Print Friendly and PDF

Translate

Vengeance: A Love Story (2017)

|


99 dk
Yönetmen:Johnny Martin
Senaryo:John Mankiewicz, Joyce Carol Oates, Scott Windhauser
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Suç, Dram
Vizyon Tarihi:01 Eylül 2017 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Frederik Wiedmann
Web Sitesi:Resmi site [Japan]
Çekim Yeri:Niagara Falls, New York, ABD
Nam-ı Diğer:Bosszú szeretetből
Oyuncular
Nicolas Cage
Anna Hutchison
Talitha Eliana Bateman
Deborah Kara Unger
Özet
A Love Story, Joyce Carol Oates’in 2003 yılında yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Dram ve gerilim türündeki İntikam: Bir Aşk Hikayesi adlı film, küçük kızının gözleri önünde tecavüze uğradıktan sonra gözlerini bir kayıkhanede açan 30 yaşındaki bekar bir annenin, öyküsünü ele almaktadır
Altyazı
Bir parça ister misin?
 Katie'nin kız kardeşi Noel için geliyor.
 Kodaman tesisatçı kocası ona hep mücevher alıyor   ama kız kardeşi her seferinde Katie'ye gösteriş yapıyor, biliyor musun?
 Ama bil bakalım ne oldu?
 Geri ödeme zamanı.
 Neredeyse iki karat.
 Zambiya'dan.
 O yüzden bir sarılık var.
 Sarılığı görüyor musun?
 Sarı iyidir.
 Güzel.
 Şu heriften nefret ediyorum.
 Bu o.
 Lanet olsun!
 Hareket ediyor!
 Yolunu kes!
 Hemen minibüsten in!
 John, yoldan çekil!
 Breen, ben iyiyim.
 - İyi misin?
 - İyiyim.
 Memur vuruldu.
 Starvil 252.
 Orada kal.
 Siktir.
 Savaş.
 Savaş.
 Bana bak.
 Savaşacaksın.
 Sen git.
 Sen  30 günlük görev değişimi mi?
 İşten uzak kalmak için uzun bir zaman.
 Evet ama doktor dönmem için izin verdi, o yüzden  Kolundan bahsetmiyorum, John.
 20 yılın var.
 Daha çok emekli maaşı alacaksın.
 Yerinde olsam bırakırdım.
 Bak.
 Yeni kadar iyi.
 Dediğim gibi, eşeğini sağlam kazığa bağla.
 Yok, yok, bitir içkini.
 - Rahat ol.
 - Sağ ol.
 Teena McGuire.
 Kocan Good Year'da çalışmış.
 Dört beş yıl önce de işten çıkarılmış.
 Kanser.
 Sigorta yok, altı yaşında kızı var.
 Adam iki ay önce öldü.
 - Selam!
 - Selam bebeğim.
 N'aber?
 Selam Brad, daha iş bulamadın mı?
 Yemek var orada.
 Ye işte!
 Tamam, ben gelene kadar bekle, yaparım ben.
 - Hayır, kimse eve gitmiyor.
 - Gitmem gerek.
 - Gitmem gerek.
 - Hayır, gitmiyorsun.
 - Bu bizim gecemiz!
 Yapma.
 - Duramam.
 - Bir içki!
 Bir.
 - Tamam.
 Seni seviyorum.
 Ne yaparsın.
 Sevgilisi bu gece Falls'a gidiyor.
 Şerefsiz içti biraları, arabamıza kustu.
 Tanrım!
 Keşke doğru olsaydı.
 Annem Bethie'yi sinemaya götürdü.
 Bir gece.
 Bir gece.
 Dördüncü sınıf matematiğinden kurtuldum ve ekildim.
 Tanrım!
 Tabii, neden olmasın ki?
 Sorduğun için sağ ol.
 Adım Marteen McGuire.
 Arkadaşlar bana Teena der.
 Şimdi sen ismini söyle.
 John Dromoor.
 Bu kız manyak mı?
 Yok ya.
 Gerçek kahramanlarla pek tanışmışlığım yok.
 Cidden.
 Bu bir onur.
 Geçtiğimiz Nisan'da oldu bu.
 Evet, tabii, koca bir ay geçti.
 Kim hatırlıyor ki?
 Senin şu  Çarpık gülüşün.
 Hoşuma gitti.
 Hadi bir içki daha alalım.
 Hayır, hayır.
 Ben hâllederim.
 Mike!
 Selam dostum.
 İki tane daha versene.
 Annem onunla birlikte taşınmamızı istiyor.
 Marteen!
 Akciğer kanseri, sigara!
 Marteen!
 10 yaşında bir çocuğa istikrar gerekir.
 Evet, para biriktirecektik ama  Bilmiyorum ya, hâllediyoruz işte.
 Bayağı istikrarlıyım.
 Tanrım!
 Annemle yaşamak mı?
 Daha da kötüsü olabilir.
 Hadi be!
 Gidip onu almam gerek.
 İstersen  Eğer istersen beni arayabilirsin.
 İyi bir dinleyicisin.
 Sohbet kısmı üzerinde çalışmalıyız.
 - İsterim.
 - Evet, ben de.
 Bilmeni isterim ki  Beni kapatacak mısın?
 Yok, şaka yapıyorum, şaka.
 Yok, ben  Ben   dulum.
 - Birbirimizi anlıyoruz demek.
 - Belki de.
 John Dromoor.
 Yeni arkadaşım.
N'aber?
 Selam!
 - Selam, Teena!
 - Selam!
 Bu harika!
 Barbekün mü var?
 Bethie, kaçırıyorsun.
 Annen seni görmesin.
 Sorun olmaz.
 Bunu gizlice soktuğumu da bilmiyor.
 Seni küçük hırsız.
 Şuna bak!
 Müthiş ya.
 Gökkuşağını severim.
 Gerçekten mi?
 Olmaz.
 İstemem ben.
 Pislik.
 Annen ne zamandan beri Casey'le görüşüyor?
 Bilmiyorum.
 Bir süredir sanırım.
 Ondan neden hoşlandığını anlayabiliyorum.
 Bethie?
 Bethel Anne McGuire, hemen aşağı in yoksa boynunu kıracaksın!
 Hemen, lanet olsun!
 Hemen iniyorsun!
 Anne!
 Düşmem ki!
 Bethie!
 Hemen!
 Teşekkür ederim, Casey!
 Ben hâllederim!
 Hemen!
 Tanrım!
 Beş yaşında mıyım ben?
 Son dilim?
 Senin için sakladım.
 Benim o.
 Ben yiyemem.
 Doğru.
 Dondurmanın eriyip kabuğun altına geçmesine izin vereceksin.
 Bağırdığım için özür dilerim.
 Selam yakışıklı!
 Bethie, bebeğim, dönme zamanı.
 - Geç oldu, kalsanıza.
 - Yapma, Case.
 iPad'e Sünger Bob yükledim.
 Bethie izlememiştir.
 Seninle işim bitmedi ama uzak ihtimal.
 Hâlâ birkaç numaram var.
 - Kalabiliriz, anne.
 - Gördün mü, oldu bu iş.
 Yarın sabah 8'de büyükannende kahvaltımız var.
 Emin misin?
 - Bizim şarkımızı çalıyorlar.
 - Yine mi?
 Sizi eve bırakayım.
 Yok, yürürüz.
 Sarhoşken araba kullanmamalısın.
 Geç oldu!
 Hadi ama, beş dakikada bırakırım.
 Gece çok güzel.
 Salı günü annemde, sakın unutma.
 Sabah ararım.
 Mike bu rüyadan bahsediyor.
 Ben isterdim.
 Olamaz.
 Gerçekten mi?
 Çantam neden bu kadar ağır ya?
 Böyle harika bir annenin olması güzel olmalı.
 Sen daha bebekken baban seni buralarda yürüyüşe çıkarırdı.
 Sen hep bebeklerini alırdın.
 Onları almak zorundaydın sanki.
 Bebeklerden nefret ediyorum.
 Tatlım?
 Beklesene!
 Bethie.
 Ne oldu?
 Baban hakkında konuşmamı istemiyor musun?
 Açıkçası   bana bebekmişim gibi davranman hoşuma gitmiyor.
 Düşmeyecektim ki, anne.
 - Tatlım  - Lütfen.
 Yapma.
 Hatırlayamıyorum.
 Bebeğim.
 Neye benzediğini hatırlayamıyorum.
 Yüzü.
 Çabalıyorum.
 Gerçekten zor.
 Öylece gitti ama.
 Sanki hiç var olmamış gibi.
 Zararı yok.
 Ayrıca  En azından düşündüğünde   birdenbire   gelmiş olacak.
 Bunun seninle bir ilgisi yok.
 Hatırlayamaman senin hatan değil.
 Tatlım.
 Onu ben de özlüyorum.
 Hafıza böyledir işte.
 - Emin misin?
 - Yemin ederim.
 Bak ne diyeceğim.
 Kestirme bir yol biliyorum ben.
 Hadi.
 Hadi eve gidelim.
 - Buradan mı?
 - Evet.
 - Yüzü korkutucuymuş.
 - Bir şeyi yok.
 Liseden beri burada.
 Karanlık ama  - Anneciğim?
 - Efendim?
 - Neredeyiz biz?
 - Hatırlamıyor musun?
 Hayır.
 Sen, ben ve baban eskiden buraya gelir, kano kiralar ve   Niagara Şelalesi'ne bakmaya giderdik.
 - Gerçekten mi?
 - Evet!
 Şimdi de kiralayabilir miyiz?
 Bilmiyorum ki.
 Belki.
 Sabah ararım bir.
 - Eğlenceli olur.
 - Evet.
 Dikkatli ol.
 - Burası çok güzelmiş.
 - Değil mi?
 - Bak!
 Denizkızı var!
 - Evet.
 Burasının adı "Denizkızı Koyu".
 Bilmiyordum.
 Adı nereden gelmiş ki?
 Bir zamanlar gölette yaşayan Çok güzel, sapsarı bir denizkızı varmış Teena McGuire.
 Selam, ben Marvin Fick, hatırladın mı beni?
 Tabii hatırlarsın.
 Teena McGuire'ı hatırlıyor musunuz?
 - Ponpon kız mı?
 - Ponpon kız!
 Burada ne arıyorsunuz?
 Bağımsızlık Gününüz kutlu olsun!
 - Rahat bırakın bizi.
 - Bağımsızlık Gününüz kutlu olsun!
 Hadi çocuklar.
 Rahat bırakın bizi.
 Ne yapıyorsunuz ki?
 Takılıyor musunuz?
 Bira ister misin?
 Esrarımız da var.
 Tanrım, senin kızın mı bu?
 Senin gibi bir yakışıklının bir kız arkadaşı vardır.
 Onu kızdırmak istemezsin.
 Rahat bırak bizi.
 Umrunda olmaz, değil mi Lloyd?
 Yok, olmaz ya.
 Hayır, hayır, hayır!
 Bethie!
 Tut onu!
 Tut onu!
 Çevir!
 Bacaklarını tutuyorum.
 Aç kapıyı!
 Bethie!
 Bethie!
 Gir içeri!
 Gir içeri!
 Gir!
 Gir!
 Gir!
 Gir!
 Bethie!
 Hadi!
 Kovalama onu, gidecek yeri yok zaten.
 Anneciğim!
 Bırakın onu lütfen!
 İncitmeyin onu lütfen!
 Lütfen, incitmeyin onu lütfen!
 Bırakın beni!
 Uyuttuk mu onu?
 Gidelim!
 Bu kaltağa 4 Temmuz'u gösterdim be!
 Anneciğim!
 Lütfen anne!
 Geçti!
 Geçti!
 O ne?
 Ambulansı ara!
 NFPD!
 DNA, parmak izi  Bırakmadıkları tek şey yaka kartları.
 Yardım edeceğim ona.
 Çok kan kaybetmiş, Tomografi çekilmesi gerek.
 Hayır, hayır, hayır hanımefendi, yatın, yatın!
 Hanımefendi, yatmanız gerek.
 Yatmanız gerek.
 Çocuk.
 Ona da tecavüz etmişler mi?
 Anne!
 Anne!
 Olmaz, geri dön!
 Üzgünüm.
 - Annemi görmek istiyorum!
 - Orada kalman gerek, çok üzgünüm.
 Anne!
 Tamam, tamam, tamam.
 İyileşeceksin.
 Gidip sana atel getireceğim.
 Birazdan burada olur.
 - Hayır, doktoru beklemeyeceğim.
 - Hanımefendi  Bana "hanımefendi" deme.
 Kızımı göreceğim ben.
 Çocuğumu görmek istiyorum.
 Lanet olsun!
 Tanrım!
 Merhaba!
 Merhaba, küçük meleğim.
 İyi misin sen?
 Ne yaptılar sana?
 - İyiyim ben.
 - İyi misin?
 - Söz.
 - Söz mü?
 Annem nasıl?
 İyi çünkü siz hiç ayrılmayacaksınız.
 Ayrıca  Bayan Kevecki.
 Ben Dedektif John Dromoor.
 Torunumla konuşuyorum.
 Ben de onu istiyorum, hanımefendi.
 O adamları en iyi gören o.
 12 yaşında o.
 Annesi konuşamıyor, o bizim tek görgü tanığımız.
 Bir şey yok bebeğim, tamam tatlım.
 Bekleyebilir misiniz lütfen?
 Yardımına ihtiyacım var.
 Gir!
 Gir!
 NFPD!
 Yat yere!
 Kıpırdama!
 Yat yere!
 Bu şekilde gelemezsiniz  Çocuklarını da yatır!
 Polis!
 Kıpırdama!
 - Ne oluyor?
 - Yürü!
 Lloyd!
 Çeneni kapa!
 Kalk!
 Kapa çeneni!
 Kalk!
 Eğil!
 Ne yaptım ben?
 Ne yaptım?
 Walter, bir şey yap!
 Bir şey yap!
 Aman Tanrım!
 Bu ne be?
 Marvin!
 Peder Muldoon'u arayacağım!
 - Yürü!
 İyi misin?
 - Evet!
 Dur!
 Marvin, dur!
 Polis!
 Nereye gideceksin?
 Dursana!
 Koşmayı bırak!
 Dur!
 1'den 7'ye.
 1 burası, 7 sonu.
 Korkacak hiçbir şey yok, tatlım.
 Bethie, sen onları seçeceksin   ben de onları uzun süre içeride tutacağım.
 Seni incitemezler, buna izin vermeyeceğim.
 Tamam mı?
 - Beyaz üstlü adam.
 - İkincisi?
 Yanındaki.
 Avangart pantolonlu olan.
 Üçüncüsü?
 Beş numara.
 Ve yedi.
 Onlar.
 2, 3, 5 ve 7 numaralar bir adım öne.
 Marvin ve Lloyd Fick.
 Fritz Haaber.
 Jimmy de Lucca.
 Bethie.
 Tanrım.
 Çok üzüldüm.
 Geçecek.
 İyileşecek o.
 Beyin sapı iyiymiş, o yüzden şişlik inerse bırakacaklarmış.
 Zambaklar için teşekkür ederiz.
 Çok sever onları.
 Bayan K.
 Bayan K, duyar duymaz geldim.
 Neden?
 Burada ne arıyorsun?
 Baksana, rengi daha iyi.
 - Çantanı arabada mı unuttun?
 - Ah ya.
 - Ben alırım, ver bana.
 - Ön tarafa park ettim, hayatım.
 Çok üzgünüm.
 Marteen McGuire, yeni hasta, dün gece gelmişti?
 Aileden misiniz?
 Bayım, aileden misiniz?
 Benim favorim Duffy Duck.
 Annemin sana ihtiyacı var.
 Benim de fahişeler gibi davranmamana ihtiyacım var.
 Nereye gidiyorsun öyle?
 Bunu yapmış olamazlar, Peder.
 Onlar iyi çocuklar.
 Böyle bir şey yapmadılar.
 Tanrı, onu gerçekten sevenlerin işlerini rast getirmeye söz verir.
 Biz üzerimize düşeni yaparsak, o da sözlerini tutar.
 İyi bir Hıristiyan ebeveyn olarak senin üzerine düşen ne?
 Evet, Irma.
 Hepimiz O'nun çocuklarıyız.
 Bizi yanına çağırana kadar bu dünyada yaşarız.
 Bazen bir melek gönderir, bazen de   bir elçi gönderir.
 Senin üzerine düşen; bulabileceğin en iyi ceza avukatını tutmak.
 Onun ücretini kim ödeyecek?
 Tanrı mı?
 Duyuyor musun?
 Duruşma zamanı.
 Jay Kirkpatrick.
 Tabii anasının nikahını ister ama sizin adamınız o.
 Vatikan'da 18 dosyaya baktı.
 Ama bu dünyada, fabrikaları olmayan bir fabrika şehrinde   geriye yalnızca turistler kaldı.
 Şehir parkında toplu tecavüz   kötü olmuş tabii.
 Jay Kirkpatrick.
 Afedersiniz.
 Tatlım, annen uyandı.
 Anneciğim?
 Anneciğim?
 Anneciğim?
 Aynı.
 Merhaba, bebeğim.
 Bethie'yle ben geldik.
 Buradayız.
 - Bir şey oldu.
 - Geçti anneciğim.
 Çatı.
 - Hayır.
 - Sana oradan inmeni söylemiştim.
 Hayır, anneciğim.
 Hatırlamıyor.
 Bir şey yok, tatlım.
 Daha yeni uyandı.
 Daha önce de bela olmuşlar.
 McCormick denen kız mı?
 Yalancı kaltak.
 Bütün şikayetlerini geri çekti.
 Polis, kan ve DNA kanıtları bulduğunu söyledi.
 - Televizyonda.
 - Gerçekten mi?
 Jüri duruşmasında iki hikaye olacak.
 Jüri en beğendiği hikayeyi seçecek.
 Hikaye ve onu nasıl anlattığın önemlidir.
 Peki senin hikayen ne kadar tutuyor?
 Hoşuma gitti ya, direkt sadede geliyorsun.
 - Saati 850.
 Mahkeme 1250.
 - Hadi oradan.
 Her bir oğlan için 50 bin dolar avukatlık ücreti.
 Bu parayı veremeyiz.
 Evet, verebiliriz.
 Vereceğiz de.
 Evimiz.
 Bunu ödemek için 30 sene çalıştım ben.
 Elimizdeki tek şey bu.
 İki oğlumuz var diye iki katını ödeyeceğiz, değil mi?
 İki müşteri.
 Ama aynı suçtan yargılanıyorlar.
 Yeni tek bir hikaye var.
 Tanrı aşkına, Walt!
 Yani iki bebeği olan bir kadın gibi düşün.
 İki kat çalışmıyor, ikisi için de aynı şeyi yapıyor   bu yüzden iki memesi var zaten, değil mi?
 - Şuna inanabiliyor musun?
 - Tamam.
 Walt, senden de fena bir avukat olurmuş ha.
 Demek istediğim; belki bize indirim uygularsın yani.
 İkilemini anlıyorum Walt, gerçekten anlıyorum.
 Ben de bir babayım.
 Fakat bazen zor seçimler yapmak zorunda kalıyoruz.
 Ama daima çocuklarımız için doğru olanı yapmak istiyoruz; doğru ya da yanlış olsun.
 Onları acıdan kurtarmak için elimizden gelen yardımı yapacağız.
 Güven bana, sen doğru olanı yapıyorsun.
 Walt, dinle beni.
 Sen bana çocuklarını hapisten kurtarmak için para ödüyorsun.
 Böylelikle tecavüze uğramayacaklar.
 Şu masum kadın gibi yani.
 Helen!
 Fick ailesi için taahhüt mektubunu hazırla lütfen.
 Görünüşe göre bu gidişle birileri yakında evine dönecek ha?
 Bugün polisler uğradı.
 Bethie'yi eve götürürken   olanları soruyorlar.
 Hayır.
 Belki bir şeyler hatırlarsın diye birkaç fotoğrafa bakmanı istediler.
 Bakamam.
 Çok garip, hiçbir şey hatırlayamıyorum.
 Önemli değil, önemli değil.
 Hayır, hayır, önemli değil.
 Doktorlar bazı şeylerin zamanla geri geleceğini söylüyor   endişelenecek hiçbir şey yokmuş.
 Bu, sen uyurken gelmişti.
 Postanı açması için verdim ama ona burnunu sokmamasını da söyledim.
 İspiyoncuları kimse sevmez, Bethie.
 Çiçek sevdiğini bilmiyordum.
 Kesilmiş çiçek sevmediğimi söylemiştim, arada fark var.
 Öyle mi?
 - Anne, hayır, senin evin olmaz.
 - Bunu duymak istemiyorum.
 Bir şey olmaz, anneciğim.
 Taşınmayacağız, söyledim ona, tamam mı?
 Tanrım.
 Lütfen anneciğim, yardıma ihtiyacımız var.
 Sen biraz daha iyileşene kadar en azından.
 Büyükannenin zaman makinesi.
 Her şey aynı, bana 16 yaşındaymışım gibi davranıyor.
 Nasılsın?
 Beterin beteri vardır.
 Teşekkür ederim.
 Dondurmana dokunmamışsın?
 - Sanırım aç değilim.
 - Yabanmersinli üstelik?
 Sahi mi?
 Kızımız hasta olmuş.
 Hayatım?
 Beni dinle.
 O hayvanlar yanımıza dahi yaklaşamaz.
 İkaz edildiler.
 Nerede yaşadığımızı biliyorlar.
 Tanrım!
 Çok güzelsin.
 Yardım edin!
 Bir seferde hâllettim.
 Yardım edin!
 Yardım edin!
 Dokunma bana!
 Geçti.
 Geçti.
 Geçti.
 Olamaz ya.
 Neden?
 Neden bunu yapsınlar ki?
 Olamaz.
 Bebeğim.
 Hayır!
 Çok özür dilerim.
 Çok özür dilerim.
 Önemli değil.
 Geçti.
 Annem pastırmalı seviyor, o yüzden gidip Jack'le konuşabilirsin sen.
 Konuşma yok.
 Onu görmezden geliyorum.
 İzle ve öğren.
 Abilerim hakkında söylediğin o yalanlar var ya  Kelimelerine dikkat etsen iyi edersin kaltak.
 Sen ve fahişe annen çenenizi kapatsanız iyi olur.
 Anladın mı beni?
 Bu sadece onları mahkemeye çağırmakla ilgili.
 Tüm yapman gereken onların kim olduğunu tespit etmek.
 Gözlerin bende olacak ve başka kimseye bakmayacaksın.
 Ta ki bana kim olduklarını sorana dek mi?
 Kim olduklarını değil de  Eğer onları gördüysen.
 Önce sana onları nereden tanıdığını soracağım.
 Onları tanımıyordu, sadece aynı mahalledenler.
 Anne, sen karışma.
 - Bayan Kevecki.
 - Onları tanımak mı?
 Tanrı aşkına!
 Haklısınız.
 Onları tanımıyordu.
 Bunu mahkemede açıkça belirteceğim, söz veriyorum.
 Tamam.
 Umarım.
 Bana bak.
 Tamam mı?
 Başlıyoruz.
 Bayan McGuire.
 Bugün mahkemedeki bu adamları görüyor musunuz?
 Evet, görüyorum.
 Mükemmel.
 Daha iyi olamazdı.
 Olur mu?
 Tatlım?
 Ne dersin?
 Bir baksana.
 Bence muhafazakar görünüyorlar.
 Anne.
 Olmaz.
 Ben hâllederim.
 Teşekkür ederim.
 Benim gerçekten orada olmam lazım.
 Hayır, olmasın.
 Çok duygusallaşıyor.
 Sorun değil.
 Bayan Kevecki, bu sadece bir duruşma, bir şey olmayacak.
 Mahkemede evet, size ihtiyacımız olacak.
 Bir şey olmayacak mı?
 Benim kızım o, benim kızım bir şey değil mi?
 Bunun için size ihtiyacımız yok.
 Bence bir kazananımız var.
 Harika.
 Hazır mıyız peki?
 Hazır mıyız, anne?
 Her şeyimiz hazır mı?
 Evet, bebeğim.
 Harikasın.
 Hepimiz hazırız.
 Tamam mı?
 Tamam.
 Tamam.
 Cesur kızım benim.
 Aç mısın?
 Çorba yaptım biraz.
 Domates çorbası.
 Pastırmalı.
 Babamın sevdiği gibi.
 Hadi gidip ısıtalım.
 Hemen döneceğim.
 Teena.
 Cuma sabahı ilk adım atılacak.
 Böyle adamların bir daha kimseye böyle bir şey   yapamaması için çok ciddi bir adım bu.
 Mahkemede görüşürüz.
 Dedektif Dromoor  Sen onları göster, ben de onları hapse atayım.
 Teena  Teena  Seni yalancı fahişe!
 - Ne dedin sen?
 - Dedim ki  Oturun.
 Sessizlik!
 Herkes kalksın!
 Bir avukatımız eksik görünüyor!
 Oturabilirsiniz!
 Savunma avukatı Jay Kirkpatrick, Sayın Yargıç.
 Özrümü sunarım.
 Federal bir konudaki bir konferansa takılıp kaldım.
 - Zararı yok.
 Günaydın avukat bey.
 - Günaydın!
 Tamam!
 Eee  Bu sabah niye buradayız?
 Sayın Yargıç, 4 Temmuz günü Marteen McGuire acımasızca saldırıya uğrayarak   kızının gözü önünde toplu tecavüze uğradı.
 İfadeler, saldırının 10 dakika önce takip edilmek suretiyle   planlanmış bir saldırı olduğunu göstermektedir.
 Bu korkunç saldırı, bir kayıkhanede ölümcül kanamasıyla terk edilen   Bayan McGuire'in ölümüne sebep olacaktı.
 Ayrıca, Bayan McGuire'in kızı orada bulunmasaydı   ve tanıklık etmeseydi, Marteen McGuire bugün yaşamıyor olacaktı.
 Bayan McGuire'in ciddi fiziksel yaraları mevcut.
 Yoğun bakımda kaldı ve bugün hâlâ iyileşme sürecinde.
 Sayın Yargıç, Marteen McGuire'in bugün bu mahkemede   bulunuyor olması bir mucizedir.
 Sayın Yargıç   bu insanların bu duruşmada yapmaya çalıştıkları şeye dair hiçbir fikrim yok.
 Ama eğer bu bir mahkeme olacaksa, biz hazırız.
 Tamam!
 O zaman ben açılış konuşmamı mahkemeye saklayacağım.
 İlk görgü tanığınızı çağırın.
 Dedektif John Dromoor.
 4 Temmuz gecesi, dedektif   Rocky Point Park'taki bir çağrıya cevap verdiniz.
 Sayın Yargıç.
 Mahkemenin keşifle ilgili temel ilkeleri reddetmesi   halinde burada büyük sorunlar yaşayacağız.
 Biz hiç çağrı yapmadık.
 Bir saniye, Sayın Yargıç.
 Aslında, ortağımla başka bir çağrı almıştık, oraya giderken  Aslında dedektif, ortağımla ben  Aslında bekleyen bir soru yok.
 Başka bir şekilde ifade etmek isterim, Sayın Yargıç.
 Teşekkür ederim Tanrım.
 Dedektif.
 4 Temmuz gecesi   partnerinizle birlikte Rocky Point Park'a doğru yol alırken ne gördünüz?
 Yaralı bir genç kadın kayıkhaneden bize doğru geliyordu.
 - Buradaki genç kız mı?
 Bethel McGuire?
 - Evet.
 Kayıkhaneye girdiğinizde ne gördünüz?
 Dedektif, yerinize geçebilirsiniz.
 Marteen McGuire'i çağırıyorum.
 Afedersiniz Bayan McGuire   sakıncası yoksa gözlüğünüzü çıkarır mısınız?
 Burası o kadar ışık almıyor.
 Sayın Yargıç, Bayan McGuire'in bu ölümcül saldırıdaki yaralanmalarından dolayı   olağandışı şekilde ışığa duyarlı hâle geldi.
 Dikkat dağıtıyor, belki gözlerini kısarak bakmayı deneyebilir.
 Teşekkür ederim Bayan McGuire.
 - Bayan McGuire?
 - Evet?
 Saldırıdan önce, saldırganları tanıyor muydunuz?
 Benim adımı biliyorlardı.
 İtiraz ediyorum!
 Cevap değil!
 - Teena, Teena  - Devam edin!
 Teena!
 Lütfen bir sonraki soruyu bekleyin, Bayan McGuire.
 - Evet, onları görüyorum.
 - Bana bak.
 Sayın Yargıç, savunma, Bayan McGuire 4 sanık için   olumlu bir kimlik tespiti yaparsa memnun olur.
 Teşekkür ederiz Bayan McGuire, yerinize geçebilirsiniz.
 - Afedersiniz, Sayın Yargıç  - Hayır, hayır!
 Oradalar, oradalar!
 Kusura bakmayın, Bayan Dixon  Davacının tanığa başka sorusu var mıdır?
 Hayır, Sayın Yargıç.
 Evet, oradalar!
 İşte oradalar!
 Tamam, hadi gidelim.
 İyi yaptım mı?
 Şansım var mı?
 Onları götürecekler mi?
 Bilmiyorum, bakacağız.
 İyiydin.
 Kanıtlar kuvvetlidir.
 Mahkemeden bu adamların birinci dereceden tecavüz, haksız saldırı ve   ağır ceza gerektiren müessir fiilden yargılanmalarını talep ediyoruz.
 Sayın Yargıç, müvekkillerim kayıkhanede   Bayan McGuire ile kendi iradeleriyle seks yaptıklarını itiraf ediyorlar.
 Ama bu bir tecavüz değildi, karşılıklı mutabakata dayalıydı.
 Kanıtlar da gösterecektir ki   Bayan McGuire o akşam Raymond Casey tarafından   verilen bir partide içki içiyordu.
 Onun   tuvalet arkadaşı.
 19 kişinin beş fıçı bira tükettiği bir parti.
 Bir fıçıda 50 litre bira olduğunu biliyor musunuz?
 5 fıçı bira, 19 kişi?
 Kafa bulandırır.
 Gece yarısından hemen sonra   erkek arkadaşıyla kavga ettikten sonra.
 Bayan McGuire 12 yaşındaki kızını Rocky Point Park'a sürükledi.
 Eve gidiyorduk!
 Genç hanım, kendine hakim olacaksın.
 Kızını sanıklarla buluşacağı Rocky Point Park'a sürükledi.
 Tanıdığı kişilere.
 Ve onlara para karşılığı seks teklif etti.
 Sessizlik!
 Ve tüm bunlardan sonra, sanıklar ayrılmaya hazırlandıktan sonra   Bayan McGuire birden fiyatını arttırmaya karar verdi.
 Sonra da sanıklara vahşice, sarhoş hâlde saldırdı.
 Müvekkillerim sadece kendilerini savundu.
 Ve sonra oradan ayrıldılar.
 - İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç.
 - Reddedildi.
 Müvekkillerim ve arkadaşları içki içiyorlardı, bunu itiraf ediyorlar.
 Ama hiçbir zaman, hiçbir zaman   12 yaşındaki bir kızın depoda sürüklenirken   kendini yaraladığının farkında değildiler.
 Ve kendi ifadesine göre, hiçbir zaman   herhangi bir tecavüz eylemi ya da başka suçların   işlendiğini kendi gözüyle görmemiş.
 O, ilgisiz bir anne tarafından içkili, alemli 4 Temmuz partisine sürüklenmiş  İtiraz ediyorum, Sayın Yargıç.
  kafası karışmış ve korkmuş bir çocuktu.
 Küçük Bethel McGuire bir kurbandır.
 - Sayın Yargıç, bilincini kaybetmişti.
 - Reddedildi!
 O bir kurbandır.
 Doğrudur.
 Annesinin çok fazla ihmali var.
 Tecavüz iddiasının olduğu saatlerde kafası çok karışıktı.
 Onu daha sonrasında yanlış yönlendirmiş bile olabilir.
 Onun ve annesinin ifadesi tamamen uydurmadır ve yanıltıcıdır.
 Kanıtlara rağmen, müvekkillerimin ifadeleri kimseye tecavüz etmediklerini   veya saldırmadıklarını gösterecektir.
 Müvekkillerim, bütün suçlamalara rağmen masumdur.
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır, hayır, hayır, hayır!
 Bana bak.
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Nasıl?
 Bunu nasıl yaparsınız?
 Bunu ikimize nasıl yaparsınız?
 Onları uzak tutacağını söylemiştin bana.
 Biri ambulans çağırsın.
 Herkes yerine otursun!
 Çok da fena değil ha?
 Annen iyi olacak.
 Uyuması için bir şey verdim.
 En azından gece boyunca uyuyacak.
 Şimdi olmaz, canım.
 - Ona biraz zaman ver.
 - Sadece onu görmek istiyorum.
 Bethie, doktor haklı.
 Dinlenmesine izin vermeliyiz, tamam mı?
 Hepiniz dinlenin.
 O uyuduğu zaman siz de uyuyun.
 Teşekkür ederiz.
 Tanrım  - Nasıl oldu?
 - Sence?
 Git buradan.
 Git buradan!
 Bayan Kevecki  Teena'yı koruyacağına   söz vermiştin.
 Hakkımızı alacağımıza söz vermiştin.
 Alacağız.
 Kızım   iyi değil.
 Mahkeme onu mahvedebilir.
 Mahkeme hepimizi mahvedebilir.
 Olmayacak.
 Kirkpatrick'in stratejisi jüri üyelerini ve salonu manipüle etmeye çalışmak.
 İşe yaradı ama.
 Jüri üyeleri beraat kararı vermek istiyor.
 Alicenap bir Hıristiyanın yapması gereken bir şey.
 Bunun bizi cesaretlendirmesi mi gerekiyor?
 Buna hazırım, O'nun için hazırım.
 Kadın saldırıya uğradı.
 Tecavüz cezalandırılmalı.
 Bunun üstünün kapatılmasına izin vermeyeceğim.
 Şimdi Teena'yı görmem gerek.
 Senin gitmen gerek.
 Dur bir!
 Bir bira alabilir miyim?
 İyi misin?
 Afedersin!
 Senin bir çocuğun var.
 Bir kızın var senin.
 İkimiz de sevdiğin birini kaybetmenin ne demek olduğunu biliyoruz.
 Annesini de kaybetmesine izin verme.
 Daha fazla acı çekmesine izin verme.
 Neden umursuyorsun ki?
 Beni bulduğun için mi?
 Daha önce barda tanıştık diye mi?
 Anlamıyorsun.
 Beni zaten öldürdüler.
 Sadece tamamlamadılar.
 Çok yavaş ilerliyorum.
 Teşekkür ederim, Bayan Eaves.
 Annene sevgilerimi ilet tatlım.
 Daha iyi olmasına sevindim.
 İletirim.
 Sağ olun.
 Hoşça kal, Annie.
 Pisi pisi pisi pisi!
 Kaplan Lily!
 Anne.
 Uyuduğunu sanıyordum.
 Eve bırakılması gerekiyordu da.
 Bethie, dinle beni.
 Zor zamanlar geçiriyor.
 Gözün üstünde olsun.
 Onunla çok ilgilenmen gerekiyor.
 Kimsenin onunla ilgilenmesini istediğini sanmıyorum.
 Bunu annene ver, tamam mı?
 Gece ya da gündüz, istediği zaman arayabilir.
 Yedi, sıfır, altı, üç, beş, sekiz.
 Tamam.
 Bizi rahat bırakın!
 Miyav.
 Buradaydılar.
 Bize yardım eder misin lütfen?
 Teşekkür ederim.
 Bethie'ciğim?
 Patlamış mısır!
 - Akşam yemeğine kadar yemek yok.
 - Bunu seviyorum.
 Kaplan Lily'yi gördün mü?
 Evet!
 Hadisene!
 İşte bu!
 Mahvet onu!
 Hadi!
 Altıya düşer!
 20 papeline iddiaya girerim.
 Nakavt ya da teknik nakavt.
 Ne dersin, yavşak?
 20 papel.
 20 papelin yok mu lan?
 Senin elindeki bu kadar mı?
 Peki.
 Peki.
 İndir onu lan!
 Hadisene be!
 Geri zekalı kanlar içinde!
 Hazır mısın götlek herif?
 Çünkü kazanmak üzere.
 Siktir!
 Borcunu öde!
 Sakin ol, Jimmy!
 Bir şey yok.
 Bir şey yok.
 Çabuk harca.
 Çünkü Teena'ya yaptığımın aynısını sana yapacağım.
 Ne?
 Yapamam mı sandın Case?
 Kim olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
 Jimmy?
 Başka bir dava tarihi mi istiyorsun?
 - Ne istersin?
 - Bundan bir tane.
 Bir tane de Jack.
 - İşte buna şut ve gol derler, bebeğim!
 - Jimmy!
 Bak sen şu kancığa!
 Geride durun!
 Polis!
 John Dromoor, 736 numara.
 Bir ambulans ve adli tabip talep ediyorum.
 Chippewa.
 Dördüncü sokak.
 Vurduğunuz kişinin James de Lucca olduğunun farkında değildiniz yani.
 Evet efendim, bilmiyordum.
 Onu bir ay önce mahkemede görmüştünüz.
 Karanlıktı.
 Bıçağını sağa sola sallıyordu.
 Peki ya bardan önce?
 Boks maçını izlerken?
 Barda değildim.
 Bir masada oturuyordum.
 Yani John, silahını nefsi müdafaa için ateşledin, öyle mi?
 Evet, efendim.
 Birlikte üç yıl.
 Çöl Fırtınası.
 Mor Kalp.
 Rocky Point senin davandı, dedektif.
 Yani ateş ederken Raymond Casey'nin   Marteen McGuire'le olan bağlantısı hakkında hiçbir fikrin yok muydu?
 Sadece dosyadaki bir isim o.
 Görüşmeyi ortağım yapmıştı.
 Dosyadaki bir isim mi?
 Tesadüf yani?
 Yapma, John.
 Sen, Casey ve De Lucca park yerinde birlikte?
 Hayır.
 Tesadüf değil.
 Daha çok kader.
 Eğer bir Tanrı varsa, mesela.
 Geçmişe dönüp baktığınızda   benim bir amacım vardı.
 Peki ya o amaç neymiş, John?
 John?
 Bir kanun görevlisi olarak yeminli görevimi yerine getirmek.
 - Gelecek hafta Cuma, saat 9'da.
 - Bana uyar.
 Haaber'ın avukatı gelemez.
 Haaber başka bir duruşmada olacak ancak yetkisi bende.
 Gelecek hafta imkansız.
 Ne yazık ki, de Lucca'nın yetkisine ihtiyacımız olmayacak.
 Sayın Yargıç, daha fazla zamana ihtiyacım var.
 Bunu tartışmaya açmadım.
 Bay Kirkpatrick'in müvekkilleri 6.
 değişiklik haklarını   hızlı bir yargılama için kullandılar.
 Hız, benim göbek adımdır.
 Tarih de budur.
 Pekâlâ.
 Anlaşma şu.
 Tecavüzden vazgeçersen haksız saldırı düşer   ağır ceza gerektiren saldırı da hafif suça dönüşür, işimiz biter.
 Hafif suç mu?
 Fick'ler ikisini kabul ediyor.
 Teena için ve çocuk için.
 Her biri için 18 ay, müteakiben.
 Üç yıl garanti.
 Teena McGuire'i gördün mü?
 Ona ne yaptıklarını gördün mü?
 Sen gördün mü?
 Duruşmadan beri konuşabildin mi onunla?
 Denedin ama.
 Eve gittin, anneyle, çocukla tatlı bir konuşma yaptın.
 "Söz veriyorum, söz veriyorum, mahkemeden her şey farklı olacak.
" Duruşma, mahkemeydi zaten.
 Bitti.
 Teena mahkeme salonuna geri dönmeyecek.
 Cuma olmasa da dönmeyecek.
 Seni orospu çocuğu.
 Mağdur yok, tanık yok.
 Böyle dava kazanmak zordur.
 Haftaya kadar bu şehirde?
 Dava reddedilir.
 Bunu kazanmak için ne olması gerekirdi?
 Jürili yargılama.
 Garantisi yok.
 Mesaimi tamamlamam gerekti.
 Bir anlaşma yapmak istiyor.
 Hapiste üç yıl.
 Bir seçenek sunuyorum ben.
 Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?
 Mağdur olan biziz.
 O sarhoş kaltak bize gelip götünü sattı be.
 Anlaştığımızı söylemiştin bize.
 Ortalığı karıştırdık ve sonra polisler yanlış adamları aramaya gitti.
 Üç yıl bana oldukça makul geldi, düşününce.
 Neyi düşününce?
 Bir şey yapmadı ki onlar!
 Bayan Fick, jürili yargılamanın her zaman bir riski vardır.
 Ve iyi bir avukat sizi bu risk konusunda bilgilendirir.
 Eğer kaybedersek  Kaybetmeyeceğiz ki!
 Olay da bu zaten.
 Eyalet hapishanesinde en az 20 yıl.
 Hayır, hayır, hayır.
 Hapis hapistir.
 Yattım, bitti.
 Bir daha da geri dönmem.
 Başlıyoruz!
 Yeminim olsun!
 Kanada!
 Kanada'ya gideriz!
 Hayır, hayır, hayır, gitmiyorsunuz.
 Evimi ortaya koydum ulan.
 Hemen karar vermek zorunda değilsiniz.
 Ailecek görüşün.
 Karar verdik biz.
 Teena McGuire yalancı fahişenin teki, ona kimse inanmaz.
 Oğullarım yapmadıkları bir şeyin suçunu üstlenmeyecekler.
 O kadar.
 Masum insalar hapiste yatmaz.
 Ağlayacak mısın, kaltak?
 Hayır, kaltak.
 Hayır, kaltak.
 Konuş.
 Evet, tamamdır.
 Evet.
 Evet, şuraya  Hemen üstüne elmalı turta yapıyoruz.
 Gidip turta almam lazım.
 Turta almam lazım, bayılıyorum turtaya.
 Bak, şu çizgilerin üstünden çıkan bir turta yapabilir misin?
 Sanki sıcakmış, fırından yeni çıkmış bir turta?
 Evet.
 - Hoşuma gitti.
 - Tamam.
 Çünkü annem bana turta alıyor, doğum günümde turta alıyor.
 Bir turta yerine, Marvin  Marvin, doğum günü turtamı hatırlıyor musun?
 - Doğum günü turtamı hatırlıyor musun?
 - Kapa çeneni bok herif.
 Evet, bana turta yapmıştı  Tekrar söyle?
 Mumlar eriyince zamanında yiyememiştim.
 O yüzden yiyince mumlar dişlerime yapıştı   ve dişlerimi fırçalamadığım için mumlar bir hafta falan dişlerimde kalmıştı.
 - Lloyd?
 - Evet?
 - Sabit durman gerek.
 - Tamamdır.
 Tamam.
 N'aber köpek?
 - Telefonda her şey yolunda gitti mi?
 - Gitsek iyi olur, bebeğim.
 Turtayı hatırlıyor musun?
 Sen turtayı hatırlıyorsun.
 Ben kemeri hatırlıyorum.
 Bir dedektifle mi buluşacağız yani?
 Yasal bir dedektif.
 Kirkpatrick'le çalışıyor.
 Yine de neden onunla buluşmaya gittiğimizi anlamıyorum.
 Sen bir boktan anlamıyorsun ki.
 O yüzden beni aradılar.
 Yok, ben sadece  Ah, sikim!
 Az kalsın sikimi yakıyordum ya.
 Yok, ben neden seni aradığını anlamadım.
 Neden Kirkpatrick gelip kendi işini kendi hâlletmiyor mesela?
 Kancık, Kirkpatrick mahkemede görevli, temiz kalması lazım.
 Söyledim ya amına koyayım!
 Onların tarafından gelen bütün   suçlamalar bizim avukattan gelemez.
 Peki bu suçlamalar ?
 Kanıtlara mı ulaşacağız?
 Teena'nın suçlamaları amına koyayım, evet!
 Amını sattığına dair kanıtları var.
 Amcık sert seviyor, yeminli ifadeler falan.
 - İyiymiş o zaman.
 - Hem de ne biçim iyi lan, evet.
 İşte orada.
 Salak herif.
 Ee şimdi ne olacak?
 Dışarı çıkacak mı?
 Hayır, şimdi sen çıkacaksın.
 - Ben mi çıkacağım?
 - Git al malzemeleri.
 Bu yağmurda dışarı çıkmamı mı istiyorsun?
 Evet, kardeşim!
 Tanrı aşkına, küçük kardeşim!
 Nereden aldın onu?
 Bir adam tanıyorum  - Bir adam tanıyorsun?
 - Evet.
 Aferin sana, John Wayne.
 Çık dışarı!
 Tamam ya!
 Siktir!
 Ne yaptım da bana hep böyle davranıyorsun ya?
 Sana bir bok anlattığımda beni hiç dinlemiyorsun!
 Neden bağırıyorsun ki bana?
 İçinde yok ki.
 - Ne?
 - Adam içeride değil!
 Baksana!
 Bir zarf var.
 Zarfı alıyorum.
 - Diyor ki  Bence bu  - Ne?
 Diyor ki: "Ficks, gizli  " Hayır, hayır, hayır!
 Kimsin sen?
 Seni orospu çocuğu!
 Bunu hâlledecektik!
 Memur 567 konuşuyor.
 Ortak!
 Anahtarlar kontakta.
 New York Eyalet plakası, India, yedi-iki, Romeo, Oscar, Roger.
 Tamam.
 Anlaşıldı, tamam.
 Bir kasa bira var.
 Üç tane kalmış.
 Doğa yürüyüşü haritası mı?
 Kanada kısmı kayıp.
 Arazimden defolun!
 Burası özel bir mülktür, izinsiz giriyorsunuz!
 Defolun!
 Kanada'da hiç akrabanız var mı?
 Arkadaşlarınız?
 Gidebilecekleri bir yer?
 Onlar benim çocuklarım, böyle bir şey yapmamışlardır.
 Başlarına bir şey gelmiştir!
 Evimizi kaybettik.
 Olan bu işte.
 Hayır, kaçmamışlardır!
 Söylüyorum size.
 Öyle bir şey yapmaz onlar!
 Walt buraya gel!
 Bayan Fick, haber aldınız mı onlardan?
 Ben onların annesiyim.
 Bana haber verirlerdi.
 Bir şey söylerlerdi bana.
 Oğullarınızdan haber gelecek mi sizce?
 Peki.
 Ne olduğunu bilmek ister misiniz?
 Ben söyleyeyim size!
 O kaltak Teena McGuire yaptı.
 Çocuklarımı kaçıran o!
 Defolun buradan!
 Gittiler!
 Kanun kaçağı onlar!
 İşte bu.
 Kanun kaçağı ya da mülteci.
 Anne!
 Anne!
 Fick'let gitmiş.
 Gitmişler.
 Kalbimi kırmaz.
 Peki ya geri dönerlerse?
 - Tatlım, dönmezler.
 - Dönebilirler.
 Beni dinle.
 Bizi bir daha asla incitemeyecekler.
 Söz veriyorum.
 Bethie!
 - Tamam.
 - Pekâlâ.
 Alışveriş merkezine gidiyorum.
 Alışveriş için bana katılmak isteyen var mı?
 Ben isterim!
 Yolda yemek alabilir miyiz?
 - Sen sürersen olur.
 - Sanırım sürebilirim.
 Sağ ol, anne.
 Hadi, büyükanne.
 Hadisene!
 Bethie'ciğini seviyor musun gerçekten?
 Aynı değiliz, ben daha kısayım.
 - Benziyoruz.
 - Şuna baksana!
 Çok sevimliler.
 Çok yazık, bana olmazlar.
 Ben bir numarasını sorayım.
 Afedersiniz  Beni dinle.
 Kayıkhaneden önce, annene tecavüz etmelerinden önce   ben gitmiştim.
 Mahkemede böyle söyleyeceksin.
 Sakın unutma.
 Numarası varmış.
 Bethie!
 Ne oldu tatlım?
 Hayatım?
 Söylesene.
 Bethie?
 Bethie!
 Bethie!
 Ne yaptınız bakalım?
 Bethie?
 Ne oldu?
 - Bilmiyorum ki.
 - Ben gidip bakayım.
 Teşekkür ederim.
 Bethie!
 Alo?
 Fritz Haaber?
 Kimsiniz?
 Sensin.
 Beni hatırlar mısın, bilmem.
 Lou Ellen Drought?
 Lisede birkaç sınıf altındaydım.
 Lou Ellen?
 Evet.
 Evet.
 Lou Ellen.
 Tekrar hoş geldin.
 Başının biraz belada olduğunu duydum, belki yardımcı olabilirim, dedim.
 Teena McGuire hakkında birkaç bir şey biliyorum.
 Jürinin bilmesi gereken şeyler.
 Belki bana anlatabilirsin.
 Kızımla Blackburn Motel'de kalıyoruz.
 Evet, o pis yeri iyi bilirim.
 Kızımla tanışmaya gelsene.
 Konuşuruz hem.
 Saat 11'de.
 24 numaralı oda.
 Tamam.
 Kızınla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
 Lou Ellen?
 Lou Ellen?
 Otur.
 Yaz.
 Ne yazayım?
 Tanrım, beni affet.
 Doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım.
 Bunu neden yazayım ki?
 Devam et.
 Bitir.
 Mutlu musun?
 Elini silahın üzerine koy.
 Hayır.
 Elini silahın üzerine koy.
 Dün gece kim kendini patlatmış, bil bakalım?
 Rocky Point.
 Fritz Haaber.
 Çiçek gönderdik.
 Anne?
 Anne!
 - Dışarıda.
 Lazım mı?
 - Evet, biraz daha kutuya ihtiyacımız var.
 Dolabına biraz sakladığımızı sanıyordum.
 Dün gece sonuncuları kullandık.
 - Üzgünüm.
 - Yok, senin hatan değil.
 Hazır mısın?
 Evet, hazırım.
 Emin misin?
 - Değişikliğe hazırım.
 - Ben de.
 Nereye gidiyorsun?
 Annie'ye veda edecektim.
 Ayrıca bir uğramam gereken yer daha var.
 Benimle gelmek ister misin?
 Kötü adam olduğumu mu düşünüyorsun?
 Çünkü savunduğum adamlar  Pislik.
 Biliyor musun, John?
 Bu ülkede Anayasa dediğimiz belgeye dayalı haklarımız var.
 Ve bu anayasal hak, bütün vatandaşlara hizmet vermemi   teminat altına alıyor.
 Suçlu bile olsalar.
 Bu anayasa olmayan şey ise   yasa dışı kanun infazcısı polisin adaleti.
 Acımasız katiller için dahi.
 Belki başardılar.
 Belki de başaramadılar.
 Sanırım bunu hiç bilemeyeceğiz.
 Kim bilir?
 Belki de bir gün benim hizmetime ihtiyaç duyarsın.
 Umarım, sen benimkine hiç ihtiyaç duymazsın.
 Selam.
 Daha önce de söylemiştim   gerçek hayatta pek kahraman tanımıyorum.
 Kahraman olan senin kızın.
 Pardon.
 Sizi biraz yalnız bırakayım.
 İyi misin?
 Daha güçlü görünüyor.
 İyi.
 İyi değil aslında ama iyileşecek.
 Ona iyi bakıyorsun.
 Karakola gelmek ister misin?
 - Hayır.
 - Kapıya gel.
 Biz gidiyoruz.
 Yarın.
 Kaliforniya'ya.
 Hoşça kal demeye geldim.
 Biz sana hoşça kal demeye geldik.
 Ve de teşekkür etmeye.
 O gün   onu eve getirdin.
 Bethie  Ben sadece ona bir şans tanıdım.
 Çok kötüydü.
 Çok kötü şeyler gördüm.
 Asla unutmayacağımı sandığım şeyler.
 Unutuyoruz.
 Hepsini değil ama hayatına devam edebilecek kadarını.
 Buradan gidiyorsunuz ha?
 İşte bu akıllıca olur.
 Kaliforniya'da daha fazla güneş ışığı var.
 Seni seviyorum.
 Biliyor musun?
 Benim hiç kızım olmadı.
 Hiç evlenmedin ki, değil mi?
 Sana bir şey söyleyeceğim.
 Eğer bir kızım olsaydı   tıpkı senin gibi olmasını isterdim.
 Her gün.
 John!
 Gitmemiz gerek!
 Peki o zaman.
 Güle güle.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar