Print Friendly and PDF

Translate

Korku Kapanı (2003)

|

Wrong Turn 84 dk

Yönetmen:Rob Schmidt

Senaryo:Alan B. McElroy

Ülke:ABD, Almanya

Tür:Korku

Vizyon Tarihi:05 Eylül 2003 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Elia Cmiral

Oyuncular

Desmond Harrington

Eliza Dushku

Emmanuelle Chriqui

Jeremy Sisto

Kevin Zegers

Devam Filmleri

2003 - Korku Kapanı(106,285)6.1

2007 - Korku Kapanı 2: Ölüm Çıkmazı(37,325)5.5

2009 - Korku Kapanı 3: Ölüme Terkediş(22,486)4.6

2011 - Korku Kapanı 4: Kanlı Başlangıç(22,126)4.6

2012 - Korku Kapanı 5: Kanlı Parti(17,564)4.1

Özet

Chris, Mustang'ine kurulmuş 3 saat sonraki iş randevusuna yetişmeye çalışmaktadır. Bir kaza yüzünden otoyolun trafiğe kapalı olduğunu görünce kestirme olduğunu tahmin ettiği bir yan yola sapar. Ne yapıp edip bu randevuya yetişmelidir!

Bu sırada, içinde Jessie, Carly, Carly'nin erkek arkadaşı Scott, Evan ve onun kız arkadaşı Francine'in bulundukları Range Rover'ın lastikleri patlamıştır. Bu ıssız yolda mahsur kalan gençler ne yapacaklarını düşünmektedir. Chris kestirme yolda son sürat giderken gördüğü bir hayvan leşi yüzünden dikkati dağılır. Araba kontroldan çıkar ve yolun ortasında duran Range Rover'a çarpar. Lastikleri patlayan birde üstüne kaza yapan altı genç bir telefon kulübesi bulup, yardım istemeye karar verirler. Üstelik patlayan lastiklerinin sebebini bulmuşlardır. Yolun ortasına biri ya da birileri dikenli teller yerleştirmiştir!

Evan ile Francine'i arabalara göz kulak olmak için bırakan gençler ormanda yürümeye başlarlar. Çok geçmeden bir kulübeye ulaşırlar. Avcılara ait olduğunu sandıkları bu kulübe çeşit çeşit silah ve bir anlam veremedikleri tüyler ürpertici av ganimetleriyle doludur. Bilmedikleri şeyse Evan ile Francine'in çoktan avcıların eline düşmüş ve vahşice öldürülmüş olduklarıdır.

Altyazı

Voo!

 Voo-hoo!

 Oh, evet!

 Tamam, harikasın.

 - İpi bağladın mı?

 - Evet.

 Çabuk gel, kaplumbağa.

 İmdat!

 İyi misin?

 Biliyor musun en yakın insandan elli mil uzaktayız.

 - Kimden yardım istiyorsun?

 - Senden!

 Evet, hadi.

 Sadece beni yukarı çek!

 Rich?

 Beni yukarı çek.

 Pekala oyunun sırası değil Richie.

 Yukarı çekmen gerekiyor.

 Rich?

 Ne- GREENBRIER BÖLGESİ, WEST VIRGINIA Kendi akrabanıza tohumunuzu ekerseniz tanrıyı kızdırırsınız.

 Kaybolan iki üniversite öğrencisinden hala bir haber alınabilmiş değil.

 Richard Stoker and Halley Smith ikisi de geçen pazartesinden beri kayıplar   Son olarak hafta sonu kaya tırmanışı için çıktıkları- Hey.

 Nasıl gidiyor?

 Burada neler olduğu konusunda bir fikrin var mı acaba?

 Beş mil ileride traktör yoldan çıkmış.

 Yolun her yerine kimyasal madde ve pislik saçılmış.

 Yolu temizlemeleri ne kadar sürecekmiş?

 - Birkaç saat.

 - Birkaç saat mi?

 Acelen mi var?

 Evet.

 Bu gece Raleigh'de olmam gerek.

 - Şimdi yapman gereken arabana geri dönmek, - Mm-hmm.

 Saçını birkaç yüz kere daha taramak ve- Teşekkür ederim.

 Hey, Doris.

 Bu Chris Flynn.

 Saat yedide randevum vardı, Bay Keller'la buluşacaktım.

 Ben, şey, acele etmeliyim çünkü otuz dakika geciktim.

 Merak ediyorum da acaba sen- Alo?

 Alo?

 Asla yetişemeyeceğim.

 Affedersiniz efendim.

 Kontörlü telefonunuz var mı?

 Oh, bu çalışmıyor bayım.

 Acaba kullanabileceğim başka telefon var mı?

 Uzun mesafe mi?

 Buradan uzun olmayan mesafe var mıdır dersiniz?

 Bana yoksa ukalalık mı yapıyorsun evlat?

 Hayır efendim ben sadece- çok geç kaldım   acele etmem gerek bu görüşmeyi yapmalıyım.

 Oradaki benim tek telefonum.

 Tamam.

 Şey, eee, trafik gerçekten berbat.

 Başka bir yol biliyor musunuz, güneye giden başka bir yol var mı?

 - Hayır.

 - Yok.

 Şu ayı dağı yolu neden noktalarla işaretlenmiş?

 - Toprak.

 - Toprak yol mu?

 Ne yazık ki o yola henüz asfalt dökmediler.

 Görünüşe bakılırsa anayoldan on beş yirmi mil kadar içeride.

 Yanılıyor muyum?

 Sen öyle diyorsan.

 İşe yarayabilir.

 Çok teşekkür ederim.

 Kendinize iyi bakın olmaz mı?

 Kendisine iyi bakması gereken esas sensin evlat.

 AYI DAĞI YOLU Bize çarptı dostum!

 - Yüce İsa!

 - Lanet!

 - Seni kahrolası sarhoş köylü!

 - Hey.

 Hey, sen iyi misin?

 Çok özür dilerim.

 Ben sadece- - Tanrım.

 - Ben köşeden henüz dönmüştüm ki.

 - Sizi fark etmedim bile- Birden dikkatim dağıldı.

 - Aman tanrım ölebilirdin be!

 - Siz hepiniz iyi misiniz?

 - Evet, evet.

 Oturmak ister misin?

 - Şok geçiriyor olabilirsin.

 - Neden bu kadar hızlı kullanıyordun?

 - Pekala, pekala.

 - Neden kamyonetinizi oraya park ettiniz yani yolun tam ortasına?

 Çünkü lastik patladı onu değiştiriyorduk, kahretsin!

 - Sebep olduğum hasarı ödeyeceğim.

 - Bu annemin arabası!

 Uzatma, Frannie.

 Adam ödeyeceğini söylüyor- Oh, görünüşe bakılırsa sen bisikletimin de içine etmişsin.

 Özür dilerim.

 Ben- Lastiği nasıl patlattınız?

 Biri dikenli tel atmış hem de yolun ortasına.

 Buna inanamıyorum nasıl böyle bir şey düşürebilirler.

 Kimse bir şey düşürmedi.

 Onu ağaca bağlanmış buldum.

 Kasten yapılmış.

 Güneyli misafirperverliğinin üzerine yoktur.

 - Taşralı pislikler.

 - Bir telefon bulmam gerekiyor.

 Benzin istasyonunda gördüm sanırım galiba bir kaç mil geride kaldı.

 - Seninle geliyorum.

 - Telefon yok orada.

 - Oradan geliyorum.

 - Neden bir başkasının gelmesini beklemiyoruz dersiniz?

 Ne?

 Hızlı yarışçı gibi mi?

 - Ben hiçbir yere gitmiyorum.

 - Pekala siz gidin ve biz burada kalalım, Francine.

 - Ve ot mu çekelim.

 - Evet.

 Ne olmuş?

 - Dikkat edin.

 Burada keşleri sevmezler.

 - Sen kime keş diyorsun?

 - Annene.

 - Hey, adın ne senin?

 Chris Flynn.

 Yaralandın mı Chris Flynn?

 - Hayır, iyiyim.

 - Güzel.

 - Çünkü hamal sensin.

 - Oh, olamaz.

 Biliyor musun onu ben taşıyabilirim.

 Ne de olsa kaza senin başından geçti.

 Evet, biz burada kalalım belki yeniden çarpan olur.

 - Çocuklar cidden kalacağınıza emin misiniz?

 - Evet.

 Evet, biz gerçekten iyiyiz.

 Teşekkürler.

 - Fazla dağıtmayın.

 - Evet, bizim için de biraz çek kaptan.

 - Evet, iyi eğlenceler.

 - Vay be buna inanamıyorum.

 Annen canına okuyacak.

 - İyi olduğundan emin misin?

 Emin misin?

 - Evet.

 İyiyim ben.

 Burada ne yaptığınızı sorabilir miyim?

 Eee, eee, oh, kamp.

 Oh, bilmiyorum.

 Aslında, kaybolduk.

 Bilirsin, bir çok insan der ki- hani aynı şeyleri yaşamış olanlar benzer travmaları diyorum- bazen kendini şey gibi hissedermişsin sanki yavaş çekim bir filmdeymişsin gibi.

 - Sen de böyle mi hissediyorsun?

 - Hayır.

 Şunu söylemeliyim ki sesim alçak tonda ve normal hızında.

 - Çok iyi.

 - Mm-hmm.

 Bunu nereden buldun?

 Eee, onu şeyden aldım babamın odasından, gerçekten.

 Bitirebilirsin.

 Bize keş dediklerine inanamıyorum.

 Budalalar.

 Nereye gittiğimizden gerçekten emin misin?

 Evet.

 Benzin istasyonunda bir harita vardı.

 Oh, bu arada ben çok yoruldum.

 Açlıktan ölüyorum ve karıncılar beni ısırmaya başladılar.

 Sırtımda hiç karınca var mı?

 Hayır, bir şey yok.

 Oh, hey-bak!

 Ne deniyordu.

 Oh, sincap.

 - Evet, aç olduğunu söylemiştin Carly.

 - Onun sincap olduğunu sanmıyorum.

 - O bir mink.

 - Gerçekten mi?

 Nereden biliyorsun?

 Muhtemelen ezilmiştir.

 Tıp fakültesinde okurken hayvan kadavraları üzerinde çalışmıştık daha sonra insan kadavralarına geçtik.

 - O bir mink.

 - Oh.

 Bir mink mi?

 Yediye kadar Raleigh'de olmam gerekiyor.

 Hmm.

 Öyleyse biraz acele etmelisin değil mi?

 Biliyor musun, bana kalırsa New York'a gitmeliydik.

 Hayır.

 Onun ne kadar doğayı sevdiğini biliyorsun.

 Evet.

 Şayet bana soracak olursan doğa sıkıcı be.

 Evet, gelecek sefer ayarlayabilirsek, Onu New York'a götürürüz.

 Pantolonunu çıkart.

 Ne?

 İnsanlar ne zaman ortaya çıkarlar Evan?

 Ne yapıyoruz?

 Bunu deney olarak kabul et bir olasılık teorisi olarak.

 Ciddi misin?

 Mmm.

 Seni seviyorum.

 Biliyorum.

 Hadi indir pantolonunu bakalım.

 Korkak olmamalısın.

 Pekala.

 Biliyor musun şu düğünü düşünüyorum ve düğün aklımdan hiç çıkmıyor   ve ne mi yapmalıyız evet Mexico'ya gitmeliyiz bebeğim.

 - Mm-hmm.

 - Uzun bir hafta sonundan bahsediyorum- margarita, biz ikimiz gün batımı ve kumsal.

 Ve biliyor musun ben sadece kaçmaktan bahsediyorum.

 - Demek istediğimi anladın mı?

 - Oh, orada dur bakalım.

 Ben ne düşünüyorum bilmek istemiyor musun?

 Evet, lütfen.

 - Bence sen tekrar benimle yatmak istiyorsun - Anlaşıldı.

 Senin bu kelimeyi son kullanışındır.

 Anlaşıldı mı?

 Pekala.

 Evet, mide bulandırıcı bir kelime.

 Hey çocuklar bekleyin.

 Hey, orada kimse var mı?

 Merhaba!

 - Yakında birileri olmalı.

 - Orada kimse var mı?

 Biri yakmış olmalı.

 Hadi devam edelim.

 Merhaba?

 Garip.

 Oh, şuna bak.

 Lanet olsun!

 Bir şey yok.

 Yok bir şey.

 Hey, yiyecek bir şeyler bulabildin mi?

 Tüm çikolatalarımı almışlar.

 Hayır olamaz.

 Hayır.

 Üzgünüm.

 Kahretsin.

 Scott and Carly güneş kremlerimizin hepsini almışlar.

 Onda güzel CD’ler var mı?

 Mmm.

 Kesinlikle yok.

 Biliyor musun bence bu adam doktor filan olmalı.

 Belki geri geldiğinde ona reçete yazdırabiliriz.

 Ayrıca sigarası da yok.

 Benimki bitiyor.

 Evan?

 Evan?

 Neredesin?

 Hey, bebeğim ne yapıyorsun sen?

 Ben sadece   kendimi eğlendiriyorum.

 Voooo!

 Sen, oh, hala bir sinyal alamadın mı?

 Hayır bir şey yok.

 Bu şeyi özleyeceğim.

 - Neden uçağa binmedin?

 - Çünkü tüm paramı şu arabaya yatırmıştım da ondan.

 Pekala kaçmayı unut ama daha iyi bir fikrim var belki düğünümüzde çalacak olan grubu düşünmeliyiz.

 Bence şey birini tutmalıyız, bilirsin, Frank Sinatra tarzı, oh, yıldız şarkıcı   şey olmasın ama James Brown tarzı bir şarkıcı   çünkü, biliyorsun, dürüst olmak gerekirse evet tek bir James Brown var ama   ve, biliyorsun ki, James Brown taklidi çok sahteleri ise dayanılmaz oluyorlar.

 Evan?

 Neredesin?

 Tuvalete filan mı gittin?

 Evan?

 Biliyorsun ki kalçalarını da oynatıyor olacak ve büyükannem bundan   evet, nefret eder ama büyük bir haz da duyar hem de rahatsız edici bir şekilde   ve, eee- Bebeğim?

 Carly, ben sa- sadece şakaydı.

 Carly?

 Evan?

 Hayatım?

 Hey, çocuklar beklesenize!

 Çocuklar bir saniye duramaz mısınız acaba?

 Bebeğim çok ciddiyim hiç komik değil.

 Tanrı İsa!

 Bebeğim!

 - Ben-ben- Oh, özür dilerim.

 Seni öldürebilirim kadın.

 Ben-Ben gerçekten tehlikeliyimdir.

 Seni neden çok sevdiğimi bilmek ister misin?

 Çünkü seninle oynamak çok eğlenceli.

 Beni bu yüzden mi seviyorsun?

 Bu cidden beni korkutuyor bebeğim.

 - Çok üzgünüm.

 - Beni gerçekten korkuttun.

 Sakın bir daha yapma.

 Merhaba!

 Merhaba!

 Bilineni tekrarlamak gibisi yok değil mi?

 Hey bebeğim şuna baksana.

 Vay!

 Hey, Carly sanırım korkularınla yüzleşmenin zamanı geldi, evet onlarla yüzleşmelisin- Sakın!

 Pekala hiç komik değildi.

 Bakın hele şimdi kim korktu.

 - Üzgünüm.

 - Her neyse.

 Sadece bir otel odası bul   sıcak su dolu küveti olsun   ve bana defalarca orgazm yaşatmaya hazırlıklı ol.

 - Oh!

 - Bence yalnız kalmaları gerekiyor.

 Ne bekliyordun?

 Onlar yeni nişanlandı.

 Çok mutlular.

 Mutluluğu yakalamak zor.

 Doğru.

 - Anlaştık mı?

 - Dille ısınma.

 Anladım.

 Seni aptal.

 Belki de Francine ve Evan'ı yalnız bırakmamalıydık.

 Endişelenme.

 Onlar iyi.

 - Çocuklar iyi misiniz?

 - Süper.

 Tamam durun çocuklar.

 Burada yol bitiyor.

 Bunun nedeni taşralı dünya atlasının olmaması.

 Oh, oh, oh, oh, oh.

 Galiba artık güvendeyiz çocuklar.

 - Rica etsem- çabuk olsak.

 Aslında belki de yürümeye devam etmeliyiz.

 Ne?

 Yoksa bir sonraki evin beyaz çitleri mi olacak?

 Evet, eğer bir sonraki ev varsa.

 - Hey.

 - Ne?

 Merhaba?

 Tamam bu doğru değil.

 Merhaba?

 Merhaba?

 Kimse var mı?

 Vooo, bebeğim!

 Rica etsem- Şşşt!

 Hey, hey, ne yapıyorsunuz?

 Telefonları var mı onu araştırıyorum.

 Çocuklar isterseniz siz dışarıda bekleyin.

 Bir başkasının evine bu şekilde giremezsin.

 Evet, çünkü biliyorsunuz ki, yani ne düşündüğümü   Batı Virginia'da izinsiz araziye girmek- mükemmel bir kombinasyon değildir.

 Dinleyin tuvalete gitmeliyim.

 Evet o zaman ben de sana şu kısa metrajlı kurtuluş filmini hatırlatmalıyım.

 Çocuklar kaza geçirmiş iki arabamız var.

 Bakın bize telefon lazım.

 Merhaba?

 Merhaba?

 Carly.

 Merhaba?

 Bu da ne böyle?

 Hadi ne yapacaksak yapıp buradan çıkalım hemen.

 Hey, ben etrafta telefon göremiyorum.

 Merhaba!

 Burada kim yaşıyor dersiniz?

 Bilemiyorum ama lütfen bana tuvaleti bulmamda yardımcı olur musun?

 Bebeğim, bence tuvalet burası.

 Oh, lanet.

 Oh, aman tanrım.

 Şuraya baksanıza çocuklar.

 Cidden çocuklar gitme vakti geldi.

 Tuvaleti bulmama yardım edin.

 Sonra gideriz.

 Bebeğim ya bu ev bir tarikata aitse?

 Newsweek'te okumuştum ve şöyle yazıyordu bu gibi yerler   yani ekonomik olarak geri kalmış bölgeler her türlü kıyamet habercilerinin çoğalma yeriymiş.

 Güneş tapınağı tarikatı, Şey kilisesi tanrının kuzusu, Şijon ailesi.

 - Onları hatırladın mı?

 - Hey, onlar kaçıktı!

 Şşşt!

 Pekala.

 Belki bu kapıdır.

 Yüce İsa!

 - İyi misiniz?

 - Sadece bir kürek.

 Her şey yolunda.

 Voaa.

 Tanrım, şuraya bakın.

 Evet.

 Cehennemin garaj satışına benziyor.

 Tanrım.

 Buna inanabiliyor musun?

 Tanrım, bu insanlar galiba soyguncu.

 Bence burada en azından otuz bin dolarlık mal olmalı.

 - Chris.

 - Mm-hmm.

 Gitmek zorundayız.

 Ürkütücü bir yer.

 - Evet bence de.

 - Pekala.

 Sallanma.

 - Tamam!

 - Tamam mı?

 İki dakika.

 Tamam mı?

 Burada olacağım.

 Ovvv!

 Çocuklar, çocuklar şuna bakın.

 Oh, yoo.

 Oh, tanrım.

 Oh, tanrım.

 Scott.

 Scott!

 Scott, hemen gitmeliyiz!

 - Jess!

 Jessie!

 - Jess!

 - Hey!

 Çocuklar, o da ne?

 - Arkadaşlarının yanına dönmek zorundayız.

 - Peki ya telefon?

 - Burada telefon yok.

 Lanet!

 Arkada bir kapı var.

 Arkada bir kapı gördüm.

 Çabuk olun.

 Çabuk, çabuk!

 - Pekala, hadi.

 Kahretsin!

 Hayır!

 - Kahretsin!

 Scott!

 Scott!

 Onu kıramazsın!

 Acele et!

 Gidelim.

 Kaçalım.

 Kaçalım!

 Kaçalım!

 - Hadi!

 Hadi!

 - Kaçalım!

 Hadi!

 Çabuk!

 Çabuk!

 Çabuk olun çocuklar!

 Koşun!

 - Acele edelim.

 - Çabuk olalım.

 - Nereye gidiyorlar?

 - Bilmiyorum.

 Tanrım, bu şey gerçekten oldu mu?

 Sence Evan iyi midir?

 - Lütfen.

 - Yapamam.

 Yapamam.

 Carly, çabuk ol!

 Kalk hadi!

 Siz Francine'ye ne yaptığını görmediniz!

 - Bizim gördüğümüzü görmediniz!

 - Carly!

 Carly!

 Hayatım!

 Bana bak.

 Yemin ederim yemin ederim bu şeyden kurtulacağız.

 Kurtulacağız.

 Tamam mı?

 Bir yolunu bulacağız.

 Kasabaya ulaşacağız.

 Ve evimize gideceğiz.

 Sonra da evleneceğiz.

 Anlaştık mı?

 Ve bir daha asla ormana gitmeyeceğiz, tamam mı?

 - Tamam mı?

 - Gitmek zorundayız.

 - Çabuk ol.

 Bu taraftan!

 - Gidelim hadi!

 Acele et!

 Bu da ne?

 Yüce İsa.

 Tüm bu insanlar.

 Bebeğim.

 Lanet olsun.

 Bunu nasıl yaparlar?

 Anlayamıyorum.

 - Bu yanlarına nasıl kalmış?

 - Oh, tanrım.

 Tüm bu insanlar.

 Belki içlerinden biri hala çalışıyordur.

 Anahtarları arayın.

 Bu arabaların hiç biri çalışmaz.

 Çabuk.

 Arasanıza.

 Oh, lanet.

 Eğilin!

 Eğilin!

 - Çabuk!

 - Tamam.

 Ne yapacağız?

 - Kamyonetlerini çalışır bıraktılar.

 - Yani?

 - Onu biz alacağız.

 - Bunu nasıl yapacağız?

 Dinleyin birimiz onları farklı yöne çekecek   ve bizler kamyoneti alacağız o sırada onlar kaçanın peşinde olacaklar.

 Klasik bir askeri stratejidir.

 - Kim gidecek?

 - Ben.

 Hey!

 Hey!

 Hey!

 Hey!

 Buradayım!

 Oh, kahretsin.

 Oh, tanrım.

 Koşun!

 Dinle.

 Ona yardım et.

 Kamyonete git.

 Seninle orada buluşuruz.

 Seni seviyorum.

 Pislikler!

 Aşağılık yaratıklar!

 Pislikler!

 O iyi.

 Sşşt, şşşt.

 Hadi.

 Buraya, buraya.

 İyisin.

 Devam edin.

 Çabuk, hadi, gidin.

 Kamyonete gidin.

 Hadi.

 Gitmemiz gerek.

 - Yapamam!

 Yapamam!

 - Çabuk!

 Çabuk!

 Carly, atla hadi!

 Scott'ı bulmalıyız!

 Scott'ı bulmak zorundayız!

 O nerede?

 Nerede o!

 İşte orada!

 İşte orada!

 Scott!

 Koş, Scott!

 Biz buradayız!

 Scott!

 - Scott!

 Hadi!

 - Scott, gidelim!

 Çabuk!

 - Hadi, Scott!

 Scott!

 - Gidelim!

 - Scott, hadi!

 - Hadi, Scott!

 - Hadi, Scott!

 - Scott!

 Scott!

 Ne yapıyorsun?

 - Scott, ne oldu?

 - Scott!

 Scott!

 Hayır!

 Hayır!

 Bırakın beni!

 Beni bırakın!

 Scott!

 Hayır!

 Sür!

 Sür!

 - Hayır!

 - Sür!

 Oh, tanrım!

 Neler oluyor?

 Oh tanrım, neler oluyor?

 Jess, lütfen, geri dönemez miyiz?

 Lütfen!

 Carly, devam etmek zorundayız.

 Tamam mı?

 Scott.

 Haritadaki yolun bu olduğundan emin misin?

 Bir yerlere çıkıyor olmalı.

 Bizi buradan çıkartsa iyi olur.

 Lanet.

 - Kahretsin!

 - Hadi!

 Geri vites.

 - Hadi!

 - Daha öteye gidemeyecek.

 Çabuk.

 Kamyonetten inmeliyiz.

 Nerede olduğumuzu bulmalıyız.

 En yüksek sırt orası.

 Hadi.

 Ne yararı var?

 Nasıl olsa bizi bulacaklar.

 - Hadi.

 Gidelim Carly.

 - Hayır.

 Eğer o gidiyorsa ben gitmiyorum.

 Başımıza bu belayı o sardı.

 Beni iyi dinle Carly tamam mı?

 Scott bizi korumak isterken öldü.

 Bizler hayatta kalmak zorundayız yoksa boşuna ölmüş demektir.

 Anladın mı?

 Belaya birlikte bulaştık Carl.

 Kımılda.

 Onu geri istiyorum.

 Sşşt.

 Biliyorum, biliyorum.

 Carl, beni dinle.

 Tamam mı?

 Bak.

 Hayatta kalmalıyız.

 Bu beladan kurtulacağız.

 Hemen bir polis bulacağız ve o aşağılık insanların cezalandırılmasını söyleyeceğiz.

 Anlaştık mı?

 Carly.

 Hadi ama Carly.

 Yapabilirsin.

 Yakında hava kararacak.

 Oyalanmayalım.

 Şu yolu acilen bulmak zorundayız.

 Farkındayım.

 Çok az yolumuz kaldı.

 Chris!

 Bu bir ayı tuzağı.

 - Nasılsın?

 - Dinlenmeliyim.

 Hey, çocuklar.

 Bakın.

 Aman tanrım.

 Bir gözetleme kulesi.

 - Merhaba!

 Yukarıda kimse var mı?

 - Şşşt!

 Şşşt!

 - Yukarıda kimsenin olduğunu sanmıyorum.

 - Önemli değil.

 Telefon ya da telsiz olabilir.

 Belki de yolu görebiliriz.

 Sen iyi misin?

 Gel hadi.

 Çocuklar ben etrafta yol ya da kasaba filan göremiyorum.

 Pencerenin önünde durmayalım.

 Bizi görebilirler.

 - Hey.

 - Hepimiz öleceğiz.

 Carly, yardımına ihtiyacım var benimle gelip etrafı kolla lütfen.

 Hey, Chris.

 - Jess.

 - Teşekkürler.

 Oh, tanrım.

 Bir telsiz.

 Eski bir şeye benziyor.

 - Nasıl kullanılacağını biliyor musun?

 - Oh, deneyebilirim.

 - Hala çalışıyor olabilir.

 - Sakın düğmelerini kurcalamayın.

 - Üstünde bıraktıkları frekansta kalın.

 - Çalışıyor.

 Beni duyabiliyor musunuz?

 Acil bir durum var.

 Kimse beni duyabiliyor mu?

 "Mayday.

" de.

 Dinleyin, bu çok acil bir durum.

 Lütfen, beni duyabilen kimse var mı?

 Biri yaralandı.

 Yardım gerekiyor.

 Alo.

 Lütfen, dışarıda beni duyabilen var mı?

 - Alo.

 - Hayır.

 Yatın.

 Işığı söndürün.

 Şşşt.

 Sanırım bizi fark etmediler.

 Burası korucu üssü acil durum kanalı.

 Duyuyor musunuz?

 Neredesiniz?

 Tamam.

 Duyuyor musunuz?

 Pozisyonunuz nedir?

 Tamam.

 - Nerede olduğumu bilmiyorum.

 Sadece yardım edin.

 - Şşşt!

 Tekrarlamanızı istiyorum.

 Tekrarlıyorum: Pozisyonunuzu bildirin.

 Geliyorlar.

 Nerede olduğumuzu bilmiyoruz.

 Bir gözetleme kulesindeyiz.

 Ayı dağı yolunun güneyinde bir yerlerde olmalıyız.

 Birileri bizi öldürmeye çalışıyor!

 Arkadaşlarımızı öldürdüler!

 Şimdi de bizim peşimize düştüler!

 Sizi duymakta güçlük çekiyorum.

 Şayet kuledeyseniz, orada kalın.

 Anlayabildiniz mi?

 Evet, anladık!

 Acele edin lütfen!

 Hayati bir mesele!

 - Bunu kımıldatmama yardım edin.

 Hadi!

 Hadi!

 - Sizi almaya geleceğiz.

 Peşimizdeler!

 Birileri ateş etti!

 Arkadaşlarımız vuruldu ve yardıma ihtiyacımız var!

 Lütfen!

 Lanet!

 Ne yapıyorlar?

 Bilmiyorum.

 Herhalde aşağı iniyorlar.

 Jess.

 Alo?

 Alo?

 Orada kimse var mı?

 Bizi duyabiliyor musunuz?

 Alo?

 - Tanrım, ne yapıyorlar?

 - Yanıyoruz.

 Bizi yakarak dışarı çıkartmaya çalışıyorlar.

 Oh, tanrım.

 Carly!

 - Buraya gel!

 - Bırakın beni!

 Bırakın!

 Yanarak ölmektense atlamayı tercih ederim!

 - Sakin ol.

 - Haklısın.

 - Ne?

 - Haklı.

 - Atlamalıyız.

 Şuradaki dallar sadece bir kaç metre aşağıdalar.

 - Bana on metre gibi geldi.

 Kızarmak istemiyorum ve parça parça da olmak istemiyorum.

 Bunu yapabiliriz.

 Önce ben gidiyorum.

 Chris.

 Hey.

 Oh.

 Aaah!

 Chris!

 Chris!

 Aaah!

 Chris!

 - İyi misin?

 - Bizi görmüşler midir dersin?

 Bilmiyorum.

 Hemen gitmeliyiz.

 Çabuk.

 Lanet.

 Lanet.

 Carly, çabuk ol.

 Bunu yapabilirim.

 Bunu yapabilirim.

 Bunu yapabilirim.

 Bunu- Bunu yapabilirim.

 Car- Şşşt.

 Hadi.

 Hadi.

 - Geliyor.

 - Biliyorum.

 Bir planım var.

 Çabuk.

 Bu taraftan Jessie.

 - Bunu tutabilir misin?

 - Neden?

 Çünkü bu aşağılık yaratığı ağaçtan düşüreceğiz de ondan.

 Tutabilir misin?

 - Evet.

 - Pekala.

 Ben söyleyene kadar sakın bırakma.

 Anladın mı?

 - Nereye gidiyorsun?

 - Ben bu tarafa gelmesini sağlayacağım.

 - Olmaz.

 Sen benim kadar hızlı hareket edemezsin.

 - Jessie.

 Jessie.

 İşte buradayım!

 Hadi gel de yakala!

 Neredesin?

 Buradayım işte!

 Ne- Hmm?

 Hey!

 Arkadaşlarına üzüldüm.

 Geçen cuma gecesi eve geldiğimde telesekreterimde bir mesaj vardı   Erkek arkadaşım bırakmıştı şöyle   diyordu bundan sonra birlikte olamayacakmışız.

 Yirmi dakika sonra olanları   Carly'e anlatmıştım   O ve Scott ve   Evan ve Francine   hepsi birlik olup beni hafta sonu bir yerlere götürmeye karar vermişler.

 İşte onlar böyleydi dördü de çok iyi arkadaşımdı.

 Ve şimdi öldüler.

 Bu senin suçun değil.

 Değil.

 Buradalar!

 Hayır, değiller.

 Rüya görüyordun.

 Keşke.

 - Bacağın nasıl?

 - Acıyor.

 Ama bu iyi.

 Eğer acımasaydı- Yol.

 - Ne?

 - Yol.

 Bak.

 - Oraya inmemiz gerekiyor.

 - Şu yamaçtan inebiliriz.

 Buna inanamıyorum.

 - Seni nasıl indireceğiz?

 - Ben bir şekilde- - Chris!

 - Git!

 Chris!

 Hayır!

 Chris!

 Chris!

 Chris!

 Chris!

 Beni bırakın!

 Jessie!

 Hey, durun!

 Oh, tanrıya şükür!

 Çıldırdın mı?

 - Onu kaçırdılar.

 Hadi.

 Gitmeliyiz- - Sadece sakin ol.

 - Çabuk olmalıyız.

 - Sen şu yangın kulesinden beni arayan kişi misin yoksa?

 - Çeneni kapatıp dinler misin.

 İnsanlar öldü!

 - Öldü mü?

 Kim öldü?

 Yardım et!

 Hayır!

 - Mmm.

 - Hayır.

 Yardım et.

 Lütfen.

 Yardım et.

 Üzgünüm.

 Üzgünüm.

 Üzgünüm.

 Evet?

 Yardım edebilir misin?

 Lütfen yardım et.

 Hayır!

 Hayır!

 İmdat.

 Biri yardım etsin!

 Hayır!

 Yardım edin!

 Hayır!

 İyi misin?

 Hadi.

 Merak etme.

 Geçti.

 Hadi.

 Sorun yok.

 Bakmaya devam et.

 Anlaştık mı?

 Sorun yok.

 - Teşekkür ederim.

 - Şşşt.

 Her şey yolunda.

 Chris!

 Chris!

 Chris.

 Benden uzak durun!

 Vur onları.

 Sadece tek mermim var.

 Ölün kahrolası pislikler.

 Geberin artık.

||


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar