Print Friendly and PDF

Translate

Şanslı Biri (2012) The Lucky One

|

 

 


101 dk

Yönetmen: Scott Hicks

Senaryo: Will Fetters, Nicholas Sparks

Ülke: ABD

Tür: Dram, Romantik

Vizyon Tarihi: 19 Nisan 2012 (Avustralya)

Dil: İngilizce

Müzik: Mark Isham

Oyuncular

 

 Zac Efron

 Taylor Schilling

 Blythe Danner

 Riley Thomas Stewart

 Jay R. Ferguson

 

Özet

Logan Irak’ta görevde olan bir deniz subayıdır. Bir gün arkasında “Sakla” yazan bir kız fotoğrafı bulur. Logan fotoğraftaki kızın güzelliğine hayran hayran bakarken, birliği saldırıya uğrar. Saldırıdan sağ kurtulan Logan bunu fotoğrafa borçlu olduğunu düşünür. Fotoğrafın sahibini bulmaya çalışır ama bulamayınca, sahibinin öldürüldüğünü düşünür.

Amerika’ya geri döndüğünde, hayata ayak uydurmakta zorlanır çünkü Irak’ta yaşadıklarını unutamamaktadır. Bir gün fotoğrafı incelerken arka planda kızın Louisiana’da olduğunu gösteren bir işaret olduğunu fark eder. Bunun üzerine oraya gider ve kızı bulur.

Kızın isminin Beth olduğunu öğrenir. Beth’e neler olduğunu anlatmaya çalışır ancak bir türlü doğru kelimeleri bulamaz. Ailesiyle köpek evi işleten Beth de Logan’ın verdikleri iş ilanına başvurmak için geldiğini zanneder. Logan da iş başvurusu yapıyormuş gibi davranır ama Beth huzursuz olur. Buna rağmen Beth’in büyük annesi Logan’a bir şans vermeye karar verir.

Logan Beth’in oğluyla iyi anlaşmaktadır. Kısa bir süre sonra da fotoğrafın sahibinin Beth’in ağabeyi olduğunu anlar. Ağabeyinin ölümü Beth’i çok derinden etkilemiştir. Sonunda ikili yakınlaşmaya başlar ki bu durum Beth’in büyük annesini çok mutlu etmektedir. Ancak Beth’in şerif olan eski kocası sürekli oğullarını Beth’in elinden almakla tehdit etmektedir

Altyazı

Küçücük bir şey hayatınızı değiştirebilir.

 Göz açıp kapayana dek, beklenmedik bir anda, tesadüfen bir şey olur ve sizi hiç beklemediğiniz bir yola hiç hayal etmediğiniz bir geleceğe sürükler.

 Sizi nereye götürür?

 İşte hayat yolculuğumuz budur.

 Işık arayışımız.

Ama bazen ışığı bulmak için, en derin karanlıklardan geçmeniz gerekir.

 En azından benim için öyleydi.

 Güvenlik ekibi hazır.

 Gönder.

 Hazır mıyız?

 Yürüyün.

 Hazır mıyız?

 Giriyoruz.

 Kımıldamayın!

 - Üç sivil!

 - Onlara bakın!

 Kadın ve çocuk!

 Solda kal!

 Yolu açın.

 Üç çocuk, üç çocuk!

 Solumda bir tanesini takip ediyorum!

 Yürü.

 Kahretsin.

 Buraya.

 - Castro!

 - Burada.

 Üçüncü müfrezeyle karşılaştık.

 Telsizle haber ver.

 - Tamamdır, Aces.

 - ''Aces'' mi?

 Siz sonradan Yaralı var.

 Doktor Sanders'ı gönderin.

 Birinci kat koridoru.

 Koridoru boşaltın!

 Koşun!

 Çabuk, çabuk, çabuk!

 Konuş benimle, Castro.

 Ben Aces.

 Seni buradan çıkaracağız.

 Anlaşıldı.

 30 kilometre kadar.

 Helikopter yaklaşıyor.

 Hadi gidelim.

 Otur.

 Havan topu düştü.

 Tam oturduğun yere.

 Diğer üçü kurtulamadı.

 Sıhhiyeci bunu çantanda bulmuş.

 Yerden aldığını gördüm.

 Anlaşılan hayatını kurtardı.

 Bu Seni Korusun x Koruyucu meleğin.

 Benim değil.

 - Fotoğraftakini tanıyor musun?

 - Hayır.

 - Fotoğraftakini tanıyor musun?

 - Hayır.

 - Hayır.

 Kusura bakma.

 - Hayır mı?

 Hayır, sanmıyorum.

 SEKİZ AY SONRA

Lafımı dinle, dostum, bir gün o kızı bulmalısın.

 Ona teşekkür etmelisin.

 Kesinlikle.

 Onun sayesinde hala nefes alıyorsun.

 Benim yerime de öp onu.

 Ben senin gibi bir delinin peşinden geldiğim için hala yaşıyorum.

 Birkaç kez şansımız yaver gitti.

 Büyütme.

 Hadi oradan.

 Bu tip şeyler tesadüfen olmaz.

 Seni bu cehennemden kurtardı.

 Eve gidiyoruz.

 Amma boş konuşuyorsun, Victor.

 Bence ona fena halde borçlusun.

 OYUNLAR OTOMAT

 İyi gidiyorsun.

 Bir de benim atışıma bak.

 Zeus!

 Selam, dostum.

 Gel buraya.

 Nasılsın bakalım?

 Merhaba.

 Nasılsın?

 Merhaba, dostum.

 Sana iyi baktılar mı?

 Hadi, sorsana.

 Anne, odamı ne zaman geri alacağım?

 Tatlım, Logan dayına kendini evinde hissettirelim.

 Anne!

 Dışarıda oynayın.

 - Hadi ama, kazanmak üzereydik.

 - Hemen çıkın.

 - Emredersiniz, efendim.

 - Tamam ya.

 - İyi misin?

 - Evet.

 YouTube'da rekor kıracak.

 Uyanma zamanı!

 Anne!

 Anne!

 Özür dilerim.

 Tim.

 Özür dilerim.

 Deniz Piyadeleri sana yardım edebilir.

 Neden o kadar adam öldü de, ben kurtuldum?

 Nehir Feneri Hamden, Louisiana Ödemem gereken bir borç varmış gibi hissediyorum.

 Nereye ait olduğumu bilmiyorum.

 Sanırım bunu çözmeliyim.

 Kolay bir cevap olmadığını biliyorum, kardeşim ama belki sadece zamana ihtiyacım vardır.

 Bu kızı tanıyor musunuz?

 Hayır, kusura bakma.

 Tekne bölgesinden değil.

 Bol şans.

 Teşekkür ederim.

 Hey, Roger?

 Adam bu kızı soruyor.

 Beth Green.

 Şehrin hemen dışındaki hayvan motelinin sahibi.

 Onu tanıyor musun?

 Böyle küçük bir kasabada o kadar güzel bir kızı herkes tanır.

 Bir arkadaşımla evliydi.

 Neden soruyorsun ki?

 Ona bir teşekkür borçluyum, hepsi bu.

 Green Köpek Evleri

PANSİYON VE EĞİTİM Merhaba?

 Merhaba.

 Yardımcı olabilir miyim?

 Ne güzel bir çoban köpeği.

 Adı ne?

 Zeus.

 - Ah, çok tatlı.

 - İnsanlarla arası iyidir.

 Benden daha iyi.

 En azından sahiplerinden önce hayvanlara kendinizi tanıtmıyorsunuz.

 - Adım Beth.

 - Logan.

 Buraya gelmemin nedeni Bir saniye.

 Alo?

 Merhaba, Bayan Jackson.

 Gelsene.

 Ben de şimdi sizi arayıp Selby'nin bugün 2'de gelip  bir hafta bizde kalıp kalmayacağını teyit edecektim.

 Harika.

 Çok güzel.

 Hayır.

 Hayır, Kevin artık burada çalışmıyor.

 Tamam, görüşürüz o zaman.

 Hoşça kalın.

 Ben Beth.

 Evet, eğitim veriyoruz.

 Tam hizmet sunuyoruz.

 Kusura bakma.

 Napoleon'un belgelerini ve yememesi gerekenlerin listesini getirin.

 - Pazartesi olur.

 Hoşça kalın.

 - Oscar, buraya gel.

 Zeus çok terbiyeli, eğitime ihtiyacı yok.

 Herhalde pansiyona vermek için getirdin.

 Hayır, hiçbir yere gitmiyorum.

 Daha dün yoldan geldim.

 Nereden?

 Colorado.

 Peki neden Hamden'e geldin?

 Uzun hikaye.

 Aslında nereden başlayacağımı bilmiyorum.

 Tanrım.

 Çok özür dilerim.

 Beni hiç ilgilendirmez tabii ki.

 Senin için ne yapabilirim, Logan?

 Aslında sizi görmeye geldim.

 Bakın, şunu buldum.

 Öylece Ha, ilanı gördün.

 Tabii ya.

 Peki.

 Bu işin Parası fazla değil.

 Sadece köpekleri yürütecek

YARDIMCI ARANIYOR

besleyecek, kafesleri temizleyeceksin.

 Haftada altı gün.

 Zeus her zaman gelebilir.

 Ve yardımcı, Logan.

 İş bu.

 Sadece biraz yardıma ihtiyacımız var.

 Oscar.

 Buraya gel.

 Atla.

 Hadi.

 Kaleminizi ödünç alabilir miyim?

 Zeus haricinde, köpeklerle çalışma deneyimin var mı?

 Bomba köpekleriyle çalıştım.

 - Yani polis miydin?

 - Deniz Piyadesi.

 Bak ne diyeceğim.

 Onu doldurmana gerek yok.

 Sana ulaşabileceğim bir numara bırak.

 Arayıp haber veririm.

 İş için birini bulmakta zorlanıyor gibi görünüyorsunuz.

 Neden birisi çalışmak için arabayla Colorado'dan Louisiana'ya gelinir?

 Bilemem.

 Ben yürüdüm.

 Yürüdün mü?

 Colorado'dan buraya yürüdün mü?

 Yürümeyi seviyorum.

 Bir dakika izin verir misin, lütfen?

 Çok inatçı bir çocuksun.

 Çık şuraya.

 Hadi.

 Yapabilirsin.

 Aferin İlaçlarını aldın mı?

 Hala ayaklarımın üstündeyim.

 Önemli olan bu.

 Ne var?

 İş başvurusu için gelen bir adam var ve ondan kurtulamıyorum.

 Zararsız görünüyor.

 Colorado'dan buraya kadar yürümüş.

 Ona başkasını işe aldığını söyle.

 Neden ben söylüyorum?

 Onu istemeyen sensin.

 Bir deliyi işe almak mı istiyorsun?

 Sen deli misin?

 Anlamadım, efendim?

 Torunum deli olabileceğini düşünüyor.

 Hayır, efendim.

 Evet, zeki ve becerikli bir gence benziyorsun.

 Neden genç ve becerikli bir genç kafes temizleme işi ister?

 Çünkü huzurlu bir işe benziyor.

 Önceki işim öyle değildi.

 Neredeydin?

 Wall Street'te mi?

 Hayır, efendim.

 Deniz Piyadeleri'ndeydim.

 Deniz Piyadeleri.

 Hey.

 Otur.

 - Onu kendin mi eğittin?

 - Evet, efendim.

 Uslu çocuk.

 Nasıl gitmesini sağladın?

 - Ona işi verdim.

 - Ne yaptın?

 Birini işe almamız gerek.

 Onunla ilgili hiçbir şey bilmiyorsun.

 Sen de öyle.

 Sadece biraz bakıma ihtiyacı var.

 Alıyorum.

 Aletlerim, kerestem falan var.

 Kullanabilirsin.

 Sağ ol.

 Hadi.

 Yedi buçuktan önce gelmene gerek yoktu.

 Uyuyamadım.

 Erken başlayayım dedim.

 Korkunç bir fırtına yaşadık.

 Şu güzel şey çöktü.

 Her şeyi yukarıda depoluyoruz.

 - Teslin.

 İşte senin yeni çocuk.

 - Merhaba, patron.

 Merhaba, oğlum.

 - Hazır mısın?

 - O kim?

 Büyükannenin işe aldığı biri.

 Bir şey unutmadın mı?

 Hadi, bebeğim, geç kalmasak iyi olur.

 Babam evde çalışmamdan hoşlanmıyor.

 Sen de verandada çalışırsın.

 - Ufaklık.

 - Selam, nasılsın bakalım?

 Bu gece için sırt çantana Duckie'yi koydum.

 Ne yapıyor?

 O döküntü şeyi çalıştırdığına inanabiliyor musun?

 Aman Tanrım.

 Haftaya Julie'nin yerine çalışacağım.

 Sadece birkaç gün, ama Neden yine tam zamanlı çalışmıyorsun?

 Neredeyse bir yıl oldu.

 Ne kadar olduğunu biliyorum.

 Bu çocuğun kapatma düğmesi yok mu acaba?

 Umarım yoktur.

 Yardımcı olabilir miyim?

 Sen de kimin nesisin?

 Bir sorun mu var, memur bey?

 Sorduğum sorulara anında cevap vermezsen olacak.

 Burada çalışıyorum.

 Ellerini şu masaya daya.

 Neden?

 Evlat, bunu karakolda mı yapalım?

 Askersin demek.

 ''Çavuş Logan Thigh-bolt.

'' Soyadım Thibault.

 Ve Deniz Piyadesiyim.

 Herkes nerede bakalım, Thigh-bolt?

 Dışarıdalar.

 Beth'e mesaj iletmemi ister misiniz?

 Beth diye mi hitap ediyorsun?

 Beth'e söyle, 4'te görüşeceğiz.

 Sen de gelmelisin.

 Belli olmaz, belki eğlenirsin.

 Evlerini hep sevmişsindir.

 - Nefesini boşa tüketme.

 Gelmem.

 - Neden?

 Yargıç Clayton'a ve bağış toplama etkinliklerine katlanamıyorum.

 Anne, bak.

 Hey.

 Harika olmuş, tatlım.

 Çok yakışıklı görünüyorsun.

 Merhaba, baba.

 Dur bakayım.

 Bu ne biçim dolanmış böyle.

 Sana adam gibi kravat bağlamayı öğretmemiz gerek, evlat.

 Elbise çok yakışmış.

 Boşanma kağıtlarını imzaladığıma pişman oluyorum.

 Yeni erkek arkadaşından bahsetsene.

 - Ne?

 - Asker çocuk işte.

 Bana onu sorma.

 İşe ben almadım.

 - Benimle ilgisi yok.

 - Tamam.

 Tamam.

 Merhaba, anne.

 Mekan harika görünüyor.

 - Çok güzelsin.

 - Teşekkürler.

 Geldiğiniz için çok sağ olun.

 Sizi görmek harika.

 Vali aramızdaymış.

 Yeni duydum.

 Benny.

 Bir dakika, torunum nerede?

 - İşte orada.

 - Buraya gel, Benny.

 Ne yapıyorsun, canım?

 Hamden'in geleceği için hayırlı bir mücadele veriyor.

 - Annene nasıl kazanacağımızı anlat.

 - Clayton'a oy verin.

 Tamam, sonra - Güvendiğiniz isim.

 - Ve tanıdığınız.

 - Tanıdığınız isim.

 - Evet.

 Güvendiğiniz yargıç, ihtiyacımız olan belediye başkanı.

 Bu çocuk zehir gibi.

 Harika işler başaracak.

 Sözlerimi bir kenara yazın.

 O ceketi nereden buldun öyle?

 Yapma.

 Sadece bir bahçe partisi, baba.

 Sadece bir bahçe partisi değil.

 - Nasılsınız, yargıç?

 - Siz nasılsınız?

 - Sizi görmek güzel.

 Çok sağ olun.

 - Sizi görmek güzel.

 Hadi, Dexter, git yakala.

 Koş.

 Evet.

 Evet.

 İşte böyle, oğlum, yakala, yakala.

 Al onu.

 Hadi.

 Şu adam çok sinir bozucu.

 Her arkamı döndüğümde Günaydın.

 Ee, ne diyordun?

 Çok sık taşındık, o yüzden her yerde, daha doğrusu hiçbir yerde büyüdüm.

 Zor olmuştur, değil mi?

 Okul değiştirmek, arkadaşlarından ayrılmak.

 Sorun değildi.

 Bildiğim tek hayat buydu.

 Peki üniversiteye gittin mi?

 Evet, efendim.

 Sadece bir yıl.

 Ne okudun?

 Sadece bir yıl gittiyse fazla okumamıştır.

 Elizabeth Green.

 - Felsefe severdim.

 - Ciddi mi?

 Evet, okumayı severim.

 Bize en sevdiğin filozoftan bir alıntı yap.

 ''Bazen sorular karmaşık ama cevaplar basittir.''

Söyleme.

 Voltaire mi?

 Voltaire, değil mi?

 Doktor Seuss.

 Çay için çok teşekkürler, Bayan Green.

 İşime dönmeliyim.

 Bana ''Ellie'' der misin, Tanrı aşkına?

 Voltaire.

 Kaplanlar nasıl ses çıkarır?

 ''Bu tembel uğurböceği uçmayı bilmiyormuş.

'' Sayfayı çevirmek istiyorum.

 Sonrakini çevirirsin.

 ''Bir gün, tembel uğurböceği başka bir yerde uyumak istedi.

'' Bu harika görünüyor, çocuklar.

 Çok güzel.

 Julie bebek doğduktan sonra geri gelmeyecek.

 Tam zamanlı çalışmanı çok isteriz.

 Şu an çalışamam, Rhonda.

 Üzgünüm.

 Keman mı?

 Keman mı?

 Sadece kızlar keman çalar.

 Basketbol falan oynamıyor musun?

 İyi, tamam.

 Kız kemanını geri istiyor.

 Annesi geldi.

 Gidelim.

 Merhaba.

 İyi misin?

 Fena değil.

 Birinin dinlediğini bilmiyordum.

 İyi ki dinledim.

 Mükemmel.

 - İşte burada.

 - Merhaba.

 Seni gördüğüne çok sevindi.

 - Uslu durdu mu?

 - Melek gibiydi.

 - Yakında yine getirin.

 - Teşekkürler.

 Logan.

 Beni arabayla götürür müsün?

 Beth arkadaşıyla dışarıda ve beni koro çalışmasına götürecek kişi iptal etti.

 Çok bilmiş torunum, şeyden beri araba kullanmama izin vermiyor Felç bile denemez.

 Daha çok bir kramp gibiydi.

 - Beni zerre kadar yavaşlatmadı.

 - Görüyorum, efendim.

 - Kaç yaşındasın, canım?

 - Yirmi beş.

 Kaç kez göreve gittin?

 Üç.

 Torunum ikincisini tamamlayamadı.

 Evet.

 Onu severdin.

 İkiniz aynı hamurdansınız.

 İnsan uzun yaşayıp da sevdiklerini kaybedince, Logan  sahip olduğu anıların kıymetini bilmeyi öğreniyor.

 Hiç yaşayamadıklarına hayıflanmayı bırakıyor.

 Beth benim kadar uzun yaşamadı.

 Göründüğü kadar kötü değil.

 Bana o kadar da kötü gelmedi.

 Merhaba?

 Pekala, sağ ol.

 Sonra görüşürüz.

 Evet.

 Evet.

 İşte böyle.

 Gel, gel, gel.

 Sağ ol, tatlım.

 Aferin.

 İşte böyle.

 İyi akşamlar.

 Jambalaya sever misin?

 Hayır.

 Ben.

 Eminim Logan'ın başka planları vardır.

 Var mı?

 En son ne zaman planım olduğunu hatırlamıyorum.

 Pekala, dostum.

 Dans hareketlerin var mı?

 - Evet.

 - Evet mi?

 Göster bakalım.

 Annem pist koşucusuymuş.

 Acayip hızlıymış.

 Kros koşucusuydum.

 O kadar da iyi değildim.

 O yüzden mi Tulane'den burs kazandın?

 İyi olmadığın için mi?

 Tamam.

 Bir zamanlar bayağı iyiydim.

 Mutlu oldun mu?

 Tulane'e mi gittin?

 Hayır, eve yakın olmak için State'e gittim.

 Özel bir durum çıkmıştı.

 Bana hamile kalmış.

 Sağ ol, Benjamin.

 Bu akşam bulaşık yıkama sırası sende değil mi?

 Teşekkür ederim.

 Hala yarışıyor musun?

 Yok, yok.

 Sadece kafamı boşaltmak için koşuyorum.

 Terapiden çok daha ucuz.

 Yürümek de öyle.

 - Kim satranç oynar?

 - Ben.

 Ben de.

 İddiaya girerim, seni yenerim.

 - Nesine?

 - Bu gece bulaşıkları yıkamasına.

 Bu gece bulaşıkları yıkamasına, yarın kaka temizlemesine.

 Uyarayım, fena değilimdir.

 Şah.

 Hadi salto yapalım.

 Vay, süperdi.

 Tek teker.

 Perende.

 Şah mat.

 Deterjan lavabonun altında.

 Ne?

 Oyuna mı geldim?

 İtiraf etmeliyim, ikinci sefer daha iyi oynadım.

 Tabii.

 İkinci hamlene kadar.

 Öğrenmem gereken başka gizli yeteneklerin var mı?

 Asıl sır tutan sensin.

 Onu piyano çalarken gördüm.

 Sahi mi?

 Evet.

 Anahtarları yerine koyarken gördüm.

 Bayağı iyi.

 Sen de fena değilsin.

 - Bize bir şey çalsana.

 - Sihir numarası yapayım mı?

 Tamam, olur.

 İnsanlara çalmaktan nefret eder.

 İyi çalamadığını düşünüyor.

 Sıradan bir deste.

 Vay canına, süper.

 Önemli değil.

 Yine göster.

 - Bana ''dur'' de.

 - Dur.

 Kartı ezberle, ben bakmıyorum.

 Tamam, ezberledim.

 Biraz sihir yapayım.

 - Sihirbaz olduğunu bilmiyordum.

 - Sen bir de şunu gör.

 Ben, tatlım, yatma saatin geçti.

 - Dur, bu en güzeli.

 - Yarın gösterirsin.

 Ben, Logan'a iyi geceler dile.

 - Hadi.

 - Sadece bir numara gösterecektim.

 Kusura bakma.

 Genelde böyle değildir.

 Önemli değil.

 Kardeşim ona birkaç numara öğretmişti.

 Sihir ortak ilgi alanlarıydı.

 Onu geçen yıl kaybettik.

 O da Deniz Piyadesi'ydi.

 Ben için zor oldu.

 Hepimiz için zor oldu.

 Teşekkür ederim.

 Geldiğine sevindim.

 Hem yardımsever, hem de centilmensin, canım.

 Sen çok

Centilmen değil mi?

 İçki mi içtin sen?

 Moskova Katırı diye bir şey içtim.

 Adı iğrenç ama kendisi çok güzeldi.

 - Sana çay yapayım.

 - Olur.

 Tamam.

 Bak, sana ne zamandır söylemek istediğim bir şey var.

 Sana hiç tam olarak açıklayamadım Özür dilerim, doğru kelimeleri bulamıyorum.

 Önemli değil.

 Belki başka zaman.

 Ne de olsa bir yere gitmiyorum.

 Tamam.

 İyi geceler, Logan.

 TEĞMEN ABD DENİZ PİYADELERİ IRAK'A ÖZGÜRLÜK HAREKATI

Hayır.

 Hayır!

 Tanrım!

 Hayır!

 Beth!

 Beth!

 Hayır!

 Kes şunu!

 Hayır.

 Geçti.

 Geçti.

 Önce bize hiçbir şey söylemediler.

 Müttefik birliklerin kazara birbirine ateş açmış olabileceği söylendi.

 Bugün bir yıl oldu.

 Ölümüyle ilgili resmi soruşturma hala sürüyor.

 Teğmen  Drake  Green'in  ölümüyle ilgili resmi soruşturma.

 En kötüsü de bu.

 Bilmemek.

 Her şeyimi verirdim

Boş yere ölmediğini bilmek için her şeyimi verirdim.

 Çocukken hiç ayrılmazdık.

 Her şeyi birlikte yapardık.

 Hatta şu duvarı birlikte yaptık.

 Daha doğrusu Drake yaptı  ben de onu denetledim.

 Yani çoğunlukla buzlu çay içip Brontë kitapları okudum.

 Bir gün  kitabımı hiçbir yerde bulamadım.

 Ben de ona sordum.

 Ve parmağıyla gösterdi.

 Bak.

 Bak.

 Tanrım, çok kızmıştım.

 Ona o kadar kızdım ki.

 O ise güldü.

 Çok Affedersin.

 Önemli değil.

 Harika bir gülüşün var, biliyor musun?

 Keşke daha sık duysam.

 Neden bir fıkra anlatmayı denemiyorsun?

 Çünkü fıkra anlatmaya başlamam için bana birkaç bira içirmen gerek.

 Tamam.

 - Tamam.

 - Tamam.

 '' Ron ve Hermione'un yavaş, derin nefes alışları hariç.

 Harry yanı başındaki zemine düşen karanlık gölgelerine baktı.

 Ron'un geçtiği bir '' Anne.

 - Anne.

 - Evet.

 ''Kanepede.

 Hermione'un ''

''Böylece siluyeti '' Silueti.

 Hadi, Brutus.

 Merhaba, dostum.

 Pekala.

 Hadi.

 Hadi, hadi, hadi.

 Hadi ama.

 Ne

Silkelen.

 Siyah isim plakası ne için?

 Bu benim.

 Bu da en iyi dostum Victor'ın anısına.

 Yani arkadaşlık bileziği gibi.

 Evet.

 Evet, öyle de denebilir.

 Hayır

Vay be, iyice mayıştı.

 - Sıra sende.

 - Yapma.

 Hayır.

 Nereye gidiyorsun?

 Hey.

 Kaçabilirsin ama senden bir Piyade yapacağım, dostum.

 Atla.

 İçinden geç.

 Zıpla!

 Dur.

 Bütün hafta vuruş çalıştım.

 - Aferin.

 İşte benim oğlum.

 - Hadi bakalım.

 Arabaya bin.

 Dur.

 - Şu Thigh-Bolt iyi çalışıyor mu?

 - Bana bir iyilik yapar mısın?

 Bunun bir yardım maçı olduğunu unutmamaya çalış.

 O da ne demek?

 Onu fazla zorlama, tamam mı?

 Bak ne diyeceğim.

 Benny seninleyken istediğinizi yapın.

 Çiçek ekin, tığ işi yapın, keman tıngırdatın, ne olursa.

 Benimleyken benim istediklerimi yapacağız.

 - İyi eğlenceler, tatlım.

 Kemerini tak.

 - Hoşça kal, anne.

 - Bırak çocuk biraz nefes alsın.

 - Ben iyiyim.

 Hayır.

 Cooper.

 Cooper, dur.

 Fiyatı dokuz dolar.

 Teşekkürler.

 Ben gidiyorum.

 Daha sonra gelip toplanmana yardım ederim.

 Merhaba.

 N'aber?

 Hadi bakalım.

 - Ne oldu?

 - Kazandık!

 Yerden gelen bir topu görmedi.

 Göründüğü kadar kötü değil.

 Biraz burnu kanadı.

 Yine de durdurdum.

 Eldivenimi indirip vücudumu önde tuttum.

 Sayı oldu.

 Maçın en güzel hareketiydi.

 Bundan hala bir erkek olabilir.

 Sen içeri girsene.

 Duş yap.

 Ben de geliyorum.

 - Sonra görüşürüz, oğlum.

 - Hoşça kal, baba.

 Ne var?

 Kazaydı.

 Gerçekten anlamıyorsun.

 Neyi?

 Çocuk senin için taş duvarları bile aşacak durumda.

 Bunun yerden gelen topa vuramamasıyla ne ilgisi var?

 Tamam.

 Boş ver.

 Evine git, Keith.

 Dur bir dakika.

 Hey!

 Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?

 Keith, sakin ol.

 Sen sakin ol.

 Beni iyi dinle.

 O benim de oğlum ve onu istediğim zaman alırım.

 Anladın mı?

 Bırak kolumu.

 Bırak kolumu.

 - Ne oldu?

 - Dediğini yapmalısın.

 Kolunu bırak.

 Tanrım!

 Umarım doğum gününden önce iyileşir.

 Arkadaşlarının aileleri seni dövdüğümü sanacak.

 Parti yapmama gerek yok.

 Babam artık büyüdüğümü söyledi.

 Çok saçma.

 Elbette parti yapacaksın.

 Sadece bir kere 8'ine basıyorsun.

 Her yaşa bir kez basılır.

 Duşa.

 Hemen.

 Yaptığın için teşekkürler.

 Ben'i gerçekten senden alamaz, değil mi?

 Keith'in babasını tanımıyorsun.

 Neden çekip gitmiyorsunuz?

 Ben'i Hamden'dan götürmeye kalkarsam onu temelli kaybedebilirim.

 Beni ilgilendirmez ama nasıl onunla Yani siz

Hangi akla hizmet mi onunla evlendim?

 Şöyle düşün: Lise sondaydık, futbol takımının kaptanıydı.

 Aşık olduğumu sandım.

 Sonra hamile kaldım.

 Evlenme teklif etti, kabul ettim.

 Meğer artık başkalarıyla birlikte olmamasını beklediğimi anlamamış.

 Başka bir yere gitmek istemiyorum.

 Burası bizim evimiz.

 Hep öyle oldu.

 Keith nasıl biri olursa olsun her zaman Ben'in babası olacak.

 Sadece iyi olmanızı istiyorum.

 Teşekkür ederim.

 Sabah görüşürüz.

 Hadi, dostum.

 Hadi.

 Hey!

 Şu biraları ne zaman içeceğiz?

 Unutmayacağım.

 Sadece iş arkadaşları arasında öylesine bir bira.

 Buluşma değil.

 Bir şey dedim mi?

 - Hayatın senin için bir planı var mı?

 - Of ya.

 Sence var mı?

 Varsa bile, benimle paylaşmadı.

 Neden askere yazıldın?

 Aile mesleğiydi.

 Asker çocuğu olduğunu tahmin etmiştim.

 Baban Deniz Piyadesi miydi?

 Onun babası da.

 Onlar için mi yazıldın?

 İlk görev onlar içindi.

 İkinci ve üçüncü, hala orada olan askerler içindi.

 Saat kaç olmuştur sence?

 Seni sıkıyor muyum?

 Sana bir şey göstermek istiyorum.

 Hadi.

 Artık gitmeliyiz.

 Yalnız kalmak istediğimde buraya gelirim.

 Çok güzel.

 Babam teknelerde büyümüş.

 Veterinerdi ama balık tutmaya bayılırdı.

 Annem müzik öğretmeniydi.

 Tahammül edemezdi.

 Annenle babandan hiç söz etmemiştin.

 Biz çok küçükken trafik kazasında öldüler.

 - Affedersin, ben sadece - Normal bir soruydu.

 Herhalde o yüzden Drake ile o kadar yakındık.

 Büyükannem olduğu için çok şanslıydık.

 Babam, Drake'i hep balık tutmaya götürürdü.

 Ona bunu kullanmayı öğrettiğinde, Drake taş çatlasa 6-7 yaşındaydı.

 Ya sen?

 Bu tekneyi çok severim.

 Şimdi pek öyle durmuyor ama resmen uçardı.

 Bir ara onunla açılmalıyız.

 Artık onu çalıştıramıyorum bile.

 Çok yazık.

 Kullanabileceğinden emin misin?

 Gayet ayığım, eksik olma.

 Bekle.

 Tüm bunları yeniden yapmamız gerekeceğinin farkında mısın?

 Bana şu fıkrayı hala anlatmadın.

 Telafi etmemin bir yolu var mı?

 Özür dilerim.

 Affedersin.

 Çok uzun zaman oldu.

 - Tanrım.

 - Önemli değil.

 Sen her gün, her saat, her dakika öpülmelisin.

 Keith?

 Of, Danny!

 Ne yaptığını sanıyorsun?

 İndir şunu.

 Kasabada 50'yle gittiğinizin farkında mısınız?

 Hadi oradan.

 Seni Keith gönderdi, değil mi?

 - Değil mi?

 - Beth, eve gitmelisin.

 Bunu hiç olmamış sayalım.

 - Hayır.

 - Üzgünüm.

 Hayır, asıl ben üzgünüm.

 Daha ne kadar temizleyeceksin?

 Lütfen çalış.

 Kahretsin.

 SATRANÇ FİNALLERİ:

Gerekli Bilgiler Ben.

 Bunu ben bitirdiğimde sen okumalısın.

 Çok işine yarayabilir.

 Yardıma ihtiyacım olduğunu kim söyledi?

 Yenilmezlik rekorum.

 Öyle mi?

 - Herhalde annemi arıyorsun.

 - Onu nereden çıkardın?

 Ambarda.

 Ben?

 Işık.

 Sen ne

 Uğrayıp iyi olduğundan emin olmak istedim.

 Sadece uğramak mı istedin?

 - Ne gizemli.

 - Peki.

 Seni görmek istedim.

 Anne.

 Ne var, tatlım?

 Dondurma eriyor.

 Yiyebilir miyim?

 Önce kaseye koy.

 Tamam.

 Dondurma ister misin?

 Hadi.

 Evet.

 Marifetini görelim.

 Evet.

 Hadi.

 Evet.

 Şimdi Mükemmel.

 Göster bakalım.

 Hadi.

 Evet.

 Şampiyon.

 Hadi, söyle.

 Ne söyleyeyim?

 Çekinme.

 Sen de istiyorsun.

 ''Sana demiştim.

'' İşte.

 Rahatladın mı?

 Haklı olduğunu söyle.

 Ama yürümeyecek.

 Hiçbir erkek bu kadar iyi olamaz.

 Asla olmazlar.

 Eninde sonunda bitecek.

 İşler tuhaflaşacak.

 İşten ayrılacak, Ben incinecek ve suçlusu ben olacağım.

 Evet.

 Senden nefret ederek büyüyecek.

 Uzaklara taşınıp hiç aramayacak.

 Ben de öleceğim ve yapayalnız kalacaksın.

 Sonsuza kadar.

 Bir kart seç, hangisi olursa.

 Bana ''dur'' de.

 Dur.

 Biliyorum.

 Hindililer, buzdolabının yanındaki tezgahta sanırım.

 Etkileyici numara.

 Bunu senden alacağım.

 Affedersin.

 Onun burada ne işi var?

 Ben davet etti.

 Bu onun partisi.

 Neler olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

 Onunla görüşmen hoşuma gitmiyor.

 O konuda söz hakkın yok.

 Oğlumun kiminle görüşeceği konusunda söz hakkım var ama.

 Annesinin kim olduğu belirsiz deli bir serseriyle  sağlıksız ilişkisinin, oğlum için  dengesiz bir ortam teşkil ettiğini söylersem  dünyada bana katılmayacak bir yargıç olacağını sanmam.

 Bu kasabada olmadığı kesin.

 Seni hayatımdan çıkarmamı istiyor.

 Ben'i kaybetmeyi göze alamam.

 Üzgünüm, Beth.

 Buraya hayatını zorlaştırmak için gelmedim.

 Nelerle uğraştığımı bilmiyorsun.

 Bundan daha iyisini hak ettiğini biliyorum.

 Nasılsın?

 Seni gideceğin yere bırakayım mı?

 Ne istiyorsun?

 Seni bir işe sokmak istiyorum.

 Herhalde köpek pisliği temizlemekten bıkmışsındır.

 Tanıdıklarım var.

 Birkaç yere telefon edip  bir gaziye layık bir iş ayarlayabilirim.

 Ne dersin?

 Kiminle dans ettiğini bilmiyorsun.

 Gayet iyi biliyorum.

 Hayatım boyunca senin gibileri tanıdım.

 Bir silahın, rozetin ya da ismin sizi önemli kıldığını sanırsınız.

 - Sözlerine dikkat etsen iyi olur.

 - Daha fazla konuşmayacağım.

 Hayatın boyunca seni itip kakmasına izin mi vereceksin?

 Anlamadım?

 Beni duydun.

 Çocuklarımız için hayattaki her şeyi feda etmek Özveri değil.

 Resmen saçmalık.

 Elimden geleni yapıyorum.

 Gerçekten mi?

 Toprağın gücü.

 - Selam.

 - Yardım lazım mı?

 Evet.

 Şunu al, arka tarafta başla.

 Ben birazdan gelirim.

 Selam.

 Yemeğe kalmak istersen akşam pizza yiyeceğiz.

 Bak ne diyeceğim, Keith.

 Artık bu numara işe yaramayacak.

 Artık anladım.

 Tam velayet almayı sen de istemiyorsun.

 Deneyebilirsin ama seninle savaşırım.

 Ailenin avukatlarıyla da savaşırım.

 - Tamam, sakin ol.

 - Ben çok iyi bir anneyim.

 Tamam, sakin Bunu biliyorsun.

 Herkes biliyor.

 Mahkemeye gitmek istiyorsan zamanını söyle yeter.

 Aksi takdirde hayatımdan uzak dur.

 Gün Olur Devran Döner

Buraya neden geldin?

 Seni bulmaya.

 Hadi.

 Kahretsin.

 Kahrolası Mary Carlson düşüp bileğini kırmış.

 - Küfür kavanozuna 50 sent at, nine.

 - Şimdi koroda kim çalacak?

 - Muhtemelen onsuz daha iyi olur.

 - Sen çalabilirsin.

 - Çalabilirim.

 - Çalabilir misin?

 - Olabilir.

 - Olabilir mi?

 Birkaç ilahi sadece.

 - Yardımına ihtiyacım olacak.

 - Mümkün değil.

 Ama tek başıma yapamam.

 İstemiyorum dedim ya.

 - Yanına gelebilir miyim?

 - Tabii.

 Ya mahvedersem?

 Kilisede çalmanın güzelliği bu.

 Seyirci affedicidir.

 Değil mi?

 Oraya yalnız çıkamam.

 Yanı başımdaki adam olmalısın.

 Nasıl yani?

 Piyadeler öyle çalışır.

 Birbirimizin arkasını kollarız.

 Kendini düşünmezsin.

 Yanı başındaki adamı düşünürsün.

 Tamam mı?

 Pekala.

 Kaç hamlem kaldı?

 Bitti.

 Gidiyoruz.

 Hadi.

 Hey, hey.

 Ver şunu.

 Hadi, hadi.

 Hey.

 Sırada özel bir müzik gösterimiz var.

 - Çok korkuyor.

 - Çalamayacak.

 Çalabiliyor.

 Böyle çalabildiğini hiç bilmiyordum.

 Kasımda ona zafer şarkımı çaldıracağım.

 - Hazır olacak.

 - Teşekkürler.

 Gelecek yarıyıl Julie'nin sınıfına bakacak birini buldun mu?

 Bilmem.

 Buldum mu?

 Seni yarın ararım.

 Keith.

 Hey, Keith.

 Millete Beth'in fotoğrafını gösteren adamdan bahsetmiştim ya?

 - Evet, ee?

 - Ee'si, işte şu adamdı.

 Zeus'la eve koşmak istiyorum.

 Ne oldu?

 - Şimdi ne istiyorsun, Keith?

 - Seninle konuşmalıyım.

 Bugün Pazar gecesi.

 Bekleyemez mi?

 Hayır, Beth.

 Bak, bu tamamen polis meselesi.

 Yapma, Keith.

 Onu nereden buldun?

 Senin Logan'daydı.

 Herhalde ona sen vermedin.

 Bu Drake'indi.

 Kasabaya tesadüfen gelmemiş, Beth.

 Seni bulmaya gelmiş.

 İlk geldiğinde herkese seni sorup  bu fotoğrafı gösteriyormuş.

 Müttefik birliklerin kazara çatışmasıyla ilgili söylenenler Hayır.

 Kimseyi suçlamıyorum.

 Tek söylediğim, böyle bir adam Arkadaşı yok, kimsesi yok ve böyle özel bir şeyle buraya geliyor.

 Bence bu işte bir bit yeniği var.

 Takipçiler tanıdım, nasıl düşündüklerini bilirim.

 Birine kafayı taktılar mı  her şeyi yapabilirler.

 - Bunu nereden aldın?

 - Buldum.

 Bu Drake'indi.

 Hep yanında taşırdı.

 Bana söylemişti.

 - Beni dinle.

 - Hayır, sen beni dinle.

 Buraya tesadüfen gelmedin.

 Beni bulmaya geldin.

 Sana söylemeliydim.

 Denedim.

 Nasıl diyeceğimi bilemedim.

 Şimdi anlatmayı dene.

 Yürüyün!

 Çabuk!

 Çabuk!

 Çabuk!

 Sabahtı.

 Bir gece saldırısından sonraydı.

 Fotoğrafı buluverdim.

 lssız, sapa bir köşede.

 Kimin kaybettiğini bulmaya çalıştım.

 Denemekten hiç vazgeçmedim ama sahibi çıkmadı.

 Bir savaşta  öyle bir şey bulmak  cehennemde bir melek bulmak gibiydi.

 Ben de onu yanıma aldım.

 Sonra birçok durumdan sağ kurtuldum.

 Kurtulmayı hak etmediğim durumlardan.

 Kendime bir söz verdim.

 Eğer sağ kalırsam  o kızı bulup  diğerleri benim kadar şanslı değilken  hayatımı kurtardığı için  ona teşekkür edecektim.

 Ama diyecek kelime bulamadım.

 Kendinin bile anlayamadığın bir şeyi başkasına nasıl açıklarsın?

 Şunu anla: Bu Drake'indi.

 Onu hayatta tutması gerekiyordu.

 Keşke onu tutsaydı.

 Keşke onu tutsaydı.

 Gitmelisin.

 Hemen.

 Logan, dur.

 Ah, dostum.

 Emin misin?

 Sana benden daha çok lazım.

 Annene iyi bak, olur mu?

 Yanı başındaki adam olduğumu sanıyordum.

 Sen en iyi arkadaşımsın.

 Her zaman yanı başında olacağım.

 Zeus'a benim yerime güle güle de.

 - Buyurun.

 - Bir şey değil.

 Onu uyarmaya çalıştım.

 Adamdan hayır gelmeyeceğini anlatmaya çalıştım.

 Beni dinlemek istemedi.

 Kalkmaya hazır mısın, dostum?

 Hadi gidelim.

 Sen kullanamazsın.

 - Bu da paranın üstü.

 - Tamam.

 - Montunu al.

 - Tamam.

 Sağ olasın, J.D.

 Önemli değil, dostum.

 Sen sağ ol.

 Hey, dursana.

 Arabayı durdur.

 - Bence boş versen - Durdur şu kahrolası arabayı!

 Değmez.

 Kahretsin.

 Hey.

 Hey, asker çocuk.

 Seninle konuşurken arkanı dönüp gitme.

 Keith, hadi.

 Söyleyecek hiçbir sözün yok mu?

 - Zeus!

 - Tanrım.

 - Yavaş, oğlum.

 Yavaş.

 - Geri çekil.

 Sakin ol.

 - Delirdin mi?

 - Sakin ol.

 - Hadi, Keith.

 İndir şunu.

 - Kes sesini.

 Hey.

 Orada dur.

 Dur.

 Sen kötü biri değilsin, Keith.

 Zeus.

 Tamam, millet.

 Hadi yürüyün.

 Her şey yolunda.

 Onu öldürebilirdim.

 Şerif Grey'le konuştum.

 Görmezden gelecek.

 Hadi, Keith.

 Kendini topla, tamam mı?

 Bir şey olmayacak.

 Bir şey olmayacak.

 Evet.

 Seçim sonuçlanana kadar her şey unutulur.

 O buraya geldiğinde hayatı güzelleşen sadece sen değildin.

 İnanmayabilirsin ama bence o fotoğrafı bulması kaderin bir cilvesiydi.

 Tabii.

 Tabii, canım.

 Hepsi planın bir parçasıydı.

 Hiçbir şeyi kontrol edemiyoruz.

 Her şey kaderin bir oyunu.

 Ne istersen de, ama bence olanların bir sebebi vardı.

 Yani diyorsun ki  Logan yaşasın diye Drake öldü mü?

 Hayır.

 Tatlım.

 Ah, güzelim.

 Hayatta kalması Logan'ın suçu değil.

 SATRANÇ FİNALLERİ:

Gerekli Bilgiler Tamamdır, Aces.

 ''Aces'' mi?

 Zeus, burada kal.

 Hemen dönerim.

 Keith?

 Ne yapıyorsun?

 Bu tabakları hep sevmişimdir.

 Ne istiyorsun, Keith?

 Ne mi istiyorum?

 Sadece Sadece yeniden bir aile olmamızı istiyorum.

 Lütfen.

 Yeniden bir aile olabilir miyiz?

 Değişebilirim.

 Değişebilirim.

 Değiştim.

 Değiştim zaten.

 Seni mutlu edebilirim, Beth.

 Edebilirim.

 Seni yeniden mutlu edebilirim.

 Keith Ben'e önem verdiğini biliyorum  ama ikimiz birlikte olamayız.

 Artık vazgeçmelisin.

 Vazgeçmeliyim.

 Neden vazgeçecekmişim?

 Pekala, belki de Ben'i hemen şimdi almalıyım.

 Temelli alıp götürmeliyim.

 Uyarmadı deme.

 Neden onu hemen şimdi almıyorum?

 Nerede o?

 Benny.

 - Ben?

 Ben.

 - Ben.

 Ben.

 Benny.

 Hey!

 Geri dön!

 - Ağaç eve gidiyor.

 - Ben!

 Buraya gel!

 Ben!

 Ben!

 Ben!

 Buraya gel!

 Benny!

 Buraya gel!

 Oralar tehlikeli!

 Beth!

 Onunla git, Logan!

 Beth!

 Ben!

 Hadi!

 Bana doğru yürü!

 Bana doğru yürü, buraya!

 Yürüyemiyorum, baba.

 Çok sallanıyor.

 Orada bekle, ben sana geliyorum.

 Baba, korkuyorum.

 Ben!

 İmdat!

 İmdat!

 İmdat!

 Yardım et, baba!

 - İmdat!

 - Dayan, Ben!

 İmdat!

 - Yapamı - Kayıyorum.

 - Yardım edin!

 - Yardım et, baba!

 İmdat!

 Baba!

 Hayır!

 Dayan, Ben!

 Ben!

 Orada kal.

 Duramıyorum, baba!

 Dayan, oğlum, geliyorum!

 - Baba!

 - Dayan!

 - Dayan, geliyorum!

 - Tutunamıyorum.

 Tuttum seni.

 Tuttum seni.

 - Orayı bırakıp bana tutun.

 - Yapamam.

 Yapamam.

 Evet, yapabilirsin.

 Hadi.

 Yapabilirsin.

 Ben!

 Ben!

 Kolunu orada tut.

 Sıkı tutun.

 - Ben!

 - Sıkı tutun, sakın bırakma.

 Kurtulacaksın.

 Logan!

 Logan, yardımına ihtiyacım var!

 Ben!

 Ben!

 Ben!

 Ben!

 Logan geliyor.

 - Tuttum seni.

 - Hadi.

 Al onu.

 - Benim bacağım takıldı.

 Onu al.

 - Seni almaya geleceğim.

 - Baba!

 - Önemli değil.

 İyiyim.

 - Baba!

 Baba!

 - Az kaldı.

 Gidip Keith'i alacağım.

 Hayır!

 Baba!

 Hayır!

 Orada sorun istemiyorum.

 Şu yolu açık tutun ki araçları çıkartabilelim.

 Getirin.

 Köprüye gidip güvenli olup olmadığına bak.

 İyisiniz.

 Teşekkürler.

 Götürün onu.

 Tamam mı?

 Benny'yi kurtardığın için teşekkürler.

 Onu ben kurtarmadım.

 Oğlunuz kurtardı.

 Peki.

 Üzgünüm.

 Babamı buldular mı?

 Ben nasıl?

 - Biliyor mu?

 - Hayır.

 Zavallı Keith.

 Keşke daha fazlasını yapabilseydim.

 Sen harika bir şey yaptın.

 Sen ve Keith harika bir şey yaptınız.

 Ben Beth'i çağırayım.

 Teşekkür ederim.

 Ben'in bana verdiği kitapta bunu bulduğum için dönmüştüm.

 Bu kardeşin Drake, değil mi?

 Evet.

 Ona ne olduğunu biliyorum.

 Oradaydım.

 Ne demek oradaydın?

 Müfrezelerimiz gece saldırısında karşılaştı.

 Pusuya düşürüldük.

 ''Aces'' dedikleri bir teğmen vardı.

 Adamlarından biri vuruldu.

 Bir an bile kendini düşünmedi.

 Adamını korudu.

 Ertesi sabah dışarıdaki enkazın içinde senin fotoğrafını buldum.

 Herhalde içeri girerken düşürmüştü.

 Gerçeğe inanmanı zorlaştırdığımı biliyorum.

 Birçok şey için üzgünüm ama geri kalanlar için değil.

 Sadece kardeşinin  boş yere ölmediğini bilmeni istedim.

 Logan, dur.

 Gitme.

 Senin yerin burası.

 Bizim yanımız.

 Herkesin kendi kaderi vardır.

 Herkes onun peşinden gitmeyi seçmez.

 Ben seçtiğim için şanslıyım.

 Doğum günü çocuğu, dümene geçecek kadar büyüdün mü?

 Evet, artık dokuz yaşındayım.

 Baş üstüne, kaptan.

 Yavaş git.

 - Biraz daha sola.

 - Şu tarafa.

 Şu tarafa.

 Georgina (George) Ryan'ın sevgi dolu anısına - 1971-2011  

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar