Print Friendly and PDF

Translate

Displacement (2016)

|

112 dk

Yönetmen:Kenneth Mader

Senaryo:Kenneth Mader

Ülke:ABD

Tür:Bilim-Kurgu, Gerilim

Vizyon Tarihi:02 Nisan 2017 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Bruce Chianese

Oyuncular

Courtney Hope

Sarah Douglas

Bruce Davison

Susan Blakely

Christopher Backus

Özet

Genç fizik öğrencisinin, , ölümcül kuantum zaman anomalisini tersine çevirmek için bir yol bulmaya ve erkek arkadaşının cinayetini çözmeye çalışırken işi hiç de kolay değildir. Zaman kaymaları ve kısa süreli hafıza kayıpları onu oldukça zorlamaktadır.

Altyazı

Zaman görecelidir derler.

 Ama ölüm

 Brian?

 Brian.

 Brian.

 Brian.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hayır.

 Hızlıydın.

 Brian?

 Yürürken bir de yüzeyim mi dedin?

 İyi misin sen?

 Evet.

 İyiyim.

 O esrarın içine ne koydun sen ya?

 LSD kullanmışım gibi hissettim.

 Bebeğim, bir şey içmedik ki.

 - Kafa bulma benimle, Brian.

 - Bulmuyorum.

 Bir ayı aşkın süredir içmiyoruz, Cassie.

 İyi olduğundan emin misin sen?

 Evet.

 Evet.

 İyiyim ben.

 Kusura bakma, sadece  Garip bir şey ya  Déjà vu gibi bir şey.

 Tamam.

 Neyse.

 - Seni seviyorum.

 - Ben de seni seviyorum.

 Tanrım.

 Bu da ne böyle?

 Brian?

 Merhaba?

 Merhaba?

 Kimse yok mu?

 Cassandra, sen ne yaptın?

 Sen ölmüştün, Brian   yatakta kan kaybından ölmüştün ve sonra da bütün gün   böyle garip bir titreşim vardı.

 Bunun bir açıklaması olmalı.

 Evet, halüsinasyon deniyor buna.

 Halüsinasyon falan görmüyorum ben.

 Gerçekti ya.

 Alternatif bir gerçekliğin içinde   veya geleceği yaşıyor gibi bir şeydim.

 - Buzla dolu bir küvette?

 - Evet.

 Buzla dolu bir küvette.

 Bunun kulağa ne kadar saçma geldiğinin farkındasın, değil mi?

 Evet, farkındayım.

 Kulağa saçma geldiğini biliyorum ama  Götümden uydurmuyorum bunu, Brian.

 Biliyorum, bebeğim.

 Ama en azından şey için mutlu değil misin   hala yaşıyorum ya?

 Hala yaşadığın için mutluyum.

 Gerçekten mutluyum ama gördüğüm şeyler beni çok korkuttu.

 Kısa vadede vurulmak gibi bir planım yok.

 Yine de, belki de birileriyle konuşmalısın.

 - Kimle, psikologla mı?

 - Muhtemelen faydası dokunur.

 Ama ben burada, paranormal aktivite kaptanından bahsediyordum.

 Evet, biliyorum ama baban bana hala kızgın.

 Bak, babam bile annene göz kulak olman gerektiğini anlıyor, tamam mı?

 Son konuştuğumuzda öyle demiyordu.

 Yine de çokbilmiş beyefendiye danışmanın zararı olmaz.

 - Kuantum mekaniği garip değil.

 - Garip.

 - Hayır, değil.

 Doğru, bayağı garip.

 Korkutucu derecede garip.

 Buz banyosu kadar garip.

 - Sensin garip.

 - Biliyorum, ama   kuantum mekaniği daha garip.

 Baban bir dahi, Brian.

 Adamın üstüne fazla gitme.

 Baban için de aynı şey söylenemez mi?

 "Tanıdığım en zeki şerefsiz.”

 Baban hakkında hep böyle demez misin?

 - Benim babam gitti ama.

 - Benimki de gitmedi.

 Ama biz en azından, birbirimizi sevmediğimiz gerçeği üzerinde iletişim kurmayı başardık.

 Ve gerçekten sevdiği bir insan var   övgüyle bahsettiği   senin yazdığın şu tezin dâhisi.

 Evet, hayat sürprizlerle dolu.

 - Neredeyim ben?

 - Güvenli bir yerde.

 Zor olduğunu biliyorum.

 Ama sana yardım etmek istiyorum.

 - Elektroşokla mı?

 - Prosedürü hatırlıyorsun yani?

 Başka ne hatırlıyorsun?

 Otel hakkında ne hatırlıyorsun?

 Hadi, zorla kendini biraz.

 Duş almam gerek.

 Ondan önce, senden öğrenmem gerekenler var.

 Brian Chance.

 Brian'ı hatırlıyorsun, değil mi?

 Kimsin sen?

 Neden buradayım?

 Bir kaza oldu.

 Brian'ın silahı vardı.

 Sorun yok  Sorun yok, Cassie.

 Cassie, sakin ol, şu an güvendesin.

 - Sorun yok.

 - Hayır.

 - Ne gördün?

 Neyi hatırladın?

 - Hayır.

 - Ne gördün orada?

 - Olamaz, olamaz.

 - Sakin ol, sakin ol.

 Hayır.

 Hayır.

 Uzak dur benden.

 Uzak dur.

 - Cassie, bana bak.

- Brian nerede?

 Brian nerede?

 - Dinle, bana bak.

 - Sana zarar vermeyeceğim.

 - Uzak dur benden.

 - Sana zarar vermeyeceğim.

 - Hayır, uzak dur benden.

 - Uzak dur benden.

 - Bana bak.

 - Brian nerede?

 - Sorun yok.

 - Sorun yok.

 - Brian nerede?

 Hadi ama, Cassie.

 Sana zarar vermeyeceğim.

 - Hayır.

 - Sorun yok, Cassie.

 - Hayır.

 Hayır.

 - Hey, sen ne  Ne yapıyorsun?

 Dur.

 - Neredeyse başarıyordum.

 - Deckard seni görmek istiyor.

 İstiyordur tabii.

 Zaman hırsızı.

 Ne dedin sen?

 Brian, gördün mü şunu?

 Brian?

 Brian?

 Brian!

 Brian, oyun oynamayı bırak!

 Brian?

 Brian, neredesin?

 Lütfen, ara beni.

 - Hey, Cass.

 - Josh.

 Uzun zaman oldu.

 Nasılsın?

 Neler oluyor?

 Garip   garip bir şeyler var.

 RJ'de buluşabilir misin benimle?

 - Kusura bakmayın.

 - Üzgünüm, bayım.

 Merhaba.

 Koyu kahve, iki şeker.

 Hatırlıyorsun.

 Evet, onu hatırlıyorum.

 Harika.

 İyi misin sen?

 Biraz şey görünüyorsun  Buzla dolu bir küvette uyandım, Josh.

 Oraya nasıl gittiğim hakkında hiçbir fikrim yok.

 Ve Brian ölüydü, sonra da gökyüzündeki güneş değişti.

 - Sesini alçalt.

 - Ve  Bunu buldum.

 Bu kadar gariplik fazla.

 Bak, terapötik hipertermi bazen kalp krizi hastalarında görülür.

 Kalp krizi geçirdin mi?

 - Onun için biraz genç değil miyim sence?

 - Gençlere de oluyor.

 Brian, mitral kapakçık sorununu halletti, değil mi?

 Elbette başka bir açıklama daha var.

 - Başlama yine.

 - Suçluluk ve yas duygusu 

- Benim bir suçum yok, Josh.

 En azından şimdilik.

 Bak, belki de artık arkanda bırakman gerek, Cass.

 Tamam mı?

 Hayatının sonuna kadar  -  pişmanlık içinde yaşayamazsın.

 - İnsan annesinin ölümünü görünce   sonsuza dek değişiyor, Josh.

 Annemin son isteğini yerine getirecek vakit bile yoktu.

 O zamanlar artık ne yapıyorsam onu yapmakla çok meşguldüm.

 Son bir kez okyanusu görmek istemişti.

 Bunu bile veremedim ona.

 Ve istersen piç babam hakkında hiç konuşmayalım bile.

 Şimdi   Brian.

 - Sevgilim.

 - Evet.

 - Yıl dönümümüz.

 - Çok iyi.

 Başka?

 Birisi kuralları çiğniyor.

 - Hangi kuralları?

 - Biliyorsun.

 Senden duyayım.

 Ne fark eder?

 Olan oldu, değiştirmek imkânsız.

 Bir kuantum teorisyeni için bu agnostik oldu.

 Tamam.

 Otele geri dönelim.

 Brian orada gerçekten ne yapıyordu?

 - Beni soyuyordu.

 - Neden yapsın bunu?

 - Okul ödevi.

 - Ne çeşit bir okul ödevi?

 Fizik.

 Kuantum karışıklığı.

 Ve?

 - Çift moleküller.

 - Çok iyi.

 Şimdi bir yerlere varmaya başlıyoruz.

 Yakınlık etkisi.

 Olasılık dağılımı.

 Çift moleküller, bir vakum içinde hemen kendilerini yok ediyorlar.

 Zamanda yolculuğu imkânsız kılıyor.

 Ama ya o vakumu stabilize etmenin bir yolu olsaydı?

 Çiftleri dizmek.

 Hayır.

 Çok tehlikeli.

 Felakete yol açar.

 Ve onun nasıl yapılacağını hala bilen yok.

 Bilen birisi var.

 Ne oldu?

 Kasadaki adam buraya bakıp duruyor.

 Korkutuyor beni.

 - Gidip konuşayım mı onunla?

 - Hayır, hayır.

 Paranoyaklaşıyorumdur.

 Sanki biri benimle oyun oynuyor gibi.

 Belki de bu oyunu kendin kendine oynuyorsundur, Cass.

 - Bu da ne demek?

 - "Henüz suçlu değilim."

Asıl bu ne demek?

 Ellerimde hala onun kanlarını hissediyorum, Josh.

 Bu korkunç.

 - Brian'ı neden öldürsünler ki?

 - Bilmiyorum.

 Çok anlamsız.

 Belki de aklımı kaçırıyorumdur.

 İyi olduğundan emin misin?

 Evet.

 Evet, ben  Lavaboya gidiyorum.

 Tanrım.

 GİRİŞİM'İ BUL

Teşekkür ederim.

 Teşekkür ederim.

 Tamam.

 Bu beni gerçekten çok korkutuyor.

 İçerideki aynada yazıyor bu.

 Grafiti mi yapmışlar?

 Bu benim el yazım, Josh.

 Bunun ne olduğunu bilmiyorum, Cass.

 Bak, belki de füj halindesindir, tamam mı?

 Ya da hezeyan falan.

 Ben  Çay için sağ ol.

 - Cass.

 Cass.

 - Teşekkür ederim.

 - Bekle.

 Bekle.

 Merhaba, çocuklar.

 Uzun zamandır bloga girmiyordum ama çok garip şeyler oluyor   ve bilmeniz gerektiğini düşünüyorum.

 Bir süredir yaşadığım bir şey var   sadece, zaman kayması adlandırabiliyorum.

 Postitlere ve aynalara, yazdığımı bile hatırlamadığım şeyler yazıyormuşum   ve ne anlama geldiklerini de bilmiyorum.

 Josh delirdiğimi düşünüyor.

 Ve Brian da halüsinasyon gördüğümü sanıyor.

 Bilemiyorum, belki de ikisi de haklıdır.

 Belki de ben Deli Cass'imdir.

 Deli Cass kafasını peynir ekmekle yedi.

 Şimdi Brian'ın babasıyla görüşmeye geldim.

 Belki onun yardımı dokunur.

 Profesör, ben Cassie Sinclair, evde misiniz?

 Profesör?

 Profesör, bana kızgın olduğunuzu biliyorum ama sizinle konuşmam  Profesör Deckard?

 Aman Tanrım.

 Hayır.

 Dokunma bana.

 - Ne oldu?

 - Ambulansı arıyorum.

 - Artık çok geç.

 - Hayır, yardıma ihtiyacınız var.

 - Burada olmamalısın.

 İşe yaramadı.

 Ne zamandayız?

 Bugün günlerden ne?

 - Cuma.

 - Öyle mi?

 Sanırım.

 Olumsuzlamalısın.

 Çok fazla var.

 Sen sadece bir gözlemci olabilirsin.

 Hayır.

 Hayır.

 Ne?

 Salı mı?

 Hawking?

 Burada ne yapıyorsun?

 Aynı şeyi ben de sana sorabilirim, Einstein.

 Adım Hawking değil, tamam mı?

 12 yaşımdayken hoştu, tamam.

 Artık adım Fu-Han.

 Geniş fikirli anlamında.

 Öyledir tabii.

 Profesör Deckard evde değil.

 Cidden mi?

 Bana ders verecekti.

 O eşitliklerde ona sen mi yardım ediyorsun?

 Evet.

 Adam takıntılı.

 Nedensellik, alan kapsaması   geniş beden karmaşıklığı   çift moleküller.

 - Nasıl olduğunu bilirsin.

 - Evet ama hiç böyle değildi.

 - Ne zamandır bu konuda çalışmalar yapıyor?

 - Bilmiyorum.

 Birkaç gün önce aradı beni.

 Sabırsızdı.

 Sanki çözemezsek dünyanın sonu   gelecek gibi.

 - Başardı.

 - Neyi?

 Kuantum karışıklığı.

 Saati terse döndürmeye çalışıyor ama bir şeyler ters gitti.

 Alan, kapsama alanında olmamalı   ki bu da, zaman kaymalarını ve ona olanları açıklıyor.

 Geniş beden karmaşıklığının imkânsız olduğunu söylediğini sanıyordum.

 Belki de yanıldığımı kanıtlamıştır.

 - Cass  - Eğer Deckard   buna başladıysa, etkilerini söylemek imkânsız.

 İhtiyari sıçramalar, ileri ve geri   bir saniye şimdiki zamanda, ama bir saniye sonra 3 gün öncesinde.

 Neyse, bana olanları da tanımlayabilen tek şey bu.

 - Tek şey değil.

 - Başlama yine.

 - Yine mi?

 - Boş ver.

 - Annemlere götürür müsün beni?

 - Annenlere gitmek istediğinden emin misin?

 Evet, Josh.

 Lütfen, annemlere götür beni.

 Tamam.

 Bıraktığın için teşekkürler.

 Deckard'ın eşitliklerinde neyin ters gittiğini öğrenmeye çalışacağım   ama sonra seni ararım.

 Brian'ı tekrar görmenin bir yolu olduğunu söylesem?

 Hatta olanları bile değiştirebileceğini?

 En az benim kadar delisin derdim.

 Zaman çok yönlü bir yapı değilse tabii, değil mi?

 Tezinde varsaydığına göre 

O tez, teorikti.

 Not almak için yazılmıştı.

 Evet ama bir şeyleri kanıtladın, değil mi?

 Doktor Miles, gelip bunu görseniz iyi olur.

 Sanırım zaman kaymalarının kaynağını buldum.

 Kendilerine Kuantum Girişim Grubu diyorlar.

 Web sitesi oldukça kapsamlı.

 Einstein'in birleştirilmiş alan teorisiyle ilgilendiklerini yazmışlar.

 Kuantum Karmaşıklığı ve Zaman Yerdeğişim'i.

 Milyarlarca dolarlık savunma fonları ile   bunların bir askeri yönü de var.

 Şimdi cevap alabilmek için   oraya doğru gidiyorum.

 - Yeni mi bu?

 - Bloguna 2 gün önce koymuş ama buraya yeni geldi.

 Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun.

 - Yaklaşıyor.

 - Deckard bundan hoşlanmayacak.

 Şu an o hiç umurumda değil.

 Bağışçılarımızın da değildir.

 Bir ESR tedavisi daha yapmalıyız.

 O tedavilerin, hafıza kaybına neden olabileceğini biliyorsun.

 Eğer buraya gelirse 

Bu kızdan eşitliği almaya çok yaklaştım.

 Aldığım zaman bunların hepsi bitecek.

 Gel!

 Peter?

 Carol!

 - Merhaba, bir dakikan var mı?

 - Evet, her şey yolunda mı?

 Şey, pek sayılmaz.

 Sahilde kızımla garip bir karşılaşma yaşadım.

 Nasıl?

 Kızım farklıydı biraz.

 Nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum ama  Bilmiyorum, kızım değildi işte.

 Kızım size, benim bilmem gereken bir şey söyledi mi acaba?

 Prognozunuzun yasını tutmak dışında bir şey demedi.

 Bunu Charles ile konuştun mu?

 Kanserden bu yana pek ortalıkta yok.

 Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın.

 Endişeleniyorum kızım için işte.

 Yani, arabadan inip; beni özlediğini öyle bir söyledi ki   ölmüşüm gibi sanki.

 Daha  Daha ayrılalı 2 dakika olmamıştı.

 Bu biraz garip bir soru olabilir ama Cassandra   kendisinin daha yaşlı hali gibi mi görünüyordu?

 Ne?

 Kapalı zamansal eğrilerini bilir misiniz?

 Sanırım Charles bahsetmişti onlardan ama hayır  Charles  o  Şimdi   Einstein'ın İzafiyet Teorisi   yer çekimini; uzayın, enerji ve madde tarafından çarpılması olarak tanımlar.

 O yüzden, güçlü bir yerçekimsel alanda   ya da muhtemel bir elektromanyetik alanda   zamanı geri büküp, bir döngü yaratabilir   ya da kapalı zamansal eğri.

 Şimdi, döngüye yarın girilirse   teorik olarak bugün geri çıkılabilir, ya da geçen sene.

 Kusura bakmayın da bunların Cassie ile ne alakası var?

 Büyükbaba paradoksunu çözmek için simülasyonlar yapıyorduk   ve okulda, uzaktan harekete geçirilen bir elektromanyetik atım deneyimledik.

 Kaynağı bulamadık ama   birisinin, simülasyonlarımızı bir adım ileri götürdüğünden şüpheleniyorum.

 Yani?

 Kızınızın tezindeki eşitlikler, gerçekten paradoksu çözmüş olabilir.

 Ama o eşitlikler test edilmedi ve şu anda ortalıkta yok   ve sen de Charles'ın ortalıkta olmadığını söylüyorsun.

 O eşitlikleri alıp, bir karmaşıklığa neden olmuş olabilir mi?

 Olabilir ama bunu riske atacağını hiç sanmam.

 O adam çok şey olabilir ama kesinlikle pervasız değil.

 Öyle ya da böyle, bulunması gerek.

 En ufak bir yanlış hesaplama çok büyük sorunlara yol açabilir.

 Tekrar eden zaman kaymaları   döngü içinde dönüler   kendini doğrultmaya çalışan nedensellik.

 Çok tehlikeli.

 Bu çok anlamsız.

 Doğru değil bu.

 Brian?

 Brian?

 Brian?

 Brian, eğer bu sensen yemin ederim  Baba?

 Merhaba, Cassandra.

 - Bu kargaşa da ne böyle?

 Neden okulda değilsin sen?

 - Ne?

 Mezun olamazsan, Nobel fizik ödülünü asla kazanamazsın.

 Bunca zamandır yukarıda mıydın?

 Çok işim var.

 Elbette.

 Pekâlâ.

 Tamam.

 Küçük zaman hırsızım nasılmış?

 Öyle deme bana.

 Neden?

 Hala annen için zaman çalmaya çalışmıyor musun?

 Olanları hiçbir şey değiştirmeyecek.

 Öyle mi?

 Ne öneriyorsun?

 Boş ver.

 Anneni, en az seni sevdiğim kadar sevdiğimi biliyorsun.

 Sen kendini ve aile düşüncesini sevdin   başka hiçbir şeyi sevmedin.

 Deckard yapıyor.

 Neyi?

 Zamanı çalıyor.

 Bir yerdeğişim alanı yarattı ve ben de bir şekilde içine çekildim.

 İçine başka kimin veya neyin çekildiğini bilmiyorum   ama şu anda burada olduğum gerçeği   bir kontrol sorunu olduğunu gösteriyor.

 Durdurulması gerek.

 Bekle bir dakika.

 Ne diyorsun sen?

 Tam olarak emin değilim.

 Hafızam parçalandı.

 Ama zaman çatladı.

 Değişip duruyor.

 Ve bunu Peter Deckard'ın yaptığını mı sanıyorsun?

 Onlar benim tez notum mu?

 Bunlarla ne yapıyorsun?

 - Sen verdin.

 - Hayır, vermedim.

 Bunları özellikle sana vermediğimi hatırlıyorum.

 Buna inanmıyorum.

 Benim eşitliklerimi, benim çalışmamı kullanarak ona yardım ediyorsun.

 Cassandra 

Bunu yaparsan

Brian ölecek.

 Deckard da.

 Cassandra  -  ne yapıyorsun?

 - Bütün eşitlik olmadan başlatamazsın.

 - Belki bu, bunların olmasını engeller.

 - Cassie, yapma.

 Olumsuzluk noktası burası değil.

 Şu an değil!

 Lanet olsun!

 Senin derdin ne?

 Bunu düzeltmek için tek umudumuz oydu.

 Ne?

 Deney iki yıldır devam ediyordu ve evet, son zamanlardaki   anormalliklerin ben de farkındayım.

 Sen buraya geldiğinde onları düzeltmeye çalışıyordum.

 Ve hala karşımda durduğuna göre, en azından bu biçiminle   önemli bir şeylerin değişmediğini varsayabilirim.

 Ama   az önce her şeyi daha da kötü hale getirmiş olabilirsin.

 Bana yalan mı söylüyorsun?

 Şimdi de beni suçlamaya mı çalışıyorsun?

 Senden nefret ediyorum.

 - Merhaba.

 - Merhaba, Hawking.

 - Fu-Han adım.

 - Evet.

 Deckard ile üstünde çalıştığın eşitlikler yanlış, anlamsız.

 Olumsuzluk noktalarıyla ilgili bulabildiğin her şeyi bul.

 - Neden?

 - Babamın söylediği   bir şey işte.

 Bu işte Deckard ile birlikteler   ve sanırım benim tez notlarımı kullanarak bir kuantum deneyi   başlattılar ve bir şekilde her şeyi berbat ettiler.

 O konuyu araştır ve bana geri dön, tamam mı?

 Tamam.

 Tamam, elbette.

 - Teşekkür ederim.

 - Tamam.

 - Cassie, ne yapıyorsun?

 - Bana mı soruyorsun?

 Kuralları çiğnemekten biraz daha bahsetsene.

 - Tezim.

 - Devam et.

 Brian'ın çalmak istediği şey oydu.

 Eşitliklerim.

 Ama   artık bu çalışma kitabında yok o.

 - Yani, bir sayfa kayıp.

 - Evet.

 - Ben yok ettim.

 - Neden?

 - Babam.

 Cassie.

 Baban seninle gurur duyuyordu.

 Bana yalan söyledi.

 Bu hazzı ona tattıramazdım.

 Kararlı olduğunu biliyorsun.

 Yani, hata yapmaya.

 Ama biliyorsun  -  sende gördüğü  - Beni bir fizik problemine   çözüm olarak gördü.

 Ve Brian da benim içimi gördü.

 Ya da ben öyle sandım.

 Cassie, sen bundan daha iyilerini hak ediyorsun   ve bu yüzden  bu yüzden seni buraya getirdik  Seni o odadan aldık ve polisten, babandan korunman için   seni buraya getirdik.

 Baban çok  çok tehlikeli bir şeyi harekete geçirdi   ve birçok insan zarar görebilir, daha kötüsü de olabilir.

 Ve bu yüzden   senden o eşitlikleri benim   için tekrar yaratmanı istiyorum.

 Neden?

 Neden mi?

 Neden tekrar yaratayım?

 Yapabileceğin iyilikleri düşün.

 Düzeltebileceğin yanlışları, yani  İşe yaradıklarını sanıyorsun.

 Tıpkı babam gibi, o eşitliklerin cidden işe yaradığını sanıyorsun.

 Evet.

 Evet, sanıyoruz.

 Hayır.

 Ne?

 Sadece çalışmamı çalmak istiyorsun.

 - Hayır.

 - Tıpkı babam gibisin.

 Cassie!

 Cassie!

 Cassie!

 Lanet olsun.

 Sikeyim.

 Kızın kafasındakiler olmadan, olumsuzluk   noktasını saptayamayız ve kontrol karmaşıklığını da tabii.

 Mahvolmuş kısmının nesini anlamadın?

 Büyük bir yarıdengelilik olayının eşiğindeyiz.

 1943'ten bu yana girişimde bulunduğumuz her şeyi   başarmamıza neden olacak bir buluşun eşiğindeyiz.

 Philadelphia, Eldridge.

 Yanlış hatırlamıyorsam onun sonu da pek iyi olmamıştı.

 - Hayat kurtarmaya çalışıyorum.

 - Ben de.

 Yerdeğişim vektörüne yakalanan birinin   bu koşullar altında iç organlarının eriyeceğini biliyorsun.

 Kimse hayatta kalamaz.

 Ve o binanın tadilatı tamamlanmadan  Bak.

 Nasıl oldu bu?

 Her şeyin kontrol altında olduğunu söylemiştin.

 Davranış modelimizden saptı.

 Yükseldi.

 Silahı kimse bilmiyordu ve bellek bloğunu beklemiyorduk.

 İcabına bak.

 Yoksa ben bakarım.

 Cassie, dur!

 Bekle, sürtük!

 Gel buraya!

 - Zaman kalmadı.

 Geri gitmesi gerek.

 - Çok tehlikeli.

 Olayı tekrar yaşamanın ona yardımı dokunabilir.

 Onu kopmuş bir karmaşıklık alanına geri göndermek mi istiyorsun?

 Bak, eğer bu fırsatı kaçırırsak, tehlikede olan sadece o olmaz.

 Bu binanın daha bizi koruyamayacağını biliyorsun ve başka kimseyi kaybetmeyeceğim.

 Eğer bunu yaparsan, kız yine kör uçacak   hiçbir şey hatırlamayacak.

 O zaman ona bir tetikleyici ver.

 Ne bileyim   bir şeyleri değiştir, mekânı değiştir   hipotermiye neden ol   ama eğer, bir daha beni sorgularsan   buz dolu küvete giren sen olursun.

 Al.

 Bu sefer de kaybetme.

 Hayır.

 Anahtar kartı, anahtar kartı.

 Josh.

 Üzgünüm, Cass.

 Sendin.

 Kuralları sen çiğnedin.

 Bazen ikinci şanslar vardır.

 Zaman görecelidir derler.

 Ama ölüm  Merhaba, arkadaşlar.

 Yine içi buz dolu bir küvette uyandım.

 Bu sefer annemlerin evindeydim.

 Hafızam şimdi biraz daha berrak   ama hala kocaman bir kara delik gibi.

 Eksik olan bir şeyler var.

 Ama artık şunu biliyorum.

 Josh da bu işin içinde.

 Bana yalan söyledi.

 Bu buz dolu küvetlerin arkasında onun olduğunu ve bu notun tam olarak   ne anlama geldiğini bildiğinden eminim.

 GİRİŞİM'İ BUL.

 Girişim.

 Sanırım bütün bu zaman kaymalarının kaynağını buldum.

 Kendilerine Kuantum Girişim Grubu diyorlar.

 Web sitesi oldukça kapsamlı.

 Einstein'in birleştirilmiş alan teorisiyle ilgilendiklerini yazmışlar.

 Kuantum Karmaşıklığı ve Zaman Yerdeğişim'i.

 Milyarlarca dolarlık savunma fonları ile   bunların bir askeri yönü de var.

 Şimdi cevap alabilmek için oraya doğru gidiyorum.

 - Alo, Cass.

 - Josh.

 Uzun zaman oldu.

 Nasılsın?

 Neler oluyor?

 Garip   garip bir şeyler var.

 RJ'de buluşabilir misin benimle?

 Hayır, gelemem, işe geç kalırım.

 Brian öldü, Josh.

 Sanırım birisi onu öldürdü.

 - Lütfen.

 - Tamam, orada görüşürüz.

 Teşekkür ederim, bu biraz  - Tamam.

 - Seni görmem gerek.

 - Geleceğim.

 Tanrım.

 Pekâlâ.

 Görünüşe göre, bu zaman kaymaları bir kalıp halinde tekrar ediyor.

 Bir çeşit özdoğrultum mekanizması gibi bir şey.

 İşteki güçlükler, nedenselliği değiştirmeye çalışıyor   ama restorana, Josh'tan önce varabilirsem, sanırım  Sanırım bir şeyleri değiştirebilirim.

 Cassie, ne yapıyorsun?

 Bana mı soruyorsun?

 Tamam.

 Bak, Jimmy.

 Bizim gibi ikizler.

 Hayır, bizim gibi değiller.

 - Kusura bakmayın.

 - Üzgünüm, bayım.

 - Merhaba.

 - Koyu kahve, iki şeker.

 Öyle görünüyor ki; Girişim Grubunun bir gizli tesisi daha var   ve Josh orada çalışıyor.

 Bunca zamandır ona güvendiğime inanamıyorum.

 Sanırım beni sorgulamak için götürdükleri yer orası   her şeyin başladığı yer.

 İnandığım şeyin, eş yakınlık olmasının etkilerini hissetmeye başladım.

 Kafeteryaya gidiyorum.

 Kafeterya.

 Diğer bene yaklaştığım zaman bedenim düşmeye başlıyor.

 Bu şeyi, kaynağında durdurmak için yeterince dayanabilirim umarım.

 İşe yaradıklarını sanıyorsun.

 Tıpkı babam gibi, o eşitliklerin cidden işe yaradığını sanıyorsun.

 Evet.

 Evet, sanıyoruz.

 - Hayır.

 - Ne?

 Sadece çalışmamı çalmak istiyorsun.

 Tıpkı babam gibisin.

 Cassie!

 Cassie!

 Cassie!

 Lanet olsun.

 Kızın kafasındakiler olmadan, olumsuzluk   noktasını saptayamayız ve kontrol karmaşıklığını da tabii.

 Mahvolmuş kısmının nesini anlamadın?

 Büyük bir yarıdengelilik olayının eşiğindeyiz.

 1943'ten bu yana girişimde bulunduğumuz her şeyi   başarmamıza neden olacak bir buluşun eşiğindeyiz.

 Philadelphia.

 Eldridge.

 Yanlış hatırlamıyorsam onun sonu da pek iyi olmamıştı.

 - Hayat kurtarmaya çalışıyorum.

 - Ben de.

 Bu değil tabii.

 Zaman hırsızı.

 Olamaz.

 Lanet olsun.

 Üç saat  Bunlar ne be?

 Bu da ne  Pekâlâ, çocuklar   kuantum başlatıcı; üniversitenin darbe büyütücüsüne telle bağlı   Wi-fi yazılımını, direkt olarak bu laptoptan, laboratuvara   uzaktan bağlama görevi görüyor.

 Karmaşıklık lazeri çevrimiçi   olumsuzluk noktası hesapları girildi   hipotermi koruyucu banyosu hazırlandı.

 Geçmişi değiştirmeye hazır mısınız?

 Benim hatammış.

 Tanrım, benim hatammış.

 Anahtar kartı, anahtar kartı  Görünüşe göre, bunların hepsi benim hatammış.

 Ama eğer siz bunu, başından beri izliyorsanız   bunu zaten biliyorsunuzdur.

 Bütün bloglarımı, kişisel sayfamdan çıkartmaları gerçeği hariç.

 Benimle bu yüzden bu kadar ilgileniyor olmalılar.

 Teknolojiyi veya başka bir şeyi silahlandırmak için.

 Şimdi otele gidip, bunun olmasını engelleyebilir miyim ona bakacağım.

 Şu anda içinde olduğum zaman neyse ona güveniyorum.

 - Cassie, ne yapıyorsun?

 - Bana mı soruyorsun?

 Bunu neden çaldın?

 Bebeğim, seni korumaya çalışıyordum.

 Bana yalan söyledin.

 - Göründüğü gibi değil.

 - Dolu bir silah ve benim çalışma   defterimmiş gibi görünüyor, Brian.

 Yanlış anlıyorsun.

 Öleceğini, ikimizin de öleceğini söylediler.

 Yani, ne yapmam gerekiyordu?

 - Bu işi sana babam mı verdi?

 - Hayır.

 Yalan söyleme bana, Brian.

 - Bebeğim sana yalan söylemiyorum.

 - O zaman seninki.

 Seninki miydi?

 Bebeğim, ağzından çıkanları kulağın duyuyor mu?

 Anlıyorum.

 Korkuyorsun, tamam mı?

 Hayır, Brian.

 Korkmak nasıldır bilmiyorsun sen.

 Hem de hiç.

 Korkmak hangi gün   hangi yıl olduğunu, hatta neyin gerçek olup olmadığını   kime güvenip güvenemeyeceğini bilmemektir.

 Bebeğim, bana  Bana güvenebilirsin.

 Bana hep güvendin, değil mi?

 Ben de korkuyorum, tamam mı?

 Bu adamlar beni takip ediyor, tehdit ediyordu, iş yerime geldiler.

 Bunların yanlış ellere düşmesine izin veremeyiz.

 Yanlış eller, Girişim Grubu zaten.

 Biliyorum, bebeğim.

 Bu işte seninle birlikteyim, tamam mı?

 Ama sen  eğer bu formülleri çözersen   her şey baştan başlar.

 Sıfıra döneriz, her şey eskisi gibi olur.

 Hayır, hayır, Brian.

 Hayır, hayır, hayır.

 İşler öyle yürümüyor.

 Kendi çıkarları doğrultusunda benim eşitliklerimi kullanıyorlar.

 Savunma anlaşmaları, hükümet deneyleri.

 Silah olarak.

 Tamam, tamam.

 Peki plan neydi?

 Çalışmamı çalıp, onlara teslim mi edecektin?

 Bebeğim, bunu  Bunu düşünemezsin.

 Bunu düşünemezsin.

 Bir şey söylesene bana, Brian.

 Tamam, tamam.

 Ne söyleyeyim?

 Hepsi yalan mıydı?

 Biz.

 Bütün bu şeyler, yalan mıydı?

 Hayır, bebeğim.

 Değildi.

 Dinle beni, seni seviyorum.

 Tanıştığımız andan bu yana seni seviyorum, tamam mı?

 Seni hep sevdim, seni hep seveceğim   o yüzden şimdi gidelim, tamam mı?

 Bunların hiçbirine ihtiyacımız yok.

 Hiçbir şeye ihtiyacımız yok.

 Kapıdan çıkıp gidelim.

 Tamam mı?

 Bu kadar.

 Ve sonucu değiştirelim.

 - Tamam.

 Tamam.

 - Benim yapmaya çalıştığımda bu, Brian   o zaman ölmüyorsun çünkü.

 Bir saniye, ben ölüyor muyum, ne diyorsun?

 Ölüyorsun, Brian.

 Vuruluyorsun.

 Bu silahla vuruluyorsun.

 Sana anlatmaya çalıştığım şey buydu.

 Ama bunun olmasına izin vermeyeceğim.

 Kurşun yok.

 Kurşun yok, tamam mı?

 Sen  Sen  Vurulmayacaksın, ölmeyeceksin ve ölmezsen   belki o zaman sonucu değiştirebiliriz.

 - Brian?

 - Bebeğim, ben vurulmuyorum.

 Ne?

 Sorun ne?

 Sorun ne?

 Sorun ne?

 Bebeğim, bebeğim.

 Yat şuraya.

 Brian?

 Brian!

 Hayır.

 Lanet olsun.

 Bir daha olmaz.

 Pekâlâ, kızı sakinleştirin ve kamyonete götürün.

 - Bir ESR tedavisi daha yapıp, ikinci mekâna getirin.

 - Tamam.

 Bu pisliği ben temizlerim.

 Kaldır, kaldır.

 Tamamdır.

 Pekâlâ, gidelim.

 Hazır mısın?

 Burası neresi?

 Güvenli bir yer.

 Bak  Zor olduğunu biliyorum.

 Ama sana yardım etmek istiyorum.

 Elektroşokla mı?

 Elektrostatik yeniden oryantasyon   zaman eğimiyle hizaya geçmene yardımcı oluyor   ama sen bunu biliyorsun zaten, değil mi?

 Başka ne hatırlıyorsun?

 Brian Chance?

 - Evet.

 - Brian'ı hatırlıyor musun?

 Elbette.

 Sevgilimdi.

 Evet.

 Öldü.

 Evet.

 - Ona değer veriyordun.

 - Ne?

 Bu, işten fazlası.

 Ona gerçekten değer veriyorsun.

 Kimsin sen   gerçekten?

 Bunun cevabını biliyorsun bence, Cassie.

 Brian biliyor muydu?

 Hayır.

 Ve öyle kalmasını istiyorum.

 Bak, gençtim.

 Bilirsin, hırslıydım.

 Tıpkı   tıpkı senin gibiydim.

 Ve anneliğin   anneliğin büyük planımda yeri yoktu.

 Ama Brian'ı çok sevdim.

 Hem de çok.

 İşte bu yüzden   eşitliği hatırlamalısın.

 Mecbursun.

 Dengeyi yerine getirip   zaman tünelini baştan başlatırsan   Brian'ı kurtarırsın.

 Aynı değil bu.

 Burası, geçen seferkinden farklı.

 Evet.

 - Annemin mi burası?

 - Evet, evet, öyle.

 Ben   bildiğin bir yer olsun diye düşündüm, şey için işte  Bir şeyleri tetiklemek için.

 Evet.

 Cassie, yapma!

 Sana, o eşitliği verecek kadar güvenmiyorum.

 O zaman kendine güven.

 Cevap sende.

 Sende.

 Sadece olumsuzluk noktasını bulman gerek.

 Sana olası zamanı ve olman gereken yeri gösterecektir.

 Onu bulmalısın.

 Olumsuzlamalısın.

 Bu doğru değil.

 Brian?

 Brian!

 Brian?

 Brian, eğer bu sensen yemin ederim 

Olumsuzluk, olumsuzluk.

 Tamam.

 Profesör Deckard?

 Profesör Deckard, evde olduğunuzu biliyorum.

 Profesör!

 - Nasıl?

 - Ne?

 Olumsuzluk.

 Ne zaman ve nerede olduğunu biliyorum ama nasıl olumsuzlayacağım?

 - Burada olmamalısın.

 - Profesör, yardımınıza ihtiyacım var.

 Burada senden çok olduğunu hala anlamıyorsun, Cassandra   ve bunun bedelini hepimiz ödüyoruz.

 Kuralları çiğnedin, tatlım.

 İzin verilmeyen bir şeyi yapmaya çalıştın.

 Nedensellikteki değişimler olmadan zamanda yolculuk edemezsin.

 Sonucu olmayacağını mı düşündün?

 O zaman ne yapmam gerektiğini söyleyin.

 Zamansal güç uyandı.

 Olasılıksal eylemsizlik, bütünlüğünü kaybediyor   alan parçalanacak.

 Sebep olduğun yıkımı kaldırmak zorundayım.

 Bir düzeltmeyi zorlayıp sonrasında çıkacağım   sonucunda da bu bok fırtınasının başına dönüp   buz dolu küvetimde uyanacağım ve ilk seferde yapmam gerektiği gibi   senin başlamayacağından emin olmalıyım.

 Bunun sonu, senin için iyi bitmeyecek.

 Açığı kapatmalıyım.

 Yoksa Girişim Grubu, çok değerli savunma fonunu mu kaybeder?

 Bir yarık yarattın.

 Hem de birden fazla.

 Hepsi dengesiz, hepsi yarım.

 Sensin, Cassandra.

 Olumsuzlanması gereken sensin.

 - Merhaba, Einstein.

 - Merhaba.

 Olumsuzluk noktaları hakkında bir şeyler demiştin ya  Bir fotonun var, parçalıyorsun ve bir artıcığa ve   elektron çiftine dönüşüyor, sonra da bir araya gelip   birbirlerini yok ediyorlar, değil mi?

 - Evet.

 - Şimdi  Olumsuzlaştığında, zamanda bir foton oluşturuyor   ki, o da asıl foton olabilir.

 - Tamam.

 - Şimdi şunu dinle.

 Bazıları fotonun, tanecik çiftinin deneyimlerini hatırladığına inanıyor   yani geleceği hatırlıyor.

 Sonra da, geleceği değiştirebiliyor.

 Beni dinle.

 Deckard'ın, içeride yaptığı şeyi bitirmesine izin verme.

 - Onu hemen durdurman gerek.

 - Ama sen ne yapacaksın?

 Bisikletini ödünç almam gerek.

 Eğer yeni foton, zaman yolculuğu yapan çiftin deneyimlerini taşıyorsa   Brian'ı kurtarmalıyım.

 En azından o sonucu değiştirmeliyim.

 Brian.

 Merhaba.

 Planlar değişti.

 Otele gitme.

 - Ne?

 - Acilde buluş benimle.

 - Neden, iyi misin sen?

 - Evet.

 - Evet, iyiyim.

 Bana güven sadece.

 - Tamam.

 Tamam.

 - Seni seviyorum.

 - Ben de seni seviyorum.

 Orada ol.

 Tamam.

 Zaman hırsızı.

 Ne dedin sen?

 Hey, sen ne yapıyorsun?

 Sen ne  sen  Kimsin sen?

 - Sen ne  - Cassie, Cassie, benim.

 Baba.

 Orospu çocuğu seni!

 Tamam.

 Tamam.

 Hak ettim bunu.

 Ama sen de melek değilsin, biliyorsun.

 O etiketi nasıl yedim acaba.

 Yeterince adil.

 Çok hasara sebep oldum.

 Özellikle ikimizin arasında ve bunun için çok üzgünüm   ama annene, kanseri ben vermedim ve kesinlikle bunlara ben sebep olmadım.

 Bunları düzeltmeye çalışıyordum.

 Evsiz numarası yaparak mı?

 Peşime düştüler.

 Görünmez olmam lazımdı.

 Evsizleri kimse görmez.

 Bu fotoğraf, annem ölmeden bir yıl önce çekildi.

 Ama sen bunu bilemezsin çünkü gitmiştin.

 Tek istediği okyanusu son kez görmekti ve ben ona bunu bile veremedim.

 Bu beni nasıl hissettiriyor, biliyor musun?

 Bu yükü taşımak?

 Aslında, biliyorum.

 Tarih damgasına bak.

 Anlamıyorum.

 Ölmeden iki hafta önce bu.

 Çünkü başardın.

 Paradoksu yendin, Cassie.

 Gölgen gibiydim senin.

 Gelişimini takip edip, her seferinde biraz daha öğrendiğini görüyordum.

 Her seferinde, gerçeğe daha da yaklaşıyordun.

 Girişim Grubunun başarısız olmasını sağlıyordun.

 O videoları, sunucularından neden sildim sanıyorsun?

 Yani, buz dolu küvetler  Seni, genleşmeden korumak içindi.

 Bedenin moleküler işleyişini yavaşlatıyor.

 - Ama Deckard'da işe yaramadı.

 - Elbette yaramadı.

 Manyetik saha, senin Kriptokrom Proteinlerine programlandı.

 Kriptokrom mu?

 Kuşların, göç ederken yönlerini bulmalarını sağlayan şey mi?

 Aynen o.

 Yani teorik olarak, yerdeğişim alanına gitmek için kendimizi adapte edebiliriz.

 Zaman tünelini değiştirdin.

 Bu fotoğraf da kanıtı.

 Dışarı bak.

 Aman Tanrım.

 Annene git.

 Anne?

 Anne!

 - Anne.

 - Cassie   arabaya döndüğünü sanıyordum.

 Her şey yolunda mı?

 Evet.

 Seni çok özledim.

 Ben de seni özledim.

 Biliyor musun, Einstein bile ara sıra mola verirmiş.

 Evet, ben  Çok meşguldüm.

 Üzgünüm.

 Bunu duymak istemezsin ama   bana babanı hatırlatıyorsun.

 Ben hep kendimi, onun biliminin kuması gibi hissettim.

 Ben öyle olmayacağım, söz veriyorum.

 Hayır, hayır, şikâyetçi değilim ben.

 Bunları hiçbir şeye değişmem.

 Baban, önemli bir iş yapıyor.

 Senin gibi.

 Bunu asla unutma.

 Kaderimizi gerçekleştirmek için hepimiz fedakârlıklar yapmak zorundayız.

 Bu kader benimdi.

 Kimsenin, kaderini inkâr etmesine izin verme.

 Asla.

 Özellikle de kendinin.

 Bunu vermek için daha bekleyecektim ama   madem ikimiz de buradayız  Erken mezuniyetin kutlu olsun, tatlım.

 Açsana.

 Türünün tek örneği dediler.

 Çok ama çok özelmiş.

 Çok özel bir kız için.

 Bir fotoğraf çekilelim, olur mu?

 Harika.

 Çok güzelsin.

 Bunu bastırıp, çerçeveleteceğim.

 Öldüğümde vazoma yakın bir yerde tut.

 Bunu yapar mısın?

 Evet.

 Yaparım.

 Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı.

 Biliyorum.

 Keşke.

 Ama unutma   geçmişe çakılıp kalırsan, geleceğini kaçırırsın.

 Tamam.

 Seni seviyorum.

 Ben de seni seviyorum.

 Sahilin tadını çıkart.

 Tamam.

 Ben birazdan geleceğim.

 Tamam.

 Baba?

 Sensin, Cassandra.

 Olumsuzlanması gereken sensin.

 Yapabileceğin iyilikleri düşün.

 Düzeltebileceğin yanlışları

 - Cassie, yapma!

 - Tanrım, neler oluyor?

 - Ne yapıyorsun?

 - Düzeltiyorum.

 Bunu bitirmenin tek bir yolu var, Josh.

 Bunu bilemezsin.

 Bir şeyleri değiştirdin.

 Bir şeyleri değiştirdik.

 Hayır, bitti.

 Silahı ver bana.

 Senin derdin ne?

 Bunu sen istedin.

 Bulguların test edilmesi gerekir, unuttun mu?

 Geçmişi değiştirmek, anneni görmek.

 - Takıntılıydın.

 - Yanılmıştım.

 Tamam mı?

 Hepimiz birilerini kaybederiz, Josh   ama bu, yaptıklarımı haklı çıkartmıyor.

 Tamam, ama yaptık.

 Hatırlamıyor musun?

 Tam burada, bu odada, ikimiz.

 Çünkü yapabiliyorduk, Josh  Tanrım, şimdi de Oppenheimer'dan alıntı mı yapacaksın?

 - Ölüm oldum 

- Hayır, Krishna'dan yapacağım.

 Zaman oldum.

 Dünyaların yok edicisi.

 Anlamıyor musun?

 Bu şekilde, seninle birlikte olabilirim.

 Bunun için mi hepsi?

 - Ben sadece seni koruyorum.

 - Senin korumana ihtiyacım yok!

 Cassie, Cassie!

 Cassie, beynini s..kmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüler.

 Brian'ı vurduğunu düşünmen için beynine perde anı yerleştirdiler.

 Çalışmanı çaldılar!

 Seni bu palyaçolardan kurtarıyorum, seni kurtarıyordum ben.

 Benim kurtarılmaya ihtiyacım yok.

 Burada neler oluyor böyle?

 - Onun ne işi var burada?

 - Ne?

 İndir şunu.

 Onun ne işi var burada?

 Brian'ın gelmesi lazımdı   onun ne işi var burada?

 Brian'ın gelmesi lazımdı.

 - Baba, dur.

 Baba, dur, yapma.

 - Silahı ver bana.

 Hayır!

 Hayır!

 - Hayır!

 - Üzgünüm.

 Özür dilerim.

 Baba, baba.

 Babacığım.

 Baba?

 Baba, hadi.

 Sana yardım getirmeliyiz.

 Sana yardım getirmeliyiz.

 - Dur bakayım, dur bakayım.

 - Yapma.

 - Cassie, Cassie, yapma.

 - Baba, izin ver, lütfen.

 Olumsuzlama.

 Seni uyarmaya geldim.

 Nokta burası.

 Ama 

Zaman değil.

 Teşekkür ederim.

 Baba.

 Babacığım.

 Lanet olsun.

 Ne oldu?

 Tanrım, Tanrım.

 Beni kurtarmak mı istiyorsun?

 Vur beni.

 Yap.

 Olumsuzlama, Josh.

 Zaman tünelini baştan başlat.

 Yap hadi, vur beni.

 Bu uygulama, bana acıdan başka bir şey getirmedi.

 - Sevdiğim herkes öldü.

 Vur beni!

 - Hayır, gidelim buradan.

 Hayır.

 Hiçbir yere gitmiyorum, Josh.

 - Hayır.

 Hayır.

 - Gidelim buradan.

 Seninle hiçbir yere gitmem.

 - Yolumdan çekil, Josh!

 - Dengeyi sağlaman gerektiğini   ya da Deckard veya Dr. Miles ne söylediyse onu yapman gerektiğini   biliyorum ama döngüye yaklaşırsan   sonsuza dek kaybolursun.

 Seni kurtarmama izin ver.

 Seninle olmak istemiyorum.

 O zaman neden beni yanında getirdin?

 Beni yakınında tutmanın, senin yararına olduğunu biliyordun.

 Muhteşem bir ekibiz, Cass.

 Sonsuza  Sonsuza dek böyle olabiliriz.

 Anlamıyor musun?

 Çocukluğumuzdan bu yana seviyorum seni.

 Sana ihtiyacım var.

 Olumsuzluk, tek cevap değil.

 Başka  başka bir yolunu buluruz.

 Eşler birbirini yok eder, Josh.

 Tek yol bu.

 Ne?

 Sen 

 kanaman var.

 Benim dünyamda, zaman görecelidir.

 - Pekâlâ, kamerayı şuraya koy.

 - Bundan emin misin?

 Acele ediyorsun bak.

 Bulguların test edilmesi gerekir, Josh.

 Ya da   geçmiş, geçmişte bırakmalısın.

 Kamerayı şuraya koy ve kayıt tuşuna bas.

 Pekâlâ, çocuklar   kuantum başlatıcı; üniversitenin darbe büyütücüsüne telle bağlı   Wi-fi yazılımını, direkt olarak bu laptoptan, laboratuvara   uzaktan bağlama görevi görüyor.

 Karmaşıklık lazeri çevrimiçi   olumsuzluk noktası hesapları girildi   hipotermi koruyucu banyosu hazırlandı.

 Geçmişi değiştirmeye hazır mısınız?

 Ne oldu?

 Déjà vu gibi bir şey.

 Bunları gidip babama bırakacağım.

 - Babana mı?

 Onu 

- Doğru olmayan bir şeyler var.

 Şerefsizin teki olduğunu biliyorum ama  

Tanıdığım en zeki şerefsiz.

 Annem konusunda onu suçlamaya devam edemem.

 Ciddi misin sen?

 Bu da nereden çıktı böyle?

 Birisi gerçek Cassie'yi kaçırdı mı?

 Çünkü ben bu insanı tanımıyorum.

 Kim  Kimsin sen?

 Güven bana.

 Az önce mesaj attım sana.

 Biliyorum  Hadi gel sana bir baktıralım.

 İyi misin sen?

 Hiç bu kadar iyi olmamıştım.

 Gidelim hadi.

 


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar