Print Friendly and PDF

Translate

The Old Guard (2020)

|

 

 


125 dk

Yönetmen:

Gina Prince-Bythewood

Senaryo:

Leandro Fernandez, Greg Rucka

Ülke:

ABD  

Tür:

Aksiyon, Macera, Fantastik, Gerilim

 

Dil:

İngilizce, Arapça, Fransızca, İtalyanca

Müzik:

Volker Bertelmann, Dustin O'Halloran

 

Nam-ı Diğer:

Ölümsüzlük

 

Oyuncular

 

    Charlize   Theron

    KiKi  Layne

    Matthias   Schoenaerts

    Marwan   Kenzari

    Luca   Marinelli

 

Özet

Thebae Campus'ın prensesi Eetion’un kızı olan Andromecha ve ona eşlik eden diğer Yunan mitolojisinden çıkıp gelen insanlar, 21. yüzyılda, paralı asker olarak çalışıyorlardır. Ölümsüzlükleriyle yaşamak zorunda kalan paralı askerler, başka bir ölümsüzün varlığını keşfederler. Bu kişi ise denizcilere hizmet veren siyahi bir kadındır. Peşlerine düşen kötü niyetli bir topluluk ise onların varlıklarını keşfetmişlerdir. Ölümsüzler anlayacaklardır ki, ölümden çok daha kötü şeyler vardır.

Altyazı

Bunu daha önce yaşadım.

Hem de kaç kere.

 Her seferinde aklımda aynı soru.

 Bu mu?

 Bu sefer olacak mı?

 Cevap her seferinde aynı.

 Ve bundan çok bıktım.

 FAS İyi misin?

 - Evet.

 - Evet.

 Geziyor musun?

 Gezdim.

 Sana bir şey aldım.

 Ne bu?

 Don Kişot'un ilk baskısı.

 - Ucuz değildir.

 - Değildi.

 Neden buradayım Booker?

 Sekiz yıl önce Surabaya'da olanları hatırlarsın.

 CIA.

 Evet.

 Bizi o zaman kiralayan James Copley aradı.

 Artık bağımsız çalışıyor.

 Güney Sudan'da bir rehin durumu varmış.

 Olmaz Booker.

 Aynı kişiyle çalışmayız, bilirsin.

 Çok riskli.

 Andy.

 Joe ve Nicky?

 Oteldeler.

 Yine bekleriz.

 - Teşekkürler.

 - El Fenn'e hoş geldiniz.

 Giriş mi yapacaksınız?

 Marakeş'e hangi rüzgâr attı?

 Aile ziyareti.

 SURİYE'DE KRİZ 20 ÇOCUK ÖLDÜ, YÜZLERCESİ YARALI HAİTİ'DE PROTESTOLARIN İKİNCİ GÜNÜNDE 1 ÖLÜ, 35 YARALI "Marakeş" deyin.

 Marakeş!

 Sizi çekeyim mi?

 Çok teşekkürler.

 Selfie çekmeyi hiç beceremiyorum.

  FOTOĞRAFI SİL - İşte oldu.

 - Teşekkürler.

 - Harika görünüyorsun.

 - Sen idare edersin.

 Teşekkürler.

 Sana bir şey vereceğim.

 Nicky.

 Baklava.

 Beş yüz, Booker.

 - Hayır.

 - Tamam.

 - Varım.

 İşte.

 - Cidden mi?

 - Varım!

 - Varım!

 Fındıklı.

 Cevizli değil.

 Karadeniz.

 Gül suyu.

 Nar.

 Türkiye'nin doğusu.

 Hayır, merak etme.

 Kabul et patron.

 Bizi özledin.

 Özledim.

 Bu bir iş, çocuklar.

 - Biraz iyilik yapabiliriz.

 - Son dönemde haber izliyor musun?

 Biraz iyilik işe yaramaz.

 Bilemiyorum arkadaşlar.

 Yardım etmiyoruz.

 Molaya ihtiyacın vardı ama bir yılı geçti patron.

 Bizim işimiz bu, Andy.

 Bir dinlerim.

 Bay Copley.

 Bay Booker.

 Sonunda sizinle tanışmak güzel.

 CIA'de çalışmak için Amerikalı olmak gerek sanıyordum.

 Boston'da doğdum.

 Üç yaşındayken Londra'ya taşınmışız.

 CIA'den niye ayrıldınız peki?

 Karım hastalandı.

 ALS.

 İki yıl önce öldü.

 Ben de bir türlü dönemedim.

 - Başınız sağ olsun.

 - Teşekkürler.

 Hiç yaşlanmamışsın Booker.

 İnan, yaşlandım.

 Evet.

 Dün yerel saatle akşamüstü Juba'nın güneybatısında bir okula milisler saldırdı.

 Öğretmenleri öldürüp 17 öğrenciyi silah zoruyla kaçırdılar.

 En küçüğü sekiz yaşında.

 En büyüğü, 13.

 Güney Sudanlılar Amerika'dan yardım istedi ama mevcut yönetimin politikası, stratejik olmayan müttefiklere yardım etmemek.

 CIA'deki bazı eski meslektaşlarım farklı düşünüyor.

 Bana ulaştılar, ben de size ulaşıyorum.

 Son bilgilere göre tesiste personel var.

 Yiyecek ve su getirilmiyor.

 Yani yakında götürecekler.

 Götürürlerse muhtemelen ayırırlar ve onları bir daha asla bulamayız.

 En iyi kişilerce, hızla yapılmalı.

 Sizin ekip kadar iyisi de yok.

 Fiyatını siz koyun.

 İş bitince faturanızı keseriz.

 GÜNEY SUDAN

Selamünaleyküm.

 Bu ne  Geç mi kaldık?

 S.kt.r  Mekân temiz!

 - S.kt.r.

 Aman Tanrı'm.

 - S.kt.r.

 Hadi!

 Kalkın!

 - Ne oluyor be?

 - Bu ne  Herkes hâlâ benimle mi?

 Evet.

 Si.

 Tutto bene.

 Joe?

 Çok sinirliyim.

 Peki kızlar nerede?

 Kız falan yoktu.

 Tuzağa düşürüldük.

 Evet, görüntüleri aldım.

  NICKY, JOE, ANDY, BOOKER?

 HAZİRAN 1864  

Evet.

 Bay Copley'nin detaylara özenini takdir etmek lazım.

 Özellikle o ayakkabılar çok acayip bir detaydı.

 Böyle olacağını biliyordum.

 Söylemiştim.

 Doğru olanı yaptık Andy.

 Haklı sebeplerle.

 Peki elimize ne geçti Nicky?

 Ne?

 Hiçbir şey.

 Hiçbir şey yapmadık.

 Dünya iyiye gitmiyor.

 Kötüye gidiyor.

 Adamı iyice kontrol etmiştim, her şey doğru görünüyordu.

 - Özür dilerim.

 - Kim olduğumuzu biliyorlar.

 Ne olduğumuzu biliyorlar.

 Copley'yi bulmalıyız.

 Bu işi bitirmeliyiz.

 - Sonra ne olacak?

 - Hiçbir şey.

 Dünya batsın, umurumda değil.

 Benden bu kadar.

 AFGANİSTAN - Freeman, neredesin?

 - Buradayım, Çavuş.

 Kemerli evde kadınlar toplanmış.

 Kırmızı halılı binadan sağa dön.

 - Bana bilgi topla.

 - Anlaşıldı.

 Saygılı olun.

 Hep öyle değil miyiz?

 Ben yine de hatırlatayım.

 Adım Nile.

 Amerikan piyadesiyim.

 Bu adamı arıyoruz.

 Bu adam, bizden çok kişiyi öldürdü.

 Sizden de.

 Onu gören oldu mu?

 Onun nerede olduğunu söylemek ailenize hıyanet sayılmaz.

 Burada erkek yok.

 Kadınları kalkan olarak kullanana adam denmez.

 Bizi evinize aldığınız için teşekkürler.

 Daha fazla rahatsız etmeyelim.

 Gir!

 Dur!

 - Temiz, burası bende!

 - Temiz!

 Lima 3, ben India 5.

 İrtibata geçin, tamam.

 Jay, kadınlara bak.

 Tamamdır.

 Şunlara bak.

 Tam isabet.

 Kan kaybından ölürse olmaz.

 Canlı istiyorlar.

 Sakın  - Dokunma bana.

 - Seni kurtarmaya çalışıyorum.

 Dizzy, yardım lütfen.

 Hayır!

 Doktor!

 Yaralı var!

 Nile!

 Tanrı'm!

 Doktor!

 Benimle kal!

 Tanrı'm  Hayır.

 Benimle kal.

 Bana bak.

 İyileşeceksin.

 Nile.

 İyisin.

 Bir şey yok.

 Benimle kal.

 Bana bak.

 Tamam.

 Doktor geliyor.

 Yok.

 Bir şey yok.

 Doktor geliyor!

 Ne oluyor be?

 Hayır.

 Hayır, bir tane daha olmaz.

 Şimdi olmaz.

 Bir kadındı.

 Siyah bir kadın.

 Başı bağlı bir kadın gördüm.

 - Sen ne gördün?

 - Ben  İsim etiketinin bir kısmını.

 - Evet, Free.

 Free bir şey.

 - Evet.

 Toprak zemin, kil duvarlar.

 Tahliye uçuşu.

 Evet, belki koalisyonun   tıbbi ekibidir.

 Bıçak pesh-kabz'dı.

 Peştu.

 Öldüğünü hissettim.

 O bir piyade.

 Çatışma   veya çatışma civarında görevli.

 Afganistan.

 200 yıldan fazla oldu.

 Neden şimdi?

 Her şeyin bir sebebi var patron.

 - Onu bulmalıyız.

 - Plana sadık kalalım.

 Copley'yi bulacağız.

 - Onu açıkta mı bırakalım?

 - Açıkta olan biziz.

 - İfşa olan biziz.

 - Onun gibi değil.

 Nicky.

 Onun gibi değil.

 Nasıl olduğunu hatırlamadığını söyleme bana.

 Kim olursa olsun, şu an kafası karışmış ve korkmuş hâlde.

 Hayatında hiç olmadığı kadar yalnız.

 Bunu hepimiz yaşadık.

 Bize ihtiyacı var.

 Onu ben getiririm.

 Yapma patron.

 Onu rüyamızda gördüysek o da bizi gördü.

 Yani bizi ifşa edebilir.

 - Peki biz ne yapacağız?

 - Fransa'ya gidin.

 C kodlu güvenli evi kullanın.

 Orada buluşuruz.

 Copley'yi bulun.

 Tanrı'm.

 Bu kız daha çocuk.

 Öldüğünü gördüm, eminim.

 Biraz kan bile çok görünür.

 Adrenalin insana böyle haltlar gösterir.

 Kesilen boynunu ben bir arada tutuyordum.

 Eve ölüsünü göndersek daha mı iyiydi?

 Hayır, tabii ki hayır.

 Yapma o zaman.

 Birileri ayaklanmış.

 Nile?

 Ne haber Jay?

 - Ne haber Dizzy?

 - Şeref madalyanı görelim.

 S.kt.r.

 Nile, çizik bile yok.

 Evet  Yeni deri greftlerinden kullandılar.

 Doktor öyle mi dedi?

 Evet.

 Öyle dediler.

  Gelişmiş ülkelerde ortalama ömür 78 yıl.

 Aslında kadın doğacak kadar şanslıysan iki yıl daha.

 Ne diyebilirim hanımlar?

 Tüm bunların sebebi herkesin nefret etmeye bayıldığı şey.

 Dev ilaç şirketleri.

 Şirketimin telomer uzatma araştırması insan kök hücrelerinin kromozom saatini tersine çevirdi.

 Dr. Kozak'ın klotho hormonu manipülasyonu zaman içinde yaygın bilişsel zayıflamayı tamamen durduracak.

 Evet, hep birlikte demansa veda edebiliriz.

 Durun, bu çalışmamız kolektif dünya nüfusuna yıllar ekleyecek.

 Yıllar.

 On yıllar.

 Ama ucuz değil.

 Yatırıma ihtiyacımız var.

 Yatırım, risk alma hevesimi artırıyor.

 Bu riskler, sayısız hayatı iyileştiriyor.

 Tanrı'm.

 Araştırmamı gördün.

 Gerçek olduklarını görüyorsun.

 Kesin kanıtlar nerede?

 Kan, doku, kemik, DNA.

 Mekândan kirlenmemiş örnek almak imkânsızdı.

 Ama kesin kanıt sözü verdin.

 Beklenmedik miktarda kan döküldü.

 - Ama video  - Olmaz.

 Video, 2 milyon dolarlık bir snuff film.

 Nasıl olduğunu göstermiyor ona.

 Hepsine ihtiyacım var.

 - Birini bulabilirim.

 - Hayır, biri değil.

 Hepsi.

 Bunlar sıra dışı kişiler.

 Onları yakalamak neredeyse imkânsız.

 Keane'e danış, plan yap.

 Gerçekleştir.

 Hızlı olsun.

 Rakiplerimin kulağına gitmeden.

 Onbaşı Freeman.

 Evet, Çavuş.

 Emir geldi.

 Seni yeni testler için Almanya'ya, Landstuhl'a gönderiyorlar.

 - Ama iyiyim.

 - Uçağın yakıt alıyor.

 Eşyalarını topla.

 - Çavuş.

 - Olay olduğunda bunları çıkarmıştık.

 Sağ kalacağını düşünmedik.

 Bu o.

 Onbaşı Freeman.

 Seni arıyordum.

 Yola çıkma zamanı.

 - Kimsin sen?

 - İskitli Andromache.

 Ama Andy diyebilirsin.

 Neden ilk seferler bu kadar yavaş olmak zorunda?

 Beni vurdun.

 Evet.

 Arabaya binmen lazım.

 Lütfen.

 Bu, gerçek değil.

 Hiçbiri gerçek değil.

 Hâlâ anlayamadın mı?

 Ölemezsin.

 Kalk.

 S.kt.r!

 Bunu bir daha yapmasan olur mu?

 - Kimsin sen?

 - Ölümsüz bir grubun lideriyim.

 Ordu diyebiliriz.

 Senin gibi askerler, savaşçılar.

 Bak  Soruların var çocuk.

 Anlıyorum.

 Cevap mı istiyorsun?

 Arabaya bin.

 Bunları giy.

 - Beni nereye götürüyorsun?

 - Paris'e.

 - Saçında kan var.

 - Acaba neden?

 Adam uyuşturucu kaçakçısı.

 İşin, bu bok mu?

 Bazen aynı sofraya oturmayacaklarınla iş yaparsın.

 Bu güvenli mi ki?

 Gerçekten önemli mi?

 Selam patron.

 Copley'yi buldun mu?

 Yer yarıldı içine girdi.

 - Peşinde olduğumuzu biliyor.

 - Aramaya devam et.

 O da bizim peşimizde.

 - Yeni kız yanımda.

 - Ve?

 Beni bıçakladı, bence potansiyeli var.

 Yakında görüşürüz.

 Bu neden benim başıma geldi?

 Keşke bilseydim.

 Cevap vereceğini söyledin.

 Cevapları seveceksin demedim.

 Dua mı ediyorsun?

 Tanrı yok.

 Benim tanrım var.

 Tanrı diye tapınıldığım zamanlar oldu.

 O muydu bu?

 Merak etme, ben böyle şeyler yapamam.

 Hiçbirinin bir anlamı yok zaten.

 Başkaları var demiştin.

 Kaç kişi?

 Dört.

 Dört kişilik bir ordu musunuz?

 Beni bu yüzden mi kaçırdın?

 - Ordunuza katılmam için mi?

 - Evet.

 Hayır.

 Saçmalık bu.

 Beni hipnotize falan ettin herhâlde  Ya da ilaç falan verdin.

 Beni vurduğun kurşun, saçmaydı.

 Boğazını kesen de bendim.

 Değil mi?

 Dinle çocuk, sen zaten inançlısın  Mantıksızlığa inanmaya devam et.

 Doğaüstü güçler senin için zaten var.

 Yerinde olsam biraz uyurdum.

 Paris'e gitmiyoruz.

 Andrei.

 Gel buraya.

 Otur lan!

 - Kalk.

 - Onu dinlemeyeceksin.

 Beni dinle.

 Uçağı indir.

 Seni vurmayacak, inan bana.

 Ben vuracağım.

 Uçağı kim uçuracak?

 Pilota ihtiyacımız yok.

 Atlayıp hayatta kalabiliriz.

 Uçaktan atlamayacağım!

 S.kt.r.

 Belki de pilot olsa iyi olur.

 Uçak kullanabilirim.

 Rusça bilmiyorsun, değil mi?

 Neden?

 Pilota ölü rolü yapmasını söyledim.

 Bunu cidden yapmak istiyor musun?

 Bitti.

 Bitti dedim.

 Çok iyisin.

 Adın ne?

 Nile.

 Gördün mü?

 Daha da hızlı iyileşiyorsun.

 Bu, gerçek mi?

 Beni seven insanlar var.

 Beni merak edecekler.

 Piyadeyim ben.

 Ordudan kaçtığımı  Artık piyade değilsin.

 Seni hapsedecekler.

 GOUSSAINVILLE FRANSA Paris'e gideceğimizi söylemiştin.

 Paris'in hemen dışındayız.

 Goussainville'de.

 Burası 50 yıldır terk edilmiş.

 Neden?

 Siz iyi adam mısınız, kötü mü?

 Yüzyıla göre değişir.

 Doğru bulduğumuz şey için savaşırız.

 Nasıl rüyama girdiniz?

 Birbirimizi rüyamızda görürüz.

 Karşılaşınca biter.

 Neden?

 Çünkü birbirimizi bulmamız gerekiyor.

 Kader gibi.

 Yok, daha çok, dert hemdert arar.

 Katılıyorum.

 Yeni birini bulmak yıllar sürerdi.

 Booker sonuncuydu.

 1812.

 Olamaz.

 Evet, Napolyon'la savaşırken öldüm.

 Yani sen ondan yaşlısın.

 Nicky'yle Haçlı Seferleri'nde tanıştık.

 Haçlı Seferleri mi?

 Hayatımın aşkı, nefret etmem öğretilen kişilerdendi.

 Biz  Birbirimizi öldürdük.

 - Kaç kere.

 - Evet.

 En yaşlıları sensin.

 Evet.

 Kaç yaşındasın?

 - Yaşlıyım.

 - Kaç yaşındasın?

 Çok yaşlıyım.

 Yani hiç ölmüyoruz.

 Hiçbir canlı sonsuza dek yaşamaz.

 Ama ölümsüz olduğumuzu söyledin.

 Farkındayım.

 Çoğunlukla öyleyiz ama ölebiliriz.

 Aramızdan biri öldü.

 O  Bizim gibi bir savaşçıydı.

 Çok uzun zaman önceydi.

 Bir gün, yaraların artık iyileşmez oluyor.

 Zamanını ve nedenini bilmiyoruz.

 Peki ölebiliyorsak   beni neden vurdun?

 Beni öldürebilirdin.

 Çok yenisin.

 Kavraması çok zor.

 Bence biraz dinlenmelisin.

 Benimle gel.

 Göstereyim.

 Ailesiyle konuşmak istiyor.

 Bu ona iyi gelmez.

 Sen söyle ona.

 Ne oluyor?

 Ne oldu Nile?

 Sadece kötü bir rüya.

 Özür dilerim.

 Anlatsana.

 Önceden kısa anlar olarak görmüştüm.

 Sizi ilk kez rüyamda gördüğümde.

 Ama bu kez daha netti.

 Demir bir tabuta kilitlenmiş bir kadın gördüm.

 Denizin dibindeydi.

 Sürekli boğuluyordu, sonra tekrar canlanıyordu.

 Kanlı yumrukları ve dizleriyle demire vurup duruyordu.

 Aklını kaçırmış gibiydi, çok öfkeliydi.

 Savaşmaya devam etti.

 Boğulmaya da devam etti.

 Adı Quynh.

 Bizden biriydi.

 Andy'nin bulduğu ilk ölümsüzdü.

 Onu bulduğunda öyle uzun zaman yalnız kalmıştı ki Quynh pes etmişti.

 Çok eskiden sadece o ve Andy varmış.

 Ben ve Nicky'den önce sadece ikisi varmış.

 Birlikte dünyayı katedip binlerce savaşta yan yana savaşmışlar.

 Dövüşte üstüne yokmuş.

 İngiltere'de cadı mahkemelerinin kâfir dediği kişileri kurtarıyorlarmış.

 Ama sonra Andy ve Quynh de cadılıkla suçlanmış.

 Tuzağa düşürülüp yakalanmışlar.

 Cehennemde çürüyün!

 Ölmeyince cadılıkları tescillenmiş, tekrar tekrar ceza almışlar.

 Daha önce hiç canlı canlı yakılmadım.

 Sence nasıl olacak?

 Çok acılı.

 Sadece sen ve ben.

 Sonuna kadar.

 Hayır!

 Hayır, bu olmaz!

 - Hayır!

 - Onu nereye götürüyorsunuz?

 Birlikte çok güçlüsünüz.

 Sizin gibi yaratıklar için kurtuluş yok.

 Lütfen!

 Hayır!

 Quynh!

 Hayır!

 Quynh!

 Andromache!

 Quynh!

 Andromache!

 Andromache!

 Hayır!

 Andy kaçtıktan sonra onlarca yıl boyunca Quynh'i aradık.

 O gemide olup Quynh'in atıldığı yeri bilen birini bulmak istedik.

 O günden beri vicdan azabıyla yaşıyor, Quynh'in kaderi için kendini suçluyor.

 Neden kendini suçluyorsun?

 Bir asker kaybettim.

 Acısını hissediyorum.

 Öfkesini.

 Aklını kaybetmiş gibi.

 500 yıldan fazla zamandır bir kutuda  Okyanusun dibinde.

 Kim olsa delirirdi.

 Bu yüzden yakalanmaktan korkuyoruz.

 Sonsuza dek bir kafeste kalmaktan.

 Nile.

 Bunu istemiyorum.

 Hiçbirini istemiyorum.

 Biliyorum.

 Tek bir iyi şey yok içinde.

 Zor olduğunu biliyorum.

 İstesen de istemesen de oluyor.

 Korktuğunu biliyorum Nile.

 Ben ve o üç adam seni koruyacağız.

 Quynh gibi mi?

 Bizden başka kimsen yok.

 Ne oluyor?

 Bizi buldular.

 Joe?

 Nicky?

 S.kt.r.

 Booker.

 Hâlâ benimle misin?

 Arka odaya bak.

 Joe ve Nicky'yi bul.

 Book.

 Hadi.

 Bana geri dön.

 Hâlâ benimle bu boktan oyundasın.

 Duydun mu?

 Uyan artık.

 Uyan!

 Burada değiller.

 Tekrar hoş geldin yavşak.

 Hiç acele etmedin, sağ ol.

 Her yerim acıyor.

 Ne kadar kötü?

 Buna gelişme denir.

 Kaç kişilerdi?

 - Bilmiyorum.

 - Nicky ve Joe nerede?

 Bilmiyorum.

 Maçı açtım.

 Üstüme el bombası geldi.

 Ondan sonra koptum.

 - İki kişi naklediliyor.

 - Hayır, bize kadın lazım.

 Orada değildi.

 Diğer adam paramparça.

 Orada.

 - Copley.

 - Copley mi?

 Geri gelirler.

 Hepimizi istiyorlar.

 Sen burada kal.

 İşaretimi bekle.

 Ne işareti?

 Bu ne demek?

 Gelince anlayacaksın.

 Bu arada, her zaman böyle değildir.

 Büyük yaraların iyileşmesi daha uzun sürer.

 Tabii.

 Mülkteyiz.

 Kiliseye yaklaşıyoruz.

 Gir.

 Hadi!

 Çabuk!

 Buradan çıkmalıyız!

 Ona yardım etmeliyiz.

 Hayır, işaret bu değil.

 Bay Keane.

 Şu an ayrılmamızı şiddetle tavsiye ederim.

 Hadi!

 - Gidelim!

 - İşareti bekle.

 Nereden bileceğiz yahu?

 Yürü!

 Bunları Andy mi yaptı?

 Evet, o kadının unuttuğu öldürme yollarını koca ordular daha öğrenmedi.

 - Kim onlar?

 Sizi nasıl buldular?

 - Bilmiyorum.

 Gel!

 Nicolo.

 Konuşma.

 Nicolo, uyan.

 - Sana  - Duydum.

 Ne yapacaksın, öldürecek misin?

 Uyan!

 Buradayım.

 Buradayım.

 Neresiyse artık.

 Zırhlı bir araçtayız.

 Gaz kullandılar.

 Kes sesini dedim sana!

 - İyi mi diye anlamaya çalışıyorum.

 - Ne tatlı.

 Erkek arkadaşın mı yoksa?

 Çocuksun sen.

 Hatta bebek.

 Alayın da bu yüzden çocukça.

 O, erkek arkadaşım değil.

 Bu adam benim için hayal edebileceğinden fazlası.

 Karanlıkta kaybolduğumda o benim Ay'ım.

 Soğuktan ürperdiğimde, sıcaklıktır.

 Bin yıl sonra bile onun öpüşü beni titretir.

 Yüreği, bu dünyanın layık olmadığı kadar şefkatle doludur.

 Ona sevgim, aklın ve mantığın ötesinde.

 Erkek arkadaşım değil.

 O her şey ve daha fazlası.

 İflah olmaz bir romantiksin.

 Bu zincirleri çıkarmak mümkün değildir herhâlde.

 Çıkarın şunları!

 Hemen uçağa bindirin!

 Sanırım hayır.

 Genelde insan sarraflığımız daha iyidir.

 Sanırım ihanetinin bedelini ödeyen kişiye götürüyorsun bizi.

 Güzel uçakmış.

 Televizyon var Joe.

 Şampanya?

 VAL D'ARGENT FRANSA

Burası neresi?

 Terk edilmiş bir maden.

 Baussenque Savaşları sırasında bulmuştuk.

 1150'ler civarı mıydı?

 Eşyalarımı burada saklardım.

 Bu bir Rodin mi?

 Evet.

 Bu düpedüz bir Rodin.

 Bir dakika.

 Onu tanıyor muydun?

 Muhtemelen fazla yakından.

 Copley'yi bulmaya koyul.

 Nicky ve Joe'yu götürdü.

 Başka bir kopyası yapılabilirse eşsiz değildir.

 Kapatmam lazım.

 Beyler, hoş geldiniz.

 Sizinle tanışmak bir şeref.

 Birlikte öyle şeyler yapacağız ki.

 Ne olduklarını bilmiyorum ama dünyaya dehşet salacak.

 Daha doğrusu kurtarıcı olacak.

 Lear  Shakespeare.

 Kelepçeleri çıkarabilir miyiz?

 Hayır efendim.

 Çıkaramayız.

 Özür dilerim.

 Usulünce başlayalım, olur mu?

 Ben Steven Merrick.

 İlaç sektöründe en genç CEO'yum.

 İşimiz tamamen dengeyle ilgili.

 Bilimsel sınırları nasıl aşacağız, bunu yaparken nasıl kâr edeceğiz?

 Al sana denge, dallama.

 - Bay Merrick.

 - Evet.

 Dikkat et.

 Bay Copley bana eşsiz yeteneğinizin bir kaydını gösterdi.

 Ama ben kanıtlarımın kesin olmasını tercih ederim.

 Bay Merrick!

 Lanet olsun.

 S.kt.r.

 Ne görüyorsun?

 Nobel Ödülü.

 Üstüne de biraz mangır.

 Son çeyrekte piyasaya kanser ilacı çıkardık.

 Şimdiden yüz binlerce hayat kurtardı.

 Ama geliştirirken çeyrek milyon fareyi öldürdü.

 Onlardan izin istemedim.

 Sizden de istemeyeceğim.

 Seni fare sanıyor Nicky.

 Sizdeki genetik kod dünyadaki her insana yardım edebilir.

 - Ahlaken o kodu almak zorundayız.

 - Ne?

 O ne?

 Bir dakika.

 Hayır.

 - Gelişmelerden haberdar ederim.

 - Evet.

 Et.

 Bay Merrick.

 Konu, bilim.

 Kâr veya sadizm değil.

 İki tane daha borçlusun.

 Hadi artık Book.

 Saatlerdir çalışıyorsun.

 Adam güvenlik uzmanı.

 Arkasında iz bırakmıyor.

 - Zaman alacak.

 - Uydu bağlantın var mı?

 Evet.

 Parayı takip et.

 Belki kimin için çalıştığı çıkar.

 Militanları böyle izleriz.

 Zaten denemişsindir.

 Tekrar denemekten zarar gelmez.

 Nasıl olduğunu gördün Nile.

 - Fırsatın varken biraz uyu.

 - Yedek giysi getirdim.

 Ben biraz çıkıyorum.

 - İyi misin patron?

 - Evet.

 Ölmüyoruz diye acı çekmiyor değiliz.

 Neden biz?

 Evet.

 Bu, insana kafayı yedirir.

 Bu grubun beyni sensin sanıyordum.

 Neyi merak ettiğimi söyleyeyim.

 Neden sen?

 Neden şimdi?

 Andy kaç yaşında?

 Hatırlamıyormuş.

 Öyle olabilir, bilmiyorum.

 Tek bildiğim, kendisi gibi birini bulmadan önce uzun süre yalnızmış.

 Çok uzun bir süre.

 Ya sen?

 Kimsen var mı?

 Sadece ailem.

 Üç oğlum vardı.

 En küçüğü Jean-Pierre   en son öldü.

 42 yaşındaydı.

 Kanser aldı onu.

 İleri bakmaktan başka yolun yok.

 Ne demek istiyorsun?

 Sonsuza dek böyle genç bir kadın olarak kalacaksın.

 Ama etrafındaki herkes, sevdiğin herkes   yaşlanacak.

 Acı çekecek ve ölecekler.

 Bir de   hayatlarına dokunmaya çalışırsan   sırrını öğrenirler.

 Paylaşman için yalvarırlar ama yapamazsın.

 Tabii ki sana inanmazlar.

 Sana derler ki   onları sevmiyormuşsun.

 Sevgin zayıfmış veya bencilmişsin.

 Asla unutamazsın   gözlerindeki   nefreti ve kederi.

 Sevdiğin herkesi kaybetmenin   ne olduğunu böyle öğrenirsin.

 Tuvaletiniz var mı?

 Hayır.

 Ama depomuz var.

 Yardım lazım mı?

 Dikiş daha iyi olurdu ama bu da işe yarar.

 Sormadın.

 Ne yaptığın seni ilgilendirir.

 Yardıma ihtiyacın var.

 Nedeni ne fark eder?

 Bugün ben senin yaranı sararım.

 Yarın   sen, bir düşeni kaldırırsın.

 Yalnız olmamalıyız.

 Oldu.

 Bu işe yarar.

 Teşekkürler.

 Andromache, yardım et!

 Neden durmuyor?

 Olamaz.

 Lykon.

 - Hayır!

 - Vakit geldi.

 Bu imkânsız.

 Vakit geldi.

 Test ne kadar sürecek?

 Tekrarlanabilir sonuçlar elde edene kadar.

 Yaranın kapanmaya çalıştığını hissediyor musun?

 Onlara ihtiyacın yok.

 Elinizde örnekler, kan, doku, DNA var.

 Tescilli veri kavramını biliyorsun.

 Onlar, ürün.

 Kasaya girecekler.

 Kilit altında tutulacaklar.

 Sonsuza dek mi?

 Onları dünyaya geri salamayız, rakiplerimin kucağına bırakamayız.

 Bu, yıllar hatta on yıllar sürse de onlar için ne fark eder?

 Genetik kodlarını çözebilirsek tüm dünya ayağımıza kapanır.

 Olağanüstü.

 Ona istediğini veremeyeceksin.

 Çok mu ileri gidiyorum?

 Etik dışı mıyım?

 Ahlaksız derdim.

 Bence bu, dünyayı değiştirebilir.

 İyi bir gerekçe.

 Daha önce çok duydum.

 Seni uyurken izlemeyi sevsem de uyanmana sevindim.

 Saçım dağınık mı?

 Hoş bir dağınıklığı var.

 Malta'yı düşünüyordum.

 Malta'da hangi zamanı?

 Ha, şu zamanı.

 Oraya dönmeliyiz.

 Çok güzel olur.

 Annenle kardeşin mi?

 Telefonum sende mi?

 Baban nerede?

 Ben 11 yaşındayken savaşta öldü.

 İşte.

 O öldükten sonra annem çok zorlandı.

 Şikago'nun güney yakasında başımıza binbir türlü şey gelebilirdi.

 Annem bizim için savaştı.

 Hiç vazgeçmedi.

 Bizim de vazgeçmemize izin vermedi.

 Ailen de savaşçıymış.

 Evet.

 Öyle.

 Ben annemi hatırlamıyorum bile.

 Kız kardeşlerimi de.

 Hiçbirini.

 Zaman her şeyi götürüyor sanırım.

 Sorun, zamanın ne götürdüğü değil.

 Geride ne bıraktığı.

 Unutamayacağın şeyler.

 Onu aramayı bıraktım.

 Quynh'e bir söz verdim ve sözümden döndüm.

 Joe ve Nicky'yi geri alacağım.

 Bedeli ne olursa olsun.

 Bedeli ne olursa olsun mu?

 - Evet.

 - Arkadaşlar, bir şey buldum.

 Londra'nın hemen dışında bir adres.

 Gitmeliyiz.

 SURREY İNGİLTERE

 Git, arkayı gözle.

 Bunu yapamam.

 Yapabilirsin.

 Yani yapmayacağım.

 Artık bizden birisin.

 - Senin için de aynısını yapardık.

 - Seçeneğim olmadı.

 Hiçbirimizin olmadı.

 Başka seçenek yok.

 Öldüğüm gün   beni öldüren adamı öldürdüm.

 Bizi şartlandırmaya çalışıyorlar.

 Binlerce saatlik eğitim.

 İki atış, anında ölüm.

 Ama bununla yaşamayı öğretmezler.

 Hissetmelisin Nile.

 - Hepsini.

 - Kilisede ne yaptığını gördüm.

 Tüm o cesetleri.

 Ben de böyle mi olacağım?

 Yapmamız gereken bu mu?

 Nedenini bile bilmeden.

 Bilsen geceleri rahat uyuyacağını mı sanıyorsun?

 Ben böyle olamam.

 Ailem  Yaşlanacaklar, ben yaşlanmayacağım.

 Ama fark etmeleri yıllar alır.

 Onlarla hâlâ zaman geçirebilirim.

 Al.

 Arabayı al.

 Arabayı bıraktığında silahları da at.

 İyi olacak mısın?

 Daima.

 Nile nerede?

 Sen ve ben varız Book.

 Şimdi ve daima.

 Guildford İstasyonu 1,6 kilometre sonra.

 TREN İSTASYONU Boş mu?

 S.kt.r.

 Andy.

 Neredeler?

 İskitli Andromache.

 Ebedî savaşçı.

 - Book?

 - Buradayım.

 Joe ve Nicky nerede?

 Ne yapıyorsun?

 - Ne yapıyorsun?

 - Sakin ol!

 Hayır!

 Bize tuzak mı kurdun?

 Lütfen dinle.

 Karım öldüğünde kendimi seni araştırmaya adadım.

 Satır aralarına yazılmış gizli tarihini öğrendim.

 YUNANİSTAN

 Efsane gibi aktarılan tarihi.

 Aslında mit olarak gözden kaçırılan   ölümsüzlüktü.

 Gereksiz acılara   son verebilirsin.

 İnsanlığın bunu paylaşmana ihtiyacı var.

 İnsanlık S.kt.rsin gitsin.

 - Andy  - Konuşma, aşağılık korkak!

 Neden?

 - Neden, Book?

 - Andy, dinle.

 Neden?

 Merrick neden ölmediğimizi bulursa bunu nasıl bitireceğini bulabilir.

 İstediğin buydu.

 Ah be Book, ne yaptın sen?

 Böyle istememiştim Book.

 Tanrı'm.

 Hâlâ kanaman var.

 Hâlâ kanaman var.

 Ne?

 S.kt.r.

 İyileşmiyor.

 - Ne?

 - Bak.

 İyileşmiyor.

 Git, bir şey getir.

 Hadi!

 Andy, bana bak.

 Bana bak.

 Niye bana söylemedin?

 Bir şey fark etmezdi.

 Acele et!

 Dikkat et.

 Onu buradan çıkarmalıyız.

 Yakalayın.

 Aferin Copley.

 Şu hâline bak.

 - Yaralı.

 Vuruldu.

 - Neden iyileşmiyor?

 Bilmiyorum.

 Ölümsüz değil.

 - Ne demek "ölümsüz değil"?

 - Yani bitti.

 Kan içindesin.

 Kaç yaşındasın?

 Yaklaş da söyleyeyim.

 Götürelim onları.

 - Bırakın.

 - Beni koru.

 - S.kt.r.

 Hayır.

 - Bırakın onu!

 Hayır!

 Kaldırın.

 Hayır!

 Özür dilerim.

 Özür dilerim.

 Sıkı tutun.

 Bay Merrick, ölümsüz olmadığı doğruysa testleri kaldıramaz.

 Bu cinayet olur.

 Sanki CIA kimseyi yok etmemiş gibi.

 Sanki hiç gizli araştırma yapmamış gibi.

 Hayır.

 Hayır, böyle anlaşmamıştık.

 Devam edeceğiz.

  MERRICK İLAÇ

Andy.

 Ne oldu?

 İyileşmiyor.

 Onu ben öldürdüm.

 Serum bağlamam ve kanamayı durdurmam lazım.

 Ne olursa olsun onu hayatta tut.

 Görmüyor musun?

 Sudan ile şu an arasında bir şey değişmiş.

 - Onu öğren.

 - Bu onu stabilize eder ama dikiş atıp antibiyotik vermem lazım.

 - Güzel.

 - Her şey ölür.

 O neydi?

 Her şey ölmek zorunda Bay Merrick.

 Biz henüz ölmedik   çünkü zamanımız gelmedi.

 Andromache'nin zamanı geldiyse asla durduramazsınız.

 Ürünlerimin yapabileceklerine şaşırırsın.

 İstediğimi elde etmek için sizi yıllarca keseceğim.

 - Zamanın geliyor.

 - Seninki de.

 Sonuç bekliyorum!

 Andy.

 Copley sen misin?

 - Seni işimi bitirmeye gönderdi.

 - Kim?

 - Andy ve Booker nerede?

 - Kimsin sen?

 Orospu çocuğu!

 Onlardansın.

 Evet.

 Yeniyim.

 - Neredeler?

 - Laboratuvarda.

 Test ediliyorlar.

 İşkence görüyorlar.

 Merrick.

 Tek derdi Andy'nin ölümsüzlüğü.

 Neler yaptığı değil.

 Ne yapmış ki?

 Karadağ, 1916.

 Sığınmacı bir aileyi kurtardı, ailenin kızı sonradan diyabetin erken teşhis yöntemini buldu.

 Bu kadının torunu, Kamboçya'da 317 kişiyi Kızıl Kmerlerden kurtardı.

 Bu adam 1978'de bir nükleer patlama kazasını önledi ve muhtemelen medeniyeti kurtardı.

 Bilinen   ve bilinmeyen adlar.

 O bir hayat kurtardığında iki üç nesil sonra faydasını görüyoruz.

 1915'TE ANDY KURTARDI

Her şeyin içinde.

 Ama göremiyor.

 Ama sen görebiliyordun.

 Buna rağmen onları teslim ettin.

 Hastalıkları bitirir sandım.

 Acıyı bitirir sandım.

 Konuşamıyordu   son döneminde.

 Karım.

 Nefes alamıyordu.

 Bense   bir şey yapamadım.

 Bu, bir armağan olacaktı.

 Dünyaya.

 O armağanı vermek sana düşmez.

 Ölümsüzlük neden bitiyor?

 Ne?

 Andy'nin kanaması durmadı.

 Yaşıyor mu?

 Yerlerini biliyorum.

 Burada kamera yok.

 İnsanları buradan alıp çıkarıyor.

 Binada kaç nişancı var?

 En az 30.

 Patronları Keane, eski özel harekâtçı.

 Hangi CEO böyle özel orduyla dolaşır?

 Bugünlerde mi?

 Çoğu.

 - Ne yapıyorsun?

 - Bu işi düzelteceğim.

 Ölümün bunu sağlamaz.

 Seni yalnız gönderecek hâlim yok.

 Birimiz buradan çıkacaksa o, ben olacağım.

 Öyle ya da böyle.

 Beni buraya getirdin.

 15.

 katta özel bir laboratuvar var.

 Boş.

 Bununla girersin.

 Patırtı başlamadan buradan çıksan iyi olur.

 İyi şanslar Bayan Freeman.

 Bu kat kapalı.

 Buraya nasıl geldin?

 Pardon, ben sadece  Eller!

 Ellerini göreyim.

 Sıfır, ben Alfa 2-2.

 Efendim.

 Sıfır.

 Konuş.

 İzinsiz giriş vardı.

 Hedef öldürüldü.

 Üstünde kimlik var mı bakın.

 S.kt.r!

 Taktik Ekipler, hemen Merrick'i bulun!

 - Seni bencil pislik!

 - Joe, bırak.

 Lütfen!

 Tek başına bunca yılın ağırlığını ne bileceksin?

 Sen çok zavallı bir adamsın Booker.

 Sen ve Nicky hep birlikteydiniz.

 Bizim yanımızda   acı vardı.

 Artık daha da çok var.

 - Sen de kimsin?

 - Laboratuvar nerede?

 - S.kt.r!

 Bir tane daha.

 - Bir tane daha.

 Öbürlerine gidiyor.

 Laboratuvara!

 Bu iş bitene kadar seni çatı katına kilitliyorum.

 Nile.

 Arkanda!

 Nile!

 Kapıda dört kişi var, daha fazlası geliyor.

 Andy.

 Ölümsüz ya da değil, söz verdin.

 Bedeli ne olursa olsun.

 Gördüm Andy.

 Yaptığın tüm iyi şeyleri biliyorum.

 Geri döndün.

 Evet.

 Hayır, beni burada bırak.

 Kimse geride bırakılmaz.

 Her şeyin bir ilki vardır.

 O bir hain.

 Sus!

 Şimdi sırası değil.

 Ne zaman biteceğine biz karar vermiyoruz.

 Ama nasıl yaşadığımızı biz belirleriz.

 Açıkçası Book   sen ve ben boktan bir iş çıkardık.

 Şimdi kalk.

 Gidelim.

 Merrick'i şimdi durdurmazsak peşimizi asla bırakmaz.

 Andy.

 - Emin misin?

 - Bu bir şeyi değiştirmez.

 Her zamanki gibi buradan çıkıyoruz.

 Birlikte.

 Hadi şu şerefsizi halledelim.

 Andy'yi koruyun.

 Andy!

 Andy!

 Joe, Nicky, çıkıyoruz!

 Saldırı ekibi, yürüyün!

 Siz ikiniz, kanatlara.

 Konumunuz nedir?

 Yeter lan artık.

 - Gidelim.

 - Andy.

 Hadi.

 Neler oluyor?

 Hadi!

 S.kt.r.

 Sıkıştı.

 Andy nerede?

 Doğu köprüsünü tutuyorum.

 Anlaşıldı.

 S.kt.r.

 Merrick nerede?

 Çatı katında.

 Ne dersin?

 Oslo 1967 mi?

 Sao Paulo 34.

 Nile benimle.

 Sao Paulo'da 1934'te ne oldu?

 1834.

 Göreceksin.

 Birinci ekip, koridoru tutun.

 Birinci ekip.

 İşareti bekle.

 Son işaret gibi mi olacak?

 Oynayacaksan büyük oyna.

 Keane?

 Keane, kaç kişi daha geliyor?

 Geliyorlar.

 Hazır olun.

 Ben gireceğim.

 Bana yakın dur, olur mu?

 Seni koruyacağım.

 Ben gireceğim.

 Önce hep ben girerim.

 Andy, giy şu yeleği.

 Nicky'nin dediği gibi, "Zamanım geldiyse gelmiştir.

" Ters giderse   gelecek sefer önce sen girersin.

 Ne bekliyorlar be?

 S.kt.r!

 Nicky'yi vurdun.

 Onu hiç yapmayacaktın.

 Asansör iniyor!

 Merrick kaçıyor!

 Gidin!

 Ben Andy'yle kalacağım.

 - İyi misin?

 - Evet, iyiyim.

 Sadece acıyor.

 Aslında her yerim acıyor.

 Bir de yarın gör.

 Sabırsızlanıyorum.

 Galiba ölümsüzlüğümü kaybettiğimde ortaya çıktın.

 Nasıl olduğunu görmem için.

 Hatırlamam için.

 Hatırlamak mı?

 Yenilmez olmanın   nasıl olduğunu hatırlamam için.

 Olağanüstü.

 Uğruna savaşmaya değer insanların   hâlâ var olduğunu hatırlattın.

 Kalan zamanımı nasıl geçirmek istediğimi biliyorum.

 Bizimle geçireceksin Andy.

 Seni bencil orospu.

 Onu öldüreceğim!

 Kurtarabileceğin o kadar can varken.

 Neler yapabileceğimizi görmüyor musun?

 Sen paha biçilmezsin.

 Nile   sence Rusça biliyor mudur?

 S.kt.r!

 Öl bakalım şerefsiz.

 Nile?

 Bir şeyi yok.

 Gel.

 Asansörden hızlı.

 Bir şeyin yok Nile.

 Elini ver.

 Gidelim.

 BARIN TAŞ ZEMİNİNE 500'Ü AŞKIN YILDIR HER ÇEŞİT İNSAN AYAK BASMIŞTIR Nasıl gidiyor?

 Hâlâ karar vermediler.

 Karar verecek bir şey yok.

 Beni öldüremezler.

 Geri vermiş.

 Evet.

 Copley'yle konuştum.

 Halledebileceğini söyledi.

 Savaşta öldürülmüşüm gibi gösterebilirmiş.

 Ailem yas tutacak   ama hayata devam edebilecekler.

 Babamda yaptığımız gibi.

 Annemin sesini bir kez daha duymak isterdim.

 Sen iyi bir çocuksun Nile.

 Ekip için harika olacaksın.

 Bir bedeli olacak.

 100 yıl sonra seninle burada buluşacaklar.

 O zamana kadar yalnızsın.

 Daha azını umut ediyordum.

 Ama fazlasını bekliyordum.

 Nile bir özürle seni affedecekti.

 Ona biraz zaman ver.

 Seni özleyeceğim.

 Seni bir daha görmeyeceğim.

 Biraz inançlı ol Book.

 TÜRKİYE JOE VE NICKY?

 Bu sadece son 150 yıl için bulduklarım.

 Yaşınızı düşününce insanlık için yaptıklarınız katlanarak artar.

 Belki de sebebi budur Andy.

 Bugün yaşadığımız dünyada yok olmak neredeyse imkânsız.

 Senin gibi, bunu kendi istekleri için kullanacak çok kişi var.

 Kötü niyetli çok kişi var.

 Tüm cevapları bilmiyoruz ama bir amacımız var.

 Sen de bize yardım edeceksin.

 Kumda, karda, havada bir iz bıraktığımızda onları sileceksin.

 Kafeslemek isteyenlere karşı bizi koruyacaksın.

 Görev bulmamıza yardım edeceksin.

 Bize en uygun görevleri.

 Rica etmiyor.

 Onur duyarım.

 O zaman işe koyulalım.

 ALTI AY SONRA Kahretsin.

 Booker  Sonunda tanıştığımıza sevindim.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar