Şey (1982) The Thing
| |
109 dk
Yönetmen: John Carpenter
Senaryo:Bill Lancaster, John W. Campbell Jr.
Ülke: ABD
Tür:Korku, Gizem, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:24 Haziran 1982 (ABD)
Dil:İngilizce, Norveççe
Nam-ı Diğer:John Carpenter's The Thing
Oyuncular
Kurt Russell
Wilford Brimley
T.K. Carter
David Clennon
Keith David
Devam Filmleri
1982 - Şey
(372,237)8.1
2011 - Şey
(122,477)6.2
Özet
Güney Kutbu'ndayız. Norveçli 2 araştırmacı, tuhaf bir
şekilde bir Haski kurdunu çılgınca avlamaya çalışırken Amerikalıların üssüne
kadar gelir ve ölürler. Kurt kampa sığınır. Pilot MacReady ve doktor Copper
durumu araştırmak için helikopterle Norveçlilerin kampına giderler.
Açıklanamayan olayların izini taşıyan kamp yerle bir
olmuştur. Etrafta ölüler ve donmuş bir buz blokun içinde tuhaf bir nesne
vardır. MacReady ve Copper kendi üslerine döndüklerinde dehşet başlar. Masum
kurt köpeği, öldürdüğü herkesin şekline bürünebilen "şey"e
dönüşmüştür.
1951 tarihli Howard Hawks filminin John Carpenter imzalı bu
tekrar yapımı, John W. Campbell Jr.'ın esin kaynağı olan öyküsü Who Goes
There?'e daha sadık bir uyarlama. Carpenter New York'tan Kaçış yıldızı Kurt
Russell'a bir kez daha şans vererek ne kadar yerinde bir seçim yaptığını kanıtlıyor.
İlk vizyona girdiği sırada gişede çuvallayan gerilim dolu film, giderek
kültleşerek hakettiği kült mertebesine kısa sürede ulaştı ve yeni bir bilim
kurgu / fantastik janrının da öncülüğünü yaptı.
Alt yazı
ANTARKTİKA, 1982 KIŞI BİRLEŞİK DEVLETLER ULUSAL BİLİM
ENSTİTÜSÜ İSTASYON 4 Senin hamlen: Filin, atımı yer.
Benim hamlem: Atım,
kaleni yer.
Zavallı bebeğim.
Kaybetmeye başlıyorsun,
değil mi?
Senin hamlen: Şahın,
kalemi alır.
Benim hamlem: Kalem,
atını alır.
Şah mat.
Şah mat.
Seni hileci sürtük.
Childs, ne halt
ediyor bu?
Kampın etrafında
dolanıyor.
Peki kim bu?
Yan tarafında Norge gibi
birşey yazıyordu.
Bunlar, Norveçliler.
- George, sen iyi
misin?
- Evet, evet.
Ben iyiyim.
Siz gidip neler
olduğuna bakın.
Şu hale bak!
Sakin ol.
Sakin ol, oğlum.
Sakin ol, aferim.
Kışın kahrolasıca ilk
haftasına iyi başladık.
Haydi ama.
Sadece dört dikiş.
Alt tarafı bir sıyrık.
Öyle alçaktan uçarak ne
halt ediyorlardı?
Köpeğe mi ateş ediyorlardı
yoksa bize mi?
Bilmem, telaşlı ve
çıldırmış gibiydi.
Kapalı yerde
kalmaktan olabilir, kim bilir?
U.
S.
No.
31, McMurdo'yu arıyor.
Cevap verin, tamam.
U.
S.
No.
31, McMurdo'yu
arıyor, acil durum!
Cevap verin, tamam.
Harika.
- Haydi ama, yapma.
- Kimse yok!
Kimse mi?
Birine ulaş, kim olursa
olsun!
Bu olayı bildirmemiz
gerek!
Bak, iki haftadır bir
boka ulaşamadım!
Bu koca buz kübünde
birbirleriyle konuşan birileri olduğundan şüpheliyim.
ve sen kalkmış benden
birilerine ulaşmamı istiyorsun.
Belki de Norveç'le
savaştayızdır.
"Yüzbaşı"nın
ne zaman altıpatlarını kullanma şansı
bulacağını merak ediyordum.
Norveçliler ne
kadardır Antarktika'daymışlar?
Burada yazana göre
sadece 8 haftadır.
Kafayı yemeleri için yeterli
bir süre değil bu.
Saçmalama, Bwana.
Bence burada 5 dakika
kalmak bunun için yeterli.
- Git işine.
- Mesela, Palmer'ı
ele alalım.
Geldiği ilk günden
beri ne halde.
- Norveçliler kaç
kişiymişler?
- 10 kişiyle
başlamışlar.
- Geriye 8 kişi
kalmışlar.
- Bundan emin
olmalıyız.
O ikisi yeterince
çıldırmış gibiydiler.
Belki de buraya
gelmeden önce diğerlerini öldürmüş olabilirler.
- Yapabileceğimiz
birşey yok.
- Evet, var.
Gidip bakmak
istiyorum.
- Bu havada mı?
- Bennings?
Rüzgar önümüzdeki birkaç
saat hafif esecek.
Hafif mi?
Tamam, biraz hafife
alıyorum.
Ama zaten kısa bir
uçuş olacak.
Bir saat gidiş, bir
saat de dönüş.
Kahretsin, Doc.
Ben götürürüm.
Sorun değil.
Unut gitsin, Palmer.
Yine de düşündüğün
için sağol.
Gaz yağıyla dolu 15
bidon saydım.
- MacReady!
- Mac, kıyafetlerini
giy.
Hava bir hafta
düzelmeyebilir ve Norveçliler'e en
yakın biz varız.
- Benim için sorun
değil, Doc.
Yine de bir hiç uğruna
kendimizi riske atıyor olabiliriz.
- Sızlanmayı kes,
MacReady.
Yer ve gökyüzü
belirgin değil.
Eğer yolumuzu
kaybedersek, pilot ve doktorunuzdan olursunuz sonra.
Bulut tabakası
oldukça ince.
Havalanınca görüş
mesafeniz açılacaktır.
Karar senin, Mac.
Eğer uçamayız dersen,
biz de uçmayız.
Gerçekten de bu
çatlak İsveçliler'i kurtarmak mı istiyorsun?
Norveçliler.
- Ne tarafa gidiyoruz,
Doc?
- Güneybatı.
Yönü haritadan senin
tayin etmen gerekecek çünkü ben meşgul olacağım.
Mac gerçekten bunu
uçurabilir mi?
O, ne yaptığını bilir.
Nauls, şu zırvalığın
sesini kısar mısın?
Burada biraz uyumaya
çalışıyorum.
Hatırlarsan, bugün
bir kurşun yedim.
Tamam, Bwana.
Kısıyorum.
Burada kimse yok mu?
Hey, İsveçliler?
Onlar İsveçli değil,
Mac.
Norveçli.
Mac!
Tanrım!
Burada neler olmuş
böyle?
Haydi, Doc.
Taşınabilir video
ünitesi.
- Başka ne buldun?
- Hepsi Norveçce.
N'apıyorsun, Doc?
Önemli olabilir, yanıma
almak istiyorum.
Geç oluyor.
Acele edelim.
Birkaç odayı daha
kontrol edeceğim.
Hey, Copper.
Buraya gel!
Belki de bir fosil
falan ya da buza gömülmüş bir hayvandan
geriye kalanları buldular ve onu kazıp çıkardılar.
.
Ama nerede?
Şuraya bak.
Bu da ne böyle?
Bu bir adam mı yoksa başka
bir şey mi?
Bu herneyse, aceleyle
yakmışlar.
Bir kürek bulmama
yardım et, Doc.
- Bunu buduk.
- Tanrım!
Blair, hemen bir
otopsi yapmanı istiyorum.
- Birilerine
ulaşabildin mi?
- Birilerine ulaşmak
mı?
Binlerce mil
uzaktayız, adamım.
ve herşey iyiye
gitmeden önce daha da beter hale gelecek.
O zaman denemeye
devam et, Windows.
Denemeye devam et.
Bu Norveç'lide
herhangi bir sorun yok.
Fizyolojik olarak
normal.
Ne ilaç, ne alkol.
Hiçbir şey yok.
Pekala.
Bakalım, burada ne
var, bu şey her neyse?
İç organlar normal
gibi.
Kalp, Akciğer,
böbrek, karaciğer bağırsaklar.
Hepsi normal
görünüyor.
Bunu daha önce
seyretmiştim.
Clark, şu köpeği ait
olduğu yere, diğerlerinin yanına götürür müsün?
Tamam, olur.
Gir haydi.
Girsene, ne
bekliyorsun?
Oradaki şeyin ne
olduğunu bilmiyorum.
- Ama o şey herneyse
oldukça kızgın.
- Bennings, gidip
Childs'ı getir.
Nedir bu, neler
oluyor?
- Hey, Palmer.
Neler oluyor?
- Bilmiyorum.
Childs!
Mac, alev makinesini
istiyor!
- Mac neyi istiyor
dedin?
- Söylediğim şeyi
işte, acele et!
Lanet olsun!
- Yaklaşmayın.
- Mac, neler oluyor?
Hayır!
Hayır!
Tanrım!
- Yapma!
Yapma!
Hayır!
- Geri çekil!
Geri çekil!
Kıçını buraya getir
hemen!
Yak şunu!
Lanet olsun, Childs!
Yaksana şunu!
Aman Tanrım!
Oh!
Ohh!
Şuna bak, lanet
olasıca şey.
Burada sözünü
ettiğimiz şey bir organizma diğer yaşam
formlarını taklit ediyor, hem de mükemmel bir şekilde.
Bu şey, köpeklerimize
saldırdığında .
.
onları içine çekip, sindirmeye çalıştı.
Ve gelişme aşamasında
kendi hücreleri köpekleri taklit etmeye başladı.
Tıpkı burada olduğu
gibi, bu şey artık bir köpek değil.
Sadece bir taklit.
Ve bitirmesine fırsat
bırakmadan onu hallettik.
Neyi bitirmesine?
Köpekleri taklit
etmeyi.
Sakin ol, sakin ol.
Aferim.
Sakin ol, sakin ol.
- Clark?
- Evet?
Köpekle ilgili tuhaf
birşey dikkatini çekti mi ya da başka herhangi bir şey?
Tuhaf mı?
Yo, hayır.
Kayıt odasında
köpeğin ne işi vardı?
Bilmiyorum.
Bütün gün etrafta
dolanıp durdu.
Yani dün geceye kadar
köpeğin kafesinde olmadığını mı söylüyorsun?
- Doğru.
- Onunla ne kadar
süre yalnız kaldın?
Bilmiyorum.
Bir saat, belki bir
buçuk.
Ne diye bana öyle
bakıyorsun?
- Bilmiyorum.
- Ne?
Bilmiyorum.
Muhtemelen önemli
değil.
Hem de hiç önemli
değil.
Bu şeyi daha ne kadar
seyredeceğiz?
- Dokuz saat kadar.
- Bundan bir şey
öğreneceğimiz yok.
Galiba.
Norveçliler bu
görüntüleri nerede çekmişler?
Görünüşe göre zamanlarının
çoğunu kamplarının 5-6 mil kuzeydoğusunda
küçük bir yerde geçirmişler.
Bu da ne böyle?
Buzun altında gömülü
birşeye benziyor.
Şuraya bakın.
Termit patlayacılar yerleştiriyorlar.
O şey herneyse, sizin
bulduğunuz buz kütlesinden daha büyük.
İşte.
İşte burası.
Zamanlarının çoğunu geçirdikleri
yer burası.
Dışarısı berbat, rüzgarın
hızı 35 deniz mili.
Boşver.
Yine de gidip
bakacağım.
Yarım mil kadar doğu.
Tanrım!
Sence bu şey ne kadardır
buzun içindedir?
Etrafa saçılan
parçaların sebep olduğu etkiye bakılırsa
.
.
çok uzun zamandır burada olmalı.
Bence bence en az
100.
000 yıldır buza gömülü olmalı.
- Ve Norveçliler onu
havaya uçurdu.
- Evet.
Bilmiyorum.
Binlerce yıl önce
çakılıyor ve bu şey çarpmanın etkisiyle veya sürünerek dışarı çıkıyor ve buzun içinde donup kalıyor.
- Ben bu vudu
saçmalığına inanamıyorum.
- Childs bu her zaman olur, ahbap.
Sinekler gibi
gökyüzünden düşerler.
Hükümet herşeyi
biliyordur, değil mi Mac?
Sen bu vudu
saçmalığına inanıyor musun, Blair?
Childs?
Childs.
Tanrılar'ın Arabaları,
ahbap.
Aslında Günay Amerika
onlara ait.
Demek istediğim,
İnkalar'a bildikleri herşeyi onlar öğretti.
Haydi ama, MacReady.
Bir şekilde
Norveçliler bunu bulmuşlar .
.
ve kazıp buzdan
çıkarmışlar.
- Evet, Garry.
Kazıp çıkarmışlar.
Onu kamplarına
götürüp, buzlarının erimesini sağlamışlar.
Uyandığındaysa,
muhtemelen ruh hali pek iyi değilmiş.
- Bilmiyorum, ben - Hangi saygısız şahsiyet mutfaktaki çöp kutusuna kirli çamaşırlarını
attı, söyleyin?
Bundan sonra
mutfağımı temiz istiyorum, anlaşıldı mı?
Mikroplara özgürlük!
Bu pislik buzun
içinde binlerce yıl geçirdikten sonra nasıl uyanabilir?
- Ve nasıl bir köpek
gibi görünebilir?
- Hiçbir fikrim yok.
Çünkü o bizden
tamamen farklı.
Çünkü o uzaydan
gelmiş.
Ben nereden bileyim?
Gidin ona sorun.
Sen bunlara inanıyor
musun, Blair?
YABANCI HÜCRE KÖPEĞİN
HÜCRESİ ASİMİLASYON ASİMİLASYON TAMAMLANDI.
KÖPEĞİN HÜCRELERİ
TAKLİT EDİLDİ.
İSTİLACI ORGANİZMANIN
EKİPTEN BİR VEYA .
.
DAHA FAZLA İNSANA BULAŞMIŞ OLMA İHTİMALİ: % 75 EĞER İSTİLACI
ORGANİZMA SİVİL BÖLGELERE ULAŞIRSA .
.
İLK TEMASTAN 27.
000 SAAT SONRA BÜTÜN DÜNYA NÜFUSUNA BULAŞIR.
Mac, bu şeyleri
laboratuvardan depoya taşıyoruz.
Gelip eşyalarını alır
mısın?
Hemen geliyorum, Doc.
Düz devam et.
Tam buraya bırakalım.
Afedersin, Mac.
Eşyalarını buradan
alman gerek Doc, bunları saklayıp kilit altına
almamızı söyledi.
- Seninle konuşmam
gerek.
- Konuşamayacak
haldeyim, Fuchs.
Sadece kulübeme
gidip, sarhoş olmak istiyorum.
- Mac, çok önemli.
- Sorun nedir?
- Dışarıda.
- Dışarısı 40
derecenin altında.
Öyleyse dozerde
konuşalım.
Lütfen, Mac.
Bence bu şeyleri
hemen yakmalıydık.
Yüzyılın buluşunu
yakamayız.
Bu şey birilerine
Nobel Ödülü kazandıracak.
Anahtarlar sende mi?
Gidip onları
Garry'den al.
Malzemelerin bazılarını
buradan götürmek istiyorum.
Blair'le ilgili bir
sorun var.
Kendini odasına
kilitledi ve kimseyle konuşmuyor.
Laboratuvardan
defterlerinden birini aldım.
Şunu dinle.
"Milyonlarca
gezegende milyonlarca yaşam formunu taklit etmiş olabilir.
" "Her an onlardan birine dönüşebilir".
"Şimdi de
dünyadaki yaşam formlarını istiyor.
.
" Hava soğumaya başladı
- ve iki gündür de uyumadım.
- Bekle biraz, Mac.
"Yaşam formunu
ele geçirmek için yalnız ve yakın temasta olması gerek.
" - "'Bukalemun' karanlıkta saldırıyor.
" - Blair kafayı mı sıyırdı, nedir bu?
Lanet olsun, MacReady.
"Yakılan
kalıntılarda hala hücresel aktiviteler
var, henüz ölmedi" Haydi gidelim, Bennings.
Biraz uyumam gerek.
Lanet olsun.
Sen gidip doktoru
getir.
Garry'i bulacağım.
Blair'in odasında
buluşuruz.
Tamam.
Bennings'e birşeyler
oluyor!
Bennings tam
buradaydı, Mac!
Yemin ederim, o şey
Bennings'i yakalamıştı!
- Windows, yaklaşma!
Ondan uzak durun!
- Sakın ona
dokunmayın!
Yaklaşmayın, geri
çekilin!
Bu, Bennings değil!
- Tanrım!
Ona neler oldu öyle?
- Eğer bitirmeye
zamanı olsaydı o şey, Bennings gibi
görünüp, onun gibi konuşup ve onun gibi davranacaktı!
- Sen neden
bahsediyorsun, anlamıyorum.
- O şey, onlardan
biriydi ve Bennings'i taklit etmeye çalışıyordu,
Garry.
- Haydi ama.
- MacReady,
Bennings'i 10 yıldır tanırım.
O benim arkadaşımdı.
Geriye kalanları da
yakmalıyız.
Pekala, geri çekilin.
Hepsinin bu kadar
olduğuna emin misin?
Depoyu temizledik,
laboratuvarı da.
Geriye birşey kalmadı.
Blair nerede?
Blair'i bulamıyorum.
Peki diğerleri nerede?
Windows telsiz
odasında, hala birilerine ulaşmaya çalışıyor.
Diğer herkes kayıt
odasında.
Sen de git.
Hemen arkandan geliyorum.
Blair?
Blair?
Sakın içeri girmeyin!
Silahım ve baltam var!
Girmeyin, sizi lanet
olasıcalar!
Buraya giremezsiniz,
duydunuz mu beni?
- Silahı var, Mac!
- İşlerime karışan
olursa, onu öldürürüm!
Tanrım!
Helikopteri bir güzel
halletmiş.
Childs, gidip bak
bakalım, çekiciye de bozmuş mu?
Kimse buraya girip
çıkamaz!
Hiç kimse!
Siz beyler,
çıldırdığımı düşünüyorsunuz!
Tamam, öyle olsun!
Çoğunuz burada neler
olduğunu bilmiyorsunuz!
Ama eminim
bazılarınız da neler olduğunu çok iyi biliyordur!
Tanrım!
Helikopteri ve
çekiciyi halletmiş, ve geriye kalan köpekleri de öldürmüş.
Garry, bekle biraz!
Bekle biraz!
Pekala, Childs.
Dolanıp harita
odasının kapısına git.
- Konuş onunla.
- Tamam.
Git haydi.
Norris, laboratuvardan
bir masa getir.
O şey sadece bir
köpek olmak mı istiyor sanıyorsunuz?
Hiç bir köpek dışarının
soğuğunda binlerce mil yol katedemez.
Hayır, anlamıyorsunuz!
O şey hepimize
dönüşmek istiyor!
Bir hücre bile
kaçarsa eğer, yeryüzündeki herşeyi taklit edebilir!
- Ve hiç birşey onu
durduramaz!
- Pekala, Blair.
Yeter artık, kimseyi
incitmek istemiyorsun.
Seni geberteceğim!
İyi vuruştu, MacReady.
- Pekala, getirin onu.
Kaldırın.
- Tamam.
Pekala, tamam.
Yürü haydi, Blair.
- Peki ya senin
kulüben, MacReady?
- Onu kulübemde
istemiyorum.
Onu malzeme odasına
kilitleyeceğiz.
Neden buradayım?
Kendi iyiliğin için,
Blair ve tabii bizim.
Nasılsın, ihtiyar?
Kime güveneceğimi
bilmiyorum.
Ne demek istediğini
anlıyorum, Blair.
Bugünlerde güven zor
bulunan bir şey.
Bak ne diyeceğim,
neden sadece Tanrı'ya güvenmiyorsun?
Gözünü Clark'tan
ayırma.
Ne?
Gözünü Clark'tan
ayırma dedim.
Ve onu yakından izle,
beni duydun mu?
Şimdi de telsiz
bozuldu.
- Bütün diğer araçlar
da öyle.
- Tamamen bağlantımız
kesildi.
Bütün yapabileceğimiz
bahara kadar dayanıp kurtarma ekibini beklemek.
Hayır, bekleyemeyiz.
Bu kampta birisi
göründüğü gibi değil.
Birimiz veya ikimiz şu
an öyle olabiliriz.
Ama bahara kalırsak hepimiz
öyle oluruz.
Kimin insan olduğunu nasıl
anlayacağız?
Eğer ben bir taklit
olsaydım, hem de mükemmel bir taklit .
.
o şeyin gerçekten ben olduğumu nasıl anlardınız?
Test etmenin bir yolu
var mı, Doc?
Evet, olabilir.
Belki serumlardaki kanla test edebiliriz.
- Nasıl yani?
Her birimizden kan
örneği alırız.
Sonra serumlardaki
kirlenmemiş kanla birleştiririz.
Eğer bir reaksiyon
olursa, kimin insan olmadığını anlarız.
Depoda hepimizin
temiz kan örneği var.
Tamam öyleyse, hemen
başlayalım.
Gözün Clark'ın
üstünde olsun.
O köpekle çok yakındı.
Tamam.
Mac, Blair'in
yardımına ihtiyacımız var.
İçimizden bir tek o
bu organizmanın neler yapabileceğini
biliyor.
- Onu boşver, Fuchs.
Ama gidip onun bütün
notlarını toparla ve gözden geçirmeye başla.
Garry!
Hey, çocuklar.
Buraya gelin!
Ne oldu?
- Birisi bütün kan
örneklerini halletmiş!
- Ne?
- Clark nerede?
- Buradayım.
Dur biraz, dur biraz.
Kilit kırılmış mı?
Hayır, zarar görmemiş.
Biri onu açmış,
kapamış ve sonra kilitlemiş.
Harika.
Kimin ulaşmaya
yetkisi var?
Sanırım bir tek benim.
Tek anahtar da bende.
Bu test işe yarar
mıydı, Doc?
- Sanırım öyle, evet.
- Belli ki birisi
daha böyle düşünmüş.
Öyleyse anahtarı kim
kullanmış olabilir?
Hiç kimse!
Anahtarı ihtiyacı
olduğunda sadece doktora verdim!
Biri anahtarı senden almış
olabilir mi, Doc?
Nasıl bilmiyorum.
İşim biter bitmez
iade ediyordum.
Harika.
- En son ne zaman
kullandın?
- Birkaç gün önce.
Sanırım birisi onu
benden aldı.
Yapma!
Anahtar her zaman
kemerine bağlıydı.
Birilerini suçlamak Kesin şunu!
Buna değmez!
Anahtarla bir tek
doktorun işi var.
Dur biraz!
Birkaç kez sen de
burada bulundun.
Test fikri doktora
aitti.
- Yani bu onu aklıyor
mu?
Saçmalık!
- Peki ne diye - Kapa çeneni, ahbap!
- Windows!
Windows!
Bırak silahı.
- Hayır.
- Tam kafana nişan
alıyorum.
Hepiniz Garry'i
dinleyip, emirleri ondan mı alacaksınız?
O şeylerden biri
olabilir!
Windows, bekle biraz.
Sadece sakinleş.
Silahı indir, indir
şunu hemen.
- Garry kimseyi
incitmek istemiyor.
- Doğru.
Silahı yere bırak.
Sen de bırak silahını.
Doktoru bilmiyorum ama size yemin ederim ki, o kan dolabının
yakınına bile gitmedim.
Fakat eminim hepiniz
kendinizi daha iyi hissedeceksinizdir eğer
başka biri emirleri verirse.
Norris, eminim kimse
sana itiraz etmez.
Üzgünüm, çocuklar.
Ama ben ben ben
bunu istediğimden emin değilim.
- Ben yaparım.
- Cehenneme kadar
yolun var.
Biraz daha sakin biri
olmalı, Childs.
Pekala.
İnsan olduğumu
biliyorum.
Ve siz o şeylerden
biri olsaydınız eğer, hemen üstüme saldırırdınız.
Demek ki bazılarınız
hala insan.
.
Bence henüz kendini
göstermek istemiyor.
Taklidin içinde
saklanmak istiyor.
Mecbur kalırsa
savaşacaktır.
Ama açığa çıkarsa
yaralanabilir.
Eğer hepimizi ele
geçirirse ve başka düşmanı olmazsa onu öldürebilecek kimse kalmaz.
İşte o zaman, o
kazanır.
Altı saat içinde bir
fırtına bizi vuracak.
Kimin kim olduğunu
bulacağız.
Pekala.
Doc, Garry ve Clark.
Üçünüz diğerlerinden
uzaklaşın.
Norris.
Sen ve Childs, onlara
morfin yapın.
Sonra onları
bağlayıp, gözlerinizi üzerlerinden ayırmayın.
Fuchs, yeni bir test üzerinde
çalışmaya başla.
Doc'un yardımına
ihtiyacım olacak.
Evet, beni uyutmak
istemezsin.
Mac, ben bir mahkum
değilim!
Bırak ben yapayım.
İğneyi kolumda kıracaksın.
Hayır, Doc.
O işini iyi yapar.
İşim bittiğinde bu
kaseti saklayacağım.
Eğer hiçbirimiz
başaramazsak, en azından bir kaydımız olacak.
Fırtına bizi vuralı
48 saat oldu.
Hala elimizde birşey
yok.
Son birşey daha.
Sanırım o şey, sizi
ele geçirirken elbiselerinizi parçalıyor.
Windows bir parça
elbise buldu.
Ama üzerindeki isim
etiketi kayıptı.
Yani kimin olduğu belli
değil.
Kimse Kimse kimseye güvenmiyor artık.
Ve hepimiz
yorgunluktan ölüyoruz.
"Kimse kimseye
güvenmiyor artık.
" Yapabileceğimiz başka birşey yok.
Beklemek dışında.
R.
J.
MacReady, helikopter
pilotu.
U.
S.
İstasyon No.
31.
Henüz bir şey bulamadın
mı?
Sadece bir iki fikir.
Fakat, MacReady.
Düşünüyordum da Bu şeyin küçük bir parçası bile bütün
organizmayı ele geçirmeye yeterliyse
eğer herkes yemeğini kendi hazırlasa daha
iyi olur.
Sadece konserve
yememiz gerektiğini düşünüyorum.
Tamam.
Kim o?
Fuchs'ı gören oldu mu?
Birisi
laboratuvardaki sigortayı attırmış.
Bir saattir ışıklar
yok.
Birimiz ona ulaşmış
olmalı.
Pekala, onu bulmamız
gerek.
Nauls, neden bizimle
gelmiyorsun.
Dışarıya bakacağız.
Palmer, sen ve
Windows içeriyi kontrol edin.
Ben Windows'la gitmem.
Ben onunla gitmem.
Childs'la gideceğim.
- Canın cehenneme,
Palmer!
- Ben seninle
gitmiyorum!
- Benim de seni
istediğimi kim söyledi?
- Pekala, kesin şu
saçmalığı!
Windows, benimle
geliyorsun.
Norris, sen burada kal.
Üçünden biri
kıpırdarsa, kızart.
Herhangi birşey
duyarsan, alarmı çal.
Ne olursa olsun,
hepimiz 20 dakika sonra tekrar burada buluşuyoruz!
Ve herkes kiminle
birlikteyse ona dikkat etsin hem de çok
dikkat etsin.
Hey, Blair!
Blair, Fuchs'ı gördün
mü?
Artık burada kalmak
istemiyorum.
Tekrar içeri dönmek
istiyorum.
Tuhaf şeyler
duyuyorum.
Çok tuhaf şeyler.
- Fuchs'a rastladın
mı?
- O, artık Fuchs
değil.
O, artık Fuchs değil.
Kimseye zarar
vermeyeceğim.
Artık bende bir sorun
yok.
Daha önce varsa bile artık
daha iyiyim.
Dönmek istiyorum.
Söz veriyorum.
Göreceğiz.
Hey, dur biraz.
Bekle, Mac.
Tekrar içeri dönmek
istiyorum.
Anlamıyor musun?
Ben iyiyim.
Çok daha iyiyim.
Kimseye zarar
vermeyeceğim.
Aranıza dönmeme izin
vermelisiniz.
Durun!
Bu, Fuchs mı?
Evet.
Neden onu yaksın ki?
İşaret fişeği.
Belki de Fuchs o şeyi
yakmaya çalışmıştır.
Belki de kendini
yaktı o şey, onu ele geçirmeden önce.
Harika!
Şimdi ne yapacağız?
İçeri gidip
diğerlerine Fuchs'ı bulduğumuzu söyle.
En kısa sürede biz de
geliyoruz.
- Nereye gidiyoruz?
- Kulübeme.
Ne halt etmeye?
Çıkarken kulübenin ışıklarını
kapatmıştım.
Ne kadar süredir
dışarıdalar?
40 - 45 dakika oldu.
Kapıları kapatmaya
başlasak, iyi olacak.
Hey!
Hepiniz buraya gelin!
Açın şunu!
Kapıyı açın hemen!
Açın haydi, açsanıza!
Kapat hemen.
MacReady nerede?
- Kulübesindeyken onu
atlattım.
- Onu atlattın mı?
Evet, etrafı kontrol
ediyorduk.
Bunu buldum.
Bakın.
MacReady'nin gaz
sobasına sıkışmıştı.
Rüzgar onu savurmuş
olmalı ama sanırım onu bulduğumu MacReady farketmedi.
Dönerken arkamda
kaldığına emin olunca onu atlattım.
- MacReady?
- O da onlardan biri.
- O şey, onu ne zaman
ele geçirdi ki?
- Bilmiyorum.
Her an her yerde onu
ele geçirmiş olabilir.
- O şey MacReady'i de
ele geçirdiyse.
- Haydi ama, Childs.
Yapma!
- Işıklar
kesildiğinde olmuş olmalı!
- Mükemmel bir
zamanlama.
Doğru!
Sen de onların kaybolduğunu
söylemiştin.
Peki ya sen, Windows?
Sen neredeydin?
Palmer, sana şu lanet
çeneni kapamanı söyledim!
Işıklar kesildiğinde
sen neredeydin?
O şeyin de istediği
bu: Bizi birbirimize düşürmek!
Çocuklar!
Bu, MacReady.
Şhh!
- Kapıyı açalım.
- Olmaz!
- Sizce o şeylerden
birine mi dönüştü?
- Bunun için bolca
vakti vardı.
Hiçbir insan klavuz
ipi olmadan buraya kadar gelemez.
Açalım şu kapıyı
hemen!
Niye onu içeri almak da
bu kadar isteklisin?
Çünkü çok yakın!
Onu yakmak için en iyi
şansımız bu olabilir!
Hayır!
- Bırakalım dışarıda
donup gebersin.
- Childs, ya onun
hakkında yanıldıysak?
N'olmuş, sadece
yanılmış oluruz!
Arka pencere!
Tamam, pekala!
Başka seçeneğimiz
kalmadı!
Lanet olsun!
Anahtarlar ondaydı!
Neler oluyor?
Alt tarafı halatınız kopmuştu.
Bu saçmalık, Childs.
İpi benim kestiğimi
çok iyi biliyor.
Sen ölü bir adamsın, MacReady!
ya da zaten öldün,
her neye dönüştüysen!
Benimle uğraşan
olursa bütün kamp havaya uçar.
Haydi, Childs.
Yak beni.
Şu aletleri yere
bırakıp, geri çekilin.
Çekilin haydi,
uzaklaşın.
- Seni aşağılık - Sen de aynı şeyi yapardın.
Onunla tartışma.
Diğerleri nerede?
Yaklaşmayın, çok
ciddiyim!
Sakin ol, MacReady.
Sakin ol, ahbap.
Haydi ama!
Evet.
Evet, ahbap.
Sadece sakin ol.
Biriniz bana
dokunursanız, hepimiz gideriz.
Nefes almıyor!
Gidip doktorun
iplerini çöz.
Onu buraya getir,
diğerlerini de öyle.
Şu andan itibaren
kimse gözümün önünden ayrılmasın.
Şuraya yatırın.
Demek siz tatlı
çocuklar kendinize küçük bir idam
partisi hazırlıyordunuz, ha?
Aslında seni
hemencecik şurada halletmem gerek, Nauls.
Elbisemin bir
parçasının sobanın yanına biri tarafından yerleştirilebileceği jürinin dikkatini çekmedi mi?
Buna inanacak değiliz
ya.
Şu zırvalığı kesin
hemen!
Windows, elektroşok
cihazını hemen buraya getir!
Uçlarına jel de sür!
Eninde sonunda uyuman
gerekecek, MacReady.
Uykum oldukça
hafiftir, Childs.
Eğer biri beni
uyandırmaya kalkarsa ha-hah.
Hazır!
- Hazır!
- Hazır.
- Yanıyoruz, MacReady!
- Geri çekilin!
Henüz değil!
- Yanıyoruz dedim!
- Bekleyin!
Tamam, gidin haydi!
Windows!
Windows, buraya gel
hemen!
Kafa buluyor
olmalısın.
- Aklından ne
geçiyor, MacReady?
- Küçük bir test.
Windows, sen ve
Palmer herkesi sıkıca bağlayın.
- Ne için?
- Kendi iyiliğiniz
için.
Haydi, şunu
haklayalım!
Hepimizi birden
havaya uçuracak değil ya!
Hayır, yo!
Bekleyin biraz.
Bekleyin.
Mac'in söylediğini
yapalım.
Yani, Norris'i anında
harcadı, değil mi?
Çok yakınsın, Clark.
- Beni bağlayamazsın.
- Öyleyse seni
öldürmek zorunda kalırım.
Haydi öldür beni.
Çok ciddiyim.
Eminim yaparsın.
- Bu saçmalık, Mac!
- Bitir şunu, Palmer.
Onlar ölü, Mac!
- Windows?
- Ha?
Sen de Palmer'ı bağla
hemen.
Herkesten biraz kan
alacağız.
Böylece kimin o şey
olduğunu öğreneceğiz.
Norris'in halini
gördüğümde bu fikir aklıma geldi.
Belki de o şeyin her
bir parçası bir bütündü.
Her küçük parçası
ayrı bir birey sanki hayatını korumaya çalışan
bir hayvan.
Bildiğiniz gibi, birinin
kanı aktığında akan şey sadece bir
dokudur.
Ama içinizden
hanginiz o şeyseniz, kanı zarar gördüğünde tepki gösterecek.
Hayatta kalmaya çalışacak sıcak iğneden uzaklaşmak isteyecek.
Şimdi de sen.
Güzel.
Tamam, geri çekil.
O tarafa geç.
Sanırım sen temizsin.
Pekala, silahı al ve
gözünü onlardan ayırma.
Şimdi size zaten
bildiğim bir şeyi göstereceğim.
Bu tam bir saçmalık.
Şimdi de Doktor ve
Clark'ı deneyelim.
Şimdi de Clark.
Demek Clark insanmış?
Bu durumda sen katil
oluyorsun, değil mi?
Şimdi Palmer.
Tam bir saçmalık.
Bu hiçbir şeyi
kanıtlamaz.
Eminim öyle
hissediyorsundur, Garry.
Kan örneklerine bir
tek sen ulaşabilirdin.
En son seni test
edeceğiz.
Benden uzak dur!
MacReady, yak şunu!
Neler oluyor?
Vur şunu, vur haydi!
Ateş etsene!
MacReady, ateş et!
- Vur onu, Mac!
- Vursana!
Windows!
Vur şunu!
Çıkarın beni buradan!
Windows!
Lanet olsun!
Çıkarın beni buradan!
MacReady!
- Gel hemen!
- Çabuk, haydi!
Acele et!
Geri geliyor!
Yak şunu!
Yak haydi, Tanrı
aşkına!
- Yak onu!
Yak haydi!
- Acele et, MacReady!
Yap haydi.
Kurtarın beni şuradan!
Çözün iplerimi hemen!
Çözsenize şu lanet
ipleri!
Haydi, kurtarsanıza
şundan beni!
Hadisenize, kurtarın
şuradan beni!
Kesin şu ipleri,
lanet olsun!
Biliyorum, siz beyler
bir sürü şey atlattınız.
Ama eğer zaman
bulursanız kışın geri kalan kısmını bu lanet koltukta bağlı geçirmek istemiyorum!
Childs Blair'e test yapmaya gidiyoruz.
Eğer biz yanında
olmadan, Blair geri dönmeye çalışırsa yak
onu.
Mac, kapı açık.
Dışarı nasıl çıktı?
Kapı dışarıdan
sürgülüydü.
Blair?
Hey, Blair!
Orada mısın?
Sana vermek
istediğimiz birşey var!
Görünüşe göre Blair
burada bayağı meşgulmüş.
- Bu da ne?
- Blair'in yaptığı
şey işte.
Bir çeşit gemi.
Helikopterden çaldığı
parçalar.
Akıllı piç kurusu.
Parça parça bir araya
getiriyor.
Nereye gitmeye
çalışıyordu ki?
Burası haricinde her
yere.
Hey, çocuklar.
Buraya gelin.
Buraya gelin.
Sanırım Childs'ı
dışarıda, kampın girişinde gördüm.
- Dışarıda ne halt
ediyor?
- Bilmiyorum.
İşaret fişeğin var mı?
İçeri dönüp jeneratörü
havaya uçurdu.
6 saate kadar hava
-100 dereceyi bulacak.
Bu intihar!
O şey için değil.
Belki de donmak
istiyor.
Kurtuluş yolu
olmadığını anladı.
Kurtarma ekibi onu
bulana kadar uyumak istiyor.
N'apabiliriz,
n'apabiliriz?
Bizim başarıp
başaramayacığımız önemli değil ama o
şeyin tekrar donmasına izin veremeyiz.
Belki de burayı biraz
ısıtmalıyız.
Belli ki buradan sağ
çıkamayacağız .
.
ama o da çıkamayacak.
Jeneratör odası.
Jeneratör gitmiş.
Onarabilmemizin bir
yolu yok mu?
İşi bitmiş, MacReady.
Pekala, bütün kampı
buzun altına gömmemiz gerekecek.
Garry, senin patlayıcıları
eski depoya yerleştir.
Nauls, sen de
jeneratörü uçur.
Olamaz.
Bitirebildiniz mi?
Duymadınız mı, bitire Evet, senin de canın cehenneme!
Bir tek sen mi sağ
kaldın?
Belli ki bir tek ben
değilim.
Onu öldürebildin mi?
Neredeydin, Childs?
Blair'i gördüğümü
sandım.
Peşinden gittim ve fırtınada kayboldum.
Alevler, bütün kampı
sarıp ısıyı yükseltti.
Uzun süre
dayanamayacaktır.
Biz de öyle.
Peki nasıl
başaracağız?
Belki de
başarmamalıyız.
Eğer benim için
endişeleniyorsan Eğer birbirimize
herhangi bir sürprizimiz varsa bu
konuda birşey yapacak durumda olduğumuzu sanmıyorum.
Pekala, şimdi
n'apıyoruz?
Neden sadece bir süre daha burada kalıp neler olacağını görmüyoruz.
||
« Prev Post
Next Post »