Print Friendly and PDF

Translate

Ajan (2015) Spy

|

 119 dk

Yönetmen:Paul Feig

Senaryo:Paul Feig

Ülke:ABD 

Tür:Aksiyon, Komedi, Suç

Vizyon Tarihi:12 Haziran 2015 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca

Oyuncular

Jude Law

Raad Rawi

Melissa McCarthy

Jessica Chaffin

Miranda Hart

Özet

Susan Cooper CIA'de masa başı çalışan bir analisttir. Cooper aynı zamanda en kritik görevlerin başarıyla sonlandırılmasını sağlarken adı gizli kalan bir kahramandır. Partneri Bradley Fine ile iyi bir ikili olmuşlardır ancak son görevlerinde Bradley ile kurumun bir başka gözde ajanı olan Rick Ford'un kimliklerinin ifşa olur. Ölümcül silah ticareti yapan tehlikeli bir şebekenin dünyasına sızarak yol açacakları felaketi önleme görevi Susan Cooper'ın olur. Cooper masa başından ilk kez sahaya adım atacağı bu görevde, içindeki tüm potansiyeli açığa çıkaracak ve fark etmediği yeteneklerini keşfedecektir.

Senaristliğini ve yönetmenliğini Paul Feig'in üstlendiği komedi-macera türündeki yapımın başrolünde Melissa McCarthy yer alırken kadroda kendisine Jude Law, Jason Statham, Rose Byrne ve Morena Baccarin eşlik ediyor.

Altyazı

VARNA, BULGARİSTAN

Hanımlar.

  Baccarat.

  Çok şıkmış.

  Tihomir.

  Telefonu kapat.

  Bradley Fine.

  - Onur duydum.

  - O onur bana ait.

  Bomba nerede söyle.

  - 10 saniyen var sonra öleceksin.

  - Bak sen.

Adamlarımla bombayı sakladıktan sonra geride kalan bütün tanıkları temizlemiştik.

Sonra ben de temizleyenleri temizlemiştim.

  Yani o küçültülmüş, taşınabilir tehlikeli nükleer bombanın   nerede olduğunu bilen tek kişi benim.

  Bana kalırsa 10 saniyeden daha fazla vaktim var derim ben.

  O zaman ben de hemen konuşmaya başlasan iyi olur de  Ebesinin ya!

  Aman Tanrım!

  Ne diye öldürdün adamı?

  Bilerek yapmadım ki.

  Polen kaynıyor burası.

  İnanamıyorum, ilacını almadın mı yoksa?

  - Uçakta unuttum.

  - Sabah demedim mi ben sana   fazladan ceketinin cebine de koymuştum.

  Koydun mu?

  Harika ya.

  Sıçtık.

  - Sağ ol.

  - Olmaz.

  Sorumluluk ben de bu sefer   az önce burnunu çektiğini duydum ama hiçbir şey yapmadım bu bilgiyle.

  Bütün suç benim tamam mı?

  Üzerine doğru gelen 3 kişi var.

  Hemen arka kapıdan çık.

  Hadi.

  - Kimse var mı?

  - Evet, köşeden gelen 1 kişi var.

Arkandan gelen 3 kişi kapıdan giriyor şu anda.

Arkanı kolla!

  - Yuppi!

  - Oley!

  Keşke daha çok kurşun getirseydim.

  Hep avuç avuç yediğim çikolata parçacıklarından sanmıştım.

  Ama bu seferkinin tadı başka türlü söylenemez.

  Fare boku gibiydi.

  Biraz daha sessiz olabilir misiniz lütfen?

  Tavan arasından yine sesler geliyor gördüğün gibi.

  Üzgünüm ama pastanın üstünü boka bulamışlar.

  - Sola mı döneceğim?

  - Hayır.

  Sağa dönüp tünele gireceksin.

  Sağdan gelen bir kişi var, arkasında da bir sürü adam.

  - Aferin kızıma.

  - Hadi canım sende.

  Arkana dikkat et.

  Ramak kalmıştı Fine.

  - Kimmiş bakalım en beceriklisi?

  - Sensin.

  Ah Bradley, beceriklisin, hem de en beceriklisisin, aklım almıyor resmen.

  Aferin Bradley.

  Aman Tanrım!

  Eğil!

Güzel hamleydi Fine.

  Vücut çalışma karşılığını vermiş.

  - Fark ettin mi?

  - Evet, kalçaların biraz   küçük görünüyordu da.

  Sportif anlamda konuşursak tabii.

  O kadar da tuhaf görünmüyordun ama.

  Sussana kız!

  - Düz mü devam edeceğim?

  - Hayır, merdivenlerden yukarı çık.

  İlk basamakta küçük bir arkadaş çıkacak karşına.

  - Sağ olasın.

  - Yukarı çıkabilirsin artık.

  Yürü hadi.

  - Aman Tanrım, fareler uçuyor!

  - Susun biraz ama ya!

Pekala Fine, kapının arkasında bekle.

Oraya doğru bir koruma yaklaşıyor.

  Ben işaret verince.

  Beklemede kal Fine.

  3.  2.  1.  Şimdi!

  Tüh ya, kapıyı çalmadım mı yoksa?

  Saçlarımı yoluyorlar!

  Hiçbir şey göremiyorum!

  Ne demek bir şey göremiyorsun?

Bir şeyim yok.

  Araçlı korumalar geliyor!

  - İskeleye git.

  - İskele.

  Harika bir fikir.

  Boyanov'ın botu en sondaki.

  Anahtar falan yok Coop.

  Panel solda, dümenin altında.

  Düz kontak yapabilirsin.

  Kablolara uzanamıyorum.

  Tamam o zaman, kafanı eğ ve kulaklarını kapat.

  - O güzel sesini nasıl duyacağım ya?

  - Şirinlik yapmayı kes de kafanı eğ.

  Koordinatları veriyorum: 43.

 16547, 27.

 94654.

  Hemen ateş edin!

Ramak kalmıştı.

  İyi atıştı Coop.

  Öpebilirim seni şu an.

  Ağzım açık karışlarım seni.

  Dönünce yemekler benden.

  Harika işti Coop.

  Kuru temizlemeden kıyafetlerimi al sana zahmet.

  - Arabamı da getir az.

  - Tabii, ne demek.

  Bir de bahçıvanımı kovmak istiyorum.

  Çim biçme makinesiyle fıskiyenin üzerinden geçip duruyor.

  - Yerime kovar mısın benim için?

  - Olur olur.

  Lafı bile olmaz, seve seve yaparım.

  Cansın sen.

  Sonra görüşürüz dostum.

  Zavallı Jaime.

  Demek istediğim Jaime  Çocukların mı bunlar?

  Çocukların mı?

  Evet, benim çocuklarım.

  Gözlerini kapatmak istiyorum.

  Direkt gözüme bakıyorlar.

  Lütfen kovma beni.

  Hayır Jaime, öyle bir şeyi asla yapmam.

  Seni teftişe geldim buraya.

  Jaime.

  Yok mu şu çim biçme makinesi  Çim biçme makinesine gidelim bakalım.

  Senden iyisi yok Susan.

  <b>Çeviri: hasangdr & x@nder Ne kadar da lezzetli görünüyorlar.

  Eleştiride bulunmak için konuşmak istemiyorum ama hiç yumuşak değilmiş bu.

  Coop, el bezini çiğniyorsun.

  Ağzımı temizliyordum da.

  Böyle aptal bir yere getirmek zorunda mıydın beni?

  - Ne kadar da pinti bir adammışsın.

  - Burger King'de bütün masalar doluydu.

  Affedersiniz.

  Gallagher ile yemek yiyorum da.

  Meyvelerinizi saklayın!

  Çok komiksin.

  Tam yerinde yaptın espriyi.

  Senin kadar komik değilim Süper Cooper.

  Önümüzdeki başarılı görevlere.

  - Çok yaşasın takımımız.

  - Çok yaşasın takımımız.

  - Düşünüyordum da  - Dinliyorum.

  Sen olmasan bu işi yapamazdım.

  Bu yüzden özel bir şey almayı düşünüp duruyordum sana.

  Adamı kalpten götürürsün sen Fine.

  - Vay be, bu  - Deli pasta kolyesi.

  - Pastayı çok seversin ya sen.

  - Harika bir kolyeymiş be.

  Pasta yapabiliyorum ya.

  Anladım şimdi.

  Artık pastayı takabilirsin boynuna.

  Normal kolyeleri sevmediğimi nereden biliyorsun?

  - Bakmadan duramıyorum şu an.

  - O da bana bakmadan duramıyor.

  Düşünsene, taşlı bir yüzük falan çıkıyormuş içinden, nasıl da tuhaf olurdu.

  "Taşlı yüzük değilmiş ama.

  Olamaz!

 " Sonra "Seninle evlenmek istemiyorum ki.”

 demek zorunda kalırdım.

  Hele ömrümün sonuna kadar   o kaslı kollarının sırtıma Nivea çalmasını hiç istemiyorum.

  3 çocuğumuzun olmasını falan.

  Karen, Tommy ve Billy'e çıkın odadan diye bağırışını.

  Çenelerinin, mavi gözlerinin, o kocaman ağızlarının   sana çekmesini hiç mi hiç istemiyorum.

  Hayır, ben almayayım.

  Sonra ben  Takabileceğim bir mücevher versen olmaz mıydı falan diyormuşum.

  - Takmayacak mısın?

  - Takacağım.

  - Sonraya saklıyordum.

  - Tak hadi.

  - Şuna bak ya, tam bir  - Ayarlanabilir ip o.

  Ayarlanabilir ipi varmış aynen.

  Başka takılarda bulamazsın bunu.

  - Aynı sen ya.

  - Öyle mi?

  İyiymiş bak.

  Kadının içi gitti bak.

  Cidden, kulaklıktan seni dinlemesem hiçbir şey yapamam.

  Ben de senin yaptıklarını yapamazdım.

  - Beni ajan olarak düşünsene bir.

  - Yok daha neler!

  - Sahada?

  - Evet.

  - Elinde silahla bir de?

  - Daha neler.

Merhaba teröristler.

  Ayyy!

Aha kendimi vurdum!

Sizi vuracaktım ya kendimi değil.

  Kesin bunları söylerdim.

Merhaba teröristler.

  Ayağınızı denk alın.

Yoksa sizi çikolatalı pasta yaparım ha!

Çikolatalı sevmiyor musunuz?

  Tamam o zaman, vanilyalı yaparım.

  Asla ajan olmama izin vermezlerdi.

  Ajan gibi giyinemem bile ben.

  Şu kıyafetinin kesimine bir bak.

  Bütün her şey cuk oturmuş ama benimkisi ise geniş geniş, sarkmış balkabağı gibi.

  Etiketi bile yok baksana.

  Etiketi bile yok.

  Annem dikmiş galiba.

  Tamam, dur.

  Yeter konuştuğun.

  Sus, tamam.

  - Fazla yüklenme kendine.

  - Peki.

  Harika bir takımız biz.

  Bu yüzden birlikte çalışıyoruz.

  - Evet.

  - Yaklaş bakalım.

  Yaklaş.

  Daha yakına.

  Gözün mikrop kapmış galiba.

  - Ne?

  Bir şey yoktur.

  - Hemen şurası işte.

  Kedi kumunu temizledikten sonra gözlerini yıkamadın mı?

  Kedim yok ki benim.

  - Nereden çıkardım ya bunu?

  - Bilmiyorum.

  Bir tane kedi al bence.

  İyi arkadaş oluyorlar.

  Silahın en yüksek teklifi veren kişiye verileceği bilgisi geçti elimize.

  Boyanov'ın haricinde başka biri daha nükleer bombanın nerede olduğunu biliyor.

  Muhtemelen o kişi kızı Rayna'dır.

  Güvendiği tek kişi, kızıydı.

  Ne oldu öyle Cooper, gözün mikrop mu kaptı?

Kalk git evine.

  Herkese bulaştıracaksın.

  - Söylemiştim ben.

  - Bir şeyim yok.

  Mikrop falan kapmadı efendim.

  Alerjik bir reaksiyon geçiyorum sadece.

  Benim de iğrenç çocuk hastalıklarına alerjim var.

  Yanıma yaklaşayım deme.

  - Özür dilerim.

  - Her neyse, sen haklısın.

  Boyanov öldükten sonra, Rayna, Varna'ya DSK bankasındaki bir kiralık kasaya gitti.

  - Bilgi de elimize o gece geçti.

  - Kız hakkında ne biliyoruz?

  Dosyasını çıkartayım hemen.

  Sıkıştı.

  Çok sıcak zaten burası.

  Gidip dosyayı çıkartayım ben.

  Git buradan be, mikrop kapmış gözlerine değen ellerinle klavyeme dokunma.

  Hazır dokunmuşken o gözlerinle ağzıma doğru ağla bir de.

  - Gerçekten alerjik bir reaksiyon.

  - Geç otur yerine.

  Ben yaparım.

  Tamam, gidip oturayım ben.

  Rayna Boyanov.

  Oxford uluslararası hukuk birincisi.

  10 yıldan beri Londra'da yaşıyormuş.

  Birçok terör örgütü lideriyle iletişim halinde olduğunu biliyoruz.

  En çok konuştuğu ise Solsa Dudaev.

  El-Kaide'nin desteklediği Çeçen Şehitleri Birliği'nin lideri.

  Elimizde, bombayı, BM genel kurulunun olduğu hafta   New York'a getirmesini sağlayacak araç gereci olduğuna dair sağlam kanıtlar var.

  Çoktan hazırım ben.

  Kaynaklarımızdan birisi Sofia dışında bir evi olduğunu söylüyor.

  Yakala onu.

  Eşyalarımı al Coop.

  Tanrı aşkına Cooper, gözlük neyin bir şey tak yüzüne.

  O gözüyle büyü yapan çingene gibi görünüyorsun şu an bana.

  Anladım.

  Halledeceğim.

  Tamamdır.

  - Fine?

  - Merhaba Süper Cooper.

  Bu konuda tuhaf bir şeyler var.

  Bazı kısımlarında yani.

  Rayna'nın yerini belirten istihbarat   kolay ele geçmiş gibi geliyor.

  Doğru gelmeyen bir şeyler var bana.

  Rayna'yı hapse atıp bombayı ele geçirince doğru gelecektir.

  Evet, öyle olacaktır.

  Ama ne bileyim, bütün hislerim yanlış bir şeyler olduğunu söylüyor.

  Hadi ya?

  Canını sıkma sen, bir planım var çünküi.

  Birlikte, hep başarısızlıkla sonlanan bu görevlere bir son vereceğiz.

  Mutlu sona ulaşacağız.

  Ciddi misin sen?

  - Ne?

  - Ne ne?

  Ciddi miyim?

  Sen yok musun?

  Şakacı şey seni.

  Hemen de düştün!

  Yüzünün halini görmeliydin.

  Tıpkı  Yanlış anladıysan özür  Dileme.

  Hayranım sana ya.

  Hayranım sana mı dedi?

  Flört edermişcesine  "Sana o kadar hayranım ki, şimdi gömleğimi çıkartıp   seni baştan çıkartacağım.”

 mı dedi?

  - Hayır.

  Beni yatak odasına ancak yatağını tamir etmem için çağırır.

  Çok aptalım yeminle.

  Şarabından birkaç yudum alabilr miyim?

  Çok yağlıdır.

  Sana da bir bardak söyleyebiliriz bak.

  Benim bardağımdı ama o.

  Hayatım felaket resmen.

  - Hayır değil.

  - 40 yaşındayım, tek başıma yaşıyorum.

  3 yıl önce, Jerry'den ayrıldığımdan beri   doğru düzgün bir ilişkim bile olmadı.

  - Jerry adinin önde gideniydi.

  Öğretmenliği bırakıp CIA'e geçtiğimde her şeyin farklı olacağını sanmıştım.

  Mükemmel bir ajan olacağımı düşünmüştüm.

  Eskisi gibi sıkıcı bir insan olmakla kaldım.

  Ne olursa olsun, her zamanki gibi zeki bir insansın.

  Çok heveslisin.

  Dur seni güldüreyim biraz.

  Yeğenim çok sever bunu.

  Tamam, sağ ol.

  Yeğenin 3 yaşında değil miydi?

  Hep aynı suratı yapıyorsun ama.

  - Bu sefer farklı olacak.

  - Bir öncekinin aynısıydı.

  Bu sefer farklı olacak.

  Hazır mısın?

  - Aynısı işte.

  - Neresi aynı ya?

  Bu sefer dilim biraz dışarıdaydı.

  Yapma lütfen.

  Hiç güldürmedi beni bu.

  Fine'a bunu söylediğine sevindim ama.

  Sevindim çünkü risk almaktan kaçınıyorsun hep.

  Emin değilim.

  Annemin sesi hâlâ kulağımda.

  "Tarihe geçenler terbiyeli kadınlardır hep.”

 Evet, o lafı biliyormuşsun.

  Ama doğrusu "Terbiyeli kadınlar kırk yılda bir tarihe geçer.”

 olacak.

  - Hiç böyle söylediğini duymamıştım.

  - Başka bir de şunu söylüyordu.

  "Oluruna bırak.  Varsın başkası kazansın.”

 - Hep söylenir.

  - Lisedeyken çok duymuştum.

  Bir de şey diyordu: "Hayallerinin peşini bırak Susan.”

 Beslenme kutumun üzerine yazmıştı.

  Yani şu Karen Walker ile bizim aramızda ne fark var ki?

  Bence her bir şeyimiz farklı.

  Hayır, orada dur bakalım.

  Akademide sen de en az onun kadar iyi puan almıştın.

  Fine'den bile daha çok başarılı görevi var.

  En kötüsü o.

  Şu havasına bir bak, ondan mükemmeli yokmuş gibi davranıyor.

Merhaba, ben süper ajan Karen Walker.

Mükemmel saçlarım, mükemmel bir yüzüm var.

  Her gece yatağında ağlıyordur kesin.

  - Ağladığını pek sanmıyorum.

  - Kesin ağlıyordur.

  - Sessiz bir biçimde.

  - Hiç sanmıyorum.

  Öyle şirin göz yaşları da dökmüyordur.

  İçten içe ağlıyordur.

  Hiç sanmıyorum.

  Gözlerini fasulye gibi çevirmiştir.

  - Uyurken böyle görünüyorum işte.

  - Kapat çeneni.

  Sessiz ol.

  Bizi tanımıyor ki, burnu havada geziyor hep.

  Merhaba Nancy.

  Merhaba Susan.

  - Merhaba.

  - Merhaba.

  İki şirin hanım ne de güzel oturuyorsunuz burada.

  Bir viski alabilir miyim lütfen.

  - Eli çok ağırdır onun.

  - Süper ağır hem de.

  Bir saat sonra falan alırsan şaşırma.

  - Buyurun bayan Walker.

  - Teşekkür ederim.

  Alan ile uzun zamandan beri tanışıyoruz.

  Buraya hep geliyorum.

  Biz de geliyoruz, değil mi Alan?

  - Alan?

  Alan?

  - Bay A.

  Bay A.

  Hey Al, burnunda delik var.

  Bu ikisi sizi rahatsız mı ediyor Bayan Walker?

  - Olur mu öyle şey, hayır.

  - İyi o zaman.

  - Alan.

  - Çok tatlı birisi ya.

  - Tanımıyormuş gibi davranıyor.

  - Çok komik birisi.

  Her neyse, biraz izne ayrılıyorum ben.

  - Döndüğümüz zaman görüşürüz.

  - Nereye gidiyorsun?

  - Capri Adası'na.

  - Capri Adası'na demek.

  - Capri Adası'na demek.

  Doğrusu "Cahpri" sanırım.

  Oranın insanları böyle söylüyormuş.

  Keşke biraz daha burada kalsaydım.

  Güzel bir kitabın başında uykuya kalsam falan.

  - Ama bir yat dolusu arkadaş beni bekliyor.

  - Bak sen!

  Yatları hiç sevmiyorum ya.

  Çok göz alıcılar ama ne bileyim  - Evet, ben de sevmem.

  - Kaka yat.

  Her neyse, döndüğümde görüşürüz.

  - Bütün çillerim ve bronzlaşmış tenimle.

  - Görüşeceğiz.

  - Evet.

  - Hoşça kalın.

  - Güle güle.

  Affedersin.

  Susan hasta da.

  Evet, midesini bozmuş.

  - Sağ ol ya.

  Ne diye yaptın bunu?

  - Affedersin, panikledim birden.

  Ne güzel oldu şimdi böyle.

- Kadına bak ya.

  - Biliyorum, o kıyafeti yok mu.

  Şu kendisine olan güvenine bir bak.

Sigara içmeye bile izin vermiyorlar oysa burada.

  Eve gidiyorum ben.

  - Hayır, gitme.

  - Gideceğim.

  Susan.

  - Daha iyi oldun mu?

  - Evet, sağ ol.

- Tamam mısın Fine?

  - Evet Coop, içeri giriyorum.

  - Parmaklarımızı yedik Susan.

  - Hindiba koymuştum, ondandır.

  - Kıza dair bir iz var mı?

  - Isı sensörleri hiçbir şey göremiyor.

  Bir çeşit parazit falan olmalı.

  Hoşlanmadım bu durumdan Fine.

  Savaşa hazırım ben.

  Girelim bakalım.

  Kameranda bir sorun var.

  - Yeni bir tanesini takabilir misin?

  - Şu anda olmaz.

  Güvenlik yok.

  Babası, kendisini hiç bu kadar korumasız bırakmazdı.

  Geri çekil Fine.

  Fazla kolay oldu bu.

  Kolay işleri severim ben.

  Aklım almıyor Fine.

  Böyle şeyleri nasıl yapıyorsun hiç bilmiyorum.

  En beceriklisi kimmiş bakalım?

  Bilmem, sen misin yoksa?

Silahını bırak.

  Neler oluyor Fine?

  Dur tahmin edeyim, kulaklığındaki kişi neler olduğunu öğrenmek istiyor değil mi?

  Ölmek üzere şu anda.

  Bunlar oluyor işte.

  Böylesine küçük bir hanım için ne kadar da büyük bir silahmış.

  Öyle şeyler söylemesene.

  Pekala.

  Hemen sağında bir bıçak rafı var.

  Silahı tutuş şeklinden daha önce tutmadığı anlaşılıyor.

Çabucak bir tanesini eline geçirirsen kızı etkisiz hale getirebilirsin.

  Biri bıçaklardan almanı mı tavsiye etti?

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Lanet olsun!

  Fine?

  Şu anda beni görüyorlar mı?

  Dur açıyı yeniden ayarlayayım.

Aman Tanrım!

  Adı Bradley Fine'dı.

  Matthew Wright, Timothy Cress, Rick Ford ve Karen Walker gibi   diğer süper ajanların da bulunduğu CIA'de çalışmıştı.

  Kalk hadi Fine.

  Kalk hadi.

  Bütün aktif ajanlarınızın kim olduğunu biliyorum.

  Ceset saymak istemiyorsanız   benden uzak durmanızı öneririm.

  Şimdi bir tane peçete bul bakalım   daha da üzülmek üzeresin çünkü.

  Hayır!

  Hayır!

  Yapma!

  Aman Tanrım!

  Fine!

  Bir Müdür Yardımcısı olarak   Dover'dan aile hizmetlerine, böylesi anma törenlerine kadar   bizden koparılan bir arkadaşımıza veda etmekten daha zor bir görevim olmamıştı hiç.

Elveda demek çok zor şu an.

  Yapabileceğin hiçbir şey yoktu Susan.

Bradley Fine bir meslektaştan ve arkadaştan çok daha fazlasıydı.

Ailemizin bir parçasıydı.

Evrenin her insan için ayrı bir planı olduğunu bilsek de bir aile olarak böylesine güzide bir dostun aniden aramızdan ayrılışını kabullenmek oldukça zor bir durum.

Pekala.

  Hemen sağında bir bıçak rafı var.

  Susan, Rayna Boyanov'la ilgili olan değerlendirme raporunu okudum.

  Şu anda çok duygusal olduğunu biliyorum   ama lütfen "yüzyılın orospusu" gibi kelimeler kullanmaktan kaçın.

  Hadi ya!

  Öyle yazdığımı fark etmemişim.

  Özür dilerim.

  Nancy, sana bir resim göndereceğim.

  Kalitesi çok kötü.

  İyileştirebilir misin?

  Paris.

  Bu mukadderatını siktiğim, isimlerimizi nereden öğrenmiş lan?

  Bilmiyoruz.

  Bu "M" kelimesini de duymayı uzun zamandan beri bekliyordum Ford.

  HR Bölümünden olduğun için ayrıcalıklı değilsin.

  Büyüyün artık biraz.

  Mukadderat İngiltere'de farklı bir anlama geliyor.

  Burada da vajina demek oluyor ama.

  Her neyse.

  Mevzu bahis olan aramızda bir köstebeğin olduğu.

  Köstebek de olabilir sistemimiz hacklenmiş de.

  Herkesin düşünceleri bu yönde.

  Meselenin en önemli kısmı   Rayna Boyanov'ın küçük boyutlardaki bir nükleer silahı   bir terör örgütüne satmak üzere olması ve   bizim ne onun ne de bombanın nerede olduğunu bilmemiz.

  Neyse ki, analistimiz Susan Cooper bir ipucu buldu.

  Rayna'da, Sergio De Luca'nın telefon numarası varmış.

  Uzun süreden beri De Luca'nın terör örgütlerinin aracısı olarak çalıştığından   şüpheleniyorduk zaten.

  Rayna, nükleer bombaya alıcı bulmak için adamı kullanıyor galiba.

  Telefon numarası ise Paris'te kullandığı bir ofisin numarasıymış.

  Fine'ın yerine beni gönder demiştim sana ben.

  Ama göndermedin.

  Fine ise öldü şimdi.

  Varım lan artık ben bu görevde.

  Giremezsin.

  De Luca'yı takip ederken saptanmayacak biri lazım bize.

  Ve bu sayede bizi Rayna'ya götürecek biri.

  Ama bu sizlerden birisi olamaz.

  Bak ne yapacağımızı söyleyeyim sana.

  Yüz yapma makinesine gireceğim.

  Yeni bir yüz alacağım.

  Araya karışacağım.

  Benim olduğumu asla bilemeyecekler.

  Bozukluğun var mı?

  50 sent gerekiyor.

  - Parasını mı vereceğim?

  - Hayır, öyle makine yok çünkü.

  Evet bal gibi var!

  Chress ve Wright tuvalette konuşurlarken duymuştum.

  - Seninle kafa buldukları ortada.

  - A..cık ağızlı herifler.

  Yeter yahu!

  Kes artık böyle konuşmayı.

  Tamam ya!

  İçimizden birinin göreve gitmesi gerekiyor.

  İfşa olup olmamamız önemli değil.

  Bugüne kadar başımız sürekli belaya girdi ama hep paçamızı kurtardık.

  Sadece bir infaz görevi değil bu.

Her şeyi düzgünce yaparsak Rayna'yı, De Luca'yı   bazı üst düzey terör örgütü liderlerini ve bombayı ele geçirebiliriz.

Dikkatlerini çekmeden peşlerine düşecek birisini bulmamız gerekiyor sadece.

  - Görünmez birini bulmamız gerekiyor.

  - Ben giderim.

  Eksik kalma bayan pisboğaz.

  Ciddiyim ben.

  Daha önce sahaya hiç çıkmadım.

  Aynen öyle.

  Süpersonik aptalca bir fikir işte.

  Demek istediğim, ifşa olmuş olma ihtimalim oldukça düşük.

  Ama Fine ile çalışıyordun sen.

  Ellerinde seninle ilgili de bilgi olabilir.

  Muhtemelen ama yüzümü bilme olasılıkları oldukça düşük.

  Fine için bu göreve gitmeyi gerçekten çok istiyorum Bayan Crocker.

  Ne yapacaksın ya?

  Yardımcı diye yanında kedilerinden birini mi götüreceksin?

  Kedim falan yok ya benim.

  Ciddi ciddi bunu düşünmüyorsun değil mi?

  Beni dinle Betty  Eğer bana Betty Crocker dersen Ford   kalbini söker eline veririm senin.

  Sırf vatandaşı olup ülkeyi korumak için yemin etmedim ben.

  Öldürülen silah arkadaşlarımın öcünü almak için de yemin ettim.

  Hepimiz ettik.

  - Hayır, ben etmedim.

  - Ben de etmedim.

  Hadi lan, hepimiz etmiştik, eminim.

  Hatırlıyorum.

  Elimi kaldırıp bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum.

  Beni burada oturtup şişko sekreterini işimi yapması için göndereceksen   istifamı şu anda kabul edebilirsin.

  Lafa karışmak gibi olmasın da, teknik olarak ben de ajan olarak çalışıyorum burada.

  - Beni dinle.

  - Eksiksiz bir ajan.

  Eksiksiz.

  Ajan, ajan, ajan.

  Ben de ajanım.

  Aklına yatıyor mu bu cidden?

  Senin ve bu masadaki herkesin güvenliği için   aklıma yatıyor, evet.

  Bu da aklına yatsın o zaman.

  Bırakıyorum işi.

  Yüz yapma makinesi olduğunu biliyorum hem.

  Benden saklayıp duruyorsunuz hep.

  Daha önce yaşanmamıştı bu durum.

  - Çok güzel bir ofisiniz varmış.

  - Senin olayın ne Cooper?

  - Nasıl yani?

  - Gizemli bir tarafın mı var?

  Cidden raporda kurnaz yazmak istemiştim.

  Dosyalarının üzerinden geçiyordum da.

  Akademide, bilgisayar ve destek becerilerinde   sınıfının birincisiymişsin.

  Şaşırmadım buna.

  Ama ofis içinde eline daha önce hiç silah almadığını gösteren bir tutumun varmış.

  O yüzden bu eski çiftlik evindeki tatbikat görüntülerini gördüğümde   ne kadar şaşırdığımı sen düşün.

  Bu  Bu ben miyim yahu?

  Ben olamamAptal silah!

Birisi videoyu hızlandırmış olmalı!

  - Al sana piç!

  Kamera açısı pek düzgün gelmedi baCooper.

  Cooper.

  Tamam, dur artık!

  - Bildiğin sıradan şeyler bunlar.

  - Neredeyse 15 kez izledim.

  Oha anasını satayım dedim her seferinde.

  Az kalsın YouTube'a yükleyecektim.

  Bu olaydan dolayı kendimi rahatsız hissediyordum.

  Ama bu yaklaşık 10 yıl önceydi.

  Eğitmene bir şey olmadı.

  - Fine, senin danışmanındı değil mi?

  - Evet.

  Neden saha ajanı olmadın peki?

  Birbirimize mükemmel uyum sağlamış harika bir takım olmuştuk.

  Fine, önemli tavsiyelerde bulunmuştu.

  Yerimde kalarak daha iyi işler çıkarırım demiştim ben de.

  - Kulaklıktan konuşarak.

  - Evet.

  Ayağına çelme takmış.

  Ben buraya gelmeden önce bütün süper ajanlar bunu yaparmış.

  Gerçekten önemli tavsiyelerde bulunduğunu sanmıştım.

  Ah bu kadınlar yok mu.

  O zamandan beri saha eğitimi gördün mü?

  - 10 yıl uzun bir süre de.

  - Hayır efendim.

  Normalde seni çiftlik evine gönderirdim ama buna ne zaman var   ne de birisinin adını sızdırması riskini göze alabilirim.

  Gidiyor muyum yani?

  - Gidiyorsun.

  - Peki.

  Yuppi!

  Affedersiniz!

  - Ama bu sadece takip ve rapor etme görevi olacak.

  - Anladım.

  Sana yeni bir kimlik vereceğiz.

  Artık Susan Cooper olmayacaksın.

  - Yeni adın  - Bununla ilgili birkaç tane isim buldum.

  Oturup biraz düşündüm ve Seraphina, Maddox, Gisele  - Carol Jenkins.

  - Carol Jenkins demek.

  Kusuruma bakmayın efendim ama   eskiden mahallede örgülerimi köpek tasması olarak kullanan   13 yaşında Carol diye bir kız vardı.

  Bisküvi vermek için yalvartırdı beni.

  - Carol Jenkins.

  - Peki, Carol Jenkins olsun.

  Carol Jenkins, 4 çocuklu bekar bir anne.

  Bir yazılım şirketindeki yüksek maaştan dolayı Delaware'den geçici olarak gelmiş.

  Anladım.

  Çok değişik bir meslek  - Bir sorun mu var?

  - Hayır.

  Ailem burada rehine alınmış gibi görünüyor sadece.

  Böyle görünürken De Luca beni ciddiye alacak mı bilmiyorum.

  De Luca'nın göreceği falan yok.

  Ben anlamadıysan tekrar söyleyeyim.

  Hedeflerle herhangi bir temas kurmayacaksın.

  Takip ve rapor etme.

  Seni De Luca'nın evinin karşısındaki gözetleme dairesine yerleştireceğiz.

  Aynı telekom hattına bağlanıp, ofisine girip çıkan bütün seslere ve verilere erişeceksin.

  Daha iyi bir fırsat geçemez elimize.

  Tek bir hatada, nükleer bombayı teröristlerin eline vermiş oluruz.

  - Anladın mı?

  - Evet.

  Patrick'in yanına git.

  Sana, özel ekipmanlar verecek.

  Aman Tanrım!

  Ne yapıyorum ben?

  Hâlâ bir ajan ismi bulmadın mı?

  Ben kendime Amber Valentine'i seçerdim.

  Yetişkin film yıldızı ismi gibi geldi bana.

  Hiçte bile.

  Ajan ismi oluşturma formülünden buldum.

  Amber ilk evcil hayvanımın, Valentine ise büyüdüğüm sokağın adıydı.

  Sen de gidip pornocu adı mı buldun yani?

  - Hiçte bile, Amber ajan ismi.

  - Hayır, değil.

  - Seninki ne olurdu?

  - Köşem Köfteci Martin Luther King Junior.

  - Aman Tanrım!

  - Kalbim durmak üzere şu an.

  - Ajan oldun artık.

  - Biliyorum, böyle sürekli söyleyip duAman Tanrım!

  Bundan da verecekler sana.

Hayır, vermeyecekler!

  Vermeyecekler!

  - Şuna bak!

  - Yüksek teknolojili bir şeye benziyor!

  Gelecekten gelmiş gibi!

  - Patrick.

  - Susan.

  - Merhaba Patrick.

  - Seni dinliyorum.

  Bu aletleri sana vermek için Elaine'den özel talimatlar aldım.

  - Vay be, şunlara bak!

  - Bunlar senin değil.

  Düdük mü o?

  Elaine, Avrupa giden her bekar kadının   yanında bulundurduğu şeyi almanı istedi sadece.

  - Ama onu bütün eczanelerden alabilir.

  - Bunu alamaz ama.

  Bu düdüğü üflediğinde, küçük zehirli bir ok fırlatıp hedefi etkisiz hale getiriyor.

  Ayrıca çalışması için senin parmak izin gerekiyor.

  - Cidden kıyak bir aletmiş.

  - Kıyak mı, inanılmazmış.

  - Çok havalıymı ya.

  - Bayıldım.

  Bu mantar spreyi bütün güvenlik sistemlerini dondurup etkisiz hale getirebiliyor.

  Avrupa'da yanımda taşımak için güzel bir resmi varmış.

  Aynı zamanda biber gazı görevi de görüyor.

  Biber gazı gibi görünse olmaz mıydı yani?

  Evet, güzel fikirmiş.

  Bir dahakine öyle yapalım.

  Yeni bir resim bastıracaksan bekleyebilirim.

  Olmaz, şimdi gidip yazıcıyı tekrar çalıştırmam gerekir.

  Onunla uğraşmak istemiyorum.

  Bunların her biri kloroform ile doludur.

  Oldukça fazla hemoroid mendiline benziyor bu.

  Alt tarafta bir sorun çıkacak mı diye düşündürmeye başladım şimdi.

  Öğrenmek istemiyorum.

  Öyle bir sorunum yok benim.

  - Benim de öyle bir sorunum yok.

  - Kendini zehirlenmiş gibi hissedersen bir tane çiğne bunlardan.

  MÜSHİL İLACI Canını sıkacak bir şey falan yaptım mı ben sana?

  - Bilerek verilmiş gibi duruyorlar.

  - Ve son olarak da   bütün ajanların aldığı, içinde gizli gece görüş sistemi olan bu saat.

  Okumuştum bunu.

  Bir tane bunlardan almayıBunlar kim?

  Kumsalda filminden Bette Midler ve Barbara Hershey.

  Kumsalda ile ne kadar haşır neşir olacağım?

  Saat kolunda takılı olduğu sürece sanırım.

  - Bana bak Pat, uçuyorum!

  - Anthony!

  Şarjını bitirme hemen.

  - Ondan da alacak mıyım?

  - Hayır, almayacaksın.

  Çantanı hazırladım.

  Elini çabuk tutup giyin bakalım.

  Carol Jenkins'in hemen havaalanına gitmesi gerekiyor.

  İtiraf etmek gerekirse, ülken için hayatını feda etmen oldukça cesur bir hareket.

  Feda ettiğim falan yok geri döneceğim.

  Göreceğiz.

  Pat!

  Tozumu yutturacağım şimdi bunlara.

  Aferin sana Anthony.

  Affedersiniz.

  Altıma sıçtım sanırım.

  Harika görünüyorsun Susan.

  Birisinin homofobik halası gibi görünüyorum.

PARİS, FRANSA <i>Otel Modiere'a lütfen.

Çok heyecanlıyım ya.

  Louvre Müzesi!

  Ne güzel otelmiş.

  Bu değil miydi?

  Umarım budur.

  Bu da mı değil?

  Değilmiş.

  Bir dahaki sefere o zaman.

  Ufaktan tehlikeli bölgelere giriyoruz.

Biraz da ahlaksızmış.

  Direkt otelime gidebiliriz artık.

  Hayır!

  Hayır!

  Umarım bu deği  Buranın Otel Modiere olduğunu sanmıyorum.

  Burasıymış.

  Burasıymış evet.

  Ne oluyor be!

  Kendini kaybetme Susan.

  Nancy?

  Lütfen beni duyduğunu söyle.

  Buradayım, buradayım!

  Yanındayım!

  Yarasaların temelli gittiğini duyabilirsin.

  Haşarat sorunumuz bitti artık.

  Silahını aldın mı Carol?

  Evet, bana öyle seslenme lütfen.

  Ağlayacaktım resmen.

  Kalbim yerinden çıkacak şu an.

  Bunu yapamayacağım Nancy.

  - Asıl ajan olan Fine'dı, ben değil.

  - Endişelenme, burada yanındayım senin.

  Her şey yoluna girecek.

  Buradan destek olacağım sana.

Kameranı tak bakayım.

  Odanı görmek istiyorum.

  Görmek istemezsin.

  O kadar kötü şu an.

  Martha Stewart görse oturur ağlardı.

  Carlton Bokçuru Otelleri'ne koymuşlar seni.

  Tamam biraz uyumaya çalış hadi.

  Sabahın ilk ışıklarıyla başlayacağız.

  Rayna'yı görünce ne yapacağımı bilmiyorum.

Fine'a yaptıklarından sonra ölüsünü görmek istiyorum.

  Derin derin nefes al.

  Onun yakınına bile yaklaşmayacaksın, endişelenecek hiçbir şey yok yani.

  Bu ne ya!

  Millet!

  Mememin üzerinde fare var.

  - Orada güvendesin.

  - Peki, iyi geceler.

  - İyi geceler.

  Yapabilirsin Susan.

  Savaşçısın sen.

  Silahın ta kendisisin.

  - Terlemek yok işte böyle.

  - Buradan bakınca terlemiş görünüyorsun.

  Aman Tanrım!

  Odamda ne arıyorsun?

  Bu bok çukuru otel odasına nasıl girdiğimi mi soruyorsun?

  - Gerçek bir ajanım ben çünkü.

  - Hani işi bırakmıştın sen?

  Nükleer bomba satışını durdurmak zorundayız.

  Ama onlar Noel Baba'nın karısı gibi görünen biri gönderdiler.

  Unuttun mu yoksa, gizli görevdeyim ben.

  Burada olmaman gerek bu yüzden.

  Yapamazsın dedikleri şeyleri yapma gibi bir alışkanlığım var ama.

  Ateşin üstünde yürüdüm.

  Gözüm kapalı su kayağı yaptım.

  Geç yaşta piyano öğrendim.

  Şimdi ise De Luca'yı, Rayna'yı, Dudaev'i ele geçireceğim   ve bombayı geri alacağım.

  - Ne yaptığım neden umurundaki senin?

  Kendini sahaya hazır mı hissediyorsun cidden?

  Bir keresinde kendi üzerimde defibrilatör kullanmıştım.

  Gözüme cam kırığı sokmuştum.

  Yüksek bir binadan atlamıştım.

  Paraşüt diye yağmurluk kullanmıştım.

  Yere inerken iki ayağımı da kırmıştım.

  Yine de Güneşin Sirki'ndeymişim gibi davranmak zorunda kalmıştım.

  Bilgisayar yapacak kadar çok mikroçip yutup sıçmıştım.

  Bu kolum kökünden kopmuştu resmen.

  Ama bu kolumla geri dikmiştim.

  İmkansız ama bu.

  Tıbbi olarak yani.

  Suikast tehditlerinin olduğu sırada   inandırıcı bir şekilde Barack Obama kılığında Meclis'e çıkmıştım.

  Siyaha mı boyamıştın yüzünü?

  Hiç doğru değil bu.

  Beni büyüten insanların minibüsün içinde havaya uçuşlarını seyretmiştim.

  Sevdiğim kadının uçaktan atılmasını   başka bir uçağın da havada ona çarpmasını seyretmiştim.

  Alev almış bir şekilde arabayla bir trenin üzerine atlamıştım.

  Araba yanmıyordu!

  Ben yanıyordum!

  Aman be!

  Aşırı gerilmişsin sen.

  - Mini barından aldım.

  - Doğru değil bu.

  - Görevi mahvedeceksin.

  - Esas sen mahvedeceksin.

  Sen edeceksin.

  Hayır, sen edeceksin.

  Sen sonsuz kere daha çok mahvedeceksin.

  Daha kötü olabilir mi bu otel?

  Pekala.

  Benim ofisim burası.

  Bu demek oluyor ki De Luca'nın ofisi hemen karşısındakiHayır ya, De Luca'nı binası bu olmasın lütfen.

  - De Luca geldiğimizi öğrenmiş olmalı.

  - Ne yapacağım şimdi ben?

  Tamam panik yapma, soğukkanlılığını koru.

  Dikkatini dağıtma.

  Bir şeyler buluruz.

<b>- Bakar mısınız lütfen?

  - Buyurun.

<b>Bu bina ne zaman yandı acaba?

<b>Dün gece.

  Büyük bir yangın vardı.

<b>Bakın.

<b>- Alabilir miyim?

  - Tabii tabii.

<b>- Bu adam bu sokakta mı yaşıyor?

  - Hayır, tanımıyorum onu.

  Bakıyorum, bakıyorum.

  Sistemden kontrol ediyorum şu an.

  Birkaç dakika sürer.

  Bir şey çıkmadı.

  Oradan geçen biri olabilir.

  Aramaya devam et.

  Bu adamla ilgili içime bir şeyler doğuyor.

  Benim de içime işlerin içine sıçacağına dair bir his doğuyor.

  Ebesinin örekesi ya.

  Ford'muş.

  Sharon.

  Ford sahaya çıkmış.

  Haberin var mıydı bundan?

  Bir yere giriş yapana kadar elimden hiçbir şey gelmez.

  Gidip kendine birkaç arkadaş bul, beni takip etmeyi kes.

  Görevin hedefin karşısına çıkıp, ellerindeki her şeyi yakmalarını mı sağlamaktı?

  Aferin o zaman sana.

  Takdire şayan bir işti.

  Kesin seni sağda solda gördükleri için şüphelenmişlerdir.

  - Kendini öldürteceksin.

  - Hiçbir şey beni öldüremez.

  179 farklı zehre karşı bağışıklığım var.

  Yeraltı dünyası zehir şebekesinde gizli görevdeyken   hepsini aynı anda aldığımdan biliyorum.

  Köpek dövüşü gibiydi aynı.

  Ama zenginler dövüşen köpekler yerine   zehir almış insanların ölüp ölmeyeceği üzerine bahse giriyorlardı.

  Bu biraz beni rahatsız etti bak.

  5 dakika boyunca ölü kalmış sonra hayata dönmüştüm.

  Kafayı mı yem  Newsies'in oyuncularından biriymiş gibi konuşuyor.

  Crocker burada olduğunu biliyor mu?

  Ülkeyi kurtarmak ve biricik arkadaşım Bradley Fine'ın intikamını almak için   kimseden izin almam gerekmiyor.

  Adamı sevmezdin bile.

  Beverly Bebesi derdin ona.

  Noel Baba gibi görünüp ped hediye etmiştin adama.

  It's called the rivalry of men.

  Ona erkek çekişmesi deniyor.

  Eteğinin altından yukarı doğru kalkan bir malafatın olmadıkça anlayamazsın.

  Bu çok kabaydı işte.

  Bir daha ne malafat de, ne de bunu yap.

  Ben istemedikçe kimse göremez beni.

  Gölge gibi hareket ederim ben.

<b>Affedersiniz efendim.

  Bütün hilekârlıklara başvuracak.

  Sharon gerçekten ayrıldığını söyledi.

  Elaine engel olamamış.

  İntikam için orada şu an.

  Louis Vuitton sırt çantasıyla oldukça sert görünüyor.

  Nancy görüyor musun bunu?

  Yangın yerindeki adam.

  - Takip ediyorum.

  - Ne kadar da heyecan verici.

  Seni izleyerek ben de onu takip etmiş oluyorum.

  Günüm mükemmel geçiyor burada yani.

Ford adamı tuzağa mı çekiyor sence?

  Aptal herif, takip edildiğinin farkında bile değil.

  Kadının biriyle konuşuyor.

  Tanıyamadım onu.

  Kim olduğunu biliyor musun?

  Yüzünü tam seçemiyorum.

  Biraz daha yaklaşabilir misin?

  Nancy, adam az önce Ford'un sırt çantasını değiştirdi.

  Tuzak kurmuşlar.

  Uyarmak zorundayım.

  Ford!

  Ford!

  Çekilin!

  Yol açın!

  Bebeğimi mağazada unuttum.

  - Çekilin yoldan!

  Hastayım!

  - Altına sıçtığını söyle Susan!

  Ben bunu duysam kesin çekilirdim yolundan!

  Altıma yaptım!

  Affedersiniz!

  Ford!

  Yanında birisi var!

<b>Merhaba millet!

  Ford!

  Ford!

  Ford!

  Mikrofon gerekiyor!

  Dur!

  Mikrofon  Dur!

  Dur be!

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Yapmayın!

  Susan araya karışman gerekiyordu.

  Ne yapıyorsun?

  Çekil önümden!

  Rick Ford!

  Ver şu mikrofonu bana!

  O topukluyla nasıl hareket edebiliyorsun öyle?

  Aman Tanrım!

  Rick Ford!

  Çantayı değiştirdiler!

  Ha siktir!

  Çekilin lan yoldan!

  Çekilin!

  Yol açın adama!

  Çekilin!

  Hayır!

  Nancy teröristlerden birinin peşine düşüyorum!

  Fotoğrafımı çekti, kimliğimi açığa çıkartacak!

  Adamın peşine düştün de yakaladığında ne yapacaksın peki?

  Hemoroid mendili ile bayıltırım belki.

  Ne bileyim ben.

Takip edip konumunu bildireceğim.

  Bütün bunlar Rick Ford'un işi gibi geldi bana.

Seksi ama pervasız olan bu eylemini tasvip etmiyorum Susan.

  Bir binanın içine girdi.

  Aferin sana, bu kadar yeter.

  Paydos zamanı geldi artık.

Konumu resmi olarak belirlendi.

  - İçeri giriyorum.

  - Ne?

  - Fine için yapacağım bunu.

  - Merdivenlerden yukarı çıkıyor.

  - Dikkatli ol lütfen!

  Kendini fazlasıyla aştın şu anda.

  Tıpkı kendi seks kasetimi izlediğim an gibi şu an.

  Çok gülüş ve vuruş vardı sadece.

  Nancy ben söyleyene kadar konuşmamanı istiyorum.

  Özür dilerim.

  Çok gerildim şu anda.

  Dikkatli ol Susan.

  Merhaba.

  Arkandan buraya girdiğimi görmüş olmalısın.

  Kuşumu arıyordum ben de.

  Hey, maviş!

  Kuşları sever misin?

  Tamam.

  Tamam.

  Uyarımı yapayım dur.

  Bir daha bomba falan görmek istemiyorum etrafta.

  Pekala, buraya kadar.

  - Bıçağı bırak yoksa ateş ederim.

  - Edebileceğini sanmıyorum.

  İçine kurşun koysaydın daha çok işe yarardı.

  - Sanırım CIA eğitimleri eskisi gibi değil.

  - Sanırım haklısın it herif.

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Aman Tanrım!

  Susan ne yaptın böyle sen?

  Üstüne düşmesin!

  Üstüne düşmesin!

  O son güveci neden yedim ki ben?

Rayna'nın adamları Ford'ın Paris'te olduğunu biliyormuş anlaşılan.

  Bir CIA çalışanının toplum içinde bomba patlatırken çekilmiş görüntüleri   bütün terörist gruplarının istediği bir şeydir.

  Konuştuğu kadına dair bir şey buldunuz mu?

  Yüz tanıma sistemi bir şey bulamadı.

  Ford'ın resmini çekip durmuşlar.

  İzini sürebilecek misiniz?

  Ağzına tükürdüğüm Ford'ın, Paris'ten ayrılmadığını biliyorum.

  İstihbarat koparmak için sistemimizi hackelemeye çalışıyor çünkü.

  Bulunduğu alandan kaçmaya çalışan köpek gibi aynı.

  Gidip de adamlara  Aman Tanrım!

  Ford'unki daha büyük.

  Hiç hoş değil bunlar.

  Neden elleriyle gösterip duruyorlar ki?

  Kendimiz görebiliyoruz.

  Öldü ama artık.

  Yazık olmuş.

  Bir tane de video varmış.

  Ne olabileceğini tahmin edemiyorum.

Bütün her şeyi kameraya çek.

Otelden ayrıl, patlamadan sonra geri dön hemen.

Renaldo'yu, Rome'ya ben götürürüm.

  Renaldo.

  Bu isimde birinin kaydı var mı elimizde?

  Benim bildiğim yok.

Nicola?

  Dinliyor musun beni?

- Kamerayı kontrol ediyordum.

  - Etme.

  Ford'u bul.

  Derdi ne bu adamın ya?

  Lanet olsun!

  Şimdi de ekran dondu.

  Bir saniye.

  - Şu işaret geçmedi gitti.

  - Cooper bırak elinden kamerayı.

  Fine'ın Boyanov'ın evindeki göz kamerası görüntülerini çıkartabilir misin?

  Masanın üzerinde fotoğraflar olacaktı, bak bakalım arabalı bir fotoğraf var mı.

  - Renaldo, Rolls Royce'ymuş.

  - Rolls takip sistemine gir.

Arabanın modeli Wraith.

  Uydu Destek Sistemi olması lazım.

Boyanov'ın yayınına gir.

  GPS'i, De Luca'nın tam olarak Roma'nın neresinde olduğunu gösterecektir.

  Havaalanına gidiyorum ben.

  Gitmiyorsun Cooper.

  Hemen buraya dönüyorsun.

  Bunu yapabileceğime inanıyorum efendim.

  Kendimi övmek istemiyorum ama öveceğim işte.

Bugün bir sürü insanı kurtardım orada.

  Rayna'yı ve bombayı ele geçirmeye çok yaklaştık.

  Köşeden kilimin altına bak.

  - Yeni kimliğin olacak.

  - Çok şükür!

  Hayır ya!

  Adın Penny Morgan olacak.

  Iowa'lı boşanmış ev kadınısın.

Ülkendeki herkesten çok daha fazla Marry Kay ürünleri satmışsın.

Avrupa gezisine para bulmak için kazandığın ücretsiz arabayı satmışsın.

  Hobilerim dekupaj ve oya işleri.

  Porselen bebek koleksiyonu yapıyorum.

  Ames Bahçe Kulübünün başkan yardımcısıyım.

Başkan olsam ne olurdu yani?

  Gidip bebeklerden biriyle de evleneyim bari.

  İyice üzülmüş olurum.

  10 tane kedi mi?

  Ne diye 10 tane kedim oluyor?

  Yasal mı ki bu?

  Fine, bir görevde iş adamı olmuştu.

  Bir keresinde de yarış arabası pilotu olmuştu.

  10 kedi de buradaymış işte.

  Üzerimdeki tişört elime hiç erkek eli değmedi diyor.

  Haklısın Cooper.

  Orada iyi bir iş çıkardın.

  Ortalık mahvolabilirdi.

  Teşekkür ederim efendim.

  - Yine de kedi sever kadını seçmişsiniz.

  - Çok önceden ayarlandı her şey.

ROMA, İTALYA <i><b>N'aber fıstık?

  Nasılsınız bakalım?

<b>Of be, ne kadar güzelsin sen!

  Harika.

  Çok güven vericiydi bu.

  - De Luca'yı buldunuz mu?

  - Majestic Otel'deydi   az önce çıktı.

  Güneye gidiyor.

  Seni oraya yönlendiririm.

  Arabayla götürmesi için bir adamımızı yollayacağım.

  Elaine hoş şeyler söylemedi, eldeki seçenekleri değerlendirdim ben de.

  Ooh.

  Whoa.

<b>- Arabayı istop ettirdi.

  - Siktir lan oradan!

<b>- Merhaba.

  - Hoş geldin.

<b>Ne kadar da güzelsin.

  - Roma'ya hoş geldin.

  - Sağ ol.

  - Tamam sağ ol.

  - Benim adım Aldo.

  Amerikan AVM'lerindeki ayakkabı markası olan.

  Benim adım da Penny, para birimi olan peni.

  Peni.

  - Penne alla vodka'yı severim.

  - Tabii.

  - Kıçıma mı elledin sen?

  - Evet.

  Gel hadi.

  Seni De Luca'ya götürmemiz gerekiyor.

  Hay ben bu eylemsizliğe!

  Aman Tanrım!

  Korkma, tuttum seni.

  Yavaş gitsene be!

  Bu adamın ajan olduğuna emin misin Nancy?

  Kesinlikle.

  İşinin ehlidir.

  Gerçi adına bazı şikayetlerde bulunulmuş.

  - Yola bak!

  Yola bak!

  - Seni seviyorum Mary!

  Aman Tanrım!

  Yola bak!

  Aldo iyi zaman kazanıyor.

  Çıkmaz yol!

  - Bunlar doğru olamaz!

  - Bakamayacağım!

  Geldik işte büyüleyici bayan!

  Korkarım hemen gitmen gerekiyor, o güzelim yeşil gözlerine   biraz daha bakarsam sana aşık olacağım çünkü.

  Çok geç artık.

  İşe yaradığı oldu mu hiç bu numaranın?

  - Bu cevabı  - Hayır demek bu.

  - Biliyorum.

  - Hayır olarak kabul et.

<b>Hey, mesaj yazan bayan?

<b>Baş parmağına hayran kaldım.

  - Az önce bana asılıyordun yahu.

  - İhtimalleri değerlendirmeyi seviyorum.

  Buyur bu telefon numaram.

  Ezberle sonra yak.

  Bu peşinde olduğumuz insanlar  Nasıl desem  İnsanın bütün ailesini öldürecen cinstenler.

  - Bana verecek bir şeyin var mı?

  - "Sana verecek bir şeyim var mı" mı?

  - Benden bir şey mi almak istiyorsun?

  - Onu istemiyorum.

  Ne istiyorsun ya benden?

  İçinde silahımın olduğu bir zarf vermecektin hani.

  Silahım yok benim.

  Sana bakarak silahımı kendim yapıyorum.

  Şaka yaptım.

  Silah falan yok.

  Artık ihtiyacının olmayacağını söylediler.

  İyi şanslar hadi.

<b>Hoşça kal.

  - Pepe Le Pew müsait değil miydi ki?

  - Sızlanmayı kes Susan.

  Uzun zaman önce yaşadığımdan daha çok aksiyon yaşıyorsun.

  Aylar önce.

  Yıllar önce.

  3 yıl 40 gün önce tam.

  De Luca'ya dair yeni bir haberin var mı?

  Evet, şu anda yanaşıyor olması gerekiyor.

  Vay be, seksiymiş.

  Yalan yok, objektif olabileceğimi sanmıyorum artık.

  O adama yatırıyorum paramı.

  Onun kazanmasını istiyorum.

Şaka yapıyorum Susan, rapora sokma sakın.

  Eli de durmuyormuş.

  Arkandaki pastaneye konuşlanalım.

  Elimizdeki bilgilere göre, De Luca bütün gecesini kumarhanede geçiriyormuş.

  - İçeri gireceğim Nancy.

  - Susan, Elaine'nin dediklerini biliyorsun.

  Takip ve rapor etme.

  Temas kurmak yok.

  De Luca'yı içeride takip edip rapor edeceğim.

  Temas kuran o olursa da akışına bırakacağım.

  Susan kedi sever kadın imajın ortama uymayacaktır.

  Kesinlikle.

  Bu yüzden Penny Morgan kedili tişörtünü bir kenara atıp   Mary Kay parasından harcayacak.

  - Bütün bunlar resmen kural dışı.

<b>İşte böyle!

  Çok güzel görünüyorsun!

  Çok hoşsun!

  Adam olmazsınız siz!

  Dua et de De Luca hâlâ orada olsun.

  Bu masrafları karşılamayacaklar çünkü.

Daha ucuz bir mağazaya gitmen gerekiyordu Susan.

  - Hattan çıkıyorum Nancy.

  - Çıkma!

  Çıkma!

  Çıkma!

  Çıkma!

  Susan!

  İyi akşamlar çocuklar.

  10 dakika sonra çıkmazsam bilin ki mekanı kazanmışımdır.

  Dur biraz şansım açılsın.

  Yağlanmış.

  Kafan yağlanmış.

  Affedersiniz, isminizi kontrol etmem gerekiyor.

  - İsminiz lütfen.

  - Penny Morgan.

  Listede göremedim isminizi.

  Özür dilerim ama  Benimle beraber kendisi.

  Sevgilim   geç kaldın.

  Ama bu görünüşün beklemeye fazlasıyla değermiş.

  Gel hadi, gidip içkimizi alalım.

  Ne beyefendi ama.

  Büyüleyici olmuşsun bu gece canım   bir de burada ne sikimi arıyorsun?

  Konuşman nasıl da değişti hemen.

  Esas sen burada ne arıyorsun?

  Kimliğimi açığa çıkartıyorsun şu anda.

  Ben mi açığa çıkarıyorum?

  Götümle gülerim buna.

  İçeri girerken az kalsın babalara gelecektin orada.

  Müsaade et bir.

  Ne yapacağımı sandın?

  İçeri koşup "Çok çılgınım ben!

  Büfe nerede ya?

  Midwest'ten geldim ben!

  Blue Man Grubu nerede hani?

 " mi diyecektim?

  Aptal falan değilim ben Ford!

  Sensin aptal olan!

  Kumarhaneye gelmemen gerekirdi, De Luca burada.

  - Ona benim yaklaşmam gerekiyor.

  - Nasıl yapacaksın peki bunu?

  Nasıl yapacaksın ha Cooper?

  Adamı baştan mı çıkaracaksın?

  Büyük planın bu mu yoksa?

  Öyle olsa ne olur yani?

  Neden imkansız geliyor bu herkese?

  Bando takımındaki flütçülere benziyorsun çünkü.

  Bu yüzden işte!

  De Luca'yı kaçırmaya geldim buraya ben.

  Ne kadar da romantik!

  Şansın yaver gider umarım!

  Hadi lan oradan!

  Romantik olmaya çalışsam   yüzün yere dönük, sırılsıklam ve nefessiz bir şekilde   git gel yapan ne acaba diye düşünürdün.

  Ama olmaya çalışmıyorum işte.

  Çekil şimdi yolumdan!

  Biraz sakinleşmeni istiyorum adamım anladın mı?

  De Luca'yı kaçırırsan, Rayna'ya ulaşma şansını kaybederiz.

  5000 tık daha ağırdan al bu işi.

  Ağırdan mı?

  İnsanın içkisine polonyum 210 katılınca öyle oluyor.

  Radyasyon zehirlenmesinden dolayı 18 ayımı yoğun bakımda geçirdim.

  Sevdiğim bütün herkes kurşuna dizilmişken 6 ay görmeden yaşadım ben.

  Hiç sevdiklerinin belki de öldürülmediğini ama   senin etrafta olmana dayanamadıkları için canlarına kıydıklarını düşündün mü?

  Durum ciddi.

  Ölüm kalım meselesi.

  Sahada olmak sikik monitör karşısında Google'dan arama yapmaktan çok farklıdır.

  Benden uzak dur Ford.

  De Luca seni görmesin sakın.

  Bu arada arka cebinden çıkıntı yapmış silahını görebiliyorum.

  Tabii kalçanda ikinci bir çükün olacak kadar olağanüstü değilsen.

<b>Merhaba.

  - Hanımefendi.

  - Evet evet.

  Koltuklar rezervlidir.

  - Kesin öyledir, evet.

  Dışarıda beklemenizi rica etmek zorundayım.

  Evet kesinlikle.

  Hayır mı?

  Başka kapı mı?

  Biliyordum.

  Elbette başka kapı var.

  Hep oluyordur muhtemelen.

  - Daha önce hiç olmadı.

  - Peki.

  - Hanımefendi?

  - Evet.

  Bu tarafta bulunmanızda bir sorun yok.

  Gezme tozma olmasın lütfen.

  Peki.

  Güzelmiş.

  Bay De Luca'dan.

  - Nancy?

  - Susan?

  Aman tanrım.

  Merhaba.

  Buldum onu.

  Rayna'yı buldum.

  De Luca ile beraber.

  Başardın.

  Harika bir takip ve rapor etmeydi hanımefendi.

  Aman tanrım.

  Birisi kadının içkisine bir şey koydu.

  - Ne?

  Zehir mi?

  - Zayıflama ilacı olduğunu sanmıyorum.

  O, Fine'ı öldürdü Nancy.

  Şu anda ölümünü izlemenin keyfini çıkarabilirim.

  Bombanın yerini bilen de bir tek o var.

  Dudaev de bombayı asla ele geçiremez.

  Tanrım, Susan.

  Ne yapacaksın?

  Pardon hanımefendi.

  Merhaba bayan.

  İngilizce biliyor musunuz?

  Çünkü sanırım birisi kokteylinize sakinleştirici attı.

  - Bunun sen olmadığına emin misin?

  - Ne?

  Tanrım.

  Ben asla öyle yapmam.

  - Adamı gösterebilir misin?

  - Şu kapıdan dışarı çıktı.

  Mor renk papyon takıyordu.

  - Teşekkürler bayan ?

  - Penny Morgan.

  Hiç sorun değil.

  Gerçekten yani.

  Bence biz bayanlar birbirinin arkasını kollamalı.

  Bu tür şeyler hep oluyor.

  İnsanlar seni sürekli sakinleştirmeye mi çalışıyor?

  Bir keresinde birisinden Tylenol istemiştim, bana Tylenol PM vermişlerdi.

  Niyetleri neydi emin değilim fakat  Onu bulduk galiba.

  Teşhis etmek için benimle gelir misin?

  Evet elbette.

  Seve seve yardım ederim.

  Sıçtık.

  Arkadaşım seni içkime bir şey koyarken gördüğünü söylüyor.

  Hiçbirinizi tanımıyorum.

  Sadece iş için Roma'dayım.

  Tam da otelime geri dönüp uyuyacaktım.

  Harika ya.

  Yatmadan önce içki içmenin tam sırası.

  - Anlaşılan içkide sorun yok.

  - Senin içkini içmek istemiyorum.

  Siktir git Rayna.

  Tadı da nefismiş.

  Bu da sana kapak olsun.

  Amına koyayım senin!

  Amına koyayım!

  - Ne kadardır baygınım?

  - Sana gülmemize yetecek kadar.

  - Ne oldu?

  - Hepsi bir rüyaydı.

  - Şaka yaptım.

  Adamın gırtlağı eridi.

  - Üzgünüm ben genelde pek  Teşekkürler.

  Bu şaşırtıcı derecede kibar oldu.

  Bunun için özür dilerim.

  Hayatımda pek çok şey görmüştüm ama   tam olarak böyle bir şey hiç görmemiştim.

  Penny az önce gördüğünü birine söyleme isteği hissediyor musun?

  Kimseye söylemeyeceğim.

  Bu götleğin hak ettiğini bulduğunu biliyorsun yani.

  Onu gördüğüm an anlamıştım.

  Bu herif gırtlağı hak etmiyor diye düşündüm.

  Yani aferin sana.

  Seni akşam yemeğine çıkarıp teşekkür etmek isterim.

  Ayrıca bu gudubet elbiseyi tartışmamız gerek.

  Şaka gibi bir şey.

  İyi.

  Ben de tam bunu umut ediyordum.

  Bu arada!

  Hristo'nun barda arkamı kollayıp   kimsenin içkime bir şey atmadığından emin olması gerekiyordu.

  Onunla şöyle bir konuşacaklar.

  Yevmiyesinden kesmek adil olur gibi.

  Ya da kafasına sıkmak.

  Bu hep işe yarar.

  - Roma harika bir yer  - Roma çok dandiktir.

  - Evet.

  - Çok sıkıcı ve bayağı.

  - Birimizin bunu sonunda söylemesine çok sevindim.

  - Dişin ruj olmuş.

  - Gerçekten mi?

  - Boya kalemi kemirmişsin gibi.

  - Kahretsin ya.

  İşte geldi.

  Bunların biz buraya oturduğumuzda gelmesi gerekiyordu.

  Ben de tam bunu düşünüyordum.

  Şu ana kadar servisten dolayı hayal kırıklığı içindeyim.

  Çok özür dilerim hanımefendi.

  Çok özür dilerim.

  Biliyor musun bir keresinde bunlardan birini yiyen   birini görmüştüm.

  Çok garip.

  Her zaman yemeklerini küçük parçalara mı ayırırsın?

  Sincap gibisin.

  Kıvamı yerinde mi diye kontrol ediyordum.

  - Bebek gibi yiyorsun.

  - Teşekkürler.

  Şarap listesine bakmak ister misiniz?

  Evet.

  Penny sen sipariş verebilirsin.

  Peki.

  Bayağı kalın mönüymüş.

  Pekala.

  Kırmızı almak geliyor içimden.

  Acayip şamata var gibi.

  Azıcık kabuklu bir bitiş.

  Biraz hamus esintisi olan beyaz şarap almayı düşünüyorum.

  Elbette seyreltilmiş olacak.

  Şöyle damağının ön tarafında zıplasın   sonra da geriye doğru kopup cızırdasın.

  Takriben toprak minerali tarzı bir bitiriş   eğer et yiyeceksek yani.

  Bu da epey umut vericiymiş.

  Şuradakinde güzel kızartma sezinliyorum.

  Ve kızılcık galiba?

  Sapori e Delicia alayım o zaman.

  Tamam ama o restoranın ismi.

  Evet farkındayım.

  Bakalım  Bilmediğimiz bir şey ile bizi neden şaşırtmıyorsun?

  - Şöyle lezzetli bir şarapla mesela.

  - Peki affedersiniz.

  Beş dakikaya dönerim.

  Bu günlerde adam gibi yardım almak çok zor.

  Sence de öyle değil mi?

Bütün aktif ajanlarınızın kim olduğunu biliyorum.

  Ben biraz şey hissediyorum  Baştan alabilir miyim acaba?

  Ben  Şarap nasıl şipariş edilir bilmiyorum.

  Iowa'daki küçük bir kasabadan geliyorum.

  Roma seyahati için para biriktirmiştim.

  İş yerindeki masamda küçük bir kavanoz var   ve herkes, yeterli parayı biriktiremeyeceksin derdi.

  Ama başardım, buradayım işte.

  Sonra seninle tanıştım ve parasını ödeyemeyeceğim   şeyleri böyle bir mekanda yiyorum.

  Seni etkilemeye çalışıyorum ve bu konuda oldukça başarısızım.

  O kadarını ben de düşünmüştüm.

  Ucuz balo elbisen tam olarak yapmacıklık diye bağırıyor.

  Baloya gitmemiştim yani bu da  Bulgaristan'da büyüyen küçük bir kızken  Çok fena bir yerdir bu arada.

  Her yer fakir kaynıyordu ve sürekli lahana pişirirlerdi.

  Evinden atılmış bir kadın vardı.

  Bütün parasını kaybetmişti.

  Vücudunu bile satamıyordu.

  O da sokaklarda palyaço oldu.

  Bütün numaralarını çamurun içinde icra ederdi.

  Ağlayıp dururdu.

  - Bana o kadını hatırlatıyorsun.

  - Teşekkürler ya.

  Ne olduğunu bilmiyorum ama sende bir şey var.

  Bayılman, konuşma şeklin.

  Dandik tarzın.

  Ama bu elbiseyi çok güzel bir yerden  Bütün birikimini Roma'da harcaman beni çok üzer.

  Hadi!

  Budapeşte'ye gidiyoruz.

  - Budapeşte mi?

  - Orada bitirmem gereken işler var.

  İşimiz bitince benim özel jeti alabilir, istediğin yere gidersin.

  Hayatımı kurtarmanın karşılığını böyle ödüyorum.

  Peki.

  Bir sorun mu var?

  Hayır hiç de bile.

  Hadi gidelim.

  Ne var be?

  Sadece kızla konuşuyorum.

  Peki tamam.

  Olay çıkarmayalım.

  Ben gidip oda anahtarımı alsam ve eşyalarımı toplasam diyorum.

  Bu Susan.

  Kod gönderiyor.

  - Olmaz.

  Eşyalarını sonra aldırırız.

  - Kumarhanenin  - Diğer elbiselerin de böyleyse  -  elektriğini   yakması için birini gönderebilirim.

   kesin.

  - Oley derim o zaman.

  Casino Di Rome'un elektriğini kesin.

  Ne?

  O zaman bütün şebekeyi kesin.

  Hemen!

  Bu harika olur.

  Herkes sakin olsun lütfen.

  Olduğunuz yerde kalın.

  Olamaz!

  Ne oluyor?

Ben hallederim.

  Ne sikim oldu az önce?

  - Kahretsin.

  - Aman Tanrım, Rayna.

  Tanrıya şükür saçın düşüşünü yavaşlattı.

  Ne oldu bilmiyorum.

  Işıklar gitti.

  Soygun oluyor sandım.

  İki adamın üzerime çullandı, seni de yere düşürdü.

  Sanırım bir tanesi popomu elledi.

  Hangisi bilmiyorum ama eli hissettiğime eminim.

  Bir şeyleri var mı acaba?

  Onlar için endişelenmezdim.

  Kaderleri mühürlendi.

  Affedersin.

  Sen geç.

  Sen geç.

  Yazıklar olsun size!

  Vay be!

  Bu gerçekten jet uçağı!

  - Senin mi?

  - Babamın.

  - Daha önce hiç özel jete binmedin mi?

  - Hayır.

  Bir keresinde ayrıcalıklı ekonomiye binmiştim, çok konforluydu.

  Ayrıcalıklı ekonomi demek.

  Pis hayvanlar için kümes gibi sanki.

  Evet büyük ihtimalle.

  Ama bunun yanından geçemez.

  Teşekkürler.

  Bana karşı neden bu kadar naziksin?

  Sana sadece üzgün bir Bulgar palyaçoyu hatırlattığım için olamaz.

  Bana annemi hatırlatıyorsun.

  Gerçekten mi?

  Sen ve ben aslında aynı yaşta sayılırız.

  Komiksin.

  Benliğindeki Bulgar palyaço yani.

  - Peki.

  - Harikulade biriydi.

  Fakat farklıydı.

  Senin gibi acayip biriydi.

  Seni bu kürtaj elbisenin içinde gördüğüm an  - Yapma ama.

  -  bana şöyle dedi sanki  "Sahip olduğum dünya bu işte.

  Gudubet ama bana ait.”

 - Annem bu.

  - Vay!

  Benim resmimi nereden buldun?

  Harika görünüyorum.

  Merhaba ikizim.

  Güvenebildiğim tek insan oydu.

  - Annene o zaman.

  - Anneme.

  Sana da.

  Sana da.

  Hiçbir zaman bir baykuş kadar bilge olamayabilirsin   ama her zaman bana öteceksin.

  Ne kadar saçma salak şerefe oldu böyle.

  - Çok tatlısın.

  - Sen de.

  Nereye gidiyoruz demiştin?

   gidiyoruz  Nereye gidiyoruz  Tanrım.

Eğer zehirlenmiş gibi hissedersen bunlardan çiğne.

  Bunlardan çiğne.

  Ne oldu?

  Daha önce hiç kabızlık ilacı için böylesine atlayan birini görmemiştim.

  Olan bu.

  Ne yaptın?

  Bana ilaç mı verdin?

  Elbette verdim.

  Kimseye güvenmem demiştim.

  Eşyalarına bakmak durumunda kaldım.

  Neyse artık.

  Söyle bakalım hemoroitin bilhassa büyük mü yoksa sadece inatçı mı?

  - Mesaj atmayı bıraksana ya!

  - İlla öğrenmek istiyorsan, mesaj atmıyorum.

  Candy Crash oynuyorum.

  Az önce 95.

  bölüme geldim.

  Tanrım, bu çok kaba.

  Tanrı aşkına Colin ne bok yiyorsun sen?

  - Üzgünüm Rayna ama planlarda değişiklik oldu.

  - Seni kim tuttu Colin?

  Colin sekiz aydır burada çalışmıyor.

  Ben Frederick.

  Bu yüzden mi yapıyorsun?

  Sikik ismini hatırlamadım diye mi?

  Sattığın şeyi çok arzu eden insanlar var diyelim.

  Bunu yapmana gerek yok.

  Sana çok rahat bir hayat sunabilirim Col  - Adımı yine unuttun değil mi?

  - Hayır unutmadım.

  - Öyle mi?

  - Şeydi  - Sakın Colin deme.

  Sikerler.

  Adın götümde bile değil.

  Muavinsin lan sen.

  İyi deneme Colin.

  Ama Stan ve ben çoktan  Frederick!

  İsmim Frederick!

  Üzgünüm bayan.

  Ama bana sadece tek bir  Ne  Hadi ama ya!

  Rayna kokpite git ve durumumuzu düzelt!

  Uçak kullanmayı da çok iyi bilirim ya!

  Garip oldu bak bu.

  - O şeyi istediğin kadar üfleyin bayan.

  - Evet.

  Sen de bunu üfle Colin.

  Adım Frederick.

  Allah aşkına ya.

  Tamamdır bende.

  Ne yapacağımı biliyorum.

  - İyi misin?

  - Değilim!

  Götümde ölü bir adamın kafası var!

  Bu Fine için.

  Aşağı dalış!

  Bir daha olmasın!

  Ne yaptığının farkında mısın acaba!

  Dümen de çok hassasmış.

  Tanrım ya.

  Bu ölü dümbüklerden biri altına sıçtı.

  Peki, bekle bir saniye.

  Düzelttim.

  Sanırım düzelttim, tamamdır.

  Pekala.

  İyi ki Uçuş Simülatörü uygulamasını kullanmayı öğrenmişim.

  Tebrikler Penny Morgan.

  Az önce gizli kimliğin açığa çıktı.

  Şimdi uçağı otomatik pilota al ve ayağa kalk.

  Tek bir yalan daha söylersen CIA beynini kontrol paneline yayarım.

  Ne düşündüğünü biliyorum.

  Yanılıyorsun.

  Gerçek ismim  - Casus ismin belli olmadı mı daha?

  - Olmadı.

  - Benimki şey olurdu  - Amber Valentine.

  Nesin sen?

  Porno yıldızı mı?

  Ne komiksin sen öyle.

  Ben özel korumayım.

  Baban seni korumam için beni tuttu.

  Koruma mı?

  Sen?

  Hadi oradan.

  Komik çünkü ben olmadan duruma bakınca   şu anda Alp Dağları’na uçakla çakılmış olacaktın.

  Ya da gırtlağın tamamen yanmış durumda morgda yatıyor olacaktın.

  Amma da şımarık çıktın sen!

  Babam senin gibi birini neden tutsun?

  Çünkü bana güveniyordu.

  Ayrıca artık her ne sikim sebepse seni seviyordu.

  Benim seni izlediğimi bilmeni istemedi bile.

  Yani tüm bu ezik Penny Morgan ayaklarını uyduran babandı.

Aynen öyle.

  Ölüye benziyorsun, tıpkı ölmüş anam gibisin falan.

  Ayrıca o siktiğimin mahlukatına benzediğimi söylediğin için amına koyayım senin!

  Babanın o çok istediği oğluna asla sahip olmamasına şaşmamalı.

  O ucubeyi bir kez sikince eleği duvara asıp çeker gider insan.

  Siktir oradan!

  Söylediğin her şey yalan.

  Ne oldu ki?

  Yarana tuz mu bastım?

  Evet.

  Hep bir oğul istiyordu ve sen bunu biliyordun.

  Bak, işleri senin devralmanı istiyordu.

  Sadece kendini öldürtmenden korkuyordu.

  Yaşamak ve o bombayı elden çıkarmak istiyorsan benimle hareket edeceksin.

  Bu konuda bir problemin varsa ne yapabileceğini biliyor musun Rayna?

  Sen ve o dandik aksanın bu sikik uçağı bir başınıza indirebilirsiniz.

  Pekala koruma.

  Ama bunlar hakkında en küçük bir yalanını yakalarsam   asla hayal etmediğin ölüm şekillerini gösteririm sana.

  Şimdi Budapeşte'ye gidelim.

  Bana acayip içki lazım.

  Evet kesin vardır amına koyayım.

  Yüce tanrım.

BUDAPEŞTE, MACARİSTAN <i>FOUR SEASONS OTELİ Four Seasons Budapeşte'ye tekrar hoş geldiniz Bayan Boyanov.

  Konuşma benimle, arkadaşım değilsin.

  Uzak dur benden.

  Pekala çekil.

  Çekil.

  Ben hallederim!

  Plan ne?

  Kiminle buluşuyoruz?

  Sen benim korumamsın, iş ortağım değil.

  Vücudumu korumaya odaklan yani.

  Bu gece kiminle buluşacağımızı bilmemek   beni ekstra etkili yapacak yani.

  Sorun değil anladım.

  Benim yapacak işlerim var sana bir şey olmaz nasılsa.

  Giyerken gömüleceğin şöyle güzel bir elbise alsana dangalak.

  İlla bileceksen potansiyel bir alıcı ile buluşuyorum.

  Eğer şu anki teklifin üzerine çıkarlarsa satış anlaşması yarın gerçekleşecek.

  - Nerede?

  - Henüz bilmiyorum.

  Anton!

  Anton benim güvenlik ekibimden manyak.

  Tahmin et ne oldu.

  Suratı hoşuma gitmedi.

  - Yüzündeki bakışını beğenmedim!

  - Sen kimsin lan?

  Ben, pörsümüş sikli tek boynuzlu ata benzeyesin diye   sikini kesip alnına yapıştıracak olan kişiyim.

  İşte buyum amına koyayım.

  İsmin sik çuvalı olmalı, Anton değil.

  - Pekala, tanrım!

  Biraz sakinleşin olur mu?

  - Sik çuvalına benzemiyor mu?

  - Yeter!

  Babam senden neden hoşlandı anlayabiliyorum.

  Amber benim korumam.

  Sen de onun gibi ol.

  İnşallah kafan telefonumu kırmamıştır.

  Önümüzde büyük bir gece var.

  Temizlenmekten korkma Amber.

  Git duş al diyorum yani.

  Öyle mi?

  Sen de kendine su değmesinden korkma.

  Plajda ayvayı yemiş ve sonra da cesedini bulmalarından önce   güneşte bir hafta kavrulmuş ölü bir fahişe gibi kokuyorsun.

  - Pekala, lafını geri alman gerek.

  - Özür dilerim.

  İleri gittim.

  - Tamam çok oldu, çok oldu.

  - Tanrım ya.

  Sen neye bakıyorsun?

  Mahvederim seni.

  Seni mahvettikten sonra da   vücudundan kalanların resmini çekip anne mesaj atarım.

  Üzerinde "Annem berbat biriydi.

  Bunu bana sen yaptın.”

 yazan not olur.

  - Çok kabasın be.

  - Kabayım tabii lan.

  Yeni mi anladın?

  Paltonu bana ver.

  Bu erkek paltosu.

  Evet ama erkek göremiyorum.

  The Sound of Music'den reddedilmiş birini görüyorum.

  Annemin paltosuydu.

  Ama kendisi çok erkeksiydi.

  ABBA sıçmış da üzerine palto giydirmiş gibi görünüyorsun.

  Vermeyeceğim.

  12 saattir bu sikik elbisenin içindeyim.

  Paltonu bana ver.

  - Olmaz.

  - Vereceksin.

  - Olmaz bu benim paltom.

  Vücuduna uzanıp, sırtını kurt adam gibi söküp atacağım şimdi bak.

  Ceketi yırtmadan hem de.

  Sırf ceketi giyip sana son bir kez amına koyayım diyebilmek için.

  - Hayır yapamazsın.

  - O dandik paltoyu alacağım ulan.

  Uyarmıştım seni jelibon kılıklı İsveçli at kafası.

  Aman Tanrım.

  Aman Tanrım.

  - Nance  - Aman Tanrım Susan.

Alo.

  Alo?

  Bir şeyler söyle lütfen.

Bir şey söyle Susan.

  Bununla başa çıkamayacağım Susan.

Beynimin uydurabileceğinden daha çirkin ya da üzücü olanı gerçek hayatta birinin casusun tekine yapabileceği bir şey yok.

Beni kendimden kurtar Susan!

  Ne olacak biliyorsun çünkü.

Çok geveze olacağım değil mi?

  - Büyük düşünce değişiklikleri yapmaya  - Beni deli ediyorsun Nancy.

  - Asansörde insanlar var diye konuşamadım.

  - Bir şeyin yokmuş.

  Tanrıya şükür.

12 saattir kayıpsın.

  Ne oldu bilemedik.

  Kulaklığımı ve kameramı çıkarmak zorunda kaldım.

  Rayna ajanlarımızdan haberdar.

  Benim ekipmanı bir milden tanıyacaktı.

Rayna ile mi berabersin?

  Ona bir mil bile yaklaşmaman gerekiyordu.

  Biliyorum Nancy.

  Ama derine indim, acayip bilgi ediniyorum.

  Telsiz sessizliğine biraz daha ihtiyacım var lütfen.

Tamam merak etme.

  Sana daha iyi göz kulak olmak için dışarıda olacağım.

  Ne diyorsun sen?

  Nasıl?

  Ne arıyorsun burada?

  Elaine tam olarak ne üstünde olduğunu bilmek istedi, kulaklığını takip ettim ben de.

  - Seni bulmam için buraya gönderdiler.

  - Seni mi gönderdiler?

  Senin gibi bilinmeyen biriyim.

  Gizli kimliğim güvende olur dediler.

  Sana kimlik verdiler mi?

  Çok havalı.

  Amber Valentine olsun dedim ve  - Ne?

  - Kullanmama izin verdiler.

  Kimliğini seçmene neden izin verdiler bilmiyorum.

  Ben kedili manyak kadın olmak zorunda kaldım.

  - Amber.

  - Evet.

  - Evet.

  - Kim bu?

  - Özür dilerim.

  Polisin geldiğini bilmiyordum.

  Bu benim iş arkadaşım, dedektif.

  Sana bahsettiğim.

  - Hayır bahsetmedin.

  - Evet bahsettim.

  Helen Keller!

  Demek ikinizin ismi de Amber?

  Benimle konuşman hakkında sana ne demiştim?

  Hiçbir şey.

  Hiçbir şey söylemedin.

  Benden Cagney ve Lacey'in sana açıklamasını ister misin?

  Cagney sikik boğazından aşağı inecek.

  Lacey de götünden girecek.

  İkisini ortada buluşturup kalbini soktuğumun akordiyonu gibi çalacağım.

  Patlayana kadar pompalayacağım.

  - İsveçli kevaşe!

  - Cüret dahi edemezsin!

  Ağlayacak mısın?

  Küçük İsveçli amcığı.

  - Ağlamayacağım.

  - Şimdi ağlıyorsun işte!

  Ağlamıyorum.

  Hava çok sıcak.

  Pekala tamam.

  Bir süre Anton'u rahat bırakalım lütfen.

  - Adın ne senin?

  - Susan Cooper.

  - Ne?

  - Özür dilerim.

  Birden çıktı.

  - Ben az önce ne  Güya gerçek ismini söylememesi gerekiyordu.

  En iyi adamlarından biridir.

  Acayip yeteneklidir.

  - Çok yetenekli.

  - Hangi konuda?

  Yüksek dolaptan bir şeyler almakta mı?

  Yapma şunu.

  Güzel espriydi.

  Uzunum ya.

Yüksek şeylere uzanmakta çok iyi değilimdir, gerçekten.

Bir keresinde doktor bir bebeğin kas kapasitesine sahip olduğumu söylemişti.

  - Kollarım spagetti gibi  - Eğilin!

  Susan, Rayna'nın güvenliğini sağla.

  Hemen!

  - Tuttum onu.

  - Hadi!

  Çekil be!

  Mobilete kim tavan koyar ki!

  Nesiniz siz ya, Papa mı?

  Çekilin yoldan!

  Aman tanrım!

  Deli gibi sürüyorlar, takip edemiyorum.

  Pekala dur bakalım.

  Tamamdır.

  Pekala.

  Biraz yoldan sapacağız.

  Yok artık!

  Gidelim bakalım!

  Acayip havalı oldum he!

  Anladık.

  Ne dediğinizi biliyorum.

  Projenize devam edin artık!

  İşinize dönün ya!

  Nereye gidiyoruz?

  Burası peynir gibi kokuyor!

  Özür dilerim.

  Fazlaca lazanya yedim diye peynir kokuyor olabilirim.

  Siktiğimin palyaço şovu.

  Bu saçmalık bitiyor artık.

  - Pardon ama burada Popeyes var mı acaba?

  - Ne?

  Yol üstünde KFC gördüm ama ben daha çok Popeye seviyorum.

  Yemekler çok garip ben  Aman tanrım, başkasına sorarım!

  Tamam yeter artık!

  Silahını at!

  Aman Tanrım Karen.

  Neden Capri'de değilsin?

  Seni vurduğum için özür dilerim.

  Sen de benim olduğumu fark etmemiş olmalısın.

  Saçımı değiştirdim.

  - Öyle mi, çok güzel olmuş.

  Postiş mi o?

  - Yok benim saçım.

  - Biraz kestirdim, boyattım falan.

  - Peki, sen öyle diyorsan.

  Özür dilerim.

  Bunun için de özür dilerim.

  Aman Tanrım.

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  - Susan kalçalarım yanıyor.

  - Umurumda değil.

  Rayna nerede?

  Bilmiyorum, bıraktı gitti beni.

  Çok terlemiştim.

  Sana ona göz kulak ol demiştim ama.

  Nasıl bu kadar hızlı koşuyor anlamıyorum.

  Özellikle de o saçla.

  En az 10 kilo geliyor olmalı.

  Belki de cadıdır.

  Sence bana büyü mü yaptı?

  - Karen Walker öldü.

  - Ne?

  - Çift taraflı ajanmış.

  Kim yaptı bilmiyorum, biri gözümün önünde vurdu.

  Bu iş ne kadar derin bilmiyorum.

  İnanamıyorum!

  Pörsümüş kıçınızı kaldırıp yukarı gelin!

  Hemen!

  - Ama peki ya duyduysa?

  - Duymamıştır.

  - Peki ama duyduysa?

  - O kadar sesli konuşmuyorduk.

  - Onun gibi kadınların kulakları keskindir.

  - Onunki keskin değil.

  Sırf sen sordun diye konuyu açtım ama sen de konuyu sürekli negatif yöne çekiyorsun.

  Demek şimdi böyle olduk Amber Valentine?

  Gerçekten mi Susan Cooper?

  Susan Cooper?

  Pekala, başlıyoruz.

  - Tamamdır halledeceğiz.

  - Bacaklarım kıpırdayacak gibi değil.

  Korktuğunun farkındayım Nancy ama artık bu işin içindesin   ve yanımda olmana çok ama çok ihtiyacım var.

  Beraber olmak.

  Şu ana kadar tanıdığın en yanında duran insan olacağım.

  - Pekala gidelim.

  - Ah canım.

  Her şeye hazır ol.

  Dengesizin teki.

  Ne düşündüğünü bilmek imkansız.

  Bulgarca düşündüğü içindir büyük ihtimalle.

  - Ne yapıyorsun?

  - Ayakkabı bağcıkları bağlıyorum.

  Makosen giyiyorsun be.

  Gel buraya.

  Girin içeri!

  Sokarım böyle işe!

  İnsanlar beni öldürmeye çalışıyor ve güvenlik ekibimden beni koruyan   siz ikiniz kaldınız.

  Siz de birilerinin tatildeki bunak teyzesine benziyorsunuz.

  Takımında bu astımlı Minik Kuş'tan başka biri var mı?

  Evet.

  Onu genelde fiziksel olmayan güvenlik kaynakları için kullanırız.

  Hiç fiziksel olmayan kaynağımdır.

  Çok fazla okuma yaparım.

  Avuç içi bilgisayar ve harita gibi.

  - Bütün Açlık Oyunları'nı okudum.

  - Ne kadar da yardımcı oldun!

  Bilemedim, panikliyorum!

  Sana gelince!

  Senin de şu aptal Penny Morgan elbisesinden kurtulman gerek.

  Gerçek bir insan gibi giyinmelisin!

  Buraya geri gelince bana daha fazla koruma bulun yoksa ikiniz de ölürsünüz!

  - Bu da sana kapak olsun Rayna.

  - Bu görev sana pahalıya patlıyor.

  Elbise ödeneği yarı yarıya kesilmişti  Bayılayacağım ya, yeni korumalar bulma konusuna konsantre olabilir misin lütfen?

  - Lanet olsun ya, lütfen ama.

  - Peki, tamam ya.

  Rezil şey.

  Çoktan ajansla irtibata geçtim.

  - Hadi ama ya.

  - Sen, hem de bu elbisede.

<b>Muhteşem.

  - Bir şeyler bulabildin mi?

  - Şu ana kadar hayır Susan.

  Yalnız kalabalık biraz göz korkutucu.

  Merhaba.

  Gayet güzel olmuşsunuz.

  Gülün bakalım.

  Renginiz solmuş gibi.

  Gözlerini dört aç.

  Kahretsin ya.

  Sana giyin demiştim.

  Çıkar şu eldivenleri.

  Sikik Darth Vader'a dönmüşsün.

  Öyle mi?

  Senin de kafanda Ewok ölmüş gibi.

  Bu ne anlama geliyor anlamadım.

  Seni Tauntaun gibi yarıp açtığımda anlarsın.

  Neyse artık.

  Bu kadın için gözünü dört aç.

  Gelip teklif yapacak kişi o.

Yanında birisi var.

  - Güzel kadınmış.

  - Güzelin ne olduğunu bilmene sevindim.

  Bir dahaki sefere mağazaya gidince bunu aklında tut.

  Gözlerini dört açman gerek.

  Orada sana ihtiyacım olabilir.

  Bu güzelliğin mevcudiyeti karşısında gözlerimi kapamam suç olur.

  Adam olmazsın sen.

  Nancy, Paris'te yerini belirlediğim bombacı kadını biliyor musun?

  Bu gece teklif vermeye gelecek.

  Gerçekten De Luca için çalışıyorsa bir işler döneceğini biliyoruz.

  Senin gözlerini  Manyağın önde gideni bu.

  Pardon, o benim.

  Yaylan hadi.

  Bu kadar sert vurmak istemedim.

  Balondan hayvan gibisiniz ya.

  Buyur, eldivenler senin olsun.

  - Merhaba.

  Ne yapıyorsun Ford?

  - Sana yardım için buradayım Cooper.

  Rayna'yı bulmuş olabilirsin ama onu kaybedemezsin.

  - Oyun vakti artık bitti.

  - Öyle mi?

  Suratındaki aptal bıyıkla asıl oyun zamanı.

  Nerden buldun,   Bay Patates Kafa'dan mı aldın onu?

  - Gizli kimliğimi açığa çıkaracaksın be.

  - Öyle mi?

  Güneş gözlüğü gizli kimlik değildir, aksesuardır.

  - Git buradan!

  Kıçını kurtaracak biri olmazsa sıçıp batıracaksın bu işi.

  Senden ölümüne nefret ediyorum!

  Beni tehlikeye atma arzuna izin veremezsin Cooper.

  Çok beklersin Magnum.

  Sapık liseliler gibi dans ediyorsun.

  Malı mı kaldırdın sen?

  Gitsene be!

  Ortama ayak uydur ya da siktir git!

  Sen gidiyorsun!

  Şimdi kim daha baskınmış bakalım?

  Siktir!

  Yapma sakın onun bunun evladı.

  Şaka mısın sen ya!

  Çekil üstümden!

  - Sen çekil!

  - İpek gömleğini üzerimden al!

  Ortama ayak uydur ya da siktir git!

  Güzel bayanlara teşekkürler.

  Hazır mısınız bakalım?

  Bay 50 Cent'e hoş geldin diyelim!

  Ne var ne yok Budapeşte.

  Bugün gulaş yedim!

  Tadı çok güzeldi be!

  Ha siktir.

  Kadın geldi.

  Rayna'nın onu görmesine izin veremeyiz.

Sen korumaları dışarı çıkar, ben de onu halledeyim.

  - Burada kimse bana emir veremez.

  - Daha iyi bir fikrin var mı?

  Herkese geçici hafıza kaybı yaşatacak şekilde tüm kulübe gaz salacağız.

  - 100 lokma dinamit bulup  - Aman be!

  Git hadi, git.

  Nancy hemen buraya gelmen gerek!

  Geliyorum Susan.

  Geldim, buradayım.

  Pardon, affedersiniz.

  Tamam geldim.

  Vay be!

Ses ver!

  50 Cent şarkıya başlamış.

  Haber verdiğin için teşekkürler.

  Rayna'nın kadını görmesine izin verme.

  Şaşırtmaca yarat hemen!

  - Ne gibi bir şaşırtmaca?

  - Büyük olanından.

  Seni seviyorum 50!

  Seni seviyorum 50!

  Öp beni.

  - Alın şunu!

  - Götür beni hemen!

  Arkanı dön.

  - Gitsene be!

  - Geliyorum.

  Nancy yakaladım onu.

  Benimle dışarıda buluş.

  Tamamdır.

  Şimdi iyiyim.

  Çok teşekkürler.

  Dileğimi yerine getirdim.

  Buydu işte.

  Şimdi de Hırvatistan'da Michael Buble'ı düşürmem gerek.

  Beni istiyor da.

  Pekala Cooper.

  Bunu ben kontrol altına alırım.

  Benimle geliyorsun.

  Aman Tanrım, Susan!

  Pekala daha büyük şaşırtmaca!

  Çok büyük şaşırtmaca!

  Kevaşe seni!

  Kimin için çalıştığını öğrenmem gerek.

  Rayna'yı buradan çıkar.

  Bu pek adil olmadı!

  Lanet olsun!

  - Nancy neredesin?

  - Biraz hevesim kaçtı.

  Meğerse 50 Cent'te espri ya da ironi anlayışı yokmuş.

  Desteğe ihtiyacım var!

  Silahım kulüpte kaldı!

  Düşündüğünden daha fazla ortak noktamız var.

  Hadi.

  Siktir.

  Ne diye eldivenleri çıkardım ki ben?

  Ananı avradını!

  O tulumum içinde epey öfke barındırıyorsun.

  Şakası yok bunun!

  Tanrım!

  Bekle bir saniye!

  Sen de ben de bunu istemiyoruz.

  Bunu isteyen erkekler.

  İki tane akıllı güzel esmerin birbirini parçalaması falan yani.

  Beraber koleje gittiğim kıza benziyorsun.

  Olanlar oldu.

  Bence ikimiz de takılıyoruz.

  Daha çok ellerimizle yaptığımız şeyler gibi falan  Seni öldürmek için sabırsızlanıyorum.

  - Çok temiz çıkardın.

  - Bıçak için teşekkürler.

  Senin eline saplandı diye bana da saplanmasına gerek yok  Kalk ayağa!

  Susan Cooper ve Birleşik Devletler hükümeti tarafından tutuklusun.

  - Bunu nasıl yaptın Rayna?

  - Ben yapmadım.

  O yaptı.

  Selam, Coop.

  Fine?

Coop.

  Uyansana!

  Güzelce kestirdin mi?

  Epey sesli horluyordun.

  Horlamam şu anda en üzücü haber değil.

  Babam buraya insanları getirirdi.

  Ayrıca seni fahişe yunus eğitimcisi gibi de giydirir miydi?

  Onları aç bırakır, işkence yapardı.

  Adını sen koy.

  Fakat özellikle insanlar yalan söylediğinde hoşuna gitmezdi.

  - Ben de yutmadım.

  - Biliyor muydun?

  - Elbette biliyordum.

  Bodrum katında kalman daha iyi olur demiştim Coop.

  - Tüm bunlardan uzak durabilirdin.

  - Peki ya sonra Fine?

  Şimdi de nükleer bomba kara borsacı mı oldun?

  Terörist mi?

  Hayır.

  Beni sikiyor sadece.

  Epey de sesli öpüşüyorsun.

  - Affedersin?

  - Sesli öpüşüyorsun.

  Çok iğrenç ve nahoş.

  Dişsiz yaşlı bir kadının donutun jölesini emmesi gibisin.

  Babanı öldüren adam ile yatmak nasıl bir şey?

  İyi deneme Coop.

  - Cress'in öldürdüğünü zaten biliyor.

  - İyi peki.

  Büyük ihtimalle hep ona aşıktın değil mi?

  Kulağına konuşmak, günün birinde sana aşık olacağını umut etmek.

  Zavallı ümitsiz Susan Coleman.

  Soy adımdan bahsetmek o kadar da büyük sıkıntı değil, değil mi?

  - Cooping.

  - Hayır.

  - Cropom?

  Groupon mu diyorsun?

  Hayır soy ismim Groupon değil.

  - Croop?

  - Devam et.

  - Kapalski.

  - Gittikçe uzaklaşıyorsun.

  Her ne sikimse artık biz ölü diyelim gitsin!

  Bebeğim onun ölümünü bu geceye kadar bekleteceğiz sanıyordum?

  Fikrimi değiştirdim!

  Hoşça kal.

  Sanki sana mermi harcarım da.

  Onu odaya koyun.

  - Merhaba Aldo.

  - Merhaba yakalanmış bayan.

  Başarısız oldum.

  Görevde başarısız oldum.

  - Fine hayatta ve hain.

  - Kederli olma.

  Annem şöyle demişti.

  "Aldo hayat pek çok hüzün ve   sürprizler ile doludur.”

 "Ama bir çift büyük göğüs   ise  Güzel sözlermiş.

  - Susan.

  - Uzak dur benden.

  - Hayır dinle.

  Fazla vaktim yok.

  - Neden yaptın Fine?

  - İçeri girmenin tek yolu buydu.

  Rayna'nın güvenini kazanmak için sahte ölümümü düzenlemem gerekti.

Sinyali kestim.

  Lenslerimi çıkardım.

  Kolay oldu.

Sana bunu yapmaktan nefret ettim Coop.

  Ama mecburdum, mecburdum.

Rayna bütün ajanlarımızı biliyordu çünkü Karen Walker bütün isimleri satmıştı.

  Beni ele vermemesi için ajanstaki kimseye güvenemezdim.

  Sana bile.

  Bana doğruyu söylediğini nereden bilebilirim ki?

  Karen Walker seni öldürmeye çalıştı mı?

  - Onu sen mi vurdun?

  - Kimliğim çok gizli.

  Ama yine de seni koruyamayacak kadar gizli değil.

  Pekala.

  Gözümün içine bak.

  - Ne?

  - Cidden.

  Gözümün içine bak.

  - Bir gözün diğerinden büyükmüş.

  - Gerçekten mi?

  - Hayır.

  Mükemmelsin adi herif.

  Yavşak.

  - Acıttı ama.

  - Güzel, acıtması gerekiyordu.

  - Göğüs.

  - Ne?

  - Tehlikeli mi?

  - Sadece memelerin varsa.

  - Rayna gerçekten ajan olduğumu biliyor mu?

  - Hayır.

  O mutfakta kimliğini açığa çıkarana kadar bilmiyordu.

  Gerçekten onu bundan daha tecrübeli sanıyordum.

  Şükürler olsun ki değil.

  Çünkü öyle olsaydı şimdiye ölmüştün.

  - Gizli kimliğini gayet güzel  - Gitmem gerek.

  Dudaev ile buluşmak için De Luca De'nın villasına gidiyoruz.

  Sonra da onu bomba neredeyse oraya götüreceğiz.

  Olay neredeyse sona geldi.

  Dayan biraz.

  - Merhaba bağlanmış bayan.

  - Şimdi olmaz Aldo.

  Bence Bay Fine seni hafife alıyor.

  Hedefini buldun, izlerini takip ettin.

  Epey sıkı dövüştün.

  Susan.

  Sen iyi bir ajansın.

  Bir dahaki sefere yakalarsın.

  Burada ölmezsek tabii.

  Belki ölmeyiz.

  Ne var biliyor musun?

  Bu şekilde yenilmeyeceğim.

  Beni çözmen gerek.

  - Göğüs göğüse  Ne?

  - Kes artık lanet olası!

  Çöz beni.

  Olmaz.

  Bay Fine'ı duydun.

  Adamın işleyen bir planı var.

  - Yerimizden kıpırdamamamız lazım.

  - Çöz beni hemen!

  Götüm o benim!

  Görmek ya da pozisyonumu ayarlamak çok zor.

  - Götümü düpedüz elliyorsun işte.

  - Kusura bakma.

  Yan tarafa doğru devrilelim.

  Tanrım!

  Düğüm çok sıkı ama ilerleme kaydediyorum.

  Elin epey yukarıda yalnız.

  Sağ elim vücudumun ağırlığından kısıtlanmış durumda.

  - Pekala.

  Şöyle deneyelim.

  - Aman tanrım.

  Pekala tırtıl tarzı yapacağım  Çok ses çıkarıyorsun.

  Bekle bir fikrim var.

  Tanrım.

  Bir tane daha mı?

  - İnanamıyorum ya!

  - Hareket etme.

  Kıpırdama.

  - Olmaz, hayır  - Evet, evet  - Yüce tanrım.

  - Affedersin.

  Bu olamaz.

  Lanet olsun!

  Bunu yapmadan önce çok güzel gaza gelmiştim.

  Çüküm nazikçe enseni öpüyor olabilir.

  Taşaklarını ezmeden çöz beni!

  Lütfen ama!

  Keşke böyle bir zevk için vaktimiz olsaydı.

  Devam et!

  Düğüm ve yüzün kalın bağırsağıma girecek şimdi.

  Yalamayı bıraksana ya!

  - Bitti.

  - Teşekkürler Aldo.

  - Boynum neden ıslak bilmek istemiyorum ama harika iş çıkardın.

  - Rica ederim.

  Tamam dön arkanı.

  Seni çözeyim sonra da siktir olup gidelim buradan.

  Dursana ya!

  CIA ve Interpol'a haber vermen gerek.

  Ben De Luca'ya gidip Fine'a destek olacağım.

  - Villa nerede biliyor musun?

  - Her şeyi biliyorum.

  Günün birinde bayan süper ajan Susan Cooper   seni sikeceğim.

  Yeni araba kokusuna bayılıyorum ya.

  Çok güzel yeminle.

  Balaton Gölü'ne hoş geldiniz.

  Bu merdiveni buldum ve etrafına bir ev inşa ettim.

  Sevgili Bay Dudaev'imiz kısa süre sonra burada olacak.

  Sen ise çok zengin bir kadın olmak üzeresin Rayna.

  Bu yüzden yanında bulundurduğun arkadaşına biraz daha dikkat etmelisin.

  Pek çok insanın aşırı berbat gündemleri oluyor.

  Muhtemelen buradaki arkadaşın gibi.

  Neden burada olduğu apaçık belli.

  - Harika gözlerin var.

  - Teşekkürler.

  Ayrıca CIA için çalışıyor değil mi?

  Senin işin için garip bir refakatçi seçimi Rayna.

  Etrafındaki insanlara pek güven telkin etmiyor.

  Siktir oradan Sergio.

  Babamla asla böyle konuşmazdın.

  - Mecbur kalmadım ki hiç.

  - Bu doğru Bay De Luca.

  CIA için çalıştım.

  Ama beni ölü sanıyorlar.

  Rayna ile birlikteyim artık.

  İkinize de yardım için buradayım.

  Sen ve Karen Walker çift taraflı ajanlardınız.

  CIA'in neyi var böyle?

  Bütün güzel görevleri İHA'lar mı aldı?

  Hemen ondan kurtulmazsak anlaşmayı iptal ediyorum.

  Cüret edeyim deme sakın.

  Evet neden bunu dinlemiyorsun götlek.

  Cüret edeyim deme sakın.

  Siz sanki burada fazlasınız Bayan  - İsminiz neydi acaba amına koyayım?

  - Susan Cooper.

  CIA'denim.

  Bütün birimi buraya mı davet ettin Rayna   yoksa komşu villada inzivaya mı çekildiler?

  Komik adamsın.

  Beni ve Fine'ı öldürmemek senin için en iyisi olabilir.

  Deniyorum ama mantığını pek anlamadım.

  Senin için açık açık mı anlatmamı mı istersin.

  Peki.

  Yıllardır hakkında istihbarat topladığım Solsa Dudaev ile buluşmak üzeresin.

  Adamların onun nasıl iş yaptığını söylemek için etek tıraşı olmakla çok meşgul sanırım.

  Anlaşma yaptığı insanların yarısının sonu ölüm oluyor.

  Dudaev daha düşünmeden ben onun ne yapacağını söyleyebilirim.

  Dudaev'in kardeşi Rus Ordusu tarafından öldürüldüğünden dolayı   Rusya Bayrağı dövmesini gizleyecek kadar şey bildiğimden eminim.

  İnanmıyorum ya!

  Bilgisayarınız var mı sizin?

  Google'ı duydunuz mu hiç?

  Bir şey daha söyleyeyim.

  Paris bombalamasındaki kız arkadaşın var ya   seni Rayna'ya ulaşmak için kullanıyor.

  Eğer geçen gece ben olmasaydım kulüpte Rayna'yı kaçıracaktı.

  Sen de burada elin sikinde dikiliyor olurdun çünkü bombayı asla bulamazdın.

  Bana ihtiyacın var De Luca.

  Fine'ı canlı tutmadığın sürece sana yardım etmeyeceğim.

  Doğru anlamış mıyım bakalım.

  CIA için çalışıyorsun.

  Yine de bu adamın hayatını kurtarmak için   nükleer bombayı satmama yardım etmeye hazırsın.

  - Buna neden inanayım ki?

  - Çünkü ona aşık.

  Evet ne olmuş yani?

  Bu mal farkında bile değil.

  Onun için her şeyi yapacağımı anlamak için çok gerzek.

  Hem sikmişim CIA'i.

  Bana ne verdiler ki zaten?

  10 yılımı alıp dandik bir maaş veriyorlar.

  Yarasa dolu bodrum katına tıktılar.

  Kesinlikle eminim ki göz kızarıklığını ya da en azından alerjiyi oradan kaptım.

  Bir şeyler gözümü sikip attı.

  Fine olmasaydı çok uzun zaman önce vazgeçmiştim.

  Yani evet.

  Onu hayatta tutmak için her şeyi yaparım.

  Epey acınası değil mi?

  - Aşırı acınası.

  - Ne götsün sen ya.

  Bu iş bitince yavşak kafanı sıfıra vuracağım.

  Pekala Bayan Havisham.

  Teklifini kabul edeceğim.

  Fakat bir şeyler denersen, herhangi bir şeyler   rüyanı gerçekleştirir seni ve erkek arkadaşını cennete yollarım.

  Gidelim.

  Bay Dudaev.

  Macaristan'a hoş geldiniz.

  Tıpkı Çeçenistan gibi ama telaffuzu daha kolay.

  Yeter bu kadar saçmalık.

  - Paket nerede?

  - Müşterim ödemeyi görür görmez   bizi çok güveli bir gizli yere götürecek.

  Artık orası nereyse.

  Ben hallederim yakışıklı.

  100 milyon Euro da eskisi kadar değerli değil artık değil mi?

  Elmaslar güzel Solsa.

  Pekala.

  Hepsi senindir.

  Beyler.

  Beni takip edin lütfen.

  - İşte burada.

  - Nedir bu saçmalık?

  Saçmalık mı?

  Göstereyim sana Solsa.

  - Nükleer bomba.

  - Zeki kız.

  Kurşun kaplama bölme demek.

  Doğru.

  Kurşun koruma herhangi bir radyasyon belirmesini maskeliyor.

  - Babam işinde çok ama çok iyiydi.

  - İnanılmaz!

  Beni uyarabilirdin Rayna.

  Bir haftadır eşofmanlarımı bunun içine atıyordum.

  - Çok güzel değil mi?

  - Evet öyle.

  - Ne bok yiyorsun sen be?

  - Ticaret yapıyorum.

  Bombayı helikoptere koyun.

  Elmaslarımı unutmayın.

  Ne sikim oluyor be?

  De Luca senle oynadı Rayna.

  Sen de ona doğru yolu gösterdin.

  Bunu almasına izin vereceğimi beklemedin değil mi?

  Kıronun tekine bombalanacak alan vermeyi yani.

  Bomba için bana 500 milyon Euro vermeye hazır alıcım var.

  Dudaev bombayı asla Amerikan topraklarına sokamazdı zaten.

  Alıcım gelecek hafta New York'un orta yerinde bombayı teslim alıp kullanacak.

  Henüz Phantom'u görmediyseniz  Ne ki şimdi bu?

  Bu beni de öldüreceğin anlamına mı geliyor Sergio?

  Korkarım öyle.

  Üzgünüm Rayna.

  Böylesi daha temiz.

  Anlarsın ya.

  Bana da açıkla De Luca!

  İyi niyetli biri aslında.

  Gelinen noktada durum gittikçe daha da iyiye gidiyor.

  Gösteri için teşekkürler millet.

  Ama üzgünüm Rayna, şov sona erdi.

  Git!

  Gitsene!

  Ha siktir be!

  - De Luca nerede?

  - Susan!

  Eğil!

  Hayır!

  - Şansım varken seni öldürmeliydim.

  - Rayna.

  - Ne var?

  Arabanın altında.

  Bu tarafa itele.

  Ciddi misin sen?

  Kolunu biraz zorlayıp itekleyebilir misin acaba?

  Ne oldu?

  Yakaladım mı onu?

  De Luca bombayı helikoptere götürdü.

  Kalkın!

  Sikerler.

  Ben hallederim.

  - Hayır!

  - Acele et!

  Acele et!

  Hadi!

  Öldür onu.

  Ben hallederim.

  Daha önce de yaptım.

  - Sıçıp batıracağından eminim Cooper!

  - Kapa çeneni de yardım et!

  Şaka mısın sen ya?

  Ne yapıyorsun Ford?

  Senin üzerinde sürünüp De Luca'yı yakalayacağım.

  - Ellerini memelerimden çeksene be!

  - Seni kurtarıyorum.

  Tanrım.

  Ellerinin yeri orası değil be!

  Güzelce tutunamıyorum.

  Pantolonun çok kaygan.

  Fitilli pantolon giymeliydin.

  Zımpara kağıtlı pantolonumu giymekten usandım da!

  Götünü sık!

  Götünü sıksana!

  - Çekil git oradan!

  - Yardım et bana!

  Barzo herif!

  Seni insan kaynaklarına şikayet edeceğim.

  Sıkı tutun!

  Trapezdeymişim gibi sallanacağım.

  Sonra da kokpite sıçrayacağım.

Sıçıp batıracağını söylemiştim Cooper!

  Vay anasını!

  Epey de yüksek oldu!

  Adi herif!

  Elbise de yeniydi ulan.

  Artık bu iş bitiyor!

  - Kıpırdama!

  - Yeter artık ya!

  Sikim sikim işlerin için hiç havamda değilim!

  Öyle mi?

  O zaman buna bayılacaksın!

  Ben de senin sikim sikim işlerin için hiç havamda değilim!

  Geri çekil.

  Üzgünüm ajan.

  Oyun sona erdi.

  Evet bitti.

  Oyuncağına hoşça kal de.

  Ne yapıyorsun?

  Sen ne yapıyorsun ya?

  Sakın cüret edeyim deme!

  Yapma!

  Hayır!

  Aman Tanrım!

  Geber!

  Az önce bir adam vurdum!

  Yanlış mı desen, hayır.

  Harika geldi çünkü.

  Tam bana göreymiş!

  Baksana yiğit kadın!

  Ülkemde senin gibi kadınlar için şöyle derler.

  - Acayip seksi!

  - Şimdi olmaz Aldo!

  Bastır Susan!

  Bu planımın bir parçası değildi!

  Tam da kadınlara özgü bir şey.

  Takıyla savaşa girmek.

  Gerçi siktiğimin şeyi gördüğüm en çirkin kolye.

  Evet öyle.

  Al senin olsun.

  Hem de ayarlanabilir ipiyle birlikte!

  Hadi bakalım.

  Sıkıntı yok.

  Hadi!

  Tamam, tamam.

  Hallettim, bende.

  Helikopter güzelmiş.

  Nereden buldun?

  50 Cent'in.

  Kullanmamıza izin vermesi için vekalet vermek zorunda kaldım.

  Benden çok korkuyor.

  Ananı avradını ajan oldum.

  Gidip başka birini daha vuralım.

  Kes sesini 50 Cent.

  Yoksa seni yine ağızdan öperim.

  Bugün gittikçe daha iyiye gidiyor.

  Beni istiyor!

  Bence inmeliyiz!

  Nükleer bombayı suya attım.

  İyi işti çocuklar.

  Göl için üzgünüm.

  Pekala cengaver.

  Fazla zorlama.

  Resimlerinizi alacaksınız.

  Herkese yetecek 50 var burada.

  Teröristi öldürmeye yardım ettiğimi biliyorsunuz değil mi?

  Kanye'nin böyle şeyler yaptığını asla göremezsiniz.

  Hiç yapmaz.

  Asla.

  Ne kadar da güzel değil mi?

  Geri kalan hayatımı hapishanede geçirmeyi umut ediyordum.

  Babamı öldüren adam ile yattığım gerçeğinin   üstesinden gelmem için bana nitelikli zaman verecek.

  Neyse, avukatımı ara.

  Otelden çantamı aldırt.

  - Her şeyin zamanında  - Hala senin için çalıştığımı mı sanıyorsun?

  - Keyfin bilir.

  Senin de amına koyayım.

  - Benden gerçekten hoşlandığını biliyordum.

  Baksana.

  Ben de senin amına koyayım.

  Saçıma dokunma sakın.

  Neye bakıyorsun sen?

  Tanrım, Aldo.

  Senin sarkıntılıklarını savuşturmak için çok yorgunum.

  Lütfen.

  Kesinlikle anlıyorum.

  Baksana.

  Gerçek ismim Albert.

  MI6.

  Kılık değiştirmem biraz fazla olduysa kusura bakma.

  Karaktere girmeyi çok severim.

  Gerçi belli noktalarda korkarım aşırı heyecanlı olmuş olabilirim.

  - Birazcık.

  - Özür mahiyetinde   işlerin seni Londra'ya asla getirmeyeceğinden dolayı   seni yemeğe çıkarmayı çok isterim.

  Peki, evet yani ben  Güzel olur.

  Harika.

  - Tanrım!

  - İngiliz aksanımı nasıl buldun?

  Downton Abbey'den öğrendim.

  Hayır, şaka yapıyordum.

  - Yoksa yapmıyor muyum.

  - Tanrım sen koru beni.

  Coop.

  Harika iş çıkardın.

  Ne güzel hallettin!

  Süper Cooper.

  - Gerçekten harikaydı.

  - Teşekkürler.

  - Evet öyleydi.

  - Cidden üstesinden geldin.

  - Teşekkürler efendim.

  - Artık seni sahada tutmak istiyorum.

  - Vay canına.

  Yarın Prag'a uçup uluslararası uyuşturucu şebekesine sızman gerek.

  İşte yeni kimliğin.

  Var mısın Cooper?

  Ajan Susan Cooper.

  Göreve başlamaya hazır efendim.

  Peki.

  Kimse artık bunu söyleyip öyle de yapmıyor ama harika.

  Peki.

  Teşekkürler.

  Francis May, malullük aylığı ile geçinen bir işsiz tele pazarlamacı.

  Yok artık ama ya!

  Kim pasaport resminde okuma gözlüğü takar ki?

  Şaka yapıyordu.

  Kandırdı seni.

  Aman Tanrım.

  Güzel şakaydı.

  Aslında yapmıyorum.

  Espri anlayışım yoktur.

  - Hayır yok.

  - Yakında görüşürüz.

  Göz sorununu kontrol altına almışsın.

  Aslında alerjiymiş efendi  Peki.

  Anladım.

  - Demek artık ajansın Coop.

  - Evet.

  - Tebrikler.

  - Teşekkürler.

  Bodrum katta asla senin kadar iyi birini bulacağımı sanmıyorum.

  Bence bulursun.

  Orada pek çok iyi insan var.

  Bak ne diyeceğim.

  Burada yakın harika küçük bir restoran biliyorum.

  Belki sen ve ben şöyle uzun bir akşam yemeği yiyebiliriz.

  Aslında ben biraz kız gecesi havasındayım.

  - Anlıyorsun değil mi?

  - Evet elbette.

  - Sonra görüşürüz.

  Size iyi eğlenceler.

  - Teşekkürler.

  Düşündüğümden daha kıllıymışsın.

  - Evet.

  - Evet.

  Sonra görüşürüz dostum.

  Baksana Coop.

  De Luca'ya benim hakkımda söylediğin onca şey var ya.

  - Ciddi miydin?

  - Hayranım sana ya.

  Hâlâ hayatta olduğuna sevindim Beverly.

  Seni zevzek nonoş otuzbirci.

  - Tanrım!

  - İyi işti Cooper.

  Vay canına.

  Bu bir iltifat mı?

  Senin için iltifat etmek pek kolay değil de.

  Sikerler ama.

  Güzel iş çıkardın.

  Büyük ihtimalle acemi şansı gerçi.

  Başladık yine.

  Bu takımı nerden buldun?

  Kendim diktim amına koyayım.

  Güzel olmuş.

  Hala CIA'i bırakmış durumda mısın?

  Muhtemelen değil.

  Bana ihtiyaçları var.

  Sanırım önce biraz kendi başıma vakit geçirmem gerek.

  Zihnimi boşaltmak için.

  Bunu sahile indireceğim.

  Belki İtalya'da biraz vakit geçiririm.

  Yunanistan'a seyahat ederim.

  Bazen erkek adamın deniz görmesi gerekiyor.

  Güzel olur Ford.

  Aferin sana.

  - Kendinize iyi bakın.

  - Hoşça kal.

Arrivederci!

  - Buranın göl olduğunu biliyor mu sence?

  - Hayır sanmıyorum.

  - Gidelim.

  - Peki.

  Her tarafımın ağrıdığını milletin görmesine izin veremem.

  - Tutayım seni.

  - Tamam.

  - Gel buraya.

  - Kalçalarım acayip ağrıyor.

  Ağrın varsa bak ne diyeceğim.

  Sıcak bir banyo yap sonra da kutlamaya gidelim.

  - Umarım şampanya ve kurutulmuş et seversin.

  - Yani aslında pek  Mecbursun.

  Çünkü bir kasa çaldım.

  - İkisi birlikte sever miyim bilmiyorum.

  - 50 Cent'in helikopterinden hem de.

Daha yavaş.

  Daha yavaş.

Cooper, göl mü lan burası?

İtalya'ya nasıl gideceğim amına koyayım?

  Göğüsler.

  Kes çığlık atmayı.

  Hoşuna gitmişti.

  Tanrım.

  <b>Çeviri: hasangdr & x@nder twitter.

 com/hasangdr & xqnder <i>DEVAMI VAR - Yoruldun mu?

  - Evet.

  - İkinci posta?

  - Olur.

  Baş parmağınla yaptığını bir daha yapma sakın.

  Söylediğime inanamıyorum!

  Kendimden nefret ediyorum!

  Cidden söyledi ya!

 ||


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar