Displacement (2016)
| |
112 dk
Yönetmen:Kenneth Mader
Senaryo:Kenneth Mader
Ülke:ABD
Tür:Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:02 Nisan 2017 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Bruce Chianese
Oyuncular
Courtney Hope
Sarah Douglas
Bruce Davison
Susan Blakely
Christopher Backus
Özet
Genç fizik öğrencisinin, , ölümcül kuantum zaman anomalisini
tersine çevirmek için bir yol bulmaya ve erkek arkadaşının cinayetini çözmeye
çalışırken işi hiç de kolay değildir. Zaman kaymaları ve kısa süreli hafıza
kayıpları onu oldukça zorlamaktadır.
Altyazı
Zaman görecelidir derler.
Ama ölüm
Brian?
Brian.
Brian.
Brian.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Hızlıydın.
Brian?
Yürürken bir de
yüzeyim mi dedin?
İyi misin sen?
Evet.
İyiyim.
O esrarın içine ne koydun
sen ya?
LSD kullanmışım gibi
hissettim.
Bebeğim, bir şey
içmedik ki.
- Kafa bulma benimle,
Brian.
- Bulmuyorum.
Bir ayı aşkın süredir
içmiyoruz, Cassie.
İyi olduğundan emin
misin sen?
Evet.
Evet.
İyiyim ben.
Kusura bakma, sadece Garip bir şey ya Déjà vu gibi bir şey.
Tamam.
Neyse.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni
seviyorum.
Tanrım.
Bu da ne böyle?
Brian?
Merhaba?
Merhaba?
Kimse yok mu?
Cassandra, sen ne
yaptın?
Sen ölmüştün,
Brian yatakta kan kaybından ölmüştün ve
sonra da bütün gün böyle garip bir
titreşim vardı.
Bunun bir
açıklaması olmalı.
Evet, halüsinasyon
deniyor buna.
Halüsinasyon falan
görmüyorum ben.
Gerçekti ya.
Alternatif bir
gerçekliğin içinde veya geleceği
yaşıyor gibi bir şeydim.
- Buzla dolu bir
küvette?
- Evet.
Buzla dolu bir
küvette.
Bunun kulağa ne kadar
saçma geldiğinin farkındasın, değil mi?
Evet, farkındayım.
Kulağa saçma geldiğini
biliyorum ama Götümden uydurmuyorum
bunu, Brian.
Biliyorum, bebeğim.
Ama en azından şey
için mutlu değil misin hala yaşıyorum
ya?
Hala yaşadığın için
mutluyum.
Gerçekten mutluyum
ama gördüğüm şeyler beni çok korkuttu.
Kısa vadede vurulmak
gibi bir planım yok.
Yine de, belki de
birileriyle konuşmalısın.
- Kimle, psikologla
mı?
- Muhtemelen faydası
dokunur.
Ama ben burada,
paranormal aktivite kaptanından bahsediyordum.
Evet, biliyorum ama
baban bana hala kızgın.
Bak, babam bile
annene göz kulak olman gerektiğini anlıyor, tamam mı?
Son konuştuğumuzda
öyle demiyordu.
Yine de çokbilmiş
beyefendiye danışmanın zararı olmaz.
- Kuantum mekaniği
garip değil.
- Garip.
- Hayır, değil.
Doğru, bayağı garip.
Korkutucu derecede
garip.
Buz banyosu kadar
garip.
- Sensin garip.
- Biliyorum, ama kuantum mekaniği daha garip.
Baban bir dahi, Brian.
Adamın üstüne fazla
gitme.
Baban için de aynı
şey söylenemez mi?
"Tanıdığım en
zeki şerefsiz.”
Baban hakkında hep
böyle demez misin?
- Benim babam gitti
ama.
- Benimki de gitmedi.
Ama biz en azından,
birbirimizi sevmediğimiz gerçeği üzerinde iletişim kurmayı başardık.
Ve gerçekten sevdiği
bir insan var övgüyle bahsettiği senin yazdığın şu tezin dâhisi.
Evet, hayat
sürprizlerle dolu.
- Neredeyim ben?
- Güvenli bir yerde.
Zor olduğunu
biliyorum.
Ama sana yardım etmek
istiyorum.
- Elektroşokla mı?
- Prosedürü hatırlıyorsun
yani?
Başka ne
hatırlıyorsun?
Otel hakkında ne
hatırlıyorsun?
Hadi, zorla kendini
biraz.
Duş almam gerek.
Ondan önce, senden
öğrenmem gerekenler var.
Brian Chance.
Brian'ı
hatırlıyorsun, değil mi?
Kimsin sen?
Neden buradayım?
Bir kaza oldu.
Brian'ın silahı vardı.
Sorun yok Sorun yok, Cassie.
Cassie, sakin ol, şu
an güvendesin.
- Sorun yok.
- Hayır.
- Ne gördün?
Neyi hatırladın?
- Hayır.
- Ne gördün orada?
- Olamaz, olamaz.
- Sakin ol, sakin ol.
Hayır.
Hayır.
Uzak dur benden.
Uzak dur.
- Cassie, bana bak.
- Brian nerede?
Brian nerede?
- Dinle, bana bak.
- Sana zarar
vermeyeceğim.
- Uzak dur benden.
- Sana zarar
vermeyeceğim.
- Hayır, uzak dur
benden.
- Uzak dur benden.
- Bana bak.
- Brian nerede?
- Sorun yok.
- Sorun yok.
- Brian nerede?
Hadi ama, Cassie.
Sana zarar
vermeyeceğim.
- Hayır.
- Sorun yok, Cassie.
- Hayır.
Hayır.
- Hey, sen ne Ne yapıyorsun?
Dur.
- Neredeyse
başarıyordum.
- Deckard seni görmek
istiyor.
İstiyordur tabii.
Zaman hırsızı.
Ne dedin sen?
Brian, gördün mü şunu?
Brian?
Brian?
Brian!
Brian, oyun oynamayı
bırak!
Brian?
Brian, neredesin?
Lütfen, ara beni.
- Hey, Cass.
- Josh.
Uzun zaman oldu.
Nasılsın?
Neler oluyor?
Garip garip bir şeyler var.
RJ'de buluşabilir
misin benimle?
- Kusura bakmayın.
- Üzgünüm, bayım.
Merhaba.
Koyu kahve, iki şeker.
Hatırlıyorsun.
Evet, onu
hatırlıyorum.
Harika.
İyi misin sen?
Biraz şey
görünüyorsun Buzla dolu bir küvette uyandım,
Josh.
Oraya nasıl gittiğim
hakkında hiçbir fikrim yok.
Ve Brian ölüydü,
sonra da gökyüzündeki güneş değişti.
- Sesini alçalt.
- Ve Bunu buldum.
Bu kadar gariplik
fazla.
Bak, terapötik
hipertermi bazen kalp krizi hastalarında görülür.
Kalp krizi geçirdin
mi?
- Onun için biraz
genç değil miyim sence?
- Gençlere de oluyor.
Brian, mitral
kapakçık sorununu halletti, değil mi?
Elbette başka bir açıklama
daha var.
- Başlama yine.
- Suçluluk ve yas
duygusu
- Benim bir suçum yok, Josh.
En azından şimdilik.
Bak, belki de artık
arkanda bırakman gerek, Cass.
Tamam mı?
Hayatının sonuna
kadar - pişmanlık içinde yaşayamazsın.
- İnsan annesinin
ölümünü görünce sonsuza dek değişiyor,
Josh.
Annemin son isteğini
yerine getirecek vakit bile yoktu.
O zamanlar artık ne
yapıyorsam onu yapmakla çok meşguldüm.
Son bir kez okyanusu görmek
istemişti.
Bunu bile veremedim
ona.
Ve istersen piç babam
hakkında hiç konuşmayalım bile.
Şimdi Brian.
- Sevgilim.
- Evet.
- Yıl dönümümüz.
- Çok iyi.
Başka?
Birisi kuralları
çiğniyor.
- Hangi kuralları?
- Biliyorsun.
Senden duyayım.
Ne fark eder?
Olan oldu,
değiştirmek imkânsız.
Bir kuantum
teorisyeni için bu agnostik oldu.
Tamam.
Otele geri dönelim.
Brian orada gerçekten
ne yapıyordu?
- Beni soyuyordu.
- Neden yapsın bunu?
- Okul ödevi.
- Ne çeşit bir okul
ödevi?
Fizik.
Kuantum karışıklığı.
Ve?
- Çift moleküller.
- Çok iyi.
Şimdi bir yerlere
varmaya başlıyoruz.
Yakınlık etkisi.
Olasılık dağılımı.
Çift moleküller,
bir vakum içinde hemen kendilerini yok ediyorlar.
Zamanda yolculuğu
imkânsız kılıyor.
Ama ya o vakumu
stabilize etmenin bir yolu olsaydı?
Çiftleri dizmek.
Hayır.
Çok tehlikeli.
Felakete yol açar.
Ve onun nasıl
yapılacağını hala bilen yok.
Bilen birisi var.
Ne oldu?
Kasadaki adam buraya
bakıp duruyor.
Korkutuyor beni.
- Gidip konuşayım mı
onunla?
- Hayır, hayır.
Paranoyaklaşıyorumdur.
Sanki biri benimle
oyun oynuyor gibi.
Belki de bu oyunu
kendin kendine oynuyorsundur, Cass.
- Bu da ne demek?
- "Henüz suçlu
değilim."
Asıl bu ne demek?
Ellerimde hala onun kanlarını
hissediyorum, Josh.
Bu korkunç.
- Brian'ı neden
öldürsünler ki?
- Bilmiyorum.
Çok anlamsız.
Belki de aklımı
kaçırıyorumdur.
İyi olduğundan emin
misin?
Evet.
Evet, ben Lavaboya gidiyorum.
Tanrım.
GİRİŞİM'İ BUL
Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
Tamam.
Bu beni gerçekten çok
korkutuyor.
İçerideki aynada
yazıyor bu.
Grafiti mi yapmışlar?
Bu benim el yazım,
Josh.
Bunun ne olduğunu
bilmiyorum, Cass.
Bak, belki de füj
halindesindir, tamam mı?
Ya da hezeyan falan.
Ben Çay için sağ ol.
- Cass.
Cass.
- Teşekkür ederim.
- Bekle.
Bekle.
Merhaba, çocuklar.
Uzun zamandır bloga
girmiyordum ama çok garip şeyler oluyor
ve bilmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Bir süredir yaşadığım
bir şey var sadece, zaman kayması
adlandırabiliyorum.
Postitlere ve
aynalara, yazdığımı bile hatırlamadığım şeyler yazıyormuşum ve ne anlama geldiklerini de bilmiyorum.
Josh delirdiğimi
düşünüyor.
Ve Brian da
halüsinasyon gördüğümü sanıyor.
Bilemiyorum, belki de
ikisi de haklıdır.
Belki de ben Deli
Cass'imdir.
Deli Cass kafasını
peynir ekmekle yedi.
Şimdi Brian'ın
babasıyla görüşmeye geldim.
Belki onun yardımı
dokunur.
Profesör, ben Cassie
Sinclair, evde misiniz?
Profesör?
Profesör, bana kızgın
olduğunuzu biliyorum ama sizinle konuşmam
Profesör Deckard?
Aman Tanrım.
Hayır.
Dokunma bana.
- Ne oldu?
- Ambulansı arıyorum.
- Artık çok geç.
- Hayır, yardıma
ihtiyacınız var.
- Burada olmamalısın.
İşe yaramadı.
Ne zamandayız?
Bugün günlerden ne?
- Cuma.
- Öyle mi?
Sanırım.
Olumsuzlamalısın.
Çok fazla var.
Sen sadece bir
gözlemci olabilirsin.
Hayır.
Hayır.
Ne?
Salı mı?
Hawking?
Burada ne yapıyorsun?
Aynı şeyi ben de sana
sorabilirim, Einstein.
Adım Hawking değil,
tamam mı?
12 yaşımdayken hoştu,
tamam.
Artık adım Fu-Han.
Geniş fikirli anlamında.
Öyledir tabii.
Profesör Deckard evde
değil.
Cidden mi?
Bana ders verecekti.
O eşitliklerde ona
sen mi yardım ediyorsun?
Evet.
Adam takıntılı.
Nedensellik, alan
kapsaması geniş beden karmaşıklığı çift moleküller.
- Nasıl olduğunu
bilirsin.
- Evet ama hiç böyle
değildi.
- Ne zamandır bu
konuda çalışmalar yapıyor?
- Bilmiyorum.
Birkaç gün önce aradı
beni.
Sabırsızdı.
Sanki çözemezsek
dünyanın sonu gelecek gibi.
- Başardı.
- Neyi?
Kuantum
karışıklığı.
Saati terse
döndürmeye çalışıyor ama bir şeyler ters gitti.
Alan, kapsama
alanında olmamalı ki bu da, zaman
kaymalarını ve ona olanları açıklıyor.
Geniş beden
karmaşıklığının imkânsız olduğunu söylediğini sanıyordum.
Belki de
yanıldığımı kanıtlamıştır.
- Cass - Eğer Deckard buna
başladıysa, etkilerini söylemek imkânsız.
İhtiyari
sıçramalar, ileri ve geri bir saniye
şimdiki zamanda, ama bir saniye sonra 3 gün öncesinde.
Neyse, bana olanları
da tanımlayabilen tek şey bu.
- Tek şey değil.
- Başlama yine.
- Yine mi?
- Boş ver.
- Annemlere götürür
müsün beni?
- Annenlere gitmek
istediğinden emin misin?
Evet, Josh.
Lütfen, annemlere
götür beni.
Tamam.
Bıraktığın için teşekkürler.
Deckard'ın
eşitliklerinde neyin ters gittiğini öğrenmeye çalışacağım ama sonra seni ararım.
Brian'ı tekrar
görmenin bir yolu olduğunu söylesem?
Hatta olanları bile değiştirebileceğini?
En az benim kadar
delisin derdim.
Zaman çok yönlü bir
yapı değilse tabii, değil mi?
Tezinde varsaydığına
göre
O tez, teorikti.
Not almak için
yazılmıştı.
Evet ama bir şeyleri kanıtladın,
değil mi?
Doktor Miles, gelip
bunu görseniz iyi olur.
Sanırım zaman
kaymalarının kaynağını buldum.
Kendilerine Kuantum
Girişim Grubu diyorlar.
Web sitesi oldukça
kapsamlı.
Einstein'in
birleştirilmiş alan teorisiyle ilgilendiklerini yazmışlar.
Kuantum
Karmaşıklığı ve Zaman Yerdeğişim'i.
Milyarlarca dolarlık
savunma fonları ile bunların bir askeri
yönü de var.
Şimdi cevap alabilmek
için oraya doğru gidiyorum.
- Yeni mi bu?
- Bloguna 2 gün önce koymuş
ama buraya yeni geldi.
Bunun ne anlama
geldiğini biliyorsun.
- Yaklaşıyor.
- Deckard bundan
hoşlanmayacak.
Şu an o hiç umurumda
değil.
Bağışçılarımızın da
değildir.
Bir ESR tedavisi daha
yapmalıyız.
O tedavilerin, hafıza
kaybına neden olabileceğini biliyorsun.
Eğer buraya gelirse
Bu kızdan eşitliği almaya çok yaklaştım.
Aldığım zaman
bunların hepsi bitecek.
Gel!
Peter?
Carol!
- Merhaba, bir
dakikan var mı?
- Evet, her şey
yolunda mı?
Şey, pek sayılmaz.
Sahilde kızımla garip
bir karşılaşma yaşadım.
Nasıl?
Kızım farklıydı biraz.
Nasıl tanımlayacağımı
bilmiyorum ama Bilmiyorum, kızım değildi
işte.
Kızım size, benim
bilmem gereken bir şey söyledi mi acaba?
Prognozunuzun yasını
tutmak dışında bir şey demedi.
Bunu Charles ile
konuştun mu?
Kanserden bu yana pek
ortalıkta yok.
Rahatsız ettiğim için
kusura bakmayın.
Endişeleniyorum kızım
için işte.
Yani, arabadan inip;
beni özlediğini öyle bir söyledi ki ölmüşüm
gibi sanki.
Daha Daha ayrılalı 2 dakika olmamıştı.
Bu biraz garip bir
soru olabilir ama Cassandra kendisinin
daha yaşlı hali gibi mi görünüyordu?
Ne?
Kapalı zamansal
eğrilerini bilir misiniz?
Sanırım Charles
bahsetmişti onlardan ama hayır Charles o Şimdi Einstein'ın İzafiyet Teorisi yer çekimini; uzayın, enerji ve madde tarafından
çarpılması olarak tanımlar.
O yüzden, güçlü bir
yerçekimsel alanda ya da muhtemel bir elektromanyetik
alanda zamanı geri büküp, bir döngü yaratabilir ya da kapalı zamansal eğri.
Şimdi, döngüye yarın girilirse teorik olarak bugün geri çıkılabilir, ya da
geçen sene.
Kusura bakmayın da
bunların Cassie ile ne alakası var?
Büyükbaba paradoksunu
çözmek için simülasyonlar yapıyorduk ve
okulda, uzaktan harekete geçirilen bir elektromanyetik atım deneyimledik.
Kaynağı bulamadık ama birisinin, simülasyonlarımızı bir adım ileri
götürdüğünden şüpheleniyorum.
Yani?
Kızınızın tezindeki
eşitlikler, gerçekten paradoksu çözmüş olabilir.
Ama o eşitlikler test
edilmedi ve şu anda ortalıkta yok ve
sen de Charles'ın ortalıkta olmadığını söylüyorsun.
O eşitlikleri alıp,
bir karmaşıklığa neden olmuş olabilir mi?
Olabilir ama bunu
riske atacağını hiç sanmam.
O adam çok şey
olabilir ama kesinlikle pervasız değil.
Öyle ya da böyle,
bulunması gerek.
En ufak bir yanlış
hesaplama çok büyük sorunlara yol açabilir.
Tekrar eden zaman
kaymaları döngü içinde dönüler kendini doğrultmaya çalışan nedensellik.
Çok tehlikeli.
Bu çok anlamsız.
Doğru değil bu.
Brian?
Brian?
Brian?
Brian, eğer bu sensen
yemin ederim Baba?
Merhaba, Cassandra.
- Bu kargaşa da ne
böyle?
Neden okulda değilsin
sen?
- Ne?
Mezun olamazsan,
Nobel fizik ödülünü asla kazanamazsın.
Bunca zamandır
yukarıda mıydın?
Çok işim var.
Elbette.
Pekâlâ.
Tamam.
Küçük zaman
hırsızım nasılmış?
Öyle deme bana.
Neden?
Hala annen için zaman
çalmaya çalışmıyor musun?
Olanları hiçbir şey değiştirmeyecek.
Öyle mi?
Ne öneriyorsun?
Boş ver.
Anneni, en az seni
sevdiğim kadar sevdiğimi biliyorsun.
Sen kendini ve
aile düşüncesini sevdin başka hiçbir
şeyi sevmedin.
Deckard yapıyor.
Neyi?
Zamanı çalıyor.
Bir yerdeğişim alanı
yarattı ve ben de bir şekilde içine çekildim.
İçine başka kimin
veya neyin çekildiğini bilmiyorum ama
şu anda burada olduğum gerçeği bir
kontrol sorunu olduğunu gösteriyor.
Durdurulması gerek.
Bekle bir dakika.
Ne diyorsun sen?
Tam olarak emin
değilim.
Hafızam
parçalandı.
Ama zaman çatladı.
Değişip duruyor.
Ve bunu Peter
Deckard'ın yaptığını mı sanıyorsun?
Onlar benim tez notum
mu?
Bunlarla ne
yapıyorsun?
- Sen verdin.
- Hayır, vermedim.
Bunları özellikle
sana vermediğimi hatırlıyorum.
Buna inanmıyorum.
Benim
eşitliklerimi, benim çalışmamı kullanarak ona yardım ediyorsun.
Cassandra
Bunu yaparsan
Brian ölecek.
Deckard da.
Cassandra - ne
yapıyorsun?
- Bütün eşitlik
olmadan başlatamazsın.
- Belki bu, bunların
olmasını engeller.
- Cassie, yapma.
Olumsuzluk noktası
burası değil.
Şu an değil!
Lanet olsun!
Senin derdin ne?
Bunu düzeltmek için
tek umudumuz oydu.
Ne?
Deney iki yıldır
devam ediyordu ve evet, son zamanlardaki
anormalliklerin ben de farkındayım.
Sen buraya
geldiğinde onları düzeltmeye çalışıyordum.
Ve hala karşımda
durduğuna göre, en azından bu biçiminle
önemli bir şeylerin değişmediğini varsayabilirim.
Ama az önce her şeyi daha da kötü hale getirmiş
olabilirsin.
Bana yalan mı
söylüyorsun?
Şimdi de beni
suçlamaya mı çalışıyorsun?
Senden nefret
ediyorum.
- Merhaba.
- Merhaba, Hawking.
- Fu-Han adım.
- Evet.
Deckard ile üstünde
çalıştığın eşitlikler yanlış, anlamsız.
Olumsuzluk
noktalarıyla ilgili bulabildiğin her şeyi bul.
- Neden?
- Babamın söylediği bir şey işte.
Bu işte Deckard
ile birlikteler ve sanırım benim tez
notlarımı kullanarak bir kuantum deneyi
başlattılar ve bir şekilde her şeyi berbat ettiler.
O konuyu araştır ve
bana geri dön, tamam mı?
Tamam.
Tamam, elbette.
- Teşekkür ederim.
- Tamam.
- Cassie, ne
yapıyorsun?
- Bana mı soruyorsun?
Kuralları çiğnemekten
biraz daha bahsetsene.
- Tezim.
- Devam et.
Brian'ın çalmak
istediği şey oydu.
Eşitliklerim.
Ama artık bu çalışma kitabında yok o.
- Yani, bir sayfa
kayıp.
- Evet.
- Ben yok ettim.
- Neden?
- Babam.
Cassie.
Baban seninle gurur
duyuyordu.
Bana yalan söyledi.
Bu hazzı ona
tattıramazdım.
Kararlı olduğunu
biliyorsun.
Yani, hata yapmaya.
Ama biliyorsun - sende
gördüğü - Beni bir fizik problemine çözüm olarak gördü.
Ve Brian da benim
içimi gördü.
Ya da ben öyle sandım.
Cassie, sen bundan
daha iyilerini hak ediyorsun ve bu
yüzden bu yüzden seni buraya getirdik Seni o odadan aldık ve polisten, babandan
korunman için seni buraya getirdik.
Baban çok çok tehlikeli bir şeyi harekete geçirdi ve birçok insan zarar görebilir, daha kötüsü
de olabilir.
Ve bu yüzden senden o eşitlikleri benim için tekrar yaratmanı istiyorum.
Neden?
Neden mi?
Neden tekrar yaratayım?
Yapabileceğin
iyilikleri düşün.
Düzeltebileceğin
yanlışları, yani İşe yaradıklarını
sanıyorsun.
Tıpkı babam gibi, o
eşitliklerin cidden işe yaradığını sanıyorsun.
Evet.
Evet, sanıyoruz.
Hayır.
Ne?
Sadece çalışmamı
çalmak istiyorsun.
- Hayır.
- Tıpkı babam gibisin.
Cassie!
Cassie!
Cassie!
Lanet olsun.
Sikeyim.
Kızın
kafasındakiler olmadan, olumsuzluk
noktasını saptayamayız ve kontrol karmaşıklığını da tabii.
Mahvolmuş kısmının nesini
anlamadın?
Büyük bir
yarıdengelilik olayının eşiğindeyiz.
1943'ten bu yana
girişimde bulunduğumuz her şeyi
başarmamıza neden olacak bir buluşun eşiğindeyiz.
Philadelphia,
Eldridge.
Yanlış
hatırlamıyorsam onun sonu da pek iyi olmamıştı.
- Hayat kurtarmaya
çalışıyorum.
- Ben de.
Yerdeğişim vektörüne
yakalanan birinin bu koşullar altında
iç organlarının eriyeceğini biliyorsun.
Kimse hayatta kalamaz.
Ve o binanın tadilatı
tamamlanmadan Bak.
Nasıl oldu bu?
Her şeyin kontrol
altında olduğunu söylemiştin.
Davranış
modelimizden saptı.
Yükseldi.
Silahı kimse
bilmiyordu ve bellek bloğunu beklemiyorduk.
İcabına bak.
Yoksa ben bakarım.
Cassie, dur!
Bekle, sürtük!
Gel buraya!
- Zaman kalmadı.
Geri gitmesi gerek.
- Çok tehlikeli.
Olayı tekrar
yaşamanın ona yardımı dokunabilir.
Onu kopmuş bir
karmaşıklık alanına geri göndermek mi istiyorsun?
Bak, eğer bu fırsatı
kaçırırsak, tehlikede olan sadece o olmaz.
Bu binanın daha bizi
koruyamayacağını biliyorsun ve başka kimseyi kaybetmeyeceğim.
Eğer bunu yaparsan, kız
yine kör uçacak hiçbir şey hatırlamayacak.
O zaman ona bir
tetikleyici ver.
Ne bileyim bir şeyleri değiştir, mekânı değiştir hipotermiye neden ol ama eğer, bir daha beni sorgularsan buz dolu küvete giren sen olursun.
Al.
Bu sefer de kaybetme.
Hayır.
Anahtar kartı,
anahtar kartı.
Josh.
Üzgünüm, Cass.
Sendin.
Kuralları sen
çiğnedin.
Bazen ikinci şanslar
vardır.
Zaman görecelidir
derler.
Ama ölüm Merhaba, arkadaşlar.
Yine içi buz dolu bir
küvette uyandım.
Bu sefer annemlerin
evindeydim.
Hafızam şimdi biraz daha
berrak ama hala kocaman bir kara delik
gibi.
Eksik olan bir şeyler
var.
Ama artık şunu
biliyorum.
Josh da bu işin
içinde.
Bana yalan söyledi.
Bu buz dolu
küvetlerin arkasında onun olduğunu ve bu notun tam olarak ne anlama geldiğini bildiğinden eminim.
GİRİŞİM'İ BUL.
Girişim.
Sanırım bütün bu
zaman kaymalarının kaynağını buldum.
Kendilerine
Kuantum Girişim Grubu diyorlar.
Web sitesi oldukça
kapsamlı.
Einstein'in
birleştirilmiş alan teorisiyle ilgilendiklerini yazmışlar.
Kuantum Karmaşıklığı
ve Zaman Yerdeğişim'i.
Milyarlarca dolarlık
savunma fonları ile bunların bir askeri
yönü de var.
Şimdi cevap alabilmek
için oraya doğru gidiyorum.
- Alo, Cass.
- Josh.
Uzun zaman oldu.
Nasılsın?
Neler oluyor?
Garip garip bir şeyler var.
RJ'de buluşabilir
misin benimle?
Hayır, gelemem, işe geç
kalırım.
Brian öldü, Josh.
Sanırım birisi onu
öldürdü.
- Lütfen.
- Tamam, orada
görüşürüz.
Teşekkür ederim, bu
biraz - Tamam.
- Seni görmem gerek.
- Geleceğim.
Tanrım.
Pekâlâ.
Görünüşe göre, bu
zaman kaymaları bir kalıp halinde tekrar ediyor.
Bir çeşit özdoğrultum
mekanizması gibi bir şey.
İşteki güçlükler,
nedenselliği değiştirmeye çalışıyor ama
restorana, Josh'tan önce varabilirsem, sanırım
Sanırım bir şeyleri değiştirebilirim.
Cassie, ne yapıyorsun?
Bana mı soruyorsun?
Tamam.
Bak, Jimmy.
Bizim gibi
ikizler.
Hayır, bizim gibi
değiller.
- Kusura bakmayın.
- Üzgünüm, bayım.
- Merhaba.
- Koyu kahve, iki
şeker.
Öyle görünüyor ki;
Girişim Grubunun bir gizli tesisi daha var
ve Josh orada çalışıyor.
Bunca zamandır ona
güvendiğime inanamıyorum.
Sanırım beni
sorgulamak için götürdükleri yer orası her
şeyin başladığı yer.
İnandığım şeyin, eş
yakınlık olmasının etkilerini hissetmeye başladım.
Kafeteryaya gidiyorum.
Kafeterya.
Diğer bene
yaklaştığım zaman bedenim düşmeye başlıyor.
Bu şeyi, kaynağında
durdurmak için yeterince dayanabilirim umarım.
İşe yaradıklarını
sanıyorsun.
Tıpkı babam gibi, o
eşitliklerin cidden işe yaradığını sanıyorsun.
Evet.
Evet, sanıyoruz.
- Hayır.
- Ne?
Sadece çalışmamı
çalmak istiyorsun.
Tıpkı babam gibisin.
Cassie!
Cassie!
Cassie!
Lanet olsun.
Kızın kafasındakiler
olmadan, olumsuzluk noktasını
saptayamayız ve kontrol karmaşıklığını da tabii.
Mahvolmuş kısmının nesini
anlamadın?
Büyük bir
yarıdengelilik olayının eşiğindeyiz.
1943'ten bu yana
girişimde bulunduğumuz her şeyi başarmamıza
neden olacak bir buluşun eşiğindeyiz.
Philadelphia.
Eldridge.
Yanlış
hatırlamıyorsam onun sonu da pek iyi olmamıştı.
- Hayat kurtarmaya
çalışıyorum.
- Ben de.
Bu değil tabii.
Zaman hırsızı.
Olamaz.
Lanet olsun.
Üç saat Bunlar ne be?
Bu da ne Pekâlâ, çocuklar kuantum başlatıcı; üniversitenin darbe
büyütücüsüne telle bağlı Wi-fi
yazılımını, direkt olarak bu laptoptan, laboratuvara uzaktan
bağlama görevi görüyor.
Karmaşıklık lazeri
çevrimiçi olumsuzluk noktası hesapları girildi hipotermi koruyucu banyosu hazırlandı.
Geçmişi
değiştirmeye hazır mısınız?
Benim hatammış.
Tanrım, benim
hatammış.
Anahtar kartı, anahtar
kartı Görünüşe göre, bunların hepsi
benim hatammış.
Ama eğer siz bunu,
başından beri izliyorsanız bunu zaten
biliyorsunuzdur.
Bütün bloglarımı,
kişisel sayfamdan çıkartmaları gerçeği hariç.
Benimle bu yüzden bu
kadar ilgileniyor olmalılar.
Teknolojiyi veya başka
bir şeyi silahlandırmak için.
Şimdi otele gidip,
bunun olmasını engelleyebilir miyim ona bakacağım.
Şu anda içinde
olduğum zaman neyse ona güveniyorum.
- Cassie, ne
yapıyorsun?
- Bana mı soruyorsun?
Bunu neden çaldın?
Bebeğim, seni
korumaya çalışıyordum.
Bana yalan söyledin.
- Göründüğü gibi
değil.
- Dolu bir silah ve
benim çalışma defterimmiş gibi görünüyor,
Brian.
Yanlış anlıyorsun.
Öleceğini, ikimizin
de öleceğini söylediler.
Yani, ne yapmam gerekiyordu?
- Bu işi sana babam
mı verdi?
- Hayır.
Yalan söyleme bana,
Brian.
- Bebeğim sana yalan
söylemiyorum.
- O zaman seninki.
Seninki miydi?
Bebeğim, ağzından
çıkanları kulağın duyuyor mu?
Anlıyorum.
Korkuyorsun, tamam mı?
Hayır, Brian.
Korkmak nasıldır bilmiyorsun
sen.
Hem de hiç.
Korkmak hangi gün hangi yıl olduğunu, hatta neyin gerçek olup
olmadığını kime güvenip
güvenemeyeceğini bilmemektir.
Bebeğim, bana Bana güvenebilirsin.
Bana hep güvendin,
değil mi?
Ben de korkuyorum,
tamam mı?
Bu adamlar beni takip
ediyor, tehdit ediyordu, iş yerime geldiler.
Bunların yanlış
ellere düşmesine izin veremeyiz.
Yanlış eller, Girişim
Grubu zaten.
Biliyorum, bebeğim.
Bu işte seninle birlikteyim,
tamam mı?
Ama sen eğer bu formülleri çözersen her şey baştan başlar.
Sıfıra döneriz, her
şey eskisi gibi olur.
Hayır, hayır, Brian.
Hayır, hayır, hayır.
İşler öyle yürümüyor.
Kendi çıkarları doğrultusunda
benim eşitliklerimi kullanıyorlar.
Savunma anlaşmaları, hükümet
deneyleri.
Silah olarak.
Tamam, tamam.
Peki plan neydi?
Çalışmamı çalıp,
onlara teslim mi edecektin?
Bebeğim, bunu Bunu düşünemezsin.
Bunu düşünemezsin.
Bir şey söylesene
bana, Brian.
Tamam, tamam.
Ne söyleyeyim?
Hepsi yalan mıydı?
Biz.
Bütün bu şeyler, yalan
mıydı?
Hayır, bebeğim.
Değildi.
Dinle beni, seni
seviyorum.
Tanıştığımız andan bu
yana seni seviyorum, tamam mı?
Seni hep sevdim, seni
hep seveceğim o yüzden şimdi gidelim,
tamam mı?
Bunların hiçbirine
ihtiyacımız yok.
Hiçbir şeye
ihtiyacımız yok.
Kapıdan çıkıp gidelim.
Tamam mı?
Bu kadar.
Ve sonucu
değiştirelim.
- Tamam.
Tamam.
- Benim yapmaya çalıştığımda
bu, Brian o zaman ölmüyorsun çünkü.
Bir saniye, ben
ölüyor muyum, ne diyorsun?
Ölüyorsun, Brian.
Vuruluyorsun.
Bu silahla
vuruluyorsun.
Sana anlatmaya
çalıştığım şey buydu.
Ama bunun olmasına izin
vermeyeceğim.
Kurşun yok.
Kurşun yok, tamam mı?
Sen Sen Vurulmayacaksın,
ölmeyeceksin ve ölmezsen belki o zaman
sonucu değiştirebiliriz.
- Brian?
- Bebeğim, ben
vurulmuyorum.
Ne?
Sorun ne?
Sorun ne?
Sorun ne?
Bebeğim, bebeğim.
Yat şuraya.
Brian?
Brian!
Hayır.
Lanet olsun.
Bir daha olmaz.
Pekâlâ, kızı
sakinleştirin ve kamyonete götürün.
- Bir ESR tedavisi
daha yapıp, ikinci mekâna getirin.
- Tamam.
Bu pisliği ben
temizlerim.
Kaldır, kaldır.
Tamamdır.
Pekâlâ, gidelim.
Hazır mısın?
Burası neresi?
Güvenli bir yer.
Bak Zor olduğunu biliyorum.
Ama sana yardım etmek
istiyorum.
Elektroşokla mı?
Elektrostatik
yeniden oryantasyon zaman eğimiyle
hizaya geçmene yardımcı oluyor ama sen
bunu biliyorsun zaten, değil mi?
Başka ne
hatırlıyorsun?
Brian Chance?
- Evet.
- Brian'ı hatırlıyor
musun?
Elbette.
Sevgilimdi.
Evet.
Öldü.
Evet.
- Ona değer
veriyordun.
- Ne?
Bu, işten fazlası.
Ona gerçekten değer
veriyorsun.
Kimsin sen gerçekten?
Bunun cevabını biliyorsun
bence, Cassie.
Brian biliyor muydu?
Hayır.
Ve öyle kalmasını
istiyorum.
Bak, gençtim.
Bilirsin, hırslıydım.
Tıpkı tıpkı senin gibiydim.
Ve anneliğin anneliğin büyük planımda yeri yoktu.
Ama Brian'ı çok
sevdim.
Hem de çok.
İşte bu yüzden eşitliği hatırlamalısın.
Mecbursun.
Dengeyi yerine
getirip zaman tünelini baştan başlatırsan Brian'ı kurtarırsın.
Aynı değil bu.
Burası, geçen
seferkinden farklı.
Evet.
- Annemin mi burası?
- Evet, evet, öyle.
Ben bildiğin bir yer olsun diye düşündüm, şey
için işte Bir şeyleri tetiklemek için.
Evet.
Cassie, yapma!
Sana, o eşitliği
verecek kadar güvenmiyorum.
O zaman kendine güven.
Cevap sende.
Sende.
Sadece olumsuzluk
noktasını bulman gerek.
Sana olası zamanı
ve olman gereken yeri gösterecektir.
Onu bulmalısın.
Olumsuzlamalısın.
Bu doğru değil.
Brian?
Brian!
Brian?
Brian, eğer bu sensen
yemin ederim
Olumsuzluk, olumsuzluk.
Tamam.
Profesör Deckard?
Profesör Deckard, evde
olduğunuzu biliyorum.
Profesör!
- Nasıl?
- Ne?
Olumsuzluk.
Ne zaman ve nerede
olduğunu biliyorum ama nasıl olumsuzlayacağım?
- Burada olmamalısın.
- Profesör, yardımınıza
ihtiyacım var.
Burada senden çok
olduğunu hala anlamıyorsun, Cassandra ve
bunun bedelini hepimiz ödüyoruz.
Kuralları çiğnedin,
tatlım.
İzin verilmeyen bir
şeyi yapmaya çalıştın.
Nedensellikteki
değişimler olmadan zamanda yolculuk edemezsin.
Sonucu
olmayacağını mı düşündün?
O zaman ne yapmam gerektiğini
söyleyin.
Zamansal güç
uyandı.
Olasılıksal
eylemsizlik, bütünlüğünü kaybediyor alan
parçalanacak.
Sebep olduğun
yıkımı kaldırmak zorundayım.
Bir düzeltmeyi
zorlayıp sonrasında çıkacağım sonucunda
da bu bok fırtınasının başına dönüp buz
dolu küvetimde uyanacağım ve ilk seferde yapmam gerektiği gibi senin başlamayacağından emin olmalıyım.
Bunun sonu, senin
için iyi bitmeyecek.
Açığı kapatmalıyım.
Yoksa Girişim Grubu,
çok değerli savunma fonunu mu kaybeder?
Bir yarık yarattın.
Hem de birden fazla.
Hepsi dengesiz, hepsi
yarım.
Sensin, Cassandra.
Olumsuzlanması
gereken sensin.
- Merhaba, Einstein.
- Merhaba.
Olumsuzluk
noktaları hakkında bir şeyler demiştin ya
Bir fotonun var, parçalıyorsun ve bir artıcığa ve elektron çiftine dönüşüyor, sonra da bir
araya gelip birbirlerini yok ediyorlar,
değil mi?
- Evet.
- Şimdi Olumsuzlaştığında, zamanda bir foton
oluşturuyor ki, o da asıl foton
olabilir.
- Tamam.
- Şimdi şunu dinle.
Bazıları fotonun, tanecik
çiftinin deneyimlerini hatırladığına inanıyor
yani geleceği hatırlıyor.
Sonra da, geleceği değiştirebiliyor.
Beni dinle.
Deckard'ın, içeride
yaptığı şeyi bitirmesine izin verme.
- Onu hemen durdurman
gerek.
- Ama sen ne
yapacaksın?
Bisikletini ödünç
almam gerek.
Eğer yeni foton,
zaman yolculuğu yapan çiftin deneyimlerini taşıyorsa Brian'ı kurtarmalıyım.
En azından o sonucu değiştirmeliyim.
Brian.
Merhaba.
Planlar değişti.
Otele gitme.
- Ne?
- Acilde buluş
benimle.
- Neden, iyi misin
sen?
- Evet.
- Evet, iyiyim.
Bana güven sadece.
- Tamam.
Tamam.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni seviyorum.
Orada ol.
Tamam.
Zaman hırsızı.
Ne dedin sen?
Hey, sen ne
yapıyorsun?
Sen ne sen Kimsin
sen?
- Sen ne - Cassie, Cassie, benim.
Baba.
Orospu çocuğu seni!
Tamam.
Tamam.
Hak ettim bunu.
Ama sen de melek
değilsin, biliyorsun.
O etiketi nasıl yedim
acaba.
Yeterince adil.
Çok hasara sebep
oldum.
Özellikle ikimizin
arasında ve bunun için çok üzgünüm ama
annene, kanseri ben vermedim ve kesinlikle bunlara ben sebep olmadım.
Bunları düzeltmeye
çalışıyordum.
Evsiz numarası
yaparak mı?
Peşime düştüler.
Görünmez olmam
lazımdı.
Evsizleri kimse
görmez.
Bu fotoğraf, annem
ölmeden bir yıl önce çekildi.
Ama sen bunu
bilemezsin çünkü gitmiştin.
Tek istediği okyanusu
son kez görmekti ve ben ona bunu bile veremedim.
Bu beni nasıl
hissettiriyor, biliyor musun?
Bu yükü taşımak?
Aslında, biliyorum.
Tarih damgasına bak.
Anlamıyorum.
Ölmeden iki hafta
önce bu.
Çünkü başardın.
Paradoksu yendin,
Cassie.
Gölgen gibiydim senin.
Gelişimini takip
edip, her seferinde biraz daha öğrendiğini görüyordum.
Her seferinde,
gerçeğe daha da yaklaşıyordun.
Girişim Grubunun
başarısız olmasını sağlıyordun.
O videoları,
sunucularından neden sildim sanıyorsun?
Yani, buz dolu
küvetler Seni, genleşmeden korumak
içindi.
Bedenin moleküler
işleyişini yavaşlatıyor.
- Ama Deckard'da işe
yaramadı.
- Elbette yaramadı.
Manyetik saha,
senin Kriptokrom Proteinlerine programlandı.
Kriptokrom mu?
Kuşların, göç
ederken yönlerini bulmalarını sağlayan şey mi?
Aynen o.
Yani teorik olarak,
yerdeğişim alanına gitmek için kendimizi adapte edebiliriz.
Zaman tünelini
değiştirdin.
Bu fotoğraf da kanıtı.
Dışarı bak.
Aman Tanrım.
Annene git.
Anne?
Anne!
- Anne.
- Cassie arabaya döndüğünü sanıyordum.
Her şey yolunda mı?
Evet.
Seni çok özledim.
Ben de seni özledim.
Biliyor musun,
Einstein bile ara sıra mola verirmiş.
Evet, ben Çok meşguldüm.
Üzgünüm.
Bunu duymak
istemezsin ama bana babanı
hatırlatıyorsun.
Ben hep kendimi,
onun biliminin kuması gibi hissettim.
Ben öyle olmayacağım,
söz veriyorum.
Hayır, hayır,
şikâyetçi değilim ben.
Bunları hiçbir şeye
değişmem.
Baban, önemli bir iş
yapıyor.
Senin gibi.
Bunu asla unutma.
Kaderimizi
gerçekleştirmek için hepimiz fedakârlıklar yapmak zorundayız.
Bu kader benimdi.
Kimsenin, kaderini
inkâr etmesine izin verme.
Asla.
Özellikle de kendinin.
Bunu vermek için daha
bekleyecektim ama madem ikimiz de
buradayız Erken mezuniyetin kutlu olsun,
tatlım.
Açsana.
Türünün tek örneği
dediler.
Çok ama çok özelmiş.
Çok özel bir kız için.
Bir fotoğraf
çekilelim, olur mu?
Harika.
Çok güzelsin.
Bunu bastırıp,
çerçeveleteceğim.
Öldüğümde vazoma
yakın bir yerde tut.
Bunu yapar mısın?
Evet.
Yaparım.
Keşke daha fazla
vaktimiz olsaydı.
Biliyorum.
Keşke.
Ama unutma geçmişe çakılıp kalırsan, geleceğini kaçırırsın.
Tamam.
Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum.
Sahilin tadını çıkart.
Tamam.
Ben birazdan
geleceğim.
Tamam.
Baba?
Sensin, Cassandra.
Olumsuzlanması
gereken sensin.
Yapabileceğin
iyilikleri düşün.
Düzeltebileceğin
yanlışları
- Cassie, yapma!
- Tanrım, neler
oluyor?
- Ne yapıyorsun?
- Düzeltiyorum.
Bunu bitirmenin tek bir
yolu var, Josh.
Bunu bilemezsin.
Bir şeyleri
değiştirdin.
Bir şeyleri
değiştirdik.
Hayır, bitti.
Silahı ver bana.
Senin derdin ne?
Bunu sen istedin.
Bulguların test edilmesi
gerekir, unuttun mu?
Geçmişi değiştirmek, anneni
görmek.
- Takıntılıydın.
- Yanılmıştım.
Tamam mı?
Hepimiz birilerini
kaybederiz, Josh ama bu, yaptıklarımı haklı
çıkartmıyor.
Tamam, ama yaptık.
Hatırlamıyor musun?
Tam burada, bu odada,
ikimiz.
Çünkü yapabiliyorduk,
Josh Tanrım, şimdi de Oppenheimer'dan
alıntı mı yapacaksın?
- Ölüm oldum
- Hayır, Krishna'dan yapacağım.
Zaman oldum.
Dünyaların yok
edicisi.
Anlamıyor musun?
Bu şekilde, seninle
birlikte olabilirim.
Bunun için mi hepsi?
- Ben sadece seni
koruyorum.
- Senin korumana
ihtiyacım yok!
Cassie, Cassie!
Cassie, beynini s..kmenin
iyi bir fikir olduğunu düşündüler.
Brian'ı vurduğunu
düşünmen için beynine perde anı yerleştirdiler.
Çalışmanı çaldılar!
Seni bu palyaçolardan
kurtarıyorum, seni kurtarıyordum ben.
Benim kurtarılmaya
ihtiyacım yok.
Burada neler oluyor
böyle?
- Onun ne işi var
burada?
- Ne?
İndir şunu.
Onun ne işi var
burada?
Brian'ın gelmesi
lazımdı onun ne işi var burada?
Brian'ın gelmesi
lazımdı.
- Baba, dur.
Baba, dur, yapma.
- Silahı ver bana.
Hayır!
Hayır!
- Hayır!
- Üzgünüm.
Özür dilerim.
Baba, baba.
Babacığım.
Baba?
Baba, hadi.
Sana yardım
getirmeliyiz.
Sana yardım
getirmeliyiz.
- Dur bakayım, dur
bakayım.
- Yapma.
- Cassie, Cassie,
yapma.
- Baba, izin ver,
lütfen.
Olumsuzlama.
Seni uyarmaya geldim.
Nokta burası.
Ama
Zaman değil.
Teşekkür ederim.
Baba.
Babacığım.
Lanet olsun.
Ne oldu?
Tanrım, Tanrım.
Beni kurtarmak mı
istiyorsun?
Vur beni.
Yap.
Olumsuzlama, Josh.
Zaman tünelini
baştan başlat.
Yap hadi, vur beni.
Bu uygulama, bana
acıdan başka bir şey getirmedi.
- Sevdiğim herkes
öldü.
Vur beni!
- Hayır, gidelim
buradan.
Hayır.
Hiçbir yere
gitmiyorum, Josh.
- Hayır.
Hayır.
- Gidelim buradan.
Seninle hiçbir yere
gitmem.
- Yolumdan çekil,
Josh!
- Dengeyi sağlaman
gerektiğini ya da Deckard veya Dr.
Miles ne söylediyse onu yapman gerektiğini
biliyorum ama döngüye yaklaşırsan
sonsuza dek kaybolursun.
Seni kurtarmama izin
ver.
Seninle olmak
istemiyorum.
O zaman neden beni yanında
getirdin?
Beni yakınında
tutmanın, senin yararına olduğunu biliyordun.
Muhteşem bir ekibiz,
Cass.
Sonsuza Sonsuza dek böyle olabiliriz.
Anlamıyor musun?
Çocukluğumuzdan bu
yana seviyorum seni.
Sana ihtiyacım var.
Olumsuzluk, tek
cevap değil.
Başka başka bir yolunu buluruz.
Eşler birbirini yok eder,
Josh.
Tek yol bu.
Ne?
Sen
kanaman var.
Benim dünyamda,
zaman görecelidir.
- Pekâlâ, kamerayı
şuraya koy.
- Bundan emin misin?
Acele ediyorsun bak.
Bulguların test
edilmesi gerekir, Josh.
Ya da geçmiş, geçmişte bırakmalısın.
Kamerayı şuraya koy ve
kayıt tuşuna bas.
Pekâlâ, çocuklar kuantum başlatıcı; üniversitenin darbe
büyütücüsüne telle bağlı Wi-fi
yazılımını, direkt olarak bu laptoptan, laboratuvara uzaktan bağlama görevi görüyor.
Karmaşıklık lazeri
çevrimiçi olumsuzluk noktası hesapları girildi hipotermi koruyucu banyosu hazırlandı.
Geçmişi
değiştirmeye hazır mısınız?
Ne oldu?
Déjà vu gibi bir şey.
Bunları gidip babama bırakacağım.
- Babana mı?
Onu
- Doğru olmayan bir şeyler var.
Şerefsizin teki
olduğunu biliyorum ama
Tanıdığım en zeki şerefsiz.
Annem konusunda onu
suçlamaya devam edemem.
Ciddi misin sen?
Bu da nereden çıktı
böyle?
Birisi gerçek
Cassie'yi kaçırdı mı?
Çünkü ben bu insanı
tanımıyorum.
Kim Kimsin sen?
Güven bana.
Az önce mesaj attım
sana.
Biliyorum Hadi gel sana bir baktıralım.
İyi misin sen?
Hiç bu kadar iyi
olmamıştım.
Gidelim hadi.
« Prev Post
Next Post »