Çılgın Banka Soygunu (2016) Vier gegen die Bank
| |
96 dk
Yönetmen:Wolfgang Petersen
Senaryo:Tripper Clancy, Ralph Maloney
Ülke:Almanya
Tür:Komedi, Suç
Vizyon Tarihi:11 Ağustos 2017 (Türkiye)
Dil:Almanca
Oyuncular
Antje Traue
Alexandra Maria Lara
Til Schweiger
Matthias Schweighöfer
Michael Herbig
Özet
Boksör Chris, eski aktör Peter ve uçuk reklam uzmanı
hayalleri ve gelecekleri için yıllardır para biriktirmektedir. Ne yazık ki
birikimlerini emanet ettikleri bankanın müdürü Schumacher takıntılı yatırım
danışmanı Tobias'dan kurtulmak için yatırım hesaplarını bilerek sıfıra indirir.
Birden dört adam da beş parasız kalır. Böylece dört adam paralarını geri
alabilmek için çılgınca bir plan yaparlar.
Til Schweiger, Matthias Schweighöfer, Michael Herbig'in
başrollerini paylaştığı filmin yönetmen koltuğunda Wolfgang Petersen oturuyor
Altyazı
Hadi parayı göster!
Tanrım, bu gerçekten
saçma.
Kes!
Beş dakika.
Evet, ne oldu?
Ne oldu?
-Mükemmel bir
sahneydi.
-Bana parayı göster
mi?
Bu sahneyi Jerry Maguire'dan çalmışsın.
Bu sahne ondan alıntı.
O film gösterime
girdiğinde iki yaşındaydım.
Tamam, tamam.
Öyleyse "şu
parayı görelim" de.
Daha iyi mi?
Evet?
Daha iyi değil.
Bu sahne saçmalığın
daniskası, bu film ve bu sette öyle.
Biliyorum.
Birkaç televizyon dizisinde rol aldın.
Bir saniye.
Her zaman en iyi Alman dizilerinde başrol
oynamış biriyim.
-Bunu kafan alıyor
mu?
-Ve şimdi günlüğü
100 euro'ya bu dizide rol alıyorsun.
Dur biraz.
Bana 200 euro
demiştin.
O dediğin senin
küçük bir diva olduğunu öğrenmeden önceydi.
Seni para delisi
iğrenç pislik!
Seni boğacağım!
Peter - Aktör Chris!
Chris!
Chris!
Evet, işte böyle.
Harikasın Chris!
Chris, daha sert vur!
Chris - Boksör Bu
ajansın en iyi 10 reklam kampanyasının başında ben vardım.
Her zaman böyle oldu.
Şu araba reklamlarını hatırlıyor musunuz?
Onları ben çektim.
Peki ya Dünya Kupası
spotunu?
Bendim!
Ama yaratıcı bir
yönetmen seçme zamanı geldiğinde 9
yıldır yaptığım işte sona gelmişsem, ne yapmalıydım?
İşi Gustav'a verdim!
Bu reklam ajansından
o kadar sıkıldım ki yaratıcı vizyonumu anlamayanlardan
öyle bıktım ki.
Bu yüzden
patronlarıma bir şey söyleyeceğim.
Onlara en samimi
duygularımı ifade edeceğim.
Canınız cehenneme.
Hepinizin canı
cehenneme!
Siz paranızı
kadınlara ve hızlı arabalara harcarken, seninle konuşuyorum Alex, ben paramı
biriktiriyordum.
Çünkü bir gün beni
sırtımdan bıçaklayacağını biliyordum.
Ama şimdi tüm paramı
kullanıp kendi ajansımı açacağım.
Ve sonra sizi
ezeceğim.
Hepinizi toprağın derinliklerine gömeceğim.
Artık birer ölüsünüz.
Tamam, bu kadar
yeterli.
Güvenlik!
"Güvenlik!
" Biliyor
musunuz?
Tam 12 yıl karate dersleri aldım.
Max - Reklamcı Affedersiniz,
yatırım hesabı açmak ister miydiniz?
Hayır, teşekkürler.
Emin misiniz?
Bazen
"Hayır" "Evet" demektir.
Ya da
"Evet" "Belki"dir.
Bilirsiniz.
Öte yandan
genelde "Hayır" hayır demektir.
Elbette heyecan
verici bir oyun oynamadığımız ve
kendimizi buzdolaplarına bağlamadığımız sürece
güvenli sözcükleri söyleriz ve "Hayır"ın "Evet" demek olduğunu biliriz.
Ya da
"Çikolatalı Puding"in "Hayır" demek olduğunu biliriz.
Ve
"Turşu" evet demektir.
Şimdi hesap açmak
ister misiniz?
Hayır.
Affedersiniz, bir
yatırım hesabı açmak ister miydiniz?
Eğer turşulardan
söz edeceksen bir yerini koparıp
kulaklarına küpe yaparım!
Seni adi herif!
Tobias - Yatırım
Danışmanı Chris!
Tekmeler doğrudan
kalçandan gelmeli.
-İşte böyle,
kalçadan -Chris, buraya gelsene.
Chris!
Hemen geliyorum
hanımlar, hemen geliyorum.
Pekâlâ.
Harikaydınız kızlar!
Perşembe sizi daha
çok zorlayacağım!
Ne kadar zor o kadar
iyi.
Bu oyunu daha ne
kadar sürdüreceksin?
Oyun mu?
Evet, ellerin
sürekli onlara temas ediyor.
Her yerine
dokunuyorsun.
Onlara asla dokunmam.
En azından iş
yerinde.
Yapma Chris.
Artık bu şekilde devam edemezsin.
Hey, bu önemli değil.
Sadece küçük bir
çizik.
Küçük bir çizik mi?
Doktor öyle
söylemedi.
Dövüş lisansını yenileyemeyebilirsin.
Ve gözünün retina kısmı da berbat halde.
Bir boksör beni
nakavt edemiyor ama bir retina işimi bitiriyor.
Retinaya ihtiyacım
yok.
Kartal gözlerim bana
yeter.
-Dezenfekte sıvısı.
-Bunu gördüm.
-Ayrıca kadın
boksörlerim var.
-Evet, biliyorum.
Dövüşürken pestilin çıkıp artık dövüşemez hale
gelinceye kadar.
Sence bu kadınlar o
zaman da para verecekler mi?
Tamam, gözlerim
biraz bozuk olabilir.
Ama aptal değilim.
Sana bir şey
göstereyim.
Aksiliğe bak.
Bir müşteriyi daha
korkutup kaçırmışsın.
Onu korkutmadım.
Sadece insanların
parasını almayı sevmiyorum.
Bu etik değil.
-Bizim işimiz bu.
-Schumacher'e göre
işimiz bu.
-O adam para manyağı.
-Para manyağı mı?
Müşterilerimizi
süprüntüymüşler gibi tehdit ediyor.
Karısını aldatıyor
ve elemanları fizik yapılarına göre
terfi ettiriyor.
-Teşekkürler Tobias.
-Affedersin.
Sen bu işi sonuna
dek hak ediyorsun.
Yani, terfi etmeyi bir fincan kahve alır mısın?
Şu anda durduğun
yerde bir boks ringi olacak.
Her şeyin merkezinde.
Kum torbaları hemen
şurada duracak.
Ve elbette hız
torbaları da ve dolaplar tam şuraya
konacak.
Mickey'nin boks
salonundaki gibi.
-Mickey'nin salonu
mu?
-Rocky filmindeki Sylvester Stallone gibi.
Minderler hemen
şurada olacak ve ağırlıklarla atlama ipleri de öyle.
Bunlar için parayı
nereden bulacaksın?
Hayatım boyunca para
biriktirdim.
Paramı gerçekten iyi
yerlere yatırdım ve yarından itibaren karşılığını
almaya başlayacağım.
O sözleşmeyi
imzalayacağım ve hayalim gerçekleşecek.
Hayalperest.
-Şuraya ne
koyacaksın?
-Orası sauna olacak.
-Sauna mı?
-Evet, sana
göstereyim.
-Bir an için sadece
beni düşünsen?
-Evet, elbette.
-Bu kapı neden
kapalı?
-Çünkü, sinekler
giriyor.
-Sinekler mi?
-Evet.
Etrafta uçuşan küçük
sinekler var, minik çakallar.
Tobias.
Kaç bankayı denetlediğimi biliyor musun?
Dokuz.
Dokuz banka.
Bu bankaların
sekizinden bana dünya kadar para aktaran
çok iyi yatırım danışmanlarım var.
Ama dokuzuncu
bankadaki yatırım danışmanım tam bir budala.
Yani adam gerçek
anlamda bir budala.
Evet.
Bu adamın arkadaşı bile yok.
Aramızda kalsın ama hâlâ
bir kadınla beraber olabileceğini sanmıyorum.
Adam gerçekten de
bir budalaymış.
Tobias.
Senden söz ediyorum.
Pek çok kadınla birlikte
oldum.
İlişkilerim oldu.
Yani sandığın kadar çok
olmayabilir ama benim özel bir sorunum
var.
Çıplaklıktan pek
hoşlanmıyorum.
Ayrıca çıplak bir
kadın gördüğümde onunla ilgili tüm
arzularım bir anda kayboluyor.
Babam seni
muhtemelen rakamlarla aranın iyi
olduğunu düşünerek işe aldı.
Ama aslında bir
budala olduğunu fark etmedi.
Gerçekten.
Lütfen efendim, her
zaman ihtiyatlı biri oldum.
Özellikle
müşterilerimin hesaplarıyla ilgili konularda
Bir fikrim var.
Neden bir matematik öğretmeni olmuyorsun?
Sürekli seyahat
edersin, stresten uzak durursun.
İstifa etmeyeceğim.
Ve beni kovamazsınız.
Süresi dolmamış bir
sözleşmem var.
Bay Schumacher,
bugünkü piyasa raporunu almadım.
Pazarda herhangi bir
değişiklik var mı?
Müşterilerim için
bilmem gerekiyor.
Merkez ofisi ara.
Muhtemelen bir
aksaklık vardır.
Onları dört kez
aradım ve hiçbir çağrıma yanıt vermediler.
Bana saygısızlık
ettiler, başka ne bekliyorsun?
Onlardan özür
dilemeni bekliyorum.
Önlerinde diz çök ve
işini geri vermeleri için yalvar.
Unut gitsin, olmaz.
-Bu öfken yüzünden
kaybediyorsun!
-Sana o ajansta iş
ayarlamak için pek çok insanı aradığımı
da unutma.
Ve dokuz yıl boyunca
canımı dişime takarak onlara çalıştım.
Bensiz bir
hiçler, gerçekten.
Hayır.
Sen onlarsız bir hiçsin.
-Sana tekrar yardım
etmeyeceğim.
-Yardımına ihtiyacım
yok.
Para biriktirdim.
100 bin euro.
O parayla kendi
ajansımı açacağım.
Chris'in Boks Salonu.
Kulağa müthiş
geliyor.
Kendini öldürmeye mi
çalışıyorsun?
Manşetleri
görebiliyorum.
"Joking yapan
yıldızı karısı ezdi.
Buna rağmen,
kızlarını zamanında okula götürdü.
" Evet.
-Selam şirin
şeylerim.
Nasılsınız?
-Selam baba.
-Evde biraz
çırpılmış yumurta var.
-Hoşça kalın.
Doğalgaz faturasını
ödemeyi unutma.
Doğalgaz faturası
ödenecek.
Sorun değil!
Hiç sorun değil.
Şimdi cebime biraz para koyma zamanı.
İşte.
İnanmıyorsanız ispatı.
-Hadi bakın.
-272 euro mu?
Anne, orada 6800
hisse var ve toplamda -Rotary Global mı?
-Evet.
Bu her neyse, hisse
başı 4 sentten 272 euro yapıyor.
Hayır, hayır, hayır,
hayır!
-Tobias Bluemel!
-Bluemel!
-Tamam sakin olun.
-Tobias Bluemel!
Lanet olsun onu
elime geçirirsem.
Bluemel!
Neredesin?
-Neredesin?
-Bluemel!
Neredesin?
Nasıl oldu
bilmiyorum.
Böyle şeyler olur.
En kötüsü icra
kurulumuzun, çalışanlardan birinin kumar
tutkusu yüzünden müşterilerinin tüm birikimlerini çarçur etmesine kızacak olması.
Ben kumar falan
oynamadım, sadece e-postaları almadım ve şimdi
Doğru ya.
Şu teknik arıza.
Bunu hemen
halletmeliyim.
İşte.
Bakın.
Bir şey yok.
Piyasanın durumu.
Bir anda geldi.
Evet evet evet.
Bu beni üzecek ama senden derhal istifanı istemek zorundayım
Tobias.
Sen yaptın.
Sen yaptın.
Bu çok alçakça.
Sen pisliğin tekisin!
Sen bir canavarsın!
O insanlar bana güvendiler, bize güvendiler.
Bize güvenip tüm
birikimlerini teslim ettiler ve sen,
sen, kaybetmelerine göz yumdun!
Vay canına.
Çok etkilendim
Tobias.
Çok yeteneklisin.
Dinle, canını sıkmak
istemem ama Heidi'nin her yeri çok
güzel.
Her yeri inanılmaz
derecede güzel.
Bu şekilde.
Evet.
Bence inanılmaz bir
kadın ve senin ofisine de çok yakışacaktır.
Burayı bir saat
içinde terk edeceksin, anladın mı?
Çek elini!
-Defolun buradan!
-Adi serseri!
-Gidin, yoksa polis
çağırırım.
-Pislik herifler!
Hadi gidip bir
şeyler içelim.
Gidip kafayı bulalım.
Banka daima kazanır.
Müthiş bir araba
alabilirdim.
Şık kıyafetler, belki
yeni bir retina Asla özür dilemeyeceğim.
Asla!
Freddie bana her
zaman inandı.
Ne olursa olsun.
Bana her zaman
inandı.
Ve şimdi birikimimiz
olduğuna inanıyor.
Önlerinde asla diz
çökmeyeceğim.
O hesap yaklaşık bir
yıldır boş.
Kendime tek iş bile
bulamadım.
Kötü işler yapabilirdim
ama hayır.
Birikim yaptım.
Artık boks bile
yapamam.
Körüm, parasızım ve
ayyaşım.
Beni terk edecek.
Çocukları alacak ve -Banka hep kazanır.
-Babam bankalara
güvenmezdi.
Parasını nerede
saklardı dersiniz?
Kedi kumu kutusunda.
-Ama oraya kediler
pisliyor.
-Evet.
-Dedim ya, banka hep
kazanır.
-Bozuk plak gibisin
dostum.
Banka hep kazanır.
O yatırım
danışmanını görecek olursam onu Tobias
Bluemel.
Bluemel Tobias, adi
herif.
Bluemel.
-İşte.
İşte burada.
-Adi herif.
Bu alçağın canına
okuyacağım.
-Onu yumruklarımla Cep telefonumu parçalama ahbap.
Temiz iş çıkaracağım.
Geride delil ya da şüpheli kalmayacak.
-Nasıl?
-İlk önce göz bebeklerine minik raptiyeler
saplayacağım.
Ve sonra, bir
paketleme lastiğiyle ayaklarındaki o kılları yolacağım.
Çok canı yanacak.
Ve orada küçük yavru
bir kuş gibi çıplak ve kör bir şekilde
yatarken üzerinden buharlı bir silindir
geçireceğim.
Tekrar ve tekrar.
İleri ve geri.
İç organları dümdüz
olduğunda ve bağırsakları dışarı fırladığında
onu asidin içinde eriteceğim.
Bunu CSI dizisinde
görmüştüm.
Yakıcı çok kaliteli
bir asit.
Ondan geriye bir şey kalmayana dek küçük bir pislik parçası bile kalmayacak.
Aman Tanrım.
Beni çimdikle.
Çimdikle dedim çatal
batır demedim.
Tanrım.
İşte o pislik.
-Onun canına
okuyacağım.
-O benim.
Onu burada
öldürürsek doğruca hapse gireriz.
Görüşürüz Bluemel.
Hoşça kal.
-Kapı çok sağlam.
-Bana bırak budala.
-Kapı böyle kırılır.
-Evet.
Bizler Yehova
tanıklarından geldik.
-Dur bakalım.
-İçeri.
Çeneni kapa yoksa o
dilini koparırım.
Güzel.
Şimdi başlayabiliriz.
Biz kimiz biliyor
musun?
Bizim kim olduğumuzu
biliyor musun, dedi!
Ne?
Şu ağzındaki şeyi çıkar.
Bir tek yanlışında, seni
burada katı atık yaparım!
Podolski!
Juergen Podolski!
-Batı Almanya'nın en
hızlı tayı.
-Tay mı dedi?
Bunu nasıl bildin?
Bullet ve
Podolski'nin DVD'den her bölümünü izledim.
Oraya baksana.
Adam haklı.
Sen o aktörsün.
Evet, sen o aktörsün.
Tamam.
Evet, o benim.
Ne aktörü?
Bu adam Lukas
Podolski.
-Futbolcu mu?
-Hayır.
Komiser Juergen Podolski.
Ama, nasıl oldu da seni
tanıyamadım?
Çünkü sadece
telefonla görüşüyorduk.
Hiç izlemedim.
Demek gerçekten
ünlüydün.
Ne oldu?
Ben hâlâ bir aktörüm.
Bir klasım var, ucuz
işleri geri çeviriyorum.
Söylemem gerek, o
dizide Bullet'tan çok daha iyiydin.
Bullet, tam bir
sahtekardı.
Ama Hollywood'a
gitti ve Hollywood sayesinde yıldızı birden parladı.
Üçüncü sezon, 12.
bölüm.
Dansçının olduğu bölüm.
-Dünya klasında bir
oyunculuktu.
-Evet, evet.
O dönem
oyunculuğumun zirvesindeydim.
Hazırlanmak için
dört gün bana yetiyordu.
Evet, çok otantik
bir diziydi.
Ve senin yeteneğin -Asıl konumuza dönebilir miyiz?
-Bırak da adam
lafını bitirsin.
-Benim yeteneğim -Senin yeteneğin Benim yeteneğim evet?
Benim yeteneğim Oskarlıktı.
Oskarlıktı.
Tobias bilmeni isterim ki bu senin yeryüzündeki son günün.
Seni lime lime
edeceğim.
Dilim dilim
keseceğim.
Ve son olarak, o
vücudunu doğrayacağım.
Onları bir kavanoza
tıkıp raflardaki koleksiyonuna ilave
edeceğim.
-Blöf yapıyor değil
mi?
-Sanırım öyle.
Ben masumum,
gerçekten.
Ben, ben müşterilerim için hep en iyisini istedim.
Ama, mükemmel bir
insan değilim.
Bir keresinde
otomattan bedava soda aldım.
Çünkü orada öylece
duruyordu.
Ve meslektaşlarımdan
gizli resimlerini yaptım.
Ama inanın hepsi bu.
Ne?
Sen sapık mısın
ahbap?
-Masanda mı duruyor?
-Elbette hayır.
-Göz kırptı.
-Hayır, kırpmadım.
-Ben de gördüm, sen
yalancısın.
-Hayır, hayır bir
şey yapmadım.
-Yine kırptı.
-Hayır, bir şey
yapmadım.
Hayır, hiçbir şey
yapmadım.
Ben gerçekten iyi
biriyim.
Ben de Tinkerbell'im
ve şu da Leydi Di.
Yeterince saçmalık
dinledim!
Vedalaşma vakti
geldi.
-Tanrı aşkına adamı
öldürdün!
-Ona dokunmadım bile.
Sizler de tanıksınız.
Altındaki iskemleyle
atladı.
Gören var mı?
-İlk yardım masajı
bilen var mı?
Nefes alamıyor,
düğmelerini çöz.
Hadi durma,
düğmelerini çöz.
Durun, durun!
Soymayın, soymayın!
Olmaz, hayır!
Çıplak olmaz.
Bir iyilik yapın ve
çabucak öldürün!
Zaten kaybedecek bir
şeyim kalmadı.
-Peki biz ne
olacağız?
-Ben değildim.
Banka müdürü
hesaplarınızı sabote etti.
Şimdi de patronunun hatası
mı oldu?
Evet, bunu beni
kovabilmek için yaptı.
Birkaç müşterisinin
iflas etmesi umurunda bile değil.
-Onun canına
okuyacağım.
-Bu şekilde olmaz.
Eğer bu doğruysa,
neden polise gidip bildiklerini anlatmıyorsun?
Sence kime inanırlar?
Dokuz Çok Kazançlı
Alman Bankasının Genel Müdürü Schumacher'e
mi yoksa bana mı?
Buraya gel, hadi
otur.
Şimdi sakin ol.
Az önce çok kazançlı
bankalar dedin.
Ne kadar kazançlı?
Sadece Barenbank'ın
piyasa değeri 6 milyar euro.
Ama ya bankanın içi?
O binada her gün
birkaç milyon euro bulunuyor mu?
Hayır.
Sadece cumaları.
Cumaları transfer
günü.
-Para merkeze
gönderiliyor.
-Transfer günü mü?
Transfer günü mü?
Parayı transfer
ettikleri gün sersem.
-Dediklerini
anlamıyor musun?
-Varsayımsal olarak.
-Varsayımsal mı?
-Birkaç milyon
kaybolsa ne çıkar dostum?
Buhar olup uçsa?
Bankalar böyle
şeyler için sigorta yaptırır.
Soruşturma başlatılır.
Polis gelir ve
sorular sorar.
Öyleyse müşterilerin
hiçbiri parasını kaybetmez.
Hayır, burası vahşi
batı değil.
Kurbanı olmayan bir
suç gibi.
Beyler, benimle
gelin.
Hemen.
Lütfen, nereye?
Durun, durun.
Hayır.
-Bunu gerçekten
düşünüyor musunuz?
-Bu zararımızı
telafi edecek.
Bu işin sonu kötü
bitebilir.
Bu bir banka soygunu ve çok tehlikeli.
Paramızla yatırım
yaptık ve yaptığımız yatırım boşa gittiği
için birer budalayız!
Babam gibi konuştum.
Öyleyse toz ol.
Birkaç milyonun üç
yerine iki kişi arasında bölünmesi daha iyidir.
-Yoksa yanlış mı
hesapladım?
-Hayır, doğru
hesapladın.
-Ama Tobias'a da pay
vermeliyiz.
-O serseme bir de
pay mı vereceğiz?
Ona ihtiyacımız var.
Bankayı tanıyor, içerideki adamımız.
Bir banka soymak
istiyorsak ekip olmamız lazım.
Herkesin bir rolü
olacak ve en önemlisi onun rolü.
Nereden biliyorsun?
Bugüne dek pek çok
banka soyguncusu yakaladım.
O televizyon
dizisinde budala, televizyonda!
Onun adı, Komiser
Lukas Podolski!
-Hayır Juergen,
Juergen.
-Her neyse!
Bu yüzden ona biraz
saygı göster küçük solucan.
Bu çok saçma.
Bu kesinlikle saçma!
Saçma olan ne
biliyor musun?
Ailemin yoksulluk
içinde kıvranması.
Her gün konserve
mantı yiyecek olmamız çünkü bankacının
teki birikimlerimizi gözünü bile
kırpmadan ateşe attı!
İşte bu saçma!
Bu saçma
çünkü doğalgaz faturamı bile ödeyemiyorum!
Benim olanı
istiyorum.
Ben de öyle.
Bana ait olanı geri istiyorum!
-Çok doğru Chris.
-Biraz fazla da
olabilir.
Yaşadığımız stresin
karşılığı olarak biraz fazlası olabilir.
Elbette, istediğimiz
kadar para alabiliriz.
Ne diyorsun?
Var mısın, yok musun?
Bilginiz olsun, tüm
bunlar beni gerçekten çok geriyor.
Aşırı geriyor.
Anlaşıldı gergin kardeşim.
-Tobi!
-Uyanma vakti.
Çık hadi.
-Çık bakalım.
-Hadi gel.
-Orası oldukça rahat
değil mi?
-Pekâlâ.
Sakin ol.
-Tamam, çok güzel.
Şunu alalım.
-Biraz sakin ol.
-Seni soymak
istediğimiz falan yok.
Ben sadece kravatını
düzeltmek istedim.
Tobi, sana Tobi
dememin sakıncası var mı?
İçinde bulunduğumuz
durumun sen de farkındasın değil mi?
O banka canımıza
okudu.
Sen bankayı
tanıyorsun.
İçeriden bir çuval
para alsak diyorduk.
Ne zaman başlıyoruz?
İşte bizim Tobi.
-Ve poker mi?
-Evet, parmak
uçlarım kanayana dek.
Ama onları hiç
görmedim.
Çünkü çok yetenekli
ve seni seven bir adamla evlendin.
Yoksa küçük bal arım
kıskandı mı?
Elbette hayır.
Sadece sadece biraz tuhaf.
Seninle 11 yıldır
evliyiz ve bugüne dek bir kez bile
poker oynadığını görmedim.
11 yıl oldu mu ya?
Zaman ne çabuk
geçiyor.
Ve son günlerde
gerçekten tuhaf davranıyorsun.
Nasıl?
Neden doğalgaz
firmasından fatura süresini uzatmasını istedin?
Tamam, beni
yakaladın.
Sürpriz olması
gerekiyordu.
Demek istediğim
yatırım danışmanımız, inanılmaz biri.
İki günde bir beni
arayıp hisselerin tavan yaptığını söylüyor.
Birkaç gün daha
beklediğimiz takdirde turnayı gözünden
vuracakmışız.
-Harika değil mi?
-Evet, harika.
Terledin mi?
Hayır.
Tamam.
Güzel bir Teksas turunun zamanı geldi.
Buna Teksas turu
dendiğinden eminsin değil mi?
Ukalaların canına
okuduklarını biliyorsun değil mi?
Neyse.
Dikkkatinizi verin.
-Bizim bankamız.
-Bunu nereden buldun?
-Belediye sarayından.
-Onu istedin ve
hemen verdiler mi?
Aslında oradaki
çekici sekreter boks derslerime geliyor.
-Doğru plan mı?
-Öyle görünüyor.
Tamam.
İşte planımız
İçeri giriyoruz.
Önümüze kim çıkarsa
çıksın tekme tokat girişiyoruz ve
parayı alıp çıkıyoruz.
-Vay canına.
Çok zekice.
Einstein bile senin
yanında özürlü kalır.
Bir Einstein esprisi
daha yaparsan saçlarınla o çeneni bağlayıveririm.
Farkında mısın?
Protezlerin ağzından
çıkmış.
-Oraya bak.
-Ne?
Bize kasa odasının
şifresi lazım.
Her gün değişir.
-Ne dedin?
-Şifre kimde?
Ralf.
Kendisi Müdür
Yardımcısı'dır ve bu da ofisi.
-Nasıl biri?
-Nasıl biri?
Adam neye benziyor?
-Sağır mısın?
Yaklaşık 1.
75 boyunda, yuvarlak
burunlu, kır saçlı şöyle bir şey.
Daha çok kıza
benziyor.
Neyse.
Yeni plan.
İçeri giriyoruz.
Sonra Ralf'tan zorla şifreyi öğrenip paralarla kaçıyoruz.
Her çalışanın bir
alarm tuşu var.
O şekilde içeri
dalarsak polise haber verirler.
Polisin durumu öğrenmemesi için daha dikkatli olmalıyız.
-Polisin canı
cehenneme!
-Durun, her şey
sırayla.
Önce rollerimizi
belirlemeliyiz.
Onu yemeyi sürdürürsen
şişmanlayacaksın.
Chris, sen kaslı
olanımızsın.
Ve Tobias, sen
içerideki adamsın.
Bana gelince, stratejiden
anlarım bu yüzden bu operasyonda lideriniz
olmalıyım.
-Neden?
Aktör olduğun için mi?
-Bir itirazın mı var?
Sanırım içimizden
bazılarının tecrübesi daha çok ama sorun değil.
Yeteneklerim babam
olacak yaştaki adamlar tarafından hep
hafife alınmıştır.
Ben de hayata erken
başladım.
Hayır hayır, problem
değil, oylama yaparız.
Benim lider olmamı
isteyenler?
Tamam, güzel.
Peki benim rolüm ne
büyük lider?
Sen kaçış arabasının
şoförüsün.
Hayır, bunu unut,
olmaz.
O arabayı Rocky
kullansın.
-Neden ben?
-Çünkü hem bir
savaşçısın hem de yarı körsün.
İşleri karıştırıp
birilerini öldürürsen ben de cinayetten
tutuklanırım.
Ve sizden farklı
olarak önümde parlak bir gelecek var.
Bu yüzden asla olmaz.
Kendine o kadar
güvenme.
Sürüş için gözlüğe
ihtiyacın var mı?
-Benim gözlüğüm yok.
-Benim gözlüğüm var.
Pekâlâ tamam ama
hızlı olalım çünkü paraya dün ihtiyacım vardı.
Ev ödevimizi
yapmamız gerekiyor.
Önce, bankayı
gözetlemeye başlayacağız.
Ben de tuvaletle yan
girişin anahtarlarını alacağım.
Sonra bir test turu
atacağız, aletleri getireceğim.
Kaçış arabası,
maskeler ve silahlar.
Aslında bunu Bulllet
ve Podolski'nin birinci sezonunda
izlemiştim.
Podolski'nin iş
ortağı olacağım aklıma gelmezdi.
Ama gerçek silah
kullanmayacağız değil mi?
Hayır su
tabancasıyla ateş edeceğiz.
Bence gerçek silaha ihtiyacımız
var.
-Ama içlerinde mermi
olmayacak.
-İşte bu, gördün mü?
İşe koyulalım.
Günaydın Ralf.
Saat 11.
Ralf yine dakik.
Adamın hareketleri
de saat gibi.
Saat 11 00.
Ralf tuvalete gidiyor.
-Merhaba.
-Günaydın Tobias.
-Susanne!
-Teknik bakım
hizmeti.
Bir meleksin.
Ne zaman geri
istiyorsun?
Acelesi yok.
Kocam yıllardır eşyalarıyla ilgilenmiyor.
-Aşk ilişkileriyle
fazla meşgul.
-Sizinki gerçek bir
aşka benziyor.
İlk ilişkisini pek umursamamıştım ama ilişkilerinin sayısı bir düzineyi
bulunca gerçek aşktan umudumu kestim
canım.
-Evet -Ve eğlenceli vakit geçirmeye ne dersin?
Gerçekten isterdim
ama bugün yapamam.
-Bu iş daha önemli.
-Her şey yolunda mı?
Sayılır.
Ama yakında her şey yoluna girecek canım.
İşime dönmeliyim,
hoşça kal.
Bu bir banka
soygunudur!
Bana paraları
gösterin!
Paraları gösterin!
Hadi gösterin yoksa
ateş edeceğim!
Her şey yolunda.
Sadece bir çikolata.
-Dört dakika 16
saniye.
-Kahretsin, çok
hızlılar!
Vay canına.
Bu da kim?
Doktor Elisabeth
Zollner.
Onunla her gün
zevkle dövüşürdüm.
Banka soygunları
ekibinin başındaki isim.
Uzmanlık alanı büyük
balıklar.
-Nereden biliyorsun?
-Bankacılara banka
soygunlarında yapılması gerekenlerle
ilgili profesyonel kurs veriyor.
Mükemmel vücudu var.
Geceleri
rüyalarından bir türlü çıkmadığına eminim.
Bunu bir kez daha
söylersen seni mahvederim.
Vay canına.
Sana ne oldu böyle?
Bu hoşuma gitti.
Saygıyı hak ettin.
Yanlış alarm efendim.
Sadece şekerlemeli bir manyak.
Bankayı kapatın.
Tüm tanıkların ifadelerine başvuracağım.
Cidden mi?
Sadece bir şekerlemeydi.
En az 30 tanık
olmalı.
Senin düşünceni
sormadı.
İfadelerini vermeden
hiçbir tanık ayrılmayacak.
Ve sonra adamlarınız
içeri daldı.
Tüm gördüğüm bundan
ibaret.
-Yüzün yabancı gelmedi.
-Sahi mi?
Seni daha önce
görmüş olabilir miyim?
Hayır sanmıyorum.
Hiç sanmam.
Benimki de sıradan
insanların yüzlerinden biri.
Alelade bir yüz.
-Bankaya para mı
yatırdın?
-Ne?
Bankadan ayrılmak
üzereydin.
Bankaya para mı
yatırdın?
Evet.
Teşekkürler.
Sıradaki.
10, 15, 20 35, 40, 45.
50 demiştik.
45 ya da 50, bu neyi
değiştirecek ki?
Neyi değiştireceğini
polislere sorabilirim.
-Hadi, beş daha
verin bana.
-Dinle para delisi
budala.
Parayı al ve toz ol yoksa seni nakavt ederim.
-Tamam, tamam, sakin
ol.
İnsanları sürekli
tehdit etmen şart mı?
-Yeteneklerim
körelmemeli.
-Öyleyse neden
canına okumadın?
Okuduğun için
kendini çok akıllı sanıyorsun değil mi?
Peki sen okumadın da
ne oldu?
Ehliyet alabildin mi?
Ben Heidelberg'den
mezun oldum ve senin gibiler oraya
hademe olarak bile giremez.
Lütfen kendinize
gelin beyler.
Sadece birkaç gün
daha daha sonra yollarınız ayrılacak, tamam
mı?
Şimdi el sıkışın.
El sıkışın.
Hadi.
Ona kulak asma.
Yanlış alarm olduğu
için çok şanslıyız.
Bundan asla emin
olamayız.
Tüm para
transferlerinin bir listesini görmek istiyorum.
Bu gerçekten gerekli
mi?
-Müşterilerimizin
özel hesapları -Miktarları öğrenmek
istemiyorum burada kimlerin olduğunu ve
para transferlerinin nereye yapıldığını
bilmek istiyorum, tamam mı?
Söylesene doktor
Zollner, sana Lizzy dememin bir sakıncası var mı?
Mesainin ne zaman
bittiğini bilmiyorum ama çok şirin bir
italyan restoranı biliyorum ve seninle Sahi
mi?
Şu tesadüfe bak.
Ben de şirin bir italyan restoranı biliyorum.
Massimo?
Bay Schumacher'e
ofisine dek eşlik eder misin?
-Ahbap, saat ister
misin?
-Devam et.
Chris?
Demir yumruk Chris
Hoffman.
Sen misin dostum?
Twiggy!
Rolfi!
Sizi uzun zamandan beri görmüyordum.
O çirkin suratını
unutacak kadar uzun olmadı.
-Şunun suratına bak.
-Gerçekten de öyle
dostum.
Evet, hapiste
olduğunuzu duymuştum.
Evet, Moabit'te üç
yıl kaldık.
Ama gerçekten de
hayatımın en iyi üç yılıydı.
Benimki de öyleydi,
harikaydı.
Seni özledik.
Şu eski çeteyi.
Çok iyi günlerdi.
-Sende yenilik var
mı?
Yeni bir hayatım,
yeni geleceğim, yeni kadınım var.
Kendi jimnastik
salonumu açıyorum.
-Vay canına.
-Bak sen.
Chris bizim gibi
gerçek bir işadamı olmuş.
-Çok haklısın.
-Harika!
-Burada ne işimiz
var acaba?
-Uzun süreli park
edenler arabalarının çalındığını fark
ettiklerinde biz çoktan gitmiş olacağız.
Kilitli olmayan bir
araba bulunca ne yapacağız?
-O zaman Tobias düz
kontak yapacak.
-Evet.
-Düz kontak yapmayı
biliyor musun?
-Elbette biliyorum
serseri.
Yeni Tobias'ı çok
sevdim.
Çak elden.
-O nedir?
-Bu mu?
Kendime bir dövme
yaptım.
Japonca "Evren" anlamına geliyor.
-Evren mi?
-Ama bu aptalca.
-Aptalca mı?
Evet, kendine dövme
yapman aptalca bir şey.
-Aptalca mı?
-Sağır mısın
büyükbaba?
-O şekilde çok canın
yanar ve -Yeter artık.
-Bana hakaret ettin.
-Sen ciddi misin?
O suratının şeklini
değiştireceğim.
Tamam büyükbaba,
neden olmasın?
Göster kendini.
Hadi gel, hadi
göster.
Gücünü görelim.
-Kuğu pozisyonum
efsanedir.
-Bir tane buldum.
Çok üzgünüm.
Bir an kavga ettiğimizi sandım.
-İlk yardım çantası.
-Beni dinler misiniz?
-Çok üzgünüm.
-Gidelim!
Düz kontak yapmayı
biliyorum dediğinde Bunu yapabilir.
Daha önce yaptın
değil mi?
Ne?
Teknik olarak, daha önce yaparlarken görmüştüm.
Ne?
Sakın bunu Bullet ve Podolski'de gördüğünü
söyleme.
Tanrım, sözümü geri
aldım ahbap.
Yeni Tobias
gerçekten budalanın teki.
Biraz zaman verin,
lütfen.
Altıncı sezon üçüncü
bölüm.
Şu sarışın
sekreterin olduğu bölüm mü?
Hayır.
Bağışlanmış böbreği çöp konteynerine atan adamın bölümünde izlemiştim ahbap.
-Böbrek bağışı mı?
-Buna inanamıyorum.
Evet, ben de öyle.
Bankada gerçekten
işimi çok iyi yapıyordum.
Ve kimse bana
inanmadı.
Ama yapabilirim diyorsam yapabilirim.
-İşte yaptım.
-Evet yaptı.
Başardın dostum.
-Sana yapabileceğini
söylemiştim.
-Bu harika.
-Toplam 87.
50 euro lütfen.
-Tamam.
Paramız var mı?
-Kredi kartımla
öderim.
-Kart olmaz.
İzini sürebilirler, yani
kart kullanamazsın.
Bir dakika.
Şimdi ne yapacağız?
Şu bariyeri
parçalayıp çıkabilirsin ahbap.
Ama yüzümüzü gördü,
onu öldürmemiz gerektiğini söyleme.
Bunu kesinlikle
yapamam.
-Düşünce
okuyabiliyor mu?
-Bir fikrin var mı
şef?
-Onu baştan
çıkarabilir misin?
-Ne dedin?
Hayır, o işlerden
anlamam.
Sadece tarumar
olmayı bilirim.
Daha da iyi.
Olabildiğince tarumar olmaya çalış dostum.
-Evet, ona en iyi repliğini
söyle.
-Hiç yok ki.
-İşe bak.
-Tanrı aşkına.
Sadece, neyse bir
şeyler yap işte.
Affedersin.
Acaba, benimle kahve
içer misin?
Yani, benimle
beraber olur musun?
Yani, kahve
olmayabilir, benimle beraber olabilirsin değil mi?
Beraber olursak
yapabileceğimiz çok ilginç şeyler var.
-Nasıl yapalım?
-Harika.
Devam et, devam et.
Senden bir söz
almadan buradan ayrılmam.
Seçimi sen yap.
Birlikte olmak mı?
Kahve mi?
Yoksa sadece birlikte olmak mı?
Bir daha buraya park
etmeyin.
Tamam.
Tamam, öyle diyorsan
öyledir.
Bir kaçış arabamız
oldu!
-Benden hiç
hoşlanmadı.
-Elbette hoşlandı.
-Sana nasıl
baktığını görmedin mi?
-Seninle evlenmek
istiyordu.
Tamam.
İşte planımız.
Saat tam 11.
00'de şifreyi bilen Ralf tuvalete gittiğinde ve bir klozete oturup rahatlamaya
başladığında Chris lobide olay
çıkaracak.
Evet.
Güvenlikteki Laurel ve Hardy'nin dikkatlerini
dağıtacağım.
Beyler!
Sonra beni yakalayıp bankanın kapısına
atacaklar.
Ve ben de buraya
gelip bekleyeceğim.
Bu arada ben de
tuvalete girip sevgili dostumuzdan şifreyi
alacağım.
Max o sırada O sırada Peter'ın işaretini bekleyeceğim.
İşaretini ver.
Ormanda değiliz,
bankadayız.
Sorun değil, bir
şeyler düşüneceğim.
Tamam.
Dışarıda Max'ın işaretini bekleyeceğim.
İşaretini ver.
-Gidelim bufalo!
-İşte işaret bu!
Onun işaretiyle
Laurel ve Hardy'nin işlerini bitireceğim.
Ve kaçış arabasına
atlayacağım.
Sonra tam gaz
ilerleyeceksin.
Ben de tüm parayı
alacağım ve bankanın yan kapısından dışarı
çıkacağım.
Ben de o sırada
ormana kaçmak için seni bekliyor olacağım.
Ve bankadaki o
budalalardan biri alarma basacak olsa bile
dört dakikadan az bir sürede girip çıkmış olacağız.
Bu harika, gerçekten
harika.
-Evet harika.
-Çok iyi.
Peki ya ben?
Sana ne olmuş?
Yani, ben neredeyim?
Benim bir figürüm
bile yok.
Beni orada
istemiyorsunuz değil mi?
Sizler beni orada
istemiyorsunuz.
Tanrı aşkına, ben
içerideki adamım!
Arabayı ve
anahtarları alma işini ben organize ettim
ve -Biraz sakin ol.
-Düşündüğün gibi bir
şey değil.
-Öyleyse benim
figürüm nerede?
Biz soygunu
yaptıktan sonra o çekici kadın bankaya
gelecek.
Adı neydi?
-Zollner.
-Evet, Zollner oraya
gelecek.
Ve banka
çalışanlarının hepsini sorgulayacak.
Bu soygun için
kendisine sağlam bir şüpheli arayacak.
Ve senden daha iyi
bir şüpheli olur mu?
Öyleyse evde mi
beklemem gerekiyor?
Çok iyi bir bahanen
olması gerekiyor.
Belki o gün güzel
bir parti verebilirsin.
Elbette, bir parti.
Belki fark etmediniz
ama bir parti canavarı olduğum söylenemez.
Kendini bu kadar küçümsememelisin.
Pek çok insanın seni
görebileceği bir yere ihtiyacımız var.
Soygun sırasında
yanında olduğuna tanıklık edecek insanlar olmalı.
Ya da onlarla
olduğuna Papa'nın Olimpiyat Stadı
Ziyareti Lütfen biri neler olduğunu söyler mi?
TRANSFER GÜNÜ Barış
seninle olsun kardeşim.
Onu bugüne dek altı
kez gördüm.
Sesiyle ruhuma hitap
ediyor.
İşte, hisset.
Bedenime akan
enerjisini hissediyor musun?
Günaydın Ralf.
Günaydın.
Bankalara ölüm!
Paramızı almaya
geleceğiz!
Binbir zahmetle
kazandığımız paramızı elimizden alıyorlar
ve onunla o beyaz kapitalist popolarını siliyorlar.
Paramızın üstüne
ediyorlar.
Kokuyu almıyor
musunuz?
Şişko.
O ellerini üstümden çek!
Bırak beni!
Burası özgür bir
ülke.
Kendinize bilet alın!
Ve girişte bekleyin!
-Bizimle gel.
-Bırakın dedim!
Merak etme.
Yüce Babamız asla
geç kalmaz.
Mükemmelliği seven
biridir.
Güneşin ışığı kadar
parlaktır.
Okyanuslar kadar
derindir.
Ralf Niester, bu
silahlı bir soygundur.
Bana hemen kasanın
şifresini söyle.
-Dieter, sen misin?
-Derhal!
Bırak da huzur
içinde kalayım şurada.
Nasılsın bakalım pis
serseri?
Şifre.
Yapabilirim.
Yapabilirim.
Bana güveniyorlar!
Şişko!
Gelsene!
Gelin hadi.
Bunu mu arıyorsun?
Seyret beni.
-Kimse kıpırdamasın!
Herkes yatsın!
-İki eliniz birden!
-Hadi!
-İki eliniz birden!
-Yere yatın dedim!
-Yerde kalın!
-Prova yapmalıydık.
-Bana bırak.
Eğitimli bir sesim
var, onları etkilerim.
Bunu ben de
yapabilirim.
Hem de etkili
şekilde.
İstersen bu etkili
konuşma yarışmasını daha sonraya
bırakalım ahbap, olur mu?
Yerde kalın
arkadaşlar!
Bu bir soygundur!
Kahrolasıca kablolar
nerede?
Ne?
Sen kimsin?
Bu daha iyi!
Hadi!
Lanet olsun!
Hadi!
Lanet olsun!
Bir tek ses bile
duyarsam o sesi çıkaranın canına okurum.
Bir ses vardı.
Ve onu gayet net şekilde duyabiliyordum.
Ne?
Ne?
Her şey yolunda.
Silah kimde?
Tanrı aşkına, bu ne şanssızlık.
Silah kimde beyler?
Silah kimde?
Silah bende.
45377 ne?
-Ne?
-Yedi.
Yedi mi?
Üç yedi mi?
Emin misin?
Sizden birinin, göz
kırptığını bile görürsem ateş ederim!
O zaman silahımın tadına bakarsınız, anladınız
mı?
Yüce Tanrım!
Bu gerçekten bir
silah, görüyor musunuz?
Bununla herkesi
vurabilirim.
Kahretsin.
Kahretsin.
Kahretsin!
İçinde gerçek mermi
olduğunu biliyor muydun?
Bunu sonra konuşalım
mı?
Teşekkürler.
Bana yalan söyledin!
Bunun şimdi bir
önemi kalmadı, unut gitsin!
Hayır, bu yüzden
lider olmak istiyordum.
İşte bu yüzden lider
ben olmak istiyordum.
-Houston, bir
sorunumuz var.
-Ne?
Sen buradaysan
dışarıda kim var?
Kahretsin!
-Benim hatam.
-Gidelim.
-Neden olmasın?
-20 saniyemiz kaldı.
Hadi!
10 saniye.
Beş saniye.
Hadi, koş!
-Bu herif hangi
cehennemde?
-Hiçbir fikrim yok!
Saklan!
Lütfen Tanrım,
lütfen!
Hadi.
Bu olamaz.
Hadi, hadi!
Gazla!
-Lütfen Tanrım!
-Buna inanamıyorum.
-Kahretsin, araba
durdu!
-Bu olamaz.
Hadi bir şeyler yap.
-Dışarı çıkıp itin
hadi!
-Çabuk sür, şu
arabayı!
Hadi itin!
İşte şimdi, zenginiz!
-Zenginiz!
Evet!
Hepsinin canı cehenneme.
-Biraz dikkat et!
-Lanet olsun!
Dikkat etsene!
Evet!
Harika!
O çirkin poponu bir
daha görecek olursam canına okurum.
Elbette, sizi
anlıyorum.
Aptalca bir fikirdi.
Bir daha olmayacak.
Çok iyi planlanmış
bir soyguna benziyor.
İki banka soyguncusu
da bugün bankada çok para olduğunu
biliyormuş.
-Üç.
-Anlamadım?
Üç banka soyguncusu
vardı.
Bunu oraya not et.
Soyguncular üç kişi.
İkisi bankayı
soyarken üçüncüsü dikkatleri dağıtıyordu.
-Muhtemelen şoför de
oydu.
-Ayrıntılı bir rapor
yazacağız.
Boşa zaman kaybı.
Kılık değiştirmişler.
-Nereden
biliyorsunuz?
-Paranın olduğunu
biliyorlarsa burada yüzlerce kamera olduğunu
da biliyor olmalılar.
Ne kadar para
almışlar?
2.
1 milyon euro.
Onları bulacağız.
Yakmadan önce birkaç
şey söyleyelim mi?
Tamam.
İyi bir arabaydı.
En hızlısı ya da en güvenlisi değildi ama yanıyor.
Şimdi evet beyler.
Çantalar kimde?
Sende sanıyordum.
-Lanet olsun!
-Çabuk!
-Çabuk, çabuk!
-Hadi!
-Al, al, al!
-Hadi!
Sonunda.
-Çok korktum
gerçekten.
-Oldu bu iş.
Pekâlâ.
Ne kadar var?
En az 2 milyon.
Keşke şu anda
Schumacher'in suratını görebilseydim.
Vay canına!
-Evet!
-Al bakalım.
-Saçılın paralar!
-Zenginiz!
Zengin olduk!
Harika!
Şu paralara bak!
Bu boks öğretmekten
daha güzel!
-Führer'e
benzemişsin!
-Ne oldu?
O bıyıkla Hitler'e
benzemişsin!
Hadi dans etsene.
Hadi dans etsene.
Hadi, dans et.
Sanırım bizim, küçük
bir sorunumuz var.
Suratında bir şey
var.
Senin de var.
Hepiniz görebiliyor
musunuz?
Bu sizin için
sürpriz olabilir ama bir banka soygunu bekliyordum.
Geçen hafta bankaya
dalan o evsiz adam yapbozun bir parçasıydı.
Bu yüzden
banknotlara boya sürdürdüm.
Soyguncuların o
banktnotları bugün piyasaya sürmelerini umuyorum.
Bu yüzden tüm
bankalara, benzinliklere ve işletmelere
bildirmeliyiz.
Umumi bir
tuvaletteki tuvalet bekçisinin eline bile geçse haberim olacak.
Karşımızdakilerin
profesyonel olduklarını sanmıştım.
Ama bir profesyonel
arkadaşıyla tartışmaz ve silahını bir
sivilin almasına asla izin vermez.
Bunlar amatör.
Ve şu anda,
gerginler panik içindeler ve çaresizler.
Bu yüzden hata
yapacaklar.
Bir şeyler olmalı.
Her zaman bir hata
yaparlar.
Dur!
Bileğine zum yap.
Bu da ne böyle?
Bu, bahsettiğim hata.
Paraları çaldık ama bir
işe yaramıyorlar.
Kendi jimnastik
salonum olabilirdi hayatım kadınların
içinde geçebilirdi.
Şu anda canım
birilerine yumruk sallamak istiyor.
Evet.
-Benim hatam değil.
-Ama bunu
bilmeliydin.
Değil mi?
Banknotlar asla
işaretlenmezdi.
Soygunu yaptığımız
gün onlara sprey boya sürdüklerini nereden
bilebilirdim.
Sessiz ol!
Canlı yayın falan mı
yapıyorsun?
Ortalık yatışana dek
bekleyeceğiz, bir şey yapmayacağız.
-Ortalık uzun süre
yatışmaz.
-Alo?
Alo?
Evet?
Evet, sizi hatırlıyorum Doktor Zollner.
Nasılsınız?
Evet, gördüm.
Evet, ben de televizyonda gördüm.
Tamam.
Problem değil.
Birkaç sorusuna
cevap vermemi istiyor.
İşimiz bitti.
-Böyle olacağını
biliyordum.
-Sakin olun, sorun
yok.
Böyle olacağını
biliyorduk.
Tobias'ın 50 bin
tanığı var.
-Buna Papa da dahil.
-Kahretsin.
Size söylemiştim
değil mi?
Endişe edecek bir
şeyimiz yok.
Alo?
Bir saniye bekler
misiniz?
Kahretsin.
Bu Zollner.
-Seni neden arıyor?
-Bilmiyorum.
Evet, bunun için
özür dilerim.
Evet.
Evet.
Radyodan duydum.
Tamam.
Tabii ki.
Sorun değil.
Hâlâ her şey yolunda
mı diyorsun?
Bu olamaz.
Bu yanlış
numara olmalı.
Alo?
Evet?
Evet!
Evet, evet, evet, radyodan dinledim, evet.
Tamam.
Evet, öyleyse iyi
günler.
Evet!
Üzgünüm beyler, her şeyin
yolunda olduğuna eminim.
Peki neden çıplak
dolaşıyordun?
Dediğim gibi,
depresyona girmiştim.
Bu yüzden mi
binlerce insanın ve papanın huzurunda çıplak koştun?
O an için
hissettiğim, kutsal duygulardı efendim.
Çıplak ve savunmasız
bir beden Tanrıya daha yakın olmamı sağlamış
gibiydi.
Bu yüzdendi.
Neye tahammül edemem
bilir misin?
Senin gibilerin
kadınları budala yerine koymasına.
Sizi budala yerine
koymuyorum.
Tek söylemeye
çalıştığım şu o dövmeden sadece bende bulunmuyor.
Bu dosyaya göre istediğini şiddet yoluyla elde eden
biriymişsin.
Raporda yazan bu.
Ve görüntülerde
elinde 2.
1 milyon tutan bileği
dövmeli bir adam var.
Bu sence de tuhaf
değil mi?
Bana hesap açtırdığını söylemiştin.
-Evet.
-Yalan söyledin.
Aslında yalan
değildi.
Hesap açtırmaya
niyetim vardı.
Ama o anda içeri o
adam girince aklımdan gidiverdi.
-Doğrulama mı?
-Bir tür onay
denebilir.
En üst makamdakinin vereceği
bir onay.
Ve o makamda,
papadan başka kim var ki?
-Gergin görünüyorsun.
-Bir bardak su
alabilir miyim?
-Hayır.
-Tamam.
-Bana yardım et.
-Evet.
Eğer banka beni
kovsaydı ve intikam almak için bankayı soymak
isteseydim pis işler yapmış tipler
bulur ve soygun sırasında orada olmazdım.
-Ne söylemeye
çalışıyorsunuz?
-Aslında test amaçlı biri bankaya girdi.
Sen de oradaydın ama para yatırmak için değildi.
Alarma basıldıktan kaç dakika sonra polisin oraya geldiğini
öğrenmek içindi.
Benimle ilgili
elinizde sağlam bir delil varsa o zaman
kelepçeyi vurun.
Haklısın.
Elimizde sağlam
delil yok.
Gidebilirsin.
Sahi mi?
Teşekkürler.
Bir şey daha.
Bu adamı tanıyor
musun?
Hayır.
Hayır derken
"Evet" diyordum.
Aslında evet.
Öyleyse neden
"Hayır" dedin?
-Onu tanıyor musun?
-Evet.
Ama uzun zamandır
görüşmüyoruz.
-Başka bir şey?
-Hayır, hepsi bu.
-Çok yardımcı oldun.
-Sevindim.
Bullet ve Podolski.
Bankada, o yüzlerden
biri olduğunu söylemiştin.
Yani bu konuda da
yalan söyledin.
Değil mi?
-Max, biz bir ekibiz
dostum.
-Hayır!
Hapse girmeyeceğim
tamam mı?
Ben yokum.
-Peki ya para ne
olacak?
-Hayır, o paraya
değmez!
Bazılarımız senin
gibi babasına dolgun bir çek yazdıramıyor.
-Öyle bir şey yok.
-Senin gibiler için
önemsiz bir rakam olabilir ama bizim
için önemli!
Her Sentini ben
kazandım.
Her Sentini.
Tamam mı?
-Şimdi de ağlayacak
mısın?
-Tekme ister misin?
Ancak başka yere
baktığımda bana tekme atarsın.
Bu sefer sana
bakarak atacağım.
-Tamam.
-Tamam, hadi hadi.
-Burnunda bir şey
var.
-Nerede?
-Bu kolunu kırmamı
ister misin?
-Tanrım!
-Tanrım!
-Pes mi ediyorsun?
Araya girelim mi?
Tamam, pes ettim!
Tanrım!
Öldüğün güne dek bu
ekibin içindesin.
Tamam mı?
Ölene dek ve
öldükten sonra.
Tamam.
Aferin sana.
Freddie?
-Demek yazmıyorsun.
-Hayır.
En sevdiğin yemeği
pişiriyordum.
Gel, tadına bak.
Harika, teşekkürler.
Nefis görünüyor.
Bunu açıklayabilirim.
Poker kulübü mü?
Sen beni budala mı
sanıyorsun?
Bunu nasıl
yapabildin?
Başını belaya soktun.
Kızlarımız babasız
bir şekilde büyüyecekler.
Sana karşı dürüst
olamadım.
Birikimlerimizle
riskli bir yatırım yaptım ama banka işi berbat etti.
-Şimdi de bankanın
hatası mı oldu?
-Evet, gerçekten
bankanın hatası.
İşte bu inanılmaz.
-Bunu nasıl yaparsın?
-Lütfen dur.
İşi batırdığımı
biliyorum ama kancadan kurtulup soygunu
bu işin asıl sorumlusuna yıkmanın yolunu bulduk.
Yakında o pisliği hapse
attıracağız.
Çantada kaç para var?
İki milyon.
Ne söyleyeceğini çok
iyi biliyorum canım.
Şu anda sana öyle
kızgınım ki yakında bir evlilik danışmanının
karşısında bu kızgınlığımı konuşacağız.
Ama tek bir şey
söyle.
Nasıl yardım
edebilirim?
Paranın bizde
kalması için nasıl yardım edebilirim?
Ona güvenebilir
miyiz?
Elbette
güvenebilirsiniz, gerizekalı şey.
Başınız belaya
girerse kocamınki de girer ve hiçbirimiz bunu istemeyiz.
-Saçını
değiştirmemiz lazım.
-Bir dakika.
-Şimdi, şuna göz at.
-Mutfakta kadına
yardım ederim.
Çok saçma, bunu asla
yapmam.
Zollner bir kadın, ben
de bir kadınım.
Ve çıkacağım erkekte
ne aradığımı iyi bilirim.
Diğeri.
Ayrıca, soy ismini
kullanamayız.
Yoksa senin de
paranı kaybettiğini anlar.
-Ortadan mı ayırayım?
-Ortadan ayırmak mı?
Belki.
Profil ismin ne?
-Çılgın Max.
-Ne?
-Ve belki yanında
bir köpek.
-Bir köpek mi?
-Şirin bir köpekle
bir fotoğraf.
-Hayır, köpeklere
alerjim var.
-Ya kedilere?
-Yapma.
-Tamam.
Bize bir kedi gerekiyor.
-Hemen bulayım.
-Perşembe akşamı
saat 20:00'da mı?
-7:45'te.
Yani Schumacher'in
her perşembe o saatte Her perşembe,
7:45'te.
-Ayrıca Heidi'yi de
alacak.
-Peki ya karısı?
Yardım etkinliğinde
olacak.
-Cevap geldi.
Ve kabul etti!
-Harika!
Tek şansımız var ve boşa
harcamayalım.
Sence Heidi bundan
hoşlanır mı dersin?
Sana evlilik yıldönümümüzde vermiştim.
Sakin ol, bunun
çakma olduğunu biliyorum ama Heidi bunu
bilmiyor.
Orijinali çok
pahalıydı.
Param yetmiyordu.
Gizli bir
hayranından.
-Hepsi bu kadar mı?
-Hepsi bu kadar.
-Halledebilirsiniz
değil mi?
-Hiç sorun değil.
Ve ayrıca ikinizden
biri bileğine bu dövmeyi yaptırmak zorunda.
Ne anlama geliyor?
Japonca bir kelime.
"Evren"
demek.
Anlarsınız ya.
Ama, ya bu adamı
tarif etmemiz gerekirse?
O zaman ne olacak?
Vay canına.
Bir süredir yediğimiz
en iyi akşam yemeği.
Bunu daha sık
yapmalıyız, bir bakıcı bulup çıkarız.
Evet.
Ya da bir banka soyup suçu bir yabancıya
yıkarız.
Gerçekten çok
üzgünüm.
Sana bunu daha önce söylemem gerekirdi.
Ama, ya çok
gururluydum ya da aptal.
-Belki de tüm bunlar
bir işarettir.
-Öyle mi?
Belki artık yeni bir
iş bulma zamanının geldiğine işarettir.
-Güvenilir bir iş.
-Bir dakika.
Ben bir aktörüm.
Bunu bana Dustin
Hoffman öğretti.
Elbette doğrudan
öğretmedi ama yine de -Gösteri zamanı.
-Ne?
Hoş geldiniz efendim.
Teşekkürler.
-Görüyor musun?
-Özür dilerim.
-Bu da ne?
Biraz dikkatli olun.
Bir dakika.
-Bu sizin mi?
-Çok özür dilerim.
-Eldiven mi?
-Kocamın kusuruna
bakmayın.
-Tam bir sakardır.
-Anlıyorum.
Buranın fiyatları
bir erkeğin elini yakacak cinsten.
-Nasıl gitti?
-Çocuk oyuncağıydı.
Bunu sen al ama
lütfen biraz dikkatli ol.
Elisabeth?
Merhaba, ben Çılgın Max.
Max.
Ayrıca Max.
Ayrıca ilk internet
buluşmam.
Ve gerçekten büyüleyicisin.
-Teşekkürler.
Rica ederim.
Evet.
Lütfen.
Hanımefendi.
Beyefendi.
-Her şey yolunda mı?
-Evet, her şey
yolunda.
Ben şu adamı tanıyorum.
Bir kadeh şampanya?
Bir şişe.
Bir problem çıkarsa,
sizi cepten arayacağım.
Tamam.
Neden sürekli
boynundaki kolyeyle oynuyorsun?
Gizli hayranıma
teşekkür etmek istiyorum.
Gizli hayranına mı?
Onu görürsem kolyeyi
sevdiğini söylerim.
Rol mü yapıyorsun?
Bu harika.
Demek gizli hayranım sen değilsin.
Benim bahçıvanımsın.
Ve ben de, bir dansçıyım.
Benimle biraz
ilgilenmeni isterim.
Karısı ondan çok
daha genç.
Onun karısı değil.
Yanında çalışan kadınlardan biri.
Bu adamı haberlerde
görmüştüm.
Şu banka soygununa
adı karışan Sessiz ol.
Ne?
Ama neden sessiz olmalıyım?
O soygunu ben
soruşturuyorum.
Yani sen polis misin?
Yoksa sadece Evet.
O banka soygununu
soruşturan ekibin başındayım.
Tamam, buna alışmam
zor olacak.
Çekip gitmek
istersen sorun değil.
Pek çok erkek öyle
yapar.
-Neden gideyim ki?
-Kim bilir?
Mesleğim erkekleri oldukça ürkütüyor gibi.
Bence, annemin bir
zamanlar dediği gibi, seksi.
-Başına S koymadan
mı?
-Zeksi.
-Zeksi.
-Evet.
Bunu nerede öğrendin?
-Çok hareketli bir
gençliğim oldu.
-Alarmı
çaldırmadığın sürece benim için sorun
değil.
-Rocky Balboa!
-İyi iş çıkardın.
Yine popoma
dokunacak olursan senden tost yaparım.
Anladım.
Çocukken hep
dedektifçilik oynardım.
Cidden.
Gördün mü?
Zeksi.
Tamam, bu kadar
yeter.
Tamam odaklanalım.
Şimdi, dikkat.
Evet, bu adamın
parmaklarında kan izi var gibi.
Yoksa sadece
sevgilisinin ruj izi mi?
Bence bu adam
kesinlikle suçlu.
Sahi mi?
İyi denemeydi.
Evet.
Banka müdürü ya da banka soyguncusu.
Neticede ikisi de
aynı şey değil mi?
Bu akşam için
öyleler, evet.
-Ama cidden, bunu
hiç düşündün mü?
-Neyi?
Gizemli olan her
mükemmel cinayette en olağandışı şüpheli
en olağan şüphelidir.
Evet, her neyse.
Tek bildiğim şu,
öyle bir kolye hediye etmek isteseydim banka
soymam gerekirdi.
Biraz daha şampanya?
Benimki, sadece bir
düşünce.
Marangozluğa ne
dersin?
Mobilya işinde
yeteneklisin.
Kızlar için yaptığın
o bebek evini hatırlıyor musun?
Bir kalp cerrahından
ayakkabı satmasını ister miydin?
Ya da bir
astronottan sosis üretmesini?
Ama kalp cerrahlığını
oyunculukla kıyaslayamazsın.
Elbette canım.
Çünkü oyunculuk yıllarca eğitim gerektiriyor.
Tamam.
Paranızı riske
atmayın.
Kahretsin!
-Sorun yok ya?
-Yok.
Sanırım sakızımı
yuttum.
Araba.
Kahretsin.
Kahretsin, kahretsin.
Evet.
Anlıyorum.
Sorun şu ki
Chris pek kıpırdayamıyor.
-Kıpırdayamıyor mu?
-Sanırım felç oldu.
-Onu kaldırman
gerekiyor.
-Tamam.
Kalkman gerekiyor.
-Mümkün değil.
Sanırım felç oldum.
-Saçmalama.
Ölene dek bu halde
kalacağım.
Hayır.
O kadar kötü değil, inan bana.
O kadar kötü değil
mi?
-Pekâlâ.
Bunu hissediyor musun?
-Hissetmek mi?
-Heinrich?
-Yani felçli falan
değilsin sadece biraz şoka girdin.
-Heinrich?
Şimdi seni buradan
çıkaracağım, tamam mı?
Üç dediğimde.
Bir, iki
üç!
Aman Tanrım!
Hadi, hadi.
Heinrich?
Aman Tanrım.
Susanne!
Chris!
Bayan Schumacher sen
misin?
En son kimliğime
baktığımda öyleydim.
Az kalsın kalpten
gidecektim.
Ne oldu?
Şimdi iyi misin?
Bir şey hissetmedim.
Evimde ne aradığını bana
söyler misin?
-Bu uzun bir hikaye.
-Dinlemek ister
miyim?
Bir zamanlar bana
kocanın sonsuza dek hayatından
çıkmasını istediğini söylemiştin.
-Bu doğru mu?
-Her zamankinden
fazla.
Çok iyi.
Öyleyse beni hiç
görmedin.
Buraya hiç gelmedim,
tamam mı?
Sadece bana güven.
Çıkışı kendim
bulurum.
-Neden bu kadar uzun
sürdü ahbap?
-Konferans
veriyordum.
O yüzden.
Konferans mı?
Ne oldu beyler?
Siz iyi misiniz?
Görev tamamlandı.
Daha sonra açıklarım, tamam mı?
Ne?
-İyi misin?
-Evet.
18 yaşındayken
babama şöyle demiştim: "Senden bir daha tek Sent bile almayacağım.
" Ve almadım da.
-Bunu kabul etti mi?
-Hayır.
Hoşuna gitmedi.
Parası beni kontrol etmek için kullandığı bir
kırbaçtı.
-Ama benim istediğim,
özgürlüktü.
-Özgürlük.
O duyguyu bilirim.
Burada oturuyorum.
Bak, bu akşam için
çok özür dilerim.
Ben sadece
-Kötüydü.
-Evet, kötüydü.
Uzun zamandır hiç
kimseyle çıkmıyordum ve sanırım biraz
cesarete ihtiyacım vardı.
-Harika bir geceydi.
-Bence de öyleydi.
Belki bunu tekrar
yaparız.
Çıkmayı mı?
-Ya da bu öpücüğü.
-Evet, belki.
-Onları yakaladık.
-Kimleri?
Banka soyguncularını.
İşaretli paraları
bir benzinlikte kullanmışlar ve ayrıca yakaladıklarımızdan
birinin bileğinde o dövmeden vardı.
Japonca
"Evren" anlamına gelen sembol.
Evet!
Soygunu ne zaman
gerçekleştirdiniz?
Geçen perşembe
yaptık.
Geçen perşembe
yaptık.
Neden o günü
seçtiniz?
Bunun için bir sebebiniz var mı?
-Transfer günü.
-Transfer günüydü.
Paranın ne zaman
transfer edileceğini sadece bankadaki
birkaç çalışan biliyordu.
Size içeriden bilgi
veren biri mi vardı?
Evet.
Evet.
-Bu adam mıydı?
-O mu?
-Onu daha önce hiç
görmedim.
-Hayır.
Öyleyse kimdi?
İçerideki adamınız
kimdi?
-Heinrich Schumacher.
-Heinrich Schumacher.
Tanrı aşkına siz ne
yaptığınızı sanıyorsunuz?
Mahkemeden arama
izni aldım.
Bu umurumda değil.
Başsavcıyla her hafta sonu golf oynarım ve sanırım onu arasam çok iyi olacak.
Evet, bunu yapmalısın.
Onu ara.
Arama iznini o
imzaladı.
Doktor Zollner.
Buna göz atsanız iyi
olur.
Bir dakika.
Bu çantayı daha önce hiç görmedim, doğruyu
söylüyorum.
-Yolculuğa mı
çıkacaktınız?
-Ben mi?
Hayır.
Neden soruyorsun?
O pasaportlar bana
ait değil.
-Bunu göreceğiz.
-Ne?
Ama Almanya'nın
en başarılı bankalarından birinin yöneticisi,
Bay Schumacher'in evinde ani bir baskın sonucunda 1.
7 milyon euro ve
sahte pasaportlar ele geçirildi.
Berlin emniyetinden
bir haber kaynağı Schumacher'in kirli
para aklamak için pek çok offshore
hesabına sahip olduğunu doğruladı.
Schumacher ve iki
işbirlikçisi uzun süre içeride
yatacaklar gibi görünüyor.
Berlin Polis
Sunucusu.
Mad Max.
Harika bir akşam
geçirmiştik.
Yine buluşabilir miyiz?
Sevgiler, Max.
Affedersin.
Senin fikrin nedir?
Sence kayıp parayı
aramaya devam etmeli miyiz?
Hayır, çalınan para
zaten sigortalıydı.
Ayrıca tepeden bir
emir geldi.
O paranın peşinden göndereceğimiz
adamımız yok.
Tamam.
-Teşekkür ederim.
-Evet, biliyorum.
-Evet, evet
biliyorum.
-Evet.
İşte.
Bu senin payın.
Gerçekten olmaz, bunu
yapamam Chris.
Biz bir ekibiz.
Bu senin payın
dostum.
Ama bunu yapamam.
Onun da dediği gibi
biz ekibiz!
Biliyor musun?
Bizler
muhteşem dörtlü gibiyiz.
-Muhteşem dörtlü.
Muhteşem dörtlü mü?
Sen ciddi misin?
Sen yoksun geri
zekalı.
İki kez saydım.
Saymayı biliyor
musun?
Cidden mi?
Oradaki şey ne?
Alo?
Tamam, anladım.
Sorun değil.
Elisabeth?
Banyo küvetini
doldurmaya başla.
Tamam tatlım, hoşça
kal.
Sonra görüşürüz
beyler.
Bankanın bir sürü
dolandırıcıyla dolu olduğunu söyledi.
Onlarla
kıyaslandığında, Schumacher Dalai Lama gibi kalıyormuş.
Nasıl bir lama
olabilir ki?
Karma bizi oraya mı
yönlendiriyor?
Onlar Onlar Yeni
iş mi?
Ne var?
Sadece biraz güldüm.
-Bir şey yok.
-Evet, yok bir şey.
Sorun yok.
Sonra bakarız.
« Prev Post
Next Post »