The Messenger (2015) HABERCİ
| |
101 dk
Yönetmen:David Blair
Senaryo:Andrew Kirk
Ülke:İngiltere
Tür:Dram, Gizem, Gerilim
Oyuncular
Robert Sheehan
Joely Richardson
Tamzin Merchant
David O'Hara
Lily ColeLily Cole
Özet
Her insan, ölen sevdiklerinin hala onları gördüğüne,
yanlarında olduğuna inanmak ister. Jack, istemenin de ötesinde, ölenleri
görebilmektedir. Onu bir barda kendi kendine konuşurken görenler, yine ruhlarla
konuştuğunu bilirler. Ruhlar, bir türlü bu genç adamı rahat bırakmayacaktır.
Altyazı
Yapma dostum!
Yapma!
Dur!
Dur!
Lütfen!
Lütfen beni yalnız
bırak!
Beni yalnız bırak!
Lütfen!
Onun istediği bu
değil.
Tamam mı?
Unut gitsin, tamam
mı?
Böyle olmasına karar vermiştik!
Sadece sadece sakin ol.
Bana dedi ki Hayır!
Hayır!
Hayır!
Lanet olsun!
TRAJİK İNTİHAR
BİRLİĞİ
Daha hızlı!
Kazanıyor!
Hadi!
Aimee!
Ne yapıyorsun?
Tanrı bizi olası
tehlike ve zorluklara karşı sürekli uyarır.
23. vahide de herkes için insana karanlık bir
yolda yürüdüğünü hissettirecek günlerin
geleceğinden bahseder.
Bu, ölümün gölgesindeki bir yoldur.
Geleceğini
biliyordum.
-Peki ya çocukluğun?
-Bir gün küçüktüm sonra bir bakmışım ki, büyümüşüm.
Birdenbire mi?
Bir kahraman yok
muydu?
Kız arkadaşın?
İlk öpücüğün?
Anlamı yok.
Seni yakaladım!
Nerede kaldın?
Her yerde seni
arıyordum.
-Bu kırılmış baba.
-Benim suçumdu Jack.
Seni korkuttum.
Neden benim için ona
sahip çıkmıyorsun?
Bira ve tekila.
İki tane olsun.
O tuhaf şeyleri burada
istemiyorum.
Tuhaf bir şey yok.
İzci sözü veriyorum.
Şerefe Sana içki getirdim.
-Bu bir tür şaka mı?
-Tamam.
Sen bilirsin
Buraya sosyalleşmek için gelmediğine göre -Sorun eşim.
O -Seni
anlamıyor mu?
Yardım edeceğini
söylemişlerdi.
Kim?
Kim söyledi?
Seni o mu gönderdi?
Bak, neden
bahsettiğini bilmiyorum.
Sadece yardımın
gerekiyor.
Sadece onunla
konuşmanı istiyorum.
Sadece!
Sadece?
Sadece onu mu yapmam gerek?
-Tahmin edeyim,
kovuldum mu?
-Seni uyarmıştım!
Ne diyebilirim ki?
Medyum olmalıyım.
Bundan emin misin?
Seni burada
bekleyeceğim.
Jack!
Jack!
Bir işe yara, masayı
hazırla.
-Akşam dışarı
çıkacağım.
-Nereye?
Bilmen gereken bir
yer değil.
Yemek hazır.
Karnınızı doyurun.
Hadi seni pislik.
Sen değil, başka bir
pislik.
Burası geçici bir
yer.
Lüks dairem
tadilatta.
Seni bulmanın neden zor
olduğunu anladım.
Suratına ne oldu?
Seni pislik!
-Kes şunu!
Buraya gel!
-Pislik!
Adi serseri!
Ne yaptığını
sanıyorsun?
Benden istediğini
yaptım.
Şimdi beni rahat
bırak.
Başkasının birasını
içtim.
-Paraya ihtiyacın
varsa -Bunun için bunun için mi geldin?
Aniden vicdan azabı çekmeye mi başladın, yoksa sonunda nalları
dikti mi?
Yavaş ve ızdıraplı
bir şekilde ölmüş olabilir mi?
Buraya annem
hakkında konuşmak için gelmedim.
Eve geri döndük.
Martin kasabada bir yere ortak oldu.
Yani, uzakta
yaşamıyoruz.
Özür dilerim.
Önceden
önceden aramam gerekirdi.
Ya da hiç
gelmemeliydin.
Burada adresimiz ve birkaç
fotoğraf var.
Billy çok büyüdü.
Onu. onu görsen bile tanımazsın.
Lütfen sadece bunu düşün.
Baba!
Annem çaya çağırıyor!
Baba!
-Bunun ne kadarını
duydun?
-Bu beni
ilgilendirmez.
Daha doğrusu,
umurunda değil.
Bunu mu istiyorsun?
Hayatını umursamamı
mı?
Bu iş karşılıklıdır.
Bunun Kraliyet
Mührü'yle onaylanması gerekirdi ve bu
tür işlemler henüz yasallaştırılmış değil.
-Şimdi Geoff'e
dönüyoruz.
-Anlamıyor musun?
-Teklifinle
ilgilenmiyorum.
-Pes etmeyeceğim.
-Sarah benim için
çok değerli.
-Bu esnada AMUK TV
spikeri -Ona baksana.
- Sarah Lewis, dünyanın en tehlikeli çatışma noktalarından yayın
yapmış olmasına rağmen evinden birkaç
metre ötede öldürülen kocasının kaybını
kabullenmeye çalışıyor.
Doğal sebeplerden
ötürü ölmediğini tahmin ediyorum.
Bir tür kaza
olabilir.
Yoksa bir saldırı
mıydı?
Yani, ölmeyi
beklemiyordun ve yarım kalmış işlerin var.
-Yanıldığım bir
nokta varsa lütfen söyle.
-Bunları zaten biliyorsun!
Yoksa neden burada olayım ki?
-Onu böyle bırakamam.
-Bana sorarsan başka seçeneğin yok.
-Bu senin elinde.
-Yardımına ihtiyacım
var Jack.
-Vesaire, vesaire,
vesaire Bana yardım etmek zorundasın!
İçişleri bakanlığı
yaptığı açıklamada bu tür yüksek profilli
davalarda, temkinli -Öyle mi?
adım atmanın son
derece önemli olduğunu belirtti.
Lütfen!
Lütfen mi?
Demek lütfen.
-Ne yapıyorsun?
-Sabah karar
vereceğim.
-Her zaman hayır
diyebilirsin.
-Denemediğimi mi
sanıyorsun?
-Asla pes etmiyorlar.
-Neden seçildiğini düşünüyorsun?
-Dalga mı geçiyorsun?
Hayır.
Sadece kuralları anlamaya çalışıyorum.
Kural falan yok!
İstediklerini
yapıyorlar ve canıma okuyorlar!
-Hiçbir uyarı
vermeden öylece karşında mı
beliriyorlar?
-Belirmek mi?
Hiç gitmiyorlar ki!
Defol!
Mark Lewis, dünyanın
dört bir yanındaki savaş alanlarından
yaptığı riskli yayınlarla tanınıyordu.
Polis, ölümün
şüpheli bulunup bulunmadığına dair bir açıklama
yapmasa da Bay Lewis'in hayatını kaybettiği
bölgede çeteler arası çatışma yaşandığı bilinmekte.
Bay Lewis'in dul eşi
Sarah Lewis, bu sabah kocasının ölümüne
ışık tutmak için içten bir basın toplantısı
düzenledi.
Mark, heyecan
tutkunu birisi değildi.
Yaptığı işi yaparak hayatını şöhret ya da beğeni için riske atmıyordu.
Tek istediği gerçeği
ortaya çıkarmaktı.
Hayatının her zaman
tehlikede olduğunu biliyordum.
Bunu kabullenmiştim.
Ama bu Şunu bilmenizi isterim ki bu trajik olayın ardındaki gerçeği açığa çıkarmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Mark Lewis'in
ölümüne dair herhangi bir bilgiye sahip
olan birileri varsa derhal
polisle iletişime geçmeleri herkes için
en iyisi olacaktır.
Teşekkürler.
Yaptığı işi yaparak
hayatını şöhret ya da beğeni için riske
atmıyordu.
Tek istediği, gerçeği ortaya çıkarmaktı.
Hayatının her zaman tehlikede olduğunu biliyordum.
Bunu kabullenmiştim.
-Sarah?
-Sarah!
-Sarah, bir sorum
var.
-Bir soru sorabilir
miyim Sarah?
Sarah, söylenenler
doğru mu?
-Müsade eder misiniz
Beyler?
-Bir soru sorabilir
miyim Sarah?
-Söylenenler doğru
mu?
-Mark intihar mı
etti?
-Sarah Lewis adına
bir paket var.
-Onu ben alacağım.
-Söylenenler doğru
mu?
-İntihar mı etti?
Pekala.
Bu kadar yeter
Üzgünüm.
.
yeter Neden
böyle söylüyorlar?
Bu mümkün değil.
İntihar etmiş olamaz.
Bu onun doğasına
aykırı.
Peki ya birisi, öyle
düşünmemizi istiyorsa?
-Peki, neden?
-Mesleği icabı birkaç düşman edinmiş olmalı.
Yılın kalçası mı?
Sadece eğlence
içindi.
Hepsi bu.
Peki, söylentileri nasıl
durduracağız?
Söylemesi zor.
Avukatın ne yaptığını biliyor gibi.
Ne yapıyorsun?
Bunlar babamın!
Anlamıyor musun?
Baban geri
gelmeyecek!
Senden nefret
ediyorum!
-Kendine hakim
olamadın mı?
-Beni rahat bırakır
mısın?
Yoksa şimdi de
Sarah'ın peşinde misin?
Yakın zamanda bekar kaldığını
duydum.
Burada bir kahraman olduğun
yazıyor.
Artık bana bir
yararı yok, öyle değil mi?
Savaş muhabirliği
okulunda sana jiu-jitsu öğretmediler mi?
Tanrı aşkına dostum,
rahatlaman gerek.
İntihar ettiğimi
söylüyorlar.
Neden intihar edeyim
ki?
Her şeye sahiptim.
Bana ne olduğunu anlatacak
mısın?
Her şey bir anda
gelişti.
Geç saate dek
çalışmıştım.
Suriye hakkında bir
makale yazıyordum.
Militanları köşeye sıkıştırmak üzereydik.
Beni beklememesi
için Sarah'ı aradım.
O gece biraz farklıydı.
Biraz tedirgindi.
Bilmiyorum.
Bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştım.
Bu kısa yoldan
geçtim.
Buradan geçiyordum
ki birden belirdiler.
Sanki beni bekliyor,
izliyor gibiydiler Cüzdanımı alın!
Işığın yandığını
gördüm.
Orada beni
bekleyeceğini biliyordum.
-Hadi, çabuk.
-Gidelim!
-Cenaze ne zaman?
-Sen akrabası mısın?
-Aile dostuyum.
-Onlarla konuş.
-Ucube olduğunu
düşünüyor.
-Yanıldığını
söyleyemem.
Bak, tek yapmaları
gereken şey, dinlemek.
Bu, o kadar zor mu?
Bana inanmak zorunda değilsin.
Sadece kibarca
başını sallayıp delirdiğimi söylersen hayatıma
devam edebilirim.
Onlara söylediğin
şeylere inanıyor musun?
Tabii ki inanıyorum.
Söz konusu olan
onlar.
Sunduğumu
göremeyecek kadar kendilerine acımakla meşguller.
-Peki o ne?
-Sence ne olabilir?
-Sen söyle.
-Bunu kendim için yapmıyorum, değil mi?
-Haklısın.
Unutmuşum.
Sen sadece
habercisin.
Merhaba.
Annem her şeyi yaktı.
Onu durduramadım.
Dinle Jack Buradan gittiğimde bir şeyler yapmak zorundaydım.
Daha fazla
dayanamıyorum.
Anlıyorsun, değil mi?
Seni üzmek
istememiştim.
Bunu asla yapmam.
Bunun yardımı
olabilir.
Annene bahsetme
yeter.
Sarah, ölümden sonra
hayata inanıyor mu?
-Bunun önemi var mı?
-Ölen kocasından bir
mesaj getirdiğimde nasıl tepki verecek?
Onunla konuşacak
mısın?
Beni dinlemezse bu
iş biter.
Öldüğünü kabul
edeceksin ve beni rahat bırakacaksın.
-Teşekkürler.
Ne için?
Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek ki.
-Şimdi nereye
gidiyorsun?
-Polisler yakın
takipte.
Beklemen gerekecek.
O zamana kadar ne
yapmamı bekliyorsun?
Onun yanında kal.
Varlığını hissettir.
Ayağının altında dolaşmayayım
yani?
Jack?
-Taksi!
-Lanet olsun!
Billy!
Bu kadar yeter!
Değişim döneminden
geçiyor.
Yeni ev, yeni
arkadaşlar Yakında yeni bir okul.
Büyük şehri
özlemiyor musun?
Yeni bir başlangıcın
hepimize iyi geleceğini düşündük.
Martin zirveye
tırmanmaya çalışmıyor mu?
-O, şirket tarihinin
en genç ortağı.
-Hadi oradan!
Bilseydim ona bir
kart alırdım.
Buna
inanmayabilirsin ama ben mutluyum.
Hepimiz mutluyuz.
Şarap?
Kadeh çıkarmam gerek.
-İster misin?
-Sadece pahalı
olandan ise.
Ne zamandır oyun oynuyorsun
genç adam?
Oyun saatini azaltacağımızı
sanıyordum.
Benim suçumdu.
Düzeninizi bozmuş oldum.
-Buna gerek var mı?
-Misafirimiz var.
Öyle değil mi?
Kibar olmamız gerek.
Lanet olsun!
-Üzgünüm.
Tekrar dene.
-Harika.
Olacağı buydu.
Beş paramız yok.
Bize hiçbir şey bırakmadı!
Ödemem gereken
faturalar dağ gibi oldu.
Ve sen
bunca zamandır bunu saklıyor muydun?
-Babam sana
söylemememi söyledi.
-Baban mı?
O bizi terk etti
Jack.
Bu onun seçimiydi!
Senin yüzünden!
Hemen eve git!
Seni bir daha burada görmek istemiyorum!
-Evet, yemeğimi
yukarıda yiyeceğim.
-Ona aşağı inip masaya oturmasını söyle.
Tamam.
İtiraf ediyorum.
Fazla içebiliyorum.
Martin de ukala bir
pislik olabiliyor.
Geldiğin için
mutluyum.
Az kalsın geri dönecektin.
Seni gördüm.
-Kapıyı açmasaydım -Ama buradayım, değil mi?
Sen hala o ilaçları alıyor musun?
Büyük kısmını
girişteki bağımlıya satıyorum.
Tanrı aşkına Jack!
İhtiyacın olmasaydı onları sana vermezlerdi.
-Evet.
Zaten dünya da bu kadar siyah ve beyazdı.
Doktorlar,
öğretmenler avukatlar, ebeveynler onlara güvenebilirsin.
Öyle değil mi?
Seni asla yarı yolda bırakmazlar.
Anne?
-Billy nasıl?
-İyi, iyi.
Biraz konuştuk.
Bazı sorunları
hallettik.
Sabah varlığıyla sizi
onurlandırır.
Ona aşağı inmesini söyledin
mi?
Onu zorlamayacağım
Emma.
Onu mümkün olduğunca
benden uzak tutuyorsun, değil mi?
Aslında nedenini
bilmeden seninle konuşmak istiyor.
Tabii ki de, onu
vazgeçirmeye çalıştım ama genelde başvurduğumuz
ailesel işkence yöntemleri başarısız oldu.
Billy odasında.
-Jack lütfen -Onu korkutmayayım mı?
Gördüklerime
bakılırsa yardıma ihtiyacı yok.
Amerikan futbolu mu seviyorsun?
Babam karakterimi güçlendireceğini
söylüyor.
Şahsen ben futbolu tercih
ederim.
Daha fazla yetenek, daha
az şiddet.
Babam hasta olduğunu
söylüyor.
Yalan söylüyormuşsun.
Ölü insanları
gördüğünü söylüyormuşsun.
Baban haklı.
Yalan söylüyorum.
İnsanlara mecbur
kalmadıkça gerçeği söylemiyorum.
Ben de bazı şeyler görüyorum.
Küçük çocuğu
görüyorum.
Çocuk mu?
Tamam.
Çocuğu görüyorsun.
Hangi çocuğu?
Yüzme havuzunda boğulan
çocuğu.
Burada olduğumu
biliyor.
Beni izliyor.
Tabii.
Seninle konuşmuyor
mu?
Bazen.
Bazı şeyler
fısıldıyor.
Bana bazı şeyler yapmamı
söylüyor.
Oyun kumandasını
yere atman gibi mi?
-Bunu neden yapmanı
istiyor?
-Burada yaşamamı
istemiyor.
Yeni okula gitmemi
istemiyor.
Uyum
sağlayamayacağımı söylüyor.
Diğerleri gibi
değilmişim.
Yalan konusunda söylediklerimi dinleme.
-Biliyorum.
-Söylediğin her şey
doğru.
-İnsanlara zarar verecek şeyler yapmıyorum.
Bazı şeyler oluyor
ve onları engelleyemiyorum.
Ama sen yapabilirsin
Billy.
Benim yapmadığımı
yap.
Hayır de.
Kesin bir şekilde hayır de.
Kesin ve
net bir şekilde unut bunu de.
-Çocuğa mı?
Evet, çocuğa.
Evet.
Dinle, yapmak istemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.
Geri alabilirsin istersen
Bak ne diyeceğim Neden benim için
onu saklamıyorsun?
-Yine gelecek misin?
-Evet, bunu çok
isterim.
Baba?
Baba?
Sebebi
belirlenemeyen bir cinayete kurban gidişinin
ardından Mark Lewis, dünyanın dört bir yanından bizlere duyurduğu sessiz çığlıklarla anılmaya devam
ediyor.
-Billy nasıl?
-Rugby'den bahsettik.
-Onunla gurur
duyuyor olmalısın.
-Bana benzediği için
mi?
Daha kötü olabilirdi.
delil bulunmadığını
ifade ederken, Bay Lewis'in intihar
ettiği yönündeki söylentileri de doğrulamaktan
kaçındı.
-Gitsem iyi olacak.
Kesinlikle olmaz.
Madem buradasın biraz sohbet edelim.
Hadi, şarap iç.
Mark Lewis'in dul
eşi Sarah'ın yardım çağrısını yineleyen
polis teşkilatı olay hakkında bilgi sahibi olanları, ifade vermeye davet etti.
Genel kanı, polisin bu korkakça saldırının önceden planlanmış olabileceği ihtimalini değerlendirmesi gerektiği yönünde.
-Mark, heyecan
tutkunu biri değildi.
-Haberlere çıkmışsın.
Yaptığı işi yaparak
hayatını şöhret ya da beğeni için riske
atmıyordu.
-Zavallı adam.
-Tek istediği
gerçeği ortaya -Onca çatışmadan kurtuldu.
Ve sonunda bu
çöplükte bilekleri kesildi.
Afedersin,
bileklerinin kesildiğini kim söyledi?
Haberlerde
söylediler.
Öyle değil mi?
Söylememiş olsalar
iyi olur.
Cinayetin
detaylarının açıklanmaması için mahkeme
emri çıkarttık.
Benden onay
almadan yayınlayamazlar.
-İnsanların konuşmasına engel olamazsın.
-Evet, olabilirim.
Bu davada çok
dikkatli olmamız gerek.
-Bu yüksek profilli
bir kurban.
-Evet.
Mark neydi?
Ölüleri temsil
edemem.
Öyle değil mi?
Her neyse, ofise
gidiyorum.
Bu fiyaskonun nasıl oluştuğunu öğreneceğim.
Lanet olsun.
Bu trajik olayın
ardındaki gerçeği açığa çıkarmak için elimizden
geleni yapacağız.
-Afedersin.
Güzel bir geceydi
ama gitmem gerek.
-Sana bir taksi
çağırayım.
-Hayır, hayır.
Temiz hava bana iyi
gelir.
Kafamı boşaltırım.
bir bilgiye sahip
olan birileri varsa derhal polisle iletişime
geçmeleri herkes için en iyisi olacaktır.
Teşekkürler.
Başkanın eşi Buttler
Rose, baş savcı olan rahmetli kardeşinin
ardından kendisinin de görevine son verileceğini bildirdi.
Mark Lewis
röportajı, üç, iki, bir Tarihi silah
anlaşmasının imzalanmasından yalnızca 7
gün sonra yaşanan bu olay hükümet için son derece yıkıcı oldu.
Bir grup saldırganın büyükelçiliği kuşattığı görülüyor.
Şu ana kadar en az 4 İngiliz bürokratın öldürüldüğü duyumunu aldık.
Londra'da ise
parlamento üyeleri Başbakanlığın iki hafta önce olası bir saldırı ihbarı aldığı yönünde
ihbarları değerlendiriyor.
Sarah hamile.
Lanet olsun!
Tanrım, telefonda sesi
bu yüzden tuhaftı.
Gerçekten de bana söyleyecek
bir şeyi vardı.
-Bir bebek.
-Yerinde olsam bu fikre fazla alışmazdım.
Bez değiştirme
günlerin sona erdi.
Artık tek başına Bensiz.
İşi yüzünden Mark'a saygı
duyuyor musun?
O öldü, değil mi?
Cesaretin ona ne kazandırdığı ortada.
Mesleğinden ötürü
tehlikeyi göze alabildiği de söylenebilir.
Başını dik tut.
Öyle derler, değil
mi?
-Korktuğunu belli
etme.
-Ve?
Lanet olsun.
Lanet olsun.
Lanet olsun.
Lanet olsun.
Kendini neden
tehlikeye attın ki?
Belki de kendimi
Mark'ın yerine koymak istemişimdir.
-Aynı şeyi yapıp
yapmayacağımı görmek için.
-Peki ya Sarah?
O da acı içinde.
O da bu olayın kurbanı.
Ben de kurbanlara bayılırım,
özellikle de kenara atabileceğim kanlı
canlı olanlara.
Sadece bu konuya
dikkatle yaklaşmamız gerekir diyorum.
-Bu yüksek profilli
bir cinayet.
-Bundan henüz emin
değiliz.
Pekala, ya şu komplo
teorisi saçmalıklarını bir yana bırakın
ya da bunu kanıtlayın.
Her şekilde basına bilgi sızmasını istemiyorum.
Düşünmem gereken bir müvekkilim var.
Benim de düşünmem
gereken bir ceset var.
Sanırım hala görgü
tanığı bulunamadı.
Basın toplantısı
birkaç ismi öne çıkardı.
Komşulardan
bazıları, olay yerinden koşarak uzaklaşan
bir grup genç görmüş.
İşe bakın ki, kamera görüntülerini incelediğimizde hepsinin kapişonu vardı.
-Harika.
Güvenlik kameraları
için 3 milyon pound harcandı ama tek yapmanız
gereken kapişon takmak.
O tanıdık geliyor mu?
-Tanımalı mıyım?
O kim?
-O benim
kayınbiraderim.
Neden?
Mark Lewis ile bir ilgisi mi var?
Burnunu ait olmadığı
yerlere sokma alışkanlığı vardır.
Ölümler, cenazeler bu tür şeyler.
Üzgünüm.
İstek kabul
etmiyoruz.
Sizin ailede Noeller
çok hareketli olmalı.
İlginiz için
teşekkürler.
Şimdi nereye
gidiyorsun?
Bilmiyorum.
.
sanki beni
bekliyor.
.
izliyor gibiydiler.
-Geleceğini
biliyordum.
-Yaptığı işi -Lütfen beni yalnız bırak.
Jack, bir şey yapmak
zorundaydım.
Bunu mu istiyorsun?
Hayatını umursamamı
mı?
-Anlıyor musun?
-Yardım etmek
zorundasın!
Bana inanmak
zorundasın.
Bunu asla yapmam.
Polis, saldırının
sebebini araştırmaya devam ederken Sarah'ın
yaşadığı korkunç acıyı tahmin bile
edemiyor ve cesaretini takdir ediyoruz.
Sarah, seni
ağırlamak her zamanki gibi çok güzel.
Teşekkürler Geoff.
Öncelikle kartlar,
mesajlar gönderen, tweet atan herkese
teşekkür etmek istiyorum.
Gerçekten çok
minnettarım.
Yanılmıyorsam, olaya
dair bilgisi olanlara polisle işbirliği
çağrısında bulunmak için buradasın.
O gece herhangi bir
şey görmüş ya da duymuş olanlar lütfen yardım
etsin.
Bu olayın
sorumlularını adalete teslim etmek ve polise yardım etmek zorundayız.
-Onu suçlamıyorum.
-Ne kadar cesur.
Yaşadığı onca acıdan
sonra hala bir Mark Lewis kurban destek
grubu kurmamış mı?
Ben onu anlıyorum.
Önemli olan da bu.
Evet.
Bunu ona söyleyebilirsin.
Tabii hala yapmak
istiyorsan.
Işığa doğru gitmek
ya da orada ne yapılıyorsa onu yapmak
da isteyebilirsin.
-Bunu neden yapayım
ki?
Çünkü onun hala bir hayatı
var.
Onun yaşamasına izin
vermelisin.
Tek istediğim, ona
veda etmek.
Sonuçta o senin
cenazen.
-Ne başarmayı
umuyorsun?
-Bir söz verdim,
değil mi?
-Mark Lewis'e mi?
-Hayır, Ghandhi'ye.
O da burada.
Beni vejetaryen yapmaya çalışıyor.
Kinayeyi savunma
mekanizması olarak kullanıyorsun.
Neden?
-Bir şeye mi
yaklaşıyorsun?
-Sadece kapa çeneni!
Tamam mı?
Çeneni kapat!
Trafik kazasındaki
kız, köprüden atlayan adam ve diğerleri.
.
onların cenazelerine gittin.
-Bir yere varacak
mısın?
-Sen söyle Ölülerden mesajlar ileterek dikkatleri üzerine çeken sensin.
Bunu neden göz
önünde yapıyorsun?
Jack, bu kiminle
ilgili?
Hiç kimse, yaşadığı çaresizliği
anlamayabilir.
Ama yapabileceğimiz bir şey var, o da John'u
bize kattığı iyiliklerle hatırlamak.
Sevgi dolu bir eş ve
baba bir çoğu için iyi bir arkadaş Onu tanıyanlar için dostları ve meslektaşları için büyük bir
kayıp olacak.
Ve tabii
ailesi için de.
Bu en zorlu günlerinde, dualarımız onlarla birlikte.
Buraya gel gidiyoruz.
-Baba!
Baba lütfen!
-Hadi!
Baban ölüyken
seninle nasıl konuşabilir?
Beni duyuyor musun?
O öldü!
Bunu neden
yapıyorsun?
Bu insanlar da kim?
Tanınmış birisiydin,
bir kahramandın.
Belki de bunun
parçası olmak istiyorlar.
Sana ne çok değer
verdiklerini görmek istemiyor musun?
Ne kadar iyi bir
insan olduğunu Yüce Tanrım, bugün
toprağa uğurladığımız Mark Lewis'e cennetin
kapılarını aç.
-Ona ne söyleyeceğim?
-Senin mesajın senin kelimelerin.
Sadece beni aptal gibi göstermemeye çalış.
Bunu kendim de beceriyorum.
Peki ya buna
inanmazsa.
Şu haline bak.
Berbat haldesin.
İnsanlar neden söylediklerine inansın ki?
Son umudun için bayağı
umutsuz.
Sadece onu sevdiğimi onu her zaman seveceğimi söylemek istiyorum.
Tamam.
O zaman gidelim.
Dur!
Hey, dur!
Nereye gidiyorsun?
Öylece yanına
gidemezsin!
Sarah ne düşünür?
Bir anda fikrini
değiştireceğini nereden çıkardın?
-Tanrı aşkına!
-Böylesine iyi ve
inançlı bir insanın başına neden böylesine korkunç bir olay geldi?
-O kim?
-O ki hayatını
gerçeğin peşinde çıktığı yola -Ben
ilgilenirim.
adamıştı.
Onu bu yolda bekleyen sayısız zorluğa göğüs germeye hazırdı.
Davet edilmediğin
halde hayatıma girip, onunla konuşana kadar
beni rahat bırakmıyorsun.
İşte!
Sonunda onunla konuşmaya gidiyorum.
-Fazla beklemene
gerek yok.
-Onunla yalnız
kalana kadar bekle.
-Tabii!
Ona yaklaşmama izin vereceğini
mi sanıyorsun?
-Bu tek fırsatım.
-Bu akşam evde
yalnız olacak.
Daha sakin bir şekilde konuşabiliriz.
Nasıl?
Nasıl?
Kapıyı çalıp, "Afedersiniz, ölen
kocanızdan mesaj getirdim" mi
diyeceğim?
-O zaman yalnız olacak Jack.
Bu kez sorun
çıkmayacak.
-Söz veriyorum.
-Afedersiniz, bayım Adın Jack'di değil mi?
Dedektif Keane.
-Yanlış bir şey mi
yaptım?
-Kiminle
konuşuyordun?
Ben mi?
Burada başka biri yok, öyle değil mi?
Tabii, onları sen de
göremiyorsan Mark Lewis'i tanıyor muydun?
Sadece televizyonda gördüğüm
kadar.
Ama onun cenazesi olduğunu
biliyorsun.
Senden de hiçbir şey
kaçmıyor.
Neden buradasın?
-Kendime hep aynı
soruyu soruyorum.
-Ve?
Fazla merak.
Temiz hava.
Ne oldu?
Yanlış bir şey mi yaptım?
-Dosyanı okudum Jack.
-Harika.
O zaman herkes, her
şeyi biliyor.
Buradan uzak dur.
Beni duyuyor musun?
Seni
tutuklamayacağım.
-Benimle bir bira -Seni uyarıyorum, Jack.
Bunu hayır olarak
kabul edeceğim.
Kafana bir şeyin
takıldığı oldu mu?
Yaptığın şeyi
lekeleyecek kadar derinde bir şey
ne kadar ilaç alırsan al, ne kadar içki içersen iç yok olmayan bir şey.
Öylece durup senden
beslenen ve bunun için ondan nefret
ettiğin bir şey.
Doğru an geldiğinde tam sinirden kudurmak üzereyken, sana bir kurtuluş vaad eden bir şey!
-Bir tür rahatlama
mı?
-Bir süreliğine.
Bunu daha önce de
duymuştum.
Genelde bağımlılar
söyler.
Bir tür inkar
yöntemidir.
-Kendi
zaafiyetlerini dışa bağlarlar.
Korkak olduğumu,
kaçtığımı mı düşünüyorsun?
Öyle mi?
Hayır.
Korkak olduğunu düşünmüyorum.
Sadece bu
olayları, üzerine çektiğini düşünüyorum.
-Bana inanmıyor
musun?
-Gerçeği
söylediğini düşündüğüne inanıyorum.
Bu farklı bir şey.
Tek başıma daha
iyiyim.
En azından şimdilik.
Seni böyle görmek beni
çok üzüyor.
Kendimi gerçekten çok kötü hissediyorum Sarah.
Sadece yalnız kalmak istiyorum.
-Bak, seni anlıyorum
ama -Aradığın için teşekkürler.
Ne zaman konuşmak istersen,
buradayım.
-Sarah, beni duyuyor
musun?
-Kapatmam gerek.
Hoşçakal Sarah.
Sarah?
Kim o?
Kapıyı açarsan
açıklayabilirim.
Mark'ın bir
arkadaşıyım.
Mark öldü.
Onu gömdük.
Bunu biliyorsun.
Seni cenazede gördüm.
Evet.
Bu.
.
bu.
.
bu uzun bir hikaye.
-Beni rahat bırak.
-Onu korkutuyorsun.
Sahi mi?
Ben de kanapelerle karşılanmayı
bekliyordum.
Bu senin fikrindi.
Unuttun mu?
Kiminle konuşuyorsun?
Yanında birisi mi
var?
Bak, bunun tuhaf
olduğunu biliyorum.
Bunu benden
benden daha iyi kimse anlayamaz.
Aslında ben de burada olmak istemiyorum Sarah.
-O zaman git.
-Beni rahat bırak.
-Sana bir mesajım
var.
-Bir mesaj mı?
Kimden bir mesaj?
-Mark'tan.
Tabii.
Eğer hemen gitmezsen polisi arayacağım.
Sadece veda etmek
istiyor.
Tamam mı?
Sen hastasın.
Telefon şu an elimde.
-Polisi arıyorum,
tamam mı?
-Bak, bak, bak!
Sarah, dur, lütfen.
Beni dinleyebilirsen.
.
-Çalıyor!
-Sonrasında
gideceğim.
Bunu bana neden
yapıyorsun?
Ona bir şey söyle.
Bunu kanıtla.
O zaman gerçeği söylediğine inanır.
-Ne gibi?
Bebek hadi durma
ona söyle!
Bebekten haberi var Sarah?
İyi misin?
Ona söyleyecektim.
Ona söylemeyi
bekliyordum.
Yemin ederim.
Ama nasıl nasıl
bilebilirsin?
Seni pencerenin
önünde dururken gördüm.
.
ve Mark
benimleyken işaretleri gördüm.
O gece eve hızlı dönebilmek için kısa yoldan geçti.
Aklındaki tek şey
sendin.
Ona hayatını
değiştirecek önemli bir şey söyleyeceğini
hissetmişti.
-Bunları neden
söylüyorsun?
Sadece veda etmek
istediğimi söyle.
Detayları bilmesine gerek yok.
Sana inanıyor.
Jack!
-İntihar etmedi.
Onu kim, neden
öldürdüyse, o kendisini öldürmedi.
Seni terk edemeyecek
kadar çok seviyordu.
Ve sadece sana veda etmek
istiyor.
Hepsi bu.
Bana inanıyor musun?
Bana inanıyor musun,
Sarah?
Evet.
Böyle olmaması
gerekiyordu.
Bunu istememiştim.
Kimse istemiyordu.
Kendini suçlama.
Haftalardır onunla konuşmamıştım.
Bu çılgınlıktı.
Kendimden ne kadar
nefret ettiğimi söyleyemem.
Ne?
Neden?
Anlamıyorum.
O geri dönmeden
bebeği aldıracaktım ama sonra birden
geldi.
.
ve bunu yapamadım ve Ve o Sarah?
Sarah?
Şimdi de sen buraya geldin ve bebekten haberin olduğunu söyledin.
Neden veda etmek
istiyor?
Onu hayal
kırıklığına uğrattığımı biliyorsa, neden?
-Beni cezalandırmak
için mi?
-Hayır.
.
Hayır Sarah
Dinle.
O seni seviyor.
Seni bekliyor.
Bu yolun sonu değil.
Sarah, beni dinle bu yolun sonu değil.
-Tabii ki öyle.
-Bu onun bebeği
değil.
-Ne?
Sarah?
Sarah?
Sarah.
.
söyle ona!
Sarah!
Başka ne
yapabilirdim?
Sen kontrolden
çıktın.
Hayır!
Beni götürmelerine izin verme!
Söz veriyorum!
-Hadi Jack.
.
Hadi.
-Söz, uslu duracağım!
Anne!
-Neden oraya gittin?
-Yorum yok.
Önce cenaze, sonra
da bu.
Sarah Lewis'e mi
hayransın?
Sebebi bu mu?
Yorum yok.
Acılı dul kadınları
mı takip ediyorsun?
Bunun peşinde misin,
Jack?
Gerçekten bu kadar
acınası durumda mısın?
Yorum yok.
Mark Lewis'in ölümü
hakkında ne biliyorsun?
-Onu sen mi öldürdün
Jack?
-Ben mi?
Ben sadece
haberciyim.
Ne olduğunu biliyor
musun?
Sen hastasın.
Evet.
Herkes aynı şeyi söylüyor.
Kullandığın şu
ilaçlar sence onlar Umarım müvekkilimi bensiz sorgulamıyorsunuzdur?
Sadece seni
beklerken sohbet ediyorduk.
-Burada ne işin var?
-Neye benziyor?
Bize izin verir
misiniz?
Müvekkilimle
konuşmak istiyorum.
5 dakika.
Cenazeye gelmek
farklı bir şey ama bu senin için bile
çok fazla.
-Benim hakkımda
hiçbir şey bilmiyorsun.
Tamam mı?
-Emma, ilaçlarını
sattığını söyledi.
-Neden?
-Almak mı istiyorsun?
-Pekala, kendine yardım etmezsen, ben de edemem.
-Yardım istemiyorum.
O zaman yeniden
kontrole git.
Doktorların işlerini
yapmasına izin ver.
-Tabii.
Sen de benden kurtulmuş olursun.
Kariyerini berbat eden deli kayınbiraderinden kurtulursun.
-Bu bir komplo değil.
-Hadi, beni hiç
sevmedin.
-Neyini sevebilirim
ki?
Teşekkür ederim.
Önemli olan Emma'ya
olanlar.
Bunların hiçbiri
onun suçu değil ama üzülen hep o oluyor.
-Gerçekten mi?
-Öyle mi dersin?
-Başkalarını
suçlamayı bırak Jack.
Büyü ve hayatının kontrolünü ele geçir.
Doğru.
Bunu neden düşünemedim?
Beni baban gönderdi.
Bana yardım edeceğini söyledi.
-Bana neden bakmadın?
-Uslu bir çocuk
olduğunu söyledi.
Bana yardım edeceksin.
Öyle değil mi Jack?
-Bunu asla yapmam.
-Babanı gururlandır.
Saplantılı dönemleri
oluyor.
Hayatı boyunca akıl hastanelerine
girip çıktı.
-Bazı şeylere kafayı
takıyor.
-Evet.
Genellikle
başkalarının ölümüne.
Onun hastaneye
yatması gerekiyor.
Sokaklarda dolaşması güvenli değil.
Bak, yeniden
kontrole girmeyi kabul etti.
Sana doktor raporu göndereceğim.
Sonrasına birlikte karar veririz.
-Onu neyle
suçluyorsunuz?
-Yeni ortaklarının
bundan haberi var mı?
-Ben ailemi düşünüyorum.
Yeterince acı çektik.
Şu an doğru bir
zaman değil.
Oydu Onu cenazede gördüm.
Gözlerini ondan
alamıyordu.
Oydu Geoff'ti.
Sevişiyorlardı bunca zamandır.
Tanrım.
Neden bebekten bahsetmek zorundaydın?
Dur, dur, dur!
Sen ısrar ettin.
Unuttun mu?
Tek istediğim veda
etmekti.
Bunu berbat ettin.
Saygısızlık etmek
istemem ama işleri berbat eden Geoff'ti.
Bak, benden
istediğini yaptım.
Beni dinleyeceğinden nasıl emin olabilirdim?
-Kendisini iyi
hissetmesini sağlayacaktın!
Şuna bak.
Gözünü ondan ayırma.
Aptalca bir şey yaparsa beni ara.
Tamam mı?
Bu yeterli değil mi?
Lanet olası bir hata
yaptı.
Tamam mı?
Bu, acı
acı çekmediğini, seni sevmediğini göstermez.
Tanrı aşkına!
Siz ayrılmıştınız, kendisini savunmasız hissediyordu
böyle şeyler olur.
-Bunu hak ettiğimi
mi düşünüyorsun?
-Sana bundan
vazgeçmeni söylemiştim.
Başından beri.
Ama dinlemedin.
Karşıma çıkıp durdun.
Ve yardım etmem için bana yalvardın.
Tamam.
Sen kazandın.
İşleri ben
berbat ettim.
Anlıyor musun?
Her şeyi ben berbat
ettim.
Herşey benim suçumdu Anlıyor musun?
Seni pislik!
Benim suçumdu, değil
mi?
Zor durumdaki
birisine yardım etme isteği normal bir
duygudur.
Sadece bazen aradaki
sınırlar bulanıklaşabiliyor.
İnsanlara yardım
etmek istemiyorum.
Onlardan kurtulmak
istiyorum.
O zaman, bir noktada
durman gerekiyor.
Bunu senden başkası yapamaz.
Neden şunu kesip,
beni hastaneye yatırmıyorsun?
-İstediği bu değil
mi?
-Kimden
bahsediyorsun?
Martin.
Onunla konuşuyorsunuz.
Seni kontrol eden o.
Hadi Davy çok iyi.
Emma'nın yeni bir sevgilisi var.
Artık sadece üçümüz
varız.
Bunlardan sonra bizi
kabul ettiği için minnettar olmalıyız.
Yeniden başlamak
için çok yaşlı değilim, öyle değil mi?
Senin de iyi bir
örneğe ihtiyacın var.
Köpeğim nereye
gitmiş olabilir?
Eski dostum,
birlikte yürümeye ne dersin?
İstemiyorsan, burada
oturmak zorunda değilsin.
Senin için özel bir
odamız var.
Babanı o kadar erken
yaşta kaybetmek zor olmalı.
Ölmek istemiyordu.
-Neden böyle
söylüyorsun?
-Annem yaptı.
Onu ölüme sürükledi.
Uslu dur, tamam mı?
Nefes aldığını
duyabiliyordum.
Hızlı ve kesik
nefeslerle.
Baba?
Annem çaya çağırıyor!
Baba!
Oraya daha erken
gitmediğin için kendini mi suçluyorsun?
Yardım çağırdım.
Avazım çıktığı kadar bağırdım.
Bunun senin suçun
olmadığını biliyorsun, değil mi Jack?
Senin suçun değildi.
Baba!
!
Bacaklarını tuttum,
ağırlığını hafifletmeye çalıştım ama çok
ağırdı.
Onu kaldıramadım.
Anne!
Anne!
Annemin bana
bakışları Sanki bana onu çekiyormuşum gibi onu öldürmeye çalışıyormuşum gibi ama o benim babamdı onu seviyordum.
Onu hep sevmiştim.
Sesler, sonrasında
mı başladı?
Evet sadece sesler değil seni orada otururken gördüğüm gibi, onları da açıkça
görebiliyordum.
Baban ilk miydi?
Sanki hala oradaymış
gibiydi.
Ama daha da iyiydi
çünkü sadece ikimiz vardık.
Sonra.
.
o gittiğinde
yok olduğunda buna daha fazla dayanamadığını
biliyordum.
Bunu anlıyordum.
Ama sadece annem yüzünden gitmişti.
Ondan nefret
ediyordu.
O mu ediyordu Jack?
Yoksa sen mi?
Ben de onu özlüyorum.
-Gelebilir miyim?
-Evet.
Cesedi o bulmuş.
Yaşadığı şok, onu içine kapatmış.
Dış dünyada
sadece kendi travmasının farklı yönleriyle
başa çıkması için tasarlanmış karakterler yaratarak var olabiliyor.
-Yani sesler mi?
-Billy seni
soruyordu.
-Ondan yardım
isteyen ölü insanlar olduğunu düşünüyor.
Bu yüzden mi, bu
ölümler onu çekiyor?
Geçmişinden ötürü
yas tutanlara yardım etme kendi
acısında bulamadığı rahatlığı sağlama isteği
var.
-Sana nasıl
davranıyorlar?
-Ne yaptığının
farkında mı?
-Bir derecede,
evet.
Haberleri
kaydediyor.
Ölüm ilamlarını
okuyor.
Onları
tanıdığını, onun yanında olduklarını, yardımına ihtiyaçları olduğunu hissedecek kadar bilgi
topluyor.
Neden?
Çünkü bunun
babasını geri getireceğini düşünüyor.
Kendimi daha iyi
hissediyorum.
İlaçlarının
dozunu dengelediklerini ve gidebileceğini
söylüyorlar.
Bizimle birlikte
yaşamaya ne dersin?
Martin de istiyor.
Bak, biliyorum seni hayal kırıklığına uğrattık.
Ben seni hayal
kırıklığına uğrattım.
Bu kez farklı olacak.
Söz veriyorum.
Söz veriyorum Jack.
Yardım etmen gerek.
Bana yardım etmen gerek Jack.
Sarah ilaç aldı.
-Bilmek istemiyorum.
-Sarah ilaç aldı.
Bu kadar yeter.
Beni rahat bırak.
Bu kadar mı?
O ölecek!
O zaman tekrar
birlikte olabilirsiniz!
Bu o kadar da kötü
mü?
Tanrı aşkına başkasının çocuğunu taşıyor.
O ilk değil ve son
da olmayacak.
Yoksa bu onu hasarlı mal mı yapıyor?
Öyle mi?
-Hayır!
Onu kurtarmak
istiyorum.
Her şeye rağmen onu hala
seviyorum!
Ne oluyor Jack?
Ne görüyorsun?
Lütfen!
Bana yardım etmek zorundasın.
Onun yaşamasını
istiyorum Jack.
-Kapa çeneni!
Kapa çeneni!
-Jack, kiminle
konuşuyorsun?
-Bunca zamandır
mesaj iletiyorsun ama kimse dinlemiyor.
O sana inanıyor Jack.
Bunu bu yüzden
yapıyor.
Sana inanıyor Jack!
-Yardıma ihtiyacı
var.
-Kimin?
-Kimin yardıma
ihtiyacı var?
Kim?
-Adını söyle
-Sadece adını söyle.
-Sarah Sarah Lewis!
Sarah Lewis Yardıma ihtiyacı var.
Sarah Lewis.
Sarah Lewis'in yardıma ihtiyacı var.
Birisini gönderin!
Birisini gönderin!
Yardıma ihtiyacı var.
Yardıma ihtiyacı var.
Yardıma ihtiyacı var!
-Jack!
-Yardıma ihtiyacı
var!
Sarah Lewis'in
yardıma ihtiyacı var.
Sarah Lewis'in yardıma ihtiyacı var.
Tamam.
Tamam.
Yardıma
ihtiyacı var!
Yardıma ihtiyacı var!
Yardıma ihtiyacı var!
Yardıma ihtiyacı var!
Çabuk, çabuk Merhaba
beni duyabiliyor musun?
Gözlerini aç Tamam.
Sana maske takacağız.
Birkaç hafta sonra
geri gelebileceğim bebeğim.
Çok üzgünüm ama bu düşündüğümüzden
de büyük bir hikaye.
Seni ne kadar sevsem de kendi güvenliğin için bilmemen en iyisi.
Bulduğumuz şey, o soylu demokrasimizin kalbine kadar iniyor.
Yüksek makamdakiler hakimler, hatta polis teşkilatındakiler bile.
Bu işin sonu Eve döndüğümde devamını anlatacağım.
Ama bu
bu her şeyi değiştirecek.
Söz veriyorum,
bundan sonra Nasıl bilebilir?
Bir tesadüf.
Onunla buluştuğu gün
söylediği ya da yaptığı bir şey
olabilir.
Emin olamayız.
Her durumda hayatını
kurtardı.
Peki ya doğruysa?
Başından beri doğru
idiyse?
Jack için bunlar
gerçek.
Hala buradayım Jack.
Ne zaman hazır
olursan Billy bunu sana vermemi istedi.
Geri
isteyebileceğini söyledi.
Benim için onu
saklamışsın.
-Ne zaman geri
dönecek?
-Sanırım bir daha
dönmeyecek.
Alın.
Bu size olan borcunu karşılar.
Herkesi rahatsız
ediyordu.
Sabaha kadar bağırıp duvarlara vuruyordu.
-Burayı en kısa
sürede temizleteceğim.
Tamam.
KÜÇÜK ÇOCUK HAVUZDA
BOĞULDU NICK SIMUNITE'İN ANISINA ÇOK
ÖZLENECEKSİN AMA ASLA UNUTULMAYACAKSIN||
« Prev Post
Next Post »