Print Friendly and PDF

Translate

The Eleventh Victim (2012)

|

 


89 dk

Yönetmen:

Mike Rohl

Senaryo:

Nancy Grace, John Fasano

Ülke:

ABD 

Tür:

Gerilim

Vizyon Tarihi:

01 Kasım 2012 (ABD)

Dil:

İngilizce

Müzik:

Michael Richard Plowman

 

Nam-ı Diğer:

Nancy Grace's The Eleventh Victim

 

Oyuncular

    Jennie  Garth

    Colin  Cunningham

    Tyron  Leitso

    David   Lewis

    Ron   Artest

Özet

New York Times yazarı Nancy Grace’in en çok satan romanın uyarlanan bu Lifetime filminde Atlanta Savcısı Hailey Dean , Gerekli adaleti sağlamak için suçluların peşine düşer. Ancak Savcı ve arkadaşlarının gidecekleri bir operasyon hayatlarını alt üst edecektir

Altyazı

"Ophelia'nın Ölümü" 1852 yılında   Sör John Everett Millais tarafından resmedilmiştir.

 Sen iyi misin?

 Resimde, Shakespeare'in Hamlet oyununda yer alan   Ophelia karakteri, boğulmadan önce,   su üstünde süzülüp şarkı söylerken tasvir edilmiş.

 Hayır, lütfen  Resimde, Millais önce arka planı çizmiş,   sonra Ophelia'yı yerleştirmiş.

 Bu modelin kim olduğu bilen var mı?

 Leola?

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Elizabeth Siddal.

 Pre-Raphaelite Kardeşliği için modellik yapıyordu.

 Dante Gabriel Rossetti'nin pek çok ilk dönem eserinde   yer alan kadın odur.

 Tebrikler, Leola.

 Hadi, giy şunu.

 Giy şunu.

 Hadi!

 Hadi, hadi.

 - Tamam.

 Tamam.

 Gelecek hafta, Georgia O'Keefe'i ve onun New Meksiko'daki eserini   inceleyeceğiz.

 Dünya Sanatı kitabının sekizinci konusu.

 Lütfen, sadece internetten çalışmayın.

 Sen harika olacaksın.

 Hayır.

 Hayır.

 Neredeyse bitti.

 Sakin ol.

 Ellerini görebileceğim bir yere koyun!

 Çabuk olun!

 Ellerinizi havaya kaldırın!

 Hadi, hadi, hadi!

 Ölü var!

 Ölü var!

 Kımıldamayın!

 Ellerinizi havaya kaldırın!

 Hemen yere yat.

 Yedi kadın.

 Ailelerinin eve dönmelerini beklediği yedi masum ve   genç kadın, maalesef dönemediler.

 Çünkü yolları Cruise ile kesişti.

 Cruise kendini bir sanatçı olarak görüyordu ve   daha önce altı kez yaptığı gibi,   Clint Burrell Cruise kendi imzasının,   son kurbanı olan,   25 yaşındaki Leola Sheldon'ın üzerine de attı.

 Ama kendi sanatını yaratacak yeteneği olmadığı için   bu kadınları pek çok üstün yetenekli kadın ve erkeklerin   işlerini yeniden yorumlamak için kullandı.

 Goya, Moore,   Fuseli ve Leola olayında da   Millais'in "Ophelia'nın Ölümü" eseri.

 Karar artık sizin.

 Bu kadınların sahip olduğu tek ses sizsiniz.

 Lütfen, lütfen, bu adamı cezalandırın.

 Bu gerçekliği göz ardı etmeyin.

 Ona kurbanlarına gösterdiği kadar merhamet gösterin   affetmeyin.

 Teşekkürler.

 Pekâlâ, bu güzel bir hikâye, ama DNA kanıtları zinciri hakkında   bazı haklı şüphelere sahibim.

 Biliyorsun, yedi olayda da tutarlılık yok.

 Pekâlâ, suyu güzel bulandırdın ama   ben jüriye inanıyorum.

 Sanırım, muhteşem Hailey Dean'e ilk mağlubiyeti tattıracak kişi   ben olabilirim.

 Bu çok komik olurdu.

 Çünkü o en çok sana karşı kazandı.

 Ayağa kalkmalısın.

 Jüri üyeler, olarak sanık,   Clint Burrell Cruise'un, yedi cinayetin   hepsinden suçlu bulduk.

 Merak etme.

 Hemen temyiz işlemlerine başlayacağım.

 Bundan eminim.

 Çok iyiydin.

 Seninle yeninde buluşmak için sabırsızlanıyorum.

 Bir daha görüşmeyeceğiz.

 Beni cehenneme mi gönderdiğini sanıyorsun?

 Bence oraya gitmeyi senden çok hak eden biri yok.

 Finch!

 Önce seni oraya göndermeme ne dersin?

 Hayır!

 Hayır!

 Kadehler!

 Kadehler!

 Yerlerinize geçin, millet.

 Pekâlâ.

 Beni güçlü ve ayakta tutan bir adama veda etmek benim için   gerçekten çok zor.

 Bu adam hayatımı defalarca kez kurtardı.

 Garlan Fincher, Atlanta'nın vahşi ortamını bırakıp   Afganistan'ın daha ılıman ikliminde   yaşamaya karar verdi.

 Bu yaşında mı?

 Yeteneklerimi kaybetmedim.

 Senin yetenekli olduğunu biliyoruz.

 Meslektaşımız ve arkadaşımız Finch'e.

 Seni çok özleyeceğiz.

 - Şerefe.

 - Şerefe.

 - Şerefe.

 - Şerefe.

 Sizi özleyeceğim.

 Sizinle çalışmak rüya gibiydi.

 Davanın üzerinden aylar geçti.

 - Ve o hâlâ aklımda.

 Bunu artık yapamıyorum, Finch.

 Savcılık ofisinde ayrılıyorum.

 Çatlak bir pislik yüzünden işini bırakamazsın.

 Bu çatlak pislikler hiç bitmiyor.

 İnsanlara ölmeden önce yardım etmek istiyorum.

 - Terapiye mi başlayacaksın?

 - Evet.

 Manhattan'da bir ofis tuttum.

 New York!

 Benim hep yanımda olduğun için teşekkürler, Finch.

 Her zaman da olacağım.

 Olmalısın.

 New York Şehri İki Yıl Sonra - Doktor.

 - Doktor.

 - İyi günler dilerim.

 - Sana da iyi günler.

 Dana.

 Gelmişsin.

 - Şaşırmış görünüyorsun.

 Her zaman geç kalmıyorum.

 - Evet, kalıyorsun.

 - Tamam, kalıyorum.

 Ama dün gece, yemeğe gittim ve yemek harikaydı.

 Hele kahvaltı daha da iyiydi.

 Güzel.

 Walter mı?

 Walter tarih oldu.

 Şimdi ki Justin.

 - Peki o kim?

 - Goldman'dan bir broker.

 Onunla manhattanmatch.

 com'da tanıştım.

 Gene mi çöpçatanlık sitesi, anladım.

 Bu sitede Yahudi hayat arkadaşı arayanlar buluşuyor.

 Ve sen de Yahudi bir hayat arkadaşı mı arıyorsun?

 Bu haftalık, evet.

 O benim bardağım.

 Ben de senin için hazırlıyordum.

 Al bakalım.

 İlk hastanın adı Celia Polaski.

 Teşekkürler.

 Ne anlamı var?

 Neyin?

 Denemenin!

 Eğer Campbell Galeri bile sizin işinizi göstermeyi kabul ettiyse   başka galerilerde sizin işinize yer verebilirler.

 Clayton, Purchase'tan mezun olduğumdan beri   benim destekçimdi.

 Benim sanatıma gerçekten inanan tek kişi oydu.

 O sizin kahramanındı.

 Evet, ama eserlerimi göstermeden önce,   maalesef Clayton hayatını kaybetti.

 Bu gösteriyi kendi başınıza da yapabilirsiniz.

 - Nasıl?

 - Tek ihtiyacın bir yer, değil mi?

 Houston'da bir arkadaşımın büyük bir mobilya mağazası var.

 Eserlerinizi onun yerinde sergileyebilirsiniz.

 Sizin çalışmalarınızı incelemek isteyeceğine eminim.

 Biliyor musun, buradaki işimiz bittikten sonra,   ona mesaj atacağım.

 Ya çalışmalarımı ne olacak?

 Ya beğenirse?

 Sanatınızdan vazgeçemezsiniz.

 Bu senin en iyi yaptığın şey.

 Siz hukuktan vazgeçtiniz ve hukuk da sizin yaptığınız   en iyi şeydi.

 Hukuk benim için geçici bir maceraydı.

 Benim en çok sevdiğim şey bu.

 En iyi yaptığım şey de bu.

 Öyle, değil mi?

 Sayılır.

 Teşekkürler.

 Selam, Finch!

 Selam, Savcım!

 Biliyorsun sana böyle demek hâlâ hoşuma gidiyor.

 Bugün bana bahsedemeyeceğin, ne tip bir şeyin   üzerinde çalışıyorsun?

 - Aynı şeyler işte.

 Dünyayı demokrasi adına güvende tutuyorum.

 Sen iyi misin?

 Evet, sadece  Gene aynı rüyayı gördüm.

 Uyandığımda, nefes alamadım.

 Onun ellerini sanki boynumda hissedebiliyordum, biliyor musun?

 İki yıl oldu.

 Bu durumdan artık kurtulacağımı düşünüyordum.

 Terapistin bir terapiste ihtiyacı var.

 Bu doğru.

 Dinle Hail.

 Cruise gelecek ay idam edildiğinde,   senin de rüyaların bitecek.

 En azından artık onun yüzünü görmeyeceğim.

 Affedersiniz, Yargıç Carter mı?

 Bay Leonard.

 Bana ne getirdin, Matthew?

 Yeniden yargılanma talebi.

 Öğle yemeği yiyorum, evlat.

 Biliyorum, efendim, bunun için çok üzgünüm ama   burada müvekkilimin hayatı söz konusu.

 Pekâlâ, otur hadi.

 Bir bakalım.

 Teşekkürler.

 Bir şey almayacağım.

 Cruise.

 Cruise!

 Ne oldu?

 Bir ziyaretçin var.

 Meşgulüm.

 Pekâlâ.

 Bu yeterli mi?

 Kendi başvurum hakkında fikrimi mi soruyorsunuz?

 Sana bu adamın masum olup olmadığını soruyorum.

 Yani, biliyorsunuz, buna cevap veremem.

 36'yı açın.

 Gidelim.

 - DNA kanıtlarındaki tutarsızlığı   gösteren bir kanıt olduğuna inanıyorum.

 Aynı Atlanta P.D. memurları tarafından bakılan diğer üç   davada delil tutarsızlığı yüzünden daha sonra düşürüldü.

 Pekâlâ, Matthew.

 Buna bakmam için bana zaman ver.

 Günün ilerleyen saatlerinde bir karar vereceğim.

 Teşekkürler, Sayın Yargıç.

 Ona, günün ilerleyen saatlerinde görüşebileceğimizi söyle.

 En azından 90 dakika sürecek.

 Tamam, Jenny.

 Cruise, nasıl gidiyor?

 Üç hafta sonra bana iğneyi saplayacaklar.

 Nasıl olmamı bekliyorsun?

 Sana kimse söylemedi mi?

 Tamam, dinle  Hayır, dostum, sen dinle.

 Sen dinle.

 Bana söylediğin her şeyi yaptım.

 Bekledim.

 Dava boyunca bekledim.

 O kokuşmuş hücrede hâlâ bekliyorum.

 Neden?

 Çünkü sen bana her şeyin yolunda gideceğini söyledim.

 - Temyizde  - Artık temyizden   bahsetmek istemiyorum.

 Seni iki senedir dinliyorum   ve bu sürede eline ne geçti?

 Sen güzel bir limuzin alırken bana, potasyum kloridi basacaklar.

 Bu yüzden sakın benimle konuşma.

 - Seni idam etmiyorlar.

 - Ne?

 - Evet.

 Cruise, eğer şurayı imzalarsan, bizde işlemlerine   elimizden geldiğince çabuk başlarız.

 Seni serbest bırakıyorlar.

 Artık özgür birisin.

 Millet nerede?

 Kim?

 Kameralar, muhabirler, protestocular, ne biliyim.

 Bugün dışarı çıktığını kimse bilmiyor.

 Mahkeme buna karşı çıkmadı mı?

 Bu senin güvenliğin için.

 Basına birkaç gün haber vermeyeceğiz.

 Sen kendine kalacak bir yer bul, ben de yeni bir duruşma   tarihi ayarlayacağım.

 Sen öldüğünü görmek isteyen çok kişi var, Cruise.

 Akrabalar, arkadaşlar.

 - Bana teşekkür etmeliler.

 - Söylediklerine dikkat et.

 Tamam, unutma, sen aksi kanıtlanana kadar masumsun.

 Tamam mı?

 Gerçekten başardın.

 Beni çıkardın.

 Evet.

 Sana borcum var.

 Çok haklısın.

 Ama onun daha çok var.

 Bekle, bekle, ne yapmayı düşünüyorsun?

 Sen hiç merak etme.

 Sen yeni bir duruşma tarihi ayarla.

 Dinle, eyaleti terk edemezsin.

 Dur bir dakika  Cruise.

 Tamam.

 Tamam.

 Tamam!

 Karşına ikinci bir fırsatı çıktı, tamam mı?

 Gerçek bir ikinci fırsat.

 Duydun mu?

 Bunu mahvetme.

 Mahvetmeyeceğim.

 Burada, Florence'da durup, kısa bir mola vereceğiz.

 Lütfen biletlerinizi üzerinizde taşıyın, dostlar.

 Selam  Ateş ister misiniz?

 - Tabii.

 Nereye gidiyorsunuz, Raleigh'ye mi?

 Hayır, Ohio'ya, kardeşim yanına.

 Siz?

 - New York City'ye.

 - Aile mi?

 - Hayır.

 Hayır, ailem yok.

 Ben bir sanatçıyım.

 Orada ufak bir işin var.

 Ben de keşke Columbus yerine New York'a gitseydim.

 Tanrım, bu gerçekten çok iyi olurdu, gerçekten.

 Sizin gibi güzel bir kadın, New York'a çok yakışırdı.

 Belki 10 yıl önce.

 Çocuklarım olmadan önce.

 Hayır.

 Şaka mı yapıyorsunuz?

 Şaka yapıyorsunuz, değil mi?

 Bence siz, siz çok güzelsiniz.

 Beni yanlış anlamayın ama   boynunuzun ve omzunuzun   zarif hatları muhteşem.

 Bu inanılmaz.

 Siz gerçekten.

 Siz yani   biliyor musunuz siz gerçekten   Botticelli'nin Venüs'üne benziyorsunuz.

 Botticelli'yi biliyor musunuz?

 - Hayır.

 Tanrım, o müthiş biridir.

 Söylediğiniz şeyler kulağa hoş geliyor.

 Devam edin.

 Devam edin.

 Benim sanatımı öldürebileceğini mi düşündün, sürtük?

 Bunu yapabileceğini mi sandın?

 Benim eserim!

 Benim sanatım ölümsüzdür, anladın mı?

 Anlamıyor musun?

 Anlamıyor musun?

 Neden anlamıyorsun  Ne?

 Devam edin, dedim.

 Evet.

 Siz iyi misiniz?

 Teşekkürler.

 Gene aynı şey oldu.

 Görüşmenin iyi geçtiğini düşüyordum ama yine kafamda   kız kardeşimin sesini duymaya başladım.”

Her zaman yaptığını gibi bunu da beceremeyeceksin.”

 Ve beceremedim.

 Ve Tammy, karşımda böbürleniyordu.

 Ne?

 Tammy'den özür dilemeni istiyorum.

 Ne?

 Ben ona hiçbir şey yapmadım.

 O benim çocukluğumu mahvetti.

 Ben neden ondan özür dilemek zorundayım?

 Senin çocukluğunu mahveden kişi o olabilir, ama bu   eski anılarının şu an hayatın üzerinde bu kadar   kontrol sahibi olmalarına müsaade eden kişi sensin.

 Yani ikiniz arasında bir takoz oluşturmuşsun.

 Çocukluk yılları artık geride kaldı.

 Geçmişinin, geleceğin üzerinde bu kadar güç sahibi   olmasına izin veremezsin.

 Deneyeceğim.

 Tek yapacağın şey bu.

 Sonuçtan beni haberdar et.

 Harika.

 Bugün bir görüşmen daha var.

 Ne?

 Hayır, bugün başka bir randevu yok.

 1.85, 83 kilo, kahverengi saç, mavi gözler  - Doktor.

 - Doktor.

 - Terlemeye hazır mısın?

 - Evet.

 Sonra küçük Lexi Reic "Biliyorum, bu yüzden yapıyorum!

" dedi   ve tellerindeki elastik batları fırlattı ve odanın,   öbür ucunda oturan kardeşi   Max'i başının yanından vurdu.

 Terapiye ihtiyacı olacak.

 Bence, terapiye gitmeye aday kişiler   ilk travmalarını dişçi koltuğunda yaşıyorlar.

 Evet, bazen hastalarımı konuşturmaya çalıştırmak,   diş çekmeye benziyor.

 Dikkatli ol, sendikama şikâyet ederim.

 En azından hastalarıma yatıştırıcı vermeme gerek yok.

 Yani, çoğunlukla.

 - Evet.

 - Bekle.

 Acil hasta mı?

 Hayır, Dana arıyor.

 Halimi soracaktır.

 Sosyal yaşantım konusunda bazı endişeleri var.

 Bekle.

 Ayakkabının bağı çözülmüş.

 Lanet olsun.

 Finch!

 Seni oraya önden göndermeme ne dersin?

 Sorun nedir?

 Bir şey yok.

 Sadece başım gerçekten çok ağrıyor.

 Bu geceyi bitirelim mi?

 - Evet.

 Tabii.

 - Tamam.

 Tammy?

 Seni uyandırmadım, değil mi?

 Hayır, başım belada değil.

 Ben  Paraya ihtiyacım yok.

 Dinle.

 Sana söylemek istediğim bir şey var.

 Üzgünüm.

 Ne için mi?

 Her şey için.

 Hayatımda ters giden her şeyden seni sorumlu gördüğüm için.

 Hayır, sarhoş değilim.

 Çok ciddiyim.

 Seni seviyorum   ve sadece yeniden kardeş olmamızı istiyorum, hepsi bu.

 Cumartesi günü annemde buluşalım, tamam mı?

 Evet, bu sefer orada olacağım.

 Terapi Merkezine ulaştınız.

 Ofisimiz kapalı.

 Lütfen mesaj bırakınız.

 Doktor Dean?

 Hailey?

 Dediğini yaptım.

 Ve bunu yaptığıma inanamıyorum.

 Günaydın!

 Koşun nasıl geçti?

 Güzeldi.

 Dün gece bana mesaj attın.

 Bir sorun mu çıktı?

 Justin ile Finnegan'taydım ve oradan kaçmam gerekiyordu.

 İyi gitmiyor muydu?

 Gece boyu tek konuştuğu şey, aksiyon figürleri koleksiyonuydu.

 Sıradaki gelsin!

 - İyi yapmışsın.

 Bir saniye.

 Dün gece buradan en son çıkan sendin, değil mi?

 Her tarafı kilitlemiştim.

 Aman Tanrım.

 Tamam, hiçbir şeye dokunma.

 - Neler oluyor?

 - Ofisimize hırsız girmiş.

 Kapıyı çıkarken kilitledim, yemin ederim.

 Tamam.

 Hemen polisi ara.

 Sen iyi olacak mısın?

 Evet, sorun yok.

 Sen işine dön.

 Seni bekleyen hastaların olduğunu biliyorum.

 Dinle, dün gece ile ilgili.

 Eğer seni kıraca bir şey   söylediysem, üzgünüm.

 Hayır, harikaydın.

 Sadece, başım ağrılarım   böyle havalarda iyice artmaya başlıyor.

 Pekâlâ.

 Eğer bana ihtiyaç duyarsan nerede olduğumu biliyorsun.

 Koridorun sonunda çocuklara işkence ediyorsun.

 Doğru.

 Sadece çığlıkları takip et.

 - Tamam.

 - Teşekkürler.

 - Patron?

 - Evet?

 Bu beyler, seni görmeye gelmişler.

 İki dedektif.

 Önemli biriymiş.

 Affedersiniz, daha önce tanıştık mı?

 Hayır.

 Dedektiflerin yanında uzaktan onların neye   benzedikleri anlayacak kadar çok çalıştım.

 Gerçekten mi?

 Bu kadar göze battığımızı bilmiyordum.

 İstemeden batıyorsunuz.

 Tamam, 08.

45 sularında ofise geldiğimde,   ortalık dağılmış haldeydi.

 Ön kapı açıktı, kilitli değildi.

 Üzgünüm, affedersiniz.

 Biz, biz bu yüzden gelmedik.

 O zaman neden geldiniz?

 Bir saniye yalnız konuşabilir miyiz, lütfen?

 Ben masamda olacağım.

 Hiçbir şeye dokunmayacağım.

 Tamam.

 Ne istiyorsunuz, dedektif  Kolker.

 Ethan Kolker.

 Mid-Town Bölgesi'nden.

 Bayan Dean, bu sabah Doğu Yakası Parkı'nda   bir kadının cansız bedeni bulundu.

 Bunu söylemek beni çok üzüyor, ama kurban sizin hastanız   Melissa Everett'ti.

 - Ne?

 Nasıl?

 - Bunu, gerçekten duymak isti  - Evet, bilmek istiyorum.

 Nasıl?

 Onu boğmuşlar.

 Melissa'yı kim öldürmek ister ki?

 Biz de sizin bir fikriniz olabileceğini düşünüyorduk.

 Ajandasına en son sizinle olan,   randevusunu not düşmüş.

 O günden sonra onu gördünüz mü?

 Hayır.

 Cep telefonundan en son aradığı numarada sizin ofisinize ait.

 İzin verir misiniz?

 Bir yeni mesajınız var.

 Doktor Dean?

 Hailey.

 Söylediğiniz şeyi yaptım ve  Bunu yaptığıma inanamıyorum.

 Neden bahsettiği hakkında bir fikriniz var mı?

 Ondan yapmasını istediğiniz şey neydi?

 Bunları öğrenebilir miyim?

 Terapisi ile ilgili bir istekti.

 Biliyorsunuz, mahkeme kararı olmadan size bu konuda   bilgi veremem.

 - Evet, biliyorum.

 Doktor hasta mahremiyeti.

 Beni formalitelerle uğraştırmazsınız diye düşünmüştüm.

 Ama pekâlâ, sadece detayları söyleyin.

 Buradan saat kaçta ayrıldığını biliyor musunuz?

 Hayır,  Bu bilgiler randevu ajandamda yazıyor.

 Ama ajandam kayıp.

 Hasta dosyalarım var ve   onlardan da bazıları kayıp.

 Bayan Everett'inki de mi?

 - Evet.

 - Yani, ofise giren kişinin   o dosyayı çalmak istemesi olasılığı var.

 Elinizde belgelerin kopyası var mı?

 Evde, kendime ait notlarım var.

 O notları araştırıp,   sizin işinize yarayacak bir şeyler bulmaya çalışırım.

 Tamam.

 Pekâlâ.

 Teşekkürler.

 Buyurun.

 Ofis e-postam, orada, yani,   eğer bir şey bulursanız, haber verin.

 Teşekkürler.

 Tanrım.

 Melissa.

 Bunu nasıl bir insan yapabilir?

 Ve neden o?

 Keşke bilsem.

 Nedir bu?

 Dosyaları kaybolan hastalarımın isimleri ve adresleri.

 Peki ya diğer dosyalar?

 Onları izni olmadan,   size bu kadar bilgi verdiğim için şanslısınız.

 Peki neden verdiniz?

 Çünkü onların güvenliğinden endişe duyuyorum.

 Bu konuda ne yapacaksınız?

 Ne yapmamı istersiniz?

 Benim ofisime ve onların evine koruma yollamanızı istiyorum.

 Tamam, bunu yapmaya çalışacağım.

 Güzel.

 Acaba, kişisel dosyalarınıza bakma fırsatınız oldu mu?

 Bayan Everett'i kimin öldürmüş olabileceğinize dair   kafanızda bir fikir oluştu mu?

 - Evet, notlarımı gözden geçirdim.

 Biriyle anlaşmazlık yaşadığını ya da birine   kin duyduğunu söylememiş.

 Yani, kız kardeşi dışında.

 Yani kız kardeşi ile kavgalılar mıymış?

 Hayır, sadece çocukluktan kalma birkaç sorun ile mücadele ediyordu.

 Peki ya siz beyler?

 Elinize bir ipucu geçti mi?

 Biz,   bilirsiniz, bir teori üzerine, bir teori üzerine çalışıyoruz.

 Benden şüpheleniyorsunuz, değil mi?

 Affedersiniz?

 Neden bahsediyorsunuz?

 Neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsunuz.

 Melissa'yı öldürdüğümü düşünüyorsunuz.

 Böyle düşünmemi gerektirecek bir şey var mı?

 Neden bunu yapayım ki?

 Bilmiyorum.

 Ben bir psikolog değilim.

 Pek iyi bir dedektif de sayılmazsınız.

 Böyle söylemenize gerek yok.

 Beni bir hastamı, bir arkadaşımı öldürmekle suçladınız.

 Ben böyle bir şey yapmadım.

 Ben sadece işimi yapıyorum.

 Hepsi bu.

 Eğer bütün ipuçlarını incelemezsem işimi yapmış olmam.

 Bunu siz de gayet iyi biliyor olmalısınız.

 Bakın, eğer, unutmuş olabileceğiniz   herhangi bir şey aklınıza gelirse  Tamam, sizi ararım.

 Soruşturmadan ben de haberdar olmak isterim, dedektif.

 - Tabii ki.

 Sizi arayacağım.

 - Güzel.

 Selam.

 Selam.

 Konuşmamız lazım.

 Hailey, polis buradaydı.

 Sana ne söylediler?

 Senin hastalarından birinin öldürüldüğünü ve bunun   ofisinde yaşanan hırsızlıkla bağlantısı olabileceğini ve   benimki de dahil bazı dosyaların çalındığını söylediler.

 Hastamın adı Melissa'ydı.

 Onlara, birkaç gün önce sanırım senin ofisine girerken,   onun ofisten çıkarken gördüğümü söyledim.

 Ölmeden önceki gün  Öldürülen kişi ben olabilirdim diye düşünerek   kötü bir şey mi yapıyorum?

 Eğer biri senin hastalarının peşine düştüyse, şu an   elinde benimde dosyam var.

 Celia bu senin başına bir şey geleceği anlamına gelmiyor.

 Ama gelebilir.

 Şehri terk edecek kadar param yok.

 Ne yapmam gerekiyor?

 Beni dinle, hayatını korku içinde yaşayamazsın, tamam mı?

 Böyle şeyler kolayca olmaz.

 Olur.

 Her zaman oluyorlar, Hailey.

 Bayan Dean?

 Çok üzgünüm, ama bir vurulma olayı yaşandı.

 Tamam, işlerini getir, onları gelecek hafta sergileyeceğiz.

 Tamam.

 Teşekkürler.

 Tamam.

 Tamam.

 Tamam.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Hayır, hayır, hayır, hayır.

 Hayır, hayır, hayır, hayır.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Sakin ol.

 Hayır, hayır, hayır, hayır.

 Seni bugün ofiste hiç görmedim.

 Evet, randevularımı iptal ettim.

 Dosyaları çalınan,   hastalarımın evlerine gittim.

 Nasıl geçti peki?

 Erkek hastalarımın hepsi, başka bir terapiste gideceklerini söylediler.

 Ama kadınlar benimle devam edecekler.

 Bu harika.

 Hailey, senin moralin nasıl?

 Adam, biliyorsun, seninle ilk tanıştığımızda,   sana konuşmak istemediğim bazı konular olduğunu söylemiştim.

 Buna mecbur değilsin.

 İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda   olmadığını biliyorsun.

 - Hayır, buna mecburum.

 Ben  Üniversitedeyken nişanlandım.

 Adı Will Batten'dı.

 Ve düğünümüzden üç hafta önce   tüm dünyam değişti.

 Will öldürüldü.

 - Öldürüldü mü?

 - Onu vurdular.

 Evimizi soyan birkaç adam ile karşılaştı.

 Hailey, ben, ben çok üzgünüm.

 Ben de hukuka yöneldim ve savcı oldum.

 Peki neden bıraktın?

 Son davam.

 Clint Burrell Cruise.

 Katile dönüşen başarısız bir sanatçıydı.

 Karşılaştığım en kötü insandı.

 Yedi kadın öldürmüştü.

 Onları boğmuştu.

 Tanrım.

 Cruise hapse atıldığında, fark ettim ki   artık günlerimi suç mahallerine bakarak, gecelerimi ise   otopsi raporlarını okuyarak geçirmek istemiyordum.

 Bu yüzden buraya gelmeye ve her zaman yapmak istediğim   şeyi yapmaya karar verdim.

 Ve terapist oldum.

 Bilirsiniz, dün acıyı ve kederi arkamda bırakacağımı   düşünmüştüm, ama   şimdi, Melissa'nın öldürülmesi ile,   tüm o eski anılarım yeniden canlandı.

 Dedektif Kolker?

 - Üzgünüm.

 Affedersiniz.

 Sizinle biraz konuşabilir miyim?

 Yarın konuşsak olmaz mı?

 Hayır.

 Korkarım olmaz.

 Tamam, dedektif.

 Sorun nedir?

 Bir kişi daha öldü.

 Celia Poloski.

 Celia mı?

 Hayır  - Pekâlâ, bugün   işe gitmemişsiniz.

 Bana son sekiz saat nerede olduğunuzu söyler misiniz, lütfen?

 Ben  Sizinle görüştüm ve ben  Ofisin dışında birkaç hastamı görmeye gittim ve   Adam ile birlikte spor yaptım.

 - Mid-Town Sağlık Merkezi.

 Giriş yaptık, kontrol edebilirsiniz.

 Bayan Dean, Melissa Everett'in öldürüldüğü gece bana   nerede olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

 Siz neler söylüyorsunuz, bunu onun yaptığını mı düşünüyorsunuz?

 Be Melissa ve Celia'yı çok seviyordum.

 Sevdiğinize eminim  Korkarım, benimle geleceksiniz.

 Kevin?

 Dana!

 Seninle sonunda tanışmak ne büyük zevk.

 Evet.

 Senin, senin e-postan.

 - Evet.

 - Vay canına.

 İzninle.

 Sadece  Sadece  Profil resmini değiştirmen gerekiyor.

 - Öyle mi?

 - Evet, öyle.

 Bunu kesinlikle yapmalısın.

 O resim hakkın vermiyor.

 Sen inanılmaz güzelsin.

 Vay canına!

 Gerçekten,  Harikasın.

 Bana göre öyle harika değilim.

 Nedenmiş?

 İnsanlar kendi görünüşlerini neden takdir etmezler   anlamıyorum.

 Yani, bence eşsiz bir güzelliğin var.

 İnan bana, biliyorum.

 Benim, benim işim bu.

 Ben bir sanatçıyım.

 Ben gerçek güzellikten anlarım  Sen mükemmelsin.

 Teşekkürler.

 Bana teşekkür etme, annen ile babana et.

 Genlerin onlardan geliyor, değil mi?

 Affedersin.

 Selam.

 Onun içtiği şeyden alabilir miyim?

 Teşekkürler.

 Seni tanımak istiyorum, tamam mı?

 Sen yönetici asistanı mıydın?

 Terapist asistanı.

 - Vay canına.

 Bu çok güzel bir şey, belki de güzel bir şey değildir.

 Bana patronundan bahsetsene.

 O  - Şerefe.

 - Şerefe.

 Yakaladığımız 20 kişiden sadece biri duruşmaya çıkacak.

 Pek çoğu savcılık ofisi ile anlaşma yapacak.

 Suçlular ile anlaşma yapmak istemiyorum.

 Savcılık ofisinin işleyiş şeklini değiştireceğini mi   söylüyorsun?

 - Aynen öyle.

 Burası hep böyle mi kokuyor?

 Sen bir de burayı Ağustos'ta gör.

 Tabii o kadar kalabilirsen.

 - Burada olacağım.

 Biliyor musun, bence de olacaksın.

 Bayan Dean?

 Bu çok iyiydi.

 - Ne?

 - Beni burada üç saat bekletmeniz.

 Ben, meşguldüm.

 Sanırım benim kafamı karıştırmak istiyordunuz.

 Gerçekten mi?

 İşe yaradı mı?

 - Hayır.

 Tamam.

 Bakalım bu sizi biraz sarsacak mı?

 Bayan Dean?

 Celia Poloski, Melissa Everett.

 Şimdi, bu iki kadın da sizle buluştuktan kısa süre sonra   öldürüldüler.

 Bu iki kadın da size güvendi.

 Bu onları kolay kurbanlar yapıyor.

 Bu onları öldürdüğüm anlamına gelmiyor.

 İkisi de boğuldu.

 Ve bu,   bu iplik parçası yüzük parmaklarına sarılı halde bulundu.

 Daha önce hiç böyle bir şey gördünüz mü?

 O kanıttaki, delil zincirine dikkat etseniz iyi olur, dedektif.

 Hadi.

 İkimiz de bunun ne olduğunu biliyoruz.

 İki kadında aynı sizin şu ünlü davanızdaki gibi   öldürüldüler.

 Clint Cruise.

 Onun nerede olduğunu biliyor musunuz?

 Evet.

 Hâlâ Atlanta'da idam sehpasında bekliyor.

 Onu koyduğunuz yerde.

 Yani, peki sizin bu davanıza başka kim kafayı takmış olabilir.

 Bilmiyorum.

 Siz söyleyin.

 - Burada sorular ben soruyorum.

 - Pekâlâ, başlayın hadi.

 Şu ana kadar duyduğum tek şey birkaç dolaylı suçlama.

 Üzgünüm.

 Biraz hızlı mı gidiyorum?

 Tamam, pekâlâ.

 Bayan Poloski'yi ele alalım.

 Öldürüldüğü gün Bayan Poloski'yi işyerinde ziyaret ettiğinizi   kabul ediyor musunuz?

 - Evet.

 Pekâlâ, bu biraz garip değil mi, Bayan Dean?

 Çünkü, yani beni daha önce doktorum hiç işyerimde   ziyaret etmedi.

 Belki de sizin iyi olup olmadığınızı   düşünen bir doktorunuz olmamıştır.

 Bu bedenlerin nasıl yerleştirildiğini görüyor musunuz?

 Ünlü sanat eserleri.

 Bunların ne olduğun anlamak bir günümüzü aldı.

 Bunlar, Frederic Leighton'ın Flaming June'u ve   Gustave Courbet'in, Hamakta Uyumak tablosu.

 Bayan Poloski ile   tam olarak ne tip bir ilişkiniz vardı?

 Neyin peşindesiniz, dedektif?

 Bu durumdan bir cinsel gerilimi çıkarmaya mı çalışıyorsunuz?

 Bu kadınlar sizin için bu anlama mı geliyorlardı?

 Onlar cinsel oyuncakları mıydı?

 Pekâlâ, biliyor musunuz, siz bir moronsunuz.

 Benim hastalarımın peşinde olan bir katil varken burada beni   sorgulayarak neden zaman kaybediyorsunuz?

 Sakin olun, Bayan Dean.

 Lütfen.

 Tamam, biliyor musunuz, Dedektif Kolker?

 Burada olduğuma göre benim bir nedene sahip olduğumu   düşünüyorsunuz, söyleyin hadi.

 Psikiyatristler, sizin çıldırdığınızı ve davanız   esnasında saplantılı hale geldiğiniz Cruise'un   metodlarını aynen kullanarak hastalarınızı öldürmeye   başladığınızı düşünüyorlar.

 Zayıf.

 Duygusal sorunlar yaşadığınızı inkâr ediyor musunuz?

 O davadan beri reçeteli antidepresanlar kullanıyorsunuz.

 O zaman bu şehrin yarısını tutuklamalısınız.

 Bir de bedenlerin konumlandırılması ve parmak bağı var.

 Varsayımlar.

 Sicimler.

 Sanatçının kaleminden.

 Sadece sizin bileceğiniz bir şey.

 Atlanta gazetelerinden olayı takip eden herkesin   bilebileceği şeyler.

 Sicim bir Davie Wrap Kara Kalem'indendi.

 Bu kalemden sizde var mı?

 - Hayır.

 Sicim yüzük parmaklarına sarılmıştı, sanki,   sanki bir nişan yüzüğü gibi.

 Siz  Nişanlınız öldükten sonra bir süre   tedavi altına alındınız, değil mi?

 Onu öldürdüler.

 Bu normal değil mi?

 Bu saçmalık.

 Sadece, bir şey söylemek istiyorum.

 Savcı olduğumdan dönemde,   bu tip soruşturmalar yüzünden işimden nefret ederdim.

 Şuradaki dedektifiniz, bana haklarımı okumadan   beni restoranda sorguladı, yani bu yüzden ifadem   mahkemede geçersiz kılınacaktır.

 Siz beyler "zehirli ağacın meyvesi"   konseptinden haberdarsınız, değil mi?

 Evet.

 İllegal yollarla elde edilen tüm kanıtlar geçersizdir.

 Yani, eğer elinizde beni bu cinayetlere bağlayacak   yeterli deliller yoksa   size beni bırakmanızı öneriyorum.

 Hemen.

 - Daha değil.

 Bunu tanıdınız mı?

 Hailey, her zaman dinliği ara, sevgiler Will.”

 Size nişanlınız tarafından verilen bu kalem,   Celia Poloski'nin elinde bulundu.

 Bu sizin kaleminiz, değil mi, Bayan Dean?

 Evet.

 Bu kalemin öldüğü anda hangi yollarla kurbanın   eline geçtiğini açıklayabilir misiniz?

 Hayır, açıklayamam.

 İşte bu kadar.

 Hailey Dean.

 Sizi resmi olarak Melissa Everett ve   Celia Poloski cinayetleriyle suçluyoruz.

 Memurlar.

 Rikers yolunda belki şu aradığınız dinginliği bulabilirsiniz.

 Sessiz kalmak hakkına sahipsiniz.

 Eğer bu hakkı kullanmazsanız, söyleyeceğiniz her şey   mahkemede aleyhinize delil olarak kullanılabilecektir.

 Telefon hakkı.

 Avukatını mı arayacaksın?

 Ben bir avukatım.

 En azından, öyleydim.

 Hadi  - Ben Finch.

 Eğer beni tanıyorsunuz, nerede olduğumu ve şu an   beni aramamanız gerektiğini biliyorsunuz.

 Diğerleri bana mesaj bırakabilirler.

 Eğer sağ kalırsam sizi geri ararım.

 Finch, başım belada.

 Biri bana tuzak kuruyor.

 Geçmişimi bilen biri.

 Ve Cruise davasını bilen biri.

 Ofisimi, Dana'yı ara.

 O nerede olduğumu biliyorum.

 Çok iyisin.

 Orada olmalıydı.

 O burada.

 Tamam.

 Dedektif Kolker ile konuşmam gerekiyor.

 - Telefon hakkını kullandın.

 - Hayır, anlamıyorsun.

 Hayır, tek bildiğim şey şu işlemlerin yapıldı ve   artık hücrene dönmen gerekiyor.

 - Tamam.

 Beni dinle.

 Bu gerçekten önemli.

 Dedektife bir mesaj verir misin?

 Ona iletirim, gidelim.

 Merhaba?

 Merhaba!

 Hailey Dean için bir paket getirdim.

 Ama onun daire numarasını okuyamıyorum.

 - Bayan Dean 506 numarada.

 -506!

 Dinle, buraya bırakmamı ister misiniz?

 Ön tarafa?

 Sizi içeri alacağım, efendim.

 Teşekkürler.

 10'u açın.

 Hailey  Bayan Dean.

 - Bu Cruise.

 Bir şekilde dışarı çıkmış.

 Eğer Atlanta'yı ararsanız, öğrenirsiniz.

 Bayan Dean, Cruise dışarıda.

 Ne?

 Nasıl?

 Ne zaman?

 - Dört gün önce.

 Atlanta Savcılığı ölüm tehditleri nedeniyle onun çıkışını   basına bildirmemiş.

 Onu bu talep üzerine bırakmışlar.

 Şu anda onun nerede olduğuna dair tahliye memurundan   rapor bekliyoruz.

 Bu onu, bu cinayetlerin baş şüphelisi yapar değil mi?

 Evet, yapar.

 Ve New York yönetimi hataları nedeniyle sizden özür diliyorlar.

 Bana neden kapıya kadar eşlik etmiyorsunuz, dedektif.

 Durun bir dakika, bekleyin.

 Bir saniye.

 Bir şey daha var.

 Nedir?

 Sizin kaleminizin, suç mahallinde ne iş vardı?

 O kalemi yıllar önce Cruise davasında kaybettim.

 Kalemi o almış olmalı bir mesaj vermek için de   Celia'nın ele bırakmıştı.

 - Bir mesaj mı?

 - Sizin için değil, benim için.

 Benim peşimden geliyor.

 Sen iyi misin?

 Evet.

 Beni almaya geldiğin için teşekkürler.

 Yani, küçük Debbie Greene'in dişini delerken   ağlamasını dinlemekten iyidir.

 - Kahramanım.

 Kahramanlık ölmedi.

 Sanırım öyle.

 Seni eve götüreyim mi?

 Öncelikle eve uğramam gerekiyor, daha sonra da   ofise gitmem gerek.

 - Emin misin?

 Evet, yapacak işlerim var.

 Tamam.

 Üstü kalsın.

 Girebilir miyim?

 - Hayır, ben iyiyim.

 Tamam.

 Adam, sanırım benden bir süre uzak durmak   senin için iyi olacak.

 Niye?

 Dinle.

 Eğer biri benim hastalarımı hedef alıyorsa,   hayatımdaki kimse güvende değildir.

 Pekâlâ, polis bu konuda ne yapacak peki?

 Onlardan gözetleme yapmalarını istedim.

 Hailey senin için endişeleniyorum.

 Endişelenme.

 Bunu halledebilirim, tamam mı?

 Ben sadece  Sadece bu işe bulaşmanı istemiyorum.

 Ama bu işe bulaştım hanımefendi   ve polis seni korumaya başlayana kadar,   seni gözümün önünden ayırmayacağım.

 Teşekkürler.

 Ben birazdan gelirim, tamam mı?

 Kendine bir içki al.

 - Teşekkürler.

 Lanet olsun, Fincher, neredesin?

 Hailey Dean?

 New York'ta yaşamak nasıl?

 Cruise'u hapishaneden kim saldı?

 Ona temyizde yeni bir duruşma hakkı tanındı.

 - Bunu sen mi yaptın?

 - Ben işimi yapıyordum.

 O bir katil, Matt.

 Ama yargıç böyle düşünmedi.

 O beni duruşma esnasında öldürmek, istedi.

 Bana bu konuda niye bilgi verilmedi?

 Tanrım, Hailey, dinle, savcılık ofisinden birinin   seninle iletişim kurması gerekiyordu.

 En azından Matt, senin beni araman gerekiyordu.

 Haklısın.

 Üzgünüm.

 Dinle, nerede o şimdi?

 Bilmiyorum.

 Şartlı tahliye memuruna haber vermemiş.

 Burada onun metoduna uygun iki cinayet işlendi.

 Tanrım.

 Sence o mu yaptı?

 Sanırım, benimle hastalıklı bir oyun oynuyor.

 Tamam, peki ben ne yapabilirim?

 Polis bana bir koruma kararı çıkarmakta   ayak diriyor.

 - Tamam, sana yardımcı olacağım.

 Tamam.

 Mid-Town Bölgesi Dedektif Kolker.

 Kolker.

 Anlaşıldı.

 Onun hemen arıyorum.

 Teşekkürler.

 Tamam, sana gösterdiğim gibi.

 Başa nişan alma, sen lanet olası Annie Oakley değilsin.

 Göbek ile boyun arasına nişan ve o düşene kadar ateş et.

 Bunu neden yaptığımı bilmiyorum.

 Yanımda sen varsın.

 Seni bir savcısın.

 Senin canını yakmak isteyen insanlar olacaktır ve   ben her zaman senin yanında olmayacağım.

 Yine.

 Doldur.

 Finch  Deniz piyadelerinde  - Evet?

 Birini öldürdün değil mi?

 Çünkü buna mecburdum.

 Bunu istediğimden yapmadım.

 Bunu yapabilir miyim, bilmiyorum.

 Eğer orada olsaydın.

 Will ile mi?

 Onun hayatını kurtarmak için tetiği çeker miydin?

 Hayat kurtarmak için mi?

 Evet.

 Tetiği çekerdim.

 Şunu hatırlaman gerekiyor, senin suçladığın   adamların dışında kimse birini öldürmek istemez.

 Bir daha.

 Hazırız.

 Bugün ofise gitmek istediğine emin misin?

 Evet, eminim.

 Pekâlâ, tamam, eğer bana ihtiyacın olursa, koridorun sonundayım.

 - Tamam.

 - Akşam yemek?

 Asti'de?

 - Tamam.

 Seninle orada buluşurum.

 - Oraya beraber gidebiliriz.

 Sorun değil.

 Hemen sokağın karşısında.

 Bir sorun çıkmaz.

 - Tamam.

 - Tamam.

 - Tanrım, Hail, sen iyi misin?

 - Evet.

 Mesajını aldım ve bugünkü tüm randevuları iptal ettim.

 Dün gece şu Kevin denen adamlar çıktım.

 Harika zaman geçirdim ve  Dana, umurumda olmadığından değil ama şu an buna   ayıracak zamanım yok.

 Evet?

 Artık gidebilir miyim?

 Evet, üzgünüm.

 Hâlâ burada olduğunu bile fark etmedim.

 Kevin ile buluşmam gerekiyor.

 Sen onu görmek istemiyorsun, unuttum.

 Üzgünüm, Dana.

 Bu aralar gerçekten çok meşgulüm.

 Kevin.

 Sen mutlu musun?

 Evet.

 Beni ben yapan şeyleri takdir ediyor ve daha önce   hiç bir sanatçı ile çıkmamıştım.

 - Sanatçı mı?

 - Evet, bir resmimi bile çizdi.

 Buna inanabiliyor musun?

 Tıpkı Leo'nun Kate'i çizmesi gibi.

 Tabii benim dairemdeydik.

 Titanik'te değil.

 - Göstersene.

 - Resmi mi?

 Üzerimde pek bir kıyafet yoktu.

 Kevin'ı.

 Onu göster bana.

 Bu Kevin.

 Dana, hemen Mid-Town Polis Karakolu'na   gitmeni istiyorum, tamam mı?

 Dedektif Kolker ile görüşmeni istiyorum.

 Geçen gün buraya gelen adam, hatırladın mı?

 - Peki neden?

 - Bunu ona göster.

 Ve onun yanında kal.

 Sakın eve gitme, başka bir yere gitme.

 Beni anladın mı?

 - Hayır, anlamadım.

 Tamam, beni dinle.

 Kevin'a mesaj atmanı istemiyorum.

 Onu aramanı istemiyorum  - Beni korkutuyorsun!

 Korkman gerekiyor.

 O senin düşündüğün kişi değil.

 O aşırı derecede tehlikeli biri, tamam mı?

 Polis karakoluna git.

 Hadi.

 Dedektif Kolker.

 Hayır.

 Ona ulaşabilir misiniz?

 Hayır, beni telesekreterine bağlamayın.

 Ona şu mesajı iletin, tamam mı?

 Özel olarak.

 Ona Hailey Dean'i aramasını söyleyin.

 Çok önemli.

 Ölüm kalım meselesi.

 Hayır  Hayır, hayır  Selam, savcım.

 Güzel.

 Çok güzel.

 Rollatini'yi hazırlatayım mı?

 Ona birkaç dakika daha verin.

 Eğer çok önemliyse.

 Mesaj bırakacaklarına eminim.

 Bunu buldum.

 Şefin spesiyali bir Smith-Wesson.

 Silahları sevmediğini düşünüyordum.

 Bir fırçayı tercih ederim, bu doğru.

 Ama farklı işler için farklı aletler.

 Ben her zaman kendimi bir Rönesans insanı olarak gördüm.

 Ben her zaman sanatçıların   adapte olması gerektiğini düşündüm.

 Ben istediğim kişi olabilirim.

 Bir sanatçı olabileceğine emin misin?

 İşlerini gördüm.

 Bu ne anlama geliyor?

 Beğendin mi?

 Bu benim tutkum.

 Bu  Benim en büyük eserim.

 Şuna bir bak.

 Bu  Bu, Bayan Dean, benim baş yapıtım.

 Kleopatra'nın Ölümü.

 Yani ben Kleopatra mı oluyorum?

 Bu, benim sanatım.

 Sen de sanatım bir parçasısın  - Hayır, senin sanatının   parçası olması istemiyorum.

 Sen bir sahtekarsın ve bunu da biliyorsun.

 Sen ne biliyorsun?

 Sen ve  Havalı arabaların, çatı katı dairelerin.

 Hayatın anlamı, Bayan Dean   senin buradaki varlığını kanıtlayan bir şeyler bırakmaktır.

 Bu da benim kanıtım!

 Hayır  Hayır, hayır, hayır.

 Dana.

 Dana.

 Dana.

 Hayır.

 Onu neden öldürmek zorundaydın?

 Hedefin bendim.

 Onun neden öldürdün?

 Canını yakmak için.

 O polisin, o aptal polislerin seni içeri attıklarını görmek   çok eğlenceliydi.

 Aklıma geliyor da   acaba aynı şeyi kaç kişiye yaptın?

 Kaderin cilvesine bak, çok komik   büyük ve görkemli Hailey Dean, parmaklıklar ardından   biraz zaman geçirdi.

 Nasıl bir histi?

 İçeri attığı herkes suçluydu, sen de dâhil.

 Beni yargılamak sana mı kaldı?

 İşim bittiğinde anlayacaksın.

 Hayır!

 Gerçekten bir savaşçısın, Dean!

 Hakkını vermeliyim.

 Kaçınılmaz olanı ertelemeye çalışmak çok gereksin!

 Aslında bana teşekkür etmelisin!

 Sen ve ben  Bence buluşmayı   çok uzun zaman önce yapmamız gerekiyordu.

 Hailey!

 Çok güzel, tıpkı o diğer kadınlar gibi!

 Onlar da güzel olduklarını düşündüler!

 Aşkın ne anlama geldiğini bildiklerini düşündüler!

 Ama yanılıyorlardı!

 Sadece kendi   gelip geçici bedenlerine,   yanlış anlamlar yüklemişlerdi.

 Onlara gerçek güzelliğin ne olduğunu gösterdim.

 Sonsuz güzelliği, eşsiz güzelliği.

 Artık dünya onları sonsuza kadar hatırlayacak.

 Onları asla unutmayacaklar.

 Onları ölümsüz kıldım!

 Sana da bu hediyeyi verebilirim.

 Dünya onları asla unutmayacak.

 Onlar asla yaşlanmayacaklar!

 Şimdi sırada sende.

 Yakın zamanda ölmeyi düşünmüyorum.

 Daha fazlası olacak.

 İşimiz daha bitmedi.

 Ne, biz mi?

 Bizi durduramazsın.

 Bizi durduramazsın.

 İşini bitirdin.

 - Ne?

 - Bitti.

 İşini bitirdin.

 Evet.

 Sanırım.

 Bayan Dean.

 Bana ne olduğunu açıklamak ister misiniz?

 Katilinizi yakaladım.

 Bir şey değil.

 Pekâlâ, ben, yine de ofisimde ifadenizi almam gerekiyor.

 Yarın sabah.

 Seni nasıl bulacağımı biliyorum.

 Dinleyin, Bayan Dean.

 Şunu söylemek istiyorum  Ben her şey için üzgün olduğumu söylemek istiyorum   bilirsiniz, başınıza bir sürü bela açtım.

 Ve  Sanırım bu size ait.

 Ne?

 Ben, ben hayatta olduğunu için çok mutluyum.

 - Hailey?

 - Buradayım!

 Hailey, benimle buluşabildiğine çok sevindim.

 Tanrım, yani sen iyisin, değil mi?

 Evet.

 Otursana.

 Yaşadığın üzücü olayı duydum.

 Hayattan kaldığına sevindim.

 Cruise ile konuşabildin mi?

 Hayır.

 Hâlâ konuşamıyor.

 Çok fazla kan kaybetmiş, ama   hayatta kalacak.

 Bu çok kötü.

 Eğer ölseydi senin için çok daha kolay olurdu.

 - Ne demek istiyorsun?

 - Suçlu iadesi.

 Zor bir süreç olacak, değil mi?

 Evet.

 Onu hem New York hem de Atlanta istiyor.

 Çok zor olacak ama sanırım bir yolunu bulacağım.

 Evet, hep bulursun.

 Neyse, Hailey, dediğim gibi, senin incitmediği için çok mutluyum.

 Cruise bayılmadan önce, bir şey söyledi.”

Onlara ölümsüzlük verdik" dedik.

 Biz.

 Acaba neden "biz" dedi?

 Çünkü Cruise bir kaçık.

 Kendini bir soylu olarak görüyoruz.

 Bu yüzden soylular gibi kendine "biz" demiş olmalı.

 Kendine her zaman üçüncü kişi olarak hitap ederdi.

 Böyle düşünmüyorum.

 Benim teorimi duymak iter misin?

 Bence bir suç ortağı vardı.

 Bana göre onun cinayet işlemesine   zemin hazırlayan biri vardı.

 Sistemi bilen bir kişi.

 Onunla beraber öldüren, onu koruyan bir kişi.

 Bunu sana Cruise mu söyledi?

 Hailey, senin kafanı karıştırmak istiyor.

 O bir kaçık.

 Hayır, Matt, bunu sen yapıyorsun.

 Ve bu işten paçayı sıyırabilirdin ama   bu ortaya çıkmasaydı.

 Cruise, kalemimi olay yerlerinden birine yerleştirdi.

 Fark edilmeden bunu o gün duruşma sırasında   almasının bir yolu yoktu.

 Hapse girdi ve üstünü aradılar.

 Geriye sen kalıyorsun.

 Bu kalemi o gün alabilecek tek kişi sendin.

 Karar açıklandığında suratında oluşan o ifadeyi   hâlâ hatırlıyorum.

 O an nedenini anlamamıştım, ama mutluydun.

 Onun hapse girmesini istiyordun.

 Cruise'a kalemimi verdin.

 Tamam, dinle.

 O sadece   bir eşyanı istedi.

 Cruise'a kalemimi verdin çünkü onun ortağıydın.

 Kanıtla.

 10 yıl önceki saldırı olayında onun avukatıydın.

 Cruise'un ilk suçuydu.

 Bir hayat kadınına saldırdı.

 Onun savunmasını hazırlıyordum ve o, kadını öldürmek için   cesaretini toplamaya çalıştığını itiraf etti.

 Ve daha sonra teorisini anlatmaya başladı.

 Büyük sanat eserlerinden bahsetti.

 Ama ona daha iyisini öğretebileceğini düşündün değil mi?

 Bu harika.

 Gidelim.

 Onunla takım oldu.

 Bunu kanıtlamaya çalışmak istiyorsun, değil mi?

 Kanıtlayacağım.

 Aslında, sadece ikinizi yargılamak için   emeklilikten dönmeye karar verdim.

 Cruise, Dana, Melissa ve Celia cinayetlerinden, sen de   Atlanta'daki diğer yedi kadının öldürülmesinden sorumlu   tutulacaksınız.

 Peki nasıl?

 Bana karşı elinde hiç bir somut delil yok.

 Ama Cruise'da var.

 Eğer onu hapishaneden çıkarmazsan   seni her şeyi açıklamakla tehdit etti.

 Sen de onu hapisten çıkardı.

 Ama hâlâ bir sorunun vardı.

 Yeni bir davada bazı olay yerlerinde   sana ait DNA'lar ortaya çıkabilirdi.

 Yani Cruise'u öldürmek zorundaydın.

 Ama önce beni öldürmen gerekiyordu.

 Vay canına.

 Bu hikâyeyi mahkemede yedirmeye çalışmanı görmek isterim.

 Ama tek bir sorun var, Cruise ölmedi.

 Onu bütün suçu tek başına üstlenmesine gerek olmadığına   ikna edebileceğime eminim.

 Bir DNA testi daha yapılırsa, işin biter, Matt.

 Pekâlâ, bu çok kötü.

 Aslında   bu işe   küçük hayvanlarla başladım.

 Daha sonra genç kızlarla   ve evsizlerle devam ettim, yani  İlginç olan şey ne biliyor musun?

 Yılda 200 bin dolar kazandığın zaman   bu toplumda pek çok suçtan kurtulabiliyorsun.

 Yani insanlar sana güvenmek istiyorlar.

 Pekâlâ, beni burada, ofisimde mi öldürmeye çalışacaksın?

 Peki nasıl bir hikâye anlatacaksın?

 Bu gerçekten çok üzücü, Memur Bey.

 Yani, buraya geldim ve bir anda bana saldırdı.

 O, hastalarının ölümü nedeniyle beni suçladı.

 Ve yani, Cruise'u hapisten çıkaran kişi bendim ve   sanırım acı ve suçluluk duygusu altında ezildi.

 Yani, bana saldırdı.

 Daha sonra silahını çıkardın,   boğuşmaya başladık ve bir anda,   silah patladı.

 Bunu kimse inanmaz.

 Tatlım ben bir avukatım, unuttun mu?

 Sen bir katilsin.

 Evet, bunu inkâr etmenin bir yararı yok.

 Ama bun sadece sen ve ben bileceğiz.

 Sen 11.

 kurbansın.

 - Sen iyi misin?

 - Evet.

 Sanırım, sağır oldum.

 Ama hayattansın.

 Hepsini kaydettin mi?

 Şaka mı yapıyorsunuz?

 Bu kaydettiğim en temiz itiraftı.

 İzinler için teşekkürler, Sayın Yargıç.

 Tutuklayın onu.

 Sessiz kalma hakkına sahipsin.

 Eğer bu haktan vazgeçersen, söyleyeceğin her şey   mahkemede aleyhine delil olarak kullanılacaktır.

 Eğer bir avukatın yoksa sana bir avukat atanacaktır.

 Çok geç kaldın.

 Bir kargo uçağının arkasından 11.

000 kilometre kat ettim.

 Bana biraz rahat ver.

 Teşekkürler.

 Pekâlâ ne yapacaksın?

 Savcı olmaya hazır mısın?

 Belki.

 Ama önce, dişçim ile bir randevum var.

 Dişçin mi?

 Evet.

 Teşekkürler.

 Halletmem gereken bir iş var.

 Sonra tamamen seninim.

 Dedektif Kolker.

 Ne?

 Ne zaman?

 Cruise kaçtı!

 Bir doktor öldürdü.

 Dinleyin!

 Clinton Burrell Cruise'un kaçtığını servislere bildirin!

 Çok tehlikeli biri!

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar