Print Friendly and PDF

Translate

Kayıp Yol (2008) Winged Creatures

|


100 dk
Yönetmen:Rowan Woods
Senaryo:Roy Freirich
Ülke:ABD 
Tür:Suç, Dram
Vizyon Tarihi:02 Şubat 2009 (Hong Kong)
Dil:İngilizce
Müzik:Marcelo Zarvos
Çekim Yeri:Altadena, California, ABD
Nam-ı Diğer:Fragments
Oyuncular
Kate Beckinsale
Forest Whitaker
Guy Pearce
Dakota Fanning
Jeanne Tripplehorn
Özet
Yabancılardan oluşan bir grup, her bir Los Angeles restorana rasgele ateşler edilmesi ve gelişen olaylar zinciri özellikle Forest Whitaker ve Kate Beckinsale gibi oskarlı oyuncuları bulunduran film bu isimlerle göze çarpmaktadır...
Altyazı
Kes şunu, kendi patateslerinden yesene.
 - Ama Howard'a izin veriyorsun.
 - Kapa çeneni!
 Howard mı?
 Howard da kim?
 Howard mı?
 "Geçen hafta paint-ball'da onu vurdum" diyen Lexus hayranı   pasaklı, numaracı, zavallı, köle, çocuk suçlu.
 Aman Tanrım!
 Teşekkürler.
 Hemen geliyorum.
 - Teşekkürler.
 - Rica ederim.
 - Hazır!
 - Jenny?
 Peki, biliyorum.
 Daha 10 dakika olduğunu biliyorum ama müşteri yok onun için- Teşekkürler.
 Nasılsın?
 Anneyi duyabiliyor musun?
 Seni seviyorum.
 Seni seviyorum.
 "Kanser Seyriniz" Tamam, şarjım bitiyor.
 Güle güle diyebilir misin?
 Güle güle.
 Özür dilerim.
 Size ne getirebilirim?
 Spesiyalinizden alayım, mayonezsiz.
 Bir de şekersiz buzlu çay.
 Peki.
 Düşündüm de, mayonezli olsun, bir de unutmadan   buzlu çay.
 Kuponum da var.
 Tebrikler, şanslı rakam 7.
 Bunu öderken kullanacaksınız.
 Hadi eğil!
 Jimmy, aşağı!
 Ölmüş.
 Çabuk olun.
 Saldırgan, müşteri, ikisini de yolda kaybettik.
 Bununla ilgilenmeliyiz.
 Bir de olay yerinde komi var, kaçmaya çalışıyormuş herhalde.
 - 20 dakika önce oradaydım.
 - Hazırlan.
Muhteşem evinize kavuşun.
 Çok kolay.
www.
remax.
com'da.
 Kimse remax'ten daha fazla emlak satamaz.
 Hey Jimmy, nasılsın?
Dudaklarımızdan, onun kulağına  en derin hislerimizle, tevazuuyla dua ediyoruz.
 Hey Jimmy, ben Ron.
 Benim işim, başından kaza ya da   saldırıgibi şeyler geçen insanlarla konuşmak.
 Seni muayene eden doktor tanışmamızın iyi olabileceğini düşünmüş.
 Anlaşılan pek konuşmuyorsun.
 Benimle konuşacak mısın?
 Evet ya da hayır anlamında başını sallayabilir misin?
 Sana bir kaç soru sorsam, cevaplarını yazar mısın?
 Olanlar yüzünden, neler hissettiğini anlatmak istersen bana uğrar mısın?
 Yüzeysel travma, yere düşünce meydana gelmiş.
 Bir kaç gün derin uyuyabilirsin.
 Geçici görme kaybı yaşayabilirsin.
 Kesin olan şu ki, oldukça şanslı sayılırsın.
 Oldukça şanslı.
 - Hadi ama öldü.
 - Dur, yapabilirim.
 Bir artere isabet etmiş.
 Kemik aorta zarar vermiş.
 Pens.
 Baştan başlayalım.
 Penseleyecek bir şey yok.
 Olmamıştı da.
 Yavrum!
 Aman Tanrım!
 Tamam, anne.
 Ağlama.
 Çok üzgünüm.
 İşler burada farklı yürüyor.
 Kimse hep kazanamaz.
 Sen elinden geleni yaptın.
 Yapabileceğinin en iyisini yaptın.
Yetkililer hâlâ olayın sebeplerini sorguluyor.
Diğer yandan, hastaneden, saldırganın.
.
 olay yerine varıldığında ölü olduğu belirtildi.
Durumu kritik olan bir yaralının ise nakledileceği bildirildi.
Hastane yetkililerini açıklama  - Bayan Davenport?
 - İfademi verdim zaten.
 Polis değilim, Ruh hastalıkları bölümünden geliyorum.
 Doktor musunuz?
 Hayır, böyle durumlarda danışmanlık yapıyorum.
Şiddet Kurbanları Peki?
 Yardım istemeye çalıştım ama telefonumun pili bitmişti.
 Senin suçun değil.
 Böyle hissetmen normal.
 Evet, biliyorum.
 Önümüzdeki günlerde ya da haftalarda çok farklı şeyler hissedebilirsin.
 Uykusuzluk ve iştahsızlık da buna dahil.
 Orada bir listesi var.
 Günlük rutininde değişiklikler olabilir.
 Hatırlamak istemediğin şeyleri anımsayabilirsin, Carla.
 Pardon, sana Carla diyebilir miyim?
 Bir dakika- Birisine lazım olabilir diye, bunları daha önceden mi bastırdınız?
 Sonra da veriyor musunuz?
 Önemli değil ki.
 Ama konuşmak istersen konuşabiliriz.
 Hissettiklerin hakkında.
 Seninle mi?
 Evet.
 Affedersiniz bayan, bir saniye konuşabilir miyiz?
 Olay yerindeydiniz, değil mi?
 Evet, doğru.
 Oradaydım.
 - Bir yerinizden yaralandınız mı?
 - Hayır, bana bir şey olmadı.
 - Ama bir tanıdığınızı kaybettiniz değil mi?
 - Hayır, ama- Affedersiniz!
Polis araştırmalarıyla ilgili sorular hâlâ cevaplandırmazken  vatandaşlar, eski huzurlu günlerine dönmek istiyorlar.
Ölüm ve yaşamın birbirine çok yakın olduğu  o anlara geri döndüğümüzde ise kasabalılar- Merhaba.
 - Aman Tanrım, Carla arabayla mı geldin?
 - Hastaneden otobüse bindim.
 Hastane mi?
 Tanrıya şükür iyisin.
 Gördün mü?
 Sanırım.
 Al'ı aramaya çalıştım.
 Nereyi arayacağımızı bilemedik.
 Scott'a polisi arayalım dedim, olmaz dedi.
 Bu gibi durumlarda en iyi beklemekmiş.
 Düşünmeden edemiyorum   olay beş dakika sonra olsaydı, Scott'ım orada olabilirdi.
 - Peki, sen iyi misin?
 - Evet, iyiyim.
 Şimdi.
.
  galiba daha iyiyim.
 Tanrıya şükür!
 Televizyonda o kızları bir de babası öleni gördükten sonra.
 Ama sende bir çizik bile yok.
 Tanrıya şükür!
 - Senin neyin var?
 - Biraz huysuzlandı.
 - Peki, yarın restoranda görüşürüz.
 - Biliyorsun, dükkan yarın açık değil.
 Doğru ya.
 Her neyse, ne zaman istersen bizi arayabilirsin.
 Ona bakarız.
 - Her şey düzelecek.
 - Teşekkürler.
 12.
95'in üzeri.
 Ayın 100.
 müşterisisiniz.
 Buyurun kasketiniz.
 Anne, tatlım!
 Ne oldu?
 Burada ne arıyorsun?
 Hadi içeri gir.
 Uyumana yardımcı olabilecek bir şey bulduk.
 Tamam, bebeğim.
 Hadi içeri girelim.
 - Cep telefonundan ulaşabildiniz mi?
 - Maalesef.
 Sakıncası yoksa, size sormak istediğim bir kaç soru var.
 Babanızın olay yerindeki hiç kimseyi tanımadığına emin misiniz?
 Bay Hagen?
 Bay Carline?
 Hayır, kesinlikle eminim.
 Bilmiyorum.
 Peki, sizinle arasında  Son zamanlarda bir problem oldu mu?
 Babam, ben boşandıktan sonra bizi evine aldı.
 Hiç bir problem olmadı.
 Farklı bir şeyler sezdiniz m işinin kötü gitmesi gibi?
 - Yardım edeyim mi?
 - Hayır, teşekkürler.
 Babamın, bir oda ve bir arabadan oluşan kendine ait bir ehliyet kursu var.
 Annem öldükten sonra bu küçük işi kurdu.
 Kendi evine sahip.
 Borcu, harcı yok.
 Yani, hayır.
 İşi ya da başka kötü giden bir şeyinden haberim yok.
 Şu kumarhane çeki yüzünden borçlandığından beri mi?
 - Affedersiniz?
 - Duyduk.
 Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum.
 Eğer başka bir şey yoksa, bebeğimin bakıcısı içeride beni bekliyor.
 Bayan Hammond, eminim ki babanızın nerede   ve ne durumda olduğunu merak ediyorsunuzdur.
 Teşekkürler Dedektif.
 İzninizle.
 Bu sabah olaydan önce lokantadaydım.
 - Hadi canım.
 Neden?
 - Hastaneye giderken bir kahve aldım.
 Ne?
 Sonra tam çıkarken   herkesi öldüren o adama kapıyı açtım.
 O olduğunu nereden biliyorsun?
 20 dakika sonra, kafasında kocaman bir delikle hastanedeydi.
 İyi misin?
 Evet, iyiyim.
 Ne de olsa o sırada orada değildim.
 - Sevgilim!
 - Çılgınca, değil mi?
 - Bir içki getirmemi ister misin?
 - Evet, iyi olur.
 Takımım kuru temizlemeden geldi mi?
 İçeri getiririm.
 - Teşekkürler.
 - Rica ederim.
 - Teşekkürler.
 - Rica ederim.
Steve, yaşananları gördükten sonra, saldırgan olay yerine  on dakika sonra girseydi ne olurdu  düşünmemek elde değil.
 Çünkü o saatlerde- Sence uyuyor mudur?
 Son baktığımda, uyuya kalmıştı.
 Şu adam, evde kendi halinde bırakın, hazır hissettiğinde konuşur dedi.
 Tatlım!
 Tatlım!
 Tanrım!
 Jimmy, aşağı!
 Hadi!
 Çok kalabalıkmış.
 Yarısı, Hagen'i tanımıyordur bile.
 Ya da Carline'i.
 Ben en azından bir ara yanında çalıştım.
 İçeri girdiklerinde masaları siliyordum.
 Herhalde beni görmemişlerdir bile.
 Sana Clusky'ste bir bira ısmarlamama izin verir misin?
 Eskiden olduğu gibi?
 Dert değil.
 Görüşürüz, Carla.
 Babam kim miydi?
 Korktuğumuzda ya da şüphelerle, suçlulukla veya kinle   baştan çıkarıldığımızda ihtiyaç duyduğumuz inancın, en güzel örneğiydi.
 Tanrı, cennetin kapılarından uçarak geçmemize izin verir.
 Böylece bizi ve babamı sorgulayacaktır.
 Hayatını benim ve Jimmy Jaspersen için feda eden babamı.
 Bizi saklayıp ellerimi sıkıca tutan babamı.
 O benim babamdı.
 Dur.
 Benim gibi diz çök Lori.
 Babalarımız gibi cesur olalım.
 Affedecek gücü bulabilmek için dua edelim.
 - İsterdim ama  - Lori, tatlım.
 Babam o kadar bağışlayıcıydı ki.
 O da böyle isterdi.
 Bunu biliyorum.
 Tanrı bunu biliyor.
 Jimmy ve ben şahidiz.
 ìÜñôõñåò.
 Dua arkadaşıyız, değil mi?
 Gurur duyulacak bir sevgiye ve cesarete şahidiz.
 Ne kadar üzgün olduğumuzu söyleyecektik.
 Bob da.
 Tanrıya şükür, içimizden birileri şahit oldu.
Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamamaktadır.
Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
 İki, iki numaraya.
 Yeni oyuncu geldi.
 Beyler.
 - İyi misin?
 - Başımın ağrısından gözüm bir şey görmüyor.
 - Migren mi?
 Sana bir şey getireyim.
 - Her şeyi deneyebilirim.
 Bunu dilinin altına koy.
 Dil altı hapı, etkisini çabuk gösterir.
 Benim muhteşem dâhim.
 Uzun süredir bu kadar ağrımıyordu.
 Nasıl, işe yaradı mı?
 - Evet.
 - Peki.
 - Bir sihirbazsın.
 - Öyle mi?
 Daha bile fazlası.
5.
 Geleneksel Hagen Ödülleri.
 9 Nisan 2002Dört Numaralı Hagen Ödülü Dünyanın En İyi Babası: Aaron Hagenkeskinnişancı: bu tanrı işleri de nereden çıktı?
keskinnişancı: eğer sen şahitsen ben ne oluyorum?
- Anne.
 - Bir saniye, anne.
keskinnişancı: Annie?
 Annie?
 - Merhaba, anne.
 - Carla, sen misin?
 - Aman Tanrım!
 - Dizin nasıl oldu, anne?
 İyi sayılır.
 İlaçlarımı alırsam, otlarında bitmesine izin verirsem, iyi.
 Peki, sen Virginia Üniversitesindeki derslerine girebiliyor musun?
- Anne olanları duydun mu?
 - Erkek arkadaşın, Steve miydi?
 O nasıl?
 Plânlarınız var mı?
 - Her şey harika anne.
 - İşte bu çok iyi, Carla.
 Baban da geldi, etrafa bakınıyor.
 Galiba telefonun sesine uyandı.
Kapamalıyım.
 - Tamam, kendine dikkat et.
 - Güle güle.
 Üzgünüm.
 Üzgünüm, üzgünüm.
 Nesi var?
 Emin değilim.
 Biberonu bir deneyelim, yanında mı?
 Acıktın mı?
 Aç bir delikanlı varmış burada.
 En son ne zaman beslemiştin?
 Bütün gece denedim, ama istemedi sürekli ağlıyordu.
 - Mamasını hazırlarken bir şey değiştirdin mi?
 - Hayır.
 İştahı da yerinde olduğuna göre test yapmama gerek olduğunu sanmıyorum.
 Bence iyileşecektir.
 İşte bu harika.
 Düzenli olarak bir pediyatriste gitmelisin, Carla.
 Eğer sigortan yoksa ücretsiz klinikler de var.
 Bir keresinde şu ebeveyn kursuna gitmiştim, ama pek işe yaramamıştı.
 Anlıyorum ama bence en uygunu bu.
 Düzenli bir beslenme alışkanlığı olmalı.
 Tamam, yaparız.
 Daha fazla uyumaya çalış, o güzel   gözlerinin kırmızı ve yorgun görünmesini istemeyiz.
 Peki, teşekkürler, Doktor Laraby.
 Bana, sana davrandığı kadar kibar davranmadı, sanki görmedi bile.
 Nasıl hissediyorsun, Sam?
 Ayağa bile kalkamıyorum.
 Burnumda bir hortum var ve ağzım çok kuru.
 Sen?
 - Bence ikimizde yaşayacağız.
 - Dört gözle bekliyorum.
 İşine gelirse der gibisin.
 Yatırım fonların mı düştü?
 Zor bir maçtan mı çıktın?
 Sakin ol.
 Puromycin vermeye devam edin.
 Sam, zor bir vaka.
 Yıllarca uğraşsan da bir gün yolun kenarına yığılacaktır.
 - Tabi ben yardım etmezsem.
 - Sanırım bu bizim işimiz değil.
 - Son zamanlarda migren için ne öneriyorlar?
 - Molodil.
 Dil altı hapı.
 Piyasadaki en hızlı damar bükücü.
 Şeker gibi bir şey.
 Muhtemel yan etkileri; ritim bozukluğu, hafif çarpıntılar.
 - Peki tedavisi için?
 - Stantrocet.
 Başladığın gibi bitirebilirsin de- Stantrocet baş ağrısı yapar.
 Molodil de onu geçirir.
 Kısır döngü, ha?
 - Evet.
 Joan nasıl?
 - İyi.
 Yarın görüşürüz.
Los Angeles'taki gece kulübünde, top model eşiyle  bir dargın bir barışık olan ünlü aktörle  konuşurken görüldükten sonra dedikodular yayılmaya başladı.
 Sessiz ol, bay gürültücü.
Dinle, Sam neredeyse tüm gece komadaydı.
 Hazır.
 - Ne kadar?
 - Beş buçuk dakika.
 - Bir daha, tamam mı?
 - Beyin ölümü gerçekleşti.
 Hazır.
 Nabız.
 Nefes alıyor.
 Bruce!
 Son bir şey denemek istiyorum.
 İstediğin kadar deneyebilirsin, beyni öldü, Bruce.
 O zaman burada ne arıyoruz ki?
 Pardon, hemşire.
 Bruce, ne oluyor?
 Burada Tanrıcılık oynamıyoruz.
 Kararı sen veremezsin.
 O lokantada olmanın senin için ne kadar zor olduğunu düşünemiyorum.
 Bak, burada hepimiz gerginiz, ama konuşmalısın, senin için buradayım.
 Kimseyi endişelendirmek istemiyorum.
 Sadece öğrencileri kontrol edecektim.
 Anlıyorum.
 11 gibi çıktı.
 Emin misin?
 Tamam, çok teşekkürler.
 Yedi!
 Kazanan!
 Öncelikle Tanrıya beni hayatta bıraktığı için teşekkür ediyorum.
 Beni buraya getirerek sevdiklerimi sevindirmemi sağladığı için.
 Teşekkürler, koca adam!
 Nasılsın?
 Ben iyiyim, galiba ikimiz de iyiyiz ve kazanıyoruz.
 Dünyada iki tür insan vardır, iyi olanlar ve olmayanlar.
 Bayım!
 Aynı oyuncu için geliyor.
 Yedi numara.
 Tek diyeceğim, hey!
 Hey, hey!
 Yedi!
 Babanla ben, seni buraya getirirdik.
 - Çok şey değişmedi.
 - Her şey değişti.
 Çok şey değişti.
 Bir sınavdan geçiyoruz, anne.
 Şüphe duyma, sadece bağışla.
 Bağışlamak istediğini biliyorum, ama bağışlayıcı olmak zordur.
 Mesela kin vardır.
 Üzgünüm bebeğim ama bende bundan çok var.
 Bu seni kızdırmıyor mu, tatlım?
 Hiç mi?
 Babanı özlemiyor musun?
 Hiçbir şeyden şüphe duymuyorum şu anda, sadece gurur duyuyorum Hastanedeki danışmanla konuşmayı düşünmüyor musun?
 Hayır, tüm bu korkular geldikleri gibi gidecektir.
 Onları düşünme, istedikleri bu, ama Tanrının istediği bu değil.
 Diğer çocuklarla birlikte pazar ayinlerine gitmek istediğinde   sevinmiştik ama artık gitmekten vazgeçtiğinde de sorun olmamıştı.
 Üzgünsün, biliyorum.
 Çok gerildin.
 Tatlım  - Hadi, anne.
 Hemen şimdi.
 - Evet, tatlım?
 - Benimle dua et.
 Şimdi, burada.
 - Kes artık, Annie, kes artık.
 Lütfen, benimle diz çok, Tanrı hiçbir şüphen olmadığını   ve doğru olana inandığını biliyor.
 - Anne, kes şunu!
 - Lütfen benimle diz çök, Lori yaptı.
 Benim için, hepimiz için, babam için.
 Bay Jaspersen, Jimmy nasıl?
 Onu görmek isterim.
 Dükkânımın üzerinden yeni bir sağlık sözleşmesi yapacağım.
 Sizi temin ederim kayıt olmayacak.
 Belki de bir sorun yoktur, söylediğiniz gibi zamanı gelince konuşacaktır.
 Bay Jaspersen, Jimmy'e bir faydası olmayacağına inanma sebebiniz- Sana buraya gelebilirsin dedim mi?
 Hayır, buradayım çünkü Jimmy için endişeleniyorum, hepsi bu.
 Biz diğer oğlum, Michael için de endişeleniyoruz.
 Hâlâ bir sebze gibi makineye bağlı yaşıyor.
 Eminim Jimmy de onu özlüyordur, aynı sizin gibi.
 Jimmy'nin yaşadığına benzer bir vakanız olmuş muydu?
Molodil'in yan etkileriKalp kasılması.
 Hayati tehlikesi yoktur.
Stantrocet'in yan etkileriMigren ağrıları Hayati tehlikesi yoktur Bırak da adam gelip, görüşsün.
 Bize tek kelime etmeyen Jimmy'nin onunla konuşacağını mı düşünüyorsun?
 Başka bir sorunumuz var.
 Dükkâna yeni bir sağlık sözleşmesi ayarlamak için bir ayım var.
 Jimmy'nin daha önce yaşadıklarını da öğrenirlerse ne yaparlar?
 Yapacaklarını söyleyeyim,ilaç paralarını ödeyemeden işime son verirler.
 - İşin mi, bu Jimmy'nin hayatı.
 - Daha fazla böyle gidemez.
keskinnişancı: Babamlar yine kavga ediyor.
 Abler denen eleman yine gelip konuşmak istemiş.
anne_böceği: Abler denen eleman bize kin ve nefret vermek için gönderildi.
anne_böceği: Onunla görüşme sakın-güven bana.
 Görünüşe göre son oyunumla istediğimden fazlasını kazandım.
 Sevginiz ve desteğiniz için teşekkürler.
 Bilim Kurgu süiti.
 - Teşekkürler, efendim.
 - Teşekkürler, Pete.
 Bu benim adım değil.
 Pete kovuldu.
 Ben yeni başladım, kartım hazır değilmiş.
 Teşekkürler, kovulan Pete olmayan kişi.
 Dan.
 Efendim?
 Gerçekten o kadar kazandınız mı?
 Motor tişörtlü birisinin yüz bin kazandığını duydum.
 Ben olmalıyım.
 İnanabiliyor musun?
 Bir CK.
 Bu ne demek biliyor musun?
Yarın, Adios.
 İlk iş toplanıyorum.
 Çünkü bu benim.
 - Her zaman bir sınırın olsun, Doug.
 - Dan.
 Her zaman bir sınırın olsun.
 Peki, efendim.
 Umarım tatilinizin keyfini çıkarırsınız.
 Sen de, Morogo Casino'sundan Dan.
 Pekâlâ.
 - Hey, arkadan dolaş.
 - Tamam.
 Anne, iyi misin?
 Ben ve Bill takıma girdik, Mitch'lerde bir parti yapacağız.
 Sadece bir kaç kişi, gelmek ister misin?
 Teşekkür ederim.
 Kontrplaklar çok iyi sıralanmalı.
 Bu kısmı biraz zor.
 Altıgen somunu ana aksa sıkıca tuttur.
 Ama soyulmasın.
 Milimetre toleransları.
 Demek istediğimi anladın mı, dostum?
 Uçan bir İsviçre saati.
 Sen, ben ve kardeşin Michael   maalesef hepimiz biliyoruz ki, bu konuda konuşmanın faydası yok.
 Ben senin arkandayım.
 Her şey kontrol altında.
 Her ne zaman ya da ne istersen söyleyebilirsin.
 Canları cehenneme dediğimi diyebilirsin.
 Her şeyin çözümünü bildiklerini sanıyorlar.
 Hadi.
 Canları cehenneme.
 Sen de söyle.
 Hadi.
 Canları cehenneme.
 Sorun değil.
 Bu yüzden buradayız.
 Helikopterin böyle dertleri yok.
 Helikopterin konuşması gerekmiyor.
 Sadece uçmalı.
 Hiçbiriyle işi yok.
 Sadece uçacak.
 Babanızın nerede olduğuyla ilgili yeni bir haber yok Bayan Hammond.
 Ama farklı bir şeyle karşılaştık.
 Silahta bir parmak izi ve biraz kan var.
 Saldırganın değil, tek bildiğimiz bu.
 Babanızın parmak izi olabilir.
 - Anlamıyorum.
 - Biz de.
Babanızın bir check-up yaptırdığından bahsetmiştiniz.
 Bu size bir şey ifade ediyor mu?
 - Hiçbir şey.
 - Onunla konuşabilirsek çok iyi olur.
 Son kredi kartı için, hesapları için bir emir çıkartabiliriz.
 Bir günümüzü almaz.
 PIN numaralarını vererek bize yardımcı olabileceğinizi düşünmüştük.
 PIN numarası var mıydı?
 Bende PIN numarası yok Babanızın iyiliği içi, hepimiz bu dosyayı kapatmak istiyoruz.
 Başı belada falan değil.
 Teşekkürler.
 Kaptan!
 Güzel.
 Aileme götürmek için bir kaç hediye almalıyım.
 Prim alıyorsun değil mi?
 Alıyorum.
 Beth 5 ya da 6 yaşında.
 Çok hareketli, şu boylarda.
 Annesi, senin boylarında, geniş omuzlu ama bilirsin kadın ve  - Küçük, orta, büyük.
 Bu bedenler var - Çok net konuşuyorsun.
 Hoşuma gittin, Kaptan.
 Bana Charlie diyebilirsin.
 - Charlie CK.
 - Charlie CK.
 Böyle diyebilirsin.
 Poşetlerini kaptım, herhalde tüm dükkânı almışsın.
 Bu da nesi?
 Bu sihri heba etmek çok trajik.
 - Bu yolda öleceğim.
 - Charlie, belki de gitsek- Kârı paylaşırız, ne dersin?
 Hep kazandıktan sonra bırakırım.
 - Anne, bizimle oturur musun?
 - Sizinle mi?
 Evet, ne kadar cesur olduğunu söylemek istiyoruz.
 Gerçekten de babamdı.
 Tanrı ona cesaret bahşetti.
 İnancıyla hayatımızı kurtardı.
 Demek istiyor ki dua edersek   daha kolay, yani daha çabuk atlatabiliriz.
 Evet, işe yarayacaktır.
 Hiç popüler bir çocuk olmadı.
 Hep şiir ya da hikâye yazardı.
 Oyunlarını odasında kendi başına oynardı.
 En iyi arkadaşı, her zaman babasıydı.
 Çocuklar gibi kıkırdarlardı.
 Jimmy'le de ikinci sınıftan beri arkadaşlar.
 İşte böyle.
 Tabii ki uykusuzluğundan ve iştahsızlığından endişeleniyorum.
 Onun fikriydi ama.
.
  belki de okula dönmesi için henüz erkendir.
 Hayır, hayır değil.
 Eski alışkanlıklarına geri dönmeli   eski çevresine, ilişkilerine aynı önceden olduğu gibi.
 Çok dindarmış gibi konuşmaya başladı.
 Tek söylediği inanç ve bağışlama.
 İnsanlar inançlarına tekrar dönebilirler Anne mi?
 Altı yıldır kiliseye bile gitmemişti.
 Babamı cesur kılan, Tanrıydı.
 İnsanlara, aileleri için barınak sağlar.
 Çünkü inanç budur.
 İnancımız, başkalarının düşündüğü önemli değil, der.
 Gözelerimizi kapatıp dua ettiğimizde, Tanrının yanındayızdır.
 Şimdi bunu benimle birlikte, babam için   yapacak mısınız?
 Jimmy odasında, burada beklerseniz belki getirebilirim.
 Peki, iyi.
 Bekle!
 Lânet!
 Alo!
 Jimmy?
 Şu Abler adındaki eleman mı?
 Tamam, dinle Jimmy- Ne yaptığını sanıyorsun Jimmy?
 Hadi, her şey düzelecek.
 Hâlâ biz bizeyiz.
 Hadi.
 Hadi.
 Doktor Laraby, lütfen.
 Carla Davenport.
 Çok teşekkürler.
 Selam, nasılsınız?
 Hayır, sanırım değil.
 Şu anda uyuyor.
 Size tekrar teşekkür etmek istemiştim Doktor Laraby, bir de- Tabii, söylediğiniz kliniklerden birisini arayacağım.
 Tekrar teşekkürler.
 Herkesin mutlaka şansı vardır.
 Nerede değil ne zaman.
 İşte geliyor.
 İyi izleyin.
İki, Craps, iki.
Migren ağrıları Hayati tehlikesi yoktur 'Hayır, tesisatçı işe Nisan'da başlayacaktı.
 Doğru Sonra da Chap zemini yapıp bitirecek ve marangozlar başlayacak.
 Jeanine haklıydı.
 Neden Montreal'e gitmek varken Avrupa'ya gitmek için   15 saat uçakta oturalım ki?
 Sevmiştik.
 Harika restoranlar var   harika oteller var, Avrupa'dakilerden çok daha ucuz.
 Başın mı yine?
 Migrenin mi?
 - Neden bana söylemedin?
 - Dert edecek yeterince meselen var.
 Öncekinin aynısı.
 Damar büzücü.
 Dilinin altına koy.
 Benimle doktorculuk oynaman hoşuma gidiyor.
 Teşekkürler.
 Hey, Charlie.
 Nasıl gidiyor?
 Her şey güzel, Kaptan.
 Kendine iyi bak.
Anne, adeta bir fenomen oldun.
Kamuoyundan sana inanılmaz, çok büyük bir sevgi ve destek var.
Buraya gelip babanı onurlandıran insanlar arkadaşların mı, yoksa gördüğümüz  Tanrıya olan inancınıza yönelik çok daha büyük bir hareket mi?
Sanırım her ikisi de.
Bence kimse korkularıyla ve şüpheleriyle baş başa kalmamalı.
Sesimizi yükseltip duyulmamızı sağlayabiliriz.
 Bu yüzden Calmont'lı tüm arkadaşlarımıza, komşularımıza   sevdiklerimize teşekkür ediyorum.
 Teşekkürler, Lori.
 Tamam çocuklar, şimdi el ele tutuşup dua edelim.
 Istıraplı anlarımda Tanrıdan yardım dilerim ve bana cevap verir.
 Tanrım, ruhumu yalan söyleyen düzenbaz dillerden koru.
 Düzenbaz diller, Tanrı size daha ne yapabilir?
 Sizi cehennemin közlerinde keskinleştirdiği oklarıyla cezalandıracak.
 Yönetimle konuşun.
 Size bir çek versinler.
 Nerelisiniz?
 Neden, arkadaşım mısın?
 Hayır efendim, değilim.
 Orada sizi alkışlayanlar da değiller.
 Teminatına göre en az %30 alırlar.
 Eğer ödemeni yapamazsan, kaçacak yerin olmaz.
 - Seni bulurlar.
 - Sadece 20.
000'e ihtiyacım var.
 Bir sor bakalım.
 Bol şans.
 Hayır, kalsın.
 Alo!
 Baba?
 Baba?
 Alo!
roper07: Mitch'in partisi iptal edilmedi.
İnançlıkız: Kahramanımız!
 Seni televizyonda gördük.
İncilçocuk: Bizi tanımayabilirsin ama seni seviyoruz.
Hwrd60: Anne?
 Ben Howard.
 Partiye geliyor musun?
 partiye geliyor musun?
19 Şubat 2003'te Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu'nda Yaralandı.
Birleşik Devletler Deniz Kuvvetleri Anahtarlar.
 Yirmi beş bin.
 Bir kaç güne görüşürüz, tamam mı?
 Borcunu ödediğinde aracını alırsın, Charlie.
 Lânet olsun!
 Hadi, devam et.
 - Lânet!
 - Hayır, hayır, Dan!
 - Bu ne böyle?
 - Dur, gitme!
 Bu ne böyle.
 Çok aptalca.
 Özür dilerim, efendim.
 Size ne getireyim?
 Mai Tai getir.
 Bir de hep söyledikleri gibi gökten bir işaret.
 İstersen, yapabilirsin.
 Dilersen, yapabilirsin.
 Şanslısın, ha?
 Uğradı ve gitti, vardı arttık yok.
 Yerlerini değiştirmekle ünlüyümdür, tatlım.
 Buna emin olabilirsin.
 Hey, orada mısın?
 İşine yarayacak bir şey var mı?
 Kes, kes.
 Bu benim.
 Görüşürüz.
 Biraz kan toplanmış, alerji olabilir biraz da susuz kalmış.
 Eksik beslenmeden ya da başka bir şeyden kalan sıvı dengesizliği olabilir.
 Eksik beslenme mi?
 Herkes unutabilir.
 Önemli bir şey değil.
 Eminim belli etmiştir, bakıcısı da sana söylemeyi unutmuştur- Evet ama onu besliyorum, her zaman.
 Sürekli besliyorum.
 Pediyatrist işi ne oldu?
 Kliniği aradın mı?
 Evet, aradım.
 Belki geri aramışlardır ya da aramamışlardır.
 - Çok ağlıyordu, ben de- - Tamam, özür dilerim.
 Şimdi uyuyana kadar yemeğini yedireceğiz   ve gün boyunca takip edeceğiz.
 Bu durumdayken, bir şey yapamamak sinirini bozabilir ama sorunu yok.
 Siz burada olacak mısınız?
 Tüm gün, bekleme odasına geçersen iyi olur.
 Peki, giderim.
 Doktor Laraby?
 Sizce de yaşanan her şeyin bir nedeni yok mudur?
 Restoranda yaşananlardan sonra, burada olmamız gibi.
 Hepimiz buna inanmak istiyoruz.
 Sence bir karakteristiği var mıdır?
 Tabii, neden olmasın ki.
 O zaman ne türdür?
 - Ne tür insanlar böyle evlerde yaşarlar?
 - Bizim gibi insanlar.
 Entel, olanlar.
 Zenginler.
 Espri anlayışı olanlar.
 - Baş ağrıların nasıl?
 - İyiler.
 Çatının, tepeye karşı eğilimi hoşuma gidiyor, sence?
Stantrocet'in yan etkileriMigrenlere yol açabilir Hayati tehlikesi yoktur Bugün plânlara tekrar baktım da, perde duvarları   içerideki boşluk da dikkate alınarak, olmaları gereken yerde olmalı.
 İkinci yatak odasını da alabıliriz, istersek.
 Yani olur da  Anlarsın ya?
 Ne?
 Seni seviyorum.
 Bunu biliyor muydun?
Calmont, dahiliye servisi.
 Merhaba, Doktor Laraby, lütfen.
 Dokto Laraby bu akşam görevli değil.
 Hastası mısınız?
 Bayan?
 Alo?
 Lütfen.
 Lütfen.
 Hadi.
kesinnişancı: Annie?
 Annie?
keskinnişancı: Annie, bitmedi, geri dönmeliyiz.
 Ed Sachs'i hatırlıyor musun?
 Evet.
 Konuşamayan bir görümcesi vardı.
 Ne yaptılar biliyor musun?
Bunu dinleyemem.
 Sadece sigortanı düşünüyorsun.
- Mesele o değil.
 - Ne o zaman?
 Sana soruyorum, mesele ne?
 - Tatlım defalarca söyledim sana- - Seni ona yardım etmekten alıkoyan ne?
 Ödeme yapmadan, sana verebileceğim son ücretsiz içki.
 Bayım, oynayacaksanız lütfen masaya yanaşın   yoksa çekilmenizi rica edeceğim.
 Üzgünüm.
 Yardıma ihtiyacı var.
 Nasıl bir durumda olduğunu söyleyerek mi?
 - Kimse öyle bir şey- - Delisin.
 Delisin.
 Delisin.
 Delisin!
 Bunları söylemeye devam et de o da inansın bunlara.
 Michael'ı öyle bir hale getirdiler ki kendi başına işeyemiyor bile.
 Michael, lânet olası bir savaştaydı.
 Eğer şey için olmasaydı, şu anda bizimle burada- Ne için olmasaydı?
 Sırf kendini düşünüyorsun, değil mi?
 Her şeyi gören Tanrım.
 Meleklerin kanatlarında süzülmemize izin ver.
 Böylece korkularımızla yüzleşebilelim.
 Kibir ve sapkınlıktan bizi koru.
 Ve hediyelerin için minnettar olalım.
 Dünyanın bütün günahlarından arınmış bir şekilde.
 Başkalarını güç verebilecek, gücü bize ver.
 Tek oğlunun rızasına.
 İyi akşamlar, efendim.
 Yirmi bin oldu.
 Peki, San Diego'lu Steve.
 Risk ve mükâfat.
 Hepimizin izlediği yol.
 Şimdi ya da asla.
 Hepsi ya da hiçbiri.
 İnancım var.
 Şüphelerim var.
 Sıra sana gelir, bana gelir.
 Soru şu ki   ben şanslı mıyım?
 On dört, efendim.
 - Nasılsın?
 - İyi.
 Sen?
 İyiyim.
 Dinle, üzgünüm.
 Bir işim çıktı, yemeğe gelemeyeceğim.
 Bensiz bir şeyler atıştırsan olur mu?
 Gelemeyeceğini biliyordum, kalanlarla idare edeceğim.
 - Hangi kalanlarla?
 - Dün geceki çorba.
 Tadı bugün daha da güzel.
 Ben biraz içtim bile.
 - Hiç ayırdın mı.
 - Sana bırakmayacağım.
 Kontrol için inşaata gitmem gerekiyor.
 Bak ne diyeceğim.
 Neden beklemiyorsun belki yetişebilirim?
 Gelemeyeceğim dedin, aptal.
 Sadece bir buçuk saatlik mesafedeyim.
 Neden beklemiyorsun, belki birlikte gidebiliriz.
Yapacaklarım için şimdiden geciktim bile.
 Jo?
 İlgilenmesi için hemşireyi ve çocuk hizmetlerini buraya çağırabilir misin?
 Charlie.
 Yolculuğun nasıl geçti diye sorayım dedim.
 Bir kazanan gibi görünmeni umardım.
 Hey, Jimmy!
 Bob!
 Jimmy nerede?
 Bilmiyorum.
 Yere ser.
 Açık konuşalım ki yanlış anlaşılma olmasın.
 Bir günde 25.
000 dolar mı kaybettin?
 Olan bu mu?
 Olan bu mu, Charlie?
 Ceplerini boşalt, Charlie.
 Al bunu, bir taksi çağır, bir akrabanı ara gelip seni alsın.
 Dizinin üstüne çök.
 Bundan nefret ediyorum, Charlie  Nefret ediyorum ama olmak zorunda, çünkü sen aptalsın.
Lütfen.
Lütfen, yapma!
Lütfen, yapma!
Lütfen, yapma!
 Lütfen, yapma!
 Dua et.
Lütfen!
keskinnişancı: Annie?
 Annie?
 keskinnişancı: Annie bitmedi, dönmeliyiz.
 Jimmy'nin annesi geldi.
 Dün geceden beri yokmuş.
 Tamam, nerede olduğunu biliyorum.
 Bayan Davenport, Davie'yi görmeden önce   sormak istediğimiz bir kaç soru var.
 Olur mu?
 Dur!
 Evlât?
 Tanrı cesur olduklarını biliyor, Jimmy.
 Babam, dünyayı umursamıyormuş gibi gülümsedi.
 Tanrı cesur olmanı istiyor.
 Olabilirsin de.
 Tanrı sana yardımcı olabilir.
 Herkes benim gibi düşünüyor.
 - Senin gördüklerine o da şahit oldu.
 - Peki şahit, ne gördüğünü söyle.
 Söylesene!
 Jimmy!
 Bu çok tehlikeli.
 Her neyi saklamayı düşünüyorsanız, o kadar da- Söyle!
 Annie.
 Babamı gördüm.
 Bana gülümsedi ve korkmamamı söyledi   o kadar cesurdu ki, elini tutuyordum ve o da  -  benimkini, sonra kolası döküldü.
 - Hayır!
 Sonra silah sesleri geldi ve alarm çaldı.
 Hayır, hatırlasana!
 Gerçeği anlat yoksa ben yaparım.
 Jimmy, lütfen.
 Bu kadarı yeter.
 Anlat.
 Hiçbir şey  - Hiçbir şey  - Yapmadı!
Lütfen, yapma!
 Lütfen!
Lütfen yapma!
Tanrım, lütfen!
Lütfen!
Lütfen!
 Kimseye bir şey söylemeyeceksin.
 Asla.
 Jimmy, silahı bana ver.
 Anlaştık mı?
 Silahı bana ver.
 Hadi bakalım.
 Öylece oturdum.
 Babama ateş ederken öylece oturdum.
 Hiçbir şey yapmadım.
 Elini tutmadım, elimi tutarken çektim.
 Çektim ve yardım edemedim.
 Anlattığım gibi cesurca ölmedi.
 Çok   korkmuştu, yalnızdı ve ben bir şey yapamadım, anne.
 Üzgünüm.
 Tamam, geçti.
 Yaptığından dolayı o adamı asla affedemem.
 Affedemem.
 Asla.
 İkiniz, bir daha sakın  Joan, geçti tatlım.
 Benim.
 Tamam, geçti.
 Benim.
 İyi olacaksın, söz veriyorum.
Casino Morongo 100.000 $ İyi misin?
 Konuşmak ister misin?
 Bir süre burada mı oturmak istiyorsun?
 Dünyada, her şeyin bir yeri olduğuna inanırız.
 Herşeyin bir yeri vardır ve buna inanmak bizi masum kılar.
 Ve günler boyunca, aynı gökyüzü altında   umut eder, rüya görür ve severiz.
 Yolumuzu bulur ve kaybederiz.
 Sonlar aslında başlangıçtır.
 Ve o anlar bulmacanın parçaları gibi tekrar birleşir.
  

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar