Print Friendly and PDF

Translate

Ruh Eşi (2010) Meant to Be

|

 


90 dk

Yönetmen:

Paul Breuls

Senaryo:

Kara Holden

Ülke:

Belçika 

Tür:

Komedi, Romantik

Vizyon Tarihi:

24 Nisan 2010 (ABD)

Dil:

İngilizce, İspanyolca

Müzik:

Gabriel Ríos

Oyuncular

    Kelly   Reilly

    Mía   Maestro

    Santiago   Cabrera

    Julian   Rhind-Tutt

    Kris   Marshall

Özet

Koruyucu melek Will (Julian Rhind-Tutt), güzeller güzeli genç bir mimar olan Amanda'yı (Kelly Reilly) çocukluğundan beri kollamaktadır. 'Patron', Will'e bundan sonra Amanda'nın koruyucu meleğe ihtiyacı kalmadığını haber verir. Will ise Amanda'ya aşık olmuş ve onun kalbini çalmak için elinden geleni yapmaya karar vermiştir. Bedeli, melek kanatlarını kaybetmek olsa da… Ve Amanda'yı, peşindeki yakışıklı Ben'den (Santiago Cabrera) uzaklaştırmak için her şeyi dener

.Altyazı

Kalkma vakti geldi uykucu.

  Hayır, olmaz.

  Bu aptal şey hiç çalışmıyor.

  Görünüşe bakılırsa kalkmalısın.

  Haydi.

  Haydi.

  -Tamam.

  Kalkıyorum, kalkıyorum.

  -Kalk haydi.

  Taksi!

  Enrico!

  Hayır!

  Hanımefendi!

  Sizi götüreyim mi?

  Hayır teşekkürler.

  Benim taksiye ihtiyacım yok.

  Erkek arkadaşınızı mı bekliyorsunuz?

  -Hayır.

  Onun erkek arkadaşı yok.

  -Erkek arkadaşım yok.

  Sizin gibi güzel bir kızın mı?

  Unutmayın.

  -Bir karidese mi benziyor?

  -Bunun anlamını bilmiyorum.

  Uyanıp biraz hareketlensen iyi olacak demek tatlım.

  Gigi!

  Gigi!

  Hayatım.

  Gel sarılayım.

  Seni özledim Gigi.

  Bu çok güzel.

  Gigi, kaç tane alışveriş çantan var?

  Ve sandık satılıktı ve elimde olmadan aldım.

  Tüm ülkeye yetecek kadar giysi almışsın.

  Birkaçını ödünç alabilirsin.

  Birkaçını ödünç almalısın.

  Giysi konusundaki zevkinin değişmediğini görebiliyorum.

  Teşekkürler.

  Teşekkürler.

  Bu arada, seninki de öyle.

  Üstelik giysilerimin nesi varmış?

  Haydi.

  -Çok sıkıcı.

  -Yola bak lütfen.

  Sakin ol.

  Üzerinde ismin yazılı olan bir şeyim var.

  Sadece seni bekliyor.

  Hayır.

  Önce kiliseye gidebilir miyiz lütfen?

  Orayı görmek için ölüyorum.

  St.

  Jose kilisesi.

  -Pekâlâ.

  -Teşekkürler.

  Bekle Gigi.

  Dur, dur.

  İşte bu.

  Bu benim projem.

  Bana 5 dakika verir misin?

  Zamanın bol.

  Bir saat sonra geri dönerim.

  Beni bekle.

  Çok güzel.

  Mükemmel.

  Nasıl bir işe bulaştım böyle?

  Ne demek istiyorsun?

  Bu çok zekice.

  Bu senin her şeyin.

  Bu senin geleceğin.

  Bu sensin.

  Kesinlikle aramızda kalacak.

  Bazen keşke beni duyabilseydin diyorum.

  Will?

  Hey.

  Burada ne işin var?

  En iyi dostumu görmem için neden mi gerekiyor?

  Hayır.

  Nedene ihtiyacın yok.

  Burası çok güzel ama  Şu anda biraz meşgulüm.

  Çalışıyorum.

  Lütfen Will, benimle biraz yürür müsün?

  Yürümek mi?

  Neden yürümek istiyorsun?

  -Peki ya o  -Bir şey olmaz.

  -Gidelim mi?

  -Bunu yapabilirdim.

  -Burada ne işin var?

  -Gönüllü oldum.

  Gönüllü mü oldun?

  Evet.

  Ofisten uzaklaşmaya ihtiyacım vardı.

  Orada yaptıklarımı neden burada da yapmayayım diye düşündüm.

  Bilirsin insanlara yardım etmek, hayat kurtarmak.

  Ama sadede geleyim.

  Burada olmamın asıl nedeni şunu söylemek dostum.

  Terfi ettim.

  Terfi mi ettin?

  Neden söz ediyorsun?

  Patron, Amanda konusunda müthiş olduğunu düşünüyor.

  Biraz aşırı koruyucusun ama iyisin.

  Evet.

  Affedersin, ahbap?

  Aşırı koruyucu mu?

  Ben koruyucu meleğim.

  Benim işim, onu korumak.

  Ve koruyacaksın.

  Yeni görevinin çok zorlu olduğunu işittim.

  Zorlu mu?

  Dur, bir dakika.

  Bu harika, çok güzel ama bu çok ani oldu.

  Ani mi?

  Hayır, kariyerin için mükemmel bir görev.

  Bence harika.

  Sevineceğini sanmıştım.

  Bekle.

  Hep bunu yapmak istemişimdir.

  Bak.

  Burası inanılmaz güzel bir yer.

  Güneş bu şekilde parladığı zaman ve sıcaklık doğru olduğunda,   cennetten bile daha hoş bir yer.

  -Evet.

  -Mutlu musun?

  -Evet, mutluyum.

  Sadece zamanlaması gerçekten tuhaf, hepsi bu.

  Amanda'nın hayatında olan biten pek çok şey var.

  Yeni bir projemiz var.

  Puerto Riko'da.

  O iş henüz bitmedi.

  O çoktan bitti.

  Pekâlâ.

  Ben hazır değilim.

  Bunlar patronun doğrudan emirleri.

  Ne, kimin?

  Onun mu?

  Ne söyledi?

  Unut gitsin.

  Artık bitti.

  Tatile çık.

  Tatil istemiyorum.

  Neden bir tatil isteyeyim?

  Puerto Riko'dayım, nedenini söyle.

  -Hayır, söyleyemem.

  -Nedenini söyle.

  -Hayır.

  -Lütfen.

  -Hayır.

  -Lütfen.

  -Hayır.

  -Lütfen.

  -Hayır!

  -Nedenini söyle.

  Üzgünüm.

  Hey.

  Onu hatırladın mı?

  Theresa'yı?

  Gerçekten sevimli bir melekti.

  Yoksa  Hayır.

  Harika kanatlar  Her neyse, bu kadar yeter, bu kadar yeter.

  Bilmeye hakkım var.

  Hayır, dinle.

  Dinle.

  Ona hep göz kulak oldum ve onu korudum.

  İyi bir iş çıkardım.

  Artık bana ihtiyacı kalmadığını nasıl bilebilir?

  Çünkü gerçek aşkı bulmak üzere, bu yüzden.

  Sen ne dedin?

  Üzgünüm.

  Ağzımdan kaçtı.

  Aşk mı?

  Aşkın bununla ne ilgisi var?

  Çok ilgisi var.

  Archy, dur.

  Bekle.

  Archy, Archy.

  Şimdiden çok fazla konuştum Will.

  Gördün mü?

  Hâlâ yardımıma ihtiyacın var.

  Yardım lazım mı?

  Hayır.

  Gerek yok.

  Böyle iyiyiz, teşekkürler.

  -Bunlar taslak çok iyi.

  -Evet.

  Evet, teşekkürler.

  -Amerikalı mısın?

  -İngiliz.

  Haydi.

  Bu adamın görünüşünden hoşlanma.

  Bunun Amerika'nın en eski kilisesi olduğunu biliyor muydun?

  Aslında en eski ikinci.

  Birincisi Santa Domingo'da ama yeni dünya mimarisinin   nadir örneklerinden biri, orası kesin.

  Sen öğrenci misin?

  Bir öğrenciye mi benziyor?

  Evet, çok doğru.

  Teşekkürler.

  Tamam.

  İşime geri dönmem gerek ama lütfen, bir şeye   ihtiyacın olursa ara.

  Sana Puerto Riko'yu gezdirebilirim.

  Burada 400 civarı tarihi alan var, etrafı gezdirebilirim.

  Harika, onları dolaşabiliriz.

  Bak, bu adamın ne yaptığını bile bilmiyorsun.

  Adım Benjamin.

  Benjamin.

  Senin?

  Amanda.

  Pekâlâ.

  Amanda.

  Evet, hoşça kal.

  Git haydi.

  Fıstık fabrikasına döndü.

  Gidelim mi?

  İşte geldik.

  Sen manyaksın.

  Saçlarım.

  İşte, çantanı al.

  Seni bir saatliğine yalnız bıraktım ve birini mi ayarttın?

  Hem de kilisede mi?

  Ne?

  Kimseyi falan ayarttığım yok.

  Buranın insanları sıcakkanlı.

  Evet, sıcakkanlı.

  Biraz fazla sıcakkanlı.

  Benim küçük utangaç dostuma ne oldu?

  Utangaç mı?

  Ben mi?

  Hoş geldin.

  Güzel evime hoş geldin.

  Vay canına.

  -Sana etrafı gezdireyim.

  Haydi.

  -Gigi.

  Burayı hatırladın mı?

  Elbette.

   Olağanüstü.

  Gigi, tam senin tarzın.

  Ne kadar yetenekli olduğunu unutmuşum.

  İltifatlarınla konuyu değiştirmeye falan kalkma canım.

  Yakışıklı mıydı?

  Hayır.

  Pek değil.

  Aslında sıradan bir tipti.

  Sayılır.

  Öyle gibi.

  Bilmiyorum.

  Şansını deneyen bir turist rehberiydi.

  Evet ve şansı yok.

  Üstelik, zamanım yok.

  O kilise öyle güzel ki.

  Öyle mi?

  Bu işi gerçekten çok istiyorum Gigi.

  Beni buraya göndermekle doğru olanı yaptıklarını onlara   ispatlamak istiyorum.

  -Aynen öyle.

  Bana her şeyi anlatmalısın.

  Hadi bir şeyler içelim.

  Hey, hâlâ tasarım mı yapıyorsun?

  Arada sırada, yapacak işim olmadığında.

  Eğlenceli bir hayat çok yorucu olabiliyor.

  Haydi.

  Peki o adamı arayacak mısın canım?

  Onu arayacağımızı sanmıyorum.

  Elbette onu aramayacağım.

  Hâlâ benim tanıdığım kız.

  Sadece iş, flört yok.

  Flört ederim.

  Bir erkekle en son ne zaman flört etmiştin?

  Bilirsin, sevgililerim oldu.

  Sonuncusu ne zamandı?

  Affedersin.

  Onun aşk hayatının seni ilgilendirdiğini sanmıyorum.

  Bu seni ilgilendirmez.

  Çok iyi bir cevap.

  Tamam.

  Sen bilirsin.

  Pekala, bana ver.

  Neyi?

  Numarayı.

  Bana ver.

  İyi fikir.

  Gigi'ye ver.

  Sevimli demiştin, değil mi?

  Sıradan olduğunu söylemiştim.

  Öyleyse onu arayabilmem için numarasını ver.

  -Sıradan erkeği severim.

  -Gigi'ye ver.

  Biraz bile değişmemişsin, değil mi?

  Gigi'ye ver.

  -Hayır, dur.

  -Ondan hoşlanıyorsun.

  Şey, belki.

  Kendimi iyi hissettiğimde arayacağım.

  Hayır!

  Bunu gördün mü?

  Rüzgar onu götürdü.

  Bu rüzgar değildi.

  Burada öfkeli bir ruh var gibi.

  Hey!

  Dur biraz, öfkeli değilim.

  Sadece hayal kırıklığı.

  Sadece hayal kırıklığı.

  Sadece hayal kırıklığı.

  Yine şu ruh saçmalığına girme.

  -Hayata.

  -Puerto Rico'ya.

  Şerefe.

  -Merhaba William.

  -Merhaba efendim.

  Umudunu kırmak istemem evlat ama aniden esen bir   rüzgar hiçbir şeyi değiştirmez.

  Bunu gördünüz mü?

  Meleğe yakışır bir tavır değildi.

  Kadının yeni ev arkadaşı da az kaldı seni görecekti.

  Dikkatli ol, Gigi çok hassas bir kadın evlat.

  Evet, evet.

  Bunun için üzgünüm.

  Kesinlikle.

  O anda ne düşündüğümü gerçekten bilmiyorum.

  Sadece  Bak, görevine olan bağlılığını takdir ediyorum evlat,   ama yer değiştirme zamanın geldi.

  William, kadını rahat bırak.

  Kaderi değiştiremezsin.

  Bu boş zamanlarını iyi değerlendir.

  Sakin ol.

  Bir şeyler okumaya çalış.

  İstediğini al.

  Etrafına bak.

  Ama işin bittiğinde geri getirmeyi unutma.

  Seni iyileştirmek zorunda kalmak istemem William.

  Evet efendim.

  Bu olabilir mi?

  Evet, olabilir.

  Lütfen beni bırakma.

  Seni bırakmayacağım  seni asla bırakmayacağım.

  Tamam.

  Sadece bir lityum kristali.

  Teşekkürler.

  Hazır.

  Tamam.

  Hazır mısın?

  Şimdi!

  Archy.

  Muhteşemsin Archy.

  Hey, teşekkürler.

  Archy.

  Will, şu anda çok yoğunum, daha sonra uğrasan.

  Archy.

  Archy.

  Yardımın lazım.

  Yardımın lazım.

  Tanrı aşkına senin neyin var?

  Benden onu terk etmemi istemiyor.

  Gerçek aşkı bulmak onun kaderi.

  Bunu değiştirmen mümkün değil.

  Evet, evet, evet, evet.

  Patron da zaten böyle dedi.

  Ve sen de bilirsin, patron her zaman haklıdır.

  -Tamam, katılıyorum.

  -Öyleyse burada ne işi var?

  Evet.

  Dinle Archy, Archy!

  Ya o bensem?

  -Sen neysen?

  -Ya o bensem?

  Hayır.

  Aklına bile getirme.

  Meleklerin o türde bir kaderi yoktur.

  Dudaklarımı oku.

  Sen koruyucu meleksin, o bir insan.

  Yeter.

  Bu kitapta diyor ki  Kendine gel.

  Benim insan tecrübem mi?

  Bunu nereden aldın?

  Patronun kütüphanesinden.

  Ne, sen deli misin?

  Archy, onu seviyorum.

  Biri bunu söylediğini işitse ne olurdu biliyor musun?

  Büyük ceza alırdın ya da daha kötüsü, yok edilirdin.

  Ama seviyorum.

  Onu seviyorum, gerçekten.

  Bu kitapta diyor ki; o da beni seviyorsa,   yer değiştirebilir ve bir insan olabilirim.

  Sen neden söz ediyorsun?

  Varlığından bile habersizken seni nasıl sevebilir?

  Hayır.

  Mümkün değil.

  Archy, Archy bir görünüme ihtiyacım var.

  Will, insan görünümünün sadece hayatın sonu,   korku ve şiddet gibi durumlar için söz konusu olduğunu,   katı kurallara bağlandığını biliyorsun.

  Kişisel görünümler kesinlikle yasaklanmıştır.

  Ve hepsinden ötesi, koruyucu meleklerin aşık   olmamaları gerekir.

  Evet ki bu yüzden bu, kader olmalı.

  Bunun başka bir açıklaması olamaz.

  Will, bu konuşma resmi olarak sona ermiştir.

  Benimle cennetten daha güzel olan yerde buluş.

  -Kuralları öğrendin.

  -Evet, evet.

  Ete kemiğe bürünürsen kanatlarını unutacaksın.

  Onları al.

  Puerto Rico'da herkes araba kullanıyor.

  Bir melek olduğunu kimseye söylememelisin.

  Birine söylersen, gerçek halini görürler, bir melek olarak.

  Ve bu da kesinlikle yasaktır.

  Bu yasak.

  Bunu yapmak istediğine emin misin?

  Evet.

  Bu kart var olan her kartı değiştirir.

  Tüm dünyada kabul edilir, tamamen sınırsızdır.

  Bunu sevdim.

  Bu işte iyisiniz.

  Sadece dinle.

  Bu son derece önemli.

  Yedi gün içinde geri dönmelisin.

  Yedi gün mü?

  Yedi günde bana aşık olmasını nasıl sağlayacağım?

  Patron yedi günde tüm evreni yarattı.

  Sence bu zaman yeterli mi?

  Eğer yedinci günün sonunda geri dönmeyecek olursan  Cezalı bir melek olarak sonsuza dek dünyada bir odaya   kilitleneceğim.

  Evet, biliyorum.

  Sanırım o kitapta da bahsediliyordu.

  Bu konuda ciddi misin?

  Evet, ciddiyim.

  Kesinlikle ciddiyim.

  Ve bu, en son parça.

  Bugüne dek yaptığım en iyi şey.

  Kendi adıma söylesem bile.

  Hey.

  İnsan bedenine meleğimsi güçler verir.

  Uçmanın dışında, o konuda hâlâ çalışıyoruz.

  Tamamen nanoteknoloji ürünü olan bir cihaz.

  -Güzel de kokuyor.

  -Tamam.

  Koklayabildiğin sürece, işe yarar.

  Kokusu yedi gün kadar gider.

  Tamam.

  Sadece gerçekten çok acil durumlarda kullanılacak.

  Archy, inan bana, seni yüzyılın meleği olarak aday göstereceğim.

  Bilmen gereken son bir şey daha var ve çok önemli.

  Eğer kanatlarına ihtiyaç duyarsan, her zaman,   herhangi bir sebeple, insan bedeninden vazgeçeceksin.

  Ve insan görünümünden vazgeçtiğin zaman, asla geri dönemezsin.

  -Hazır mısın?

  -Evet, evet.

  -İsim?

  -Archy.

  -Senin ismin.

  -Will.

  -Ciddi ol.

  -Tamam, tamam.

  -İsim?

  -Will.

  -Hangi nedenle?

  -Aşk.

  Tamam.

  Bol şans.

  Amanda?

  Hâlâ uyuyor musun?

  İlk randevuna geç kalacaksın canım.

  Saat 9:15.

  -Kaç dedin?

  -9:15.

  -9:15 mi?

  Ne?

  -Uyuyakalmışsın.

  Saat 9:15 mi?

  Ne?

  Ne?

  Bu nasıl olur?

  -Hiç uyuyakalmazdım.

  -Uyuyakalmışsın.

  Ne?

  Hayır, hayır, hayır.

  Ne?

  Ama Boston saati.

  Alarmım bu sabah çalmamış.

  Neden çalmadı?

  Yoksa yine kötü ruhlar mı?

  Hayır.

  İşe yarıyor.

  İşe yarıyor.

  İşe yarıyor.

  Bunu neden yaptın ahbap?

  Sanırım sadece bilmek istedim.

  Nasıl bir his olduğunu.

  Demek nasıl bir his olduğunu bilmek istedin.

  İşte böyle bir his.

  İyi misiniz?

  Sen, beni görebiliyorsun.

  O ayının size vurduğunu gördüm.

  -Kalkabilecek misiniz?

  -Evet.

  Evet, belki.

  Hayır, hey!

  Hey!

  Hey!

  Özür dilerim.

  Yerçekimine henüz alışamadım.

  -İyi misiniz?

  -Evet.

  Daha iyi olamazdım.

  Tanışmış mıydık?

  Evet, belki de.

  Bir başka hayatta, bir başka boyutta.

  Siz İngilizsiniz.

  Sayılır, evet.

  Şey eğer iyiyseniz, işe gitmeliyim, yani  Ben Will.

  Puerto Rico'da ne yapıyorsunuz?

  İş, aslında.

  Siz?

  Evet, sadece sizin için geldim.

  Evet.

  Elbette şakaydı.

  Burada olduğunuzu nereden bilebilirdim?

  Ama evet, sadece takılıyorum.

  Tamam.

  Randevum var ve oldukça geciktim.

  Hoşça kalın.

  Hoşça kalın.

  -İsminiz nedir?

  -Will.

  Will.

  Will.

  Tamam.

  Şey, belki yollarımız bir başka boyutta kesişir.

  -Bir başka boyutta.

  -Tanıştığımıza sevindim.

  -Hoşça kal.

  -Hoşça kalın.

  Hoşça kal.

  Hayatımı kurtardınız.

  Ve bu tüm günün başarısı.

  Sanırım gitsen iyi olur çünkü geç kalacaksın.

  Evet.

  Üstümden kalkmalısınız.

  Evet.

  Özür dilerim.

  Göründüğünden ağırsın.

  Bir bakıma.

  Hayır, güzel.

  Harika.

  Benimle bir kahve içmek ister misin?

  Şu köşede, bu akşam saat 8'de.

  Olur mu?

  Mükemmel.

  Hoşça kal Will.

  Evet.

  Teşekkürler.

  Buenos Dias.

  Ben Amanda Brooks ve bir randevum var.

  Biliyorum.

  Geciktiniz.

  -Evet, üzgünüm.

  -Amanda.

  Benjamin.

  Burada ne işin var?

  Bir proje için buradaydım.

  San Jose kilisesini hatırlıyor musun?

  Evet, ben de öyle.

  Bay Miro sizi şimdi görecek.

  Rakibim olan Boston firmasının o mimarı sen misin?

  Tatlım, bayım Miro'nun bütün gün zamanı yok.

  Ve projemi çalmaya çalışıyorsun.

  Senin projen mi?

  Bu doğru mu?

  Hayır, hayır, bekle.

  Bir tür karışıklık olmalı.

  Sen bir kızsın.

  Kutlarım.

  Fark etmişsin.

  Affedersiniz?

  Az önce ne dedi?

  Dedi ki.

  Cesur adamlar.

  Projemi çalması için buraya bir kız göndermişler.

  Ve sonra şöyle dedi.

  Çok cesur adamlarmış.

  Bayım.

  Yale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden   sadece onurla mezun olmadım.

  Aynı zamanda maçolarla nasıl başa çıkacağımı da öğrendim.

  Hayatım  Hayatım.

  Hayatım, bu proje benim.

  Bu proje benimdi.

  Yani neden buradayken bu gezinin tadını çıkarmıyorsun?

  Puerto Rico'nun güzel kumsalları var.

  Alışverişe çıkabilirsin.

  Tanıştığımıza çok sevindim.

  Ve umarım bu adada gerçekten çok eğlenirsin.

  Hayır, hayır, hayır, hayır.

  Buraya bu proje üstünde çalışmaya geldim bayım.

  Ve şimdi bunu yapacağım.

  Yani, sakıncası yoksa, bir sunum yapmam gerekiyor.

  Sağ taraftan.

  Bu aşk.

  Yeni şeyler.

  Sunum o kadar kötü mü gitti?

  Çok kötüydü.

  Konuşmak bile istemiyorum.

  Haydi.

  Şu terapi seansı nasıl gitti?

  Sunumumu gerçekten berbat ettim Gigi.

  Pahalı bir mücevher.

  Korktuğumdan daha kötü.

  Ve o adamı yine gördüm.

  Yani sıradan görünüşlü adamı mı?

  Bu harika.

  Önce o İngiliz adama çarptım.

  Sokağın ortasında birden ortaya çıktı.

  Ve sonra da benim hayatımı kurtardı.

  Ne?

  Ve sonra bakanlığa gittim.

  20 dakika gecikmiştim.

  Ve bir kez daha kilisedeki o adamı gördüm.

  Meğer bir mimarmış.

  Yani, bilmem gerekirdi.

  Yavaş ol.

  Adam tam bir şoven ve küstah.

  Bana ne dedi biliyor musun?

  Bir Nina.

  Bir Nina mı?

  Bu ne cüret?

  Şimdi tam bir başarısızlıkla Boston'a dönmek zorundayım.

  Bu evren benden ne istiyor?

  Evren senden bir şey istemiyor.

  Sadece ilginç işlere imza atıyor.

  Her şey kolay olsaydı hayat ne sıkıcı olurdu, düşünsene.

  Hayır, bak.

  Kolay olması gerekmediğini biliyorum.

  Bunu biliyorum.

  Ama bu kadar zor olması şart mı?

  Ve kahramanımla bir kahve içeceğim.

  Sahi mi?

  Onu bir yerden tanıdığıma yemin ederim.

  Öyle güzel kokuyor ki.

  Bu benim.

  Kendi gölgemi görebiliyorum.

  Ve bu benim bedenim.

  Ve bu da, bu da benim yansımam.

  Bu benim.

  Archy, bana yeni bir model verebilirdin.

  Tanrım.

  Çok kötü sayılmaz, değil mi?

  Evet.

  Sen iyi misin?

  Selam.

  Evet.

  Böyle buluşmayı bırakmalıyım.

  Yani camı görmedin mi?

  Evet, gördüm sadece, eskiden içinden geçebiliyordum ve şimdi  Pekâlâ.

  Sanırım  şimdi açık.

  Peki Puerto Rico'da ne işin var?

  Yolda giderken kafasına bir şeyler düşmek üzere olan   insanları kurtarmanın dışında?

  Sen süper kahraman mısın?

  Süper kahraman değilim.

  Kesinlikle süper kahraman değilim.

  Hayır, hayır.

  Eskiden uçabiliyordum.

  Hayır, hayır buraya sadece hayat tecrübemi arttırmak için geldim.

  Hayatı tanımak için.

  Vahşi bir macera gibi mi?

  Evet, çok doğru.

  Vahşi.

  Affedersin, amigo.

  Evet?

  Görünüşe bakılırsa faturada bahşişle ilgili bir sorun var.

  Pekâlâ.

  Yanlış mı yaptım?

  Hâlâ kredi kartına alışmaya çalışıyorum da.

  Görünüşe bakılırsa 100 yazmışsınız.

  Evet, doğru.

  100 dolar.

  Bir sorun mu var?

  Bana o kadar bahşiş mi vermek istiyorsunuz?

  Evet.

  Si.

  Dostum.

  Çok teşekkür ederim.

  Müthişsin dostum.

  Müthişsin!

  Pekâlâ.

  Hayır.

  Hayır sen  Müthişsin.

  Hep böyle mi bahşiş verirsin, yoksa birini etkilemeye   çalıştığın zaman mı?

  Seni etkiledim mi?

  Biriyle mi seyahat ediyorsun?

  Hayır.

  Sadece ben.

  Bu gerçekten çok cesurca.

  Yani, ''Boş ver.

  Kendi şartlarımda yaşayacağım'' demek.

  Evet, öyle.

  Aşağı yukarı.

  Ben de aynen bunu dedim.

  Bilirsin  Boş ver.

  Peki neden burası?

  Neden Puerto Rico?

  Puerto Rico.

  Neden Puerto Rico?

  Mimarisini seviyorum.

  Ve özellikle görmeyi çok istediğim bir kilise var.

  Adı da, şey.

  Aslında buranın en eski kilisesi.

  Amerika'nın en eski kilisesi.

  San Jose kilisesi.

  Evet.

  O kiliseyi biliyor musun?

  Evet biliyorum.

  Ben bir mimarım.

  Bu çok tuhaf bir tesadüf.

  Benim o kilisenin restorasyonunda çalışma olasılığım var.

  Hey!

  Ne harika bir iş.

  Evet.

  Gerçekten.

  Ama bilirsin, iyi bir iş.

  İyi bir iş.

  Sadece bazı insanlar pislik olabiliyorlar.

  Çok rekabetçi.

  O buzlu kahveni erimeden önce içecek misin?

  Evet.

  Evet.

  O kadar güzel mi?

  Evet.

  Daha önce hiç böyle bir şey içmemiştim, bu  Beyin dondurucu mu?

  İyi misin?

  -Yaptığım bu mu?

  -Evet.

  -Beynim mi dondu?

  -Geçecektir.

  -Biraz izin ver lütfen.

  -Üzgünüm.

  Evet.

  Kimse var mı?

  Biri beni içeri alabilir mi?

  Kimse var mı?

  Selam.

  Hey pislik.

  Bana cüzdanını ver.

  Benim cüzdanım yok.

  Sanırım beni anlamadın.

  Bana cüzdanını ver yoksa onu senden almamız gerekecek.

  Çocuklar, olay çıksın istemeyiz.

  Bana güvenmenizi istiyorum.

  Bu konuda bana güvenin.

  Benimle uğraşmak istemezsiniz.

  Ben buna güvenirim.

  Şimdi cüzdanı görelim.

  Neden siz insanlar hep burnuma vuruyorsunuz?

  Bu benim kanım ahbap.

  Benim kanım.

  Bu benim kanım.

  Bana cüzdanını ver.

  Bana cüzdanını ver yoksa ölürsün.

  Bu sıcaktı.

  Şimdi dinle.

  Ricardo, sana benimle uğraşma demiştim.

  Ve şimdi kafanı koparıp köpeklere yedirmem gerekecek.

  Seninkini de.

  Nerede yaşadığınızı biliyorum.

  Hep bunu söylemek isterdim.

  Hep bunu söylemek isterdim.

  Archy, bir randevumun ortasındayım.

  Kendini gizlemek için harika bir yol.

  Bu melek oyununda bazı temel kuralları hatırlamaya   ihtiyacın var.

  Evet.

  Buna zamanım yok, tamam mı?

  Çünkü ilk günüm sona ermek üzere.

  Ve az daha açığa çıkacaktın.

  Benim hatam değil.

  Tüm bu olanları başlatan ben değilim.

  Bu insanımsı şeyler sandığımdan çok daha zormuş.

  Dikkatli olmak zorundasın Will.

  Eğer patron senin bu saçmalıklarını işitirse bu ikimizin de   sonu olur.

  O zaman kız arkadaşına sonsuza dek veda edebilirsin.

  Archy.

  Archy.

  Teşekkürler dostum.

  Yardımın için teşekkürler.

  Tavsiyen için de.

  Zamanlaman için teşekkürler.

  Beni o kafeye geri götürebilirdin.

  Kız arkadaşına veda edersin, evet.

  Hoşça kal diyeceğim.

  Hayır, kız arkadaşıma veda etmeyeceğim.

  Onu seviyorum.

  İşte aşk bu.

  İşte aşk bu.

  Valentina.

  Hey.

  Gigi?

  Bu gürültü de ne?

  Üstelik saat kaç oldu?

  Öğlene geliyor.

  Sahi mi?

  Tanrım.

  Dün gece ne oldu?

  Yüzündeki o şey ne acaba?

  Organik bir avokado maskesi.

  Kırışıklıklara çok iyi geliyor.

  Soruma cevap vermedin.

  Ne oldu dedim.

  Şey, beni terk etti.

  Ne?

  Dün geceki buluşmamızda.

  Beni terk etti.

  Ortadan kayboldu.

  Tek kelime söylemeden.

  İki günde iki adamla tanıştım ve ikisini birden kaybettim.

  Yani, işte yetenek bu.

  Lanetli olmalıyım.

  Sakın bunu söyleme.

  Söyleme.

  İşte.

  Tamam.

  Şimdi lanetli değilsin.

  Çok güzel görünüyor.

  Çiçek gibisin.

  Ben bakarım.

  Sen giyin.

  Eğer biri sana bir şey satmaya çalışırsa bunu ona üfle canım.

  İşte.

  Bu da ne?

  Bu adaya özgü bir şey.

  İstenmeyen ziyaretçiler için.

  ''Hayır, teşekkürler'' demenin nesi kötü?

  Bunun nesi eğlenceli?

  Will?

  Tanrım, ne oldu?

  Dün gece ortadan kayboldun.

  Ve kanaman var.

  Evet, evet, evet, evet ben gasp edildim.

  Ne?

  Gasp edildim.

  Peki, polisi aradın mı?

  Hayır, hayır, hayır.

  Adamlar hiçbir şey almadılar.

  Hadi otur.

  Peki acıyor mu?

  Açık konuşmam gerekirse evet, hem de çok.

  Kimin canı acıyor?

  Selam.

  Gigi, bir şeyler giysene.

  Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.

  Bekle.

  Onlar benim mi?

  Hayır, hayır, sakın onları mahvetmeye kalkma.

  Bankacımla bir yemek yiyeceğim.

  Biraz daha ciddi bir şey giymeliyim.

  Ben şunu sevdim.

  Adın ne demiştin?

  Bu Will.

  Dün gece kafedeki adam.

  Ve gasp edildiği ortaya çıktı.

  Bu yüzden geri gelememiş.

  Ve bu harika.

  Yani  Çiçekler işlerini yapıyor.

  Bu güzel koku nedir?

  Muhtemelen çiçeklerin kokusu.

  -Bunlar benim mi?

  -Evet.

  Teşekkürler.

  Teşekkürler.

  Ben bakarım.

  Pudran.

  Hayır.

  Pudra mı?

  İstenmeyen ziyaretçiler için.

  -Barış için geldim.

  -Sen  Hayır, dur.

  Amanda.

  Bak, sana çok kötü davrandığımı biliyorum.

  İşte.

  Bunu kullan.

  Hayır Will.

  Buna gerek yok.

  Çünkü o gitmek üzere.

  Hayır, hayır, hayır.

  Sadece konuşmak istiyorum.

  Adresini almak için sekretere rüşvet verdim.

  Ona da çok kaba davrandım ve bunun için çok üzgünüm.

  Güzel.

  Üzülmelisin de.

  Ve şunu söylemek istedim.

  Pijama mı giyiyorsun?

  Evet.

  Sana şunu söylemek istedim.

  Hoşça kal.

  Bak, seninle kilise hakkında konuşmak istiyorum.

  Lütfen.

  Gidip kahve koyayım.

  -Kahve mi?

  Selam.

  -Selam.

  Teşekkürler.

  -Kremalı mı?

  -Sade.

  -Will?

  -Evet?

  -Kremalı mı?

  -Evet.

  Ve işte şeker.

  Evet?

  Bak, dün gerçekten budalaca davrandım ve çok utanıyorum.

  Ama ben  bu projeyi benim sanıyordum.

  Ve dün bana yenilere izin vereceklerini söylediler,   yeni firmalardan, seninki de onlardan biri.

  Yani biraz fazla hassastım ve budalaca davrandım.

  Özür dilerim.

  Şimdi sanırım bir fikrim var.

  Onun harika fikirleri var.

  Evet.

  Yani, evet.

  Harika fikirleri olduğu hemen belli oluyor.

  Ve onun zeki bir kadın olduğunu bilmek için falcı olmak gerekmez.

  Ve, sen kimsin?

  Bu Will.

  O  Siz birlikte misiniz?

  Hayır.

  Yardım edeyim.

  Özür dilerim.

  Evet.

  Tamam.

  Çıkacaktır.

  Çıkacaktır.

  Pantolonuna da döktün mü acaba?

  Evet, sanırım benimkine de döküldü.

  Ne?

  Hey.

  Burada bir parti varmış gibi.

  Selam.

  Evet, Will kazayla Benjamin'in üzerine kahve döktü.

  Hayır, tükürdü.

  Her tarafıma kahve tükürdü.

  Tükürmedim.

  Seni sevdim.

  Komik adamsın.

  Teşekkürler.

  Gigi, ceketime ne yaptın canım?

  Biraz stil değişikliği.

  Evet, tamam.

  Randevunda bol şans.

  Şansa ihtiyacım var.

  Neyse, keşke kalabilseydim.

  Evet, tanıştığımıza sevindim.

  Evet.

  Bence ikiniz de gitmelisiniz.

  Açıkçası çamaşırhaneye gitmelisiniz ve  Tamam.

  Sadece bu akşam yemeğini benimle birlikte yersen.

  Ne?

  Şey, nasılsa bir şeyler yemen lazım, değil mi?

  Bak, ben hatamı telafi etmek istiyorum, tamam mı?

  İstersen sadece iş yemeği olabilir.

  Ve sana fikrimi söyleyebilirim.

  Tamam.

  Harika.

  Harika.

  Tamam.

  Ben, evet.

  Muhtemelen otel odama döneceğim ve sonra da  Seni sonra, sonra ararım ve  Will, buraya gel.

  Buraya gel.

  Evet, teşekkürler.

  Güzel.

  Söylemek istiyorum.

  Saçlarındaki o çiçek sana, gerçekten çok yakıştı.

  Çok güzel.

  Evet.

  Ben de bunu diyecektim.

  O çiçek, çok yakıştı.

  -Hoş oldu.

  -Teşekkürler.

  Evet.

  -Hoşça kal.

  -Hoşça kal.

  Hoşça kal.

  -Görüşürüz.

  Hoşça kal.

  -Hoşça kal.

  Hoşça kal.

  Hoşça kal.

  Beni ara.

  Zamanımı boşu boşuna harcadım.

  Şu lanet olasıca bankacılar.

  Hiç hayal güçleri yok.

  Gece boyunca çok sıkıldım.

  Söylediklerimin tek kelimesini bile dinlemedi.

  Öyleyse neden gittin?

  Mecburdum.

  Benim yatırımcılarımdan biri ve ilave bir   sözleşmeyi imzalaması lazımdı.

  Biliyor musun, neden söz ettiğini hiç bilmiyorum.

  Kendi markamla başlıyorum.

  Öyle.

  Zamanı gelmişti Gigi.

  Bu harika.

  Tüm bunlar senin mi?

  Evet, öyle.

  İyi bir yatırım olduğunu düşünmüyor,   ama üstesinden geleceğim.

  Şimdi beni boş ver.

  Şimdi seninle ilgilenmeliyiz.

  İlk randevunun son derece özel olması lazım.

  Hayır bak, bu bir randevu değil.

  Bu sadece iş.

  Elbette sadece iş.

  Hep öyledir.

  Şirin bir adamla akşam yemeği.

  İşte bu.

  Bu mükemmel.

  Bunu iki ay önce yapmıştım.

  Dur bakayım.

  Peki bunun altına ne giyeceğim canım?

  Chanel beş tatlım.

  Hadi dene.

  Haydi.

  Pekâlâ.

  Nereye  Evet, işte burası.

  Puerto Rico'da bir İngiliz kız.

  Biliyorum.

  Şu kilise.

  Neden bu projeyi istiyorsun?

  Onu gördüğüm an, adeta aşık oldum.

  Ve açıkçası, firmamın en prestijli projesi olduğu   söylenemez ama, uzun zamandır böyle bir şey arıyordum.

  Tüm sevgimi verebileceğim bir proje.

  Tüm yeteneğimi ve sevgimi ortaya koyabileceğim bir şey.

  Ve orası bunun için mükemmel.

  Bak buna inanırım.

  Benim için, büyük bir proje ve çok prestijli.

  Ben buralıyım.

  Burası hayatım.

  Ve o adanın en eski  kilisesi.

  Bu ülkenin tarihini ve kültürünü yansıtıyor.

  Çok kişisel bir şey.

  Ama benim için de çok kişisel.

  Kendi evimi inşa ediyorum.

  Benim için, mimari   kültürel kimliğin bir yansıması.

  Toplumla ilgili, bu halkla, bilirsin.

  Ve halkım içinde toplanabileceği bir kilise arıyor.

  Taştan ve ahşaptan inşa edilmiş kültürel bir doku peşindeler.

  İşte buna itiraz edemem.

  Ama belki o kilisenin Puerto Rico halkı üzerindeki   kültürel etkilerini yeniden düşünmek isteyebilirsin.

  Farklı bakış açılarını bir araya getirebilirsin.

  Dışarıdan bir bakış açısına da yer olmalı.

  Benimki gibi.

  Çok doğru.

  Doğru olan ne?

  Neden ortak olmuyoruz?

  Neden bu projede birlikte çalışmıyoruz?

  Bence çok özel bir şeyin parçası olmak için iyi bir fırsat.

  Bana adanı gezdirebilir misin?

  Tabii.

  Yarın nasıl?

  Yarın harika olur.

  Sen çok ilginç bir kızsın, biliyor musun?

  Evet.

  Evet, ben bir kadınım.

  Bir Nina değil.

  Yemek iyi miydi?

  Will?

  Ta kendisi.

  Beğendin mi?

  İnanılmaz görünüyorsun.

  Umarım seni beklediğim için kızmazsın.

  Sadece bunu görmeni istedim.

  Seni çok zor tanıdım.

  Evet, ben de öyle.

  Evet, seni bekliyordum ve yıldızlara bakıyordum.

  Yıldızlar bu adadan bakınca çok farklılar.

  İnsan tüm evrene dokunabileceğini hissediyor.

  Hiç bu kadar çok yıldız görmüş müydün?

  Uzun zamandan beri, hayır.

  Sanki bir ömürmüş gibi.

  Yüzyıldan beri Venüs'ün Dünya'ya en yakın konumda   oduğunu biliyor muydun?

  Ve ben de düşünüyordum.

  Burada oturmuştum.

  Belki çatıya çıkarsak   manzarayı daha iyi görebiliriz diye düşünüyordum.

  Hadi öyleyse.

  Sahi mi?

  Tamam.

  Burası çok güzel.

  Babam gökyüzündeki her şeyi bilirdi.

  Kampa gittiğimiz zaman daima kayan bir yıldız görürdük.

  Bir meleğin bana göz kırptığını söylerdi.

  Şimdi birini görmek için muhtemelen yanlış bir zaman.

  Hey, biliyor musun?

  Bazen en çok umut ettiğin şeyler   gözlerinin önünde duruyordur.

  Ve yeterince dikkatli bakarsan  -Sen de gördün mü?

  -Neyi?

  -Şimdi oradaydı.

  -Nerede?

  -İşte oradaydı.

  -Nerede?

  -İşte oradaydı.

  -Nerede?

  Bekle.

  Oradaydı.

  Sen iyi misin?

  Evet, evet, sadece midemde gerçekten çok tuhaf bir ağrı var.

  Yoksa kusacak mısın?

  Hayır, hayır.

  İşte şimdi tamamen geçti.

  İnsanın midesi hareket edebiliyor, ne dersin?

  Ama hiç ateşin yok.

  Hayır, hayır sanmıyorum ve geçti.

  Belki de yorgunsun.

  Yani süper kahramanların bile uyuması gerekir.

  Meleklere inanıyor musun?

  Ne?

  Bilirsin, o tür şeylere?

  Cennete.

  Meleklere.

  Hayır.

  Bir kaza inancımı değiştirdi.

  Peki iyiliğini nasıl ödeyebilirim?

  Benim tesadüfi kahramanım?

  Sence her şey tesadüfi mi?

  Evet.

  Hoşuna gitsin ya da gitmesin.

  -Konuyu değiştirelim mi?

  -Evet.

  Ben sadece  Will.

  Tamam.

  Sabah erken kalkmalıyım.

  Benjamin beni mimari bir ada turuna çıkaracak.

  Sadece iş.

  Zekice.

  İş mi?

  Mimari nasıl bir iş olabilir?

  Sanattır.

  Mimari sanattır.

  Ve paylaşılmalıdır.

  Büyük bir mimari için sadece aklını çalıştırmak yetmez,   kültürle yoğrulmuş sevgini de vermen gerekir.

  Bu Frank Lloyd Wright.

  Sahi mi?

  Ve benim en sevdiğim sözler.

  Bizimle gelmek ister misin?

  Sence sakıncası olmaz mı?

  Hayır.

  Daha eğlenceli olur.

  Teşekkürler.

  Gitmeye hazır mısın?

  Umarım geç kalmamışımdır.

  Will'in de gelmesini istedim.

  Hey Will.

  Pekala Will.

  Gülümse.

  Haydi.

  -Şerefe.

  -Şerefe.

  Şerefe.

  Şimdi, St.

  Juan'la Noche'den önceki gün.

  Yani, yılın en ruhani günü çocuklar.

  Yaşamla ölümün buluştuğu yer.

  Hayaletlerin aramızda dolaştığı gün.

  Benim günüme benziyor.

  Ve gerçekte kim olduğumuzu öğrendiğimiz,   Dünya ve kendimizle barıştığımız bir gün.

  Bak, bu Gigi.

  Davullar.

  Gitmemin sakıncası var mı?

  Bana kızar mısın?

  Hayır.

  -Hadi kalk.

  -Hayır.

  İstemiyorum.

  Haydi.

   Haydi.

  Sana bir şey göstermek istiyorum.

  İşte biraz daha.

  Biraz daha.

  İyi gidiyorsun, çok iyi gidiyorsun.

  Burada doğru açıya ihtiyacım var ve  İşte, işte, işte.

  Şimdi gözlerini aç.

  -Ne düşünüyorsun?

  -Çok güzel.

  Burası neresi?

  Bu bizim küçük yaratıcı çemberimiz.

  Sihrin gerçekleştiği yer.

  Bir tür tören alanı da   denebilir ve bizi St.

  Juan gecelerine taşıyacak.

  -Bir korsana benziyorsun.

  -Bir korsana mı?

  Hey!

  Sihirli olacak gibi.

  Bu nedir?

  O sadece küçük bir sürpriz.

  Hâlâ bitirmem gereken yerleri var.

  Ama eğer, yarın benimle gelirsen onu sana adayabilirim.

  Benimki, sıra dışı bir teklif sayılır.

  Benjamin.

  Üzgünüm.

  Hayır, sorun bende.

  Sen harikasın ama .

  Kafam biraz karışık.

  Yarın görüşürüz.

  Hey!

  Dostum, hey.

  Sen iyi misin?

  Hey dostum.

  Seni tanıyorum.

  Seni tanıyorum.

  Burada ne işin var?

  Biraz eğleniyorum.

  Öyle mi?

  Evet, kızlarla eğleniyorum ve dans ediyorum.

  -Evet.

  -Ve yakınlarda oturuyorum.

  -Tamam.

  -Louisa.

  -Louisa.

  -Louisa.

  Louisa.

  Burada ne işin var?

  Bir fikrim yok.

  Hey!

  Hey!

  Evet.

  Evet.

  Pek iyi görünmüyorsun dostum.

  Bence evine gitsen iyi olur.

  Eve gidemem.

  Kumsala gitmek zorundayım,   çünkü Amanda orada.

  Benjamin orada.

  Neden bu aptal beden istediğim gibi çalışmıyor?

  Sen sarhoşsun, tamam mı?

  Bu yüzden.

  Kafayı bulmuşsun.

  Artık yatsan iyi olur.

  Sadece işte böyle.

  Tamam.

  -Ama, zamanım azalıyor.

  -Ne?

  Söylesem de anlamazsın.

  Denesene.

  Hey!

  Tamam.

  Pekâlâ.

  Peki ne yapmam gerekiyor?

  Gel.

  Risksiz yaşamak, yaşamamayı riske atmaktır.

  Hey.

  Bunu kim söylemiş?

  Sanırım bir etiketin üzerinde görmüştüm.

  Şimdi hatırlamıyorum.

  Evet ama bunu ona nasıl söyleyeceğim?

  Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.

  Ona söyleyemezsen, ciddi bir sorunun var demektir.

  Bu adada bu sorunlarla nasıl başa çıktığımızı biliyor musun?

  Santero'yu ziyaret ediyoruz.

  Bize yol gösteriyorlar.

  Bunu düşün.

  Görünüşe bakılırsa dün gece biri çılgınlık yapmış.

  Kıpırdayamıyorum.

  Hava çok, çok ağır.

  Sanırım yerçekimi biraz sorun olabilir.

  Will.

  Yatağa geri dön.

  -Ben öldüm mü?

  -Ölmeyi dileyeceksin.

  -Bunu iç.

  -Evet.

  -Daha iyi olacaksın.

  -Tamam, tamam.

  Beni büyülemeye mi çalışıyorsun?

  Akşamdan kalanlar için.

  Çeneni kapa ve iç.

  Tamam.

  Buraya nasıl geldim?

  Benjamin dün gece sen sızdıktan sonra seni buraya kadar taşıdı.

  Sızıp kaldım mı?

  Amanda beni gördü mü?

  Ne yapıyorsun?

  Beni bu şekilde görmeden önce buradan gitmem lazım.

  Canım, bunu söylemek istemezdim ama Amanda çoktan gitti.

  Nereye gitti?

  Sahile geri döndü.

  Bu gece St.

  Juan gecesi tatlım.

  Puerto Rico'daki herkes sahilde olacak.

  Üstelik, sevgilisiyle birlikte bu olayı kaçırmak isteyeceğini sanmam.

  Sevgilisi mi?

  Ama bu deneyemezsin anlamına gelmez.

  Hadi, kalk artık.

  Neden?

  Çünkü düştüğümüz zaman böyle yaparız.

  Ayağa kalkar ve okyanusa dalarız.

  Bu gece, gece yarısı denize atlayacağız ve tüm   sorunlarımızdan arınacağız.

  Kötü şans gidecek.

  Bana katılmak ister misin?

  Buna ihtiyacın olabilir.

  Neden sen gitmiyorsun?

  Sana sonra katılırım.

  Yapmam gereken bir iş var.

  Nereden, bir Santero bulacağımı biliyor musun?

  Beni gördüğün için teşekkürler.

  Normalde, böyle anlarda rahatsız etmem, ama zamana   karşı yarışıyorum ve işler benim umduğum şekilde   gitmiyor.

  Bir adam var.

  Yoluma çıkıyor ve onun yolumdan çekilmesini istiyorum.

  Hepsi bu mu?

  Bitti mi?

  Senin neyin var?

  Rekabet alışverişi mi?

  Beni gerçekten çok korkuttun.

  Hayır, sen beni korkutuyorsun.

  Bir Santero'ya danışmak.

  Sen ne yaptığını sanıyorsun?

  Yapmam gerekeni yapıyorum!

  İyi misin?

  Evet!

  Ağzından çıkanları dinler misin!

  Onun kalbini kazanman   gerekiyor, çalman değil!

  Kalbini ben çalmıyorum, kalbini o adam çalıyor!

  Onun kalbini o çalıyor.

  Zaman Amanda'ya yakın olsam, o bıyıklı Puerto Ricolu   ortaya çıkıyor ve onun aklını çeliyor.

  Kafasını karıştırıyor.

  Dinle, eğer o adam tılsımını kullanıyorsa, neden   ben de birkaç tılsım kullanamıyorum acaba?

  -Nedenini biliyorsun.

  -Zamanım azalıyor.

  Karanlık tarafa ilerliyorsun Will.

  Bunu Santeria büyüleri kullanarak kazanmak istemezsin.

  Umurumda değil.

  Will.

  Acaba bu kızın ismi ne?

  Nerelerdeydin?

  Her yerde seni arıyordum.

  Gigi.

  Hey.

  Git buradan.

  Anlamadım.

  Hayır, sana değil sadece  Omzundaki şey bir sinek mi?

  Git buradan!

  Tamam.

  Sen iyi misin?

  Onu öptü.

  Amanda onu öptü.

  Ne zaman?

  Dün öptü.

  Bu haksızlık.

  Öyle değil mi?

  Bu haksızlık.

  Yani, onu seven benim.

  Amanda'yı seven benim, onu ben öpmeliydim.

  Öyleyse neden yapmıyorsun?

  O olduğunu düşünüyorsan, onun için mücadele et.

  Ona seçim şansı ver.

  Haydi.

  Diğerlerini bulalım.

  Orada bir parti var.

  Benimle otur.

  Evet, iki adam tarafından izlenmek nasıl bir duygu?

  Bilmiyorum.

  İlk kez oluyor.

  Kediler ve köpekler senin peşinde.

  Sanırım kedi mi yoksa köpek mi olduğuna karar vermelisin.

  Hem ikisi.

  Hem hiçbiri.

  Bilmiyorum.

  Çok karmaşık.

  Gigi, buraya çalışmaya geldim ve başıma   gelenlere bak.

  Bu çılgınca.

  Gerçeklere göz atalım.

  Bir Benjamin'imiz var.

  Sana meydan okuyor.

  Onu her gördüğünde kalbin delice çarpıyor.

  Ve bir de Will var.

  Çok tatlı.

  Onu hayatım boyunca tanıyormuş gibiyim.

  O gerçekten özel biri.

  Sanırım şimdi bir karar vermelisin.

  Hiç kimseyi incitmek istemezsin  İşte biri geliyor.

  Sizi yalnız bırakayım.

  Güzel görünüyorsun.

  Tanıdığım her melekten daha   hoşsun.

  İçki ister misin?

  Hayır, teşekkürler.

  -Eşlik etmemin sakıncası var mı?

  -Hayır.

  Dans etmek, göründüğünden çok daha zor bir şeymiş.

  Ama iyi misin?

  Evet.

  Hayır.

  Evet, belki.

  Duruma bağlı.

  Hangi duruma?

  Sana bağlı.

  Bana mı?

  Bana ne olmuş?

  Amanda  Evet.

  Senin için ben kimim?

  Evet, aslında, o şeysin.

  Will, bilmiyorum.

  -Elbette biliyorsun.

  -Hiçbir şey.

  Hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

  -Elbette biliyorsun.

  -Senin soy adın ne?

  Yapma.

  Bu aptalca.

  Nerede büyüdüğünü bilmiyorum.

  Ne tür bir iş yaptığını bile bilmiyorum.

  Ama sen hakkımda çok şey biliyor gibisin.

  Mimarlığa olan aşkımı.

  Bunu nasıl bildin?

  En sevdiğim çiçekleri, kayan yıldızları.

  Amanda, seni seviyorum.

  Ne?

  Seni seviyorum.

  Ve her zaman sevdim.

  Her zaman mı?

  Evet.

  Ve hayır.

  Bunu fark etmemiş olabilirsin ama, her zaman   oradaydım ve her zaman orada olmak istiyorum.

  Will, Tanrı aşkına neden söz ediyorsun?

  Sanırım çok fazla içtin.

  Bilirsin, bu çok saçma.

  Hayır, lütfen.

  Hayır, Amanda.

  Beni çok az tanıyorsun.

  Lütfen beni yalnız bırak.

  Hayır , dinle.

  Amanda!

  Amanda.

  Amanda.

  Benjamin.

  Burası harika.

  Çok hoş, değil mi?

  Amanda, neden üzgünsün?

  Bugün gülüp eğlenme günü, üzülme günü değil.

  Üzgün değilim.

  Bu gece kutsal suya gireceğiz ve tüm sorunlarımızdan   arınacağız.

  Bak, seni bulmaya gelecektim,   çünkü seninle yalnız konuşmak istiyordum.

  Gölgen, yanında olmadan.

  Gölgem mi?

  Will.

  Bence o iyi bir insan sadece 

Her zaman ne istediğini çok iyi biliyor gibi.

  Yani senin hiç sormadığın tüm soruların cevaplarını biliyor gibi.

  Bununla rekabet etmek ne kadar zor bilirsin.

  Dinle, bırak söylemem gereken şeyi söyleyeyim.

  Çok güzelsin ve zekisin ve çok inatçısın.

  Ve bunu seviyorum.

  Seni uzun zamandır tanımadığımı biliyorum, daha yeni tanıştık.

  Dört beş gün falan oldu, ama ne hissettiğimi biliyorum   ve pes etmeyeceğim.

  Kiliseyi birlikte restore etmemizi   istiyorum ve sonra belki, kim bilir?

  Ve Will'ın bildiği her şeyi öğrenebilirim, tamam mı?

  Bana öğretebilirsin, her zaman.

  Çünkü benim için en önemli şey, bildiklerim değil,   hakkında bilmediklerim.

  İkimiz arasında bir bağlantı var.

  Bilirsin kader ya da her neyse.

  Gerçek şu ki, bu bağlantı var.

  Ve benim için en sevdiğin meyveyi bilmek   her şeyden daha önemli.

  -Şeftali.

  -Ne?

  En sevdiğim meyve şeftali.

  Hazır mısın?

  Neredeyse gece yarısı.

  Ne yapacağız?

  Peş peşe üç kez okyanusa dalacağız.

  Önümüzdeki yılın şans getirmesi için.

  Yedi kez.

  Emin olmak için.

  Tanrım.

  Bekle, Amanda!

  Hediyen!

  Neden geri geri gidiyoruz?

  Denize saygımızı göstermenin bir yolu.

  Will!

  Haydi.

  Siz devam edin, size sonra katılırım.

  Bu çok güzel.

  -Seçimini yaptın mı acaba?

  -Evet, o.

  Kesinlikle o.

  Sen mutluysan ben de mutluyum Amanda.

  Tuttuğun dilek ne oldu?

  Gerçekleşmeye başladı bile.

  Yeni markamı bir moda defilesinde tanıtacağım canım.

  Maddi destek de aldım.

  Yeni bir çağın başlangıcı gibi.

  Saat altıda.

  Hayır, istemiyorum.

  Bu kadar hızlı organize etmen olağanüstü.

  Bunun için uzun zamandan beri hazırdım.

  İyi bir ekip olacağımızı biliyordum.

  Biliyordum.

  Kimse daha fazla yaklaşamaz.

  Söylemem gerek, oldukça iyi görünüyor.

  Üstelik, dün gece tüm bir yılın uğurunu aldık.

  Bunu da unutma.

  Bunu nasıl unutabilirim?

  Tamam.

  Tüm bu şeyleri arabama götürelim.

  Sabah seni almaya geldiğimde hazır olalım istiyorum.

  Pekâlâ.

  -Will'ı gören oldu mu?

  -Ben görmedim.

  Suçluluk duyuyorum, bilirsin.

  Çok hassas biri.

  Bırak olsun.

  Kalbi kırıldı ve zamana ihtiyacı var.

  Yine ortaya çıkacağına eminim.

  Defilem için davetiyesi var.

  -Onu alayım mı?

  -Evet.

  Teşekkürler.

  Ve tahta.

  -Onu seviyorum.

  -Biliyorum.

  Onu gerçekten seviyorum.

  Benjamin.

  Sadece teşekkür etmek istedim, her şey için.

  Benim için zevkti.

  İstersen onları burada bırakabilirsin.

  Sorun değil.

  Hangi cehennemde?

  Saat 8:45.

  Cevap vermiyor.

  Birkaç dakika daha bekle.

  Birazdan burada olacağına eminim.

  Daha fazla bekleyemem.

  Beni oraya götür Gigi, lütfen.

  Bay Miro'nun şu anda çok önemli bir toplantısı var.

  Hayır, anlamıyorsunuz.

  Benjamin Morales, randevuyu o ayarlamıştı.

  Evet ama Bay Miro şu anda rahatsız edilemez.

  Benjamin?

  Amanda!

  Bu randevuya bensiz mi geldin?

  Hayır.

  Açıklamama  Bunu nasıl yapabildin?

  Amanda!

  Bekle!

  Bekle!

  Amanda!

  Bu aşk!

  En azından onu dinlemen iyi olurdu.

  Hayır, istemiyorum.

  Onu dinlemem gerekmiyor.

  Will'ı dinlemek zorunda değilim.

  Seni bile dinlemem gerekmiyor.

  Boston'a geri döneceğim.

  Eğer hâlâ bir işim varsa.

  Biliyor musun, bunu   yapabileceğimi düşündüğüme bile inanamıyorum.

  Budalanın tekiyim.

  Tam bir fanteziymiş.

  Eğer gitmek istiyorsan, yarın git.

  Ama lütfen bu akşam defileme gel.

  Sana gerçekten ihtiyacım var.

  Tamam.

  O ikisi orada olmayacaksa, olur.

  Söz veriyorum.

  Merhaba Benjamin.

  Bu güzel günde nasılsın?

  Will.

  Anlamadım.

  Biri dün gece arabamı çalmış.

  Ve içindeki tüm malzemeyi.

  İşimizi.

  Amanda'nın güzel tasarımlarını.

  Gitmiş.

  Polisi aradım ve  Amanda'yı da aramalıydım ama paniğe kapıldım.

  Ve olanları açıklamak için bakanlığa gittim.

  Yeni, yeni bir randevu için.

  Ve Amanda o sırada  Ona kazık attığımı düşünüyor.

  Evet!

  Onunla konuşamıyorum bile.

  Benden nefret ediyor.

  Olanları ona açıklayamıyorum.

  Bitti.

  Belki, biraz daha zaman gerekiyordur.

  Bunu düşün.

  Çok iyi düşün.

  Onun hatası değil.

  Bunu yüzünde görebiliyorum.

  Onu gerçekten sevebileceği bugüne dek hiç aklıma gelmemişti.

  Bu işler bu şekilde olmamalıydı.

  Öyle mi?

  Onu seviyorum.

  Will, eğer yalan söylemen gerekiyorsa   sence bu gerçekten kader mi?

  Paniğe kapılmıştım ve zamanım azalıyordu ve   ne yapacağımı bilemedim.

  İnsanlara yardım etmem lazım ve şimdi acı çekiyorlar.

  Benim yüzümden acı çekiyorlar.

  Ne eğlence.

  Çok eğleniyordum ve sonra   çok ileri gittim.

  Gerçekten o kadar güzel miydi?

  Çok güzeldi.

  Hayatımın en iyi günleriydi.

  Gerçekten mi?

  Ve her şeyi mahvettim.

  Berbat ettim.

  Evet, evet.

  Öyle yaptın.

  Hâlâ biraz zaman var.

  Hatamı düzeltmeliyim.

  Dinle Will, bir dakika bile gecikirsen işin biter.

  Teşekkürler.

  Teşekkürler dostum.

  Her şey için teşekkürler.

  Dinle.

  Ne olursa olsun sadece şunu bilmeni istiyorum.

  Evet, sen benim kahramanımsın.

  Hayır, sen başardın.

  Yani, yaşadın.

  Bir parça.

  Bir an kadar.

  Ne dersin?

  Bunu neden söylediğimi anlıyorsundur.

  Sence Gigi gibi bir kadının benden hoşlanma olasılığı var mı?

  -Hayır.

  -Hayır mı?

  Kesinlikle şansın yok.

  Evet, dostum.

  Neden olmasın?

  Tamam.

  Evet, neden olmasın?

  Neden olmasın?

  Git.

  Hadi git.

  Geç kalma.

  Bir dakika.

  Hey, selam.

  Gigi!

  Gigi!

  Will.

  Seni gördüğüme sevindim.

  İyi misin canım?

  Evet.

  Güzel, çok güzel.

  Bu parti.

  Büyük bir başarı.

  Müthiş bir şey.

  Herkes burada.

  Amanda burada mı?

  Evet, ama üzgünüm, seni içeri alamam.

  Ne?

  Amanda ikinizi de görmek istemiyor.

  Ama  Lütfen ısrar etme.

  Ona söz verdim.

  İyileşmek için zamana ihtiyacı var.

  Bunu atlatacaksın Will.

  Nereden bildiğimi sorma lütfen.

  Biliyorum işte.

  Kendine dikkat et.

  Üzgünüm.

  Amanda!

  Amanda!

  Benjamin'in hatası değildi Amanda!

  Sen ne dedin?

  Benjamin'in hatası değildi dedim!

  Onu ben lanetledim.

  Ama kutsal suyla senin yüzünden pek işe yaramadı.

  Üstünde bir yılın uğuru vardı.

  Onun arabasını çaldım ve  Çılgınca geldiğini biliyorum ama problem   yaşamanızın asıl sebebi benim.

  Will, ne yapıyorsun?

  Benim bir soyadım yok.

  Ben sadece Will'ım.

  Prince ya da Madonna gibi.

  Ve bir yalancıyım, düzenbazım.

  Bu kadar mutsuz olmanızın nedeni benim.

  Beni tanımak mı istiyordun?

  O zaman dinle.

  En sevdiğim renk senin gözlerinin rengi.

  Yeşille mavi arası bir renk ve griyle bulutlu bir günde   okyanusun rengi arası.

  Yatakta ''Ben and Jerry''   dondurmasını yemeni seviyorum.

  Kimsenin bakmadığını düşündüğünde mutfak   zemininde kendi kendine dans etmeni de.

  Hey, bunu nereden  Evet.

  En sevdiğim film ''Nim'in Sırrı'' çünkü   musluk tıkandığında ağlamaya başladığında   sana sarılmayı çok seviyorum.

  Ve ayrıca  Ve ayrıca üniversitede Bayan Brisbi adında bir   balığın olduğunu bile biliyorum.

  Yeter!

  Tüm bunları nasıl öğrendin?

  Çünkü oradaydım.

  Oradaydım ama beni göremiyordun.

  Ve baban, baban öldüğü zaman hiç kimseyle konuşmuyordun.

  Senin için endişeleniyorlardı.

  Onlar mı Will?

  Konsey.

  Ben sandığın kişi değilim.

  Ben senin koruyucu meleğinim.

  Öyleydim.

  Bir melektim.

  Sonra görev değiştirdim   ve seni bırakamayacağımı fark ettim.

  Seni seviyorum.

  Bunun için kanatlarımdan vazgeçtim.

  Ve buraya geldim, kalbini kazanmaya çalıştım.

  Bu kötü bir şaka gibi ya da kafamı karıştırmaya çalışıyorsun.

  O kiliseyi hatırlıyor musun?

  Kilisedeki o meleği hatırladın mı?

  Ve sen  Ve sen onu resmetmiştin.

  Evet, o melek bendim.

  O bendim.

  Sana benziyordu.

  Ama  Ben senin koruyucu meleğinim.

  Bunu ispatlayabilirim.

  Amanda!

  Amanda!

  Sen!

  Onu çalmaya çalıştığını biliyorum.

  Ama buna izin vermem.

  Benjamin.

  Amanda!

  Biraz sakin ol.

  Sadece sakin ol.

  Ve yaptığın şeye dikkat et.

  Bana ne yapacağımı söyleme.

  Seni tanıyorum.

  İlk günden beri benden kurtulmaya çalıştın.

  Evet, biliyorum, biliyorum.

  Hatalı olduğumu da biliyorum, bencil olduğumu da.

  Ve gerçek aşk bencil değildir.

  Üzgünüm.

  Gerçek aşk mı?

  Sen gerçek aşktan ne anlarsın?

  Onun beni sevmesini bile kabullenemiyorsun.

  Kahretsin!

  Benjamin!

  Hayır!

  Hayır!

  O sensin.

  O sensin.

  Başından beri sendin.

  Evet.

  Söylesene Will.

  Bunları istediğine emin misin?

  Bir seçeneğim var mı?

  Kader ne garip bir şey.

  Bazı şeyler öyle olmalı.

  Ama bir seçeneğin var.

  İster kabul et ister etme.

  Karar vermelisin.

  Kabul etmek istiyor musun,   yoksa onun yoluna mı çıkacaksın?

  Oydu, öyle değil mi?

  Evet.

  Sen buradaydın ve ayrıca yaptığım her şeyi biliyordun.

  Evet.

  Peki neden beni durdurmadın?

  Sen her zaman iyi bir melektin.

  Ama aşkla ilgili gerçeği kendin keşfetmeliydin.

  O zaman harika olabilirdin.

  En büyük aşk, sevgilisi için canını verebilen   kişinin aşkıdır derler.

  Bunu da bir araba etiketinden mi arakladın?

  Tanrım.

  Böyle olmanın bir nedeni var.

  Ve Amanda şimdi kim olduğunu biliyor.

  Seni görebiliyor.

  Bunu biliyorsun, değil mi?

  Kanatlarım lütfen.

  Ve bu geceden sonra, onu bir daha görmeyeceksin.

  Bunu biliyorsun, değil mi?

  Kanatlarım.

  İyi seçim.

  Bu arada, hey William.

  Kitabımı yerine koymayı unutma.

  Evet efendim.

  Tamam.

  Hayır!

  Sanırım bu senin için.

  Teşekkürler.

  -Benjamin.

  -Ne oldu?

  Tanrıya şükür iyisin.

  Evet, iyiyim.

  Biraz titriyorum ama   o kadar da değil.

  Ne oldu?

  Budalanın tekiydim.

  Ayağım kaydı.

  Ve sonra Amanda beni yukarı çekti.

  Will nerede?

  Will kim?

  Biraz karmaşık bir şey.

  Will, o nerede?

  Kim?

  Arkadaşım.

  Partide bir arkadaş mı edindin?

  Kimden söz ediyorsun?

  Amanda, sen iyi misin?

  Bana bir dakika verin.

  Will.

  Buradayım.

  Beni duyabiliyorsan  Seni incittiğim için üzgünüm.

  Çünkü seni anlayamadım.

  Ama bilmeni isterim ki sanırım daima hissetmiştim.

  Birinin beni daima koruduğunu hissediyordum.

  Yani teşekkürler.

  Ve Will, eğer babamı görürsen,   onu çok özlediğimi söyle.

  Her gün.

  Ama   onu şimdi rahat bırakalım.

  Sanırım çoktan gittin.

  Teşekkürler Will.

  Teşekkürler.

  Her şey için.

  İyi tuttun.

  Affedersin, beni görebiliyor musun?

  Elbette.

  Her zaman inanılmaz bir aksanı vardı.

  Kimin?

  Benjamin'in.

  Sen onun  Öyleydim.

  Ama geçen hafta bıraktım.

  Tamam.

  Güzel bir gece.

  Ne zaman geri döneceksin?

  Yarın.

  Ben de.

  Biraz dolaşalım mı?

  Çok isterim.

  Bir tost makinesine hiç bıçak sapladı mı?

  Her zaman.

  Karşıya geçerken sağına soluna bakmayı hiç unuttu mu?

  Evet.

  Şaka mı yapıyorsun?

  Bir keresinde bir olay oldu.

  Büyük bir otobüs  Evet?

  Harika parti.

  Teşekkürler.

  Tanışıyor muyuz?

  Hayır.

  Resmen değil.

  Ben Archy.

  Gigi.

  Elbette.

  Güzel kokuyorsun.

  Bir melek gibi.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar