Print Friendly and PDF

Translate

Trial by Fire 2018

|

127 dk

Yönetmen:Edward Zwick

Senaryo:Geoffrey Fletcher, David Grann

Ülke:ABD

Tür:Biyografi, Dram

Vizyon Tarihi:17 Mayıs 2019 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Henry Jackman

Oyuncular

Laura Dern

Jack O'Connell

Emily Meade

Jade Pettyjohn

Katie McClellan

Özet

Gazeteci David Grann’in aynı isimli makalesinden beyaz perdeye uyarlanan “Trial by Fire”, gerçek bir hikayeyi temel alıyor ve bir idam mahkumu (Jack O'Connell) ile onun özgürlüğü için elinden geleni yapan Houstonlı iki çocuk annesi bir kadın (Laura Dern) arasındaki beklenilmedik bağa odaklanıyor. Cameron Todd Willingham fakir, eğitimsiz, metal müzik tutkunu ve sabıka kaydı bulunan bir adamdır. 1992 yılında kundaklama sonucu üç kişiyi öldürmekle suçlanır ve idam cezasına çarptırılır. Elizabeth Gilbert adında bir kadın ise davanın tartışmaya açık yöntemlerini ve mantığa aykırı sonuçlarını ortaya çıkarır. Saklı kalan kanıtları açığa çıkarmaya çalışan Elizabeth, Cameron’ı kurtarabilmek için eyaletle mücadele eder.

 

“Yüksek Risk”, “'71” ve “Boyun Eğmez” gibi filmlerle tanınan yetenekli genç yıldız Jack O'Connell’ın başrolünü üstlendiği drama filminin oyuncu kadrosunda iki Oscar adaylığı bulunan usta aktris Laura Dern, “The Deuce” dizisinde izlediğimiz Emily Meade, McKinley Belcher III, Chris Coy, Joshua Mikel, Jason Douglas, Jeff Perry ve Jade Pettyjohn gibi isimler yer alıyor. Prömiyerini geçtiğimiz sene Telluride Film Festivali’nde gerçekleştiren filmin yönetmenliğini “İhtiras Rüzgarları”, “Son Samuray” ve “Kanlı Elmas” gibi filmlere imza atan ve son olarak 2016 yılında “Jack Reacher: Asla Geri Dönme” ile karşımıza çıkan Oscar ödüllü Edward Zwick üstleniyor.

Altyazı

 

CORSICANA, TEKSAS 23 ARALIK 1991 SABAH 09.04

 Baba!

 -Bebeklerim!

 -Anne!

 -Bebeklerim!

 Yardım edin!

 -Anne!

 Anne, buraya gel!

 Yangın!

 Yangın var!

 İtfaiyeyi arayın!

 Evet, alo?

 Bir yangın var.

 Evet, 1213 Batı, 11.

 Sokak.

 Evet  Komşumun evi.

 Evet, içeride  İçeride bebekler var.

 Ben  Bilmiyorum.

 Bir patlama oldu.

 Aman Tanrım.

 Tanrım, lütfen.

 Tanrım, lütfen iyi olsunlar.

 Lütfen.

 Tanrım, lütfen.

 KANIT/EŞYA AMBER WILLINGHAM İTFAİYE Yangın burada başlamamış.

 Aşağılık herif.

 Şuraya bak.

 İşini şansa bırakmamış.

 Şuna bak.

 Çatlak cam.

 Çocuk odası.

 Pislik herif.

 Uyumalarını beklemiş.

 Pekâlâ, yanıcıyı buraya dökmüş.

 Ve parlamış.

 Kapıdan dışarı çıkmış.

 -Şu süpürgeliğe kadar gitmiş.

 -Evet.

 Sonra da verandaya.

 Aşağılık herif.

 Onu haklayacağız.

 Geldiğiniz için teşekkürler.

 Bu çok zor olmalı, biliyorum.

 Bunlar Bay Fogg ve Bay Vasquez.

 Yangını soruşturuyorlar.

 Başınız sağ olsun.

 Bir şey buldunuz mu?

 Hâlâ uğraşıyoruz.

 Birkaç şeyi anlamamıza yardım edebilirsiniz.

 Elbette.

 Stacy, değil mi?

 Yangında evde değilmişsin.

 Doğru.

 Bazı geceler çalışıyor.

 Dönerken bir yere uğramış.

 Nereye uğradın tatlım?

 Bebeklere hediye almak için Kurtuluş Ordusu'na uğradım.

 Sabah 09.00'da mı?

 Noel yaklaşıyor, paramız yok, malum.

 Elbette.

 Peki ya önceki gün?

 Sıra dışı bir şey oldu mu?

 Hayır bayım.

 Selam!

 Güzel kızlarım nasıllar?

 Niye ağlıyorsun?

 -Tüm sabah ağladı.

 -Şanslısınız kızlar.

 Anneniz böyle güzel olmasa burada olmazdınız.

 Kokuyorsun!

 Tüm gece gezip bana yağ mı çekeceksin?

 Tatlım, birkaç kadeh içtim.

 Alkollü araç kullanma cezam var, Mikey'ye gittim.

 -Ne oldu?

 -Hiç.

 Kolay gelsin.

 Yani o gece işe mi gittin?

 Evet, gece çalışıyorum.

 Sıkışığız.

 Sen de çocuklarla mı kaldın?

 Bu sık olur mu?

 Doğru.

 Sanırım ben şu herkesin bahsettiği ev erkeklerindenim.

 Açsan fırında yemek var.

 -Bu kez kimdi Todd?

 -Kim kimdi?

 -Nerede olduğumu söyledim.

 -Hiçbir halt söylemedin!

 Beni aptal mı sanıyorsun?

 Bu ne?

 Başka çocuk istemediğini söylemiştin.

 Peki cüzdanında ne işi var pislik?

 Bilmem.

 -Belki sürpriz seks  -Yalancının tekisin!

 Geldiğinde o sürtüğün kokusunu aldım.

 -Yalan söylemiyorum.

 -Beş para etmez bir kocasın!

 Sürtük!

 Her gün burada kalıp çocuklara bakıyorum!

 Öyle mi?

 Peki niye?

 Niye her gün çocuklara bakıyorsun?

 Çünkü işin yok, o yüzden!

 Çünkü zavallının tekisin!

 -Çeneni kapat!

 -Yoksa ne olur?

 -Kadın  -Bana yine vurur musun?

 Hadi!

 Doğru ya, bana vuramazsın.

 Çünkü vurursan işe gidemem, dışarı çıkıp içki içmen ve düşüp kalkman için para kazanamam!

Stacy o gece işe gitti ve sen yataktan çıkmadın mı?

 -Evet.

 -Belki birkaç bira içmişsindir.

 Hayır.

Sanırım çocuklarınızın uykusu epey derin.

Genelde öyledir.

 O gece ne oldu?

 Sabahtı.

Uyuyordum.

 Önce rüya sandım.

 Sonra Amber'ın "Baba!

" diye bağırdığını duydum.

 Baba!

 Her yer dumandı.

 Hiçbir şey göremiyordum.

Geçen ay patlayan mikrodalganın kokusuna benziyordu.

-Baba!

 -Kablolar ve ampuller patlıyordu.

 Kızlar!

Sonra odalarına ulaştım.

Bebek kapısını tekmeleyip girdim.

 Hayatımda hiç öyle bir sıcak görmemiştim.

Amber'ı buldum sandım ama yoktu.

 Amber!

 Kızlar!

 Amber!

 Kızlar!

Sıcağa dayanamadım Dışarı çıkıp soluklanmalıydım.

 Sonra komşuma yardım çağırması için bağırdım.

 Birinin ailene zarar vermek için bir sebebi var mı?

 Hayır bayım.

 Herkesin hayalini kuracağı üç güzel kızımız vardı.

 Ara sıra kavga eder ve bir süreliğine ayrılırdık ama bebeklerimiz bizi hep bir araya getirirdi.

 Onlar olmadan yaşayamazdık.

 Bazen Amber beni keşke hiç uyandırmasaydı diyorum.

 Todd, daha önce belaya bulaşmışsın.

 Evet bayım.

 O zamanlar sana ne olduğunu sorduğumuzda doğruyu söylememiştin, değil mi?

 Hayır bayım.

 -Şimdi doğruyu mu söylüyorsun?

 -Evet.

 Tıpkı İsa Mesih'in aramızdan erken ayrılması gibi bu üç masum da Tanrı'nın kollarına döndü.

 Amber, Karmen ve Kameron'ın yitirilişini başka türlü nasıl anlayabiliriz?

 Bir yerde durup bir şeyler yemek ister misin?

 Cameron Todd Willingham, sesini duymak istemiyorum.

 Belki de sonsuza dek.

 -Ben de üzgünüm bebeğim.

 -Dediğimi duydun mu?

 Beni kötüleyip böyle konuşacaksan  -Dilediğim gibi konuşurum.

 -Konuşamazsın.

 Bebeğim, bunu ancak birlikte atlatabiliriz.

 Arabayı durdur!

 Dur, ineceğim.

 -Neden?

 Ne  -Arabayı durdur!

 Kahrolası arabayı durdur Todd!

 -Nedenini söyle.

 -İneceğim!

 Kahrolası arabayı durdur Todd!

 İnmeme izin ver!

 Kahrolası arabayı durdur!

 Onlar benim bebeklerimdi ve onları kurtarmadın!

 Onlar benim bebeklerimdi!

 Benim bebeklerimdi!

 Sürücü, araçtan in!

 Ellerini görebileceğim şekilde kaldır!

 Hemen!

 Arkanı dön.

 Bana bakma.

 Ellerini başının arkasına koy.

 Arkana bakma.

 Cameron Todd Willingham.

 Cinayetten tutuklusun.

 -Cinayet mi?

 -Gel.

 -Kimi öldürmüşüm?

 -Hadi!

 Karakolda konuşacağız.

 Hadi Todd, yolu biliyorsun.

 Onları daha yeni gömdüm Marty.

 Saçmalık bu.

 Orada dur.

 Hadi.

 Adinin tekisin, biliyor musun?

 Kendi çocukların mı?

 Tanrı aşkına dostum!

 Ben yapmadım Marty!

 Canın cehenneme!

 Canın cehenneme!

 Şunu keser misin?

 Burası hayvana bahçesi değil!

 Tanrı aşkına!

 Muz ister misin?

 Seni sakinleştirir mi?

 Sana fıstık atmayacaklar.

 Biliyorsun, değil mi?

 Kiminle konuşuyorsun evlat?

 Şu balıkla konuşuyordum.

 Çok tatlı.

 Bana göz kırptı, biliyor musun?

 -Bu senin mi?

 -Evet.

 Bu senin mi?

 Kalk.

 Sorun yok dostum.

 Şaka yapıyordum.

 Bu kadar alınmana gerek yok.

 Yalnız kalmak istiyor gibisin.

 Suçu kabul edersen yaşayabilirsin.

 Yapmadığım bir şeyi kabul etmem.

 Ne istersen söylerim ama çocuklarımı öldürdüğümü söylemem.

 Ellerindeki delil  Mahkemeye çıkıp yargıçla konuşacağım.

 -Mahkemede canına okurlar.

 -İyi ederler.

 -Göründüğün kadar aptalmışsın.

 -Senin derdin ne?

 -Sakin ol!

 -Onu dinlesene!

 Ölmemi mi istiyorlar?

 İyi!

 Mezarımı kazmaya başlasınlar çünkü çocuklarımı öldürdüğümü söyleyeceğime ölürüm!

 Evlat, zehirli iğneyle arandaki tek şey benim.

 Seni asla mahkemeye çıkarmam.

Günaydın Teksas!

 Burası KZYZ.

Telefonlarımız susmuyor.

 Hadi sizi dinleyelim.

Onu hiç sevmezdim.

 Onda tuhaf bir şey vardı.

Beni şaşırtmadı.

Onu kızartsınlar.

 Cehennemde yansın.

-Nasıl bir baba bunu yapar?

 -Burada böyle şeyler olmaz.

Onu bizzat vuracağım.

 Üç masumu öldürdü.

Üzüldüğüm tek şey onu üç kere öldüremeyecek olmamız.

 Sayın Jüri Üyeleri, bu şirin bebeklerin güzel yüzlerine bakmanızı istiyorum.

 18 AĞUSTOS 1992 Karmen ve Kameron daha bir yaşındaydı ve hayat doluydular.

 Küçük Amber, iki gün sonra Noel Baba'nın onu ziyarete gelmesini bekliyordu.

 Şimdi bu küçük meleklerin yataklarında yanışını hayal edin.

 Bu kundaklama değildi.

 Bu, cinayetti.

 Kafamı kapıdan dışarı uzattığım sırada  Gözlerinde tuhaf bir bakışla orada dikiliyordu.

 -Palavra bu!

 -Sessiz ol.

 Bildiğiniz kadarıyla Todd Willingham o eve dönmek için herhangi bir çabada bulundu mu?

 Arabası için endişeleniyordu.

 Polisler gelene dek çocukları kurtarmaya çalışmadı.

 Ve rol yapıyor gibiydi.

 Yangın sizinle konuşur.

 Yalan söylemez.

 Peki o yangın size ne dedi?

 İnsan eliyle kasten çıkarıldığını.

 Daha net olur musunuz?

 Biri çocuk odasına benzin dökmüş.

Yataklarının altına bile.

 Beş köşeli yıldız şeklinde, şeytanın sembolü.

 Koridordan ön kapıya ilerlemiş,kaçamasınlar diye ateş bariyeri oluşturmuş.

 O yangın cehennem gibi sıcaktı.

 Cam çatlağı dediğimiz kanıtlar bulduk.

 Yangının sıvıyla çıkarıldığının bir başka göstergesi.

 Daha da kötüsü arka kapı buzdolabıyla kapatılmıştı.

 Biri o evi ölüm tuzağına dönüştürmüş.

 Müfettiş Vasquez, kaç kundaklama vakasında çalıştınız?

 Sanırım 1.

200'ü aşkındır.

 Peki bildiğiniz kadarıyla hiç yanıldığınız oldu mu?

 Yangın kanıtları yok etmez.

 Aksine yaratır.

 Yanıldığım hiç ortaya çıkmadı.

 Bay Horton?

 Sorum yok Sayın Yargıç.

 Bay Webb, Navarro Şehir Hapishanesi'nde Todd Willingham'la aynı hücredeydiniz, doğru mu?

 Evet efendim.

 Peki o sırada size ne dedi?

 Şey, o Dedi ki  Eve geldiğini ve çocuklarından birinin yaralı, hatta belki de ölü olduğunu söyledi.

 -Ne?

 -Sonra da yangın  Yangın çıkarıp bunu gizlemeye karar verdiğini söyledi.

 Hadi oradan!

 Çocuğa kimin zarar verdiğini söyledi mi?

 -Karısının yaptığını söyledi.

 -Ne?

 Evet, karısının ağladığını ve duygusallığa kapıldığını söyledi.

 Birkaç kâğıdı almış, bir tomar hâline getirmiş ve çocuklar oyun oynuyormuş gibi göstermeye karar vermiş.

 Peki Willingham anlattıklarını başkasına anlatmayın diye sizi tehdit etti mi?

 Evet, parmağıyla beni işaret etti ve böyle yaptı.

 Seni öldürürüm.

 Sağ olun Bay Webb.

 Artık doğruları söylemeye başlamalısınız!

 -Söylüyorum.

 -Yalan bu!

 Bu palavraya inanmayın!

 Bu hiç olmadı Yargıç!

 -Müvekkilinize sahip çıkın!

 -Bunlar hiç olmadı.

 Yemin ettin, değil mi?

 Doğruları söylemeye başla evlat!

 Burası benim mahkemem!

 Bay Jackson, sıradaki tanığınızı çağırın.

 Bay Evans, Todd Willingham'ın geçmişindeki şiddetli davranışlara birinci elden tanıksınız, değil mi?

 Evet efendim.

 Aranızda geçenleri bize anlatır mısınız?

 Yani, Stacy ile biraz flört etmiş olabiliriz ama hiçbir anlamı yoktu.

 Yani, Stacy böyleydi.

 Todd da bunu severdi.

 Beni pataklamasına gerek yoktu.

 Üzgünüm Sayın Yargıç.

 Beni ölümüne dövdü.

Ama Willingham'ın şiddet eğilimi evine kadar ulaştı.

 Patlak dudaklar.

 Morarmış gözler.

 Bacaklarında morluklar.

 Ve karnı, onu tekmelediği yer kıpkırmızıydı.

 Peki Bayan King, bu dayakların sebebinin ne olabileceğini söyledi mi?

 Evet efendim.

 Stacy hamileydi ve Todd çocuğu düşürmesini istiyordu.

 Kathy King'in ifadesi doğru mu?

 -Hayır.

 -Gebeliğinizi öğrenince sizi dövmedi ve kürtaja zorlamadı, öyle mi?

 Hayır bayım.

 İkizlere hamileyken benimle doktora bile geldi.

 Erkek olabilir diye heyecanlıydı.

 Yani dinlediğimiz dayak ve müstehcenlik içeren ifade  Todd'la kavga etmezdik demiyorum ama ben de onu bir o kadar hırpaladım.

 Todd Willingham'ın sarhoş olup size "fahişe", "kaltak" ve "sürtük" dediği bir olay yüzünden evinize polis geldiği doğru mu?

 Evet, hep tartışırdık.

 Önemsizdi.

 Herkes tartışır.

 Onca kez şiddet içeren davranışlarda bulunmuş olmasına rağmen bu suçu işlemediğinden nasıl emin olabiliyorsunuz?

 Çünkü o bebekleri severdi.

 Beni de sever.

 Bayan Willingham  Kocanızın size kötü davrandığını iddia eden bunca tanığın yalan söylediğini mi söylüyorsunuz?

 Bilmiyorum.

 Neden yalan söylüyor olabilirler, biliyor musunuz?

 Hayır.

 Pekâlâ, sizi büyükanneniz büyütmüş.

 Anneniz aile içi şiddet kurbanıydı, değil mi?

 -Ona ne oldu?

 -İtiraz ediyorum.

 -Alakasız Sayın Yargıç.

 -Reddedildi.

 Tanık soruyu cevaplayacak.

 Bayan Willingham?

 Annem  Yüksek sesle konuşur musunuz?

 Annem öldürüldü.

 Babanız tarafından mı?

 Evet.

 Başka sorum yok.

 Anlamıyorsunuz.

 Todd öyle biri değil!

 Todd o bebeklere asla zarar vermezdi!

 O bebekleri tüm kalbiyle sevdi!

 O bebeklere herkesten iyi davrandı!

 Onları besledi, altlarını değiştirdi, tuvalet eğitimi verdi ama dinlemiyorsunuz!

 -Tanık kürsüden inebilir.

 -Kimse gerçeklerle ilgilenmiyor!

 -Kimse doğruyu söylemiyor!

 -Tanık gidebilir!

 Kimse doğruyu söylemiyor ve dinlemiyor!

 -Hanımefendi!

 -Ne zaman doğruyu söyleyeceğiz?

 -Kürsüden inebilirsiniz!

 -Üzgünüm Todd!

 Bay Horton, tanığınızı çağırın.

 Sayın Yargıç, savunmanın sorusu yok.

 Az önce söylenenleri duydunuz, değil mi?

 -Hayır, dur.

 -Geçmişi deşmelerinden önce.

 Anladınız mı?

 Burada korkunç bir suç var.

 Sizi dışarı attırırım.

 Bu kürsüye çıkan insanlar bana iftira atıyor.

 Beni sevmeyen insanlar!

 Adil yargılanmak istiyorum Yargıç!

 -Bunun sorumluluğunu kabul etmiyorum.

 -Böyle olmuyor mu?

 Hepiniz beni şeytan gibi gösterirken burada sessizce oturdum!

 Cevap verme hakkım yok mu?

 -Aferin evlat.

 -Otur evlat.

 Dostlarım nerede?

 Ailem nerede?

 Beni doğrulayacak insanlar nerede?

 Bayım, sakinleşmelisiniz.

 Jüri az önce gördüklerini ve duyduklarını dikkate almayacak.

 Bay Jackson, konuşmanıza devam edin.

 "Kim çocuklarımdan birine zarar verirse  "boynuna koca bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması "kendisi için daha iyi olur.

" Sayın Jüri Üyeleri.

 Markos 9:42'de geçen bu sözlerin size görevinizi hatırlatmasını istiyorum.

 Bana hatırlattıkları gibi.

 Noel'den iki gün önce  Willingham bu en ağır suçu işledi.

 Peki en ağır cezayı bundan daha çok hak eden bir dava olabilir mi?

 Bu davada verilen ölüm cezası başkalarını caydırır mı, bilmiyorum ama Cameron Todd Willingham'ı caydıracağını biliyorum.

 Ve Teksas eyaleti bugün bunu yapmanızı istiyor.

 Willingham o çocukları öldürdüğünde ölüm fermanını imzaladı.

 Uygulamak sizin göreviniz.

 Otur evlat.

 Daha 40 dakika geçti.

 Karar günler alabilir.

 Jüri içeri giriyor.

Jüri bir hükme vardı mı?

 -Evet efendim.

 -Mübaşire uzatın.

 Sanık ayağa kalksın.

 Siz Jüri Üyeleri bu davada verdiğiniz kararla sanık Cameron Todd Willingham'ı  İtham edildiği cinayet suçundan suçlu buldunuz.

 Cameron Todd Willingham  Teksas eyaletinin emriyle  Ölüme mahkûm edildiniz.

 Burası Kule Dört.

 Mahkûmu görebiliyorum.

 A BLOK, KAMERA 26, 11.

22 Burası diğer mahkûmların yeri.

 İyi bak, bir daha böyle bir kalabalık göremeyeceksin.

 Hey bebek katili.

 Bebekleri öldürmeyi seviyor musun?

 Pislik.

 Geri çekil!

 -Şirinmişsin.

 -Gününü göreceksin bebek katili.

 Pekâlâ, işte burası.

 Ölüm odasına giden uzun yol.

 Hükümlü, yani sen bebek katili, ailesini oraya çağırabilir.

 Sen de ailenden geri kalanları çağırırsın.

 Tekrar göreceksin, söz.

 İdamlıkların hücresine hoş geldin.

 Dinlediğini biliyorum bebek katili.

 Ne olacağını bilmek istiyorsun.

 Günler alabilir.

 Yıllar bile alabilir ama nedense hep şaşırıyorsunuz.

 Son yemeğinden sonra yapılıyor.

 Her şeyi isteyebilirsin.

 Zavallının biri şeker istemişti.

 Ya sen bebek katili?

 Senin zehrin ne?

 Zehir, iğne.

 Çaktın mı?

 Geç içeri.

 Kelepçesini çöz.

 Ayağını uzat.

 Önce seni o masaya bağlayacağız, sonra birimiz serumu bağlayacağız.

 Her zaman beceremiyoruz.

 Bazen adam saatlerce acı içinde bağırır, -acısına son verelim diye yalvarır.

 -Ya masumsam?

 Kimse suçlu değildir ki.

 Ya arkadaşı yapmıştır ya da  Silahın dolu olduğunu bilmiyordur ya da korkutmaya çalışıyordur.

 Ama ya sen?

 Orada durup o bebeklerin yanışını izledin.

 Bak, bu acımasızca işte.

 Ben de sana öyle yapacağım.

 Orada durup izleyeceğim.

 O şeyi damarına pompaladıklarında  için dışın yanacak.

 A107.

 Hey!

 Şu Willingham denen herif sen misin?

 Bebeklerini yakan oğlan sen misin?

 Senin için özel bir şeyimiz var.

 İçeri gir.

 Hey, bu bebek katili!

 Küçük pislik.

 Dur.

 Duvara dön.

 İki günde bir duş alabilirsin, o kadar.

 Kule blokunda olay var!

 Haklayın şunu!

 Sakın kıpırdama!

 Tuttun mu?

 Tamam mıyız?

 Bakalım yalnızlık hoşuna gidecek mi?

 Pislikte amma kan varmış.

 Artık o kadar şirin değil.

 Canına oku!

 Kaldır şunu.

 -Pislik herif.

 -Hadi, kalk!

 "Üzgünüm patron.

" Söyle hadi.

 Söyle!

 "Üzgünüm patron.

" Söyle.

 Babacığım.

 Benim suçum değildi.

Bana hayvandan beter davranıyorsunuz!

 Ben köpeğime bile böyle davranmadım!

Defol git Todd!

O bara dön, sana oral seks yapacak bir kız bul!

 Defol!

 Defol git Todd!

Beni kiminle aldatıyorsun sürtük?

 Şehirdeki herkesle!

 -Adı ne?

 -Kes sesini!

 Kahrolası fahişe.

 Hadi Todd.

 Yeter.

 Yapma bebeğim.

 Seni çok seviyorum.

 Bunu biliyorsun.

 Bak, o kadar da kızgın değilsin.

 -Hadi bebeğim, geçti.

 -Kıpırdama.

 Buraya gel bebeğim.

 Hadi.

İkimiz de çuvalladık, sen de çuvalladın.

Baba!

Baba!

 Yardım edin!

 Bana yardım edin!

 Artık beni çıkarabilirsiniz!

 Bir daha kötü bir şey yapmayacağım, söz!

 Söz, uslu duracağım!

 12 HAFTA SONRA

 Bay Daniels, kâğıt kalem alabilir miyim?

 "Lütfen" de.

 Kâğıt kalem alabilir miyim lütfen?

 Lütfen kâğıt kalem alabilir miyim efendim?

Sevgili Stacy.

 Beni neden ziyaret etmiyorsun, anlamıyorum.

Hayatımızı düşünmek için epey vaktim oldu.

 "Üstünden çok uzun zaman geçmiş gibi.

" -Yine mi o?

 Ne istiyor?

 -Büyükanne, başlama.

 "İyi biri olmadım.

 "Sanırım bunun bedelini ödüyorum.

 "Ama neden  Neden yapmadığım bir şey için cezalandırılıyorum?

 "O bebeklere asla zarar vermezdim, biliyorsun.

" Seni rahat bırakmasını söyle.

 Kötü bir çocuktu, kötü bir adam oldu.

 Ve bunu anlasaydın hâlâ büyükanne olabilirdim.

 Birini öldürecek olsa o ben olurdum.

 Biliyor musun?

 Vali Ann Richards'a çocukları ne kadar sevdiğini yazacağım.

 Aman ne güzel Stacy.

 Ben de Noel Baba'ya yazacağım!

 En sevdiğim Stacy bu.

 Öyle mi?

 Çok şaşırtıcı!

 Peki nedenmiş?

 Günün bu vaktinde çok güzel görünüyorsun.

 Teşekkürler Todd.

 -Sana bir şarkı yazdım.

 -Öyle mi?

 Nasıl?

 -Dinlemek ister misin?

 -Neden olmasın?

İşe gitmeTişörtünü giymeO küçük eteği bırakYatağa dönBana oral seks yapTüm hayatımızı Kir pasak içinde geçirelim -Sevdin mi?

 -Bazı kısımlarını sevdim.

 -Hangi kısımlarını?

 -Tahmin et.

 "Kir pasak" kısmı mı?

 Ondan öncesi.

 Sevimli olduğun kısımları.

 Ne yapıyorsun?

 -Bir kez daha.

 -Hava atıyorsun.

 Bir kez daha bebeğim, hadi.

 -Gitmeliyim.

 -Hadi.

 Küçük bir çocuk gibisin.

 Pekâlâ, pes ediyorum.

Sevgili Stacy.

Mektuplarıma neden cevap vermiyorsun, anlamıyorum.

Olanları asla atlatamazsın, biliyorumama ben de her şeyimi kaybettim.

Sadece çocukları, seni ve evimizi değil, çok yakındahayatımı da kaybedeceğim.

 Hücre bloku Buraya geldiğimden beri her ayen az birimiz idam ediliyor.

 -Tanrı seni korusun.

 -Dayan kardeşim.

 Senin için dua edeceğim.

Böyle bir yerde bileiyilik olabileceğine inanmak istiyorum.

Ama tek gördüğüm zulüm ve acı.

Herkes nefret dolu.

 Ölüm yok edilecek, zafer kazanılacak.

 Ey ölüm, zaferin nerede?

 Ey ölüm  Bırakın da yürüyeyim!

 -Bırakın yürüyeyim!

 -Sakin ol!

 Bırakın insan gibi yürüyeyim!

 Dik dur kardeşim!

 Tanrım!

 Bırakın yürüyeyim pislikler!

 Hey bebek katili!

 Bebek katili.

 Hey beyaz çocuk.

 Pislik herif!

 Derdin ne dostum?

 Sana diyorum!

 -Beni aptal mı sanıyorsun evlat?

 -Evlat mı?

 Ne dedin?

 Seninle konuşursam suçumu itiraf ettiğimi söyleyeceksin.

 Ceza indirimi için.

 Boş versene.

 Hey, iyi dinle tatlım.

 Seni buraya attılarsa işin biter.

 Suçunu itiraf etmek daha iyi hissettirir mi?

 Tamam.

 Bir kuyumcuyu soyuyordum.

 Parayı bulmaya çalışıyordum.

 İhtiyar elini silahına uzattı ve onu başından vurdum.

 Kafam iyiydi.

 Suçluyum ama birinci derece cinayet mi?

 Bu en fazla tasarlamadan cinayettir.

 Ama burası Teksas.

 Niye idam cezası diyorlar, biliyor musun?

 Hayatını idame ettirecek paran yok diye.

 -Doğru.

 -Lanet olsun.

 Aynısını yaşadığını söyleme çünkü şu işe yaramaz baro avukatını biliyorum.

 Avukatların tesisatçılardan farkı yok.

 İyisi de var, kötüsü de.

 Ama ne var, biliyor musun?

 Yoksullar daima kötülere kalır.

 Büyükbabamın hep dediği gibi.

 Herkes aynı miktarda buz alır ama zenginler buzu yazın alır.

 Elbette davanı meşhur bir davaya dönüştürmeye çalışabilirsin, biraz reklamla belki.

 Evet, para almadan avukatlığını yapacak bir züppe bulabilirsin.

 İşleri değiştirmek için vaktin olur mu bilinmez.

 -Dur biraz.

 -Ne oldu?

 Para vermeden yeni bir avukat bulabilir miyim?

 Evet oğlum.

 Evet, durumunu anlatan bir mektup yaz, Teksas Eşit Adalet Girişimi'ne gönder.

 "Girişim.

" G, İ, R, İ, Ş, İ ve M. İ, Ş, İ ve M.

 Yani önceki avukatının savcılığın tanıklarına gölge düşürme fırsatını değerlendiremediğini mi söylüyorsun?

 Ya da seni suçladıkları teoriler için makul alternatifler sunmadı mı?

 Berbat bir iş çıkarmış.

 Seni satmış.

 Bu dava dosyan ve birkaç kitap.

 Yardımcı olabilirler.

 Ev ödevi diyelim.

 Bir yargıç önüne çıkma dilekçesi hazırlıyorum.

 Yeni kanıtlar bulabilirsek mahkemeye sunabiliriz.

 Bize yardımcı olabilecek olanakların var mı?

 Özel dedektif tutabilecek biri falan.

 -Eşin ya da ailen.

 -Hayır bayım.

 Pekâlâ.

 Bir çaresine bakarız.

 Davana dair ihmal göstergesi olan bir şeyler bulmalıyız.

 Hüküm giydikten sonra bu daha zordur.

 Dosyayı inceleyip şaibeli bir şeyler bulmanı istiyorum.

 Bunu yapabilir misin?

 Sanırım yoğun programıma sıkıştırabilirim.

 Bu dilekçe son şansın olabilir, zayıf bir ihtimal.

 Hey Metallica!

 Okuduğunu duyabiliyorum resmen.

 Biraz ara ver.

 Seni pis yedilide yeneyim.

 Bu şey başımı ağrıtıyor.

 Bizim gibi aptallar uzak dursun diye yapıyorlar.

 Burada saçma sapan kelimeler var.

 -"İstihfaf.

 Mükâleme.

" -O şeyi bakmadan söyle.

 "Analojik.

" Doğru mu söyledim?

 "Müşkülpesent.

 Girift.

" Sana birkaç bilgi vereyim.

 İlk temyiz başvurusundan sonuç çıkmayabilir.

 Av arkadaşlarının hükmünü bozmazlar.

 5. Bölge Mahkemesinde bir şansın olabilir.

 -Ya Yüksek Mahkeme?

 -Şaka mı yapıyorsun?

 Biraz daha sağa çekse devrilecek.

 Bu kitaplar gerçek bir şeymiş gibi adaletten bahsediyor.

 Sistemde adalet diye bir şey yok.

 Bu hayatta da adalet yok.

 Neden siyah olarak doğdum ki?

 Hem de simsiyah.

 Neden fakir ve aptal olarak doğarsın?

 Fakir ve zeki doğsam olmaz mı?

 Hayır, bu hayatta öyle bir şey yok dostum.

 Biri ya gerçekten masumsa?

 Onunla hiçbir ilgisi yok.

 Ölüm cezası siyasilere yarıyor.

 Hatta seçim yıllarında iki kat insanı öldürüyorlar.

 -Politika işte.

 -Gerçekten mi?

 Evet.

 Çıtkırıldım politikacılar milleti öldürüp erkek olduklarını sanıyor.

 Kartlarını al kardeşim.

 Devam et kardeşim.

 Dayan kardeşim!

 Başını dik tut dostum!

 Güçlü ol!

 top 38 numarada.

 Smith'e gönderdi.

 -Hadi!

 -Hadi bebeğim!

 Hadi!

 -Hadi!

 -Duyuyor musun?

 -Koş!

 Koş evlat!

 -Aferin oğlum!

 -Koş!

 -İşte Güneyli kardeşim!

 -Evet!

 -Evet!

Cowboys sayı yapıyor!

Ve Cowboys ilk kez öne geçiyor.

 Harika!

 Bunlar Güneylileri bilmiyor!

 -İşte böyle!

 Hadi!

 -İşte benim adamım!

 N'aber kovboylar?

 -Selam.

 Vardiyamı aldığın için sağ ol.

 -Bana borçlusun.

 Becky'nin partisini kaçırsam Maggie derimi yüzerdi.

 Palyaço, pasta, her şey vardı.

 Küçük prenseslere dondurma servis ettim.

 Çok iyiydi.

 -Çık Willingham.

 -Peki patron.

 -Acele et.

 -Acele ediyorum patron.

 Epey acelem var.

 Gidip hiçbir şey yapmamak için.

 Beni mi dinledin bebek katili?

 Evet patron.

 -Sapık!

 -Sakin ol.

 Adam benim gözetimimde.

 Umurumda değil.

 Kulaklarını çocuklarımdan uzak tutsun.

 Bana bak.

 Hayatımla neden bu kadar ilgileniyorsun?

 Hadi dostum.

 Gidelim.

 Pazar günü kızımın da doğum günüydü.

 Ben olsam pisliği öldürürdüm.

 Ne yapacaklar?

 İdam mı edecekler?

 Hayır, o sadece gardiyan Ponch.

 Kesin okulda onunla uğraşmışlardır.

 Kızı varmış.

 Ponch.

 Ponchai.

 Ne oldu Ponch?

 Ben  Bugün günüm belli oldu.

 Beni gözlem hücresine alıyorlar.

 Kendimi öldürmemden korkuyorlar.

 Lanet olsun Ponch.

 Durum bu.

 Kahretsin  Aklımda şey var  Kızarmış tavuk ve yanında soğan halkaları.

 Teksas Pete sosuna bulanmış olacaklar.

 Ve bir çilekli milkshake.

 Her yere kusacağım.

 Tanrım, bana dayanma gücü ver  Hayır!

 Bırakın beni!

 Bırakın!

 Bırakın beni!

 Pislikler  Vaktim daha gelmedi!

 Vaktim daha gelmedi!

 Hayır!

 Hayır!

 Daha değil!

 -Hadi kardeşim!

 -Hayır, yapamam.

 Yapabilirsin Ponch.

 Yapabilirsin kardeşim.

 Dik dur kardeşim!

 Hadi Ponch!

 Bunu da halledecekler bebeğim!

 Ponchai James!

 Ponchai  Hadi Ponch!

 Hadi kardeşim!

 Pekâlâ!

 Ponchai James!

 Seni hatırlayacaklar Ponch!

 YEDİ YIL SONRA

 Selam!

 Yardım lazım mı?

 Peki buralı mısın?

 Orada neden durdun?

 Tehlikeli görünmedin.

 Seni alt edebileceğimi düşündüm.

 Korkmadın mı?

 -Ne?

 -Korkmadın mı?

 Senden mi?

 Neden?

 Neden olmasın?

 Sanırım düşünmedim.

 Teşekkürler.

 -Teşekkürler.

 -Biraz daha kalamaz mısın?

 Aradığımız kişi sen olabilirsin.

 Şimdi korktun.

 Yani, doğrusu biraz garipsedim.

 -Ne istiyorsun?

 -Adresini.

 -Ne için?

 -Bir şey göndereceğim.

 -Bir şey göndermene gerek yok.

 -Ödeşmek istiyorum.

 Bence tanışmak kaderimizde vardı.

Deli falan mıydı?

 Yoksa  Neden adresini istedi ki?

 Biri bana mektup yazmak isteyebilirmiş.

 -Kim?

 -Bir mahkûm.

 -Ne oldu?

 -Hiç.

 -Ne oldu?

 -Klasik Liz işte.

 -Başlıyoruz.

 -Terk edilmiş kediler.

 Kamyon durağındaki evsiz aile.

 -Tanrım.

 -Televizyondaki Afrikalı aç çocuklar.

 -Peki!

 Safım, yufka yürekliyim.

 -Öyle demiyorum.

 -On yıl boyunca bana Azize Liz dedin.

 -Öyle düşünmüyorum.

 Yalan söyleme devrini geçtik George.

 Değil mi?

 Neyse, dün bir mektup aldım.

 -Selam anne.

 -Selam kızım.

 Okul nasıldı?

 Dünya'dan Julie'ye.

 -Anlamadım?

 -Boş ver.

 -Seni seviyorum.

 -Ben de seni.

 BAYAN GILBERTVe şöyle yazıyordu, "Bayan Gilbert, adresinizi TÖCKK'den aldım.

"Benim durumumdaki biriyle "yazışmak isteyebileceğinizi duydum.

" -O nedir?

 TÖC  Her neyse.

 -TÖCKK.

 Teksas Ölüm Cezası Karşıtları Koalisyonu.

 -Onlara nasıl dâhil oldun?

 -Adresimi isteyen kadın sayesinde!

 -Dinlemiyorsun.

 -Dinliyordum.

 Adam ne yapmış?

 -Boş ver.

 -Yapma Liz.

 Hadi.

 Niye ölüm cezası almış?

 O  İçinde çocukları varken evini yakmış.

 -Aman ne güzel.

 -Pekâlâ.

 Al.

 Peki bunu tam olarak neden yapıyorsun?

 -Yapacağımı söylemedim.

 -Ama düşünüyorsun.

 Bilmiyor olamaz mıyım?

 Bilmiyorum.

 Bir ölüm mahkûmuyla uğraşmak yetmiyor mu?

 Affedersin.

 Sen ve çocuklar iyi misiniz?

 -Para durumu falan  -Evet.

 -Bir şey gerekirse  -Maaşın geliyor.

 Bunları konuştuk.

 Seni yüzüstü bıraktım.

 Ama yine de yanımdasın.

 İşler tam tersi olsaydı yanında olur muydum?

 Bunu umabiliriz veya gerçeği kabul ederiz.

 Nasılsın?

 Gerçekten.

 Anne, sütü unutmuşsun.

 -Markete gideceğim.

 -Tamam.

 -Ne okuyorsun?

 -Bebeklerini öldüren birinin mektubu.

 -Julie!

 -Hakkında oyun mu yazıyorsun?

 Hayır tatlım.

 Hapiste olan bir adam var.

 -Annemi çağırıyor.

 -Cidden mi?

 Birçok insan mahkûmlarla görüşür  Onu öldürecekler, biliyorsun.

 Bunu hak etmiş.

 Okula falan gitmeyecek misin?

 -Arkanı temizleyebilirsin.

 -Ölüm cezasını biliyorum.

 Bir katili ziyaret edeceğine inanamıyorum!

 İğrenç!

 -Masum demiyorum.

 -Ne diyorsun?

 O da bir insan!

 Pekâlâ, gecikiyorum.

 Dave beni bırakacak.

 Babanızı görecek misiniz?

 Hayır, gremlinler orada olacak.

 Onlar kardeşleriniz.

 Ne?

 İyi, giderim.

 -Tamam, seni alayım mı?

 -Hayır, Dave bırakacak.

 Beni arar mısın?

 Futbol idmanım var, otobüsle gideceğim.

 Görüşürüz.

 Seni bırakacaktım.

 Yulaf ezmen ne olacak?

İdam mahkûmlarının diğer mahkûmlarla görüşmesine izin yok.

Dışarıyla hiçbir iletişimimiz yok.

Dünyada varlığımdan haberdar olan kimse yok.

Yavaşça silindiğimi hissediyorum.

Lütfen yazımı mazur gör.

Kendimi daha iyi ifade etmeyi öğreniyorum.

Gelmeye karar verirsen diye adını ziyaretçi listeme ekledim.

Bu arada umarım hayatın yoluna girer.

Sevgiler, Cameron Todd Willingham.

 POLK YERLEŞKESİ TEKSAS EYALET CEZAEVİ Cameron Todd Willingham'ı görmeye geldim.

 Gelin.

 Geldiğiniz için teşekkürler Bayan Gilbert.

 Memnum oldum.

 -Ben de memnun oldum Cameron.

 -Bana Todd derler.

 Öyle mi?

 Todd.

 Bunca yolu geldiğiniz için minnettarım.

 -Houston'dansınız, değil mi?

 -Evet.

 -Yolculuk nasıldı?

 -Güzeldi.

 Yani, biraz trafik vardı.

 Bilirsin, Houston otoyolları  Felaket.

 Biliyor musunuz?

 Uzun zamandır ilk ziyaretçimsiniz.

 Öyle mi?

 Ne güzel.

 Peki.

 Neden?

 Ben  Yani, karın gelmiyor mu?

 Hayır, artık Stacy ile beraber değiliz.

 Anlayabiliyorum.

 Sadece  Onu özlüyorum, hepsi bu.

 Üzgünüm.

 Peki ya ailen?

 Oklahoma'dalar hanımefendi.

 300 km uzaktalar.

 Ailem yaşlı ve annem hasta, o yüzden  Gelmeye çalışıyorlar.

 Pekâlâ, buradaki hayatından bahsetmeye  Ne dersin?

 Nasıl bir şey?

 -Anlatacak pek bir şey yok.

 -Doğru.

 Seni avutan şeyler var mı?

 Bilemiyorum.

 Hapiste mi?

 Hayır hanımefendi.

 Üzgünüm Todd.

 Ben  Ne soracağımı bilmiyorum ya da nasıl  Konuşmanı zorlaştırıyorsam  Üzgünüm.

 Hayır hanımefendi.

 Sizden ne haber?

 Bana dış dünyadan bahsedin.

 Belki buradan biraz uzaklaşırım.

 Pekâlâ.

 Tabii.

 Ama bana Elizabeth diyebilir misin?

 "Hanımefendi" deyince annemle konuşuyormuşsun gibi geliyor.

 -Elizabeth.

 -Tamam.

 Pekâlâ  Bir düşünelim.

 -Evli misin?

 -Ben mi?

 Aslında boşandım.

 -Çocukların var mı?

 -İki tane Andrew ve Julie.

 -Bir oğlan, bir kız.

 -Evet.

 -Ne güzel.

 -Evet.

 Büyük kızım Amber şimdi 11 yaşında olacaktı.

 Karmen ile Kameron da dokuz yaşında olacaktı.

 İkizlerdi.

 İkiz mi?

 -Zor, değil mi?

 -Evet hanımefendi  Elizabeth.

 -Hiç aynı anda iki bez değiştirdin mi?

 -Hayır.

 Stacy panayırdaki yağlı domuzcukları tutmaya çalışmak gibi olduğunu söylerdi.

 Dünyanın en güzel bebekleriydiler.

 Bambaşkaydılar ama hamurları aynıydı.

 Kameron zekiydi.

 Uyduğu bir rutini vardı.

 Biri onu bozarsa bundan hoşlanmazdı.

 Tüm Teksas'a bunu duyururdu.

 Karmen daha çok bana benzerdi.

 Amber harika bir ablaydı.

 Kardeşinin odasını süslemişti ve bir seferinde bana şöyle demişti, "Baba, bebekleri seviyorum ama ne zaman evlerine gidecekler?

" Dünyadan haber almak istediğimi söylüyorum ve hep ben konuşuyorum.

 Hayır, sorun değil.

 Üzgünüm.

 Sanırım uzun zaman oldu.

 Ne kadar oldu?

 Sekiz yıl.

 Sekiz yıl.

 Artık yolun sonunda sayılırım.

 Korkuyor musun Todd?

 Çocuklarımı öldürmedim Elizabeth.

 Yemin ederim.

 Onları canımdan çok sevdim.

 Vakit doldu.

Tuhaftı.

 Nazik ve tatlı dilliydi.

 Çünkü seninle yatmak istiyor.

 Doğru, biliyorsun.

 Üstelik şeytana tapıyormuş!

 -Hayır!

 -Televizyonda duydum.

 O bebekleri şeytana kurban etmek için yakmış.

 Cidden sapıtıyorsunuz.

 Biri bebeklerime yaklaşacak olursa diye baş ucumda 38 kalibre bir Colt var.

 June, seni dolu bir silahla düşünmek mahalleden taşınmak istememe neden oluyor.

 Hadi kızlar, başlayalım.

 Bunları yeni oyununda mı kullanacaksın?

 -Bilmiyorum.

 -Çok etkileyici.

 Liz?

 Ya biri senin çocuklarına zarar vermeye çalışsaydı?

 Her şeyi yapardım.

 -Gördün mü?

 -Konu o değil.

 -Elbette o.

 -Yine de bir insan ölüyor.

 Yaşamayı hak etmeyen bir canavar.

 Bu düpedüz intikam.

 Yani, hâlâ orada mıyız?

 Bu ilkel bir fikir değil mi?

 Hayır.

 Buna kısas deniyor.

 Ceza suça uygun olmalıdır.

 Pekâlâ, eski kocanı öldür o zaman.

 Harika olmaz mıydı?

 Lütfen gidip de mahkûmlara âşık olan zavallı kadınlardan olma  -Ben olmam!

 -Söyleyeyim de  Aşk hayatıma gösterdiğin ilgi için teşekkürler.

 Ama merak etme.

 Benim kadar çaresiz biri bile bir idam mahkûmuyla geleceğinin olmayacağını bilir.

 Selam.

 Babam öldü.

Sevgili Elizabeth.

Ziyaretin için çok minnettar olduğumu ifade edemedim.

Sayende günlerdir neşeliyim.

 Efendim.

Eskiden nefret doluydum.

Yargıçtan, jüriden nefret ederdim.

Bana kötü davranıp ölmemi isteyen herkesten nefret ederdim.

Sanırım bunca zaman sonraiçimdeki nefret söndü.

Davam için çok çabalıyorum ve bu çok tuhaf.

Artık dünyada yolunu kaybedeno 24 yaşındaki aptal değilim.

Ve bu duvarların içinde okulda öğrendiklerimdençok daha fazlasını öğrendim.

Sohbetimizin her kelimesini hatırlıyorum.

Hiç senin gibi bir insanla tanışma şansım olmadı.

Entelektüel fikirlerle dolu bir sanatçıve görmüş geçirmiş birisin.

 "Benim için bu, dünya ile bağ kurmaktan fazlasıydı.

 "Kalbime hayat verdi "ve varlığımı her şeye kadir bir ışıltı sardı.

" SAT sınavına hazırlanıyor gibi.

 Birincisi ona "kadir" denir.

 İkincisi, belki de sadece kendini geliştirmeye çalışıyordur.

 Belki de tanıdığımız başka insanlar da SAT sınavına çalışmalıdır.

 Çalışıyorum.

 Tekrar gidecek misin?

 Bu sürecek mi?

 Olabilir.

 Neden?

 Bilmiyorum tatlım.

 Bilirsin, bazen bir şeyi sadece yapmak istersin.

 Bunca şey hisseden birine  Yardım etmek istersin.

 Ne dediğimi bilmiyorum.

 Söylediklerim anlaşılır mı?

 Dürüst mü olayım?

 Pek sayılmaz.

 -Geri döndüğüne inanamıyorum.

 -Elbette döndüm.

 Şu hâline bak.

 Çok güzelsin.

 -Buna gerek yok.

 -Şaka mı yapıyorsun?

 Saçın, gözlerin, elbisen.

 Hepsi resmen  Gözlerim bayram etti.

 Tamam.

 Kalksana.

 -Şöyle bir dön.

 -Ne?

 Hadi, sadece bir kez.

 -Hadi.

 -Olmaz.

 Görüşmeyeli nasılsın?

 Liz  Önceki gelişinde tüm konuşmayı ben yaptım.

 Çocuklar nasıl?

 Julie ve Andrew mıydı?

 Evet.

 İyiler.

 -Yaşlarını söylemiş miydim?

 -Hayır.

 Julie 17 yaşında.

 Çok zeki.

 Harika bir çocuk.

 Ama bazen tam bir baş belası oluyor.

 Tanrım.

 17 yaşındaki hâlimi tanımak istemezdin.

 -İnan bana.

 -Yok artık.

 -Ya Andrew?

 -Daha güzel çiller göremezsin.

 -Çok can yakıyor mu?

 -Yakındır!

 Babalarını görebiliyorlar mı?

 Sorun ne?

 Birkaç hafta önce babaları öldü.

 Üzgünüm.

 Başın sağ olsun, üzüldüm.

 Bir şeyi kaybetmenin ne demek olduğunu ikimiz de biliyoruz.

 Bebeklerime bir şiir yazdım.

 Epey kötü.

 Okuyayım mı?

 Tabii.

 Elbette.

 Cidden kötü.

 Güzelliklerinin derinlerde yattığını biliyorum Ve tüm kırık dökük şeyleri sevgileri onaracak Güzellikleri öyle eşsiz ki Paha biçilemez antikalardan bile daha kıymetli.

 Güzelmiş.

 Berbat, değil mi?

 Cidden berbat!

 -Cowboys'u tutuyorsun, değil mi?

 -Evet.

 Aikman ve Irving'de hâlâ iş var mı dersin?

 Bitirmedin mi?

 Burası buz gibi.

 -Neden kızgın olduğunu çözdüm.

 -Öyle mi?

 Nedenmiş?

 Sen de benim gibi mahkûmsun.

 Durumun çok kötü değil.

 Ama çok iyi de değil.

 Sadece ortalamasın.

 Dünyada bir yere geldiğini hissetmek için benim gibilerle uğraşıyorsun.

 Ama bir yere geldiğin yok.

 Saplanıp kalmışsın.

 Öyle mi?

 Şimdi de terapistim mi oldun?

 Hayır, sadece vaktim bol, hepsi bu.

İnsanın Anlam Arayışı'nı okudun mu?

 O gün yoktum.

 Viktor E.

 Frankl yazmış.

 Tamam.

 Adam kısaca yaşamak acı çekmektir diyor.

 Hayatta kalmak için acıdan bir anlam çıkarmalısın.

 Kızıma bir söz verdim.

 Bazen beni ziyaret ediyor.

 Kızın var, değil mi?

 Adı neydi?

 Becky.

 Hadi içeri girelim.

 -Kelepçeye gerek yok.

 -Tehlikeli olabilirim.

 Bir halt yapamazsın.

 Görüşmeyeli nasılsın?

 Öyle mi?

 Bir şeyler yaptın mı?

 Bu sensin.

 Sana pek benzemiyor, değil mi?

 Belki saçını keserim.

 Kardeşlerini gördün mü?

 İyiler mi?

 Bana kızgın mısın?

 Bana kızgınlar mı?

 Onları hâlâ görüyor musun?

 Onlara iyi bakıyor musun?

 Öyle mi?

 Onlara babanı gördüğünü söyleyecek misin?

 Üzgün olduğumu söyleyecek misin?

 Ben yapmadım.

 Biliyorsun, değil mi?

Todd, hayatımı dinlemek istedin, işte geliyor.

Muhtemelen bu kadar detay istemedin ama her şeyi bilmek istediğini söyledin.

Sabahlar zor.

 Günaydın!

Ergenler tüm gece oturabileceklerini düşünüyor.

Sabah okul için uyanmaları gerekince de şaşırıyorlar.

Sanırım üstlerine fazla titriyorum ama bir anne olarak bu benim hakkım.

Ve artık sadece ben varım, yanlarında olduğumu bilsinler istiyorum.

 Hey, başvuru belgeni imzalamam gerekmiyor muydu?

Demedi deme bazen sabah 06.00 ile 07.00 arasındaki o bir saat beş dakika gibi geliyor.

 Öğle yemeğin.

 Yeter mi?

 Sarıl bana.

 Görüşürüz anne.

 Seni seviyorum.

 -Seni seviyorum.

 -Seni seviyorum.

Çoğu günler yazmaya çalışırım.

Bu aralar pek yazmıyorum.

Hayatım güzel olsa da hiç gerçekleştiremediğim onca planı düşünüyorum.

Senin durumundaki birine şımarıklık gibi gelir.

Ama gerçeği öğrenmek istediğini söyledin.

Sevgili Elizabeth.

Düşüncelerini ve hislerini paylaştığın için sağ ol.

Kendime hiç dikkatli bakmadım Sevgili Todd.

 Çizimini aldım.

Çok güzel.

Hayatımı öğrenmek istemişsin.

Tüm gün mutfağında kalmayı dene.

Sonra hayatın boyunca orada kalmanın nasıl olacağını düşün.

Normal mahkûmlar vakit doldurur ama idam mahkûmlarının vakti yoktur.

Hüküm giydiğimiz anda saat bizim için durdu.

İnsanlar hayatı, her an bitebilirmiş gibi yaşamalıyız der.

Ölüm çoğu insanı gafil avlar.

Uyuyorsundur ya da vücudun durur veya bir kaza olurama her anı bekleyerek geçirmek,seni her an öldürebileceklerini bilmek Diğer mahkûmların o kapıdabıraktığı izleri düşünmeden edemiyorum.

 TEKSAS EYALETİ

Bunu mu istiyorsunuz?

 Bu dosya sıkıcı.

 Jüri bir saatte karar verdi.

 Daha iyileri var.

 -Sadece bu.

 -Peki.

 -Sağ olun.

 -Rica ederim.

 Sıradaki.

 MAHKEME KALEMİNİN OFİSİ SORGU -MARGARET HAYS

İçeri girmek için camı bijon anahtarıyla kırdı.

 Ama yangın camı patlattı.

 Hiç öyle ağlayan birini görmedim.

 MARGARET HAYS MAHKEME DÖKÜMÜ

Polisler gelene dek çocukları kurtarmaya çalışmadı.

 Ve rol yapıyor gibiydi.

 Yangını o çıkardıysa şaşırmam.

 Bu sözde sanat eseri Todd Willingham'ın yatağının baş ucunda asılıydı.

 Dr. Grigson, neler söyleyebilirsiniz?

 Tecrübelerime göre, böyle ölüm ve şiddet resimleri sıklıkla tarikat tarzı faaliyetlerle ilişkilidir.

Benim çıkarımıma göre Todd Willingham şiddet eğilimleri olan ciddi bir sosyopat.

 Todd Willingham'ın sarhoş olup size "fahişe", "kaltak" ve "sürtük" dediği bir olay yüzünden evinize polis geldiği doğru mu?

 Todd o bebeklere asla zarar vermezdi!

 O bebekleri tüm kalbiyle sevdi!

 O bebeklere herkesten iyi davrandı!

 -Bay Horton?

 -Sorum yok Sayın Yargıç.

 TEKSAS EYALET BAROSU DAVID HORTON

Görüşme için sağ olun Bay Horton.

 -Kızım Rhonda'ya teşekkür edin.

 -Öyle mi?

 Sizden kurtulmak için görüşmemi söyledi.

 Todd Willingham'a dair düşüncelerinizi merak ettim.

 -Onu daha önce tanıyor muydun?

 -Evet.

 Sanırım kasabadaki herkes tanıyordu.

 Doğrusu muhatap olmazdım.

 O çocuk baş belasıydı.

 Bir hikâye anlatayım.

 Çocukların ölümünden sonraki gece cenazeleri için para toplamak adına tüm kasaba toplandı.

Piyango tutturmuş gibiydi.

İçiyordu, dart oynuyordu.

 Sefa sürüyordu.

 Ama birinin uygunsuz davranması onu katil yapmaz, değil mi?

 Haklısınız.

 Uygunsuz olan onu savunmak.

 Eğitimli bir kadına benziyorsunuz.

 Gerekçesi vardı, imkânı vardı ve bilim de bunu destekledi.

 Sizi masum olduğuna inandıran ne?

 Doğrusu masum olup olmadığını bilmiyorum.

 Mesele şu, adilce yargılandı mı?

 Tahmin edeyim.

 Todd'u gördünüz ve sizi cezbetti.

 Corsicana'dayken epey çapkındı.

 Onu bilemem.

 Ama şunu biliyorum, ifadesini değiştiren tanıkları sıkıştıramadınız.

 Todd'un dostlarına ulaşamadınız.

 Bilimsel bir uzman bulamadınız.

 Üzgünüm bayım ama jürinin aklında makul şüphe oluşturmaya bile çalışmamışsınız.

 Diplomanız nereden?

 Devlet onu savunmam için bana doğru dürüst para vermedi.

 -Ama uğraştım.

 -Öyle mi?

 Evet ve mesleki yeterliliğime dair görüşlerinize rağmen gerçeği değiştiremeyiz, o çocuk bir canavar ve ölecek.

 Siz yaşayanları düşünün.

 Belki siz de aynısını yapmalısınız.

 Elimizdekiler temyiz başvurusu için yeterli.

 Ve üzgünüm ama şu Horton tam bir beceriksize benziyor.

 Daha baştan Todd'un suçlu olduğuna inanmış.

 Todd'un davası felaketti, o kesin ama bu masum demek değil.

 Ama ya temyiz?

 Bayan Gilbert, hevesinizi takdir ediyorum.

 Bu davada altı yıl çalıştım, sonuç çıkmadı.

 Yardım edebileceğim bir sürü başka insan var.

 -Ama ya  -Onu yargıç önüne çıkarmıyorlar.

 Davanın tanıklara dayanarak tekrar açılmasını istiyorsunuz.

 Oysa mahkûmiyetinin asıl sebebi yangın soruşturmasıydı.

 Burada uzmanlara katılmak zorundayım Bayan Gilbert.

 Yangın yalan söylemez.

 Bakın, ona iyi davrandınız ve buna saygı duyuyorum.

 Ama hisler, gerçeği görmenizi engelleyebilir.

 Bunu ben de yaşadım.

 Hisleriniz size üstün gelmesin.

 Hislerim mi?

 Ne?

 Kadınım diye mi?

 -Onu kastetmedim.

 -Beni aydınlatın.

 Dönüştüğü adama sempati besleyin.

 Ama eski hâlini de unutmayın.

 Harika.

 Gidip sizin işinizi bitireceğim.

 Bir saniye durun.

 Üzgünüm.

 Kabalık etmek istemedim ama bu dava zorluydu.

 -Bir yerde bırakmalıyım.

 -Bakın.

 Şu dosyayı okuyordum, Johnny Webb hakkında ve ifadesi tamamen yalan gibi görünüyor.

 Ona ulaşmamız mümkün mü?

 Merhaba!

 Merhaba!

 Selam.

 Nasılsınız?

 Şu kilise gruplarından mısın?

 Hayır, Yargıç Powell sizi aradı, değil mi?

 Evet.

 Evet, ben  

Bazı insanlarla Todd Willingham hakkında konuşuyorum.

 Tanıdık geliyor.

 Evet, mahkemeye suçu size itiraf ettiğini söylemişsiniz.

 Kızlarını öldüren bir yangın çıkarmış.

 Doğru.

 Evet, şimdi hatırladım.

 Üzücü ama öyle dedi.

 Evet, ifadenizi dikkatle okudum.

 Nasıl olduğunu merak ediyorum.

 Uzun zaman oldu.

 Evet, ben geçen haftayı hatırlamıyorum.

 Ama söyleyeceğiniz bir şeyler varsa çok yardımcı olur.

 Pekâlâ  Hücremde oturuyordum ve o adam hücreme getirildi.

 Bir süre konuştu ve bana suçunu itiraf etti.

 -Bu kadar.

 -Öylece mi?

 Todd'u iyi tanıdığını falan düşünüyor muydun?

 Dediğim gibi, aynı hücredeydik.

 Sence neden sana itiraf etti?

 Sanırım birine söylemesi gerekiyordu, anlarsın ya?

 Bazen en iyisi yabancılardır.

 Bu nasıl işliyor?

 Bir başkasının davası için ifade verince cezanı mı indiriyorlar?

 Ya da bir şeyler mi değişiyor?

 Kaynakçısın, değil mi?

 -Sanırım.

 -Babam da öyleydi.

 İstediğin iş bu muydu?

 -Aslında su altı kaynakçısı olmaktı.

 -Çok havalı!

 -Şu an işin o mu?

 -Keşke olsaydı.

 Ama kursa gittim.

 Ders falan aldım.

 -Evet, şeyde 

-Houston deme.

 -Evet!

 -The Ocean Corporation.

 Aynen öyle!

 Orada her şey var.

 -Ama pahalı.

 -Hem de nasıl.

 -Hem buraya da uzak.

 -Evet.

 -Kamyonetimle gittim.

 -Bu mu?

 -Evet, bebeğim.

 -Güzelmiş.

 O da yeni sayılır.

 -Bunları niye soruyorsun?

 -Bunu nasıl karşıladın?

 Sana ne soracağımı biliyorum.

 Şu Bölge Savcısı Jackson

 İfaden karşılığında sana ceza indirimi mi vadetti?

 Bilmiyorum.

 Ben

 -Yaptı mı?

 -Bilmiyorum.

 Seninle ilgileneceğini mi söyledi?

 -Bunu yapıyorlar mı?

 -Konuşmak istemiyorum.

 Üzgünüm Johnny ama anlaşma bu muydu?

 -Bunları konuşmamalıyım.

 -Kim söyledi?

 Savcı konuşmamanı mı söyledi?

 Seni kullanıyorlar 

-Artık gitmelisin.

 -Dinle!

 Bir masumu öldürecekler!

 -Bununla yaşayacaksın!

 -Yeter!

 Bir masumu öldürecekler ve bununla yaşayacaksın!

 Silahım var.

 Tamam.

 Sadece konuşuyoruz.

 -Yeterince konuştum.

 -Peki.

 Pekâlâ, gidiyorum.

 -Defol o zaman!

 -Tamam!

 Yardım edebilirsin.

 Lütfen.

Seni tehdit mi etti?

 O aptal pislik seni tehdit mi etti?

 Beni dinle.

 Hikâyesi şüpheli.

 Neden mi?

 Adam gammaz.

 Bence savcı ona para ödedi.

 Rüşvet aldı.

 Karaktersiz pislik.

 Ama bu ne demek, biliyor musun?

 Bir gammaz, hiç bulunmayan bir benzin bidonu ve Stacy'nin ifadesi var.

 -Evet.

 -Şu kanıtlara bak.

 Reaves sorun yok diyor.

 Temyiz için bir sürü gerekçemiz var.

 Temyiz mi?

 Beş hakkımı da harcadım Liz.

 -Bir tane kaldı.

 -Ama bir tane daha var.

 Bu da diğerleri gibi olacak.

 Todd, bir hakkın daha var.

 Hayat adil mi sence Liz?

 Bilmiyorum.

 Tanrı bundan memnun mu?

 Onun planını anladığımızı sanmıyorum.

 Hayal kurmaya bile çalışmıyorum.

 Yaşamak istiyorum.

 Bu yüzden bir saniyeliğine bile pes etmeyeceğiz.

 Tamam mı?

 Hayat adil değil.

 Bu konuda ne yapacağız?

 Belki de bu, şu an

 En iyi hâlimizdir.

 Burada birbirimize destek olmamız.

 Bunların yanlış olduğunu bilmemiz.

 Belki de Tanrı'nın rolü budur.

 Hepimiz her şeyi

 Çözmeye çalışıyoruz.

 Çok güzel bebeğim.

 O bizim evimiz mi?

 O annen mi?

 Ağlıyor mu?

 Kötü davrandım diye mi ağlıyor?

 Bu baban mı?

 Baban kötüydü, değil mi?

 Üzgünüm bebeğim.

 Todd'un sosyopat olduğunu söyleyen doktor onunla hiç görüşmemiş!

 -Bu haksızlık gibi.

 -Kesinlikle.

 Evet.

 İdam cezasını garantilemek isteyince ona başvuruyorlarmış.

 -Lakabı Doktor Ölüm.

 -Doktor Ölüm mü?

 Sanıklarla görüşmeden teşhis koyduğu için Amerikan Psikiyatri Birliği'nden atılmış.

 Bu yüzden her şeyi okumalısın.

 Yarın yemek yapacağım, söz.

 Bu çok acıklı.

 Soğuk pizzayı seviyorum.

 Ben de ama bari tabağa koy.

 Selam.

 Jules, Dr. Hurst diye biri aradı mı?

 Hayır.

 Görüşürüz.

 -Nereye?

 -Ders çalışmaya.

 Dave'le mi?

 Adını biliyor musun?

 Ne?

 Bak  Ne oldu?

 Bir katille mektup arkadaşı olmak harikadır, eminim.

 Ama kendini kahraman olarak görüyor gibisin.

 Andrew'ın babamı özlediği için geceleri ağladığını biliyor musun?

 Burada neler olduğunu bilmiyorsun.

 -Ben de özlüyorum.

 -Özlemiyorsun.

 Bu doğru değil.

 Üzgünüm!

 Üzgünüm tatlım.

Dallas şu an 37'nci yardada,Arizona'nın sayı alanı içinde.

Cowboys shotgun dizilişindeydi.

Bir pas.

 Cardinals pres yapıyor.

Hutchinson sola gidiyor.

 Yine düşürüldü!

 Hadi ama!

 Nasıl bir oyun kurucu ilk çeyrekte üç kez düşürülür?

 -Willingham!

 Cowboys beş para etmez!

 -Kes sesini.

 Kim derdi ki Cowboys üç sene playofflara kalamayacak?

 -Evet.

 Korkunç.

 -İnanılmaz.

Öncelikle bir insanın hayatından bahsediyoruz.

 Todd'un masumiyetini kanıtlamak için öncülük mü ediyorsunuz?

 Öncülük ettiğimi söyleyemem ama avukatına yardım ediyorum.

 Todd'un davası tam bir rezaletti.

 Willingham, radyoda senden bahsediyorlar.

 Todd, kanalı değiştirsene.

 -Hangi frekans Will?

 -1060. bir katille buluşacağımı sanıyordum ama  Kendimi savunmasız, hassas bir adamla konuşurken buldum.

 Konuşması çok kolay biri.

 Todd'un geçmişini, şahitler önünde karısını dövdüğünü bilenlerin fikrini nasıl değiştireceksiniz?

Birine hiç acımasızca davrandınız mı?

 -Bu sizi katil yapar mı?

 -Hayır.

 Tanıkların polislere verdiği ifadelerin mahkemede değiştiği son derece açıktı.

Yeni DNA kanıtları var.

Yeni bir yangın soruşturması yapılabilir.

Cevaplanması gereken çok soru var.

Yani Todd'un masum olduğuna inandığınızı söylüyorsunuz.

 Evet, inanıyorum.

 Teksas eyaleti masum bir adamı öldürecek.

Bir masumu öldürmek ister miydiniz?

Todd'un temyiz başvurusu için fazlasıyla kanıt var.

Herhangi bir kuşku varsa  Hey.

 Tarihin belli oldu.

 17 Şubat.

 İNFAZ 17 ŞUBAT 2004'TE GERÇEKLEŞTİRİLECEKTİR.

 Artık heyecanlıyım.

 Dünyaca ünlü bir yangın uzmanı hakkında bir şey okudum.

 Adı Hurst.

 Ona bir mesaj gönderdim ve Austin'de yaşadığını öğrendim.

 Ve bence bize gereken şey bu.

 Bize bu saçmalığa karşı çıkacak bir uzman lazım.

 Buraya kurtarılmak için gelmedim.

 Ama ben 

Ben oyunundaki bir karakter ya da sözde sevgilin veya sıkıcı ev hanımı hayatına heyecan katacak biri değilim!

 Ben ölmek için buradayım.

 Bunlar benim son günlerim Liz, senin değil.

 Ve onları boş umutlarla yaşamak istemiyorum.

 Şimdi, bana olan inancın için minnettarım.

 Tüm çabaların, her şey için.

 Ama bulacağın gerçekler bir şeyi değiştirmez.

 Fark etmez.

 Yalan söyledim Liz.

 Sana yalan söyledim.

 Herkese yalan söyledim.

 Doğruca odalarına gittim, dedim.

Öyle yaptım.

Onlara doğru süründüm.

 Üstüme yanık şeyler düşüyordu.

Her şey yanıyordu.

 İçeri girmeye çalıştım ama yapamadım, çok sıcaktı.

 Amber!

 Zaten biliyordum, onlar 

Çok korkuyordum

 Çocuklarımın yanarak öldüğünü görmekten çok korkuyordum.

 İçeri dönmek istedim ama yapamadım, çok korkuyordum.

 Yani suçluyum.

 Çocuklarını kurtaramayan bir insan yaşamayı hak etmez.

 Buna son vermek istiyor.

 Belki de haklıdır.

 Belki de ona işkence ediyoruz.

 Yani, şansımız ne kadar ki?

 Fark etmez.

 Mesele sadece Todd mu sanıyorsun?

 Sistem işlemiyor.

 Arızalı.

 Kazık yiyen kaç kişi daha var dersin?

 Evet.

 Bir süreliğine delicesine âşıktık.

 Sonra ikizler doğunca evlendik ve

 Bu beni sevdiğini gösterir sandım.

 Ama şimdi düşünüyorum da bunu sadece çocuklar için yaptı.

 Stacy, onu kurtarmamızı sağlayacak bir şey hatırlıyorsan

 Şu an söylemenin tam sırası.

 Onu öldürmek üzereler.

 Biliyorum.

 Lütfen bize yardım et.

 Kardeşim polis.

 Todd cezadan kurtulursa peşime düşeceklerini ve Todd'un onlara yardım edeceğini söylüyor.

 Onun yerine hapse girmem.

 Bu delilik.

 Todd seni seviyor.

 Sürekli senden bahsediyor.

 Gidip onu görmelisin.

 -Bunu yapamam.

 -Stacy  O, bebeklerinin babasıydı.

 Ve değişti.

 Lütfen gidip onu gör.

 -Selam.

 -Selam.

 Bir doktor sana mesaj bıraktı.

 Dr. Hurst 

-Hurst mü?

 Tanrım!

 -Evet.

 Her şey yolunda mı?

 -Evet, öyle bir doktor değil.

 -Tamam.

 -İyi günler.

 -Tamam.

 6 ŞUBAT, 11 GÜN KALA

Böyle apar topar gelmemize izin verdiğiniz için minnettarız.

 -Yani

 -Burcun ne?

 Anlamadım?

 Zodyak kuşağının hangi burcunda doğdun?

 -Koç.

 -Peki yıldız falını okuyor musun?

 Sanırım bazen.

 Bazen doğrudur, bazen yanlış.

 O şeyler aslında

 İnsanlar yıldızlara hep hayranlık beslemiştir.

 Hareketlerini kaydetmişlerdir.

 Size Merkür'ün ne zaman uzaklaşacağını ya da Mars'ın ne zaman Venüs'le aynı hizaya geleceğini söyleyebilirler.

 Bu gözlemlere dayanarak tahminlerde bulunmuşlar.

 Bu insanlara da astrolog denmiş.

 Güneş sistemi konusunda uzmanlarmış.

 Ta ki astronomi bilimi gelip fikirlerinin zırva olduğunu kanıtlayana dek.

 Uzmanların yazdığı raporu okudum.

 Benimle gelin.

Ayaklarınızı çekin.

 -Ne görüyorsunuz?

 -Yani  -Hiçbir şey.

 -Evet.

 Yanık izi yok.

 Ve çatlak cam da yok.

 Örümcek örüntüsünün olması için  İtfaiye hortumuyla soğuk su tutulması gerekir.

 Bu davanın tüm detaylarını incelemek için iki gün harcadım.

 Müfettişlerin olayı şudur, aradıkları şeyi bulmaya meyillilerdir.

 Orada olmasa bile.

Daha o eve girmeden Todd'un suçlu olduğuna karar verdiler.

Kundaklama olduğundan eminlerdi, ısıtıcıya bakma zahmetine bile girmediler.

Elektrik tesisatını kim döşediyse güvenlik kurallarından bihabermiş.

 Kızlar!

Alevler tavanı sardı, aşağı inmeden önce duvarları yaktı.

 Baba!

Ani parlama dediğimiz yangın türü.

Yanabilecek her şey bir anda tutuşur.

Uzmanların bulduğu V örüntüsü de ani parlamanın göstergesi.

 V ÖRÜNTÜSÜ 31 ARALIK 1991

Ya verandadaki yanıcı madde?

Uzmanların nedense bahsetmediğiızgara ve çakmak gazı.

 Bebeklerim yanıyor!

 Ya arka kapıyı kapatan buzdolabı?

 Altındaki muşambaya dokunulmamış.

 Zaten hep oradaymış.

 Raporum, bu alandaki en dikkatli bilim insanlarının yüzlerce saatlik deneyimlerine dayanıyor.

 Onların sözde uzmanları birçok yangın görmüş olabilir ama nihayetinde sadece astrologlar.

 -Teşekkürler Bay Hurst.

 -Çok teşekkürler.

 Halletmemiz gereken bir şey daha var  Size borcumuz  Ben astrolojiye inanmam Bayan Gilbert.

 Ama karmaya inanırım.

 Biraz yardım fena olmaz.

 Benim için zevkti.

 Todd, Hurst'e ulaştık!

 Dinle!

 Hurst'e ulaştık.

 Ona ulaştık!

 Kundaklama olamaz, diyor!

 Bunu anlıyor musun?

 Kundaklama yoksa suç da yok.

 -İnanabiliyor musun?

 -İnanamıyorum.

 Tanrım.

 Bunca zaman bunu dedim.

 Reaves şartlı tahliye kuruluna gidiyor.

 Bu delili görmezden gelmeleri imkânsızmış.

 Todd!

 Ciddi bir şansımız var.

 Bilemiyorum Liz.

 Yeniden umutlanmaya başlayamam.

 Umut kötüdür.

 On günüm kaldı.

 Umutlanmaya başlarsam o on gün bir anda geçiverir.

 Anlıyorum.

 Ama ben umutluyum.

 Seni beklerken ne düşünüyordum, biliyor musun?

 Ne?

 Söylediğim onca şeyden sonra benden ümidi kestiğini düşündüm.

 Asla.

 Asla.

 YENİ BİLİMSEL KANIT ŞARTLI TAHLİYE TALEBİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

-Irene.

 -Evet.

 Hurst'ün raporunun nüshası Af ve Şartlı Tahliye Kurulu'na gidecek.

 Ya da ben hallederim.

 Sağ ol.

 Affedersin.

 AF VE ŞARTLI TAHLİYE KURULU -Selam Cindy.

 -Selam Skip.

 Şunu acilen işleme koyar mısın?

 -Tabii.

 -Teşekkürler.

 -İyi günler.

 -Sana da.

 Bu faks Şartlı Tahliye Kurulu'ndan geldi.

 REDDEDİLDİ

Okumadan nasıl reddederler?

 10 ŞUBAT, 7 GÜN KALA

Hayır, o dönem var olmayan bilimsel yöntemlerle deliller tekrar yorumlandı!

 Bu yeni delil demektir!

 Nasıl olur da toplantı bile yapmazlar  Alo?

 Irene, infazın 30 gün ertelenmesi için bir başvuru yapmak istiyorum!

Bağırmana gerek yok.

 Telefon var.

 Valiliğin kaça kadar açık olduğunu öğren.

 Merhaba.

 Merhaba.

 Geldiğin için sağ ol.

 Nasılsın?

 -İyiyim.

 -Güzel.

 İyi görünüyorsun.

 -Görünmüyorum.

 -Görünüyorsun.

 O gözler  Gelmemi istiyordun.

 Aklında ne var?

 Bayan Gilbert infazı sadece Vali'nin erteleyebileceğini söylüyor.

 İfadene ihtiyacım var.

 -Yapabileceğimi sanmıyorum.

 -Neden?

 Vali Ann Richards'a mektup yazdım.

 Yanıt vermedi.

 Vali Perry'ye git, yoksa affedilmeyeceğim.

 Bunca zaman seni sadece ben savundum.

 -Şimdi seni durduran ne?

 -Birçok şey.

 Büyükannem.

 Kaç kişi bunu istemiyor bir bilsen.

 Sadece sen.

 -Bunu yapamam.

 -Niye geldin o zaman?

 -Evliydik.

 Gelmem gerekir, dedim.

 -Sebep o değil.

 Bana yardım etmediğin için suçluluk duyuyorsun.

 Dur bir saniye.

 -Onca para nerede?

 -Ne?

 Avukat tutabileceğim şu sigorta parası.

 -Geçinmeliydim.

 -Sen mi?

 Saçını güzelleştirmek için mi?

 -Tırnakların pahalı gibi.

 -Evet, ona gitti.

 Kasabada caka sattın.

 -Vay canına.

 -Bana koklatmadın.

 Bir sürü aptalla yatmışsındır.

 Dinlediğim hikâyeleri biliyor musun?

 İdam mahkûmuyla yattığını anlatan onca kız!

 -Hepsi doğru.

 -Evet, biliyorum.

 Bebek katiliyle yattılar.

 Vay canına.

 Hiç değişmemişsin.

 Sen nereden bileceksin?

 Sen nereden bileceksin?

 Çünkü seni tanıyorum!

 On iki yıl sürtük.

 Beni görmek için cesaretini toplaman 12 yıl aldı!

 -Niye gelmedin?

 -Bebeklerimi öldürdüğünü söylediler!

 Yeter!

 Ama öldürmediğimi biliyorsun.

 Onlara zarar vermezdim, biliyorsun Stacy.

 Bunları düşünerek 12 yıl geçirdim.

 Her şeyi hatırlıyorum.

 Her şeyi hatırlıyorum ve üzgünüm.

 Seni üzdüysem özür dilerim.

 Ama seni sevdim Stacy.

 -Lütfen dur.

 -Seni sevdim.

 Üç güzel çocuk yaptık ve öldüler.

 -Bedelini ödüyorum.

 -Dur.

 Ama sadece tek bir şey istiyorum.

 Sana yalvarıyorum.

 -Sadece tek bir şey.

 -Üzgünüm.

 Gitmeliyim.

 12 ŞUBAT, 5 GÜN KALA

 Selam.

 Seni  Seni odaya yaklaştırıyorlar.

 Yolunu bul kardeşim.

 Vakur ol dostum.

 -Başını dik tut Todd.

 -Güçlü ol kardeşim.

 Roger Staubach'in 1975'te Vikings'e karşı yaptığı mucize sayıyı hatırlıyor musun?

 Evet.

 Hadi.

 14-10 gerideydik.

 24 saniye kalmıştı.

 Geriye açıldı ve o bebeği uçurdu.

 Ve nasıl olduysa savunma oyuncusundan sekip  Doğruca Drew Pearson'ın ellerine gitti.

 Cowboys sayı yaptı.

 İnanılmazdı.

 Buna ihtiyacın var.

 Bir mucizeye.

 Keşke elimden gelse.

  evladın İsa Mesih.

 Tanrı'nın anası Meryem.

 Biz günahkârlar için şimdi ve ölüm zamanımızda dua et.

 Âmin.

 Todd Willingham beş gün sonra idam edilecek.

On iki yıllık eziyet sona erecek.

 Hey, kâğıt kalemin var mı?

 Al bakalım.

İlgililerin dikkatine.

Adım Johnny Webb.

Savcılık ve diğer yetkililer tarafındanBay Willingham'ın aleyhine ifade vermeye zorlandım.

Artık ifademi geri almaktanbaşka seçeneğim yok.

Bay Willingham tüm suçlamalardan masumdur.

 Artık babanı götürecekler tatlım.

 Bilmiyorum.

 Vaktim gelmiş.

 Ben de seni özleyeceğim.

 Seni çok özleyeceğim.

 Yangının olduğu gün ben  Sizi kurtarabilseydim  Amber.

 15 ŞUBAT, 2 GÜN KALA

Gel tatlım.

 Sorun olmayacak.

 Tüm konuşmayı kardeşine bırak.

 Kocanızı hâlâ destekliyor musunuz?

 Ne oldu, anlatır mısınız?

 Ne söyleyeceksiniz?

 Geçmişte söylenenlere rağmen yeminli ifadem burada.

 STACY'NİN KARDEŞİ KONUŞUYOR

 Todd'u ziyarete gittiğinde itiraf etmiş.

 Teksas o canavara yaptığını ödeterek doğru olanı yapıyor.

 Hadi.

 Söyleyeceklerimiz bu kadar.

 Büyükbabası çocukları sigortalamıştı.

 16 ŞUBAT, 1 GÜN KALA

Yangından hemen sonra bozdurdu.

 Korkuyor.

 Hurst'ün raporu hepsinin ödünü kopardı.

 Annemle babama gelmemelerini söyledim.

 Dayanamazlar.

 Evet.

 Biliyorsun, rapor şu an Vali'nin masasında.

 Vali Perry mi?

 Evet.

 Korkuyorum Liz.

 Ölmekten değil.

 Acı çekmekten.

 Çok acı çektiğini söylüyorlar.

 Orada olacaksın, değil mi?

 Söz veriyorum.

 Güzel.

 Yalnız ölmek istemiyorum.

 Anne.

 İyi misin?

 Yarın onu öldürecekler.

 Başaramadım.

 Hayır.

 Onu yüzüstü bıraktım.

 Hurst'ü daha erken bulsaydım

 Hayır anne.

 Onu yüzüstü bırakmadın.

 Onun için çok şey yaptın.

 Doğruluk kazanır sandım.

 Doğruluk kazanır sandım!

 Üzgünüm.

 Çok üzgünüm.

 Hayır!

 Asıl ben üzgünüm!

 Dünya hakkında böyle berbat bir gerçeği öğrendiğin için!

 Paul, Vali bunu okumadı diyorum.

 Çünkü bu kanıt!

 Okumasını sağlayacak birini bul lütfen!

 -Yo!

 -Evet.

 Ne kadar kaldı?

 Belki bir buçuk saat.

 Arayan yok mu?

 Üzgünüm kardeşim.

 Bir telefon bekliyorum patron.

 Biliyorum.

 Elizabeth Gilbert, arayınca bana haber ver.

 Söz.

 İyi misin?

 Evet, biliyorum.

 Lanet olsun.

 Durumu kritik ama stabil.

 Atlatacağına inanıyoruz.

 Ne yazık ki boynu kırılmış.

 Bir daha yürüyebilir mi, bilemiyoruz.

 Şu an ameliyata giriyor.

 Lanet olsun.

 Vakit geldi.

 Hadi.

 Ayağa kalk.

 Pekâlâ, hadi.

 Hazır mısınız?

 Bir, iki, üç.

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 -Burada olmak zorunda mı?

 -Bir şey yapamam.

 -Eski karım.

 -Bir şey yapamam.

 Umarım cehennemde yanarsın sürtük!

 -Son sözün var mı evlat?

 -Evet efendim.

 Ben masum bir adamım.

 İşlemediğim korkunç bir suçtan hüküm giydim.

 On iki yıl haksızca eziyet çektim.

 Masum olduğumu söylememe rağmen.

 Son arzum bedenimin yakılması  Küllerimin kızlarımın mezarına dökülmesidir.

 Tanrı'nın toprağından geldim.

 Şimdi de Tanrı'nın toprağına döneceğim.

 Dünya benim tahtım olacak.

 Tamam o zaman.

 Teşekkürler.

Selam şahane kadın, nerede olduğunu merak ediyorum.

Sanırım önemli bir şey çıktı.

Bunu okuduğunda ben ölmüş olacağım.

Ama sana gördüğüm rüyayı anlatacağım.

Kızlarımla yürüyüşe çıkmıştık.

 -Bana da alır mısın?

 -O olmaz.

 Onu istemiyorum.

 Şunu al.

 Güzel.

Serin sonbahar günlerinden biriydi.

Babamın deyişiyle futbol havası.

 Bugün son gündü.

 Hayır, dün son gündü.

 Ama bu hafta yapacaklar Tuhaf olansa sen de oradaydın.

Sanırım yürüyüşe çıkmıştın.

 Tamam.

Sanırım hâlime üzülmem için birçok neden var.

En büyük üzüntüm kızlarımın yanına gömülmeme izin verilmemesi.

Ama sayende huzur bulmaya çalıştım.

Kalbini açtığın takdirde sevginindaima orada olduğunu gösterdin.

Bana yaşamın en basit lütuflarının tadını çıkarmayı öğrettin.

Keşke karşılığında sana bir şey verebilseydim.

Sonsuz sevgim dışında.

Sevgiler, Todd.

 Hadi gidelim.

 Elizabeth Gilbert felç olmasına rağmen Todd Willingham için savaşmayı bırakmadı.

 Masumiyet Projesi ve Todd'un ailesi masum bir insanın idam edildiğinin kabullenilmesi için hâlâ mücadele ediyor.

 2011'de ülkenin önde gelen beş bilim insanından gelen deliller ışığında Teksas Adli Bilim Komisyonu kundaklama delillerinin geçersiz olduğunu savunan Dr. Hurst'e arka çıktı.

 1980'den bu yana 158 erkek ve kadın idam edilmelerine günler kala yeni delillerle aklandı.

 Vali Perry, Teksas hakkında bir soru.

 Eyaletiniz 234 idam mahkûmu idam etti.

 Modern zamanlarda hiçbir vali bu rakama ulaşmadı.

 Siz  İçlerinden herhangi birinin masum olabileceği düşüncesi geceleri uykunuzu kaçırıyor mu?

 Hayır bayım, hiç uykumu kaçırmıyor.

 Teksas eyaletinin çok dikkatli, çok net bir işleyişi var.

 Biri yurttaşlarımıza karşı en acımasız suçu işlediğinde adilce yargılanır, temyiz yoluna başvurur, gerektiği takdirde ABD Yüce Mahkemesine bile gider.

 Ama Teksas'ta, eyaletimize gelip bir çocuğumuzu, bir polis memurumuzu öldürürseniz, başka bir suça bulaşıp bir yurttaşımızı öldürürseniz Teksas eyaletinin nihai adaletiyle karşılaşırsınız.

 Yani idam edilirsiniz.

 Peki siz 

CUMHURİYETÇİ ADAYLAR MÜNAZARASI

 


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar