Print Friendly and PDF

Translate

Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma (2010) The Twilight Saga: Eclipse

|

 


 124 dk

Yönetmen:

David Slade

Senaryo:

Melissa Rosenberg, Stephenie Meyer

Ülke:

ABD

Tür:

Macera, Dram, Fantastik

Vizyon Tarihi:

30 Haziran 2010 (Türkiye)

Dil:

İngilizce

Oyuncular

    Xavier  Samuel

    Kristen Stewart

    Robert Pattinson

    Billy Burke

    Justin Chon

 

Özet

The Twilight Saga: Eclipse'de, Bella bir kez daha kendini Seattle'ı tahrip eden bir dizi gizemli cinayet ve kindar bir vampirin intikam arayışı tehlikesi ile sarılmış olarak bulur. Tüm bunların ortasında, kararının vampir ve kurtadam arasında bir savaşı ateşleme potansiyeli olduğunu bilerek, Edward'a olan aşkı ve Jacob ile olan arkadaşlığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır. Hızla yaklaşan mezuniyetiyle birlikte, Bella hayatının en önemli kararı ile yüz yüze gelecektir.

Altyazı

Kimsin?

  Kim var orada?

  İmdat!

  Ne istiyorsun?

  "Bazıları der ki, dünyanın sonu ateşler içinde olacak.

  Bazılarına göreyse buzlar içinde.

  Arzuları hissettiğim kadarıyla, ateşten yanayım bu savaşta.

  Ama iki kez yok olacaksa dünya   nefreti de tattım bolca   ve derim ki buzla gelen yıkım da   bir o kadar harika.”

 "Ve yeter bana.”

 Biliyorsun ki İngilizce sınavım var.

  Dikkatimi vermem gerek.

  Evlen benimle.

  Hayır.

  Evlen benimle.

  Dönüştür beni.

  Tamam, benimle evlenirsen dönüştüreceğim.

  Buna ödün vermek deniyor.

  Bence zorlama deniyor.

  Hiç adil değil.

  Evlilik sadece   bir kağıt parçasıdır.

  Benim geldiğim yerde bu, "seni seviyorum" demenin bir yoludur.

  Benim geldiğim yerde ve benim yaşımdakiler içinse   "hamile kaldım" demenin bir yoludur.

  Yani insanlar bir şey söyleyecek diye mi endişe ediyorsun?

  Üç evlilikten ikisi boşanmayla bitiyor.

  Bence vampirlerle insanlar arasındaki boşanma oranı   biraz daha düşüktür.

  O yüzden evlen benimle.

  Yapamam.

  4'te dönmüş olmalıyım.

  Tam olarak saat 4'te.

  Çocuk şimdi de bana yalakalık falan mı yapıyor?

  Onun bir adı var.

  Şimdi de fazla mı dakik oldu?

  Pekala.

  Neden cezalandırıldığını biliyorsun, değil mi?

  Başını belaya mı soktum?

  Evet, soktun.

  Ama sana yasak koymamın başka nedenleri de var.

  Mesela   sadece ondan biraz ayrı kalmanı istiyorum.

  Baba, söyleyebileceğin bir şey yok.

  Edward benim hayatımda.

  Evet, bunun farkındayım.

  Peki, buna ne dersin?

  Bir anlaşma yapalım.

  Artık cezalı olmayacaksın.

  Tabii, sana verilen bu özgürlüğü, başka arkadaşlarını görmek için de kullanırsan.

  Jacob gibi.

  Berbat günler geçiriyor.

  Babası onun için çok endişe ediyor.

  Bir zamanlar sen de öyleydin.

  Bir arkadaşa ihtiyacın vardı ve Jake yanındaydı.

  Merhaba, ben Jake.

  Mesaj bırakın.

  Jacob haftalardır benimle konuşmamıştı.

  Durumu düzeltmek istedim ama bana hiç şans tanımadı.

  Beni korkuttun.

  Onların bölgesine gidiyorsun.

  Bunu nasıl  Alice.

  Kamyonetimi sen mi bozdun?

  Bella, anlaman gerek.

  Güvenliğin benim için her şeyden önemli.

  Jacob bana zarar vermez.

  Bilerek vermez ama kurtların kontrolü yok.

  Edward.

  Onu görmek için sadece mezuniyete kadar vaktim var.

  Sonra sizden birisi olacağım   ve benden sonsuza kadar nefret edecek.

  Çok üzgünüm.

  - Mümkün değil!

  - At şunu.

  - Güzel.

  - Merhaba!

  Tam zamanında.

  Pekala dinleyin şimdi, bakalım nasılmış.

  - "Benim öğrenci kardeşlerim".

  Nasıl?

  - Güzel.

  - Hoş.

  - Değil mi?

  "Gelecek bizleriz.”

 "İnandığımız sürece, her şey mümkündür.”

 Güzel.

  Mükemmel.

  İşte konuşmanı buldun.

  Herkesin diplomasını kafama atmasını istediğimde bu konuşmayı yaparım.

  O yüzden, kalsın.

  Klişeleri kucaklaman gerek, Jess.

  Klişeler, konuşmacıların her şeyidir.

  Bu yüzden konuşmacımız sen değilsin.

  Jess'in klişelere ihtiyacı yok.

  Konuşması efsanevi olacak.

  Efsanevi mi?

  Yaşamları değiştirecek.

  Bir parti vermeye karar verdim.

  Liseden kaç kez mezun oluyoruz ki, değil mi?

  Parti mi?

  Sizin evde mi?

  - Evinizi hiç görmedim.

  - Onların evini kimse görmedi.

  Bir parti daha mı, Alice?

  - Eğlenceli olacak.

  - Evet, geçen sefer de öyle demiştin.

  - Angela, baksana.

  - Evet?

  Yardıma ihtiyacın var mı?

  Evet, nazik olmak için para gönderiyorlar   sen de köşeyi dönüyorsun.

  Bir dakika.

  İnsanlar sana para mı veriyor?

  Alice'in ne gördüğünü biliyorsun.

  Anlat bana.

  - Önemli bir şey değildi.

  - Endişeli görünüyordun.

  Herkes Alice'in garip hareketlerini fark edecek diye.

  Bence o gemi çoktan kalkmıştır.

  Sorun ne acaba?

  Oğulları bir yıl önce Seattle'da kaybolmuş.

  Charlie elinden geleni yapıyor ama  

Bu konuda bir şey mi biliyorsun?

  Bir süredir Seattle'da ortaya çıkan durumu takip ediyoruz.

  Açıklanamayan kaybolmalar.

  Ölümler.

  Daha fazla dikkat çekmeye başlarsa Volturi duruma el koyacak.

  Seattle'a gitmişlerse, buraya da gelebilirler.

  - Hala insan olduğumu öğrenebilirler.

  - O kadar büyümeyecektir.

  Ama gerekirse biz Seattle'a gideriz.

  - İlk işim bunu fakslamak olacak.

  - Teşekkür ederim.

  - Merhaba.

  - Merhaba.

  - Yemek için hazır mısın?

  - Evet.

  Sadece ikimiz yiyoruz, değil mi?

  Ben onu bırakmaya gelmiştim.

  - Sonra görüşürüz.

  - Görüşürüz.

  Bu arada Bella, ailem doğum günün için   uçak bileti aldıklarını hatırlatmamı istedi.

  Ne uçak bileti?

  Florida'da annemi görmem için gidiş-dönüş bilet.

  Öyle mi?

  Çok cömertlermiş.

  Yakında süresi dolacak, bu hafta sonu kullan istersen.

  Öylece her şeyi bırakıp gidemem.

  Mezuniyetten önce anneni görmek için son şansın olabilir.

  Bence hiç fena fikir değil.

  Birkaç günlüğüne uzaklaşırsın.

  Araya biraz mesafe koyarsın.

  Evet annemi görmek isterim.

  Tabii sen de diğer bileti kullanırsan.

  Bir dakika.

  İki tane mi bilet var?

  Harika.

  Şimdi çok mutlu oldum.

  Annemi görmeyi gerçekten istiyordum.

  Hayatının dolu dolu ve mutlu geçtiğini bilmek istiyordum.

  Bunu özlemeyecek misin?

  D vitamininin bütün gözeneklerinden geçtiğini hissetmiyor musun?

  Evet, bunu özleyeceğim.

  Florida'daki üniversiteler çok daha güneşli.

  Sadece Alaska Üniversitesi'ne gidersen   seni hiç göremeyeceğimi söylüyorum.

  Harika bir bilim programları var.

  Edward programını kast ediyorsun.

  Sana öyle bir bakışı var ki   önüne geçip senin için mermi yemeye hazırmış gibi.

  Bu kötü bir şey mi?

  Etkileyici bir şey.

  Onunla daha farklısın.

  Seni hareket ettiriyor.

  Mıknatıs gibisiniz.

  Bilmiyorum, biz

 Aşıksınız.

  Anlıyorum.

  Sadece doğru kararları verdiğinden emin olmak istiyorum.

  Sonuçta onlarla birlikte yaşayacak olan sensin.

  Pekala, bu kadar ciddi konu yeter.

  Anne.

  Tebrikler.

  Paranı harcamanı istememiştim.

  Harcamadım.

  Aç hadi.

  - Bunlar eski seyahat tişörtlerimiz mi?

  - Evet.

  - Hadi canım!

  - Hepsini sakladım.

  Alaska'da seni sıcak tutmak için iyi yorgan olurlar dedim.

  Bunu hatırlıyor musun?

  Ensenada.

  - Yılan Çukuru.

  - Evet.

  Ama en sevdiğim işte bu.

  Maine'deki üç kafalı ıstakoz.

  - Bu inanılmaz.

  - Tatlım, beğendiğine sevindim.

  Sen de yaşlanıp çocukların olduğunda üzerine ekleriz diye düşündüm.

  Belki gidip dünyanın en büyük ketçap şişesini görürüz.

  Teşekkürler.

  Beğenmene sevindim.

  Alaska'dayken bir parçam yanında olsun istedim.

  - Anne  - Evet?

  Seni özledim.

  Tatlım, ben de seni özledim.

  Onu burada gördüğüne emin misin?

  Gelmek üzere.

  Solunuzda!

  Bekleyin!

  Onların bölgesinde.

  Kaçacak!

  Hayır, kaçamayacak!

  Emmett, yapma!

  Gittiğine pişman mısın?

  Hayır.

  Annemi görmek çok güzel oldu.

  Ama veda etmek gerçekten zordu.

  Veda olması gerekmiyor.

  Bu yüzden mi gitmemi istedin?

  Fikrimi değiştireceğimi mi sanıyordun?

  Bunu her zaman umuyorum.

  Ne oldu?

  Arabada kalmanı istesem kalır mıydın?

  Tabii ki hayır.

  Merhaba.

  Charlie, kasabadan gittiğini söyledi.

  Evet, annemi görmeye gittim.

  Neden?

  Hala insan mısın diye kontrol ediyor.

  Buraya seni uyarmaya geldim.

  Türün bir daha topraklarımıza gelirse 

Ne dedin sen?

  Ona söylemedin mi?

  Unut gitsin, Jacob.

  Neyi söylemedin?

  Emmett ve Paul bir şeyi yanlış anlamışlar.

  Merak edilecek bir şey yok.

  Şuna bir bak.

  Onu kasabadan çıkartmak için de yalan söyledin mi?

  Artık gitmelisin.

  Hemen.

  Bilmeye hakkı var.

  Kızıl kafalı onu istiyor.

  Victoria mı?

  Alice'in görüsü.

  Seni korumaya çalışıyordum.

  Bana yalan söyleyerek mi?

  Tamam, bunu konuşacağız ama  Sen!

  Neden beni aramadın?

  Söyleyecek bir şeyim yoktu.

  Benim bir sürü var!

  Bekle!

  Bella.

  Edward, bana güvenmelisin.

  Sana güveniyorum.

  Güvenmediğim kişi o.

  Sırıtmayı kes, Jacob.

  Sadece bir gezintiye çıkıyoruz.

  Sıkı tutun.

  Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?

  Vampir kız olduğumu unuttun mu?

  Bakın kimler gelmiş!

  Ne haber, Bella?

  - Quil?

  Sen de mi?

  - Evet.

  Sonunda sürüye girdim.

  Burada olmana sevindim.

  Belki artık Jake'in saplantılı iç monologlarından kurtulabiliriz.

  "Keşke Bella arasa.”

 "Keşke Bella aramasa.”

 - "Belki de Bella'yı aramalıyım.”

 - "Belki de arayıp, yüzüne kapatmalıyım.”

 Tamam, artık çenenizi kapatabilirsiniz.

  Bella, bu Leah Clearwater.

  Harry'nin kızı.

  Merhaba.

  Baban için gerçekten çok üzüldüm.

  Jacob'a daha fazla işkence yapmaya geldiysen gitmeye çekinme.

  Eğlenceli birisi, değil mi?

  - Bella, merhaba!

  - Merhaba.

  Seni bir daha ne zaman göreceğimizi merak ediyordum.

  Evet, ben de öyle.

  Sam, iyi miyiz?

  Sorun yok.

  Bir daha uzunca bir süre bizim bölgemize gelemez.

  - Güzel.

  - Evet, harika beyler!

  Leah sürüye ne zaman girdi?

  Babası öldüğü sıralarda.

  Kardeşi Seth de dönüşüm aşamasında.

  Daha 15 yaşında, en gençlerimizden birisi.

  Sam onu evde çalışmaya zorluyor ama bir türlü yerinde duramıyor.

  Keşke evde kalan Leah olsaydı.

  Hadi ama, bu kadar erkek olma.

  Hayır, bu kadın meselesi değil.

  Daha çok bir üçgen meselesi.

  Hepimiz Leah, Sam, Emily acı şenliğini yaşamak zorunda kalıyoruz.

  Kurt telepatisi, hatırladın mı?

  Yani Sam, Emily için Leah'yı mı terk etti?

  O kadar basit değil.

  Sam, Leah'yı incittiği için kendisinden nefret ediyor.

  Ama hayatının aşkı Emily'ydi.

  Sanırım bazen aşk seni seçiyor.

  Bu öylesine bir aşk değil, Bella.

  Sam, Emily'e mühürlendi.

  Bunun ne olduğunu bilmeli miyim?

  Birisine mühürlenmek demek   onu gördüğün zaman   her şeyin değişmesi demektir.

  Bir anda, seni yeryüzüne bağlayan şey yer çekimi değil   o olur.

  Başka hiçbir şeyin önemi yoktur.

  Onun için her şeyi yapar   ve her şey olursun.

  Bu duyguyu biliyormuş gibi konuşuyorsun.

  Peki sen   birisine mühürlendin mi?

  Mühürlenseydim bilirdin.

  Sam'in düşüncelerini doğrudan aktarıyorum.

  Yani şimdilik   hala sensin.

  Sen de hala sensin.

  Evet.

  Mezuniyete kadar.

  Mezuniyet mi?

  Bunun olacağını biliyordun.

  Bir ay içinde değil!

  Yani, sen daha, yaşamadın bile.

  Ya da ben

 Bir saniyeliğine, sadece bir saniyeliğine ümit etmiştim.

  Ama pençelerini sana öyle bir geçirmiş ki.

  Buna ben karar verdim, o değil.

  Bella, onlar yaşamıyor bile.

  Midemi bulandırıyorlar.

  Onlardan birisi olacağına ölsen daha iyi.

  Bunu söylediğine inanamıyorum.

  Edward haklıymış, gelmemeliydim.

  Bella, yapma!

  Lütfen.

  Özür dilerim.

  Dinle, Edward en azından yemek saatine saygı gösterebilir.

  Jake'le birlikteydim.

  Güzel.

  Sizi biraz baş başa bırakayım o halde.

  - Merhaba.

  - Ne kadar endişelendiğimi biliyor musun?

  Tamamen güvendeydim.

  Neredeyse anlaşmayı bozup oraya  - Köpek gibi koktuğumu biliyorum.

  Üzgünüm.

  - Hayır, bir sorun var.

  Edward, sorun ne?

  Birisi buraya gelmiş.

  Kimdi?

  Tanıdığımız birisi mi?

  Yabancı birisi.

  Kokusunu tanımıyorum.

  Buradan geçen bir gezgin mi?

  Sıradan bir gezgin Bella'nın babasını hayatta bırakmazdı.

  Koku, Bella'nın evinin 8 kilometre güneyinde kayboldu.

  Bu işin arkasında birisi var.

  Victoria mı?

  O olsaydı düşüncelerini görürdüm.

  Volturi olmalı.

  Volturi olduğunu da sanmıyorum.

  Aro'nun düşüncelerini de izliyorum.

  Aramaya devam etmeliyiz.

  Bella'ların evinde sırayla nöbet tutacağız.

  Bir koruma işi daha mı?

  Rosalie.

  Hayır, o haklı.

  Hem beni koruyup, hem babamı izleyip, hem de yabancıyı arayamazsınız.

  Ayrıca Victoria'yı.

  Hem beslenmeniz de gerek.

  Seni korumasız bırakmayacağım.

  Açlıktan ölmene izin veremem.

  Ayrıca korumasız olmayacağım.

  Benim  Ne?

  Gelen her kimse, arkasında kokusunu bırakmış.

  Tekrar karşımıza çıkarsa anlarız.

  Bundan sonrasını biz hallederiz.

  Bir şeyi halletmeni istemiyoruz.

  Ya da birisini.

  Ne istediğin umurumda bile değil.

  Tamam, burada işimiz bitti.

  - Hayır, senin işin bitti.

  - Yeter!

  Bundan sıkıldım, bundan sonra İsviçre'deyim, tamam mı?

  Edward bu fikirden nefret etmişti   ama konu artık rekabet değildi.

  Benim ve Charlie'nin güvenliğiydi.

  O günden sonra, en azından onları birlikte çalıştırmayı denedim.

  Cullen'ların avlanması için kurtlar nöbet tutuyordu.

  Kolay bir ittifak olmamıştı.

  Tişörtü falan yok muymuş?

  Ben iyiyim, gidebilirsin.

  Fazla uzun sürmeyecek.

  Acele etme.

  Avlanman gerek.

  Biraz acele edebilirsin.

  - Merhaba güzelim.

  - Merhaba.

  Bugün ne yapmak istersin?

  Motosiklet, yürüyüş, öylesine takılmak?

  Karar senin.

  Ama bu akşam bir partiye gidiyoruz.

  Sorun olmayacağına emin misin?

  Partilere davetsiz gelmekten nefret ederim.

  Bir konsey toplantısına davetsiz geliyorsun.

  Görüyor musun?

  Konsey liderleri, babam, Quil'in büyükbabası ve Sue Clearwater.

  Öldüğü zaman Harry'nin yerini aldı.

  Bak, ben burada olmamalıyım.

  Sorun yok.

  Ben  Yani onlar, hikayeleri duymanın senin için iyi olacağını düşündüler.

  Hikayeler mi?

  Kabile hikayeleri mi?

  Onlar sır değil mi?

  Hepimizin bir görevi var, sen de bunun bir parçasısın.

  Seth, Leah ve Quil de ilk defa dinleyecekler.

  Ama sen ilk yabancısın.

  Tarihte ilk.

  Böyle olacağını bilseydim, ben  - Ne bileyim, daha iyi giyinirdim.

  - Jake!

  - Merhaba.

  - Tam zamanında geldin.

  Paul ne varsa yiyordu ama sana birkaç burger sakladım.

  İyi yapmışsın kardeşim.

  Bella, bu Seth Clearwater.

  Leah'ın kardeşi.

  - Merhaba.

  - Sürünün en yeni üyesi.

  En yeni.

  En iyi.

  En zeki.

  Ve en yavaşı.

  - Hadi, baban başlamak üzere.

  - Tamam.

  Quileute'ler başından beri küçük bir kabileydi   ama sihir her zaman kanımızda mevcuttu.

  Yüce ruhlu savaşçılardık.

  Muazzam güçleri olan kurda dönüşen şekil değiştirenler.

  Bu da bizim düşmanlarımızı korkutmamıza   ve kabilemizi korumamıza olanak sağlardı.

  Bir gün, savaşçılarımız bir yaratık ile karşılaştı.

  İnsan gibi görünüyordu   ama kaya gibi sert   ve buz kadar soğuktu.

  Savaşçılarımızın sivri dişleri sonunda onu parçalara ayırdı   ama sadece ateş onu tamamen yok etti.

  Ancak soğuk adam yalnız değil diye korkmuşlardı.

  Ve haklı çıktılar.

  Kadın köyümüzden öcünü almıştı.

  En yaşlı şefimiz, Taha Aki   oğlu öldürüldükten sonra kabileyi kurtarmak için son kalan ruhani savaşçıydı.

  Taha Aki'nin üçüncü karısı onun kaybedeceğini gördü.

  Üçüncü eş sihirli bir varlık değildi.

  Sadece bir tane özel gücü vardı.

  Cesaret.

  Üçüncü eşi, kendisini feda ederek   Taha Aki'nin soğuk kadını yok etmesi için yeterli süreyi kazandırmıştı.

  Kabileyi o kurtardı.

  Zaman geçtikçe, düşmanlarımız yok oldu.

  Ama bir tanesi kaldı.

  Soğuk olanlar.

  Sihrimiz, onlar yakındayken uyanır   ve artık bunu hissediyoruz.

  Tehlikeyi kanımızda hissediyoruz.

  Korkunç bir şey yaklaşıyor   ve hazırlıklı olmalıyız.

  Hepimiz.

  Bana ne yaptın böyle?

  Ben çok  Evet.

  Biliyorum.

  Sana içmen için birisini buluruz.

  O benim!

  Sen kendini öldürtmemeye çalış, tamam mı?

  Çok kişiye ihtiyacım olacak.

  Seattle tam anlamıyla terör bölgesine dönmüş durumda.

  Polis, artan cinayetler ve kayıplardan dolayı şaşkınlık içinde.

  Saldırgan bir gruptan, vahşi bir seri katile kadar değişen bir çok teori var.

  CNN haber, canlı olarak bildirdik.

  Daha da kötüleşiyor.

  Bir şeyler yapmamız gerek.

  Bahsettikleri hasarı türümüzden bir kişi veremez.

  Çok kişi var.

  Disiplinsiz davranıyorlar, göze batıyorlar.

  Yeni doğanlar.

  Yani yeni vampirler gibi mi?

  Dönüşümün ilk birkaç ayından sonra.

  En kontrol edilemez ve saldırgan dönemimizdir.

  Susuzluktan deliririz.

  Kan içmeyi iple çekeriz.

  Bu yeni doğanları kimse eğitmemiş ama bu iş rastgele olmuyor.

  Birisi bir ordu yaratıyor.

  Artık kesinlikle Seattle'a gidiyoruz.

  Bir vampir ordusu mu?

  Birisiyle savaşmak için yaratıldılar.

  Seattle'a yakın olan tek klan biziz.

  Ne için olurlarsa olsunlar   onları biz durduramazsak, Volturi durduracaktır.

  Bu kadar uzamasına izin vermelerine bile şaşırdım.

  Belki de arkasında onlar vardır.

  İtalya'da, Aro'nun zihnini okudum.

  Benden ve Alice'ten, ona katılmamızı istiyordu   ama ailemiz yaşadığı sürece asla onu seçmeyeceğimizi biliyor.

  Bir ordu onun sorununu çözerdi.

  KAYIP Riley BIERS

Merhaba.

  Hala yemek yemedin mi?

  Hayır, yemedim.

  Bu Riley Biers denen çocuk, bir yıldan uzun süre önce kaybolmuş   ve zavallı ailesi de o zamandan beri Seattle'a bunları asıyor.

  Sence bundan vaz mı geçmeliler?

  Sen kaybolsan, ben vazgeçmezdim.

  Hem de asla.

  İnsanlara ne söyleyeceğimi bulmam gerek.

  Neden Noel'de evde olamayacağımı   neden ziyarete gelemediğimi   beni bir daha neden göremeyeceklerini.

  20-30 yıl geçtikten sonra, herkes öldüğünü düşünecek.

  Sorun çözüldü.

  Neden senin gibi olmama bu kadar karşı çıkıyorsun?

  Sana söylemiştim.

  Bana karşı dürüst ol.

  Dahası var.

  Yaptığın bu seçimin sonuçlarını biliyorum.

  Ben de yaşadım.

  Senin bu acıyı yaşamana izin veremem.

  Bir ruhum olduğuna inanıyorsun ama ben inanmıyorum.

  Ama sırf seni asla kaybetmemek için senin ruhunu tehlikeye atmak   yapacağım en bencilce şey olurdu.

  Benim daha değişik olacağımdan korktuğunu sanıyordum.

  Sonuçta sıcak olamayacağım ve aynı şekilde kokmayacağım.

  Sen her zaman benim Bella'm olacaksın.

  Daha az kırılgan ama benim Bella'm.

  Tanrım, burası çok güzel.

  Dinle, Alice büyük bir mezuniyet partisi planladı.

  Sen de davetlisin.

  Evet, bunu tahmin etmiştim.

  Ne?

  Bunu farklı şekilde yapmak istiyordum.

  Daha düzgün.

  Ama zamanım tükeniyor.

  Neyi yapacaksın?

  Gerçekleri bilmen gerek, Bella.

  Bütün seçeneklerini anlamalısın.

  Ayrıca bilmelisin ki   ben sana aşığım   ve onun yerine beni seçmeni istiyorum.

  Anladığını sanıyordum.

  - Senin için öyle hissetmiyorum.

  - Buna inanmıyorum.

  Neye inanmıyorsun?

  Böyle hissediyorum.

  Benim için daha farklı hissediyorsun ama kabul etmiyorsun.

  Bu yüzden vazgeçmeyeceğim.

  Senin için savaşacağım   ta ki kalbin durana kadar.

  O halde fazla savaşman gerekmeyecek.

  Acele ediyorsun çünkü fikrini değiştireceğinden korkuyorsun.

  Hayır, korkmuyorum.

  Ne istediğimi biliyorum.

  Benim için dönüşmen gerekmez, Bella.

  Kimseye veda etmen de gerekmez.

  Onun verebileceğinden daha fazlasını sunabilirim.

  Muhtemelen sana zarar vermeden seni öpemiyordur bile.

  Bunu hissediyor musun?

  Et ve kan.

  Sıcaklık.

  Tanrım.

  Tanrım!

  Edward!

  Ona bir daha isteği dışında dokunursan  - Bunu burada yapmayın!

  - Ne istediğinden emin değil.

  - Burada yapmayın!

  - O zaman bir ipucu vereyim.

  O sözleri söylemesini bekle!

  Tamam!

  Ve söyleyecek de.

  Jacob git lütfen, tamam mı?

  Hey, hey, hey!

  Sakin olun beyler.

  Sakin olun.

  Biraz sakinleşelim.

  Tamam mı?

  Neler oluyor?

  Bella'yı öptüm.

  O da elini kırdı.

  Yüzüme yumruk atınca.

  Tamamen yanlış anlaşılma.

  Sadece burkulmuş.

  Hızlı bir şekilde iyileşecektir.

  Yine yürürken sakız çiğnemeye mi kalktın, Bella?

  Bir kurt adamın suratına yumruk attım.

  Çok fenasın.

  Acayip sıkı bir yeni doğan olacaksın.

  Seni alt edecek kadar sert.

  Onu dert etme.

  Bir iz var mı?

  Davetsiz misafirden iz yok.

  Ama Victoria görünmeye devam ediyor.

  Yeni doğan saçmalığıyla eğlenecek başkasını bul.

  Tamam.

  Rosalie   benden bu kadar nefret etmeni sağlayacak ne yaptım anlamıyorum.

  Nefret mi?

  Senden nefret etmiyorum.

  Çok hoşlandığım söylenemez ama  Bella, seni kıskanıyorum.

  Ne?

  - Bu saçmalık.

  - Hayır, değil.

  Seçme şansın var.

  Benim yoktu.

  Hiçbirimizin yoktu.

  Senin var ve yanlış şeyi seçiyorsun.

  İnsan hayatın ne kadar berbat olursa olsun.

  Hayatım hiç de berbat değil.

  Tamam, mükemmel de değil.

  Kimsenin hayatı mükemmel değildir.

  Benimki öyleydi.

  Kesinlikle mükemmeldi.

  Hala istediğim şeyler vardı.

  Evlenmek, güzel bir evimin   eve geldiğinde beni öpen bir kocam   ve kendi ailemin olması.

  Royce King, kasabadaki en seçkin bekardı.

  Onu çok az tanıyordum.

  Ama gençtim.

  Aşk fikrine aşık olmuştum.

  Hayatımdaki son gecemde, geç bir saatte arkadaşımdan çıkmıştım.

  Evimden çok uzakta değildim.

  İşte orada.

  Hey, Rose!

  Buraya gel!

  Al, tut şunu.

  Buraya gel hadi.

  Biz de seni bekliyorduk.

  İşte geldi.

  Royce.

  Royce!

  Sarhoşsun sen.

  Çok güzel değil mi, John?

  Çok çekici olduğunu söylemiştim.

  O kıyafetler varken bir şey söylemek zor.

  Ne dersin, Rose?

  - Neden birkaç düğmeyi açmıyoruz?

  - Kes şunu, dur!

  Dur.

  Dur dedim!

  Yarın görüşürüz, sen ayılınca.

  Nereye gittiğini sanıyorsun?

  - Buraya gelmeni söyledim!

  - Dur!

  Dur!

  Bırak beni!

  - Dediğimi yapacaksın!

  - Bırak beni!

  Yapma!

  Bırak beni dedim!

  Öldüğümü sanıp beni sokağın ortasında bıraktılar.

  İnan bana, ölmek istedim.

  Carlisle beni buldu.

  Kanın kokusunu almıştı.

  - Bana yardım edebileceğini düşünmüş.

  - Üzgünüm.

  Onlardan intikamımı aldım.

  Teker teker.

  Royce'u sona sakladım, böylece onun için geldiğimi bilecekti.

  O zamanlar biraz dramatiktim.

  Emmele tanıştıktan sonra işler düzeldi.

  Ama biz hep böyle olacağız.

  Donmuş.

  Asla ileri gitmeyen.

  En çok bunu özledim.

  Olasılıkları.

  Verandada bir yerde oturmayı   gri saçlarıyla yanımda Emmein olmasını   ve etrafımda torunlarımın olmasını.

  Onların kahkahalarını.

  Ne istediğini anlayabiliyorum.

  Ama bu hayatta hiçbir şeyi   Edwardtan çok istemiyorum.

  Yine yanılıyorsun.

  Değiştikten sonra daha çok isteyeceğin bir şey olacak   uğruna öldürebileceğin bir şey.

  Kan.

  Dikkat çekmemek konusunda ne demiştim?

  Bir şey geliyor.

  Hepimizden daha büyük bir şey.

  Ve kendinizi kontrol edemezseniz   hepimiz öleceğiz.

  Olan oldu artık   üstünüzü başınızı temizleyin.

  Şimdiden çok fazla dikkat çektiler.

  Bizim durağanlığımız da öyle.

  Başkaları Volturi'nin etkenliğini sorgulamaya başlayabilirler.

  Bırak sorgulasınlar.

  Belki de Aro'ya danışmalıyız.

  Aro'nun kararları izleniyor.

  Kararı biz vermeliyiz.

  O halde ver kardeşim.

  Zamanı geldi.

  Evet, öyle.

  Ya yapmaları için yaratıldıkları şeyi yapmalarına izin vereceğiz   ya da öldüreceğiz.

  Kararlar, kararlar.

  5 yaşımızda bize büyüyünce ne olmak istediğimizi sorarlardı.

  Cevaplarımız ise astronot, başkan gibi şeylerdi   ya da benim tercihimle prenses.

  10 yaşımıza geldiğimizde tekrar sordular.

  Cevaplarımız rock yıldızı ve kovboydu   benimki de altın madalya sahibi olmak.

  Ama artık büyüdük ve ciddi bir cevap istiyorlar.

  O zaman şöyle diyelim: Bunu kimse bilemez!

  Evet!

  Bu zor ve hızlı kararlar verme zamanı değil.

  Hatalar yapma zamanı.

  Yanlış bir karar verip, cezasını çekme zamanı.

  Pek çok kez aşık olma zamanı.

  Felsefede uzmanlaşmanın zamanı, çünkü bunun üzerine kariyer imkanı yok.

  Fikirlerinizi tekrar ve tekrar değiştirin, çünkü hiçbir şey kalıcı değil.

  Yani yapabildiğiniz kadar hata yapın.

  Böylece bir gün bize ne olmak istediğimizi sorduklarında   tahmin yürütmemiz gerekmez.

  Cevabı biliriz.

  Gelmişsin!

  Konuşmamı nasıl buldun?

  Çok mu basitti?

  Bencilce miydi?

  Kötü müydü?

  - Hayır, bence oldukça iyiydi.

  - Öyle mi?

  Sanki lider doğmuşum, değil mi?

  Bu şarkıya bayılıyorum!

  Gidelim.

  Burada ne arıyorsun?

  Beni davet ettiğini unuttun mu?

  Sağ kroşem hafif mi kaldı?

  Onunla daveti iptal etmiştim.

  Bak Bella, özür dilerim, yani şey için  Seni öptüğüm ve elin için.

  İçimdeki hayvanı suçlayabilirim ama o tamamen bendim.

  Pisliğin teki.

  Gerçekten üzgünüm.

  Sana bir şey getirdim.

  Mezuniyet hediyesi.

  Kendim yaptım.

  Vay canına.

  Bunu sen mi yaptın?

  Çok güzelmiş.

  Teşekkür ederim.

  Hemen dönerim.

  - Alice, ne gördün?

  - Karar verildi.

  Neler oluyor?

  - Seattle'a gitmiyor musunuz?

  - Hayır.

  Hayır.

  Onlar buraya geliyor.

  Dört gün içinde burada olurlar.

  Ortalık kan gölüne dönebilir.

  Bu işin arkasında kim var?

  Tanıdığım kimseyi görmedim.

  Belki bir kişi.

  Yüzünü hatırlıyorum.

  Yerli biri, Riley Biers.

  Bunları o başlatmadı.

  Kim başlattıysa olayların dışında kalıyor.

  Senin görüşündeki kör noktalardan faydalanıyor.

  Ne olursa olsun, ordu geliyor   ve kasabayı koruyacak sayıda değiliz.

  Bekleyin.

  Ne ordusu bu?

  Yeni doğanlar.

  Bizim türümüz.

  Neyin peşindeler?

  Bella'nın kokusunu dağıtıyorlardı.

  Kırmızı bir gömlekle.

  Bella'nın mı peşindeler?

  Bunun anlamı ne?

  Kötü bir kavga olacağı.

  Kayıplar verilecek.

  Tamam.

  Biz de varız.

  Hayır.

  Ölebilirsiniz, bu mümkün değil.

  Senden izin istememiştim.

  Edward?

  Bu senin için daha çok koruma demek.

  Jacob, sence Sam bizimle anlaşmaya yanaşır mı?

  Biraz vampir öldürdüğümüz sürece elbette.

  Jasper?

  Sayımız artacak.

  Yeni doğanların onlardan haberi yok.

  Bu bize avantaj sağlarlar.

  Birlikte çalışmamız gerek.

  - Carlisle, canları yanacak.

  - Hepimiz eğitim görmeliyiz.

  Yeni doğanlarla nasıl dövüşüleceğini Jasper biliyor.

  Siz de katılabilirsiniz.

  Pekala.

  Zamanı ve yeri söyle.

  Jake.

  Nasıl bir şeye bulaştığının farkında değilsin.

  Bella.

  Bizim işimiz bu.

  Mutlu olmalısın.

  Bak işte, birlikte çalışıyoruz.

  En başından beri bunu isteyen sendin, unuttun mu?

  Tekrar!

  Mezuniyet hediyesi.

  Bize insan formunda kalacak kadar güvenmiyorlar.

  Geldiler.

  Önemli olan bu.

  Tercüme eder misin?

  Merhaba, Jake.

  Hoş geldiniz.

  Jasper'ın yeni doğanlar konusunda tecrübeli.

  Onları nasıl yeneceğimizi öğretecek.

  Yeni doğanların bizden farkını soruyorlar.

  Bizden çok daha güçlüler   çünkü kendi kanları hala vücutlarında dolaşıyor.

  Türümüz fiziki açıdan hiçbir zaman   hayatımızın ilk birkaç ayından daha güçlü olamaz.

  Carlisle haklı.

  Onları bu yüzden yarattılar.

  Yeni doğan ordusu, insan ordusu gibi binlerce kişiye gerek duymaz   ama hiçbir insan ordusu onların karşısında duramaz.

  Öncelikli olarak hatırlamamız gereken iki şey var.

  Sakın kollarını size dolamalarına izin vermeyin, anında ezerler.

  Ve ikincisi   asla kolay yoldan öldürmeye çalışmayın.

  Çünkü bunu beklerler   ve kaybedersiniz.

  Emmett.

  - Sakın geri çekilme.

  - Doğamda yok.

  Asla dikkatini kaybetme.

  Bir şey daha.

  Asla düşmanınıza arkanızı dönmeyin.

  Bazılarınız yaralanacaksınız.

  Bazılarınız da benim yüzümden öleceksiniz.

  Bundan çok daha kötüsü olacak, değil mi?

  Bugünlük bitti.

  Jasper?

  Yardım edebileceğim bir şey olmadığına emin misin?

  Varlığın ve kokun bile dikkatlerini dağıtacaktır.

  Avlanma içgüdüleri onları ele geçirir ve deliye döndürür.

  Tamam, sevindim.

  Bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?

  Üvey kardeşlerim ile aynı şekilde yetiştirilmedim.

  - Bu ısırıklar benimkine benziyor.

  - Savaş yaraları.

  Konfederasyon Ordusu'nun bana verdiği tüm eğitim   yeni doğanlara karşı işe yaramazdı.

  Yine de, hiçbir zaman dövüş kaybetmedim.

  Bu şey İç Savaş döneminde mi oldu?

  Teksas Süvari'lerinin en genç binbaşısı bendim.

  Üstelik hiç gerçek bir savaş görmeden.

  Ta ki?

  Bir ölümsüzle tanışana kadar.

  Maria'yla.

  Kadın ve çocukları tahliye ettikten sonra   Galveston'a geri dönüyordum.

  Ve onları gördüm.

  Hemen yardım teklifinde bulundum.

  Çok tatlı.

  Ayrıca bir subay.

  Sen yapsan iyi olur, Maria.

  Başladığım zaman asla duramıyorum.

  - Adın nedir asker?

  - Binbaşı Jasper Whitlock, hanımefendi.

  Umarım yaşarsın.

  Çok işime yarayabilirsin.

  - Maria bir ordu mu yaratıyordu?

  - Güneyde çok yaygın bir şeydi.

  Sürekli şiddetli toprak savaşları oluyordu.

  Maria hepsini kazandı.

  Çünkü zekiydi, dikkatliydi ve bana sahipti.

  Ben komutada ikinci kişiydim.

  Duyguları kontrol edebilme yeteneğim ona iyi hizmet etti.

  Yeni doğanları eğittim.

  Kimsenin bir yıldan fazla yaşamasına izin vermediği için sonu olmayan bir işti.

  Onları öldürmek de benim işimdi.

  Hissettikleri her şeyi hissedebiliyordum.

  Maria ile aramızdaki şeyi aşk sanıyordum.

  Ama sadece kuklasıydım.

  İpler onun elindeydi.

  Başka bir yol olduğunu bilmiyordum.

  Alice ile tanışana kadar.

  Tabii ki tanışacağımızı görmüştü.

  Beni fazla bile beklettin.

  Özür dilerim, hanımefendi.

  O olmasa ne olurdum hiç bilmiyorum.

  Bir daha öyle olman gerekmeyecek.

  Jasper.

  Benim için bir şey yapmanı istiyorum.

  Öldür onu.

  Ne oldu?

  Davetsiz misafir.

  Yeni doğan ordusu.

  Hepsi onun kuklası.

  Victoria'nın.

  Victoria ordu kurmaya niyetlense Alice bunu görürdü.

  Tabii onların arkasına saklanıp, kararı başkasının vermesine izin vermiyorsa.

  Orduya hoş geldin.

  Sen her şeyini riske atarken ben böyle saklanamam.

  Victoria bu işe karışmışsa, seni olabildiğince uzak tutmalıyım.

  - Jasper yardım edebileceğimi söylemişti.

  - Yardımına ihtiyacımız yok.

  Kurtların da yardımıyla kolay kazanırız.

  Geri kalanımıza çok iş düşmeyecek.

  Ya çok tehlikeli ve saklanmalıyım   ya da senin karışmayacağın kadar kolay, hangisi?

  Senin için tehlikeli, bizim için kolay.

  Bence ayrı kalmamız tehlikeli.

  Bunu kaç defa kanıtlamamız gerekiyor?

  Ben endişe ediyorum, sen endişe ediyorsun.

  İkimiz de daha savunmasız oluyoruz.

  Tamam, haklısın.

  - O halde seninle geliyorum.

  - Hayır, ikimiz de uzak duracağız.

  Sana benimle ailen arasında seçim yaptıramam.

  Seni korumamın tek yolu yanında olmak.

  Savaşmayacak mısın?

  Ne oldu, kasların falan mı ağrıyor?

  - Bunu benim için yapıyor, tamam mı?

  - Her neyse.

  Bana planı söyleyin.

  Bu alan savaşta bize avantaj sağlayacak.

  Yeni doğanları Bella'nın kokusuna çekmemiz gerek   ama burada sona ermeli.

  Edward ve ben kamp alanında olacağız.

  Beni taşısa bile, yine de kokumuzu alırlar.

  Ama senin kokun oldukça iğrenç.

  Bence koku karşılaştırması yapmak istemezsin.

  Demek istediği, beni sen götürürsen kokun benimkini örter.

  - Anlaştık.

  - Bu iyi bir fikir değil.

  Edward, onun kokusunun yakınına gitmek istemeyeceklerdir.

  Tamam, deneyelim.

  - Kurt parfümü geliyor.

  - Git.

  Bana da savaştan uzak durmamı söyleyecek misin?

  Yoksa benim güvenliğim umurunda değil mi?

  - Tabii ki umurumda.

  Ama kabul etmezsin.

  - Nasıl olsa seçme şansım yok.

  Alfa erkekliği Sam'e bıraktıktan sonra, onun kararlarına uymam gerekiyor.

  Alfa erkekliği Sam'e bıraktıktan sonra mı?

  Lider olmak bir yana, sürüde bile olmak istemiyorum.

  Vay canına.

  - Şef Jacob.

  - Sürüden çekiliyor.

  Ama tüm seçimlerin sonuçları vardır.

  - Bazılarının daha çok.

  - Başlama yine.

  Herkes seçimlerini yapar.

  Benimkini kabullenmen gerek.

  Aynı anda birden çok kişiyi sevebilirsin.

  Bunu gördüm.

  Sam, Emily ve Leah'ta.

  - Ben bir kurt değilim.

  Mühürlenemem.

  - Bunun mühürlenmekle alakası yok.

  Birisi için bir şeyler hissetmekle alakası var.

  Ve benim için bir şeyler hissettiğini biliyorum.

  Sana ne hissettirdiğimi anlıyorum, fiziksel olarak.

  Seni geriyorum.

  Jake.

  Merak etme.

  Sen isteyene kadar seni tekrar öpmeyeceğime söz verdim.

  Sözü bir süre tutman gerekecek, Şef.

  Tek aldığım kurt kokusu.

  Bella yok.

  - Bu işe yarayacak.

  - Çok iyi.

  - Söz veriyorsun değil mi?

  - Evet.

  İzci sözü.

  - Pekala Alice, arayı fazla açma.

  - Tamam.

  - Savaş için mazeretin ayarlandı.

  - Gerçekten mi?

  Babana bu hafta sonu bütün ailenin kamp yapacağını söyledim.

  Bu yüzden benim evimde yatıya kalacaksın.

  - Charlie de balığa gidecekmiş zaten.

  - Charlie mi?

  Birbirinize ilk isminizle mi hitap ediyorsunuz?

  Beni çok sevdi.

  Aslında, sen ve Edward bu gece evde birlikte kalacaksınız.

  Yalnız mı?

  Hepimiz avlanacağız.

  Savaş için güçlenmemiz gerek.

  Bir şey değil.

  - Merhaba.

  Sandviç ister misin?

  - Hayır, tokum.

  Kız kardeşinden hoşlandım.

  Alice.

  Evet, harikadır.

  Baba, merak ediyorum da  Neden annemden boşandıktan sonra tekrar evlenmedin?

  Bilmiyorum.

  Sanırım doğru kadınla tanışamadım.

  - Neden?

  - Bilmiyorum.

  Bu şeye karşı inancını kaybetmişsindir diye düşündüm.

  Evliliğe.

  Evliliğin değerli olduğunu düşünüyor musun?

  Evet.

  Evlilik değerli bir şeydir.

  Büyüdüğün zaman.

  Çok büyüdüğün zaman.

  Anneni düşün.

  İkinci evliliği gayet iyi gidiyor gibi.

  - Hayatın ileriki dönemlerinde.

  - Evet, sanırım.

  Sırf dikkatli olmadığın için evlenmek zorunda kalmak   istemezsin.

  - Ne?

  - Neden bahsettiğimi biliyorsun.

  Fiziki temasa geçeceksen dikkat etmen gereken şeyler var.

  Tamam.

  Bunu benimle konuşma, lütfen.

  Ben de senin kadar utanıyorum.

  Bundan şüpheliyim.

  Ayrıca zahmet etme çünkü annem 10 yıl kadar önce anlattı.

  Ama 10 yıl önce erkek arkadaşın yoktu.

  Eminim her şey aynı şekilde oluyordur.

  Tamam o zaman.

  Çocukların bazı önlemler almaları  Tamam baba, lütfen bu konuda endişelenme.

  Edward eski kafalıdır.

  Eski kafalı, harika.

  O ne?

  Bir çeşit şifre mi?

  Aman Tanrım, baba!

  Ben bakireyim.

  Tamam.

  Güzel.

  - Bu konuyu hallettiğimize sevindim.

  - Ben de!

  Bakire.

  Edwardı şimdi biraz daha sevdim.

  Dışarıda ne yapıyorsun?

  Sorun ne?

  Hiçbir şey.

  Beni de temsil edecek bir şey takarsan adil olur.

  Çok güzelmiş.

  Teşekkür ederim.

  Yatak var.

  Uyumak istersin diye düşündüm.

  Bence havalı yatak da yeterdi.

  - Fazla mı olmuş?

  - Hayır.

  Hayır, mükemmel.

  - Sana bir şey sormak istiyorum.

  - Ne istersen.

  Beni dönüştürmek için evlenmek şartını öne sürüyorsun, değil mi?

  Evet.

  Tamam.

  Ben de kendi şartımı söylemek istiyorum.

  Ne istersen söyle, senindir.

  Söz veriyor musun?

  Evet.

  Tamam.

  Bella.

  Hayır.

  Bütün insani tecrübeleri yaşamamı söylemiştin.

  - Seni öldürme riski taşıyanları değil.

  - Öldürmeyeceksin.

  Ayrıca herkes, dönüştüğümde tüm kasabayı doğramak isteyeceğimi söylüyor.

  - O dönem uzun sürmeyecek.

  - Seni istiyorum.

  Hala bu halimdeyken.

  Hala seni bu şekilde istiyorken.

  - Bu çok tehlikeli.

  - Dene.

  Sadece dene.

  Çok pahalı bir üniversiteye gidip bana araba almana izin vereceğim.

  Seninle evleneceğim ama dene.

  Elbiselerini çıkarmaya çalışmayı bırak.

  - Sen mi yapmak istiyorsun?

  - Bu gece olmaz.

  Sen  Yani sen  Sorun değil.

  İnan bana, istiyorum.

  Ama önce seninle evlenmek istiyorum.

  Sayende kendimi ahlaksız   ve namusunu çalmaya çalışan birisi gibi hissediyorum.

  Endişe ettiğim benim namusum değil.

  Şaka mı yapıyorsun?

  Bozulmamasını istediğim tek kural bu.

  Benim ruhum için çok geç olabilir ama seninkini korumak istiyorum.

  Bunun modern bir tavır olmadığının farkındayım.

  Hiç modern değil, tarihe gömüldü.

  Ben farklı bir zamandan geliyorum.

  İşler o zaman, bu kadar karmaşık değildi.

  O zamanlarda tanışmış olsaydık, sürekli seninle ilgilenirdim.

  Birlikte yürüyüş yapardık, verandada buzlu çay içerdik.

  Belki senden birkaç öpücük alırdım.

  Ama ancak babanın da iznini aldıktan sonra   tek dizimin üstüne çöker   sana yüzüğü takdim ederdim.

  Bu anneme ait.

  Isabella Swan, seni sonsuz hayatımın her dakikasında seveceğime söz veriyorum.

  Benimle evlenerek bana bu büyük onuru bahşeder misin?

  Evet.

  Bizimle gelmiyor musun?

  Son dakika kararı olacak.

  - Sana nasıl olacağını anlatmıştım.

  - Ama Cullen'lar, çok güçlü.

  Onları sakın hafife alma, Riley.

  Sayıca üstün olacaksın   ama yapacağın her bir hareketi tahmin edebilirler.

  - Arkadaşının dediğine göre mi?

  - Evet.

  Ölü arkadaşımın.

  Laurent, onların neler yapabileceğini öğrendi   ve onu öldürdüler.

  Ama ölmeden önce bana anlatmıştı.

  Belki de yanılıyordu.

  Sonuçta, burasının   Cullen bölgesi olması gerekiyordu.

  Bölgeyi alt üst ettik ama daha hiçbirini görmedim.

  Bana güvenmiyorsun.

  - Tüm kalbimle, tek söylediğim  - Bunu bizim için yapıyorum.

  Böylece onların kuralları olmadan beslenebileceğiz.

  Artık korku içinde yaşayamam, saldırmalarını bekleyemem.

  Onlara izin vermeyeceğim.

  Cullen klanının sonunu getireceğim.

  Yemin ederim.

  Seni çok seviyorum.

  Abartıyorsun.

  Tek katkım bu olacaksa, bari tam olsun.

  Yeni doğanların gözü dönecek.

  Sorun değil.

  Kendini rahatsız hissetme.

  Artık beni rahatsız etmiyor.

  Ne zamandan beri?

  24 saatimi senin öldüğünü düşünerek geçirdikten beri.

  Yüzüğünü takmamışsın.

  Kaybetme riskine girmek istemedim.

  Ya da Jacob'un görme riskine.

  Ona söylemek için beklemeliyiz.

  En azından savaş bitene kadar.

  - Bu konuda kararsızsan  - Değilim.

  - Sadece kafası rahat olsun istiyorum.

  - Kimin kafası karışık?

  Umarım kimsenin değildir.

  - Alice, bir fırtına geldiğini söyledi.

  - Evet, hissedebiliyorum.

  Gitmemiz gerek.

  Birkaç saat sonra görüşürüz.

  Bir sorun mu var?

  - Bir grup vampir beni öldürmeye çalışıyor.

  - Hep aynı şeyler.

  Teşekkürler.

  - Fırtına kopmadan geri dönmelisin.

  - Hayır, kalıyorum.

  Neler olduğunu anlatmam için sürüyle olan bağlantıma ihtiyacınız var.

  - Savaşmayacak mısın?

  - Seth sabah buraya gelecek.

  Aksiyonu kaçıracağı için üzülüyor ama beladan uzak kalır.

  Seni içeri sokalım.

  - Daha alçak bir yer seçmeliydim.

  - Hayır, sorun değil.

  Ben iyiyim.

  Ne yapabilirim?

  Bu diş takırtısında uyuyamıyorum.

  Unut gitsin.

  Günün birinde parmaklarına ihtiyacı olabilir.

  Kabul et, senden daha sıcağım.

  - Çek ellerini üzerimden.

  - Ellerini ondan uzak tut.

  Kavga etmeyin.

  Hasta olursa, suçlu sensin.

  Buz gibisin, Bella.

  Rahatla.

  Yakında ısınırsın.

  Kıyafetlerini çıkarsan daha iyi.

  - Jake.

  - Yaşam dersinde görmüştük.

  En azından aklından geçen şeyleri kontrol etmeyi dener misin?

  O soğuk derinin altına kadar işliyor, değil mi?

  Ne?

  Sana karşı hislerinden şüphe mi ediyorsun?

  Güzel.

  Benim aklımı okurken sorun yok ama benim seninkine dokunmama izin yok.

  Bak.

  - Sana aşık olduğunu biliyorum.

  - Güzel.

  Ama bana da aşık.

  Sadece bunu kendine itiraf edemiyor.

  Haklı olmadığını söyleyemem.

  O zaman sana bir şey sorayım.

  - Beni seçerse  - Seçmeyecek.

  Diyelim ki seçti.

  Beni öldürmeye çalışır mıydın?

  Bu ilginç bir fikir.

  Ama hayır.

  Onu böyle incitemezdim.

  Sadece onu da kendin gibi kan içen bir iblise çevireceksin.

  Bunu istemiyorum.

  Hiçbir zaman istemedim.

  - O zaman durdur onu.

  - Denedim.

  - Bırakıp gittim.

  - Ama çok çabuk pes ettin.

  6 ay kadar daha uzak kalabilseydin, onu mutlu edebilirdim.

  İnan bana.

  Onun için senden daha iyi bir seçenek olduğumu düşünmen gerek.

  Bunu düşündüm zaten.

  Onu koruyabileceğini biliyorum.

  Ona bir hayat verebilirsin, insan hayatı.

  Bella için istediğim tek şey bu.

  Ama ben   bir daha asla onu bir şey yapmaya zorlamayacağım.

  Son kez denediğimde, neredeyse ikimiz de ölüyorduk.

  Evet.

  Bunu hatırlıyorum.

  Bella'nın öldüğünü   onu kaybettiğini düşündüğünde   bununla nasıl başa çıktın?

  Kelimelerle anlatılmaz.

  Bunu kimsenin yaşamasını istemezdim, Jacob.

  Bu sana garip gelebilir ama burada olduğun için mutluyum.

  Diyorsun ki   "seni öldürmek istesem de onun üşümemesine seviniyorum.”

 Doğal düşman olmasaydık   ve benim var olma nedenimi çalmaya çalışmasaydın   seni gerçekten sevebilirdim.

  Evet.

  Sevdiğim kızın hayatını emmeyi planlamıyor olsaydın   belki ben de  Hayır.

  O zaman bile sevmezdim.

  Ama Bella hala fikrini değiştirebilir.

  O zaman gitmesine izin veririm.

  Merhaba, Seth.

  - Jacob nerede?

  Yoksa gitti mi?

  - Henüz değil.

  Gitmeden önce orman güvenli mi diye kontrol ediyor.

  Dün gece için özür dilerim.

  Senin için kolay olmamıştır.

  Kesinlikle yaşadığım en güzel 10 gece arasına giremeyecek.

  - Listen mi var?

  - Hepsi seninle geçirdiğim geceler.

  Birincisi benimle evlenmeyi kabul ettiğin, Bayan Cullen.

  21.  Yüzyılda yaşıyoruz.

  En azından benim de adımı kullanabilirsin.

  - Onunla evleniyor musun?

  - Jake, ben  - Dinlediğini biliyordun!

  - Bilmeyi hak ediyor.

  - Jake, bekle!

  - Bella, bırak  Yapma!

  Jake, dur!

  - Jake, lütfen!

  - Buraya kadar!

  Benden bu kadar!

  Ne yapabilirim?

  Hiçbir şey ama ben yapabilirim!

  Gidip bir şeyler öldürebilirim.

  Hayır.

  Mantıklı düşünemiyorsun!

  Bunu yapma!

  Belki ölürüm ve senin işini kolaylaştırırım.

  Hayır!

  Yapma Jake, kal!

  Neden?

  Bana bir tane iyi neden söyle.

  Çünkü seni kaybetmek istemiyorum!

  Yeterince iyi değil.

  Çünkü benim için çok önemlisin.

  - Hala yeterli değil.

  - Jacob!

  Öp beni.

  Senden beni öpmeni istiyorum.

  Bu bizim ilk öpüşmemiz olmalıydı.

  Gitmem gerek.

  Geri döneceğim.

  - Gördün mü?

  - Hayır   ama Jacob'ın düşünceleri oldukça ses yaptı.

  Ne olduğunu bilmiyorum.

  Onu seviyorsun.

  Seni daha çok seviyorum.

  Biliyorum.

  Başlıyor.

  Jacob oraya vardı.

  Durumu iyi.

  Birisi mi yaralandı?

  Çok yakınımızda.

  Düşüncelerini duyabiliyorum.

  Seth, git.

  Orada olmadığımızı biliyordu ve benim kokumu aldı.

  Benimle olacağını biliyordu.

  Bizi buldu.

  Ve yalnız değil.

  Riley, beni dinle.

  Victoria, seni sadece benim dikkatimi dağıtmak için kullanıyor.

  Seni öldüreceğimi biliyor.

  Aslında, seninle daha fazla uğraşmak zorunda kalmayacağı için mutlu olacak.

  Onu dinleme, Riley.

  Yaptıkları akıl oyunlarını sana anlatmıştım.

  Onun zihnini okuyabiliyorum.

  Senin hakkında ne düşündüğünü biliyorum.

  Yalan söylüyor.

  Seni ve orduyu yarattı çünkü asıl eşi, James'in intikamını almak istiyor.

  Tek umursadığı bu.

  Sen değilsin.

  Sadece sen varsın.

  Biliyorsun.

  Bunu bir düşün.

  Sen Forks'lusun.

  Bu bölgeyi biliyorsun.

  Seni seçmesinin tek nedeni bu.

  Seni sevmiyor.

  Riley.

  Bize bunu yapmasına izin verme.

  Seni sevdiğimi biliyorsun.

  Sen öldün.

  Bir daha böyle bir şans bulamazsın.

  Onu istiyorsun!

  James'i öldürdüğümde çektiğin acıyı benim de çekmemi istiyorsun.

  Onu parçalara ayırdığım zaman   onu küle döndürdüğüm zaman   varlığını yok ettiğim zaman çektiğin acıyı.

  Victoria!

  Victoria?

  Victoria!

  - Bir sorun var.

  - Alice gitmemizi istiyor.

  Hemen.

  - Ne kadar kaldı?

  - Birkaç dakika, en fazla 10.  Sürü ayrılmak zorunda.

  Volturi kurt adamlarla yapılan ateşkese sıcak bakmaz.

  Leah, yapma!

  Jacob!

  Jacob, dayan.

  Carlisle seninle ilgilenecek.

  Vücudunun sağ tarafındaki kemiklerin yapısı bozulmuş.

  - Bella.

  - Jake, buradayım.

  - Jacob seni salak, ben halletmiştim!

  - Leah!

  Kendini iyileştirmeye başlamadan önce kemikleri düzeltmem gerek.

  - Başladı bile.

  - Onu buradan götürmemiz gerek.

  Volturi ile savaşırsak kazanamayız.

  - Billy'nin oraya götüreceğiz.

  - En kısa sürede orada olurum.

  Dayan biraz, Jake.

  - Tamam, seni götürüyoruz.

  - Seni götürüyoruz.

  Geliyorlar.

  Etkileyici.

  Bu kadar büyük bir saldırıdan sağ çıkan bir grup görmemiştim.

  Şanslıydık.

  Bundan şüpheliyim.

  - Görünüşe göre iyi bir dövüşü kaçırmışız.

  - Evet.

  Bize gerek kalmaması pek sık olmaz.

  Yarım saat önce gelmiş olsaydınız amacınıza ulaşırdınız.

  Ne yazık.

  Birisini bırakmışsınız.

  Teslim olmasına karşılık ona sığınma teklif ettik.

  Bu teklif size kalmamış.

  Neden geldiniz?

  Sizi kim yarattı?

  Bunu yapmana gerek yok, bilmek istediğin her şeyi söyler zaten.

  Biliyorum.

  Bilmiyorum!

  Riley bize bir şey söylemedi.

  Dediğine göre düşüncelerimiz güvenli değilmiş.

  Adı, Victoria'ydı.

  Belki de onu tanıyordunuz.

  Edward, Volturi Victoria'yı bilseydi   eminim onu durdururlardı.

  Öyle değil mi, Jane?

  Tabii ki.

  Felix.

  Ne yaptığını bile bilmiyordu.

  Onun sorumluluğunu biz alıyoruz.

  Ona bir şans ver.

  Volturi kimseye ikinci şans vermez.

  Bunu unutmayın.

  Kızın hala insan olması Caius'un ilgisini çekecektir.

  Tarih belirlendi.

  İlgilen şununla, Felix.

  Eve dönmek istiyorum.

  - Bir süredir böyle gidiyor.

  - Doktor, kemiklerini yeniden düzenliyor.

  Neden karıştı ki?

  Ben halledebilirdim.

  Bırak artık şunu, Leah.

  En kötü kısmı bitti.

  İyileşecek.

  Ona biraz morfin verdim   ama vücut sıcaklığı yakında morfini yakacaktır.

  Serum takmak için tekrar geleceğim.

  Teşekkürler.

  Jacob seni istiyor.

  Merhaba, Jake.

  Merhaba.

  - Senin için çok endişelendim.

  - Benim için mi endişelendin?

  Evet.

  Edwardın düşüncelerimi okuyacağını tahmin etmiştim.

  - Sana çok yüklendi mi?

  - Bana kızmadı bile.

  Ya da sana.

  Bak şu işe.

  - Düşündüğümden daha iyiymiş.

  - Oyun oynamıyor.

  Doğru.

  Bella.

  O, düşündüğün gibi mükemmel birisi değil.

  Kim olduğunu biliyorum.

  Başka bir konu konuşsak olmaz mı?

  Kemiklerimin hepsinin tekrar kırılmasını tercih ederim.

  En azından elimden gelen her şeyi yaptığımı biliyorum.

  Bana karşı hislerini kabul ettirmek hiç kolay olmadı.

  Onlarla hiçbir şeyin değişmeyeceğini bildiğim için savaşmıştım.

  Ben senin için çok uygunum, Bella.

  Benimle birlikte olmak nefes almak kadar kolay olurdu.

  Seni sevdiğimi biliyorsun.

  Bunun yeterli olmasını o kadar çok isterdim ki.

  Tekrar geleyim mi?

  Biraz zamana ihtiyacım var.

  Ama her zaman bekleyeceğim.

  Ta ki kalbim durana kadar.

  Belki ondan sonra bile.

  - 13 Ağustos mu?

  - Evet.

  Doğum günümden 1 ay önce.

  Senden bir yaş daha büyük olmak istemiyorum.

  Alice, düğünü o zamana kadar ayarlayabileceğini söyledi.

  Eminim yapar.

  Aceleye gerek yok.

  Hayatımı seçtim.

  Yaşamaya başlamak istiyorum.

  Yani her şeyi Alice'in planlamasına izin mi vereceksin?

  Gelinliği, kabul törenini, davetli listesini

 Kimler davet edeceğini kim bilir?

  Bir önemi var mı?

  Bunu neden yaptığını anlamıyorum.

  - Neyi?

  Düğünü mü?

  - Hayır.

  Herkesi mutlu etmeye çalışıyorsun   ama zaten herkese çok fazla şey verdin.

  Yanılıyorsun.

  Bu seninle Jacob arasında bir seçim değildi.

  Kim olmam gerektiği ve kim olduğum arasında bir seçimdi.

  Her zaman farklı biriydim.

  Sanki tökezleyerek yaşıyor gibiydim.

  Kendimi hiç normal hissetmedim.

  Çünkü normal değilim.

  Olmak da istemiyorum.

  Senin hayatına girip ölüm, kaybetme ve acıyla yüzleşmeliydim.

  Kendimi hiç bu kadar güçlü de hissetmemiştim   ya da bu kadar gerçek ve bu kadar kendim gibi  Çünkü bu benim de hayatım.

  Ait olduğum yer orası.

  Yani konu sadece ben değilim.

  Hayır.

  Üzgünüm.

  Bunu anlamak için ortalığı çok karıştırdım ama bu işi doğru yapmak istiyorum.

  Ve kendimi bir insan için mümkün olan her şekilde sana adamak istiyorum.

  Düğünle başlayarak.

  Aslında   önce daha zor bir şey var.

  Belki de tehlikeli bir şey.

  Charlie'ye söylememiz gerek.

  Bu çok tehlikeli.

  İyi ki kurşun geçirmezsin.

  O yüzüğe ihtiyacım olacak.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar