Print Friendly and PDF

Translate

In the Blood (2014)

|

 

 


108 dk

Yönetmen:

John Stockwell

Senaryo:

James Robert Johnston, Bennett Yellin

Ülke:

İngiltere

Tür:

Aksiyon, Suç, Gerilim

Dil:

İngilizce

Oyuncular

 

    Gina   Carano

    Cam   Gigandet

    Danny  Trejo

    Luis   Guzmán

    Stephen  Lang

Özet

Son yıllarda rol aldığı Çapraz Ateş (Haywire) ve Hızlı ve Öfkeli 6 (Fast & Furious 6) filmleriyle adından sıkça söz ettirmeyi başaran ünlü MMA dövüşçüsü Gina Carano başrolde. Filmde, kocasının kaçırılması üzerine intikam almak için kolları sıvayan bir kadınının aksiyon ve macera dolu öyküsü anlatılıyor..

Altyazı

Babam, beni her zaman koruyamayacağını söylerdi hep.

O bir kaçaktı.

 Ve günlerinin sayılı olduğunu biliyordu.

 Güvenebileceğim tek insanın, kendim olduğunu söylerdi.

 Bu insan beni yüzüstü bıraksa da.

 Babam bana dövüşmeyi öğretti.

 Hayatta kalmak için.

 Kurban olmamak için.

 Ağlamamak için.

 Çünkü o gözyaşları, bana karşı kullanılabilirdi.

 Ve o öldürüldüğünde, hiç ağlamadım.

 Hiç.

 Bir damla bile.

  ****

 Mutlu olmanı istiyorum, ama bu, tedbirli olmaman anlamına gelmiyor.

 Siz lisedeki sevgililer falan değilsiniz, tamam mı?

 Siz iğne değişimde tanıştınız Tanrı aşkına.

 Adsız Narkotiklerdi o.

 Ve hala temiz olmamın sebebi de o kız.

 Evet, bunun için minnettarım, ama hala bilinmeyen çok şey var.

 Kendini tekrarlamasına alışmak gibi  Kardeşim şanslı biri.

 Babam, istikrarlı şansın bir yetenek olduğunu söylerdi.

 O halde kardeşim sürekli şanslı.

 Evlilik anlaşması bir kaidedir, Derek.

 Evlilik bir iştir.

 Eğer işler kötüye giderse, bir çıkış planına ihtiyacın olacak.

 Ava çoktan imzaladı.

 Eğer beni mirastan mahrum bırakmak istiyorsan, senetleri getir, seve   seve imzalayayım, ama bir çıkış planına ihtiyacım yok.

 Dışarıda tanışmam gereken biri var mı?

 Ailen, arkadaşların falan?

 Sorun değil, yanında biz varız artık.

 Senin ailen biziz.

 Lütfen oturun.

 Derek ve Ava   hayatlarındaki en özel anı yaşıyor.

 - Ben, Derek  - Ben, Derek  - Ava, seni  - Ava, seni  -  karım olarak alıyorum.

 -  karım olarak alıyorum.

 - Tanrım.

 - Ödü patlıyor.

 - Çok korkuyor.

 - Korkmuyorum.

 Dedem, 1940'larda burayı neredeyse bedavaya aldı.

 Ve çocukken, yazın buraya gelirdik.

 Ama babam artık buranın çok gösterişsiz olduğunu düşünüyor   ve yalnızca dört mevsim kalıyor.

 - Nasıl sence?

 - İnanılmaz.

 Bu benim büyükannem   düğününde.

 Ve buradaki de, benim amcam   ve annem   iki veya üç yaşında falanken.

 Annem öldüğünden beri ilk defa geliyorum buraya.

 Seni çok severdi.

 Keşke onunla tanışabilseydim.

 Evet.

 Neden ben sürmüyorum?

 Süren ben olmalıyım!

 - Ne düşünüyorsun?

 - Bence bunu soran kişi ben olmalıyım.

 Genelde öyle olur, ama  Tanrım.

 Merhaba.

 Sevebilir miyim?

 Adın ne senin?

 - Ricardo.

 - Ricardo mu?

 - Çok yakışıklısın.

 - Eline yakışıyor.

 Öyle mi?

 Merhaba.

 Merhaba.

 - Şuna bak, babasını istiyor.

 - Ve biz de onu alacağız.

 Gel bakalım, ufaklık.

 Harika bir anne olacaksın.

 - Öyle mi dersin?

 - Öyle olacağını biliyorum.

 Benimkiler pek iyi olamamıştı.

 Evet, biliyorsun   çocuk nasıl yetiştirilmez konusunda iyi bir eğitim aldık.

 Lavaboya gitmeliyim.

 İspanyolcası böyle  Her gün yeni bir şey öğreniyorsun.

 Hemen dönerim.

 Bana ufak bir öpücük ver.

 Hiçbir yere gitme.

 Tam orada kal.

 Kıpırdama.

 - Merhaba, nasılsınız?

 - İyiyim.

 - Manny.

 - Ava.

 Seninle tanışmak güzel, Ava.

 Harika bir manzara, değil mi?

 Muhteşem.

 - Nerelisiniz?

 - Connecticut.

 Earl Sanders'ı tanıyor musunuz?

 Sanmıyorum.

 Her sene gelir buraya.

 O da Connecticut'lı.

 Connecticut biraz büyük bir yer.

 Ailem Texas'da.

 - Pekala.

 - Evet.

 Tamam, orası o kadar yakın değil, ama olur.

 Bebeğim, bu Manny.

 Texas'da ailesi varmış.

 - Selam, dostum, nasılsın?

 - Vay, sen nasılsın?

 - İyiyim, iyiyim.

 - Güzel.

 - Hoş geldiniz.

 - Teşekkürler.

 - Siz çocuklar kaç gün daha buradasınız?

 - Birkaç gün daha.

 Ve birkaç gece.

 Cabarete'ye gittiniz mi?

 Sanmıyorum.

 Çok ama çok güzel bir yerdir.

 Karayiplerdeki en uzun zeplindir.

 - Ve yağmur ormanlarındaki.

 - Hayır, benim yükseklik korkum var.

 - Kulağa harika geliyor.

 - Hadi ama.

 Orayı arkadaşım işletiyor.

 Sizi yarın götürebilirim.

 Ve çok da güvenli bir yerdir.

 Geçen yıl sadece bir kişi falan öldü.

 Sadece bir kişi!

 Rahat ol, şaka yapıyorum ya.

 Ya dans?

 Dans etmeyi sever misiniz?

 Zeplini tercih ederim, ama  Ben dansa bayılırım, ama bu  Ben dans edemem.

 Şey, arkadaşım adadaki en güzel barı işletiyor.

 - Oraya gidebiliriz.

 - Ben istemem.

 Ben çok isterim.

 - İkisini de yapabiliriz.

 - Çok mu istersin?

 Evet.

 Benim ne yapmak istediğimi söyleyeyim sana.

 Biz içki içmiyoruz!

 Şerefe!

 Pekala, çek ellerini oradan, dostum.

 Kim lan bu?

 Sorun yok, bebeğim.

 Yanıma gel.

 Tamam.

 Boş ver o yabancıyı, benimle dans ediyorsun.

 Rahatla dostum.

 Bu benim kızım, tamam mı?

 - Senin amına koyacağım!

 - Tranquilo!

 Hadi ama.

 - Sadece dans etmek istiyorum.

 - Rahat ol.

 Biz dans ediyorduk, ve bu amına koyduğum da erkeklik taslıyor.

 S.k erim onu.

 Bu Ava, bu da Derek.

 Onları ben getirdim.

 Tutun onu.

 Bekle, sonra konuşuruz.

 Seni sürtük!

 Lan!

 Ava, benim.

 Gitmeliyiz bebeğim.

 Hadi, hadi.

 Hadi, bebeğim.

 İyisin bebeğim, gidelim.

 - Hadi Manny!

 - Hadi, bebeğim.

 Gidelim.

 Gidelim, gidelim.

 - Sürekli aynı şeyler oluyor.

 - Ben sadece dans ediyordum.

 - S.k imde değil   bu ikinci kez oluyor.

 Anladın mı lan?

 Yoruldum lan bundan.

 - Ben sadece kızla dans ediyordum.

 - Bu son kez olsa iyi olur.

 Oğlum ne yapıyorsun lan sen?

 Sanırım yarın kulübe gidemiyoruz.

 Az önce kime sataştığını biliyor musun?

 O Büyük Biz, dostum.

 Bu çok kötüydü, dostum!

 Manitana göz kulak olsan, iyi olur.

 Çıldırdın resmen.

 Ninja gibiydin a.. na koyayım.

 Manny!

 Manny!

 Boş ver.

 Kes şunu.

 Bu da neydi böyle?

 Üzgünüm.

 Aldığım en iyi tavsiye mi?

 Kimseye güvenme.

 Senin ihtiyar gibi fahişelik mi yapıyorsun?

 Benim 15 yaşındakilerle bir sorunum yok.

 15 yaşındakileri severim.

 Bazen, kendini savunmanın tek yolu saldırmaktır!

 Tut onu!

 Yanındaki adamdan daha sert ve daha hızlı olmak istiyorsun, anladın mı?

 Orospu!

 En sonunda, acıyı ve korkuyu unutup, dersi hatırlayacaksın.

 Anladın mı?

 Çok yavaş!

 Pek çok insanın, geçemeyeceği sınırlar vardır.

 Sen, o sınırların dışına çıkmayı öğreneceksin.

 Limitleri aşmayı öğreneceksin.

 Seni sürtük!

 Orospu!

 Birileri seni yere yığarsa   sen de onları yere yığacaksın.

 - Saat kaç?

 - Bilmiyorum, Tanrım  Ben bakarım.

 Geliyorum be!

 Manny?

 Merhaba.

 Kapıyı aç lütfen, dostum.

 - Dostum.

 - Ne?

 Dün geceki Büyük Biz var ya, adamlarıyla buraya geliyor, ve özür dilemeye de değil.

 - Nerede kaldığımızı nereden bilebilirler ki?

 - Bilmiyorum.

 Taksici falan söylemiştir.

 Pılınızı pırtınızı toplayın, gidiyoruz.

 Ciddi misin?

 Nereye gideceğiz, dostum?

 Kafa buluyordum seninle, dostum.

 - Bu hoş değil, hiç hoş değil.

 - Sizi kaldırdım ki, zepline yetişebilelim.

 - Hadi!

 - Hayır, ben gitmiyorum.

 Gelmeyi ne zaman kabul ettik ya?

 Gideceğiniz en güvenli yer.

 Hemen gitmeliyiz, çünkü geç kalırsak, zeplindeki adam Jojo bizi burada bırakır.

 - Pekala.

 - Hayır.

 - Sıradaki!

 - Sıradaki sensin.

 - Hadi!

 - Tanrım!

 - Hadi, bebeğim.

 - Tanrım.

 - Oldu işte, tamam.

 - Bunun kopmayacağından emin misin  - Evet, sorun çıkmaz.

 Pekala.

 Seni tekrar görmezsem falan  Öyle söyleme!

 Eldiveni buraya getir, tamam mı?

 Geri yaslan ve tadını çıkar.

 İşte oldu.

 Tanrım.

 Geri yaslan, geri yaslan!

 Tanrım!

 Tanrım, dostum.

 Geldin!

 Geldin!

 Evet, in, in.

 Yap şunu, dostum!

 Evet, kardeşim.

 Nasıldı, dostum?

 - Nasıl hissediyorsun?

 - Harikaydı.

 - Harikaydı.

 - Dostum, daha hiçbir şey görmedin.

 - Nasıl yani?

 - Asıl olay şimdi başlıyor, El Viudador.

 - O ne anlama geliyor?

 - "Dul Bırakan.

" Dul bırakan İşte geldik!

 El Viudador!

 Şuna bakın.

 - Tanrım.

 - Harika, değil mi?

 - Bunu yapamam bence.

 - Karayiplerdeki en uzun zeplin.

 - Bunu yapamam bebeğim, lütfen.

 - Cidden mi?

 - Hiç sanmıyorum.

 - Geri yaslan ve tadını çıkar.

 Hadi yapalım şunu.

 - Tek giden ben miyim yani?

 - Evet.

 Zum yap.

 Çok uzakta.

 - 1,5 kilometre.

 - 1,5 kilometre mi?

 - Evet.

 Tanrım.

 Pekala.

 - Hazır mısın?

 İşte  - Ananı  Hayır.

 Tanrım!

 Delinin tekiyle evlendim.

 Merhaba!

 Hayır, hayır.

 Dur.

 Lanet olsun.

 A.. na koyayım.

 Oraya git ve ona yardım et.

 Dayan, dostum.

 - Dayan!

 - Lanet olsun!

 Lanet olsun.

 Geldim, dostum!

 Geldim.

 Bende tutunacak bir yer var.

 Sende büyük taşşaklar var.

 Dizlerini yavaş yavaş çöz, tamam mı?

 Bırak, bırak, tamam.

 Hadi.

 Yardım et.

 Tamam, beni izle.

 Pekala.

 Bir, iki  Tamam, tuttum seni.

 Tuttum seni, dayan.

 Dayan, evet.

 Dayan.

 Dayan!

 Kayıyorum.

 Bekle.

 Öbür elini ver bana.

 Bırakma!

 Ambulans çağır.

 Lanet olsun!

 Derek!

 Derek.

 Derek!

 Tanrım.

 Bebeğim?

 Derek?

 Derek?

 Manny!

 Manny, yardım et!

 Hayır, hayır.

 Kocamla gidiyorum ben de.

 Gideceğim!

 - Onunla gideceğim.

 - Üzgünüz.

 - Bu sigorta ile akalı bir durum.

 - Bu saçmalık!

 Kocamla gidebilirim ben de!

 Tamam, hangi hastaneye gidiyorsunuz?

 Alın.

 Ana hastane burası.

 İyidir.

 Gidin, gidin!

 Hadi!

 - Manny nerede?

 - Bilmiyorum.

 Hayır, hayır.

 Centro Medico'ya gitmeliyim.

 Pardon.

 Çok özür dilerim.

 Kocam, 20-30 dakika önce ambulansla buraya geldi.

 Çizelgenizi kontrol edebilir misiniz?

 Hayır, hayır, ben iyiyim.

 Kocamın durumu çok daha kötü.

 Lütfen Derek Grant'i kontrol edin, tamam mı?

 Hayır, hayır.

 - Sarışın, mavi gözlü.

 - Amerikan.

 Derek'e ulaştınız ama bilin bakalım ne oldu?

 Kendisi balayında.

 Derek'e ulaştınız ama bilin bakalım ne oldu?

 Derek Grant yok.

 Burası Centro Medico mu?

 Burada mıyız?

 Onu buraya getirdiler.

 Ambulans görevlisi bana bu kartı.

 Kocam burada, yüksekten düşürdüler onu.

 Onu ambulansa yerleştirdiler ve buraya getirdiler.

 Burada Derek Grant yok.

 Başka Centro Medico var mı?

 Hanımefendi!

 Hanımefendi.

 Lütfen bana dokunmayın.

 Çek ellerini üzerimden!

 Lütfen, hanımefendi.

 Pardon, hanımefendi.

 Özür dilerim.

 Derek Grant'ı arıyorum.

 Burada mı?

 Çizelgenizi kontrol edebilir misiniz?

 Bu o.

 Burada mı?

 Buraya bir ambulansla mı geldi?

 Hayır.

 Özür dilerim, bayan.

 Kocamı arıyorum.

 Kocam bu.

 Bayan, onu gördünüz mü?

 Bana yardım eder misiniz lütfen?

 Alo?

 - Sandy, ben Ava.

 - Merhaba, neler oluyor?

 Derek seni aradı mı?

 Hayır, neden ki?

 Sorun ne?

 Kocam kayıp.

 Hayır, İngilizce.

 İngilizce konuşabiliyor musunuz?

 Ve kocanız için hastaneyi arayacak, tamam?

 Hareket etmeyi kes.

 Sence yardımıma ihtiyacın var mı, Ava?

 Kimsenin yardımına ihtiyacın var mı?

 Yok.

 Güvenebileceğin tek kişi, kendinsin.

 Bu seni iyileştirir.

 Hayatta kalanların yaraları olur, eziklerin ise cenazeleri.

 Senin istediğim şey yaralar.

 Onlar dövme gibilerdir.

 Ama hikayeleri daha iyidir, değil mi?

 Ava, sen etraftaki en sert şeylerden yapıldın.

 Bunu sakın unutma, tamam mı?

 - Ambulansı kim aradı?

 - Emin değilim.

 Sanırım adı Jojo'ydu.

 Manny ona öyle diyordu.

 - Bu Manny, sizi zepline mi götürdü?

 - Evet.

 Soldaki.

 - Soyadı?

 - Bilmiyorum.

 Onunla nerede tanıştınız?

 Sahildeki bir restoranda.

 Sahildeki bir restoranda mı?

 Neden kocanızla birlikte ambulansa binmediniz?

 İzin vermediler ki.

 - İzin vermediler mi?

 - Sanırım, sigorta ile   ilgili bir sorundan dolayı olduğunu söylediler.

 - Ama denedim.

 - Nereye götürdüklerini söylediler mi?

 Size söyledim ya.

 Centro Medico Punta Cana.

 Punta Cana.

 Punta Cana  Teşekkürler.

 Kocanızın, adadaki herhangi bir hastaneye veya kliniğe alındığını gösteren bir kayıt yok.

 - Belki de gitmemeye karar vermiştir.

 - Gitmemeye mi?

 Bilinci kapalıydı ve bacağı tamamen yan dönmüştü.

 Nasıl olacak da gitmeyecek?

 Kredi kartında bir hareketlilik yok.

 Telefonundan da kimse aranmamış, yani ya öldü   ya da takip edilmemek için, bataryası çıkarıldı.

 Belki de ambulans kaza yapmıştır.

 Belki şarampole falan yuvarlanmıştır ve kimse de arayamamıştır.

 Pekala, bilmiyorum ama dışarıda onu aramamız gerek.

 Belki de ihtiyacımız olan tüm bilgileri almıyoruzdur.

 - Bu da ne demek böyle?

 - İçiyor muydunuz?

 - İçmediğimizi biliyorsun.

 - Sorma hakkım var.

 Bunun cevabını biliyorsun.

 Bu adada bir çok ambulans şirketi var   çok düzensiz biçimdeler ve rekabet de üst düzeyde.

 Olay yerine ilk giden, parayı alır.

 Burası çok güzel bir adadır, ama fırsatçı ve güvenilmez partiler ile   herkes kendini daha iyi duruma getirmeye çalışıyor.

 Özellikle de, konu varlıklı Amerikanların harcamalarına gelince.

 Ama, yanılıyor olabilirim de.

 Eğer kaçırıldıysa, yakında bir şeyler öğreniriz.

 Önümüzdeki 24 saat içinde  - Tanrım.

 - Bir sonraki adımımız nedir?

 Aslında, dün kapalıydık.

 Pazartesileri hep kapalıyız, yani kimse yoktu burada.

 Hayır, ben buradaydım.

 Ben vardım, kocam vardı, Manny ve Jojo vardı.

 Hayır, hayır, özür dilerim.

 Bizim Manny veya Jojo adında çalışanımız yok.

 Manny çalışmıyordu zaten, sahibinin arkadaşı olduğunu   söylemişti.

 - Sahibi benim.

 Şey, zeplinin adı El Viudador'du.

 Hayır, hayır.

 bizim o adda bir hattımız yok.

 - Burası olduğuna emin misiniz, çünkü  - Evet.

 Harika bir güvenlik sicilimiz var ve adada bunun gibi   dört tane daha hat var ki  Bakın, burasıydı.

 Yolu, itfaiyeyi, her şeyi hatırlıyorum.

 Buradan 30 dakika uzaklıkta, aynı ipi   kullanan ve aynı buraya benzeyen bir zeplin daha var.

 Bekleyin.

 Jojo, değil mi?

 Kocam zeplinden düşerken dün sen de buradaydın, değil mi?

 Bu Jojo.

 Hayır.

 - Seni tanımadığını söylüyor.

 - Niye yalan söylüyorsun?

 Ambulansı sen aradın.

 - Neden yalan söylüyorsun?

 - Tamam.

 Dün buradaydık.

 Burada olduğunu söyle.

 Burada olduğunu söyle.

 Bırakın bunu ben halledeyim, tamam mı?

 Bırakın ben halledeyim.

 Belki de başının belaya gireceğini sanıyordur.

 Başını belaya   sokacağınızı sanıyordur.

 Parası da ödendi ona.

 Bilmiyorum.

 Bakın, burası olmadığını anlayın, tamam mı?

 Müşterilerimi korkutuyorsunuz.

 - Götür şu orospuyu buradan.

 - Pekala, ofisime dönelim.

 - Hayır.

 - Sonraki adımı konuşalım.

 - Geri çağır onu!

 - Hayır, hayır.

 - Gitmeliyiz.

 - Lütfen, gidin.

 - Gitmeliyiz.

 - Lütfen, lütfen.

 - Bu Jojo'ydu.

 - He, tamam.

 Ofiste konuşuruz.

 - Onu almalıyız bence.

 Her şey yolunda, her şey güvende.

 Şimdiye kadar eğlendiniz, değil mi?

 Oturun.

 Pazar gecesini konuşalım.

 La Zona Kulübünde çekilen bir video   gönderildi bana.

 Görüşüne göre de çok vahşi bir tarafınız var.

 Uyuşturucu alıyor musunuz?

 Çünkü bu adamı neredeyse öldürüyordunuz.

 Kendimi savunuyordum.

 Neden bu konu hakkında konuşmadınız?

 Çünkü Derek'in kayboluşuyla, bunun bir alakasını olduğunu düşünmüyorum.

 Bundan emin misiniz?

 Teşekkürler.

 Demek Büyük Biz adında bir adamla sataştınız.

 - Onun insanları kaçırdığını biliyorsunuz.

 - O halde neden onu sorgulamıyorsunuz?

 Sorgulayacağız.

 - Kocanızla aranız nasıldı?

 - Harika.

 Görünüşe göre, kocanızın tüm mal varlığının varisi sizsiniz.

 Ben onun karısıyım.

 - Bunlar ne?

 - Robot resimler.

 Neden dağıtılmadılar?

 Çünkü adadaki insanların yarısına benziyor ve kaynaklarıma düzgün olarak dağıtmalıyım.

 - Evet, kaynaklarınızla tam olarak ne yapıyorsunuz?

 - Şu anda mı?

 Eğer kocamı aramayacaksanız, ben ararım.

 Gidelim.

 Ne oldu?

 Derek.

 Derek, Dur!

 Dur!

 Derek!

 Hayır, hayır.

 Özür dilerim.

 Yanlış araba.

 - Makarna yapıyorum, sen de ister misin?

 - Hayır.

 - Ava, iki gündür bir şey yemedin.

 Su alsam olur mu?

 Derek Grant, üç gün önce kaybolan kişi.

 Çiftler, adada balaylarındalardı.

 Tüm ipuçları, hatrı sayılır bir   fidye parasını düşündürüyor - Arayan oldu mu?

 - Gerçekten birisinin aramasını beklemiyorsun, değil mi, Ava?

 - Ne?

 - Gerçekte neler oldu?

 - Neden bize söylemiyorsun?

 - Söylemediğim bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?

 - Bence bize söylemediğin çok önemli bir şey var.

 - Baba.

 Belki de o barda bir şeyler oldu ve Derek öldürüldü.

 Ya da biri seni öldürmek istedi   ve yerine onu öldürdü.

 Belki de ikiniz   programın dışına çıktınız ve işler çok vahşileşti.

 Bilmiyorum işte.

 Ama bildiğim şey   onun kaybolmasından senin sorumlu olduğun.

 Bence finans durumumdan faydalanmaya çalışıyorsun.

 Finansınız umurumda değil, Bay Grant.

 Oğlunuzu seviyorum ben.

 Onu, tüm hayatımda sevdiğim her şeyden daha çok seviyorum   ve daima da seveceğim.

 S.k tirin gidin.

 Pardon, özür dilerim.

 - Bayan, biraz bekleyin.

 İlk o gidiyor.

 - Hatırladın mı beni?

 - Lanet olsun.

 - Hadi konuşabileceğimiz bir yer bulalım.

 Hayır, hayır!

 Lanet olsun!

 Hayır!

 Hayır.

 Hayır!

 Hayır, hayır.

 Pekala, Jojo, bana bilgi vermeye başla yoksa öleceksin.

 Anlıyor musun?

 Bana bak!

 - Kocama ne oldu?

 - Bilmiyorum, bayan!

 - Düşmek mi istiyorsun?

 - Hayır, hayır!

 Kocam ve beni zepline aldın mı?

 Bana bak!

 - Kocam ve beni zepline aldın mı?

 - Evet.

 - Polislere neden yalan söyledin?

 - Bilmiyorum.

 Manny, Manny bize   sessiz kalmamızı söyledi.

 Manny bize, çok tehlikeli olduklarını söyledi.

 - Kimler tehlikeliymiş?

 - Bilmiyorum.

 - Ölmek mi istiyorsun orospu çocuğu?

 - Hayır!

 Pekala, bana bak.

 Ambulansı kim aradı?

 Manny aradı.

 O biliyor.

 Manny her şeyi biliyor, lütfen.

 - Pekala.

 - Bende numarası var.

 Pekala.

 Numarası ne?

 809-555-3210.

 Telefonu aradım ama telesekretere geçti direk, ama kesinlikle Manny'nin sesiydi.

 Bana şimdi inanıyor musunuz?

 Manny kocamın nerede olduğunu biliyor.

 Manny'i bulmalıyız.

 Gidelim.

 - Ellerinizi arkanızda birleştirin.

 - Arkanı dön.

 - Ne?

 Arkanı dön!

 Gidip kocamı bulalım!

 Amerika'da, itiraf almak için işkence yapabilirsiniz ama burada yapamazsınız.

 Ve seni biraz onurunla yollayacağım buradan.

 Memur Santos, seni Porto Riko'ya geri götürecek.

 Artık adamızda hoş karşılanmıyorsun.

 Anladın mı?

 Pardon, efendim.

 Lavaboya gitmeliyim.

 Kelepçelerimi çıkaracak mısınız?

 İçeri gir.

 Buraya gelip bana yardım etmeniz gerekecek.

 Biraz peçete verebilir misiniz?

 Sevgilim beni havuza atmanın komik olduğunu düşündü de.

 - Burası sizin odanız mı?

 - Öldüreceğim onu.

 - Yalnız mısınız?

 - Evet.

 - Uzun sürmez.

 - Öyle umalım.

 Merhaba, Manny.

 İnsanlar bir anda ortadan kaybolmaz.

 Ben kaçak olarak buradayım.

 Polislerle konuşamam yoksa beni geri yollarlar.

 - Eve dönmüş olmayı isteyeceksin.

 - Yemin ederim!

 Kocan hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

 - Derek nerede?

 - Bilmiyorum!

 - Ambulansı sen aradın.

 - Evet.

 Ama ben aradığımda, birinin zaten aradığını söylediler.

 - Kimin?

 - Bilmiyorum.

 Bu adamlar kim?

 Arkadaşların kim?

 - Bu ne?

 - Sağlık görevlilerinden birinde bu dövmeden vardı.

 - Dövme bu adamdaydı.

 - Bu onların mahallesinin.

 Bu T.S.

 Orası onların.

 Herkes bilir.

 Polis, politikacılar, orospular bile bilir.

 Eğer benimle kafa buluyorsan, işler daha da çirkinleşir.

 Bundan daha mı çirkin?

 Kapıyı aç, bekleyenler var.

 - Burada güvende değilsin.

 - Bilmediğim bir şey söyle bana.

 Eğer Derek'i bulmana yardım etmemi istiyorsan, bununla  Açın şunu.

 Altıma işedim.

 Açın şu lanet  Tamam be, rahat olun.

 Bu yabancı kızlarla Karayipli s.k i de çok güzel gidiyor ya.

 Ezikler.

 - Manny, saate bak ve eve yeni geliyorsun.

 - Rahat ol, anne.

 - Nerelerdeydin?

 - Neredeydin?

 - Arkadaşlarla takılıyorduk.

 Anne, bu Ava.

 - Başka bir kız mı?

 - Ne zaman gerçek bir kız bulacaksın?

 - Ben sevgili istemiyorum, yeter artık.

 - Torun mu istiyorsun?

 - Evlenebileceğin bir kız bul.

 Gidelim hadi.

 Burası benim odam.

 - Bir daha de.

 - Tanrı seni kutsasın.

 - Demek annenle yaşıyorsun.

 - İlk ben geldim   ve onu buraya getirmek için yeteri kadar para biriktirdim.

 Geldiğimiz adada, uyuşturucudan başka yapacak iş yoktu.

 Yarın beni götüreceksin.

 Ve o adamı bulmak için birlikte hareket edeceğiz.

 Eğer bir insanı ilk birkaç gün içinde bulamazlarsa, yüksek ihtimalle  Söyleme, lütfen.

 Söyleme.

 Özür dilerim.

 Derek hayatta ve onu geri getirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

 - Bunu anlamalısın.

 - Anlıyorum.

 Rahatla.

 Dinlen biraz.

 Uzan oraya.

 Burada, kanun falan yok.

 Anneciğim veya babacığım yok, tamam mı?

 Gördüğün her şey, aslında öyle değil.

 Buradaki herkes, hoş karşılanmamaya karşı tecrübeli.

 - Bu adamları gördünüz mü hiç?

 - Hayır.

 Buradaki herkes gözden uzaktır.

 Ya buralı değillerdir ya da herkes onları terk etmiştir.

 Arabada kal.

 - Orada takılan çok adam var, sana söylerler.

 - Harika, kendine iyi bak.

 - Kel, altın dişli, boynunda dövme olan bir adam gördünüz mü?

 - Hayır.

 Bekle, bekle.

 - Ne?

 - Gördüm.

 - Neyi?

 - Dur, geri dön, geri dön!

 Pekala.

 - Ne oldu?

 - Dur işte.

 Bu, bu o.

 - Ne?

 - Onun dövmesi.

 Altın dişli sağlık görevlisinin dövmesi.

 Bak.

 - Nedir bu?

 - Horoz dövüşlerinde falan yaptıkları şeyler.

 - Nerede olduğunu biliyorum.

 Gidelim.

 - Tamam.

 - Pekala.

 - Gidelim hadi.

 Hayır, hayır.

 Dışarı çıkma, tamam mı?

 İlanı ver bana.

 Burada kal.

 - Bu, o mu?

 - Hayır.

 Neredesin?

 - Buldum onu.

 - Seni duyamıyorum.

 Ne?

 Ne oluyor lan!

 Santo Cerro'ya gidiyorum.

 Gitme oraya.

 Sen ve ortağın, kocamı ambulansınıza bindirdiniz.

 - Onu nereye götürdünüz?

 - Ben ambulans falan sürmüyorum.

 Babam çok okuyan bir adam değildi   ama insan anatomisi hakkında birkaç şey bilirdi.

 Bana, bütün hayati organların yerini gösterdi.

 Yanlış adamı yakaladın!

 Mide çok yumuşaktır.

 Kalın ve ince bağırsakların var.

 Yumuşak olan şeyi patlatmak zordur.

 - Kocam nerede?

 - Söyledim ya, bir şey bilmiyorum!

 Belki de biraz da dalağa bakmalıyız.

 Ama dalaksız da yaşayabilirsin, değil mi?

 Kocam nerede?

 Bilmiyorum.

 Ciğerlerine de bakabilirim.

 Ciğerini patlatırsam, muhtemelen 5 ya da 6 dakika içinde kay kaybından ölürsün.

 Tamam, tamam!

 O kız bana mesaj atıyordu.

 Araçtan indirdiler beni.

 Sonrasında neler olduğunu bilmiyorum, yemin ederim!

 Ertesi gün, Omar bir ton parayla geldi.

 İşimden istifa etmemi, hiçbir şey söylememi istedi.

 Ben de istifa ettim, tamam mı?

 Yaptım işte.

 Omar'ı arıyorsun, beni değil!

 Aradığın kişi o, ben değil!

 - Ne yapıyorsun?

 Ne yapıyorsun?

 - Kardeşine mesaj atıyorum.

 Seni öldürecek!

 Sen denedin.

 Bak ne hale geldin?

 Timo?

 Beni hatırladın mı?

 Eminim hatırladın.

 Şimdi, bana kocamın nerede olduğunu söyleyeceksin.

 Kocam nerede?

 Birilerinin evine zorla girip onlara saldırdın mı?

 Kendilerini korumak amacıyla, ölümcül güç kullanma hakları var.

 - Timo kocamı aldıklarını kabul etti.

 O da işin içinde.

- Ne işinin?

 Bilmiyorum, onlara para geldiğini söyledi.

 Çıkarın onu, gidelim.

 Sana ne düşündüğümü söyleyeyim.

 Bence o iki adama, kocanı öldürmeleri için para verdin.

 Ve onları susturdun, böylece senin adını veremeyeceklerdi.

 Başından beri, tanık olduğum tüm vahşet ve kanuna   aykırı davranışlar, sadece senin tarafından yapıldı.

 Omar Tavarez'in ölümü ve Timo Tavarez'i öldürmeye   teşebbüsten gözaltındasın.

 Ve şu anda da, resmen, kocanın kaçırılışından ve muhtemel   ölümünün de baş şüphelisisin.

 Ve ne lazım biliyor musun?

 Banyo, duş ve avukat.

 İstediğin sırayla yap, ama ihtiyacın olan şeyler bunlar.

 Tamam, beni alın, ama kocam yaşıyor.

 Onu bulmalısınız.

 Hala dışarıda, yaşıyor.

 Sorgulama için seni merkeze götürüyorlar.

 Lütfen, bana bak!

 Kocam hayatta.

 Evet, seni sorgulama için merkeze transfer ediyoruz.

 Derek'in babası ve kız kardeşi idam cezası ile yargılanmanı istedi.

 Lütfen, kocamı bulun.

 Lütfen, işinizi yapın.

 İyi şansl.

ar Kocam yaşıyor.

 Merkeze falan gitmiyoruz, değil mi?

 - Ne dedi?

 - Hiçbir şey.

 Hadi, yapalım şunu.

 Gidelim.

 - Her şey yolunda mı?

 - Hayır, bunun ne anlama geldiğini biliyorsun.

 Ava.

 Kızının odasına gel de konuşalım biraz.

 Lütfen, yapma.

 Sessiz konuş.

 Kızını uyandırmak istemezsin.

 Silahı ver.

 Otur.

 - Ailen.

 - Ailen mi?

 Hadi ailen hakkında konuşalım.

 Ne yapardın?

 Nereye gitmek isterdin?

 Bak, bendim.

 Bunu ben yaptım.

 - Anlamıyorsun, ona borçluyum.

 - Kime?

 Avilar.

 Villa Jaragual Kliniğindeki doktor.

 O benim için bir şey yaptı, tamam mı?

 Kız  kız çok küçüktü   ve o da   kızın ailesinin, kızın hamileliği hakkında bir şey öğrenmemesini sağladı.

 Her şeyimi ona borçluyum.

 Eğer karım ve çocuklarım  Evet, tam bir aile adamısın.

 Bunu anlayabiliyorum.

 Kocam nerede?

 Doktor, bir hata yaptı.

 Kemiğini sarmaya çalıştı   ama uyluk atardamarını patlattı.

 Onu kurtarmaya çalıştı.

 Bak, bana   olayı örtbas etmem için yalvardı.

 Aksi takdirde, Amerikalılar onun kliniğini kapattırırdı.

 Kocanı, kliniğe gelememiş gibi göstermek istedi.

 Bunca zamandır bana yalan söylüyordun.

 Kocamın ölü olduğunu biliyordun ve beni de öldürtmeye çalıştın?

 Gitmelisin.

 Lütfen yapma bunu.

 Ailemin ve kızımın önünde olmaz, lütfen.

 Anlıyorum, tamam mı?

 Yaşamayı hak etmiyorum.

 Kötü biriyim ben.

 Lütfen, burada olmaz.

 İki seçeneğin var.

 Bu bir   bu da iki.

 Bunlardan biri sessiz.

 Banyoya gidebiliriz.

 En azından seni kızın değil de karın bulur.

 Sana ne oldu böyle?

 Ölmüş.

 Ölmüş.

 Derek ortaya çıktı, o  Beni kurtardı.

 Beni değiştirdi.

 Seni, sen değiştirdin.

 - O sadece sana bir neden verdi.

 - Bu işi bitirmeliyim.

 "Bütün piçler gittiğinde ve öldüğünde   geriye sadece kafanı dinlemek kalır.

" Güzelmiş.

 Nereden buldun bunu?

 Her gece, uyumadan önce duyardım bunu.

 Çok kötü bir ninni.

 Sana yardım edebilirim.

 Edemezsin.

 Bunu tek başıma yapmalıyım.

 Eline ne oldu öyle?

 Lanet olsun.

 - Bir doktora görünmelisin.

 - Görünmeyi planlıyorum.

 Yarın ilk iş o.

 Derek Grant adına bakabilir misiniz, lütfen?

 Lütfen.

 Derek Grant yok.

 Leta, burada mısın?

 Leta, neredesin?

 Oksijenin sınırlı, bu yüzden beni dikkatli dinlemeni istiyorum.

 Kocama ne olduğunu bilmek istiyorum.

 Bacağı kırık olan Amerikalıya.

 Nasıl öldüğünü ve cesedine ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

 Bilmek istediğin şeyleri anlatmaya hazır mısın?

 Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 Neden  Gerçekten mi?

 Derek Grant!

 Garza, küçük kız, hamilelik!

 Lütfen, bilmem gerek!

 - Garza'yı tanımıyorum.

 Hamile kızdan falan haberim yok.

 - Güzel.

 Anlamıyorsun.

 Neyle uğraştığını  Gerçekten mi, çünkü bence oldukça basit bir şey bu amına koyayım!

 Bekle!

 Bekle.

 Bence bilmek istediğin her şeyi öğreneceksin.

 Bir bak.

 Bir bak.

 Sen  Garza'ya öldüğünü söyledin.

 Hayır, bekle.

 Sana yardım edebilirim.

 Eğer o tetiği çekersen, kocan gerçekten ölür.

 Onu ameliyathaneye götürün.

 - Ailen nasıl doktor?

 - San Fernando'dalar.

 - Çocuklar?

 - Annelerinin yanında.

 - Bu kim?

 - Yeni asistanım.

 Amerikan ama güvenilir.

 - Öyle mi?

 - Adın ne?

 - Christie.

 Christie.

 Silvio Lugo.

 - Eline ne oldu?

 - Kapıya sıkıştı.

 - Aptal kapı, değil mi?

 - Aynen.

 Seni aramam gerek.

 - Güzel kokuyor.

 - Am kokusu.

 Tanrım, Luillo.

 Güzel ve sıkı.

 Ara beni.

 Gidelim.

 Hey, S, nasılsın dostum?

 O mucizevi sütünden vermeye hazır mısın?

 Sen benim altın biletimsin.

 Luillo, Big Biz'den sıkıldım.

 O orospu çocuğu beni sinir ediyor.

 Onun icabına bakmalıyız.

 O 80'lere özgü saçı yok mu  Hep aynı.

 Doktor, neyi bekliyorsun?

 Biraz anestezi.

 Hayır, hayır, adamım dayanabilir.

 Öyle değil mi, Papi?

 S.k tir et onu.

 Devam et, işte böyle.

 Güzelce temizle onu.

 - Orospu!

 Lanet olsun!

 Özür dilerim, götüm.

 Ama çok tatlısın, umurumda değil.

 İstediğin her şeyi yapabilirsin.

 - Bu sürtüğün harika memeleri var.

 - Kesin.

 İşte böyle.

 Göster bana, doktor.

 Sorun yok, Papi.

 Dayanabilirsin.

 İşte oldu.

 Oldu işte.

 Sorun yok.

 İşte böyle.

 Harika gidiyorsun, kardeşim.

 Harika gidiyorsun.

 İşte böyle, Papa.

 İşte böyle.

 Aferin.

 Aferin sana.

 Hadi, doktor, ver onu bana.

 Evet   görmek istediğim şey bu.

 Hayatın gerçek kaynağı.

 Teşekkürler, Papi.

 Bana  bana ne veriyorsunuz?

 - Silvio, sorun ne?

 - Bana ne veriyorsunuz?

 Beni uyutmaya mı çalışıyorsun?

 Doktor, bu kızı nereden buldun?

 Kimse kıpırdamasın!

 Kaldırın lan ellerinizi!

 Eller yukarı beyler, eller yukarı.

 Silahı ver bana.

 Yat yere.

 Yat lan yere!

 - Kimsin lan sen?

 - Karısıyım.

 Yani, adamımın sürekli bahsettiği kız sensin.

 Ne oluyor lan?

 Gerekli miydi bu?

 Tüm bu vahşet!

 Cidden, burada birbirimize yardımcı oluyoruz.

 Kocan hayat kurtaran biri, biliyor musun?

 Bende kanserin şu nadir görülen tipi var.

 - Ne deniyordu ona?

 - Multipl miyelom.

 Evet, o işte.

 Ve tek etkili tedavi de, kemik iliğinden alınan kök hücre nakli.

 Doktora bana donör bulması için çok para ödedim.

 Ama kolay değil, değil mi, Doktor?

 - Raulitto, yardım edinsene lan!

 - Geri çekilin!

 - Silahı var amına koyayım.

 - Kapat çeneni.

 Daha çok İspanyolca öğrenmelisin, bebeğim.

 Dinle, birkaç adamımı çağırabilirim, yani henüz vurmadıklarını   ve buradan çıkmana yardımcı olabilirler.

 - Ben kendim çıkarım.

 - Emin misin?

 Burası büyük bir bina.

 Aslında, Christie, kocanı paylaştığın için sağ ol.

 - Çıkıyorlar, yakalayın onları.

 - Sürtük kapıyı kilitledi.

 - Buradan gidin.

 Seni buradan çıkaracağız, tamam mı?

 Ee   neler yaptın bakalım?

 - Bana yardım etmen gerek, tamam mı?

 - Tamam.

 Pekala.

 Nerede lan bunlar?

 Bırak onu!

 Bırak onu, sürtük!

 Bir s.k imi beceremediniz, amına koyayım.

 Yavaş, yavaş.

 Silahı ona tut.

 Yaptığınız şey için size para ödeyebilirdim, parayla karşınızda dikilebilirdim   ama konu kendi organlarını bağışlama olunca insanlar çok bencil oluyor.

 Ama dokusu tamamıyla uyan bir donörü   tehlikeye atamazdım.

 Kocanın kemik iliği ve benim sıkı diyetim ile  Senin kız da sertmiş kardeş.

 Nereye kaçacaksın, tavşan?

 Bir adada olduğunun farkına var!

 Benim adamdasın!

 İşler sizin için çok kötü bitecek gençler.

 Söylesene, Derek, o elindeki şeyi kullanmayı biliyor musun ki?

 Evet.

 Siz manyaksınız amına koyayım!

 - Takip edin!

 Adam beni vurdu.

 - Pembeli çocukları takip et.

 - Kimseyi görüyor musun?

 - Sola dön.

 Tam orada, sarı elbiseli.

 Sola dön, tam oraya.

 Tamam.

 Pembeli, kısa pantolonlu.

 Pekala, sonraki dönüş nerede?

 Orada, orada, Pembeli, sağa dön.

 Gidelim, inin arabadan.

 Hadi, hadi!

 Sizi bulacağım!

 Hadi, gelin, gelin.

 Gelin.

 - Vuruldun mu?

 - Ne?

 - Buraya gel.

 Otur, lanet olsun.

 Burada kalamayız, güvenli değil.

 Neresi güvenli?

 - Evimden gidin.

 - Sakin ol, anne.

 Bırakın onu.

 Her yeri kontrol edin.

 Mutfağı, banyoyu, her yeri.

 Bayan, lütfen.

 Bu sizi ilgilendirmez.

 Bu, ben ve boktan oğlunun aramızda.

 - Bırakın onu.

 - Anne, anne  - Neredeler?

 - Kim?

 Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 - Bu senin kardeşin mi?

 - Çocuktan uzak dur.

 - Kim bu?

 - Dokunma ona.

 Adın ne evlat?

 Benimle gelmek ister misin?

 - Onu rahat bırak.

 - Sen sus lan  sen sus.

 - Tanrım, çok güzelsin.

 - Bırak onu.

 Diğer evlere bakın.

 Gözüm üzerinde ibne.

 Saygısızlar.

 Kapat  Kapat lan şunu.

 Sağır mısın amına koyayım?

 Yabancılar nerede?

 Yabancılar?

 Yabancılar nerede biliyor musunuz?

 Mendez, sen git şu eve bak.

 Sen de öbür eve bak.

 Raulio, benim gel.

 O ibneler ortaya çıkacaktır.

 - Ben buradan gidiyorum, tamam mı?

 - Oradan git  oradan.

 Herkes sessiz.

 Nerede olduklarını bilmiyor musunuz?

 Ya burada etrafa saçtığım o kadar para?

 Dönüşte görüşeceğim sizinle.

 - Burada yabancı var mı?

 - Hayır, burası benim evim.

 Bakacağız.

 Eğer yabancı varsa, hem senin hem de onların başı belaya girecek.

 Buralarda hiç yabancı gördünüz mü?

 Eğer sizi, onlara yardım ederken yakalarsam, bozuşuruz.

 Nasılsın, küçük dostum?

 Hiç yabancı gördün mü buralarda?

 Hiç mi?

 Tutmak ister misin?

 İstemiyor musun?

 Raul?

 Kardeşim?

 Neyin var?

 Nerede lan bunlar?

 Aslında var ya  Gel hadi.

 Böyle olması gerekmiyor.

 Seni sürtük.

 Hadi, neyin var göster bakalım.

 Göster bana.

 Bu evde neler oluyor, bayan?

 Benimle uğraşmak mı istiyorsun?

 Hadi.

 Eller yukarı!

 Ellerinizi gösterin!

 Hızlı ol, fırsatı kaçırıyorsun.

 - Orada kaç kişi olduklarını bilmiyorum.

 - Biz hazırız, efendim.

 Umarım güzel bir balayı geçirmişsinizdir.

 Öldür onu!

 Öldür onu!

 Ava, yapma!

 Tutuklayın onu!

 Size para ödüyorum!

 Durun!

 Herkes dursun!

 Bu, ada için çok kötü bir şey.

 Bu ibnenin hayatı uzasın diye turistleri kaçıramayız!

 Bıçağı ver bana!

 Bıçağı ver.

 - Bu seni ilgilendirmez, ibne.

 - İlgilendirir çünkü bu benim işim.

 Ne işi lan?

 Orospuları s.k me ve kumar işi mi?

 Evet.

 Fahişelerim, turistler olmadan çalışamaz.

 Kendi kendimize mi kumar oynayacağız?

 Bıçağı ver bana.

 Ver şu bıçağı.

 Ver şunu.

 Herkes gözlerini kapatsın  Çocuklar, gözlerinizi kapatın.

 Kapatın gözlerinizi çocuklar, kapatın.

 Ölmüyor musun?

 Şimdi ölmüyor musun?

 Evet.

 Doğru.

 Öldün.

 Bırakın onu!

 Bırakın onu!

 Derek!

 İyi misin?

 Bu orospu çocuğu size ne ödüyorsa iki katını ödeyeceğim.

 Pekala.

 Siz!

 Evinize, ait olduğunuz yere dönme zamanı geldi!

 Şu andan itibaren  bu ada daha iyi bir yer olacak.

 Onu da gerçekten öldürmedim  bayıldı.

 Hadi çocuklar, gidin!

 Carlos sizi Porto Riko'ya götürecek.

 Tişört kalsın.

 Bana iyi şans getirdi.

 Teşekkürler   her şey için.

 Güle güle!

 Yakında yine gelin!

 Sizi şimdiden özledim!

 Çeviri: Mert Yıldız twitter.

com/MertAliYildiz||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar