Print Friendly and PDF

Translate

Büyük Kötü Kurtlar (2013) Big Bad Wolves

|

 

 


110 dk

Yönetmen: Aharon Keshales, Navot Papushado

Senaryo:Aharon Keshales, Navot Papushado

Ülke:İsrail

Tür:  Suç, Gerilim

Vizyon Tarihi:21 Nisan 2013 (ABD)

Dil:İbranice, Arapça

Oyuncular

    Tzahi   Grad

    Lior  Ashkenazi

    Rotem   Keinan

    Doval'e   Glickman

    Menashe   Noy

 

Özet

Bir dizi vahşi cinayet, üç adamın yollarının kesişmesine sebep olur. Son kurbanın babası bir polistir ve intikam almak için yemin eder. Cinayetlerin baş şüphelisi olan bir din öğretmeni, önce tutuklanır, ancak bir polis hatası yüzünden serbest bırakılır. Kanun dışı metotlarla yoluna devam etme kararı alan intikamcı polis, şüphelinin peşine düşer. (Ötekisinema) |

Altyazı

"Yahudilere göre, bir insan doğduğu gibi tüm organları yerindeyse gömülmeli."

 Kurt Kurtan Korkmaz

- Gidişat hiç hoşuma gitmedi.

 - Benden ne istiyorsunuz?

 - Kız nerede?

 - Ne?

 Ne kızı?

 Neyden bahsediyorsunuz?

 - Siz ikiniz hakkındaki şu söylenti doğru mu?

 - Hangi söylenti?

 Etrafta bir sürü söylenti dolaşıyor.

 Lütfen biraz açık ol.

 Pislik polis olduğunuz?

 - Ah, o mu?

 O  -  doğru.

 Durun, meselenin ne olduğunu bilmiyorum.

 Bu bir hata olmalı, yanlış anlaşılma filan.

 Bırakın gideyim.

 Yeter, yeter.

 Aşırıya kaçıyorsunuz.

 Size şu an görevde olduğumuzu hatırlatmama gerek var mı?

 Sadece göz altına alacağız, şüpheliye fiziksel temas yok.

 - Biz bir şey yapmıyoruz.

 - O yumruk istiyor.

 Bak, nasıl da yumruğun önüne geçiyor.

 - Zifka arıyor.

 - Cevap verme.

 Mickey, buna bir son vermeniz gerek.

 Bunu itiraf etmekten ne kadar nefret etsem de, Beavis ve göt-kafanın yanındayım.

 Ama Zifka bunu duyunca bizi fena fırçalayacak.

 Kızı bulamazsak da fırçalayacak.

 Artı, bu piç zaten bizi gördü.

 Biz takip ederken kıza gideceğini mi sanıyorsun?

 Son bir şans: Kız nerede?

 - Gerçekten bilmiyorum.

 - Ya gerçekten bilmiyorsa?

 Biliyor, biliyor o.

 - Evet, Zifka.

 - Niye kimse telefona bakmıyor?

 Biraz meşguluz da.

 - Hala onu mu izliyorsunuz?

 - İzliyorum gibi bir şey.

 - Ne demek "izliyorum gibi bir şey"?

 - Açıklaması uzun sürer.

 Bisikletiyle bize çarptığından onun ifadesini alıyoruz.

 - Bundan ifadesini alıyorsunuz?

 - Evet, ifadesini alıyoruz.

 Bir dakika, ifadesini mi alıyorsunuz yoksa sorgusuz sualsiz sorguluyor musunuz?

 - Sorgusuz sualsiz sorguluyoruz.

 - Kafayı mı yediniz siz?

 Onu gördüğünü sanan küçük bir kız dışında elimizde kanıt yok.

 - Bunu buradaki 3 ahpab çavuşa anlat.

 - Kulağını aç, beni dinle, Rami.

 Siz yetişkin sorumlu insanlarsınız, bu şekilde tutuklayamazsınız.

 Onu temizleyip, evine bırakın.

 Kapısına kadar eşlik edip, ona iyi geceler öpücüğü verin.

 Bu yeterince açık mı?

 - Açık.

 Önce sağa dön, sonra sola.

 Birden sağa dönüyoruz.

 Nereye gidiyoruz?

 Bu ikamet adresin değil.

 Niye elinizde adresim var?

 Bu ailemin adresi.

 Rami, hata yapıyorsun.

 İnan ki o yaptı.

 Bana onunla bir saat versen, taşaklarını sıkıp marş okuturum.

 - Ben bunu yarım saatte yaparım.

 - 15 dakikada, üzerine bir sigara içerim.

 Dinle  Ne yazık ki biz bir hata yaptık.

 Çok özür dileriz.

 Kendi adına konuş.

 Onu dikkate alma.

 Bana kulak ver.

 Çok özür diliyoruz, umarım bundan kimseye bahsetmezsin.

 Oldu mu?

 Bahsetmeyeceğim, söz veriyorum.

 Tabii ki bahsetmeyecek.

 Çünkü o yaptı.

 Cebimdeki tüm para iki 50 şekel.

 Sende ne kadar var?

 - Ne?

 - Beni duydun.

 İkiniz de cebinizdeki tüm parayı bana verin.

 - İmkanı yok.

 Artık dayanamıyorum.

 - Zifka emretti.

 Niye alacağı silahın parasını veriyorsun?

 - Sakin olsana.

 Senden fikrini isteyen de olmadı.

 İşte, bu bisikletin için.

 Buna gerek yok, sorun olmadı.

 - İyi, parayı ben alayım madem.

 - Sorun olmayacak, al parayı.

 - Arik, nasılsın?

 - Gir içeri, Micki.

 Eee baban sana nasıl polis olunacağını öğretiyor mu?

 Nisanın dördüncü perşembesi "çocuğunu işe getirme günüdür.

" Oğlun sert birisiymiş.

 Evet, iş zamanı.

 Bak, bu şüpheliyle igiliyse   inan bana, başka şansım yoktu.

 - Şu an babam konuşuyor.

 - Çok şirin.

 - Arik .

 Şimdi konuşacaklarımı bilhassa dikkatle dinlemeni istiyorum.

 Buna sarı kart diyorum.

 Tıpkı futboldaki gibi mi, baba?

 Tıpkı futboldaki gibi, oğlum.

 - Zifka, bu oturaklı olur mu?

 - Senin hangi hareketin oturaklı ki?

 Evet, senin hangi hareketin oturaklı ki?

 - Arik, çalışırken babanı bölme.

 - Üzgünüm, baba.

 Şimdi dikkatlice dinle, Micki.

 İçine ettiğinden dolayı şüphelimiz serbest kaldı.

 Sorgusuz sualsiz serbest bıraktık.

 - O yaptı.

 O'nun yaptığını biliyorsun.

 Bana sorarsan direk bir emre itiatsizlik ettin.

 Kulaklarını tıka, balım.

 Yaptığın o sevimli küçük kızın başına mal olabilir.

 Ve bu olursa, beni durduracak hiçbir şey olmaz.

 Kıçını o an trafik departmanına dahi şutlarım.

 Kıçını o an trafik departmanına dahi şutlar.

 O yeterince açık oldu mu?

 - Birisiyle görüşüyorum.

 - Biliyorum, özür dilerim.

 Bu arama yeni geldi.

 Bunu dinlemen gerek.

 Oynat da dinleyelim.

 Polis merkezi, nasıl yardım edebilirim?

 Küçük bir kızı aradığınızı duydum.

 Afedersiniz?

 Size onu nerede bulacağınızı söyleyebilirim.

 Micki.

 Buraya gelsen iyi olur.

 Kendine aşırı güvenen bir sapık olmuş, tüm yeteneklerini sahnelemiş.

 Zifka geliyor.

 Komutan atından indiğine göre, iyiye işaret değil.

 - Mickey, senin yüzünden oldu.

 - Zifka.

 - Beni duydun mu?

 Yarın trafik deartmanına geçeceğini Nissim'e rapor et.

 Beni bu davadan atamazsın.

 - Bu artık Ram'nin davası.

 - Rami?

 Morgta bir cesedi bile bulamaz.

 Kişisel algılama.

 Micki, dediğimi duydun mu?

 Bu artık Rami'nin davası.

 Gitmekte özgürsün artık.

 O şu an ihtiyacımız olan son kişi.

 - Kim o?

 - Kızın babası.

 Geçmesine izin vermeyin.

 - Tutun onu.

 Cinayet mahallinde ne arıyor?

 Eskiden Lübnan'da emniyet müdürüydü.

 Bu onun her istediğini yapabileceği anlamına gelmez ki.

 - Her şey yolunda mı, süperstar?

 - Bu giysi bana uymuyor.

 Sauli diyor ki, XL beden alman gerek.

 Endişelenme, sana ünlü indirimi yaparım.

 - Ne bu konuşma şimdi?

 - Bir bak.

 2 günde 4 bin izlenme.

 Bu şöhret değilse, ne madem?

 - Bu da ne be?

 Bunu bilen başka birisi var mı?

 - Hafta sonuna kadar, herkes öğrenir.

 - Bana bu konuda yardım edebilir misin?

 - Sauli her konuda yardım edebilir.

 Ama bir şartla.

 - Ne istersen yaparım Sauli.

 Videodaki gibi istemesen yeter diyecektim.

 Telefon defteri vurmadan, kibarca.

 - Çok komik.

 Sauli bu gece videonun yok olduğuna emin olacak.

 Dana, kağıdı alabilir miyim, lütfen?

 Dana?

 Kağıt?

 Kopya konusunda sizi uyarmıştım, değil mi?

 Onu okumasınız olur mu, lütfen?

 Sınavla alakalı bir şey değil.

 Oh, anlıyorum.

 Bu bir aşk mesajı.

 Beni yanlış algılamayın, sizin yaşınızda ben de aşk mesajları ilettim,   ama sınavda değil.

 Anlaşıldı mı?

 Devam edin çocuklar.

 Sınavınızı bitirin.

 Kız çocuğu katili.

 Sübyancı orospu çocuğu  Tecavüzcü.

 Girebilir miyim?

 - Tabii.

 Elbette, Meir.

 Girebilirsin.

 - Teşekkürler.

 - Nasıl yardım edebilirim?

 - Biraz solgun görünüyorsun.

 İyi misin?

 Evet.

 Testleri kontrol ediyordum.

 Çocuklar derse gelmeden önce.

 Peki baktıkların nasıl?

 Harika.

 Harika.

 Din dersini hep sevmişimdir.

 Bir bakabilir miyim?

 - Daha hepsine bakmadım.

 Bakayım mı?

 Tek bu mu böyle yoksa devamı var mı?

 Sana sadece aileler bozulmuş zannediyordum ama öğrenciler de öyleymiş.

 Aileler?

 Youtube'daki videodan dolayı kaç tane telefon geldiğinden haberin var mı?

 Üzgünüm, Dror.

 Ebeveynler beni köşeye sıkıştırdı.

 Yapman gerekeni yapıyorsun.

 Biliyorsun, bu senin hakkındaki fikrimi hiç değiştirmeyecek.

 Biliyorum, Meir.

 Anlıyorum durumu.

 Bu geçici bir durum.

 Yakında unutulup gidecektir.

 - Alo?

 - Babacığım?

 Shani, merhaba bebeğim Yeni telefonunu beğendin mi?

 İyi çalışıyor mu?

 Bu şimdiye kadarki en iyi hediye.

 Çok güzel.

 Dinle tatlım.

 İki şey: Telefon hep yanında olsun ve her ne olursa olsun ara beni, oldu mu?

 - Telefondaki baban mı?

 - Shani?

 - Bana ver, ben konuşayım.

 - Ama ben konuşuyorum!

 - Shani?

 Sen gerçekten harika bir ebeveynsin.

 10 yaşında bir çocuğa kim telefon alır ki?

 Acil durumlarda işe yarar.

 Ona neyin işe yarayacağını ben karar vereyim.

 Bunu tartışacak zamanım yok, tamam mı?

 İyi, tartışmıyorsan aynı fikirdeyizdir.

 Ayrıca unutma   çarşamba gelip onu alacaksın.

 - Elbette unutmayacağım.

 Gelir gelmez dışarı çıkıyorsun?

 Bu zamanda kim yaşlılara yardım eder?

 Eti, işime yarayacak bir yer bulduğunu söyle.

 Tam olarak aradığın yeri buldum.

 Ne zaman görebilirim?

 İstersen şimdi.

 Adres ne?

 - Sana mesajla ayrıntılı yollarım.

 - Sen bir meleksin.

 Bil diye söylüyorum, burası tam bir cehennem çukuru.

 1 saat mesafede.

 Cehennem çukuru bana uyar.

 Eee, tam istediğin gibi mi yoksa?

 Tam ortasına isabet.

 Senin mi?

 Komiksin.

 Bana sorarsan, burası cidden bir çöplük.

 Birisinin niye burada yaşamak istyeceğini aklım almıyor.

 - Eti.

 - Özür dilerim.

 Haklısın.

 Emlakçılığın ilk kuralı, müşterinin zevkini asla yargılama.

 Hiç olmazsa içerisi saray gibi.

 Girelim mi?

 Yazmak için sessiz bir yere ihtiyacın olduğunu söyledin.

 Bence burası o sessizliği sağlar.

 Burası mezarlık kadar sessiz.

 - Bodrum var mı?

 - Bodrum?

 Önce yatak odasını görmek istemiyorsun?

 - Eti.

 - Bodrum, bodrum olsun.

 Geniş bodrum, tam araştırdığın gibi.

 Bunu deneyelim mi?

 "Deneyelim" ile ne kasettin?

 Ben yukarı gittiğimde çığlık atmanı istiyorum.

 - Çığlık atacağım?

 - Evet.

 Atabildiğin en yüksek çığlığını.

 Anlayamadım.

 Oğlum burada davul çalacak.

 Benim yazmamı etkilemeyeceğinden emin olmak istiyorum.

 Anladım.

 Beni bir anlığına korkuttun.

 Ben yukarıya gideyim, sen ona kadar say ve bağırmaya başla.

 Elbette.

 10  9  8  5  4  1  Bunu komisyon parası için yapacaksın.

 - Durabilirsin artık.

 - Ödümü kopardın.

 - Özür dilerim.

 - Eee, ne düşünüyorsun?

 Sanırım alacağım.

 Harika, fiyatına da bayılacaksın.

 Etrafı Filistin villaları ile çevrili olduğundan çok ucuz.

 Çıkalım mı?

 Ne yapıyorsun burada ?

 Hala ailenle yaşıyorsun demek ha?

 Anne babam öldü.

 Sadece çocukları öldürdüğünü sanıyordum.

 Burada olmak için iznin yok.

 Havlayan köpek hakkında söyledikleri doğruymuş   gördüğün gibi sadece havlıyorlar.

 Bu havlayıp ısıranından.

 Hey.

 Bu mesele kapandı sanma.

 - Merhaba, benim.

 - Biliyorum, telefonda ismin yazıyor.

 Evet, doğru söylüyorsun.

 Komikti.

 Ne istiyorsun, Dror?

 Seni ve kızımı görmek istiyorum.

 Ama ben seni görmek istemiyorum.

 Anat, ben hiçbir şey yapmadım.

 Şu an bunu tartışamam.

 En azından Tali'yi göreyim, bugün onun doğumgünü.

 Olaylar henüz yatışmadı, Dror.

 Ona hep istediği bisikleti aldım.

 Bisikleti gece çite kilitle, sabah kalkınca görür.

 Ama o zaman doğumgünü geçmiş olacak.

 Dror, kapatmak zorundayım.

 Gir içeri.

 Çocuk nerede?

 Onu da mı trafik departmanına gönderdin?

 Burada şaka yapacak durumda değilsin.

 Otur.

 Yine ne oldu?

 Evet, Zifka.

 Burada biraz meşguluz da.

 İzliyorum gibi bir şey?

 Senin çekim hatası videon beni resmen halk önünde kelek yaptı.

 - Onun bunun çocuğu.

 - Kim onun bunun çouğu?

 Videoyu yok edeceğine söz veren piç.

 Bu internette, Micki, ve bizi halk önünde kötü gösteriyor, gerçek kötü.

 Polislerin zaten adı çıkmış, şimdi de bu mu?

 Dinle, yukarıdaki adamlar bana baskı kuruyor.

 Oh, bu konuşmanın nereye varacağını anladım.

 Dinle bu geçici bir durum, yakında unutulup gidecektir.

 Yarın bunun yerine başka bir video internette meşhur olacaktır.

 Yani bu devirde internette işler böyle yürüyor.

 Bir anda yıldız oluveriyorsun.

 Umut edelim de bizi dava etmesin.

 - Etmeyecek.

 - Nereden biliyorsun?

 - İşimi bilirim.

 - Dalga geçme, Micki.

 - Bak, bu sadece zaman meselesi.

 Mesele videonun haber olmaktan çıkması.

 O zaman bu puşt ortalığa çıkacak, adi herifi takip edip   iş üstünde yakalacağız, tek yol bu.

 Beni anlıyor musun?

 Bunları benden hangi sıfatla istiyorsun?

 Şu andan itibaren bir polis değilsin.

 Sivil oldun.

 Ve siviller ne isterse yapabilir   yeterki yakalanmasınlar.

 Yürü.

 Kazmaya başla.

 Hata yapıyorsun.

 Kaz be, kaz.

 Kazmayı bırak dedim mi?

 - Beni hemen mi vuracaksın?

 - Dikkatlice dinle.

 Ancak bu koşullarda sana soracağım herşeyi itiraf edeceğini çok iyi biliyorum.

 O nedenle gerçeklere odaklanalım.

 Çünkü elimde bekleyen cesetler var.

 Şimdi kafaların yerini söylemeni istiyorum.

 - Ne kafaları?

 - Sana son kez soruyorum.

 Onları nereye sakladın?

 Bunu yapma!

 Hiçbir şey bilmiyorum.

 Senin yaptığın delilik!

 - Bu delilikten vazgeçmen gerek!

 - Tabii ki vazgeçeceğim.

 Bana nereye sakladığını söyleyince.

 Hayır.

 Onu saklamama yardım edecek misin?

 Onun departmanında mı çalışıyorsun?

 Kafa mı buluyorsun?

 Ben içişlerindenim.

 Umarım bu masala bir nokta koyarsın.

 Ben de öyle umuyorum.

 Arabaya binebilirsin.

 Bir kez daha teşekkür ederim.

 Konuşmana izin vermeden önce   bir şey istemeliyim.

 Aptalca bir şeye kalkışma ve de bağırma.

 Bunu benim silahım olduğundan demiyorum.

 Ya da hiçkimsenin hiçbir şekilde bizi duyamayacağından demiyorum.

 Bunu istememin sebebi biz yetişkinleriz.

 Ve yetişkinler bağırmaz, konuşarak anlaşır.

 Kafanı salla anladıysan.

 Kafayı mı yedin sen?

 Birbirimizi anladığımızı sanmıştım.

 - Benim kim olduğumu biliyor musun?

 - Seni tanıyorum.

 Bence sen beni unutmuşsun.

 - Tanışıyor muyuz?

 - Resmi olarak değil.

 Suç mahallinde bir kez karşılaşmıştık.

 - Üzgünüm, yüzlerle aram kötü.

 Hatırlamana yardım edeyim.

 Kızımın cesedinin başında duruyordun.

 Hatta birisi diyebilir ki cesedi oraya sen yerleştirdin.

 Ama korkma.

 Seninle işim yok.

 Yalnızca yoluma çıktığın için buradasın.

 Ama anladığım kadarıyla   bana borçlusun.

 - Sana borçluyum?

 - Kaos teorisine göre.

 - Ne kaosu?

 Polis akademisinde artık size hiçbir şey öğretmiyorlar mı?

 Senin gibi bir kelebek kanatlarını çırpınca  Kanat mı çırpıyorum?

 Bunu şöyle anlatayım.

 Ki İsrail polisinde senin gibi bir dedektif bile anlayabilsin.

 O piçi dövmemiş olsaydınız,   serbest kalamayacak ve kızımı öldüremeyecekti.

 Bu piçi ne diye kaçırdım sanıyorsun?

 Orada yaptıklarını izledim.

 Hep sözümü kesiyorsun.

 Aslında bence ilerleme kaydetmiştim.

 Onu konuşturmayı hiçbir şekilde başaramayacaktın.

 Manyaklar silahlardan korkmaz.

 - Korkmaz ha?

 Neyden korkarlar öyleyse?

 Manyaklar manyaklardan korkar.

 Benim görüş açıma göre, burada 3 seçeneğimiz kaldı: İlki, senin gitmene izin veririm,   ama artık çok şey biliyorsun, gelip işime engel olursun.

 Bu beni ikinci seçeneğe yöneltiyor: Senin işini hemen şimdi bitirir, herşeyin suçlusu olarak seni gösteririm.

 Aşağıdaki şirin avcısının yaptıklarından sen de batmış olursun.

 Ama sen bir polissin.

 Ben olsam, annemim yüreği buna dayanmazdı.

 Ki bu beni üçüncü seçeneğe yöneltiyor: İkimiz için en iyi seçenek gibi görününen seçeneğe.

 Seni suç ortağım yapacağım.

 - Onu öldürmemi istiyorsun?

 Kızımın kafasını nereye gömdüğünü bilmek istiyorum.

 Eğer, alınyazısı aynı olursa, o da aynı yolla ölürse   kan kaybından ya da oksijensizlikten,   ancak o zaman benden tek bir gözyaşı bile akmayacak.

 Ne diyorsun?

 Kararın ne?

 Seninleyim, ama sadece konuşasıya kadar.

 Bu da benim için yeterli.

 - Baksana, taktiğe karar vermeliyiz.

 - Taktik mi?

 Bilirsin işte, iyi polis, kötü polis?

 - Burada iyi polislere yer yok.

 - Sorun olmaz.

 Kötü polis, kötü polis.

 Benden özel bir şey yapmamı istiyor musun?

 Dediğimi yapsan yeter.

 Kendine geldin mi?

 Başlayalım mı?

 Evet mi?

 Hayır mı?

 Güzel.

 İşte başlıyoruz.

 Telefon defterin yok mu?

 Telefon defteri daha çok işe yarar.

 - Henüz o noktaya gelmedik.

 Önce cüceye bir çocuk masalı okurum diye düşünmüştüm.

 Özür dilerim.

 Sözünü yine kesmek istememiştim.

 Bu çocuk masalı İsrail polisi tarafından yazıldı.

 Gerçek olaylardan alınmıştır.

 Her masal gibi   biz de bir kurtla başlıyoruz.

 Kurt sensin, bu arada.

 Bizim kurtun diğer kurtlardan farkı yok,   boyu hariç, belki.

 O da diğer bütün kurtlar gibi   kız çocuklarına sürpriz yapmaktan hoşlanıyor.

 Ama bizim acımasız orospu çocuğu onları yutmaktan ayrı işler de yapıyor.

 Resim gösteriyor ki   bizim kurt başka bir yöntemi izliyor: Kızları kaçırıp, şeker ve pastayla besliyor.

 Ama ne yazık ki   pastanın içinde yatıştırıcı var   ve o nedenle küçük kızlar derin bir uykuya dalıyor.

 Uykuya dalınca da   penisini onların bedenlerindeki her deliğe itip kakıyor.

 Şimdi devam etmeden önce, sana sormalıyım: Mesele ne?

 Küçük kızın biriyle başa çıkmadın   o nedenle mi önce uyutmak zorundasın?

 Siz deli misiniz?

 Normal değilsiniz.

 Bunu yapan ben  değilim.

 Ben yapmadım.

 Onu durdursana be.

 Afedersin ama hikayenin sonunu merak ediyorum.

 - Nerede kalmıştım?

 - Kızları uyutmuştu.

 Doğru.

 Aferin.

 - Teşekkür ederim.

 Vücutlarındaki her deliği taciz ettikten sonra,   onlar uyanasıya kadar bekleyecekti.

 Bundan sonra onların asıl kabusları başlayacaktı.

 Hasta manyak onların ellerini tutup   teker teker bütün parmaklarını kıracaktı.

 Zavallı kızlar acıya dayanamayıp baygın düşecekti.

 Peki o zaman bu sadist ne yapacak?

 - Tekrar uyanmalarını bekleyecek?

 Hikayeyi okudun mu?

 Sen devam etmek ister misin?

 Ne?

 Hayır, sen harika gidiyorsun.

 Teşekkürler.

 Bilinçleri yerine geldiği zaman   kızların ayakkabı ve çoraplarını çıkaracak   tırnaklarını sökecekti, onların narin ayaklarından.

 O tırnaklarla ne yaptığını anladıysam arap olayım.

 Bu cüce koleksiyon yapıyor olmalı.

 Yani   hatıra alıyorsun, değil mi?

 Buzdolabının üzerinde bir tırnak kavanozun olduğunu varsayayım mı?

 - Ona da geleceğiz.

 - Kusura bakma.

 Asıl konudan uzaklaştım.

 - Sorun değil, bitmek üzereydi.

 Kızlar kendine gelip .

  ayak parmaklarına onun yaptıklarını gördükten sonra   kendine gelmelerinin hemen ardından   paslı testeresiyle onların kafasını kesecekti.

 Testere o kadar küflüydü ki, kızların birkaçında   görevini tamamlamak için testerisini daha az küflü olanla değiştirecekti.

 Kızların ikisi kafaları kesilirken tamamen uyanıktı.

 Meğerse niyeti kızların ailelerine en mide bulandırıcı hediyeyi vermekmiş   onların güzelim kafalarını kesip saklayarak.

 O kızlardan birisi benim kızımdı.

 Benim görüşüme göre,   senin iki seçeneğin var: Şu anki gibi bir pislik olarak ölmek   ya da kendini bağışlattırarak ölmek.

 Dinle  Durumunu sadece hayal edebiliyorum   içine düştüğün durumu   bir babanın başına gelen böyle bir şeyin  Beni hor görmeye mi başladın?

 Artık beni hor mu görüyor?

 Hor gören bir iması vardı.

 Dikkatlice dinle, ufak şey.

 Ben de sana aynısını yapacağım.

 Şu zavallı kızlara yaptığın gibi.

 Bir bir parmaklarını kırmaktan, teker teker tırnaklarını sökmeye   ve kafanın zeminde yuvarlanmasına kadar.

 Diğer yandan   sana daha çabuk bir ölüm verme niyetim de var.

 İşte bu yüzden silahım yanımda.

 Tek bir şartla: Bana kızımın kafasını nereye gömdüğünü söyleceksin.

 Kızının kafasının nerede gömülü olduğunu bilmiyorum.

 Bunu ben yapmadım.

 Okuduğun tüm şeyler   benim hakkımda değil.

 Bana inanmak zorundasın.

 - Üzgünüm, ben inançsız birisiyim.

 - Hayır.

 - Parmaklarla başlayacağız.

 İlk olmak ister misin?

 Neler oluyor?

 Önce tüm deliklerine sokmamız gerekmiyor mu?

 - Ne diyorsun?

 - Ona aynı şeyleri yapacağını söyledin.

 - Parmak kırmaktan mı kaçıyorsun?

 - Elbette hayır.

 Aynı sırayı izleyeceğimizi sanmıştım.

 Aynı sırayı izleyeceğiz dedim mi?

 Öyle yapacaksak tüm deliklerine sokmak zorundayız.

 Buna var mısın?

 Ben de hayal bile edemiyorum.

 O zaman sıra değişikliğine gidelim.

 Hah?

 Becermeden önce öttürecek sıra değişikliğine.

 Sıra demişken.

 İlk sırayı almak ister misin?

 Yoksa ben mi başlayayım?

 Yazı tura atalım.

 Ben tura, sen yazı.

 Öyle olsun bakalım.

 Para kaybolunca bu oyuna lanet ediyorum.

 Buldum.

 - Güzel.

 Ne çıktı?

 Tura.

 İlk ben başlıyorum.

 Oradaki aletlerden kullanmayacak mısın?

 Hayır, kendi başıma daha iyiyim.

 - Anladım.

 Kurbanın tenine dokunmaktan zevk alan şu tiplerdensin yani.

 Bana söylemek istediğin bir şey varsa, şimdi tam zamanı .

 Üçe kadar sayıyorum: 1  2  2 buçuk  Bu çok uzayacak mı?

 Uyku tulumumu getireyim mi?

 Eğer gözlerine bakarken zorlanıyorsan   arkasına geçmeni öneririm.

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Bravo.

 Benim sıram.

 Bu annem.

 Bakmak zorundayım, yoksa deliye döner.

 Pekala.

 Bensiz devam edebilirsin, ama bana da birkaçını bırak olur mu?

 Ben açgözlü değilim.

 Anne, bekle bir saniye, burada iyi çekmiyor.

 Anne.

 - Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun?

 - Neyi söylemeyi?

 - Taşındığını.

 Eti'nin annesinden duyuyorum.

 Kız sana istediğin gibi bir ev bulmuş.

 Biliyorsun şeyden beri, benimle Cipi'nin arası iyi değil.

 Sizin nesil her olayda ayrılıveriyor.

 Anne, bu öyle bir olay değil ki.

 - Asıl böyle zamanlarda   ayrılmayarak, birbirinize destek çıkmalısınız.

 Bizim zamanımızda böyle değildi.

 Evlilik mezara kadardı.

 Söyleyeceğin bir şey varsa, şimdi tam sırası.

 Bu deliliğe son vermeniz gerek.

 Bana güvenmenlisin.

 Bundan zevk alıyorum gibi görünebilir   tamam bazen zevk alıyorum   ama inan bana, parmaklarını kırmayı bırakmak daha hoşuma giderdi.

 Şimdi lütfen konuşmaya başlar mısın?

 Neyden konuşayım?

 Gerçekten ben yapmadım.

 Polisler ikinci parmağın öttürdüğünü söyler.

 Dur, dur.

 Bütün bunların amacı ne?

 Hah?

 Birisine sonuna kadar işkence edersen   her şeyi anlatacaktır mı?

 Peki ya ben yapmadıysam?

 Peki ya korkunç bir hata yapıyorsan?

 İşini kaybetmeyi o kadar çok mu istiyorsun?

 Zaten kaybettim, senin yüzünden.

 Bekle bir saniye, dinle beni.

 Buna devam edersen   geri dönüşü olmayacak.

 Benim de bir kızım var.

 Bunu neden yapayım ki?

 Sen de babasın, değil mi?

 Sen de bir babaysan, neyden bahsettiğimi anlarsın.

 Neyden bahsettiğinden hiçbir fikrim yok.

 Bir baba olduğun zaman herşeyin nasıl değiştiğinden bahsediyorum.

 İlk gördüğünde bebekler   sana gülümserler.

 O an onu hiçbir şeyin incitmesine izin vermeyeceğine yemin edersin.

 Lütfen  Sadece küçük kızıma geri dönmek istiyorum.

 Anne, 5 dakikadır konuşup duruyoruz.

 Artık işime dönmeliyim.

 Senin yeni evini görmek istiyorum.

 Babanla ben oraya geliyoruz.

 Şimdi zaman uygun değil.

 Biraz hastayım.

 Hasta mı?

 Sana kim bakıyor?

 - 45 yaşına geldim, bakıcı gerekmiyor.

 - Yoram !

 Oğlun hastalanmış.

 Hadi hemen yola koyulalım.

 Bana adresi ver.

 - Sana adresimi vermem.

 - İyi, Eti'nin annesinden isterim.

 - Yakınımda Filistinliler yaşıyor.

 Geceleyin buradan geçmek tehlikeli olacağından gelemezsin.

 - Yani adresi vermeyeceksin?

 - Hayır!

 Bu yaptığınının bana dokunduğunu bilmeni istiyorum.

 - Anne!

 - Şimdi kızdım konuşamam, hoşça kal.

 Nerede kalmışsınız?

 Bakıyorum da pek ilerleme kaydetmemişsin.

 - Öyle.

 Konsantrasyonunu yok edebilirsem daha iyi olur diye düşündüm.

 Yine baştaki gibi acıyı hissetsin diye.

 Doktor olsaydın bari.

 Aynı fikirde değilim, bence değerli zamanımızı harcadık.

 Ama sorun değil.

 Kayıp zamanı nasıl telafi edeceğimizi biliyorum.

 - Ne yapıyorsun?

 - Aşırıya kaçmıyor musun?

 - Af buyur?

 Siz ikiniz ben yukarıdayken konuştunuz demek.

 Senin düşüncelerini etkiledi yani.

 Bu işte iyiymiş.

 İyiymişsin.

 Ne yani, artık beni de mi öldürmeye karar verdin?

 Kanımca baş şüpheli tarafından kaçırılıp, saldırıya uğramış ve sonra   baş şüpheliyi öldürmüş bir polisi öldürmek aptallık olurdu.

 Ben aptal birisi değilim.

 - Güzel.

 Ama yaptığın hoş değil.

 Silahı indir.

 Biraz dinlen sen.

 Tamamdır.

 Artık bana söylemek zorunda olduklarını duymaya hazırım.

 Kızgın görünüyorsun.

 Kızdın mı?

 Lütfen buna bir son vermen gerek.

 Benim de bir kızım var.

 Ne olmuş varsa?

 Sana kendimi yakın mı hisetmeliyim?

 Merhamet?

 Şurada kelepçelenmiş Uyuyan Güzeli böyle mi kandırdın?

 Kızından bahsederek mi?

 Ben de bir babayım.

 Niye bunu küçük bir kıza yapayım ki?

 Hiç yapmadığım için bilemiyorum.

 Belki sen beni aydınlatabilirsin.

 Niye bir baba başkasının kızına böyle bir şey yapar ki?

 Dün onun doğumgünüydü.

 Aşırı heyecanlandığına eminim.

 Balonlar alıp, mum yaktığına bahse girerim.

 Orada şu keklerinden de var mıydı?

 Eminim pastanın içine gizli içeriğinden koymamışsındır.

 Yoksa kızına da mı dokunmayı seviyorsun?

 Kapa çeneni.

 Yoksa kuralların mı var?

 Sadece başkalarının kızlarına dokun.

 Senin kızına hiç dokunmadım ben.

 Devam edebilirsin.

 Anlaşıldı.

 Bu kek pişmiş sesi.

 Hemen dönerim.

 Biraz soğumaya bırakalım.

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Çok güzel.

 Bak onu uyandırdın.

 Dibimde kaçmaya uğraşıyorsun.

 Sonraki planın ne ?

 - Bırak beni.

 Öyle bir şey olmayacak.

 Hayır!

 Selamünaleyküm.

 Aleykümselam.

 Bana da bir tane sarabilir misin?

 Benimkini al.

 Ben başka sararım.

 Allah razı olsun.

 Bu muydu yani?

 Bir nefes özlem gidermek istedim.

 Karım izin vermiyor.

 Karın demek?

 - Kolay gelsin, selametle kal.

 - Selametle.

 Bir mum koydum.

 Yaşımız kadar mum kibar kaçmazdı.

 Üfleyip söndürecek misin?

 Senin yapman gerekmiyor.

 Ben yaparım, sen sadece bir dilek tut.

 Tuttun muydu?

 Sakın bana söyleme.

 Sen olsan bakar mıydın?

 Bi oturup rahatlamana izin vermezler.

 Hay sıçayım böyle işe.

 Ne işin var burada?

 - Annen gönderdi.

 Hasta olduğunu duyar duymaz, çorba yaptı biraz.

 Girebilir miyim?

 - Elbette.

 Gir, gir.

 Isıtıcın var mı?

 - Sana dürüst olabilir miyim oğlum?

 - Daima.

 Annen aklını kaybettiğini düşünüyor.

 O her şeyden endişelenir.

 - Bana da haklı gibi gelmeye başladı.

 - Baba.

 Evini bırakıp bir cehennem çukuruna taşındın.

 Affet beni amma   Araplarla dolu bir cehennem çukuru.

 Bu sana normal geliyor mu?

 Tek yaptığım biraz uzaklaşmak.

 Annenin kalbine mi indireceksin?

 - Tabii ki hayır baba.

 - Ölümüne sebeb olacaksın.

 Hayır, benim yüzümden olmayacak.

 Sen kanıyorsun?

 - Ne?

 -Kanaman var, kanıyorsun.

 Güzelim gömleğine bak.

 Bodrumda alt katta birşey boyuyordum.

 - Hasta halinle?

 - Evet!

 Kırmızı niye?

 Kırmızı kızlara göredir.

 - Baba.

 Her neyse.

 Sizin nesle benim aklım almaz.

 Sanırım çorba hazır.

 Gel, boğazımıza bir lokma girsin.

 Hiçbir şey annenin çorbası kadar.

 güzel olamaz değil mi, Gidin'ka ?

 Bu da ne, Gidi?

 Araplardan ayrı, farelerde mi komşu?

 - Boşver.

 Önemsiz.

 - Önemsiz?

 Orada kocaman bir fare varken.

 Öyle olsun, gidip bakarım.

 - Seninle geleyim mi?

 - Buna hiç gerek yok.

 Küçük bir dokunuş yapsam yeter.

 Kendini onlardan daha akıllı sanma.

 Çorbanı bitir, baba.

 Babam beni görmeye geldi.

 Bana bir iyilik yapıp, sessiz olun.

 Anladıysan kafanı salla.

 Anlaşıldı mı?

 Peki ya sen?

 Anladın mı?

 Neler oluyor, Gidi?

 Az kalsın kalbime indirecektin, baba.

 Ne işler dönüyor burada?

 - Yok bir şey.

 Sen yukarı çık.

 Bana neler döndüğünü anlatasıya kadar buradan ayrılmayacağım.

 Bence artık sağlam oldu.

 Sen gerçekten aklını yitirdin.

 Baba, yukarı çık.

 Sana her şeyi açıklayacağım.

 - Seni anlayamıyorum.

 - Anlamanı beklemiyorum.

 Hayatını heba edeceksin.

 Ne hayatı, baba?

 Mike öldü.

 Anlıyorum.

 Ama annen hala hayatta.

 Bunu duyarsa ölür.

 Dönmek için çok geç değil, oğlum.

 Dönmeden devam edeceğim, baba.

 - Gidi, lütfen.

 - Cipi'nin niye terk ettiğini biliyor musun?

 Buna karışamazdım.

 Bazı şeyler karı koca arasındadır.

 Kızımı kaçırdığı gün onu benim almamı bekliyordu   ama ben unuttum.

 Niçin unuttuğumu biliyor musun?

 Çünkü sekreterimleydim.

 Gidin'ka.

 Sekreterim benimkini yalarken, o Mika'yı okuldan almayı unuttuğumu   okuldan aradıklarını söylemek için aramış.

 Artık sebebini öğrendin mi baba?

 Mika'yı onun ellerine   ben teslim ettim.

 - Böyle konuşma.

 Hiçbir baba kendi çocuğunu gömmek zorunda kalmamalı.

 Madem önceden yaptıklarım için cezalandırılma vaktim geldi   ve zamanında yaptığım birçok hata için   madem öyle, bari o orospu çocuğunu da yanımda götüreyim.

 Fakat kızımın kafasını gömdüğü yeri söylemeden önce değil.

 Senin torununun.

 Bunu Cipi'ye borçluyum.

 Hiçbir anne kızını kafasız gömmek zorunda kalmamalı.

 Seni bundan vazgeçirecek bir çarede mi kalmadı?

 Yok baba.

 Bu kez yok.

 Beni duyabiliyor musun?

 Bir dahakine kızının kafasını nereye gömdüğünü sorduğu zaman, cevap ver.

 - Ama bilmiyorum ki.

 - Mesele bu değil.

 Bir deliyle uğraşıyoruz.

 Sadece bir yer adı söyle, bize zaman kazandıracak.

 Anladın?

 Yalnız hemencicik söyleme.

 Önce biraz acı çek.

 Önce biraz acı mı çekeyim?

 Evet, çok azcık.

 Kuşkulanmasın diye.

 Ve sonra söyleyiverirsin.

 Anlamışsındır?

 Anladın mı?

 Peki ya planın ne?

 - Ne?

 - Yardım etmek istiyorum.

 - Yardımla ne demeye varıyorsun?

 - Konuşmadığı sonucuna vardım.

 Kafa bulma baba.

 Annemin yanına eve git.

 O konuşasıya kadar gitmiyorum.

 O zaman anneme gece burada kalacağını söyle .

 Bu piç yakın zamanda konuşmaz.

 Şimdiye kadar hala alev testi yapmadın mı?

 Alev testi?

 Bu günlerde orduda size hiçbir şey öğretmiyorlar mı?

 Orduda görev yaparken öğrendiğim bir şey varsa,   alevden hayvanlar nasıl çok korkuyorsa,   insanları da en çok korkutan şey alevdir.

 Alev, demek.

 Pürmüze ihtiyacım var.

 Seni torunumu öldüren orospu çocuğu.

 Ne tür bir yaratık böyle bir şeyi yapabilir?

 Ne yapıyorsun be?

 Sabırlı ol.

 Yakında ne yapacağımı öğreneceksin.

 Gidin'ka, daha çok bekleyecek miyim?

 Özür dilerim, bunu bulmak biraz zamanımı aldı.

 Baba, ne yapıyorsun?

 - Etin buzunu çözüyorum.

 Mütiş bir fikir ama yanlış eti çözüyorsun.

 O bir polis.

 Sübyancı bu.

 Bu ikisini nasıl karıştırabildim?

 Eskiden hiç karıştırma huyum yoktu.

 Yaşlılıktan olsa gerek.

 Yaşlılık zihne korkunç şeyler yapıyor.

 Aklın yerinde be baba.

 Birbirine karıştırman doğal.

 - Lafın gelişi öyle söylüyorsun.

 - Hayır, gerçekten sebebini biliyorum.

 O bundan daha bir sübyancı gibi görünüyor.

 Buradaki bir kelebeği incitemez gibi görünüyor.

 İşte bu yüzden küçük kızları incitiyor.

 N'apacaksın?

 Oğluma hiçbir şey söylemediğini duydum.

 Bunu ben yapmadığımı söyledim.

 Şimdi aynısını sana söylüyorum.

 Onunla konuşabilir misin?

 Biraz sakin olsun.

 Sana söz veriyorum, onunla bunu konuşacağım.

 Ama önce bana bir cevap vermeni istiyorum.

 Halime bi baksana.

 Birşey biliyor olsam, sence önceden söylemez miydim?

 Belki.

 Belki de önce güvende olduğunu öğrenmek istedin.

 Sana bir kez daha soracağım.

 Gidin'ka   pürmüz.

 Bana torunumun kafasını nereye gömdüğünü söylecek misin?

 Gerçekten bilmiyorum.

 Hayır!

 Farkettin mi, Gidin'ka?

 Mangal gibi kokuyor.

 Bu kokuyu ne kadar özlediğim hakkında hiçbir fikrin yoktur.

 Annesi beni aşırı kolestrolüm yüzünden vejetaryan yaptı.

 Buna bütün gece devam edebilirdim.

 Gidin'ka.

 Hatırlıyorum da çocukken kızarmış sosislere bayılırdın.

 Hala seviyor musun?

 - Kim sevmez ki?

 Yapma, yapma.

 Konuşacağım, konuşacağım.

 Sana söylemiştim, Gidin'ka.

 Taşşaklara gelince hepsi konuşur.

 Konuş.

 Kız  Üstü açık bir serada gömülü.

 Okulun 500 yard arkasında.

 Binaya ek kanat yapılan yerde.

 Güney köşesinde.

 Tam fanın altında.

 Gördün mü?

 İstedikten sonra çözüm yanıbaşındadır.

 Sanırım bunu hakettim.

 Gidin'ka, annene bundan bahsetme, olur mu?

 Bu aramızda bir sır olacak.

 Bugün süprizlerle dolusun demek?

 Baba  Ben gelesiye kadar bu ikisine dikkat etmeni istiyorum.

 Bana güvenebilirsin.

 Benim hanım arıyor.

 Merhaba, Malka!

 Sesim geliyor mu?

 Saatin kaç olduğunun farkında mısın?

 - Farkındayım, farkındayım.

 Gecikeceğini söylemek için beni niye aramadın?

 Oğlumla meşgul oldum durdum.

 Nasıl oldu?

 Çorbayı içtiniz mi?

 İçtik.

 Lezzetliydi.

 Eee orada işin ne?

 Yine sigara mı içiyorsun?

 Kesinlikle hayır.

 İlaçlarını aldın mı?

 - Unuttum.

 - Tabii ki unutursun.

 Sana hatırlatmak için aramasam, kimin aklına gelecek?

 İlaçlarını al hemen, almadan önce de kuru bir şeyler ye.

 Tamamdır, Malka, sorun yok.

 Yoksa bütün gece osurursun.

 Pekala ben yatağa gidiyorum.

 Yatmaya geldiğinde gürültü yapma.

 Söz veriyorum, Malka.

 İyi geceler.

 Bir cırcır böceği kadar sessiz olacağım.

 Kuru bir şey.

 Kuru bir şeyi nerede bulacağım?

 Burası öğrenci evi gibi.

 Bingo !

 Buz gibi pasta.

 Fena değil.

 Hiç fena değil.

 Umarım size biraz vermediğim için bana kızgın değilsiniz.

 Hapımı almadan önce biraz kuru bir şey yemek zorundayım.

 Asla bir polisi kelepçeleme.

 Acele et, çöz beni.

 Olmaz, senin durumundaki birisi beni anca yavaşlatır.

 Ama yapmamı istediğin şeyi yaptım.

 Bize biraz zaman kazandırdım.

 Çöz beni.

 Dimle, yardım bulmaya gidiyorum.

 Hemen döneceğim.

 Beni bu deliyle bırakma.

 Orada hiçbir bulamayacak.

 Geri gelip boynumu kesecek.

 Bana yardım et.

 Neden durdun?

 Bilmem gerek.

 Bilmem gereken ne?

 - Gözlerime bak.

 - Ciddi olamazsın.

 Artık birkaç dakikaya burada olur.

 - Bunu sen mi yaptın?

 - Ben bir şey yapmadım.

 Çöz beni.

 Beni şimdi bırakmazsan, korkunç bir hataya sebep olacaksın.

 Hayatının geri kalanında hep bunun pişmanlığını çekeceksin.

 İyi akşamlar.

 Niye yahudiler hep hepimizin sizi öldürmek istediğini düşünür?

 Hiç, hiç de değil ama  Nasıl olduğunu bilirsin.

 Evet, ne yazık ki biliyorum.

 Peki söyleceksin   o zaman bir cep telefonun yok, değil mi?

 Niye yok olsun?

 Barbar olduğumuzdan mı?

 - Yo, niye böyle söylersin ki?

 - Düşündüğün bu değilmiydi?

 Kesinlikle değil.

 Burada yabani birisi varsa, o bizizdir.

 Senin ulusunun fikirleri doğru.

 - Alabilir miyim?

 - Evet, tabii ki.

 Teşekkür ederim.

 İphone, demek?

 - S4 .

 - İyiymiş.

 Sağ ol.

 Sen bir can kurtaransın.

 - Zifka'nın ofisi.

 - Kim o?

 Rona?

 - Efrat.

 - Micki ben.

 Zifka'yi telefona ver.

 Her yerde seni arıyordu.

 Bu yüzden aradım ben de.

 Onu telefona ver.

 Seni ne kadar aradığımdan haberin var mı?

 - Dinle, Zifka.

 - Olmaz, Micki, sen dinle.

 Karın burada.

 Çılgına dönmüş vaziyette.

 - Ne?

 O Micki mi?

 Telefonu bana ver .

 Micki, nerede o?

 - Kim nerede?

 Kızın.

 Aldığın telefona cevap vermiyor.

 Ayrıca sen de cevap vermedin.

 - Cevap vermiyor mu?

 Bale dersinden onu aldığından beri telefona bakmıyor.

 Bu davranışını geçmişte bıraktığını zannediyordum.

 Sesim geliyor mu?

 Her şey yolunda mı?

 Baba?

 Baba?

 Baba.

 Merak etme, hemen bitireceğim.

 Biraz küflü olsa da işimi yapıyorum.

 Hayır, hayır, hayır!

 Yeter oğlum.

 Bu kadarı yeter.

 - Sakın kıpırdama.

 - Ne yaptın sen?

 Delisin sen.

 Bunun yardımı olacağını sanmıyorum.

 Ölemez.

 Kanamayı durdurmak için bana bir şey bulun.

 Gidi, polis buraya gelmeden hemen kaçmanı öneriyorum.

 Millet beni duyuyor musunuz?

 Kızımı nereye sakladın?

 Kızın mı?

 Lütfen, yerini söyle.

 Ona ne yaptın?

 Ne yapacağız?

 Bana kağıt verin.

 Kağıtla kalem.

 Gidi, getir.

 Alo.

 - Zifka.

 - Evet?

 - Burada işim bitti.

 - Bir şey buldun mu?

 Hayır, hiçbir şey bulamadım.

 - Bırak öyleyse.

 - Tamam, çıkıyorum.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar