Print Friendly and PDF

Translate

Köpekler (1971) Straw Dogs

|

113 dk

Yönetmen:Sam Peckinpah

Senaryo:David Zelag Goodman, Sam Peckinpah, Gordon Williams

Ülke: ABD, İngiltere

Tür:Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Haziran 1973 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Jerry Fielding

Nam-ı Diğer:Strawdogs

Oyuncular

Dustin Hoffman

Susan George

Peter Vaughan

T.P. McKenna

Del Henney

Özet

Donald Webster (Riddaway) , Ken Hutchison (Norman Scutt) David ve karısı Amy, şehirdeki karmaşadan ve artan toplumsal şiddet olaylarından kaçarak Amy'nin doğup büyüdüğü kasabaya yerleşmeye karar verirler. Fakat kaçtıkları şiddet, hiç beklemedikleri bir şekilde onları bu küçük İngiliz kasabasında bulacaktır.Yeni taşındıkları eve bir garaj yaptırabilmek için tuttukları dört işçi, Amy'nin yıllar evvel erkek arkadaşı olan Charlie tarafından yönetilmektedir. Ama çok geçmeden bu grup, genç çiftin başına bela olur. David'le sürekli dalga geçerek Amy'ye de sarkıntılık ederler. David, son derece sakin bir tavırla olaylarla başa çıkmaya hatta kendini onların arasına kabul ettirmeye çalışsa bile korkunç olayların önüne geçmeyi başaramaz.

Altyazı

- Bu bizim için mi?

 - Hayır, senin için.

 - Nedir bu?

 - İnsan kapanı.

 Eskiden kaçak avcıları yakalamak için kullanırlardı.

 Selam, Amy.

 - Merhaba, Charlie.

 - Nereye koyalım, Bay Sumner?

 - Oh.

 Arkaya.

 - Çok ağırmış, Bay Sumner.

 Beni hatırlamana şaşırdım.

 Nereye koyalım, Amy?

 Nereye istersen.

 O senin doğum günü hediyen.

 - Doğum günün kutlu olsun.

 - Teşekkürler.

 - Dikkat et, çizilmesin.

 - Neden şaşırdın?

 - Ne kadar oldu, Charlie?

 - Altı yılda üç yaz tatili.

 David, bu benim eski bir arkadaşım, Charlie Venner.

 Kocam, David Sumner.

 - Bay Venner.

 - Lütfen bana Charlie de.

 Buralarda mı çalışıyorsun?

 Bazen.

 - Bana yardım eder misin, lütfen?

 - Evet.

 - David matematikçidir.

 - Ne yakalayacaksın?

 - Huzur ve sessizlik.

 - Oh, bir matematik hocası.

 - Şey, ah  - Hayır.

 Bir kitap yazıyor   gök cisimlerinin bilgisayar analizi hakkında-- İyi deneme.

 Şunu bagaja koysana, Amy.

 İzninle.

 Belki Charlie garaj için bize yardım edebilir, David.

 Evet, bu iyi bir fikir.

 Şu Norman denen adam-- - Scutt.

 - Evet.

 - Çok yavaş.

  - Bobby ile ben sizin için yaparız, Bay Sumner.

 Kuzenim Bertie'yle yarın çıkıyoruz.

 Sizin için yaparız.

 Evet?

 Ne kadar!

 - Oh, mantıklı.

 - Tamam, teşekkür ederim.

 - Biz-- - Trencher'ın çiftliğindeyiz.

 Orada olacağız, efendim.

 İyi.

 İyi.

 Nereye gidiyorsun?

 David?

 - Nereye gidiyorsun?

 - Sigara almaya.

 Tamam.

 Birkaç paket Amerikan sigarası, lütfen.

 Zaman doldu, beyler, lütfen.

 İçkilerinizi bitirin, beyler.

 Bardaklarınızı verin.

 Henry Niles.

 Hapsedileceğini sanıyordum.

 Oh, biz kendi işimizi kendimiz halledebiliriz.

 Genellikle böyle yaparız.

 Sana göz kulak olurdum, hatırlıyor musun Amy?

 Ama sen olmadın.

 Hatırlıyor musun?

 Bir zamanlar, Bayan Sumner  bana yalvarmaya hazırdınız.

 Çek ellerini üstümden.

 Hadi, beyler.

 İçin.

 Bardaklarınızı verin, lütfen.

 Daha çok erken, Harry.

 Harry  Bence birer bardak daha içebiliriz.

 Amcam adına özür dilerim, Harry.

 Sanırım biraz sarhoş oldu.

 Çok özür dilerim, Bay Harry Ware.

 - Amerikalı beyin sigaralarının parasını ben ödeyeceğim.

  - Oh, hayır, önemli değil, ben  Önemli değil.

 Hallederim, efendim.

 Garaj ne durumda?

 Norman işini iyi yapıyor mu?

 Evet.

 Ve bardağın parasını da ödeyeceğim.

 Hatta kanayan parmağına yapıştıracağın bandın parasını da.

 Ama gerçekten eve gitmeden bir bardak daha içmem gerektiğini düşünüyorum.

 Bar kapandı, Tom.

 Hadi, Tom.

 Öyle demek.

 Göreceğiz!

 - Sakin ol, ihtiyar!

 - İhtiyar mı dedin?

 Tamam, Tom.

 Yeterince eğlendin.

 Adama parasını öde ve git.

 Çok özür dilerim, sayın yargıç.

 Ama ben neysem oyum.

 Zarar ne, Harry?

 Bir sterlin, Tom.

 Bence   30 şilin diyelim.

 Bu kadarı yeter mi, Binbaşı?

 Eve git, Tom, tamam mı?

  yoksa yeni bir suçlamayla yine karşıma çıkacaksın.

 Hadi, beyler.

 Yapacak işimiz var.

 - Gece görüşürüz, Harry.

 - Tamam, Tom.

 Ona gününü gösterdim, değil mi, beyler?

 Ödendi, efendim.

 Şimdi.

 - Aptal inek!

 - Defol!

 Bu da neydi?

 Sakallı iri adam kimdi?

 Neden?

 Eski dostun Charlie'yle bir ilişkisi var mı?

 Evet.

 Bu Venner denen adamı ne kadar iyi tanıyorsun?

 Bırak benimle uğraşmayı.

 - Onunla hiç çıktın mı?

 - Kes şunu.

 Beni rahat bırak!

 Kes şunu!

 Dur!

 - Söyle bana.

 - Arabayı durduracağım.

 Bilmek istiyorum.

 Söyle bana.

 Dur.

 Söyleyeceğim.

 - Sen istedin.

 - Tamam.

 Tamam, sür arabayı  Ooh!

 Sen istedin!

 Korkak!

 - Sen delisin!

 - Korkunçsun!

 Kötüsün!

 Oh, bu arada  - Evet?

 - Venner bir kere yaklaşmaya çalıştı.

 Öyle mi?

 Ne oldu, peki?

 Hiçbir şey olmadı.

 Selam.

 Yarın yardım gelecek.

 Charles Venner ve kuzeni garajı bitirmene yardım edecekler.

 Chris fareleri kovalayamadan garajı bitiririz.

 - Merhaba, hanımefendi.

 - Chris?

 Evet, Chris.

 Oh, evet.

 Bay Cawsey.

 Fareci adam.

 - Yardım ister misiniz, efendim?

 - Evet.

 Gerçek bir antika, efendim.

 - Bunlardan az bulunur.

 - Karım koleksiyoncudur.

 Ama sonunda hepsi benim başıma kalır.

 Benim avlarım için biraz büyük, efendim.

 - İşer yaramaz.

 - Çok güvenme.

 - Burası iyi mi, efendim?

 - Çok iyi.

 Birleşik Devletlerde durumun kötü olduğunu duydum, efendim.

 Siz gördünüz mü, efendim?

 Bombalamalar, ayaklanmalar, suikastlar, siyahların vurulması?

 Caddelerde yürünmez olmuş, diyorlar.

 Sizin ilişkiniz var mıydı, efendim?

 Yani, olaylara karıştınız mı?

 Kimsenin bıçaklandığını gördünüz mü?

 Reklam aralarında.

 Şuraya koyar mısın?

 Hayır, burada olduğuma memnunum, burası sessiz  ve temiz hava alabiliyorsun, şişelenmiş su içmek zorunda değilsin.

 Benim şişeden içtiğim şey su değil, efendim.

 Şu iki adam yarın sana yardım etmeye gelecekler.

 - Ona sarkacak mısın, Norman?

 - Hayır.

 On ay yatmak bana yetti.

 - Çalmaya değecek bir şeyleri var mı?

 - Hayır.

 Sadece  bunlar var.

 - Seni kahrolası aptal.

 - Önemli değil.

 Onda bir düzine falan daha var.

 Parfüm dolu.

 Ödülü mü beğendin mi?

 Ödülünü s*kiyim.

 Ben içindekini istiyorum.

 Birazı benim de işime yarardı, Normie.

 Charlie Venner.

 Birkaç yıl önce babasıyla geldiğinde  o biraz tadına baktı.

 Venner yalancının teki  ve sen de öylesin.

 Pisi pisi.

 Neredesin?

 Pisi pisi.

 Pisi pisi.

 Pisi pisi.

 Pisi pisi.

 İçki ister misin?

 Kediyi bulamıyorum.

 Sesime cevap vermiyor.

 Ya ben?

 İyi olur.

 Neden Charlie Venner'ı tuttun?

 Ben tutmadım.

 Sen tuttun.

 Pisi pisi.

 Çalışma odamdaysa, onu öldürürüm.

 Ne?

 Yok bir şey.

 Babanın sandalyesi mi?

 Tüm sandalyeler babamın.

 Geldiğimize memnunum.

 - Ne yapıyorsun?

 - Öp beni.

 Sen bir hayvansın.

 Neden ısıtıcımı çalışma odasından çıkardın?

 Çünkü üst kata gidiyor.

 Ne oldu?

 Üst kata gitmiyor.

 Oda çok soğuk.

 Merhaba.

 Gördüğüm kadarıyla çok hızlı çalışıyorsun.

 İçerde çalışıyor mu?

 Bir şeyler yapsan iyi olur.

 - Kocam tüm İngilizlerin tembel olduğunu düşünecek.

  - Yardım edeyim.

 Evey, Bu tarafa gel.

 Buraya.

 Parmaklarına dikkat et, Chris.

 Neden gülüyorlar?

 Senin garip biri olduğunu düşünüyorlar.

 Neden, Amerikalı olduğum için mi?

 Hayır.

 Hayır.

 Sadece garip olduğunu düşünüyorlar.

 Sence garip miyim?

 Zaman zaman.

 1 4 yaşındaymışsın gibi davranıyorsun.

 Öyleyim.

 12'yi denemek ister misin?

 Sekize ne dersin?

 Sekiz yaşındakilere bayılırım.

 David?

 Biraz kıvırcık salata alır mısın, lütfen?

 Tamam.

 Oh, ve kahrolası ekmek kızartıcıyı tamir et.

 Ne yaptığımı sanıyor, oyun oynadığımı mı?

 Neresi burası, ilkokul mu?

 Tanrım.

 Biz gidiyoruz, Bay Sumner.

 - Bay Riddaway bizi bırakacak.

 - Tamam.

 Oh, eşinize diyordum ki  komik bir şekilde kendimi insanlardan çok farelere yakın hissediyorum.

 Onları öldürüyor olsam bile.

 Onların ölümü benim yaşamım.

 Fare kokusu al, fare gör, fareyi öldür.

 İşte bu benim, Chris Cawsey.

 Onlarsız yok olurdum.

 Bu doğru.

 Açık konuşayım.

 Buralarda görebileceğiniz en zeki şey farelerdir.

 Fareler hayattır!

 Hadi, seni fazla büyümüş p*ç.

 Günün nasıl geçti?

 Tembellik ettin, değil mi?

 David?

 David!

 Yemek hazır!

 Beni duydun mu?

 - Merhaba, Binbaşı.

 - İyi akşamlar, Binbaşı.

 - İyi akşamlar.

 - Benimle bir bardak içer misiniz?

 Bu gece olmaz.

 Kendi içkimi kendim alacağım.

 Yoksa buradan asla çıkamayız.

 Bunu biliyorsun.

 Evet, biliyorum.

 Teşekkürler, Harry.

 Mükemmel.

 - John.

 - İyi akşamlar, efendim.

 - Bir set oynayalım mı?

 - Tamam.

 - İyi akşamlar, Harry.

 - İyi akşamlar.

 John Niles, buraya gel.

 - Bu içki için mi, Tom?

 - Hayır, gerçek için.

 Kardeşin.

 Yine kızların etrafında takılıyor.

 Daha dikkatli olmalısın, yoksa onu içeri tıkarız.

 Sorun yok, baba.

 Sadece biraz uğraşıyor.

 O salak için biraz bile çok fazla.

 Sözlerine dikkat et, Norman.

 Kendi işimden başka bir şeye dikkat etmem.

 Kardeşine hakim ol, yoksa ben senin yerine olurum.

 Eğer herhangi bir şekilde bir hata daha yaparsa  onu ilk içeri tıkan ben olurum.

 David!

 Saatlerdir uğraşıyorsun!

 - Beni korkuttun.

 - Onu izliyorsun, değil mi?

 Sadece bakıyorum.

 Ondan hoşlanıyor musun?

 Bence tatlı biri.

 İstediğin bir şey var mı?

 Domates ister misin?

 Hayır, teşekkürler.

 Greyfurt ister misin?

 Sıra sende.

 Tamam.

 Şah.

 Hayır, teşekkür ederim.

 ''Bu hamle   siyahı kötü bir duruma sokuyor   düzensiz taşlarını harekete geçirme şansı kalmadı  Bu yüzden taşlarını kaybederek   her ne pahasına olursa olsun durumu düzeltmeye çalışıyor.

 İki piyonu alan beyaz rahatlıkla--'' Hey, iddiaya girerim sen hamleni yapamadan soyunup, egzersizlerimi yapıp yatağa girebilirim.

 - Anlaştık mı?

 - Tamam.

 - Ah!

 Hile yapmak yok.

 - Hile yapmıyorum.

 David.

 İşte.

 Hayır, hayır, hayır, David, bir dakika.

 Yüz tane yapman gerekiyor.

 Yaptım.

 İkili sistemde saydım.

 Hamleni yap.

 - İkili sistem.

 - Hamleni yap.

 - Bir dakika.

 - Hadi.

 - Bu nasıl?

 - Hayır.

 Zor, değil mi?

 Hem de çok.

 Bir dakika.

 Sanırım buldum.

 Kaybettin.

 - Tanrım!

 - Ne yapıyorsun?

 Saatimi çıkarmalıyım.

 Sen bir hayvansın.

 Oh, Tanrı aşkına.

 Alarmı kuruyorum.

 Bitti mi?

 - Bir dakika.

 - Oh, hayır.

 Şimdi ne var?

 David.

 David, ne yapıyorsun orada?

 - Bir taşı arıyorum.

 - Ne yapıyorsun?

 Bir bak.

 - Buldun mu?

 - Hayır, o değil.

 Bir dakika.

 Yardım edeyim.

 David, hayır!

 - Hayır, bekle!

 Bekle bir dakika!

 - Gördün mü?

 - Hayır, bulamadım.

 - Sanırım bir kale.

 Hayır!

 Hayır!

 Seni seviyorum!

 Ben asla hile yapmam.

 Bak, Amy, benimle oyun oynama.

 Kafam çok dolu.

 Dürüst davranmıyorsun.

 Sadece yardım etmeye çalışıyorum.

 Yardım etmek istiyorsan arkadaşlarının işlerini bitirmelerini sağla.

 Garajı yapanların ve fareleri yakalayanların işlerini bitirmelerini sağla!

 Ve tuvaleti tamir edip, mutfağı temizle.

 Bu muhteşem olur!

 Seni seviyorum, Amy, ama beni rahat bırakmanı istiyorum.

 Tamam.

 Seni karatahtanla baş başa bırakacağım.

 Benimle oyun oynama.

 Hayır.

 Yapma, Amy.

 Neredeyse bir beni yalamadıkları kaldı.

 Kimin seni yalamadığı kaldı?

 Venner ve Scutt.

 Zevklerinden dolayı onları kutlarım.

 Kahrolası fare avcısı beni izliyordu.

 Neden sutyen takmıyorsun?

 Neden takayım?

 Ortalıkta sutyensiz gezip, o tip adamların bakmamasını bekleyemezsin.

 Bak  sen çivi çakabiliyor olsaydın, Venner ve Scutt'ın burada olması gerekmeyecekti.

 Dinle, Amy  …buraya geliş nedenim   …ekmek kızartıcıyı ve garajı tamir etmek değil.

 Gelmeseydik daha mutlu olacağını mı söylüyorsun?

 Buraya geldik çünkü  …yapmaya vakit bulamadığım bir iş için burs aldım.

 Sen geldin çünkü  karşı koymak, kendini vermek istemedin.

 Neye?

 Ben çalışmalarımla uğraşıyordum.

 Benden vermemin doğru olmayacağı bir şey istiyorsun.

 Benim orada olma nedenim bu değildi.

 Ama neden burada olduğunu biliyorum.

 Neden?

 Nedeni saklanabileceğin başka bir yer olmaması olabilir mi?

 Buradayım çünkü sen bir keresinde  …burada daha mutlu olabileceğimizi söyledin.

 Hatırlıyor musun?

 Üzgünüm.

 Çok mu üzgünsün, yoksa sadece üzgün müsün?

 Çok üzgünüm.

 O zaman buraya gel.

 Ben banyo yapacağım.

 Neden?

 İhtiyacın yok ki.

 Bence var.

 Bu arada, asla meşgul olanlardan biri olduğumu iddia etmedim.

 Perdeleri çekmeyi unutma!

 - Merhaba.

 - Selam.

 Ne düşünüyorsun?

 - Yürüyüşe çıkmak istemezsin, değil mi?

 - İsterim.

 Ne zaman?

 Birazdan.

 Hey, hey, hadi.

 Hadi.

 Merhaba.

 İyi akşamlar.

 İyi akşamlar.

 Pisi pisi.

 David, kediyi bulamıyorum!

 Kediyi biraz unutup, bir dakikacık çalışmama izin verebilir misin!

 Pisi pisi!

 Pisi pisi.

 Pisi pisi!

 Pisi pisi!

 Pisi pisi?

 Pisi pisi.

 Pisi pisi.

 Pisi pisi.

 - Kahretsin.

 - Buraya gel, pisi pisi.

 Diğer tarafta, efendim.

 Bekle.

 Bekle.

 - Dur, dur.

 - Bir dakika bekle.

 Hey, bırak geçsin!

 Ne kadar iyiymiş görelim.

 Sen delirmişsin!

 - Merhaba, Henry.

 - Merhaba, Janice.

 Henry!

 Buray gel!

 Oh, bir şeyi yok.

 Değil mi, Henry?

 Henry, sana kaç, defa söylemem gerekiyor, evlat?

 Dinlemiyorsun.

 Hadi.

 Hadi, Henry.

 Eve gidiyoruz.

 Ne istiyorsun?

 Onun 20 yıl önce neyin peşinde olduğunu kesinlikle bilebilirdin, değil mi, Tom?

 Tamam, tamam, yeter.

 - Hala salonda tombala mı oynuyorlar?

 - Evet.

 Ona uslu durduğumu söyle.

 Birazdan gelirim.

 Bobby!

 Hadi git.

 - Merhaba, David.

 - Selam.

 Bobby!

 Kız kardeşine göz kulak ol.

 Olurum, baba.

 - Güle güle, Bay Sumner.

 - Hoşça kalın.

 Bir duble Scotch istiyorum  buzlu olsun.

 Şerefe.

 İyi akşamlar, Binbaşı.

 - İyi akşamlar, Binbaşı.

 - İyi akşamlar, Binbaşı.

 - Bay Sumner?

 - Evet?

 Çiftliğinize gelip, küçük topluluğumuza hoş geldiniz diyecektim.

 Karşılandım bile.

 - Ben John Scott.

 - Merhaba.

 Dışarda arabanızı gördüm.

 Belki de beraber gidebiliriz diye düşündüm.

 Sayın Rahip ve Bayan Hood'dan  …sizi bu Perşembe kilisede bize katılmaya ikna etmelerini isteyecektim.

 Rahip beni eve bırakır.

 Gitmeden size bir içki ısmarlayabilir miyim, Binbaşı?

 Hayır, teşekkürler Tom.

 Acelemiz var.

 Hepsine ısmarla.

 - İyi geceler, Binbaşı.

 - İyi geceler, Binbaşı.

 Koyunlara dikkat et!

 Wellington botlarınızı giydiniz mi?

 Amy, seni görmek ne güzel.

 - Neden bize daha önce gelmediniz?

 - Kırkma mevsimi.

 Özür dilerim.

 - Sarhoş kocamı da getirmişsiniz.

 - Hadi ama, daha sarhoş değilim.

 Kesinlikle benim suçum değil.

 - Selam, ben David Sumner.

 - Onu eve getirdim.

 - Barny Hood.

 - Rahip.

 - Karım.

 - Bayan Hood.

 - Merhaba.

 - Lütfen oturun.

 - Barny.

 Louise.

 - Merhaba, Binbaşı.

 Ne içersiniz, sayın rahip?

 Scotch.

 Rahip ve karısı  …gelecek hafta kilisedeki partiye davet etmeye gelmişler, David.

 Davetten ötesi de olacak, değil mi sayın rahip?

 Binbaşı, gizli planımızı açık ettiniz.

 - Paradan söz eden kim?

 - Ben beş diye düşünmüştüm  Kabul.

 Çok teşekkürler.

 Ve vaktiniz olduğunda ikinizi de  …kiliseye beklerim.

 Bu günlerde vakit bulmak biraz zor.

 Kedileri bulmak da öyle.

 Bu arada, Amy, pisi pisini bulabildin mi?

 Hayır.

 En azından kiliseye geleceğinize dair bir umut verin.

 - Evet.

 Ne de olsa senin işin umut değil mi, Barny?

  - Evet, ve inanç.

 Ve hayırseverlik.

 - Teşekkürler.

  - Amy bize neden Wakely'e geldiğinizden bahsediyordu.

 - Yazmak ve düşünmek için.

 - Neden geldiniz?

 Askere alınacaktım.

 - Bize ne iş yaptığınızı söyleyin.

 - Tamam.

 Ben astral matematikçiyim.

 Oh.

 Daha önce hiç duymamıştım.

 Çünkü ben uydurdum.

 Bir içki daha getireyim.

 Gök cisimlerinin olası iç yapıları  ve radyasyon karakteristiklerinin  etkilerini araştırmak için bir burs aldım.

 - Sıkılan var mı?

 - Radyasyon  Bu üzücü bir açıklama.

 Kesinlikle öyle.

 Evet.

 Yeni bir bomba olmadığı sürece sorun yok.

 Sen bir bilim adamısın.

 Bu sorumluluğu reddedebilir misin?

 Yapabilir misin?

 Sonuçta İsa'nınkinden daha fazla kanı akan  krallık olmadı.

 - Montesquieu'dan, değil mi?

 - Oh, gerçekten mi?

 O kim?

 Okumaya değer birisi.

 Bu iyi insanları yalnız bıraksak iyi olur.

 Evet, şey, eve yürümeme izin vermeyeceksin, değil mi Barny?

 Bayan Hood, çok tatlısınız.

 - Paltonuzu getireyim.

 - Tanrı seni sıkıyor mu, Amy?

 Sıkıntı konusunda, Bayan Hood, sorunum Tanrı değil.

 Rahibe çok kötü davrandın.

 Hayır, hayır, hayır, hayır.

 Kötü davranmadım.

 İyi bir insan.

 Ondan hoşlandım.

 - Öyle mi?

 - Öyle.

 Karısı çok çekici.

 Evet, öyle, değil mi?

 Bence yardıma ihtiyacın var.

 David.

 İkili sistem ne?

 Sıfırlar ya da birler  artı ya da eksi.

 İkili dizilerde.

 Hey, bu doğru.

 Sen zeki bir kadınsın.

 Pek aptal değilsin.

 Bazen yardıma ihtiyacım oluyor.

 Ne zaman?

 Mesela şimdi, sanırım.

 Oldu.

 Sorun ne?

 Scutt ya da Cawsey.

 Alt kattaki tüm kapı ve pencereleri kilitledim.

 Bundan sonra hepsini kilitli tutalım, oldu mu?

 Harika.

 Duydun mu?

 Ne?

 Scutt ya da Cawsey.

 - Neden?

  - Yatak odana girebileceklerini kanıtlamak için.

 Buna inanmıyorum.

 Sürekli buralarda olan başka kim var?

 Amy  tüm kapıları açık bıraktık.

 Yani yoldan geçen herhangi biri olabilir.

 Yoldan geçen herhangi biri mi?

 David, tanımadığımız biri eve gelip  kedimizi boğup dolabımıza asmaya karar verdiğini mi söylüyorsun?

 Yoldan geçen herhangi biri mi?

 Cawsey ya da Scutt.

 İşte, Charlie.

 Çok ağır.

 İşte, Charlie.

 Çok ağır.

 Hayatını kazanmak için kötü bir yol.

 Bütün gün onları mı izleyeceksin?

 Çıkıp onlarla konuşsam kendini daha iyi hisseder misin?

 Sanmam.

 Belki de toplanıp gitsek iyi olur.

 Kimse bir yer gitmiyor.

 Neden?

 Bir yıllık kirayı ödediğimiz için mi?

 Bak, Amy  durup dururken onları suçlamayacağım.

 Onları suçlaman gerekmiyor.

 Kedimizin boğulduğundan bahsedip ne tepki vereceklerini görebilirsin.

 Bu ihtimale inanabilirsin, değil mi?

 Tamam.

 Tamam.

 Gidip kedimizin kayıp olduğundan bahsedip  görüp görmediklerini soracağım.

 Tamam, bakalım neye yarıyormuş.

 - Yeterli olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?

  - Değil.

 Belki de karatahtanda onlara bir not yazmak istersin.

 Şey, hoşuna gideceğini düşündüm.

 - Nasılsın?

 - Teşekkür ederim, iyiyim, efendim.

 - İş nasıl gidiyor?

 - İyi, efendim.

 Evet.

 Sigara ister misin?

 Bu Amerikan sigaralarının kokusunu seviyorum, Bay Sumner.

 Bana şu kapan için yardım edebilir misin?

 İçeri almak istiyorum.

 Buradan.

 Şöminenin yanına.

 Sağ ol.

 Amy, dinle.

 Onları hazırlıksız yakalayacağım.

 - Ne zaman?

 - Hemen şimdi.

 Açık mı dursun, kapalı mı, Bay Sumner?

 Şey, bilmiyorum.

 Aç.

 Açabilirsen.

 Özür dilerim, Charlie.

 lsırık, efendim.

 Bunu fark edebiliyorum.

 Dikkatli ol.

 Yaya dikkat et.

 Oldukça tehlikeli bir şey, efendim.

 - Bu güvenlik kilidi, efendim.

 - Tamam.

 Nereye koymamızı istersiniz, efendim?

 Şöminenin yanına koyun.

 Bira ister misiniz?

 - Çok güzel.

 - Oh, afiyet olsun.

 Teşekkürler.

 Şerefe.

 Şerefe, hanımefendi.

 Şerefe.

 Bay Sumner.

 Bir ara bizimle ava çıkmak ister misiniz?

 Ben daha önce pek avlanmadım.

 Ama ateş ettiniz, Bay Sumner?

 Bir ya da iki kere ama bu  O zaman kolay olur.

 Bir denemelisiniz, efendim.

 Trencher yaşayınca dışarıda iyi av oluyor, değil mi, Norman?

 Doğru.

 Doğru, efendim.

 Ne zaman?

 Yarına ne dersiniz, efendim?

 Tamam.

 Teşekkürler.

 Eğlenceli olabilir.

 Hoşuma gitti.

 Teşekkürler.

 Garaj ne olacak?

 Bekleyebilir.

 Sekiz buçuk gibi Wakely'de buluşuruz.

 - Pub'ı biliyor musunuz?

 - Evet, biliyorum.

 Biz işimizin başına dönsek iyi olur, efendim.

 Yardımınız için teşekkürler.

 Önemli değil, efendim.

 Benim tüfeğim yok.

 Ama  bu olur mu?

 Fazla bile, efendim.

 İyi.

 - İçki için teşekkürler, efendim.

 - Teşekkürler.

 - Afiyet olsun.

 - İçki için teşekkürler, efendim.

 Bir şey değil.

 Hey, Charlie, Charlie.

 Bekle, bekle, bekle.

 Kırın, Bay Sumner.

 - Neden?

 Dolu değil ki.

 - Kırın.

 Artık eminsiniz.

 Siz burada durun, Bay Sumner.

 Tamam.

 İşte torbanız.

 Ördekleri sizin tarafa doğru kovalayacağız.

 - Küçükler.

 - Evet.

 Mecbur kalmadıkça ateş etmeyin.

 Ama yakalayamıyorsanız  vurun.

 Tam bu tarafa gelebilirler, efendim.

 - Ya da arkamızdan da gelebilirler.

 - Ama ben kımıldamayacağım?

 Mümkün olduğunca kımıldamadan durun, efendim.

 Biz yayılacağız.

 İhtiyacınız olursa, çağırın.

 Öyle yapın.

 İşte torban, Norman.

 - Onlar bana doğru sür, Charlie.

 - Tamam.

 İyi şanslar, efendim.

 Burada olacağım.

 Kim o?

 David iyi mi?

 İyi.

 Eğleniyor.

 Girebilir miyim?

 Tamam.

 - İçki ister misin?

 - Çok iyi olur.

 Gitmemi istiyor musun?

 Biliyorsun, giderim.

 Hayır.

 Kal ve içkini iç.

 Kediler hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorum.

 Kedileri severim.

 Lütfen git.

 Hayır.

 Çık dışarı !

 Benimle dalga geçme, Amy.

 Lütfen.

 Hayır!

 Hayır.

 Lütfen, Charlie.

 Amy.

 Sana zorla sahip olmak istemiyorum ama yapacağım.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır.

 Amy!

 Hayır.

 Sakin ol.

 Üzgünüm, Amy.

 Üzgünüm.

 Sarıl bana.

 Sarıl bana.

 Hayır.

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Neden dolabı açmadın?

 Başka kedimiz yok.

 Yarın Venner ve Scutt'ı kovacağım.

 Çok yaşa, kaplan.

 Neden?

 Çünkü bugün beni kazıkladılar.

 Evde oturup bekleyene de hizmet ediyorlar.

 Ne?

 Hiç.

 Onlara daha önce kedi hakkında bir şey demiş olsaydın 

- bunların hiçbir olmayacaktı.

 - Sakin ol.

 - Hiçbiri.

 - Sakin ol.

 Sakin ol.

 Sen o çocukça numarayı yapıp benim geçeği öğrenme şansımı yok etmeseydin bir şey diyecektim.

 - David, ben

 - Bitirmedim.

 - Beni zorladın ve bu hiç de iyi olmadı.

  - Zorlamadım.

 Sen ne zaman büyüyeceksin?

 Çalışıyorum.

 Şey, biraz geç kaldın.

 Benim elimde sütle aptal gibi görünmeme sebep olacağına neden ona sormadın?

 Sen bir korkaksın.

 - Hayır, değilim.

 - Ve ben de bir korkağım.

 Bu kadar basit.

 Hayır, değilim.

 Çalışma odana saklandığın için seni suçlamıyorum.

 Yapmıyorum-

- Seninle beraber ben de saklanmak istemiyorum.

 Artık yapamam.

 Tamam.

 Sakin ol, sakin ol, sakin ol.

 - Hepiniz kovuldunuz.

 - Pardon, efendim?

 Çalıştığınız süreyi not ettim  ve boşa harcanan zamanı çıkardım.

 - İşte.

 Hepsi burada.

 - Neden, efendim?

 Neden kovulduk?

 Sizin çalıştığınız gibi çalışmıyor olabiliriz, efendim  - Beni dinleyin.

 - Efendim, yani, neden?

 Kovuldunuz çünkü buralarda olmanızı istemiyorum.

 Gitmenizi istiyorum.

 Hemen.

 Yeterince açık mı?

 Sürekli çalıştık, efendim.

 Yeterince açık, efendim.

 Norman.

 İnsanlara iyi davranıyorsun.

 8:00'de kilisede olmamız gerekiyor.

 Amy ve David Sumner'la tanışmanızı istiyorum.

 - Merhaba.

 Tanıştığımıza sevindim.

 Kocam.

  - Merhaba, Bay Sumner.

 Merhaba, Amy.

 Geldiğinize sevindim.

 Size yerlerinizi göstereyim.

 Merhaba, sayın rahip.

 Nasılsınız?

 - Buraya oturun, lütfen.

 - Teşekkürler.

 - Sanırım buradan rahatça görebilir.

 - Burası iyi.

 Bir içki ister misiniz?

 Tamam.

 Teşekkürler.

 Umarım gösteriyi beğenirsiniz.

 Teşekkürler.

 Cesur ol.

 İyi akşamlar bayanlar ve baylar  …geleneksel toplantımıza hoş geldiniz.

 Eski tanıdık yüzleri görmek çok güzel.

 Ve çok da eski olmayanları da.

 Geceyi rahibimiz Barnard Hood açacak.

 Sizin rahibiniz, bayanlar ve baylar.

 Çok teşekkür ederim.

 Ve şimdi bayalar ve baylar, meşhur gazete numaram.

 Geçen yıl yırtmıştın, Barny!

 Evet, ve gelecek yıl da yırtabilirim, Tom.

 İşte, bayanlar ve baylar  Çok basit bir numara.

 Gazeteyi ortadan yırtıyorum.

 Bir daha.

 Kendime doğru kıvırıyorum.

 Müzik, lütfen.

 Dikkatle açıyorum.

 Bir daha yırtıyorum.

 İşte oldu.

 Bir kez daha kendime doğru kıvırıyorum.

 - Beğendiniz mi, Bayan Johnson?

 - Evet, sayın rahip.

 İyi bir numara, değil mi?

 Her gece ayna karşısında çalışıyorum.

 Ve açmaya başlıyoruz.

 - Bunu yapmak her zaman hoşuma gidiyor.

 Atladığım   - Merhaba, David.

 yerleri okuyabiliyorum.

 Selam.

 Sigara içer misin?

 Ve görüyorum ki, yırtılmamış.

 - Hayır.

  - Ne?

 - Burada sigara içme.

 Ve göreceksiniz ki, bu da yırtılmamış.

 Özür dilerim, bayanlar ve baylar.

 Ama sanırım  hiç yırtılmamış olduğunu göreceksiniz.

 - Merhaba, Henry.

 - Merhaba.

 Biraz yürümek istiyorum.

 - Koluma girer misin?

 - Şimdi, bayanlar ve baylar  en büyük numaram  Karşınızda boş bir bardak var.

 Şimdi bu bardağa süt dolduracağım.

 Viskiyle daha iyi olmaz mı, rahip?

 - Hiçbir şey viskiyle daha iyi olmaz.

 - Ben olurum.

 Sen hayatın boyunca çalışmadın, Tom.

 Şimdi bayanlar ve baylar, kakao tenekesini açıyorum.

 Ve bardağı dikkatle  tenekeye koyup kapağını kapatıyorum.

 Değneğimi alıp sihirli sözcükleri söylüyorum  Tenekenin içinde  süt dolu bir  bardak olduğunu görüyoruz.

 Yaşa Barny!

 Seni buna alıştırabilseydim, Tom, işte bu tam bir mucize olurdu.

 Çok teşekkürler.

 Teşekkürler, Binbaşı.

 Sırada, bayanlar ve baylar  - Gitmek istiyor musun?

 - Evet.

  Rigoletto operasından Caranome aryasını söyleyecek.

 Baba?

 Janice.

 Bahçeye çıktı.

 Sonra da Henry Niles'la gitti.

 Onu tutuyordu, baba.

 Dokunuyordu.

 John Niles.

 Sorun ne, Tom?

 Benimle gel.

 Her yerine dokunuyordu.

 Elleri her yerindeydi.

 Korkma, Henry.

 - Onu bulacağım.

 - Hayır.

 Çocuklar Janice'i bulsun.

 Gerisi bekleyebilir.

 Daha önce kimseyi öptün mü, Henry?

 Hayır.

 Arkadaşların onu bulsun.

 Ben pub'da bekleyeceğim.

 Hepsini yanına al!

 Beni öpmek ister misin?

 Hadi.

 Bulun onu!

 Lütfen herkes ayağa kalksın.

 Gözlerimizin önünde ışıklar sönerken  ve Tanrı, kutsal bakire ve tüm azizlerin  …huzurunda-- Sonsuz ateşle cezalandır şeytanı.

 Onunla kalacaksınız  tövbe etmezseniz.

 - Janice?

 - Janice!

 - Amin.

 - Amin.

 - Gitmeliyim.

 - Hayır.

 Hayır, canını yakabilirler.

 - Janice!

 - Buraya gel!

 - Neredesin, Janice?

 - Henry!

 Janice!

 Nerede olduğunu bilmiyoruz.

 Tüm kasabayı aradık!

 - Aramaya devam edin.

 - Sis çöküyor.

 Toplantı salonunun önünde park etmiş kamyonlara falan baktınız mı?

 - Bakın o zaman!

 - Ben de onunla gideceğim, baba.

 - Janice?

 - Janice!

 Janice!

 Eve neredeyse vardık sayılır.

 Yardım edebilir miyim?

 David!

 Tanrım!

 Duramadım.

 - Oh, Tanrım, David!

 - Sakin ol.

 Tamam.

 Anahtarları al.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 David, onun Henry Niles olduğunu biliyor musun?

 Onu burada istemiyorum.

 Yaralı.

 Onu evimde istemiyorum.

 Peki.

 Sen üst kata git.

 Yat.

 Duş al.

 Ama çık buradan.

 Doktor gelene kadar burada kalacak.

 Ne demek, onu evimde istemiyorum?

 - David, Kimseyi bulabildin mi?

 - Hayır!

 Doktoru denedim.

 Evde değil.

 Kimse cevap vermiyor.

 Pub'ı arayacağım.

 - Wakely Arms.

 - Alo, ben David Sumner.

 Hayır.

 Hayır, yok.

 Geldiğinde Trencher'ın çiftliğini aramasını söyleyin.

 Henry Niles burada.

 Tamam.

 Amerikalı Allsopp'u arıyordu.

 Arabayla Henry Niles'a çarpmış.

 Trencher'a götürmüş.

 Şişe.

 Bir tane daha.

 Norman'la ben gidelim, Tom.

 Amerikalıyı tanıyoruz.

 - Janice'ımın nerede olduğunu öğrenmek istiyorum.

  - Biz buluruz, Tom.

 Riddaway seninle kalacak, Tom.

 Kalırım.

 - Henry Niles burada mı?

 - Bir dakika.

 Doktor sizinle mi?

 - Niles'ı görmek istiyoruz.

 - Neden?

 Sorun ne?

 Uyan!

 - Uyan!

 - Bize uyuyor numarası yapma.

 Hadi!

 - Hey, bir dakika.

 - Hadi!

 Hadi!

 O yaralı.

 Kaburgası kırılmış olabilir.

 Oh.

 Üzgünüm, efendim.

 Janice Hedden'ın nerede olduğunu söylemezse kırık bir kaburgadan fazlası da olacak.

 - Janice Hedden'a ne oldu?

 - Yanında götürdü.

 Janice Hedden'a ne yaptın, seni pis sapık?

 Şuna bak.

 Janice Hedden'a o pis numaralarını yapmış.

 Onu götürdü, ve elleri kızın üstünde görülmüş.

 Kız kaçtı, o da peşinden koştu ve şimdi kız kayıp.

 - Bakın, endişenizi anlıyorum  - Sen  Dokunma ona!

 Yapma.

 Dokunma bana!

 Bu seni ilgilendirmez, hiçbir zaman da ilgilendirmedi.

 Bu tamam.

 Ama ona vuramazsınız.

 Dinleyin, Bay Sumner  …buraya bu kahrolası manyağı almaya geldik.

 Ve alacağız  ya sizin yardımınızla, ya da yardımınız olmadan.

 David, dur!

 Hey, dinle.

 Dinle, Henry, bu gece Janice Hedden'ı gördün mü?

 Elbette gördü.

 Beni dinlemiyor musun?

 Ona o pis numaralarını yaptı.

 Sakin ol.

 Henry, beni dinle.

 Bu gece Janice Hedden'ı toplantı salonundan çıkardın mı?

 Beni dinle.

 Lütfen.

 Baylar, o savunmasız durumda.

 Bakın ona.

 Bir sineğe bile zarar veremez.

 Burada dikileceğinize Janice Hedden'ı arasanız iyi olur.

 Anlıyor musunuz?

 Tamam.

 Biz Janice'ı bulacağız, sen de doktoru.

 Onu burada karımla yalnız bırakmayacağım.

 - Savunmasız durumda dediğini sanmıştım.

 - Evet.

 Onu karınla yalnız bırakamazsın.

 Oh, bu farklı, öyle mi?

 Bak-- Bak, dostum.

 Doktor ve polis gelene dek burada benimle kalacak.

 - O benim sorumluluğumda.

 - Senin sorumluluğunda mı?

 - Evet, öyle.

 - Neden?

 Burası benim evim.

 Tamam, hadi.

 Hadi.

 Gidelim.

 Hadi.

 Polis birazdan burada olur.

 Ne dedi p*ç?

 Konuşmadı.

 Neden konuşturmadınız?

 Oraya bu yüzden gittiniz!

 - David.

 - Gidip kahve yapsana.

 Niles'ı istiyorum!

 Giriyorum.

 - Lütfen, David.

 Durdur onları.

 - Korkma.

 Sağlam.

 Giremezler.

 Ne hissettiklerini biliyorum.

 Kaybolan benim çocuğum olsaydı ben de aynı şeyi hissederdim.

 Amy, sen yat, olur mu?

 Hadi git.

 Ben bunu halledebilirim.

 Bana Niles'ı ver!

 Hey!

 Hey, kes şunu!

 Beni dinleyin.

 Hemen durmazsanız, Tanrı şahidim olsun hepinizi dava edeceğim!

 Tamam, yeterince eğlendiniz.

 Size bir şans daha tanıyacağım.

 Hemen dağılmazsanız, büyük bir sorun çıkacak.

 Ciddiyim.

 - Chris!

 - Hadi.

 Artık işbirliği yapacaklar.

 Yukarı çık Korkma.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Pencereyi tamir edeceğim.

 - Sence gitmeli miyiz, Norman?

 - Neden?

 Niles'ı alacağız.

 Söylüyorum sana, alacağız.

 O zaman, neden duralım ki?

 Onun gibi bir hayvanın yaşamaya hakkı yok.

 Tom, ben arka tarafa geçip pencereden gireceğim  ve Niles'ı çabucak alıp çıkacağım.

 Geri kalanlar ortalığı karıştırsın.

 Sizin neyiniz var?

 O pisliği istiyoruz, Bay Sumner.

 - Yaklaşmayın dedim!

 - O herifi istiyorum!

 Hadi.

 Bak, seni aptal Yanki.

 Birinin canı yanmadan Niles'ı bize ver!

 Hadi.

 Yukarı.

 Gençken birçok şeye tahammül ettim.

 Onu orada bırakamazsın.

 Ama bu kadarı yeter.

 Hayır!

 Ya bir ce3vap alacağım, ya da kanını!

 Nereye gidiyorsun?

 Niles'ı onlara ver.

 Bunu istiyorlar.

 Sadece onu istiyorlar.

 Niles'ı onlara ver, David!

 - Onu öldürürler.

 - Umurumda değil.

 Onu dışarı yolla, yoksa evini-- Çıkar onu!

 Gerçekten umurunda değil, öyle değil mi?

 Hayır, değil.

 Cawsey!

 Buraya gel!

 Kamyonda daha viski var!

 Hayır, umurumda.

 Burası yaşadığım yer.

 Ben buyum.

 Bu eve bir şey olmasına izin vermeyeceğim.

 Korkma.

 Yukarı çık.

 - Güzel!

 - Lütfen beni yalnız bırakma.

 Söylediğimi yap.

 Çık buradan!

 David?

 Benim, Binbaşı Scott.

 - Gelin.

 - Teşekkürler.

 Sonunda düşman hattını geçmişsin.

 Sen onları merak etme.

 Dağılmalarını söylerim.

 Daha erken gelemediğim için üzgünüm.

 Evet, ben de.

 Bütün camlarımı kırıyorlar.

 David, Janice Hedden kayıp.

 Tom endişeden çıldırdı.

 Hepsi sarhoşlar.

 Biliyorum, ama sen burada kanunsun.

 Sadece öldürmüyorum.

 Besliyorum da.

 Ben onları hallederim.

 - David!

 - Geldiği yerde daha çok var.

 Tom, aptalca davranıyorsun, öyle değil mi?

 İnsanların camlarından içeri bir şeyler fırlatıyorsun.

 Aklını başına toplamalısın.

 Onlara Niles'ı istediğimi söyle yoksa girip kendim alırım!

 O silahı bana verip defolun buradan.

 Bu bir emirdir.

 Ya Janice ne olacak?

 Seninkilerden biri değildi.

 - Janice'imi aldı.

 - Dinle, Tom.

 Bela istemiyoruz, değil mi?

 Henry Niles'ı içeri tıkmış olsaydın hiç bela falan olmayacaktı.

 Emma'mı tıkarken hiç beklemedin!

 Kahretsin, Hedden.

 Ver şu silahı bana.

 Kahretsin, Binbaşı.

 Bırak!

 - David!

 - P*çler!

 P*çler!

 Sizi p*çler!

 David, telefon et!

 Herhangi birini ara!

 Lütfen birilerini ara!

 David!

 Ara!

 - Bu gece telefon yok.

 - Hatlar kesik.

 Işıkları yak.

 Hadi.

 Kimsenin öleceğini tahmin etmemiştim, Norman.

 Evet.

 Bu çok kötü.

 Artık hepimiz bu işin içindeyiz.

 - Suç ortağı olduk.

 - Kanun böyle.

 Henry Niles!

 David, Niles'ı ver onlara.

 İstedikleri o.

 Onları bu evin dışında tutacağım.

 Lütfen!

 Beni dinle!

 - Hadi!

 - Kapa çeneni.

 Kapa!

 Onları dışarıda tutabilirim.

 Korkma.

 Birileri gelecektir.

 - David!

 - Kes şunu!

 Binbaşı Scott gibi mi?

 David, onları nasıl dışarıda tutacaksın?

 - Tutabilirim.

 - Nasıl?

 Dışarıda beş kişi var.

 - Biliyorum.

 - Silahları var!

 Olduğunu biliyorum.

 - Tatlım, yaptığımın farkındayım.

 - Kahretsin, David!

 - Sen onlara Niles'ı vermezsen, ben veririm!

  - Oh, hayır, yapamazsın.

 Pencerelerinizi patlatacağız!

 Bu benim sorunum.

 Işıklar.

 Üst kata çık ve ışıkları yak.

 Onlar beni göremez ama ben onları görebileceğim.

 Git hadi.

 Hayır.

 Hayır, yapmayacağım.

 Git.

 Kahretsin!

 Kımılda!

 Yürü!

 Seraya koşuyor!

 Norman!

 Charlie!

 Serada!

 Tek başına ne yapacaksın?

 İpimiz var mı?

 Sana diyorum.

 İpimiz var mı?

 Hayır.

 Sana  Pencereden çıkmanı öneririm.

 Ve ayrıca üst kattaki tüm ışıkları yakmanı öneririm.

 - Telimiz var mı?

 - Sana yardım etmeyeceğimi söyledim.

 Anlıyorum.

 Niles'ı eğlendirsene.

 Norman!

 Chris!

 Kim o?

 Neredesin?

 Düştüm!

 Haklısın, seni pislik!

 Bu bisikleti boğazına dolayacağım!

 Aşağıda görüşürüz!

 Bırak gireyim Niles'ı istiyorum!

 David, her yerdeler.

 Ne yapacağız?

 - David!

 - Amy.

 Amy.

 Amy.

 Kapıyı aç ve Niles'ı alalım.

 Sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim.

 Lütfen, aşkım.

 Orada bekle.

 Geliyorum, Charlie.

 Bekle.

 Bekle, Tom.

 Hayır, David!

 Sakin ol, Tom.

 Hadi, Tom!

 Bekle bir dakika.

 Çıkar beni, David!

 David, bundan bıktım!

 İstediklerini vermezsen ben gidiyorum.

 Bırak beni.

 Git.

 Git.

 Git hadi.

 Hayır!

 Orada kal ve söylediğimi yap.

 Yapmazsan boynunu kırarım.

 Daha mermin var, Tom.

 Hepsine yetecek kadar!

 - Sadece Niles.

 - Dinle  Kapıdan ateş edemez.

 Seni pis Yanki p*çi!

 Beni dinle.

 İçeri girerlerse ne olur, biliyor musun?

 Hepimizi öldürürler!

 Artık geri dönemezler.

 Bunu anlıyor musun?

 İçeri girerlerse öldük demektir.

 Sağ ol, tatlım.

 Burada kal.

 - Cawsey, buraya gel!

 - Neredesin?

 - İçeri girebilir misin?

 - Evet, sanırım.

 Silahtan saklanıyorlardır.

 İçeri gir ve gidip kapıyı aç.

 Hey.

 Tom'un bana ateş etmesine izin vermeyin.

 Etmeyecek.

 Orada olacağım.

 Bayan Sumner, Burada sizin için bir şey var.

 Bakın.

 Onu görüyor musun?

 Dışarı !

 Dışarı !

 Bırak.

 Kımıldarsan boğazını keserim, o*ospu çocuğu.

 Diğer elini ver.

 Hadi.

 Benim suçum değildi, efendim.

 Venner ve Hedden yaptılar.

 Karınızın peşindeydiler.

 Canınızı yakıyor muyum, Bay Scutt?

 - Boynum camın üstünde.

 - İyi.

 Umarım boğazınızı kesersiniz.

 Çık dışarı!

 Amy, buraya gel.

 Çıkar beni buradan!

 Tom!

 - Bekle.

 Güzel.

 - Kafama dikkat et.

 Kımıldama.

 İşte böyle.

 Yukarı çık.

 İşte.

 David!

 David!

 Hayır!

 David!

 David!

 Hayır!

 Hayır!

 David!

 Hayır!

 Tavan arasının kapısını aç.

 Hadi.

 Hadi.

 Tom!

 Kapıyı aç yoksa seni paramparça ederim.

 - Seni p*ç.

 - Tamam.

 Tamam.

 Sakin ol.

 Nerede o?

 Onu göremiyorum.

 Kapıyı aç!

 Daha fazla su!

 Norman, Tom!

 Buraya gelin!

 - Yakaladım!

 - Dayanır.

 Sırık nerede?

 Hadi.

 Önden geldiklerini görürsen bağır.

 Charlie, buraya gel.

 İşte yine başladık!

 Devam et; Norman!

 Bir daha yap!

 - Tom!

 - Biraz sağında.

 Dikkat et.

 Müzik çalıyor.

 - Silahı bana ver.

 - Yoldan çekilin.

 İçeri giriyorum.

 Silahı ona doğru tutarsan sana yaklaşamaz.

 Yakaladım seni, Tom!

 Sorun ne, Tom?

 Sen öldün!

 Seni öldüreceğim!

 İçeri gelme.

 Sakın içeri gelme.

 İyi akşamlar, Bay Sumner.

 Hadi!

 Hadi.

 Silah boş.

 Öyle mi?

 Çekip göstersene.

 Çok zamanım var, Bay Sumner.

 David, sana ihtiyacım var!

 Charlie!

 Hayır!

 Uzak dur!

 Hayır!

 Hayır!

 Hayır!

 Onu alt kata indir, Charlie.

 Uyut onu.

 Hazır olduğumda seni çağırırım.

 Yap şunu, Charlie.

 Hayır, Charlie!

 Tanrım!

 Hepsini hallettim.

 Amy?

 Silahı al.

 Amy  Silahı kullan, Amy.

 Tamam.

 Tamam mı?

 Sen iyi misin?

 Eve nasıl döneceğimi bilmiyorum.

 Sorun değil.

 Ben de bilmiyorum.

||


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar