Tuhaf Thomas (2013) Odd Thomas
| |
97 dk,
6.5/10 puan 197 kullanıcı oyladı
Yönetmen:Stephen Sommers
Senaryo:Stephen Sommers, Dean R. Koontz
Ülke:ABD
Tür:Komedi, Fantastik, Korku
Vizyon Tarihi:06 Nisan 2013 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:John Swihart
Oyuncular
Anton Yelchin
Ashley Sommers
Leonor Varela
Matthew Page
Casey Messer
Özet
Hikayenin merkezinde, “Odd Thomas (Tuhaf Thomas)” isimli eli
çabuk bir aşçı yer alıyor; kendisi ölülerle iletişim kurabilmektedir fakat bu
sırrını sadece kız arkadaşı (Addison Timlin) ve yerel polis şefi (Dafoe)
bilmektedir. Genç adam, aynı zamanda “bodachs” adı verilen acıyla beslenen ve
yaklaşan ölümlerin işaretçisi sayılan kötü varlıkları da tespit edebilmektedir.
Ne zaman Odd, bu yaratıkların bir yabancının etrafında fazlasıyla toplandıklarını
görse kendisini bir felaketi önlemek için zamanla yarış halinde bulmaktadır.
Altyazı
PICO MUNDO'YA HOŞGELDİNİZ
Adım Odd Thomas.
Günümüzde sadece
ünlülerin dikkate alındığını düşünürsek umurunuzda
olacağını sanmam.
Ünlü değilim.
Ünlü birinin çocuğu değilim.
Ünlüyle evlenmedim,
ünlüden şiddet görmedim, ünlüye böbrek vermedim.
Ama hayatım az ilginç
sayılmaz.
Penny Kalisto.
Adım gerçekten Odd.
Annemin dediğine göre
nüfusa kaydolurken bir hata olmuş.
Bana Litvanyalı
amcamın ismi olan Todd'u vereceklermiş.
Babamsa adımın hep Odd
olduğunu iddia eder.
Ve amcalarımın Bulgar
olduğunu.
Babam, annemin deli
olduğunu söyler.
Tabii annem, aynı
fikirde değil.
Benim yeteneklerim
Tanrı vergisi!
O tartışmayı babam
kazandı.
Annemi kilit altına aldıklarında
12 yaşındaydım.
Annemin bazı
yeteneklerinin bende de olduğuna inanıyorum.
Ama ben de kilit
altına alınmak istemediğim için, onları gizli tuttum.
Odd Thomas.
Selam, Harlo.
Görüşmüyoruz hiç.
Dur dostum, dokunmak
yok.
-Özür dilerim, bu
arabayı çok seviyorum.
-Biliyorum.
Arabanın da seni sevemiyor
olması ne kötü.
Neyin var?
Yapabileceğim bir
şey var mı?
Hayır, yapacağını
yaptın zaten.
Dostum, el şakası
yok!
-Anahtarı ver.
-Kanı cebinde.
Çoğu kişiye bu garip
gelir.
Ama sana değil.
Değil mi Harlo?
O gece Yanına beyaz bir parça keçe aldın.
Ve Penny'yi
öldürdükten sonra, kanının birazını yanına aldın.
Şimdi kuru sert ve
kraker gibi kırılgan.
Ve hâlâ cebinde.
Böyle zamanlarda
acıma duygusu üzerime geliyor.
Ve Harlo Landerson
gibi insanları avlamak için bir delilik hissediyorum.
Onun gibilere en ufak
acımam yok.
Pardon, Bayan
Curtees!
Pardon, Saleen!
Ne yapıyorsun sen?
Anne, ne oluyor?
Stevie, koş tatlım!
Gel buraya!
Hayatım Harlo
Landerson gibi insanlarla dolu.
Ve yüzümü bu hâliyle
sevdiğimden korunmayı öğrendim.
Ölü insanlar görüyor
olabilirim.
Ama en azından onlar
için uğraşıyorum.
Vitesini küçült
dostum!
Yavaş!
Özür dilerim efendim
ama düşük vitesim yoktur.
Birine görünsen iyi
olur.
Memur Eckles, polis
olmak size insanları dövme hakkı veriyor mu?
Hayır, Memur Varner.
Ama işin güzelliği
bu.
Yüce bir güce ve
ölümden sonrasına inanırım.
Bana garip
diyebilirsin.
Diğerleri de diyor.
Çok garip biri.
Merak etme, Penny.
Gittiğin yer ruhlar
için bir ev.
Nezaket ve
harikalarla dolu.
Üzgünüm, Penny.
Hayatın kısa sürdüğü
için üzgünüm.
Ölüler konuşmaz.
Sebebini bilmem.
Yine baş başayız.
Her yer kırık
mobilya ve cam dolu.
Çoğu benim hatam
değildi.
Pandalı lamba ve palyaçolu
ayna dışında.
-Onlar benden.
-Niye ilk bana
gelmedin?
Harlo'nun kendini
tuzağa düşürmesini bekleyebilirdik.
O şekilde daha
etkili ve daha az zararlı bir yol izliyoruz.
Biliyorum ama
durdurulmazsa yine öldürecekti.
Penny bana bunu
anlatmak için burada kalmıştı.
Oğlum, hayatımı o
kadar karmaşıklaştırıyorsun ki Dinle.
Kanı dışında,
Harlo'nun cebinden Penny'nin ölü fotoğrafları da çıktı.
Harlo'yu nasıl
yakaladığını sorarlarsa, "Borcunu ödemek için cüzdanını açıp dünkü
Dodger's maçı için beş dolar verirken fotoğrafları gördüm" de.
O kaçtı, ben de
hâliyle kovaladım.
Doğal olarak.
Beni kurtar!
Bizi kurtar!
-Bizi kurtar!
-Bizi kurtar!
Kimden kurtarayım
sizi?
Kim o?
Kim o?
Kötülük geliyor.
Silahı kimin
tuttuğunu bulmak da bana kaldı.
Günaydın, Elvis.
Hayatımın çoğu
kontrolümde değil.
Hayatımı
basitleştirmemiş olsam çoktan delirirdim.
Yani, ehliyetim yok,
evim yok, sigortam yok, büyük hırslarım yok.
Hanımlar!
Yumurta!
Parçala!
Uzat!
Parçala çırpılmış
demek.
Uzat da ekstra yumurta.
Kalp krizi ve mücver!
Kalp krizi, bol
tereyağlı kızarmış ekmek demek.
Mücver de mücver demek.
Her kelime jargonlu
olacak değil.
Her sıcak aşçının da
ölüler için gizli dedektif olmayacağı gibi.
Eğilin.
Bu da Stormy Lewellyn.
Stormy ile kaderimize
sonsuza dek beraber olmak yazılmış.
"Kaderinize
sonsuza dek beraber olmak yazılmış.
" Şef!
Karın Gıdıklayan geliyor.
Dün yaptıklarından
hâlâ hoşnut değilim.
Kendini
öldürtebilirdin.
Ölümden korkmuyorum.
Tabii onunla yemeğe
çıkmam da.
-Benim için
uçurumdan atlar mıydın?
-Tabii ki.
Limon sulu ve jilet
dolu bir nehre peki?
Kesinlikle.
Tabii arkasındaki sebebi
de bilmek isterim.
Fakat ne şanslıyım
ki her yerin zekâ ve dürüstlük kokuyor.
Senin de şeftalili
şampuan.
Tam sevdiğim gibi.
-Şef.
-Günaydın, Stormy.
Fare yakalamış kedi
sırıtışı neden?
Bu gece randevum var.
Bu gece şansın yaver
gidebilir yani?
-Öyle demezdim tam.
-Stormy Menüsü.
-Kızım.
-Selam dostum.
Bunlara Bodachlar
diyorum.
-Yüzlerine değil
tabii.
-Onları görebilen
biriyle tanışmadım.
-Ben de.
-Herkes, bunların
hepsi kafanda diyor.
-Herkese
anlatmamalısın.
-Annemlere anlatmaya
çalıştım.
-Ben olsam piyangoyu
gördüğümü söylerdim.
-Piyangoyu
görebiliyor musun?
-Hayır.
Göremiyorum.
Konuda kal.
-Doğru.
Dün, sonunda bir
tanesine hareket çektim, dostum.
Haberin yok mu?
Onları görebildiğini
fark ederlerse seni öldürürler.
Seni öldürürler.
-Tavsiye vereyim mi?
-Evet?
Karla çiçek yerine
çikolata ister.
Mum da alsan iyi
edersin.
Mum mu?
Sağ ol.
İyi fikir.
Ucuz kurtardın.
Biraz garip olacaktı.
Siz bir acayipsiniz.
Bilmiyorum ama
öylesiniz.
Garip ve karman
çormanız ama iyiyiz.
Bilmiyorum.
Sen Harikasın.
Yani garip değil, karman
çormansın mı diyorsun?
Haklısın, sorunu
anladım.
Gariplik güzeldir.
Eğlencelidir.
Karman çormanlık,
pek o kadar değil.
Sen de oldukça
garipsin.
-Özrün kabul edildi.
-Ben kaçıyorum.
Uslu durun.
Düşünmen gereken ben
değilim.
Bilmem mi?
Ben de işe gitmeliyim, Oddie.
-Tamam.
-Görüşürüz aşkım.
Stormy!
Seni şimdiden
özledim.
-Adı gibi çocuk.
-Hem de ne.
Görüşürüz.
Çoğu zaman aylarca
bir Bodach bile görmediğim olur.
Fakat geldiklerinde
kan döküleceğinden emin olabilirsiniz.
Sebep olmazlar.
Bundan beslenirler.
Ne kadar Bodach
gelirse, ziyafet o kadar büyük olur.
Çiçek arı için neyse,
kötülük onlar için odur.
Ölüm vaktini bilir,
izlemek isterler.
Sıradan bir ölüm için
de gelmezler.
Aşırı şiddetli ve
korkunç bir ölüm isterler.
Penny Kalisto'nun
ölümü bir tanesini bile getirecek kadar şiddet içermedi.
Bu kasabanın başı
büyük dertte.
-Hoşça kal, Oddie.
-Görüşürüz.
Nicolina!
Levanna!
Odd, annelik işini
beceremiyor muyum ben?
Öncekisinin sen daha
18 yaşındayken onları sana bırakan bir keş olduğunu düşünürsek bence sen gayet
iyi gidiyorsun, Vi.
Sonra görüşürüz.
Ben de o tarafa
gidiyorum.
İnci Anne'ye gidip
fal baktıracağım.
Zihin, el, çay
yaprağı okuyan kişilere inanmıyorum.
Ve güven bana, çay
yaprağı lavabo tıkamaktan başka işe yaramaz.
Dün çok acayip bir
rüya gördüm.
Anlatsam inanmazsın.
En yüksek seviyede
bir katliam olmadığı sürece başa çıkabilirim.
Daha önce rüyamda
kendi yüzümü görmemiştim.
Kendi yüzünü mü
gördün?
Ben ve yanımda bir
adam, paramparça ölü yatıyorduk.
Vurulup, parçalara
ayrılmış gibiydik.
Ben olsam çok
endişelenmem, Vi.
Rüyaların hiç gerçek
oldu mu?
Hayır.
Çoğu kişi senin
biraz garip olduğunu söylüyor, Odd.
Stormy hariç.
Kıçında melekler görüyor.
Ama dahası var bence.
Bir sırrın var.
Kâhinsin medyumsun, ya
da falcı gibi bir şeysin.
Ya da yüce bir gücü
kontrol ediyorsun.
Bilmem gerekiyor,
bana doğruyu söyle, Odd.
Bende ölüm görüyor
musun?
Hayır, tek gördüğüm
kendi odunluğum.
Ve senin için, uzun,
mutlu bir hayat.
Vi, şu rüyandaki ölü
adam ne giyiyordu?
Ne mi giyiyordu?
Bilmem ki.
Bekle bir dakika.
Üstünde kara bowling
topları olan kırmızı ve siyah bir gömlek.
Garip yeteneklerimden
biri de, birini bulmam gerekiyorsa mesela
restorandaki şu garip adam gibi; etrafta
öylece gezinip, aradığım kişiyle karşılaşırım.
İsim bulmadığım bir
yetenek bu.
Stormy buna medyum
mıknatısı diyor.
LASTİK DÜNYASI
Bu Tom Jedd.
Küçükler ligi koçumdu.
Yıllardır Lastik
Dünyası'nda takılır.
Hatalı lastik yüzünden
de ölmedi hâlbuki.
Öyle güzel bir kız ki!
Komiklik yapan ölüler
beni biraz rahatsız eder.
Belki de ölüyken bile
sevilmek gibi zavallı bir ihtiyacımız olduğundan
olabilir.
Sürekli kendimizi
küçük düşürmeye çalışmamızdan da olabilir.
Neredesin?
Neredesin?
MÜDÜR Stormy Kendi
dükkanımı açtığımda üniformaları atacağım.
Bence çok tatlı
görünüyorsun.
Tatlı mı?
Sahi mi?
Yavru köpekler
tatlıdır.
Niye erkencisin?
Özledin mi?
Her zaman.
Ama birini aramaya
geldim bu sefer.
Ürkütücü birini.
Başka türlü birini
arasan şaşardım.
Medyum mıknatısım
beni buraya sürükledi.
-Şu adam mı?
-O adam.
Tazıdan daha iyisin.
Kafasındaki o şey de
ne?
-Saçı.
-Sarı bir takkeye
benziyor.
Hayır, saçı o.
Yanında Bodach var
mı?
Daha önce görmediğim
kadar.
Dondurmadan
titremiyorsun, değil mi?
Bakalım ne
peşindeymiş.
-Stormy, bekle.
-Sen otur.
Balıklar iş mi
çeviriyor?
Balıkların tek
yaptığı aynı suda yiyip, içip, sevişmek.
İğrenç yaratıklar.
Hiç böyle
düşünmemiştim.
Ürkütücü arkadaşın iki
kutu yaz tadı alıyor.
Sence tatları önemli
mi?
O senin işin.
Ben sadece rapor verdim.
-Vişne çikolatalı
hindistan cevizi?
-Hindistan cevizli
vişne çikolata.
Dondurma işinde dilbilgisinin
katılığını kavrayamamışım.
Artık biliyorsun.
Bu durum, iş için
iyi değil.
Niye?
Benden başka gören yok.
Gezinen kötü ruhlar
ve mantar kafalı bir adam iş için neden iyi olsun ki?
Mantar Adam korkunç.
Unutsan olmaz mı?
Bu yeteneğimi
kullanmayacak olsam bana verilmezdi.
-Belki öyle değildir.
-Öyle.
İçinde geldiği kutu
hâlâ bende.
Anahtarımı al.
Ve yemeğe canlı gel.
Çünkü ben ölüleri
göremiyorum.
Birileri çok fazla
şiddete sebep olacaksa, özellikle şu
anki durumun işaret ettiği boyutlarda, Bodachlar
son damla kan akana kadar onu rahat bırakmayacaktır.
Ama Mantar Adam'a
ilgilerini kaybettiler.
Winston, Camel,
Marlboro.
Mantar Adam'ın
arkadaşları olsa gerek.
Tam kaçma vakti
şimdi.
Bodachlar.
Anlat bakalım.
Üç buçuk atmakta
yeni bir rekora imza atmış olabilirim.
Korkaklık etme.
Cehennemin kapısını
buldum.
Şimdi oraya geri
dönüyorum.
Çoğu insan ondan
kaçmak isterdi.
-Ben çoğu insan
değilim.
-Bilmem mi?
Şimdi gitti.
Veya saklandı.
Mantar Bob insan mı
yoksa kasabaya yeni bir tür mü geldi?
Bilmiyorum.
Burası bir çeşit
türbe gibi.
Kadın memesinden kemer
yapan adamlar için bir türbe.
Ne?
Kim bu adam?
Gerçek adı Robert
Robertson.
Merhaba, Mantar Bob.
Buzdolabına baktın
mı?
Kesik kafa var mı?
Hayır, dolabını
açmadım.
Başka nerede kesik
kafa olacak ki?
Kesik kafa
aramıyordum.
Stormy, biri geldi.
Kapatmam gerek.
Adamın planını
öğrenemedik daha.
Söyleyeyim işim
bitene kadar beklesin.
Hissettim onu.
Bir dakika.
Bugün ayın kaçı?
14 Ağustos.
Ayın 15'ini
takviminden yırtmış.
Yarın yani.
Yarın ne olacak?
-Bir dakika.
-Çık oradan, Oddie.
Belki kendi dosyası
da vardır.
Çözülmemiş
cinayetler.
Şefle onu
yakalamanın yolunu bulabiliriz.
Neymiş?
Seri katil miymiş?
Hayır.
Ama sanırım olmak
istiyor.
Bob!
Robert, nerelerdesin?
Silahımı geri
istiyorum.
Siktir!
Lanet köpekler.
Kapayın çenenizi!
Susun, lanet
köpekler.
Sonunda kurşunu
yiyeceksiniz!
Wyatt güzelim
biftekleri yakıyor.
Sağ ol Karla.
Şef.
Odd, umarım akşamımı
berbat etmeye gelmedin.
Ben de öyle, efendim.
-Ölülerle mi
takıldın?
-Konu ölüler değil.
Ölecek olanlar konu.
Ona Mantar Bob adını
taktık.
Sabah restoranda
gördüm ama pek şüpheli biri gibi gelmedi.
Biraz talihsiz
birine benziyordu.
Siz hayranlarını
görmediniz, efendim.
Emin olun, Pico
Mundo'da cehennemin kapıları açılacak.
Bazen tehlikeli
şekilde ince bir ipte yürümemi bekliyorsun.
Çünkü dengenize
saygım sonsuz, efendim.
Saçmaladığından
şüpheleniyorum.
Evet, biraz saçmalık
var.
Ama çoğu içten
duygularımdır.
Odd, bu yeni
memurlarımızdan.
-Bern Eckles.
-Selam, dün
tanışmıştık.
Harlo olayında
iyiydin.
O sapıkla çıktığıma
inanamıyorum.
Lysette'i tanıyorsun.
Bern, Odd'un
bahsettiği bir adamı kontrol etmeni istiyorum.
Sanırım Memur Eckles
sana yürüyeceğimden korkuyor.
Karla ve şef aramızı
yapmaya çalışıyor.
Polis ya hani.
Tadı şekerli cam sil
gibi.
Aklıma gelmişken,
baban nasıl?
İnternette aydan
tatil için arazi satıyor.
-Yasal mı bu?
-Hava kalitesine
garantisi yok.
Bronwen ile nasıl
gidiyor?
Stormy'yi tercih
ediyor.
Kim etmez ki?
Piyano çalar mıydın?
Evet, yıllarca.
Nereden bildin?
Çünkü ellerin çok
güzel.
Rüya gibisindir.
Odd, gerçekten garip
birisin.
Evet, bundan
hemfikiriz.
Biraz uçuk kaçık.
Lise boyunca lakabım
buydu.
Ama çekici yanların
da var.
Stormy de öyle diyor.
Ben bu konuda
şüpheliyim.
Yemek dersi vermeye karar
verirsen, bana da haber ver.
Eminim çırpmaktan
iyi anlıyorsundur.
Tabii, iyi omlet
yaparım fakat krepleri iyi çevirmek lazım.
Ama genelde sadece
kızartma yapıyorum.
Odd.
Konuşmamız gerek.
Robertson buraya beş
ay önce taşınmış.
Ondan önce annesiyle
yaşıyormuş.
Geçen sene annesi
ölünce büyük mirasa konmuş.
Sicili temiz.
Trafik cezası bile yok.
Annesi nasıl ölmüş?
Memur Eckles ona
bakıyor.
Fakat Mantar Bob'da tek
leke yok.
Onu yakalayamam.
Ama garip ve şüpheli
biri olduğunda hemfikiriz, değil mi?
Garip ve şüpheli olduğu
için hapse atsaydık seni de çoktan tıkardık.
-Gözün üstünde olur,
değil mi?
-Yanılmazsın sen.
Peşine adam takıp evini
izleteceğim.
Sen git de
Stormy'yle yemeğini ye.
-Hayatımın kadını.
-Nabza göre şerbeti
iyi veriyorsun.
Bunu duymaya
bayılıyor olmalı.
Ben de söylemeye.
Umarım motoruma
ölüleri almıyorsun.
-Ölüler motora binmez.
-Olsun.
Saatlerce sele temizlemem.
Kaplamasını zedeler.
Bakıyorum
hormonlarının tıpası açılmış.
Kapasan iyi olur,
kilise burası.
Ne olduğunu
biliyorum.
Bir beynim var.
-Sana niye ayıcık
diyorum sence?
-Sarılmalığım diye?
Beynin elyaf dolu
da, ondan.
Beni dinle, garip
şey.
O ürkünç yere
dönmeni istemiyorum.
Artık yok say orayı.
Geri gelir diye,
gidip bakma.
-Aklımdan bile
geçmedi.
-Evet, geçti.
-Evet, geçti.
-O bir cehennem
kapısı ve bir daha onunla oynaman yasaklandı.
Ölülere yardım eden
bir adamla yaşamak cehennem olmadan da yeterince zor.
-Biz beraber mi
yaşıyoruz ki?
-Yaşayacağız.
Sonra konuşuruz,
evet demekmiş yani.
Kulağından
fazlasıyla dinlemeyi öğren.
Stormy, neremle
dinlemem gerekiyor?
Tabii, kalbimle
dinlemeliyim.
Kalbimle.
Ciddiysen, mali
durumumuzu iyileştirmek için çok çalışmam gerek.
-Lastikçilik mi?
-Daha büyük.
Lastikçilikten büyük
ne var?
Ayakkabı.
Evet, düşünsene bir.
Beş kişilik bir aile
iki araba alır, ama on ayakları var.
Farklı ayakkabılar
da lazım olur.
Elbiselik, yüksek
paça, alçak paça Ama sende aynı
ayakkabıdan beş çift var.
-Dediğim gibi -Sen farklısın.
Hem de hiç.
Peynire kraker ister
misin?
-Bir sorunumuz var.
-Kraker sorun değil,
seçimdir.
-Haydi!
Mantar Bob geldi!
-Ne?
Beni takip etmiş.
Siktir!
Gel!
- O mu?
Emin misin?
-Evet.
İkimiz onu dövemez
miyiz?
Bu adam olmaz.
Kutsal odaya!
Arka kapıya, hadi!
Bekle!
Gel.
Tehlikeye koşuyoruz.
Hissedebiliyorum.
Her yerde gibi.
Önümüzde, arkamızda.
-Geldiğimiz yerden
gidelim.
-Polisi arayalım.
Vakit yok.
Daha iyi planım var.
Sen bekle.
Koşup kapıyı
açacağım.
İçeri dalmazsa, sen
şu tarafa koş.
Dalarsa da bu tarafa
koş.
Seni takip etmeye
çalışacağım.
Çok iyi planmış.
Elimden gelen bu.
Elyaf dolu kafa.
Devam et mi dedin,
sana girsin mi?
İnanılmazsın.
Tamam.
Hadi, gel!
Şef, ben Stormy.
Geceni bozmak
istemem ama Odd'u veriyorum.
St. Bart'a acilen ekip gönderirseniz Robertson'ı
bütün kiliseyi dağıtırken yakalayabilirsiniz.
Kilisede işi neymiş?
Benle Stormy'yi çanda
yakalamak istedi.
Stormy'yle çanda ne
işiniz vardı?
Piknik yapıyorduk,
efendim.
Eminim sana göre
mantıklıdır.
Adamım, Robert'ın
henüz eve gelmediğini söyledi.
Evet çünkü beni
takip etmekle meşgulmüş.
Bir saniye.
-Nereye gidiyorsun?
-Yiyecek almaya.
Nasıl yemek
düşünebiliyorsun?
Çünkü çok açım.
Dinle, Odd.
Vandalizm
büyütülecek şey değil.
Bu adamın kıyamet getireceğini
söylemedin mi sen?
Evet, efendim, ayın
15'inde.
Üç saatten az kaldı.
Bana güvenin, Pico
Mundo bu günü unutmayacak.
Lyle!
Selam Odd.
Selam Stormy.
-Selam Ozzie.
-Selam Oz.
Odd.
Hemen dönerim.
-Çevrem geniştir
bilirsin.
-Bilirim.
Siparişlerimi
karıştırmaya devam ederseniz ben de sizi karıştırırım.
-Anladım.
-İyi.
Oz, tansiyonuna
dikkat et.
Tansiyonum Odd, kanımda lokum büyüklüğünde kolesterol
molekülleri var.
Arada bir böyle öfke
nöbetleri yaşamazsam damarlarım tamamen kapanacak.
Benden istediğin
hediyeyi bitirdim.
Mükemmel.
Oz, bu tam olarak
nedir?
15 santim çapında
çelik kalp.
Aynı dediğin gibi.
Hayır, ben 15 santim
çapında, kalp üzerine koymalık çelik parçası dedim.
Biraz süsledim işte.
O an böyle hissettim.
Stormy neden öyle
bir şey takmak istesin ki?
Stormy için değil.
Kalbe saplanan bir kurşun görüyorum sürekli.
Mükemmel olmuş, sağ
ol.
Selam Şef.
-Burayı mahvetmişler.
-Evet, Bob
Robertson, efendim.
Eminim haklısındır.
Ama çoktan tabanları
yağlamış.
İz de bırakmamış.
Kaseler bile
tertemiz.
Garip değil mi?
Medyum
mıknatısıma bir şans daha vereyim.
Belki onu bulabilirim.
Önce Stormy'yi eve
bırak.
-Hiç de bile!
-Duydum onu.
Duymuş seni.
Şef, Oddie'yi ne
kadar sevdiğimi bilirsin.
Aşkımı kanıtlayacak olsa
elimi bile keserim.
-Onu öldürmek
isteyen biri var.
-Öyle biri yok,
Stormy.
Sana asılıyor mu o
zaman?
Bu hayatımın en
saçma konuşması oldu.
Odd sen saçma
konuşmaların pınarısın.
Gayzeri.
Zaman, üzerimize
çöküp bizi içine almak isteyen kara bir dalga gibi.
Daha hızlı koşmalıyım.
Neden buraya geldim?
Aman Tanrım.
Oddie, kabusun.
Bowling salonu
katliamı.
Bu gece mi olacak?
-Şimdi mi?
-Hayır.
Buraya baktım.
-Çalışanlar yeşil ve
altın rengi giyiyor.
-Yani?
Rüyamda kurbanlar kara
bowling topu desenli kırmızı-siyah gömlekler giyiyordu.
Mantar Bob'un
arabasını da göremiyorum.
Sence Mantar Bob ve
bowling salonu katliamı ilişkili mi?
Evet.
Öyle olduğunu
biliyorum.
Yeni üniformaları
var.
Sakın ha.
Wyatt.
Ne olacaksa,
yarından önce olmayacak demiştin.
-Evet, ama -Daha bir saat var.
Biliyorum, ama
haberdar etmek istedim.
Bob Robertson'ın bu
gece Green Moon salonuna gelmesi muhtemel.
Top oynamaktan
fazlası için.
Belki bir adam göndermek
istersiniz buraya.
Bodarklardan var mı
etrafta?
Bodachlar.
Hayır efendim, o
gelince onlar da gelir.
Tamam, birini
gönderirim.
İçimde kötü bir his
var.
Bir şey yanlış.
Deli misin?
Her şey yanlış.
Bir katliam olacak, büyük
ihtimalle de burada.
Tek bildiğimiz üniformaları
giyen insanların ölecek olması.
Ama yarın, herhangi
bir yerde olabilirler.
Bulmacanın bir
parçası eksik gibi hissediyorum.
Viola'yı görmem
gerek.
İyi akşamlar.
-Odd Thomas, değil
mi?
-Evet.
Bayan Lewellyn.
Beni şef gönderdi.
Bu adamı tanıyorsun,
değil mi?
Bir iki kez gördüm, ama
onu tanımıyorum.
Şef, elini cebine
attığını görürseniz muhtemelen şeker çıkarmaz dedi.
-Bilge bir adamdan,
bilge sözler.
-Evet.
Bu adamı şüpheli ve
tehlikeli yapan nedir?
Bugün öğlen yemeğine
restorana geldi.
O kadar mı?
Ona yemek mi verdin?
-Garipti.
-Nasıl garipti?
-Dostları garipti.
-Dost?
-Garip kişiler.
-Nasıl?
Çok garip.
Bir iki saat önce de
bana saldırdı.
Bir dakika.
Bir iki saat önce bu adam, Bob Robertson, sana
mı saldırdı?
Garip adam bana
yürüdü.
Odd ona geri bas
dedi.
Adam da iyice
garipleşti.
Garipmiş.
Simon, şu dövmenin
anlamını merak ediyorum.
Anlatır mısın?
Stormy gençken hâlim
fenaydı.
Polis akademisi ve
yüce Tanrım olmasa Bu dövme anlamını
söylemek istemediğim bir günah sembolü.
Beyefendiymişsin.
İyi geceler, Simon.
İyi geceler.
Bana da böyle
yapıyor musun?
Sana bunu her gün
yapıyorum.
-Öyle mi?
-Tabii.
Nazikçe ve şefkatle.
Hoşuna da gidiyor.
Demek öyle?
O kadar tatlısın ki.
-Tatlı falan değilim.
-Yapma Yavru köpekler tatlıdır.
Sen ve yavru
köpekler çok tatlısınız.
Görüşeceğimizi
hissettim.
-Rüyamla mı ilgili?
-Vurulduğunu
söyledin.
Kafam yarılmıştı,
gözlerim şişmişti.
Rüyaların gelecekle
bir alakası yoktur.
Bunları konuşmuştuk
ama bak buradayız.
Rüyanda neredesin?
Belirli bir yer
değil.
Rüya mekanı.
Bulanık.
Bowlinge gidecek
misin?
Bowling mi?
Kafanı mı çarptın sen?
Yarın ne yapacaksın?
Pazar Levanna'nın
doğum günü.
Ama pazar bahşiş iyi.
O yüzden doğum
gününü yarın kutlamayı planlamıştım.
Rüyanda çok insan
öldü, öyle mi Odd?
Evet, öyle oldu.
Gerçek olurlar mı?
Bazen.
Öyle düşünmüştüm.
Gözlerini kapat.
Rüyanda ne
görüyorsun?
-Ne duyuyorsun?
-Pekâlâ.
Koşuyorum.
Aniden çakan ışıklar
var.
Çocuk müziği çalıyor.
Sonra kalabalıktan
bir ses duyuyorum.
Gümbürtü gibi.
Büyük bir stadyum
sanki.
Sonra akan su sesi
duyuyorum.
Nasıl ölüyorsun?
Biri hızlıca, kafama
beyzbol sopasıyla vuruyor.
Çığlık atıp dizlerimin
üzerine düşüyorum.
Ellerim kayıyor.
Kaygan.
Neden kayıyor?
Tanrım, kan bu.
Her yerde kan var.
Kanın altında ne var?
Ellerinin altında?
Yer, çim, beton?
Ölü adama bakıyorum.
Onu tanıyor musun?
Tanrım, o kadar çok
ölü var ki Odd, buna engel olman gerek.
Odd, bunu
engellemenin bir yolu var mı?
-Oddie'yi dinlersen
her şey yoluna girer.
-Hayır.
Kader düz bir
çizgi değildir.
Yolu çok
çatallanır.
Seçmek istediğin
yolda özgürsün ama bazen yol dönüp dolaşıp sizi aynı inatçı yola çıkarabilir.
Kızlara bir bakayım.
Çok güzeller, Viola.
-Çok iyi kızlar.
-Sana sahip
oldukları için şanslılar.
Herkes öyle diyor.
Odd?
-Bir sorun mu var?
-Hayır.
Hayır.
Güvende olduklarından emin olmak istedim
sadece.
Penceredeki demirler Acil durum kolunu kullanmayı öğrettim.
Burada her şey
yolunda görünüyor.
İlk olarak, burada
kalmayın.
-Büyükanneme giderim.
-Geldiğini söyleme.
Kızlara da söyleme.
Kimse duymasın.
-Kim duyacak?
-Herhangi biri.
Ya da herhangi bir
şey.
Yap sadece.
İkinci olarak, sakın
bowlinge gitme.
O korkunç şeyleri
kızların odasında bıraktığımıza inanamıyorum.
Sadece ölmeden önce onları
koklamak istiyorlar.
Tanrım.
Stormy, Bodachlar
hakkında elimden bir şey gelmez.
Hele şimdi elimden
gelse de yapmam.
Tehlikeyi
göstersinler ki olacakları durdurayım.
Onları gördüğünü
fark ederlerse?
Burayı terk edecek
misin?
Umarım Tom Jedd
gibi Lastik Dünyası'nda sonsuza tek takılmam.
Yani hâlâ yaşıyorken.
Stormy.
Bana bak.
Bak Stormy,
gitmemizi istiyorsan, gideriz.
Sadece o değil.
Senin için
korkuyorum, Oddie.
Mantar Bob'u
gördüğümüzden beri çok korkuyorum.
Üzgünüm ama Seni o kadar seviyorum ki Benim ayıcığım.
Sana söz, bugün
geçtikten sonra da bütün elyafım içimde olacak.
Sana olmalı.
Aman Tanrım!
Çığlıkları duydum,
koşup geldim.
Köpekleri kovalarken
gördüm, silahımı aldım.
Köpekleri vurdum.
Başlıyoruz.
Pekâlâ,
bildiklerimiz şunlar.
Lysette barbekümden Memur
Eckles ile 19.
45 civarı ayrıldı.
Saat 20. 00'de onu
evine bıraktı.
Arama geldiğinde
masasında oturuyordu.
Yani saat 20. 00 ve
gece yarısı arasında Lysette'in gözüne vuruldu, bağlandı ağzı kapatıldı, buraya
kadar getirildi ve üstüne iki Rottweiler salındı.
Şef, köpekleri vuran
adamın olayı nedir?
Adı, Kevin Goss.
18. 00 ile 20:00
arası ders veriyormuş.
Sonra gece kapanana
kadar Starbucks'ta oturmuş.
Eve iki dakika geç
gelmiş.
Efendim, ben bu
Rottweiler'ları daha önce gördüm.
Bob Robertson'a
aitler.
Pekâlâ!
Bu adamın adına
hemen arama emri çıkarın!
Onu bulun!
Simon, sen
Robertson'ın evine dönüyorsun.
Sabah mahkeme açılır
açılmaz arama emri çıkartacağız.
Efendim, ben günümü
evin önünde gözetleme yaparak geçirdim.
Sonra bowling
salonunda kapanana kadar bekledim.
Olan bir şey yok.
Kimse gelmedi.
Tamamen vakit kaybıydı.
Efendim, bu
Robertson'ı boşa kovalamadığımıza emin miyiz?
Sen 20.
00 ile 22.
00 arası neredeydin?
-Benimleydi.
-Sakin ol.
Evi tekrar kontrol
et ve köpekleri soruştur.
Emredersiniz.
Siz ikiniz.
Eve.
Gidin, hadi!
Bunu taksan iyi olur.
Gülmemeye çalış.
Önleyemediğin her
ölümden sen sorumlu olamazsın.
Sonuçta öldü.
Mantar Bob yaptıysa, ya yavaşım ya aptalım
demektir.
Silahını seç.
Mantar Bob Lysette'i
neden öldürsün?
Mantıklı değil.
Mantıklı olmasına
gerek yok.
Hastalıklı
güdülerini tatmin ediyor.
Belki ısınıyordur.
Sanırım şef seni
korumak için dedektif gönderdi.
Korunmaya ihtiyacım
yok.
Gözetlemek için
gelmiş de olabilirler.
Mantar Bob beni
kiliseye kadar takip etti.
Şef beni yeme atıyor
olabilir.
Şef seni yem olarak
kullanıyorsa kıçına iğne isteyip istemediğini sorması gerek.
Dostum, odağımı
yitirmemem gerek.
İyi.
Siz kızıma göz kulak olun.
15 Ağustos başladı.
Vakit daralıyor.
Selam Bob.
Kalkmaya niyetin yok
değil mi?
Öldüysen Pico Mundo
katliamını kim yapacak?
Yerde silah,
küvetimde ölü adam.
Tuzak görünce anlarım.
Polisi ararsam, şefin
beni tutuklaması gerekecek.
Bu şekilde katliamı
durduramam.
Aman Tanrım!
Ödümü patlatıyorsun.
Buz gibisin Bob.
Kaskatı kesilmişsin.
Şef parmak izi
bırakmadığını söylemişti.
Tek parmak izi
bırakmamış.
Stormy de seni hiç
görmedi.
-Haydi!
-Ne?
Çünkü zaten ölüydün.
Kilisede tepesi
atmış bir hayalet olarak geziyordun.
Sanırım Mantar Bob'u son
canlı görüşüm ben evine girmeden önce, evinden
çıktığı zamandı.
O zamandan beri
ölümünden beni suçlu tuttuğu için peşimde.
Neden beni suçluyor, onu
kim öldürdü, orası biraz bulanık.
Yakalanırsam ya
cinayetten ya da dünyanın en büyük cigarasını sarmaktan tutuklanacağım.
Benim, Rosalia!
Kahretsin!
Yapma yahu!
Yine ben, Rosalia.
Arabanı tekrar
alıyorum, tamam mı?
Bana tuzak kurulduysa neden polis gelip beni tutuklamadı?
Veya katil beni
öldürmeye gelmedi bilmem.
Pekâlâ Bob, biri
seni bulup korkudan İsa'ya sarılmadan önce seni sessizce çürümen için nereye
koyabilirim?
İlginç hikayedir Bob.
Hükümet bu
hapishaneyi boşalttıktan sonra çok el
değiştirdi.
Derler ki Von
Zipper'ın patates kızartmaları nefismiş.
Doldurulabilir
bardaklara saygıları sonsuzmuş.
Yine de bu güzel
restoran ailecek yemeğe çıkan müşterileri hiç çekemedi.
Bu her restoran için
çok önemlidir.
Gaz odasına hoş
geldin.
Burada çok kişi öldü
Bob.
Evinde hisset.
Stormy hep Las
Vegas'a kaçıp evlenmek hakkında şaka yapar.
Vegas ölüler ve kötü
adamlarla doludur derim ama kendimi
sürekli kötülükle savaşırken bulurum.
Onu dinlemeliydim.
Çok fazla.
Çok fazla.
Şef.
Şefe ihtiyacım var.
Tanrım.
Odd yine sensen, bu
sefer ağzımı bozacağım!
Aman Tanrım!
Alınma Odd Thomas
ama gelip beni germeyecek kimseyi tanımıyorum.
-Ateş açanı tanıyor
muydu?
-Tanıyor olmalı.
Benim de tanıdığım
biri olmalı.
-Durumu kötü mü?
-Kötü.
-İyi savaşır.
-Öyle olsa, iyi olur.
-Selam Bern.
-Efendim.
Oddie.
Gazetecileri
dışarıda tutun.
Sen, kapıya.
Hayatını kurtardın,
Oddie.
Bu kurşun nereye
gitti?
İçinden çıkarmaya
çalışıyorlar.
Vakit doldu.
Pico Mundo sadece
benim önleyebileceğim bir felakete sürükleniyor.
Lysette ve Mantar
Bob öldü.
Şef yoğun bakımda.
Kasabanın her yeri
Bodach kaynıyor.
Gelen her ne ise,
büyük olacak.
Korkuyorum, hâlbuki korkusuz
olmam gerek.
-Bugün evde kal deme.
-Lütfen bugün evde
kal.
-Sen de kalırsan.
-Bunu konuştuk.
Durdurmak için her
şeyi yapmalıyım.
Viola vurulup,
ölecek mi?
Emin olamadığımı
biliyorsun.
Hayatı zaten zor.
Bir de buna ihtiyacı
yok.
Vurulmak mı?
Kimin ihtiyacı olur ki?
Neden seninle
tartışıyorum ki?
Hep kaybediyorum.
Aksiyon adamısın,
garip şey.
Münazaracı olmana
gerek yok.
Ayrıca, kendin
söyledin, seçtiğim herhangi bir yol, beni aynı yere çıkarabilir.
Yani hangisi?
Özgür iradem var mı?
Tanrı'ya mı
kaldım?
Yoksa ikisi de mi?
Sorunlu olduğunu
söyledim mi hiç?
Kadınım ben.
Biz öyleyiz.
Bizi ilginç,
erkekleri de ilgili kılan şey bu.
Öyle mi?
Bizi deli edip, genç yaşta öldüren şey bu.
Beni seviyor
musun?
Hayattan bile
fazla.
Gördün mü?
İşe yarıyor.
Arkana bakma.
Ona güç ver.
Bob bilgisayarda
ipucu bırakmıştır umarım.
Beni ortağına
yönlendirecek bir şey.
Yüzlerce, belki
binlerce insan öldürmeyi planlayan kişiye.
-Selam.
-Durum güncelle.
Neredesin?
Buzdolabına
yürüyorum.
Senin mi, benim mi,
Mantar Bob'un mu?
Bana hı hı deme.
Cehennem kapısında oynamaya
iznin yok demiştim.
Sıradaki!
Tanrım!
Hamam böcekleri!
Hep hamam böceği
olur.
-Odd Thomas, beni
duydun mu?
-Hangi kısmını?
Döndüğüne
inanamıyorum.
Beni ne zaman
dinlemesen, başın belaya giriyor.
-Keşke seni dinlesem.
-Hemen çık oradan.
Tamam, çıkıyorum.
Seni hiç böyle duymamıştım.
Her şey yolunda mı?
-Evet.
-Neye bakıyorsun?
Parmaklar.
Birinin eline bağlı
olduklarını söyle.
Üzgünüm.
Çık oradan, Oddie.
Birileri çok fazla Burke
and Bailey's almış.
Dondurmamızı alan
kimse ona söyle, en iyisi olsa da, yine de cehennemde erir.
-Polisi arıyorum.
-Hayır.
Hayır, bekle.
Buradan çıkıp ben
ararım.
-Dikkatli ol.
-Merak etme.
Selam Bob.
Sanırım ipliğini
pazara çıkarmaya başlayınca ortağına ayak bağı oldun ve o da seni öldürmeye
karar verdi.
Özür dilerim.
Ölüler hakkında, ölülerden daha çok şey
biliyor olmam çok komik.
Burası bizim
gerçekliğimiz, Bob.
Kimseye fiziksel
zarar veremezsin.
Tabii bir de o var.
Numara eksik veya
yanlış Gaz.
Yorgunum, kayboldum
ve bir yerlerde olayı çözmemi sağlayacak
önemli bir ipucunu atladım.
Kalpten geçen kurşun.
Konu Şef'le ilgili
değildi.
Tanrım.
Yeter Bob.
Lütfen.
En sevmediğim üç
kelime.
Birleştirme gerekli olabilir.
Simon, dövmenin
anlamını öğrenmek isterim.
Günah sembolü
diyelim.
Varner'mış.
Bu şeytana
tapanlarla karşılaşmıştım.
Bilmem gerekirdi.
POD.
Prince Of Darkness.
Mantar Bob'un bana
saldırdığını söyleyince Varner'ın
şüphelenmesine şaşırmamalı.
Bob Robertson sana
saldırdı mı?
Bob'u beş altı saat
önce öldürmüştü.
Ve Stormy'yi koruyan
polis minibüsü beni takip etmek için bekleyen
Varner olmalı.
Mantar Bob'un
cinayetini bana yıkacaktı.
Veya tutuklamaya
karşı gelirken vuracaktı.
Varner'ın etrafında
Bodach yoktu.
Ama yine de ona ve
katliamın olacağı yere doğru çekildiğimi
hissediyorum.
GREEN MOON ALIŞVERİŞ
MERKEZİ Süper Yaz İndirimi Bugüne Özel!
Hindistan cevizi, vişne,
çikolata parçaları Tanrım, olamaz.
Nell, sorunu anladım.
-Stormy.
-Aynı anda hem
yiyor, hem okuyorsun.
Ben yiyeyim, sen
oku, olur mu?
Olmaz mı?
Pekâlâ o zaman.
Varner, neredesin?
Mantar Bob'un tek
katil dostu yokmuş.
İki taneymiş.
Bari bir kişi daha
alıp indirimli sigorta yapıp müzik grubu kursunlar.
Memur Eckles o işe
bakıyor.
Odd Thomas'ın ne
bildiğini bilmiyorum.
Ama Robertson aptal
ve dikkatsiz.
-Bir şey yapmazsak
biri yakalanacak.
-Sakin.
Robertson AVM'de
kaybettiği fotoğrafları buldu mu?
Sakin ol dedim.
Ben hallederim.
AVM'yi mi
gözetliyorsun, Bern?
Geri zekâlı
Robertson.
Kaza süsü vermeliyiz.
Merak etme kaza gibi
olacak.
Robertson'ı bulur
bulmaz öldüreceğim.
Hallettim ben o işi.
Meğer planları
alışveriş merkezindeki katliama son anda varıp
kahraman polisler olmakmış.
Ama Eckles'ın
çevresinde de Bodach görmedim.
Bodachlar beni Mantar
Bob'a yöneltti.
Ama diğer iki
ortağına değil.
Neredeyse sanki bilerek yapılmış gibi.
Bodachlar farkında
olduğumu ve onları görebildiğimi biliyormuş gibi Bodachlar beni manipüle ediyormuş.
Seni bitireceğim,
ihtiyar.
Dört.
Harikaymış.
Bu benim de en
sevdiğim kitaptır.
Oz Büyücüsü.
Memur Varner, Prince
Of Darkness.
Viola.
-Viola!
Burada ne işin var?
-Ödümü pat -Ne işin var burada?
Levanna'ya hediye
bakmalıyız.
Nicolina da ablasına
kart almak istedi.
Dinle, rüyan, şu an
gerçekleşiyor.
Stadyum, bowling salonu
falan olur sanmıştım.
Kızlar, Viola'yı
buradan götürün, tamam mı?
Haydi.
"Dorothy o
kadar sinirlendi ki yanındaki su kovasını aldı ve lanetli cadıyı onunla ıslattı.
Sonra cadı dedi ki 'Eriyorum!
' Bir anda ışıklar çakmaya başladı.
Çocuk müziği
duyuluyordu.
Sonra bir kalabalık
duydum.
Bir de akan su sesi
vardı.
Hoşça kal, Nell.
Güle güle, Stormy.
Affedersiniz.
Çekilin.
Pardon.
Silahı var!
Stormy ile kaderimiz
sonsuza kadar beraber çizilmiş.
Çingene Anne bize
bir çeyrekliğe bunun yazılı olduğu bir kart verdi.
Başkaları bunu asla
satın alamazdı.
Hayır!
Çekilin!
Selam.
Henüz bitmedi.
Henüz bitmedi.
Bitmedi.
Şef, köpekleri vuran
adamın olayı ne?
Adı Kevin Goss.
Sonunda sizi
vuracağım.
Duydunuz mu beni?
Silahı var!
-Senin mi?
-Matkap lazım!
Matkap var mı?
Açmalıyım!
-Kimsin sen yahu?
-Polis!
Bak!
Şu kadına bak!
Manyağın teki ateş açtı.
Ya yardım et, ya toz
ol!
Spiralim var.
Aman Tanrım!
Herkes dışarı!
Hemen!
Kahretsin!
Kendi işini kendin
bitirdin, pislik!
Çöl soğuk.
Elyafım biraz
saçılmış olabilir.
Kendine geldi!
Ama tekrar
dikilemeyecek kadar kötü değil.
Karla Şef'in
iyileştiğini söyledi.
Ve Mantar Bob'un
cesediyle ilginç bir hikaye uydurup sırrımı
saklamayı başarmış.
Televizyona bir FBI
uzmanı dedi ki patlayıcıları oradan uzaklaştırmasan en az 500, 600 kişi ölürmüş.
Green Moon
olaylarının her yerde manşetlere çıktığını söylediler.
Fakat ben görmek
istemedim.
Eckles'a göre,
Varner'la gençken satanist bir kült kurmuşlar.
Bir gece birini
öldürmüşler ve hoşlarına gitmiş.
Devam edip, daha iyi
gizlenmek için polis olmuşlar.
Robertson ve Goss'la
tanışıp bir kasabaya sızma ve yavaşça yok etme planı yapmışlar.
Selam dur!
ODD KURTARDI EVLEN
BENİMLE ODD ODD'A GÜVENİYORUZ
Seninleyken hayaletler veya krepler için endişe etmeme gerek
yok.
Seninleyken,
kaderimleyim.
Yaşadığın yerde, ben
serpilirim.
Sağlıksız şeyler
yedik.
Çok içtik.
Çok uyuduk.
Ama asla yeterince
öpüşemedik.
Her şey tam istediğim
gibiydi.
-Evet?
-Odd, biziz.
Kapıyı aç.
-Selamlar.
-Seni arayıp durduk.
Telefonun kablosunu
çektim.
Gazeteciler bizi
rahat bırakmıyor.
-Evlat -Ne alırsınız?
Yeterince kaldın.
Artık yeter.
Tatlım, adli tabip
onu serbest bıraktı.
Bir yanım biliyordu.
Onu dondurma
tezgahının arkasında gördüğümden beri.
Ama gerçek canımı
acıtıyordu.
O gün bir de onun
ölümünü kaldıramazdım.
Ve bu hayattan
vazgeçerdim.
O da
burada, değil mi?
Onu bırakman gerek.
Sonraki hayatına
geçmek onun da hakkı.
Evlat vakti
geldi.
Seni seviyorum.
Söz, tekrar
görüşeceğiz.
Tamam mı?
PICO MUNDO'DAN
ÇIKIYORSUNUZ YİNE BEKLERİZ
Stormy, hayatın ne kadar hızlı koştuğunla ve kaçıncı
bitirdiğinle alakası yok derdi.
Hayatın bir kamp
olduğunu ve sonraki hayatımızı kazanmak için bütün engellere ve zorluklara dayanmamız gerektiğini söylerdi.
Tekrar onunla olmak
için buldok azmine ihtiyacım var.
Ama bazen bana öyle
geliyor ki bu antrenman gereksiz şekilde
acı verici.
Normal bir hayatım
olursa 60 yıl daha Stormy'yi göremeyeceğim.
Uzun bir bekleyiş
olacak.
Ama sabırlı bir
adamımdır.
Ve yapacak çok işim var.
||
« Prev Post
Next Post »