Print Friendly and PDF

Translate

Labirent: Son İsyan (2018) Maze Runner: The Death Cure 3. Film

|

 


 143 dk

Yönetmen: Wes Ball

Senaryo: T.S. Nowlin, James Dashner

Ülke: ABD 

Tür: Aksiyon, Bilim-Kurgu, Gerilim

Vizyon Tarihi: 26 Ocak 2018 (Türkiye)

Dil: İngilizce

Nam-ı Diğer: Maze Runner 3

 Oyuncular

    Dylan   O'Brien

    Ki   Hong Lee

    Kaya   Scodelario

    Thomas  Brodie-Sangster

    Dexter  Darden

Devam Filmleri

 

    2014 - Labirent: Ölümcül Kaçış (418,625)6.8

    2015 - Labirent: Alev Deneyleri (222,486)6.3

    2018 - Labirent: Son İsyan (113,624)6.3

 

Özet

Filmin uyarlandığı kitabın son bölümünde Thomas her şeyini kaybeder. Kayranlı dostlarını, hayatını, anılarını… Son bir testin ardından deney tamamlanmıştır. Thomas, İsyan Organizasyonunun kendisine söylediklerine itimat etmemeye başlar.Çünkü onların söylediklerinden çok daha fazlasını hatırlamaktadır. Thomas labirenti yenmiş, Alev Deneyini geçmiş ve şimdi arkadaşlarını kurtarmak için akıl almaz bir mücadele içine girecektir

Altyazı

Geç kaldılar.

 - Brenda, arkadan yaklaşıyoruz!

 Dikkatlerini dağıtın!

 - Sıkı tutun!

 Haber ver!

 0-19 konuşuyor, demir yolunda başımız dertte.

 Kod 23 söz konusu, destek gönderin!

 Destek gönderin!

 Anlaşıldı, geliyoruz.

 Bu çılgınlık Thomas!

 Siktir!

 Yaklaş!

 Hadi Vince!

 Vince!

 Atla!

 - Siktir!

 - Gidelim!

 Hey, Kayaç!

 0-19, dikkat.

 Trenin arkasında misafirleriniz var.

 Araca saldırıyoruz.

 Brenda, misafirleriniz var!

 Bas, bas, bas!

 Ateş serbest.

 Dikkat et!

 Siktir!

 Thomas, artık tek başınasın!

 Sakın ölme!

 İyi şanslar!

 Gitmeliyiz, hadi!

 Hadi, hadi, hadi!

 Çantayı at!

 Ateş edin!

 Eğilin!

 Vince?

 Hazır, buraya gel!

 Hadi, yürüyün!

 Yürüyün!

 Siper al!

 Hadi, hadi!

 Yürüyün!

 Son 5 vagon ayrıldı!

 Treni durdurun!

 Newt!

 Pekâlâ, gidelim!

 Hadi!

 Minho!

 Minho, beni duyuyor musun?

 Bu, bu!

 Ha siktir!

 Çok zor olacak.

 Hadi bakalım!

 Oynak piç kurusu!

 Sorun yok!

 Sorun yok!

 Elleriniz havada aracı terk edin.

 Gidelim çocuklar.

 Orada dur, kıpırdama!

 Kıpırdama dedim puşt herif!

 Nasıl istersen hermano.

 Geri çekilin.

 Yerinizde olsam bunu yapmazdım.

 Selam Tava.

 Sizi görmek güzel çocuklar.

 Hadi, geri çekil.

 Selam.

 - Newt, nasıl gidiyor?

 - Acele ettirme.

 - Newt, buraya gel!

 - Neredeyse bitti.

 Newt, çık hadi!

 - Nerede kaldılar?

 - Bilmiyorum.

 Gidelim, çok kalabalıklar!

 Pekâlâ çocuklar, biz geldik!

 Devam edin!

 - Çek, çek!

 - Tamam, hazırız!

 Pekâlâ, yükseliyoruz.

 Vince, yukarı gel!

 Şimdi Vince!

 İşte bu!

 Eve dönüyoruz bebeğim.

 İşte bu!

 LABİRENT: SON İSYAN Çeviren: mbuyukler24 İyi seyirler dilerim.

 Aris!

 - İyi misiniz?

 - Evet, iyiyiz.

 Tanrım!

 İnanamıyorum!

 Sorun yok, güvendesiniz.

 Dayanın.

 Demir makası lazım.

 İyi misin?

 Burada değil.

 Ben bir tane alırım.

 Burada güvendesiniz.

 Dikkat edin.

 Yaralılar sol tarafa.

 İlk yardım burada.

 Günaydın çocuklar.

 Pekâlâ çocuklar, buraya gelin!

 Pekâlâ, dinleyin.

 Çok kötü şeyler yaşadığınızı biliyorum.

 Tüm sorunlarınızın bittiğini söylemek isterdim   ama henüz bitmedi.

 İSYAN hala orada, pes etmiyorlar.

 Çünkü sizde istedikleri bir şey var.

 Sizi insan ırkını yok eden bir hastalığa bağışık olduğunuz için aldılar.

 Ve sizleri tedaviyi bulma uğruna feda edebileceklerini düşünüyorlar.

 Ben öyle düşünmüyorum.

 İki gün içinde   bu paslı şeyi yüzmeye hazır hale getirdiğimizde   buradan defolup gideceğiz.

 İSYAN'ın sizi asla bulamayacağı bir yere gideceğiz.

 Her şeye baştan başlayabileceğiniz, yuvam diyebileceğiniz bir yere  - Benimle misiniz?

 - Evet!

 - Hadi o zaman.

 Gelin bakalım.

 İşe koyulalım.

 Hadi, gönüllülere ihtiyacım var.

 İşe koyulalım.

 Yardımcı olabilir miyim?

 İyi görünüyor.

 - Nasılsın?

 - Harikayım.

 Öylesine sordum.

 Biliyorum, biliyorum.

 Herkes gibi sen de öylesine sordun.

 Merak etme, Deli olursam bunu ilk sen öğreneceksin, tamam mı?

 Alın, için.

 Bizi kurtarmanız biraz uzun sürdü.

 Seni görmek de güzel dostum.

 - Ne oldu peki?

 - Karşılık verdik.

 En azından vermeye çalıştık.

 Bizi bulduğunuz için şanslıyız.

 Sürekli yerimizi değiştiriyorlardı.

 Büyük bir şey oluyor gibi hissettim.

 Nereye gittiğiniz hakkında bir fikriniz var mı?

 Tek bildiğim sürekli bir şehir hakkında konuşuyorlardı.

 - Hiç şehir kalmadı sanıyordum.

 - Kalmadı da ondan.

 Yaşanabilir kalmadı.

 Peki ya Minho?

 O neden trende değildi?

 Üzgünüm Thomas  Trendeydi.

 Yaklaşık kırk, elli çocuk kayıp.

 Tam sayım bitmek üzere.

 Pilot kaçıranları görmüş, onlar olduğunu düşünüyor.

 Tabii ki onlar yaptı.

 Kayaçtan haber var mı?

 Birkaç kilometre takip ettik ama vericiden haberleri varmış   izlerini tamamen kaybettik.

 C22.

 B9.

 Çevreyi arıyoruz ama çoktan uzaklaşmışlardır.

 Hayır, hiç bir yere gitmiyorlar.

 Asıl istediğini alamadı.

 İşte, burası.

 Birkaç yüz kilometre ileride.

 Demiryolunun üzerinde ve Iris'in anlattıklarına uyuyor.

 Buraya gidiyor olmalılar.

 Minho'yu buraya götürüyorlar.

 Savaşabilecekleri alırız, kullanabileceğimiz yolları kullanırız  - Bir haftaya geri döneriz.

 - Bir hafta mı?

 Bu noktaya gelmek altı ayımızı aldı.

 Üstelik artık yüzden fazla çocuk var.

 Sonsuza kadar burada kalamayız, özellikle son yaptıklarımızdan sonra.

 Haritadaki rastgele bir noktaya gitmek istiyorsun.

 - Orada ne olduğunu bile bilmiyorsun.

 - Ben biliyorum.

 Birkaç yıl önceydi ama   oraya gitmiştim.

 Son Şehir.

 İSYAN bu adı kullanıyordu.

 Operasyonlarının karargahıydı.

 Eğer o şehir hâlâ ayaktaysa   orası gitmek isteyeceğin son yerdir hermano.

 Orası aslanın ini.

 Daha önce yapmadığımız bir şey değil.

 Evet, aylarca plan yaparak   sağlam istihbaratla, sürpriz unsurlarıyla  - Şu an bunlara sahip değiliz.

 - Vince, bunları düşündüm.

 - Beni dinlersen  - Geçen sefer hazırlıksız iş yaptığımızda   her şeyimi kaybettim.

 Hatırlıyor musun?

 Bak, söz konusu Minho biliyorum.

 Tamam mı?

 Ama benden o çocukların hayatını bir adam için riske atmamı isteyemezsin.

 Bunu yapmayacağım.

 Alan B'yi tarıyoruz.

 - Siktir, ışıklar!

 - Gidelim, gidelim!

 Tanrım, yaklaşıyorlar.

 Haklısın.

 Burada kalamayız.

 Nereye gittiğini sanıyorsun bakalım?

 - Newt  - Hiç boşuna zırvalama.

 Geliyorum.

 Hadi.

 Hayır, olmaz.

 Bu kez olmaz.

 Bak, Minho'yu bulsak bile geri döneceğimizin garantisi yok.

 O zaman alabileceğin tüm yardıma ihtiyacın var.

 Bu işe birlikte başladık.

 Birlikte de bitireceğiz.

 Pekâlâ.

 Hadi gidip onu alalım!

 Olamaz.

 Hayır, hayır!

 Bekle!

 Bekle!

 Beklesene!

 Sorun yok.

 - Durumu nasıl?

 - Şimdilik bir terslik yok.

 Hayır!

 Hayır!

 Labirent kadar etkili değil ama işe yarıyor gibi görünüyor.

 Umut verici.

 Ama çalışmak için daha büyük bir örneğe ihtiyacımız var.

 Pekâlâ.

 Devam edin.

 Hayır!

 Hayır!

 ZORUNLU ENFEKSİYON KONTROLÜ 3 KM İLERİDE ZORUNLU ENFEKSİYON KONTROLÜ ÖLÜMCÜL GÜÇ KULLANIM YETKİSİ IŞIL VİRÜSÜ ENFEKSİYON BELİRTİLERİ Buraya girmemizi mi istiyorsun?

 Kötü düşünüyor gibi görünmek istemem ama   Deli olsaydım tam olarak böyle bir yerde saklanırdım.

 Başka seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.

 Pekâlâ, ön koltuk benim.

 İşte başlıyoruz.

 Yavaş ve düzgün sür.

 Sorun yok.

 Yalnızca bir tane.

 Yavaşça yanından geç.

 - Bir şey olmaz.

 - Yavaş sür.

 Yavaş sür.

 Lütfen.

 Yardım edin.

 Lütfen.

 Lütfen, beni içeri alın.

 Pekâlâ Tava, gitsek iyi olacak.

 - Gitmemiz gerek dostum!

 - Bas gaza Tava!

 - Sıkı tutunun!

 - Hadi!

 - Hadi Tava, kurtul şundan!

 - Deniyorum!

 Olamaz!

 Sıkı tutunun!

 Tava, dikkat et!

 İyi misiniz?

 Elim.

 Pekâlâ, gözünüzü koruyun.

 - Siktir, iyi misin dostum?

 - Lanet olsun, elim!

 Bekle!

 Thomas!

 - Thomas, kapı!

 - Çıktı mı?

 Tava, diğer tarafa gel.

 - Newt, iyi misin?

 - Evet, sanırım.

 - Tava, iyi misin?

 - Evet.

 Siktir!

 Tava, hemen gitmemiz gerek!

 Hadi, hemen!

 Çabuk!

 Hadisene, ne yapıyorsun?

 - Hadi!

 - Bekleyin!

 - Güzel vuruş Tava.

 - Teşekkürler.

 - Gitmemiz gerek.

 - Gidin!

 Gidin!

 Tava, hadi.

 Gidelim!

 Hadi, koşun.

 Koşun, koşun!

 Dikkat edin!

 - Tava, hallediyor musun?

 - Evet!

 Pekâlâ, bu taraftan.

 Bu taraftan!

 Diğer taraf!

 Diğer taraftan!

 Mermi bitti!

 Siktir!

 Atlayın!

 - Bas gaza Jorge, bas!

 - Gidelim!

 Etkilendim, neredeyse bir gün dayanabildiniz.

 - İyi misin?

 - Evet.

 Özür dilerim, sizi bu işe bulaştırmak istemedim.

 Sanırım "bizi kurtardığınız için teşekkürler" demeye çalışıyor.

 - Önemli değil.

 - Fazla umutlanmayın.

 Az önceki kontrol noktası şehrin son savunma noktasıydı.

 Burası bu haldeyse şehir de bu haldedir.

 Tabii Delileri dışarıda tutmanın başka bir yolunu bulmadılarsa  Komik.

 Üç yıl boyunca duvarların arkasında kapalı kalıp çıkmaya çalıştık   şimdi de içeri girmek istiyoruz.

 - Aynen, bayağı komik.

 - Jorge, içeri nasıl gireceğiz?

 Hiç bana bakma hermano.

 Bu duvarlar yeni.

 Sanırım İSYAN'ın her şey için çözümü bu.

 Nasıl gireceğimizi buradan bakarak çözemeyiz.

 Gidelim.

 Gerçekten Minho'nun orada olduğunu mu düşünüyorsun?

 Öğreneceğiz.

 Terasa da orada olacak, biliyorsun.

 Kaynakları elde edebilecek miyiz bakalım.

 Sonra tekrar görüşürüz.

 Müsaadenizle.

 Hazır mısın?

 Bir şey olmayacak.

 İnsanlar inancını kaybetmeye başladı Doktor.

 Duvarları örmeye başladığınızda bunun yalnızca   geçici bir önlem olduğunu söylemiştiniz?

 Peki neden tüm girişler kapatıldı?

 Çünkü durumlar değişiyor ve iyiye de gitmiyor.

 Neyse ki, büyük bir gelişmenin kıyısında olabiliriz.

 Bu denek A7.

 Labirent deneylerinde üç yıldan fazla zaman geçirdi.

 Bedeninin hastalığa karşı gösterdiği antikorlar   şimdiye kadar gördüğümüz en güçlü antikorlar.

 Biz şu an konuşurken yeni bir serum hazırlanıyor.

 Sizlerin de desteğiyle   insanlar üzerinde deneylere başlamak istiyoruz.

 Teşekkürler Doktor, bu oldukça etkileyici.

 Ama bu yollardan daha önce geçtik.

 Açıkçası, hepimizin merak ettiği bir şey var  Kaynaklarımız başka bir şekilde daha iyi harcanabilir miydi acaba.

 - Ne için?

 - Güvenli bölgeler.

 Şu an bulunduğumuz gibi korunaklı alanlar.

 Mümkün olduğunca insanı kurtarabiliriz.

 Ne kadar?

 Bin mi?

 İki bin mi?

 Bu da güvenli alanlarınızın güvende kalacağını varsayarsak tabii  Ki kalmayacaklarını hepimiz biliyoruz.

 Şu anda hastalık kapan insanlar kapmayanların sayısını üçe katladı bile.

 Tek yaptığınız kaçınılmazı ertelemek olur.

 İçinizden biri virüs yüzünden birini kaybetti mi?

 Yeğenimi.

 Anna.

 Ona yardım edemediğimiz için üzgünüm.

 Ama virüse rağmen yaşayabildiğimizi düşünün.

 Ondan kurtulabildiğimizi.

 Anna'ya normal bir hayat yaşama şansı   verebileceğinizi söylediğinizi düşünün.

 Tedaviyi bulmaya hiç bu kadar yaklaşmamıştık.

 Ve bu noktaya gelebilmek için çok şey feda ettik.

 Lütfen   o fedakarlıkların boşa gitmesine izin vermeyin.

 İyi iş çıkardın.

 İkna etmesi zordurlar.

 Ama mükemmel idare ettin.

 "Kaçınılmazı ertelemek.

" Thomas aynı cümleyi bizim için söylerdi.

 Hâlâ onu mu düşünüyorsun?

 Bu konuda yardımcı olabilirim, hatıralarınla ilgili.

 Onları tutman için bir sebep yok.

 Basit bir işlem.

 Bir sebebi var.

 Hatırlamak istiyorum.

 Tedaviyi bulursak   işte o zaman tüm bunlara değmiş olur.

 Umarım haklısındır.

 - Burası resmen cehenneme dönmüş.

 - Bir arada kalalım yeter.

 Sessizlerin sesiyiz!

 Duvarlarının arkasında saklanıyorlar.

 Tedaviyi kendilerine saklayabileceklerini düşünüyorlar.

 Bizim burada çürüyüp delirmemizi izleyecekler.

 Ama sayıca onlardan çok fazlayız.

 Diyorum ki, direnelim   ve bizim olanı geri alalım!

 Zafer bizim olacak!

 Janson'ı çağır.

 İŞARETLİ KİMLİK SAPTANDI 5.

 SEVİYE KAÇAK Bizi içeri alın!

 İşte, içeri buradan gireceğiz.

 Bizi içeri alın!

 Duvara!

 Bizi içeri alın!

 Thomas, aradığın şey burada değil!

 Herkes içeri girmeye çalışıyor.

 Onların bulamadığını bulacağını mı sanıyorsun?

 Buraya kadar geldim.

 Şimdi geri dönmeyeceğim.

 Nasıl bir işin içine düştük biz?

 Önümden çekilin.

 Önümden çekilin!

 Thomas, bu hiç iyi durmuyor.

 Haklıydınız efendim.

 Drone onu duvarın dışında buldu.

 Silahları aktif hale getirin.

 Çocuklar, hemen gitmemiz gerek!

 Bakın!

 Hadi, gidelim!

 - Thomas, gidelim!

 - Hadi, gitmemiz gerek!

 Koşun, koşun!

 Hadi!

 Hadi!

 Hadi, hadi!

 Newt!

 Newt!

 Brenda!

 Brenda!

 Brenda!

 Bas, bas, bas!

 Devriye gönderin.

 Söyleyin, onu bulmadan dönmesinler.

 Hadi!

 Dışarı!

 Nereye gittiğini sanıyorsun?

 Nerede o?

 Siktir!

 Bekle!

 Karışmayın, karışmayın!

 - Tamam, tamam!

 - Pekâlâ, tamam!

 Buradayım!

 Buradayım!

 Buradayım!

 Herkes sakin olsun.

 Hepimiz aynı taraftayız.

 Aynı taraf da ne demek oluyor?

 Sen de kimsin?

 N'aber çaylak.

 Gally?

 Olamaz.

 Durun, bekleyin!

 Tutun onu!

 Yapma, sorun yok.

 Sorun yok.

 Dur, dur, dur!

 Yapma!

 Yapma!

 - Chuck'ı öldürdü.

 - Evet, biliyorum.

 Hatırlıyorum.

 Ben de oradaydım.

 Ama sokulduğunu ve aklının tam anlamıyla yerinde olmadığını da hatırlıyorum.

 Sakinleş, tamam mı?

 Bunun olacağını biliyordum.

 Başka var mı?

 Tava?

 Newt?

 Bu çocuğu tanıyor musunuz?

 Eski bir arkadaş.

 Nasıl?

 Bu nasıl olur?

 - Öldüğünü gördük.

 - Hayır, beni ölüme terk ettiniz.

 Ve sizi bulmasaydık ölmüştünüz.

 Burada ne işiniz var?

 Minho.

 İSYAN onu içeride tutuyor.

 İçeri girmeye çalışıyoruz.

 Bu konuda yardımcı olabilirim.

 Beni takip edin.

 Seninle hiçbir yere gelmem ben.

 Sen bilirsin.

 Ama sizi şehre sokabilirim.

 Labirentten sonra şehre doğru gelen bir grup beni buldu.

 Bağışık olduğumu anladılar, beni tedavi ettiler   ve buraya, Lawrence'a getirdiler.

 Bu grup şehrin kontrolünü aldıklarından beri İSYAN'la savaş halinde.

 İSYAN o duvarların arkasına sonsuza dek saklanamaz.

 Yaptıkları şeylerin hesabını verecekleri günler gelecek.

 Dinleyin, çok sık ziyaretçisi olmaz.

 O yüzden konuşma kısmını bana bırakın, tamam mı?

 Ve gözünüzü dikmemeye çalışın.

 Gül burnumu aldı, kel kaldı.

 Gül burnumu aldı, kel kaldı.

 Kel kaldı, kel kaldı, gül aldı  Kel kaldı.

 Gally  Dönmeyi başardığını görmek güzel.

 Jasper olanları anlattı.

 Tam bir katliamdı.

 O silahlara karşı hiçbir şey yapamayız.

 Doğru   ama arı kovanına çomak sokmaya   sokuluncaya kadar devam edebilirler.

 Bu insanlar da kim?

 Neden buradalar?

 İSYAN'ın içine sızmamız lazım.

 Gally bizi şehre sokabileceğinizi söyledi.

 Gally tutamayacağı sözler vermemeyi öğrenmeli.

 Ayrıca asıl problem şehre girmek değil.

 İSYAN'ın içine sızmak imkansızdır.

 Artık bir yolu var.

 Ama Thomas olmadan işe yaramaz.

 Demek öyle.

 Ben neyim, biliyor musun   Thomas?

 Ben bir işadamıyım.

 Yani, gereksiz riskler almam.

 Sana neden güveneyim?

 Çünkü sana yardım edebilirim.

 Beni şehre sokarsan   istediğin şeyi elde edebilirsin.

 Neye ihtiyacım varmış peki?

 Zamana.

 Hem de her saniyesine.

 İhtiyacım bu mu yani?

 İkimiz de İSYAN'dan bir şey istiyoruz.

 Şöyle yapalım  Şimdilik iki kişi gidebilir.

 Geri kalanı burada benimle kalacak.

 Geri döneceğini garantilemek için ufak bir sigorta gibi düşün.

 Anlaştık mı?

 Gally, yolu göster.

 Dikkatli ol Thomas.

 - Gally, bu ikisine sahip çık.

 - Peki.

 Bu iğrenç.

 Tanrım.

 Evet, bu harika.

 Ayrılmayın, yolumuz uzun.

 Hazırız.

 Shai?

 - Merhaba Bayan Teresa.

 - Merhaba.

 Nasıl hissediyorsun?

 İyi.

 Bu beni iyileştirecek mi?

 Öyle umuyorum.

 Bana anlattığın hikayeyi hatırlıyor musun?

 Büyüdüğün evle ilgili olanı?

 - Hatırlamıyorum.

 - Gölün yanındaydı hani?

 - Yakıyor.

 - Biliyorum, biliyorum.

 İşte bu kadar, bitti.

 Çok cesursun.

 Bu inanılmaz.

 Hastalara uygulamaya ne zaman başlayabilirsiniz?

 Daha yeni kalabalığa ateş açmış biri olarak çok merhametli konuştun.

 İşimi yapmamı söyledin.

 Fırsatım vardı, kullandım.

 Ve değerlendiremedin, görüldüğü üzere.

 Devriyeler cesedi bulamamış.

 Thomas hâlâ dışarıda.

 Peki ya o?

 Biliyor mu?

 Hayır.

 Öğrenmemeli.

 İşine odaklanmasını istiyorum.

 Şehir çapındaki güvenlik seviyesini yükseltin.

 Bu işi halletme konusunda sana güveniyorum Jason.

 Kırmızı bölge, beş dakikaya kapanacak.

 Teşekkürler.

 Kayrandan nerelere geldik.

 15 dakika sonra sokağa çıkma yasağı başlıyor.

 Lütfen düzenli bir şekilde evlerinize gidin.

 Unutmayın, bu sizin güvenliğiniz için.

 Sokaklardan uzak dursak iyi olur.

 Zor biliyorum ama, daha önce görmüş gibi davranın.

 Kesinlikle güvenliği arttırmışlar.

 Siz çıkıntılar yüzünden herhalde.

 Hadi gidelim buradan.

 Pekâlâ Newt, yukarı.

 Ben hallederim.

 İşte.

 Minho İSYAN'ın elindeyse onu burada tutuyorlardır.

 Lawrence yıllardır içeri girmenin bir yolunu arıyor.

 Bina askerlerle kaynıyor.

 Her yerde kameralar var.

 Her katta tarayıcılar var.

 Kale gibi korunuyor resmen.

 İçeri girmenin bir yolu var demiştin.

 Olabilir.

 Olabilir mi?

 Olabilir de ne demek?

 Al bak.

 Bir yolu var dedim.

 Beğeneceksin demedim.

 Hayır, başka bir yolu olmalı.

 Ne gibi?

 Binayı gördün.

 İçeri girmek için tek şansımız o.

 - Bize yardım edeceğini mi sanıyorsun?

 - Ondan izin istemeyi düşünmüyorum.

 Kaçırdığım bir şey mi var?

 Bize ihanet eden kızdan bahsediyoruz, değil mi?

 - Aynı pislikten.

 - Bu kızı sevdim.

 Neler oluyor?

 Ne yani, küçük kız arkadaşına bir şey olur diye mi korkuyorsun?

 Bu hiç bir zaman sadece Minho'yu kurtarmak için değildi, değil mi?

 - Newt, ne diyorsun sen?

 - Teresa.

 Minho'yu kaçırmalarının asıl sebebi de o zaten.

 Nihayet onu geri almak için bir şansımız oluyor   ama sen, onun yüzünden mi yapmak istemiyorsun?

 Çünkü onu hâlâ önemsiyorsun, değil mi?

 İtiraf et işte.

 - Newt, ben  - Bana yalan söyleme!

 Bana yalan söyleme!

 Özür dilerim.

 Özür dilerim.

 İçerde olanlar için özür dilerim.

 Sanırım artık bunu saklayamayacağım.

 Bana neden söylemedin?

 Söylememin bir fark yaratacağını düşünmedim.

 Demek ki İSYAN'ın beni o labirente koymasının bir sebebi varmış.

 Belki de sadece sizin gibi bağışıklarla   benim gibilerin farkını göstermek içindir.

 Bunu hâlâ düzeltebiliriz Newt, biliyorsun.

 - Tamam mı?

 Yapabiliriz.

 - Benim için endişelenme.

 Buraya Minho için geldik.

 Bize ihtiyacı var.

 Onu kurtarmak için ufacık da olsa bir şansımız varsa   onu çıkarabileceksek, bu şansı kullanmak zorundayız.

 Ne pahasına olursa olsun.

 Peki, anladım.

 Hadi kaldıralım.

 İSYAN'A AİTTİR Minho.

 Beni duyabiliyor musun?

 Burada ufak bir kız var.

 İsmi Shai Ann.

 Üç hafta önce hastalığa yakalanmış.

 Ama Minho   onu kurtaracaksın.

 Çok daha fazlasını da kurtarabilirsin.

 Burada yaptıklarımız   işe yarıyor.

 Anlıyor musun?

 Bu yüzden bu çok önemli.

 Bilmeni istedim.

 Teresa.

 Minho?

 Minho?

 Seni hain!

 Sana güvenmiştik!

 - Bırak beni!

 - Bırak onu!

 Bırakın beni!

 Bırakın beni!

 Seni öldüreceğim!

 Hain!

 Onları sen öldürdün!

 Teresa, seni laboratuvardan çağırıyorlar.

 Durum ciddi.

 Üzgünüm Teresa.

 Senin hatan değil.

 Elinden geleni yaptın.

 Son uyarı.

 Sokağa çıkma yasağı devrede.

 Thomas?

 Thomas.

 Merhaba Teresa.

 Burada olmamalısın.

 - Janson burada olduğunu öğrenirse  - Kalmayacağım.

 Sadece  Seni görmem lazımdı.

 Sana bir şey sormam gerekiyor.

 Bize yaptığın şey yüzünden   pişmanlık duyuyor musun?

 Bazen.

 Ama doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım.

 Yine olsa yine yaparım.

 Güzel.

 Rahatlamaya çalışıyorsun bakıyorum.

 Harika, değil mi?

 Evet.

 Çok güzel bir şehir.

 Duvarları diyorum.

 Hayatları söz konusu olunca insanların neler yapabileceğini görmek inanılmaz.

 Yeterince baskı yaparsan yapamayacakları şey yok.

 Aşmayacakları sınır yok.

 Ufak bir başarısızlık yaşadın.

 Daha önce yaşamadığımız şey değil.

 Bu sefer farklı.

 Virüs havaya karışmış durumda.

 Duvarların içinde geziyor.

 O serum son şansımızdı.

 İnsanlar çoktan hastalığı kapmamışsa bile bir ay sonra kapmış olacak.

 Peki.

 Hallederiz.

 Gerekli personelleri tahliye edip kuzeyde bir güvenli bölge oluştururuz.

 Elimizde hâlâ 28 bağışık var.

 Daha fazlasını buluruz.

 Bulursun.

 Hiç bağışık kalmayana dek hepsini yakalarsın.

 Yaptığımız onca şeye   çektirdiğimiz onca çileye rağmen   hiç değilse hayatta kalmak için gerekli becerileri verdik.

 Belki bizim beceremediğimizi becerirler.

 Gerçekten pes ettiğini mi söylüyorsun?

 Bunca şeyden sonra?

 Mesele pes etmek değil Janson.

 Mesele, kaybettiğinin farkına varmak.

 Gally?

 Ne yapacağımızı anlatayım.

 Sana bazı sorular soracağız   sen de bize bilmemiz gereken her şeyi anlatacaksın.

 Kolaydan başlayalım.

 Minho nerede?

 Bunu gerçekten yapacağımı  Ona bakma.

 Neden ona bakıyorsun?

 Bana bak.

 Sana yardım etmeyecek.

 Şimdi, Minho'nun binada olduğunu biliyoruz.

 Neresinde?

 Diğerleriyle birlikte tutuluyor.

 Eksi üçte.

 Toplam kaç kişi var?

 28.

 Bunu halledebilirim.

 Hayır.

 Hayır, anlamıyorsunuz çocuklar.

 O kata giriş yasak.

 - Parmak izi olmadan giremezsiniz.

 - Bu yüzden bizimle geleceksin.

 Bilemedim şimdi.

 Ona ihtiyacımız yok aslında.

 Değil mi?

 Tamamına yani.

 - Bize yalnızca parmağı lazım.

 - Gally, geri çekil.

 Korktun mu?

 Eminim Minho'ya daha beterini yapmıştır.

 - Plan bu değil.

 Geri çekil.

 - Bir şey fark etmez.

 Bana ne yaparsanız yapın.

 Yine de ön kapıdan giremezsiniz.

 - Tarayıcılar sizi bulur çünkü  - Biliyoruz.

 Etiketliyiz.

 "İSYAN'a aittir.

" O konuda da yardım edeceksin.

 Rahatlamaya çalış.

 Biraz acıtacak.

 Yap da bitsin.

 - Zevk aldı resmen.

 - Haklısın sanırım.

 Alın, bakalım olacak mı?

 - Sağ ol.

 - Sağ ol, Newt.

 Gitsen iyi olacak, ihtiyar.

 Yolun uzun.

 Seni vazgeçiremeyeceğimden emin misin?

 Son şansın.

 Kavgadan kaçmak hiç senlik bir şey değil.

 Kavgaya gitmek de hiç senlik değil.

 Şu kapıdan çıkarsam   seni bir daha göremeyeceğim ihtimali aklımdan çıkmıyor.

 Ne zamandan beri yabancılar için kendimizi tehlikeye atıyoruz?

 Ben de bir zamanlar yabancıydım.

 - Bizi ortada bırakma sakın.

 - Hayır.

 Asla.

 İyi görünüyor.

 Sağlıklı.

 Serumu nasıl tahsis ediyorsunuz?

 Neden bahsediyorsun sen?

 Brenda.

 Hâlâ hayatta olacağını düşünmüyordum.

 En son ne zaman tedavi gördü?

 Sağ Kol'da.

 Seni son gördüğümüz zaman.

 Ama bu aylar önceydi.

 Thomas, bu mümkün değil.

 Şimdiye dönüşmüş olmalıydı.

 - Hâlâ sağlıklı olmasının  - Tamam, bu kadar yeter.

 - Bana inanmıyor musun?

 - İnanmamı mı bekliyordun?

 Sen seçimini yaptın.

 Her şey yolunda mı?

 Evet.

 İşimiz bitti.

 Güzel deneme.

 Birbirinize aşıktınız, değil mi?

 Bilmiyorum.

 Dikkatli ol yeter.

 İnsanları bırakamama gibi bir problemin var.

 Bırakman gerektiğinde bile.

 Herkesi kurtaramazsın Thomas.

 Deneyebilirim.

 Durma.

 TERESA A.

 GİRİŞ ONAYLANDI Durun, bekleyin.

 - Buradan girebilirim.

 - Dur.

 Telsizi gönder.

 Tava, içerdeyiz.

 Sende durumlar ne?

 Evet, ben de varmak üzereyim.

 Minho'ya benden selam söyleyin.

 Dayan kardeşim.

 Bu iş görür.

 Brenda, ne durumdasın?

 Hâlâ uğraşma durumundayım.

 Anlaşıldı, zamanı gelince hazır ol yeter.

 Merak etme, orada olacağımı biliyorsun.

 Pekâlâ, gidelim.

 Sinyal geldi.

 Gally başardı.

 İçerdeyiz.

 Güzel.

 Her şeyi ele geçirin.

 Tam kontrol istiyorum.

 İlginç, sistem arıza verdi.

 Gidip kontrol edeyim.

 Saklanın, saklanın!

 Hadi, gidelim!

 Hadi!

 Sorun yok, güvendesiniz.

 Hadi.

 - Hadi, gidelim.

 - Newt, diğer hücreye bak.

 Sorun yok.

 Kasa.

 Nasıl açarım?

 Açamazsın.

 Hadi çocuklar.

 Hadi.

 Çocuklar, bu biraz uzun sürebilir.

 Lanet olsun.

 Burada değil.

 Nerede o?

 Sabaha kadar bekleyemez miydi gerçekten?

 Bu onu öldürebilir, biliyorsun değil mi?

 Bu kadarı tek seferde almak?

 Emir böyle.

 Janson hepsini istiyor.

 MAHKUM NAKİL EMRİ Biri onu sağlık kanadına nakletmiş.

 Thomas, bu binanın diğer tarafı.

 Peki, beni oraya götür.

 Hemen.

 Ben de geliyorum.

 Newt, hayır gelmiyorsun.

 Burada serum için Gally'le kal.

 Bunu tek başına yapamazsın.

 Önceliğimiz Minho, unuttun mu?

 Gidin işte, zaman kaybediyorsunuz.

 Serumu ben alırım, sonra buluşuruz.

 Tamam, peki.

 Gidelim.

 Hey çaylak.

 İyi şanslar.

 Yürü.

 Hadi, hadi.

 Bekleyin.

 Mesaiye kalmışsın.

 Senin bu huyunu seviyorum Teresa.

 İşler ne kadar kötüye giderse gitsin   asla pes etmiyorsun.

 Bu gibi zamanlarda güvenebileceğin bir arkadaşa ihtiyacın var.

 Aklımda tutarım.

 Bilmen gereken bir şey var.

 Dostun olarak haber vereyim.

 Thomas burada.

 Duvarın dışındaki kameralar onu tespit etti.

 Ava bilmeni istemedi ama seninle irtibata geçebilir   ve geçerse   ilk iş beni arayacağını umuyorum.

 Onu öldürecek misin?

 Senin için sorun olur mu?

 Ben burada iniyorum.

 Thomas beni dinlemek zorundasın.

 O serumu almak Newt'i kurtarmayacak.

 Biraz zaman kazandırabilir ama  Dinleme onu, aklına girmeye çalışıyor.

 Thomas, dinle.

 Dışarıda neler olduğunu biliyorsun.

 İnsanlar ölüyor.

 Tüm dünya ölüyor.

 Kanında anlamadığım bir şey var.

 Aç şunu.

 Birkaç test yapmama izin ver.

 Söz veriyorum seni koruyabilirim.

 - Öyle mi?

 Minho'yu koruduğun gibi mi?

 - Ne yapıyorsun?

 Daha kaç insan gerekecek?

 Kaç kişiyi yakalayıp, işkence edip, öldüreceksiniz?

 - Bu ne zaman bitecek?

 - Tedaviyi bulduğumuzda bitecek.

 Tedavi falan yok!

 Nefesini boşa harcama Teresa.

 O seçimini çoktan yaptı.

 Silahını at evlat!

 Geri çekil.

 Söyle onlara geri çekilsinler.

 - Söyle geri çekilsinler.

 - Hadi ama Thomas.

 Karşındaki benim.

 Seni sandığından daha uzun süredir tanıyorum.

 - Onu vurmayacaksın.

 - Öyle mi düşünüyorsun?

 Pekâlâ.

 Durma hadi.

 Vur onu.

 Yanıldığımı kanıtla.

 Onu vur.

 Ateş!

 Ateş!

 Yürüyün!

 Mantıklı bir açıklaman olsa iyi olur.

 Az önce sana iyilik yaptım.

 Kapılar kilitlendi.

 Hiçbir yere gidemezler.

 Janson, onları hayatta istiyorum.

 - Hadi, hadi!

 - Yürüyün!

 Pekâlâ, gitmemiz gerek.

 Hemen.

 Bana yakın durun.

 Birbirinizden ayrılmayın.

 Sen, bunları hayatın pahasına koru, anladın mı?

 Pekâlâ.

 Gidelim.

 Binaya giriş çıkışı kapatın.

 Herkesi 20.

 kata yollayın.

 - Ayrıca biri şu siktiğimin alarmını kapatsın!

 - Hemen efendim.

 - Koşun, koşun!

 - Eğilin, eğilin!

 Koş, koş, koş!

 Eğilin, eğilin!

 Brenda, neredesin?

 Biz geldik.

 - Hadi gidelim!

 - Pekâlâ, gidelim.

 Çabuk, çabuk!

 Ön ve arka kapıdan.

 Çabuk olun.

 - Thomas nerede?

 - Seninledir diye umuyordum.

 - Yürü.

 - Bekle, sen burada çocuklarla kal.

 Burada bekle.

 Ben onu bulurum.

 - Bizi bekle yeter, tamam mı?

 - Hiçbir yere gitmiyorum.

 - Bir şey var mı?

 - Henüz iz yok efendim.

 Buralarda bir yerdeler.

 Hiçbir yere çıkamazlar, bulun onları.

 Siz ikiniz, şuradan.

 Geri kalanlar, beni takip edin.

 Gidelim.

 - Peki efendim!

 - Anlaşıldı!

 Kod 22 devrede.

 Tüm R-16 personelleri görev birimine rapor verin.

 Eğilin.

 Eğilin!

 Yürüyün, yürüyün, yürüyün!

 - Anlaşıldı!

 - Sessiz olun.

 Burada bir şey var.

 Üzgünüm Thomas.

 - Otobüste biri var!

 - Sıkı tutunun!

 - Otobüsü durdur!

 - Hayır, hayır, hayır!

 Sorun yok.

 - Hadi, gidelim!

 - Yürüyün, yürüyün!

 Gidelim, gidelim!

 Tüm R-16 personelleri görev birimine rapor verin.

 Thomas, dur!

 Minho!

 Minho!

 - Siktir!

 - Kımıldamayın!

 Minho!

 Minho, neredesin?

 Minho!

 - Doktor, kendine geliyor.

 - Bir sakinleştirici daha ver.

 Siktir!

 Newt, eğil!

 Siktir, mermim bitmek üzere.

 Geri çekil!

 - Teşekkürler.

 - Ne demek.

 - Hadi, gidelim!

 - Siz ikiniz, kımıldamayın!

 Yere yatın, hemen!

 Size yere yatın  Minho.

 Bu gerçek mi?

 - Buldum, buldum!

 - Buradalar!

 Hadi!

 Hadi.

 Buraya, hadi!

 Newt, yardım et.

 - Biri şu kapıyı açsın.

 - Hemen efendim!

 Lanet olsun.

 Fikri olan var mı?

 Olabilir.

 Pekâlâ, yapabiliriz.

 Sadece biraz, koşmamız gerekecek.

 Bitmek üzere.

 - Bundan emin misin?

 - Pek değilim.

 - Güzel gaz verdin.

 - Aynen, coşuyoruz şu an.

 - Girin, girin!

 - Siktir!

 Thomas!

 - Minho, iyi misin?

 - Evet.

 - Siz üçünüz, kıpırdamayın.

 - Ciddi misin sen ya.

 Ani hareket yapmayın.

 Aklından bile geçirme.

 Elleriniz havada, yere yatın.

 Seni, orospu çocuğu!

 Gally?

 Minho.

 Siz kafayı yemişsiniz.

 Sonra anlatırım.

 Tüm personellerin dikkatine.

 İnterneti kesin.

 Sıkıyönetim ilan edin.

 Onları bulana kadar kimse şehirden ayrılmayacak.

 Yaptık bile efendim, otobüsü de hâlâ takip ediyoruz.

 Devriyeler peşlerinde.

 Ne otobüsü?

 Siktir!

 Sıkı tutunun!

 Siktir!

 Aracı terk edin!

 Kıpırdamayın.

 Harika gidiyorsunuz.

 Şimdi araçtan uzaklaş.

 Araçtan uzaklaş dedim!

 Ellerini havaya kaldır!

 Silahını at!

 İşte başlıyoruz.

 Yürüyün, yürüyün!

 - Gitmelerine izin vermeyin!

 - Koşun, koşun!

 Herkes bir şeye tutunsun!

 - İşte gidiyoruz!

 - Yakalayın!

 Hadi, hadi!

 Sıkı durun!

 Pardon.

 Siktir!

 Tutunun!

 HİZMET DIŞI!

 Pekâlâ, herkes dışarı.

 Kes sesini!

 Hâlâ dışarı çıkmadılar.

 Kesinlikle çok kızmışlar.

 Tünele ne kadar var?

 Buradan 12 sokak falan ötede.

 Başarabiliriz.

 Newt, nasıl hissediyorsun?

 Berbat.

 Ama seni görmek güzel.

 Ne zamandandır bu halde?

 Bir şeyi yok.

 Bir an önce Brenda'yı bulmalıyız.

 Serumlar onda.

 Hadi, gidelim.

 Hadi Newt.

 Hadi dostum, seni kaldıralım.

 - İyi misin?

 - Evet.

 Bize neden yardım ediyorsun Gally?

 Göğsüne mızrak sapladım.

 Evet.

 Kimse mükemmel değildir dostum.

 Lawrence!

 Bekleyin çocuklar.

 Bekleyin, bekleyin.

 Millet nerede?

 Bekleyin çocuklar, bekleyin.

 Thomas!

 Lawrence!

 Her şey gitmiş.

 Korkmayın.

 Güzel olmayabilirim   ama hepimiz düşmanın kim olduğunu biliyoruz.

 Duvarların arkasında saklanıyorlar!

 Orada   bizim gibilere taktıkları bir isim var.

 Bize "Deli" diyorlar!

 Bense onlara "Canavar" diyorum.

 Bu savaşı onlar başlattı, ama bu gece   biz bitireceğiz.

 Beni takip edin.

 Takip edin ve unutmayı tercih ettikleri insanların yüzünü gösterelim onlara.

 Beni takip edin ve şehir sizin olsun!

 Evet, evet, evet!

 Gidelim!

 Hadi!

 Merkez, bunu görüyor musunuz?

 Lütfen bilgi verin.

 - Lanet olsun!

 - Füze 1 ve 2'yi ateşe hazırlayın.

 Sistem cevap vermiyor.

 Sisteme giremiyorum.

 Pekâlâ, yürüyün.

 Ateş açın, ateş açın!

 İSYAN'ı devirecektik, tüm şehri değil.

 Gally, gidelim.

 Bu zorunlu bir tahliyedir.

 Son araç 38 dakika sonra ayrılacak.

 Lütfen çatıya ilerleyin Tekrar ediyorum, bu zorunlu bir tahliyedir.

 Teresa, burada ne işin var?

 Gitmemiz gerek.

 Olmaz, gidemem.

 Thomas olmadan olmaz.

 - Artık çok geç.

 O gitti.

 - Hayır, hayır anlamıyorsunuz.

 Daha fazlası lazım.

 Gelin, bakın.

 Virüsü yalnızca yavaşlatmıyor.

 Yok ediyor.

 Thomas'ı bulmamız gerek.

 Tünel hemen önümüzde.

 Siktir!

 Eğilin, eğilin!

 Siktir!

 Hazır olun!

 Pekâlâ, yürüyün!

 Yürüyün!

 Ön cephe düştü!

 Lanet olsun!

 Neyi bekliyor bunlar?

 Eğilin, eğilin!

 Eğilin, eğilin!

 Gitmemiz gerek!

 Gitmemiz gerek!

 Gidelim.

 Brenda, orada mısın?

 Thomas, buradayım.

 Lanet olsun!

 İyi misin?

 Başaramayacağız.

 Ne diyorsun sen?

 Yoldan uzaklaşın!

 Sen diğerlerini al, fırsatınız varken gidin.

 Olmaz.

 Brenda.

 Seni bırakmayacağım.

 Tamam mı?

 Unut bunu?

 Bırakman gerekse bile mi?

 Thomas, merak etme.

 Ben sana geliyorum.

 Ne diyorsun sen?

 Aracımız geldi!

 Sen bizi tünelin orada bekle.

 - Vince?

 - Sizi görmek de güzel.

 Evet, biliyorum.

 Sokakta buldum onu.

 - Hadi buradan gidelim.

 - İşimiz bitmedi.

 Thomas hâlâ şehirde.

 - Gidip alalım o zaman.

 - Aynen öyle.

 - Hadi, gidelim.

 - Atlayın.

 - Gidelim, gidelim!

 - Hadi!

 - Pekâlâ Newt, neredeyse geldik.

 - Beni bırakın.

 - Geri!

 Geri!

 - Gidelim!

 Gidelim!

 Öldürün hepsini!

 Pekâlâ, bunlar onlar.

 Bunlar onlar, gidelim.

 - Gitmemiz gerek.

 - Beni bırakın.

 Minho.

 Sen koş, bir serum al olabildiğince çabuk buraya gel.

 - Minho, git.

 - Haklı, ben onu korurum.

 Sağ ol.

 Sağ ol Minho.

 Biraz dişini sık.

 Duydun mu beni?

 Koş Minho, koş!

 Newt?

 Newt?

 Hey!

 Newt?

 Biz de deneyeceğiz, tamam mı?

 Hadi, kalk bakalım.

 Hadi!

 - Gidelim.

 - Hayır.

 Thomas hayır.

 - Newt, gitmemiz gerek.

 Hadi.

 - Bunu al!

 - Hemen kalkman gerek.

 - Al şunu!

 Lütfen.

 Lütfen Tommy.

 Lütfen.

 Peki.

 Pekâlâ, tüm gücünü vermen gerek.

 Gidiyoruz, tamam mı?

 Hadi, hazır mısın?

 Hadi.

 Bir, iki, üç.

 - Geri çekilin çocuklar, geri çekilin!

 - Olamaz.

 Merak etmeyin çocuklar, birazdan gideceğiz.

 Burada kalamayız Brenda.

 Merak etme, gelecekler.

 Neredeyse geldik Newt.

 Benimle kal, hadi.

 Newt, hayır!

 Hayır!

 Hadi!

 Thomas?

 Beni duyuyor musun?

 Beni dinlemeni istiyorum.

 Bana güvenmek için hiçbir sebebin olmadığını biliyorum.

 Ama geri dönmeni istiyorum.

 Thomas, Newt'i kurtarabilirsin.

 Onun için hâlâ zaman var.

 Brenda'nın artık hasta olmamasının bir nedeni var.

 Kanın sayesinde.

 Anlıyor musun?

 Hasta değil çünkü   çünkü onu sen iyileştirdin.

 Bir tek o olmak zorunda değil.

 Tek yapman gereken geri dönmek.

 Böylece tüm bunlar sona erebilir.

 Lütfen.

 Bana geri dön.

 Doğru şeyi yapacağını  Newt?

 Newt?

 Newt!

 Benim, benim!

 Brenda!

 Serum nerede?

 - Tommy, öldür beni!

 - Newt, buradayım.

 Newt, lütfen!

 Lütfen!

 - Üzgünüm, üzgünüm Tommy.

 - Sorun yok, sorun yok.

 Hayır!

 - Brenda!

 - Thomas!

 Eğilin!

 Eğilin!

 Newt.

 Tommy.

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, hayır, hayır.

 Newt?

 Doğru mu?

 Newt  Onu kurtarabilir miydim?

 Hepimizi kurtarabilirsin.

 Sorun yok.

 Diğerlerini rahat bırak.

 Söz veriyorum.

 Söz ver  Thomas.

 Kaçmalıydın.

 Thomas.

 Beni duyuyor musun?

 Burası ne biliyor musun Thomas?

 Burası bir filika.

 Bütün dünya batıyor olabilir ama   bu bizim de onunla batmamız gerektiği anlamına gelmiyor.

 - Ne kadar kaldı?

 - Neredeyse bitti.

 - Neden beni öldürmüyorsun?

 - Öldürmek mi?

 Hayır, bunu yapmak istemeyiz.

 Sana özenle bakacağız.

 Seni hayatta tutacağız.

 Şimdilik.

 Karşılığında sen de hepimizi hayatta tutacaksın.

 En azından hayatta tutmak istediklerimizi.

 Tabii ki kanın herkese yetmeyecek.

 Zor kararlar vermek zorunda kalacağız.

 Zamanla Işıl virüsü yok olacak.

 Ama asıl soru   o zamana kimler hayatta kalacak?

 Sayende, bunun sayesinde   nihayet hakkımız olacak.

 Bizim kurduğumuz bir gelecek.

 Sağlığına.

 Pekâlâ, gidelim buradan.

 Hadi ama!

 Hayır!

 Buraya gel.

 Hayır!

 Ver şunu bana!

 Ver şunu dedim!

 Teresa!

 Hadisene.

 Peki.

 Bu kadar yeter.

 Silahları hazırlayın!

 Emrimi bekleyin!

 Doldur!

 Hazır!

 Ateş!

 Teresa!

 Buradan çıkmamız gerek.

 Sorun ne?

 Thomas?

 Thomas!

 - Olamaz.

 - Bir saniye.

 Burada olacaktı.

 Burada!

 Al, al!

 Üzerine bastır.

 Tut böyle.

 Gitmen gerek.

 - Gitmen gerek.

 - Hayır.

 Sensiz olmaz.

 İtiraf edeyim Teresa, beni kandırdın.

 Arkadaşız sanıyordum.

 Belki de yakınlarına ihanet etmek doğanda vardır.

 Hadi ama.

 Uzatmayalım artık.

 Buradan çıkış olmadığını ikimiz de biliyoruz.

 Durumu olması gerekenden daha acı bir hale getirmeyelim.

 Thomas.

 Teresa.

 Hayır, hayır.

 Sanırım sende bana ait bir şey var.

 O değil.

 Nerede o?

 Al bunu işte.

 Onu rahat bırak.

 Aranızda ne var böyle?

 Onun çok özel olduğunu mu sanıyorsun?

 O bir kobay.

 O bununla doğdu.

 Bunun için savaşması gerekmedi, bunu elde etmedi.

 Bunu asla hak etmedi.

 Olabilir.

 Ama yine de onun.

 Peki ya sen Thomas?

 Sen bu duruma ne diyorsun?

 Eline yeterince kan bulaşmadı mı?

 Sen onu vuramamış olabilirsin.

 Ama ben vurabilirim.

 Peki, öyle olsun.

 Nasıl istersen.

 Janson.

 - Iskaladın küçük pislik.

 - Emin misin?

 Siktir!

 Hadi, gitmemiz gerek.

 Bu taraftan.

 Hadi.

 Hadi.

 Hadi.

 Özür dilerim.

 Denedim.

 Biliyorum.

 Galiba onu buldum.

 - Evet, bu o.

 Kapıyı açıyorum.

 - Tamamdır.

 Bende, bende.

 Hadi.

 Hayır!

 Daha fazla yaklaşamıyorum!

 Thomas!

 Hadi, hadi, hadi, hadi!

 - Hadi!

 - Yaklaş biraz!

 Elini ver!

 Yaklaşın!

 Atla!

 Hayır!

 Yaklaşman gerek!

 Hadi!

 - Hadi, uzan!

 - Uzan!

 - Çekin!

 - İçeri alın!

 - Hadi!

 - Hadi!

 Teresa!

 Hayır!

 Birlikte çok yol katettik.

 Burayı yaratabilmek için birçok şeyi feda etmek zorunda kaldınız.

 Arkadaşlarınızı   ve ailelerinizi  Kadehimizi burada olamayanlar için kaldıralım.

 Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın şerefine.

 Burası sizler için.

 Hepimiz için.

 Ama bu   bu onlar için.

 O yüzden vakit bulunca, istediğiniz gibi   gelin ve onlara veda edin.

 Güvenli Bölgeye hoş geldiniz.

 - Evet!

 - Evet!

 Kim yiyecek bir şeyler istiyor?

 Burası bizim için iyi bir yuva olacak.

 Evet.

 Bayıldığında üzerinde bunu buldum.

 Senin için saklayayım dedim.

 Sağ ol Minho.

 - Sonra görüşürüz.

 - Görüşürüz.

 Sevgili Thomas.

 Bu, yazdığımı hatırladığım ilk mektubum.

 Labirentten önce yazdım mı hiç bilmiyorum.

 Eğer bu ilk mektubum değilse bile büyük ihtimalle son mektubum olacak.

 Korkmadığımı bilmeni istiyorum.

 En azından ölmekten.

 Daha çok unutmaktan korkuyorum.

 Beni korkutan şey, virüs yüzünden kendimi kaybetmek.

 O yüzden her gece isimlerini sesli bir şekilde tekrar ediyorum.

 Alby, Winston, Chuck.

 Dua eder gibi, durmadan isimlerini tekrar ediyorum.

  ve birden her şeyi hatırlamaya başlıyorum.

 Güneşin duvarların arkasından kaybolmadan önce   Kayrana vurduğu o mükemmel an gibi küçük şeyleri.

 Ve Tava'nın yahnisinin tadını hatırlıyorum.

 Bunları bu kadar özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi.

 Ve seni hatırlıyorum.

 Kutudan geldiğin ilk günü hatırlıyorum.

 Adını bile hatırlamayan ufak, korkmuş bir çaylaktın.

 Labirente adım attığın andan itibaren her yere arkandan geleceğimi anladım.

 Ve geldim.

 Hepimiz geldik.

 Tüm bunları baştan yaşayacak olsam, yine yaşardım.

 Ve en ufak bir şeyi bile değiştirmezdim.

 Ve dilerim ki   yıllar sonra geçmişi düşündüğünde sen de aynılarını söylersin.

 Gelecek artık senin ellerinde Tommy.

 Ve doğru olanı yapacağından eminim.

 Her zaman yaptın.

 Benim için herkese göz kulak ol.

 Kendine de dikkat et.

 Mutlu olmayı hak ediyorsun.

 Dostum olduğun için teşekkürler.

 Hoşça kal dostum.

 Newt.

 Çeviren: mbuyukler24 Twitter: @mbuyukler24||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar