın.
Senin yanında çok
neşeli.
Şakalarına gülüyor.
Benimkilere gülmüyor.
Palmer, emin ol,
Danny'yle aramda hiçbir şey yok.
Biz sadece birbirimizi tanıyoruz.
Onun hayalindeki kız
sensin.
Dün gece kendi
söyledi bana.
Devlin, ne kadar
rahatladım.
Çünkü senin karşında
hiçbir şansım yok.
Arkanı dön.
Olmuş mu söyle.
- Askıyı burnuna
kaldır.
- Dur.
Affedersiniz.
- Buyurun.
- Teşekkür ederim.
Katherine.
- Katherine.
- Devlin.
- Dün gece çok
eğlendik.
- Öyle.
Hala yaptığınız
hileyi çözmeye çalışıyorum.
Hile yapmadım.
Kendiliğinden oldu.
Danny nerede.
Devlin Danny kendi düğününde.
Ne dedin.
Onunla hiç
evlenmedim.
Koca bir yalan
uydurdum.
Neden.
Doğruyu bilmene
katlanamazdım.
Sahi mi.
Evet.
Ben bekar anneyim.
Dünyada her şeyden
çok sevdiğim iki çocuğum var.
Honda arabam var.
Hala çevirmeli
İnternet bağlantım var.
Okulu 2,7'yle
bitirdim.
3,4'le değil.
Hazır doğru
söylemeye başlamışken çocuğumun
kakasına senin adını verdim.
Danny'nin yanında
çalışıyorum.
Onun asistanıyım.
O kadar.
Sahi mi.
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Aranızda güçlü bir
bağ vardı.
Harika biridir.
Tanıdığım en harika
insan.
Ona aşığım ama bunun bir önemi yok çünkü şu anda başkasıyla evleniyor.
Lan'la ben
ayrılıyoruz.
Ne.
Ne oldu.
Öncelikle, o
eşcinsel.
- Eşcinsel mi.
- Baksana şuna.
Ne kadar güçlü bir
kas.
Sıkıyorum.
Devlin, dün gece
hindistancevizini kıçıyla tutarken biraz
anlamıştım.
Aynısını sabunla
yaparken görmüştüm.
Ya iPod.
- Hiçbir haltı icat
etmedi o.
- Etmedi mi.
Hayır.
Basket maçında faul atışı ona çarptığı için
açtığı davayla zengin oldu.
Tanrım.
Bu çok ne.
Çok farklı.
Bu doğruları söyleme
işini neden daha önce yapmadık ki.
Bilmem.
- Ne oldu.
- Çok hoş.
Doğruları söylemek
çok iyi oluyor.
Gerçekler eğlenceli,
değil mi.
Bana aşık olduğunu
söylerken de doğru mu söylüyordun.
- Sizi yalnız
bırakayım.
- Tamam.
- Gidip boşanayım.
- İyi şanslar.
Çocuklarım nerede.
Palmer onları
dondurma almaya götürdü.
Düğün nasıl geçti.
Pekala, bak.
Bir uçurumun tepesinde
dikildik.
Pasifik'e baktım, sonra
kendimi düşündüm.
Vay be.
Sevdiğim insanla yeni bir hayata başlamak üzereyim.
Ama tek sorun sevdiğim
insan yanımda değildi.
- Değil miydi.
- Değildi.
Evlenmedin mi.
- Yapamadım.
- Yapamadın.
Aramızda özel bir
şey olmadı mı.
Danny, ben Dümen olmayan bir tatile çıkıp da bunun
gerçek hayat olduğunu anladığında ne olacak.
Hayatımdaki gerçek
tek şey sensin.
Danny, hadi ama.
Ben Güzel
bir kız ve Ben 23 yaşında değilim.
Öyle değilim.
Palmer iyi, hoş bir
insan.
Tek sorun, o sen
değil.
O, sen değil.
İki çocuğum var.
Onları uçuruma
sürükleyemem.
O çocukları
dünyadaki her şeyden daha çok sevdim, müdür hanım.
O çocuklarla günde
23 saat beraber olmak istiyorum.
Ya kalan saatte.
Çok güzel.
- İşte böyle olacak.
- Neyse.
Sonu herkes için
iyi bitti.
Ufaklık yunuslarla
yüzdü.
Palmer, eve
dönerken kendi yaşında bir tenisçiyle tanıştı.
Çocuk 'N Sync'in en
büyük hayranı.
Maggie, üç haftalık
oyunculuk dersleri alacak gerçek Dolph Lundgren'den.
Peki ben ne oldum.
Nihayet alyansımı gerçekten
takıyorum.
Kadınlar sorduğu
zaman evlendiğim kadının beni
dövmediğini beni aldatmadığını içmediğini, en azından çok içmediğini ve ömrümü onunla geçireceğimi söylüyorum.
Katherine adlı bir
kadınla.
Eşinizle dans etmek
ister misiniz, Dr.
Maccabee.
İsterim, Bayan
Maccabee.
Evet, olur.
Bir tane daha.
Haklısın.
Dudak altı yaması çok iyi bas çalıyor.
Ne demiştim.
- Tekrar yap.
Şaka yaptım.
- Yapma.
Anladım.
Uzun ve itici.
Dalgalanması için
rüzgara bile gerek yok.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »