Print Friendly and PDF

Translate

Lanetli Kan (2013) Stoker

|


99 dk
Yönetmen:Chan-wook Park
Senaryo:Wentworth Miller
Ülke: İngiltere, ABD
Tür:Dram, Gerilim
Vizyon Tarihi:26 Nisan 2013 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Clint Mansell
Web Sitesi:Resmi site
Oyuncular
Mia Wasikowska
Nicole Kidman
David Alford
Matthew Goode
Peg AllenPeg Allen

Özet

Ölen babasının yasını tutan genç bir kız aileyle tanışmak için gizemli bir şekilde ortaya çıkan bir amcayla ilgilenmeye çalışır.
India Stoker (Mia Wasikowska) trajik bir trafik kazasında babasını ve en yakın arkadaşı Richard’ı (Dermot Mulroney) kaybeder. Ormandaki sessizlik, sakin kasabasının verdiği huzur ve evdeki loş ortam aniden hem bu gizemli kazayla hem de var olduğundan haberi olmadığı Amcası Charlie’nin (Matthew Goode) gelişiyle tamamen değişir. Charlie India ile duygusal olarak dengesiz bir durumda olan annesi Evie’nin (Nicole Kidman) yanına taşınınca, India babasının bıraktığı boşluğun sonunda kan bağı olan birisi tarafından doldurulduğunu düşünür. Ancak eve taşınmasından bir süre sonra India bu gizemli ve etkileyici adamın gizli dürtüleri olduğundan şüphelenmeye başlar. Ancak hiç arkadaşı olmayan genç ve yalnız kadın India öfkelenmek veya korkmak yerine ona günden güne daha fazla aşık olmaya başlar.

Altyazı

Kulaklarım başka kimsenin duymadığı şeyler duyar.
  Başka kimselere görünmeyen uzaktaki küçük şeyleri görürüm.
  Bu güçlü duyular hayat boyu süren bir özlemin ürünleri.
  Kurtarılma özlemi.
  Tamamlanma özlemi.
  Tıpkı bir eteğin uçuşmak için rüzgâra ihtiyacı olması gibi.
  Şeklimi sadece kendime ait şeylerden almıyorum.
  Annemin bluzunu giyip, üzerine babamın kemerini takıyorum.
  Giydiğim ayakkabılar ise amcamın.
  Ben buyum.
  Nasıl bir çiçek alacağı rengi seçemezse   bizler de dönüşeceğimiz şeylerden sorumlu değilizdir.
  Ancak bunu fark ettikten sonra özgür olabiliriz.
  Ve yetişkin olmak   özgür olmaktır.
  Mutlu Yıllar
Mutlu Yıllar
 India Aile babası   karısı Evelyn'e sadık bir eş   sevgili kızı India'nın babası.
  Hayatta, nasıl dürüst, namuslu   ve açık sözlü yaşanabileceğinin   kanıtı olan   şehrin örnek bir vatandaşıydı.
  - India?
  - Richard Stoker sebebini bilmediğimiz   ve bilemeyeceğimiz  India?
   kimsenin tahmin edemeyeceği   elim bir kaza sonucu aramızda ayrıldı.
  Richard gibi olağanüstü yetenekli bir mimar için bile   Tanrı'nın planını öngörmek   mümkün olmadı.
  India?
  India?
  Misafirler birazdan burada olur.
  Bayan McGarrick'e mutfakta yardım edebilir misin?
  Lütfen.
  Bana bunu yapma, India.
  Bugün olmaz.
  Arabadan çıkardıklarında tamamen yanmış haldeymiş.
  - Kömür haline gelmiş.
  - Korkunç bir kaza.
  India babasına çok düşkündü.
  Şimdi kim bakacak ona?
  Annesi var ya.
  Annesi mi ona bakacak?
  Tam tersi olmasın da  Bütün bu kaza meselesi çok tuhaf.
  Dedikoduları duydun mu?
  Arabayı köprüden bilerek mi aşağı sürdü diyorsun?
  Öyle olsa evin neden iki eyalet uzağına gitsin?
  - Her şey yolunda mı?
  - Evet, Bayan McGarrick.
  Yumurtalar dolapta fazla mı kalmış?
  Sen ne diyorsun?
  Kırmızıbiberi az mı koymuşum?
  Yumurta dolmaların bana çocukluğumu hatırlatıyor.
  Büyümüş olabilirsin ama hala yumurta kabuklarını yere döküyorsun.
  Ayakkabıların dar mı gelmeye başladı?
  Doğum günü hediyeni buldun mu?
  Kutuyu buldum ama içi boştu.
  Emin misin?
  Kontrol ettin mi?
  Tekrar kontrol et.
  Her sene doğum günümde babam bana ayakkabı alıyor zannediyordum.
  Ama meğerse yıllardır bana ayakkabı alan  Bunun neyi açtığı söyler misin bana?
  Nereden bileyim?
  Aslında dört tanelerdi ama ben çocukken bir tanesini kırdım.
  Ama şimdi eve bakıyorum da   biri, bir tanesini daha kırmış.
  Ben kırmadım.
  Taşınırken, hizmetçilerden biri kutudan çıkarırken kırdı.
  India, gel Charlie amcana merhaba de.
  India?
  Buraya gel.
  Görüşürüz.
  Merhaba, India.
  Hadi gel.
  Dokunulmaktan hiç hoşlanmaz.
  Ben annesiyim.
  Ne talihsizlik değil mi?
  Richard senin çıktığın seyahatlerden hayat boyu dönmeyeceğini söylerdi.
  Ne oldu, India?
  Yüzün kireç gibi, bembeyaz.
  Kötü bir şey mi oldu?
  Evet.
  Babam öldü.
  Ne kadar güzel.
  Richard, India'nın avcılık yeteneği ile çok övünüyordu.
  Öldürdüğü her şeyi doldurtup sakladı.
  Ne kadar gereksiz yere ölen canlılar.
  Bu kuşlar ormanın derinliklerinde yaşarlar.
  Avlamak çok zordur.
  Richard'la India iyi bir takımdı sanırım.
  Kardeşinin cenazesine siyah giymeden gelmesi terbiyesizlik.
  Doğudan yeni gelmiş olmalı.
  İstanbul'da bir kazıda mıydı?
  Hayır, ben Endonezya'da altın arıyordu diye biliyorum.
  Güzel sözleriniz için teşekkür etmek istiyorum.
  Richard'la sen her kelimesini hak ediyorsunuz.
  İşte buradasın.
  Gel bize katıl.
  Richard'ın kardeşi ile tanışın.
  Geri döndü.
  Bloomlarla tanış.
  Çok yakın dostlarımızdır.
  İyi akşamlar.
  Richard'ın bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.
  Tanıştığımıza memnun oldum.
  24 yaşında Oxford'dan doktorasını almıştı.
  Stoker çok zekiydi.
  Evet, tabii.
  India'ya baksana.
  Tekrar merhaba.
  Şu an kendini neden dezavantajlı hissettiğini bilmek ister misin?
  Bugüne kadar varlığından haberdar olmadığım için olabilir mi?
  Çünkü benden aşağıda duruyorsun.
  Babama benziyorsun.
  Başın sağ olsun.
  Sen de kardeşini kaybettin.
  60 saniye sonra annen sana bir süre burada kalacağımı söyleyecek.
  Ama bunun senin de kararın olmasını istiyorum.
  Neden?
  Çünkü   böyle olması önemli.
  Çok güzel bir bahçe.
  Toprak   çok yumuşak.
  Tam kazmalık.
  Benden istediğin her şeyi yaptım.
  Yıllardır seni her konuda bilgilendirdim.
  Onca zaman gözün, kulağın, ellerin oldum.
  Bebekmişsin gibi davranıyorsun.
  Çocukluğundan beri bana aynı şeyi yapıyorsun.
  Usandım, bıktım, yoruldum artık!
  Bayan McGarrick?
  Bayan McGarrick?
  Nerede bu?
  Bugün hiç görmedim.
  Günaydın.
  CENAZALER VE YAS TUTMA ANSİKLOPEDİSİ Öğleden sonra oldu.
  Öyle olmuş galiba.
  Bana da kahve  Aferin kızıma.
  Teşekkürler.
  Ne yapacaksın bugün?
  Perdeleri çeker   saatleri durdurur   odama çekilirim diye düşünmüştüm.
  Bu kadar karamsar olma.
  Çıkar şu elbiseyi.
  Ne bu?
  Yas kıyafetim.
  Neden biraz dışarı çıkmıyoruz?
  Alış veriş yapar, dondurma yeriz.
  Viktorya döneminde dulların kocalarının ardından iki yıl yas tutması beklenirmiş.
  En az iki sene.
  - India  - Eski çağlarda Çin'de olsak   mezarının yanına hasırdan bir kulübe yapıp, üç yıl boyunca bir şey yapmadan orada kalırdın.
  Sen, ben, dondurma, temiz hava  Hadi ama yıllardır babanla av gezilerine çıkıyorsun   senden istediğim bir öğleden sonra sadece.
  Baban da bunu yapmanı isterdi.
  Babanla aramız hep mesafeli değildi.
  Onun genç olduğu   zamanları özlüyorum.
  PASAPORT India!
  India!
  Aroması dolgun.
  İyi bir yıl seçmişsin.
  Daha genç şaraplarla bunu mukayese edemezsin.
  Fazla tanenli.
  Henüz açılmaya hazır değil.
  Keşke sen de bizimle gelseydin, India.
  Üstü açık araba, temiz hava  Çok iyi geldi.
  Bir yerde durduk.
  Charlie amcan sana dondurma aldı.
  Bir kutu çikolatalı, bir kutu vanilyalı.
  Doğru almışım, değil mi?
  Ben ikisinin karışık olduğu dondurmaları severim.
  İkisini birbirine de sen karıştırıver, tembel şey.
  Bayan McGarrick nerede?
  Hala görünmedi.
  Ne?
  Yemekte ne yiyeceğiz?
  Mutfakta pek becerikli değilimdir.
  Ben yemek yapmaktan biraz anlarım.
  Zahmet etmene gerek yok.
  Seve seve yaparım.
  Charlie, kimsin sen?
  India, bunları dondurucuya koyar mısın, lütfen?
  Amcanın dediğini yap.
  Teşekkürler.
  Aşağısı çok mu soğuk?
  Hayır.
  Eskiden, bir zamanlar   Richard da böyle yemekler yapardı.
  Öyle değil mi, India?
  Affedersin.
  Sen doğmadan önceydi tabii bunlar.
  Böyle yemek yapmayı nereden öğrendin?
  Madam Jacquin'den.
  Toulouse'un hemen dışında Michelin yıldızlı "L'Institution" adında bir restoranı vardı.
  Kadın bir aşçı.
  Erkeklerin, kadınların yapamadıkları hiçbir konuda usta olamayacaklarını söylerdi.
  Ne demek istiyorsun?
  Fransızcada kulağa daha iyi geliyor.
  Eve gelirken sana söyledim mi?
  Fransızca aksanın kusursuz.
  Birinci sınıf bir eğitim almanın getirilerinden biri.
  Hayatımın geri kalanı boyunca bu eve kapatılmış bir biçimde geçiriyor olsam da   kusursuz Fransızca konuşabiliyorum.
  Hayatının geri kalanını bu eve kapanarak geçirmeyeceğini biliyorum.
  Günlerin nasıl geçiyor?
  Kardeşimin karısını tanımak istiyorum.
  Nereden başlayacağımı bilmiyorum.
  Charlie, yemeğine dokunmamışsın bile.
  Bizi zehirlemek için yemeğe zehir mi koydun yoksa?
  Ama India hepsini yedi.
  Neredeyse tabağı yalayıp temizledi.
  Yemeği beğendiğine sevindim.
  Size başka ne ikram edebilirim?
  Mesela dondurmaya ne dersiniz?
  Hayır.
  "Hayır, teşekkürler.
 " Hayır, teşekkürler demek istedim.
  Yemekten sonra bize bir şey çalmak ister misin?
  Sanmıyorum.
  Sen ister misin?
  India.
  Hayır, istemiyorum teşekkürler demek istedim.
  Bana bir amcam olduğunu neden söylemedin?
  Charlie'yi ben bile tanımıyordum.
  Babanla tanıştığımızdan beri seyahatte.
  Baban bana: "Eve hiç uğramayan biri nasıl aileden biri olabilir ki" derdi.
  Richard'dan bahsetmeyi bırakalım.
  Affedersiniz.
  Özür dilerim.
  1994.
  Senin doğduğun yıl.
  Benden ne istiyorsun?
  Arkadaş olmak istiyorum.
  Arkadaş olmamıza gerek yok.
  Aileyiz.
  Dikkatlice gözlem yapmak zaman ister.
  Doğru anı bekleyin   bakışlarınızla sonunda cismin içine gireceksiniz.
  Bak Marv   şu çiçeği görüyor musun?
  Benim gözlerim senin içine giriyor.
  Pitts.
  Evet, Bay Feldman?
  Sınıftaki diğer arkadaşlarınla paylaşmak istediğin bir şey mi var?
  India ile paylaşmak istediğim bir şey var.
  Anne?
  Yağmur yağacak.
  Rahat bırak.
  İşte böyle.
  Parmaklarını kıvır.
  Hayır.
  Beni izle.
  Gördün mü?
  Nasıl piyano çalacağını öğretiyorum.
  Charlie amcan piyano çalmayı hiç bilmiyor.
  Üzerine kuru bir şeyler giy.
  Sonra da gel beraber çalalım.
  Önce sıcak bir duş al.
  Hasta olacaksın yoksa.
  Hadi.
  Bir daha.
  Günaydın, hayatım.
  Charlie dün kortu temizledi.
  Biraz oynayacağız.
  Sen de gelmek ister misin?
  Merhaba, India.
  Richard'ın kemerlerinden birini taktım.
  Beyaz pantolonları bana biraz bol geldi.
  Hazır mısın?
  Hadi gidelim.
  India?
  Benim.
  Gin halana sarıl bakalım.
  Gwendolyn'e ne zaman vardın?
  Saat dört gibi.
  Tabii, doğru ya.
  Peki ne zaman gidiyorsun?
  Orası belli değil.
  Aslında bir iki gün kalmayı planlıyordum ama   sanırım daha uzun süre kalmalıyım.
  India ile biraz vakit geçirmek istiyorum.
  Ne kadar şanslı.
  - Charles?
  - Gin hala.
  Sen buraya geleli ne kadar oldu?
  Çok olmadı.
  Avrupa'daki işlerinden bize zaman ayırdığı için minnettarız.
  Avrupa mı?
  Evie, hayatım diyorum ki yemekten sonra seninle biraz konuşsak mı?
  - Konuşuyoruz ya.
  - Baş başa.
  Ne hakkında?
  Richard, mesela.
  Evet, Richard.
  Benim yeğenim, senin de rahmetli kocan.
  İsmini kolay kolay unutacağımı sanmıyorum.
  Elbette unutamazsın.
  Ben sadece yapılması gereken   şeyler olabilir diye düşündüm.
  Halledilmesi gereken meseleler.
  Avukatımız seni ilgilendirecek bir durum olmadığını söyledi.
  Mirasta yoksun.
  Hayır, hayatım.
  Tamamen farklı bir şeyden bahsediyorum ben.
  Mesela belki de   Charlie ile birlikte bu şekilde burada yaşamandan konuşabiliriz.
  Gin hala konu benimle ilgili düşüncelerini ifade etmek olunca, hiç çekingen değildir.
  Tıpkı Richard'ın bana evlenme teklif ettiğinde olduğu gibi.
  Ama görüşlerinin   istenmediğini, önemsenmediğini, takdir edilmediğini duysa çok şaşırır sanırım.
  Böyle bir zamanda evime gelip bana saldırıyorsun.
  Evie.
  Gin halanın kötü bir şey demek istemediğine eminim.
  Kötü bir şey demek istemedin, öyle değil mi?
  Hayır.
  Elbette demek istemedim, Evie.
  İkinizden biri yemekten sonra bir şey çalmak ister mi?
  Sağ ol, teşekkürler.
  İyi geceler, Gin hala.
  Sen Evie'ye bakma.
  Çok yorgun.
  Hangi otelde kalıyorum demiştin?
  The Biltmore.
  The Biltmore.
  Belki, kız kıza kahvaltı yaparız.
  Bilemiyorum, büyük ihtimalle sabaha başım ağrıyor olur.
  Gin hala, bu gece burada kalsana.
  Sayende gece çok daha eğlenceli geçti.
  Sağ ol, hayatım.
  Ama yaşlı bir kadının kendini toparlamak için zamana ihtiyacı oluyor.
  İyi geceler, güzel çocuğum.
  Ara beni.
  Biltmore'dan başka otel var mı buralarda?
  Besin kısıtlı hale geldiğinde aile bağlarının bile bir önemi kalmaz.
  Bu yavru yuvada kardeşine yer olmadığını biliyor.
  Kardeşler arasındaki bu rekabet kulağa her ne kadar vahşice gelse de, gereklidir.
  Yuvada geçen her gün yavruyu biraz daha yetişkinliğe yaklaştırır.
   bir eş ve kendi yavruları.
  En sabırlı yırtıcılardan olan kara kartal, saldırıya geçmek için   havada daireler çizerek saatlerce bekleyebilir.
  Yakaladığı balıklar büyümekte olan yavruları için gerekli olan besinleri sağlamak için yeterlidir.
  Acaba telefonumu bulan   birisi oldu mu diye soracaktım.
  Otele giriş yaparken düşürmüş olmalıyım.
  Kesinlikle emin misiniz?
  Pekâlâ, tamam.
  Dışarıya aramak için hangi numarayla hat alıyoruz?
  Dokuz.
  Ben de öyle tahmin etmiştim.
  GECE ZİLİ ÇALIN Hadi ama.
  Dağlar, kalbi sağlam olmayanlara göre yerler değillerdir.
  Sivri tepeler ve çetin iklim koşulları   en güçlü türler için bile hayat koşullarını zorlaştırır.
   özgürlüğün kanatları.
  Kartallar kendi yiyeceklerini kendileri bulmayı tercih ediyor olsalar da   biraz yardım almaktan kimseye bir zarar gelmez.
  Doğadaki her üstünlük işe yarar   geriye kalanlarsa   ertesi güne çıkmak için avlanan aç kurtlara yem olurlar.
   6,5 kilo ve kanat aralığı iki metre.
  Biltmore'da kaldığını söylemiştin   ama işte buradasın.
  Taksi şirketini aramam gerekti.
  Av, avcının kendisinin tepesinde daireler çizdiğinden şüphelenmez.
  Ve tamamen hazırlıksız yakalanır.
  Bakın kim var burada.
  - Bu o mu?
  - Evet o.
  Beni izleyin.
  - Sana diyorum.
  İstediğinde konuşabiliyor.
  - Deneyip görelim.
  Hey, Stoker.
  Hey, Stoker.
  Seninle konuşuyorum.
  Yoksa artık otuzbirci adını mı kullanıyorsun?
  Annen amcana otuzbir çektiriyormuş diye duydum.
  Sen de katılıyor musun onlara?
  Ne dedin sen?
  Konuşuyor.
  "Ne dedin sen?
 " Duydun beni, otuzbirci.
  Tekrar söyle.
  Attığın adıma dikkat et, otuzbirci!
  Benimle uğraşan kızlara ne olur biliyor musun?
  Tamam, Pitt.
  Yeter artık.
  Kaybol buradan, Whip!
  Anlamadın galiba, pislik.
  Kız seninle ilgilenmiyor.
  Hadi gidelim.
  Sanki ben vaktimi bu sürtükle geçirmeye çok meraklıyım da  Olanlar için üzgünüm.
  Pisliğin teki.
  Boşver onu.
  Nereye gidiyorsun?
  Aşağısı çok mu soğuktu?
  India bunları soğutucuya indirir misin lütfen?
  Tahminimden daha uzun süre kaldın.
  Artık gitmen gerekiyordur herhalde.
  Gitmemi mi istiyorsun?
  Hadi ama  Madam Jacquin'e dönebilirsin.
  Benimle dans et.
  Hep ben yönetirim.
  O halde yönet beni, Evie.
  Benim için   senin kim olduğunun   bir önemi yok.
  Ben de aynı şeyi düşünüyorum.
  Gerçekten mi?
  Kim olduğumun benim için de bir önemi yok.
  Whip.
  Ben şey düşündüm de  Ben daha önce buraya hiç gelmedim.
  Hiç şaşırmadım.
  Yarın görüşürüz, çocuklar.
  İyi eğlenceler.
  Ne yapalım   içeri girmek ister misin?
  Nereye gitmek istiyorsun o halde?
  India Stoker, Middlebend'in bütün dersleri A olan öğrencisi   Rockets'ın park yerinde takılıyor.
  Pek senin yapacağın bir şeye benzemiyor.
  Orasını bilemezsin.
  Haklısın sanırım.
  Bilemem.
  Ben sadece  Evet.
  Ne demek istediğini biliyorum.
  Öyle mi?
  Nerden biliyorsun?
  Sen farkında olmadan çekilmiş bir   fotoğrafını gördüğün oldu mu hiç?
  Aynada kendini görmediğin bir açıdan çekilmiş bir fotoğrafı.
  Ve durup "bu benim" diye düşündüğün.
  "Bu da benim.
 " Neden bahsettiğimi   anlıyor musun?
  Evet.
  Anlıyorum sanırım.
  İşte   bu gece öyle hissediyorum.
  Kendine mi şaşırıyorsun yani?
  Dokunulmaktan korkmuyor musun artık yani?
  Her şeyi mahvetme lütfen.
  Tanrım.
  Herkes senin deli olduğunu söylüyordu.
  Ama bu kadarını kimse tahmin etmemiştir.
  Eve gitmek istiyorum.
  Bırak beni.
  Hayır, gidemezsin.
  Madem o kapıyı açtın, o yoldan da geçeceksin.
  Sessiz ol.
  Kıpırdama.
  Acımayacak.
  Dur, dur, dur, kırıldı.
  İyi ki babanın kemerini takmışım.
  Benimki çok kısa gelirdi.
  Senindir.
  Çok feci yaralandım.
  Kapa çeneni.
  Dur, dur.
  Seni geberteceğim.
  ARA BENİ Evet?
  Girebilir miyim?
  Saat kaç?
  Saçlarımı fırçalar mısın?
  Yatmak üzereydim.
  Ben seninkini fırçalayayım.
  Sana aldığım geceliği giymişsin.
  Bu gece ipek bir şey giymek istedim.
  Ben senin hiç saçını fırçalamadım galiba   öyle değil mi?
  Meşguldün.
  Neyle?
  Bilmem.
  Babanla beraber sürekli av seyahatlerine çıkıp   eve getirdiğiniz ölü hayvanlarla nasıl yarışabilirdim ki?
  Bugün yemek odasında gördüm seni.
  Ne gördüğünü düşündüğünü bilmiyorum.
  Ama hiçbir şey olmadı.
  Çok sessizdin.
  Orada olduğunu hissetmedim bile.
  Babam öğretti.
  Avlanırken.
  Beklemeyi.
  Sessizce.
  Ne su, ne de yiyeceğe ihtiyaç duyardık.
  Her şeyi izlerdik.
  Ağaç dallarının şekillerini   bulutların yaptığı binlerce şekli.
  Bir ağacın üzerindeki yaprakların sayısını beş saat içinde sayabiliyordum.
  Hep babamın avlamayı sevdiğini düşünürdüm.
  Ama bu gece, bunu benim için yaptığını fark ettim.
  Bana "Bazen daha kötü bir şey yapmamak için   kötü bir şey yapman gerekebilir" derdi.
  Yarın babanın çalışma odasını   temizledikten sonra   kuaföre gidiyorum.
  Richard (17) Charlie (8) Jonathan (2) Küçük canavarların uslu durdukları nadir anlardan 1988 Sevgili, India.
  Mutlu yıllar.
  Bugün beş yaşına girdin.
  Doğum gününde keşke ben de olabilsem ama amcan Afrika'da bir dergi için fotoğraf çekiyor.
  Sevgili India, sana bu mektubu Floransa'dan yazıyorum.
  Dün Michelangelo'nun David heykelinin etrafında saatlerce dolandım.
  "Sol omzunun üzerinde silahı olan sapanını taşıyor.
 " Sen benim biricik ve tek yeğenim.
  " benim gizli ve görünmez ortağımsın.
 " Bunlar yazışmalarımızda öğrenmen gerekenler.
  - "Sevgili India "  tekrar mutlu yıllar.
  İlk dişinin çıkışını kaçırdım.
  "Gülümsediğinde o dişsiz halini ya da büyüdükçe o dişlerin nasıl çıktığını göremeyeceğim.
 " Tanıştığım herkesin beni iki yanağımdan öptüğü Saint Etienne'den selamlar.
  Böylesi bir öpüşme âdetini  " bence sen de rahatsız edici bulurdun.
 " Bu kucaklaşmaların biri seninle olsaydı, bir istisna yapabilirdim.
  "Sen de yapar mıydın merak ediyorum.
 " - Mutlu Sevgililer Günleri.
  - "Mutlu Cadılar Bayramları.
 " Mutlu Noeller.
  Senden hiç mektup almadım.
  " geceleri yıldızlara baktığımda ya da dinlediğim müziğin içinde "  senden gelen mesajları duyuyorum.
  Bilmediği bir diyarda gezinen yalnız bir adamın ıslıkları.
  Her şeyi o kadar net hissediyorum ki bu neredeyse bana fazla geliyor.
  Başkalarının görüp duyamadığı şeyleri duyduğun için  " hayat sana da daha zor geliyor mu diye merak ediyorum.
 " Bir gün çok özel biri olacağını, hatta şimdiden olduğunu biliyorum.
  "Tek olduğun için "  içinde bir yalnızlık duygusu olduğunu biliyorum.
  Şunu bil ki seninle aynı kanı paylaşıyoruz işte bu yüzden de daima seninleyim.
  Bu gece senin büyüyüp aile ismimizi devam ettirdiğini düşünerek uyuyakaldım.
  Seninle tanışmayı nasıl da istiyorum.
  Sevgilerimle   Charlie.
  Floransa Reykjavik Afrika Middlebend Polis Karakolu.
  Acil olmayan durumlar için kullanılan numarayı çevirdiniz.
  Eğer bu bir acil durumsa lütfen kapatıp 911'i arayın.
  Aksi takdirde operatörlerimizden biri cevap verinceye kadar hatta kalın.
  Middlebend Polis Karakolu.
  Nasıl yardımcı olabilirim?
  Alo?
  Alo?
  Babamda da aynı güneş gözlüklerinden vardı.
  Sadece araba kullanırken takardı.
  O yüzden gözlükler hep torpido gözünde dururdu.
  Arabanın geri kalanıyla birlikte gözlükler de yanıp kül olmuş olmalı.
  Annem uyanmadan önce git lütfen.
  Richard'a ne olduğunu merak etmiyor musun?
  Jonathan'a ne olduğunu merak ediyorum.
  Ona ne olduğunun, Richard'a ne olduğu ile doğrudan ilgisi var.
  Richard, Jonathan'a bayılıyordu.
  O yaz Jonathan merdivenlerden çıkmayı öğrendi.
  Hadi bir daha.
  Önüne çıkan hiçbir merdivene çıkmaktan kendini alıkoyamıyordu.
  Aileniz bu binayı Crawford'a hibe edeli 20 yıl oluyor.
  Biraz köhnemiş gibi görünüyor   ama Charlie'nin odası son derece konforlu.
  Burada kalmaya karar veren kendisiydi biliyorsunuz.
  Taburcu edilmek istediği gün konusunda da kendisi ısrar etti.
  Yani bugüne.
  Evimden uzaktaki   evime hoş geldin.
  Oui, Charlie.
  Görüşmek üzere.
  Seninle çok gurur duyuyorum.
  En çok bu arabayı severdin.
  Bence New York'u çok seveceksin.
  Sana bir daire ayarladım.
  Görüyor musun?
  Size gitmiyor muyuz?
  İhtiyacın olan her şey burada.
  Neden senin evine gitmiyoruz?
  India'yı görmeyecek miyim?
  Anahtarları al.
  Gördüğün gibi her şeyi hallettim.
  Neden bana bu yapıyorsun?
  Cevabını bildiğin bir soruyu yine de cevaplamak zorunda mıyım?
  Niye gelemiyorum.
  Charlie.
  Neden ama?
  Anlat bana.
  Şimdi beni iyi dinle.
  En önemli kısmı bu.
  Bir şey olursa, ara  Beni hala seviyorsun, öyle değil mi, Richie?
  Evet, elbette seni seviyorum.
  Sadece seni artık biraz daha az sevmem gerekecek o kadar.
  Seni  India'mın   ailemin yanına götüremem.
  Ben de dedim ki.
  Ama ben senin ailendenim.
  Eve götüremediğin bir aile bireyi nasıl aileden biri olabilir ki?
  - Tanrım.
  - Affedersin.
  Tanrım, Charlie.
  İyi misin?
  İyiyim, Richie.
  Şimdi iyiyim.
  Sorduğun için teşekkürler.
  Charlie?
  Charlie!
  Tabii ki seni hala seviyorum, Richard.
  Sadece seni artık biraz daha az sevmem gerekecek o kadar.
  Neden şimdi?
  Neden şimdi döndün?
  Crawford'dan çıktığım gün   babanın kazasının olduğu gün   hangi gündü?
  Hatırlıyor musun?
  Evet.
  Hatırlıyorum.
  Hangi gündü?
  18.
  doğum günümdü.
  Bekliyordum.
  Seni bekliyordum.
  Yaptığım her şeyi   senin için yaptım, India.
  Mutlu yıllar, India.
  Evet, çok açtım.
  Patates kızartması yemek için Rockets'a girdim.
  Orada Whip'le karşılaştık ve yürüyüşe çıkalım dedim.
  Gece mi?
  Orman tehlikelidir.
  Korkmadım   yanımda Whip vardı çünkü.
  Çok güçlüdür.
  Anlıyorum.
  Biz   epeyce iyi vakit geçirdik.
  Peki sonra?
  Sonra eve gittim.
  Whip de eve gidiyorum dedi herhalde.
  Saat kaçta ayrıldığınızı hatırlıyor musun?
  Şey, herhalde  Patates kızartmasını saat kaçta yedin?
  Pardon?
  Açtım demiştin.
  Eğer sonrasında   birlikte iyi vakit geçirdiyseniz, daha da acıkmış olmalısın.
  Patates yemek için içeri girdiyseniz   sizi orada görmüş olanlar olabilir.
  Şey ben   kıpkırmızı oldum herhalde.
  İlk kez bir çocukla çıkıyordum.
  Görünmek istemedim.
  Eve geldiğinde saat 8:30'du.
  Televizyonda II Trovatore vardı.
  Evet, eve geldiğimde amcam televizyon izliyordu.
  Ben de onunla birlikte izledim.
  Bir dakika.
  II Tro-vah-tor.
  Nedir bu?
  Yabancı bir film mi?
  Hayır.
  Verdi'nin bir operası.
  - Yazmamı ister misiniz?
  - Gerek yok.
  Umarım Whip iyidir.
  Ailesi perişan halde.
  Ama içimden bir ses   bir yerden çıkıp gelecek diyor.
  O yaştaki çocukların   nasıl olduğunu bilirsin.
  Tabii ki biliyorum.
  - Bir şey duyarsan bana haber verir misin?
  - Veririm.
  Tamam.
  Ben yine gelirim.
  Hoşça kalın, şerif.
  Hoşça kalın, şerif.
  Bu arada kâhyanız kasabayı apar topar terk ettikten sonra sizinle iletişime geçti mi?
  Hayır.
  Geçmedi.
  İnsanların böyle birden bire ortadan kaybolması ne tuhaf.
  Geri gelecektir.
  Ne yapacağız?
  Bence   New York'u çok seveceğiz.
  Ne zaman gideceğiz?
  Affedersiniz.
  Yarın gece.
  Tekrar çalalım mı?
  Acıktım.
  Önce yemek yiyelim.
  Neden insanlar çocuk yaparlar diye merak etmişimdir hep.
  Vardığım sonuç şu ki   bir noktada hayatlarımızı, artık düzeltemeyeceğimiz şekilde   mahvettiğimize karar veriyoruz.
  O yüzden baştan başlamaya karar veriyoruz.
  Temiz bir sayfa açmaya.
  Yeni bir başlangıç yapmaya.
  Ve çocuk sahibi oluyoruz.
  Dönüp "benim yapamadıklarımı sen yapacaksın" diyebileceğimiz küçük karbon kopyalarımız  "Benim başaramadığımı sen başaracaksın.
 " Çünkü birisinin bu kez her şeyi olması gerektiği gibi yapmasını istiyoruz.
  Ama ben istemiyorum.
  Ben şahsen, hayatın seni ezip geçmesini seyretmek için sabırsızlanıyorum.
  India   kimsin sen?
  Beni seviyor olman gerekiyordu, öyle değil mi?
  Odama gel, lütfen.
  Piyano çalışına bayıldım.
  India, gidip kendine küçük bir valiz hazırla.
  Birazdan gidiyoruz.
  Ben veda etmeye geldim.
  Bunu yapmana izin veremem.
  Neden?
  Ufak tefek şeyler insanın gözüne takılıyor ama insan görmezden geliyor çünkü  Çünkü?
  Sence neden?
  Sevgiden mi?
  Richard, India'yı seviyordu.
  Doğum gününde asla o kadar uzağa bir yere gitmezdi.
  Ama tabii bir nedenden ötürü   hayır diyemeyeceği biri onu bir yere çağırmadıysa.
  Gin hala, benimle senin hakkında konuşmak istedi   o geceden sonra bir daha geri gelmedi, öyle değil mi?
  İnsanlar   sık sık   ortadan kaybolup dururlar.
  Onun yerine beni al   ama kızımdan uzak dur.
  Yaşı geldi.
  Ne için yaşı geldi?
  Annesi dünyayı gezerken bu evde   tek başına yaşayacak yaşa geldi.
  Fransızcayı Fransa'da konuşmak istemez misin?
  Ne demeye çalışıyorsun?
  Benimle gel.
  India!
  India, gel bak buraya.
  India!
  Buraya gel.
  India!
  Buraya gel!
  Hemen!
  Acelen mi var?
  Ne kadar hızlı gittiğinin farkında mısın?
  Vivace affettuoso, Bay Şerif.
  Pardon?
  Yetecek kadar hızlı, Bay Şerif.
  Neye yetecek kadar?
  Dikkatinizi çekecek kadar.
 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar