Print Friendly and PDF

Translate

Kimseye Söyleme (2006) Ne le dis à personne

|


131 dk
Yönetmen:Guillaume Canet
Senaryo:Guillaume Canet, Harlan Coben, Philippe Lefebvre
Ülke:Fransa Fransa
Tür:Suç, Dram, Gizem
Vizyon Tarihi:06 Nisan 2007 (Türkiye)
Dil:Fransızca
Müzik:Mathieu Chedid
Web Sitesi:Europa Corp. [fr]
Nam-ı Diğer:Tell No One
Oyuncular
François Cluzet
Marie-Josée Croze
André Dussollier
Kristin Scott Thomas
François Berléand

Özet

Alex çocukluk aşkı eşinin sekiz yıl önce vahşice öldürülmesinden sonra bir türlü kendisini toparlayamaz. Katil işlemiş olduğu bütün cinayetleri itiraf etmesine rağmen Margot'yu öldürdüğünü hep inkar etmiştir. Margot'nun cesedi üzerinde yapılan bütün araştırmalar ise katilin aynı kişi olduğunu göstermektedir.
Yıllar sonra Margot'nun cesedinin bulunduğu yerin yakınında aynı şekilde öldürülmüş iki cesedin daha bulunması soruşturmayı tekrar başlatacaktır.
Bu arada Alex kimden geldiği belli olmayan bir e-mail alır. Maildeki linke tıklayınca karısının kalabalık çekilmiş bir videosunu görür. Üstelik görüntü Margot'nun sekiz yıl önceki değil şimdiki halidir. Esrarengiz e-mailler ve tekrar açılan soruşturma ile nefes kesen bir kovalamaca başlayacaktır.
Margot hayatta mı? Eğer hayattaysa niçin "kimseye söyleme" demişti?

Altyazı

KİMSEYE SÖYLEME
Gelecek hafta boş musunuz?
 Onu uyandıracağız demiştim size.
 Hadi onu bana ver!
 Alex'in kollarına gidecek misin?
 Barıştırırsın değil mi?
 Barışçıl olmasa da mı?
 Adeta sürünüyor zaten  Bence hazır.
 Rahat bırak, 9 yıl tıp okuduktan sonra son ihtiyacı olan şey bir bebek herhalde.
 Neden olmasın?
 Sıkıldın mı?
 Onu bütün gün egzoz dumanıyla besliyorsunuz!
 Merak etme, neden hoşlandığını çok iyi biliyorum.
 Örtüyü iyice sar üzerine.
 Charmaine Gölü François!
 François!
 Baba!
 Baba!
 Gidelim mi?
 Kes şunu!
 Güzel oldu.
 - Kız kardeşini geri aradın mı?
 - Hayır.
 Neden bu aralar onunla böylesin?
 Nasılmışım?
 Ne bileyim.
 Dün akşam ona tek bir laf bile etmedin.
 - Çiftliği satmayacağı için mi?
 - Saçmalık bu!
 Bu bize servete mal oluyor.
 Orada yaşamak bile istemiyor.
 Sence orayı tutmanız babanın da hoşuna gitmez miydi?
 Sorun bu değil ki.
 O sadece binici, yönetici değil ki.
 Ahırlarla kim ilgilenecek?
 Ben mi?
 Benim vaktim yok.
 - Sinirlenme.
 - Sinirlenmiyorum.
 Sen her zaman onu savunuyorsun.
 Haklısın.
 Ben çıkıyorum aradan.
 Margot, öyle değil.
 Bak, üzgünüm.
 - Ben köpeği çıkarayım.
 - Margot!
 Özür dilerim.
 Margot!
 Alex!
 8 yıl sonra Evet  Bakın çok iyi tanışmıyoruz ama sizi tedavi eden doktorunuzun aksini söyleyeceğim.
 Kortizonu keseceğiz.
 Çünkü bence egzamasını bu tedavi etmez.
 Buna karşılık, çocuğunuza iyi gelecek olan   biraz yaşamasına izin vermenizdir.
 Kesin şunu!
 Okul olmadığında, ona nasıl bir program önereceğim biliyor musunuz?
 Yatakta çizgi film   öğle yemeğine patates kızartması.
 Bütün öğleden sonra   arkadaşlarıyla görüşmesi, Barbie, çikolata ve bir sürü ıvır zıvır.
 Onu arayın, dedim!
 Tabii aralarda hep televizyon.
 - Müsaadenizle.
 - Bırakın beni!
 Bırakın beni, yoksa fena patlatacağım!
 - Arayın onu!
 - Sakin olun!
 Çekilin şuradan!
 Sen de kimsin?
 Çekilin şuradan, dedim!
 - Sakin olun!
 - Vurdu bana!
 Bruno, ne oldu?
 Koltuğun kenarından düştü.
 Onlara seni aramalarını söyledim.
 Önce acil servisi aradım!
 - Sizin hastanız mı?
 - Evet, 3 yıldır.
 Hemofili hastası.
 Bruno, oğlunuzu onlara verin.
 - Hayır, neden size değil?
 - Çünkü benim birimimle ilgili değil.
 Umurumda değil!
 Sizi istiyorum!
 - Bruno!
 - Kimse oğluma dokunamaz!
 - Bruno!
 - Kimse oğluma dokunamaz!
 Pekala, Bruno.
 Oğlunuzun şu anda iç kanaması olabilir.
 Bana verin.
 İsterseniz, onu ben götürürüm.
 Ne bakıyorsun?
 Rambouillet ormanında 2 ceset bulundu Kahretsin, ne güzel!
 Julie, Bay Rossignon'u 9 numaraya oturt.
 - Seninle yemek yemeye bayılıyorum.
 - Kusura bakma.
 Tatilde sakinleşir sanıyordum ama inanılmaz turist kaynıyor.
 Bana dil balığıyla soda ver, bir de klimayı aç biraz, çok sıcak.
 Yarın akşam ne yapıyorsun?
 - Margot'nun annesine uğrayacağıma söz verdim.
 Alex, sence de biraz  Artık 8 yıl oldu!
 Sana sayfayı değiştirmeni söylemiyorum   ama neden hala bu hastalıklı yıldönümünü kutluyorsun, anlamıyorum.
 Kutlamak mı?
 Nasıl dersen de  Onlara diyecek bir şeyin yok ki.
 Senede bir onlarla görüşüp   ölümünün anısını paylaşmanı garip buluyorum.
 Affedersin  Kusura bakma.
 Öyle demek istemedim.
 Sadece bir geceyi beraber geçirelim istedim.
 İstersen, sonra sana uğrarım.
 Alex, benimle bağı koparma, o zaman herkesle koparırsın.
 Konuş benimle, tamam mı?
 Nasılsın?
 Hiçbir şey yapmadan oturup, kafayı yiyorum.
 Tahmin edebiliyorum.
 Ne yazık ki, başka çare yok.
 Ameliyat bitince sizi çağırırlar.
 Siz burada olduğunuza göre, ben biraz yürüyeyim.
 Bir şey olursa beni arar mısınız?
 Olur.
 Teşekkürler.
 Ne yapıyorsunuz?
 Alın şunu.
 DVD player mı tercih edersiniz?
 Yoksa plazma TV mi?
 Gerçek plazma?
 Emin olun, hiçbir şey istemiyorum.
 Siz şunu alın.
 Sizi ararım.
 Şu bağlantıya tıklayın.
 Yıldönümü.
 18.
15 Doktor, Bayan Offenstein  Şu bağlantıya tıklayın.
 Yıldönümü.
 18.
15 Servis sunucu bulunamadı Telefonda bir sorun mu var?
 Hayır, yok.
 İçeri getirin.
 Rambouillet polisi aradı, Çavuş Lavelle.
 Acil olduğunu söyledi.
 Neden bana öyle bakıyorsun?
 Seni at binerken izlemeye bayılıyorum.
 - O zaman, daha sık gelmelisin.
 - Haklısın, gelmeliyim.
 Hemen gelirim.
 Kusura bakmayın.
 Charmain Gölüne en son ne zaman gittiniz   söyleyebilir misiniz?
 Geçen sene uğramıştım.
 - Ya siz doktor?
 - 8 yıl oldu.
 Erkek kardeşinize de telefonda söylediğim gibi   boru diziminde çalışan işçiler gölün yakınında 2 ceset buldular.
 Radyodan duymuştuk.
 Evet, medya bu işte önümüze geçti.
 - Kimlikleri tespit edildi mi?
 - Hayır, analizler devam ediyor.
 Tek bildiğimiz, aşağı yukarı 5 yıl önce vurularak öldürülmüş olan   iki beyaz erkek olduğu.
 Cesetlerin bizim toprağımızda olmadığını söylediniz.
 Şimdi ne konuşuyoruz?
 Şimdi oraya geliyordum.
 Arama çalışmalarını ilerletmemiz gerekiyor   bunun için de izne ihtiyacımız var.
 Verildi.
 - Anne?
 - Elbette.
 - Bir şey imzalamak gerekiyor mu?
 - Evet.
 İki imza da gerekli.
 Konuyu yeniden açtığımıza üzgünüm.
 Karınızın katilinin yargılandığını  Kesin şu hikayeyi!
 O zaman, onu öldürdüğümü düşünüyordunuz.
 Onun kocasıydınız.
 Bu tür işlerde aile üyeleri  Bunlarla vakit kaybetmeseydiniz, onu canlı bulmuş olabilirdiniz.
 Arkadaşlarımın işi, tüm ihtimaller üzerinde yoğunlaşmaktır, doktor.
 Teşekkür ederim.
 Son bir şeye daha ihtiyacım var.
 Nedir?
 DNA testi için kan analizi.
 Karınız kaçırıldığı zaman, size de vurulduğunu belirtmiştiniz  Evet.
 Cesetlerin yanında bir beysbol sopası bulduk   ve ekibimiz üzerinde kan izi olduğunu tespit etti.
 B pozitif.
 Aynen sizinki gibi.
 Kan grubunuz B pozitifti, değil mi?
 Bu durumda, onlar da Frank Serton'ın kurbanları olabilir   yalnız seri katiller nadiren çalışma metotlarını değiştirirler.
 Her 2 cesette de hiçbir işkence izine rastlanmadı.
 Gömülmüşler.
 Etraflarında hiçbir hayvan leşi de yok.
 Ayrıca Serton'ın bildiğimiz kurbanları hep kadınlardı.
 Yani?
 Yani, her şey bulanık doktor.
 O zaman bulanıklık bittiğinde görüşmek üzere çekiliyorum.
 İşte bu yüzden, işbirliğinize ihtiyacım var.
 Testi yaptıracağım ama geri kalanı için, zamanında her şeyi anlatmıştım zaten.
 Ben de ifadenizi okudum.
 Karınızın çığlıkları   size vuruluyor, suya düşüyorsunuz.
 Ve sonra hastanede uyanıyorsunuz.
 Ve ikisi arası hala boşluk.
 Bu tarif bizi hep tatmin etti.
 Eğer sizin kanınız olduğu ortaya çıkarsa   bu 2 cesedin bulunmasıyla, soruşturma yeniden açılacak demektir.
 Durun, ben bakarım.
 Sonuçta cevapsız kalmış olan tüm soruları yanıtlamaya çalışacağız   mesela neden sizi rıhtımda baygın bir şekilde bulduğumuz gibi.
 Yardım çağırmak için, kim isim vermeden 911 'i aradı?
 Tabii özellikle, bayıldıktan sonra nasıl sudan çıkmış olabilirsiniz?
 Bayan Vigne hemşiredir.
 Kan tahliliniz için geldi.
 Siz de burada yapılmasını tercih edersiniz   diye düşündüm.
 Céline, telefon bağlamayın.
 Céline!
 Tamam, doktor.
 Yarın aynı saat + 2 saat.
 Mesajınız olacak.
 Kullanıcı adı: Konser Şifre: Olympia KİMSEYE SÖYLEME İZLENİYORUZ Şu aralar hayatında kimse var mı?
 Affedersin Alex.
 Cevap vermek zorunda değilsin, bu beni hiç ilgilendirmez.
 Hayır, kimse yok.
 Yani, ciddi bir şey yok.
 Alexandre  Onu hepimiz çok özlüyoruz, biliyorsun.
 Ama hayatını yaşamalısın.
 Başkalarıyla görüşüyorsun diye kendini suçlamamalısın.
 Suçlamıyorum.
 Mesele bu değil.
 Ben kuzuya bakayım, pişmiş mi?
 Nasılsın?
 İyiyim.
 Ya siz?
 Emeklilik işte!
 Her sabah uyanıyorum ve sanki  Bir şey içmiyor musun?
 Jacques?
 Size önemli bir şey sormam gerekiyor.
 Bilmek istediğim  Margot  Onu bulduğunuzda ne durumdaydı?
 Ne?
 Affedersiniz ama sürekli bunu düşünüyorum.
 Belki doğum günü olduğu içindir.
 Bilmem gerekiyor.
 Size hiç detay sormadım.
 Dövülmüş müydü?
 Neden bunu yapıyorsun?
 Gerçekten bilmem gerekiyor.
 Bereleri vardı.
 Nerede?
 - Alexandre  - Yüzünde mi?
 Evet.
 - Vücudunda da mı?
 - Vücudunu görmedim.
 Polis değil, teşhis edecek babası olarak oradaydım.
 Peki, kolayca teşhis edebildiniz mi?
 Kolayca mı?
 Yüzünde morluklar olduğunu söylediniz.
 Sorularınla canımı sıkıyorsun.
 Acaba gelip cesedin kimliğini teşhis edebilir misiniz?
 Margot'nun sol gözü şişmişti.
 Burnu kırılmış, yamyassı olmuştu.
 Yüzü herhalde maket bıçağıyla kesilmişti.
 Çenesi yerinden çıkmıştı, tendonları parçalanmıştı  Şimdi gitmeni rica ediyorum.
 Erkencisin.
 - Kovdular mı yoksa?
 - Evet.
 Avrupa Şampiyonası, 1996 Bu mükafatı tamamlamak için, hepinizin tanıdığı birini alkışlamanızı istiyorum   kendisi Çocuk Vakfı'nın başkanı ve   oğlunun hatırasına bu geceyi organize eden kişi   Grand Prix'nin resmi açılışını yapacak.
 Bölge Konseyi başkanı huzurlarınızda  Gilbert Neuville!
 4 kısa koşu.
 Çok sıkı.
 Yani yarın 20.
15’te yeni bir mesaj alacaksın, öyle mi?
 Evet.
 Neresi burası?
 Bilmiyorum.
 Ama Fransa değil, hala aydınlık.
 O olduğuna nasıl inanabiliyorsun?
 Görüntü çok bulanık.
 Sakın içine düşme Alex.
 Bunlara inanmaya başlarsan, delirirsin.
 Biliyorum.
 İyi geçti mi?
 Evet, Grand Prix'de ikinci oldum.
 - Yatacağım, ölüyorum yorgunluktan.
 - Ben zaten gideceğim.
 Yiyecek bir şeyler ister misin?
 Yok bir şey.
 Biraz kavga ettik.
 Çalışan kızlardan biriyle ilişkim olduğuna inanıyor.
 Burada bir şey yok, e- mail'lere geri dön.
 Göldeki 2 adamı tanıyor muydun?
 İşine bak.
 Diğerini göster.
 Aynı kişi.
 Anonim posta.
 Bilemem.
 Ama ben biliyorum, aynı kişi.
 Şifreyi denedin mi?
 Evet.
 Hesap hala yok.
 Bence, sunucu yarın 20.
15’te yeniden hesabı aktive edecek.
 Her halükarda, 2 bilgisayara birden bağlı olacağım.
 Mail aldığı anda, haberimiz olacak.
 Sanırım şimdiden az şey bilmiyorum.
 - Dr.
 Beck?
 - Evet.
 Merhaba.
 Ben Detektif Meynard, Versailles polisi cinayet masasından.
 Bizi izler misiniz lütfen.
 Neler olduğunu söyler misiniz?
 Evet, 1 saniye izninizle.
 - Neredeydin?
 - Ellerimi yıkadım.
 Merhaba, ben Yüzbaşı Eric Levkowich, Versailles polis merkezinden.
 Ne olduğunu öğrenebilir miyim?
 Ofiste konuşmak daha kolay olur.
 Bay Beck  Juliette Langlois kim?
 Şunu keser misin lütfen.
 Juliette Langlois ismi size bir şey ifade ediyor mu?
 Juliette karımın 2.
 ismi.
 Peki, sizin 2.
 isminiz nedir?
 Arnaud.
 Diyelim ki, size Arnaud Ripper ismi   bir şey ifade ediyor mu diye sordum.
 Bana, "Arnaud, benim 2.
ismim" diye mi cevap vereceksiniz?
 Karım Langlois sokağında yetişmiş.
 Bu yüzden siz 2.
 ismi dedim.
 Onu anımsattı.
 Karınız bu ismi hiç kullanmış mıydı?
 Nasıl kullanacak?
 "Merhaba ben Juliette Langlois, yer ayırtacaktım" gibi.
 Ya da bu isimle herhangi bir kimliği olması gibi.
 Hayır.
 Sadece çocukken aramızda oynadığımız bir oyundu.
 Acaba hiç karınıza vurdunuz mu?
 Sorumu tekrar ediyorum.
 Acaba hiç karınıza vurdunuz mu?
 Bir sorun mu var anlamadım.
 Karınıza tokat atmanız suç değil, devam edin.
 Hatta ufak tefek şeyler doğal bile.
 Hayır, doğal değil.
 Karıma hiç vurmadım.
 Ne dediğimi anlıyor musunuz acaba?
 - Doktor?
 - Bunu benim yaptığımı mı düşünüyorsunuz?
 Bakın, arkadaşınız Hélène'i çok severim   ve size yardımcı olacağıma söz veririm.
 Ama bunun için her şeyi bilmem gerekiyor.
 Anladınız mı?
 Şu trafik kazası hikayesi.
 Doğru mu?
 Tabii ki doğru.
 Siz de onunla mıydınız?
 Hayır, ben Bordeaux'da pediatri stajındaydım.
 - Sizi uyarıyorum.
 Kontrol edeceklerdir.
 - Etsinler!
 Ben kendimden eminim.
 Belki karınız bu fotoğrafları sigorta için çektirmiştir.
 Bu çok mantıklı.
 Hiç fikrim yok.
 İlk kez gördüm.
 Söylemeyi unuttuğunuz bir şeyler var mı?
 Hayır.
 Şimdi ne olacak?
 8 yıl olmuş, eşi dövme suçu için biraz geç zaten.
 Siz daha kötüsüne hazırlanın.
 Tamam, devam et.
 Bayıldım buna!
 Şimdi biraz vahşileşelim.
 Gerçekten çok memnunum.
 Ördeği şöyle önüne al ve onu şeyinmiş gibi tut.
 Ve dilini sanki yalayacakmış gibi dışarı çıkar.
 Evet, harika!
 Fred!
 Bir daha!
 Dilini çıkar!
 Bayıldım!
 Dur  Anlamadım.
 Bugün bunu sormak için mi geldin?
 Söyleyecek başka şeyin yok mu?
 Üzgünüm.
 Üzgün olman umurumda bile değil.
 Sorun bu değil.
 Ben de acı çekiyordum, biliyorsun.
 Sadece sana ihtiyacım vardı.
 Beni hiç aramadın.
 Telefonlarıma hiç cevap vermedin.
 Yapamadım  Yemin ederim.
 Sizi aramak benim için imkansızdı.
 Bu işin içinden tek başıma çıkabileceğimi düşündüm.
 Ama gittikçe daha dibe battım.
 Bana neler olduğunu anlat.
 Bilmiyorum.
 - Sen onunla değil miydin?
 - Hayır.
 O akşam eve geldiğinde, her yeri morluklarla kaplıydı.
 Bana bir trafik kazası geçirdiğini söyledi.
 Ve eğer birileri soracak olursa, arabada beraber olduğumuzu söylememi istedi.
 Biri bir şey sorarsa mı?
 Bence senden bahsediyordu.
 Başka hiçbir şey öğrenemedim.
 Hiçbir şey.
 Yemin ederim.
 - Fotoğrafını çektin mi?
 - Neyin?
 - Onun.
 Yaralarının.
 - Hayır.
 Niye böyle bir şey yapayım?
 Hiç.
 Sana ne oluyor?
 Hiç bilmiyorum.
 O benim en iyi dostumdu.
 Lütfen, bana bak.
 Sana hiç yalan söylemediğime yemin ederim.
 Bir tek o zaman.
 İnan bana.
 Ferrault & Gamblin  Bay Ferrault ile konuşabilir miyim, lütfen?
 Bay Ferrault mahkemede.
 Mesaj alabilir miyim?
 Bu trafik kazasının hiçbir izini bulamadık   ne sigortada ne de polis kayıtlarında.
 Alex Margot'ya hiç vurmadı.
 Ona asla öyle dokunmazdı.
 Bizi biraz yalnız bırakır mısın?
 Yüzbaşı   diyelim damadınız kızınızı öldürmeye karar verdi.
 Margot'ya çılgınlar gibi aşıktı, neden bunu yapsın ki?
 200 bin avro için.
 Hayat sigortasından aldığı para.
 Çok saçma.
 Resmi senaryodaki tüm açıkları düşünüp şunla karşılaştıralım.
 Beck, kızınızı tanığın olmayacağını bildiği ıssız bir bölgeye götürüyor.
 Orada, evvelki gün bulduğumuz 2 adam kızını kaçırıp, öldürüyor.
 O zamanlar Serton serbestti.
 Tüm gazeteler onu yazıyordu.
 Ceset tıpkı Serton'un kurbanı gibi makyajlandı.
 Etrafında kedi ve köpek leşleriyle birlikte.
 Çok açıktı.
 Hiç kurcalanmadı bile.
 Yalnız Serton 7 cinayeti itiraf ediyordu, ama asla kızınızınki değildi.
 Çok anlamsız.
 Alex'e saldırılmıştı.
 1 hafta hastane, 3 gün komada kaldı.
 Yaralanmalıydı.
 Böyle bir şeyden birkaç çizikle çıkmayı nasıl açıklayacaktı?
 Kıyıda bulunmuştu.
 Sudan nasıl çıkmış olabilir?
 Tıbbi kayıtlarını gören tüm doktorlar bunun imkansız olduğunu söylüyor.
 Açıkça, bu sizin kafanızı hiç kurcalamadı mı?
 Kim bunu size verdi?
 Sanırım bir şekilde, kızınız.
 O iki cesetten birinde bir anahtar bulduk.
 Kızınızın kiralık banka kasasına ait.
 174 numaralı kasa.
 Kasa Juliette Langlois adına kiralanmış.
 Kızınızın 2.
 ismi ve bu sokağın adı.
 Fotoğraflar içindeydi.
 Damadınız bunları hiç görmediğini söyledi.
 Neden kızınız ondan saklamış olsun ki?
 - Alexandre ile konuştunuz mu?
 - Evet.
 - Ne dedi?
 - Hiçbir şey.
 Bir avukatla gitti.
 Herhangi bir avukat değil, Elisabeth Feldman.
 Bu masum bir adamın tepkisi değil.
 Alex kes şunu, yeter artık.
 Bu imkansız.
 Polisler ortalığı karıştırıyor.
 Bilgisayarda istedikleri şeyi yapabilirler.
 Görüntüde daha yaşlı.
 Yaşlandırma programları var.
 Kayıp çocuklar için kullanıyorlar.
 Anne!
 Polis onu benim öldürdüğümü düşünüyorsa   neden beni hayatta olduğuna inandırmak için e-mail yollasın ki?
 Düşünsene biraz.
 İtiraf ettirmek için, saçma sapan bir yöntem değil mi?
 Margot'yu öldürmüş olsam, bunun tuzak olduğunu bilirim.
 - Alex, şimdi olmaz!
 - Dur, bu çok anlamsız.
 Tuzağa düşürmek istiyorlarsa   beni onu öldürürken görmüş bir adamdan e-mail gelmeliydi.
 Anlıyor musun?
 Baban kabul ederse, söz bu hafta sonu götüreceğim.
 Hadi, canım.
 Çok güzel bir uyku çek ve sakın onun canını sıkma.
 İyi uykular, prensesim.
 Margot nerede?
 Bir soru sordum, Margot nerede?
 Nina!
 Hadi sepetine git!
 Kes şunu!
 Lanet olsun!
 Dur, ben deneyeyim.
 Çekil.
 Yarım saattir deniyorum!
 Olmuyor!
 Hiçbir şey olmuyor!
 Lanet olsun!
 Şuradaki nedir?
 Nedir bu?
 Bu, başka bir bilgisayardan bağlandı demek.
 Evet?
 Burada bir tane bilgisayar var.
 Biri benim makineme bağlı, demek.
 İzliyorlar beni.
 Lanet olsun!
 Tamam.
 Arayan Basque'tı.
 Kız gitmiş, Beck de köpeğini gezdirmeye çıkmış.
 Değişiklik olursa arayacak.
 Bildiği her şeyi söyledi zaten.
 Gidelim.
 Söndür ışığı.
 Seni pislik!
 Nina, gel buraya!
 Köpekle giremezsiniz.
 İlk sizsiniz.
 15 numara.
 Merhaba U2.
 1 yeni mesajınız var.
 Parc Monceau, yarın 17.
00’de.
 Kulübenin orada beni bul.
 Dikkatli ol.
 Seni seviyorum.
 Parc Monceau, yarın 17.
00’de.
 Dikkatli ol.
 Seni seviyorum.
 8 yıl önce, karım Margot Beck buraya getirilmişti.
 Serton'un kurbanlarından biriydi.
 - Frank Serton değil mi?
 - Evet.
 Otopsiyi siz mi yapmıştınız?
 Evet.
 Cesetlerin fotoğrafını çekersiniz değil mi?
 Evet, çekeriz.
 O zaman karımın otopsisini de çektiniz.
 - Şüphesiz.
 - Görmek istiyorum.
 Bende değiller.
 Dava kapandı.
 Ama raporu görebilirim değil mi?
 Evet, ama bugün olmaz.
 Önce görmeyi talep etmelisiniz.
 Bir form doldurulacak, prosedürü var.
 Tamam, talep ediyorum o zaman.
 - Yüzbaşı Barthas, cinayet masasından.
 - Merhaba.
 Ortağım tanıklarla burada olmalı.
 Evet, mutfakta.
 Son gördüğünüz kişi o muydu?
 Evet.
 - Saat kaçtı?
 - Bilemiyorum, 2 civarı.
 - Sizinle tanıştırdı mı?
 - Evet.
 Adını söyledi mi?
 Alexandre Beck.
 - Şunu buldum.
 - Nerede?
 - Aşağıdaki çöp kutusunda.
 - İşte bu harika.
 Sizinle uzun süre beraber çalışamayacakmışız gibi bir his var içimde.
 Bir doktorun çöpünde lateks eldiven olması çok da garip bir şey değil.
 Yine de laboratuara göndereceğiz.
 Karim, sen bununla ilgilenir misin?
 Lanet olsun!
 Şuna bakın!
 Springfield 45 Patrick!
 Artık senin!
 Bak şuna.
 Hala kokuyor.
 Bak, bu yeşil değil.
 İstiyorsan, yeşili beraber arayalım.
 Yeşil olan bu mu?
 Öyle mi?
 Ama bu yeşil değil.
 - O turuncu.
 - Turuncu mu?
 Hayır, bu mavi.
 - Bu turuncu.
 - Evet, bu turuncu.
 Sen maviyi ara, tamam mı?
 Cevap vermiyorsam meşgulüm demek.
 Bağlayın.
 Buyurun avukat hanım.
 Dün mü?
 Neden?
 Çünkü dün gece stüdyosunda vurularak öldürülmüş.
 Kafasına 2 kurşun sıkılmış.
 Beni iyi dinleyin.
 Cinayet silahı evinizde bulundu.
 Tutuklanacaksınız.
 Cinayet silahı mı?
 Ne bu saçmalık!
 Peki neden evime girmişler?
 Bunu sonra konuşuruz.
 Şimdi gelip sizi alacaklar.
 - Onlardan önce gelmeye çalışıyorum.
 - Nerede?
 - Geliyor.
 Çok geç kalırsam, özellikle kaçamak cevaplar verin.
 Net cevaplar vermeyeceksiniz, anlaşıldı mı?
 Doktor, orada mısınız?
 Bu yeşil.
 Alexandre, siz yerinizde durun.
 Birkaç dakikaya gelmiş olurlar.
 Şimdi olmaz.
 Mümkün değil!
 Ben de orada olacağım!
 Ben Levkovich, Barthas cevap ver!
 Çevre yolu!
 Diğer taraftan!
 4 kişi, şu tarafa!
 Vincent, sen onlarla git!
 Alo, Bruno?
 Hayır, hiç değil.
 Aksine, bu sabah erkenden geldi.
 Özel bir sinirli hali var mıydı?
 Kimse bir şeyden söz etti mi?
 Hayır.
 Sadece onu pencereden atlarken gören Bayan Abidal.
 - Bugün özel telefon aldı mı?
 - Evet, avukat Feldman'dan.
 - Onunla konuştunuz mu?
 - Evet.
 - Ona ne dediniz?
 - Tutuklanmasına direnmemesini.
 - Size kim bilgi vermişti?
 - Savcıya kaynaklarımı söylemek durumunda değilim.
 Müşterinizin şu anda itirafını imzalamış olduğunun farkındasınız herhalde.
 Ne oldu?
 Aldatılmak sinirlerimi bozuyor.
 - Neden söz ediyorsun?
 - Ondan.
 Bana yalan söylemiş olması umurumda değil   esas bana güvenmeyip kaçması mesele.
 O hiçbir şey yapmadı.
 Herhalde korkmuş olmalı.
 Masum bir adam kaçmaz.
 Bu saçmalıkları duymak için mi sana servet ödüyorum?
 Haydi!
 Benimle gel!
 Şunun üzerine oturun, yoksa arabadan koku çıkmaz.
 Kim ateş etti?
 Arkadaşlar.
 Çevre yolu berbat durumda.
 Ortalığı iyi karıştırdınız.
 Ne?
 Kim?
 Dur bir dakika, sen neredesin?
 Hemen çık oradan!
 Geliyorum şimdi.
 Ufak bir işim var, sonra sana giysi alırız tamam mı?
 Sahibi mi?
 Evet.
 Siz bana yazılı gönderin o zaman.
 Teşekkürler.
 Kimdi?
 Kimlik Tespiti.
 Neyin?
 Tabancanın.
 Neymiş?
 Lanet olsun, hepsi kapalı işte.
 Ne olmuş tabancaya?
 Babasınınmış.
 François Beck'in.
 Çekil sen.
 Çok basit.
 Baba öldüğünde, tabanca miras yoluyla oğluna geçer.
 Beck'in karısı sık sık dövüldüğü için, iş çığırından çıkmadan   fotoğraflarla birlikte kasaya koymuş olmalı.
 Peki, 8 yıldır bu kasanın kirasını kim ödüyor?
 Neden anahtar ölü bir adamda bulundu?
 Bu işte bir sürü açıklık var.
 Herkes bunu biliyor ama çenesini kapıyor.
 Karısı kimin umurunda ki?
 Fotoğrafçı yüzünden 20 yıla mahkum olacak.
 Ne diyorsun sen?
 Çok iyi biliyorsun.
 Margot'nun Serton'un kurbanı olmadığını kanıtlarsak   avukatı davanın yeniden gözden geçirilmesini isteyecek.
 Bu da herkesi kızdıracak.
 İnsanları kızdırmasından bana ne?
 Benim tek istediğim gerçek.
 Avukatını uyarmak için ben aradım.
 Sen aklını mı kaçırdın?
 Karısının cinayetinde binlerce ipucu var ama kanıt yok.
 Neden?
 - Çünkü profesyonel işi.
 - Aynen öyle.
 Peki şunu bir açıklar mısın, 8 yıl sonra nasıl o kadar aptal oldu da   cinayet silahını salonunda, eldivenlerini de çöpte bıraktı?
 Karısında her şeyi planlamıştı   oysa şimdi baskı altında.
 Tabii.
 O kadar baskı altında ki sabah önce gidip karısının otopsisini görmek istedi   sonra da ofisine gidip bizi beklemeye başladı.
 İyi günler, adli tıptan Dr.
 Herbin'le konuşabilir miyim?
 Tamam, bekliyorum.
 Hoşça kal anne.
 Pazar günü yemeğe gelirim.
 Alışverişini yerleştirdim.
 Teşekkür ederim, koca adam.
 Pazara görüşürüz.
 - Hoşçakal Simone.
 - Hoşça kalın bayanlar.
 Ferrault Dava Vekili Kusura bakmayın, geciktim.
 Bay Ferrault ile randevum vardı.
 Emin misiniz?
 Beyler!
 Avukat bey, ısrar ettiğim için üzgünüm ama bu çok önemli.
 Karım hiç müşteriniz oldu mu?
 Hayır, müşterim değildi.
 Ama onunla tanıştınız değil mi?
 Evet.
 Birkaç yıl önce, Helio Gonzales adında bir genci savunmak üzere görevlendirildim.
 - Kimden söz ettiğimi biliyor musunuz?
 - Hayır.
 Çocuk Vakfında yetişmiş bir sokak çocuğu.
 Karınız orada Philippe Neuville'le beraber çalışıyordu.
 - Hani binici ve senatörün oğlu.
 - Evet.
 Sonra?
 Philippe Neuville'in cesedi vücudunda 2 mermiyle çöp tankında bulununca herkes Gonzales'ten şüphelendi.
 Poliste onun hakkında upuzun bir adli sicil vardı.
 Ayrıca Neuville'in öldüğü gece onunla beraber görülmüştü.
 - Karımla ne alakası var?
 - O sırada başka yerde olduğunu ispatladı.
 Nasıl?
 İlk önce, cinayet saatinde ona   kendi ofisinde meslek danışmanlığı yaptığını iddia etti.
 Tabii, kimse buna inanmadı.
 Neden?
 Gecenin 11 'inde meslek danışmanlığı?
 Cinayet davalarında yalancı tanıklık çok ciddi bir şey olduğundan   ona gerçeği söylemesini önerdim.
 Ne dedi?
 Ne dedi?
 - Gayet açık değil mi?
 - Hayır.
 Gonzales'in evindeymiş, 2 aydır ilişkileri varmış.
 Hadi ama o kadar da önemli değil.
 Herhalde siz de onu aldatmışsınızdır.
 Hayır.
 Gömlekli olan.
 Bu adamla ne işimiz var bizim?
 Ne diyorsun sen?
 Onunla daha çok takılacak mıyız?
 3 yıl önceden bu adama borçluyum.
 Oğlumu hastaneye götürmüştüm, her yanı morluklarla kaplıydı.
 Aşağılık herifler benim onu patakladığımı sandılar.
 Bu adam polislere benimle ilgisi olmadığını, çocuğun hemofili hastası olduğunu anlattı.
 Onun için, ne zaman bize ihtiyacı olursa, yanında olacağız tamam mı?
 Sakin ol bir şey yok, sadece bilgi toplamaya çalışıyor.
 Lanet olsun!
 Sakin ol!
 Tamam çocuklar.
 Durun!
 - Tamam.
 - Sakin ol!
 Tamam, ne istiyorsun?
 Evet, karınla beraber oldum!
 Aylarca onunla yattım!
 Ne oldu?
 Sen, kapa çeneni!
 Dalga geçmiyorum, üzgünüm.
 Üzgünüm, dostum.
 Ağzına geldiğimde bayılıyordu.
 Karın bir fahişeydi, benim suçum değil.
 Bırak beni.
 Karımla hiç yatmadın.
 O akşam Lyon'daydı.
 Ve ben bunu kanıtlayabilirim, senin mazeretin de suya düşer.
 Neuville'in oğlunu öldürüp öldürmemen umurumda değil.
 Ama beni arkadaşımı öldürmekle suçluyorlar ve ben nedenini bilmek istiyorum.
 Bana bildiğin her şeyi anlat, yoksa hapiste çürümeye mahkum olursun.
 Sence hapisten korkuyor muyum?
 Hapis umurumda bile olmaz.
 Ama ben Neuville'in oğlunu öldürmedim, o akşam işim vardı   ama mazeret gösteremiyordum, o da beni kurtardı.
 Onu hala görüyor musun?
 Kes şunu, öldü o!
 - Peki neden böyle bir şey yaptı?
 - Bilmiyorum.
 Avukatıma söylemem gereken şeyi anlattı, ben de söyledim.
 Şimdi çekil git şuradan!
 Defol!
 Sen deli misin, be adam!
 Madem yalandı, neden buradayız?
 Emin değildim.
 Blöf yaptım.
 Blöf mü?
 Aklını kaçırmışsın sen!
 Bu iyiydi.
 Blöf yapıyormuş.
 Lanet olsun!
 Kocası polisler tarafından yakalanırsa, ona yardım etmek için ortaya çıkar sandım.
 O sersem nasıl kaçmayı başardı bilmiyorum.
 Bir görüşme ayarlayacağını bilemedim.
 Hayır, nerede olduğunu bilmiyorum.
 Tamam, sizi sonra ararım.
 Affedersiniz bayan, saatiniz kaç?
 - 5'i biraz geçiyor.
 - Teşekkürler.
 O mu bilmiyorum ama çocuk gerçekmiş.
 Fotoğrafa benziyor mu?
 Bilemiyorum.
 Belki gözleri  Gidiyor?
 Ne yapayım?
 Yakalayayım mı?
 Kapıya doğru geliyor.
 Zack, senindir!
 Ben onunla kalıyorum.
 Zach, o değil.
 Geri çekil!
 Duyuyor musun?
 Yerine dön hemen.
 Gidiyor.
 Ne yapayım?
 Tekrar ediyorum.
 Gidiyor.
 Ne yapayım?
 Bu tarafa doğru geliyor.
 Bernard?
 Durdurun onu.
 Sakin ol!
 Ne istiyorsunuz?
 Karın nerede?
 Bilmiyorum.
 Nerede o?
 Bilmiyorum.
 Karın nerede?
 Margot nerede?
 Çekil, pislik!
 Kıpırdama!
 Ayağa kalk!
 Çöz onu!
 Çöz onu bok kafa!
 Sen iyi misin?
 Kimin için çalışıyorsunuz?
 Kıpırdama!
 Kahrolası pislikler!
 Dön şuradan!
 Eric?
 Beck, Buenos Aires'e giden 22.
30 uçağına yer ayırtmış.
 Geliyorum.
 Philippe 5 yaşına yeni basmıştı.
 Beraber okul otobüsünü bekliyorduk.
 Elini tutuyordum.
 Otobüs geldi.
 Kapılar açıldı ve Philippe otobüse binmek için   aniden elimden kurtuldu.
 İnanılmaz bir şekilde onu geri çekme dürtüsü içindeydim   onu eve geri götürecektim.
 İşte o anda, doğduğu gün   neler hissettiğimi çok iyi anladım.
 Neşe, endişe ve dehşetin bir tür karışımı.
 Tüm çabalarıma rağmen, ona bir şey olacakmış gibi hissediyordum   her zaman.
 Ben hastalıktan korkarım.
 Yaşlılıktan korkarım, ölümden korkarım.
 Ama bunlar, o gün hissettiklerim yanında bir hiçmiş   otobüsü giderken izlediğimde boğazımda bir düğüm oluşmuştu.
 Oğlum yer altında çürürken   o hayatta mı kalacak?
 Bunu kabul edemem Bernard.
 Anlıyor musun acaba?
 Anlıyor musun?
 Anlıyorum efendim.
 Buenos Aires yolcularının   kapıya ilerlemeleri rica olunur.
 Charlotte Bertaud kısa mesafeden başından vurularak öldürüldü.
 Şüpheli Dr Alexandre Beck bu sabah tutuklanamadan kaçtı.
 Kendisi aynı zamanda  Caroline Parreire!
 Burada!
 Biletini Bay Beck'ten 6 dakika sonra rezerve etmiş.
 Yanında oturuyor olmalı.
 32.
 sıra, E ve F koltukları.
 Check-in yapmış mı?
 Evet, herhalde binmek üzeredir.
 Kapı numarası F50 Teşekkürler, iyi yolculuklar.
 Müsaade edin!
 Polis!
 Herkes olduğu yerde kalsın!
 Uçağa binişi hemen durdurun!
 Kimlik ya da pasaportunuzu gösterir misiniz?
 Bu hiç adil değil!
 Benim kumanda takılıyor!
 - Hep bahanen vardır.
 - Hiç de bile.
 Bak bakalım!
 İnanmıyorum!
 - Ne biçim yaptı ama!
 - Kumanda yüzünden.
 Bana hep bozuğu kalır.
 Hep bir şeyleri suçlar zaten.
 Çek şu ayaklarını!
 Bıktık artık senin şu halından!
 Evet?
 Anlamıyorum.
 Mesaj yok.
 - Mouss, hadi!
 - Baksana.
 Üzgünüm.
 Gerçekten.
 Boş ver.
 Oğlan iyileştiği zaman, birini yollar aldırtırım.
 - Çocuklar  - Görüşürüz.
 Bir dakika  Alo?
 - Ben Alexandre Beck.
 - Evet?
 Charlotte'u öldürmediğimi kanıtlayabilirim.
 Öyle mi?
 Bekleyin bir dakika.
 Dışarı çıkıyorum.
 Evet, devam edin.
 İyi akşamlar.
 Yüzbaşı Levkowich.
 Bu sabah hastanede karşılaşmıştık.
 Bir dakika konuşabilir miyiz?
 Kusura bakmayın, karım evde bekliyor.
 Beck'in birini öldürdüğüne inanmıyorum.
 Şu anda, sadece ben böyle düşünüyorum.
 - Ekibin en akıllısı sizsiniz, öyle mi?
 - Evet, öyle.
 Ama yine de yardımınıza ihtiyacım var.
 Nerede saklandığını biliyor musunuz?
 Düzeltiyorum, ekibin en aptalıymışsınız.
 Ya bana yardım edersiniz ya da tepesine binerler.
 Ve şunu bilmelisiniz ki, bu hiç de yumuşak olmayacaktır.
 Bu akşam için Buenos Aires uçağına yer ayırtmıştı.
 Elbette gelmedi   ama Caroline Parreire adında biriyle yolculuk yapacakmış.
 Onu tanıyor musunuz?
 Şunu tutun.
 Evet?
 Ne?
 Caroline Parreire?
 Adını hiç duymadım.
 - Margot Beck uyuşturucu kullanır mıydı?
 - Sizin neyiniz var?
 Çıldırdınız mı?
 Çünkü otopsi raporunda öyle yazıyor.
 - Gösteremem, gizli bir belge.
 - Benimle dalga mı geçiyorsunuz?
 Bir fotoğraf gösterin.
 Tek bir fotoğraf.
 Garip, ben de aynı reaksiyonu verdim.
 Hiç fotoğraf yok.
 Kaybolmuşlar.
 Bir sorun mu var?
 - Aradı mı?
 - Hayır.
 Hélène.
 Ne var?
 Ne var?
 Fotoğraflar   onları ben çektim.
 Ona vuran Philippe Neuville'di.
 Neden?
 Bilmiyorum.
 Bana bir şey söylemek istemedi.
 Sen de bir şey yapmadın.
 - Ne yapabilirdim?
 - Onu polise götürebilirdin.
 Gitmek istemedi ki.
 Sadece kanıta ihtiyacı olduğunu söyledi, o kadar.
 Sizinle konuşmamı bile engelledi.
 Ve o zamandan beri hiçbir şey demedin.
 Ne yapmamı beklerdin?
 Ölmüş karısının matemini tutan kardeşime gidip  "Biliyor musun, karın ölmeden önce dövülmüştü" mü demeliydim?
 Sence bunun ona yardımı olur muydu?
 Benden sır tutmamı istemişti.
 Sahi mi?
 Ne?
 Neuville'in atlarına biniyordun.
 Oğlunun bir kadını dövdüğünü   anlatsaydın, ertesi gün kendini kapıda bulurdun.
 Bunu senden istemesi çok akıllıca.
 Yerini sağlama alacağından emindi.
 Evet, Elisabeth?
 Evet, sana hemen e-mail atarım.
 Çok teşekkür ederim.
 Fransız çoban köpeği.
 Sevimli, değil mi?
 Bakın, yeter.
 Bir kaçağa yardım ediyorsunuz  Bir kez daha sözümü keserseniz, bu köpek kariyerinize işeyecek.
 Charlotte'un ölüm saatini   22.
45 olarak yazmışsınız, öyle mi?
 Artı eksi yarım saat olabilir.
 Bu köpek Beck'in suçlu olmadığını kanıtlıyor.
 Dün akşam Medianet'te bilgisayar kiralamış   onların fatura kayıtlara göre 22.
36 ile 23.
13 arası oradaymış.
 Oraya köpeğiyle gitmiş, onu dışarıda bırakması istenmiş.
 Burada kimliğini açıkta tespit eden 2 tanığın bilgileri mevcut.
 Diyelim bu mazeret onaylandı  Merak etmeyin onaylanacak.
 Diyelim öyle oldu.
 Geriye bir sorun kalıyor.
 - Cinayet silahı, onun evinde bulundu.
 - Evet.
 Yalnız, rüzgar başka yöne döndü.
 Artık bu sizin sorununuz.
 Basına, adamlarınızın sizin bilginiz olmadan kanıtı yerleştirmiş olduğunu söyleyin.
 En kötü ihtimalde, size korkak derler.
 En iyi ihtimalde de, hiçbir yetkisi olmayan bir savcı derler.
 Siz çıldırdınız mı?
 Kim onların böyle bir şey yaptığına inanır?
 Kimse.
 Bu durumda, basına Dr Beck'in kurbanı canlı gören   son kişi olduğundan tanık olarak arandığını   ve hakkında hiçbir şüphe olmadığını söyleyin.
 Anlaştık mı?
 Tüm sorularımı cevaplayacak mı?
 Pazarlık yapıyormuş gibi yapmayın şimdi.
 Bunu bir sır olarak saklayacağıma söz vermiştim.
 Asla sana zarar vermek istemedim.
 Beni affettiğini söyle.
 Bana anlattığın için teşekkürler.
 Biliyor muydun?
 - Neuville'i biliyor muydun?
 - Elbette hayır.
 Onu gördüm.
 Yemin ederim, onu gördüm.
 Sana inanıyorum.
 Gel bak  Merak etmeyin, sadece bir nezaket ziyareti.
 Özür dilemek istiyoruz.
 Eroin izleri  düzenli kullanıcı  BECK Margot Kilo: 49 kg Boy: 1.
75 m - Bu o değil!
 - Öyle mi, neden?
 Kesin şu saçmalıkları!
 O asla 1.
75 boyunda olmadı.
 - Fotoğraflar nerede?
 - Yoklar.
 - Çalındığını düşünüyorlar.
 - Kim tarafından?
 Dosyayı talep etmiş olan tek kişi tarafından.
 Bay Laurentin, kayınpederiniz.
 Babanızın bir silahı var mıydı?
 Size miras kalan bir av silahı?
 Nerede olduğunu biliyor musunuz?
 Kilerimde, sanırım.
 Emin değil misiniz?
 8 yıl önce taşındığımda, bir kutuya koymuştum galiba.
 Sanmıyorum.
 Juliette Langlois'nın kasasındaydı.
 Fotoğraflarla birlikte.
 Kimse beni konuşmaya zorlayamaz.
 Avukatımı arayın.
 Pierre Ferrault mu?
 Elisabeth Feldman.
 Rahatladım.
 Çünkü Ferrault bizi aradı.
 Ben de avukat değiştirdiniz sandım.
 Onun gibi başarısız birine gitmeniz bizi şaşırtmıştı.
 Ferrault işe yaramazın teki, biliyorsunuz değil mi?
 Neden onu görmeye gittiniz?
 - Karımın son günlerinin izini sürmek için.
 - Neden?
 Çünkü ben de Serton'un onu öldürmediğine inanıyorum.
 - Ferrault da bunu onayladı mı?
 - Hayır, o bir çıkmaz sokaktı.
 Pek değilmiş, Philippe Neuville'den bahsetmiş.
 Onun Margot'yla ne alakası var?
 Fazla titiz olduğumu düşüneceksiniz ama raporda bir kelime aramaktan alamadım kendimi.
 - Yani?
 - Silahın analizini yaptırdım.
 Ve ne bulduk biliyor musunuz?
 Philippe Neuville'in cinayetinde kullanılmış silahmış.
 Tabii ki, şimdilik sizi hiçbir şeyle suçlamıyorum.
 Bir kez oldu, ikinci kez tam bir aptal gibi görünmek istemem.
 - Benim için fark etmez.
 Ben riski alırım.
 - İyi günler.
 Alexandre Beck'e, Hélène Perkins tarafından.
 İmzalar mısınız lütfen.
 Alex için Mutfaktayım.
 Ne yapıyorsunuz?
 - Martine nerede?
 - Güvenli bir yerde.
 - Güvenli bir yer?
 - Yürü.
 Şu Neuville hikayesi nedir?
 8 yıl önce Neuville'i öldüren kimdi?
 Otur!
 Otopsiyi okudum.
 O Margot değildi.
 Otur, dedim sana!
 - Onu gördün mü?
 - Sanırım, evet.
 Nerede?
 Bilmiyorum.
 - Başı dertte mi?
 - Ona yardım edebileceğini mi sanıyorsun?
 8 yıl önce yapamadın.
 Otur!
 Başıma vurulmuştu.
 Biliyorum.
 Oradaydım.
 Ne?
 Son kez söylüyorum, koy şu kıçını koltuğa!
 Kızınızı ne kadar özlediğimi keşke anlayabilseniz.
 Otur, Alexandre.
 Margot'nun kaybolmasından 2 ay önce   Çocuk Vakfından bir genç onunla konuşmak için geldi.
 Altüst olmuş vaziyetteydi.
 Margot ne olduğunu anlamaya çalıştı.
 Yarım saat sonra, genç gözyaşlarına boğuldu ve   Neuville'in oğlunun ona aylardır tecavüz ettiğini, söyledi.
 Margot Neuville'den evine uğramasını istedi.
 Sen Bordeaux'daydın.
 - Bırak beni!
 - Hayır, daha bitmedi Philippe!
 - Konuşmalıyız.
 - Bırak!
 Söyleyecek bir şeyim yok.
 Bana gerçeği söyle Philippe.
 Lütfen!
 Onun canını hiç acıtmadım.
 Kes şunu Philippe!
 Margot, eğer Philippe itiraf ederse, onu tutuklamamı istemişti.
 Onu gördüğümde, kendime engel olamadım.
 Onu babanın silahıyla öldürdüm.
 Ve cesedi bir çöplüğe koydum.
 Bu parazit de neyin nesi?
 Bilmem, sinyal mükemmel.
 - Buldu.
 - Otur.
 Buldu işte.
 Gidiyoruz!
 Kıpırdamıyorsunuz.
 Anladınız mı?
 Ben söyleyene kadar kimse kıpırdamıyor.
 Şu sokak çocuğu vardı, Gonzales  Hapis süresini doldurmuştu.
 İdeal bir adaydı.
 Her şey çok basit olabilirdi.
 Ama   Margot bu fikri kaldıramadı.
 Ertesi gün, yaralarının fotoğrafını çekmesi için kız kardeşine gitti.
 Neuville'in babası bizden şüphelenirse, bunları kullanabileceğini düşünüyordu.
 Ve gerçekten de   Margot Gonzales'i kurtarınca, üzerimize geldi.
 Ve sonra   Neuville'i arayıp oğlunun aleyhine   delilleri olduğunu söyledi.
 Baba Neuville'i tanıdığım için   bunu nasıl karşılayacağını biliyordum.
 Onu gizlice dinlemeye başladım.
 Göldeki adamları tutan o mu?
 Bartola ve Pagnac.
 Delili almak ve   Margot'dan kurtulmak için onları tuttu.
 Margot'yu kurtaran ise   adamlardan birinin daha da büyük bir pislik olmasıydı.
 Planı değiştirmeyi kabul ederse   Bartola'ya iki mislini ödeyeceğimi söyledim.
 - Beni sudan çıkaran siz miydiniz?
 - Evet.
 Oraya kadar Bartola, planı aynen uygulamıştı.
 Ama ben uygulamadım.
 Neuville'i sakinleştirmenin tek yolu, Margot'nun kaybolmasıydı.
 Planının onu Serton'un kurbanlarından biriymiş gibi   göstermek olduğunu biliyordum.
 Bir ceset bulmam gerekiyordu.
 Birini mezardan çıkaracaktım ki   3 gün sonra beni jandarmadan aradılar.
 Uyuşturucu kullanan bir kız bulmuşlardı.
 Oraya yalnız gittim.
 Cesedi yaklaşık 100 km öteye taşıdım.
 Kimlik tespiti için, bir an önce oraya gitmeye çabaladım.
 Sen daha hastanedeydin.
 Zaten bir baba neden yalan söylesin ki?
 Her şey çok kolay oldu.
 - Kaçırılacağını biliyor muydu?
 - Hayır.
 Söyleseydim, sana anlatacaktı.
 Polisleri görmeye gidecektin ve bugün hepimiz ölmüş olacaktık.
 Neuville'in babası 20 yıldır bölgedeki tüm polis ve savcıları maaşa bağladı.
 Ne dediğimi çok iyi biliyorum.
 Ben listenin en üstündeydim.
 - Neredeydi?
 - Onun için Madrid'e bir bilet aldım.
 Orada kaldı mı bilmiyorum.
 Sonra hiç haber almadınız mı?
 Hayır.
 O zaman neden bugün?
 Ortaya çıkardıkları şu ceset basında yayınlandı.
 Senin adın geçti.
 Ona yalan söylediğimi anlamış olmalı.
 Margot kendine geldiğinde, hemen senin nerede olduğunu sordu.
 Ona gerçeği söyleyemezdim.
 Tek çarem buydu   yoksa asla gitmezdi.
 Bugün gerçekten ölmüş olurdu.
 Ona ne dediniz?
 Ona öldüğünü söyledim.
 Daha bitirmedim.
 Bunu onun için yaptım, Alex.
 Hepimiz için.
 Tek hatam anahtar oldu.
 Bartola onu Margot'nun çantasından almıştı.
 Ceplerine bakmak aklıma gelmemişti.
 Neuville işin ucunu bırakmayacaktı.
 Senle beni yakından gözlüyordu.
 Onun ölümünden, yani kaybolmasından sonra   evindeki soygunu onlar yaptı.
 Anahtarı arıyorlardı.
 Neden hiçbir şey demediniz?
 Neden o şikayetçi olmadı?
 Artık çok geçti.
 Çizgiyi çoktan aşmıştı.
 Baban, 6 ay sonra merkezde beni görmeye geldi.
 Babam mı?
 Bir akşam   hasta bir ata bakmak için ahıra gitmişti.
 Léa, neyin var?
 Sen misin Philippe?
 Ufak Léa'ya ne oldu?
 - Sana açıklayacağım.
 - Nasıl açıklayacaksın?
 Açıklayacak bir şey yok, her şeyi anladım.
 Onun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
 - Defol!
 - Hayır, gitmiyorum.
 Sen  Defol!
 Defol!
 Defol git buradan!
 Burası benim mülküm!
 Genç olsaydım, seni mahvetmiştim.
 Ama sana bunu ödeteceğim.
 Sen tam bir pisliksin!
 Sonuna kadar gideceğim!
 Margot'nun yanında çalışan küçük bir kızdı.
 Ahırda yardımcı olan bir sürü çocuk vardı   hatırlıyor musun?
 Ertesi sabah bana geldi ve şikayetçi olmak istedi.
 Sakin olmayacağım!
 Bunun ne yararı var ki?
 Onu önce baba Neuville'le konuşacağıma ikna etmeye çalıştım ama  beni hiç dinlemedi bile.
 Neuville babanı çok severdi.
 Yıllardır ahırlarında eğitmenlik yapıyordu.
 Oğluna da o öğretmişti.
 Hikayenin orada biteceğini düşünmüştüm.
 Teşekkür ederim.
 Neuville, François'nın er geç konuşacağını biliyordu.
 Her şey burada.
 Neuville adına çalışan adamların isimleri ve adresleri.
 Ve içlerine onunla beraber   benim de karıştığım kokuşmuş işler.
 1995'te Angeneau cinayeti de buna dahil.
 Baban bir av kazasında ölmedi.
 Onlar öldürdü.
 Durun!
 Durun vurmayın!
 Ne işbirliği ama!
 Şimdi sırada Rimsky var   jokey Hervé de Luze!
 Bay Neuville.
 Cinayet masasından Yüzbaşı Barthas.
 Beni izler misiniz lütfen?
 Gilbert?
 Ne var?
 Ne oluyor?
 Söylesene.
 Bu taraftan lütfen.
 Ne yapıyorsunuz siz?
 Onu babanın silahıyla öldürdüm.
 Ve cesedi bir çöplüğe attım.
 Üzerinde mikrofon olduğunu biliyorum.
 Bizi dinlediklerini biliyorum.
 Onun için şimdi gerçeği söylüyorum.
 Margot!
 Bekle!


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar