Zor Biraderler (2014) Ride Along
| |
99 dk
Yönetmen:Tim Story
Senaryo:Greg Coolidge, Jason Mantzoukas, Phil Hay
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Komedi, Suç
Vizyon Tarihi:18 Nisan 2014 (Türkiye)
Oyuncular
Ice Cube
Kevin Hart
John Leguizamo
Bruce McGill
Tika Sumpter
Özet
Hızlı konuşan ama bir o kadar da komik güvenlik görevlisi
olan Ben, sevdiği kızın ağabeyinden Angela ile evlenmek için müsaade ister.
Ağabeyi de polistir. Ben'in kardeşine layık olup olmadığını anlamak için onu 24
saatlik bir Atlanta devriyesine çıkarır. Bu ikili ortalığı birbirine
katacaktır...
Filmin sloganı: "Bu polisin kız kardeşine evlenme
teklif etmek ha? Çaylak hatası."
Altyazı
Senin için bu adam her şeyi taşır, sağlam adamdır dediler.
- Öyle mi dediler?
- Evet.
Sağlam adamım.
ABD pasaportu.
Dünyadaki en
kaliteli belge ve üretimini kendimiz yapıyoruz.
- Çok sağlam kalite.
- Ona ben karar
veririm.
Fena değil.
Peki ya Omar?
Senin şu hayalet
arkadaşın.
- Bu iş için
çizmesin sonra seni?
- Şehri onun
yönettiğini biliyorum.
Omar bizzat müsaade
etti.
S.kerler öyle
palavrayı, yemem ben aslanım.
Suratına silahlar
dayanmışken bana yalancı mı diyorsun?
Bana güvenmiyorsan
delisin demektir.
Sana bir şeyi
açıklayayım.
Bu dünyada çok fazla
şey sevmem.
Ama sevdiğim şeyler
konusunda babama bile güvenmem.
Şimdi 50 sonra da
Omar gözlerimin içine bakıp bu
anlaşmayı yaptığım için beni harcamayacağından
emin olduğumda 500 alacağım.
Bunu ayarlayabilir
misin yoksa daha da palavra sıkacak
mısın?
- Delisin lan sen.
- Evet, deliyim.
Ama iyi anlamda.
Herifler polis.
Hemen kaçın!
Bu bir tuzak.
S.ktir!
Yere yatın!
Atlanta Polisi!
- Oraya git!
- S.ktir!
Kımıldama!
Durun!
Durun dedim!
Atlanta Polisi!
Yere yatın!
Görüşürüz ibneler!
Dur!
Atlanta Polisi!
Bana başka bir araba
ayarla.
Prius mu?
Götür şu hurdayı
buradan!
S.ktir!
Vale, çık arabadan.
Çık arabadan!
Evet!
Yavşak!
Yürüsene be!
Çekil önümden!
Hadi bakalım.
Amına koyayım!
Şimdi ne diyeceksin
bakalım?
Dur!
Dur!
Ha s.ktir!
İşte bu yavrum!
Yakaladım seni.
Evet!
Nazik davranmaya
çalışmıştım.
Bana delisin
demiştin ama artık çıldırdım yavrum!
Çeviri: Melih
Adıgüzel Keyifli seyirler.
Kara Çekiç'in yerini
bilen var mı?
Pekâlâ, hadi şu
sürtükleri haklayalım!
İkinci katta düşman
var.
Pekâlâ, toparlanalım
artık.
Boksurat, biz
seninle arkadan dolaşacağız.
Anlaşıldı.
Dost ateşine dikkat
edin.
Unutmayın beyler, el
bombası atarlarsa geri atmak için 5 saniyeniz var.
- Bomba atıyorum.
- Oyun oynamıyoruz beyler, burası gerçek dünya.
- Ayağınızı yere
sağlam basın.
- Anlaşıldı.
Kralım nasılmış
bakalım bu sabah?
- İyi.
İyiyim bebeğim.
- İyi atıştı!
Asil hünerlerini
krallığına harcıyor bakıyorum.
Saat dokuz yönünde
düşman uçağı, dokuz yönünde düşman uçağı.
Laf mı sokuyorsun
bilmiyorum ama benim şakam yok.
Şu an savaştayım.
Ağzının ortasına!
- Konuşabilir miyiz?
- Birazdan bebeğim.
- Bana
"bebeğim" mi dedin?
- Hayır, sana
demedim Boksurat, kes!
Sevgilimle konuşuyorum.
İşini yap, şu keskin
nişancıyı bul.
Keskin nişancıyı
gören var mı?
- Tamam Ben, yürü
hadi.
- Bebeğim vakti
değil.
Başlama şimdi Ange.
Kusura bakmayın
beyler gerçek dünyanın Ben'e ihtiyacı var.
Güle güle.
Bırak şunu.
Ver şu kolu.
Geri ver şunu.
Ne yaptığına bak!
Dur, ciddiyim.
Beni oradan çek.
Sığınağa sok beni!
Ölümüme neden ola Vay be!
Durun!
Yine mi Ben?
Hayır!
Olamaz!
- Acımıştır lan
harbiden.
- Selam Angela.
Askerlerin bile işe
zamanında gitmesi gerekir.
Sen Taliban'ları
tutuyorsun.
Cidden bak!
Kes şunu.
Kusura bakmayın
beyler, salonumda kara bir kuş var.
Cıvıldayışını duymadım.
Haksızlık resmen.
Bak şimdi.
Benim o dünyaya ne
kadar kolay daldığımın hiç farkında değilsin.
Kendimi son 8
saattir Pakistan'da savaşıyorum sanıyordum.
Tamam, önce Kara
Çekiç ne demek onu açıkla?
- Tam karşınızda.
- Ne demek ki o?
Penisimi çıkarıp
yere çarptığında öyle oluyor.
Bom!
Neye gülüyorsun?
Bayan Kara Çekiç
olacağını biliyorsun değil mi?
- İşte bütün
kızların duymak istediği sözcükler.
- Aynen öyle.
- Peki bu Kara
Çekiç'in düğünü ne zaman acaba?
- Yakında.
Çok yakında.
Artık işler iyice
rayına oturuyor yakında halledeceğim.
- Kahve yapar mısın?
- Tabii.
Konu polis olacak
olman mı yani?
Evet, öyle.
Bak şimdi her şeyi planladım.
Olacaklar şunlar.
Önce polis
akademisine gireceğim, sonra da devriyede olacağım ondan sonra dedektif olacağım, dedektif
olduktan sonra da sonra da komiser
olacağım.
Bu işler böyledir.
Akademiye girsen de
girmesen de seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?
Anlıyorum ama bu
sefer farklı.
İçimde çok iyi bir
his var.
- Her şeyi gerektiği
gibi yaptım.
- Peki ya akademiye yazıldığını abime söyledin mi?
Açık konuşacağım, bana
kızma olur mu?
Ama içimdekileri
söylemem lazım.
Abin hakkındaki
düşüncelerim şunlar.
Öncelikle abini
aradım, geçen günkü kaza yüzünden açmayacağını biliyordum.
Şu mangal
kazasındaki yanıklar birinci derecedendi, üçüncü dereceden değildi ki.
Ben bu meseleyi
ardımda bıraktım tamam mı?
Bilmesine gerek yok
ki, bence bir önemi yok yani.
Ben ciddiyim Ben, Bayan
"Çekiç" olacaksam - "Kara
Çekiç.
" - Kara.
"Kara Çekiç.
" Anladım.
Onun da onay
vermesini istiyorum.
Siz benim
hayatımdaki en önemli erkeklersiniz.
Anlaşılmıştır, tamam
mı?
Söyleyeceğim.
Bir öpücük ver.
Tamamdır.
Bu geceyi unutmadın
değil mi?
- Evet.
- Ne yapıyoruz?
- Akşam yemeğine
gideceğiz.
- Dominiclerin
evinde çok romantik bir yemek
yiyeceğiz, sonra da sevişeceğiz.
Hem de çok edepsizce.
- Doğru duydun,
edepsizce.
- Edepsizce demek.
O hareket ne öyle?
Rihanna'nın klibinde
yaptığı hareket.
- Hiç sanmıyorum.
- Evet, o hareket.
Bence çok seksi.
- Öyle miymiş?
- Evet.
Kama Sutra kitabında
gördüm aslında, bu harekete Lotus pozisyonu diyorlar.
Bunu yaptıktan sonra
da Kawasaki yapacağım.
- Ne olduğunu
bilmiyorum.
- Motosiklet gibi
basacağım gaza!
- Ondan sonra sırada
ne var dersin?
- Düşüneyim.
- Neymiş?
- Kara Çekiç.
- Aynen öyle!
Bom!
Oğlum, mikrofonu
kapatsana.
Ayıp lan!
Bu eleman ondan mı kendine
Kara Çekiç diyor?
İntikamcılar
filmindeki Thor yüzünden diyor sanmıştım ben.
- Of Ben ya!
- Neden oyunu
kapatmadın?
Sen kapatmadın!
Tebrik ederim.
Artık edepsiz bir aile olduğumuzu biliyorlar.
- Bunu istememiş
miydin sen de?
- Seni yüzünden oldu!
Aman be!
Araba takibi mi?
Yapmayın.
Bu operasyona çok
açık talimatlarla yetki vermiştim.
Onun yerine gidip
sanki bir bilgisayar oyunuymuş gibi gidip
sivil dolu bir alışveriş merkezinde ateş açtınız.
Peki ne için?
Sahte pasaportlar mı?
Onların Omar'ı
yakalamamıza yardımcı olacağını düşünüyoruz.
- Düşünüyorsundur
tabii.
- Bu davada ne kadar
çalıştık biliyor musun?
İki buçuk yılda bir
halt bulamadınız, bu iş buraya kadar.
Bu takıntını bir
kenara koy.
Bir suçlu yok ortada.
Hiç kimse!
Bu bahaneyle de
kuralları göz ardı ediyorsun.
- Komiserim, o olay
sadece - Kuralları kimse göz ardı edemez!
Özellikle daha önce
kimsenin görmediği bir yavşak için!
- 9 yaşındaki hâlini
biliyoruz herifin.
- Kes lan Miggs!
Bak, bu Sırpların
işi sadece pasaport değil.
Hâlâ hayatta
oldukları için bence ellerinde Omar'ın istediği bir şey var.
Bu ellerindeki şey
de bizi ona yönlendirecek.
Bu Marco denen herif
çoktan avukatını aradı ve konuşmak istemiyor.
Tuzağa
düşürüldüğünün iddiası dışında.
Tuzak mı?
Cinayete teşebbüse
ne demeli peki?
- Herif beni
öldürmeye çalıştı lan.
- Amına koyduğumun
korkağı.
Bir gün adamın biri
seni suratının ortasından vuracak ve o
çelik yeleğin bir halta yaramayacak.
- Avukatları durum
için meşru müdafaa diyorlar.
- Ne?
- İlk ateş eden
sizmişsiniz.
- Meşru müdafaa mı?
Kusura bakmayın da s.kerim
yalanlarını.
Artık gözüm üstünde
James.
Omar'ı yakalamayı
hepimiz istiyoruz.
Ama bu heriflerden bize
bir şey çıkmaz.
Bu kadar.
Hadi dışarı.
James, bir dahaki
sefere konunun Omar olduğunu söylemediğinde
bir zahmet söyleyiver olur mu?
Endişelenme bu kadar
Santiago.
Endişelenmeyeyim mi?
Annem mi kesildin başıma?
Yapma şöyle James.
Gidip gizli saklı
buluşmalar yapıyorsun içeriden eli
silahlı üç motosikletli adamla çıkıyorsun.
- Sonra bana
endişelenme mi diyorsun?
- Bu gizli bilgi
dostum.
Oraya desteksiz
gidiyorsak korkmam lazım benim oğlum.
Öyle korkayım ki
gönüllü geleyim istiyorum tamam mı?
Bu işi kim başlattı?
Ben!
Tamam mı?
Ben ne dersem onu
yaptın.
İşin beyni ben,
kaslar da sizsiniz.
- Taşlar mı?
- Evet, kasın çoğu
hâli.
Biliyorum.
Ne zamandan beri ağabeyin
onayı alınıyor ki ya?
Hayatta olan tek
akrabası o, tamam anlıyorum.
Kızın babası
polismiş, operasyonda ölmüş.
- Çok yazık.
- Buna bir şey
dediğim yok.
Ama sırf onunla
anlaşmamı istediği için gidip abisine yağ çekmem lazım ki?
Tamam çekerdim de onu
yaktığım için hâlâ kızgın herif.
- Ne?
- Geçen gün şey oldu Bekle biraz.
Ne dedim ben sana?
İn aşağıya!
İn aşağıya evlat!
Beyazsınız oğlum siz
beyaz!
Dövüşmezsiniz!
Derdiniz ne sizin?
Hadi kaçalım
kardeşim.
Ramon!
Bugün izin vermem!
Çekilin.
Ağzının ortasına!
Ramon!
- Ramon!
- Kiralık polis
geldi.
Beni duyduğunu
biliyorum.
- Ne işin var senin
bunlarla?
- Görüşürüz Ramon.
İngilizce sınavın
yok muydu bugün?
Sınavı geçemezsen sana basketbol oynatmazlar.
İngilizce biliyorum
zaten.
Tamam, git madem.
Anlaşılan her şeyi
düşünmüşsün.
Gel olacakları bir
konuşalım.
Olur mu?
Onlarla gidersen
sarhoş olursun.
Sarhoş olursan da
basketbol oynayamazsın.
Ne zaman atılırsın
dersin?
Bence bir haftaya
falan.
Artık 17 yaşında
sarhoşun tekisin.
Sarhoş olunca da
sarhoşun en iyi bildiği şeyi yaparsın.
Hapse düşersin.
Bir olur, iki olur.
Üçüncüde sert bir
hakime denk gelirsin.
Hakim sana iki
seçenek verir.
Ya hapis ya ordu.
Hangisini seçeceksin?
Ordu hiç fena
durmuyor.
Hakkın var, fena
değildir.
Ama bir şeyi
unutuyorsun.
Savaşı!
Afganistan'a gidersin.
Afganistan'da ne var
peki?
Kara mayını!
Bom!
Bacaksız kaldın!
Şimdi ne olacak?
Ülkene dönersin,
sokaklara düşersin.
Ama unutmayalım.
Ne diploman, ne
bacağın ne de bir işin var!
Bu da tekrar içmeye
başlayacaksın demek.
Bütün gün sarhoş
dolaşacaksın.
Kafan hep iyi
olduğundan hırsızlık yapmaya çalışacaksın.
Çünkü bir işin yok.
Ama çalmak da işine
gelmez, çünkü koşamıyorsun.
Neden koşamıyorsun
peki?
Çünkü bacağın yok!
Sonra da hayatını kutularda
geçirirsin.
Al sana kara haber; yalnızsın,
evsizsin ve bacağın yok!
İstediğin bu mu?
Yürü Ramon, gidelim!
Ben derse gireyim
diyorum.
- Yürüyecek misin?
- Koşacağım.
- Tamamdır o zaman.
- Depar atacağım.
Çünkü bacağın
olmasaydı sürünerek giderdin.
Tamamdır kardeşim,
yürü hadi.
Çok özel çocuksun.
Okuldaki en aptal
çocuk resmen.
Yapamam ki, herkesin
akıl hocası olamam.
Bu işten para
almıyorum.
Bunu okumak için
bütün gün bekledim.
Atlanta Polis
Karakolu.
Tebrikler, akademiye
kabul edildiniz.
Başardım!
Akademiye girdim!
Kımıldama!
Yat yere!
Bırak silahını,
çünkü işleri değiştirmeye geliyorum!
James'i aramam lazım.
- Hayret bir şey!
- Ne oldu James?
- Numaramı
değiştirmem lazım.
- Santiago'nun
annesi peşini bırakmaz oğlum.
O daha da azar.
Beni aşağılamaya
çalıştığını biliyorum ama hakkın var birader.
Hayır, kardeşimle
çıkan şu palyaço arıyor.
Bir kromozomu daha
olsaymış herif cüce olacakmış lan.
Bu işi uzun zaman
önce bitirmeliydim.
- Niye bitirmedin o
zaman?
- Denedim.
Kız bu yavşağı
seviyor.
Onun neyini
sevdiğini bilmiyorum.
Belki yatakta çok
iyidir.
Kısa olabilir ama
dalgayı çıkarınca - "Tanrım, bu da
ne böyle?
" - Tam
kardeşine göre!
Bayılıyor!
- Ne var?
- İğrençsin.
Bak dostum, kardeşin
bu herifin beş para etmez olduğunu biliyor mu?
Söyledin mi?
Başka bir şekilde
halletmeliyim.
Benim karışmamı
istemiyor.
Bu cüceden ayrılması
lazım.
Belki iyi çocuktur ya, sadece aileden biri
olmak istiyordur.
Ben onun ne
istediğini çok iyi biliyorum.
- Seni seviyorum.
- Tebrikler bebeğim.
Sana ne yapmak
istiyorum biliyor musun?
- Ne istiyorsun?
- Yukarı çıkalım
hadi.
- Olmaz, olmaz!
- Evet.
Hayır bebeğim.
Yukarı çıkarsak bir
şey yapmayacağız.
Dişlerini fırçalamak
isteyeceksin.
Yüzünü yıkayacaksın
sonra krem falan süreceksin.
Hadi içimizden nasıl
geliyorsa öyle yapalım.
Burada sevişelim.
- Bir vahşi gibi
çıldırmak istiyorum.
- Tamam.
Kawasaki yapacağım
sana!
Göstereceğim şimdi
sana!
- Ne istiyorum
biliyor musun?
- Ne istiyorsun?
O bomu istiyorum.
Kızım sen bana
tırmanmak istiyorsun.
Kara Çekiç!
- Çekici mi
istiyorsun?
- Çekici istiyorum.
Gel al o zaman!
Yeter lan bu kadar
iğrençlik!
- Tanrım!
- Hemen 911'i ara
bebeğim!
Defol lan evimden
şerefsiz!
Buna inanamıyorum.
Ya gerçekten bir
hırsız girseydi Angela?
Kardeşimin evimde
gizlice dolanmasının yerine mi?
Kimsenin gizlendiği
yoktu!
Bir elinde kola bir
elinde sosisliyle karanlıkta oturuyordun.
Kapıyı pencereyi
kapatsaydın veya sana dediğim gibi
verandaya demir taksaydın oturmazdım!
İşte bu yüzden
alarmı kurdurmana izin vermedim.
O zaman seni kim
koruyacak?
Bu mızmız mı?
Öncelikle o mızmız
değil.
Bazen oluyor,
mızmızımsı olabilir.
Ama fark etmez çünkü
onu seviyorum.
Ben seni daha
itibarlı biriyle hayal ettim.
Falcons veya Blades
hatta Hawks için oynayan biriyle!
- Maskotun biriyle
değil.
- James, beni dinle.
- İlişkimi
mahvetmeyeceksin!
- Çocuklar Sizi duyabiliyorum, susun isterseniz.
- Vay canına!
Bay Çığlık yaşıyormuş.
- James!
Düşmanca bir duruma yanıt
veriyordum James.
Hiç utanmıyorum.
Ortalık karıştığında
destek çağırırsın.
Böyle destek mi çağrılır,
yırttın resmen kendini.
- Ayrıca kardeşimi
ittin.
- Kardeşini tehlikeden uzaklaştırmak için
ittim.
Suratımıza feneri
tuttun James.
Herkes farklı bir
tepki verir.
Buz torbasını ağzına
koy şunun.
Yok, başına koy.
Başıma koyma şunu
bebeğim.
Düşük sıcaklıklara karşı çok hassasım,
biliyorsun.
Koy şunu kafana,
çünkü az önce kendi kendini devirdin.
James, sen var ya - Beyler acaba şey mi yapsak - Ne?
Hâlâ dik dik bakıyor
mu?
Söyle bakmasın!
Tamam, bak biz biraz
meşguldük o yüzden git sen.
- Meşgul falan
değildiniz.
- Evet, meşguldük
James.
- Yürü bakalım.
- Şurada sandviçim
kaldı.
Bak, tamam gidiyorum.
Verandanın kapısına
demir yaptır.
Tamamdır, sağ ol.
Söz veriyorum, seni
seviyorum.
James, bekle!
Bekler misin lütfen?
Bak dostum, beni pek
sevmediğinin farkındayım.
Beni tanımadığın
için sevmiyorsun bence.
Hayır, yanlışın var.
Seni tanıdığım için
sevmiyorum aslında.
Eminim bu hoşuna
gidecektir ama.
Bugün polis
akademisine kabul edildim.
Polis olacağım
dostum.
Bütün gün sana
ulaşmaya çalıştım.
Sonunda gurur
duyabileceğim bir işim olacak.
Angela'nın ve senin gurur
duyabileceği bir iş.
Kim bilir, belki
ortak falan oluruz.
Tamam.
Artık belimi
doğrulttuğuma göre sonunda kardeşini evinin
kadını yapabilirim.
Ama tek bir konuda
sıkıntı var.
Angela'ya evlenme
teklifi etmem için bana onayını verir misin?
James?
Duydun mu beni?
- Gitmem lazım.
- Tamam git.
Anlıyorum, düşünecek
çok şeyin vardır.
Sorun değil.
Belki sonra biraz
gezer konuşuruz, ne dersin?
Ha s.ktir.
Akademiye girdin
diye bu birdenbire evlenme teklif
etmeye hazır olduğun anlamına mı geliyor?
Evet.
Yok yani, hayır.
Hayır, zaten
hazırdım.
Bak, düşündüm ki akademiye girebilirsem onay vermek zorunda
kalırsın diye düşündüm.
Öyle mi?
Bak, sana gerçek
hâlimi göstermek istiyorum sadece.
Seni yakan adam
olarak hatırlanmak istemiyorum.
Benim açımdan o olay
bir kazaydı.
Söndürmeye çalıştım,
su dökecektim ama sen panikledin.
Şimdi o konuyu
kurcalamak istemiyorum, çünkü konudan sapmış oluruz.
Ben sana
Göster ve kanıtla.
- Ne yapayım?
- Kardeşimle
evlenmek mi istiyorsun?
Ona layık olduğunu
göster.
Ve gereken şeylere
de sahip olduğunu kanıtla.
Nasıl yapacağım onu?
Anlamadım.
Yarın seninle beraber
devriyeye çıkacağız.
Bana nasıl bir adam
olduğunu gösterebilirsin.
Ve ayrıca Angela
gibi özel birini hak ettiğini
kanıtlayabilirsin.
İşte budur.
Sağ olasın dostum.
Sana düşündüğünün
iki katı bir adam olduğumu göstermek için sabırsızlanıyorum.
- Seni yarın alırım.
- Tamamdır, yarın
görüşürüz.
Bırak artık.
Harika olacak.
Pişman olmayacaksın!
Günaydın.
James!
Şu verandadaki
kapıya demir yaptır dememiş miydim?
Ne yapıyorsun oğlum
ya?
Saat daha 6!
İyi polis dediğin güne
şerefsizlerden önce başlar.
Kalk hadi, gidelim.
Tamam.
James, ayıp oluyor
ama!
Pekâlâ.
Ben hazırım dostum.
Bom!
- Bir şey unutmadın
mı?
- Yok, neyi
unutmuşum?
Bugün Angela'nın seni
son görüşü olabilir.
Veda etmek istemez
misin?
- Hayır.
- Bugün vurulabilirsin.
Biliyorsun, değil mi?
Ölebilirsin.
Ang?
Aşkım?
- James az önce
ölebilirsin dedi.
- Hayır,
ölmeyeceksin.
Ölürsem seni
sevdiğimi bilmeni istiyorum.
Biliyorum bebeğim.
Bu bir latte olsaydı aşkımız
latte tadında olurdu.
Sen bana
gökkuşaklarını düşündürüyorsun çünkü ikimiz de renkleri seviyoruz.
Ayrıca ellerini
maymun pençesi gibi açıp kapamana hastayım.
Fıstık ezmesi
yediğimiz günü hatırlıyor musun?
Sen burnunu batır
demiştin ben de olmaz demiştim.
İşte o gün ben
sana aşık oldum.
Bir öpücük ver
bakayım.
- Beş öpücük
istiyorum ama.
- Beş mi?
- İşte böyle,
tamamdır.
- Koş, koş, koş.
Umarım ölmem çünkü söyleyecek
lafım var daha.
Bir an önce gitmemiz
gerektiğinden kısa kestim.
Pekâlâ, gidelim.
Ağzının ortasına!
Böyle bir araban
olduğunu söylememiştin.
Kaputun altında ne
yatıyor?
5. 7'lik motor mu?
Şu tekerleklere bak!
Bunlar 55 santimlik
Z Pirelli!
Yarış arabalarının
tekeri bu!
Sen şimdi beni çekiş
kontrolü olan ve Tamam, tamam.
Seninle konuşmam
lazım.
Ekibin nerede?
- Bir mekânı
izliyorlar.
- Bu kim?
- Benjamin Barber.
Aday.
- Ne adayı?
- Akademi aday
adayıyım.
- Öyle bir şey
olduğunu bilmiyordum.
Yok, ben bunu Boys
& Girls Club'dan aldım.
Akıl hocalığı
yapacağım.
- Birini arabana
almana şaşırdım açıkçası.
- Tavsiyene uyuyorum.
İnsanları hayatıma
sokuyorum.
Karakolun yeni gülen
suratı olabilirim hatta.
- Geç otur.
- Tamam.
- Oraya değil,
şuraya.
- Nereye oturayım?
İnsan önce söyler.
Böyle akıl hocalığı
mı olur arkadaş!
Hastanedeki diğer
şüpheli az önce kendine geldi.
Sorguladınız mı?
Onun neler olduğunu
bildiğine eminim.
Adamın çenesi
kırıkken konuşması biraz zor gibi.
Ölmez merak etme.
Komiserim.
Bu Sırp bağlantısı hakkında
yanılıyorsunuz bence.
İşin ucunun Omar'a çıkması
konusunda mı?
Daha önce kimsenin
görmediği adam konusunda mı?
Düş yakamdan James.
Komiserim, beni
buralarda artık her gün Şuranızda ip
kalmış.
Kusura bakmayın,
affedersiniz.
Ne ayak lan bu?
Al bakalım.
- Bu ne?
- Feragat belgesi.
İmzala.
Öyle her eline
verilen imzalanmaz.
Ne yazıyor burada?
Yüzün yanıp kül
olursa ya da omzuna demir girerse ya da
yanlışlıkla hepatit C aşısı yersen ya
da çok gerilip kurşun yemek istersen orada
ağlayıp zırlayamayacağın, şehre dava açamayacağın yazıyor.
Şehrin buna ihtiyacı
yok.
Zaten beş parasız.
Bu gerekli mi?
- Onunla gidecek
misin?
- Evet.
- Hem de nasıl!
- Burada bekle.
Ekip 220-C, Piedmont
ve Peachtree'den başlayın.
Ekip 260, 20.
bölgedeki ihbara bakıyor.
Gina.
Bugün aldığın tüm
126 vakalarını bana ver.
Ne varsa.
Ne kadar manyak
olurlarsa o kadar iyi.
Direkt bana yolla
gitsin.
126 vakalarını mı
istiyorsun?
Evet, ne kadar çirkin
olursa o kadar iyi.
Yap hadi.
- Gözlüğümün sende
ne işi var?
- Nasıl görünüyorum
bir bakayım dedim.
- Giy şunu.
- Ne ki bu?
James!
Arabada bana ceket
vereceğini söylememiştin ama.
Bu dar tişört ne
böyle?
Terleme yapmayan
tişört.
Vücudumu kuru tutuyor, ter falan bırakmıyor.
- Şu ceketi giy ve
sakın çıkarma.
- Tamam.
Çıkarmayacağım,
terlemeyeceğim de.
Bu vücudumun
terlemesini engelliyor.
Bitiyor yemin ederim!
- Gidelim hadi.
- Dur, eldivenlerimi
takayım.
- Yürüsene.
- Eldivenler lazım
olur dedim.
- Gerek yok, gidelim.
- Tamam.
Bekle, benim ceketim
var!
James!
Tahmin et demin ne oldu?
İşte budur!
Olay bu.
Sert, haşin sokaklar.
Acayip hazır
hissediyorum.
Ciddiyim dostum,
hadi bakalım.
- Sessiz ol.
- Buyur?
Çok konuşuyorsun.
Kapa çeneni.
Bugün senin İlk
Gün'ün.
O film sırf
motivasyondan oluşur.
Sana birazdan
sokakları göstereceğim.
- Sokakta polis
olmanın nasıl bir şey olduğunu.
- Tamam.
Ama benim
dediklerime uyman lazım.
Her dediğimi,
zamanında, dediğim gibi, bir an önce yapmanı istiyorum.
Küstahlık yapmanı,
cevap vermeni ve soru sormanı istemiyorum.
Sadece yapmanı
istiyorum.
Duydun mu?
Bir şey diyeyim mi
yoksa Buralarda kurallar vardır, anlıyor
musun?
Tutuklamadığın sürece
şüpheliye dokunmayacaksın.
Vaziyeti büyütmeye
hiç gerek yok.
Sakin olacaksın, adamlar
eğer sayıca senden üstünse destek
çağıracaksın.
- Her zaman.
Arada sırada değil.
Her zaman.
Yazdım buraya.
Neler yapabildiğini
bana göstermek için sadece bir günün var.
Beni etkilersen akademideki senden sorumlu kişiye birkaç
güzel laf ederim.
James.
James, benimle böyle
oynama dostum.
Çak bakalım!
Çakmıyor musun?
Yumruk tokuş Tamamdır.
Evet dostum.
Pekâlâ.
Bugün neye
bakıyorsun peki?
Omar'a mı?
Sen Omar'ı nereden
biliyorsun?
Karakolda
konuşurlarken kulak misafiri olmuş bulundum.
Bu Omar denen eleman
nasıl bir şey?
Yara izi falan var
mı?
Nasıl göründüğünü
kimse bilmiyor.
Kendi çetesi bile.
Gücü buradan geliyor.
Onu gören herkesi
öldürüyor.
Ekip 19, Delacey ve
Leeward köşesinde 126 vuku buluyor.
Bar sahibi,
motorların yasak yere park ettiğini iddia ediyor.
Ekip 19 konuşuyor,
anlaşıldı.
Başlıyor muyuz?
Başlıyoruz!
Birazdan olacak.
- Sirenleri yakayım.
- Siren falan yok.
- İşte buradaymış.
- O siren falan
değil.
Ne peki?
Ne?
Bagajı açıyormuş o.
Bagajımız açıkken
kötü adamları kovalamamız çok aptalca.
İşimizin ehli
değiliz sanacak millet.
Pekâlâ, olay şu.
Şu barın sahibi
sürekli milletin engelli yerine park ettiğinden ve yolda durduklarından şikayetçi.
- Olmaz öyle iş.
- Senin şunu yapmanı
istiyorum.
- Oraya gidip onları
oradan gönder.
- Tamam.
Bilmem gereken bir
şey var mı peki?
Yani bunlar insan
kaçakçısı, uyuşturucu satıcısı falan mı?
- Sabıkaları ne bu
elemanların?
- Yolda duruyorlar.
Bu kadar.
Bugün yolda boş boş
duran yarın şehri başımıza yıkarlar.
Böyle şerefsizleri
eline geçirdiğinde indireceksin, anlıyor musun?
Pekâlâ, Bay Ele
Geçiren.
- Git de göster
günlerini.
- Pekâlâ.
Nasıl yapalım?
Sen önden gireceksin ben de arkadan mı?
İyi polis, kötü
polis ayakları mı yapacağız?
- Sadece sen
gideceksin.
- Anlamadım?
Bana nasıl biri
olduğunu göstermek için al sana şans.
Kendini şimdi göstermen
lazım.
Burası okul bahçesi
değil.
- Evet.
- Gidip oradaki aslanlara kedi gibi miyavlama.
- O ne demek şimdi?
- Anlarsın.
Senin de anladığını
sanmıyorum.
Çok tuhaftı cidden.
Aynı şey gibiydi.
Pekâlâ, gidiyorum
ben.
Gidiyorum.
Yönet ve saygı duy.
Günaydın beyler.
Motorlarınız çok
güzelmiş.
Harley.
Ben de Harley severim.
Sakıncası yoksa bir
bakabilir miyim?
Güzelmiş.
Houston, bir
sorunumuz var.
Trafik şubeden
alınmış engelli plakanız olmadığı gözüme çarptı.
Durum böyle
olduğundan üzgünüm ama sizden
motorlarınıza binip buradan gitmenizi rica edeceğim.
Neyini anlamadınız?
Harbiden yaptınız.
Küçük bir çetesiniz
diye kendinizi sağlam mı sanıyorsunuz?
Sağlam nasıl olur
biliyor musunuz?
Sağlamın sözlük
anlamı benim oğlum.
Annem striptizciydi
benim.
Sahne adı Asfalt'tı.
Aranızda para için
götüne şaplak yiyen bir kadın tarafından büyütülen biri var mı?
Böyle koyarlar!
Anneniz öyle değildi.
Yani bu benim
dünyamda bir gün bile hayatta kalamazsınız demek.
Olacakları anlatayım.
Olacaklar hemencecik
olup bitecek.
Sen gidip Activex ve
birkaç ıslak mendil alacaksın.
Bu pisliği
temizleyeceksin.
Anlaşıldı mı
beyefendi?
Ne beyefendisi lan?
O benim karım!
Sen kime bakıyorsun
bilmiyorum ama benim karşımda bir adam duruyor.
Adam gibi Kadın olabilir.
Kadın olması
ihtimaller dahi Ne olduğu umurumda değil!
Seninle bu şeyin
cinsiyeti hakkında tartışmayacağım.
Bıktım ben bu işten,
hepiniz hapse gidiyorsunuz.
O da ne?
Kim motorunu
çalıştırdı?
Senin mi?
Çünkü kulağıma motor
sesi Hanginiz çağırdı lan onları?
Sen mi çağırdın?
Siz mi aradınız?
Pekâlâ.
- O iş tamam mı?
- Her şey hazır.
James!
- Peki ya diğer şey?
- Evet.
Patlakteker diye bir
çocuğun Sırplar hakkında bilgisi olabilirmiş.
- Patlakteker mi?
- Evet.
Vay şerefsiz.
Hepinize dava
açacağım lan!
Bunu bana
yapabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Sizinle işim
bittiğinde hapiste basket oynayacaksınız!
Ayakkabı
yapacaksınız!
- Tamam, kontrol
edeceğim.
- Oldu, sonra
görüşürüz.
King Kong elime su
dökemez!
- Harbi mi?
- Ananı s.kerim!
Aslanım lan ben, çek
ellerini.
Çek ellerini
üstümden!
Aslanım dedim!
Bunu nasıl buldun?
- Beyler buna gerek
yok.
- Bırak lan!
Tanrım, çok
teşekkürler.
Yürü hadi.
- Bir kurala bile uymadın.
- Gayet de uydum.
Kimseye dokunma
demiştim.
Sonu kötü bitmiş
gibi görünebilir.
Ama itiraf et, bir
an için her şey kontrolüm altındaydı.
- Hayır, değildi.
- Evet, öyleydi.
- Hayır, değildi!
- James!
Beni gördüğüne öyle
sevindin ki utanmasan kucağıma atlayacaktın!
Susar mısın?
Angela arıyor,
lütfen.
Kim olduğunu
biliyorum.
Selam popişlim!
Nasıl gidiyor
bakalım?
- Harika!
- Berbat!
- Harika!
- Berbat!
Harikamsı.
Bir şey diyeceğim
bebeğim.
Sokakları öyle
temizliyorum ki yakında bal dök yala olacak.
Duydun mu?
Yalan söyleme.
Bebeğim sen kapat en
iyisi, ortalık çok karışık burada ayrıca
sesin gidip geliyor.
Seni seviyorum tamam
mı?
Görüşürüz.
Sen benim kardeşime "popişlim"
mi dedin?
Hiç sorma.
Pekâlâ, arabada
bekle sen.
Ne?
Arabada falan beklemem.
Seninle geleceğim.
- Hayır,
gelmeyeceksin.
- Geleceğim.
- Hayır,
gelmeyeceksin.
- Yardım etmek
istiyorum.
Arabada beklemem
dostum.
- İyi tamam.
Yardım etmene izin vereceğim.
- Sağ ol.
Adı Patlakteker olan
bir çocuk arıyorum, onunla konuşmam lazım.
- Patlakteker mi?
Lastik gibi mi?
- Uzun hikâye.
- Tamam.
Şurada basket
oynayan çocuğu görüyor musun?
- Siyah tişörtlü,
çizgili eşofmanlı.
- Şuradaki mi?
Evet.
Kendisi
Patlakteker'in kardeşi olur.
Yapmanı istediğim
tek şey oraya gidip Patlakteker'in
nerede olduğunu öğrenmen.
- Bu kadar mı?
- Halledebilir misin?
Evet.
Bundan sonra da adam gibi bir şeyler yapacağız.
Bu çoluk çocuk
işlerinden sıkıldım.
Pekâlâ, maç
bitmiştir.
Gidin bakayım
buradan.
Yürüyün.
Fransızca mı
konuşuyorum lan?
Yürüsene.
Sen dur orada.
N'aber ufaklık?
Asıl senden n'aber
ufaklık?
Ne diyorsun sen?
Ufaklık ben değilim,
sensin.
Madem
bitiremeyeceksin hiç başlama o zaman.
Neyi başlatmayayım?
Boyun kaç senin?
1 metre 10 santim
falan mı?
Evet ama ne
yapacağımı biliyorsun.
Büyüyeceğim!
Sen ne yapacaksın
peki?
Esneyecek misin?
Rüyanda görürsün!
Şunu kafana sok
oğlum.
Erkeğim lan ben.
- Hadi oradan!
- Ben devletin
memuruyum!
Hatunun da onunla
bununla görüşmeyi kesmesi lazım.
- Ronald, konuşalım.
- S.ktir!
Topu alayım.
Ne oldu dostum?
- Nereye gidiyorsun
Ronald?
- Yapma dostum.
- Ronald, neden
kaçıyorsun Ronald?
- Moruk o benim
arabam!
- Bas lan geri, bana
lazım şu anda.
- Hiç acele etme,
buyur.
- Sorun yok dostum.
- Yapma şöyle.
Benden neden
kaçıyorsun Ronald?
Bana buralarda
Ronald deme dostum.
Patlakteker de,
tamam mı?
- Bana asıl ismimle
seslenme.
- Şu Sırp çete
hakkında ne biliyorsun?
Onların amına
koyayım ben.
Buraya gelip
buraların sahibi sanıyorlar.
- Omar'la ne
bağlantıları var?
- Kim?
Benimle oyun oynama
zenci.
Ayağında hâlâ metal
var mı senin?
Tanrım!
Annem bir gün biri
böyle yapar demişti!
Sen polis değilsin
moruk.
Beni bir polis
buraya gelip sana kardeşinin nerede
olduğu hakkında sorular sormam için yetkilendirdi.
Söyle hadi!
Kardeşimi bir daha ispiyonlar
mıyım sanıyorsun?
Hapisten daha yeni
çıktı.
- Söylemeyecek misin?
- Yanlış yere geldin.
Sana bir halt
söylemeyeceğim!
- Sen benim yüzüme
mi tükürdün?
- Evet, tükürdüm.
Hapiste biraz zaman kazandın
kendine.
Bana bilmek
istediğimi söylemezsen işler çok çirkinleşecek Ronald.
- Seni içeri
atacağım.
- Saçmalık bu!
O benim göbek adım
aslanım.
Gerçekle benim
aramda çok sallantıda bir ilişki var.
- Niye sallanıyorsun
ya?
- Bana yumruk mu
salladın sen?
Yoksa silahıma mı
davranacaksın?
Kendimi korumam
lazım.
Hayır!
Dur dostum.
Neler olduğunu
anlatacağım.
Of be!
Pekâlâ, sadece şunu
biliyorum.
Sırplar, Omar'ın
bölgesinde iş yürüyorlar.
Omar da kızdı tamam
mı?
Bir işler
peşindeler, teslimatları geliyor.
Bütün bildiğim bu.
- Şimdi vatandaş
tutuklaması yapacağım.
- Ben de vatandaş
tutuklaması yapacağım!
- Neden?
- Polis gibi
davrandığın için.
- Ne?
- Ben polisim dedin.
Bu bir suç.
Buraya kadar evlat.
Bundan sonra böyle!
Kardeşinin yerini
söylesen iyi edersin!
Yerini söyle!
- Çocuk tacizcisi!
- Ne?
Çocuk tacizcisi!
Çocuk tacizcisi!
Dur üstünü başını
toplayayım.
Orana dokunmak
istemiyorum.
Neyimi görmek
istiyorsun, neyimi?
- Ben seninkini
görmek istemiyorum.
- Şaka yapıyor.
- Annem kimseye
gösterme dedi.
- Yeğenim o benim.
Bütün çocukları ellemeye
çalışıyor.
Yakalayın!
Sırada kim var?
Kimin şakası bu?
Rozetini görelim!
Sırada kim var?
N'aber moruk?
Birkaç dakikaya
çıkıyorum.
Bu cüce arabaya
dönsün de bir önce.
Arabayı çalıştır!
Koş bakalım ufaklık,
koş!
Kapıyı aç, benim!
Kapıyı aç!
Git annene ağla!
- Nerede kaldın?
- Gitmemiz lazım.
Çalıştır şunu.
Bas hadi gaza!
Nasıl geçti bakalım?
Silahım olsaydı çok
daha iyi geçebilirdi.
Çocukları sorgulamak
için silah mı istiyorsun yani?
Amaç kendine güvenmek.
Benim silahımın
olması bana bir miktar güven verecek.
Kemerimde olduğunu
bilmem, tek derdim bu dostum.
Hayatında hiç silah
tuttun mu bari?
PX-48R kumandası acayip
gerçekçi.
Tamam mı?
- Neye gülüyorsun?
- Oyundan mı
bahsediyorsun sen?
Evet.
Bana o aptal
oyunlardan bahsetme dostum, tamam mı?
Aptal deme, oyunlarıma
aptal deme.
Aptal işte.
Benim dünyamda sana ne
derlerdi biliyor musun?
- Çaylak.
- Çaylak mı?
Çaylak!
Ben kaçıncı
leveldayım biliyor musun sen?
- Hayır.
- Tahmin bile
edemezsin.
İnsanlar benim
profilime korkarak ve imrenerek bakıyorlar.
Ben giriş yaptığımda
millet çıldırıyor!
"Tanrım, Kara
Çekiç oturum açtı!
Kara Çekiç!
" - Bu gerçek
değil.
- Benim dünyamda sen
yolunu bulamazdın.
Kara Çekiç de sana yardım
eli uzatmaz.
Ben de sana benim
dünyamı göstereyim tamam mı?
Harbi dünyayı.
JR'NİN SİLAH VE POLİGON YERİ Karakolun poligonuna neden
gitmiyoruz?
Çünkü oraya sadece
polisler girebiliyor.
Ve sen polis
değilsin.
Henüz.
Henüz değilim.
- Selam James.
- Selam Val,
nasılsın?
- İyidir, sen?
- Hiç fena sayılmam.
Bu acemiyi eğitmem
lazım.
Ben miyim o?
- Val.
- Nasılsın?
Adım, Ben.
Acemi.
- Memnun oldum Ben.
- Ben de.
- Burada ne istersen
var.
- Tamam, anlaşıldı.
İşte gerçek olay bu.
Xbox değil, oyun
kolu falan yok.
- Olay budur.
- Tamamdır.
Tabancalar bunlar.
Val sana birini
ayarlar.
Beretta var Glock
var, ne istersen var burada.
Keşke Boksurat
burada olsaydı.
O bu silah
işlerinden daha çok anlar.
Boksurat iyi ki
burada değil.
Neden ki?
Burada olmalıydı.
Burası onun da dünyası.
- İstediğimi
seçebiliyor muyum?
- Buyur lütfen.
Tamamdır, söyledin
artık.
Lafı geri almak
falan yok.
Ne istiyorum?
Ne istiyorum Elini çabuk tut, çörek bakıyorsun sanki.
- Neden bu kadar
sabırsızsın?
- İşim gücüm var.
- Biraz müsaade et.
- Hadi!
İyi, tamam.
Şunu Onu istemiyorum.
Bunu istiyorum.
- Bunu seçiyorum.
- Al bakalım.
Smith ve Wesson 500.
Onu alayım.
- Pekâlâ.
- İyi bir seçim
değil mi?
- 500 Smith ve
Wesson.
- Çok seveceksin.
- Bayılacaksın.
- Al bakalım.
S.ktir!
- Sorun mu var?
- Hissettin mi?
Yok, sorun yok.
Tuttun mu?
Şöyle yapınca oluyor
mu?
Kovboylar yapıyor ya
hani.
- Bak ne diyeceğim.
- Yapar mısın?
- Biz Glock alalım.
- Tamam.
- İyi seçim evlat.
- Dokunma bana.
Hafifçe vurdum,
dokunmadım.
Arada fark var yani.
Böyle yapınca
dokunuyorum.
Sana dokunmadım.
Al bakalım.
Bu ne ya?
S.ktir!
Dert değil, toplarım
ben.
- Aldın mı?
- Aynen.
- Kurmana yardım
edeyim mi?
- Yok, ben yaparım.
Kitap falan alacak
mıyız?
Neler yapacaksın
görelim bakalım.
Gözlük ya da kulak
tıkacı almayacak mıyız?
Hayır, kötü adamlar
genelde onları takmamız için zaman tanımazlar.
Tamam, haklısın.
İyi noktaya değindin.
Çok mantıklı, ayrıca
işi gerçekmiş gibi yapmak daha iyi.
Bu ortam gerçek
olsaydı daha iyi olurdu.
Anlıyor musun?
- Yap bakalım.
- Evet, tamam.
Hadi bakalım.
Kımıldama!
Nasıl
"kımıldama" diyoruz?
- Kımıldama.
- Kımıldama.
- Kımıldama.
- Kımıldama.
Tamam.
Ne yapacaksın biliyor musun?
Üst dudağını o kadar
kaldırma.
Ben üst dudağımı
kaldıracağım ki ağzımdan daha sert çıksın.
Anlıyor musun?
Kımıldama.
Kımıldama.
- Ateş et.
- Ateş et.
- Ateş et.
- Ateş et.
Her şeyi telaffuz
ediyorsun, tamamdır.
Hazır mısın?
Hadi bakalım.
Kımıldama!
Atlanta Polisi!
Yat yere!
Ellerini başının
üstüne koy!
Parmaklarını
birbirine geçir!
Geçir dedim!
Geçir!
- Ateş et!
- Tamam, peki.
Hazır mısın?
Hadi bakalım.
S.ktir!
Elimi kıstırdım.
Elimin köşesini
kıstırdım ya.
Sanırım silahın
nişangahı tam kalibre edilmemiş.
Sanki biraz sola Evet, bir ya da iki santim kaymış.
Sağlak mısın yoksa
solak mısın?
Her türlü vurdun.
İki elini de
kullanabiliyorsun.
Bu yüzden pompalı
seviyorum.
Ben pompalı
uzmanıyım çünkü iki elimi de kullanmam
lazım.
Benim vücudumun üst
kısmı - Şu 12'liği versene dostum.
- Dikkatli ol,
magnum kurşunu dolu.
İşte bu!
Şimdi anlaşmaya
başladık.
Sokak temizleyicisi.
Tıpkı Felluce gibi.
Tıpkı Felluce gibi.
İşte benim adamım.
İlk Gün filminden,
"Denzel" oynuyor.
İstersen biraz geri
çekil.
Biraz geri tepme
yapar.
Tamam mı?
Kımıldama!
Seni delik deşik etmeden önce dursan iyi
edersin!
Oyun mu sanıyorsun bunu?
Tamam o zaman!
S.ktir!
Biraz geri tepti
sanki.
Karnım götüme kaçtı!
Artık sokaklara
çıkmaya hazırsın.
Bu silahı
yasaklamaları lazım.
- Her şey için çok
sağ ol.
- Ne demek.
Nasıl geçti?
İyiydi, çok iyi
geçti.
Biraz paslanmışız o
kadar Val.
Ben daha çok sağlam askeri
silahlara alışkınım.
Roketatar ya da lav
silahı falan.
Bize öyle egzotik
şeyler gelmiyor.
Ama geçen gün birkaç
Zastava vardı elimde.
- Gidelim.
- Dur biraz.
Zastava mı vardı?
- M92 mi M93 mü?
- M92 vardı.
- Şaka mı yapıyorsun?
- Hayır.
Ben de tam sana,
Kara Ok'u soracaktım.
Ondan bahsedeceksin
sandım.
Sırp hafif makineli
tüfeklerden bahsediyoruz.
M92 iyi bir silahtır
ama Kara Ok var ya, aklını başından alır.
- Sırp mı?
- Evet, Sırp.
Sırp olduklarını
nereden biliyorsun?
Çünkü ben Kara
Çekiç'im.
Platin leveldayım,
söylemiştim ya.
XY ve CY tuşlarına aynı
anda basınca - Silahları kim götürdü?
- İki kişilerdi.
Biri beyaz biri zenciydi.
- Sırp mıydılar?
- Bilmem ki.
Biri aksanlı
konuşuyordu.
Gidelim.
Sırplar mı?
- Biri aksanlı mı
konuşuyordu?
- Evet.
Taklit et bakayım
nasıl yapıyorsun?
Ağzını nasıl
yapıyorsun?
- Gidelim.
- Adamın nereli olduğunu bulmaya çalışıyorum.
Yürü hadi.
- Ne oluyor?
- Beni arabada bekle.
- Bir ipucu
yakaladım, değil mi?
- Arabaya geç.
Bir şey buldum!
Biniyorum.
Çalıştırabilir miyim
arabayı?
Telsizle oynayacağım.
N'aber patron?
Dinle, şu Sırplar büyük
bir iş peşinde.
Sanırım Omar'a bir
şey satıyorlar.
Askeri standartlarda silah
satıyorlar sanırım.
Omar'ın eline öyle
bir ateş gücü geçerse vay halimize!
Öyle bir şey
olmayacak.
Sen git şimdi
havaalanındaki arkadaşını bir ara Doğu
Avrupa'dan gelen tuhaf sevkiyatlar için gözünü açık tutsun.
Brooks'u duymadın mı?
Omar işine
karışmamızı istemiyor.
- Geri çekilelim,
rica ediyorum.
- Santiago, çaylak
gibi konuşuyorsun.
İkimiz için de
düşünürüm ben tamam mı?
- Diğer şeyi
ayarladın mı?
- Evet, hazır.
Merkezden her an
haber gelebilir.
Güzel.
Bu palyaçodan
kurtulmam lazım.
Pardon!
- Ne yapıyorsun?
- Kusura bakma.
Benim hatam dostum.
Böyle olacağını
bilmiyordum.
Bir ipucu buldum
değil mi?
- Hayır.
- Evet, buldum.
Sağlam içgüdülerim var.
İstediğini söyle.
Sen de biliyorsun.
Evde oyunlar
oynuyorsun diye bu sokaklarda polis
olmaya hazır mısın sanıyorsun?
- Aynen öyle.
Atlanta'daki en
büyük elebaşına karşı koymaya hazır mısın?
Evet.
Bu herifin
polisleri, masum insanları, hatta çetesinden adam öldürdüğünü anlıyor musun?
Ve hâlâ herkes onun bir
hayalet olduğunu sanıyor.
- Omar'la
karşılaşırsan ne yapacaksın?
- Bir polisin
yapması gerekeni.
Sana neden
anlatıyorum ki bunu?
Biraz geriye saralım
kasedi.
Bana teşekkür etmeye
ne dersin?
Gururum okşanır yani.
"Teşekkür
ederim Ben, bana bir ipucu buldun.
Sağlam içgüdülerin varmış.
" <i>Ekip
19, State ve Bellevue'nun köşesinde Bir
sus!
126 vakası yaşanıyor.
Ver ben
"anlaşıldı" diyeyim.
Versene.
Lütfen ama.
Ver
"anlaşıldı" diyeyim.
Polislere özgü bir
şey.
- Anlaşıldı.
- 19, tekrar eder
misin?
- Anlaşıldı.
- 19, anlaşılmadı?
Bekle bir dakika.
Anlaşıldı.
- Ver lan şunu.
- Yapma, beni
duyamıyor.
Versene ya şunu.
Çekil dostum.
Bıraksana!
Bileğime geldi!
Ayıp bu yaptığın.
- Anlaşılmıştır.
- Anlaşıldı.
Bu sefer çok iyi
anlaşılmıştır.
Az önce tam
anlaşılmamıştı.
19, tekrar eder misin?
Anlatmıyorsun ki,
"anlaşılmıştır" de deseydin "anlaşılmıştır" derdim ben de.
- Oğlum bir sus ya.
- Bileğimi büktün!
Her şeyimi elimden
aldı!
Teknemi aldı!
Adam sabahtan beri bir
şeyler fırlatıp duruyor.
Yine başladı gariban.
- Arabamı aldı!
- Bir bitmedi amına
koyayım.
Hayatımı geri
istiyorum.
Cody Tillman, nam-ı
diğer Deli Cody.
- Tanıyor musun?
- Hayır.
Alın lan!
Otur şuraya.
Bir yere ayrılma,
gidiyorum.
Hayır, ben gideceğim!
- Sen hakkını
kullandın, bu seferki benim.
- Of ya!
- Burada kal.
- Hayır, gel bir
konuşacağız.
- Olmaz.
- Geliyorum!
- Dur!
Dur!
- Hayır, olmaz.
Sıkı dur, geliyorum!
Çek beni, James!
Çek beni!
Tamam, tamam.
- Ne yapıyorsun sen?
- Konuşacağız.
- Ben gideceğim.
- Sen Deli Cody'le
baş edemezsin.
Deli Cody'i ben
alabilir miyim lütfen?
Ne olur!
Senin için bütün kuralları
çiğniyorum.
- Ne olursun!
- Tamam.
Bunu hallettin
hallettin yoksa seni eve götüreceğim.
- Anlaştık.
- Git de hallet.
Göster ve kanıtla!
Bunun olacağını
kestiremedim James.
Dur lan!
Bize eline ne
geçerse atıyorsun.
Kes artık!
Bak şimdi ne
yapacaksın.
Yere yatıp ellerini
başının arkasına koyacaksın.
S.ktir lan oradan.
Hallet şunu!
Utandırma beni!
- Ben ne yapıyorum
sence?
- İşini yap!
- İşimi yapmaya
çalışmıyor muyum?
- İşini yap, yürü!
Çıkarma üstünü!
Her şeyimi aldılar, elbiselerimi
de alsınlar bari.
Şu durumu kontrol
altına al.
Sana saygı duymasını
sağla.
- Çıkarayım deme
sakın!
- Çıkarıyorum!
- Çıkaracak!
- Durumu kontrol
altına al.
Ne yapacağım?
- Tutukla.
- Bunu mu
tutuklayayım?
Adamın dalgası
ortada be!
Sağlammış bayağı
yalnız.
- Hiçbir şeyim yok.
- Ne yapıyorsun?
Dur, dur!
- Ben, ne
bekliyorsun?
- Elinde bal var
adamın!
- Ne yapayım?
- Oyun oynamayı
bırak.
Yeter artık, hadi
hapse!
- Honey Boo Boo!
- Kes şunu, hapse
gireceksin.
Hadi, işini yap.
- Polis zulmü bu!
- Bırak gitsin
herifi, adamın kalbi kırık.
Bir dakika, bir
dakika.
Ona bir şey yapan
yok.
Bitir şu işi oğlum!
Oyun oynamayı bırak.
Ne yapıyorsun?
Al cips ye!
Yesene lan!
- İşin ucu kaçtı.
- Seni köpeğim
yapacağım.
Beni köpeğin
yapamayacaksın!
- Hadi Ben!
- Hiçbir yere
gitmiyorsun.
Hayır, bırak beni!
Dur lan!
Bırak Bırak beni!
- S.ktir!
- Dur dostum.
Nefes alamıyorum.
James, adam beni
boğuyor.
Komikliği kalmadı artık.
Şişeyi yere at!
Gözünü seveyim yapma!
Sakin ol.
Ben, iyi misin?
Mal!
İyi misin?
Ayyaşlıktan, düzeni
bozmaktan, direnmekten ve adama saldırmaktan atın kodese.
Karakolda görüşürüz.
Farklı olur
sanmıştım.
Daha iyi olurum
sanmıştım.
Şimdi içeri girip birkaç belge dolduracağım sonra
seni eve götüreceğim.
Takma kafana oğlum, bir
şey olmaz.
Efendim bebeğim?
Selam bebeğim, nasıl
gidiyor?
- İyidir, iyi
gidiyor.
- Tamam.
Hafta sonu geldi
çattı ben de plan yapıyordum.
Şu yeni açılan
restorana veya başka bir yere gider Canım
bir şey yapmak istemiyor bebeğim.
Evde kalıp oyun
oynamak istiyorum sadece.
- Rahatsız edilmek
istemiyorum.
- Sorun ne?
Anlatsana bebeğim.
Sorun ne mi?
Her şey sorun.
Bunu yapıp yapamayacağımı
bilmiyorum.
Ne oldu ki?
Asıl sorun bir şey
olmaması zaten.
Bugün bir çocuk
şekline bürünmüş şeytanla tanıştım resmen.
O çocuk çok
terbiyesizdi.
Bir erkek olarak
bana saygı göstermedi, ağzı da çok bozduktu.
Oradan
başlayabiliriz ya da istersen kadın
kılığındaki motorcu varlıkla karşı karşıya kalmamı konuşabiliriz.
Ne olduğunu
bilmiyordum.
Sadece sakalı ve göğüsleri olduğunu biliyorum.
Daha sonra aslında
erkek olduğunu, yanıldığımı fark ettim.
"Sende sakal
var, bende değil!
" Bu da
yetmezmiş gibi bir manava gittim.
Deli Cody diye bir
herifle kavga ettim.
Adam birden vücuduna bal
sürmeye başladı.
Ballı bir adamla
güreştim!
Bir dakika Ben.
Deli Cody mi dedin?
Evet.
Bunun konuyla ne alakası var şimdi?
James, Deli Cody
adında biriyle poker oynar bebeğim.
Ne?
Ne?
Sarı saçlı, beyaz
birisi.
Uzun zamandır
tanışıyorlar.
Bir şey soracağım
bebeğim, 126 ne demek biliyor musun?
Evet, kimsenin
istemediği sıkıntılı durumlar için kullanılan kod.
Şaka niyetine
çaylaklara yaptırırlar.
Neden ki?
Hiç, sonra görüşürüz
bebeğim.
Kapatmam lazım,
sonra ararım tamam mı?
Seni seviyorum.
Ben de seni
seviyorum.
Gösteririm şimdi
sana 126'yı!
Ben köşede
duruyordum tamam mı?
Adam da üstüme
üstüme gelip "Çok gerginim, çok gerginim" diyordu.
Kaldır ellerini
havaya falan dedi.
Yaklaştıkça da
resmen boyu kısaldı herifin.
Adam üstüme
geliyordu aynı oyuncak bebeğe benziyordu.
Hayatımda böylesini
görmedim.
Sonra beni yakaladı kelepçeleri elime takmaya çalıştı, bom!
Her yerim bal
içinde, "Honey Boo Boo!
" diye
bağırıyorum.
Bu 126'lar buraya
kadar mı yoksa devam mı?
Yok, onun işi bitti.
Duydun mu?
Bitmiştir.
Var mısınız iddiaya?
Ben ciddiyim.
Aslında bakarsanız
gidip akademiye gireceğini de sanmıyorum.
Aynen.
Neticede bugün güzel
bir gündü.
Pekâlâ, hadi seni
eve bırakalım.
Rozeti de içime
atayım.
Ekip 19, 126 durumu
yaşanıyor.
Kuzey Peachtree
sokağı, 551 numarada şüpheli şahıs ihbarı.
Bebeğim o ihbarı
boşver.
Aslında yaklaşık bir
saat ortalarda olmayacağım.
Bak ne diyeceğim.
Bir daha düşündüm
de, anlaşılmıştır.
Ekip 19, Kuzey
Peachtree sokağı, 551 numaraya gidiyor.
- Anlaşılmıştır!
- Anlaşıldı.
Ne yapıyorsun?
Polis olmak
istiyorum demiştim.
Polis olmak istiyorum.
Ayrıca 126 durumu
ciddi olabilir.
Yeni doğmuş gibiyim.
Kendimi Action
Jackson filmindeki adam gibi hissediyorum.
- Gidelim.
- Bunu konuşmuştuk.
- Sen bu işe uygun
değilsin.
- Bu doğru değil.
Seni eve götürüyorum.
Bu hâlde eve gitmem,
olmaz öyle şey.
Bu iş iyi geçmezse yakandan
düşeceğim James.
Tüm bu polislik
muhabbeti bitecek.
Hatta iddiamı
yükselteyim.
Bu iş iyi geçmezse Angela'yı hemen arayıp ona bizzat
söyleyeceğim.
- Kendin kaşındın.
- Aynen öyle.
Bu sefer ne oldu?
Bu elemanları
sevmedim.
Bir iş var.
Kendine bir fedai
tut.
Biz artık bu işi beleşe yapmaktan sıkıldık.
Bu sefer ciddiyim.
Barın oradaki adam.
Diğeri de şu mavi
ceketli.
- Bir haftadır
mekanda takılıyorlar.
- Bu sefer haklısın
galiba.
Arabaya gidip
telsizden 211 durumu olduğunu ve destek yollamalarını söyle.
Tamam, oldu.
Ben!
- Ne yapıyorsun?
- Onunla konuşmak
istiyorum.
- Harekete
geçiyorlar!
- Herkes yere yatsın!
Yere yatın!
Hemen yere yatın!
Atlanta Polisi, herkes
sakin olsun!
Yok ya, ne sakin
olacaksınız?
Ortalık karışacak
şimdi.
- Ben!
- Efendim?
- Arabaya gidip
destek çağır.
- Olmaz.
Bak, vaziyet zaten
başladı bile.
- Ben hallediyorum.
- Ben!
- Yat yere!
- Oldu!
Kalk bebeğim, ağlama.
Gerçek değil bu, tezgah.
Şuna bak be!
Böyle bir güzelliğe silah
kalkar mı be oğlum?
Sen eğil canım,
aramızda bu kadar boy farkı olduğunu fark etmemiştim.
Sağ ol, bahşiş
vereceğim.
100 kağıt geliyor
birazdan.
- Sakin ol dostum.
- İndir silahını.
Rehinelerimiz var.
Olamaz James,
rehineleri varmış!
- Beni vurmayacaksın.
- Vururum!
Ateş edersen ben de
seni indiririm.
- Ben!
- Efendim?
- Geri çekil!
- Geri
çekilmeyeceğim.
Bir 126 vakasına asla sırtımı çevirmem.
Bu şaka değil
dostum, gerçek.
Haklısın James, bu
şaka değil.
Bunun şakası olmaz.
Şu anda çok ciddiyiz.
Kapa çeneni!
Öldürteceksin bizi
polis!
- Ağır ol kovboy.
- Tanrım!
Sana buradan gitmek
için bir şans tanıyorum tamam mı?
Silahını indirirsen rehine aldığını unuturum ikiniz de içeride
çok yatmazsınız.
- Hayır!
İtiraz ediyorum!
- İtiraz mı
ediyorsun?
İtiraz ediyorum,
beğenmedim.
Ben böyle yapmak
istemiyorum.
Bunu Bunu neden yapayım ki dostum?
Bu işi hemen burada halledebilecekken
neden uğraşalım ki?
Biri kazanacak, biri
kaybedecek.
Silahlar konuşsun!
- Ben!
- Ateş!
Ateş edin!
- Manyaksın lan sen!
- Evet, manyağım!
Bu manyağı da ancak
bir mermi devirir.
Sende var mı o mermi?
Deliyi öldürebilir
misin?
Öldür hadi!
- Ben, çekil oradan!
- Hadi, ne yapacağız
Tim?
Evet, ne
yapacaksınız Tim?
Sana, sırf sen karar
veremediğin için sormak zorunda kaldı.
Bir kez daha bir
zenci gidip beyaz ne diyorsa onu yapıyor!
Kendi kararını
kendin ver!
Tim, şimdi sana
geliyorum.
Ne yapacaksın?
Bu bir satranç
tahtası.
Ben kaleyim ve
filini almak üzereyim.
ama alamıyorum çünkü
vezirin elimde.
Hamlemi nereye
yapayım?
Neredeyim?
Sen gör diye durayım
en iyisi.
Beni görüyor musun,
görüyor musun?
Ateş et!
- Ben!
- Vuracağım lan!
Ateş et!
Ateş et!
Beni vurmaya çalıştı!
Kımıldama!
Ateş et lan, ateş et!
Gerçek bu James!
Harbiden oluyor.
Kımıldama sakın
evlat.
Tanrım, gerçek bu!
Ağır ol dostum.
Bir şey yapmadım ki.
Ağzını açayım deme!
Uzak tutun şu
manyağı benden!
Yavaş lan!
- Nereden başlasam
acaba?
- "Aferin"
diyebilirsiniz.
Ayaktakımından daha
iyi olduğun için kafana göre davranacağını mı sanıyorsun?
O zavallı sivili
olay mahaline nasıl getirirsin?
Böyle olacağını
bilmiyordum Komiserim.
Mekanın sahibi
sürekli yalandan ihbarda bulunur.
Bakmaya geldiğimiz zaman
ortalık karıştı.
Şahıslar vuruldu,
başka yaralanan yok.
Abartmaya ne gerek
var?
Madalya mı
istiyorsun?
Duydum ki onu
poligona götürmüşsün?
Askeri standartlarda
ve Omar'la bir alakası varmış?
Vay ispiyoncu ibne
Santiago.
Santiago söylemedi,
benim de senin gibi burada kulağıma bir şeyler çalınır.
Bu işin peşini bırak
demiştim.
Ama buralarda tek
başına takılıyorsun.
Yaptığın işlerin
yarısını bile bilmiyorum.
- Sonra sırf
"bana güven" diyorsun.
- Bana güvenmelisin.
Güvenini kazanmadım
mı?
Açık konuşayım.
Pisliğini bir yere
kadar gizlerim.
O yüzden yediğin
haltı temizle.
Yoksa ben senin
yerine yaparım.
- Hemen arabaya,
işin bitti.
- Neden?
Daha önemli 126'lar
mı var?
Ölümüme sebep
oluyordun neredeyse!
"Neredeyse"
sayılmıyor.
Buraya kadar, yürü
hadi.
Bitmedi daha.
Biraz daha
konuşacağım, söyleyeceğim başka bir şey var.
Şu an polis
olmayabilirim James, ama olacağım.
Duydun mu?
Olacağım.
Ve bu konuda elinden
hiçbir şey gelmez.
- Sana yardım etmeye
çalıştım.
- Yavaş!
Bana gelip sana
kendimi göstermem için bir gün ver dedin.
Sana bir gün verdim.
Hiç iyi sayılmazdın.
Sorunun cevabı
"hayır" yani.
Sana onayımı vermiyorum.
Senden onayını
isteyen yok.
Afganistan'da
değiliz, onu bir keçiyle almıyorum.
O kız beni seviyor
oğlum.
Her yerimi seviyor.
Kabullen artık bunu.
Ona ben bakıyorum,
sen değil.
- Sen mi?
- Ben!
Sen daha kendine
bakamıyorsun.
Bu işte bir gün bile
dayanamazsın.
Polis olup kendimi
öldürtecek miyim sanıyorsun?
- Onu yalnız
bırakacağımı?
- Bu konuşma
bitmiştir.
- Arabaya bin.
- İşte senin sorunun
bu dostum.
Bu yüzden bir
ortağın yok.
Tek geziyorsun çünkü
kimseye güvenmiyorsun.
- Er geç birine
güvenmen lazım James.
- Sana ölsem
güvenmem ben.
Sana canımı emanet
edemem.
Hele ailemin
hayatını hiç etmem.
Anlıyor musun?
Beni neden
sevmediğini bilmiyorsun bile.
Sebebini söyle!
Kendin de bilmiyorsun ki.
- Çünkü beni
tanımıyorsun James.
- Gayet iyi
tanıyorum.
Her durumdan
konuşarak sıyrılmaya çalışan palyaçonun tekisin sen.
Ne kadar büyük
olursa olsun.
- Bu bir polis için
çok kötü bir karakter özelliğidir.
- Tamam.
Şimdi arabaya bin de
gidelim.
- Arabaya falan
binmeyeceğim.
- Bineceksin.
Arabaya binmeyeceğim.
Yürü o zaman.
Daha önce yürümedim
mi sanıyorsun?
Yürürüm tabii.
- Sana yalvaracağımı
mı sanıyorsun?
- Hiç yalvarma,
yürüyeceğim ben!
Müsaadenle bineyim
ben, nerede olduğumu bilmiyorum çünkü.
Arkaya!
- Arkaya falan
oturmayacağım.
- Arkaya!
Hayır.
James?
James?
James?
James?
- Bari bırak ön
koltuğa oturayım.
- Kapa çeneni.
Ağzına şok
tabancasıyla vurmadan önce.
Bu dediğin yasadışı.
Hem de çok!
- Ne var?
- Patlakteker'e
olanı duydun mu?
Bu sabah merkeze
teslim olmuş.
Vandallık yaptığını
itiraf etmiş.
Çok tuhaf.
Tuhaf değil, çocuk
korkmuş.
Sokaklardan uzak
durmaya çalışıyor.
Omar'ın işi bu.
Patlakteker'i fark
etmişse kesin bizi de etmiştir.
Elimizi eteğimizi bu
işten çekelim, ne dersin?
Olmaz öyle şey tamam
mı?
- Sen gözünü açık
tut.
- Tamam, anlaşıldı.
Çok yazık.
Çocuk hapisten daha
yeni çıkmıştı, hemen geri döndü.
İşte burada yanlışın
var.
Patlakteker yaklaşık
iki yıldır hapiste değildi.
Kardeşi öyle demedi.
- Yavaş ya!
- Ne dedi?
Bunu yaptıktan sonra
sana hiçbir şey söylemeyeceğim.
Ne dedi?
"Kardeşimi
ispiyonlar mıyım sanıyorsun?
Hapisten daha yeni
çıktı.
" dedi.
Aynen böyle mi dedi?
Muhabbetleri çok iyi
hatırlarım.
Tanrı'nın bana bir
lütfü bu.
Bir ipucu daha
buldum.
Bugün ikinci ipucum
oluyor bununla ve durum böyle
olduğundan benim ön koltukta oturmam lazım.
- Yok öyle bir şey.
- Evet, var.
Çocuğun, Omar'ın
işlerini yapan bir kardeşi daha var tamam mı?
Hapisten kaçtı,
şehri terk etti.
Başka çaresi olmasa hayatta
geri gelmeyi göze alamazdı.
- Ne yapacağız peki?
- Kardeşini
bulacağım.
Yapma.
Yapma James, az önce yaptığımdan sonra böyle
mi olacağız?
- Ne yapmışsın?
- Sana durmadan
ipucu veriyorum be!
- Yok öyle bir şey.
- Yardım edebilirim.
Uzakta dururum,
ciddiyim.
- Reddedildi, senden
buraya kadar.
- İyi, tamam.
Beni eve götür.
Çekemem bunu.
- Eve gideceğim.
- Götürüyorum.
Eve gidip Komiser
Brooks'u arayacağım ve Omar dosyasına baktığını söyleyeceğim.
Bakalım o ne diyecek.
- Sakın ha!
- Arayacağım.
- Komiseri arayıp - Ha şunu bileydin!
İspiyoncu pezevenk.
İstediğini söyle.
İspiyoncu Pezevenk
Ben.
Bunlardan nerede
bulurum biliyor musun dostum?
Ha s.ktir!
Sessiz kalma hakkına Ben olmadığım için şanslısın!
James, camı kırdın!
S.ktir!
Gel buraya.
Gel buraya evlat.
Çek lan ellerini!
Ne yapıyorsun?
Seni bulduğumuz
yerde tekrar saklanacak kadar salak mısın Jay?
Göz önünde olacaksın.
Klasik taktik dostum.
Sırpların alışverişi
nerede olacağını söylesen iyi edersin evlat
yoksa klasik taktiği göstereceğim sana.
- Sana bir halt
söylemeyeceğim!
Neden geri döndün ki
Jay?
Bu iyice aile
geleneği olmaya başladı.
Ya bana alışverişin
yerini söylersin ya da mermi yarasıyla hapse girersin.
Seninle oynadığını
mı sanıyorsun?
Oyun oynayacak
zamanı var mı sanıyorsun?
Bu adam tam bir
manyak.
Sana silah
doğrulttuysa ciddidir demektir.
- Alışveriş nerede
olacak söyle.
- Nerede?
- Yalan
söylüyorsunuz!
- Yalan mı?
Hayır, bu gayet
gerçek.
Alışverişin nerede
olduğunu söylesen iyi edersin!
Nerede olacak, söyle.
Duydun mu?
Nerede olacağını
söyle!
- İkinizin de canı
cehenneme.
- Sahi mi?
Diyeceğin bu mu?
- Mermiyi tattırayım
mı sana?
- Hadisene!
Manyağı mı görmek
istiyorsun?
Göstereyim o zaman!
Nerede olacak söyle!
Söyle hem - S.ktir!
- Beni vurdu!
Üzgünüm.
- Vurdu lan tabii!
- Vurdum lan tabii!
- Yine vuracak!
- Hayır!
Hayır!
- Manyak çünkü.
Baş edemiyorum.
- Manyağım ben.
Baş edemiyorum, ben
karışmam arkadaş.
Manyağı göstereyim
mi?
Nasıl olurmuş
göstereyim.
Oyun mu oynuyorum
sanıyorsun?
Alışveriş nerede
olacak söyle!
Söyle çabuk!
- Tamam.
- Tamam.
Huber'ın dışında
terk edilmiş eski bir fabrikada olacak.
- Tamam.
- Terk edilmiş eski
bir fabrikada.
- Saat kaçta.
- 9'da.
Yalan söylüyorsan
diğer omzundan da ben vururum Jay, duydun mu beni?
- O manyağı benden
uzak tut yeter!
- Belanı mı
arıyorsun evlat?
Mermi mi yemek
istiyorsun?
Mermi manyağı
yaparım seni.
Chitty chitty bang
bang!
Alışverişi şimdi
yapıyorlar.
- Huber'daki eski
fabrikada.
- S.ktir.
Tamam, geliyorum.
Destek de
çağırıyorum tamam mı?
Tamam.
O silahı nereden
buldun?
Bardayken almıştım.
Götünden vurduğun
adam vardı ya ondan aldım.
- Yapma ya!
- Hemen!
- Al!
- Ananı!
Emniyet mandalı açık
sanmıştım.
Adamı konuşturdum
ama değil mi?
Evet, çok enteresan
sorgulama sesin var.
Güzel ve cırtlak.
Evet, orada biraz
gerildim.
O kadar yani.
Beni burada bekle.
- Ciddi misin?
- Ciddiyim tabii.
Seni bırakacak
vaktim olsaydı bırakırdım ama vaktim yok.
Benim sayemde buraya
geldik.
Sabahtan beri sana
yardım ediyorum!
- Öyle mi?
- Evet.
Bu yüzden mi az önce
birini vurdun?
Yanlışlıkla?
Haksızlık yapıyorsun.
Ondan önce de bir
şüpheliden seni öldürmesini istedin.
Yine o 126
durumlarından biri sanmıştım, biliyorsun.
Bu durum sıradan bir
126 durumu değil Ben.
Bu olay gerçek.
Yani şakanın zamanı değil
artık.
Senin ettiğin
yardıma benim ihtiyacım yok.
- Ben sadece - İlla direksiyona mı kelepçeleyeyim?
Hiç gerek yok.
Senin acemi nerede?
Vazgeçti, geri
götürdüm.
- Destek nerede?
- Geç kalacaklar
muhtemelen.
İçeri baktım.
Hepsi içeride,
alışveriş gerçekleşiyor.
Beklemeyeceğiz.
İçeri girdiğimde
milleti vurmaya başlayacağım haberiniz olsun.
- Bütün gün kimseyi
vurmadım.
- Biliyoruz
Santiago, hadi gidelim.
Akşama pizza yiyelim
mi?
Öğlen bir şey
yemedim.
Çok acıktım.
Harika olur bebeğim,
hemen arıyorum.
Çubuk penirlerden de
iste.
Bayılıyorum onlara!
- Pekâlâ, şöyle
yapacağız.
Ben -
Ne oluyor lan?
- Hadi be.
- Aynen öyle,
kımıldama.
Evet, sürpriz!
Sevmedim.
A, b, c, d, e, f, g,
h, i, j, k, l, m, n, o, p Olmuyor ya.
Siz iki şerefsizin
onca zaman Omar'ı koruduğuna inanamıyorum.
Parası iyi.
Ek ödemeler yok ama onları
da polislikten alıyoruz işte.
Anlamalıydım.
Açgözlü ibneler.
James, bir şey
verdiğimiz yok, iş adamı olduğumuz için satıyoruz.
Ve Omar artık
saklanmak zorunda kalmasın diye yatırım yapıyoruz.
Senin de yapman
gereken tek şey işin ucunu bırakmak.
İşin ucunu
bıraksaydın şu an burada olmazdık.
Artık işin sonu
senin için iyi bitmeyecek.
- O kadar emin
olmayın.
- İşbirliği yapmak istemediğin için bu
hâldeyiz.
İnan bana, bizim
için de kolay değil.
Tanrım!
S.ktir!
Teşekkürler.
Omar silahlarını
teslim ettiğiniz için minnettar.
Bu ne iş?
Yakında icabına
bakacağımız yarım kalmış bir iş sadece.
Omar için ikramiye
olacak.
- Artık iş yapabilir
miyiz?
- Evet, malı
görebilir miyim?
Victor.
- Böyle olması
gerekmezdi James.
- Güzel!
O paradan sen de
yolunu bulabilirdin.
Ben şahsen üzgünüm, çünkü
seninle hiç takılmadık.
Beraber maç
izlemedik, karı kızla takılmadık.
Yalnız olmak zor
olmalı.
Arkanı koruyacak
kimsenin olmaması.
Bak ne diyeceğim.
Bunun için bir
psikologa git sen en iyisi çünkü hayat
böyle yalnız geç Kusura bakma.
Unutmuşum, birazdan
öleceksin.
Ondan bir tane de
ben istiyorum.
Sen de kimsin?
Kim miyim?
Kim miyim?
S.ktir!
Güldürdün piç!
Bu anlaşmanın benim
olduğunu düşününce bayağı güldüm.
- Bunların benim
adamım olduğunu.
- Bir dakika.
Omar sen misin?
Evet.
Omar geldi.
Ne düşündüğünüzü
biliyorum.
Omar'ı görmeyi kimse
beklemiyordu ama geldim işte.
Neden peki?
Nedenini kimse
söyleyemez çünkü bu bir sürpriz.
Sürpriz bir
denetleme.
Size gülmenizi
tavsiye ederim çünkü bugün sonunda
benim gülücüğümü görmenize izin vermeye karar verdim.
Bana hoş geldiniz.
- Jay nerede?
- Jay mi?
Jay'i rehinecide
bıraktım çünkü çok ağır kalıyordu.
Herkes işimin hızlı
yapılmasını sevdiğimi bilir.
Böyle daha
profesyonelce oluyor.
Yanlış mıyım sevgili
Sırplar?
Uzun zamandır gözüm
üstünüzdeydi.
Sen!
Seni kutlayayım.
Evet.
Harika bir hafta geçirdin.
Duydun mu?
Bana senin gibi
adamlar lazım.
İyi bir adamsın,
biliyor musun?
Böyle devam et
delikanlı.
- Aslında sen Omar'a
bir silah ver.
- Silah mı?
Beni duymadın mı?
Az önce seni
övmüşken beni ekibimin önünde utandıracak mısın?
Omar'a bir silah ver
dedim.
Bir dakika, bir
dakika.
Omar'ın boyunun 1.
93 olduğunu
sanıyordum.
Şimdi boyum kaç?
Omar'ın boyu
hakkında fikrini söylemek isteyen biri daha var mı?
Yok mu?
Beni sınamak isteyen başka biri var mı peki?
Seni görmeyi
beklemiyorduk.
Ama işi bizzat
beraber yapmak daha iyi.
Öyle tabii.
Bunu görmek zorunda kaldın, kusura bakma.
Sizden bu davranışım
için özür diliyorum çünkü ben böyle biri değilimdir tamam mı?
Böyle şeyler
düşünmenizi istemiyorum bu da çok saçma.
Kusuruma bakmayın.
Şimdi müsaadenizle Miggs ve Santiago'yu tebrik ediyorum.
Bravo.
İşte bu.
Alkışlıyorum fark
ettiyseniz.
Alkışlamıyor muyum?
Evet!
Casuslarım benim.
Siz bana en büyük
ödülü getirdiniz.
James Payton.
- Ne yaptığını sanı - Kes lan sesini!
Konuşmaya hakkın yok
senin.
Seni öldüreceğim.
Aranızda bilmeyenler
vardır diye söyleyeyim James uzun
zamandır gece gündüz benim peşimde.
Ama beni asla
yakalayamaz.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü o da her zaman
en iyisini bildiğini düşünen insanlardan birisi.
Bazı insanların kimi
insanlara layık olmadığını düşünür.
O kişiyi daha
tanımasa bile.
Dinliyor musun?
Bugün günlerden ne
dersin koca adam?
Bugün öleceğin gün.
Muşamba falan
gerekebilir hatta.
İşini silahımla
bitirebilirim.
O da belki.
Ama keskin katana
bıçağımla da işini bitirebilirim.
Delik deşik olacağın
bir ölümden bahsediyorum.
Açıkçası bu bana
uyar.
Bırak da biraz
eğlenelim biz de.
Evet, benim de hoşuma
gider.
- Bir görelim
bakalım, hadi.
- İşte bu.
Tamam.
- Hazır mısın?
Hadi bakalım.
- Sakın!
- Kesmem lazım.
- Sakın dedim!
Ne yapacağım
sanıyorsun?
Yapmak zorundayım.
Evet!
İşte böyle olursun
aslan!
- Biraz daha
kesseydin.
- Kapat lan çeneni.
Gösteri atı mıyım ben?
Bitti artık.
Şimdi seni serbest
bırakacağım.
Evet.
Ben bu şerefsizi başka bir yere götürürken siz de burayla ilgilenin.
Kalk ayağa lan.
Hadi, yürü!
- Saçmalamaya
başlamıştı, iyi oldu.
- Teşekkürler.
Neye bakıyorsun sen?
Hiçbir şeye Omar.
- Omar mı diyorsun
bana?
- Devam edemez miyiz?
Saygının olmadığı
bir ekibi yönetmem.
- Ne?
- Yapmam!
Gel buraya!
Size bir şey
söyleyeyim.
Buradaki herkese
şimdi bir şey söyleyeyim.
Bu işin temeli
saygıdır!
Bana saygı duymayan bir
ekibe müsamaha göstermem.
Saygı soğuk yenen
bir yemektir!
İntikam olacak o!
Kim dedi onu?
Sen mi dedin?
İntikam soğuk yenen bir yemektir.
Kimsin sen?
Ben Omar.
Asıl sen kimsin?
Depomda ne işin var?
Ne oluyor burada?
İkisini de öldürün.
Dostlar lütfen.
Omar'ı kızdırmak
istemeyiz.
Sana bir şey
açıklayayım.
Omar şu an çok rahat.
Neden biliyor musun?
Çünkü Omar'ın üstüne
bir sürü silah doğrultulmuyor yeni eleman.
Benim gibi davranman
canımı sıkmıyor, her kimsen artık.
Asıl canımı sıkan
bunların bu palyaçoya inanması.
- Şu elemana sor
bakalım Omar kimmiş.
- Bilmiyorum, çok
acıyor.
- Roberto'yu mu
vurdun?
- Vurdum lan tabii.
Etkilendim.
Sorun şu ki Omar, Roberto'yu
vurursa S.ktir!
Omar, Roberto'yu
öldürür.
Seni sevdim ufaklık.
Taşaklı adamsın.
Omar sensin demek!
- Burada bekle.
- Vay be!
Seni böyle hayal
etmemiştim.
Sıradan bir zencisin.
Decatur çocuğusundur
muhtemelen.
İşte sen anca bu
kadar düşünürsün James.
Düşünmek pek senlik
bir şey değil.
Düşünseydin büyük
resmi anlardın, nerede olduğunu görürdün.
Etrafına bir bak
James.
Nerede olduğunu
görüyor musun?
Bu şehirde yapılan
en büyük silah kaçakçılığının tam ortasındasın.
Sen de dahil olabilirdin.
Ama sen hırsız polis
oynuyorsun.
Beni aradığını
sanabilirsin ama ben seni izliyordum.
Takip ediyordum.
Seni düşünerek çok
zamanımı ve paramı harcadım.
Hatta o kadar para
harcadım ki adamların artık bana çalışıyor.
Sizin paketlerde sorun
çıkmadı değil mi gençler?
- Çıkmadı efendim.
- Gel bize katıl dostum.
S.ktir et şu kendine
saygı saçmalığını.
O saçmalık sana
Florida'da ev almanı sağlamaz.
Hadi be.
Bak, herkes kazanan
tarafta olmanı istiyor James.
Ben de senin için
bunu istiyorum.
Sen ortalıkta, ben
de gölgelerde olacağım.
Bu şehri
yönetebiliriz.
İşte böyle,
bakıyorum merak ettin.
Sana bu teklifi son
kez yapacağım.
Ne diyorsun?
Omar benim!
- Bir sus lan!
- Susar mısın lütfen?
Kimse sana inanmıyor.
Geç lan şuraya.
Sana birazdan
döneceğim.
Söyle bakalım.
Ne yapıyoruz?
Çek ellerini
üstümden.
Adama villa vermeye
çalıştım.
Ama o sıradan bir
evde oturmak istiyor.
Sanırım idam
cezasını geri getirmek durumunda kalacağız.
Bak ne diyeceğim
Omar.
Hiç fark etmez.
Beni burada
harcayabilirsin çünkü hepimiz burada öleceğiz nasılsa.
- Öyle mi?
- Ne diyorsun sen?
Çok iyi biliyorsun!
Adamın Marko bana
her şeyi anlattı.
Bu bir tuzak.
Şu kasalarda var ya sırf
çakma mallar var.
- Bu doğru değil.
- Bu filmin sonunu
beğenmeyeceksin.
Kendi suikastına
tıpış tıpış geldin resmen.
Kasaları açıp
öğreneceğiz artık.
- Nereye gideyim?
- Buraya!
Delilik bu!
Delilik lan bu!
- Sakin ol!
- Sakin olamam!
Ha s.ktir!
S.ktir!
- James, bir silah
gördüm.
- Git al!
S.ktir!
Aldım, aldım!
Teker teker indir.
Hedefi görüş açına
al.
Seri ateş et.
Ateş et sadece!
Hadi bakalım.
Bir, iki, üç, hadi!
S.ktir!
Şarjörü çabuk
boşalanlardan değil sanmıştım bunu, öyleymiş!
Ne diyorsun sen?
Mermim bitti.
Ne yapıyorsun sen?
Oyundayken cephaneni
yerden toplaman gerekiyor.
Bu lanet bir oyun
değil!
Bekle!
Buldum bir tane!
- Tanrım!
- Gidelim!
Yine aynı, üçe kadar
sayıyoruz.
James dikkat et!
Hayatını kurtardım!
- S.ktir!
- Şimdi de ben senin hayatını kurtardım!
S.ktir.
- Hayatımı kurtar ve
beni buradan çıkar!
- Gidelim!
- Oradan gidemeyiz.
- Neden?
Çünkü orada
AK-47'leri var.
Muhtemelen Benelli marka iki de pompalı var.
Sesine bakılırsa
AR-15 de olabilir.
- Bunları duyarak mı
anlıyorsun?
- Oyunda var bunlar.
Çok iyi hatırlarım.
Platin levelda
oynayan adamım.
İşte geliyor!
Bakalım hoşunuza
gidecek mi!
- On numara
oyuncuyum yani.
- El bombası!
Ne yapıyorsun lan?
Geri atmak için 5
saniyemiz var!
- El bombası atmayın!
- Pimi çektim artık.
Bir tane daha!
<b>PATLAYICI -
James, para!
- Çabuk buraya gel
Ben!
Patlayacak!
Gidelim!
- İyi misin?
- Bir şeyim yok.
Bu mudur yani?
Çok kötü sayılmaz,
bundan daha büyük olacağını sanmıştım.
S.ktir!
Arabam!
Arka tarafa düştüğü
için hâlâ kullanabilirsin ama.
Ne oluyor amına
koyayım?
Artık kullanamazsın.
Evet, kesinlikle
kullanamazsın.
Az önce
kullanabilirdin de şimdi hayatta kullanamazsın.
- Buradan
gitmeliyiz, yürü.
- Taksiye falan mı
bineceğiz?
- Yürü!
- Tamam, peki.
Omar o silahlarla ne
yapacaktı?
Bir ordu kurup şehri
ele geçirecekti muhtemelen.
- Polislerin yarısı
zaten yanında.
- Onu durdurduk mu?
Şimdilik.
- Ne oldu?
- Yavaşla biraz.
- Parayı aldım
gördün değil mi?
- Evet, iyi işti.
Şunu tutsana,
çorabım ıslandı.
Çamura falan bastım
galiba.
Böyle olmasından
nefret ediyorum.
Bu ne?
S.ktir, vurulmuşsun!
Vurulsaydım
hissederdim herhalde.
İçin şu an
adrenalinle dolup taşıyor ondan hissetmiyorsun.
Ciddiyim ben.
- İşe bak.
- Ne var?
Kurşun delip geçmiş.
Tanrım!
Bacağımda bir delik
var!
- Vuruldum!
- Onu gayet açık
söylemiştim.
- S.ktir!
Acıyor artık.
- Tamam, otur
aşağıya.
Otur!
- Oturmayacağım,
vuruldum ben!
- Sakin ol.
Parmaklarımı
hissedemiyorum!
Parmaklarımı
hissedemiyorum lan.
- Kemerini ver.
- Vuruldum diye beni kemerle mi döveceksin?
- Turnike yapacağım.
- Tamam.
Biftek eti gibi
soğuk bir et bulman lazım dostum.
Yaranın üstüne
biftek koymalısın.
- Beni dinle!
- Dinliyorum.
- Vuruldum!
- İyileşeceksin.
Biraz kan kaybettin.
Hastaneye gitmen
lazım sadece.
- Kimse yok mu?
- Sakin ol!
Tamam, sakinim.
Sakinim.
- Alo?
- Bir sorunumuz var
Komiserim.
Farkındayım.
İşimizi zorlaştırma James.
Teslim ol.
Bir dakika, ne
diyorsun sen?
Bak, Santiago ve
Miggs rüşvetçi.
Çok komik, onlar da
senin için aynı şeyi söylüyorlar.
Marko ve arkadaşı
ifadelerini doğruluyor.
- Ne?
- Vurulduğumu söyle!
- Kes sesini.
- Tamam.
Bana inan Komiserim,
olaylar öyle olmadı.
Senin tarafındayım,
biliyorsun.
Gel hadi James.
Durumu daha beter
hâle getirme.
Neredesin?
Ayağım!
Turnike çok sıkı oldu galiba.
- Daha beteri olamaz
artık.
- Ambulans
çağırdınız mı?
- Geliyor mu?
- Hayır.
Çağıramayız da.
- Telsizleri
dinliyor olacaklar.
- Bu ne demek?
Artık tek başımayım
demek.
Tek başına değilsin.
Ben varım dostum.
Hadi seni hastaneye
götürelim.
Pekâlâ.
S.ktir!
Arabayı durdur.
Dur!
Bunun söylediğim
için üzgünüm ama araca el koymam gerek bayım.
- O rozet gerçek
bile değil.
- Ben polis
memuruyum, çıkmanızı istiyorum.
Arabamı silahsız
nasıl çalacaksın?
Haklısın.
Çık lan dışarı!
Kazağıma dikkat
moruk, kazağa dikkat!
Uyuşturucunuzu
bırakmayın!
İtfaiyeciler hâlâ Old
Fourth Ward bölgesi, Atlanta'da çıkan terk
edilmiş depodaki büyük patlamayı söndürmeye çalışıyorlar.
Aman, bana ne!
İki torba sıfır
negatifle başlayalım.
Ameliyathane hazır
olunca haber ver.
- Elimi tut James.
- Olmaz.
James, n'olursun!
Al, Angela'yı ara.
Onu sevdiğimi söyle
tamam mı?
Onu çok sevdiğimi
söyle.
Sana mesaj atmış.
- Ne demiş, okusana.
- Şey yazmış Çabuk
eve gel Çok azdım!
- Bir an önce eve
gel demiş.
- Bir an önce eve
gel mi?
- Tanrım!
- Bir şey yok, devam
edin.
James, ya onu bir
daha göremezsem?
- Doktor!
Doktor nerede?
- Buradayım.
- Ölecek miyim
Doktor?
- Hayır,
ölmeyeceksin.
Yemin et!
Ne oluyor James?
Ne oluyor?
Durum biraz karışık.
Bu durumu polise bildirmen lazım biliyorum ama biraz beklemeni istiyorum.
Nefes alamıyorum
Doktor.
Bana yatıştırıcı
lazım.
Bana biraz zaman
kazandır ki biz de bunu yapanın işi bitirmek için geri gelmemesini sağlayalım.
- James!
- Anlıyor musun?
- Pekâlâ.
Arkadaşın biraz kan
kaybetmiş, acısını hafifletmek için ona yatıştırıcı vereceğiz.
Sonra da müsait olan
bir ameliyathaneye alacağız tamam mı?
Çok teşekkürler
Doktor.
Hemşire hanım,
hastaya biraz morfin verelim, yarasını temizleyelim ameliyathane
müsait olunca haber ver.
- Peki Doktor.
Ona aldığımız
paradan biraz versek mi acaba James?
Neden bahsettiğini
hiç bilmiyorum.
Çok iyi biliyorsun,
para işte!
- Sorun yok Doktor.
- İsa olsa ne
yapardı?
Sus amına koyayım!
Neredesin Lotus?
Hapishanenin giriş
kapısını buldum, ağır ateş altındayım.
Boksurat23, şu
makineli tüfekli adamı indir.
Olumsuz, ağır ateş
var.
Kazanmak istiyorsan beni
dinleyeceksin!
- Pekâlâ.
- Bu bir oyun değil.
Oyun aslında.
S.ktir!
Biri koruma ateşi açsın.
Kapıya bakmam lazım.
Açabilirsin.
- Kim o?
- Santiago ve Miggs
geldi Angela.
Kapıyı açar mısın
bir zahmet?
Seninle konuşmam
lazım.
Ne oldu?
Her şey yolunda mı?
- Nasılsın?
- İyiyim.
- Biraz içeri
girebilir miyiz?
- Tabii, buyurun.
James'le sevgilini
arıyoruz.
Burada değiller,
değil mi?
Bir süredir
ikisinden de haber almadım.
Her şey yolunda mı?
Senin açından değil.
Bunu duydunuz mu
beyler?
O neydi lan?
Ne yapalım?
- Oyunu bitirelim
ibneler.
- Dur, iyice
dinleyin.
Miggs ve Santiago,
çıkın dışarı!
Bunu duyamıyor
musunuz?
Evet, bir sorun var.
Sana bir soru
sorabilir miyim?
Kaç gökkuşağından
yapıldın sen?
Çünkü şu an bir,
iki, üç trenkuşağı görüyorum.
"Trenkuşağı"
dedim.
Bak ne diyeceğim Ben.
Seni yanlış
tanımışım.
Yanlış tanımışım da
ne demek?
Angela'yla zor
zamanlar geçirdik.
Sürekli koruyucu
aile değiştirdik.
Hemen anne babamız
öldükten sonraydı.
Zordu dostum.
Angela konusunda
kimseye güvenmedim.
Onu, benim gibi
kimse koruyamaz.
Eskiden böyle
düşünürdüm.
Değişmek zordur,
bilirsin.
- Tamam, dert değil.
- Hayır.
Ona biraz daha
güvenmem lazım.
Kocaman bir kız oldu
artık.
Doğru erkeği nasıl
seçeceğini biliyor.
Vay be.
İşte budur be!
Hastayım bu şarkıya,
ondan zil sesim yaptım.
Nasıl açılıyor ya bu?
Kaydırmak lazım.
Çok tuhaf şeyler
bunlar.
- Şu dostun Boksurat
arıyor.
- Boksurat mı?
Aç çabuk!
Boksurat'la tanışman
için sabırsızlanıyorum.
Ona bayılacaksın.
- Alo?
- Kara Çekiç'le
konuşmam lazım.
- Şu an konuşamaz,
Ben'in kafa iptal.
- İshal falan
değilim ben.
Ne diyecektin?
Sanırım evinde bir
sorun var.
- Ne?
- Bağırıyorlardı.
- Ne zaman?
- Az önce.
Angela bağırıyordu.
- Kaç kişinin sesini
duydun?
- İki kişinin.
Miggs ve Santiago'nun.
- Adlarının bu
olduğuna emin misin?
- Evet.
Sağ ol Boksurat.
Tanrım, ne oldu?
Şu an bir canavara
benziyorsun.
Miggs ve Santiago, senin
evde Angela'yı tutuyorlar.
Ne?
Olamaz!
Otur aşağıya!
Yatıştırıcı aldın.
Bir yere gidemezsin.
Hayır, beni dinle.
İşi böyle
halledeceğiz, dinle.
Bana yardım
edeceksin.
Sen ve ben.
Bir de o.
Onu da yanımızda
götüreceğiz.
Üçümüz oraya gidip
canlarına okuyacağız.
Sana bir şey
olmasına izin veremem.
Angela beni öldürür.
Bugün başımızdan
geçen onca şeyden sonra bana hâlâ güvenmiyor musun?
Dostum bir ton ilaç
aldın.
- Bu adamları
gördünüz mü?
- Hayır, görmedim.
Emin misiniz?
- Hadi, oraya
gitmeliyiz.
- Yürü hadi.
Oraya S.ktir!
Bana yardım etmeliydin
James.
Dudaklarım mı
çatlamış benim?
- Alo?
- James, adamım!
Adamların Santiago
ve Miggs'le beraberim.
Sana selam vermek
isteyen biri var.
Üç kişiler ve
silahlılar.
Dokunma bana!
Eğer ona dokunursan derini
yüzerim senin.
Anladın mı?
Tehditler, tehditler.
Artık tipini
biliyorum.
Yüzünü gördüm.
Konuşmaya devam et, kardeşin
yaşamayacak.
Nasıl olacak James?
- Ne istiyorsun?
- Ne mi?
Paramı istiyorum.
- Tamam, bende.
- Hadi dostum acele et, sensiz başlamayalım.
- Yarım saate
oradayız.
- Ama çok yaklaştık!
- Aynen ama onlar
bunu bilmiyor.
Evet.
Az önce Platin level oyuncuyu aktif ettiler.
Hile yazmak yok!
Dikkatini toplamanı
istiyorum.
Planı uygula.
- Dikkatimi topladım.
- Zamanlama çok önemli.
- Tamam.
- Çabuk olmanı
istiyorum.
Haklayacağız onları!
- Dokunma bana.
- Seni çok mutlu
edebilirim.
Git bir kontrol et.
- Ha s.ktir,
ıskaladım!
- Ben?
- Yine mi sen?
- Neredesin lan?
Kafam bir dünya, acı
hissetmiyorum dayı!
- Bırak onu!
- James!
Omar, kımıldama!
- James!
- Param yanında olsa
iyi olur.
Bırak beni!
Kalk bakalım!
- Dur!
- Gel buraya, gel!
Ben!
Hayır!
Birazdan yanındayım
bebeğim.
Hiç acımadı zaten.
- Kara Çekiç!
- Kardeşimi nasıl
karıştırırsın lan bu işe?
Senin için yaptığım
onca şeyden sonra.
Kalk ayağa, kalk!
Bana saygı
duyacaksın.
Tamam, dinle.
Niyetim şey değil Puşt!
- Ben!
- Doymadın mı dayağa?
- Üzgünüm, çok büyük
bir hata yaptım.
- Artık çok geç.
Hayır!
Bırak beni.
Çek ellerini!
Silahın diğer ucunda
olmak nasıl bir his?
Her zaman kendini herkesten
üstün gördün.
Bütün takdirnameleri
aldın.
Bizi hep küçük
gördün.
Nasıl bir hismiş?
- Yap hadi!
- Kardeşimden uzak
dur!
- Amına - Harikasın bebeğim!
Ang, arkanda!
James!
James!
Beni deli etmeden yürü
çabuk!
- James!
- Yürü hadi.
Hayır!
Bırak beni!
- Omar!
- James!
- Bırak onu!
- Beni hayal
kırıklığına uğrattın James.
Sana iyi, çok iyi
bir teklifte bulundum.
Ama sen reddettin.
Hayal kırıklığına
uğramayı sevmiyorum, biliyorsun.
Bu anlaşmayı
engellemen dert değil, her zaman başka bir anlaşma yapılır.
- Teklifini kabul
ediyorum.
- Şimdi mi?
Hayır, şimdi ben ne
dersem onu yapacaksın.
Silahını indirecek,
kardeşinle birlikte uzaklaşmama izin vereceksin.
Şimdi olacaklar
bunlar.
- Bunu
yapamayacağımı biliyorsun.
- Peki ya şimdi?
- Ne olacak James?
- Vur onu James!
Sen kapat çeneni,
kımıldama.
Kımıldama yoksa
tepem atacak şimdi.
- Ne?
Ne?
- Hayır.
Hadi James.
Güven bana.
Zaman geçiyor!
Ne yapıyoruz?
Tamam.
Sakin.
Şimdi adam gibi
davranmak istiyorsun demek.
- Bırakıyorum.
- Bırakıyorsun
demek, tamam.
Elveda James.
Ağzının ortasına!
- Bu son hoşuna
gitti mi?
- S.ktir.
Oyun bitti kancık.
Kalkıyor!
James!
James, onu yakaladın
değil mi?
Yürü hadi.
Depoyu terk edene
kadar vurulduğumu fark etmedim bile.
Ama hiç panik
yapmadım.
Komiser geliyor.
- Şimdi ne
yapacaksın?
- Nasıl yani?
Üç yılın ardından sonunda
onu yakaladın.
Sadece ben yapmadım,
beraber yakaladık.
Onları hiç
sevmemiştim zaten.
Ne?
Hayır,
söylemeyeceğim.
Söylemeyeceğim.
Hayır, işte
görüşürüz.
- Gördün mü?
- Görmedim aslında.
Bana nasıl baktığını
görmedin mi?
- Hayır.
- Bana saygıyla
baktı James.
Sana millet depoda
ateş ederken yaptıklarımı anlatmadım bebeğim.
Herkes her yerde
tamam mı?
Ama benim gözüm
Omar'ın üstünde Omar.
Haberin olsun ölsem de teklifini kabul etmezdim.
Büyük resmi hiç
görmüyorsun James.
Ama seni de hiç
özlemeyeceğim.
Götürün onu buradan.
Ben istediğini yaptı
değil mi?
Yeterince etkilendin
mi?
Ölmedik.
O yüzden iyi iş
çıkardı bence.
Bana izin verdin.
Az önce bana onayını
verdi.
Duydun mu Ang?
James, az önce bana
onay verdin.
James, sakın gideyim
deme.
Gel buraya James.
Bebeğim bir yardım
etsene çünkü morfinin etkisi geçti.
Acayip ağrıyor.
James!
Bacağım yüzünden
peşinden koşamıyorum ama sana sarılmak istiyorum.
Film henüz bitmedi, bir yere ayrılmayın!
Şuna bakın kızlar.
Çok zevkli.
Çok zevkli, değil mi?
- Olmaz!
- Dur bir dakika.
Bu mangaldan her
zaman 4.
5 metre uzak durmanı
istiyorum.
James, başlama
lütfen.
Bana yaptığın şeyden
sonra yine bunun başına geçtiğine inanamıyorum.
Sana yaptığım şey benim
hatam değildi.
- Beni yaktın be!
- Bak ne diyeceğim.
Telefonumdan bir
siteye girebilirim.
Ve bu siteden bu
makineyi nasıl kullanacağımı öğrenebilirim.
Mangalımın başına
geçemezsin.
Bas geri.
Wi-Fi şifreni söyle.
- Olmaz.
- Bırak bağlanayım
sana.
Şifreyi söyle!
Şüpheli-vuruldu-23.
Başka bir ton şifre
seçebilirdin.
Uçak, motosiklet.
Bir sürü seçenek var
dostum.
Girdim, bak şimdi.
Girdim, çekil.
- Çekil.
Olmaz.
- James, bırak.
Hadi, kes şunu.
Buna hiç gerek yok.
Bu çok aptalca.
- Hayır, bas geri.
- Bana güvenir misin?
Ben birkaç hafta
sonra polis akademisinden mezun olacak adamım!
Bu sembolik bir şey
dostum.
- Tamam.
- Sağ ol!
- Ama altını yakman
gerekiyor.
- Beş dakika önce
yaktım zaten James!
İyiyim Angela!
Ben iyiyim!
Komşunu bir ara
istersen James.
Çünkü uçarken
köpeklerini öldürmüş bulundum galiba.
İkinci derece
yanıklarım olabilir millet.
Ne olur ne olmaz
üçüncü derece diyelim biz, çünkü şu an göğsüm acayip yanıyor.
« Prev Post
Next Post »