Print Friendly and PDF

Translate

Takip (1998) Following

|

 


69 dk

Yönetmen:Christopher Nolan

Senaryo:Christopher Nolan

Ülke:İngiltere 

Tür:Suç, Gizem, Gerilim

Vizyon Tarihi:19 Ocak 2002 (Türkiye)

Dil:İngilizce

 Oyuncular

Jeremy  Theobald

Alex   Haw

Lucy   Russell

John  Nolan

Dick   Bradsell

Tüm Kadro

Özet

Londralı işsiz bir yazar olan Bill, yeni romanı için insanların yaşamlarını öğrenmeyi takıntı haline getirir. Onları takip ederek, gizlice evlerine girerek hayatları hakkında ayrıntıları öğrenmeye çalışan Bill'in takip ettiği insanlardan biri olan Cobb adındaki iyi giyimli yabancı, aslında azılı bir soyguncudur. Bill'in kendince iyi niyetli saplantısı Cobb'un izlendiğini fark etmesiyle, birden ölümcül bir şekilde tersine döner ve kendisini bir anda karanlık suç dünyasının dehlizlerinde bulur.

Altyazı

 Takip etmek, beni tanımlayan yönüm.

  Pekala  Neler olduğunu anlatayım.

  Bir süredir yalnızdım ve   yalnız hissetmeye başladım.

  Sıkıldım.

  Bütün gün hiçbir şey yapmıyordum.

  O zaman gizlice izlemeye başladım.

  Gizlice izlemek mi?

  Gizlice izlemek.

  Takip etmek.

  İnsanları takip etmeye başladım.

  Kimi?

  Karşıma ilk çıkan insanı.

  Yani, zaten bütün amaç da buydu.

  Rasgele.

  Tanımadığım birini olması.

  Sonra?

  -Sonra, hiçbir şey.

  -Hiçbir şey mi?

  Hiçbir şey.

  Sadece nereye gittiklerini ve ne yaptıklarına bakıyordum.

  Ardından eve dönüyordum.

  Neden yapıyordun?

  Nereye gittiklerini görmek için.

  Herhangi birinin  Yani  Nasıl açıklayayım?

  Sen hiç   futbol maçına gidip, etrafa bakınıp   kalabalığa baktın mı?

  Birini seçersin ve   birden bire o insan artık kalabalığın bir parçası olmaktan çıkar.

  Bir bireye dönüşür.

  İşte bunun gibi bir şey.

  Bu dayanılmaz bir hale gelir.

  Yani, kadınları mı takip ediyordun?

  Hayır, kadınları takip etmiyordum.

  Bu cinsiyetle ilgili bir şey değildi.

  Her hangi birini takip ediyordum.

  Sadece nereye gittiklerini ve ne yaptıklarını görmek istiyordum.

  Gizli ajanı mı oynuyordun?

  Hayır, ben bir yazarım.

  Yazar olmak istiyordum.

  Ben karakterlerim için malzeme topluyordum.

  Başta böyleydi.

  Bir süre sonra tehlikeli olmaya başladığını fark ettim.

  Bağımlısı oluyordum.

  Kurallar koymak zorundaydım.

  Kontrol altına almaya çalışıyordum.

  Asla uzun süre takip etme.

  Asla kadınları karanlıkta dar sokaklarda takip etme.

  Anlarsın.

  Bunun gibi şeyler.

  Tamamen rasgele seçilmesi gerekiyordu.

  Rasgele seçmeyi bıraktıktan sonra işler ters gitmeye başladı.

  Belirli insanları   takip etmeye başladım.

  İnsanları seçerek takip etmeye başladığımda   başıma bela almış oldum.

  Diğer insanlar ilgimi çekiyor.

  Sen hiç diğer insanların konuşmalarını dinledin mi?

  Otobüste ya da metroda?

  Sokakta ilginç görünen ya da   biraz   garip davranan birini görüp   nerede oturduklarını   ne yaptıklarını, nereli olduklarını nereye gittiklerini merak ettin mi?

  Birinin davranışlarını izlersin ve   bu aklında binlerce soru canlanır.

  Ben   bu soruları sormak istedim ve cevaplarının   ne olduğunu merak ettim.

  Deneyip bulmak için insanları takip ettim.

  En önemli kural   birinin nerede oturduğunu ya da nerede çalıştığını bulsan da   asla aynı insanı iki kere takip etme.

  Bu, en önemli kuraldı.

  İlk çiğnediğim kural bu oldu.

  Evet?

  - Kahve, lütfen.

  - Haydi, yemek vakti.

  Peynirli tost iyi olur.

  Sana katılmamın bir sakıncası var mı?

  Kim ve neden?

  Merhaba.

  Koyu bir kahve, lütfen.

  - Ve  - Hiçbir şey.

  Bir koyu kahve daha.

  Polis olmadığın çok açık.

  Öyleyse kimsin ve neden beni takip ediyorsun?

  Neden bahsettiğini bilmiyorum.

  Beni kızdırma.

  Kimsin sen?

  Teşekkürler.

  Şeker?

  Bak, seni takip etmiyordum.

  Seni çantanla orada gördüm.

  Sadece ilginç göründüğünü düşündüm.

  - Nesin sen?

  Eşcinsel mi?

  - Hayır, hayır.

  Tamam, sana doğruyu söyleyeceğim.

  Seni, aynı okula gittiğim bir adam sandım.

  Buraya girdiğini gördüm.

  O olup olmadığını öğrenmek için seni takip ettim.

  - Ama değilmişsin.

  - Neden bana sormadın?

  Eğer o değilsen utanmaktan korktum.

  Şimdi olduğun kadar utanmazdın.

  Hayır, sanırım olmazdım.

  Adın ne?

  Bill.

  Pekala Bill.

  Ne iş yaparsın?

  - Aslında  -  birkaç iş arasındasın, değil mi?

  - Evet, doğru - Ne iş yapıyordun?

  - Bilmiyorum.

  - Haydi, Bill.

  Çekingen olma.

  İçinde yanan bir tutku var değil mi?

  Dışarı çıkmak için kıvranan bir sanatçı var değil mi?

  - Hayır.

  - Hayır mı?

  Hayır.

  - Sen bir ressamsın.

  - Hayır.

  - Fotoğrafçı mısın?

  - Hayır.

  - Yazar mısın?

  - Hayır.

  - Yazıyorsun, değil mi?

  - Hayır.

  Ama yazıyorsun değil mi?

  Pek değil.

  - Fakat ara sıra yazarsın değil mi?

  - Kim ara sıra yazmaz ki?

  Ben.

  Demek bir yazarsın.

  Ben öyle bir şey demedim.

  Sana, yazar olduğumu düşündüren şey nedir?

  Yirmilerde kendini yazar olarak   hayal eden bir işsiz.

  Bilinmeyene doğru gerçek bir sıçrayış.

  Ben yazar değilim.

  - Fakat insanlarla ilgileniyorsun.

  - Evet.

  Bu insanla.

  - Belki.

  - Hala adımı sormadın.

  - Adın ne?

  - Ya da çantamda ne olduğunu.

  Ne çantası?

  Çantam.

  Bütün sabah yanımda gördüğün çanta.

  Adın ne ve çantanın içinde ne var?

  Adım Cobb.

  Kendin bak.

  Ne bekliyordun?

  Uyuşturucu mu?

  Neden bu eski Cd'leri arakladın?

  Taşıması kolay, satması kolay.

  İzi sürülemiyor.

  Diğer şeyler biraz daha hassas.

  Hırsıza benzemiyorsun.

  İltifata benziyor.

  Şimdi ilgini çekti mi?

  Eldivenler.

  İnsanlar bunu gerçekten yapmıyorlar değil mi?

  Şaşırdın.

  - Bu gerçekten işe yarıyor mu?

  - Bekle ve gör.

  Acemi şansı.

  Gördün mü?

  Kimse yok.

  Tamam, öncelikle bir çantaya ihtiyacımız var.

  - Çanta mı?

  - Şunları taşımak için.

  Neden fısıldıyorsun?

  Senin çantan yok mu?

  Evet, üzerinde "Ganimet" yazan büyük bir çantam var.

  Ah, bingo!

 .

  Tamam.

  Beğendin mi?

  - Burada değerli bir şey yok.

  - Pek endişeli görünmüyorsun.

  - Bunu para için yapmıyorum.

  - Neden yapıyorsun?

  Adrenalin için ve senin gibi insanlarla ilgilendiğim için yapıyorum.

  Eşyalarına bakarak insanlar hakkında bir çok şey öğrenebilirsin.

  Bu insanlar hakkında ne söyleyebilirsin?

  -Bilmiyorum-Bu açılır yatağa bakarak bir sürü şey çıkarabilirsin.

  Gençlerin açılır yatakları olur.

  Açılır yatağı olan kırkına yakın insanlar olabilirler.

  Tek bir çamaşır sepetleri var.

  Demek ki birbirleriyle iyi geçiniyorlar.

  Muhtemelen 25 yaşındalar ya da daha küçükler.

  20 yaşında ve yıllardır beraber yaşıyor olabilirler.

  Hayır, kitaplara bak.

  Üniversite eğitimi almışlar.

  Muhtemelen 21 veya 22'sinde almışlardır.

  Geçen sene beraber yaşamaya başlamışlardır.

  Dinledikleri müziğe bakarak daha fazla şey söyleyebilirsin.

  Evet, işte kutu.

  - Ne kutusu?

  - Herkesin bir kutusu vardır.

  - Erkeklerde genelde ayakkabı kutusu olur.

  - İçinde değerli bir şey var mı?

  Hayır, daha ilginç şeyler var.

  Kişisel şeyler.

  Fotoğraflar, mektuplar, Noel'den kalma küçük şeyler  Gördün mü?

  Zarf, fotoğraf   telefon kartları, notlar.

  Fark etmeden yapılan bir koleksiyon gibi.

  Bir sergi.

  Sergi demekle ne kastediyorsun?

  Her parça, insanlar hakkında özel bir şeyler söyler.

  Bunu gördüğümüz için çok şanslıyız.

  Bunlar çok müthiş.

  Hey, dikkatli ol.

  Neden yaptın bunu?

  Bir günlük gibi.

  Saklarlar ama birilerinin görmesini de isterler.

  Benim yaptığım gibi.

  Onların sergisini geziyorum.

  Aynı paranın farklı yüzleri.

  Bu yolla, birinin göreceğini bilirler.

  İşte her şey bunun için.

  Başkasının hayatını bozmak ve   sahip oldukları şeylerin farkına varmalarını sağlamak.

  Geri döndüklerinde, sigorta parasıyla alıp da rafa kaldırdıkları bunca şeyi   görünce hayatlarında ilk defa olarak   bunlara neden ihtiyaç duyduklarını düşünecekler.

  Ellerinden alırsın ve onlara neye sahip olduklarını gösterirsin.

  Küstahça, değil mi?

  Girdiğim son dairede bunları buldum.

  Sanırım ben onlara sadece konuşacak bir şeyler veriyorum.

  Neden bunu yapmak istiyorsun?

  Bunları bulacak ve ona ne yaptığını soracak.

  Evet ama neden ilişkilerini mahvetmek istiyorsun?

  Beni dinlemiyor musun?

  Ellerinden alırsın ve onlara neye sahip olduklarını gösterirsin.

  İçecek bir şeyler ister misin?

  Şaka yapıyor olmalısın.

  Hayır, marketlerin etiketlerine kanma.

  Bunu daha önce yapmıştım.

  Oldukça da iyiydi.

  Bunu eldivenlerle yaparken biraz zorlanabilirsin.

  - Bir şeyler alacak mıyız?

  - Canının istediği her şeyi.

  Fakat asıl amaç bu değil, değil mi?

  Sadece bir iş.

  Soymanın amacının bir şeyler almak olduğunu sanırdım.

  Hayır, asıl amaç, içeri dalıp birilerinin hayatına girip   gerçekten kim olduklarını bulmak.

  Yani, bunu hissetmiyor musun?

  Burada durup asla tanışamayacağın insanların şarabını içerken.

  İçki ister misin?

  Biraz şarabım var.

  Bu da  Bizi korkuttun.

  Emlakçı mısın yoksa bizim gibi geziyor musun?

  Neden dairemdesiniz?

  -Emlakçı neden burada olduğumuzu söylemedi mi?

  -Ama biz taşınmıyoruz.

  Ev sahibi misiniz?

  Tebrikler.

  Çok güzel bir eviniz var.

  Fakat biz taşınmıyoruz.

  Gerçekten mi?

  O zaman bunu emlakçıdan kontrol etmeliyim.

  Hoşça kal.

  Kahretsin!

  Buraya çıkmamalıydık.

  Aşağı inmek için yıllarca bekleyeceğiz.

  İşte.

  Şurada bir yol var.

  Tanrım!

  Sence bize inandılar mı?

  Elbette inanmadılar.

  O zaman neden yaptın?

  - Üzerlerine atladım.

  Onları şaşırttım.

  - Ne demek istiyorsun?

  O, onun erkek arkadaşı değildi.

  Hiçbir şey söylemedi.

  İyi görünmüyordu.

  Muhtemelen de erkek   arkadaşını görmediğimiz için memnun olmuştu.

  Öyle mi?

  Kesinlikle.

  Yoksa neden gününü ortasında eve geldi ki?

  Hayır, sen sadece böyle durumlarda plan yapamıyorsun.

  Şanssızdık.

  Merak etme, bir daha olmayacak.

  Pek emin değilim.

  Öyle mi?

  Pekala, bir dahaki sefere sen yaparsın.

  -Hayır, ben öyle söylemek  -Hayır, ben ciddiyim.

  Not al, günlerce, aylarca   yıllarca kontrol et.

  Ne yaparsan yap ve   gireceğimiz bir sonraki evi seç.

  Tamam, pekala.

  - Bak ne diyeceğim?

  - Ne?

  Bu herifin külot rutinini bozduğum için üzülüyorum.

  Kız ona bir sürü laf edecek, hem de aldatan taraf kendisiyken.

  Bira lütfen.

  Teşekkürler.

  İçki ısmarlayayım mı?

  Evet.

  Ama benimle yatamazsın.

  Neden?

  Çünkü şuradaki adamla birlikteyim.

  Kel olmayan mı?

  Bana içki ısmarlamana izin verebilirim ama seks söz konusu değil.

  Hala içki ısmarlamak istiyor musun?

  Hayır.

  - Senin gibi hoş bir kızın  - Böyle bir yerde ne işi var?

   böyle bir serseriyle ne işi var?

  Uzun hikaye.

  Sesini alçalt.

  O buranın sahibi.

  Dikkatini çekmeye çalışıyordum.

  Adım Daniel Lloyd.

  Arkadaşlarım bana "Danny" der.

  Yani?

  Görünüşe bakılırsa keyfin yerinde değil.

  Kötü bir gün geçirdin sanırım.

  Evet.

  Bunun gibi bir çok gün yaşadım.

  Bana bir şey söyle.

  Ne gibi?

  1 0 dakika sonra dışarıda buluşalım.

  Bak, üzgünüm, ben  Elinden mi kaydı?

  - Aslında öyle oldu.

  - Evet, biliyorum.

  Zaten kırıktı.

  Biri düşürmüş.

  Tamir etmeye çalıştım ama   muhtemelen hiçbir zaman beceremeyeceğim.

  Otur.

  Evindeymişsin farz et.

  Ya sen ve şu kel adam?

  - Ne olmuş ona?

  - Onunla çıkıyor musun?

  Pek sayılmaz.

  Fakat aranızda bir şey var değil mi?

  Eskiden çıkıyorduk ama bu çok uzun zaman önceydi.

  - Peki neden birlikte olduğunu söyledin?

  - Senden kurtulmak için.

  Neden benimle içki içmeye karar verdin?

  Buraya gelmek zorunda mıydık?

  O, hala beni kıskanıyor ve   kendi evime gitmek istemiyorum - Neden?

  Dün soyuldum.

  Soyulmak nasıl bir duygu?

  - Çoğu insan, "Ne aldılar?

  " diye sorar.

  - İnsanların neler hissettiğini merak ederim.

  Ben bir yazarım.

  Tanrım.

  Yani?

  Yani?

  Nasıl bir histi?

  Harika.

  Üzgünüm.

  - Bu kel adam tehlikeli biri, değil mi?

  - Her şeye burnunu sokuyorsun.

  - Nasıl tehlikeli?

  - Suçlu biri gibi tehlikeli.

  Kötü şeyler yapan biri gibi tehlikeli.

  Ne tür "Kötü Şeyler"?

  Sıradan şeyler.

  Kızlar, uyuşturucu, dergiler.

  - Dergiler mi?

  - Filmler.

  Pornografi.

  -Birkaç kulübün de sahibi.

  -Zengin biri.

  Evet.

  Ayrıca da kibar.

  Bu tür şeylere eğilimli biri olduğunu anlamam uzun zaman aldı.

  Ne tür şeyler?

  Belki başka bir zaman.

  Gerçekten gitmem gerektiğini düşünüyorum.

  - Evet?

  - Benim.

  Bill.

  Ne istiyorsun?

  Tavsiye.

  Ne için?

  Bir iş için.

  Ne işi?

  Sana bahsettiğim iş.

  İlgilenmiyorum.

  Evet, biliyorum.

  Kendim yapacağım.

  Korunmayla ilgili bir şeyler bilmek istiyorum.

  Korunma mı?

  Evet, bilirsin.

  Kendini koruma, silahlar ve bunun gibi şeyler.

  Yeteri kadar şaşırtıcı mı?

  Bana biraz tavsiye verebileceğini düşünmüştüm.

  Dikenli kamçılar gibi şeyler işe yarar.

  Aletler iyi olur.

  Sivri bir tornavida, bir çekiç ve bir keski.

  - Çekiç mi?

  - Evet.

  Orta boy, iyi bir kauçuk tutacaklı.

  Pis iş.

  Pençeli bir çekiçle kapıyı kırabilirsin.

  Kemerinin altından gizlice yerleştir ve hazırlan.

  Hala orada mısın?

  Neden şu Tanrı'nın belası şeyleri yanına almadın?

  Nereden buldun bunları?

  Middlesex Hastanesi'nden çaldım.

  Bunları satın alamazsın.

  İşte giriyoruz.

  Tamam.

  Sen çantayı al, ben de eşyaları kontrol edeceğim.

  Bir tane buldum.

  Bu çok hızlıydı.

  Buna ihtiyacımız olmayabilir.

  Burada hiçbir şey yok.

  Gerçekten mi?

  Pekala, ya televizyon?

  Hiçbir işe yaramaz.

  - Neyiz biz?

  Hırsız mı, vahşi mi?

  - Eğer hırsızsan, soymaya başla.

  Ya kasetler?

  - Pek koleksiyon sayılmaz.

  Biraz kişisel.

  - Ne demek istiyorsun?

  Bunlar yemekli partilerde konuklarına sohbet arasında   dinletebileceğin türden şeyler değil.

  - Ne tür müzikler?

  - Simply Red, Fleetwood Mac, bu tür şeyler.

  Zevkli biriymiş.

  Kendine has biri ama bu serserinin hiç sosyal hayatı yok.

  Güzel makine.

  Belki yazardır.

  Hayır, eğer yazarsa kelime işlemcisi olması lazım.

  Bu adam yazar olmak istiyormuş ve bunlar tamamen farklı şeyler.

  Onu inceledin mi?

  Onu işe giderken gördün mü?

  Alışkanlıklarını biliyor musun?

  -Evet.

  - Ne iş yapıyor?

  - Bankada çalışıyor.

  Bu adam işsiz.

  - Hayır, işsiz değil.

  - Şu masaya bak.

  O bir işsiz.

  İşi olan insanların evlerinde bu tür şeyler olmaz.

  Ya bir işsiz ya da bir öğrenci.

  Bu da demek oluyor ki her an eve gelebilir.

  Bu da ne?

  Bunun farkına varmalıydın.

  O bir UB40.

  Seri pislik.

  Onu doğru düzgün incelemedin.

  Gidiyoruz.

  Hiçbir şey almayacak mıyız?

  Hayır.

  Zavallı birinden geçinmek istemiyorum.

  Üzerine alınma.

  Alınmadım.

  Benim incelediğim bir yere gidelim.

  Merhaba.

  Kendini evinde hisset.

  Bir dakikada biter.

  - Güzel yer.

  - Sağ ol.

  Birileri eşyalarımı çaldığından beri kendimi garip hissediyorum.

  Ne almışlar?

  Kitaplar, fotoğraf makinesi, Cd'ler.

  Çaldıklarını götürebilmek için, dolabımdan çanta bile almışlar.

  - Sanırım bu standart bir şey.

  - Her şeyini kaybetmek, korkunç olmalı.

  Sigortam çoğunu karşılıyor.

  En kötüsü kişiler eşyalarım.

  Kişiler eşyalar mı?

  Ne gibi?

  İç çamaşırlarımı almışlar.

  Kahretsin.

  Neden yapmışlar?

  Haydi.

  Bu tür heriflerin ne gibi zevkleri olduğunu bilirsin.

  Hayır, üzgünüm, benim bu tip zevklerim yoktur.

  Bir şey daha var, küpelerimden birini almışlar.

  Çiftini değil, sadece bir tanesini.

  Bu beri gerçekten çok kızdırdı.

  Diğerini nereye koyduğunu unutmuşsundur.

  Hayır unutmadım.

  Şifoniyerime koymuştum.

  - Sadece bir tanesi vardı.

  - Şimdi sadece bir tanesini mi takıyorsun?

  Bu, bana hakkında konuşacak bir şeyler verdi.

  Gidip üzerime bir şeyler giyeceğim.

  Bill?

  Küstahça değil mi?

  Hala bir çanta bulamadın mı?

  - Bu onun dairesi mi?

  - Evet, o bir tilki.

  -Her yerde kendi fotoğrafları var.

  -Evet, güzel biri.

  Şunlara bir bak.

  - Bunlardan bazılarını almalıyız.

  - Olmaz.

  Sen bilirsin.

  Ben alacağım.

  Şuna bak.

  O bir bebek.

  Bingo.

  Neden bu kadar çok fotoğrafı var?

  Sanırım o bir manken.

  Kesinlikle kendini beğenmiş.

  Hepsi bu kadar mı?

  Evet, sanırım bu kadarı işe yarar.

  Başka bir şey olamaz.

  Stereo çok büyük.

  Piyano kesinlikle çok büyük.

  Bunu onun için kaybedeceğim.

  - Burası neresi?

  - Eskiden ofismiş.

  Anahtarları nereden buldun?

  Kırıp içeri girdim ve kilidi değiştirdim.

  Yönetim kurulundan birilerine ait.

  Hiç gelmediler.

  Gelseler de anahtarlarını karıştırdıklarını düşünürler.

  Sonunda kapıyı kırıp kilidi değiştirirler ama ben o zamana kadar gitmiş olurum.

  Hayır, Londra bu ölü yerlerle doludur.

  Restoranların ya da mağazaların üst katları, hatta bütün binalar.

  - Bunları burada mı bırakacağız?

  - Hayır.

  Onları elden çıkaracağımızı söyleyene kadar elinde tut.

  Tamam.

  Tabii, kendin satıp paranın yarısını vermek istemiyorsan.

  Bunlarla ne yapacağımı bilemem.

  Son gittiğimiz yerde sana sert davrandığımı biliyorum ama kimsenin beni   riske atmasına izin veremem.

  - Zaten yeterince tehlikeli.

  - Elbette.

  Akşam yemeği için erken.

  - Hayır bunu karşılayamam.

  - Karşılandı.

  Öyle mi?

  Tamam.

  Gerçek mi?

  Bilmiyorum ama hoşuma gitti.

  - Buraya gelmeye devam et  - Bilmiyorum, hoşuma gidiyor.

  Neden bilmiyorum?

  Hayır, nedenini biliyorum.

  - Neden?

  - Çünkü hiç pencere yok.

  Çünkü burası çok karanlık ve köşede kimse seni göremez.

  Belki de kel adam geçmişte kalmamıştır?

  Belki.

  Belki de burası çıktığın tüm erkekleri getirdiğin yerdir.

  Çünkü birden bire içeri girmeyeceğini biliyorsun.

  - Belki.

  - Belki.

  Evet.

  Aranızdaki her şeyin bittiğini sanıyordum.

  Öyle.

  Neden peki ondan kaçmak için bodrum barlarına gidiyorsun?

  Çünkü, daha önce söylediğim gibi  - Ondan korkuyorsun, çünkü o  - Çünkü o tehlikeli biri.

  Ne kadar tehlikeli?

  Durmadan tehlikeli olduğunu söylüyorsun.

  Bana neden ondan bu kadar korktuğunu açıklamıyorsun?

  Tamam.

  Birkaç arkadaşıyla beraber   benim daireme   gelir ve  Diğer adam gelene kadar neler olduğunu anlamamıştım.

  Anlaşılan ona borcu olan bir adamdı.

  Bundan pek hoşlanmadılar.

  Bir çekiç alıp   onu tutular ve bütün parmaklarını ezdiler.

  Hayır!

  Sonra da kafasını ezdiler.

  Biri havlu getirsin.

  - Şaka yapıyorsun değil mi?

  - Hayır.

  Şaka yapmıyor musun?

  Bu yüzden artık onunla çıkmıyorsun.

  - Besbelli.

  - Hayır, hayır.

  Halımı mahvettiği için onunla çıkmıyorum.

  Bu hiç komik değil.

  Biliyorum.

  Tanrı aşkına, nasıl böyle bir adama   aşık olabildin?

  Konuyu değiştirsek olur mu?

  - Haydi - Ne yapıyordun?

  Bir zamanlar, onunla mı çalışıyordun?

  Bu, seni ilgilendirmez.

  Küçük hikayelerini anlatacak başka birini bulsan iyi olur.

  Haydi, şaka yapıyordum.

  Çanta, çanta  Kahretsin.

  Oh, Tanrı aşkına!

  Düşün, düşün  Bozmak, bozucu.

  - Bu, kesinlikle sensin.

  - Bence değil.

  Bence öyle.

  Zamanla bu tür şeylere karşı bir zevk oluşturacaksın.

  - Ne gibi şeyler?

  - Tüm bunlar.

  Bütün paranı hırsızlıktan mı kazanıyorsun?

  Hayır, hepsini değil.

  - Ayrıca, bunu sen ödeyeceksin.

  - Sana söylemiştim, bunu ödeyemem.

  Senin gibi olamam.

  D.  Lloyd tarafından ödenecek.

  Sana, ödüyormuş gibi yapmanın zevkini tattırıyorum.

  Bunu ne yapacağım?

  İmzala.

  - İmzalamak mı?

  - Kendi el yazınla   imzala ve sonra yapmak istediğin her şeyi yapabilirsin.

  D.  Lloyd mu?

  Yakalanmaktan korkmuyor musun?

  Neden korkayım ki?

  Ayrıca yakalanmayacağım.

  - Her şeyi düşündüğünü mü sanıyorsun?

  - Her şeyi düşündüm.

  Bu, sadece buz dağının tepesi.

  Senin inanamayacağım şeyler yapabilirim.

  - Ne gibi şeyler?

  - Mesela   bazen bir daireyi izlerken sahiplerinin tatile gitmek için hazırlandığını görürüm.

  Onlar gidene kadar beklerim ve sonra 1-2 haftalığına oraya taşınırım.

  - Şaka yapıyor olmalısın.

  - Hayır.

  İnanamayacağın kadar çok kez yaptım.

  - Ne zaman döneceklerini nasıl biliyorsun?

  - Mutfaktaki takvimde işaretlidir.

  Tanrı aşkına!

  - Sorun ne?

  - Girdiğimiz ilk dairenin evsahibi geliyor.

  - Emin misin?

  - Evet, eminim!

  - Aynı adamla mı birlikte?

  - Hayır.

  Sorun yok o zaman.

  - Ya biz görürse?

  - Yanında arkadaşı var, hiçbir şey yapamaz.

  - Bence bu, bizim için bir şans.

  - Ne diyebilir ki?

  Yarım şişe kırmızı şarap çaldığımızı mı?

  Sakin ol.

  - Tatlıyı atlamamızda bir sakınca var mı?

  - Evet, var.

  - Bu tarafa geliyor.

  - Tuvalete gidecek.

  - Beni gördü.

  - Öyle mi?

  Bizi tanıdı.

  Bence gitmeliyiz.

  Tamam.

  Gidiyoruz.

  Kendini ortaya çıkarman dışında   endişelenecek bir şey yok.

  Güzel bir yemeği ve bir fincan kahveyi bitirememekten nefret ediyorum.

  - Evet, ama  - Sakın söyleme.

  Bana ikinci kez baktı.

  Beni tanıdı.

  Bu da beni endişelendirdi.

  Görünüşün seni bu kadar endişelendiriyorsa, değiştir.

  Yani bir saç stili, yeni kıyafetler  Kendi annen bile seni tanıyamaz.

  Sadece insanların evine giriyorsun diye lanet bir hırsız gibi görünmene gerek yok.

  Herkesin bir kutusu vardır.

  - Alo.

  - Cobb?

  Ben Bill.

  Oh, merhaba Bill.

  Senin için ne yapabilirim?

  Fazla bir şey değil.

  Şu mallarla ilgili.

  Ne olmuş onlara?

  Bir çoğunu alabilecek bir adamla tanıştım.

  Senin de dediğin gibi, sanırım bu işi ben yapmalıyım.

  Hesaplamadım ama senin alacağın kadar alırım herhalde.

  Ne alırsam yarısı.

  Bu nasıl?

  - İyi.

  Başka bir şey var mı?

  - Tavsiyene uydum.

  - Hangi tavsiye?

  - Görünüşümü değiştirmemle ilgili olan.

  - Saçımı kestirdim.

  Kıyafetlerimi değiştirdim.

  - Gidecek hiçbir yerin yokken mi?

  Bill, bu konuda ciddi değildim.

  Evet.

  Böyle kendimi daha iyi hissediyorum.

  -Daha güvenli, değil mi?

  -Daha güvenli.

  Parayı aldığımda seni ararım.

  Tamam.

  Bu da neydi?

  Sen.

  Senin eşyaların.

  Bununla, kendisi başa çıkmak zorunda.

  Bu ne demek?

  Yemi yuttu ve ağın içinde demek.

  Malları elinde tutacak ama satıyormuş gibi yapacak, bana da biraz para verecek.

  Şanslıysan çok daha fazlasını alırsın.

  Tanrım, bu harika.

  Fotoğraflar işe yaradı.

  Saçını kesmesini ve kıyafetlerini değiştirmesini bile sağladım.

  Yani küpemi nereye sakladığını söyleyeceksin değil mi?

  Hayır.

  İç çamaşırlarının yerini de söylemeyeceğim.

  - Bunları geri verirken çok utandı.

  - Kahretsin.

  Camımı kırmak zorunda mıydın?

  Bir anahtar bulamaz mıydın?

  3 tane yedek anahtarı olmalı.

  Bill bile buna kanmaz.

  Tanrım, onun evine gittiğimde çok utandım.

  Sana söylediğim gibi, paspasın altında.

  Bu çok acınası bir durum.

  Bu yeni bir paspas ve bence bunu sadece altına anahtar koyabilmek için almış.

  Kahretsin.

  Defol git.

  Ben olduğumu nereden anladın?

  Annen olabilirdi ve sen "Defol git" dedin.

  Ciddiyim.

  Oh, haydi, bırak gireyim.

  Özür dilemek için geldim.

  O zaman dile.

  Sana karşı tamamen dürüst değildim.

  Hırsızlıkla ilgili bir şey yazıyorum.

  Ne?

  Hırsızlık hakkında bir şeyler yazıyorum.

  İnsanların evine giren bir arkadaşımla ilgili.

  Bu yüzden soyulmanla ilgili bir çok soru soruyordum.

  Sana söyleyemedim çünkü seni daha fazla üzmek istemedim.

  İçeri giriyor ve ben hiçbir şey çalmadım.

  Sadece girdim ve   etrafa bakındım.

  Bu kadar mı?

  Evet.

  Bunun onlarla ne alakası var?

  Artık sana karşı dürüst olacağım, senden de aynı tavrı bekliyorum.

  - Sana karşı dürüst davrandım.

  - Hala o kel herifle görüşüyor musun?

  - Bu neyi  -Geçen gün erken geldim.

  Onu çıkarken gördüm.

  - Bittiğini söylemiştin.

  - Bitti.

  Öyleyse neden hala onunla görüşüyorsun?

  Bana şantaj yapıyor.

  - O zengin biri.

  Neden şantaj yapsın?

  - Parayla ilgili olduğunu söylemedim.

  - Neyle şantaj yapıyor?

  - Fotoğraflarla.

  Neye karşılık?

  Bana karşılık.

  Başka bir şey sorma.

  - Fantezilerinin parçası olmayacağım.

  -Beni yanlış anladın.

  - Öyle mi?

  - Evet.

  O fotoğraflar nerede?

  Ofisinde.

  Neden?

  Onları alabilirim.

  Nasıl?

  Oraya girebilirim.

  Ben ve bu arkadaşım bunu yapabiliriz.

  İçeride bazı değerli şeyler de olmalı değil mi?

  Parasını bazen kasada saklar.

  - Kasayı açamayız.

  - Fotoğraflar da orada.

  - Ne?

  - Bir zarfın içindeler.

  Negatifler ve bazı kopyaları.

  Bunu yapamayız.

  Şifreyi biliyorum.

  Nasıl?

  Birkaç kez kasayı açarken gördüm.

  Kendim alabileceğimi düşünmüştüm.

  Öyleyse yapabiliriz.

  Ondan çalan biri hayatta kalamaz.

  Eğer yakalanmazsak kimin çaldığının önemi kalmaz.

  Biz de yakalanmayacağız.

  Eğer alırsan fotoğraflara hatta zarfa bile bakma.

  Elbette bakmam.

  Söz verir misin?

  Söz veriyorum.

  Geç kaldın.

  Özür dilerim.

  Senin halledeceğini sanıyordum.

  Çoğunu hallettim.

  Bunları halletmek birkaç günümü alır.

  Ben de öyle düşünmüştüm.

  Aklında başka bir şey mi var?

  - Evet.

  Girmek istediğim bir yer var.

  - Araştırdığım birkaç yer var.

  - Özel bir yer.

  Bazı fotoğraflar için.

  - Fotoğraflar mı?

  Evet.

  Bir arkadaşım için.

  Neresi?

  Fotoğraflar bir kasada ama şifreyi biliyorum.

  - Eğer bir arkadaşın içinse paralar bunun neresinde?

  - Paralar kasada.

  Muhtemelen.

  Muhtemelen mi?

  Kimin ofisi?

  Bir kulüp sahibinin, pornocu biri.

  Güçlü biri mi?

  Evet, öyle görünüyor.

  Neler oluyor?

  Biriyle beraberim.

  Kim?

  Çantanın sahibiyle.

  Ne?

  Evi kendi resimleriyle dolu olan kadınla.

  Bunun bir şaka olduğunu söyle.

  Hayır.

  İlginç olduğunu düşündüm ve onu takip ettim.

  Birlikte içki içtik ve şimdi oldukça yakınız.

  Onunla yattın mı?

  Evet.

  Gerçekten iyi geçiniyoruz.

  Eşyalarından bazılarını geri vermek istiyorum ama   bunun bizi ele vereceğini düşündüm.

  Çok zekice!

  Bunu, ona söylememek ne kadar da mantıklı!

  Saçın ne güzel olmuş.

  Kıyafetin de çok güzel.

  Üzerinde kan lekesi olması ne kadar da kötü.

  Ne kanı?

  Artık tek başınasın.

  İşte.

  İşte sana bir hediye.

  Yeni kariyerine başlaman için.

  Onu dövmek zorunda mıydın?

  - Onunla yatmak zorunda mıydın?

  - Bunu yapmamı sen söylemiştin.

  Mecbur kalırsan yap dedim ama senin anlattıklarına göre pek mecbur kalmamışsın.

  Hoşuna gitti mi?

  - Onu dövmek senin hoşuna gitti mi?

  - Elbette.

  Bak, boğazıma kadar pisliğe battım.

  Bu işe yaramalı.

  Gerçekten sizin yakın olduğunuzu mu düşünüyorlar?

  Şimdiden beni bunun için sorguladılar değil mi?

  Beni gören adamı bulmaları fazla uzun sürmez.

  Sana iyice baktı mı?

  Hayır.

  Bu yüzden işe yarayacağını düşünüyorum.

  İhtiyacımızın olan tek şey ona benzeyen ve   onun gibi çalışan biri.

  Böylece biz de iyi olmuş oluruz.

  Gerçekte ne olduğunu anlat.

  -Onu böyle buldun.

  -Benim gördüğümü görsen, böyle söylemezdin.

  Bu korkunç.

  Her tarafta kan vardı.

  Kafasına vurulmuştu.

  Artık insana bile benzemiyordu.

  Bir süre orada kaldım.

  Parmak izi gibi adli izler bırakmış olabilirim.

  Bilmiyorum.

  Önemli olan, cesedin daha yeni olmasıydı.

  Öleli çok olmamıştı.

  Ölüm zamanında beni orada gören şahitler olabilir.

  Az önce seni iyice gören olmadığını söylemiştin.

  Hayır, önemli olan bu değil, değil mi?

  Bu suç acımasızcaydı.

  Yaşlı bir kadın ölümüne dövülmüş.

  Ben olduğumu düşünseler bile, peşime düşüp beni sıkıştıracaklar, değil mi?

  Hayır, başka birini bulmalıyız.

  -Onlara birini gördüğümü söyledim.

  -Ya olay sırasında başka yerdeyse?

  O çok yalnız biri.

  Harika.

  Onu gören yabancılar olsa bile tanıyamazlar çünkü saç stilini değiştirdi.

  Hayır, o bizim adamımız.

  Aldım.

  Önce şu lanet parayı çıkarmalıyım.

  Para!

  Bir tomar para.

  Bir şey yok.

  Bir şey yok.

  İyi misin?

  İyi misin?

  Geliyorum.

  -Zarfı açmayacağına söz vermiştin.

  -Yapıştırılmamıştı.

  Yere düştü.

  -Düştü demek.

  -Bunu açıklayacak mısın?

  Neydi onlar?

  Sadece para kazanmak için yapılan saçmalıklar mı?

  Genelde iş için olmazlar.

  Ne içindi?

  Bir arkadaş içindi.

  Polis, onun bir şey yaptığını düşünmüştü ama o yapmamıştı.

  Bir yeme ihtiyacı vardı.

  Başka olağan bir şüpheliye.

  Birisi onun metotlarıyla evleri soyuyordu.

  Onun metotları.

  Onun metotları mı?

  Kimdi bu arkadaş?

  Cobb.

  Birkaç hafta önce bir yere girdi.

  Ölene kadar dövülmüş yaşlı bir kadın buldu.

  Kaçtı.

  Kaçarken biri onu görmüş.

  Polis, onu ifadesini almak için aradı.

  Onun öldürdüğünü düşündüler.

  Muhtemelen o yapmıştır.

  O bir hırsız.

  Katil değil.

  Onu tanıdıkları başka bir hırsızla karıştırmışlar.

  Aynı metotları kullanan biriyle.

  Neden ben?

  Bunu kendin hazırladın.

  Cobb seninle konuşmadan günler önce onu izlediğini fark etmişti.

  Başlangıçta senin polis olduğunu düşündü.

  -Sonra seni izlemeye başladı.

  - Beni mi izledi?

  Seni izledi ve senin kullanılmayı bekleyen küçük bir pislik olduğunu anladı.

  Yani sen ve Cobb çıkıyorsunuz.

  Bunu bana nasıl yaparsın?

  Ya da herhangi birine?

  O kadar ciddi bir şey değil.

  Senin paran var.

  Yaşlı kadını da sen öldürmedin.

  Sen sadece polislerin aklında şüphe uyandıran birisin.

  Seni asla sorgulamazlar.

  Bu gece içeri girdiğinde tutuklanmalıydın.

  Sana yaşlı kadın hakkında sorular sarmalıydılar ve sen de bilemeyecektin.

  Beni zorla içeri girdiğim için suçlayabilirler!

  Sen zaten zorla içeri girdin.

  Herhangi bir nedenle de ellerin kanlı yakalanmadın.

  İçeri girdi, aşağı indi.

  Ayağa kalkamayacağını fark edecek kadar uzun süre kalmadım içeride.

  Çekicimdeki onun kanı.

  Bunu bana nasıl yaparsın?

  Kişisel bir şey değil.

  Buna başladığımda seni tanımıyordum bile.

  Sabah polise gideceğim.

  Gidemezsin.

  Gideceğim ve her şeyi anlatacağım.

  Gidemezsin.

  Sana inanmazlar.

  Gideceğim ve bana inanacaklar çünkü gerçek bu.

  -Biri hikayeni desteklemezse inanmazlar.

  -Sen yaparsın.

  Yapmam.

  Yaptırırlar çünkü yalanların doğrular karşısında ayakta kalamaz.

  Yerinde olsam bunu yapmazdım.

  Bu kadar.

  Eğer başka sorun yoksa  Bir ya da iki tane.

  Yaşlı kadınların öldürülmesiyle ilgili çözülmemiş cinayet yok ortada.

  Olmalı.

  Böyle bir soruşturma yok.

  Sizin Bay Cobb'u tanımıyoruz.

  Seni, zarfın içine bakacağı konusunda uyarmıştım.

  Bana söz vermişti.

  Ona inanmıştım.

  Bu kişisel bir şey değil.

  Elinde değildi.

  O doğuştan bir röntgenci.

  Neyse, işimize dönelim.

  İşimize mi?

  Belki   bana anlatmak istediğin başka bir şey vardır?

  Herhangi bir şey.

  - Çekiç nerede?

  - Çantada.

  Bununla ne yapacaksın?

  Yaşlı adamın işlerin nasıl yapılacağı konusunda belli kuralları var.

  Hangi yaşlı adamdan söz ediyorsun?

  Bütün parayı kasasında saklamama izin veriyor.

  Herhangi bir şey.

  Senin tarafından bir şey.

  İsteklerinin çok mantıksız olduğunu söylüyor.

  Şantajında çok acımasız olmaya başladın.

  Bu odada olan bir olaya şahit olmanla ilgili bir şey söyledi.

  İlgilendiğim kişilerle nasıl ve nerede ilgilendiğim konusunda oldukça titizdir.

  Halıdaki kan lekesiyle ilgili anlattın şey   anlatılmaması gereken bir şeydi.

  Onunla konuştun mu?

  Onu, bu sabah bulduk.

  Bulduk da ne demek?

  Cesedini.

  Ayrıca üzerinde iki çeşit kan olan bir çekiç bulduk.

  Sanırım birisi senin hastanelik ettiğin adama uyuyor.

  Bütün parmakları kırılmış.

  Şifreyi almak için ona işkence yapmış olmalısın.

  Ona dokunmadım bile!

  Ayrıca dairende, yatağının altındaki ayakkabı kutusunda   ilginç şeyler bulduk.

  Merhumun birkaç hafta önce kaybolduğunu rapor ettiği birkaç şey   bir çift iç çamaşırı bulduk.

  Bunlar onun mu?

  Sanırım yakında merhumun polaroid fotoğraflarının   kaybolduğunu öğreneceğiz.

  Ayrıca bu inci küpeyi bulduk.

  Öldüğü sırada diğer teki merhumun üzerindeydi.

  Küçük bir ganimet mi?

  Hayır!

  Onun dairesine girme işini Cobb planlamıştı.

  Gidin ve onu yakalayın!

  Adresini verebilirim!

  Verdiğin adresi kontrol ettik.

  Orada Cobb diye biri yok.

  Daire Bay   D.

  Lloyd'a ait.

  Tatilden yeni dönmüş.

  Bize evde olmadığı süre içinde soyulduğunu söyledi.

  Pek fazla kayıp bir şey yok.

  Yeni kredi kartı henüz gelmemiş.

  İşte bu Cobb'un işi!

  Restoranda yemeği onunla ödemiştik!

  Bunu senin dairende bulduk.

  Bunu Cobb   çaldı.

  Bu senin el yazın mı?

  Evet.

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar