Print Friendly and PDF

Translate

Günahkâr (1988) The Unholy

|

 


 102 dk

 Yönetmen:

Camilo Vila

Senaryo:

Philip Yordan, Fernando Fonseca

Ülke:

ABD 

Tür:

Korku

 Dil:

İngilizce

Müzik:

Roger Bellon

Oyuncular

 

    Ruben   Rabasa

    Nicole   Fortier

    Peter   Frechette

    Phil  Becker

    Ned   Beatty

Özet

New Orleans'ta Katolik Kilisesi Rahiplerini korkunç şekilde öldüren bir dizi cinayet işlenir. Piskoposluk, Peder Michael güçlü İblis, Daesidarius, ya da kutsal olmayan olarak ta bilinen iblisle mücadele etmeye çağırır. Pederin bundan haberi yoktur ve inancı neredeyse kırılma noktasındadır. Kutsal olmayan olarak adlandırılan iblis, Peder Michael baştan çıkarmak için şaşırtıcı derecede güzellikte kadın kılığına bürünür. Peder Michael öğrenir ki günah eyleminde günah işleyen kişinin ruhu cehenneme gönderilir ve lanetli bu sayede dünyada kalır. Rahip artık nefsine hakim olmalı ve bu iblisle mücadele etmelidir

Altyazı

KUTSAL OLMAYAN

   Yüce Meryem, Tanrı seninle olsun.

  Sen kadınlar arasında kutsanmış ve mübarek birisin.

  Kutsal Meryem biz günahkârların ölüm saati için dua et.

  Âmin.

  Bütün ruhlar huzur içinde yatsın.

  Âmin.

  Günah işlediğim için beni bağışla.

  Ben suçluyum, her şeyin tek suçlusu benim.

  Seni gücendirdiğim için pişmanım.

  Ve bütün nefret  Ben.

  Benim  Hayır, hayır  Hayır.

  Lütfen  - Dur.

  - Ben rahibim.

  Üzgünüm, peder oraya park edebilirsin, teşekkürler.

  Onu göremedim.

  Birden arabamın önüne atladı.

  - O zaman da ona çarptım.

  - Ben bir rahibim.

  Yardım edebilir miyim?

  Peki, Bayan Paker.

  Peder orada birinin sana ihtiyacı var.

  - O benim arabamın önüne atladı.

  - Hiç araba ile daha önce kaza yaptınız mı?

  - Ben bir rahibim.

  - Acele edin, peder.

  Bana yardım et, peder.

  Sen tehlikedesin, John Michael.

  O seni istiyor.

  Bana yardım et.

  Gitmemiz gerek.

Seni istiyorum, Peder Michael.

  İNTİHAR ET VE CEHENNEMDEKİ İBLİSLERLE SEKS YAP

ÜÇ YIL SONRA.

  Biri onunla konuşmazsa atlayacak.

  Evet, haklısın, ama kimse, peder gelinceye kadar oraya çıkmayacak.

  O nerede bu arada?

  Şimdiye kadar papayı getirtirdik.

  Merhaba.

  Ben Peder Michael.

  Peder Michael mı?

  Geldiğiniz için teşekkürler.

  Peder.

  - Sizden başka kimseyle konuşmak istemiyor.

  - Beni neden istiyor?

  - Adının Claude olduğunu söyledi.

  - Otelimde kan istemiyorum, tamam mı?

  Bu işi bize bırak.

  - İntihar vakalarında tecrübeniz var mı?

  - Hayır.

  Gelin peder.

  Dinle, çok dikkatli olmalısın, atlamak için hazır.

  Doktor! Doktor sen elinden geleni yaptın.

  Şimdi iş size kaldı, peder.

  Bu onun mu?

  Evet.

  - Peder  - Pencereden uzak dur.

  - Claude?

  - Sakın gelme.

  Ben Peder Michael.

  Beni istemişsin.

  - Artık çok geç.

  - Ben buradayım, Claude.

  Bu şekilde konuşmamız biraz garip olacak.

  Buraya oturacağım, tamam mı?

  Şimdi birbirimizi görüyoruz.

  - Ailen var mı, Claude?

  - Kimin umurunda?

  - Benim umurumda.

  - Hadi, yapma!

 Aksi takdirde burada olur muydum?

  Claude, odaya giriyorum.

  Herkesi göndereceğim ve yatağa oturacağım.

  - Neden pencereye gelmiyorsun?

  Böylece yüzünü görürüm.

  - Hayır.

  Hala atlamak  İstiyorsan.

  Burası da aynı.

  İçeri giriyorum.

  Tek başıma olduğumda.

  Haber veririm.

  - Dışarıda bekler misiniz?

  - Hadi pederin dediğini yapalım.

  Gittiler, Claude.

  Sigara?

  Peder Michael 17.  katın penceresinden düştü.

  Galiba o değildi.

  Demek ki yanılmışım.

  Baştan başlamak zorundayız.

  Alo?

  Evet, Başrahip Mosely ile konuşuyorsunuz.

  Ekselansları.

  Size yolu göstereyim mi?

  Cerrah sizi görmek istiyor.

  - Bu Doktor Valerio, ekselansları.

  - Teşekkürler, hemşire kardeşim.

  Şimdi uyuyor ve birkaç saat daha uyuyacaktır.

  - Yaşayacak mı?

  - Bunda bilemeyeceğim bir şey var.

  Size nasıl açıklayacağımı bilmiyorum.

  Röntgenlerde kırık çatlak gözükmüyor.

  Hiçbir iç kanama yok.

  Ne olduğuna dair herhangi bir gösterge yok.

  Ve beyin taramasından geçirdik hiçbir hasar göremedik.

  - Aslında, hiç gerek yoktu.

  Hiçbir yara dahi bulamadık.

  - Bu nasıl mümkün olabilir?

  Paraşütçülerin, paraşütü açılmadığı zamanlar olur.

  Ama yine de hayatta kalabiliyor.

  Böyle garip şeyler olabiliyor.

  Herhangi bir yara almadan mı?

  Ekselansları.

  - Neredeyim ben?

  - Bir hastanede.

  - Düştüm.

  - Evet.

  - Ama bir şeyim yok.

  - Doktor sağlıklı olduğunu söyledi, John.

  Bazı testleri yapmak istiyor ama hiçbir yara bulamadı.

  Bu imkânsız.

  İnsan doğasının sınırlarını belirlemek bize bağlı değil.

  Biraz daha uyumaya çalış.

  - Sherry?

  - Hayır, teşekkür ederim.

  Hastane sana bir süre için rapor verdi, John.

  Eğer bir süre dinlenmek istiyorsan 

- Hayır, ben iyiyim.

  - Evet, Tanrıya şükür.

  Sana iyi haberlerim var, John.

  Kendi cemaatine verildin.

  Aziz Agnes.

  Ama son konuştuğumuzda yıllarca beklemem gerektiğini söylemiştiniz.

  Şimdi fikrimizi değiştirdik.

  - Çünkü benim düşmemle ilgisi var.

  - Bu, elbette, bizi şok etti.

  Düşmen.

  Seni sıkıntıya sokuyor.

  Sizin için bir sorun değil mi?

  Bir rahip olarak 

Gerçek olmayan ve açıklanamaz olaylara inanman beklenir.

  Bunu kabul etmek neden güç olsun?

  Neyse ki gazetelerden bu olayı uzak tutuk.

  - Tanıklar vardı.

  - Kilise buna müdahale etti.

  Kutsallık mucizelere karşı çıkar.

  Aziz Agnes'i hemen devralabilirsin.

  Sana söylemeliyim, yapacak çok şey var.

  Kilise üç yıldır kapalı.

  Üç yıl mı?

  Neden kapalıydı?

  Son, Papaz Dennis, orada öldürülmüştü.

  - Bunu hiç duymamıştım.

  - Biz sessiz kalınmasını sağladık.

  Papaz Dennis o sunakta öldürüldü.

  Büyük saygısızlık.

  Onu kim öldürdü?

  Bu polisin meselesidir ve Tanrının.

  Sizi hayal kırıklığına uğratmamak için çalışacağım.

  Ekselansları.

  Biliyorum.

  O yüzden seni seçtik.

  Tanrı seninle olsun.

  Daha çok genç.

  - Biz doğru seçim mi yaptık?

  - Bundan eminim.

  Bu o! Francis, dur, seni kötü köpek.

  Yardımcı olabilir miyim?

  Merhaba.

  Ben Peder Michael.

  Seni bekliyorduk ama bu kadar çabuk değil.

  Teresa Montez, ben hizmetliyim.

  Buradaki her şeyden ben sorumluyum.

  - Merhaba.

  - Görüyorum ki 

Başrahip kilisenin yeniden açılmasına karar verdi.

  Bu senin köpeğin mi?

  Bu köpek, Peder Dennis'e aitti.

  O yaşlı ve hasta.

  Peder Dennis onu uyutmak istiyordu ki  Biliyorsun.

  Peder Dennis öldü.

  Bende bunu yapacak cesaret yok.

  Sürekli buraya geliyor ve Peder Dennis'i arıyor.

  Ölümden hiçbir şey anlamıyor.

  Peki, Teresa   burayı açmak istiyorsak yapmamız gereken çok şey var.

  Ben bu sunağı ve bu binayı kutsuyorum.

  Yüce Tanrı tüm bunları kutsal kılsın.

  İsa ve onun kilise üzerinde belirli işaretleridir onlar.

  Dur, Francis.

  Dur.

  - Polis.

  - Müfettiş Stan! Beni korkuttunuz.

  Üzgünüm, peder.

  Biliyor musun?

  Ön kapıyı açık bırakmışsın.

  Bu tehlikeli.

  Yaralı olmadığını söylediler.

  Bir çiziğin bile yok.

  - İnanması zor.

  - Buraya gece yarısı gelmenin sebebi bu mu?

  Kendi gözlerinle görmek için mi?

  Bu kiliseyi izlemeyi seviyorum.

  - Ben faili meçhul davaları sevmiyorum.

  - Çok geç saatlere kadar çalışıyorsun.

  Benim mesaimin saati yok, peder.

  Uyuyamadım.

  Cevaplanmayan o kadar soru var ki.

  Biraz kahve ister misin?

  Evet, teşekkür ederim, peder.

  - Taze değil ama idare eder.

  - Teşekkürler.

  - Siz üçüncü rahipsiniz.

  - Ne demek istiyorsun?

  - Peder Collins'i bilmiyor musunuz?

  - Peder Collins mi?

  Paskalyadan önceki cumartesi burada öldürüldü.

  Peder Dennis tam bir yıl önce.

  - Peder Dennis hakkında bir şey söylemediler, değil mi?

  - Evet.

  Başpiskopos olayları gazetelerden uzak tutmayı başardı.

  İki faili meçhul cinayet dosyası var.

  Başpiskoposdan kiliseyi kapatmasını istedik.

  Üç yıl oldu.

  O kendine karşı koyamadı.

  - Nasıl öldürüldüler?

  - İkisi de aynı şekilde.

  Mihrapta diz çökerken.

  Boğazları kesilmiş.

  - Kurban edilmiş gibi.

  - Herhangi bir ipucu yok mu?

  Parmak izi yok, silah yok, hiçbir sebep yok, tanık yok.

  Peder Dennis'in randevu defterinde alışılmadık bir isim vardı.

  Hala buralarda olmalı.

  Evet.

  Evet! Şuna bak.

  Evet, işte bu.

  - Millie mi?

  - Yerel barların birinde garson.

  Onunla herhangi bir sonuca ulaşamadım.

  Size nasıl söylemeliyim bilmiyorum, peder.

  Birisi buralarda rahiplerden nefret ediyor.

  Siz üç numara olabilirsiniz.

  Belki de kahveyi böyle yaptıkları için.

  - Ne oldu?

  - Hiçbir şey.

  Doğru yerde olduğunuzdan emin misiniz?

  Nerede olduğumu biliyorum.

  Millie, buraya gel.

  - Bu  - Peder Michael.

  Peder Dennis'in cemaatini devralmış.

  Seninle konuşmak istiyor.

  Peder Dennis ile ne hakkında konuştunuz, Millie?

  Burayı bırakmamı ve okula dönmemi istedi.

  Ve başka?

  Eğer biri yardımcı olursa ve bana destek olursa yapacağımı söyledim.

  Bunu yapmayı teklif etti mi?

  O sadece dua edeceğini söyledi.

  Harika değil mi?

  - Kaç yaşındasın?

  - 19.

  Sana göre onu kim öldürdü, Millie?

  Rahiplerden nefret eden biri, başka ne olabilir, peder?

  Hoşça kal.

  Genç bir kız var sizi görmeye geldi.

  O Peder Dennis'i de ziyaret etmişti.

  Onu tanıdığınızı söylüyor.

  Millie.

  İçeri gelmesini söyle.

  Tamam, şimdi girebilirsiniz.

  - Sizi rahatsız ediyor muyum, peder?

  - Hayır, otursana.

  Senin için ne yapabilirim?

  Sana, Peder Dennis hakkında bildiğim her şeyi anlatmadım.

  Şimdi bana anlatacak mısın?

  Ölmeden önce, ona günah çıkarmaya geldim.

  Ve  Millie, ben bir Rahibim.

  Bana anlatabilirsin.

  Ona kendimi şeytana verdiğimi söyledim.

  Luke'a.

  Çalıştığım kulübün sahibi.

  Ona bedenimi ve ruhumu verdim.

  Servisi ben yaparım, Teresa.

  Teşekkür ederim.

  Gel, Francis, hadi.

  - Biraz ister misin?

  - Hayır, teşekkür ederim.

  Bu Luke ile nasıl tanıştın?

  Evden kaçmak zorunda kaldım.

  Babam bana

 Her neyse, ben bir otobüs durağında oturuyordum.

  Gidecek yerim ve hiç param yoktu.

  O beni götürdü.

  Bana yaşamak için bir yer ve bir iş verdi.

  Bu üç sene önceydi.

  Dinleyin kendimi, Peder Dennis ölümünden sorumlu hissediyorum.

  Luke üzerimdeki baskısını azaltmaya çalışıyordu.

  Sen, Luke'un şeytan olduğunu söyledin.

  Evet  Öyle bir şey yok.

  Şeytana inanmıyor musunuz?

  Şöyle diyelim, en azından, New Orleans'da yaşamıyor.

  Bana inanmıyorsun.

  Buraya bana bir şey söylemeye geldin.

  Neydi?

  Kulüpten uzak durun.

John Michael.

 John Michael.

  - İsa'nın bedeni.

  - Âmin.

  - İsa'nın bedeni.

  - Âmin.

  - İsa'nın bedeni.

  - Âmin.

  - İsa'nın bedeni.

  - Âmin.

  - İsa'nın bedeni.

  - Âmin.

  - Peder Michael.

  - Evet?

  - Acaba sizinle konuşabilir miyim?

  - Elbette.

  Millie hakkında.

  Sen, Luke olmalısın.

  Evet benim.

  Ne olmuş, Millie?

  Sizi görmek için buraya geldiğini biliyorum.

  Ve?

  Sizin için endişelendim.

  Neden endişelendiğini anlayamadım.

  Daha önce de, Peder Dennis'i görmeye geliyordu.

  Bunu biliyorum.

  Onunla ilk temas ettiğinden beri  Oldukça tuhaf davranmaya başladı.

  Çok garip şeyler yapıyor.

  Ve pedere de ne olduğunu biliyoruz.

  Luke, ne istiyorsun?

  Millie benimle ilgili çok garip şeyler söyledi, değil mi?

  Bence bana değil, ona sormalısın.

  - Siz kulübe geldiniz ve nasıl bir yer olduğunu gördünüz.

  - Evet.

  Peder, ben bir iş adamıyım.

  Ben şov yaparım.

  Ben şov işindeyim.

  Bu şeytani şeyler 

Bunlar saçmalık tiyatro!

Biliyor musun, ben bile inanmıyorum.

  Saçma ama bundan iyi besleniyorsun.

  Evet, kabul ediyorum, para kazanıyorum, peder.

  Bu eğlence olarak başladı 

- Ama sonra kâbusa dönüştü.

  - Kâbus mu?

  Şey 

Çok tuhaf şeyler olmaya başladı.

  Kulübe gelen çoğu müşteriler.

  Bilirsin, şeytana inanıyorlar.

  Doğaüstü şeylere.

  Onlara bırakıyorum, bazen çok kaptırıyorlar orada   ayinlerini, ritüellerini yapıyorlar.

  İş için çok iyi.

  Bazen kendim yapıyorum.

  Şimdi bazı korkunç numaralar biliyorum.

  Anlıyor musun?

  Peder 

Ama son   gösteriden sonra   üst kattaki daireme gittiğimde   hissettim.

  Şeytan orada beni bekliyordu.

  Hissettim 

Dehşete düştüğümü hissettim.

  Boğazım sıkıştı sanki.

  Nefes alamıyordum.

  Dürüst olmak gerekirse, öleceğimi sandım.

  - Haydi, Luke.

  -Biliyorum peder, biliyorum kulağa   çılgınca geliyor, ama bir gece gel, beni izle.

  Bana inanmadığını biliyorum.

  Bana yardım etmelisin.

  Ama sana   yemin ederim, garip bir şeyler oluyor.

  Kendi gözlerinle gör.

  Her şey gerçek ve yardımına ihtiyacım var.

  Lütfen, peder, yapma.

  Beni reddetme.

  - Gerçekten ona inanıyor musunuz?

  - Hayır.

  Bunu söylediğim için üzgünüm peder, o yere   gitmemelisiniz siz polis değilsiniz.

  Siz bir rahipsiniz.

  Biliyorum.

  Tanrı aşkına burada ne oldu?

  Bilmiyorum, Luke.

  Şimdi bana inanıyor musun, peder?

  Bana anlattıkların gibi rapor yazarsan 

Aklın başına gelinceye kadar seni kiliseden uzaklaştırmak zorunda kalırım.

  Sana Peder Dennis'in yazdığı bir raporu okuyacağım.

  Sadece ilgili pasajları okuyacağım: ''O bir kulüpte garson olarak çalışıyor.

 '' ''Onu yaptığı bu işten vazgeçirmeye çalışıyorum.

  Okula geri dönmesi için.

 '' ''Millie, bu sabah bana, Luke'un şeytan olduğunu söyledi.”

“ Kulübe geri gitmemem için beni uyardı.

 '' Sana tanıdık geliyor mu?

  ''Luke, kiliseye pazar ayini için geldi.

  Korkmuştu ve gergindi.

 '' ''Kara büyü kullandığını söyledi.

 '' ''Şeytani bir ayin sırasında bunu uyguladığını söyledi.

 '' O, Luke denen herif bir dolandırıcı.

  Eğer bizi   kulübünde şeytan kovma ayinine ikna etseydi.

  Ona muazzam tanıtım ve para kazandırırdı.

  Peder Dennis bundan ne kadar sonra öldürüldü?

  Beş gün.

  Ve polis şüpheli olarak, Luke'u dikkate almadı.

  Görgü tanıklarına göre, o bütün gece kulüpteydi.

  Hiç oradan ayrılmadı.

  Suçlamalar düştü ve dava kapandı.

  Bence dedektif gibi davranmayı bırak.

  - Kendi işine bak.

  - Ekselansları.

  Papaz Dennis'i kimin öldürdüğünü bilmek istemiyor musunuz?

  Ve Peder Collins'i?

  Bir fincan çay ister misin?

  - Dua mı ediyordunuz?

  - Sanmıyorum.

  Çok yememişsiniz.

  Sorun nedir?

  Sanırım yemeklerimi sevmedin.

  Harika bir aşçısın, bunu sen de biliyorsun.

  Sadece aç değilim.

  Bu köpek! Neden havlıyor.

  Affedersiniz, peder.

  Francis.

  Peder Michael.

  Yine ucuz numaralar mı, Luke?

  Neden gerçek kurbanların yok.

  Belki de hayvanları öldürmekten hoşlanıyorsun.

  Neden bahsediyorsun?

  Sadece bir gösteri olduğunu söylemiştim.

  O köpeği öldürüp benim sunağıma koymaktan bahsediyorum.

  Neden bahsettiğini bilmiyorum, ahbap?

  Ben bütün gece diğerleri ile buradaydım.

  Kilisenin gücünü hafife alma.

  İstersek burayı kapatır hepinizi dinden men ederiz.

  - Peder gangster gibi konuşuyorsun.

  - Nasıl bir oyun oynuyorsun bilmiyorum?

  Peder Dennis'e oynadığın oyunun aynısını bana da mı oynayacaksın?

  Köpeği öldürüp sunağa koymakla Kiliseme saygısızlık ettin.

  - Öyle kolay kaçamazsın.

  - Evet, itiraf ediyorum.

  Peder Dennis'i kandırdım.

  Millie'yi yem olarak kullandım, ama onu ben öldürmedim.

  Bunu kanıtlayamazsın bu dava kapatıldı.

  - Tekrar açılabilir.

  - Ama köpek hakkında hiçbir   şey bilmiyorum.

  Bu adamı buradan dışarı atın.

  Ve Millie ile bir ilişki kurmanı istemiyorum.

  Fikirlerini kendine sakla yoksa sonun o köpek gibi olur.

  Sanırım Peder Silva'yı tanıyorsunuz?

  Elbette.

  Yetimhaneyi sık sık ziyaret ederdi  Ben küçükken.

  Peder, buraya oturun.

  Peder Silva demonoloji konusunda uzmandır.

  Peder Silva sanırım sırrınızı emanet etme zamanı geldi.

  Peder Michael  Tanrı ve Şeytan arasında sürekli bir savaş var.

  Şeytan onun iblislerini kullanarak savaşır.

  Tanrı ise onun için savaşacak bir insanı seçer.

  Sen seçilenlerden birisin.

  - Neden beni seçti?

  - Sakin ol, peder, anlamaya çalış.

  Şeytan'la mücadele etmek zorundayız.

  Sen neden bahsediyorsun, peder.

  İblisler mi?

  Şeytanlar mı?

  Bir rahip olarak, oğlum  Kilisenin öğretilerine sahip çıkman gerekiyor.

  İnancımıza göre şeytan gerçek.

  Ama bir insan şeklinde, değil, boynuzları ve kuyruğu yoktur.

  Sen nasıl inanıyorsun?

  Şeytan  Düşüncelerimizde.

  Her insanın içinde yaşar.

  Bizim düşüncelerimizle harekete geçer.

  İçimizde, günaha sevk eder.

  Tanrı sevgisi olmayanlarda yaşar.

  Saygısızlık etmek istemem, Peder Silva ama ortaçağdan çıkmış gibi konuşuyorsunuz.

  Şeytani hokus-pokuslara inanmıyorum.

  Yeter.

  Eve gidin, peder.

  Düşünmen gereken çok şey var.

  Peder lütfen bu duayı yanınızda taşıyın.

  Teşekkür ederim, peder.

  Neden beni durdurdun?

  Onun her şeyi bilmesi gerekir.

  O henüz daha hazır değil.

  Peder! Peder ben de sizi bekliyordum.

  Hani şu genç garson kız  - Millie?

  - Evet, onu hastaneye götürdüler.

  Oraya doğru gidiyorum.

  Sizi de götüreyim mi?

  - Evet.

  Kulübün sahibine saldırmış, çatalla gözlerini oymaya çalışmış.

  - O ne yapmış?

  - Hiçbir şey.

  - Seni sordu.

  - Beni mi?

  Bir telefon geldiğini söyledi.

  Peder Dennis aramış.

  Bak, eğer yapabilirsen, ne olduğunu sor, peder.

  Tamam mı?

  Bana ihtiyacın olursa dışarıdayım.

  Millie, ben Peder Michael.

  Korkmana gerek yok.

  Her şey iyi olacak.

  Kimse sana zarar veremez.

  Anlıyor musun?

  Ne söylemeye çalışıyorsun?

  Luke.

  Ona ne oldu?

  Onunla yalnızdık.

  Bana çok kibar davranıyordu.

  Benim iyi çalıştığımı ve kulüp için yararlı olduğumu söyledi.

  Bana teşekkür etmek istemiş.

  Bana çok kibar davranıyordu.

  Bana yardım etmek istediğini.

  İşimi iyi yaptığımı söyledi.

  Ve sonra  Beni mutlu etmek istediğini söyledi.

  Ne istersem bana verebileceğini söyledi, Sonra da pantolonunu indirdi, ve bana penisini emdirmeye çalıştı.

  Babam da öyle yapardı.

  Ben iyi bir kızdım.

  Beni zorlamaya çalışırdı onu tutmam için, bana vururdu.

  Sen onlar gibi değilsin, peder?

  Bu piçler gibi değilsin, değil mi?

  - Millie, kendine gel.

  - Diğer rahip, Peder Dennis gibi değilsin.

  Sen onun gibi değilsin.

  O bana dokunurdu bana bakıyordu, bilirsin! Onun bana baktığını söyledi.

  Onun bana baktığını söyledi.

  O cehennemden geldi.

  Sesi cehennemden geliyordu.

  Tanrım sesi cehennemden geldi! Millie, sana ne söyledi?

  Beni cehennemden aradı, beni cehennemden aradı.

  Benden uzak dur.

  Seni öldüreceğim.

  Sana söylüyorum.

  Seni cehenneme   göndereceğim! Seni Cehenneme göndereceğim! Baba, yapma.

  Ben tatlı değilim, yapma.

  Benden uzak dur.

  Baba, hayır! Hayır! Git başımdan, benden uzak dur.

  Bırak, dokunma bana.

  Tanrı kalkanım ve kılıcım.

  Gecenin karanlığından korkmuyorum.

  Yüce Tanrım, beni yılanların, iblislerin ve canavarların dişlerinden koru.

  Kötülüklerden beni koru.

  Âmin! Alo?

  Alo?

 - Kimsiniz?

  - Peder Michael?

  Evet?

  Seni duyamıyorum.

 - Sen kimsin?

  - Ben Peder Dennis.

 - Bunu bir şaka mı?

  - Seni bekliyorum Cehennemde!

Peder Michael.

  Çok kötü şeyler söyledim, Neden bilmiyorum.

  - Ben havlu getireyim.

  - Acele edin.

  Lütfen beni geri göndermeyin.

  tekrar o yere göndermeyin! - Geri göndermeyeceğim.

  Ama doktoruna haber vermeliyiz.

  - Peder lütfen! - Merak etme, sana bir yer bulurum.

  - Seninle kalabilir miyim?

  Bunu yapamazsın biliyorsun.

  Neden olmasın?

  Ne yaparım bilmiyorum.

  Bu gece burada kalmama izin ver.

  Peder, lütfen, seninle güvende hissediyorum.

  Tamam, şimdilik kalabilirsin.

  Teresa, sana bir oda hazırlayacaktır.

  Öyle değil mi, Teresa?

  Sen ne yapıyorsun?

  O kadar güzel ki.

  Sence de öyle değil mi?

  Evet, çocuğum.

  O kaç yaşında?

  Bilmiyorum.

  Buraya beş yıl önce uzak bir ülkeden getirildi.

  İçinde olduğu kilisenin yandığını söylediler, evet.

  Burada ne işin var?

  Buraya gelmek istedim.

  - Neden beni aramadın, seni alırdım.

  - Çünkü istemedim.

  Kulübe geri dönmek istemiyor musun?

  Tekrar gözlerini oymaya kalkmamdan korkmuyor musun?

  Hayır, tatlım bak bu rahipler seni delirtiyor.

  Hiçbir dine ihtiyacın yok.

  Bu seni rahatsız ediyor.

  - Millie, bu adam kim?

  - Orada kulüpte patronumdu.

  Yani sen, Luke'sun.

  - Ne yapıyorsun burada?

  - Kardeşim, bu özel bir konuşma.

  - Senin kardeşin değilim.

  - Her neyse  - Sesini alçalt! Burası Tanrı'nın Evi.

  Teresa aldırma.

  Artık beni korkutmuyor.

  Bundan korkuyor muydun?

  Eğer bana ihtiyacın olursa.

  Kutsal odada olacağım.

  Ona bir süpürge ver ve uçsun gitsin.

  Luke, geri dönmeyeceğim.

  Ama geri gelmeni istiyorum.

  Ne sebeple?

  Lorna ve diğerleri.

  Yeterince kadın var.

  Evet, ama ben seni istiyorum.

  Ne istediğini biliyorum.

  Seni hiç terk eder mi sence?

  - Burada mı yaşıyorsun?

  - Evet.

  Nerede yatıyorsun?

  Bir odam var.

  - Peder nerede yatıyor?

  - Kendi odasında.

  Başka sorun var mı?

  Ben sadece onu geri istiyorum.

  - Millie, onunla gitmeyi istiyor musun?

  - Hayır.

  Beyni yıkanmış.

  Onu kendin için istiyorsun.

  Bunun doğru olmadığını biliyorsun.

  Ama o seni istiyor.

  Ben haklıyım, değil mi, peder?

  O seni istiyor.

  Hiçbir kadınla oldun mu, peder?

  - Seni ilgilendirmez.

  - Bir ara sen de denemelisin.

  Hemen bu kiliseden dışarı çık.

  Hemen.

  Burada bitmedi, peder.

  İyi günler, peder.

  Direk konuya gireceğim, ekselans.

  Aziz Agnes'dan gelen şu yeni papaz.

  - Peder Michael.

  - Evet, o.

  - O tehlikede.

  - Ne bakımdan.

  Ne demek istediğimi biliyorsunuz.

  Korkarım, hayır.

  - Cinayetten bahsediyorum.

  - Onunla konuştun mu?

  Bunu sizin yapacağınızı umuyordum, ekselans.

  Şu kız, Millie hakkında onu uyarmayı denedim.

  Şimdi kilisede onunla birlikte kalıyor.

  Evet, ona barınak sağlıyor.

  Bu bir Hristiyanlık ilkesidir.

  Biliyorum, ekselans kilise ruhlarla ilgilenir.

  Ben bedenlerle.

  Ve bu kilisede, iki tane buldum.

  Millie'nin Peder Dennis'le bir ilişkisi vardı.

  - Ama bu bir spekülasyon.

  - O bizim en iyi ipucumuzdu.

  Beni rahatsız eden, Müfettiş.

  Neden buna başvuruyorsunuz?

  Üstleriniz bile bu davanın kapandığını düşünüyorlar.

  Ben uzun zamandır polis memuruyum, ekselansları.

  Ve içgüdülerim o kilisede kesinlikle tekrar kan akacağını söylüyor.

  - Orayı tekrar kapatmak gerekiyor.

  - Bunu düşünmem bile.

  Kutsal haftanın içindeyiz, ekselans.

  Küçük bir çocukken mihrap yardımcısıydım.

  Biliyorum kutsal ışık cuma akşamı söndürülür.

  Önceki iki rahip pazar sabahı, Paskalya Bayramı için yakılan ışığı göremediler.

  Beni affet, müfettiş, ama  Bu kilisenin meselesidir, polisin değil.

  Endişenizi paylaşıyorum, müfettiş  Ama peder kendisinin kurtarıcımız tarafından korunduğunu biliyor.

  Harika bir gece.

  Yani cuma günleri.

  Kalmamı ister misin?

  Hayır, evine git.

  Konuşabiliriz istersen planladığım bir şey yok.

  - Teresa nerede?

  - Uyuyor.

  - Senin de uyuman gerekmiyor mu?

  - Bu kitabı, "Şeytan Yaşıyor Mu?

 " yu okuyordum.

  Bu çöpü nereden buldun?

  Komodinimin içinde buldum.

  Oraya sen koymadın mı?

  Hayır koymadım.

  Şunu dinle: ''Lucifer, Tanrının melekleri içinde en güzel olanıydı. '' ''Dünyadaki tüm yaratıkların emrine verilmesini istedi. '' ''Tanrı reddetti ve Lucifer Başmelek Mikail tarafından cennetten atıldı. '' "Ona şeytan adını verdiler.

  Yani düşman.

  Şeytan Tanrı'ya hizmet '' '' etmektense cehennemde hüküm sürmeyi '' - Saçma batıl inanç.

  - Hayır, dinle.

  ''Şeytan'ın kötü iblislerinden biri kutsal olmayan diye bilinir.

 - Millie  - Dinle.

“ Bu kutsal olmayan varlık kimse onun '' '' günah cazibesine direnemediği sürece yeryüzünde kalır.

 '' ''Kutsal olmayan, günahkârı günah işlerken öldürür ve ruhunu cehenneme gönderir.

 '' ''Kutsal olmayan, rahiplerin ve bakirelerin saflığı ile kötülüğünü büyütür.

 '' Millie, bu saçmalık.

  Anlamıyor musun, peder?

  Ben bakireyim.

  Hiç kimseyle birlikte olmadım.

  Bana yardım etmelisin, peder lütfen.

  Beni kurtarmak zorundasın.

  Millie, kes.

  Kes! Peder, lütfen, benimle seviş.

  Neden bunu yapıyorsun?

  Benim bir rahip olduğumu görmüyor musun?

  Hemen şu saçmalığı kes ve giyin.

  - Beni çekici bulmuyor musun, peder?

  - Biz yemin ettik.

  Beni cehenneme götürmesine izin mi vereceksin?

  Cehenneme gitmeyeceksin.

  - Beni kurtarmak için yeminini bozamaz mısın?

  - Yeminimi bozamam! Beni baştan çıkartamazsın.

  Sözünü ettiğim şey bu.

  Bu boku odasına sen mi koydun?

  - Beni rahat bırak dostum.

  - Eğer, Millie'yi döndürmek için korkutmakta vazgeçmezsen 

Dinle peder bu kitabı odasına ben koymadım.

  Ben bu konuda bir şey bilmiyorum.

  Doğru ya, Peder Dennis olduğunu da sen söylemedin.

  Peder ben hiç kimseyi aramadım.

  Eğer ben arasaydım direk konuya girerdim.

  - Sana inanmıyorum.

  - O benim lanet gözlerimi oymaya çalıştı.

  - Ona tecavüz etmek istedin.

  - Hayır, dostum.

  Benim tarzım değil.

  Ben sert sevmem ben karşılık   almayı severim, ne demek istediğimi anlıyor musun?

  - Onu zorlamak istediğini söylüyor.

  - Peder ona dokunmadım bile.

  Hiç kimsenin ona dokunmasına izin vermez.

  Babası onu istismar etmiş gibi görünüyor.

  Tecavüz etmeye mi kalkmış ne.

  Hiç kimse onunla ilişki bile kurmadı, peder.

  Bu kitapla ilgili hiçbir şey bilmiyor musun yani?

  Bu kitabı hiç görmedim.

  - Ve o telefonu kimin ettiğini bilmiyorsun.

  - Sana söylemiştim.

  Benimle kafa bulma, Luke.

  Başın dertte ve bunu sen de biliyorsun.

  Bu cinayetlerle bir   ilgin var ve şimdi bana ulaşmak için, Millie'yi kullanıyorsun.

  Peşinde bir adamın olduğunu biliyorum.

  Hiç düşündün mü, peder  O telefonların cehennemden gelme olasılığı gerçekten olabilir mi?

  Kilisenin anlattığı o korkunç hikâyeler muhtemelen doğru.

  Her zaman cehennem hakkında konuşuyorsunuz.

  Ve siz buna   inanmıyorsunuz.

  Ve tahmin edin ne oldu?

  Sürpriz, sürpriz.

  Belki de gerçekten iblis vardır.

  Belki gerçekten vardır.

  Geliyorum.

  Geliyorum.

  - Sen kimsin?

  - Luke.

  Ben aramıştım.

  İçeri al.

  Bizi yalnız bırak, Stella.

  Başının belada olduğunu söylemiştin.

  Hayır, benim değil bir arkadaşımın başı belada olabilir.

  Sen endişeli görünüyorsun.

  Sana yardımcı olacağım.

  Gel.

  Otur.

  Çok geç olmasından korktum.

  Burada saat kavramı yoktur.

  Ben gece ve gündüz arasında hiçbir ayrım yapmam.

  O rahip cinayetlerden sorumlu olduğunu düşünüyor.

  Peder mi?

  Bunu nasıl biliyorsun?

  Eğer inanmıyorsan, o zaman neden buradasın?

  O Rahip Michael, Millie'yi delirtmeye çalıştığımı düşünüyor.

  Ve diğerlerini benim öldürdüğümü düşünüyor.

  Ben kimseyi öldürmedim.

  - Biliyorum.

  - O halde neler dönüyor?

  Yanında, Millie'ye ait bir şey var mı?

  Evet.

  Neler oluyor?

  Neler oluyor?

  Ne görüyorsun?

  - Sen ne yaptın?

  - Ben bir şey yapmadım.

  Dışarı çık, hemen çık dışarı.

  Luke, Luke.

  Tehlike! Bu çok tehlikeli.

  Dikkatli olmalısın.

  Beni hatırladın mı peder?

  Claude.

  Sizi pencereden atan benim, bugün buraya beni   bağışlamanız için geldim.

  Ama bunu yapan ben değildim.

  Bunu sen mi yaptın?

  Hayır, onlar yaptı.

  Ve onlar sizi pencereden atmak için beni zorladı.

  Rahip Collins'i öldürdü.

  Diğer Rahip Dennis'i de o öldürdü.

  Ben artık ondan korkmuyorum.

  Ama sen yaşayacaksın.

  Kim?

  Beni bağışla, peder sana yalvarıyorum.

  - Beni kutsa, şimdi.

  - Evet, evet, tabii ki.

  O peşinde, peder.

  Seni yakalamak ve seni yok etmek istiyor.

  Benim üzerinde hiçbir gücün yok.

  Ben artık korkmuyorum.

  Yüce Tanrım, neler oluyor?

  Sen ne yapmak istiyorsun?

  Sen bunu gördün.

  Sen artık bunu inkâr edemezsin, artık kanıtlar var.

  Evet, evet.

  Nihayet.

  Bu gerçekleşti.

  Kötülük senin kiliseni seçti.

  Onunla kötülükle mücadele etmen gerekiyor.

  İstediği şey  Karşı konulamayan istek, dayanılmaz günah arzu nesnesi burada.

  Cehenneme gidenlerin artışını sağladı.

  Cuma ve Paskalya Bayramı pazarında kendini gösterecek.

  Bugün Şeytan'a ikramda bulunur.

  Saf ve dindar olan birisi  Ya da kendini Tanrı'ya adamış birisi.

  En çok arzuladığın bir şey ile seni baştan çıkaracak.

  Onun kışkırtmasına yenilirsen seni günah eylemi sırasında öldürecek.

  Ve sen kutsal olmayanın Şeytan'a ikramı olacaksın.

  Eğer günah işlemeye karşı durursan yanılsama etkileri kaybolacak.

  Ve iblisin gerçek yüzünü göreceksin.

  Sonra nihai savaş başlayacak! İsa gücünü sende göstersin.

  - Ne zaman?

  - Bu gece.

  Sunak lambası kapalı.

  Efendimiz ölü.

  İblis burada.

  Yarın diriliş günüdür.

  Bu gece yapılmalı.

  Onu ismiyle çağır ''Desiderius''.

  Onu, Acheron'a geri gönder.

  Peder Michael, iyi misin?

  Hayır! Onların gerçek olmadığını söylemiştin.

  Hayır! Benden uzak dur.

  Benden uzak dur.

  Tanrım, bana güç ver.

  Desiderius  Desiderius sana emrediyorum ve kovuyorum.

  Tek gerçek Tanrı adına  Baba, Oğul ve Kutsal Ruh  Defol buradan! Anathema, Vade, Satana!

Arkama geç Şeytan!

Peder Michael?

  Peder Michael iyi misin?

  Lütfen, her şeyin yolunda olduğunu söyle.

  Tanrım!

Gözlerin 

Buradan çıkmak istiyorum.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar