Print Friendly and PDF

Translate

Necronomicon (1993)

|

 


96 dk

Yönetmen:

Christophe Gans, Shûsuke Kaneko, Brian Yuzna

Senaryo:

Brent V. Friedman, Christophe Gans, Kazunori Itô

Ülke:

Fransa , ABD

Tür:

Korku

Vizyon Tarihi:

01 Kasım 1993 (İngiltere)

Dil:

İngilizce

Nam-ı Diğer:

H.P. Lovecraft's Necronomicon, Book of the Dead | Necronomicon: Book of Dead

Oyuncular

 

    Jeffrey  Combs

    Tony   Azito

    Juan   Fernández

    Brian   Yuzna

    Bruce Payne

 

Tüm Kadro

Özet

Ünlü bir korku romanları yazarı olan H.P. Lovecraft'ın uzun süredir aradığı Necronomicon (Ölülerin Kirabı) adlı kitabı Amerika'da keşişlerce korunan bir manastırda bulmasından sonra insanlardan saklanan kitaptaki öyküleri okumaya başlamasıyla başından geçen olaylar anlatılıyor.

Film "The Drowned", "The Cold" ve "Whispers" adlarında üç öyküden oluşuyor.

Altyazı

NECRONOMICON ÖLÜLERİN KİTABI

Gizli Om-Yati Keşişleri tarafından muhafaza edilen   Necronomicon adlı kitabın bir kopyasını burada   Amerika'da bulduğumu zaman 1932 yılının sonbaharıydı.

 Bu efsanevi kitabın içerdiği bilgiler   sadece yazılarım için değil insanlığın kaderi için de   hayati önem taşıyordu.

 - Beni burada bekleyin.

 - Nasıl isterseniz efendim.

 Necronomicon'un sayfaları içinde evrenin tüm sırları saklıydı.

 Tüm geçmişin ve geleceğin.

 - Buyrun.

 - Bir görüşmem vardı.

 Howard P. Lovecraft.

 Bay Lovecraft…  her zamanki gibi şeref verdiniz.

 Size bu sefer size nasıl bir yardım sunabiliriz acaba?

 Bay Lovecraft.

 Aslında yeni kitabımdaki bazı bilgileri doğrulamak için geldim.

 Doğrulamak öyle mi?

 Bu özenli araştırmalarınızla bizi etkiliyorsunuz.

 Kitaplarım malesef gerçekten çok hayal ürünü olarak algılanıyor.

 Onlara hayali olasılıklar sunduğum gerçek olabilir.

 Buna rağmen insanların adeletsizce kendilerinden gizlenen   karanlık varlıkların ve sırların var olduklarını   bilmelerini sağlamak görevimdir.

 Bunu göreceğiz.

 Buyrun.

 Hayır, hayır, aradığım  Simya ansiklopedisi.

 Hangi cilt olduğunu söylemediniz.

 Hangisi mi?

 Elbette üçüncü cilt.

 Benim gözetimim altından başka bir yere herhangi bir sebeple   ayrılmanız halinde, size verilen ayrıcalıkları geri almak zorunda   kalacağımızı lütfen hatırlamaya çalışın.

 Evet, elbette.

 Necronomicon.

 "Boğulmuş olan" Bugün De Lapoer ailesinin kalan son üyesi İsveç'den döndü.

 Sadece ona miras kalan aile yadigarı evi sahiplenmek için değil    ona musallat olan eski kötü anılardan kaçmak için de.

 Vasiyeti okur okumaz buraya gelip   bu garip eve bir göz atmak istedim.

 İlginç.

 O zamandan beri boş duruyor.

 60 yıl mı?

 Öyle.

 Orjinal miras kaldığında yetkili kişi ben değildim.

 Bu vasiyeti uygulamak bir nevi babamdan bana miras kaldı diyebilirim.

 Teşekkürler.

 Rica ederim.

 Önemli olan sizi bulabilmemiz.

 İzinizi İsveç'te bulabilmemiz gerçekten çok zor oldu.

 Biz bir Delapur arıyorduk, De Lapoer değil.

 Soyadımı değiştirmedim.

 Okunuşu ve söylenişi De Lapoer olarak kullanılır.

 Tanrı aşkına.

 Boynunuz kırılabilirdi.

 Evet, bu felaket olurdu.

 Bu evi tek parça tutan sadece duvar kağıtları olmalı.

 Burayı komple yıkmak bence en iyi fikir olurdu.

 Başardık ha.

 Sekreterimle ben daha önce buraya çıktığımız zaman   kendisi bir hukuk öğrencisidir, merdivenlerde hiç sorun yaşamamıştık.

 Otelin sizden hoşlandığını sanmıyorum.

 Buraya sekreterinizle mi geldiniz?

 Burası bir bayanın tek başına gelebileceği bir yer değil.

 Ayrıca yerel halkın bu otel hakkında anlattığı onca hikayeyi   duyduktan sonra burayı görmeye can atıyordu.

 Bu arada adı Kevin'dı.

 Onun da bildiği gibi bu otelin çok meşhur bir şöhreti vardır.

 Bu suyun sesi.

 Otelin temellerinin altı denizden gelen suyun doldurduğu   mağaralarla kaplıdır.

 Bir gün bütün bu yer doğruca onların üstüne çökecek.

 Söylemiştim Edward, sana kalan bu topraklar tamamen değersiz.

 Oldukça güzel bir yatak değil mi?

 Peki ne hakkında konuşuyorduk?

 Bu otelin genç asistanın üzerindeki etkilerinden bahsediyorduk.

 Doğru.

 Garip bir romantizmi var değil mi?

 Bu kim?

 Bilmiyor musun?

 O Emma De Lapoer   yengen.

 Genç yaşında trajik bir şekilde öldü.

 Bir gemi kazasında boğuldu.

 Otelle ilgili bütün dedikodular onun ölümünden sonra başladı.

 Jethro De Lapoer o olaydan sonra asla eskisi gibi olmadı.

 Kazadan birkaç gün sonra o da onun arkasından vefat etti.

 O nasıl öldü?

 Duyduğum kadarıyla onu bu balkonun dibinde bulmuşlar.

 Clara!

 Atlayıp atlamadığını ya da neler olduğunu kimse bilmiyor.

 Yengeçlerin konuşamaması çok kötü.

 Bir dakika bekle.

 Senin için bir şeyim var.

 Vasiyetle beraber geldi.

 Sanırım Jethro De Lapoer bunu şahsen yazmış.

 En azından sana söylediklerimi düşünebilir misin Edward?

 Bu mülkü sat veya en azından daha değişik bir şekilde kullan.

 Bu otelde yaşayan tek şey bir sürü kötü hatıra.

 Hoşça kalın Bayan Gallmore.

 60 Yıl.

 Bunları büyük bir baskı altında yazıyorum.

 Bu geceden sonra artık yaşamayacağım.

 Acıma daha fazla katlanamıyorum.

 Bu pencereden atlayarak sayısız fırtınanın keskinleştirdiği   kayalara kendimi bırakacağım.

 Eğer bunu telâfi edebilirsem, en azından bu yükten kurtulmuş olurum.

 Her şey uzun ve yorucu bir yolculuktan dönerken oldu.

 Karım Emma ve 8 yaşındaki oğlum benimle beraber geliyordu.

 Onlar benim övünç kaynağımdı.

 Haftalarca denizde geçen yolculuktan sonra sonunda eve dönmüştük.

 Ama New England kıyılarında, fırtına bize bir sürpriz hazırlamıştı.

 Bu kelimelerin ağzımdan dökülmesinden az sürede   gemimiz günlerdir görmeyi beklediğimiz kıyılardaki   kıyıya oturdu.

 Yardım gelmesi saatler sürdü.

 Tanrı'm.

 Bu yaşıyor!

 Yaşıyor!

 Tanrı'm.

 Sakin ol, sakin ol.

 Karım.

 Karım, oğlum.

 Sakin ol Jethro, ateşin çok yüksek.

 Sorun yok.

 - Ne yapıyorsun?

 - Kımıldama.

 Mikrop bulaşmış bütün kanı vücudundan çıkarmalıyız.

 Olamaz.

 Neden?

 Neden?

!

 Bundan sonra hepiniz şunu bilin.

 Benden tek aşkımı ve evladımı alan her Tanrıyı   bu andan itibaren reddediyorum.

 Şimdi defolun!

 Defolun!

 Tanrı ruhunu korusun.

 Kimsin sen?

 Ne istiyorsun?

 Kimseyi görmek istemiyorum.

 Git buradan.

 İhtiyacın olan şey burada.

 Yalnız değilsin.

 Bekle.

 Bekle, bekle, dur.

 Dur.

 ZAMANSIZ KAYIPLARIN DERMANI

Ebedi yaşama sahip olabilirsen ölüm seni bulamaz.

 Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile ölebilir.

 Senin diyarında Cthulhu, düşlere dalmayı bekliyorum.

 Ebedi yaşama sahip olabilirsen ölüm seni bulamaz.

 Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile ölebilir.

 Senin diyarında Cthulhu, düşlere dalmayı bekliyorum.

 Ebedi yaşama sahip olabilirsen ölüm seni bulamaz.

 Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile ölebilir.

 Senin diyarında Cthulhu, düşlere dalmayı bekliyorum.

 Babacığım.

 Jan.

 Oğlum.

 Jethro?

 Emma.

 Geri döndün.

 Bizi orada nasıl yalnız bırakabildin?

 Jethro.

 Lütfen bana sarıl.

 Oğlum.

 - Üşüyorum.

 - Buraya gel oğlum.

 Lütfen sarıl bana baba.

Bu satırları kimin okuyacağını bilmiyorum.

 Bilinmesi gereken tek şey vicdan azabı duymadan büyü yapılamayacağı.

 Bağışlanma haricinde.

 Sonunda sevdiklerimin kitaba bekçilik ettiklerini bilerek   huzur içinde dinlenebilirim.

 Lanet olsun.

 Lanet!

 Sevdiklerim   kitaba   bekçilik   ediyorlar.

 Sevdiklerim kitaba   bekçilik ediyorlar.

 Ebedi yaşama sahip olabilirsen ölüm seni bulamaz.

 Ve garip sonsuzluklarda ölüm bile ölebilir.

 Senin diyarında Cthulhu   düşlere dalmayı bekliyorum.

 Kim var orada?

 Eddie.

 Girebilir miyim Eddie?

 Eddie.

 Bu mümkün değil.

 Girebileceğimi söyle.

 İçeri gel Clara.

 Sana söyleyeceğim o kadar çok şey var ki.

 Kaza  Hepsi benim suçumdu.

 Benim suçum.

 Dikkatimi yola vermem gerekirdi.

 Gerçekten çok üzgünüm Clara.

 Lütfen affet beni.

 Çok üzgünüm Clara.

 Beni dinle Clara.

 Clara.

 Suda baloncuk üflemekten bıktım.

 Beni kendinden uzaklaştırma.

 Bana geri dön Eddie!

 Bunu deneyecek kadar beyinsiz biri mi?

 Elbette, o bir insan.

 Bu zalim sıcak dalgasının ortasında   Boston sakinleri bu dayanılmaz havaya lanetler yağdırıyordu.

 Ama bir adam serinliğe sahipti.

 Kendi makinalarının verdiği serinliğe çaresizce mahkumdu.

 Siz Amy Osterman mısınız?

 Yardımcı olabilir miyim?

 Elbette edebilirsiniz.

 Ama bu daha çok kendi kendinize yardım etmekle alakalı.

 Anlayamadım.

 Son 40 yılda bu mahallede 11 insanının kaybolduğunu   öğrenmeden önce ben de bunu anlamamıştım.

 Hepsinin ortak noktaları da aynı doktorun hastaları olması.

 Siz polis misiniz?

 Size öyle mi görünüyorum?

 Adım Dale Porkel.

 Boston gazetesinde muhabirim.

 Çay içmeye gelmiş bir misafirimiz var anne.

 Burası soğuk hava deposu gibi.

 Çok nadir görülen bir hastalığım var Bay Porkel.

 Sıcağa ve güneş ışığına karşı aşırı derecede duyarlıyım.

 Ne harika.

 Umarım bulaşıcı değildir.

 Pek sayılmaz.

 Doktor Richard Madden adlı birinin burada yaklaşık 80 yıl önce   yaşadığını öğrendim Bayan Osterman.

 Teşekkür ederim anne.

 Belediye kayıtlarında   Doktor Richard Madden'ın ölümüne dair bir kayıt yok.

 Bu da hâlâ hayatta olduğu anlamına geliyor.

.

 Şeker?

 Evet.

 Peki o zaman Madden'a ne oldu?

 Doktor Madden'a ne olduğunu gerçekten bilmiyorum.

 Belkide ne dediğimi tam olarak anlamadınız bayan.

 Ya şimdi bana gerçeği anlatırsınız   ya da hikayemde okursunuz.

 Ve işte o zaman polislerle uğraşmak zorunda kalırsınız.

 Beni tehdit mi ediyorsunuz Bay Porkel.

 Eğer böyle olması gerekiyorsa, evet.

 Annem 22 yıl önce müzik eğitimi için Boston'a gelmiş.

 Eğer bu binada bir oda kiralamış olmasaydı   hepimizin hayatı daha değişik olurdu.

 Kiralık oda.

 Ne istiyorsunuz?

 Yalnız mısınız?

 Evet, Boston'a yeni geldim.

 Burada kimseyi tanımıyorum.

 Annem evde Lena Camen adında bir kadından   bir oda kiralamış.

 Görünüşe göre Lena burada tek başına yaşıyormuş.

 Üçüncü katta yaşayan gizemli kiracı dışında tabii.

 Yukarıdaki kim?

 Doktor Madden'i asla rahatsız etmemelisin.

 Açıkça anlaşıldı mı?

 Pekâlâ.

 İşte küçük kaçağımız buradaymış.

 Sanırım küçük kıçını kaldırıp eve dönme vaktin geldi artık.

 Bir daha eve geri dönmeyeceğim.

 Öyle mi?

 Bence babalar bu konuları daha iyi bilirler.

 Sen babam değilsin Sam.

 Ama seni kendi kızımmış gibi seviyorum Emily.

 Ve annen içip içip sızdıktan sonra   bu ünvanı daha çok hak ediyorum, sen ne dersin?

 Bana bir daha dokunmandansa ölmeyi tercih ederim.

 Dokunmaktan bahseden mi oldu?

 Sadece seni flüt çalarken izlemek için uğramıştım.

 Şimdi benim aletimi çalacaksın.

 Seni kaltak!

 Buraya gel!

 Lütfen, lütfen  Dikkatli ol.

 Başına aldığın sert darbeler denge merkezini sarsabilir.

 Sam?

 Sam nerede?

 Gitti.

 O benim üvey babam.

 İçimde Sam'in bir daha seni rahatsız etmeyeceğine dair güçlü bir his var.

 Ben Doktor Madden.

 Odamın tavanından damlayan amonyak gibi bir şey vardı.

 Bunun için üzgünüm.

 Ve kapmakta olduğun bu soğuk algınlığı için de Lena'ya   bu gece sana C vitamini içeren bazı ilaçlar vermesini söyledim.

 Bu soğuk havanın benim seçimim olmadığı konusunda bana güven.

 Nadir bulunan bir deri hastalığından muzdaribim   ki bu yüzden oldukça soğuk bir ortama ihtiyacım var.

 Donarak ölmeden önce seni buradan çıkarmamız gerek.

 Size nasıl teşekkür edebilirim Doktor?

 Benimle ilgilendiniz  Sadece tek şey istiyorum.

 Arayı fazla uzatma.

 Bu haplar  Doktorun işine karışılmaz.

 Çok fazla hareket ediyor.

 Sabit tutmaya çalışıyorum.

 Vücut ısısı düşüyor mu?

 Vücut ısısı 34 derecede sabit.

 Bir şırınga daha yerleştir.

 Dün gece sanki bir şey matkapla deliniyormuş gibi sesler duydum.

 Herhalde rüya görüyordun.

 Aldığın ilaçların yan etkilerinden biri.

 Küçük bir yara izin kalacak ama güzel saçların onu kapatacaktır.

 Siz iyi misiniz Doktor?

 En iyisi biraz dinlen Emily.

 Bu çok güzel bir fikir.

 Annem caddenin karşısındaki Al'ın restoranında işe başvurmuş.

 Ama o evde Lena ve Doktor Madden ile birlikte yaşadığını söyleyince   Al çok şaşırmış.

 O yaşlı keçi hala hayatta mı?

 Matematikle aram pek iyi değildir   ama tahminime göre 100 yaşının üzerinde olması gerekiyor.

 Hiç sanmıyorum.

 Dinle, Emily  Eğer şu polislerden iyi bir bahşiş koparmayı başarabilirsen   bir işin olmuş farz edebilirsin.

 Yardımcı olabilir miyim?

 Ben ekstra mayonezli biftekli bir dürüm ve soda istiyorum.

 Bana da aynısından, ama normal olsun lütfen.

 ÖDÜL - CİNAYETLE BİLGİSİ OLANLAR SAM LİNDER Ona ne olmuş?

 Bir sorun mu var?

 Bilmiyorum.

 Sam'e ne oldu?

 Ona bir şey yaptın değil mi?

 Neden böyle düşünüyorsun?

 Dün gece korkunç sesler duydum.

 Bana rüya gördüğümü söylemiştin ama görmüyordum.

 Değil mi?

 Ben zengin bir adam değilim Emily.

 Araştırmalarım sahip olduğum her şeyi kaybettirerek beni bu hâle düşürdü   ve üzerinde çalışabileceğim bir deneği parasız bulma imkanım da yok.

 - Olamaz!

 - Yaptıklarım için özür dilemeyeceğim.

 Senden beni bağışlamanı istemiyorum.

 Üvet baban  Emily.

 Eğer o merdivenlerden düşünce hayatta kalmış olsaydı bile   Sam'i senin için öldürürdüm.

 Yani polise gitmen gerekiyorsa bunu yapmaya her hakkın var.

 Sam'a ne yaptığın umrumda değil ama bana yalan söyledin.

 Seni asla incitmeyeceğim Emily!

 - Neyin var Doktor?

 - Lena'yı getir.

 O dışarı çıkmıştı.

 Neler oluyor Doktor?

 Üst katta bir soğutucu var.

 Ne yapabilirim?

 Buz, buza ihtiyacım var.

 Bana elini ver.

 Artık hissedebiliyorum.

 Sana bir açıklama borçluyum.

 Bu sayfalar içinde hayatı korumanın sırlarını barındırıyor.

 Hiç su ayısını duymuş muydun?

 Belli şartlar altında karada kendini ölüme yaklaştırıp   sonra suda hayata dönebilen bir mikrorganizma türü.

 Bu sürece "criptobiosis" denir.

 Gördüğün gibi vücut sıcaklığını belirli bir düzeyde düşürmek   yaşlanmayı önleyip, bir şekilde ölümü kandırmanın yolunu açıyor.

 Kaç yaşındasınız Doktor Madden?

 Artık burayı sık ziyaret etmiyorum.

 Lena bunu yapmama izin vermiyor.

 Size karşı çok korumacı davranıyor.

 Ona âşık mısınız?

 Kalbimi kayıtsız şartsız mesleğime adadım.

 Lena neden hâlâ burada bilmiyorum.

 Bana karşı olan hislerine asla cevap veremem.

 Doğanın bütün çocukları gibi   bu gülün de kaderi solmak ve yitip gitmek.

 Ama bu süreç kaçınılmaz değil.

 Gördüğün gibi bu hile hayata geri döndürmeye yetmiyor   her zamanki özelliklerini muhafaza etmene yarıyor.

 Bunu güneşten uzak tuttuğun sürece   bu çiçek asla ölmeyecek.

 Bu güle baktıkca beni hatırla   kalbinde tomurcuklar açtıran Doktor olarak.

 Çok soğuksunuz.

 Bu bıçağı senin üstünde kullanabilirim   ya da kendimin.

 Ondan tek istediğim beni sevmesiydi.

 Eğer onun için ölmeye ya da öldürmeye hazır değilsen   onu öldüreceksin.

 Gördüğünüz üzere ilişkileri olması gerektiği gibi   daha iyiye gitmemiş.

 Anladığınız üzere Doktor Madden annemin âşık olduğu ilk erkekti.

 Sonra n'oldu?

 Onu terk mi etti?

 Evet.

 Ama aylar sonra   geri dönmek zorunda kaldı.

 - Bırakın beni!

 - Onu öldürmeliyiz.

 Hayır.

 Benden ne istiyorsunuz?

 İkiniz de delirmişsiniz!

 Hayır!

 Uzak dur benden!

 Hadi, hadi gidelim.

 Sana ne olduğuna bakmak için buraya uğramıştım.

 - Girişte biri beni bayılttı.

 - Buradan çıkmamız lazım.

 Çok şey biliyor!

 Ona güvenemeyiz Richard.

 Bir kere kaçmıştı ve bunu tekrar yapacaktır.

 - Polise gidecek!

 - Gitmem!

 Gitmesine asla izin veremeyiz.

 - Olmaz!

 - Tek yolu bu Richard.

 Hayır!

 Başka bir yolu yok.

 Taze omurilik sıvısı olmadan hislerimi kaybedeceğim.

 Hiçbir şeyin kokusunu almayacağım.

 Hiçbir şeyin tadını almayacağım.

 Seni bile hissedemeyeceğim.

 Hayır.

 Richard!

 Emily  Onun çocuğuna   hamileyim.

 Lena annemi kurtardı.

 Ama sadece bebeğin Richard'dan olduğunu bildiği için.

 Onun son mirası.

 O bebek bendim.

 Yani bana Richard Madden ve Lena Kamen'ın tüm o insanları   omurilik sıvılarını almak için   öldürdüğünü mü söylüyorsun?

 Peki ya Madden öldükten sonra aynı şekilde ölen   üç kurbanı nasıl açıklayacaksınız?

 Buna cevap veremem.

 Bu hikâyeyi oldukça güzel anlattınız bayan Osterman.

 Neredeyse kendi başınızdan geçmiş gibi.

 Annem ve ben çok yakındık.

 Annenizle sizin aynı kişi olduğuna dair içimde kötü bir his oluştu.

 Bunun imkanı yok bay Porkel, öyle değil mi?

 Peki Madden'la yattığınızda bu tuhaf hastalığı ondan kapmış olamaz mısınız?

 Hiç yaşlanmadığını kendiniz söylemiştiniz.

 Haklısınız bay Porkel.

 Emily benim.

 Doktor Madden'i ele geçiren hastalık artık bana bulaştı.

 Bu ölümden başka bir şey değil.

 O kurşun yarasından kurtulamadım.

 Ama hayat devam ediyor.

 Bana ilaç verdin kahrolası!

 Malesef bu evdeki soğutma tesisatı çok eski   ve bu gibi sıcak günlerde   acil yardımı beklemektense stokları kullanmamayı tercih ederim.

 İçimdeki bebeği hissedebilmem için taze omurilik sıvısı gerekiyor.

 İçimdeki bu bebek yıllardır tekmelemeyi sürdürüyor ama bir türlü doğmadı.

 Bütün yapabileceğimiz ümit etmek.

 Doğru değil mi Lena?

 Haklısın Emily.

 Şehrin terk edilip harap olmuş bölgeleri   birkez daha Philedelphia polislerinin meskeni olmuştu.

 Burada yaşayan Tanrı tanımaz yaratıkların en meşhuru ise  "Kasap" adıyla tanınan bir katildi.

 Lanet olsun Sarah, yavaşla biraz!

 Ne ispatlamaya çalışıyorsun?

 Hiçbir şey ispatlamaya çalışmıyorum.

 Bir şüpheliyi takip ediyorum.

 Palavra!

 Hemen durdur şu arabayı!

 Artık ikimizinde düşünmesi gereken daha fazla şey var.

 Devriye 2C9 bildiriyor.

 7.

Cadde üzerinde YEU169 plakalı   gri renkli bir Nova'yı takipteyiz.

 Şüpheli çok tehlikeli gidiyor   ve dur ihtarımıza cevap vermiyor.

 Hava desteği talep ediyoruz.

 Tamam.

 Tamam lanet olası.

 Peki!

 Beni yaralamak mı istiyorsun?

 Kökle şu freni o zaman da kafam cama yapışsın.

 Ama benimle oynama Sarah.

 Bu işte beraber olduğumuzun farkındayım.

 Ayrılmak mı istiyorsun?

 Tamam.

 Gitmemi mi istiyorsun?

 Ona da tamam!

 Ama kendini incitmene izin vermeyeceğim.

 Korkuyorum Paul.

 Anne olmaktan korkuyorum.

 Sarah!

 Sarah!

 Paul?

 Paul?

 Burası devriye 2c9, 7.

cadde ve Crimson'un köşesindeyim.

 Acil destek ve tıbbi yardım talep ediyorum.

 Tamam.

 Tekrar ediyorum.

 Destek ve tıbbi yardım gerekiyor.

 Anlaşıldı mı?

 Lanet olsun.

 Dur!

 Yardım et Sarah.

 Hayır!

 - Hoppala.

 - Ben polis memuruyum!

 Hemen yere yat!

 Ortağıma ne yaptın söyle?

 Buraya gri Novayı takip ederek geldiniz, haksız mıyım?

 Evet, genelde öyle yapar.

 Ama daha önce hiç polis yakaladığını görmemiştim.

 O gri Novayı sen mi kullanıyordun?

 Ben Cadillac tercih ederim.

 Benimle taşak geçme!

 Aradığın adam büyük ihtimalle "Kasap".

 Peki bu kasabı nerede bulabilirim?

 Teknik olarak o benim kiracım.

 Bu bina baştan aşağı bana ait.

 Eğer burası senin binansa aç şu kapıyı.

 Hemen!

 Bütün anahtarları kaybettim.

 Çok garip şey.

 Bu binanın bazı şeyleri ortadan kaybetme gibi kötü bir alışkanlığı var.

 Aşağı inmek istiyorum!

 Hemde hemen inmek!

 Neden böyle söylemedin ki?

 İlerle.

 Ateş etme Charlene!

 Sen misin Harold?

 Neler oluyor?

 Dikkatli olsana.

 Az daha bir polisi vuruyordun!

 Bunun için çok üzgünüm.

 Onun olduğunu düşünmüştüm.

 Bir şekilde buralarda dolaşabiliyor Harold!

 Kasap mı?

 Nereden çıkıyor?

 Endişelenme Daisy, polisleri aradım ve onlar da   rozeti olan iyi bir polis memuru gönderdiler.

 Elbette iyi bir polis memurudur.

 Çok güzel kokuyor.

 Şeker kadar tatlı.

 - Gidelim.

 - Peki, tamam.

 Bastığın yere dikkat et.

 Burada bazı yerler pek sağlam değil.

 Kayıp düşüp bize tazminat davası açmanı da istemeyiz tabi.

 Bana nereden çıktığını gösterin.

 İşte buradan.

 Orada bir tünel var.

 Harold orasını kapamıştı.

 Ulu Tanrı'm.

 Neler oluyor kızım?

 Sanırım yaralanmış Lilly.

 Tamam, iyi olacaksın.

 Otur şuraya tatlım.

 Sen hamile misin genç bayan?

 Her zaman çocuklarım olsun istemiştim.

 Doğurmamak için milyonlarca mazeret uydurmuştun.

 - Çok gencim, çok yaşlıyım.

 - Ben yaşlı değilim bir kere.

 Belki de  Sessiz olun!

 Sadece kapayın çenenizi.

 Tek istediğim ortağımı bulmak.

 Beni tünele götür.

 Oraya tek başına gidemezsin.

 Kasap  Benimle geliyorsun.

 Pekâlâ.

 Ben girişi temizleyeyim.

 Babası, ortağın değil mi?

 Korkmakta haksız değilsin.

 Bu dünyaya yeni bir canlı getirmek korkutucu bir şey.

 Kocanın işi neden bu kadar uzun sürdü?

!

 Nerdeyse açılmak üzere.

 O benim kocam değil.

 Bir kaç hafta önce yukarıdaki sokakta tanıştık.

 Bana binanın sahibi olduğunu söyledi.

 Bunu sana söyledi mi?

 Başka neler söyledi?

 Bu saçmalıklara vaktim yok!

 Eminim Kasap'ın bir uzaylı olduğunu sana söylememiştir.

 - Bir ne?

 - Doğru duydun.

 İster inan ister inanma, dinazorlardan önce bile o buradaydı.

 Uzaylılar öyle mi?

 Hazırdır.

 Eğer sende hazırsan.

 Bu yerde neresi böyle?

 Cennete inanır mısın?

 Peki ya cehenneme?

 Hiçbir şeye inancım yok.

 Bütün burası her şeyin daha basit olduğu zamanlarda yapılmış.

 Gerçekten var olan bir şeye inancın olduğu zamanlarda.

 Şu taşlara bir bak.

 İnsanlar tıpkı şimdi geçtiğimiz gibi bu tünellerden geçerdi.

 Onlar da Tanrı'ya inanmazlardı.

 Ama onlar katilleri takip etmiyordu.

 Katil olan onlardı.

 Buraya bir sefer inmiştim.

 Bu yağdanlıkları bırakmıştım.

 Onlar olmadan çok vakit kaybederdik ve dönüş yolunu asla bulamazdık.

 Nereye gittiğimizi biliyor musun?

 Ortağından bir iz aradığımızı sanıyordum.

 Bekle bir dakika.

 Burada iki farklı iz var.

 Ortağının buraya getirilen ilk kişi olduğunu sanmıyorsun değil mi?

 Ona boşu boşuna "Kasap" demiyorlar.

 Karın Kasap'ın bir uzaylı olduğunu düşündüğünü söyledi.

 Bu çok gülünç.

 İşin doğrusu Kasaplar uzaylılar için çalışırlar   ama bu kendine çalışıyor.

 Benim tahminime göre o artık Tanrı'nın burada olmadığını düşünüyor.

 Bütün parasını başka bir ata yatırmış.

 Tıpkı şu kabartmalarda oyulduğu gibi.

 Geldik.

 Aşağıda.

 Her zaman iddia ettiğim bir şey vardır.

 Eğer bir adamın ayakkabıları kirliyse   bunun suçunu ruhunda aramalıdır.

 Seni orospu çocuğu!

 Paul'ü arabadan çekerken çizmelerini gördüm!

 Ben sadece  Daisy?

 Sen misin?

 Işıklara ne oldu?

 O kör kadını nereden tanıyorsun?

 Rose mu?

 O benim karım.

 O senin karın falan değil!

 Eğer Kasap sen değilsen o olmalı çünkü biriniz bana yalan söylüyor.

 Ne cürretle Daisy'me Kasap diyebiliyorsun?

 Onunla konuşurken hamile olduğunu duydum.

 En azından kazadan önce öyleydin.

 Senin gibi genç ve güzel bir kadının   kendi kanından ve canından birini öldürdüğünü bir düşün.

 Gerçek Kasap sensin.

 Tanrı'm!

 Üzgünüm, Tanrı burada değil!

 Bunu bana neden yapıyorsunuz?

Hayır.

 Olamaz.

 Hayır!

 Hayır, hayır.

 Ne isterseniz yaparım!

 Lütfen.

 Bir bebeğim olacak!

 Lütfen.

 Sarah.

 Paul?

 Aman Tanrı'm.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır!

 Sarah!

 Sarah!

 Beni duyabiliyor musun?

 Benim  Paul.

 Buradayım, yaşıyorum.

 Aklımı benden aldılar.

 Bu olamaz, hayır.

 Bize üremek için ihtiyaçları var.

 Duvarlara bak Sarah.

 Duvarlara bak.

 Bir taşla iki kuş.

 Bunu bir rahim olarak düşün.

 Burası canavarın karnı.

 Daha iyi bir dünyada yeniden doğma şansı.

 Ve bu bedava.

 İnsan olmanın getirdiği bütün o acı ve hüsranlar   aklında eski, kötü bir rüya olarak kalacaklar.

 Artık bunları farklı bir şekilde düşünme vaktin geldi.

 Artık etrafındakilerin gerçekte ne olduğunu görme vakti.

 Çılgınca bir şey  Kemik iliklerin karşı karşı konulmaz bir iştahları var.

 Aman Tanrı'm.

 Seni kaybettiğimizi sanmıştık.

 Neler oldu?

 Neredeyim ben?

 Kötü bir kaza geçirdin.

 Birkaç gündür kendinde değildin Sarah.

 Çok korkunç bir kâbus gördüm.

 Ölüme yaklaşan insanlarda bu son derece normaldir.

 Sende de böyle oldu.

 Aklın hayali dünyana bir anlam kazandırabilmek için   geçirdiğin travmayı akla uygun hâle getirmeye çalıştı.

 Kazayla ilgili bana anlatmak istediğin bir şey var mı Sarah?

 Söyleyip rahatlamak istediğin bir şey.

 Bunu sana anlatmadım anne çünkü ne söyleyeceğini biliyordum.

 Bu benim bedenim ve benim seçimim.

 Bu kadar basit.

 Elbette öyle tatlım.

 Ama içinde başka bir yaşam daha vardı.

 Sadece senin koruyabileceğin ufacık bir yaşam.

 Bu bir annenin sorumluluğudur.

 Çok üzgünüm.

 Eğer Tanrı seni affedebiliyorsa ve ben de seni affedebiliyorsam   kendini affetmen sana kalmış.

 Paul'ün de seni affedeceğini biliyorum.

 Tanrı'm Paul.

 Ona ne oldu?

 Paul'ün beyin ölümü gerçekleşti.

 Ne?

 Yan taraftaki yatakta yatıyor.

 Ona yakın olman gerektiğini düşündüm.

 Olamaz.

 Burada Sarah.

 Hayır!

 Lütfen bağırma hayatım.

 Bebeği üzeceksin.

 Ne?

 Bebeğimin öldüğünü söylemiştin!

 Hayır, öyle demedim.

 Sadece anne olmaya uygun değilsin, öyle değil mi Sarah?

 Bunun zalimce olduğunu biliyorum ama onu birinin koruması lazım!

 Hayır!

 Bunu bana yapamazsınız!

 Sakin ol tatlım!

 Neredeyse oldu.

 Çok uzun sürmeyecek, sakinleş.

 Hiç canın yanmayacak.

 - Kımıldama.

 - Ölümsüz olacaksın.

 Lily, Novanın anahtarlarını nereye koyduğumu biliyor musun?

 Bay Lovecraft.

 Her şey yoluna girecek.

 Tek yapmanız gereken bu kapıyı açmak.

 - Bu imkânsız.

 - Ne?

 Anahtarları aşağıya düşürdüm.

 Seni düşüncesiz küçük aptal!

 Ne yaptığını biliyor musun?

 - Onu yerine koy!

 - Ne?

 Kitabı yerine yerleştir.

 Geliyor!

 Necronomicon'un sırları hafife alınacak şeyler değildir.

 Bunun bedelini canınla ödeyeceksin.

 Bunu ayrıcalıklarınızın sizden geri alınması olarak düşünün Bay Lovecraft.

 Ne yaptığını bilmiyorsun Lovecraft!

 Bunu ödeyeceksin.

 İşte o.

 Oldukça garip biri.

 Buyrun efendim.

 Artık gidebiliriz.

 Elbette.

 Kendine dikkat et Mike.

 İyi akşamlar.

 Aradığınız şeyi bulabildiniz mi Bay Lovecraft?

 Aslında o beni buldu diyebilirsin.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar