Print Friendly and PDF

Translate

Asla Yabancılarla Oynama (2001) Joy Ride

|


 97 dk
Yönetmen:John Dahl
Senaryo:Clay Tarver, J.J. Abrams
Ülke:ABD
Tür:Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:30 Ağustos 2002 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Marco Beltrami
Web Sitesi:Fox / Regency Pictures [us]
Bütçe:$23,000,000 / Hasılat: $37,000,000
Çekim Yeri:Santa Clarita, California, ABD
Nam-ı Diğer:Road Kill | Candy Cane | Highway Horror | Joyride | Never Play with Strangers | Road Killer | Squelch
Oyuncular
Steve Zahn
Paul Walker
Leelee Sobieski
Jessica Bowman
Stuart Stone
Devam Filmleri
2001 - Asla Yabancılarla Oynama(62,260)6.6
2008 - Joy Ride 2: Dead Ahead(7,784)5.1
2014 - Asla Yabancılarla Oynama 3(4,195)4.7

Özet

Ülkemizde "Asla Yabancılarla Oynama" ismiyle gösterime giren "Joy Ride", haftanın diğer yeni filmi "Jeepers Creepers" ile olduğu kadar Steven Spielberg'ün ilk filmlerinden ünlü "Duel" ile de büyük benzerlikler taşıyor. John Dahl'ın yönettiği gerilim filminin başlıca rollerini Paul Walker, Leelee Sobieski ve Steve Zahn paylaşıyor. "Joy Ride" ile önce ABD'de, 80'lerde ise Türkiye'de moda olan ve kısaca CB diye anılan halk bandı telsizler de yeniden gündeme geliyor.

Koleji yeni bitiren Lewis, rüyalarının kızı Venna ile Amerika'yı kat edecek bir yolculuk planlıyor. Ama iyi geçinemedeği ağabeyi Fuller'ın tuzağına düşerek, yalnız ve belalı bir kamyoncuyu rahatsız etme gafletinde bulunuyor. Gencin, kadın sesi çıkararak dalga geçtiği telsiz görüşmeleri, "Paslı Çivi" lakaplı öfkeli kamyoncuda derin intikam hisleri uyandırıyor ve yollar bitmek bilmiyor. Yolculuksa hayatta kalma savaşına dönüşüyor.

Altyazı

Alo 
Hoş bir his, çünkü hayatımda ilk kez kendimi bir başkasının gözlerinden görüyorum.
 Son derece boğucu bir ilişkiydi.
 Büyük bir sürpriz.
 Şiddetli yağmur beklenmiyor mu?
 O yolda hız yapanlara tuzak kurmuşlar.
 Üniversitede ilk yılımız ne çabuk geçti böyle.
 Hiç değilse Colorado'da mevsimler var.
 Berkeley'de bütün sene mevsim yaz.
 Zamanını alıyor muyum?
 Yok canım.
 Eee, bu yaz David ne yapıyor?
 -Bilmem.
 Bana ne?
 -Efendim?
 Kusura bakma, sana bunu söylemedim.
 Kendimi biraz tuhaf hissettim de.
 Ne?
 Anlamadım.
 Biz ayrıldık.
 Hem ciddi, hem de garip davranmaya başlamıştı.
 Nasıl?
 Hem ciddi, hem de garip mi?
 Sana nasıl biri olduğunu anlatmıştım.
 Lewis, saat gecenin üçü.
 Yarın final sınavım var.
 Afedersin.
 Daha sessiz olurum.
 Lewis  Özür dilerim.
 Peki ne oldu?
 Bana öyle bir bakışı vardı ki, ne bileyim  sanki beni çok iyi tanıyormuş gibi, ama tanımadığı ortadaydı.
 Sonra ağlamaya başladı, bu da  olayı bitirdi.
 Onu ağlattın demek.
 Ondan ayrıldım.
 Sen olsan ağlamaz mıydın?
 Bak, tatlısın, ama o kadar da tatlı değilsin.
 Şaka yaptım.
 Eve gitmeyi hiç canım çekmiyor.
 Keşke bir arabam olsaydı, o zaman eve yavaş yavaş gider  gerginliğimi üstümden atardım.
 Senin araban olsaydı, Colorado'ya uğrayıp  beni alırdın.
 Macera yaşardık.
 İkimiz bir arabada baş başa.
 TOWER HAVAYOLLARl Benim arabam var.
 Hayır, yok.
 Var.
 Sana söylemedim mi?
 Hayır.
 Var işte.
 BİLET PARASl GERİ ÖDENİR -Çok çekici bir araba.
 -Öyle mi?
 Evet.
 1971 model Chrysler Newport.
 Fikir değiştirdim.
 Eve uçakla dönmeyeceğim.
 Bir araba aldım, onunla geleceğim.
 Tek başına mı?
 Hayır.
 Aslında Venna'yı da almayı düşünüyordum.
 Anne  Afedersin.
 Çok iyi Lewis.
 Ne oldu?
 Demin ağabeyin aradı.
 Yine tutuklanmış.
 Sarhoş olup kamu huzurunu bozmaktan.
 Nerede?
 San Diego'da mı?
 Salt Lake City'de.
 Merak etme.
 Bu senin derdin değil.
 Babam ne dedi?
 Babanı bilirsin.
 Fuller'la konuşmak bile istemedi.
 ''Bu yaşta hala böyle davranıyorsa, hiç büyümeyecek'' dedi.
 Fuller.
 Biliyorum.
 Ben de onu özlüyorum.
 -Bir dakika, ceza yazmadan önce  -Ehliyet lütfen.
 Ruhsatınız.
 Ağabeyim hapiste.
 Onu neredeyse beş yıldır görmüyorum.
 Onu dışarı çıkarmak için yolumdan 300 kilometre saptım.
 Yani o U dönüşünün amacı, iyilik yapmaktı.
 Kırık arka farınız için de ceza yazacağım.
 Farım mı kırık?
 Bu ülkedeki hapishane sisteminin ne kadar kötü olduğunun farkındayım.
 Islah olmayıp suçunu tekrar eden kişi çok.
 Bill Kurtis'in American Justice programını seyrederim.
 Ama ben farklıyım.
 Ben ıslah oldum.
 Güçlü bir kişiliğim var.
 Memur Wilkins, size söz veriyorum.
 Beni bir daha görmeyeceksiniz.
 Fuller Thomas'a iki hapis yeter.
 Çok  uzun görünüyorsun.
 Benden uzun.
 Nasılsın?
 Şimdi çok daha iyiyim.
 Ufaklık.
 Vay be.
 Ta Salt Lake'e kadar sırf benim için mi geldin?
 Hukuken hala benim ağabeyimsin.
 Baksana, bu benim kardeşim.
 -Şu haline bak ya.
 -Bay Thomas  -Geldiğin için sağol.
 -Bir şey değil.
 -Sağol.
 -Lütfen şurayı imzalayın.
 Bir şey değil.
 Bak, bir arkadaşı alacaktım.
 Biraz geç kalmış durumdayım.
 Sadece nasıl olduğunu bir göreyim  ve seni gideceğin yere götüreyim istedim, hemen yola koyulmam lazım.
 Nereye gidiyorsun?
 Colorado'da Boulder'a.
 Oradan da eve.
 -Harika.
 Bu çok iyi.
 -Ne?
 Biliyor musun, kıçımı delen şu koltuk yayını saymazsak  bu araba müthiş.
 Kimi alacaksın bakalım?
 -Venna'yı.
 Bizim oradan bir arkadaş.
 -Ne, şu göz kırpıştıran mı?
 Hani Heights'da oturuyordu.
 Bütün gün   böyle yapıyordu.
 -Sen onu görmeyeli yıllar oldu.
 -Onunla yatıyor musun?
 Gayet doğal bir soru sordum.
 Bak, biz sadece arkadaşız, tamam mı?
 Peki, onunla yatmıyorsun.
 Ama yatmak istiyorsun.
 -Saçma sapan konuşuyorsun.
 -Öyle mi?
 Pekala, durumun şöyle.
 O kız hep banliyödeki zengin aile çocuklarıyla çıkardı.
 Sen Berkeley'den burs aldın.
 O ise Colorado Üniversitesi'ne girebildi.
 Anlamıyorsun.
 Sık sık telefonlaşıyorsunuz.
 Kız aranızda bir elektrik olduğunu farkediyor.
 Bozuntuya vermiyorsun, ama hemen koşup bu arabayı almanın tek nedeni  onu eve götürmek.
 Hala cinsiyetsiz, temiz arkadaşı oynuyorsun.
 Daima onun yanındasın, çünkü çok kibarsın güya.
 Hala iyi durumda mısın?
 Arabayı ben kullanayım istersen.
 Benim hakkımda, ilişkilerim ve arabam hakkında saçma sapan konuşmayı kes.
 Tamam.
 EYALET SlNlRl KAMYON MOLA YERİ Sana söz, Denver'da son sürat gideceğim.
 Yalnız bir ara hızımı düşüreyim de bizimki arabadan atlayabilsin.
 Annene çok büyük bir iyilik yaptın, şimdi çok mutludur.
 Yarın burada, benim yanımda olacaksın  ve sıkıntıların ikiye katlanacak.
 Neyse, şimdi yola çıkmam lazım.
 Yarın görüşürüz herhalde.
 Tamam, yarın görüşürüz.
 Hoşçakal.
 Şirketi mi küçültüyorlardı?
 O benzinci  senin gibi yetenekli bir adamı nasıl böyle kapının önüne koydu?
 Çok fena be.
 Ama bu iş müthiş.
 Altında karavanın var.
 Dışarıda çalışıyor sayılırsın.
 Manzaran var.
 -Bu da ne?
 -Telsiz.
 Zeytin dalı uzatıyorum.
 -Bir baksana şuna.
 -Arabamda delik açmışsın.
 Konuşup fiyatı 40 dolara indirdim.
 1-9 breyk, 1-9 breyk.
 Batı yönünden bilgi istiyoruz, tamam.
 Kara Koyun konuşuyor, yanımda da  Ana Kuzusu var.
 Doğuda, 80.
 otoban üstündeyiz.
 Merak ediyorduk da  acaba o taraflarda aynasız gören var mı?
 James Town haricinde tam 60 kilometre boyunca yollar temiz.
 185'in orada çok radar var.
 James Town'a kadar polis yokmuş.
 Önümüzdeki 60 kilometrede manyak gibi hız yapmakta serbestsin.
 Şiddetli yağmur beklenmiyor mu?
 300 kilometre boyunca yollar kaygan.
 Tamam.
 Önemli değil.
 Burası iyi.
 Kimileri yağmuru sever.
 Bu gece fena yağacak.
 Herkes evinde oturur.
 Bu herifin nesi var böyle?
 Merhaba!
 Ben Kara Koyun, yanımda da Ana Kuzusu var.
 Kiminle konuşuyoruz?
 Tamam.
 Ana Kuzusu'ndan daha iyi bir takma ismim olamaz mı?
 Hayır.
 Merhaba Yağmur Adam, konumun ne?
 Kadın sesi çıkarabilir misin?
 -Ne?
 -Kadın sesiyle şöyle desen  ''Kara Koyun, ben Bayan '' Hayır.
 Hadi be.
 Hani kız numarası yapıp şeyi işletmiştin  Bay Schramm'ı.
 -O çok iyiydi.
 -Dokuz yaşındayken sesim öyle çıkıyordu.
 Bu da ilkel bir internet sayılır.
 İnternette sohbet ederken birine yalan söylersin ya.
 Bu da aynı şey.
 Boşver.
 Hadi be.
 ''Merhaba Kara Koyun, ben Şeker Çubuğu'' desene.
 Bir deyiver.
 Çok şaşıracaksın.
 Kara Koyun, ben Şeker Çubuğu.
 Bütün gün seni aradım.
 Korkunçtu.
 Şeker Çubuğu, ben Kara Koyun.
 Merak etme, geç kalmam.
 ''Bu gece görüşürüz tatlım'' de.
 Hadi konuş.
 Bu gece görüşeceğiz herhalde.
 Değil mi?
 Doğru.
 Şimdi kenara çekiyorum.
 Seni akşama görürüm güzelim.
 -Niye yaptık şimdi bunu?
 -Biraz bekle.
 Şeker Çubuğu, cevap ver.
 Biliyordum zaten.
 Bu herifler abazanın allahı.
 İşlet onu.
 Bir güzel tahrik et.
 Sonra da lafın ortasında ''Biliyor musun?
 Ben erkeğim'' de.
 -Olmaz!
 Bunu yapamam.
 -Hadi be!
 Hadi!
 Çok eğleneceğiz.
 Hadi yap işte.
 Merhaba.
 Kiminle konuşuyorum?
 -Ben Paslı Çivi.
 -Çok güzel.
 Paslı Çivi, umarım benden iyi durumdasındır.
 Bu yolculuk hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.
 Evet Şeker Çubuğu.
 Onu kandırdın.
 Kandırdın.
 Bazen konuştuğum kişinin yanımda olduğunu varsayarsam, zaman daha çabuk geçiyor.
 Orada yanında oturduğumu düşün.
 İkimiz bir arabada baş başa.
 Peki.
 Hadi, hadi.
 Ona görünüşünden bahset.
 Boyum 1.
78.
 Omuzlarıma kadar uzun, koyu sarı saçlarım var.
 -Gözlerim mavi, cildim de yumuşacık.
 -Beni çok heyecanlandırıyorsun.
 Orada olsaydım ne yapardım biliyor musun Paslı Çivi?
 Ne?
 -Müthiş!
 -Senin keyfini yerine getirirdim.
 Sahi mi?
 Senden istesem bluzumun düğmelerini açar mıydın?
 Tabii.
 Ben de bluzumu çıkarırdım.
 Ya sonra?
 Bana ne yapmak isterdin?
 -Doğrusu böyle bir şeyi ilk kez yapıyorum.
 -Bu da çok klasiktir.
 Sutyenini çıkarırdım.
 Tamam.
 Çıkar bakalım.
 Hayır, hayır.
 Bağlantımız kopamaz.
 Konuş.
 Duyamadım Paslı Çivi.
 Paslı Çivi?
 Hayatım  Tam da en iyi yerine gelmiştik!
 Lanet olsun.
 -Bağlantımız mı koptu?
 -Evet.
 Hay allah.
 Kendini verdiğin zaman telsizle adam işletmekte üstüne yok.
 ''Sutyenini çıkarırdım.
'' Lone Star MOTELİ - YERİMİZ VAR Özürlülere ayrılmış yere park etmesene.
 Otoparkta sürüyle boş yer var.
 Evet.
 Ben de onu söylüyorum ya.
 Merak etme, topal ayağına yatarım.
 İçeri koşarak girmem.
 Sen burada otur.
 Ben pazarlık yapayım.
 Bir kör olasıca hizmetçi daha kapıma vurup havluları sorarsa  -Özür dilerim Bay Ellinghouse.
 -Özürmüş, kıçımın kenarı!
 Patronun nerede?
 Asıl müdürü istiyorum.
 Beyaz olanı!
 Anadili İngilizce olanı!
 Anladın mı?
 Gece için odanız var mı?
 Beni rahatsız edebilirsiniz.
 Havluları severim.
 -Daha lafımı bitirmedim!
 -Biliyorum amigo.
 İki gündür uykusuzum.
 Bana bulaşmasan iyi olur.
 -Sen kendi işine bak.
 -Barış.
 Yarın sabaha, beni iyi dinle gerzek  müdürünle uzun uzun konuşacağım.
 O da senin kara kıçına tekmeyi basacak.
 Pis serseri.
 Göt herif.
 Şeker Çubuğu.
 Şeker Çubuğu.
 Alo  Şeker Çubuğu.
 -Of be!
 Şu şişko herifin yaptığını gördün mü?
 -Dinle şunu.
 Merhaba Şeker Çubuğu, orada mısın?
 -Şaka mı bu?
 -İnanabiliyor musun?
 -Onunla konuştun mu?
 -Hayır.
 Bir şey söylemedim.
 Şeker Çubuğunu tanıyan var mı?
 Tamam.
 -Ne var?
 -Onunla buluşmak istediğini söylesene.
 Onunla daha sonra Table Rock'ta Lone Star Moteli'nde buluşmak istiyorsun.
 17 numaralı odada.
 -Hapishaneye doymadın mı?
 -Biz 18 numaradayız.
 Göt herifi gördün.
 -İrikıyım olanı mı?
 -O göt 17 numarada!
 Bunu yapamam.
 Hadi ama.
 O herif pisliğin teki!
 Dışarı çıkarken beni itti.
 Biliyorum, gördüm.
 Ne?
 Gördün mü?
 Buna rağmen adamın layığını bulması için önümüze çıkan bu fırsata atlamıyorsun ha?
 Deli misin sen?
 Hadi!
 -Yap şunu!
 -Bağırma.
 Bu müthiş bir şey!
 Paslı Çivi  Merhaba.
 Şeker Çubuğu!
 Seni kaybettim sandım.
 Sanırım kader buna razı gelmedi.
 Beni düşünüyor olmana sevindim.
 Bak, ben geceyi geçirmek için mola veriyorum.
 Sonra buluşalım ister misin?
 Kara Koyunla buluşmayacak mısın sen?
 Planım öyleydi, ama  onu ekip seninle şansımı deneyeyim mi?
 Mükemmelsin be!
 Çok iyiydi.
 Sakin ol.
 Ama belki seni düş kırıklığına uğratırım.
 Sen erkek değil misin?
 Bir ruhun ve kalbin var.
 Bu da bana yeter.
 Harika.
 Eğer ilgileniyorsan, ben Table Rock'ta Lone Star Moteli'nde olacağım.
 Pembe şampanya.
 Ona pembe şampanya sevdiğini söyle.
 Yanında pembe şampanya da getir, en sevdiğim içkidir.
 Çok iyi fikirdi.
 Hangi oda?
 Mükemmel.
 17 numara.
 Geceyarısı.
 Duydun mu şekerim?
 Duydum.
 Sabırsızlanıyorum.
 Bu çok hainceydi.
 Biliyorum.
 Müthiş ya!
 O herif pisliğin teki.
 Dışarı çıkarken beni ne biçim itti.
 -Evi hiç özlüyor musun?
 -Evet.
 Annemin çikolatalı kurabiyelerini özlüyorum.
 Babamla pazar günleri futbol oynamayı.
 Şeye gitmeyi  Dur yahu, bu bir başkasının çocukluğu!
 Yani cevabım ''hayır''.
 Kefalet parası istemek haricinde de ara sıra onları arasan iyi olur.
 Yani ne sıklıkla?
 -Ben ciddiyim.
 -Ararım.
 Telefonu her kapatışında babamın ne söylediğini biliyorum.
 Dünyanın en beceriksiz adamı olduğumu söylüyor.
 Bunu söyleyen bir muslukçu.
 Bunu söyleyen, her gün işe giderken küf yeşili tulum giyen bir adam.
 Bana ihtiyaçları yok.
 Benim de onlara.
 Bunu yeterince sık tekrar edince çok işe yarıyor.
 Dinle.
 Televizyonu kapat.
 Paslı Çivi geldi.
 Kim o?
 İçkiyi getirdim.
 Çok iyi ya.
 Pembe şampanyayı getirdim.
 Pis bir şaka mı bu?
 Vallahi yemin ederim.
 -Sen beni kafaya mı alıyorsun?
 -Bu göt tam bir gerzek.
 Bu tuhaftı işte.
 Ne düşünüyorum biliyor musun?
 Bence birilerinin canı yanmış olabilir.
 Hayır.
 Öyle olsa duyardık.
 Duyduk ya.
 Bir hırıltı geldi.
 Ya Paslı Çiviye bir şey olmuşsa?
 O hırıltı değil, gülme sesiydi.
 Nereye gidiyorsun?
 Annemi mi arayacaksın?
 Merhaba.
 Demin  yanımızdaki odadan, 17 numaradan bir gürültü geldi.
 -18 numaradaki yaygaracı arıyor.
 -Söylemesi zor, bir düşme sesi gibiydi.
 Birine bir şey olmuş olabilir dedik.
 Belki siz bir kontrol edersiniz diye düşündük.
 Pekala.
 Teşekkürler.
 Şimdi ne olacak biliyor musun?
 O göt herif gece görevlisini öldürecek.
 Alo  Pekala.
 Teşekkürler.
 -Adam her şeyin yolunda olduğunu söyledi.
 -Ben sana demedim mi?
 -Nasılsınız?
 -Gayet iyiyim.
 -Siz ikiniz nerelisiniz?
 -Aslen New Jersey'li.
 Niye buradasınız?
 Eyaletlerarası yolculuk yapıyoruz.
 Kardeşim Lewis'le birlikte.
 -O nerede?
 -Odadadır.
 Bilmem.
 Dün gece burada ufak bir hadise olmuş.
 Hiç ses duydunuz mu?
 Tuhaf bir şey oldu mu?
 Evet, aslında  yan odadan bazı sesler duydum.
 -Yan odadan mı?
 -Evet.
 -Bu sesleri tarif edebilir misiniz?
 -Evet, tabii.
 Şöyleydi.
 Hayır, bir dakika.
 Böyleydi.
 -Neler oluyor?
 -Bu Lewis.
 Dün gece bir olay olmuş.
 Bu seslerden sonra pencereden dışarı baktınız mı?
 Kapınızı açtınız mı?
 -Hayır bayım.
 -Ne olmuş?
 Gece 22.
15'te kapınızı kapadıktan sonra, ben bu sabah gelene kadar kimseyi görmediniz mi?
 Görmedik.
 Ama endişelendiğimiz için gece görevlisini aradık.
 Değil mi?
 Evet, görevli bundan bahsetti.
 Birinizin kurbanla tartıştığını da söyledi.
 -Hanginizdi o?
 -Bir dakika.
 Gece görevlisi ne söyledi?
 Anlaşılan otele kaydolurken biriniz kurbanla atışmış.
 Hayır.
 Biz hiç karşılaşmadık ki.
 -Ne?
 -Ellinghouse.
 17 numarada kalıyordu.
 Şu iri adam mı?
 Evet, onunla karşılaştım.
 Ama o  Ona ne olmuş?
 Biraz nahoş bir şey.
 Bu sözcüğün anlamını bilmiyorum.
 Bu sabah erken saatlerde, otobanın ortasında yüzüstü yatarken bulundu.
 Yani şimdi diyorsunuz ki  kurban, o iri adam.
 Demek dün gece Bay Ellinghouse'un odasını kim ziyaret etmiş olabilir, bilmiyorsunuz.
 Bilmiyoruz.
 Keşke yardımcı olabilsek, ama  -Ölmüş mü?
 -Komada.
 Ne düşünüyorum biliyor musunuz?
 Şöyle bir göz atmak hafızanızı tazeleyebilir.
 Neye göz atacağız?
 Çenesini kesmiş.
 Tamamen.
 Bunlar benim başımın belası.
 Zaten başımda çözülmemiş bir sürü zor vaka var.
 Şimdi ne oldu?
 Bir de bu çıktı başıma.
 Bay Ronald Ellinghouse ölüm döşeğinde.
 Hem de benim yetki bölgemde.
 Niye?
 Çünkü siz acınası serseriler aklınız sıra biraz eğlenmek istemişsiniz.
 Lanet olsun!
 Şimdi başıma kalan yüzlerce yeni sorudan bir tekini cevaplamaya  yarayacağını bilsem, ikinizi de nezarete atardım geri zekalılar!
 Ama hayır.
 Tek bildiğiniz herifin telsiz takma adı  ve bir ihtimal kamyon kullandığı.
 İki salağın yaptığı şeyler yüzünden şimdi başıma ne belalar  açıldığını anlıyor musunuz?
 Sen!
 Ne zaman hapisten çıktın?
 Dün mü?
 Bu eyaleti terketmenizi istiyorum.
 Eski moda kovboy filmlerindeki gibi.
 Güneş batana kadar Wyoming'i terketmenizi istiyorum.
 Paslı Çiviyi buraya davet ettiğimizi onlara nasıl söylersin?
 Tekrar hapse girebilirdim.
 -Yaptığımız şey yüzünden bir adam komada.
 -Saçmalama.
 Komşuna on pizza siparişi veriyorsun.
 Teslimatçı adam geliyor.
 Komşun kalaşnikofla ateş açıyor.
 Bu senin suçun mu?
 Evet, belki de benim suçum.
 -İyi.
 Madem öyle, harca kendini.
 -Amacım bu değil.
 Yaptıklarımızdan sonra buradan çekip gitmeye nasıl yüzüm tutacak diye düşünüyorum.
 Benim yaptığımı yap.
 100 yıl içinde öleceğini kendine hatırlat.
 -Benim hayat felsefem budur.
 -Seni Denver'a kadar götürürüm, o kadar.
 Harika.
 Doğuya giden bir şoför, batı yolundakilerden bilgi istiyor.
 Kimsecikler yok.
 Bu tarafta bir tek aynasız bile yok.
 Şeker Çubuğu.
 Şeker Çubuğu.
 Alo  Şeker Çubuğu.
 Uyuyorum.
 Hey Şeker Çubuğu.
 Şeker Çubuğu.
 Tanrım.
 Aranızda Şeker Çubuğunu tanıyan var mı?
 Ya da Ana Kuzusunu?
 Ya da Kara Koyunu?
 -Ne diyeceksin şimdi?
 -Merhaba Paslı.
 Ben Kara Koyun.
 23.
 frekansa geç.
 Merhaba Kara Koyun.
 Şeker Çubuğunu nerede bulabilirim biliyor musun?
 Derdin ne senin?
 Ciddi soruyorum.
 Şeker Çubuğunu arıyorum.
 Demek bütün gün yollarda dolaşarak  bir ses aradın.
 Sanırım onu nerede bulabileceğimi sen bana söylersin.
 -Şaka yaptığımızı söyle.
 -Dün gece hakkında  onunla konuştum, ilgisini çekmediğini söyledi.
 -Sen ilgisini çekmemişsin  -Hayır, yapma.
 Pembe şampanyan da.
 Şeker Çubuğunu bulmam lazım.
 Senin işinin erbabı bir psikiyatr bulman lazım.
 Psikolog değil.
 Çünkü ilaç alman gerekecek.
 Bir de avukat bulman lazım, çünkü polisler peşinde.
 -Allah kahretsin.
 -Ver şunu.
 Merhaba Paslı Çivi.
 O bendim.
 Tamam mı?
 Ben erkeğim.
 Hepsi şakaydı.
 Sadece şakaydı.
 Özür dileyin.
 -Tabii ya.
 -Özür dileyiver işte.
 -Ondan özür dilemek mi?
 -Peki, ben dilerim.
 Dinle beni hasta herif.
 Seni zavallı, yalnız, telsiz sapığı, ucube orospu çocuğu!
 Özür mözür dilemem!
 Niye biliyor musun?
 Senin sapıklığını alt edebilecek bir şey var bende: Ses düğmesi.
 Senden kurtulmak için tek yapmam gereken düğmeyi saatin tersi yönünde çevirmek.
 Anladın mı?
 Anlaşıldı mı?
 Biliyor musun Kara Koyun, şunu tamir ettirmen şart artık.
 Neyi tamir ettireceğim?
 Arka farını.
 -Bir şey görüyor musun?
 -Arabalar, kamyonlar.
 Devam et.
 İstifini bozma.
 Aman tanrım.
 -Bizi motelden beri takip mi etmiş?
 -Bilmiyorum.
 -Hiç durmazsak bir şey olmaz.
 -Eyvah.
 Bak.
 BENZİN -Olamaz!
 -Merak etme.
 Bir tabela gördüm.
 Laramie'de benzin var.
 Orada telefon da buluruz.
 Şerif Ritter'ı arayacağım.
 Peki.
 Laramie'ye sapalım.
 Laramie 117 kilometre -Aman tanrım.
 -Tamam, soğukkanlılığını kaybetme.
 -Lanet olsun.
 -Soğukkanlı ol.
 Soğukkanlı olmamı söyleyip durma!
 Beni deli ediyorsun.
 Haritayı al.
 -Benzinimiz idare etmeyecek.
 -Bir dahaki çıkışta bir kasaba var.
 -Ne uzaklıkta?
 -Tırnağımın dibinden parmak boğumuma kadar.
 -20 kilometre!
 -Fazla uzak.
 Şu yola sap!
 Bravo!
 Sen bir dahisin.
 -Ben parayı vereyim, sen doldur.
 Ne dersin?
 -Tamam, doldururum.
 Table Rock lütfen.
 Rawlins bölgesi şerif karakolu.
 BUZ Aman tanrım.
 Şerif Ritter lütfen.
 Şerif Ritter şu anda burada değil.
 Sinyal sesinden sonra mesaj bırakın.
 Mesajınızı kaydedince  telefonu kapatabilir ya da mönüye dönmek için 1'e basabilirsiniz.
 Lütfen sinyal sesini bekleyin.
 Sadece benzin mi aldınız?
 Çabuk.
 Arabaya bin, arabaya.
 Çabuk.
 Hadi, hadi!
 -O içeride.
 -Bu o mu?
 Devam et!
 Devam et!
 Kökle!
 Aman tanrım!
 -Otoban girişini görüyor musun?
 -Hayır.
 ÇlKMAZ SOKAK Pekala.
 Olamaz!
 Herif peşimizden geliyor.
 -Paniğe kapılma!
 Bir depo benzinimiz var!
 -Lanet olsun!
 Girişi kaçırmışız galiba!
 Posta kutusu!
 Hayır, hayır!
 Lanet olsun!
 Lewis!
 Lewis!
 -''Lewis'' dedi!
 -Sakın yaklaşma!
 Silahımız var!
 Bende de bir MasterCard var.
 -Sağol ya.
 Biz de sandık ki  -Bizi çok korkuttun, biliyor musun?
 İnşallah bıyığım yüzünden değildir.
 Benim hanım tıraş olmam için ısrar ediyor.
 Hayır, bıyık yüzünden değildi dostum.
 -O neydi?
 Hani şu sopa  -Lastik pompası mı?
 Aman, lastiğin havasına bakmak için.
 Tabii ya, lastik havası.
 Hava şeyi.
 -Anayolu bulacak durumda mısınız?
 -Öldürülmediğimize göre iyi sayılırız.
 Sağol.
 Çok düşünceli bir davranıştı.
 -İkinize de iyi akşamlar.
 -Kusurumuza bakma.
 Kör olasıca Fu Mançu.
 Hayatımda hiç bu kadar korkaklık etmemiştim.
 Of tanrım.
 Bir telsizin erişim alanı nedir?
 Bilmem.
 8 kilometre falandır herhalde.
 Biliyor musun, bence bir telefona ulaşıp  Table Rock emniyetine Paslı Çivinin buralarda olduğunu bildirmeliyiz.
 Bu ses de ne böyle?
 Çabuk!
 Çabuk!
 Çabuk!
 Hemen arkamızda!
 Herif kıçımızda!
 -Onu kullanma!
 -911!
 Yardıma ihtiyacımız var!
 Orada kimse var mı?
 Allah kahretsin!
 Hadi!
 Ağaç!
 -İyi misin?
 -Evet.
 İyiyim.
 Hadi gidelim.
 Hadi, hadi.
 Gidelim.
 Lanet olsun.
 Hiç kıpırdamıyor!
 Hadi!
 Lanet olsun!
 Hadi!
 Çabuk, çabuk!
 Hadi, hadi!
 Hadi!
 Çabuk!
 Hadi!
 Lanet olsun!
 Yapma!
 Bizi öldürme!
 Özür dileriz!
 Ne olur bizi öldürme!
 Sadece şaka yapmıştık!
 Neden?
 Sadece  eğlenmek için.
 Eğlenmek mi?
 Eğlencelik.
 Ben de size şaka yapmıştım.
 Şu anda neredesiniz?
 Laramie'nin 15 kilometre dışında.
 Arabayla ilgili bir sorun çıktı, biraz gecikeceğiz.
 Önemli değil.
 -Her şey yolunda mı?
 -Evet.
 Sadece yol çok uzadı.
 Arka farı tamir ettiler.
 Bak  sen de benimle birlikte eve gelsene.
 Denver'ı boşver.
 Yok, iyi böyle.
 Bu olanları Venna'ya anlatmak istemiyorum.
 Her şey mahvolur sonra.
 Bu onu çok korkutur.
 Merhaba.
 Rengi pek güzel değil, ama büyük bir araba.
 Çok beğendim.
 Ne zaman aldın bunu?
 -Biraz oluyor.
 -Pek hasar görmüşe benzemiyor.
 Aslında bence o çizikler arabaya kişilik kazandırıyor.
 Ben Fuller'dan söz ediyordum.
 -Merhaba.
 -Merhaba.
 -Uzun zaman oldu.
 -Evet.
 Ona bir ad koymadın mı daha?
 Ya Velet diyeceğiz  ya da Lewis'in Dökülen Newport'u.
 Çok seksi kız.
 İyi tatiller Vee.
 Bu arkadaşım Charlotte.
 Gelecek yıl aynı odada kalacağız.
 Bunlar da rezil Thomas kardeşler.
 -Lewis, değil mi?
 -Evet, merhaba.
 Sonunda tanıştık.
 Ben de Fuller, Lewis'in biraz sorunlu ağabeyi.
 -Sen de bizimle geliyorsun, değil mi?
 -San Antonio'ya dönmem lazım.
 San Antonio, New Jersey yolunun üstünde değil mi?
 Tanıştığımıza memnun oldum.
 Böyle çekip giderek kalbimi kırıyorsun.
 -Seni özleyeceğim.
 -Ben de seni.
 -Seni seviyorum.
 Kendine iyi bak.
 -Ben de seni seviyorum.
 Charlotte da hep böyle yapar zaten.
 El sallayarak çekip gider.
 -Maceraya hazır mısınız?
 -Tamamen.
 Evet, tabii.
 -Ön koltuğu istiyorsan şimdi söyle.
 -İstiyorum.
 NEBRASKA'YA GİRİYORSUNUZ Merhaba.
 Nebraska'ya hoşgeldiniz.
 Bu şapkayı sana aldım.
 KAMYONUMU SEVİYORUM Şey  Bunu yapman ne kadar makbule geçti bilemezsin.
 Yani gelip beni alman.
 Bana yapılan en güzel jest bu.
 Burada erkek kızı öper.
 Yani eskiden öyle olurmuş.
 Lewis, kızarıyorsun.
 -Odamız bu tarafta.
 -Ama bar bu tarafta.
 Şerefe  Nebraska'ya.
 Eyaletlere diyelim.
 Pekala.
 Bakın Fuller amca ne buldu.
 Üç kadeh tekila.
 Hadi bakalım.
 Dilimle kiraz sapını düğümleyebilirim.
 Hadi ya!
 Silahını seç.
 Marifetini görelim bakalım.
 Evet  başla.
 Bitti!
 Sen de madalya aldın.
 Bronz.
 -Hak etmiyorum ki.
 -Sap dümdüz.
 Hiç bükülmemiş bile.
 Üç kadeh daha tekila, bir de kibrit.
 Adın ne güzelim?
 Söylesene, adın ne?
 Nedir adın?
 İçki alıyorum.
 Bana istediğin adı ver.
 Sana Şeftali diyeyim mi?
 Şeftali sever misin?
 -Hayır, pek sevmem.
 -Şeftali sevmez misin?
 Neler oluyor?
 Ne?
 Bu senin orospun mu?
 -Efendim?
 -Efendim?
 Dedim ki  bu senin orospun mu?
 Çünkü eğer öyleyse, söyle orospuna, çenesini kapasın.
 Bana bak üniversiteli.
 Ne dediğimi duydun mu?
 Yüzüme bak.
 Söyle orospuna, çenesini kapasın.
 Kapa çeneni kaltak!
 Yine mi açtın bayramlık ağzını?
 Lanet olsun!
 Bunu da hiç yalnız bırakmaya gelmiyor.
 Sağol arkadaş.
 Hadi yürü!
 Kamyona geri dönüyorsun Daisy!
 Barda sarhoş olmak ha!
 Yürü!
 Lanet olsun!
 Beyler.
 Dikkatli ol.
 Onlar çok pahalı.
 Ne var?
 -Merhaba.
 -Merhaba.
 Merhaba.
 -Bir planım var.
 -Nedir?
 -Bir daha oraya girmeyelim.
 -Bir daha oraya girmemeye can atıyorum.
 Ben kral dairemde olacağım.
 Mükemmel.
 Biz de fırıl fırıl dönen motel odamıza yönelelim.
 Görüşürüz.
 Turuncu olan benim.
 Bu benim.
 Bak, sana burası iyi bir yer demiştim.
 Porno kanalları var.
 Konulu bir film mi olsun, yoksa parça mı seyredelim?
 Bu kadın güya özel komando.
 Çok yapay, havaya giremedim.
 Baksana, Venna müthiş bir kız.
 O  Tanrım.
 Siz sadece arkadaşsınız, değil mi?
 Öyle demiştin ya.
 Değil mi?
 Yani sadece birlikte takılıyorsunuz.
 Çünkü aranızda bundan fazla bir şey varsa, bana şu anda söyle, ben de  aradan çekileyim.
 Harika.
 O son içkileri alamadık.
 Evet.
 Bak, sabah erkenden yola çıkacaksak, şimdi kafayı vurup yatmamız lazım.
 Evet.
 Ben ruhsatlı barmenim.
 Sana ruhsatımı gösterirdim, ama ellerim dolu.
 İyi adam nerede?
 Meşgul.
 Horluyor.
 Daha fazla içebileceğimi hiç sanmıyorum.
 Katılmıyorum.
 Hem ben bu konuda uzmanım.
 Şaşırtıcı olan ne biliyor musun?
 Şu anda kimse yerimizi bilmiyor.
 Bir bakıma  dünyada  yüzüyor gibiyiz.
 Herhangi tuhaf bir nedenle birileri bizi bulmak isteseydi, bulamazdı.
 Ne diyorum ben yahu?
 Hiçbir fikrim yok.
 Şunun tadına bak.
 Çok iyi.
 Evet.
 Lewis iyi mi?
 Normalde bu kadar çok içmez.
 Gayet iyi.
 Fuller, telefona bak.
 Alo  Ortada kız falan yok demiştin hani.
 Ne?
 Öyle bir kızın olmadığını söylemiştin.
 Fuller.
 Bak, kız falan yok.
 Peki şu anda öteki odada ağabeyin o kızla ne yapıyor?
 O burada!
 Bizi izliyor!
 -Paslı Çivi mi?
 -Demin aradı!
 -Kim?
 -Seni telefondan mı aradı?
 Senin burada olduğunu biliyordu!
 Bizi izliyor!
 Biri bizi mi izliyor?
 Ne dedi?
 ''Hani kız falan yoktu'' dedi.
 Sonra niye burada olduğunu sordu, ki bence bu çok yerinde bir soru!
 -Hemen gidiyoruz!
 -Ben bu odanın parasını ödedim!
 Toparlan!
 Ne kadar korkmam gerekiyor?
 Her zamankinden çok daha fazla.
 Biri neler olup bittiğini bana anlatsa.
 Kardeş olduğumuzu nasıl bilebilir?
 Polise gidelim, otobandan uzak durup eve dönelim.
 Lewis!
 Lütfen!
 BAGAJlN Wyoming'de bir şey oldu.
 Sana söylemek istemedim.
 -Neyi?
 -Kısa mı keseyim?
 içine bak Anlat.
 Bir sapık var.
 Adamın tekini komaya soktu.
 BAGAJlN Paslı Çivi mi yaptı?
 -Bizim yaptığımız bir şey yüzünden.
 -Ne yaptınız?
 Ne yapıyorsun?
 Bagaja bakmamızı istiyor.
 Arkada tabelalara sprey boyayla yazmış: Bagajın içine bakın diyor.
 Tabelalardaki yazıların bize yazıldığı ne malum?
 Baksana.
 Neler oluyor?
 Tabelalara yazı yazmak bayağı alengirli bir iş doğrusu.
 Hayır, hayır!
 -Ne?
 -Açma sakın!
 -Niye?
 -Ya orada bir kafa ya da ceset varsa?
 -Bomba da olabilir.
 -O zaman açma.
 -Adamın kendisi de olabilir!
 -Açma dedim sana!
 Ben bagajda ne var öğrenmek istiyorum.
 Ne yapıyorsun?
 Lanet olsun.
 Pekala, telsizi yerine takıp hiç konuşmayalım.
 Sadece dinleyelim.
 Adam ne derse desin, doğruca polise gidelim.
 Bir telsizden neden korkmam gerektiğini söylemediğiniz sürece ben kımıldamıyorum.
 Şeker Çubuğu, orada mısın?
 Doğru ya.
 Benim Şeker Çubuğumu kastetmiyorum.
 Sizinkini kastediyorum.
 Venna  Adımı mı biliyor?
 Bırakın konuşsun.
 Nereye gideceğimizi söyle yeter!
 Bir ceset teşhis edilemezse ne olur biliyor musunuz?
 Akrabaları gelmez.
 Cesedi alacak kimse çıkmaz.
 O zaman cesedin parmakları kesilir.
 Onu birden.
 Sonra da çenesi kesilir.
 Cesedin çenesi kesilir.
 Bütün bunları bir kavanoza koyarlar.
 Kavanoza koyup üstüne de bir numara yapıştırırlar.
 Venna!
 -Olamaz, bu Charlotte.
 -Ne?
 -Bu Charlotte.
 -Kim?
 Oda arkadaşın mı?
 Sen ne istiyorsun be?
 Eyalet Sınırı Kamyon Mola Yerinin otoparkına gitmenizi istiyorum.
 Sizinle orada buluşuruz.
 Venna, lütfen bana yardım et.
 Eğer polise giderseniz  kızı parça parça doğrarım.
 EYALET SlNlRl KAMYON MOLA YERİ Günaydın.
 Geri döndü.
 Buradayız.
 Pekala, istediğim şu  Fuller  Lewis  ikinizin de içeri girmesini istiyorum.
 Tezgahın başında oturacaksınız.
 Altışar tane çizburger siparişi vereceksiniz.
 Ya Venna?
 O olduğu yerde kalacak.
 Ama siz ikiniz içeri çıplak gireceksiniz.
 Çıplak mı?
 Ama çüklerimizi sallaya sallaya içeri girersek  hemen polisi ararlar.
 Aman canım.
 Sadece eğlence olsun diye.
 Olmaz, ben burada yalnız kalmam.
 Önde otur.
 Motor çalışır durumda olsun.
 Bir şey görürsen, kornayı çalıp gaza bas.
 Bunu yaptığımıza inanamıyorum be.
 Billy, arabaya bin.
 Suzy.
 Şaka konusu olmak nasıl bir şeymiş  şimdi onlar da öğrendi işte.
 İnsanın kalbi küt küt atar  yüzü cayır cayır yanar.
 Fıkralık olmak nasıl bir şeymiş  şimdi öğrendiler işte.
 Sana yaptıkları şeyi anlattılar.
 Çok özür dileriz.
 Bunun için biraz geç değil mi?
 Yağmur altında, elimde şişeyle beni görünce arkadaşların eminim çok gülmüştür.
 Bazen insanlar ne yaptıklarını bilmez.
 Yaptıkları şeyin bir başkasını nasıl etkileyeceğini düşünmezler.
 Eh, bu da arkadaşlarının zorla öğreneceği bir şey.
 Charlotte'u canlı görmek istiyor musunuz?
 Ne yapacağınızı söylüyorum.
 On iki çizburger lütfen.
 Kızarmış patates de ister misiniz?
 Bu bir kulübe giriş töreni mi?
 Eğer öyleyse  Eğer bunu yapmazsak bir adam arkadaşımızı öldürecek.
 Burası benim lokantam olmasaydı  Bak, biz şaka yapmıyoruz.
 Of tanrım.
 Polise gitmeliyiz.
 Hele ne istediğini bir öğrenelim.
 Burası.
 Buradan sapacağız.
 Öyle dedi.
 Orada mısınız?
 Buradayız.
 Sizi özel bir şey bekliyor.
 Yaklaşık 30 metre ileride.
 Arabadan inin.
 Ben bir yere gitmem  Başka şansımız yok.
 Ne diyorsa onu yap.
 Charlotte elinde.
 İn arabadan.
 Arabadan in dedim!
 Allah kahretsin.
 Burası neresi böyle?
 -Kaç metre dedi?
 -Otuz.
 Bir şey görüyor veya duyuyor musunuz?
 İşte burası.
 Merhaba.
 Yavaşlamıyor.
 Durmayacak.
 -Yavaşlamıyor!
 -Kaçın!
 Çabuk!
 Kaçın!
 Kaçın!
 Ne yapıyor bu be?
 Gidelim.
 Gidelim!
 Gidelim!
 Çabuk!
 Kaçın!
 Kaçın!
 Sola!
 Koşun!
 Hadi koşun!
 Eğilin!
 -Gidelim!
 -Çabuk, çabuk!
 Hadi çabuk!
 Koşun!
 Hadi çabuk!
 Koşun!
 Çabuk koşun!
 Dönün, hadi çabuk!
 Venna!
 Lewis.
 Venna!
 Fuller!
 -Sen iyi misin?
 -İyiyim.
 Hey Venna!
 Gördün mü?
 Ben tarladayken  herif geri gitmeye kalktı.
 Venna, çık dışarı.
 Adam gidiyor.
 Venna'ya göz kulak olmadın mı?
 Allah kahretsin!
 Onu gözden kaybettin.
 -Neredeydin sen?
 -Oradaydım be!
 Şurada!
 Lewis!
 Lewis, ne olur yardım et bana!
 Lewis!
 Allah kahretsin!
 Rahat bırak onu!
 Lütfen, ne istersen yaparız!
 Sonra benimle bir motelde buluşmak istemezsiniz herhalde, değil mi?
 Ne istersen yapacağız!
 Bir dahaki kasabada buluşalım.
 Medford'da.
 17 numaralı odada.
 Geceyarısı.
 Bir dakika bile geç kalmayın.
 Lewis!
 Benzin sızıyor!
 Çabuk!
 Bir şişe de pembe şampanya getir  en sevdiğim içkidir.
 Venna.
 Medford - 11 KİLOMETRE 11 kilometre!
 Benimle gel!
 Dur!
 Polisleri aramayın dedi!
 Sen gözcülük et.
 Merak etme, bunu daha önce de yaptım.
 Zamanımız azalıyor.
 Allah kahretsin.
 Bu meret çalışmıyor.
 Merhaba.
 Yardım ister misiniz?
 İdare ediyoruz.
 Lanet olasıca Ford çalışmıyor.
 -Bir de niye Chevrolet kullandığımı soruyor.
 -Tabii ya.
 Bağlantı kablom var.
 Benim motora bağlayayım sizi.
 Yok, böyle iyi.
 Motor boğulmuş, değil mi?
 Kontağı sonuna kadar çevirip kapatın.
 Sonra çalıştırın.
 Size göstereyim mi?
 İki saniye duraklayın.
 -İşte çalıştı.
 -Harika.
 Müthişsiniz.
 Sağolun.
 Nereye gidiyorsunuz?
 O benim kamyonetim!
 Her şey yoluna girecek.
 Venna'yı alacağız  sonra da Charlotte'u bulacağız.
 Her şey düzelecek.
 Öyle değil mi?
 Medford ÇlKlŞl Pekala.
 Motele.
 Motele.
 -Hangisine?
 -Söylemedi ki!
 Hay allah!
 Venna!
 Dur dedim sana!
 Afedersin.
 Afedersin.
 Buyurun?
 -Bu sizin odanız mı?
 -Evet.
 Ne olmuş?
 LÜTFEN RAHATSlZ ETMEYİN Sorun nedir?
 Lanet olsun!
 Hangi moteli atladık?
 Alo, polis  Bazı cesetleri bildirecektim.
 Adınız bayım?
 Merhaba.
 Hadi.
 Burası kilitli değil.
 İçeri giriyoruz.
 İçeri giriyoruz.
 Venna!
 Kimse yok mu?
 lşığı yak.
 Şakayı yiyen taraf olmak güzelmiş, değil mi?
 Venna nerede?
 Kim?
 Ben şaka yapmıyorum!
 Venna nerede?
 Bak, sen şaka yapmıyor olabilirsin, ama ben yapıyorum.
 İşin özü de bu zaten.
 Anladın mı?
 İnan bana, derdini bize iyice anlattın.
 Tamam mı?
 Özür dileriz.
 Sana söyledik ya.
 Lewis, bence en büyük keyif nedir biliyor musun?
 Konuştuğum kişinin yanımda olduğunu varsaymak.
 Hemen yanı başımda.
 Bunu ummuyordunuz, değil mi?
 Ben de 17 numaraya geldiğimde bunu ummuyordum.
 Yani sizin hemen yanda olduğunuzu.
 Duvarı dinlediğinizi.
 Öyle yaptınız, değil mi?
 Duvarı dinlediniz.
 Ne istiyorsun?
 Bir an için olsun bunun tadını çıkarmak istiyorum.
 -Polisi aramamız lazım.
 -Olmaz.
 Polis çağırırsak, onu öldürür.
 Ne bok yiyeceğiz peki?
 Sen dışarı çık.
 -Odasını gözetle.
 -Deli misin sen?
 Hadi!
 Ben onu telefonda oyalarım.
 Dışarı çık.
 Hadi!
 Lanet olsun!
 Hala orada mısın?
 Evet, buradayım.
 Buraya gelsene.
 Şeker Çubuğun bekliyor.
 Bak  biz dersimizi aldık.
 -Sahi mi?
 -Evet.
 Evet, bu doğru.
 Şöyle yapalım.
 Sen bize Venna'yı  ve Charlotte'u ver, biz de buradan gidip kimseye bir şey söylemeyelim.
 Emin ol polislere bir şey anlatmayız.
 Seyret şimdi.
 Çok eğlenceli olacak.
 Kapıyı açma!
 Kapıyı açma!
 Lewis!
 Fuller, neredesin?
 Fuller!
 Hadi.
 Seni şuradan kurtaralım.
 Yapma!
 -Ne var?
 -Boru!
 Bacağıma bir boru saplandı!
 Burada bir ceset var!
 -Muhtemelen bir cinayet vakası.
 -Bütün odaları arayın.
 Aman tanrım!
 Ne yapıyor bu?
 Hadi çabuk.
 Kapıdan uzaklaşın!
 24 numara temiz!
 Yere yatın!
 23 temiz!
 Hadi devam!
 Polis!
 Çabuk!
 Hadi çık şunun üstüne.
 21 temiz!
 Aman tanrım!
 20 temiz!
 Şerif!
 Kapıyı açın!
 Şerif!
 Kapıyı açın!
 19 temiz!
 -Venna.
 -Ne var?
 Sakın kapıyı açmasınlar!
 Koş!
 Şerif!
 Kapıyı açın!
 Ellerinizi gösterin!
 Kıpırdamayın!
 Lewis!
 Olduğun yerde kal!
 Lewis!
 Bir dakika.
 Ağabeyim arka tarafta.
 Yere yat!
 Ateş etmeyin!
 Kıpırdama!
 Kıpırdama!
 -Kamyona ateş edin!
 -Ateş etsenize!
 Durmayacak!
 Aman tanrım.
 Tamam, ben iyiyim.
 Afedersiniz.
 -Kim olduğunu öğrenebildiniz mi?
 -Jones adında bir kamyon şoförü.
 Wyoming'de bir buz şirketinin taşımacılığını yapıyormuş.
 Buz şirketi mi?
 Ne var?
 1-9, breyk.
 Breyk.  80.
 otobanda batıya giden şoförler, bilgi istiyorum.
 Fırtına ne alemde?
 Orada yağmur var mı?
 Fırtınayı iple çekiyorum.
 Herkes evinde oturur.
 Her yer tertemiz olur.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar